anayasa mahkemesĠ · 2017-11-14 · 2. baĢvuru 16/9/2013 tarihinde konya 1. asliye hukuk...

13
TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ ANAYASA MAHKEMESĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM KARAR KOMMERSAN KOMBASSAN MERMER MADEN ĠġLETMELERĠ SANAYĠ VE TĠCARET A.ġ. VE DĠĞERLERĠ BAġVURUSU (BaĢvuru Numarası: 2013/7114) Karar Tarihi: 20/1/2016

Upload: others

Post on 01-Jan-2020

3 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ

ANAYASA MAHKEMESĠ

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

KARAR

KOMMERSAN KOMBASSAN MERMER MADEN ĠġLETMELERĠ SANAYĠ VE

TĠCARET A.ġ. VE DĠĞERLERĠ BAġVURUSU

(BaĢvuru Numarası: 2013/7114)

Karar Tarihi: 20/1/2016

Page 2: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM

KARAR

BaĢkan : Burhan ÜSTÜN

Üyeler : Serruh KALELĠ

Hicabi DURSUN

Hasan Tahsin GÖKCAN

Kadir ÖZKAYA

Raportör : Yakup MACĠT

BaĢvurucular : 1. Kommersan Kombassan Mermer Maden ĠĢletmeleri Sanayi

ve Ticaret A.ġ

2. Özay GEDĠKLĠ

3. Ömer MAVĠ

Vekilleri : Av. Serpil ALATLI BAYBURT

I. BAġVURUNUN KONUSU

1. BaĢvuru; mahkeme kararında kanun yolunun yanlıĢ gösterilmesi ve hükmün

tefhiminin usulüne uygun olmamasından dolayı temyiz süresinin, kararın tebliğ tarihi yerine

tefhim tarihinden baĢlatılmasının mahkemeye eriĢim hakkını ihlal ettiği iddialarına iliĢkindir.

II. BAġVURU SÜRECĠ

2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla

yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde

baĢvurunun Komisyona sunulmasına engel teĢkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit

edilmiĢtir.

3. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca 20/11/2013 tarihinde, baĢvurunun kabul

edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiĢtir.

4. Birinci Bölüm tarafından 12/12/2013 tarihinde, baĢvurunun kabul edilebilirlik ve

esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiĢtir.

5. BaĢvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık)

gönderilmiĢtir. Bakanlık, görüĢünü 17/2/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuĢtur.

6. Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüĢ 25/2/2014 tarihinde,

baĢvuruculara tebliğ edilmiĢtir. BaĢvurucular, Bakanlık görüĢüne karĢı beyanda

bulunmamıĢlardır.

Page 3: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

2

III. OLAY VE OLGULAR

A. Olaylar

7. BaĢvuru formu ve ekleri ile baĢvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit

edilen ilgili olaylar özetle Ģöyledir:

8. BaĢvurucu Ģirkete ait mermer ocağında 9/9/2001 tarihinde meydana gelen iĢ kazası

sonucu iĢçi B.A.T. vefat etmiĢtir.

9. Müteveffa iĢçinin mirasçıları, baĢvuruculara karĢı 22/5/2003 tarihinde Muğla 1.

Asliye Hukuk Mahkemesinin E.2003/360 sayılı dosyasında, iĢ kazasından kaynaklanan maddi

ve manevi tazminat davası açmıĢlardır.

10. Mahkeme 2/10/2006 tarihli ve E.2003/360, K.2006/439 sayılı kararı ile davayı

kısmen kabul etmiĢtir.

11. Temyiz üzerine karar, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 3/4/2007 tarihli ve

E.2007/3225, K.2007/5591 sayılı ilamı ile bozulmuĢtur.

12. Bozma üzerine dosya Mahkemenin E.2007/418 sırasına kaydedilmiĢ, Mahkemece

bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilmiĢtir.

13. Mahkeme 7/10/2009 tarihli ve E.2007/418, K.2009/650 sayılı kararı ile davayı

kısmen kabul etmiĢtir.

14. BaĢvurucular, tefhimle baĢlayan temyiz süresinin durdurulması için dosyaya süre

tutum dilekçesi vermiĢler; gerekçeli temyiz talepleri, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin

5/10/2010 tarihli ve E.2010/2189, K.2010/9445 sayılı ilamı ile reddedilmiĢtir.

15. BaĢvurucular 3/12/2010 tarihli dilekçe ile temyiz süresi konusunda maddi hata

yapıldığını belirterek dosyanın esastan incelenmesini talep etmiĢler, Yargıtay 21. Hukuk

Dairesi 28/2/2011 tarihli ve E.2010/13722, K.2011/1703 sayılı ilamı ile temyiz süresinin

hesabında maddi hata yapıldığını belirterek temyiz incelemesi yapmıĢ ve hükmü bozmuĢtur.

16. Bozma üzerine dosya, Mahkemenin E.2011/1187 sırasına kaydedilmiĢ; Mahkeme,

önceki kararında direnerek 22/3/2012 tarihli ve E.2011/1187, K.2012/233 sayılı kararı ile

davayı kısmen kabul etmiĢtir.

17. Mahkemenin kısa kararı Ģöyledir:

“GD: Gerekçesi ekli kararda açıklanacağı üzere;

1-Manevi tazminatla ilgili verilen önceki karar kesinleĢmekle bu konuda yeniden karar

verilmesine yer olmadığına,

2-Davacıların defin ve cenaze masraflarıyla ilgili olarak verilen karar kesinleĢmekle bu

konuda da yeniden karar verilmesine yer olmadığına,

3-Davacıların destekten yoksun kalma (maddi) tazminatın ıslah edilmiĢ haliyle kısmen

kabulüyle

i-Davacılardan Çiğdem için 5.878,79 TL

ii- Davacılardan Hakan için 8.360,35 TL

Page 4: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

3

iii- Davacılardan Esra için 29.590,27 TL

iii-Davacılardan Hanife için 310.968,05 TL

Tazminatın olay tarihi olan 09.09.2001 tarihinden itibaren iĢleyecek yasal faizi ile

birlikte davalılardan müĢtereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,

4-Davacılar davada kendilerini vekille temsil ettiklerinden manevi tazminat yönünden

hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT göre hesaplanarak takdir olunan 5.480,00 TL

vekâlet ücretinin davalılardan müĢtereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,

5-Maddi tazminat yönünden 24.641,90 TL vekâlet ücretinin davalılardan müteselsilen

alınarak davacılara verilmesine,

6-A. E dıĢındaki davalılar davada kendilerini vekille temsil ettiklerinden AAÜT' ye göre

reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan1.800,00 TL vekalet ücretinin

davacılardan müteselsilen alınarak A.E dıĢındaki davalılara verilmesine,

7- A. E dıĢındaki davalılar davada kendilerini vekille temsil ettiklerinden maddi tazminat

yönünden hesaplanan 11.041,05 TL vekâlet ücretinin davacılardan müteselsilen alınarak A. E

dıĢındaki davalılara verilmesine,

8-Hesaplanacak yargılama giderlerinin red-kabul oranında göre taraflar arasında

paylaştırılmasına,

Dair, taraf vekillerinin yüzünde, tebliğden itibaren 15 gün içinde Yargıtayda temyizi

kabil olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/03/2012”

18. Mahkemenin gerekçeli kararının ilgili kısımları Ģöyledir:

“T.C.

MUĞLA

1.ASLĠYE HUKUKMAHKEMESĠ GEREKÇELĠ KARAR

ESAS NO : 2007/418

KARAR NO : 2009/650

….

HÜKÜM:

1-Manevi tazminatla ilgili verilen önceki karar kesinleĢmekle bu konuda yeniden karar

verilmesine yer olmadığına,

2-Davacıların defin ve cenaze masraflarıyla ilgili olarak verilen karar kesinleĢmekle bu

konuda da yeniden karar verilmesine yer olmadığına,

3-Davacıların destekten yoksun kalma (maddi) tazminatın ıslah edilmiĢ haliyle kısmen

kabulüyle

i-Davacılardan Çiğdem için 5.878,79 TL

ii- Davacılardan Hakan için 8.360,35 TL

iii- Davacılardan Esra için 29.590,27 TL

Page 5: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

4

iii-Davacılardan Hanife için 310.968,05 TL

Tazminatın olay tarihi olan 09.09.2001 tarihinden itibaren iĢleyecek yasal faizi ile

birlikte davalılardan müĢtereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,

4-Davacılar davada kendilerini vekille temsil ettiklerinden manevi tazminat yönünden

hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT‟ye göre hesaplanarak takdir olunan 5.480,00 TL

vekâlet ücretinin davalılardan müĢtereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,

5-Maddi tazminat yönünden 24.641,90 TL vekâlet ücretinin davalılardan müteselsilen

alınarak davacılara verilmesine,

6-A.E dıĢındaki davalılar davada kendilerini vekille temsil ettiklerinden AAÜT' ye göre

reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 1.800,00 TL vekâlet ücretinin

davacılardan müteselsilen alınarak A.E dıĢındaki davalılara verilmesine,

7- A.E dıĢındaki davalılar davada kendilerini vekille temsil ettiklerinden maddi tazminat

yönünden hesaplanan 11.041,05 TL vekâlet ücretinin davacılardan müteselsilen alınarak A.E

dıĢındaki davalılara verilmesine,

8-Alınması gerekli 21.074,96 TL harç peĢin alındığından yeniden harç alınmasına yer

olmadığına.

9-Davacılar tarafından dosyaya yapılan bozma öncesi 977.00 TL yargılama gideri, 44.00

TL Temyiz gideri, 13.50 TL posta gideri, 300.00 TL bilirkiĢi ücreti, 4.50 TL tebligat gideri,

30.00 TL posta gideri, 15.00 TL 2 tebligat gideri olmak üzere toplam 1.384.00 TL yargılama

giderinden kabul oranına göre hesaplanan 1.051.84 TL yargılama gideri ile 3.197.91 TL harç

giderinin, davalılardan müĢtereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine

Dair, taraf vekillerinin yüzünde, tebliğden itibaren 15 gün içinde, Yargıtay'da temyizi

kabil olmak üzere verilen karar, açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/03/2012”

19. BaĢvurucular, Mahkemenin gerekçeli direnme kararını 1/10/2012 tarihinde

tebellüğ etmiĢlerdir. 28/9/2012 tarihli temyiz talepleri üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel

Kuruluna (HGK) gönderilmiĢ; HGK, E.2012/21-1847, K.2013/888 sayılı ilamı ile temyiz

dilekçesinin süre yönünden reddine karar vermiĢtir. Ġlamın ilgili kısmı Ģöyledir:

“…

Mahkemece tefhim edilen 22.03.2012 tarihli kısa kararda, “gerekçesi ekli kararda

açıklanacağı üzere” denip verilen karar açıklandıktan; yargılama gideri kısmında

“hesaplanacak yargılama giderlerinin ret-kabul oranına göre taraflar arasında

paylaĢtırılmasına” denildikten sonra “taraf vekillerinin yüzünde, tebliğden itibaren 15 gün

içinde Yargıtayda temyizi kabil olmak üzere” Ģeklinde karar verildiği, gerekçeli kararın

1/10/2012 tarihinde davalılar vekiline tebliğ edildiği ve 28/9/2012 tarihinde temyiz edildiği

görülmüĢtür.

5521 sayılı ĠĢ Mahkemeleri Kanunu‟nun 8/1. maddesinde; “ĠĢ mahkemesinin nihai

kararları tefhim tarihinden itibaren sekiz (8) gün içinde temyiz olunabilir” hükmü yer

almaktadır.

Hukuk Genel Kurulu‟nda yapılan görüĢmelerde bir kısım üyelerce; 6100 sayılı Hukuk

Muhakemeleri Usulü Kanunun 321/2 maddesinde, “kararın tefhimi, mahkemece hükme iliĢkin

tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile gerçekleĢir. Ancak zorunlu hâllerde,

hâkim bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa

yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak

tebliğe çıkartılması gerekir” düzenlemesinin bulunduğunu; 6100 sayılı HMK‟nın 316/1-g

Page 6: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

5

maddesi yollaması ile basit yargılama usulünün uygulandığı eldeki davada hükmün

tefhiminin, hakimin gerekçe yazmama nedenini belirtemediği gibi (HMK.m. 321/2), yargılama

giderinin miktarını da belirtmediğinden (HMK. m. 297/1-ç), usulüne uygun olmadığını bu

nedenle sekiz (8) günlük temyiz süresinin kararın tebliğinden itibaren baĢlaması gerektiğini,

kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren süresinde yapılan temyiz itirazının kabulü

gerektiği görüĢü savunulmuĢsa da, bu görüĢ; kısa karar tefhiminin usulüne uygun olduğu,

temyiz süresinin kanunda düzenlendiği, bu sürenin hakim tarafından uzatılamayacağı,

davalılar vekilinin temyiz baĢvurusunun, yasada öngörülen sekiz (8) günlük süre geçtikten

sonra yapıldığı gerekçesiyle Kurul çoğunluğunca yerinde görülmeyerek temyiz dilekçesinin

reddine karar verilmiĢtir.

…”

20. Yargıtay ilamı 20/8/2013 tarihinde baĢvuruculara tebliğ edilmiĢ, 16/9/2013

tarihinde bireysel baĢvuruda bulunulmuĢtur.

B. Ġlgili Hukuk

21. 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı ĠĢ Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesinin ikinci

fıkrası Ģu Ģekildedir:

“Ġstinaf yoluna baĢvurma süresi, karar yüze karĢı verilmiĢse nihaî kararın taraflara

tefhimi, yokluklarında verilmiĢ ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.”

22. 5521 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesi Ģöyledir:

“Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı Ġlk Derece

Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin KuruluĢ, Görev ve Yetkileri Hakkında

Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilân edilecek göreve baĢlama

tarihinden önce verilen kararlar hakkında yapılan temyiz baĢvuruları, kesinleĢinceye kadar

Yargıtay tarafından sonuçlandırılır. Bu kararlar hakkında ĠĢ Mahkemeleri Kanununun bu

Kanunla yapılan değiĢiklikten önceki temyize iliĢkin hükümleri uygulanır.”

23. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297.

maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısımları Ģu Ģekildedir:

“Hüküm "Türk Milleti Adına" verilir ve bu ibareden sonra aĢağıdaki hususları kapsar:

a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları

ile sicil numaraları, mahkeme çeĢitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla

verildiğini.

ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan

kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.

…”

24. 6100 sayılı Kanun’un 321. maddesi Ģöyledir:

“(1) Tahkikatın tamamlanmasından sonra, mahkeme tarafların son beyanlarını alır ve

yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Taraflara beyanda

bulunabilmeleri için ayrıca süre verilmez.

(2) Kararın tefhimi, mahkemece hükme iliĢkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte

açıklanması ile gerçekleĢir. Ancak zorunlu hâllerde, hâkim bu durumun sebebini de tutanağa

Page 7: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

6

geçirmek suretiyle, sadece hüküm özetini tutanağa yazdırarak kararı tefhim edebilir. Bu

durumda gerekçeli kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerekir.”

25. 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı mülga Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun

(HUMK) yürürlükte olan 432. maddesinin 1. fıkrası Ģu Ģekildedir:

“Temyiz süresi on beĢ gündür. Temyiz süreleri, ilâmın usulen taraflardan her birine

tebliği ile iĢlemeye baĢlar.”

IV. ĠNCELEME VE GEREKÇE

26. Mahkemenin 20/1/2016 tarihinde yapmıĢ olduğu toplantıda baĢvuru incelenip

gereği düĢünüldü:

A. BaĢvurucuların Ġddiaları

27. BaĢvurucular; Mahkemenin, davayı iĢ mahkemesi sıfatıyla gördüğünü tutanaklarda

belirtmediğini, kısa ve gerekçeli kararda da Mahkemenin adının “Muğla 1. Asliye Hukuk

Mahkemesi” olarak geçtiğini ve kanun yolu süresinin de tebliğden itibaren 15 gün olduğunun

belirtildiğini, gerekçeli kararı tebellüğ etmeden hükmü temyiz ettiklerini ancak Yargıtay

tarafından davanın iĢ davası olarak kabul edildiğini ve iĢ mahkemesi sıfatıyla karar

verildiğini, temyiz süresinin 8 gün olduğu belirtilerek temyiz dilekçesinin reddedildiğini, bu

nedenle Anayasa’nın 40. maddesi hükmünün ihlal edildiğini, temyiz süresinin 15 gün olduğu

açıklanmıĢken bu sürenin kendileri hakkında uygulanmamasının kanun önünde eĢitlik hakkını

da zedelediğini, bunun yanında kısa kararın 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesindeki Ģartları

taĢımadığını, gerekçeli kararın sonradan yazılmasının sebebi tutanakta belirtilmediği gibi

yargılama giderlerinin açık bir Ģekilde belirtilmediğini, bu açıdan kısa kararla gerekçeli karar

arasında çeliĢki olduğunu, aleni yargılama ilkesinin ortadan kalktığını, kısa kararın usulüne

uygun tefhim edilmemesi nedeniyle temyiz süresinin tebliğ tarihinden itibaren baĢlamasının

zorunlu olduğunu ancak HGK’nın süreyi tefhim tarihinden baĢlattığını ve temyiz hakkını

ellerinden aldığını belirterek Anayasa’nın 2., 10. ve 36. maddelerinde düzenlenen haklarının

ihlal edildiğini ileri sürmüĢler, ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasını talep

etmiĢlerdir.

B. Değerlendirme

28. Anayasa Mahkemesi, olayların baĢvurucular tarafından yapılan hukuki

nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir

Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). BaĢvurucuların ileri sürdüğü iddiaların tamamı

adil yargılanma hakkı kapsamında, mahkemeye eriĢim hakkının ihlali iddiası baĢlığı altında

değerlendirilmiĢtir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

29. BaĢvurucuların, Mahkemece verilen kısa kararın kanuni Ģartları taĢımaması

nedeniyle tefhimin usulüne uygun olmadığı, yine Mahkemenin davaya iĢ mahkemesi sıfatıyla

baktığını belirtmediği, kısa ve gerekçeli kararda temyiz süresi ile sürenin baĢlama Ģeklinin

yanlıĢ gösterildiği, bu nedenle temyiz süresinin tebliğ tarihinden itibaren baĢlatılması

gerektiği hâlde tefhim tarihinden itibaren baĢlatılmasının mahkemeye eriĢim hakkının ihlali

sonucunu doğurduğu yönündeki Ģikâyetleri açıkça dayanaktan yoksun olmadığı gibi bu

Ģikâyetler için diğer kabul edilemezlik nedenlerinden herhangi biri de bulunmamaktadır. Bu

sebeple baĢvuruya iliĢkin kabul edilebilirlik kararı verilmesi gerekir.

Page 8: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

7

2. Esas Yönünden

30. BaĢvurucular; kısa kararın usulüne uygun tefhim edilmediğini, tutanakta kararın

gerekçesinin neden yazılmadığı hususuna da değinilmediğini, yine Mahkemenin davayı hangi

sıfatla yürüttüğünü belirtmediği gibi kısa ve gerekçeli kararında „Muğla 1. Asliye Hukuk

Mahkemesi‟ ismine yer verdiğini ve kararın tebliğden itibaren 15 gün içerisinde temyiz

edilebileceği ibaresini kullandığını, bu nedenle temyiz süresinin gerekçeli kararın tebliğinden

itibaren baĢlatılması gerektiği hâlde HGK’nın süreyi tefhim tarihinden baĢlatarak temyiz

dilekçesini reddettiğini belirterek mahkemeye eriĢim haklarının ihlal edildiğini ileri

sürmüĢlerdir.

31. Bakanlık; baĢvuruya konu davada Mahkemenin, kısa kararı tefhim ederken

gerekçe yazmama nedenini ve yargılama giderlerinin miktarını tutanakta belirtmediğini, yine

temyiz süresi ve sürenin tefhimden baĢlatılması hususlarında hataya düĢtüğünü belirterek bu

durumun sonuçlarına tarafların katlanmaması gerektiğini bildirmiĢtir.

32. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası Ģöyledir:

“Herkes, meĢru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı

veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

33. Anayasa’nın 40. maddesinin dördüncü fıkrası Ģöyledir:

“Anayasa ile tanınmıĢ hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama

geciktirilmeden baĢvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.

Devlet, iĢlemlerinde, ilgili kiĢilerin hangi kanun yolları ve mercilere baĢvuracağını ve

sürelerini belirtmek zorundadır.

KiĢinin, resmi görevliler tarafından vaki haksız iĢlemler sonucu uğradığı zarar da,

kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”

34. Avrupa Ġnsan Hakları SözleĢmesi’nin (SözleĢme) 6. maddesinin ilgili kısmı

Ģöyledir:

“Herkes medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuĢmazlıklar ya da cezai alanda

kendisine yöneltilen suçlamalar konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuĢ bağımsız ve

tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde, hakkaniyete uygun ve açık

olarak görülmesini isteme hakkına sahiptir.”

35. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı organlarına davacı

ve davalı olarak baĢvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil

yargılanma hakkı güvence altına alınmıĢtır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama

özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taĢımasının ötesinde, Anayasa’nın 40. maddesi

uyarınca diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken Ģekilde yararlanılmasını ve bunların

korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir (AYM, E.2013/64, K.2013/142,

28/11/2013). Bu bağlamda Anayasa’nın, devletin iĢlemlerinde ilgili kiĢilerin hangi kanun

yolları ve mercilere baĢvuracağını ve sürelerini belirtmesi gerektiğini ifade eden 40.

maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği

açıktır. Bunun yanında Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu

hakkın kapsam ve içeriğinin, SözleĢme'nin 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir

(Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22).

36. Adil yargılanma hakkının en temel unsurlarından biri olan mahkemeye eriĢim

hakkı, bir uyuĢmazlığı mahkeme önüne taĢıyabilmek ve uyuĢmazlığın etkili bir Ģekilde karara

Page 9: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

8

bağlanmasını isteyebilmek anlamına gelmektedir (Özkan ġen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, §

52). Avrupa Ġnsan Hakları Mahkemesi (AĠHM), mahkemeye etkili eriĢim hakkını “hukukun

üstünlüğü” ilkesinin temel unsurlarından biri olarak kabul etmekte ve mahkemeye etkili

eriĢim hakkının, mahkemeye baĢvuru konusunda tutarlı bir sistemin var olmasını ve dava

açmak isteyen kiĢilerin mahkemeye ulaĢmada açık, pratik ve etkili fırsatlara sahip olmasını

gerektirdiğini ifade etmektedir. Bu sebeple hukuki belirsizliklerin ya da uygulamadaki

belirsizliklerin tarafların mahkemeye eriĢimine zarar verdiği durumlarda bu hakkın ihlâl

edildiğine karar verilmektedir (Geffre/Fransa, B. No: 51307/99, 23/1/2003, § 34).

37. Hukuki güvenlik ile belirlilik ilkeleri, hukuk devletinin ön koĢullarındandır.

KiĢilerin hukuki güvenliğini sağlamayı amaçlayan hukuki güvenlik ilkesi, hukuk normlarının

öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve iĢlemlerinde devlete güven duyabilmesini,

devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını

gerekli kılar. Belirlilik ilkesi ise yasal düzenlemelerin hem kiĢiler hem de idare yönünden

herhangi bir duraksamaya ve kuĢkuya yer vermeyecek Ģekilde açık, net, anlaĢılır ve

uygulanabilir olmasını, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına karĢı koruyucu önlem

içermesini ifade etmektedir (AYM, E.2013/64, K.2013/142, 28/11/2013).

38. Mahkemeye eriĢim hakkı, kural olarak mutlak bir hak olmayıp sınırlandırılabilen

bir haktır. Bununla birlikte getirilecek sınırlamaların; hakkın özünü, zedeleyecek Ģekilde

kısıtlamaması, meĢru bir amaç izlemesi, açık ve ölçülü olması ve baĢvurucu üzerinde ağır bir

yük oluĢturmaması gerekir (Serkan Acar, B. No: 2013/1613, 2/10/2013, § 38). Dava açma

hakkı birtakım sınırlamalara tabi tutulabileceği gibi bu hakkın kullanımı da belli kurallara

bağlanabilir. Bununla birlikte bu sınırlamalar dava açmak isteyen bir kiĢinin mahkemeye

eriĢim hakkının özüne zarar verecek seviyeye ulaĢmamalıdır (Benzer yöndeki AĠHM kararı

için bkz. Edificaciones March Gallego S.A./Ġspanya, B. No: 28028/95, 19/2/1998, § 34 ve

Rodríguez Valín/Ġspanya, B. No: 47792/99, 11/10/2001, § 22). Bir mahkemeye baĢvuru

hakkının yasal bir takım Ģartlara tabi tutulması kabul edilebilir olsa da mahkemeler usul

kurallarını uygularken bir yandan âdil yargılanma hakkını ihlâl edebilecek aĢırı Ģekilcilikten

diğer yandan da yasalar tarafından düzenlenen usul kurallarının ortadan kaldırılması sonucunu

doğurabilecek aĢırı gevĢeklikten kaçınmalıdırlar (Walchli/Fransa, B. No: 35787/03,

26/7/2007, § 29).

39. Mahkemeye ulaĢmayı aĢırı derecede zorlaĢtıran ya da imkânsız hâle getiren

uygulamalar mahkemeye eriĢim hakkını ihlal edebilir. Bununla birlikte dava açma ya da

kanun yollarına baĢvuru için belli sürelerin öngörülmesi, bu süreler dava açmayı imkânsız

kılacak ölçüde kısa olmadıkça hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve mahkemeye eriĢim

hakkına aykırılık oluĢturmaz. Ne var ki öngörülen süre koĢullarının açıkça hukuka aykırı

olarak yanlıĢ uygulanması ya da yanlıĢ hesaplanması nedeniyle kiĢiler, dava açma ya da

kanun yollarına baĢvurma hakkını kullanamamıĢsa mahkemeye eriĢim hakkının ihlal

edildiğini kabul etmek gerekir (Benzer yöndeki AĠHM kararı için bkz. Osu/Ġtalya, B. No:

36534/97, 11/7/2002, §§ 36-40).

40. Bir kanuni düzenlemenin; bireylerin davranıĢını ona göre düzenleyebileceği kadar

kesinlik içermesi, kiĢinin gerektiği takdirde hukuki yardım almak suretiyle bu kanunun

düzenlediği alanda belli bir eylem nedeniyle ortaya çıkacak sonuçları makul bir düzeyde

öngörebilmesi gerekmektedir. Öngörülebilirliğin mutlak ölçüde olması gerekmez. Kanunun

açıklığı arzu edilir bir durum olmakla birlikte bazen aĢırı bir katılığı da beraberinde getirebilir.

Oysa hukukun, ortaya çıkan değiĢikliklere uyarlanabilmesi gerekmektedir. Birçok kanun, iĢin

doğası gereği, yorumlanması ve uygulanması pratik gerçekliğe bağlı olan yoruma açık

Page 10: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

9

formüller içermektedir (Benzer yöndeki AĠHM kararı için bkz. Kayasu/Türkiye, B. No:

64119/00 ve 76292/01, 13/11/2008, § 83).

41. Usul kurallarının, hukuki güvenliğin sağlanması ve yargılamanın düzgün bir

Ģekilde yürütülmesi sonucu adaletin tecelli etmesine hizmet etmek yerine kiĢilerin davalarının

yetkili bir mahkeme tarafından görülmesi bakımından bir çeĢit engel hâline gelmeleri

durumunda mahkemeye eriĢim hakkı ihlal edilmiĢ olacaktır (Benzer yöndeki AĠHM kararı

için bkz. Efstathiou ve diğerleri/Yunanistan, B. No: 36998/02, 27/7/2006, § 24).

42. 6100 sayılı Kanun’un 294. maddesinin (1) numaralı fıkrasında hükmün tefhiminin

hüküm sonucunun duruĢma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olacağı, (4) numaralı

fıkrasında ise zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hâllerde gerekçeli

kararın tefhim tarihinden baĢlayarak bir ay içerisinde yazılması gerektiği belirtilmiĢtir.

43. Yine aynı Kanun’un 297. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde, hükmü

veren mahkemenin çeĢitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmü hangi sıfatla verdiğini; (ç)

fıkrasında, hüküm sonucu, yargılama giderleri ile kanun yolları ve süresinin hüküm içeriğinde

yer alması gerektiği; (2) numaralı fıkrasında da hükmün sonuç kısmında, taraflara yüklenen

borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, Ģüphe ve tereddüt uyandırmayacak Ģekilde

gösterilmesi gerektiği belirtilmiĢtir.

44. Nitekim yerel Mahkemenin bir kararını “Açıklanan hüküm sonucunda davacının

hangi taleplerinin reddedildiği, yargılama giderlerinin (masraf ve vekâlet ücretleri) ne Ģekilde

hüküm altına alındığı, kanun yoluna baĢvurma süresinin ne kadar olduğu, Yasanın emredici

hükmüne rağmen açıkça belirtilmemiĢtir. 6100 sayılı HMK.nın 298/2. maddesine göre

“Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” Yukarıda belirtildiği üzere

duruĢmada açıklanan hüküm sonucu ile gerekçeli kararın hüküm sonucunun da aynı olduğu

söylenemez. Bu nedenlerle 6100 sayılı Kanun‟un 297., 298/2 ve 321. maddelerinde belirtilen

zorunlu unsurların hiç birisini taĢımadığı anlaĢılan hükmün bozulmasına karar vermek

gerekmiĢtir.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 27/3/2012 tarihli ve E.2012/12045,

K.2012/10187 sayılı ilamı) gerekçesiyle bozan Yargıtay Dairesinin bozma ilamına, yerel

mahkemenin direnme kararı vermesi üzerine HGK “Somut olayda da, yukarıda belirtilen

Ģekilde 6100 s. HMK'nın 294/3., 297., 298/2 ve 321.maddesi hükümlerine uygun bir hüküm

fıkrası oluĢturulmamıĢ; kısa kararın hüküm fıkrasında yalnızca "davanın kısmen kabul kısmen

reddine, davacı tarafın hafta tatili ücreti ve yıllık izin ücreti taleplerinin reddine, diğer

taleplerin kabulüne" denilmekle yetinilmiĢ, taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar sıra

numarası altında açık, Ģüphe ve tereddüt uyandırmayacak Ģekilde gösterilmemiĢtir”

(HGK’nın 18/9/2013 tarihli ve E.2012/9-1686, K. 2013/1374 sayılı ilamı) gerekçesi ile yerel

Mahkemenin direnme kararını kaldırmıĢtır.

45. HGK’nın kararıyla aynı yönde verilen 9. Hukuk Dairesinin bir kararında da “5521

sayılı ĠĢ Mahkemeleri Kanununun 8 inci maddesine göre, iĢ mahkemelerinde verilen

kararlara karĢı temyiz süresi tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren sekiz gündür. Mahkemece

karar yüze karĢı tefhim edilmiĢ ise, tefhim edilen kısa kararın 6100 sayılı Hukuk

Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri

Kanununun 383 ve devamı maddelerinde) belirtilen Ģartları taĢıması gerekir. Aksi takdirde

usulüne uygun tefhimden söz edilemez. Bu durumda temyiz süresi gerekçeli kararın

tebliğinden itibaren baĢlayacaktır.” (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin, 18/1/2012 tarihli ve E.

2009/40934, K. 2012/846 sayılı ilamı) gerekçesiyle Ġlk Derece Mahkemesi kararını

bozmuĢtur.

Page 11: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

1

0

46. Öte yandan 6100 sayılı Kanun’un 321. maddesinin (2) numaralı fıkrasında kararın

tefhiminin, mahkemece hükme iliĢkin tüm hususların gerekçesi ile birlikte açıklanması ile

gerçekleĢeceği, ancak zorunlu hâllerde hâkimin bu durumun sebebini de tutanağa geçirmek

suretiyle sadece hüküm özetini yazdırarak kararı tefhim edebileceği, bu durumda gerekçeli

kararın en geç bir ay içinde yazılarak tebliğe çıkartılması gerektiği belirtilmiĢtir. Bununla

birlikte hükme iliĢkin tüm hususların açıklanmasının zorunlu olduğu kısa kararın 6100 sayılı

Kanun’un 297. maddesinde belirtilen unsurları karĢılaması gerektiği açıktır.

47. Bireysel baĢvuru yolunun ikincil niteliği gereği mevzuatın yorumlanması ve

uygulanması, derece mahkemelerinin görevi olmakla birlikte bu yorum ve uygulamaların

etkilerinin Anayasa ve SözleĢme’nin ortak koruma alanında bulunan hak ve yükümlülüklerle

bağdaĢıp bağdaĢmadığının Anayasa Mahkemesince incelenebileceği tabiidir. Mahkemeye

eriĢim hakkı yönünden yapılacak böyle bir inceleme, somut olayın koĢulları çerçevesinde

olacaktır (Emre Kartal, B. No: 2014/5020, 6/10/2015, § 40).

48. Somut olayda 6100 sayılı Kanun’un 316. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (g)

bendi gereği basit yargılama usulünün uygulandığı baĢvuru konusu davada Mahkemenin,

22/3/2012 tarihli celsede tefhim ettiği kısa kararda, gerekçesini açıklamadığı gibi gerekçe

yazmama nedenini de belirtmediği; bunun yanında ĠĢ Mahkemesi sıfatıyla yürüttüğü

yargılamada, kararı bu sıfatla verdiği hususuna da değinmediği, ayrıca hüküm sonucunun (8)

numaralı fıkrasında “Hesaplanacak Yargılama giderlerinin red kabul oranına göre taraflar

arasında paylaĢtırılmasına” denilmek suretiyle baĢvurucuların temyize konu edilebilecek bir

hususta, sorumlu oldukları miktarı açık ve tereddütsüz olarak belirtmediği anlaĢılmıĢtır.

49. Yine Mahkemenin kısa ve gerekçeli kararında “Dair, taraf vekillerinin yüzünde,

tebliğden itibaren 15 gün içinde, Yargıtay'da temyizi kabil olmak üzere verilen karar, açıkça

okunup, usulen anlatıldı.” ibaresini kullanarak kararın tebliğden itibaren 15 gün içerisinde

temyiz edilebileceğini belirttiği anlaĢılmıĢtır.

50. Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrasında devletin iĢlemlerinde ilgili kiĢilerin

hangi kanun yolları ve mercilere baĢvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu ifade

edilmiĢtir. Kanun koyucu, devlet organlarının tesis ettiği iĢlemlere karĢı kanun yolları ve

hangi mercilere baĢvuracağı ve baĢvuru süresi bakımından tarafların doğru bilgi sahibi

olmalarını sağlayarak dağınık mevzuat karĢısında hangi yola müracaat edeceğini bilmeyen

yahut tereddüt eden bireylerin hak arama özgürlüğünü etkin ve sağlıklı bir Ģekilde

kullanmaları amaçlanmıĢtır.

51. Usul hükümlerine göre mahkeme kararlarının hüküm kısmında kanun yolu ve

süresinin belirtilmesi zorunluluğu, özellikle ayrı ihtisas mahkemesi bulunmayan yerlerde

çeĢitli sıfatlarla görev yapan asliye hukuk mahkemeleri açısından ayrı bir önem taĢımaktadır.

Zira asliye hukuk mahkemelerinin bu durumda kararı hangi mahkeme sıfatıyla verdiğini

açıklaması, davada uygulanan yargılama usulü ile verilen karara karĢı kanun yolları

bakımından tarafların doğru bilgi sahibi olmalarını sağlayarak tarafların kararları temyiz

haklarını zamanında ve usulüne uygun olarak kullanabilmelerine hizmet etmektedir (Aktif

Elektrik Müh. ĠnĢ. San. ve Tic. Ltd. ġti., B. No: 2012/855, 26/6/2014, § 41).

52. 5521 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereği iĢ davalarında kararın tefhimden itibaren 8

gün içerisinde temyiz edileceği öngörülmüĢ, 1086 sayılı mülga Kanun’un yürürlükte olan 432.

maddesine göre ise hukuk davalarında temyiz süresinin 15 gün olduğu belirlenmiĢtir. ĠĢ

mahkemelerin bulunmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemeleri iĢ mahkemesi sıfatıyla davaya

bakmaktadır.

Page 12: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

1

1

53. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında “Kural olarak baĢka bir mahkeme

sıfatıyla görülmek üzere dava açılan bu gibi hallerde Asliye Hukuk Mahkemesinin

yargılamaya hangi sıfatla baktığını tensip kararından baĢlayarak karara bağlaması ve buna

göre yargılamayı sürdürmesi, sonuçta da nihai kararında göstermesi gerekir. Bu husus

uygulanacak yargılama yöntemi, temyiz süresi ve diğer usul kurallarının uygulanması

açısından büyük önem taĢımaktadır. Örneğin, ĠĢ mahkemesi sıfatıyla Asliye Hukuk

Mahkemesine açılan bir davada seri yargılama usulü uygulanacağı gibi, temyiz süresi de

tefhimle baĢlayacağından mahkemenin bu sıfatla davaya baktığını karar altına alması ve

nihai kararında da göstermesi gerekir. Asliye Hukuk ve ĠĢ Mahkemeleri yönünden temel

farklılıklar gözetildiğinde böyle bir belirleme yapılmamıĢ olması usule aykırı olacaktır.”

gerekçesiyle ön sorunu aĢarak davanın esasına girmiĢ ve yerel Mahkemenin direnme kararını

bozmuĢtur (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E.2011/19-446, K.2011/569, 28/9/2011).

54. Mahkemenin kısa kararının 6100 sayılı Kanun’un 297. maddesinin (1) numaralı

fıkrasının (a) ve (ç) bentleri ile (2) fıkrasındaki zorunlu unsurları karĢılamaması nedeniyle

ortada usulün öngördüğü anlamda oluĢturulmuĢ bir hüküm bulunmadığı, bu açıdan taraflar

açısından temyize iliĢkin hak ve yükümlülüklerin gerekçeli kararın tebliği ile birlikte sonuç

doğurmaya baĢlayacağı, 6100 sayılı Kanun’un 321. maddesinin (2) numaralı fıkrası gereği,

tefhim edilen kısa kararda gerekçenin bulunmaması nedeniyle de temyiz süresinin gerekçeli

kararın tebliği ile birlikte iĢlemeye baĢlayacağı anlaĢılmaktadır.

55. Somut olayda Mahkemenin direnme kararının temyiz edilmesi üzerine HGK, kısa

kararın tefhiminin usulüne uygun olduğunu, temyiz süresinin kanunda düzenlendiğini, bu

sürenin hâkim tarafından uzatılamayacağını, temyiz baĢvurusunun Kanunda öngörülen 8

günlük süreden sonra yapıldığını belirterek baĢvurucuların temyiz dilekçesini reddettiği

anlaĢılmıĢtır.

56. Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri çerçevesinde izah edildiği gibi davaya iĢ

mahkemesi sıfatıyla bakan Asliye Hukuk Mahkemesinin, kararında bu sıfatı kullanmadığı gibi

kanun yolu ve süresini de doğru bir Ģekilde belirtmediği; Mahkemenin kısa kararını, usul

hükümlerine uygun olarak tefhim etmediği; ayrıca gerekçesiz verilen kısa kararda, temyiz

süresinin, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren baĢlaması gerektiğine iliĢkin Kanun

hükmü ve mahkemenin kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü göz

önüne alındığında temyiz süresini tefhim tarihinden baĢlatarak dilekçenin reddine karar veren

HGK’nın değerlendirmesinin, mevzuat hükümleri çerçevesinde ve öngörülebilirlik sınırları

içerisinde olduğunun kabul edilemeyeceği; yapılan yorumun, baĢvurucuların temyiz hakkını

kullanmayı imkânsız kılacak ölçüde ve kanun hükümlerine olağanın dıĢında bir anlam vermek

suretiyle elde edildiği; bu açıdan kararın, baĢvurucuların mahkemeye eriĢim hakkının özünü

zedelediği sonucuna ulaĢılmıĢtır.

57. Yukarıda açıklanan nedenlerle baĢvurucuların Anayasa’nın 36. maddesinde

güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

3. 6216 sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden

58. BaĢvurucular, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespiti ile yeniden

yargılama kararı verilmesini talep etmiĢlerdir.

59. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin KuruluĢu ve Yargılama

Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesi Ģöyledir:

Page 13: ANAYASA MAHKEMESĠ · 2017-11-14 · 2. BaĢvuru 16/9/2013 tarihinde Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıĢtır BaĢvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan

BaĢvuru Numarası : 2013/7114

Karar Tarihi : 20/1/2016

1

2

“(1) Esas inceleme sonunda, baĢvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar

verilir. Ġhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması

gerekenlere hükmedilir. Ancak yerindelik denetimi yapılamaz, idari eylem ve iĢlem niteliğinde karar

verilemez.

(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmıĢsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan

kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden

yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde baĢvurucu lehine tazminata

hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama

yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını

ortadan kaldıracak Ģekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”

60. BaĢvuru konusu olayda tespit edilen ihlal, mahkeme kararından kaynaklandığından

ve yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğundan 6216 sayılı Kanun’un (1) ve

(2) numaralı fıkraları gereğince ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden

yargılama yapılmak üzere kararın ilgili Mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekir.

61. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.800 TL vekâlet ücreti ve 198,35 TL harçtan

oluĢan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin baĢvuruculara müĢtereken ödenmesine karar

verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine iliĢkin iddianın KABUL EDĠLEBĠLĠR

OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye eriĢim hakkının

ĠHLAL EDĠLDĠĞĠNE,

C. Kararın bir örneğinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden

yargılama yapılmak üzere Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERĠLMESĠNE,

D. 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluĢan toplam 1.998,35 TL

yargılama giderinin BAġVURUCULARA MÜġTEREKEN ÖDENMESĠNE,

E. Ödemenin, kararın tebliğini takiben baĢvurucuların Maliye Bakanlığına baĢvuru

tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin

sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAĠZ UYGULANMASINA

20/1/2016 tarihinde OYBĠRLĠĞĠYLE karar verildi.

BaĢkan

Burhan ÜSTÜN

Üye

Serruh KALELĠ

Üye

Hicabi DURSUN

Üye

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üye

Kadir ÖZKAYA