kur'an'da suçlulann davramş Özellikleri -...
Post on 09-Feb-2018
233 Views
Preview:
TRANSCRIPT
Kur'an'da Suçlulann Davramş Özellikleri -Ahlak Psikolojisi Açısından Bir Yaklaşım-
The Behavioral Features Of Quilty Persons In The Qur'an
-From The View P<?int of Moral Psychology-
Ozet
Kur':ın, çeşitli kawamlan kullanarak insanın olumlu ve olumsuz kişilik özelliklerini anlatır. Suçlu kavramı da bu kavramlardan biridir v.: •. olwnsuz özelliklerle yüklüdür. Kur'an ayetlerinde geçen suçlu, her şeyden önce inanç düzeyinde zihinsel zorluklan bulunan inkarcı, kibirli v~ yalanlayan bir tiplir. İşte bu makale Kur'an perspektifinden suçluların aJılak dışı özeliklerini ele alıp, psikolojik verilerle ortaya koymaya ı;alışmaktadı.r.
Anahtar kelimeler: Suçlu psikolojisi, ahlak psikolojisi, olum~ suı kişilik özellikleri
Giriş
Dinlerin en önemli işlevlerinden biri, Allah ile insan arasında bir bağ oluşturup bu bağı canlı tutmaktır. Bu bağın canlı tutulması için, insanlann uyması gereken birtakım kurallar vardır. Bunlar. kuşkusuz insanın mutluluğu için konulmuş kurallardır. Fakat insan, kurallan çiğneyen, hata işleyen ve yanlışa düşebilen bir varlıktır. Nitekim insanlık tarihine bakınca, kuralı ·çiğnediği· için cennetten kovulan Hz. Adem'den,ı gençleri düşünmeye yönelttiği için ölüme mahkum edilen Sokrates'eı.
geleneksel yer merkezli astronomiyi reddeden Bruno 'ya3 ve yerin o zamana değin inanıldığı gibi evrenin merkezi olmadığına ve güneşin çevresinde dolandığına ilişkin
kanıtlar ortaya koymuş olan Galilei 'ye4 kadar bir çok kişinin, kurallara ve yasaklara karşı gelmekle suçlandıklannı ve bir çok trajediyi yaşadıklanru biliyoruz.
Kuralın ve yasağın olduğu her yerde genellikle kuralı bozma, yasağı çiğneme, doğru olandan sapma ya da yasağa karşı gelmeye yönelik bir tavır vardır. Birey kendi
• Yrd.Ooç.Or., Ondokuı Mayıs Üniversitesi İlalıiyat Fakültesi
ı Bakara, 2136.
2 Macit Gökbe~ Felsefe Tarıhi. Istanbul ı990,•S. 46-51; Frederick Copleston, Copiestan Felsefe Tarihi, Çev. Aziz Yardımlı, İstanbul ı 986, C. I, s. 123-150.
3 Ana BriıannicaAnsiklapedlsi, İstanbul 1987, C. V, s. 34.
4 Aynı eser. C. IX, s. 245.
Ali Rıza AYDIN*
Abstract
The Quı:'an speaks about positive and negative personal clıaracteristics of human beings using so me various concepts. The temı 'quilty person' i son e of the concepts used in Uıe Qut'an and has basically negative significance. When the Quı'an deseribes the concept of the quilty person it talks about bis/her nonbelicf, arrogance, and lying behaviour. In Uıis context, this paper investigates characteristics of iırıtnotal behaviour of the quilty person on the bıısis of the Quı'anic verses as well as modern psychological studies.
Key words: Psychology of quilly, moral psychology, negative
features of personality.
arzulanna, güdülerine doyum sağlamaya çalışırken kurallar ve yasaklar buna i.mkfuı vermemektedir. Çünkü bu kurallar, çoğu kez bireylerin güdüleriyle ve arzulanyla çelişir. İnsanoğlu, yaşarnın her evresinde dini ve hukuki kurnllara uymak için kendi kendini zorlamasına ve kuralların ve yasakların zorlayıcılığına rağmen yine de ısrarla suç addedilen davranışlan yapmaya devam etmeicte ve kurallan stklıkla bozmaktadır. Bununla birlikte, suçlunun kurallara aylan hareket etmesinin ve suç işlemesinin bir bedeli olarak kınanma, ayıplanma, gülünç duruma düşme,
aşağ:ılanma, dışlanma ve soyuUaruna gibi durumlarla karşı karşıya kalması da her zaman mümkündilı. Kısaca insan bin defa kural bozar. bin defa tövbe eder.'
Biz bu makalemizde Kur'an perspektifmde suçluların (İnücrimlerin) ahlak dışı davranış özelliklerini ele alıp psikolojik verilerle uyum halinde ortaya koymaya çalışacağız. Açıkça ifade etmek gerekirse suçlulann davranışlannda ve ahlaka ilişkin hastalıklannda gözlenen olgularıa· ilgileneceğiz. Ancak burada şu noktayı da belirtmemiz gerekmektedir: Suçluluğu salt psikolojik bir sorun olarak görüp psikolojide yer aldığı gibi Kur'an'da da yer alacağı düşüncesinde değiliz. Amacımız, suçlu diye tanımlanan ve olumsuz ahlaki davranışlar sergileyen insan tipine Kur'an'da da vurgu yapıldığını göstermeye çalışınaktır. Bununla birlikte, konunun daha iyi anlaşıl-
5 Haluk Yavuzer, Çocuk ve Sııç, !stanbul 1990, s. ı 7-19.
lSLAıvıİ ARAŞTIRMALAR DERGlS!, C!L T~ VOLUME: 15, SA YI 1 NO: 3 , 2002, Sayfa 1 Page: 375-385
!ll
,l ALt RIZA AYDIN
masını sağlayacak birtakım ön değerlendirmelere de ihtiyaç olduğu karusındayız. Suçluluk nedir, suçluluk bir hastalık mıdır, Kur'an'da mücrim kavramı nasıl yer alıyor ve farklı disiplinler insanı nasıl tanımlıyor? Önce bunlar hakkında bazı açıklamalarda bulunalım.
Suçluluk Nedir? Kişiyi, toplum balinde yaşayan öteki bireylerin
karşısına çıkaran bir çatışmanın ürünü olan "suçlulok", Lowrey'e göre bireyle çevresi arasındaki karşılıklı etki ve tepkilerin sonucunda oluşur, bu da bireyde bazı. özel kişilik durumlannın oluşmasına neden olur. English suçluluğu, ahlaki ya da hukUki kurallann bozulması olarak tarumlar.6 İçerik bakımından yaklaşıldığında ahlaia.n temelinde, riayet ve itibar etme, saygılı davranma ve uyma davranışı vardır.7 Bunlara aykın davranış gayri ahlakilik olarak nitelendiği gibi suçluluğun doğm.asına da yol açabilir. Seligman ve Johnson ise küçük ya da büyük bir sosyal grubun üyeleri tarafından iyi ve yararlı diye kabul edilmiş bulunan inançlann, geleneklerin, adet ve törelerin, kurumlarm dayandıklan kurallara aykın olarak işlenmiş bulunan anti-sosyal bir davranışa suçluluk aduu verirler. Diğer taraftan Lombroso 'ya göre" suç " doğum, ölüm gibi doğal bir olaydır. Hatta bitkiler ve bayvanlar aleminde bile vardır. Bir davranış belirli bir ülkenin ve dönemin adet, töre, gelenek ve düşünceleriyle çelişki halinde bulunduğu takdirde suç niteliği taşır.s Açıkçası, toplumsal olarak tanımlanan süreçlerden veya programlardan ciddi bir biçimde ayrılan birey, a.blald açıdan suçlu addedilirken9, aynı şekilde sosyal beklentilerden herhangi bir biçimde sapma da bir suç, ahlaksızlık ve görgüsüzlü.k örneği sayılabilmektedir. ıo
Yukanda yapılan tarumlarda suçluluk kavramının farklı şekillerde ele alındığı hemen göze çarpmaktadır.
Suçluluk psikolojik, sosyolojik, ekonoı:ni.k, hukuksal, dinsel ve ahlaksal açılardan ele alınıp incelenmekte ve tartışılmaktadır.
Suçluluk Bir Hastalık mıdır? Her toplumda anti-sosyal, ahlak dışı, inanç ilkelerine
aykın davranışlarda bulunan toplumsal ya da hUkuksal yaptımnlara konu olan bireylerin varlığı yüzyıllar boyu düşünürleri, yöneticileri, hukukçuian ve bilim adarnlanru yakından ilgilendinniştir.
G Bkz. Yavuz.:r. a.e .. s. 27.
7 Kerim Yavuz., Çocuk ve Din. Istanbul ı994, s. 212.
8 Yavuzer, a.g.e .• s. 27; Ayrıca bakınız. Selmin Evrim, Psikoloji Açısından Suçluluk Sorunu, İstanbul 1970, s. 18-23.
9 Peter L. Berger, Dini n Sosyal Gerçekliği, Çev. Ali Coşkıın, !stanbul 1993, s. 54.
!OPeter Sedgwick, "Anti-Psik.iyatri, Hastalık ve Ruh Hastası", Sana Ruhtan Sanıyorlar. Haz. Kemal Sayar, İstanbul 1991 , s. 116.
376
Antik çağda Yunan düşünü.rti ~laton, Kanunlar adi eserinde suçu, ruhun bir tür hastalığı olarak düşünmüş vt bunun üç nedeni olduğurlu öne sürmüştür. Bunlar tutku· lar, haz arama alışkanlığı ve bilgisizliktir.ıı Bir başk< Yunan düşünüıü olan Aristoteles ise suçluları toplunısa düzeni bozan ve kural tanımayan düşmanlar olarak göriiı ve onlann acımasızca cezalandırılmalan gerektiğin:
savunur. Aristoteles, suç işlemeİıin nedenlerini yoksuUulı ve devrim gibi toplumsal şartlarda bulur. Bu nedenle baz: yazarlar Aristoteles'i suç nedenlerini bireyin dışında ve çevre değişmelerinde aradığı için ''Suç Sosyolojisi'" nii kurucusu olarak saymak isterler. ı ı
Bir çok uzmana göre ise. Hippocrates, "Suç Antropolojisi" nin öncüsüdür. Hippocrates, toplumsal şartıann yaru sıra beden yapısıyla kişilik ve suç arasında· ki ilişkileri de görmüş ve ünlü tipolojisini oluşturmuş· tur.13 Orta Çağda suç, şeytani bir davranış14 ve kötü ruhIann teşvikiyle ortaya çıkan bir eylem olarak kabul edilmiş ve suçların çoğunun kökeninde sosyal ihtiraslann yatıığı iddia edilmişti. Çağdaş bilim adamlanndan C. Bw1 ise suça yalnızca bir semptom (araz, belirti) gözüyle balalabileceğiili ve bunun kökeninin de zihin olduğunu, suçluluğun ruhsal bir sorun olarak ele alınınası gerektiğini öne sürmüştür. IS
Kur,an,da Suçlu Kavramı
Kur' an' da '·suçlu" kavramının karşılığı olarak m u cr im kullanılır. Bu kavram, eylemi yapan anlamında faild.ir ve genelde suç ve günah anlamı taşıyan cerm ve cürm kelimelerinden türemiştir. "Cerm" ve "Ci4mün" esas anlamı, henüz olgunlaşı:namış meyveyi ağaçtan kopararak Yeya.keserek.almaktıx. Zaman içinde cürm, her türlü haksız ve çirkin davranışiann karşılığı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Buna göre cünnün özünde haksızlık, iyiye ve güzele ters davranış vardır. Cürme bulaşana mücrim denir. C-r-m kökünden türeyen kelimeler içinde en çok kullanılan kavram mücrim kavramıdır. 16 Kur· an' da ce rm ve cünn kelimeleri türevleriyle birlikte 60 küsur yerde geçmektedir. Cürm Kur'an'da bir yerde de islama karşıt olarak kullanılmıştır. 11
ll Platon, Laıvs, 10. 908 c; 9. 870 a vd. 12 . . .
Nakleden: Evnm, a.g.e.. s. 14-15.
13 Bkz. Özcan Köknel, Kişilik. İstanbul 1985. s. &2.
14 Dinsel bir sapma olarak nitdenen ve suı; sayılan baz.ı tiillerin şeytani bir iş olduğu Kur'an'da da belirtilmektedir. ~r;y inananlar, şarap,
kumar, dikili taşlar (putlar), şans oklan (çekmek ve bunlara göre hareket etmek) şeyt..an işi biter pisliktir. " (Miide, 5/ 90)
15 Bkz. Yawzer, a.g.e., s. 26-27.
16 Yaşar Nuri Öztiirlc. Kur 'an 'ın Temel Kavramlan, İstanbul 1993, s. 75-76.
17 "Biz müsiOmanlan suçlular gibi yapar mıyız hic;." Kalem, 68/35.
JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH, VOL: 15, NO: 3, 2002
Kur'an'da suç için ön görülen cezalar arasında hor ve hakir olma18, sonsuz ve kesintisiz azıip19 ve nihavet · Allah'ın intikaınıruı maruz kalmak vardır_ıo ·
Suçluların böylesine ağır cezalarla karşı karşıya kalmalan Kur'an'a göre pek tabiidir. Çünkü Kur'an, en fazla yerdiği kötülüklerin büyük bir kısmını suçlularm şahsında görmektedir. Bunlar içipele Allah'a iftira21 Hak'tan nefret, haksızlığa destek22, kibirlenınek23, servet ve refahla şıınamıak24 vardır. Suçlular, Kur'an ayetlerine göre toplurnun ileri gelenleri ve köşe _başlannı tutmuş kimselerdir. Bu tip insanların en belirgin özellikleri ise düzenbazlık, ikiyüzlülük, hile ve sahtekarlık25 ve peygamberlere düşmanlıktır.26
Kur'an ayetlerinde geçen suçlu (mücrim), her şeyden önce inanç düzeyinde zihinsel zorluklan bulunan, i.ııkfu-cı. kibirli27 ve yalanlayan bir tiptir. Suçluların bazı davraıuŞ özellikleriyle ınünafıklar. müşrikler ve inkarcılann bazı
davranış özellikleri arasında benzerlik olduğu, yine Kur'an ayetlerinden kolaylıkla görülebilecektir.28 Öyle anlaşılıyor ki, Kur' an'daki suçlu (mücrim) kavramı. olumsuz davranış özellikleri sergileyenler için ortak kullarulabilen bir nitelemedir.
Kur' an'da, insana iüşkin olumlu ve olumsuz kişilik özellikleri, belirli kavıamlar kullanılaıak anlatılır. Bu kavramlar etrafında söylenenler, bir bakıma sınıflama ve tanımlama özelükleri de taşıyor. Kur" an, adeta olumlu ve olw:nsuz görünümleriyle bir insan profili çizınektedir. O halde burada bir insan tanımlanması probleminden söz etmeliyiz.
Hümanist ve Dini Bakış Açısıyla İnsan
insan konusu gerek bir varlık olarak · gerekse bir fenomen olarak tarih içerisinde sürekli üzerinde durulan bir konudur. İnsan kavramının dini, felsefi, sosyolojik, psikolojik vb. bir çok boyutu vardır. Psikolojik ve felsefi birçok ekol ve kurarnlar insanı farklı şekillerde tanımlamışlardır. Tarih boyunca kurulan medeniyetler de bu insan tanımlamalanyla temellendirilmişlerdir. Bu
18 En'3m, 6/124.
19 Taııa, 20n4; K:uner, 54/48; Rahman, 55/41.
20 Rum. 30/47.
21 Hud, ı 1/35.
22 En!al. 8/8; Yunus, 10/82. 23 A·r-aı: 7tı33. 24 Hud, ı lll 16.
25 En '3m, 6/123.
26 Furkanj 25/3 ı. 27 İbn Manıur, Lis6nı1'1- Arab, Kahlre, C. 1, s. 605.
28 Muhammed b. Ahmed el-Kurtubi, el-Cömi'u li Ahkiimi'l-Kur'an, Beyrut 1988, C. XIX, s. 175.
KUR'AN'DA SUÇLULARıN DA VRANIŞ ÖZELLKLERL
medeniyetler, onlan kuranlar taı:afuıdan insana yüklenen işlev ve değerlerle paralel yürümektedir. Batı merkezli düşünce, insanı, üreten ve tüketen bir mekanizma içerisinde nesneleştinnektedir. Bu insan tip~ faaliyetlerinde menfaat duygusunu ve bireysel çıkarlannı her şeyin üstünde tutan, en çok kar veya faydayı sağlamaya yönelik en uygun araçlan seçmeyi temel prensip kabul eden, yaptığı rasyonel tercihlerle tatmirı düzeyini en yükseğe çıkarmaya çalışan birey tipidir.29 Kapitalizm bu insan anlayışı üzerinde kurulmuştur. Kapitalist sistemde kitlesel üretim söz konusudur. Üretim yapıldığı için de insanlar tüketmek zorundadırlar. Tüketim, cazip pazarlama ve reklam faaliyetleriyle sürekli olarak kamçılanır. Özellikle cins~~ bu amaç yolunda istismar edilir_30
Bugün Batı medeniyeti içerisinde yaşayan insanlarm
ve onlar gibi olmaya çalışan yerliterin birçoğu, faaliyet· ·-leri itibariyle tamamen tüketime, eğlenmeye ve cinselliğe odaklanmış durumdadır. İnsan ve ona ilişkin ahlaki değerler bir yana itilerek bütün eneıji tüketim ve üretim etrafında toplanmış gözüküyor. Göz kamaştıncı
endüstriyel fuünlerin bolluğu yanında üzülerek söylemek gerekirse irısanların birbirlerini sevmesi sağlanamamış ve diğergamlık duygusu geliştirilememiştir. İnsana coşku veren manevi değerlerin yerini kin, öfke ve öç duygusu kaplamıştır. Değer ölçüsü olarak erdemin yerine eşyanın geçtiği bir dünyada gerek dini ve ahlaki değerler gerekse yasalar noktai nazanndan suçlu toplumun oluşması kaçınılmaz olacaktır_3ı
Ünlü Yunan düşünürü Protogoras "insan, hakikatin ve iyinin ölçüsüdür" diyerek bütün ilgiyi insanın üzerine çekmiştir.32 Protögoras'ın bu anlayışı, Rönes~ ve Reform hareketleriyle yeni bir döneme giren ve değişen Avrupa'da hümanizmin özünü oluşturmuştur. Her ne kadar hümanizm, insan sevgisi ve insancıllık gibi anlaşılıyorsa33 da gerçekte hümanizm insanı yücelten, onu kendi başına bağımsız bir hakikat sayan, insanı
bağımlı kılan dini ve ahlaki değerlen~ başkaldırmaya s~vk eden, son tahlilele bu değerleri reddeden bir anlayıştır.
Hümanizm anlayışıyla insanın bütün eylemleri yüceltilmiş ve insan tek yüce varlık olarak adeta Allah'ın yerine geçirilrnek istenmişfu_34 İnsanın genellikle şuur
29 Ömer Demir-Mustafa Acar, SosyalBilimler Sözliiğıl. İsıanbul 1993. s. ll ı.
30 Ahmet Tabakoğlu, i.rlöm ve E!konomik Hayat, Ankara 1988, s. 47.
31 Ersiıı Gürdoğan, Teknolojinin 6ıes/, İstanbul 1991, s. 58.
32 Bk. Alfred Weber, Felsefe. Tarihi, Çev. H. Vehbi Eralp, İstanbul 1991, s. 39.
33 Orhan Hançerlioğlu, Felsefe S6zlı1gıı, İstanbul 1982, s. 187.
34 Roger De Pasquier, Birlik Medeniyetinin Kökleri, Çev. Hakan Yurdakul, İstanbul 1995, s. ı O.
İSLAMI ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, CU. T: t5. SA YI: 3, 2002 377
ı ı
' 1 ·ı
·ı:
ALl RIZA A YDfN
dışında kalan veya şuur dışından kaynaklanan ruhi olaylarla ilgisini araştıran bir psikoloji ekolü olan psikanalizinlS kurucusu ve en önemli temsilcisi sayılan Freud da insanı, saldırgan ve cinsel dürtüleri denetim altlna alınması gereken olumsuz ve yıkıcı bir varlık olarak tanunlamaktadır. Ona göre. toplumsal baskı olmadan insanlar cinsel ve saldırgan enerjilerini rahatça kullanabilselerdi psikolojik sorunlan kalmayacaktı.36 Freud'un insanın kişiliğine ya da taru.mlarunasına dönük bu açıklamaları psikılhalistlerin bir kesimi tarafından itibar görebilir; ancak bir kesim de insan yaşanunda temel dürtülerden kabul edilen cinsel ve saldırgan eneıjilerin rahatça kullanılabilmesini suç olarak telakki edebilir. Freud'un toplumsal baskı wısuru olarak nitelediği şeyler, bireyi çepeçevre kuşatan gelenekler ve dinsel inançlardır. Ona göre anormallikten kurtuluşun reçetesi, bunların reddedi.lmesidir. İnsanı tanımlama noktasındaki düşüncesiyle Freud'un, bir bakıma hümanist anlayışla aynı değerleri paylaştığı söylenebilir.
içerisinde göıükürken, diğer taraftan Hıristiyanlıkta ü insaru doğuştan suçlu sayan bir anlayış hakimdi Hıristiyanlı.ktaki bu asli suç teorisine göre bü!fuı insani. doğuştan günalıkar olaıak doğarlar. Zira Hz. Adem yas< meyveden yiyerek suç işlemiştir. Dolayısıyla om işlediği suçtan, soyundan gelenler de pay alırlar ve vaft ile bu günahtan annırlar.38 Tarilı boyunca ortaya çık< birtakım felsefi ekoller de insanı kötülüğün kayna. olaıak gönnÜŞlerdir.39
Batılı anlayışın bir ürünü olan modern irıSan, sekülı bir hayat tarzını benimseyerek açık bir meydan okurnay tabii olan bir çok şeyi altüst etti. Modem insan, dünj geçimliğinde ileriye gitmek için tabir caizse elinde geleni ardına koymadı. Sonuçta amacını gerçekleştirdi d Bugün modem insanın verili dünyasının vitrini oldukç çeşitli ve renklidir. Ancak modem insan tahripk; görülerek suçlu konumuna düşmÜŞ ve kelimenin taı
anlamıyla yitmiştir; sıla özlemi, dönüş niyeti ve hazu:lıı
Gücü ve özel erdem anlayışıyla ortaya çıkan Batılı da yok gibi görünüyor.40
insan, kendi kültürel kimliğini modem bilimin ışığında Bir çok kültür ve medeniyetin birikimi ile oluşa yeniden taru.mlanuş ve böylece dış dünyaya açık, haris ve insanlık mirasının, Batının sömürü düzeninde yok olnuı sömürgeci bir insan görünümü kazanınıştır. Batılı insan üzere olduğu düşüncesi de oldukça yaygındır. Kuşkust gücü, erdem tanırru ve kültürel kimliği ile bir bütün oluş- böyle bir düşüncenin ortaya çıkışında birtakım hak turaıak görkemli bir biçimde yeryüzünde h§kimiyetini nedenler de vardır. Öncelikle Batl geçmiş bütün düşüne ilan etmiştir. Bu yeryüzü hakimiyeti için gerekli olan ve kültürleri yok saymakta, Hakk'a dayalı nıedeniyetle gücün akışını sağlayacak diğer bilgiler de yine Baulı reddetınektedir. Onun sömürgeci bir dikta anlayışıyi insan tarafından geliştirilmiştir. Batllı insan kendi dışında dayattlğı düşünce ve medeniyet insanlığın geleceğiı yer alan ötekilerin maddi ve manevi birikimlerini tehdit etınektedir.41 Burada şu gerçeği belirtmek gerek incelenıiş; bunlara dayanarak onlar için kendi anlayışına ki Batı, insanın düşünce ve duygu dünyasında değişimlı uygun bir kimlik tanımında bulunmuştur.37 Batılı insan, meydana getirerek yeni bir şeyler verirken belki ci gücünü ve erdem anlayışını kabul ettirme, kendisinin ve farkında olmadan ins~ _!li! çol!.Pıtsalıngı. YC!~. olm~sır diğer toplumların yaşam felsefelerini planlama !ddiasın- - da neden olmaktadır. dadır. Bu Batılı insanın yÜZyıllardır özlemini çektiği ve düşünü kurduğu bir yaşam biçimidir. Bu yaşam biçiminde Tanrı'nın tahtından indjrilmes~ yerine insanın oturtulaıak kutsanması fikri de belirgin bir şekilde gözleınlenmektedir.
Hümanist hareket, insanı yücelten bir anlayış
35 Kerim Yavuz. Psikano/i;;de Ilk Dini Gelişmelerin Değeri. Enunım 1987, s . 7-8.
3G Engin Geçtan, Psikanoliı ve Sonrası: Ankara 1984, s. 66; Yavuzer, a.g.e., s. 180.
37 Sözgelimi İslam dOnyasında Batı karşıtı bir yapılanmayı çirkin göstermek için fundamentaliı.m yakıştırması bu anlayışın bir sonucu olarak görülebilir. Balı, !s lam 'ı hiçbir zaman iyi niyetle lanıma gayreti göstemıemiştir. !s Ilim· ın ortay!! çıkışına şahit olduklanndan beri Hıristiya.nlann Islam 'a karşı savaşlarını haklı çıkarmak amacıyla itlirada bulunmak"tan ve hakaret etmekten bir an bile geri durmamışlardır. lslam ve mOsiOman, Avrupalı zihniyette izleri hala \':ırlığını sürdüren acayip çarpıtmalara maruz kalmıştır. Bugün bile birçok Batılı ic;in Islam, tanaıizm. kadıereilik ve çok eşiilikle eş anlamlıdır. i.sliim ve müslüman olumsuz yüklenmelerle k:nrşı karşıyadır. Bkz. Pasqui.:r, a.g.11 .. s. 12.
378
38 Ekrem Sankçıoğlu, Batlongıçıon Gı1nı1mıize Dinler Torihı, Isp:ır 1999, s. 293; Günay TOmer-Abdurrahman Küçük, Dinler Toril Ankara 1993, s . 267-268. Ahiili gelişimi sosyoloj~ eğitim ' psikoloji disiplinleri kendine has yöntemlerle tartışırken, felse gelenek içerisinde de tartışıldığı nı göıilyoruz. Bu açıdan bakıldığıı
da asli günah doktrini bir felsefi doktriıı olarak da karşımız.:ı çı!
makladır. Diğer yandan "asli gOnaıı·· doktrini, geliştirilmiş şekli i günümüzde Psikoıınaliz tarafından da temsil edilmekıedi
Sözgelimi Freud, klıçOk bir o;ocugun dürtiilerini toplumsal hedell• yanında ikinci sıraya konulması gereken dilıtOler demeti oları
görmektedir. Bir bakıma çocuk toplumsal kurallar karşısında kenı anu ve isteklerini baskı altında tutmak zorundadır. Toplumun hede leri ve beklentileri her zaman öncelik.lidic. Bu toplumsaliaşma şekJ ahlak gelişimi sürecini belirlemektedir. Bkz. Recep Yaparel, "Ah/ı Gelişimindeki Psikolo{ikSı1reçler" D.E.Ü. ilah. Fak., İzmir 1995, s:
39 Daha ayrınt.ılı bilgi için bakınız. Cafer Sadık Yaran, Katıi/ılk ı Theodise, Konya 1997.
40 Mehmet Bekaroğlu, "Kimliklerin Modem Anlamı", Bilgi VII Hikme Güz-1993/4, s. 62-63.
41 Reşat Nuri Erol, "İnsanlığın Geleceği Açısından Düşünce ' Medeniyet Dönemleri", Bilgi ve Hikmet. GOz-1993/4, s. 117.
JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH. VOL: 15, NO: 3, 200
Öyle görünüyor ki, buitın uzlaşmacı dünya düşüncesi _ yerine ça~macı dünya düşüıicesi Mkiın olmaya başlanuş ve yeryüzüne insanı sömüren, onun mutlu dünyasını yok eden despotik, diktacı ve dayatmacı sistemler gelmiştir. Artık Batılı düşünce ve y;işam biçimi, henüz kasabalara tam manasıyla yerleşmemiş olmakla birlikte, büyük kentlere yerleşmiş ve kendisine epeyce taraftar bulınuştur.42 .
Suçluların alu§k dışı davranış özelliklerinden söz etıneden önce burada Kur'an'ın. genel hatlarıyla insana nasıl baktığına veya tarumladığına kısaca değinmek istiyoruz. Şüphesiz insanı en iyi tanıyan ve tanımlayan onu yaratandır. Allal~ Kur'an'da insanı çeşitli vasıflarla -iyi ve kötü- anmakla birlikte, bu vasıfların kazanılmasının tamamen insana bağlı bulunduğıınu da bildirmektedir. Kur" an. insanı. bir yerde keıim varlık43 olarak anlatırken.
bir başka yerde de esfel-i sa {ilin, yani aşağılan n en aşağısı şeklinde tanınılar.44 Bu anlanıda insan ne tamamen kötülüklerin kaynağıdır ne de bir melektir. İnsan Allah' a iman etınekle, Allalı'a kul olmakla, Allalı'ın emir ve yasaklarına itaat etmekle O'nun katında yüce bir mertebeye erişir. Şayet All ai ı' ın dininden yüz çevirirse o zaman hayvanlardan dalıa aşağı konuma düşer.45 Bu durumda . insan hayvanla melek arasında bir konuma sahiptir. Melekler günah işlememe ve Allah' a itaat etıne
vasıflarıyla bilinirler. Hayvanlar ise düşünılıeve iradeden yoksundurlar. İnsan ise düşünen, seçme hürriyeti olan ve günalı işieyebilen bir varlıktır. Ancak Hıristiyaıılıkta
olduğu gibi doğııştan suçlu da değildir. Onun suçluluğu, daha sonraki olumsuz eylemleriyle ortaya çıkar. Diğer taraftan, insan en yüce varlık da değildir. İnsan hata yapabilen ve suç işieyebilen bir varlıktır. Dolayısıyla insaruıı
- bütün-fiil!eri yüceltileınez. O her şeyiyle muhterem bir varlık değildir. Ona değer kazandıran dinsel anlamdaki olumlu davranışlarıdır.
B ir kısmı Kur' an ayetleri gerek zilıin gerekse davranış düzeyinde insanlan gruplara ayırarak onların olumlu ve olumsuz yanlanru ortaya koymuş, kimliklerini anlatın1ş ,
yeryüzüne çıkış öykülerini haber vermiştir. Sözgelimi. Kur'an ilk insanın nasıl yaratıldığını.46 ona diğer yaratık-
42 Bireyleri çeşitli · ideolojik aygıtlar ve toplumsal kurumlarla döniişOme" uğr:ıtan, içinde insanın doğal kamu psikolojisinin doyurnun u sağlayacak bir çok sosyal organizasyonu barındıran batıhlaşao kentlerde dini ve abiili değerler unutulmuş ya da kasten terkedilıniştir. Dini ve ahiilki değerlerin dışlaı:ımasıyla da yapay değerler ı;oğalmış ve insanlıu-ın ilılhi öğelerle olan bağları ya kopmuş ya da zayıt1aınışıır. Bkz. ErgOn Yıldırım, Tıirkiye "nin Modemleşll/esi ve islam. İstanbul 1995, s. 77-79.
-'13 lsr;i, l7:70. 44 Tin. 9·515:
45 A"rii[ 71179. 46 Bak:ır.ı, 2/30.
KUR'AN'DA SUÇLULARIN DA VRANI$ ÖZELLKLERL
lar arasında nasıl yüce bir makam verildiğini47 anlatrruş ve içinde yaşadığı dünyada üstlendiği görevinin48 önemini ona göstermiştir.
Kur'an ayetlerinde, insanın zaman zaman değişen şu psikolojik durumlarını da kısaca tespit etmek mümkündür.
İnsan, refah ve bolluk halinde inkarcılığa düşer;49
sıkıntı halinde Allah'a yöne4r;so bolluk zamanında yüz çevirir;5ı nimetin gitmesi halinde ümitsiz ve nankör kesilir, 5:! darlı.l(ta yalvarır; refahtahiçbir şey olmarııış gibi davranır;53 ralınıete ve nirnete kavuşunca sevinir; başına bir kötülük gelince feryat eder; iyilikte cinırileşir;54 acelecidir, çünkü iyilik ve haynıı çabucak gelmesini ister_ ss
İnSanlarm _bu olunısuz özelliklerinin yanında olumlu özelliklere saltip insanlardan balıseden Kur'an ayetleri de vardrr. Kuır'an bela zamanında teslinriyel gösteren,56
.. _ insanlan affeden, 57 alçak gönüllü, ss dünyada ve ahirette iyilik isteyen, 59 korku ve ünritle Allah'a ya! varan, 60 gizli ve açıktan veren, 61 Allah' ın alıdini yerine getiren62 ve alıiret gününü doğrulayan63 insanlardan da bahseder.
Suçluların Olumsuz AhHiki Davranışlan
Hiçbir insan davraıuşı yoktur ki, kısa bir süre içerisinde ansızın oluşsun. Tıpkı tohumun atılması ve kök salıp meyve vermesi olayında olduğu gibi, insaıun kişilik yapısı da giderek bir gelişim gösterir. Bunun gibi, Kur'an'da sözü edilen suçlunun olunısuz kişilik yapısı ve işlediği alıiili suçlar, uzun ve karmaşık bir gelişim sürecinin ürünleridir. Cahiliye döneminde çok sıradan gibi görünen birtakım davranışlara daha sonra Kur' an ayetleriyle yasaklar getirilmesi, davranış salıiplerinde
karşı çıkışlar meydana getinniştir. Önceki yaşanılarında lriçbir sınırlamayla karşılaşmayan bu kişilerin, yeni kurallanı uyum sorunu yaşamaları kaçınılmazdı. Hatta bu
47 lsrii, 17170.
48 Ahziib, 33/72.
49 Yünus, 10121.
50 ZOnıer, 39/8.
5 ı · İsrii, 17/67.
52 Hud, ı ı t9. 53 Yunus, 10112.
54 Meiiric, 70119-21.
55 İsrfi, 17/11.
56 Bak.ıra, 21156.
57 Ali İmran, 31134.
SB Furkan, 25/63.
59 Bakanı, 2120 ı. 60 Se.:de, 32/ 16.
61 Ra"d. 13/22.
62 Riid, 13/20.
63 Bakara, 214.
İSLA.lvfi ARAŞTIRMALAR DERGiSt, cn:r: 15, SA YI: 3, 2002 379 . '
ALİ RIZA A YDlN ı:ı ı i lilılı lll i l ll! ;ll •uyum döneminde, kabullenme zorluklan yaşadlklanndan ]!! ;q dolayı çok defa inkarcı davranışlar da sergilemişlerdir.
~ı:; tl! Kur'an'da suçluların davranış özellikleri ahlak rı lj. psikolojisi açısından ele alındığında öne çıkan olumsuz
_,:tL· davİanışlann bencillik, kibir, alaya alma, kin ve iftira ilf!T~ . olduğu hemen göze çarpmaktadır. Şimdi suçlunun bu ~, •,ir olumsuz ahHilô davranışlannı Kur'an perspektifinden id ın T·wı -· oriaya koymaya çalışalım. ·ı
1
Bencillik ![1
; ~ • . "Her suçlu, · o gün çocukl~ feda ederek kendisini
:li ." j · ~i1~ ister, eşini ve.~~~ini, kendisini himaye e~-
r
·; ;:1 -- ____ mış.butün akrabalannı, yexyuzunde yaşayan başka herkesı, . ! ı: 1 onlann tümünü; böylece yalnız kendini kurtanıbilsin diye. "64
ı:'l •ı Bencillik, insanın kendisini düşünıne, benliğini öne · ! çıkarma, biyolojik ve psikolojik ihtiyacını temin etme :.! ı! · isteğinden kaynaklanan bir duygudur ve bireyin bütün i
i ı eylem, etkinlik ve davranışlannda tezalıür eden kişilik türüdür. Bencil iıısan, yalnız kendisiyle ilgilenir, her şey kendisinin olsun ister, vermekten hiçbir zevk duymaz, sadece almaktan hoşlanır. Dış dünyaya ondan elde ede-bileceği şeyler açısından bakar, başkalarının kişilik
bütünlüğüne ve değerine saygı göstermez.65 Diğer taraftan bencilliği, tüm bilinçli eylemlerin bireysel çıkar ya da faydaya göre ayarlandığı bir kişilik66 ve hayatı muhafaza etmeye yönelik tabii bir eğilim olarak algılamak da müınkündür.67
Günümüzde bir ahlak ve psikoloji terinıi olarak kullanılan bencilliğin, "insanın yalnız kendisiyle ilgilenm.esi. ilişkide bulunduğu her şeyi kendi yaranna kullanma isteği" (egoizm) ve ·'kendini üstün görme. dolayısıyla kendini her şeyin.amacı.olarak kabul e_trne eğilimi" (egosantrizrn) anlamlannda kullanıldığım görüyoruz.68 Ancak şunu da belirtmek gerekir ki, toplumsal beklentilerden sapına olarak nitelenen bencillik aşırı bir hal aldığırıda, kişilik bozukluklarının en önemlilerinden biri sayılmaktadır.69
İnsanı olumsuz ahl§kl davranışlara sürükleyen etkenlerden birinin, içinde bulunduğu yoğun çıkar duygusunun olduğunu söyleyebiliriz. İnsanın fım olarak çıkar ve haz peşinde koştuğunu Kur'an da dile getiriyor_?o Yukarıda
64 Mearic, 70/11-14.
65 Erich Fromm, Erdem ve Mutlulıık, Çev. Ayda Yörükfuı, 1977, s. 158.
66 Ömer Demir-Mustafa Acar, a.g.e.,s.51.
67 Hayranİ Altıntaş, "Psikoloji Sözlüğü Üzerine Deneme'', A.Ü.i.F.D .. Ankara 1989, C. XA."''(l, s. 34.
68 Bkz. Hayati Hökelekli, DİA İslam Ansiklopedisi "Enıiniyeı !v/addesi", C. XI. s.!70-171.
69 Doğan Cüceloğlu, İnsan ve Davranışı, İstanbul 1994, s. 470. 7° Kıyamet, 75/20.
380
açıklamasım verdiğimiz ayet bu bağlamda değe
lendirildiğinde, suçlu sırf kendini kurtarmak için kendi dışındaki değerleri yok sayma hatta onlan kendisi iç. feda etme davranışını gösterdiği söylenebilir.
Bencilliği tartışırken, bu kavranun yerine kullanılı bir başka kavramın,çıkar kavramının kullanıldığını c görmemiz gerekir. Genellikle .. çıkar', insan yaşamasu elverişli; bu yaşaınayı sağlayan, geliştiren; bu yaşan içiiı yararlı amaç ve araçları göstermede kullamlı Böylece "çıkar'', insana ilişkin bir kavramdır ve en çe tek tek kişilerin kurduğu topluluklardan söz ederken ku laıulır. Kişisel ihtiyaçlara uygun, bu ihtiyaçları doyun gideren ·her çaba, çıkar güden bii çabadır. İhtiyaçl arasında da genellikle en etkili olanlar biyolojik kökle dayandığı için '·çıkar'a doğal bir şey gözüyle bakıl Çıkarcı diye damgalanau ve çıkanna düşkünlüğündı ötürü yerilen kimseler, bu doğallığa aşırı sarılan, birtakı sınırlar ve ölçillerin gereksizce dışına çıkan kimseler di~ taınmlanırlar.
Öte yandan şöyle bir anlayışın varlığını da ink etmemek gerekir. Kendi çıkanna aykırı davrananlam ı
çok defa toplumda lıiç çekinmeden "aptal" di~ çıkışılır.71 Bir toplum düşünün ki, o toplumdaki insa: ların büyük bir kesimi menfaatçi bir yapıda, haklarımn , elde etmeleri gerekenierin ötesinde bir çok şeyi arzuları ve dini değerleri yok sayarak, bunlan elde etmek iç yoğun bir çaba gösterirler. Bunların içerisinde biri de v ki, kanaatkar ve temel ihtiyaçlarımn dışında bir şey ist mez, venneye çalışsanız da reddeder. Böyle bir tip içi diğerleri her halde "aptal" tabirini kullanır. Ahlak dı davrc:Ullş ve değerlerin revaçta olduğu bir ortamda böy bit ıınlJ!Y1Ş1!LYlP:1ığı dpğaldır. Q halde.şunu .söY-.ley.ebiliri Çıkar kavramı biyolojik köklerden türernekle birlikt aynı zamanda sosyal bir nitelemedir de. Yine diyebilir ki çıkar, toplumsal bütünlerin ya da değerlerin korunt geliştirilmesinde zanırlı olan her şeyi kapsadiğındı ahlak dışı bir tavırdır.
Gerçekte, farklı yaşama biçimleriyle insanın dene mesinin nedeni, onun, bencil ve cimri olan tabiatını ira olarak kontrol altına almasını ve evrensel ahlaki doğrula görmesini sağlamaktır. Burada, Erich Fromm'un c belirttiği gibi, yaı:atıcı karakter eğiliminin temeli olı
"ben sevgisi" ile "bencillik" birbirine karıştınlm
malıdır. 72 Ancak bu iki kavramın birbirine karıştınldığı görmekteyiz. Başta Kant olm~ üzere tüm özge düşünürler bunlann içinde yer alır.73 Kimi müslüıru
71 Neımi Uygur, Kuram-Ey/em Bağlamı, İstanbuİ 1996, s. 61-62.
72 Erich Fromm, Kendini Savıman İnsan, Çev. Necla Arat, İstanb 1991, s. 132-133.
73 Sabahattin Sakmaıı, Rasyonel İnsanın Felsefesi, İstanbul 1988, s . ~
JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH, VOL: 15, NO: 3, 20(
filozoflar da "ben sevgisini" ve insanın daima kendi yarannı dikkate almasını __ onun psikolojik yapısının bir gereği olarak görürler.74 "Ben sevgisi" özgürlüğü doğurorken, bencillik, özverinin karşıtı olmasına rağmen
Fromm 'un ifade ettiği gibi aslında yıkıcıdır, ben'in bir tür kendine yabancılaşınasıdır. 75
Bir grup müşrik Hz. Muham.med'e ve onun getirdiklerine inanmama gerekçesi olarak~öyle dediler:
" Biz seninle beraber doğru yola uyarsak yurdıınıuzdan atılınz. "76
Bu ayette korkuları ve kaygıları diİe getirilen müşrik grubun .özgüvenlerini geliştiremedikleri, bir şekilde topluluk içerisinde egemen güçler karşısında zayıf kaldıklan ve bu yüzden korkak tavır sergiledikleri, eldeki değerlerden yoksun kalma endişesi içinde olduklan göıülmektedir. Bu tutum aynı zamanda bir suçlu tutumudur. Kur' ani aıılayışa göre insan, geçi.m sıkıntısı çekerken de •. denenmektedir. Kimi insanlar zor zamanlarda sabredip, doğrular uğruna kendinden bir şeyler verip i.mtiharu kazanırken, ldınileri de " Rabbim beni perişan etti "77 di yerek nankörce bir davranış sergiler.
Hz. Muhammed'in Medine'ye hicretinden sonra Medineliler arasında münafıklar olarak nitelenen bii inanç grubunun ortaya çıkışmda menfaat ve bencillik önemli bir faktördü. Çünkü bu inanç grubu, inanmadıkları halde inanmış gibi görünerek menfaat elde etmeye çalışıyorlardı. inkarlarının temelinde de menfaat unsuru bulunmakta idi. Kur'an, bu insanların bencil ve cimri durunuarım sıkça eleştirir.
.. Siz yetime ikrfun etıniyorsunuz, yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etıniyorsunuz, lıararn-helai . demeden miras yiyorsunuz, malı bütün gücünüzle seviyorsunuz."7~
Kur'an, insan fıtratının ilitiraslı ve cimri olduğunu belirterek fıtratın bu olumsuz halinden korunmadıkça kurtuluşun gerçekleşmeyeceğini ifade etmektedir.
"Kimler nefislerinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa ennişlerdir."79
Bencillik duygusunun bir yansıması olarak ortaya çıkan mala düşkünlük, onu elde etme noktasında gösterilen şiddetli arzu, toplumun çekirdeği olan bireyi mahvettiği gibi, toplunin da çökerten bir illettir. so Öte yandan
74 Ebü Ali Ahmed b. Muhammed b. Y akub lbn Miskeveyh, Tehıibıi ·ı. Ahlôk, Beyrut 1985, s. 136-138.
75 Fromm, a.g.e., s.91-92.
76 Kasas, 28157.
77 Fccr. 89fl 6.
78 Fecf,:89fl 7-20.
79 Haşr, 59/9.
80 Öıtılrk, a.g.e., s. 35 l.
tSLAlvıİ ARAŞTIRMALAR DERGİS!, C!L T: 15, SA YI: 3, 2002
KUR'AN'DA SUÇLULARm DA VRANIŞ ÖZELLKLERİ...
mal ve millke tutkuyla bağlılık, ya da bunları elde etme noktasında aşın düşkünlük, insanın ruh dünyasını kararttığı ve onu kendinden başkasını· düşünınez hale soktuğu şeklinde bir anlayış da vardır.8ı Nitekim böyle bir anlayış içinde olan insanlara bir nimet verildiğinde bu nimeti kendi güçleri sayesinde elde ettiklerini düşünerek keyiflenmekte, başlarına her hangi bir kötülük geldiğinde ise kızmal<ta, morali bozulmakta ve isyan ederek ümitsizliğe düşmektedirler. 82
Bencillik duygusu, insaru hidayetten saptırıcı en önemli faktörlerden biri olarak da ifade edilir. Nitekim Mekke müşriklerinin karşı çıkışında bu psikolojiyi görmek mümkündür: "Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılınz. "83 Kur' an, birkaç yerde bu duygunun, insanın görüş ufkunu kapatarak dünya nimetlerini ahiret nimetlerine tercih etmesinde etken olduğunu vurgulamaktadır. 84 özellikle toplumun ileri gelenleri, insanın üzerindeki etkisinden ötürü bu zaafı kullanınaktan asla geri kalmamışlardır. Eski geleneklerini canlı tutmak, halkı yanianna çekmek, onları bidayet elçilerine karşı isyana teşvik etmek için, her çağda bu duyguyu sömürmüşler, mal ve mülkü adeta bir silah olarak kullanmışlardır.ss
İslam düşünürleri içinde ahlak psikolojisi açısından bencillik duygusunu en iyi tahlil eden, kuşkusuz Gazzau olmuştur. GazzaJi İhyii 'ı7 ulu mi 'd-din adlı eserinin çeşitli bölümlerinde bencillik duygusu ve etkileri üzerinde durmuş ve bununla ilgili açıklarnalarda bulunmuştur. O, özellikle Hubbü'l-cah başlığını taşıyan ve bir ahlak psikolojisi sergileyen bölümde insanın kendisi dışındaki her şeyle ve her insanla olan bütün ilişkilerinde ben merkezli bir yaklaşım içinde olduğunu belirtıniştir. Buna göre insan kendini herkesten üstün kılmak ister; bunun için de bütün faaliyetlerini ve diğer insanlarla ilişkilerini hep kendi amac~ uygun olarak düzenier. 86
Kibir ·"Ama inkar edenlere gelince (onlara da şöyle denir);
ayetlerim size okunurdu, fakat siz büyüklük tasladınız ve suçlu bir toplum oldunuz. "87
· Kur'an'da suçluların ahlaki kusurlarından biri de onlann büyüklük taslamalarıdır. Kur'an'a göre "tekebbür" yani büyüklenrne yalnız Allalı' a mahsustur. 38
81 SOieyman Ateş, Yıice Kur'an 'ın Çağdaş Te{siri, İsl 1990, C.II,s. 22.
82 Rüın, 30/36.
83 Kasas, 28/57.
84 Kıyamet, 75n0-2l.
85 Ramazan Altın taş, Kur 'an 'da Hidayet ve Dalôlet, Istanbul I 995, s. 208-210.
86 Ebü Hfunid el-Gazz.a1~ İhya'ıi U mm; 'd-Din,Beycut Ts., C. lll, s. 262 vd.
87 Ciisiye, 45/3 ı. 88 Haşr, 59/23.
381
... j
1. i
. ı
ı ·i
ı
' ı ı • ·
~ , L ·. ıı· : ı.
:; iıl 1 ı) · " . ı ıi l ı ' j!
·ı' l'ı 1;' . ifı
H: ı lı • i:! ı ı
ı . ' i ll 1
' .. .. i ı
i 1
ı!: i i
ALİ RIZA AYDIN
Büyüklemnenin, kendinden başkasına muhtaç olmama ve her şeyiıi üstesinden gelme · anlamlannı içerdiği söylenebilir. Her hangi bir insanın Allah'a ve peygambere inanınayı reddetmesi onun ahiili değersizlik yaşantısı içinde olduğunu gösterir. 89 Nitekim İblis de Allalı tarafından A.dem' e secde etmeye çağrıldığında, kibirtenme gibi alıiili bir kusur yüzünden enire karşı gelmiş ve itaatsizlik etrniştir.90 Diğer taraftan suçlu kavimler olarak göiülen A.d ve Lut kavimlerinin peygamberlerine karşı sergiledikleri inkarcı tavırlannın temelinde yine ahlak dışı olan kendini büyük görme anlayışı vardı.91 Halbl!lkİ Allah'ı gereği gibi takdir etseydiler, kendilerinin Allalı karşısındaki dururnlarını doğru değerlendirmiş olsaydılar
ilaru azap gelip çatmayacakt.ı.
İnsanın Allah'ın varlığına inanması ve peygamberi mesajı doğni değerlenclliebilınesi için İlhami Güler'in deyişiyle bilgi aktlarım (düşümne, görme, işitme) felç
. etmeden üretici bir şekilde diri tutması gerekir. Ayın şekilde alıiili değerleri duyan bir varlık olarak da değerleri duyma kabiÜyetim eğiterek diri tutması gerekir. n
dolayı tasdik etmeyip yüz çevirenlerin, "Bu Kur'an, ik kentten büyük bir adama indirilmeli değil miydi" dedik lerini haberverir.96 Acaba fert ve toplumları Allah'a karş kibirlenmeye sevk eden başlıca etkenle.r nelerdir? Bı konuda Kur'an'da değişik değer yargılarından söz ediliı Örneğin, İblis'in. karşı gelinesinde olduğu gibi yaratılı ınaddesinin farklılığı,97 üstün ırk anlayışı,98 hiçbir sınır
. layıcı olmaksızın alabildiğine özgür davıaııma isteği,9 ilmi yetkinlik, ıoo beden ve ınaddi hayat gelişimi itibariyl, güçlü ve kuvvetli olmaklOt gibi kuru vehimler insaıı kibre düşürebilmektedir.
Kibir, insarun kendisini başkalarından ~tün görmes ve onları küçümsemesi ş~klinde tezahür eder. ıoı Bı
haliyle kibrin, psikolojik bir boyutu da vardır. Kibirl insan., kendini olduğırndan daha büyük ve daha güçlı
sanarak, sanmanın. da ötesinde öyle görerek, herkesi: kendisine saygıda kusur etmemesini ve övmesini. isteı Yürümesinde ve konuşmasında yapınacıldık vardır. to3
Kibirliliğin ileri şekli psikolojide bir hastalık olara görülür ve büyüklük ıiezeyam ( delusion of grandeur) şek linde ifade edilir. Aşın derecede benlik tutkusu bu1una bu tip hastalar, kuvvet, kudret, zenginlik ve üstünlü fikirleri y~da toplumsalhayatta da ·erişilmez bir insa olduğu düşüncesindedirler.ı04
AlayaAlma
Gerçekte suçlu, alıiili anlan1da kötü fiiller işlemekte, kötü fıiller işledikçe de kalbi paslanmaktadır.93 Kalbi bu halde kaldıkça inkarcılığı kaçııulmaz bir hal alacaktır. Bilgi aktiarı dumura uğramış kişi, sürekli bio-psişik
dürtülerinin etkisiyle ahlaki alanda daima olumsuz davranışlar içerisinde olabilecektir. Böyle olumsuz ahiili davıaıuşlar sergileyenler, kuşkusuz, Kur'an'ın deyimiyle "Suç işleyenler, inananlara gülerlerdi. Onların yar heva ve hevesini tanrı edinen kinıselerdir.94 larından geçtikleri zaman biibirierine kaş göz eder (e
Kur'an'da kibirli insan -aym zamanda suçlu insan-, onları küçümser)lerdi."ıos inkarcılığımn yanında olumsuz nitelikleriyle de meıkez! Kur'an'da suçluların ahlak dışı davıaıuşlarından bi bir tip olarak göze çarpar. Kibir kavramı, insan gücünün diğeri de alaycı olmalarıdır. Kur' an, suçluların Allah'a v dev -aynasında -görülmesinden .neşet etmektedir. -Cahiliye-O:ndan..:.gelen--her-şeye-.dudak: bükmelerini-ve- alay devrinde, gücünün faikında olan kişinin bunu tüm dav- almalarım sürekli anlatır. Bu davıaıuş onların en belirgi ranışiarında göstermesi, gurur ve küçümseme ile davran- davıaıuşlarından biri olarak da ifade edilir. Önleı;iıidel ması son derece doğal karşılamrdı. Putperestlik bile böyle dünya lıayatııun ötesinde hiçbir şey gömıeyen, lıaf şahısıann kibrini zedelenıeyecek şekilde. sınırlı bir çerçeve içinde tutulurdu.· Ama İslam açısından insanın · 96 Zuhruf, 43131. böyle bir tavır içinde olması, Allalı'ın üstün otoritesine 97 A'raf, 1112.
karşı gelmek ve başkal.dırinaktan başka bir şey_ değildiır.95 98 Kasas, 28/39.
Kur' an, İlal.u valıye itirai edenlerin, ona iman etmeyi ve Hz. Muhanımed'in nübüv-Vetini sırf kibirlerinden
89 İlhanıi Güle~, "İman ve İıı1cinn Ahlaki ve Bilişsel (Kogn.itit) Temelleri", İslômiyat. (Ocak-Mart 1988), C. I, s. 22.
90 A'rat: 7/11-13. 91 A."rat; 7175-84. 92 Güler. a.g.m .. s. 22. 93 Mutatlitin, 83/14. 94 Cılsiye, 45/23. 95 Toshihiko izuısu, Kur'an'da Dini ve Ahlôl..i Kavramlar. İstarıbul
1991, s. 193-195.
382
99 A'r.ıt; 7il46. İslam düşmaru Ebu Cehirin Hz. Peygamber'i ibad· ederken onu ibadetten alıkoyma. girişimi, özgür _yaşam biçimir sınır konulması endişesinden kaynaklandığı söylenebilir. Bkz. Et Muhammed Abdulmelik İbn Hişam, es-Siretıi'n-Nebeviyye, Mıs 1936, C.I, s. 298.
100 MOmin, 40/83. 101 Fussiıeı, 41/15. 102 Muhammed Hildimi, islôm Ahlôkı, İstanbul 1992, s. 89. 103 Hüseyin Peker, Din Psikoloiisi, Samsun 2000, s~ 100. Aynca kib
ve sebepleri hakkında daha farklı bilgi için bakınız. Hüseyin Peke Din ve Ahlôk Eğitimi, Samsun 1998, s. 207 vd.
104 özcan Köknel, Psikiyatri. İstanbul 1989, s.l70. 105 Mutaffüın, 83/29-30.
JOURNAL OF ISLAMIC RESEARCH, VOL: 15, NO: 3, 20C
meşrep ve gamsız insanlar için, ilerideki ebedi hayatın t~k gerçek olduğunu anlatan bir dinin ve onun müntesiplerinin bir aJay konusu olması muhak.kaktı. ıo6
IÇ.ur'an'ın tasvir ettiği bu sahne Mekke'deki hayat pratikleünden birisidir.· Suçlulann alay ettikleri şeyler,
çoğu zaman müminlerin fakirlikleridir. Kur' an' daki suçlu kişiliğinde, küçük düşürücü ve ,güldürücü hareketlerle U:ısanlann ayıplanın ve eksikliklerini ortaya koymak. maskaraya almak şeklinde tannnlanabilecek olan alay etme, ıo7 önemli bir ahlaki zatiyet olarak göze çaıpmaktadır.
Müstehzi, başkaJannın inançlanna, kanaatlerine ve duygulanna saygı duymaz ve bu saygısızlığıru da gizlemeye çalışır. Onun yüzünün görünen kısmında, içsel durumunun tam da zıddı yansu ve karşısındakinin görüşlerine ve inançlanna katılıyormuş hissi verir. Bu noktada, bir miistebziyi münafıktan ayırt etmek zorlaşır. Çünkü müstehzinin yüzü münafığınki ile kanşnuş olarak·· görünür. Bu görtintü üst üste bindirilmiş film görüntüleri gibidir. Ayıu anda iki görüntü yansır bu yüzde; hem müstehzinin. hem de ınünafığın yüzleri. Böylesi bir durunıda müstehzi kendi gerçek yüzünü tarumaz olur. Çünkü o kendisini bir yüzlü sanır. O, alay ettiği kimselerle yan yana geldiğinde de, kendi dostlan ile baş başa buhınduğunda da, insanlara bir ve ayru yüzüyle baktığuu saıur. O. yüzünün çift görünümlü olduğunu bilir, ancak bunu itiraf edecek cesareti kendinde buJanıadığından
gerçeği gizler. sinsiliğinin arkasına saklarur.
Müstehziye sinsi oluşu da tuzak kurar. O sinsice kendisinin en büyük olduğıı vehmini taşır. Müstelızi kendi kibrinin yunıağına öylesine dolannuştır ki, gördüğü gerçeğin bir gerçek mi yoksa bir veltim mi olduğıınu algılayanıaz hale gelir.
~ Müstehzi, sürekli kinayeli konuştuğundan, kim zaman kinayeleri kendine de yönelir. Böylece kendine karşı
kinayeli ıni yoksa dürüst mü davrandığı kanşır. Fakat o. bu karışıklığın farkına varınadığından iki yüzlülüğii burada kendine karşı gizli kalır.
Müstehzl başkalanna karşı saygısız, kibirli, ı os iki yüzlü ve sinsi bir konumdadır. Başkalan nezdinde, inanmadığı inançlan yaşamak zonında kalmasından dolayı da öz yapısında taşıdığı bütün bu küçültücü nitelikler onu saygı duyulnıaz. söylediğine itibar edilmez biri haline getirir. Müstell?i. yalandan yapılnuş bir dünyada yaşar: fakat bu yalandan dünyanın malzemesi bizzat kendisi tarafından meydana getirilmiştir.
Müstehzinin yüzünde aşikar olarak görünen biricik
lOG İzutsu,.o.g.e., s. 206-207
107 Alımei Rıf:ıı, To.n•ir-i Alılôk. Haz. HOseyin Algiıl, Tercüman 1001 Tem~l Eser, s. 153.
ıoıı Kınalıziide, o.g. e .. s. 19 5.
iSLAMi ARAŞTIRMALAR DERGIS!. ClLT; 15, SA Yl: 3, 2002
KUR'AN'DA SUÇLULARlN DA VRANIŞ ÖZELLKLER1:··
şey, yukanda da ifade ettiğimiz gibi onun saygısızlığıdır. lylüstelızinin saygısızlığından başka her şeyi gizlidir. Müstehzl, hiç bir davranışnun açığa çıkmasına izin vermez. Onun açığa çıkan davranışı varsa, bu davranış kendisine rağmen ortaya çıkmıştır.• o9
Yukanda açıklamasım verdiğimiz ay etten, suçlularm alaycı tavırlannın yanında onlil!ID müminlere yönelik olun1Suz tavırlanru pek sezdirmeden kaş göz oynatarak. kiıİıi zam~ fısıldaşarak ortaya koyduklamu anlamarruz da mümkündür. Yine bu ayet, suçlularm kaş. göz ederek · bu davranışlanndan büyük baz aldıklanru ifade etmektedir. Bu da bize suçlularm iç dünyalanndaki patolojik zevklerinin niteliğini göstermektedir.
Kin
"Biz her elçiye suçlulardan bir düşınan var ettik. "ı ı o
Allah. insanlara yön bulmalan ve davraruşlannı
düzenlemeleri için elçileri arcıcılığıy la vahiy gönderir. Elçiler, iJai:U bildirimleri alıp tebliğ ederek insan bilincini, olumsuz olarak ıtitelenen durumJardan anndırarı ve insanlara iyi ve kötüyü açıkça görebilme ve bunları davranışlara yansıtabilme yeteneğini kazandıran seçkin insanlarctır.ııı
Ancak elçilerin öncelikli olarak kendi halklan arasında tebliğ görevini yerine getirirken yeni oluşuma. eski cılışkanlıklanna (yeni oluşumun dışladığı değerlere,
davranış ve düşünüş biçimlerine) bağlılıkları y~ da bağlı kalma istekleri nedeniyle karşı çıkan, ayak direten ve uyum sonınlan yaşayan suçlular, bir muhalefet grubu olarak peygamberlerin karşısına çıktılar.
Yasalan çiğneme, yasa koyucuya karşı düşmanlık duygularııu besleme ve kin duyma. suçlulann diğer
önemli özelliklerindendir. Suçluların kindar olmalannın nedeni, kendilerine göre oluşturdukları tophın1Sal yapıyı düzeltineye ve yeniden oluştunuaya çalışan ve valtiyle yönlendirilen müdalıaleci peygamberlerin varlığıdır.
Peygamberler, çok defa gücü, kudreti ve iktidan elinde bulunduran suçlulann kamuya yönelik olumsuz müdalialelerine karşı çıktıkları için suçluların tepkisini toplamaktadırlar. Başlangıçta zararsız olan bu tepki daha sonra saldınya yöneilen kine dönüşmektedir. Açıkçası suçlu, kişisel ikbaJini gözeten, şalısl illtirasuu tatınin eden ve kavgacı bir yol izlemeyi marifet sayan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bilindiği gibi kin, genel bir sinirlilik hali olarak ortaya
109 Rasim Özdenören ' in lG ve 19 Tenunuz 1998 tarihli Yem Şo(ok gazetesindeki "Müstelızinin YüzCı"' adlı makalelerin~ bakınız.
1 lO Furkan. 25/3 ı. 1 I 1 Adil çiftçi, "Faz lur Ralıman'ın Dinamik Şeriat Anlayışı", i.rliiml
yot. S. 4_ (Ekiın-Arnlık 1988), C. 1, s.l74.
383
ALİ RlZA AYDIN
çıkanm ve saldırganlık tepkisi olan öfkenin insan zihninde sürekli bir biçimde toplanması sonucu meydana gelir. Kindar insan, düşmanına ya kısmen ya da tamamıyla zarar vermek, onu yok etmek ister. Kinin öfkeden farkı uzun süreli olmasıdır. Öfke geçicidir, kısa sürede söne; gider. Kin ise uzun sürelidir. Kindar insan zi.hninde, kin beslediği kişiye verebileceği zararları, bunlann sonuçlanm, karşısına çıkabilecek engelleri hesaplar ve kendine göre en uygun şartlan bekleyerek intikamını almaya çalışır. Öfkede olduğu gibi yan bilinçsiz hareket etmez. 113
Yukanda da ifade ettiğimiz gibi suçlu insan kindar ve saldırgan bir tiptir. Saldırgan tip, genellikle kendi arzulaoru ortaya koyabileo, emirler yağdırabilen ve kızgınlığını dile getirebilen bir tip tir. Kendisine ilişkin duygıısu, kendisinin güçlü, düıüst ve gerçekçi olduğu yolundadır.
Kendi önermelerine ilişkin değerlendirmesi ona göre mantıklıdır. Çünkü onun için acımasızlık güç, başkalanna yönelik saygı yokluğu düıüstlük, kendi amaçlan peşinden ko şma tutumu gerçeklik demektir. ~anlık sevgisine ilişkin duygulan ve bunun gibi şeyleri basit bir aldatmaca olarak görür. Kendine göre oluşturduğu değerler grubu, yaşam felsefesinin özünü oluşturur. Güç, insanı haklı
yapar mantığı içindedir. Kendisini her zaman en güçlü, en zeki, arkasından en çok koşulan insan olarak ortaya koymaya itildiği için, böyle olmanın gerektirdiği yeterliliği ve becerikliliği geliştirmeye çalışır.tl4
İflira "Rahmarı çocuk edindi, dediler."t ıs
Suçlulann ahlak dışı davranışlarından bir diğeri olan iftira, Kur'an'da en çok lananan davranış bozukluklan içerisinde yer alır. Allal1'a yalan iftirada bulunarılar en zill.in1 olarak niteleniri er. ı 16 Suçluların iftiraya başvurmalarının bitişsel ve davraruşsal arka planında yeni oluşumun miman olan peygamberi küçük düşünnek ve onu tebliğinde başansız kılmak yatmaktadır.
iftira, bir şahsın yapmadığı bir kusuru, bir suçu ona yüklemek demektir. iftiranın amacı, bir insanın, bir ailenin ve bazen de sosyal bir topluluğun (parti, demek vb.) huztiİi.ınu ve mutluluğunu bÖzrnak ve kendi lehine birtakım menfaatler elde etmektir. İfiirada ya tamamıyla bir yalan vardır ya da herl1angi bir olayın bütün olunısuz yönleri abartılarak aktarılır. ı 11 İftirada her türlü hayali
112 Homey, a.g.e .• s. 96. 1 ı 3 Peker, Din ve Ahltik Eğitimi, s. 206; M. Münir Raşit Öymen, Ahlôk
Eğitimi. İstanbul, 1975, s.38. 114 Homey, a.g.e .. s. 51-58. 1 ı 5 Meryem, ı 9/88.
ı ı 6 A"raf. 7/37: Yunus, 10/17: Nahl. lG/ı ıG: Sat: 6117.
ı ı 7 Peker, Din ve Ahlök Eğitimi, s. 212. .
384
kötülük vardır. Müfteri silinmez bir yalanla seçtiği kııibarunı karalar. İftiradan sorua geriye bir şey kalır; o da kuşkudur.ı ~s Bu kuşku o kadar güçlüdür ki, insaıiın zihninde iftiraya uğrayan şahıs hakkında birtakını soruların dağınasına yol açar. İnsan kendi kendine iftiraya uğrayan şahıs hakkında "gerçekten öyle mi, yaptı mı acaba?" gibi sorular sorar ve bu sorular çoğu zaman cevapsız kalır. Zihninin bir köşesinde her zaman iftiraya uğrayan_ şahıs hakkında olumlu düşüncelerinin yanında, olumsuz düşünceler de yer alır. Nitekim, kültürtimüzde bu durumu anlatan şu özdeyiş meşhur olmuştur: "İftiıa at, kendisi olmazsa izi kalır."
iftira eden şahısta, başkasına zarar vererek intikam alma duygıısu, başkasını değerden düşürerek kendi üstünlük duygusunu dayurma isteği ve menfaat elde etme düşüncesi mutlaka bulunur. Rasim Adasal'ın da. ifade ettiği gibi, iftiracı, ahlaka aykın taktikler kullanarak çevresinde sosyal bir üstünlük kunnaya çalışır. ı ı 9 Suçlu müfterl, inanmışların nazarında en üstün değer olan Allah'a iftira ederek kendi inanışından farklı olan bu inanışı silmek, küçük düşürmek ve toplumdan uzak tutmak ister. Suçlu müfteri, sadece bu üstün değeri aşağılamakla kalmaz, bu üstün değere inananlan da hiç mesabesinde kabul eder ve öyle kalmalan için büyük gayret gösterir. Bununla birlikte, iftiracıda güçsÜZlük ve aşağılık duygusuna bağlı olarak ortaya çıkan bir güven probleminin yanında kıskanç bir kişilik özelliği de bulunmaktadır.
Öte yandan suçlu, ahlaki değerler noktasında kusur ve eksikliği başkalanna yansıtmak suretiyle insanların kınamalarından kendini koruma altına alına isteği de taşıyabilir. 120
İftira, topluında büyük bel~ ve zararıara sebep olan, insaruliŞerefınialtüst eden suçlardan büi olduğu için Kur'an, bu olumsuz ahlaki davraruşa giden yolu kapatmak ister. Bunun için fasıkiann getirdikleri haberleri.İl, içinde yalan ve iftira olabilir kuşkusuyla, iyice araşbnlmasıru öğütlemektedir. 121 Fasıkiann getirdikleri haberler
· iyice araştınıdığı takdirde toplumda meydana gelebilecek muhtemel zararlar önlenmiş olacaktır. Çünkü, dinl düşünce ve davraruş . düzeyinde zorluklan bulunan ve günahk~ o~an insanlar hayali kurgularını orada burada söyler ve hiçbir fenalıktan çekinmezler.ı22
Sonuç
Suçlu kişiliğinde ortaya çıkan bu olumsuz ahlak? özelliklerin arkasındaki ana etken kuşkusuz inançsızlık:tır.
1 18 Altıntaş, Psikolo;; Söı:iı1ğt1 Üzerine Deneme. s. 47.
119 Rasim Adasal, Kişilik ve Karakter Porıreleri,lsıanbul ;979, s. 155. ı20 Peker, Din ve Ahlôk Eğitimi. s. 213.
ı 21 Hucuraı, 49/6.
122 Hayati Aydın, Kur'an"da İnsan Pslkolojlsi.İstanbuı 1999, s. 263.
JOURNAL OF ISLAMI C RESEARCH, VOL: 15, NO: 3, 2002
İnançsızlık, çatışmalarm algılanmasına karşı oluştumlaıi: bir tür savunma şekli olarak da düşünülebilir. 123 Şöyle ki, peygamberlerin getirdikleri yeni değerler karşısında bocalayan ve bir zi4in dönüşümünü gerçekleştiremeyen suçlu kişj bir tabnin yolu bulmak zorundadır; bu da bir tür
savunma olan inkar etmedir. Kur'an'daki şu ifade suçlunun kişiliğinde ortaya konan pşikolojik hali açıkça yansıtıyor:
"C?lürüz, diriliriz, bizi zamandan başkası helak etrnez."124
KUR'AN'DA SUÇLULARıN DA VRANIŞ ÖZELLKLERİ ...
süreç ister. Suçlunun atalannın mirasına bağlı kalmasmdaki inatçı davranışının ve peygamberin tebliğiıli. reddetmesinin görünen bir amacı vardır, o da statükoyu kendi lehinde kommaktır. Bu yÜZden onun başvurmayacağı bir araç yoktur. O her araca başvurtir ve sırf o başvurduğır için de o aracın bir meşrfiiyeti vardır. Suçlu, esas itibariyle salıip olduğıı fikirlerin ve düşüncelerin gayri meşru olduğımu ve olabileceğini aklına bile getirmez. Çünkü onun için belirlenmiş bir mukaddes vardır;, o mukaddesinadı da·kendi iktidandır.
"Hayır, biz atalanmızı ÜZerinde bulduğıımuz yola Suçlunun .da kendine göre kabul ettiği değer ölçüleri uyanz."125 vardır. Ancak suçlu kendi değer ölçülerine, statükoyu ka
nuna · adına sıkı sıkıya bağlanııken abiiiki değerler bağla-Kur' an' dan anlaşıldığına göre, dÜZenleyici ve yapıcı ınında derinlete işlemiş bir belirsizlik mutlaka bulunacaktır.
yeni oluşı,ıma uyun denince, .inkarcı ve müşrik toplum . ~ . . . . A ~ • •
reddedici bir tavrr ve cahili bir taassupla tarihe ve atalar- lnançsızlıgın kimi zaman ışlevı, ahlak degerlennın dan tevarüs eden geleneğe sığınma yı tercih etmişlerdir. •. v~lığını r~d.detme~. Diğ e~~~ ~~?s~. bilinç-Yeni oluşuma karşı geliştirilen bu toplumsal muhalefet s~z d.e olabilir v.e a~ .bas~ ogretilere iliş~ s?zde k~~ üzerine yukandaki ayet innıişse de bu olay tarihin belli bı: ~çla (~en ile ~~ derl.er) .. ~zlenebilir. bir kesitinde vuku bulınuş ancak o döneme özgü Bırey, ınançsızlı~ ~e~di uzenn:ıeki etkisının ~~da kalmamıştır. Kur'an'da da ifade edildiği gibi tarihe ve o~as.a da yaşaırn: bıçımı ~e k~ndi y~şamın~ soz e~e geleneğe sığınmanın ai:ka planında, toplunıda lıayatiyeti~ . bıçımı, omın ~.u .. ınançsızlıgınA ~eı:nne uydugunu açıga ni sürdüren egemen değer yargılannın aşınıp dejeneras- ç~caktır. Butün bunlar,.~~ degerler karşısında çatış-yana uğrayarak alt üst olması endişesi yatıyordu. ıı6 ma ıçınde olan suçlunun kişiliğinde oluşan savunmalardır.
Sosyal ve psikQlojik bir varlık olan insan, tabiatı Kur'an, olumlu ve olumsuz davranış özellikleriyle gereği, bir önceki nesilden devralmış olduğu davranış insanı anlatırken mümin, münafık, müşrik, kMir ve zalim kalıplarını sahiplenir. Sahiplenilen bu da'vraıuş kalıplan, gibi kavranılan kullarur. Kur'an'da bu kavramıann nesiller boyu bir süreklilik arz eder. Süreklilik, atalardan yanında, insanı olumsuz ahlaki davranışlan ile anlatan bir · tevarüs eden geleneğin en tipik özelliğidir.I27 başka ifade dalıa vardır ki, o da suçlu (mücrim) kavramı
dır. Kur'a...l'daki suçlu kavraını.nı.n, olumsuz davranış Nesilden nesle aktanlar.ak ·gelen yaşam biçimleri ve özellikler.Jıi sergileyenler için genel bir kavram olarak
alış~nlık haline dönüşen davrd!UŞ _ka!!Elan btreY)IJ-,..- · 'kullanıldığını söylemek ·mümkündür. Sosyolojik ve dünyasında oldukça egemendir ve şalısiyetinin de~ik- psikolojik yönden insanın kişilik özelliklerini anlatan lerine kadar nüfuz etmiştir.128 Gelenekler, geÇmişin disiplinler, kimi zaman insanın bu kişilik özelliklerinin düşüncelerini, duygularını ve ihtiyaçlarını temsil ederler olumsuz yanlarını dillendirirken de adeta suçlu kişiliğini ve bütün ağırlıklanyla ÜZerimize yüklenmişlerdir.129 Bu ortaya koyduklannı gözlemleyebiliyoruz. Kur'an'daki yüıden, bu yaşam biçimleri ve davranış kalıplan insan ve suçlu kişiliğin gözlemlerren özellikleri, ahlak psikolojisi toplum hayatına yön verir ve günlük yaşamda zorlayıcı açısından ele alındığında bunların bencillik, kibir, alaya birer unsur olarak pratiğe yansırlar. Şunu da ifade etmek alına, kin, iftira ve gıybet olduklan söylenebilir. Kısaca gerekir ki, sıkı bir gelenekçi ve atalar kilitüne bağlılığı ifade etmek gerekirse, Kur'an, yasaklan çiğnemekle ve göze çarpan. suçlu kişinin, ililll geleneğe bağlanması ve ilam emirlere karşı gelmekle suçlu konumuna düşen bir onun bir gerçekliği olduğıınu algılaması zordur ve bu bir insan tipini, olumsuz ahlaki özellikleriyle resmetrnektedir.
123 Karen Homey, Ruhsal Çatışmalarımız, Çev. Selçuk Budak, Ankara 1995, s. 11 I.
124 Casiye, 45/24.
125 Bakara, 2/170. 126 Ramazan .Allıntaş, Kur ·an ·da Hidayet ve Dalti/et. istanbul 1995, s.
166:: .
127 Mustafa Amı:ığan, Gelenek. İstanbul 1992, s. 19.
128 Bkz. Bayraktar B:ıyrak.lı, İslôm 'da Eğilim, İstanb~l 1989, s. 18.
129 Gustave Le Bon, Kitleler Psikolojisi, İstanbull997, s. 58. 130 Maide, 5/41.
İSLAMI ARAŞTJ:RMALAR DERGiSt, CU. T:•l5, SA YI: 3, 2002 385
top related