Çağdaş türk düşünce tarihinin oluşumunda aydınlar ocağı...

350
HİTİT ÜNİVERSİTESİ rp ^ Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Çağdaş Türk Düşünce Tarihinin Oluşumunda Aydınlar Ocağı’nın Yeri Mustafa ÖZCANBAZ Yüksek Lisans Tezi Çorum 2013

Upload: others

Post on 20-Jan-2020

11 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

H İ T İ TÜ N İ V E R S İ T E S İ rp ^

Hitit Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı

Çağdaş Türk Düşünce Tarihinin Oluşumunda Aydınlar Ocağı’nın Yeri

Mustafa ÖZCANBAZ

Yüksek Lisans Tezi

Çorum 2013

Çağdaş Türk Düşünce Tarihinin Oluşumunda Aydınlar Ocağı’nın Yeri

Mustafa ÖZCANBAZ

Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı İslam Felsefesi Bilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi

Danışman: Prof. Dr. Mevlüt UYANIK

Çorum 2013

KABUL VE ONAY

Mustafa ÖZCANBAZ tarafından hazırlanan “Çağdaş Türk Düşünce Tarihinin

Oluşumunda Aydınlar Ocağı ’nın Yeri” başlıklı bu çalışma, 27.11.2013 tarihinde yapılan

savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Doç Dr İbrahim MARAŞ

Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım

Prof. Dr. Gülen ELJVL^S ARSLAN / Enstitü Müdürü

T.C.

HİTİT ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Bu belge ile bu tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik davranış

ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu kural ve ilkelerin gereği

olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri, düşünce ve sonuçlan andığımı ve

kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan ederim. 27.11.2013

ÖZET

ÖZCANBAZ Mustafa, “Çağdaş Türk Düşünce Tarihinin Oluşumunda Aydınlar Ocağı’nın Yeri”, Yüksek Lisans Tezi, Çorum, 2013

14 Mayıs 1970 tarihinde kurulan Aydınlar Ocağı’nın yakın geçmişte Türkiye siyasi ve fikri yapısının oluşmasında tesirlerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Aydınlar Ocağı, Türk İslam Sentezi fikri çerçevesinde ürettiği proje ve fikirleri ile 12 Eylül darbesi ardından devletin birçok kurumunu etkilemiş ve milli kültürün değerler bütünü haline gelmesinde, devlet aklı olmasında önemli roller üstlenmiştir. Ocak, yaptığı faaliyetlerle, seminer, kurultay ve yayınladıkları eserler ile günümüz siyasi ve fikri yapısına katkıları bulunan ve gelecekteki devlet yapısının omurgasını oluşturabilecek fikirleri ilan eden, akademisyenlerden oluşan, yerli ve milli bir düşünce kuruluşudur.

Anahtar Kavramlar:

Aydınlar Ocağı, Türk İslam Sentezi, Türk İslam Medeniyeti, Milliyetçilik, Türk Düşünce Tarihi

i

ABSTRACTÖZCANBAZ Mustafa, ''The Place of Aydınlar Ocağı in the Growing of Modern

Turkish Thinking History '' The Master's Thesis, Corum, 2013

It was aimed to be observed to the structure of the idea of the formation of

intellectuals and political impacts in the recent past of Turkey of Aydınlar Ocağı which

was established in 14 May 1970. After 12 September Coup, by the projects and

thoughts around the Turkish Islam Synthesis, Aydınlar Ocağı effected several

foundations of government and took an important role national culture to be the set of

values, the mind of the government . Ocak which effects the structre of the political and

thought ın our day and declares the thoughts which may set the structure of the

government in the future by the activities, seminars, conferences and the works, is a

domestic and national thinking foundation consists of academics.

Key Words

Intellectuals Quarry, Turkish Islam Synthesis, Turkish Islam Civilization, Nationalism,

the History of Turkish Thought.

ii

İÇİNDEKİLERÖZET..................................................................................................................................... i

ABSTRACT.......................................................................................................................... ii

İÇİNDEKİLER..................................................................................................................iii

KISALTMALAR.................................................................................................................vii

GİRİŞ....................................................................................................................................1

BÖLÜM 1- KAVRAMSAL TEMELLENDİRME..............................................................5

1.1. TÜRKLÜK................................................................................................................... 5

1.2. İSLAM..........................................................................................................................8

1.3. MİLLET......................................................................................................................11

1.4. MİLLİYETÇİLİK......................................................................................................14

1.5. SENTEZ......................................................................................................................17

1.6. AYDIN........................................................................................................................18

1.7. MEDENİYET............................................................................................................20

BÖLÜM 2- TARİHSEL SÜREÇ.......................................................................................24

2.1. İSLAMİYET İLE TANIŞMA VE TÜRK İSLAM SENTEZİ’NİN OLUŞUMU 24

2.2. TÜRK İSLAM MEDENİYETİNİN GERİLEMESİ VE YENİLİKGAYRETLERİ.................................................................................................................. 33

2.3.ÜÇ TARZ-I SİYASET VE YANSIMALARI......................................................... 37

2.3.1.Osmanlıcılık.........................................................................................................38

2.3.2.İslamcılı k ........................................................................................................... 40

2.3.3.Türkçülü k ........................................................................................................... 41

BÖLÜM 3- AYDINLAR OCAĞI VE ÖNCESİ FİKRİ VE KURUMSAL GELİŞİM SÜRECİ................................................................................................................................. 45

3.1.AYDINLAR OCAĞI ÖNCESİ TÜRK İSLAM FİKRİ MERKEZLİ DERNEKLER 45

3.1.1. Osmanlı Devleti Döneminde Dernekler............................................................ 45

iii

3.1.1.1.Türk Derneği................................................................................................. 46

3.1.1.2. Türk Ocağı............................................................................................ 47

3.1.1.3. Milli Türk Talebe Birliği............................................................................ 48

3.1.2. Cumhuriyet Döneminde Dernekler...................................................................50

3.1.2.1. Türk Milliyetçiler Derneği...........................................................................55

3.1.2.2. Milliyetçiler Derneği....................................................................................56

3.1.2.3. Aydınlar Kulübü.......................................................................................... 58

3.2. AYDINLAR OCAĞI.................................................................................................63

3.2.1. Derneğin Kuruluşu ve Yapının Tamamlanması............................................... 63

3.2.2. Milliyetçi Cephe Hükümetleri........................................................................... 69

3.2.3. 12 Eylül Askeri Darbesi ve Ocağın Artan Etkisi..............................................76

3.2.4. İstanbul Dışında Ocakların Açılması.................................................................79

3.2. 5. Aydınlar Ocağı Etki Dönemi............................................................................ 80

BÖLÜM 4- AYDINLAR OCAĞI’NIN SİYASİ VE FİKİR HAYATINA ETKİ VE KATKILARI..........................................................................................................................92

4.1. TÜRK SİYASİ HAYATINA ETKİLERİ................................................................92

4.1.1. Tarım Politikalarına Önerileri............................................................................93

4.1.2. Sağlık Politikalarına Önerileri........................................................................... 94

4.1.3. Eğitim Politikalarına Önerileri.......................................................................... 96

4.1.4. Ekonomi ve Enerji Politikalarına Önerileri.................................................. 101

4.1.5. Terör Politikalarına Önerileri.........................................................................106

4.1.6. Dış Politikaya Önerileri..................................................................................110

4.2. TÜRK FİKİR HAYATINA ETKİLERİ..............................................................118

4.2.1. Türk Dili Görüşleri......................................................................................... 118

4.2.2. Türk Ailesi ve Ahlakı Görüşleri.................................................................... 130

4.2.3. Milli Birlik, Milli Kültür ve Milli Kimlik Görüşleri....................................134

iv

4.2.4. Din ve Vicdan Hürriyeti Hakkındaki Görüşleri............................................. 144

4.2.5. Anayasa ve Hukuk Sahası ile İlgili Görüşleri.................................................151

4.2.6. Basın - Yayın İle İlgili Görüşleri.................................................................... 156

4.3. AYDINLAR OCAĞI’NA YAPILAN ELEŞTİRİLER......................................... 159

4.3.1.Türk İslam Batı Sentezi Eleştirisi..................................................................... 159

4.3.2. Kemalizm’in Alt İdeolojisi Olduğu Eleştirisi.......................................... 160

4.3.3. Laiklik Eleştirisi................................................................................................162

4.3.4. Opus Dei ve Sağın Mason Locası Eleştirisi....................................................163

4.3.5. Faşist Entelijansı Seçkinler Birliği Eleştirisi...................................................164

4.3.6. Ordu İktidar İlişkisi ve Militarizm Eleştirisi...................................................166

4.3.7. Demokrasi Konusundaki Eleştiriler............................................................... 167

SONUÇ............................................................................................................................ 168

KAYNAKÇA....................................................................................................................... 172

EKLER..................................................................................................................................188

EK-1 AYDINLAR OCAĞI ANA TÜZÜĞÜ (14 MAYIS 1970).............................. 188

EK-2 OCAK YÖNETİM KURULU BAŞKANLARI................................................. 205

EK-3 YAYINLARI.........................................................................................................206

EK-4 İLİM İSTİŞARE KURULUNDA GÖREV ALANLARI................................. 208

EK-5 YÖNETİM KURULU ÜYELERİ....................................................................... 222

EK-6 VEZNEDARLAR..................................................................................................228

EK-7 MUHASİPLER (SAYMAN)................................................................................230

EK-8 DENETİM KURULU ÜYELERİ....................................................................... 232

EK-9 OCAK ŞURA KARARLARI...............................................................................234

Aydınlar Ocağı Dernekleri 10. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 234

Aydınlar Ocağı Dernekleri 11. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 236

Aydınlar Ocağı Dernekleri 12. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 238

v

Aydınlar Ocağı Dernekleri 13. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 238

Aydınlar Ocağı Dernekleri 14. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi.................................241

Aydınlar Ocağı Dernekleri 15. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 242

Aydınlar Ocağı Dernekleri 16. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 245

Aydınlar Ocağı Dernekleri 17. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 247

Aydınlar Ocağı Dernekleri 18. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 250

Aydınlar Ocağı Dernekleri 19. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 254

Aydınlar Ocağı Dernekleri 20. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 258

Aydınlar Ocağı Dernekleri 21. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 260

Aydınlar Ocağı Dernekleri 22. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi.................................263

Aydınlar Ocağı Dernekleri 23. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 268

Aydınlar Ocağı Dernekleri 24. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 270

Aydınlar Ocağı Dernekleri 25. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 274

Aydınlar Ocağı Dernekleri 26. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi.................................281

Aydınlar Ocağı Dernekleri 27. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 287

Aydınlar Ocağı Dernekleri 28. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 290

Aydınlar Ocağı Dernekleri 29. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 296

Aydınlar Ocağı Dernekleri 30. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 300

Aydınlar Ocağı Dernekleri 31. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 304

Aydınlar Ocağı Dernekleri 32. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 306

Aydınlar Ocağı Dernekleri 33. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 309

Aydınlar Ocağı Dernekleri 34. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 314

Aydınlar Ocağı Dernekleri 35. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 320

Aydınlar Ocağı Dernekleri 36. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi.................................325

Aydınlar Ocağı Dernekleri 37. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi.................................331

Aydınlar Ocağı Dernekleri 38. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi................................ 334

vi

KISALTMALAR

AB Avrupa BirliğiABD Amerika Birleşik DevletleriAKDTYK Atatürk Kültür Dil Tarih Yüksek KurumuANAP Anavatan PartisiANDA Anadolu DağıtımAP Adalet PartisiCGP Cumhuriyetçi Güven PartisiCHP : Cumhuriyet Halk PartisiDP Demokrat PartiDPT Devlet Planlama TeşkilatıGDO Genetiği Değiştirilmiş OrganizmaGP Güven PartisiHP Halkçı PartiIDP Islahatçı Demokrasi PartisiIMF International Monetary Fund (Dünya Bankası)KK Kur'an-ı KerimKKTC Kuzey Kıbrıs Türk CumhuriyetiMÇP Milliyetçi Çalışma PartisiMDP Milliyetçi Demokrasi PartisiMHP : Milliyetçi Hareket PartisiMSP : Milli Selamet PartisiMTTB Milli Türk Talebe BirliğiPKK Partiya Karkeren Kurdistan (Komünist Kürt Partisi)RP Refah PartisiRTÜK Radyo Televizyon Üst KurumuSODEP Sosyal Demokrat PartiTBMM Türkiye Büyük Millet MeclisiTC Türkiye CumhuriyetiTDK Türk Dil KurumuTİKA Türk İşbirliği ve Koordinasyon AjansıTRT Türkiye Radyo Televizyon KurumuTÜBİTAK Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu.

vii

GİRİŞ

Çağdaş Türk düşünce tarihi denildiğinde Osmanlı Devletinin son döneminden

günümüze kadar olan sürecin yakından incelenmesi anlaşılmaktadır. Osmanlı Devleti,

çözülmelerin farkına varmış; önüne geçmek için çeşitli yeniliklere gitmiş, ancak

çöküşün önünü alamamış ve yıkılmıştır. Tarihsel olarak bu doğaldır, İbn Haldun’dan

itibaren döngüsel tarih anlayışı gereği, devletler de tıpkı insanlar gibi doğar büyür ve

ölürler, önemli olan bu birikimin yeni bir kimlik ile yeni şartlara göre oluşturan bir

yapılanma içine girmesidir.

Bu bağlamda yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti miras aldığı sıkıntılarının bir

kısmını çözerken kimlik problemi ve vatandaşlık tartışmalarında olduğu gibi bir takım

problemler, günümüzde de sürmektedir. Bu soru(n)lara çözüm aramaya çalışan bir

grubun aydın/münevver “Aydınlar Ocağı” altında bir araya gelmiştir. Biz de tez konusu

Çağdaş Türk Düşünce Tarihinin Oluşumunda Aydınlar Ocağı’nın Yeri olarak tespit

ettik. Çünkü bu gelenek, yüzyıllarca İslamiyet’in siyasi, kültürel ve ekonomik temsilcisi

olan Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti sürekliliğini, “Türk-İslam Sentezi”

ifadesi ile ortaya koymaya çalıştığı tezini ileri sürüyor. Eğer biz İslam Felsefesi

Anabilim dalı bünyesinde okutulan “Türk Düşünce Tarihi” dersi bağlamında Aydınlar

Ocağı çevresinin modernleşme sürecimize katkısını inceleyebilirsek, kültür hayatımıza

yaşanan sosyo-politik sorunlara çözüm aramaya bir katkı olacaktır, diye düşündük.

Çünkü felsefe, yolda olmak ve kaygıları/sorunları paylaşmak, bunlara dair çözüm

önerileri üretmek, alternatifleri çoğaltmaktır.

Bunu toplumsal ve siyasal sorunlar bağlamında söyleyecek olursak, Aydınlar

Ocağı çevresi, örneğin yeni devlet, yeni millet kavramı oluşturulma zorunluluğuna Türk

vatandaşlığı kavramı ile çözüm bulunmaya çalışılmıştır. Cumhuriyetin ilk döneminde

milliyetçilik ve laiklik anlayışı üzerinde durulmuş ve Türk’ün bir millet olarak

varlığının ispat edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Bu bağlamda Aydınlar Ocağı da yeni kurulan devletin kimlik ve vatandaşlık

temelinde karşılaştığı sorunlara çözüm üretmeyi hedefleyen bir yapı olarak karşımıza

çıkmaktadır. Aydınlar Ocağı’na göre: kendini bu ülkeye ait hisseden herkes Türk’tür.

1

Bu bir etnik yapı değil, üst bir kimlik değil, milli bir kültür ve değerdir. Ocağın

faaliyetleri bu değerle bütünleşmeyi sağlamayı amaçlamaktadır. Ancak ocağın bu

görüşü kimlik problemine genel bir çözüm sunamadığından sorun hala devam

etmektedir.

1960 askeri darbesinden sonra sağ görüşlü aydınların siyasetin yeniden

yapılandırılması sürecinde etkisiz kaldıklarını fark etmeleri ve çözüm üretebilmek için

1961 yılında önce Aydınlar Kulübü olarak daha sonra 14 Mayıs 1970 yılında Aydınlar

Ocağı çatısı altında toplanarak kurulan sivil toplum örgütüdür. Türklük ve İslamlığın

birbirinden ayrıştırılamayacağını aksine Türk İslam Sentezi kavramının yeni bir

medeniyet hamlesi olacağını savunmaktadırlar. Faaliyetleri ve yayınları ile Türk

siyasetini etkilemenin yanında Türk İslam Sentezi fikrinin temellendirilmesini esas

almaktadırlar.

Tezimizde, Aydınlar Ocağı çatısı altında bir araya gelen Türk aydınlarının Türk

siyasi hayatını ne kadar etkiledikleri ve günümüz problemlerine sundukları çözüm

önerilerini inceleyeceğiz. Ayrıca, Türk İslam Sentezi fikrinin, ülkenin batılılaşma ve

modernleşme serüveninde, Aydınlar Ocağı mensubu aydınların yeni ürettikleri bir fikir

olmadığını, Anadolu’nun fethinden öncelere dayandığını ve Türk milliyetçiliğinin Batılı

anlamda ırkçılık olup olmadığı incelenecektir. Aydınlar Ocağı’nın yerli ve milli

değerlerle, Batı medeniyeti karşısında ne taklide ne de nefrete düşmeden, devlet ile

halkın kültürünün bir bütün olduğu özene dönüş çabasında katkılarının tutarlılığı

incelenecektir.

Aydınlar Ocağının 1980 ile 1990’lı yıllarda ortaya koyduğu fikirleri ve ülke

yönetiminde etkisi bulunan üyelerinin Türk siyasal yapısına ve işleyişine verdikleri yön

dikkate alındığında tezimizde ortaya koymaya çalışacağımız fikri altyapının Türk siyasi

tarihindeki önemi de kavranılacaktır.

Tezimizin birinci bölümünde tezimizin kavramsal temellendirilmesi başlığı

altında Türklük, İslam, Millet, Milliyetçilik, Sentez, Aydın ve Medeniyet kavramlarını

tanımlanması yapılmıştır. Kavramsal temellendirme, bizlerin Aydınlar Ocağı olarak

ifade edilen aydın hareketinin siyasi ve felsefi duruşunu anlamamız noktasında

2

rehberlik edecektir. Zira bu kavramların bir bütün halinde anlaşılmasıyla Aydınlar

Ocağının düşünce alt yapısı anlaşılabilecektir. Buradaki bilgilendirmeler didaktik

mahiyette olup, Aydınlar Ocağı çevresinin görüşlerini anlamaya yöneliktir. İleriki

bölümlerde ise buna yöneltilen eleştirel ele alınacak ve mukayeseli analizler

yapılacaktır.

Tezimizin ikinci bölümü Türk İslam Sentezi’nin oluşumundaki tarihsel süreci

analiz etmektedir. Bu çerçevede Türklerin İslamiyet ile tanışma süreçleri Türk İslam

Medeniyetinin şekillenişi ve Osmanlı Cihan Devletinden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçişi

de ana hatlarıyla inceledik. Aydınlar Ocağı’nın fikir ve siyaset dünyasına gelinceye

kadar olan tarihsel arka planı tezimizin elverdiği ölçüde incelemeye çalıştık.

Üçüncü bölümde Osmanlıdan başlayarak Cumhuriyet döneminde kurulan

milliyetçi dernekleri inceleyerek Aydınlar Ocağı hareketinin kendinden önceki

derneklerin ve oluşumların tarihi sürecinden söz edilmektedir. Burada Aydınlar Ocağını

ortaya çıkaran tarihsel yapıyı Türk Derneği’ni, Türk Ocağı’nı, Milli Türk Talebe

Birliğini, Türk Milliyetçileri Derneğini, Milliyetçiler Derneği ve Aydınlar Kulübünü

inceledik. Bu bölümün bir diğer önemli başlığı da Aydınlar Ocağı’nın bizatihi

kendisinin kuruluşu ve siyasal yaşamda ortaya koyduğu bakış açısıdır.

Tezimizin son bölümünde ise Aydınlar Ocağı’nın, Türk İslam Sentezi temelinde

şekillenen fikirlerinden Türk Siyasi ve Fikri hayatına etkileri üzerinde durulmuştur. Bu

bağlamda Aydınlar Ocağının Türk siyasi hayatına etkileri, Türk fikir hayatına etkileri

incelenmiş ve bu konularda ortaya koydukları çözüm önerileri ifade edilmiştir. Bu

bölümde Aydınlar Ocağı’na yönelik ortaya konulan eleştiriler incelenmiştir. Bu

eleştirilerden hareketle bugün Türk İslam Medeniyeti kurgusunun nasıl olması

gerektiğine dair çözüm önerileri de müzakereye açılmıştır.

Tezimizde Türk siyasi hayatının her yönünde etkin ve etkili olan bir düşünce

hareketini inceledik. Ancak tezimizde Türk siyasal yaşamının tüm yönlerini

kuşatmamız mümkün olmadığından, konuları incelerken Aydınlar Ocağı ile ilgili

olduğu ölçüde araştırmamızı gerçekleştirdik. Yaptığımız araştırmalarımızın neticesinde

3

Aydınlar Ocağı mensuplarının çözüm önerilerinin tutarlılığını sonuç bölümünde ortaya

koymaya çalıştık.

Araştırma sürecinde temel yöntemimiz, toplumsal sorunlara çözüm üretme

kaygısı taşıyan ama birbirinden oldukça farklı düşünceye sahip olan aydınları analitik

bir şekilde incelemektir. Bu anlamda görüş belirten bütün aydınlara/münevverlere,

siyasi ve kültürel paradigması ne olursa olsun şükran duyduğumuzu özellikle belirtmek

isteriz. Çünkü ilk İslam filozofu olarak nitelenen Ebu İshak el Kindi’de (ö. 866)

Hakikat’e dair kim ne görüş serdederse etsin, ona vefa ve şükran duymamızı ister. Tabii

bu vefa ve şükran söylenilen ve aktarılan görüşü benimsemek anlamına gelmez, biz

eleştirel düşünce gereği inceleriz, mukayese ederiz ve tutarlı olanı belirtiriz.

Çalışmalarımda sabırla bana yol açan, yoğunluğu arasında ne zaman vakit

ayırmasını istesem ziyadesiyle ilgilenen mükrim bir odanın sahibi Hocam Prof. Dr.

Mevlüt Uyanık’a gösterdiği ilgi ve katkı için teşekkür ederim.

Tezimin her aşamasında sabırla tezime ışık tutan ve dostluğunu esirgemeyen

hocam Yrd.Doç.Dr. Aygün Akyol’a çalışmamdaki katkıları için teşekkür ederim. Her

ziyaret için geldiğinde yaptığı sohbetlerle bende akademik bir merak uyandıran, tez

çalışmam süresinde sürekli moral veren çocukluğumun rol modeli, dayım Prof. Dr.

Mustafa Öz’e, çalışmamda faydalandığım eserlerden birçoğunu, kütüphanesini açarak

bana hediye eden dayım ve dostum Şerafettin Öz’e de teşekkür ederim.

Kimi zaman onlarla ilgilenmem gerektiği halde ilgilenemediğim, beraber

oynadığımız oyun saatlerinden çaldığım oğlum Muhammed Ali Hakan ve kızım Aybike

Hilal’e, okumalarımda ve fişlemelerimde en büyük yardımcım eşime, dualarıyla her

zaman varlığını hissettiğim anneme şükranlarımı sunarım.

Mustafa ÖZCANBAZ

Çorum 2013

4

BÖLÜM 1- KAVRAMSAL TEMELLENDİRME

Aydınlar Ocağı gibi bir düşünce çevresini/hareketini anlamak için öncelikle fikri

ve siyasi duruşlarının temelini oluşturan kavramların incelenmesi gerekmektedir. Bu

bağlamda bizde Aydınlar Ocağı’nın Türkiye’nin içinde bulunduğu sıkıntılara fikri ve

siyasi çareler üretmek adına ortaya koyduğu Türk İslam Sentezi fikrinin

temellendirilmesi için gerekli gördüğümüz kavramları açıklamaya çalıştık.

1.1. TÜRKLÜK

Sözlük anlamı olarak Türk sözü, dilimizde, cins isim olarak, “güç, kuvvet” (sıfat

hali ile güçlü, kuvvetli) manasındadır. Istılahi anlam olarak “Türkçe konuşan, Türk

kültürüne bağlı bütün toplulukların umumi adı” dır.1

Kan akrabalığı, biyolojik benzerlik ve ortak genetik özellikleri bulunan insan

tiplerine ırk denilmektedir. Aydınlar Ocağı’na göre bu anlamda bir Türkçülükten

bahsetmenin imkânı yoktur. Genetik olarak saf bir Türk ırkı ya da saf bir başka ırk

aramaktan ziyade ortak kültür, dil, din, coğrafya, tarih birliği sayesinde çok kuvvetli

bağların kurulduğuna dair tarihte birçok örnek vardır. Bu konuda Aydınlar Ocağı

Başkanlarından Süleyman Yalçın’ın getirdiği açıklama, Aydınlar Ocağı’nın konu

hakkındaki yaklaşımını da göstermektedir. Süleyman Yalçın, Türk kimdir sorusuna;

“Türkçe konuşan Müslüman” şeklinde cevap vermektedir.

Anayasalarımızda Türklük kavramının nasıl ifade bulduğuna göz atarsak, 1924

anayasasında; Türkiye halkının din ve ırk farkı gözetilmeksizin vatandaşlık itibariyle

Türk olduğu belirtilir. Türkiye içinde ya da dışında oturuyor olması bir Türk babanın

çocuklarının da Türk vatandaşı olmasına engel değildir. Aynı şekilde vatandaşlığa

1İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Aydınlar Ocağı Yayını, İstanbul 1985, ss.2-3.

2İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, MEB Yayınları, İstanbul 1970, s.219.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s.156.

5

geçmek isteyenlerin kanunların istediği şartları yerine getirmesinden sonra Türko

olmasında hiçbir engel kalmamaktadır.

1961 anayasasının 54. Maddesinde yine Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı

olan herkesin Türk olduğu, Türk ana ve Türk babanın çocuklarının Türk olduğu

vurgulanır. Yabancı baba ve Türk anadan olan çocukların vatandaşlık durumunun

kanunla düzenleneceği vatandaşlığın, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılacağı ve ancak

kanunda belirtilen hallerde kaybedileceği belirtilir. Vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir

eylemde bulunmadıkça, hiçbir Türkün, vatandaşlıktan çıkarılamayacağı ve

vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolunun açık olduğu

anlatılmaktadır.4

Değiştirilmesi için çalışmaların hızla devam ettiği ve halen geçerli olan 1982

anayasasının 66. maddesinde “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes

Türk’tür” ifadesi ile Türk kavramı tarif edilmiştir. 5

29.05.2009 tarihinde kabul edilen 5901 sayılı Vatandaşlık kanununa göre iki

şekilde Türk vatandaşı olunabilmektedir. 6, 7 ve 8. maddelerde doğumla, Türk ana ya

da Türk babadan evlilik bağı olarak veya evlilik bağı dışında, anne ya da babanın

birisinin yabancı ama diğerinin Türk olması halinde yine evlilik bağı olarak ve evlilik

bağı dışında doğan çocuklar; Türkiye’de doğup herhangi bir ülkenin vatandaşlığını

kazanamayan çocuklar ile Türkiye’de bulunmuş çocuklar Türk vatandaşıdır. 9. maddede

ise sonradan kazanılan vatandaşlığın yetkili makamın kabulü, evlat edinilme veya

seçme hakkının kullanılması şeklinde olduğu belirtilmektedir. Ancak dikkat çeken taraf

yetkili makamların vatandaşlık hakkını verirken göz önünde bulundurdukları

kıstaslardır. Bunlar kültürel olarak hazır olan kişilerin Türk vatandaşlığına kabulünü

emretmektedir. Kanunlara göre ergin ve ayırt etme gücünün bulunması, beş yıl ikamet

etmesi, yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmesi, tehlike teşkil edecek

hastalığının bulunmaması, iyi ahlak sahibi olması, yeteri kadar Türkçe konuşabilmesi,

3Suna Kili, A. Şeref Gözübüyük, Türk Anayasa Metinleri (Sened-i İttifaktan Günümüze), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2000, s.138.

4 http://www.tbmm. gov.tr/anavasa/anavasa61.htm erişim 24.05.2012

5 http://anayasa.gen.tr/1982ay.htm erişim 11.05.20126

geçimini sağlayabilecek durumda olması, milli güvenlik ve kamu düzenini bozacak

halinin bulunmaması şartları aranmaktadır. 6

Buradan da anlaşılıyor ki kültürel anlamda “Türk olmak, doğuştan olmaktan

fazla bir şeydir ve o kadar da kolay değildir; bir idraktir, bir heyecandır, bir gayrettir, bir

eğitim sürecidir.” Türk kimliğini kazanabilmek için anne ve babanın Türk olmasındann

öte ve bir takım değerlerin kişide karşılık bulması ifade edilmektedir.

Dünya tarihi açısından büyük etkisi bulunduğundan Türkler pek çok araştırmaya

konu olmuştur. Türk kelimesinin kökenine bakacak olursak, yaygın bir kanaate göre IV.

yüzyıldan itibaren görülmeye başlanmış olması bu kelimenin hazırlığı için bizi en az 4

ya da 5 asır geriye götürecektir. Çin kaynaklarına göre isimleri değişik birçok boy,

ancak büyük bir kültür birliği oluşturarak Türk adını almıştır. Yaklaşık olarak milattan

önce II. yüzyıldan itibaren isminin diğer bir anlamına uygun olarak “nizamlı, töreli ve

düzenli” anlamlarını ifade etmek için Türk Milleti kavramı oluşmuştur. Türk Milletinin

özelliklerini tanımlarken; terbiyeli, akıllı ve temiz kalpli, azimli ve hoşgörülü, tedbirli,

cesur, namuslu, yardımsever, teşkilatçı ve beylerine itaatkâr ve çok sağlam bünyeli

birbirine düşkün insanlar olarak söylenmektedirler. Nitekim Baykal gölü havalisinden

başlayarak Altaylar ve Orta Asya’dan itibaren Hazar denizi ve Karadeniz havzalarıyla

Ege denizi ve Tuna boylarına kadar olan geniş bir coğrafya asırlardan beri Türklerino

yaşadığı yerler olarak bilinir.

Orhun Abidelerinde, Bilge Kağan: “Ey Türk Milleti Kendine Dön!” uyarısını

yaptığında 8. Asır başları idi. Çin saldırıları ve hileleri ile sıkıntılı bir dönemden

geçildiği o günlerde Türk Milletinin kendine ait değerlerine döndüğünde kanının su gibi

akmayacağı, kemiklerinin dağ gibi yığılmayacağı, erkek çocuklarının kul, kız

çocuklarının cariye olmayacağı belirtilmektedir. Türk Milletinin yüce bir kültüre sahip

olduğunu ve kendisi kalmaya devam ettikçe, Çin milletinin hile ve sahtekârlıklarının

6http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2009/06/20090612.htm&main=http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2009/06/20090612.htm

7 Nevzat Kösoğlu, Milli Kültür ve Kimlik, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1997, s. 25.

8 Tuncer Baykara, Türklüğün En Eski Zamanları, Türkler 1. Cilt, Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss.277- 283.; İsmail Hami Danişmend, Türklük Meseleleri, İstanbul Kitabevi, İstanbul, 1976, s.7.

7

aldatıcılığından zarar görmeyeceklerini; Türk beylerinin Çin ismi (Kültürü)

almadıklarında ve dağınık yaşayan boylar Türk adı altında toplandığında, kendileri

kalarak tarihleri boyunca müstakil yaşamaya devam edeceklerini hatırlatır.9

Buradan anlaşılacağı üzere Türk tanımı ve kimliğinin kazanılması ancak etnik

yapıdan ziyade kültürel ve sosyal açıdan bir arada yaşama ve paylaşmanın

gerçekleşmesiyle olmaktadır. Din ve ırk temelinde bir millet tanımı yerine devletin

adını taşıyan, kurucu unsur ismi ile isimlenmiş ve tüm bunlardan daha önemlisi

kendisine Türk denilmesinden bir şikâyeti olmadığı gibi iradî olarak Türk devletine

sadakat besleyen kimse için de Türk tanımı kullanılabilir.

1.2. İSLAM

Sözlük anlamı; Arapça se-le-me kökünden türemiş, kurtuluşa ermek, boyun

eğmek, teslim olmak, teslim etmek, vermek, esenlik ve barış içinde olmaktır. İslam’ın

ilk etimolojisini yapan İbn Kuteybe (828-889), bu kelimeye boyu eğmek, irade ederek

uymak suretiyle barış içine girmek şeklinde açıklamıştır. Aynı şekilde İmam Eşari (873­

936), Allah’a tam teslimiyet, hükümlerine boyun eğme ve emirlerine uyma şeklinde

izah ederken; İmam Maturidi (863-944), ise kişinin kendini bütünüyle Allah’a teslim

etmesi, sadece ve tamamıyla O’na kulluk edip ortak koşmaması şeklinde tanımlamıştır.

Bu teslimiyette önemli olan asıl nokta bilerek ve isteyerek olmasıdır ki bu imanın

eyleme, amele geçişini sağlamaktadır. Terim anlamı ise Allah’a iman ve Hz

Muhammed’in Risâlet’ine tasdik ile insanların yeryüzünde refahlarını, ahirette

felahlarını içeren ilkelerin hepsinin doğru olduğuna inanmak; özgür iradesiyle

benimsemek ve kabul etmek suretiyle barış ortamına girmektir.10

9 Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2007, ss.11-20.; Erol Güngör, Tarihte Türkler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1995, s.32.; Ali Öztürk, Ötüken Türk Kitabeleri, MEB Yayınları, İstanbul, 1996, s.69. ; Cengiz Alyılmaz, Orhun Yazıtları, Türkler 3. Cilt, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss. 754-764.

10 Mustafa Sinanoğlu, İslam Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi c23, TDV Yayın Matbaacılık, İstanbul 2001, s.1.; Mevlüt Uyanık, İslam Bilgi Felsefesinde Kalbin Anlaması Gazzali Örneği, Araştırma Yayınları, Ankara2005, s.52.; İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük c2, “İslam Maddesi”, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2006, s.1438.

8

İslam’a göre ilk peygamber Hz. Âdem’in tebliğ ettiği din ile son peygamber Hz

Muhammed ve ikisinin arasındaki tüm peygamberlerin tebliğ ettiği din temel

nitelikleriyle aynıdır. Allah’a iman, Peygamberlik, Ahiret inancı hepsinde vardır.

Sadece yaşanılan bölge ve döneme göre değişen bazı kurallar dışında temel inanç

esasları ve genel prensiplerde değişme yoktur. Bütün peygamberler aldıkları vahyi

tebliğ etmişler ve yaşantıları ile birer ahlak abideleri olmuşlardır. Hz Musa’nın dinine

Yahudilik, Hz İsa’nın dinine Hıristiyanlık isimleri kendilerinden sonraları verilmiştir.

Onlar vahiyle aldıkları emirle, insanları imana ve kulluğa çağırmışlardır. Hz.

Peygamber’e gönderilen dinin ismi ise “Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize

nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam’ı seçtim.” (K.K. 5/3) mealindeki

ayet ile Allah tarafından verilmiştir.11

Aynı şekilde Kur’an-ı Kerim’de “İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti,

Yakup da öyle: “Oğullarım! Allah, sizin için bu dini (İslâm’ı) seçti. Siz de ancak

Müslümanlar olarak ölün” dedi.” (K.K. 2/132), “Yoksa siz Yakup’un, ölüm döşeğinde

iken çocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?” dediği, onların da, “Senin

ilâhına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek bir ilâha ibadet edeceğiz;

bizler O’na boyun eğmiş Müslümanlarız.” dedikleri zaman orada hazır mı

bulunuyordunuz?” (K.K. 2/133), “Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş

olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden

ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın ayetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk

görendir.” (K.K. 3/19), “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan

kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.”(K.K. 3/85), “Allah,

her kimi doğruya erdirmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak

isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah, inanmayanlara

azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir.” (K.K. 6/125) mealindeki ayetlerde de görüleceği

üzere Allah’a iman eden ve doğru yolda istikamet sahibi olan kimseler Müslüman ve

Mü’min olarak adlandırılır.

Allah’ın insanlar arasında ahlaki bozukluklar çıktığı farklı zaman dilimlerinde,

farklı mekânlarda, değişik olaylar sonrasında, farklı seçkin kişiler kanalıyla gönderdiği

11 Ömer Faruk Harman, Din ve Mahiyeti, İlmihal, c.1,TDV Yayınları, Ankara 2006, ss.1-10.9

ilkeler olan din, tamamen dünyevi bir olgudur. Tanrı-İnsan-Âlem ilişkilerini

düzenlemeyi hedef alır. Böylece tam bir teslimiyet ve tevazu ile insanların dünyada

ahlaki ve adil bir toplum düzeni tesis ederek, ebedi mutluluğu kazanmasına rehberlik

eder.12

Dünya hayatında adil ve ahlaki bir düzen kurmak ve erdemli bir toplum olmak

konusunda Fârâbî (874-950) el-Medinetül Fazıla’da ilk başkan kavramıyla ifade ettiği

peygamberlerin getirdikleri ilkelerin inananlarını ulaştıracağı en yüce mutluluktan

(Saadet’ül Kusva) söz eder. İnsanların mutluluğu elde etmeleri için birbirlerine

isteyerek ve haz duyarak yardım etmeleri gerektiğini, böyle olunca da erdemli ve

mükemmel bir toplum oluşacağını anlatır. Toplumu canlı bir bedene benzeten Fârâbî,

bu bedenin sağlıklı olması için tüm organların birbirine yardım etmesi gerektiğini13belirtir. Böylece toplum kurtuluşa ve mutluluğa erişecektir.

Din sadece imandan ibaret değildir. İman ve amel ilişkisi birbirini tamamlar.

Dinin temel akidelerini bilmek dindar olmak için kâfi değildir. “İmansız amel, riya ve

sahtekârlıktır. Amelsiz iman ise bir felsefi kanaat”14 olmaktan öteye geçmez. Bu

nedenle teorik hususları yani iman esaslarını bilmek yetmez, onları pratiğe aktarmak

gerek. Bu da özel anlamda İslamın şartlarının yerine getirilmesi demektir. Teori ile

pratiği bir araya getiren kişi, kamil insan olup, muhsindir, yani ihsan makamına

erişmiştir. 15

Cibril hadisi olarak bilinen Hadiste Peygamber Efendimiz kendisine sorular

soran Cebrail’e; İslam, Allah’a ve Peygamberine iman ve itaat, namazı dosdoğru

kılmak, zekât vermek, Ramazan orucunu tutmak ve Kâbe’yi haccetmektir şeklinde iman

12 Mevlüt Uyanık, Bilginin İslamileştirilmesi ve Çağdaş İslam Düşüncesi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2001, s.8.

13 Fârâbî, Kitâbü ’l Mille, Çev. Fatih Toktaş, Dîvân 2002/1, 12. Sayı, s.258., Ebu Nasr El Farabi, M abadı’ Ara A h l A lM adına A l Fadıla, Çev. Ahmet Arslan, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1990, ss.70-71.

14 Ali Fuat Başgil, Din ve Laiklik, Yağmur Yayınları, İstanbul 1979, s.95.

15 Mevlüt Uyanık, Aygün Akyol, İslam Ahlak Felsefesi, Elis yay. Ankara.2013, s.45-4810

amel birlikteliği ile cevabını vermektedir. İman ve amel birlikteliğinin ayrılmaz parçası

ve sonucu ise ahlaktır.16

1.3. MİLLET

Mille(t) kelimesi, “çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan, aralarında dil,17tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğu, ulus” şeklinde

TDK sözlüğünde yer bulmaktadır. Arapçada “ezberden yazdırmak, dikte etmek”

anlamındaki imlâl (imlâ) kökünden türeyen mille(t), işitilen ve okunan bir şeye

dayanması veya dikte edilmesi ve yazılması bakımından “din” karşılığında18kullanılmıştır, ayrıca kelimeye “izlenen, gidilen yol” manası verilmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de “Mille(t)-i İbrahim”19 tamlaması yine din anlamında

kullanılmaktadır. “İbrahim’in mille(t)inden, kendisine kıyan beyinsizden başka kim yüz

çevirir? Gerçekten biz onu dünyada seçtik, hiç şüphesiz o ahirette de Salihlerdendir.” (K

K 2/130), “Sen Onların mille(t)lerine (dinlerine) tâbi olmadıkça ne Yahudiler ne de

Hıristiyanlar senden asla hoşnut olmazlar. Herhalde yol Allah’ın yoludur! De; Şanım

hakkı için, sana vahiy ile gelen bu kadar ilimden sonra onların heva ve heveslerine

uyacak olursan, Allah’tan sana ne bir veli bulunur ve ne de bir yardımcı.” (KK 2/120)

ayetinde olduğu gibi İslam Mille(t)i, Yahudi Mille(t)i, Hıristiyan Mille(t)inden

bahsedebiliriz.

İslam Felsefe tarihinin siyaseti sistemleştiren filozofu Fârâbî (870-950), Kitab’ül

Mille’de; “Din (el-mille), İlk Başkanın (er-reîsü’l-evvel) toplum için tasarladığı şartlarla

sınırlanmış ve belirlenmiş görüşler ve eylemlerdir” der. Burada Fârâbî’nin Reisü’l-

Evvel’i şeriat koyan peygamberden başkası değildir. Bu da din ile eş anlamlı olup

16 Sünen-i İbni Mace Tercümesi ve Şerhi,Mukaddime c1, çev. Haydar Hatipoğlu,,Kahraman Yayınları, İstanbul 1982,s95-99; Hanifi Özcan, İslam Bilgi Kuramı, İs lam ’a Giriş, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 2007, s.38

17 http://www.tdk.org.tr/index.php?option=com gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.4fab83f89fe4a7.66037155; TDK Sözlüğü c2, "MilletMaddesi”, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1998, s. 1563.

18 Recep Şentürk, M illet Maddesi TDV İslam Ans. c30, TDV Yayın Matbaacılık, İstanbul 2005,s.64; Mevlüt Uyanık, Felsefi Düşünceye Çağrı, Elis Yay., Ankara 2012, s. 218.

19 K K 2/120,2/130, 2/135, 3/95, 4/125, 6/161, 16/123, 22/78,

11

mü’minlerin takip etmesi gereken yol anlamına gelir ki; son tahlilde dinden başka bir

şey değildir. Öyleyse; Hz. Âdem ilk insan ve ilk peygamber olmanın yanında ilk kural

koyucu Reis’ül Evvel’dir. Günümüze kadar olan tüm kırılmalara rağmen toplumsal

kuralların ve kurumların temelinde Cebrail (AS) vasıtasıyla alınan vahiyden yola

çıkılmıştır. Ancak bunlardan bazıları aslî şeklini koruyamamış, tahrif olmuş bazıları da20direk vahye dayanmadıkları için batıl din şeklinde nitelendirilmektedir.

İnsan, (zoon politikon) sosyal bir varlıktır. Ve yalnız yaşayamayacağından

dolayı bir arada olduğunda varlığını sürdürebilir. Böyle olunca sürekli birbirine

dayanmak ve güvenmek zorundadır ve sürekli bir ilişki içinde olduğundan dolayı

hayatlarını düzenlemek için kurumlar ve kurallar belirlemek zorundadır. Bu kurallar

dini ve sosyal düzenlemeler şeklindedir. İrâdî olarak bu düzenlemeleri kabul eden

fertlerin oluşturduğu toplumlar birlikte ve dayanışma içinde yaşarlar. Birlikte

yaşamanın nihaî amacı dünyada huzurlu ve müreffeh bir hayat ahirette ise es-se ‘âdetü’l-21kusvâ’ya (en yüce mutluluk) ulaşmaktır.

Osmanlılar da, Müslümanları tek mille(t), Gayri Müslimleri ise inandıkları din

ya da mezhep ismiyle tanımlanmıştır. Bu tasnif dil ve ırk esası dikkate alınarak

yapılmamıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan nüfus mübadelesinde de Türk ve22Rum oldukları belirtilen nüfus Müslüman ve Hıristiyanlardan oluşuyordu.22

Günümüz anlamıyla; Batı’da, Fransız İhtilâli’nden sonra ortaya çıkan “nation”

kelimesine dilimizde mille(t), ulus kelimeleri karşılık bulmuştur. Ülkemizde ise Fransız

İhtilâli’nden sonra; azınlıkların mille(t) kavramını (ulus) etnik kimlik olarak ön plana

çıkarıp Osmanlı’ya karşı ayrılık fikirleri geliştirdiği dönemde Türkçülük akımıyla

birlikte mille(t) kelimesi sosyolojik ve siyasal bir anlama sahip olmuştur.

20 Mevlüt Uyanık, Üç Tarz-ı Siyaset-Bir Üst Kimlik Tasarımı Olarak Türkiyelilik, Metropol Yayınları, , İstanbul 2003, ss.51,55.; Fârâbî, K itâbü’lM ille, Çev. Fatih Toktaş, Dîvân 2002/1, 12. Sayı, ss.268-271.

21 Fârâbî, K itâbü’l Mille, çev.: Toktaş Fatih, Dîvân 2002/1, 12. Sayı, s. 264.; Aygün Akyol, “Ahlak-ı Nasırî’de Ahlâk ve Siyaset İlişkisi Sevgi Erdemi Merkezli Bir Okuma”, Değerler Eğitimi Dergisi, sayı: 24, Aralık 2012, s.17.

22 Mevlüt Uyanık, Tarz-ı Siyaset-Bir Üst Kimlik Tasarımı Olarak Türkiyelilik, Metropol Yayınları, , İstanbul 2003, s.54

12

Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasında ve Cumhuriyet dönemi Türk

Milliyetçiliğinin fikri referanslarından biri olan Ziya Gökalp (1876-1924), Türkçülüğün

Esasları isimli eserinde Mille(t) kavramını anlamlandırırken muhtelif görüşleri sıralar,

Ona göre:

“Irkçı Türkçülere göre Mille(t) ırk demektir. Kavmî Türkçüler de, mille(t)i kavim zümresiyle karıştırırlar. Kavim, aynı anadan, aynı babadan çoğalmış, içine hiç yabancı karışmamış kandaş bir zümre demektir. Coğrafî Türkçülere göre, mille(t), aynı ülkede oturan halkların bütünü demektir. Osmanlıcılara göre mille(t), Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan vatandaşları içine alır. İslam Birliği taraftarlarına göre, mille(t), bütün Müslümanların mecmuu demektir. Fertçilere göre, mille(t), bir adamın kendisini mensup addettiği herhangi bir cemiyettir.”

Açıklamalarından sonra mille(t)in tanımını şu şekilde yapar:

“Bu ifadelerden anlaşıldı ki, mille(t), ne ırkî, ne kavmî, ne coğrafî, ne siyasî, ne de iradî bir zümre değildir. Mille(t), dilce, dince, ahlâkça ve güzellik duygusu bakımından müşterek olan, yani aynı terbiyeyi almış

23fertlerden mürekkep bulunan bir topluluktur.”

24Kurt Karaca , Gökalp’in tanımına benzer tanımında; “Mille(t), ortak dil, yurt,

soy, kültür ve tarih birliği gibi ayırıcı nitelikleri haiz, bağımsız olarak birlikte yaşama25bilincine varmış insan topluluğudur.” der. “Mille(t)e “son toplum şekli” denilebilir;

yani insanın toplumsal bir varlık olma yolunda vardığı son merhale “millet”tir.”26

Birbiri arasındaki ortak değerleri ile birlik oluşturan mille(t) sahip olduğu

birleştirici ortak değerlerini yitirdikçe çözülmeye başlayacak; çözülme sonucunda öteki

olunacaktır. Farklı dil konuşan bir mille(t) olmayacağı gibi farklı kültür öğelerinin bir

mille(t)in meydana gelmesinde temel etken olmayacağı açıktır. Ancak farklılıklar

çatışmadan uzak tutulduğunda zenginlik ve Ziya Gökalp’in önemle üzerinde durduğu

23 Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Türk Kültür Yayını, İstanbul,ty,ss.15-20

24 Prof. Dr. Fikret EREN, bu ismi müstear olarak kullanmıştır.25 Kurt Karaca, Milliyetçi Türkiye, Çınar Yayınevi, Ankara 1971, s.16.

26 Yusuf Bayraktutan, Türk Fikir Tarihinde Modernleşme, Milliyetçilik ve Türk Ocakları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996, s.9.

13

milli terbiyenin oluşmasında çok önemlidir. Mevlüt Uyanık, kültürleri birleştirmeyi

hedefleyen bir anlayış yerine, farklılıkları önemseyerek korunması gerektiğini söyler ve

içe kapanmadan, aykırı hallerden uzak durarak aidiyet duygusunun kazandırılmasının27milli terbiye olacağını ve ancak bu şekilde bir arada yaşanılabileceğini söyler. 27

1.4. MİLLİYETÇİLİK

Sözlük anlamında milliyetçilik, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Maddi ve manevi

açılardan millet ve ülkesinin çıkarlarını her şeyin üstünde tutma anlayışı, ulusçuluk,28ulusalcılık, nasyonalizm” şeklinde tanımlanmaktadır. İdeolojik anlamda millet

tanımındaki ortak kültürel birikim, coğrafya birliği, etnik yakınlıklar, siyasi ve tarihi

birlikteliklerle oluşan milletin siyasi, sosyal, dini, kültürel düşüncelerle yükseltilmesi ve

yüceltilmesi şeklinde tanımlanan milliyetçiliğin 1789 Fransız İhtilali’nin ardından

geliştiği kabul edilmektedir. Kısa sürede en etkili ideoloji haline gelen milliyetçilik

akımı ile dünya üzerindeki devlet örgütlenmelerinin çoğunun temelinde milliyetçilik

algısı hâkimdir. Her milletin “kendini mutlu kılacak veya mutluluğa götürecek” bir

davası vardır. Bu dava milli hedefler yanında, beşeri hedefler de tayin eder. Böyle

olunca da milletler kendilerine mutluluk ve yücelme yolunu gösteren bir ideolojiye

muhtaçtırlar.29

Doğup yetişkin olurken kendimizi, bir milletin bir ailenin ferdi, bir tarih ve bir

çevrenin parçası; bir ekonomik sistemin, bir terbiye tarzının, bir dilin, bir kültürün, bir

ahlak sisteminin gölgesi altında buluruz. Bunları benimser ve ömrümüz boyunca tesirini

hissederiz. Başka yerlere göç etsek, başka kültür daireleri içine girsek bile bu

aidiyetimizden kurtulamayız. Bütün bunların birçoğu irademiz dışındadır. Fakat

üzerinde doğduğumuz toprakları vatan yapma arzusu, konuştuğumuz dili en ileri

iletişim dili yapma isteği, ekonomik sistemimizi tüm dünyanın menfaati için

27 Mevlüt Uyanık, Din-Kültür ve Çağdaşlık 2004 Yılı Kutlu Doğum Sempozyumu Tebliğ ve Müzakereleri, Çağdaşlaşma, Değişme ve Dönüşme Tartışmalarında Sosyal Kimlikler Meselesi, Ankara, 2007,TDV Yayınları, s.76.

28http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.4fb7f6dd40dbb7.01514374; TDK Sözlüğü c2, “Milliyetçilik Maddesi”, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1998, s.1565.

29 S Ahmet Arvasi, Türk İslam Ülküsü 2, Türk Kültür Yayını, İstanbul 1980, s.300.; Azmi Özcan, Milliyetçilik Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi c30, TDV Yayın Matbaacılık, İstanbul 2005, s.84.

14

geliştirmeyi isteme başkadır. Ailemizi, milletimizi ve medeniyetimizi yüceltmek ve30adaleti gözetmek ancak milliyetçilik tanımına uygun düşmektedir.

Toplumu mille(t) kavramı etrafında kenetleyerek aynı ideal ve gelecek çağrısı ile

örgütleme çabasına milliyetçilik diyebileceğimiz gibi bir sonraki basamağı mille(t)in

kendi adını taşıdığı devletidir. Türk yurdunu ifade etmek üzere TÜRKİYE tabiri, önce

6. Asırda Orta Asya, 8-10. Asırda Hazar Denizi ve Macaristan bölgesi, 8-14 Asırda

Mısır ve Suriye ve nihayet 12. Asırdan sonra da Anadolu için kullanılmıştır. İsmi ile

anılan coğrafyaların vatan yapılması anlamına gelen Türkiye adı yabancılar tarafından

verilmiştir.31

Tarihte Türk milliyetçiliğinin varlığına dair verebileceğimiz çok sayıda örnek

buluruz. Örneğin; Hun Hükümdarı Çi-Çi’nin devlet politikasını milliyetçilik üzerine

kurması, Orhun Abidelerinde milli şuura sahip bir mille(t)e seslenilmesi, 1072 yılında

Divan-ı Lügati Türk adlı eserinde, dünyayı idare etmek için yaratılan bir millete Türk

adının Tanrı tarafından verildiğini ileri süren Kaşgarlı Mahmut’un (1008-1105)

hareketi, XI. yüzyılda Yusuf Has Hacip (1017-1077), Kutadgu Bilig için gururla Türkçe

olarak yazdım derken, XV. yüzyılda Ali Şir Nevaî’nin (1441 - 1501) Muhakemet’ül

Lügateyn adlı eserinde, Türk’ün Fars’tan, Türkçenin de Farsçadan üstün olduğunu32savunan görüşleri Türk Milliyetçiliğinin tarihsel kökenlerine örnek olacaktır. 32

Dündar Taşer’e göre; milli özellikleri ve değerleri yüceltmek, milli davranışları

korumak ve devam ettirmek, bunlara karşı olmayanlara saygı ve müsamaha33milliyetçiliktir. Yine bir başka tanımda İbrahim Kafesoğlu; “kişinin milletine sevgi ve

30 Remzi Oğuz Arık, İdeal ve İdeoloji, Devlet Kitapları, İstanbul 1969, s.59,60; Oğuz Çetinoğlu, Altaylardan Hira’ya Türk İslam Dostluğu, Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul 2011, s.111.

31 İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1985, s.3.

32 Yusuf Has Hacip, Kutadgu Bilig, Çev. Reşit Rahmeti Arat, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2008, s.69.; İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1985, ss.203-206.; Fuat Uçar, Üç Tarzı Siyaset Türkçülüğün Manifestosu Osmanlıcılık - İslamcılık - Türkçülük, Fark Yayınları, Ankara 2008, ss. 67-68.; Kaşgarlı Mahmud, Divânü Lugati’t Türk, çev. Seçkin Erdi, Serap Tuğba Yurteser, Kabalcı Yayınevi, İstanbul 2005, s. 11.

33 Taşer Dündar, Mesele, Burçak Ltd. Şti, İstanbul 1993, ss.47-49.

15

saygı hisleriyle” bağlanması, kederde ve sevinçte bir olması, yalnız sevmek değil

gerektiğinde hayat değerinde fedakârlık yapmayı milliyetçilik olarak tanımlar.34

Galip Erdem, Türk milliyetçilerinin, milletini kıyamete kadar yüceltme

görevinin olduğunu, demokrasinin milleti yüceltmede sadece bir araç olduğunu ve Türk

milletinin tarih boyunca değişik yönetim şekillerini denediğini ancak milletin varlık

davasının tehlikede olduğu durumlarda her türlü hürriyetin bağımsızlık ve dirlik adına35feda edilebileceğini söyler. 35

Aydınlar Ocağı’nda uzun süre görev alan Metin Eriş, kendisine Türk

milliyetçiliğinin dayanağının ne olduğu sorulduğunda şöyle cevap vermektedir:

“Türk Milliyetçiliği, farklı zeminlere çekilen yorumlarla ifadelendirmek istense de, esas itibariyle bir kültür milliyetçiliğidir. Neredeyse Genç Osmanlılardan Ali Suavi’ye kadar uzatılacak bu çizginin, yani Türk-İslâm anlayışının, zaman içerisinde gelişme zemini bulduğu ortam 1970 yılında kurulmuş olan Aydınlar Ocağıdır.Daha öncelere baktığımızda Türkçülerin önemli bir çoğunluğunun,İslâm diniyle Milliyetçilik arasında bir çatışmaya yol açmamağa, bir başka ifade ile Milliyetçiliği sırf ırkî bir temele dayandırmamağa gayret ettikleri görülür. Aydınlar Ocağının 1970 yılında kuruluşundan itibaren yönetiminde bulunduğum ve sorumluluğunu taşıdığım 1988 yılına kadar sürdürdüğü çalışmaların temel vasfı Kültür Milliyetçiliğidir... Her şeyden önce vurgulamak gerekir ki kültür, milleti millet yapan sosyal hayat tarzları ve değerlerinin mecmuudur. Bunların arasında din, dil, tarih, örf ve âdetler, dünya görüşü, sanat, hukuk, ahlâk, iktisat, edebiyat, coğrafya, vatan, ferdî davranışlar, kolektif düşünce ve tasarılar, giyim kuşam, barınma, soy birliği vb. sayısız unsurlar bulunur. Ama aralarında altı tanesi temel yapıyı teşkil ederler ki bunlar tarih, din, örf ve âdetler, dil, sanat ve dünya görüşüdür. Bu unsurlar bir araya geldiklerinde ise bir milletin duygu, düşünce, davranış, bilgi, sanat, beceri kalıpları ve birikimleriyle sosyal yapısı, kısaca hayat tarzı ortaya çıkar.”36

34 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, MEB Yayınları, İstanbul 1970, ss.9-10.

35 Galip Erdem, Suçlamalar 1,Töre Devlet Yayınevi, Ankara 1974, s. 117.

36 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c2, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, s.725; http://metineris.wordpress.com/duvurular/islamivet-ve-turkculuk/

16

1.5. SENTEZ

Tezimizin konusunun Türk İslam Sentezi merkezinde şekillenmesi bizi

kavramsal temellendirme yaparken sentez kavramını ele almak durumunda bıraktı.

Önceleri “Terkib” kelimesi kullanılması gündemdeyken “Sentez” kelimesi tercih

edilmiştir. Sözlük anlamı olarak sentez, yalından karmaşık olana, külliden cüziye,

zorunludan olasıya, ilkeden onun uygulanmasına, genel yasadan bireysel duruma,

nedenden etkiye, öncülden varılan sonuca giden düşünme biçimi, bireşim şeklinde ifade

bulduğu gibi “birbiri ile ilgili fikir ve düşünceleri aralarında bir bağ kurarak bir bütün37haline koyma” anlamına gelmektedir.37

Çalışma konumuz bakımından sentez kelimesiyle irtibatlandırılan kavramlar

Türklük ve İslamiyet’tir. İslam ve Türklük arasındaki özdeşleşme sonucu Türklük ve

İslamiyet’in sosyal ve manevi alanda bir olması, aynı anlama gelmesi şeklinde38tanımlanabilir. Bin seneden fazla bir zamandan beri Müslüman olarak yaşamış, bu dini

bütün varlığıyla benimsemiş, İslam’a gelecek saldırılara karşı bayraktarlığını yapmış

Türk Milleti, Türklükle - İslam’ı öylesine içselleştirmiş, bağlanmıştır ki, Batı

dünyasında Türk demek İslam demek, İslam demek Türk demek manasına alınmış,39anlaşılmış ve söylenmiştir.39

Bu fikir, Türklük ve İslam arasında mükemmel bir uyum olduğunu öngörür.

Buna göre, İslam’ı kabul etmek Türklerin kaderi olduğu; pek çok halkın İslam’a

kazandırılmasını sağladıkları için Türklerin dinin kalkanı ve kargısı oldukları belirtilir.

Bu akıma göre, Türk kimliği kendini ancak İslam içinde gerçekleştirebilirdi; İslam’ı

kabul etmeseydi, Türk kültürü bütünlüğünü korumakta zorlanırdı. “Sentez” akımı,

İslam’ın dini ve kültürel değerlerini Türk milliyetçiliğine eklemlemek isteyen

muhafazakâr bir milliyetçiliği de temsil eder. Cumhuriyet devrinde, “ırkçı” Türkçülerin

http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.4fca04656b2c06.82375325 (sentez maddesi); İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük c3, “Sentez Maddesi”, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2006, s.2733.

38 İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Aydınlar Ocağı Yayını, İstanbul 1985, s.162.

39 Ziya Gökalp, Türkleşmek İslamlaşmakMuassırlaşmak, Ayyıldız Matbaası, Ankara 1963,s.2.

17

bir kısmı hariç, bütün milliyetçilerin böyle bir sentezin daha doğrusu tarihte zaten

gerçekleşmiş olan bu sentezi korumanın peşinde oldukları söylenebilir.40

İslam dinini seçen Türk boyları sosyal, ekonomik, askeri ve idari yönlerde

olduğu gibi kültür konusunda da eski kadim mirasını bir kenara bırakmayı hiç

düşünmemiştir. Dil, edebiyat, sanat ve geleneklerinin İslam akaidine uygun hale

getirilmesinden başka bir değişim yaşamamışlardır.

1.6. AYDIN

Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver, öğrenimi, bilgisi

ve görgüsü olan kimse, şeklindeki sözlük anlamı olan aydın kavramı cumhuriyet sonrası

türetilen ve kullanılan bir kavramdır. Osmanlı Devleti döneminde bu kavramın karşılığı

olarak münevver kelimesi kullanılıyordu ki bunun da öncesi âlim ve ulema sınıfı idi.

Münevver ve aydın sözcükleri okumuşluğu, önyargılardan sıyrılmış eleştirel düşünceyi

ve bunların yanı sıra görgü sahibi olmayı da içermektedir. 41

Tezimizin konusu olan Aydınlar Ocağının üyeleri de Cumhuriyet dönemi

aydınlarına; devlet ve toplum ayrılığı yarattığı ve erken cumhuriyet döneminde

geleneksel değerlerden uzaklaşıldığı için eleştirel bakmakla birlikte yerli ve milli

endişeler taşıdıkları, çözüm yolunda kendilerine görevler düştüğünün farkında oldukları

için kendilerini “aydın” olarak nitelendirmişlerdir. Hatta ocağın kurulma aşamasında

isminin Münevverler Ocağı olmasını düşünmüşler ancak Aydınlar Ocağı olmasının42daha uygun olacağını kararlaştırmışlardır. 42

Erol Güngör, aydın olmanın bir çeşit meslek grubu olduğunu ve her mesleğin

kendine göre kurallarının, mükemmellik ölçülerinin, namusunun ve haysiyetinin olduğu

40 Etienne Copeaux, Türk Milliyetçiliği: Sözcükler,Tarih,İşaretler, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce c4, İletişim Yayınları, İstanbul 2002,ss.46-47.

41 TDK Sözlüğü c1, “Aydın Maddesi”, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1998, s.173;http://tdkterim. gov.tr/bts/ aydın maddesi, erişim 28/11/2012; Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2002, ss.195-214; İlhan Ayverdi, Misalli Büyük Türkçe Sözlük c1, “Aydın Maddesi”, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 2006, s.227.

42 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s. 11.

18

gibi aydın olmanın yani münevver olmanın ahlak ve dürüstlükten geçtiğini vurgular.

Aydın heyecanlı olmalı ancak heyecanı düşüncesini bulandırmamalıdır. Bu yüzden

aydın, sevgi ya da nefretini kimsenin emrine veremez. Aydın, sokaktaki insanlardan

fazla ve farklı şeyler bilen değildir Güngör’e göre. Aydın ile halkı ayıran nokta aydın

kişinin zihni terbiye ve düşünme metodu kazanmış olmasıdır. Gördüğü sıkıntı

karşısında bocalamadan sebep sonuç ilişkisini kurarak sıkıntının çözümünün de ötesini

düşünebilmelidir. Bütün bunları yaparken halkının inançlarından, kanaatlerinden

kopmadan ancak bilgiye araştırma ve ispatla ulaşmalıdır der. 43

Bu tanıma uymayan bazı aydınlar, Modernleşme ve Batılılaşmayı özdeş

görmelerinden dolayı kendi vatanlarında, kendi milletinin insanları arasında yabancı

oldukları ve kendilerini milletten kopardıkları dönemler olmuştur. Bu dönemlerde millet

dil birliğini, kültür birliğini ve manevi birliğini kaybetmiştir.44 Bu dönemi ve batıyı

yanlış anlayan aydınları Cemil Meriç şöyle eleştirmiştir:

“Eskiden aydınlarımızın en büyük kusuru Batı medeniyetini tanımamaktı. Bu yüzden Batıya düşmandılar. Şimdi Batıcılar, kendi memleketlerinin yabancısı. Yalnız kendi memleketlerinin mi? Üç kıtaya ferman dinleten bir ülkenin aydınları, batıyı tanımak zorunda değildiler. Avrupa’nın dramı başka bir kürede, başka bir iklimde oynanıyordu. İman şüpheyi nasıl anlardı? Teslimiyetin isyana bakışı idi bu. Olgun bir medeniyetin toy bir medeniyete bakışı. Apayrı temeller üzerinde yükselen iki kültür.”45

Aydın sorumluluğu taşıyan kişilerin hem kendi geleneklerini hem de farklı

kültürleri tanımaları gerekmektedir. Aydınlar Ocağı’nın ortaya koyduğu münevver tipi,

Türk milletinin geleceğini şekillendiren politikaları yürüten kadrolar olarak

tanımlanabilir. Bunun için aydınlar ocağı tarafından aydın olarak nitelenen kişi, her

şeyden önce milletini çok iyi tanıması, ihtiyaçlarına çözümleri üretirken “yerli ve milli”

olmanın önemini kavramış olması ve her konudaki dert ve sıkıntılarını yüreğinde

duymasını zorunlu kılar. Aydın, bunları yaparken çağdaş gelişmeleri takip, tespit ve

43 Erol Güngör, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Ötüken Yayınları, İstanbul 1996,ss 372-374,254.

44 Nahit Dinçer, Türkiye’de Kültür Buhranı, Kayıhan Yayınları, İstanbul 1988,s. 131.

45 Cemil Meriç, Ümrandan Uygarlığa, İletişim Yayınları,İstanbul 2008, s.62.

19

hesabını yapmalıdır. İnsanlık tarihinin sürekli bir mücadele ve savaş olduğunu ve bu

karakterin bugün de değişmediğini bilmelidir.46

1.7. MEDENİYET

Medeniyet, Arapçada şehir anlamına gelen “medîne” isminden Osmanlı

Türkçesinde türetilmiş bir kelimedir. Kültürleri ve dinleri ayrı olan milletler arasında

müşterek müesseselerin toplamına denir. Bir millete mahsus değildir; bir millete ait

olan anlayış biçimlerine kültür denir. Bir ümmete mahsus olan da ancak din olacaktır.

Farklı kültür ve farklı dinlerin mensuplarının ortak bir medeniyet çatısı altında

toplanmaları mümkündür. Kültür ve medeniyet, insanoğlu var olduğu sürece imkânları47ve ihtiyaçları ölçüsünde varlığını koruyacaktır.

Kültür ve medeniyetin temel unsurunu insanın sosyal bir varlık olması oluşturur.

Birlikte yaşayan, yardımlaşan, insana özgü bir olgu olan medeniyetin kurulabilmesi

için çok uzun sürelere ve birbiri üzerine eklemlenmiş kültürel dokulara ihtiyaç vardır.

İnsanların tercihleri, kendilerine özgü ve ihtiyaçlarına göre şekillenmiş olmalıdır.

İnsanlar varlığını devam ettirebilmek için diğer insanlara ihtiyaç duyarlar. Ev

idaresinden dünyanın idaresine kadar birlikte yardımlaşarak ve iradi olarak iyiliği48düşünerek birlikte olmaları gerekmektedir.

Kültürün tanımının medeniyet tanımı için ön şart olduğunu düşündüğümüzde

kültür nedir sorusuna; hayatta kalma içgüdüsü, besin bulma, barınma, üreme,

düşmanlardan korunma ihtiyaçları yeni davranışlar geliştirme ve icatlar yapmak cevabı

verilebilir. Kültür, varlığını mensuplarının işbirliğine, muhtelif meslek ve sanat

46 Seyyid Ahmet Arvasi, Türk İslam Ülküsü 2, Türk Kültür Yayını,İstanbul 1980, ss.279.280.; Taner Timur, Osmanlı Kimliği,İmge Kitabevi,Ankara 2000,s.30.

47 Ziya Gökalp, Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri 1, MEB Yayınları, İstanbul 1992, ss.236-237.; Yılmaz Özakpınar, Kültür ve Medeniyet Anlayışları ve Bir Medeniyet Teorisi, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1997, s.42..; Hilal Görgün, Medeniyet Maddesi, TDV İslam Ansiklopedisi c28, TDV Yayın Matbaacılık, İstanbul 2003, s.296.

48 Aristoteles, Politika, çev.: Mete Tuncay, Remzi Kitabevi, İstanbul 1975, s. 206.; Fârâbî, El-M edînetü’l Fâzıla, Çev. Ahmet Arslan, Kültür Bakanlığı, Ankara 1990, s.69.; Aygün Akyol, “Ahlak-ı Nasırî’de Ahlâk ve Siyaset İlişkisi Sevgi Erdemi Merkezli Bir Okuma”, Değerler Eğitimi Dergisi, sayı: 24, Aralık 2012, s.17.

20

sahiplerinin ahenkli bir şekilde çalışmalarına, ya doğrudan doğruya veya “bilvasıta”

birbirine yardım etmelerine borçludur. 49

“Beşeri ilimlerde kültür, kısaca bir milleti yaşatan maddi- manevi güçler bütünü diye tarif edilebilir. Dil, inanç, hukuk, sanat, tarih birliği şuuru, örf ve geleneklerle, bunların maddi sahalardaki yansımaları, bir kültürün müşahhas unsurlarıdır. Maddi olsun, manevi olsun, kültür belirtilerinden, çeşitli milletlerce ortaklaşa benimsenen özellikler, topluca medeniyeti meydana getirir. Anlaşılacağı üzere, kültür topluluklara mahsus değerler birliği olduğu hâlde medeniyet, evrensel kabul gören unsurların toplamıdır. (dinler, bazı felsefî düşünceler, teknik âlet ve vasıtalar gibi) Tarihte 3500 yıldan beri yaşamakta devam eden bir Türk milletinin varlığı gerçek ise, bunun, kendine has dil, din, hukuk, sanat, ahlak ve gelenek vb den kurulu bir de kültürü olacağı tabiidir. Zira her millet bir kültürü ve her kültür bir milleti temsil eder.”50

Bilge Kağan, Orhun Abidelerinde: Türkoğlu! Üstte gök çökmedikçe, altta yer

delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir? Sözünü törenin, manevi kültürün

sağlamlığına güvenerek söylemiştir. Aynı düşünce, Selçuklu ve Osmanlı’da “Devlet-i

Ebed Müddet” ve Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından

“Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” sözlerinde yine manevi

kültürümüzün sağlamlığına olan güvenle söylenmiştir. 51

Kültürün kaynağının dini inanış ve ahlak anlayışında olduğunu söyleyen

Mehmet Kaplan; Türk Milletinin, İslam sayesinde yüksek bir medeniyet dairesine52girdiğini ve bu medeniyete değer kattığını hatırlatır. Buraya kadar medeniyetin

oluşması için gerekli olan kültürel kodlardan teorik olarak söz etmeye çalıştık. Ancak

günümüzde medeniyet algısı, batı dışında hayatiyetini devam ettirebilen, hükmünü

yürütebilen başka bir medeniyet algısını kabul etmemektedir. Bu noktada bir tek batılı

49 Mümtaz Turan, Kültür Değişmeleri Sosyal Psikoloji Bakımından Bir Tetkik, Çamlıca Yayınları, İstanbul 2010, s.43.

50 İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Aydınlar Ocağı Yayını, İstanbul,1985, s.42.

51 Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2007, s.17; Ali Öztürk, Ötüken Türk Kitabeleri, MEB Yayınları, İstanbul 1996, s. 137.

52 Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, Hareket Yayınları, İstanbul 1970, s.58.

21

bir anlayış ve batılılaştırılmaya çalışılan diğer kültürler var. Bu durumda toplumların

kendi kültürel arka planlarına uygun bir yapı geliştirmesi nasıl mümkün olacaktır sorusu53zihnimizi meşgul etmektedir.

Kültürlerin paradigmalara, medeniyetin ise bilimsel devrimlere benzetilerek;

milletlerin kültürlerinin birleşerek karşılıklı etkileşimi ile geçerli paradigmayı bir başka

deyişle baskın paradigmayı ortaya çıkardığı ve diğerlerini pasifleştirdiği söylenebilir.

Thomas Kuhn; rakip paradigmalardan söz ederken baskın paradigmanın diğerini pasif

hale getirdiğini ancak rakipsiz ya da alternatifsiz bir paradigmanın olmayacağını söyler.

Buradan dünya üzerinde sadece bir medeniyetin olabileceği anlamı çıkmamalıdır.

Medeniyeti belirleyen kültürlerin birleşmesi, etkileşmesi ve baskın olanın diğerlerini

içinde barındırmasıdır. Her topluluğun kendine has kültürünün diğer kültürler ile

kurduğu bağlardan, etkileşimden sonra ne kadar kendisi kaldığı önemlidir. Türk

Kültürü, Arap Kültürü, Fars Kültürü, İslam Medeniyetinin temelini oluştururken, kendi

aralarındaki farklılıkların çatışmadan devam etmesi önemlidir.54

Gökalp, kültürün yerliliğine karşılık, medeniyetin evrenselliğinden söz ederek,

kültürün milletin dini, ahlaki, hukuki, akli, estetik, dil, ekonomi ve teknolojik hayat

düzeni olduğunu belirtir. Medeniyet ise, birçok milletin sosyal hayatlarının birleştiği bir

üst çatıdır. Avrupa ve Amerika medeniyet dairesinde bütün Avrupalı milletler arasında

ortak bir Batı Medeniyeti vardır. Bu medeniyetin içinde birbirinden ayrı ve kendileri

olmak üzere bir İngiliz, bir Fransız, bir Alman kültürü vb. vardır. Ayrıca milletlerin

dinle ilgili bilgilerde, sosyal bilimlerde, ahlak, hukuk, dil, estetik, kısaca hayatın her

alanında elde ettiği varlıklarının bütününe ve etkileşimine medeniyet dendiğini belirtir.

Medeniyet anlaşılabilir ve sürekli bir inceleme alanıdır. Değişik milletlerin farklı

53 Mustafa Çalık, Milli Kimlik, Milliyet, Milliyetçilik, Cedit Neşriyat, Ankara 2009, s.198.; Mevlüt Uyanık, —Çağdaş İslam Düşüncesinde Tarihsellik ve Evrensellik Sorunu”, Kur’an’ın Tarihselliği ve Evrenselliği, ed.: Mevlüt Uyanık, Fecr Yay., Ankara 2011, s. 134,135.

54 Thomas S. Kuhn, Bilimsel Devrimlerin Yapısı, Çev.Nilüfer Kuyaş, Kırmızı Yayınları, İstanbul 2006, ss.97-111. ; Gökalp, Ziya, Türkçülüğün Esasları, Türk Kültür Yayını,İstanbul,ty,ss.34-38.

22

eylemlerinin ortak bir zeminde ürüne dönüştürülmesidir. Kısaca medeniyet barındırdığı

kültürlerin, inançların ve değerlerin ete kemiğe bürünmesidir. 55

Medeniyetlerin, ruh temelini bir inanç sistemi ve toplumsal temelini ise inanca

bağlı ahlak sistemi oluşturur. Böylece milletler inançları ve ahlak sistemleri temelinde

devlet ve sosyal kurumlarını düzenleyerek, eserlerini ortaya çıkaracaklardır. Kendini

güven içinde hisseden toplum ruh enerjisi ile medeniyetini kalıcı kılmak için eserlerini

bırakır. Batı medeniyetinin üç temel esası olduğunu söyleyen Yılmaz Özakpınar,

bunların birincisinin Hıristiyanlık, ikincisinin Yunan ve Roma medeniyetlerinden gelen

ve Hıristiyanlığa karışan Pagan ögeler, üçüncüsünün ise hümanizm ve uzantısı

bireyciliktir der. Böyle olunca bu medeniyetin inanç sisteminin temelinde Sekülarizm

olmaktadır. Bunun pratikteki anlamı ise dini gündelik hayatın (dünya) dışında tutmaktır.

Aydınlar Ocağı, Türk İslam Medeniyeti’nin, Batı Medeniyetinden daha köklü olduğunu,

İslam dünyasının; Türk milleti önderliğinde tekrar Türk İslam medeniyetinin

yükselmesi gerekliliğini savunmaktadır. Türk İslam Sentezi fikrinin bu medeniyet

hamlesinin önemli bir ayağı olduğunu belirtir. 56

55 Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Türk Kültür Yayını, İstanbul, ty, ss. 27-28; Ziya Gökalp, Hars ve Medeniyet, Elips Kitap, Ankara 2007.s.16; Mevlüt Uyanık, Said N ursi’nin Medeniyet Tasavvuru, Köprü Dergisi, sayı118, s.12.

56 Yılmaz Özakpınar, Kültür ve Medeniyet Anlayışları ve Bir Medeniyet Teorisi, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1997, ss.46,51,60.123.

23

BÖLÜM 2- TARİHSEL SÜREÇ

Aydınlar Ocağı’nın bir siyasi tez olarak ortaya koyduğu temel fikir Türk İslam

Sentezi’dir. Bu kavramın anlaşılması için tarihsel arka plana da değinmek

gerekmektedir. Tezimizin bu bölümde Türklerin İslam ile tanışmaları ve eski kültürleri

ile yeni kültürleri arasındaki kurdukları bağın yapısını değerlendireceğiz. Din olarak

kabul ettikleri İslam’a aykırı olmayan toplumsal dokusunu devam ettirirken diğerlerini

İslam’a göre düzenlemesiyle oluşan yeni kültür hamlesini analiz edeceğiz.

X. Asırda başlayan bu medeniyet değişimi, Türk İslam medeniyeti olarak

asırlarca devam etmiş girilen yeni medeniyet dairesine güçlü Türk töresi ve

geleneklerinin sunduğu katkılar kısa zamanda hissedilmiş ve kabul görmüştür. Tüm bu

sebeplerle Türk İslam Sentezi olarak sunulan medeniyet algısının anlaşılabilmesi için

Türklerin Müslüman olmasıyla başlayan tarihsel arka plana tezimizin elverdiği ölçüde

değinmek istiyoruz.

2.1. İSLAMİYET İLE TANIŞMA VE TÜRK İSLAM SENTEZİ’NİN OLUŞUMU

Milletlerin hayatında yeni bir dini kabul etmek ve yeni bir medeniyet dairesine

girmek önemli kırılmaları veya sıçramaları beraberinde getirmektedir. Yeni bir din, yeni

bir anlayış ve kültürün kendi kültürüne taşınmasıdır. Ancak inanç, yaşantı ve düşünce

değişikliği şeklinde gerçekleşen bu yeni durum Türk milletinin bünyesini sarsmamış,

düşünce ve yaşam anlayışında gerilemeye sebep olmadığı gibi hemen her alanda büyük

bir sıçramaya da neden olmuştur. Artık aynı imana sahip farklı milletlerin ortak

idealleri ve ortak ölçüleri vardır. Günlük yaşantı, sanat, eğitim, mimari, iktisat ve tüm

sosyal yapıda coğrafyadan veya gelenekten kaynaklanan nüansların olmasına rağmen57değerler ve olgular aynıdır.

Türk Milleti, tarih boyunca, çevrelerinde etkilendikleri dinleri kabul etmiştir. V.

asrın sonralarında Tabgaçların Budizm’i kabul etmeleri, Uygurların IIX. asırda

57 Osman Turan, Türkler ve İslamiyet, Türkler c4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss290-291.; Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, İstanbul 1991,Ötüken Yayınları,ss.47,48.

24

Manihaizm’e ve Budizm’e geçmeleri bu duruma örnektir. Yine Museviliğin bir kolu

olan Karaim mezhebinden Yahudiliği ve Ortodoks mezhebinden Hıristiyanlığı kabul

eden Bulgarlar ve Katolik Mezhebinden Hıristiyanlığa geçen Macarlar gibi bir kısım

Türk Boyları din değiştirmişlerdir. Türklerin Müslüman olmaları sürecini hızlandıran

etmenlerin başında eski Gök Tanrı inancı ile İslam arasında bir çatışmanın olmaması

gösterilebilir. Nitekim Allah’ın zat ve sıfatları ile Tanrının zat ve sıfatları arasındaki

benzerliğin olması çok önemlidir. Bu yüzden zamanın en üstün medeniyetine topluca ve58süratle girmişlerdir.58

Eski inançlarında Peygamber kavramının olmaması İslam Peygamberi Hz

Muhammed’i kabul etmelerini kolaylaştırmıştır. Ayrıca Hz Peygamberin Türkleri

tanıması ve onlara saygı duyulmasını tavsiye etmesi59 aradaki muhabbeti artırmıştır. Hz

Peygamber’in ve Arapların Türkleri tanımaları, Türklerin İpek Yolu’nu ellerinde

bulundurmaları, ticarete etkileri ve Göktürk Devletinin sürekli Sasani’lerle olan

mücadeleleri nedeniyle olduğu düşünülmektedir. Ancak zayıf diye nitelendirilebilecek

hadisler için Arap toplumunun Türkler hakkındaki duygularının ifadesi gözüyle

bakılması da Türklerin Arap toplumunda uyandırdığı izlenimi göstermesi açısından

önemlidir. Türklerin Müslüman olmaları süreciyle ilgili olarak Türk Milletinin baskı ve

zorlama ile Müslümanlaştırıldığı iddiası da söz konusudur. Bu konu o dönemin siyasi,

sosyo-ekonomik ve kültürel şartları da göz önünde bulundurularak çok titiz bir şekilde

incelenmesi gereken bir husustur. Çünkü bu konuda İslam’ın kılıç zoru ile yayıldığı

iddiası karşısında İslam düzeninin fethedilen topraklarda hâkim kılınması ve devletinin

topraklarını genişletme amacıyla cihat olgusu ön plana çıkmaktadır.60

58 İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Aydınlar Ocağı Yayını, İstanbul 1985, ss. 159,161.

59 Hz. Peygamber’in Türkler hakkındaki hadisleri ve konu ile ilgili bölümler için bakınız. İsmail Hami Danişment, Türk Irkı Niçin Müslüman Oldu, Burak Yayınevi, İstanbul 1994; İsmail Hami Danişment, Türklük Meseleleri, İstanbul Kitabevi, İstanbul 1976; Nesimi Yazıcı, İlk Türk İslam Devletleri Tarihi, AÜ İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1992;Zekeriya Kitapçı, Orta A sy a ’da İslamiyet ve Türkler, Yedi Kubbe Yayınları, Konya 2004; Zekeriya Kitapçı, Türkler Nasıl Müslüman Oldu, Yedi Kubbe Yayınları, Konya 2004; Zekeriya Kitapçı, Hz Peygamberin Hadislerinde Türkler, Yedi Kubbe Yayınları, Konya 2009

60 Osman Turan, Türkler ve İslamiyet, Türkler c4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss290-304.; Ahmet Yaşar Ocak, Türkler Türkiye ve İslam, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, ss.26-28.; Mevlüt Koyuncu, Türkler ve İslâm Dünyası Türkler c4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss336-351.; Seyyid Ahmet Arvasi, Türk İslam Ülküsü c1,Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul 2011, s93.; Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi c2, Turan Neşriyat Yurdu, İstanbul 1969, s136., Nesimi Yazıcı,

25

İslam Dini, Hz Peygamberin risaletinde vahşeti, maddî ve manevî eziyeti,

insanın insanı sömürmesini tam ve kesin olarak ortadan kaldıracak ruhî esasları ve

sosyal tedbirleri ortaya koymuştur. Adaleti, birbirini sevmeyi ve iyi muamele etmeyi,

anne baba ve tüm insanlara şefkat ve vefalı olmayı, komşuluk hakkını gözetmeyi

isterken cana kıymayı, hırsızlığı, namussuzluğu, yalanı ve kişinin kendisi için

istemediğini başkasına yapmamasını emretmiştir. Bir terbiye sistemi olan İslam Dini,

Türk Milletinin ruhuna, gönlüne, aklına hibetmiştir.61

İslam ordularının Emeviler döneminde, Maveraünnehir bölgesine girmeleri;

Göktürk Devleti’nin ikinci kuruluş dönemine rastlamaktadır. Kuteybe idaresindeki

İslam ordularının Türkistan’da göstermiş oldukları sert siyaset bir müddet İslam’ın

kabulünü geciktirmekle birlikte Talas Savaşı sonrasında Abbasilerin, Emevilere göre

daha adil ve eşit yönetimi karşısında İslamiyet’e ilgi duyulmasını sağladı. Abbasiler

döneminde ordu içinde ve devlet idaresinde sürekli yükselen Türk varlığı; Türk

milletinin İslamlaşma sürecini hızlandırmakla beraber devlet yönetiminde Türk

karakterinin öne çıkmasını sağlamıştır. İslamiyet’in Türkler arasında yayılmasında en

önemli etmen mutasavvıf Türk dervişlerinin Türkistan’da İslamlaştırma faaliyetleri ve

ticari ilişkiler sayesinde kurulan yakınlık olarak gösterilmektedir ki bunun sonucunda

Müslüman Türk varlığı; 960 yıllarında Karahanlılar Devleti Türkistan’da hüküm süren

ilk Türk İslam devletini kurmuş olacaktır. Bundan sonra İslamiyet Türkler arasında

hızla yayılmaya başlamış ve yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur.62

Kimi zaman küçük gruplar halinde kimi zaman ise büyük kalabalıklar halinde

İslam Dinini kabul eden Türk Milleti, bu dönemde İslam coğrafyasını siyasi bakımdan

birçok devletlere bölünmüş, fikri ve mezhep mücadeleleri had safhaya ulaşmış bir halde

İlk Türk İslam Devletleri Tarihi, AÜ İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1992, s13.; Zekeriya Kitapçı, Yeni İslam Tarihi ve Türkler c.2, Yedikubbe Yayınları, Konya 2005, ss.59-64.; Malik Fazlur Rahman, Ana Konularıyla Kur’an, çev. Alpaslan Açıkgenç, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 1996, s.123.

61 Yılmaz Özakpınar, Kültür ve Medeniyet Anlayışları ve Bir Medeniyet Teorisi, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1997, s130.

62 Ahmet Yaşar Ocak, Türkler Türkiye ve İslam, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, s.31.; Osman Turan, Türkler ve İslamiyet, Türkler c4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss293-297.; Yılmaz Boyunağa, Dost ve Düşman Gözü İle Türk İslam Sentezi, Yağmur Yayınevi, İstanbul 1970, ss181-184.; Nesimi Yazıcı, İlk Türk İslam Devletleri Tarihi, AÜ İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1992, ss. 11,12.

26

buldu. Bir taraftan İsmaililer ve Şia ile uğraşırken bir taraftan da saldırıları hiç

kesilmeyen Bizans İmparatorluğunun baskısı altında olan Abbasilerin bu karışıklıkları

önleyecek kadar güçleri bulunmamaktaydı. İslam medeniyetine taze kan olan

Gaznelilerden sonra Selçuklular içerde siyasi birliği sağlamış, anarşiyi önlemiş ve

sürekli saldırı halinde olan Haçlılara ve Moğollara karşı İslam coğrafyasını korumak

görevini üstlenmiştir. Müdafaaya geçen İslam medeniyeti bu yeni ruh hamlesi ile ilk

asırdaki cihad düşüncesiyle tekrar taarruza geçmiştir. Anadolu’nun fethi Türkistan’dan

gelen Müslüman Türkler için girdikleri yeni medeniyet dairesi içinde yeni bir vatan

ideali ve Cihan hâkimiyeti düşüncesinin İ’lay-ı Kelimetullah fikrine dönüşmüş hali idi.63

Karahanlılar ve sonrasında kurulan bütün Türk Devletlerinde ve beyliklerinde

diğer Müslüman devletlerden farklı özellikler belirir. Hükümranlık anlayışı, askeri

karakter ve düzen, toprak rejimi, sosyal haklar ve ahlaki kurallar, dini yaşayış ve kısaca

Türk Töresi dediğimiz kültürün, İslamlaşması Türk milletine has bir çerçevede

olmuştur. Orta Asya’da geleneksel kültürü içinde yaşayan bu güç, İslamiyet’le

müşerref olunca yeni bir kuruluşa adım atmış olur. Gür bir imanla, diri bir güçle kısa

zamanda İslam dünyasının yükünü ve ülkülerini omuzlamıştır. Karahanlılar, Gazneliler,

Selçuklularla sürekli olgunlaşmış. İslam öncesindeki Cihan Devleti ülküsü, Allah’ın

adını ve adaletini yeryüzüne yaymak olan Nizam-ı Âlem fikri varlık gayesi olmuştur.

Bundan dolayıdır ki Türk Hakanlarına “Zıllullah fi’l-arz” denilmiştir. Bu Aydınlar

Ocağının siyaset sahasındaki önerileri bakımından da önemli bir unsur olarak karşımızaçıkar.64

Medeniyet dairesindeki her milletin kendine has kabiliyetleri ve üstünlükleri

medeniyetin zenginliğidir. Böyle olunca Türk Milleti, Müslüman olmasıyla sadece

63 Ziya Nur Aksu, Dündar Taşer’in Büyük Türkiye’si, Kutluğ Yayınları, İstanbul,1976, s.118.; Osman Turan, Türkler ve İslamiyet, Türkler c4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss.290-304.; Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1991, s. 69.; Nesimi Yazıcı, İlk Türk İslam Devletleri Tarihi, AÜ İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1992, ss.21-24.; İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Aydınlar Ocağı Yayını, İstanbul 1985, ss.167,168.

64 Abdulkadir Donuk, Türk Devlet Anlayışının Tarihi Devamlılığı - Türk Münevverlerin Müşterek Fikir ve İman Zemini, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 1988, s.9.; Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, Ötüken Yayınları, İstanbul1991, s.20.

27

kendi tarihini değil dünya tarihini etkileyecek büyük olayların başlangıcını sağlamıştır.

Yani Türklerin Müslüman olması sürecine iki yönden bakmak gerekmektedir. Birincisi

Türk milletinin İslam dinini kabul ettikten sonra yaşantı, düşünce ve inançlarındaki

değişikliklerdir. İkincisi ise İslam âleminin ve dünyanın, Türklerin Müslümanlığı ile

elde ettiği kazanımlardır.65

İslam coğrafyasında Abbasi Halifesi Mu’tasım zamanından itibaren Türk askeri

varlığının gücü kendini belli etmeye başlamıştı. 1055 yılında Bağdat’a giren Tuğrul

Bey, Şii Büveyh oğullarına ve diğer tehditlere karşı İslam dünyasının birliğini sağlamak

için Abbasi Halifelerini himayesi altına almıştır ve halifelik makamının saygınlığına

dokunmamıştır. Daha sonraki süreçte, Selçukluların girdikleri bu medeniyete büyük

katkıları oldu. O zamana kadar yapılan tercüme hareketi ile elde edilen bilginin sistemli

bir şekilde eğitim kurumlarında öğretilmesi sağlandı. Nizamiye medreseleri ile bilimsel

sıçramaların önü açıldı. Böylece Sünni politik otoritesini yerleştirerek bunun bir devlet

politikası halini almasını sağladılar. Selçuklular Cihan Hâkimiyeti idealiyle Sünni İslam

düşüncesinin hamiliğini üstlenmiştir. Her türlü fikre karşı müsamaha gösteren ve genel

olarak farklı fikir akımlarına karşı tarafsızlığını koruyan Türk devlet geleneğine sadık

kalmalarına rağmen; yıkıcı olarak nitelendirdiği fikir ve hareketleri ezmekten

çekinmemişlerdir. Özellikle Moğol istilasından sonra büyük yara alan İslam

Medeniyeti, Selçukluların her alanda yaptıkları hamlelerle güçlenmiştir. Daha sonraki

Atabekler ve beyliklerde miras aldıkları geleneğe uymuşlardır. Hatta Selçukluların

kurdukları birçok kurum geliştirilerek Osmanlı Devletinin yıkılışına kadar

sürdürülmüştür.66

65Osman Turan, Türkler ve İslamiyet, Türkler c4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss2.90-291.; Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler,İstanbul,1991,Ötüken Yayınları, ss47,48.; Osman Keskioğlu, İslam Dünyası Dün ve Bugün, Ankara Üniversitesi Basımevi, ss51,52.; İbrahim Kafesoğlu, Türkiye’yi Bugünkü Şartlara Getiren Tarihi Gelişme - Ülkemizi 12 E ylü l’e Getiren Sebepler ve Türkiye Üzerindeki Oyunlar, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1984, s.41.; Mustafa Erdem, İslam ve Milli Bütünlük Tartışılan Değerler Açısından Türkiye, TDV Yayınları, Ankara 1996, s.234.; İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Aydınlar Ocağı Yayını, İstanbul 1985, s.188.

66 Yılmaz Boyunağa, Dost ve Düşman Gözü İle Türk İslam Sentezi, Yağmur Yayınevi, İstanbul 1970, ss.14-16.; Etienne Copeaux, Türk Tarih Tezinden Türk İslam Sentezine, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2000, s.69.; Erol Güngör, Tarihte Türkler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1995, ss.169,170.; Osman Turan, Türkler ve İslamiyet, Türkler c4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss.290-304.; M Ertuğrul Düzdağ, Yakın Tarihimizde İslam ve Irkçılık Meselesi,Kaynak Yayınları, İstanbul 2006, s.100.; Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, İstanbul 1991, Ötüken Yayınları, ss.67-70.; İsmail Hami Danişmend, Türk Irkı Niçin Müslüman Olmuştur, Okat Yayınları,İstanbul 1959,

28

Türk İslam Sentezi önce düşünce alanında oluşmaya başladı.“Beyt’ül Hikme”

çevirileri ile oluşmaya başlayan aklın öne alınması, Türklerin Müslüman olmalarıyla hız

kazandı. Farabi, İbn Sina İslam Felsefesinde hala zirvede olan iki Türktür. İmam Azam

Ebu Hanife ve öğrencileri, İmam Maturidi, El Birunî, Yusuf Has Hacip, Zemahşeri, İbn

Heysem, Ali Kuşçu, İmam Gazali, Nizamülmülk, Hoca Ahmet Yesevi, gibi birçok deha

ilim sahasında Türk İslam Sentezi oluşumunu sağlayan altın nesildi.67

Aydınlar Ocağı Başkanı Süleyman Yalçın, Milliyetçiler IV. Büyük İlmi

Kurultayında Türk İslam Sentezini şöyle anlatmaktadır:

“Orta Asya’daki Türkün gönlüne düşen bu iman ateşi, sayısız insanlık, ilim ve ahlak örnekleriyle onu Batıya sevk etmiştir. Asırlar süren bu feyizli yolculuk, İslam’ın yeni iklimlere yayılması, Nizam-ı Âlemin korunması ile Türk’e yeni devletler, vatan ve medeniyetler kazandırmıştır. Türk boyları ve kavmi, İslam öncesi bazı adet, örf ve geleneklerini de İslami hayata uydurarak asırlar boyu yeni ve kendine has bir kültürün temsilcileri oldular. Bu kültür ve medeniyet, Çin ve Hint içlerinden Avrupa ortalarına, Kırım ve Volga boylarından Kuzey Afrika’ya kadar uzanan çok geniş bir coğrafyada Türk’ün elinde 10 asra yakın bir zaman sergilendi. Bütün bu geniş zaman dilimi ve engin coğrafyada yaşanmış olan tarihi devre, Türk-İslam Tarihi, ondan kalan tarihi, kültürel ve medeniyet mirasına da Türk İslam Kültür ve Medeniyeti deniyor. Böylece İslam, Türkün hayatından, varlığından ayrılamayacak bir aslî vasfı ve Türkün şahsiyet yapısının öz unsuru olmuştur. Hıristiyan Batı Âlemi de Türk deyince Müslüman, Müslüman deyince de Türkü anlıyor, onu kastediyordu. Gerçekten Türkler dünya görüşü ve din olarak İslami seçtikten sonra. İslam, Türk insanı ve toplumunun ayrılmaz bir vasfı, parçası olmuştur. İslam’a girememiş Şaman kalmış veya Manihaizm, Yahudi veya Hıristiyan dinlerine geçmiş bulunan Türkler, Türk olma vasfını tamamen kaybetmiş bulunuyor.”68

ss.179-181.; İbrahim Kafesoğlu, Türkiye’yi Bugünkü Şartlara Getiren Tarihi Gelişme - Ülkemizi 12 E ylü l’e Getiren Sebepler ve Türkiye Üzerindeki Oyunlar, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1984, s.44.

67 İbrahim Kafesoğlu, Türkiye’y i Bugünkü Şartlara Getiren Tarihi Gelişme - Ülkemizi 12 E ylü l’e Getiren Sebepler ve Türkiye Üzerindeki Oyunlar, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1984, ss.41,43.; İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Aydınlar Ocağı Yayını, İstanbul 1985, ss. 177-183.

68 Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.195.

29

Müslüman olduktan sonraki Türk tarihini inceleyenlerin, Türklerin İslam dairesi

içinde yoğruldukları ve İslam’a uymayan hiçbir gelenek ve göreneği sürdürmediğini

göreceklerdir. Kısaca Türk kalabilmenin yolu Müslüman kalabilmekten geçmekteydi.

Türk Milletinin bayrağına yerleştirdiği hilal, medeniyetinin merkezi olarak inşa ettiği

mabetler, Türk İslam Sentezi idealini oluşturmaktadır. Türklerin, İslam toplumu içinde

öne çıkmasını ve hâkim unsur olmasını kabul etmeyenler, siyasi düşünceler ve kaygılar

ile Türk İslam Sentezi’ni eleştirmişlerdir. Tarihçiler, İslam’ı kabul etmeyen Türklerin,

Türklüklerini kaybettikleri ve Müslüman Türklerin ise İslam ümmeti içerisinde devlet

kuran ve idare eden millet oldukları üzerinde ittifak etmişlerdir.69

Bernard Lewis, “Hıristiyan Araplardan söz edilebilir; fakat Hıristiyan Türk,

tabiri saçma bir deyim gibidir. Bugün bile, laik cumhuriyetin kırk dört yılından sonra,

Türkiye’deki bir gayrimüslime Türk vatandaşı denebilir, fakat Türk asla.” diyerek

Müslüman uluslar içinde hiçbir kavmin Türkler kadar benliklerini İslam içinde

eritemediklerini ve ümmet içinde fedakârlık ve teslimiyet içinde olamadıklarını belirtir.

İslam öncesinden İslam sonrasına getirdikleri İslam’a uyan gelenekleri terk70etmediklerini ve İslam dairesi içine soktuklarını söyler.

İslam siyasi birliğini sağlamaya çalışan Selçuklular döneminde fethedilen

Anadolu; Horasan Erenleri ve Alperenler sayesinde Türkiye ismini almıştı. Aynı şekilde

Gazneliler sayesinde Hindistan ve Güney Asya’da İslamiyet hızla yayılmıştı. İman-amel

bütünleşmesini temsil edip ve her canlıya emanetullah gözüyle baktıkları için gittikleri

yerleri kısa zamanda İslam yurtlarına katıyorlardı. Fethedilen yerlerde yurtlanmanın

mabetler merkezinde kurulmasına özen gösteriliyordu. Böylece millet ve mabet

birlikteliği madde ve ruh birlikteliğini sağlıyordu. Mabetlerin çevresini ise medreseler,

69 Süleyman Yalçın, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.23.; Mevlüt Uyanık, Said N ursi’nin M edeniyet Tasavvuru, Köprü Dergisi, sayı118 2012, s.24.; Erol Güngör, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Ötüken Yayınları, İstanbul 1996, ss.144,145.

70 Bernard Lewis, Modern Türkiye ’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, ss.15,32.

30

hanlar, hamamlar, bedestenler, köprüler, çeşmeler, vakıflar, hastaneler, kaleler ile71yurtlandırıyorlar ve maddi unsurları tamamlıyorlardı.

Manevi anlamda ise gazilik, velilik, ahilik kurumları toplumu sürekli zinde

tutmuştur. Bir vücudun kılcal damarları gibi tüm yurdu saran bu kurumlar savaş

zamanlarında ordu içinde iman, kahramanlık ve gayretleriyle mücadele azmini

artırıyorlar; barış zamanlarında ise dağ başlarında, güvenliksiz geçitlerde, sınır

boylarında zaviyeler, tekkeler kurarak toprağı işleyip, güvenliği sağlıyorlar, bulunduğu

yerlerin imar ve kültür faaliyetlerini üstlenip, hikmet yolculuklarına devam72ediyorlardı.

Aydınlar Ocağı Başkanı Süleyman Yalçın, Milliyetçiler IV. Büyük İlmi

Kurultayında İslam Dininin, Türk Milleti için anlamını ve tesirlerini şöyle

anlatmaktadır:

“Türk insanı ve cemiyetinin, yaşanan hayatının merkez değeri, temel telakkisi "Lâilâheillallah Muhammedün Resullullah”ın getirdiği mesajdır. Bu mesajda hayatın başıboş ve manasız olmadığı, bilakis onun mukaddes bir emanet olduğu, onu verenin bu emaneti bir gün geri alacağı, hayatın zevk ve hazlarından, onların tatmininden önce kul olma ve kulluk vazifelerimizi yerine getirme uyarısı vardır. Hayatın her yaşı ve döneminde arzu ve hedeflerimiz değişik de olsa, değişmeyecek olan her dem ve davranışta, bunların hesabının verileceği bir din gününü düşünerek, Allah’ın rızasının aranması hatırlatılmaktadır. Bu mesajda insana imanın, ihlâsın, edep ve ölçünün, şuur ve dikkatin hâkim olduğu, iyi işler işleyen, güzel ahlakı hedefleyen bir hayat modeli vardır. Bu hayat modelinin değişik kademe ve görüntülerini, doğan bir çocuğun kulağına besmele ile okunan ezanda, çocuğun hayırlı evlat olma duasında, bir işe başlarken Allah’ın adını anmada, bir yere girerken sağ ayak, işe de sağ ele ile başlamada, anne-babaya hürmet ve itaatin manasında, bir toplulukla karşılaşınca selamlaşma adabında, zayıf, fakir ve muhtaçlara yardımda, helal kazanç, hayırlı iş ve sonuç talebinde, ezana, mabede,

71 Ahmet Kabaklı, M abed ve Millet, Toker Yayınları, İstanbul 1970, ss.9-22.; Erol Güngör, Tarihte Türkler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1995, ss. 170-172.; Erdoğan Merçil, Gazneliler Devleti Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1989, ss.93,94.; Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1991, s.70.; Nesimi Yazıcı, İlk Türk İslam Devletleri Tarihi, AÜ İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1992, ss. 111-113.; İbrahim Kafesoğlu, Türk İslam Sentezi, Aydınlar Ocağı Yayını, İstanbul 1985, ss.169,170.

72 Teoman Şaban Duralı, Omurgasızlaştırılmış Türklük, Dergah Yayınları, İstanbul 2010, s.79; Samiha Ayverdi, Milli kültür Meseleleri ve M aarif Davamız, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976, s.399

31

din adamına, cenazeye, hürmet ve kul hakkına dikkat etmede, komşusu aç iken tok olarak yatmanın doğru olmayışında, vatan için, din ve devlet için ölümün şehadet olmasında, kadın ve erkeğin aile mahremiyeti ve namusuna itina göstermede, kandil geceleri, bayram günleri ve ramazan aylarının faziletinde, camideki cemaatte, sünnet düğününde, ölüm geldiğinde dini vecibelerin icrasında ve mezara konma şeklinde bile hep aynı bütünün, üst üste sıralanmış, birbirleriyle bir zamanlar tam uyum halinde olan davranışları, kültür şekillerini görmüyor musunuz? Hep merkezde, “ Allah’tan başka ilah yoktur. Hz. Muhammed. Onun kulu ve resulüdür” inancının getirdiği

73Allah’a kul olma idrak ve gayretlerini tespit etmiyor muyuz?”

Aydınlar Ocağı üyelerinden Ahmet Kabaklı ise Hz Peygamber sevgisini

anlatırken; her milletten övgüler yazıldığını ancak Süleyman Çelebi’nin (1351 - 1422),

Türk İslam Sentezinin ulaştığı zirvelerden birini Vesîlet-ün-Necât (Kurtuluş Vesilesi)

ismini verdiği eserini Mevlid olarak bizlere sunduğunu söyler. Burada Hz

Muhammed’in (SAV) doğumu anlatılırken sanki Bursalı bir Türk hanımının çocuğunu

dünyaya getirmesi anlatılır. Hz Peygamber o kadar yerli ve millidir ki doğumu sanki bir

Türk çocuğunun doğumu gibi anlatılırken annesi Âmine hatunun durumu Türk adet,

eşya ve töresi ile anlatılır. Türk Milleti, böylesine samimi duygularla bağlandıkları74peygamberlerinin ismini ordusuna verirken bile saygıdan Mehmetçik demiştir.

Türk İslam sentezi olarak ifade edilen bu anlayışa tabi olan Türk Milleti, Maide75Suresi 54. ayetinde müjdelenen topluluğun kendisi olduğundan şüphe etmeden teslim

olduğu ve bu teslimiyetin mükâfatı olarak yaklaşık 1000 yıldır İslam dünyasının en

önemli unsuru olduğuna inanmaktadır.76 Osman Turan, Türk İslam Sentezi

düşüncesinde ırkçılık ve kavmiyetçiliğin olmadığını, Türklüğün, İslam inancı olmadan

73 Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.196,197.

74 Ahmet Kabaklı, M abed ve Millet, Toker Yayınları, İstanbul 1970, ss.9,11.

75 “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse (bilsin ki) Allah, sevdiği ve kendisini seven müminlere karşı alçak gönüllü (şefkatli), kâfirlere karşı onurlu ve zorlu bir toplum getirecektir. (Bunlar) Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar (hiçbir kimsenin kınamasına aldırmazlar). Bu, Allah'ın, dilediğine verdiği lütfudur. Allah'ın lütfu ve ilmi geniştir.”

76 Nesimi Yazıcı, İlk Türk İslam Devletleri Tarihi, AÜ İlahiyat Fakültesi Yayınları, Ankara 1992, ss35,36; Erol Güngör, Tarihte Türkler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1995,ss67-69; İsmail Hami Danişment, Türk Irkı Niçin Müslüman Oldu, Burak Yayınevi, İstanbul 1994,ss.160-167; Zekeriya Kitapçı, H z Peygamberin Hadislerinde Türkler, Yedi Kubbe Yayınları, Konya 2009, s.5.

32

düşünülemeyeceğini, İslam ve Türk’e düşman olanların, kuru bir milliyetçilik

propagandası yapmakta olduklarını bunun ise ancak “kuru ve muhtevası alınmış bir77milliyetçilik” olduğunu söylemektedir.

Selçuklular döneminde geniş fetih hareketleri ve kuruluş ile oluşumunu

tamamlayan sentez, Osmanlıların yükseliş döneminde kendine has medeniyetini

oluşturmaya başlamıştır. Aynı dönemlerde Orta Asya’da sentezin temsilcisi ise Timur

Devleti ve Hindistan’ın fethi ile kurulan devletler ve 16. yy başından 19. yy ortalarına

kadar devam eden Babür Devleti idi. Ancak en ihtişamlı çağ Osmanlı Cihan Devleti

döneminde görülmektedir. Selçukludan beri devan eden Haçlı saldırıları, savaşlar ve

onca sıkıntılara rağmen oluşturulan siyasi istikrar, üç kıtayı ve milyonlarca

kilometrekare üzerinde Müslim ve gayrimüslim tebaasını adalet ve yüksek değerlerle

bir arada yaşatabilmiştir. Farklı milletleri bir arada tutan ve cihan devleti dışında da

“Türk itibarı” oluşturan bu olgunluk döneminin kudretli temsilcileri ile eserlerini78vermeye başlamıştı. Süleyman Yalçın, buna Türk kültürünün sırrı olarak bakar ve bu

sırrın temsilcilerinin her devirde ve her coğrafyada inançlarının gereği olan eserlerini79serpiştirdiklerini söyler.

2.2. TÜRK İSLAM MEDENİYETİNİN GERİLEMESİ VE YENİLİK GAYRETLERİ

Osmanlı Devleti, kuruluş ve yükseliş dönemlerinde Türk İslam Medeniyeti için

tüm müesseselerini hazırlamış ve bir olgunluk dönemine girmişti. Devlet işlerinde

büyük aksaklıklar görünmüyor ve karşılaşılan sıkıntılar Cihan Devleti olgunluğu ile

çözülüyordu. Özellikle yükseliş döneminde medreselerde fen bilimlerine ağırlık

veriliyordu. Örneğin Fatih Sultan Mehmet döneminde fen bilimleri eğitimi zirveye

ulaşmıştı. Sürekli bir yenilenme ve mevcut durumu daha ileriye götürme geleneği,

77 Osman Turan, Türkiye ’de Siyasi Burhan ’ın Kaynakları, Nakışlar Yayınevi, İstanbul 1979, s.173.

78 Erol Güngör, Tarihte Türkler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1995, ss.148-160.; Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1991, s.20.; Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi c.2, İstanbul Matbaası, İstanbul 1969,s.1; Sezai Karakoç, Sütun c1, Fatih Yayınevi, İstanbul 1969, s.66.

79 Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.197.

33

yerinde sayma dönemine girdiğinde, meseleler birbiri üzerine eklendiğinde sıkıntılar

büyümeğe başladı. Osmanlı’nın yükseliş dönemindeki gelişmesi, Avrupa’dan daha hızlı

olduğu için kesin bir üstünlük söz konusu idi. Fakat bu gelişme hızı değişmeye

başladığında üstünlük eşitlenmeye ve sonrasında el değiştirmeye doğru yöneliyordu.

XV. ve XVI. yüzyıllarda Avrupa, Osmanlı Devletinin askeri ve siyasi gücünden80korkuyor ve sürekli araştırarak taklit ediyordu.

Osmanlı aydınları XVII. yüzyıldan itibaren işlerin yolunda gitmediğini ve

tıkanmaları fark etmiş, 1699 Karlofça Antlaşmasıyla ilk toprağını kaybettiğinde bu

yenilginin teknik sebeplerden olduğunu düşünmüştü. Aslında kaybettiği sadece toprak

değildi. Batıya karşı hissedilen üstün olma duygusu şüpheye dönüşmüştü. Bir şeylerin

yolunda gitmediğini anlayan devlet adamları Batı karşısında gerilediğimizi idrakten

ziyade ifade etmeye başladılar. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın sadareti döneminde,

Lale Devri aslında çöküşün iyice açığa çıktığı dönemdir. Osmanlı Devleti’nin Askeri

alanda hissedilen bu teknik üstünlüğü gidermek için yapılması düşünülen yenileşme

hareketleri ilk döneminde tepki ile karşılandı. Tepkiler “Gâvur icadı” fanatikliğinden81kaynaklanıyordu.81

Osmanlı Devlet aklının, Batılaşma düşüncesindeki yaklaşımı; Batı’nın

üstünlüğünün kaynağının sadece askeri bir üstünlük olduğuydu. Öyleyse yenileşmenin

temeline askeri düzenlemeler alınırsa yani Hz Muhammed’in savaşta düşmanın

hilelerine başvurmanın caiz olduğu hadisine dayanarak Batı’nın silahıyla silahlanılırsa

karşımızda muzaffer bir düşman kalmayacaktır düşüncesindedirler. Fakat Batı’nın

üstünlüğü sadece askeri alanda değildi. Durum, genel bir üstünlüğün savaş alanlarında

askeri olarak görünmesinden kaynaklanıyordu. Peşinden yenileşmeye ilk tepkiler

Yeniçeri Ocağı’ndan geliyordu. Nitekim Sultan III. Selim bu uğurda canından olmuş, II.

80 Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler,İstanbul,1991,Ötüken Yayınları,s21.; Ercüment Kuran, Türkiye’nin Batılılaşması ve Milli Meseleler, TDV Yayınları, Ankara 2007, s.3.; Halil İnalcık, Rönesans Avrupası Türkiye ’nin Batı Medeniyeti İle Özdeşleşme Süreci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2002, s.299.

81 Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler,İstanbul,1991,Ötüken Yayınları,s.21.;Ülken, Hilmi Ziya,Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Ülken Yayınları İstanbul 2005, ss.20,240.; Ercüment Kuran, Türkiye’nin Batılılaşması ve Milli Meseleler, TDV Yayınları, Ankara 2007, s.21.; Arnold J. Toynbee, Türkiye 1 Bir Devletin Yeniden Doğuşu, Cumhuriyet Gazetesi Yayını, 1999, s.49.

34

Mahmut ise bu ocağı kaldırıncaya kadar sıkıntılı bir 18 yıl geçirmiştir. Bu durumu

Dündar Taşer; “daha güçlü, daha muktedir, daha haysiyetli olmayı şiddetle istemiş,

hatta bu maksadı elde etmek için kendi ordumuzu topa tutmak gibi dünyada emsali

olmayan” ihtiyati bir tedbir hareketine girişmişiz, diyerek devletin içinde bulunduğu82duruma dikkat çekmiştir.

O dönemde istenmesine ve çaba sarf edilmesine rağmen neden başarı gelmedi;

sorusuna Nevzat Kösoğlu; vasıflı insan yetiştirememek ve kültürel soğuma şeklinde

cevap vermektedir. Esas teşhis ise kültürel soğumadır. İman ve amel ilişkisinin

bozulması, yani iman zaafı ve amel sapmasıdır. Toplumun ahlaki şahsiyeti yıpranmış,

davranış bozuklukları artmış; devletin varlık sebebi asker, gazi ordu olmak vasfını

kaybetmiş, sadece eğitimsiz, düzensiz bir kalabalık haline dönüşmüştür. Bundan sonra,

“Kanun-ı Kadim”e dönüş çağrıları başlar. Bu hukuka bağlılığa, iman ve amel83birlikteliğine bir çağrıdır. 83

İman ve amel dengesinin bozulması Osmanlı toplumunun zayıf düşmesine sebep

olmuştur. Bundan sonraki durum, milliyetçi akımlara bağlı olarak Hıristiyan tebaanın

beraber yaşamak istememesi ve Batı’nın tazyiklerine açık olmaları, yenileşme sürecinde

kadroların yetersiz kalması, Cihan Devleti yükü olarak, nitelendirilebilecek bir

durumdur. Müslüman olmayan nüfusu bir arada tutabilmek için harcanan enerji ve

çabalar yeterli olmamış; Hıristiyan tebaa ve Araplar bir türlü memnun olmamışlardır.

Devlet-i Âli’nin Türk nüfusu, her savaş sonunda bir türlü kendini toparlayamadan yeni

bir savaşa sürüklenmiş, Osmanlı ekonomisinin bir fetih ekonomisi olmasından dolayı

alınan yenilgiler mali dengeyi bozmuştu. Buna rağmen hâkimiyeti altındaki yerlerin

kaynakları konusunda emperyal tutum sergilememiştir. Ekonominin ve paranın

Türklerin, Müslümanların elinde olmaması, sosyal bir tehdit halini almıştır. Yapılan

müdahalelere karşı, gayrimüslim ulusların cemaat önderleri, Batılı destekçilerini

devreye sokarak devlete baskı yaptırıyorlardı. Bir anlaşmazlık durumunda Osmanlı

mahkemelerinin verdiği kararı gayrimüslim azınlıkların müracaat ettikleri

82Mehmet Akif Kireççi, Toynbee ve Gökalp ’te Medeniyet Değiştirme Sorunsalı ve Osmanlı D evleti’nin Çöküşüne Bakışlar, Türkler c14, Yeni Türkiye Yayınları Ankara 2002, ss.851-855;,Dündar Taşer, Mesele, Burçak Ltd Şti, İstanbul 1993, s.145.

83 Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1991, ss. 21, 457-468.

35

konsolosluklar bile bozabilmekteydi. Bu hal Osmanlı Devleti vatandaşı

gayrimüslimlerin, istismar etmesiyle felaket halini alıyordu. Özellikle kapitülasyonlar

artık telafi edilemeyen zararlar veriyor bu yüzden milli ekonomi bir türlü

oluşturulamıyordu. Hatta 1920 yılında ABD’de bir raporda Osmanlı Devleti sınırları

içinde ticari faaliyet yapmanın kolaylıklarından bahsederken; kimseden izin almaya84gerek bile yoktur denilmektedir.84

Devleti’nin zayıflaması ve yıkılış süreci, etkileri günümüze kadar gelen pek çok

problemi doğurmuştur. Batı tarafından çeşitli şekillerde hasım ve kesinlikle yok

edilmesi gereken bir tehlike olarak algılanan Türkler, İslam ile özdeşleşmiştir. Böyle

olunca, Batının, sömürgeci zihin yapısına karşın, hizmet siyaseti güden Osmanlı için

sürekli parçalama planları hazırlanmış ve günümüzde de bu türlü projeler ile Türklerin

İslam’dan uzaklaştırılması ya da Batının istediği bir İslam algısının yerleştirilmesi

düşüncesi yaygındır.85

Osmanlı devlet adamları, sorunların farkına vardıklarında Cihan Devletinin

“tamamiyet-i Mülkiye”sini koruyabilmenin yolunun teknik anlamda Avrupa seviyesine

çıkmakla ve Avrupalı devletlerden sayılmakla olacağını düşünüyordu. Böyle olunca da

Avrupalı devletlerin bazı teklif ve senaryolarına göz yummak zorunda kalınıyordu. Bu

göz yummak bilmemekten değil, cahillikten değil ancak zorunluluktan idi. 1856 Islahat

Fermanını okuduğu için cenazesinde helallik verilmeyen Mehmet Emin Âli Paşa cahil

değildi. Hatta İngiliz elçisinin baskılarına karşı “Kazan patlayacak” diye yaptığı tespit

ne kadar doğru çıkmıştır. Osmanlı Devleti ve diğer Avrupalı olmayan milletlerin elde

etmek için çabaladıkları ve yükselmek için uğraştıkları seviye Batı’nın muazzam maddi

ilerlemesiydi. Tanzimat Fermanı’nın getirmeyi amaçladığı reformlar I. Meşrutiyet ile

zirveye ulaşmıştı. İlk anayasa ve meclis tecrübesinden sonra elde edilen bu siyasi

84 Mehmet Akif Kireççi, Toynbee ve Gökalp ’te Medeniyet Değiştirme Sorunsalı ve Osmanlı D evleti’nin Çöküşüne Bakışlar, Türkler c14, Yeni Türkiye Yayınları Ankara 2002, ss.851-858.; Metin Eriş, Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma Hareketleri, Türkler c14, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss593-605.; Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Ülken Yayınları İstanbul,2005,s.35., Niyazi Berkes, Türkiye ’de Çağdaşlaşma, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2004, ss.227-229.

85 T.G.Djuvara,Türkiye’yi Parçalamak İçin 100 Plan, Çev.Yakup Üstün, Damla Yayınevi, İstanbul 1979, ss.15-25.; Mustafa Erdem, İslam ve Milli Bütünlük Tartışılan Değerler Açısından Türkiye, TDV Yayınları, Ankara 1996, s.235.; Graham E. Fuller, İslamsız Dünya, Profil Yayıncılık, İstanbul 2010, ss.272,274.

36

birikim ve çalışmalar Devlet-i Âli’den sonra Türkiye Cumhuriyeti döneminde de hız

kesmeden devam edegelmiştir. Bu anlatılanların geçerliliğini koruduğu bugün bile

Avrupa Birliğine girmek isteği bir takım keyfi şartlarla engellenmektedir. Geçmişte

azınlıklar üzerinde oynadıkları oyunların benzerlerini bugün Kürt kökenli vatandaşlar

üzerinde oynamaları Batı’nın Türkler hakkında düşüncelerinin değişmediğini

göstermektedir. Tüm bunlar bugün Türkiye’deki tartışmalara adım atarken tarihi arka

planımızı da göz önünde bulundumamız gerektiğinin açık göstergeleridir.86

Türk İslam Sentezi fikrinin Osmanlının son döneminde yaşanan buhranlardan

kurtuluş reçetelerinden birisi olduğunu söylenebilir. Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyaset

şeklinde ifade ettiği çözüm önerilerinin her birinin, bir diğerine rakip ya da alternatif

olmayıp milletin ve devletin bekası için birbirlerini destekleyen fikri akımları olduğunu

görürüz. Böyle olunca İslamcılar ve Türkçüler ve Osmanlıcılar arasında sürekli gelişen

görüş alışverişleri, aynı yayın organlarında yazılarının yayınlanması Türk İslam Sentezi

fikrinin Cumhuriyete taşınmasını sağlamıştır. Milli mücadeleden sonra ise bu

yakınlaşma daha da somutlaşarak ayrılmaz tek bir fikir haline gelmiştir. Cumhuriyet

döneminde Nurettin Topçu ve Necip Fazıl Kısakürek’in etkileri ile Aydınlar Ocağını

kuracak nesil yetişmiştir. Onlara göre Türk, Müslüman olduğu müddetçe sevilecek ve87milliyetçiliğin özü de İslam için hizmet olacaktı.

2.3.ÜÇ TARZ-I SİYASET VE YANSIMALARI

XIX. yüzyılın ortalarından itibaren ve XX. yüzyılın başlarında Osmanlı Cihan

Devleti karmaşa ve parçalanma ile karşı karşıya idi. Üst üste alınan yenilgiler, bir türlü

istenilen başarıyı getirmeyen düzenlemeler her geçen gün Devlet-i Âli’yi oluşturan

unsurları birbirinden uzaklaştırıyor, farklılaştırıyordu. Özellikle Avrupa’nın, bu kötü

durumun devamı için sürekli desteklediği Müslüman olmayan unsurların kopmaya

86 Mevlüt Uyanık, Üç Tarz-ı Siyaset-Bir Üst Kimlik Tasarımı Olarak Türkiyelilik, Metropol Yayınları, İstanbul 2003, ss.35,36.; Halil İnalcık, Rönesans Avrupası Türkiye’nin Batı Medeniyeti İle Özdeşleşme Süreci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 2002, s.320.; Nevzat Kösoğlu, Milli Kültür - Mozaik- Etnik Grup Tartışılan Değerler Açısından Türkiye, TDV Yayınları, Ankara 1996, s195.; Yusuf Bayraktutan, Türk Fikir Tarihinde Modernleşme, Milliyetçilik ve Türk Ocakları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996, s.5.

87 Burhanettin Duran, Cumhuriyet Dönemi İslâmcılığı İdeolojik Konumlan, Dönüşümü ve Evreleri Modern Türkiye ’de Siyasi Düşünce c 6 İslamcılık, İletişim Yayınları, İstanbul 2005, s.136.,

37

başlaması ile devletin birliğini korumak düşüncesiyle geliştirilen fikirleri derli toplu

sunan Yusuf Akçura’nın (1879-1935) 1904 tarihli “Osmanlıcılık - İslamcılık -

Türkçülük” olarak isimlendirdiği Üç Tarz-ı Siyaset makalesidir.88

Aydınlar Ocağının fikri alt yapısı Üç Tarz-ı Siyaset anlayışından etkiler

barındırdığından bu konuya Aydınlar Ocağını ilgilendirdiği ölçüde değerlendirmek

istiyoruz. Üç Tarz-ı Siyaset olarak kavramsallaştırmaya çalıştığımız fikir akımları

birbirinden tamamen farklı savunmaları değil; birbirini besleyen, destekleyen akımlar

olarak görebiliriz. Bu akımları birbirinden ayırmak, keskin hatlar çizmek mümkün

değildir. Yusuf Akçura, Türkçülüğü savunan bir aydın olarak, İslamcılık fikrinin89savunulduğu Sebilürreşad ve Sırat-ı Müstakim dergilerinde yazabiliyordu.

Osmanlı Devletinin son dönemlerinde karşı karşıya olduğu yeni siyaset algıları,

kendi toplumuna uygun bir takım önerileri ortaya koymasını gerektiriyordu. Üç tarzı

siyaset Osmanlı’nın gücünü muhafaza etmek ve dağılmayı önlemek için ortaya atılan

çözüm önerilerini ifade eder. Her üç çözüm önerisi de devletin düştüğü durumdan

kurtulabilmesi için ne yapılması gerektiği üzerinde kafa yoran fikir akımları olduğunu

ifade edebiliriz.90

2.3.1.Osmanlıcılık

Tanzimat dönemi devlet adamlarının ve özellikle Âli ve Fuat Paşaların sahip

çıktıkları Osmanlıcılık, Sultan II. Mahmut döneminde ciddi olarak düşünülmüş ve bu

konuda gayretler sarf edilmiştir. Sultan II. Mahmut’un, “Ben tebaamdaki din farkını

ancak cami, havra ve kiliselerine girdikleri zaman görmek isterim...” sözüyle; Osmanlı

devleti sınırları içinde yaşayan milletler için oluşturulmak istenen Osmanlılık kimliği;

din ve mezhep ayırt etmeden, devletin dağılmaması, sınırların en azından mevcut

haliyle korunması şekliyle düşünülmüştür. Bu, Amerika Birleşik Devletleri gibi ortak

88 Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, ss.11-17.; Ali Ergur,Türkiye’deki Siyasi Düşüncenin Gelişmesinde Fransız Etkisi, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Dönemler ve Zihniyetler, 9.cilt, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s.931.

89 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.1.40.56.

90 Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, s. 19.

38

bir vatan etrafında vatandaşlık temelinde bir ulus inşa etme çabasıdır. Ancak bu

düşünce, mevcut sınırları korumak ve devleti gerilemekten kurtarmayı düşünmekten

ileriye gidememiştir. Devlet-i Âli içinde yaşayan halkın Osmanlı Milleti haline gelmesi

için siyasi haklar ve ödevler, din ve fikir hürriyeti tanınacak, aralarında “müsavat”

sağlanacak ve oluşturulacak yeni Osmanlı milletinin din ve mezhep ayrımı

gözetilmeyecekti.91

Fransız milleti içinde Cermen, Selt, Latin, Grek ve birkaç soyun

kaynaşmasından oluşması yine Alman milleti içinde birçok Slav unsurun olması ya da

İsviçre’nin ırk ve din farklılıklarına rağmen bir millet şuurunda olması; Osmanlıcılık

fikrinin uygulanabilirliği ümidini doğurmuştur. Tanzimat ve Islahat fermanları bu

ümidin meyveleridir. Mevcut sınırların korunmasını Osmanlıcılık fikrinin amacı

saydığımızda mantıklı bir çaba olacaktır. Ancak Cihan Devleti unsurlarının bir millet

haline getirilmesinin zorluğu ortadadır. Farklı dinlerin, değişik kavimlerin aralarındaki

çekişme, anlaşmazlıklar ve kavgalarını bir tarafa bırakıp Osmanlı milletinin

oluşturulması devlet içindeki Müslüman olmayan milletlerin kabul edecekleri bir durum

olmayacaktı. Ayrıca büyük devletlerin Osmanlıcılık fikrinin gelişmesine karşı

direnecekleri bellidir. Çünkü ortak bir dil ve kültür politikası takip edilememiş,

Müslümanlar ile Gayrimüslimler arasında kaynaşma sağlanamamıştı, Gayrimüslimler,

bunu bir asimilasyon olarak görmekteydiler. Rusya’nın, Avrupa’nın menfaatleri

Osmanlıcılık fikrinin eyleme dönüşmesini engellemiştir. Osmanlıcılık siyasetinin yerine92İslamcılık fikrinin gelişmesi yine devletin ve milletin gelecek endişesidir.

Akçura; Osmanlıcılık fikrinin başarısızlığını sıralarken Müslümanlar ve özellikle

Türklerin altı yüz yıllık hâkimiyetlerinin hukuken biteceğini, hükümleri altında

gördükleri gayri Müslim tebaa ile eşit dereceye inmek istemediklerini söyler. Yine

Müslümanlar, gayrimüslimlerle hukuken eşit olma düşüncesinin İslam’ın son ve

mükemmel din olmasından dolayı böyle bir serbestliği ve müsavatı istemiyorlardı.

91 İsmail Kara, Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi c1, Kitabevi, İstanbul 1997, s.27.; Akçura Yusuf, Üç Tarz-ı Siyaset, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, ss.19,20.

92 Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, ss.7,20,26.;Mevlüt Uyanık, Osmanlı Islahatlarının Nihai İfadesi Olarak Üç Tarz-ı Siyaset ve Türkiye Cumhuriyeti’ne Etkisi,Türkler c14, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss.790-800.

39

Ayrıca oluşan bir güvensizlik vardı. İtirazların Gayrimüslimler yönü ise son yıllarda

yükselen milliyetçilik fikirlerinin etkisi altında ve Avrupa’dan gördükleri destekle

birlikte; Osmanlıların istiklal ve hükümetlerini yok etmesini istemiyorlardı. Çünkü

Osmanlı idaresi altında zulüm, hakaret ve azap gördüklerini hatta namus ve93haysiyetlerinin ayaklar altına alındığını iddia ediyorlardı.

Osmanlıcılık fikri, beraber ve birlikte yaşama isteği uyandıramamış böyle olunca

da Osmanlı Milleti oluşturmak veya Osmanlılık siyaseti izlemek bir dönem etkili olsa

bile 20. asrın başlarında gelecek ümidi taşımamaktadır. Osmanlıcılık, bilinen süreç

içinde çok geçmeden etkisini kaybettiğinde, Devlet-i Âli’nin yapıştırıcı unsuru olarak

İslam’ın yorumlanarak İslamcılık şeklinde kurtarıcı bir ideoloji olarak münevverler

arasında olgunlaşmasına yardımcı oldu.94

2.3.2.İslamcılık

Dünyadaki bütün Müslümanların bir İslam birliğini meydana getirmesi fikri

üzerine kurulmuş bu siyasi akım Akçura’ya göre; fikir halinde kalmamış eylem

boyutunda Padişah II. Abdülhamit tarafından Panislamizm olarak iç ve dış siyasette,

yapılan yenilik hareketlerinde temel alınmıştır. Çok geniş bir coğrafyada etkisini

göstermesi düşünülen İslamcılık fikri, siyasal ve hukuksal eşitsizliğe, Osmanlı uyruklu

unsurların arasında düşmanlıklara sebep olabilecek hatta Türkler arasında din ve

mezhepsel geçimsizliklerin ortaya çıkabilmesi ihtimal dâhilinde olacaktı. İslamcılık

fikir akımının eylem boyutuna geçebilmesi ümidini yeşerten düşünce ise, Osmanlı

Padişahlarının aynı zamanda tüm Müslümanların din önderi Halife olmasıdır.

Müslüman kavimlerin halife otoritesini savunmaları, inananlar için Kur’an-ı Kerim’in

tartışılmaz hayat düsturu, Arapçanın ortak dil olması ve yine İslamiyet’in bireysellik,

kavmiyetçilik yerine tüm inananların kardeşliğini temel alan anlayışı İslamcılığın

gerçekleşmesi adına olumlu etkenlerdir. Bunun yanı sıra İslamcılık düşüncesinin

93 İsmail Kara, Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi c1,Kitabevi, İstanbul 1997, ss.31-56.; Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, s.28.

94 Filibeli Ahmet Hilmi, Müslümanlara Siyaset Rehberi, Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi c1,Kitabevi, İstanbul 1997, ss.96-97.; Yusuf Bayraktutan, Türk Fikir Tarihinde Modernleşme, Milliyetçilik ve Türk Ocakları,Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara,1996, s.39.; Ayşe Hür, Türk Milli Kimliğinin Kurucu Unsuru Olarak Ermeni Tabusu, Modern Türkiye ’de Siyasi Düşünce Dönemler ve Zihniyetler, 9. Cilt, İstanbul,2009, s.1123.

40

temelinde yine Osmanlı Devletinin gerilemesinin durdurulması savunulmaktadır. Çünkü

dünya üzerinde Müslümanları aynı çatı altında toplayabilecek tek bir devlet vardır. Bu

devlet ise Osmanlı Cihan Devletidir. Geriye işgal altında olmayan küçük bir Afganistan

ve her an bir istila tehlikesi ile karşı karşıya olan Fas kalmaktadır. Böyle olunca

İslamcılık fikri bir “nefsi müdafaa” hakkı gibi görünmektedir.95

İslamcılık, bu derece samimi düşüncelerle yola çıkmış olmasına rağmen

gayrimüslim tebaanın kaybedilmesi anlamına gelmekteydi. Filizlenmesi çok öncelerden

başlayan ve artık engel olunamayan milliyetçilik karşısında İslamcılığın yapacak çok

fazla tedbiri kalmamıştı. Öyle ki Osmanlı Devleti içindeki Müslüman Araplar bile

milliyetçilik fikrine kapılmış durumdaydılar. Böyle bir ortamda Osmanlı Devleti

aydınlarının bir kısmı, özellikle Ermeni Tehciri ve Balkan Savaşları, Çanakkale Zaferi,

Sarıkamış yıkımının sonunda etnik, kültürel ve siyasal anlamda Türkçülüğün

gerekliliğini savunmuşlardır. İslamcılık siyasetinin Osmanlı Devleti sınırları dışındaki

engeli ise bağımsız ya da işgal altındaki ya da nüfuz ve iktidarları altındaki Müslüman

kavimlerin birliğine büyük güçlerin engel olmak için yaptıkları planlardır. 96

2.3.3.Türkçülük

Osmanlı devlet yönetimi son zamanlarında ülkenin içinde bulunduğu sıkıntılı

dönemi atlatmak ve azınlıkların yükselen milliyetçilik akımlarına karşı ürettiği

Osmanlıcılık, İslamcılık politikalarında başarıyı (devletin bekasını temin edecek ölçüde)

sağlayamamıştır, 1911 ve 1912 yıllarında yaşadığı iki Balkan Savaşı Türklük bilincinin

diğer unsurlarınki kadar yükselmesine sebep olmuştur. Çünkü bu savaş sonunda Evlad-ı

Fatihan yurdu işgal altına girmiştir. Devlet adamları ve halk arasında bu yenilgi çok ağır

gelmiştir. 97

95 Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, ss.7,33.; Filibeli Ahmet Hilmi, Müslümanlara Siyaset Rehberi, Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi c1,Kitabevi, İstanbul 1997,ss.86- 108.;

96 Ayşe Hür, Türk Milli Kimliğinin Kurucu Unsuru Olarak Ermeni Tabusu, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Dönemler ve Zihniyetler, 9. Cilt, İstanbul,2009, s. 1123.

97 Hilmi Ziya Ülken, M illet ve Tarih Şuuru,Dergah Yayınları, İstanbul 1976, s.8.; İsmail Kara, Türkiye ’de İslamcılık Düşüncesi c1 ,Kitabevi, İstanbul 1997, s.30.; François Georgeon, Türk Milliyetçiliği Üzerine Düşünceler, Modern Türkiye ’de Siyasi Düşünce Milliyetçilik c4, İstanbul,2002, ss.27-36.

41

Türkçülük, Yusuf Akçura’nın Üç Tarz-ı Siyasetinin üçüncüsü ve ona göre

uygulanabilirlik ihtimali en yüksek olanıdır. Azametli bir siyasal Türk milletinin

oluşması için Devlet-i Âli’deki Türklerin, Türk olmadıkları halde

Türkleştirilebileceklerin biraraya gelmesinden sonra Asya ve Doğu Avrupa’daki

Türklerin birleştirilmesi fikridir. Yusuf Akçura’nın anlattığı şekilde bir Türkçülük

düşüncesi o zamana kadar yoktu. Ancak bilimsel anlamda birkaç merkezde araştırmalar

yapılmaktaydı. Böyle bir birlik ancak Osmanlı Devleti içerisinde başlayıp tüm Türk

coğrafyasına yayılabilirdi. 98

Yusuf Akçura, makalesinde Türkleştirilebileceklerden söz ederken; bu

Türklüğün ırka dayalı bir Türklükten ziyade hissetmek, kültür dairesine girmek, aynı

dinden olmak, ortak gelecek kurmak anlamında bir milliyet meydana getirmekten

bahsetmektedir ki bu Türklük, Osmanlılık fikri ile İslamcılık fikrinin ortasında, ikisine

de yakın bir fikirdir. Devlet-i Âli içinde yaşayan Türkler hiçbir zaman kavmiyet fikri

beslememişler ve bu yüzden de mazisini unutmuş gözükmektedirler. Türklere ve

Türkleştirileceklere tarihi hatırlatmak, İslamiyet’in birleştiriciliği ile maddi ve manevi

hazırlıkları tamamlayarak bir heyecan, bir hissiyat kazandırmak gerekmektedir.

Kazandırılacak heyecan ve hissiyatın saf Türk ya da kavmiyetçi bir millet anlayışı

yerine Osmanlı Devleti içerisinde yaşamaktan memnun, Müslüman ve Türklük ile bir

kavgası olmayan insanlardan oluşacak büyük bir siyasal birlik ülküsüdür bu. Bu birlik

önce Osmanlı Devleti içerisinde sağlanacak, sonrasında ise diğer yerlerdeki Türkleri

kapsayacaktır. Bunlar arasında Türk olmadıkları halde Müslümanlıkla Türklüğü

özdeşleştirmiş olanlar Türk kabul edileceklerdir.99

Akçura, büyük bir Türk birliğinin meydana getirilmesi yolunda çeşitli engellerle

karşılaşılacağını hatta bunların bazılarının Devlet-i Âli’yi gerçekten yoracağını hesaba

katar. Osmanlı Cihan Devleti içindeki Türk ve Müslüman olmayan halkların ayrılık

fikirlerini kamçılayacağını; Devlet-i Âli dışında ise Rusya’nın ve Avrupa’nın bu teoriye

98 Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, s.8.

99 Mevlüt Uyanık, Üç Tarz-ı Siyaset-Bir Üst Kimlik Tasarımı Olarak Türkiyelilik, Metropol Yayınları, , İstanbul 2003,ss.111,112.; Said Halim Paşa, İslamlaşmak, Türkiye’de İslamcılık Düşüncesi, Kitabevi, İstanbul 1997, ss.199-212.

42

karşı geleceklerini öngörür. Fakat esas endişesi Osmanlı içindeki Müslüman olan

toplumun bölünmesidir.100

Ziya Gökalp, Sultan II. Abdülhamit’in Türkçülük akımına karşı olduğunu ve

durdurmaya çalışırken Türkçü aydınların sürekli eser ürettiklerinden söz eder.

Özellikle Azeri Türkçesinde yazdığı eserleri bütün Avrupa dillerine çevrilen Mirza

Fethali Ahundzade (1812-1878) ve Kırım’da, Tercüman Gazetesi’ni binbir zorluğa

rağmen çıkaran ve Türkçülükte bayraklaşan “Dilde, Fikirde ve İşte birlik” sloganıyla

özdeşleşen Gaspıralı İsmail Bey’in (1851-1914) çabalarının boşa gitmediğini söyler.

Yine Devlet içerisinde Türkçülüğü savunan aydınların sürekli olarak kendilerini

yetiştirdikleri ve Türkçülük inkılabının artık durdurulamayacağını işaret eder. Mehmet

Emin Yurdakul’un “Cenge Giderken101” isimli şiiri Türkçülüğün dizelere dökülmüş

halidir.102

İttihat ve Terakki Cemiyetinin, Osmanlı Cihan Devletini yönetmeye başladığı

XX. yüzyıl başından cumhuriyetin kurulması arasındaki geçen sürede aydınların

100 Yusuf Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, s.26.; Mevlüt Uyanık,Osmanlı Islahatlarının Nihai İfadesi Olarak Üç Tarz-ı Siyaset ve Türkiye Cumhuriyeti’ne Etkisi, Türkler c14, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, ss. 790-800.

101 —CENGE GİDERKENBen bir Türküm; dinim, cinsim uludur;Sinem, özüm ateş ile doludur.İnsan olan vatanının kuludur.Türk evladı evde durmaz giderim.Muhammed’in kitabını kaldırtmam;Osmancık’ın bayrağını aldırtmam;Düşmanımı vatanıma saldırtmam.Tanrı evi viran olmaz, giderim.Bu topraklar ecdadımın ocağı;Evim, köyüm hep bu yerin bucağı;İşte vatan, işte Tanrı kucağı.Ata yurdun, evlat bozmaz, giderim.Tanrım şahit, duracağım sözümde;Milletimin sevgileri özümde;Vatanımdan başka şey yok gözümde.Yâr yatağın düşman almaz, giderim.Ak gömlekle gözyaşımı silerim;Kara taşla bıçağımı bilerim;Vatanım için yücelikler dilerim.Bu dünyada kimse kalmaz, giderim.”

102 Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, Türk Kültür Yayını, İstanbul, ty, s.9.

43

Türklüğe bakışları da farklıydı. İlk kuşak yıkılmak üzere olan bir devletin, sürekli geri

çekilen mensupları olarak “var olma” ve “var kalma içgüdüsü” ile bütün fikir ve

eylemlerinin merkezine devletlerini yerleştirmişlerdi. Oysa bir sonraki kuşak yeni

devleti kuran, kendine güvenen, dünya karşısında var olduğunu ispatlamış ve ulus olma

yolunda mesafe kat etmiş bir aydın grubudur artık. Daha sonraki dönemde ise İslam

kimliğinden Türk kimliğine geçiş ve egemen ideolojinin Türk Milliyetçiliği haline103gelmesi dönemidir. Fakat Türkçülük serüveni bitmemiş farklılaşarak devam etmiştir.

Bugün Kemalizm, Batılılaşma, Modernleşme ya da Muhafazakârlaşma, İslamlaşma

veya adı konulmamış farklı biçimlerde kimlik probleminin sancılarını hala çekmekteyiz.

Osmanlı Devleti yerine Türkiye Cumhuriyeti ibaresini koyalım. Kimlik probleminin bu

kadar uzun yılların geçmesine rağmen devam etmesi “oyun kurucu özne”

olamayışımızdandır.104

103 Ertekin Orhangazi, Cumhuriyet Döneminde Türkçülüğün Çatallanan Yoları, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Milliyetçilik c4,İletişim Yayınları, İstanbul 2002, s.348.; Taner Timur, Osmanlı Kimliği, İmge Kitabevi, Ankara 2000, s.74.

104 Mevlüt Uyanık, Üç Tarz-ı Siyaset-Bir Üst Kimlik Tasarımı Olarak Türkiyelilik, Metropol Yayınları, , İstanbul 2003, s.106

44

BÖLÜM 3- AYDINLAR OCAĞI VE ÖNCESİ FİKRİ VE KURUMSAL GELİŞİM SÜRECİ

II. Meşrutiyet sonrası oluşan müsait ortamda Osmanlıcılık, İslamcılık

serüvenlerinin sonunda gelinen Türkçülük fikrinin güçlendiği ve diğerlerinin daha

geride kaldığı görülmekteydi. Türkçülüğün baskın hale gelmesi, Türkçülük fikrini

yaymak ve incelemeler yapmak gayesiyle örgütlenmelerin neticesidir. Osmanlı Cihan

Devletinde, Meşrutiyet öncesinde “Müslüman ve Türk olmayan tebaanın” kurdukları

milliyet esasına dayanan birçok cemiyetin bulunmasına rağmen Türk milliyeti esasına

dayalı bir cemiyetin kurulmasına izin verilmemiştir.105

3.1.AYDINLAR OCAĞI ÖNCESİ TÜRK İSLAM FİKRİ MERKEZLİ DERNEKLER

Aydınlar Ocağı’nın kurulmasından önce milliyetçi muhafazakâr dernek ve

cemiyetlerin olmaması düşünülemez. Jön Türkler döneminden itibaren milliyetçiliğin,

Türkçülük fikrinin gelişmesi ve yayılması bu dernek ve toplulukların faaliyetleri ve

yayınları ile oluşmuştur. Sivil toplum örgütleri olarak bu dernekler ortak akıl

oluşturmaya çalışmışlar ve bir önceki derneğin bir sonra kurulacak derneğe veya

topluluğa miras bırakacağı fikri birikim sürekliliği sağlayacaktır.

3.1.1. Osmanlı Devleti Döneminde Dernekler

Tanzimat ve İkinci Meşritiyet döneminde ortaya çıkan fikir akımlarının yeni

kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin siyasi tecrübesinin temellerini attığı gerçeği inkar

edilemez bir gerçektir. Fikir akımlarının sürekliliği devletin sürekliliğini de sağlamış ve

Türkçülük akımı Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarından öne çıkarak milli devletin

kurucu fikri olmuştur. Bu dönemde Türk Derneğinin ve Türk Ocağının kurulması ile

köklü kültür kurumlarına sahip olmuşlardır. Bunlar Osmanlı Devleti içinde milliyet

fikrinden habersiz yaşayan Türklerin milli bir vicdana ve şahsiyetli bir geleceğe

hazırlamak gayesini güdüyorlardı. Meşrutiyetin ilanı ile 1922’ye kadar olan sürede

105 Yusuf Bayraktutan, Türk Fikir Tarihinde Modernleşme, Milliyetçilik ve Türk Ocakları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996, s.84.

45

devletin kaderine hakim olan nesil aynı nesildi. Hatta Kurtuluş savaşı içinde bulunan

bir çok aydın bu devirde yetişmiştir.106

3.1.1.1.Türk Derneği1908 yılında adında Türk kelimesi geçen ve Türklük şuuru ile kurulan ilk dernek

Türk Derneğidir. Rusya’dan gelen Türk aydınlarının ön ayak olması Türk Derneğinin

kurulmasında önemli unsurdur. 12 Aralık 1908 tarihli dernek tüzüğü şu şekildedir:

“Cemiyetin maksadı, Türk diye anılan bütün Türk kavimlerin mazi ve haldeki âsâr, ef’al ve mahiyetini öğrenme ve öğretmeye çalışmaktır. Cemiyetin âsârı atikasını, tarihi, lisanlarını, avam ve havas edebiyatını, etnografya ve etnolojisini, ahvali ictimaiye ve medeniyet durumlarını,Türk memleketlerinin eski ve yeni coğrafyasını araştırıp ortaya çıkararak bütün dünyaya yayıp tanıtmak ve dilimizin açık, sade, güzel ve ilim lisanı olabilecek surette elverişli bir dereceye gelmesine

107çalışmak ve imlasını ona göre tetkik etmektir”

Dernek tüzüğünde belirtildiği gibi Türk tarihini, dilini, edebiyatını, coğrafyasını

eski ve yeni kültür adına ne varsa araştırma, inceleme ve önce Türklere tanıtmak sonra

da dünyaya duyurmak şeklinde özetleyebileceğimiz Türkçülüğün kültürel manada

Osmanlı sınırları içinde yükselmesi hedeflenmektedir. Osmanlı devleti içerisinde ve

sınırlar dışında bulunan bütün Türklerin ve Türk kültürünün sürekli birbiri ile etkileşim

içinde olmasını savunmuşlardır. Siyasi bir hüviyeti olmayan dernek Osmanlıcılık ve

Türkçülük fikirlerinin tesiri altından kurtulamadığı için çok fazla etkili olamamıştır.

Ancak bünyesinde dönemin ünlü ilim ve fikir adamları, şarkiyatçılar ve bazı108milletvekilleri olmasından dolayı Türk düşünce tarihinde önemli bir yere sahiptir.

Derneğin kurucuları Akçuraoğlu Yusuf Bey, Ahmet Mithat Efendi, Emrullah

Efendi, Necip Asım Bey, Bursalı Tahir Bey, Korkmazoğlu Celal Bey, Velet Çelebi

Efendi, Müverrih Arif Bey, Akyiğitoğlu Musa Bey, Ferit Bey, Fuat Raif Bey ve Rıza

106 Kemal Beydili, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi c 1, İslam Tarih Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi, İstanbul 1994, ss. 118-121.; Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri 1, Cumhuriyet Gazetesi, 1999, ss.95,105-106.

107 İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, Toker Yayınları, İstanbul 1968, s.38; Hakkı Öznur, Ülkücü Hareket c1, Asya Kitap Kulübü, Ankara 1996, s.49.

108 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s.52.; Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler c1, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1988, ss.414-416.; Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, s.347.

46

Tevfik Bey’dir. “Türk Derneği” isminde bir dergi çıkaran dernek üyeleri eser ve

risalelerde Türklük şuurunu kazandırmak için çaba vermişlerdir. 109

Türk Derneği, yöneticilerinin bir kısmının İstanbul’dan ayrılmaları yüzünden

1911 veya 1912 yılında kapanmıştır. Ancak İstanbul’da kalan üyeler kısa süreli de olsa

Türk Yurdu Cemiyeti isminde yeniden örgütlenmiş ve Türk Yurdu Mecmuası isminde

bir de dergi çıkarmışlardır. Mehmet Emin, Ahmet Hikmet, Hüseyinzâde Ali Bey, Dr.

Akil Muhtar Bey, Akçuraoğlu Yusuf Bey kurucuları arasındadır. Türk Derneği ve Türk

Yurdu Cemiyeti daha sonra kurulacak olan Türk Ocağının temeli sayılacak önemli iki

oluşum niteliği taşımaktadır. Tarık Zafer Tunaya, Türk Yurdu Cemiyetinin yayın organı

Türk Yurdu’nun Türk Ocağına devredildiğini ve tüm üyelerinin Türk Ocağının üyeleri

arasında olduğunu söyler.110

3.1.1.2. Türk Ocağı12 Mart 1912 yılında resmi olarak kurulan Türk Ocağı “İslam kavimlerinden

başlıcası olan Türklerin milli terbiyesinin ve ilmi, iktisadi ve içtimai seviyesinin terakki

ve itila eylemesine ve Türk dilinin kemal bulmasına çalışacaktır.” gayesini

taşımaktaydı. Mehmet Emin Bey’in Başkanlığında, Akçuraoğlu Yusuf, Mehmet Tevfik,

Fuat Sabit ve Ferit Tek’ten oluşan yönetim kurulu ile faaliyetlerine başlayan Türk

Ocağı, günümüzde de faaliyetlerini sürdürmektedir.1913 yılında dernek Başkanlığına

getirilen Hamdullah Suphi Bey döneminde Türk gençliğine milli şuur veren bir merkez

haline gelmiştir.111

Türk Ocağı, İstanbul’un İngilizlerce işgal edilmesiyle birlikte kapanmış görünse

bile; üyeleri mitinglerin ve tepkilerin planlayıcıları ve uygulayıcılarının önde

gelenlerindendir. Aynı zamanda Milli mücadelede Ankara’ya gelerek üyelerinin maddi

109 Masami Arai, Jön Türk Dönemi Türk Milliyetçiliği, Modern Türkiye ’de Siyasi Düşünce Tanzimat c1, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, ss.181-183.; İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, s.39.; Kerem Ünüvar, İttihatçılıktan Kemalizme İh ya ’dan İn şa ’ya, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Tanzimatc1, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s.132.

110 Yusuf Bayraktutan, Türk Fikir Tarihinde Modernleşme, Milliyetçilik ve Türk Ocakları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996, ss.85-87.; İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, s. 43.; Tarık Zafer Tunaya, Türkiye ’de Siyasi Partiler c1, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1988, ss.414-416.

111 İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, s.44.; Yusuf Bayraktutan, Türk Fikir Tarihinde Modernleşme, Milliyetçilik ve Türk Ocakları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996, s.97.; Hakkı Öznur, Ülkücü Hareket c1, Asya Kitap Kulübü, Ankara 1996, s.52.

47

manevi fedakârlıkları ile Kurtuluş Savaşında önemli görevler ifa etmiştir. Nisan 1924

tarihinde yapılan kongre ile tekrar resmi kimliğine kavuşmuştur. Osmanlı Döneminde

Türkçülük, kültür milliyetçiliği ve Turancılık fikirlerini savunmuş; Cumhuriyet

döneminde Türk Ulusu oluşturma çabaları içerisinde etken rol oynamıştır. Fakat

üyelerinden bazılarının Serbest Cumhuriyet Fırkasına yakın olmaları, Cumhuriyet Halk

Partisini rahatsız etmiş, bunun sonucunda Türk Ocağı 1931 yılında yapılan kongrede

CHP ile birleşmiş, Halkevlerine dönüşmüştür. 119 şubenin bütün gayrimenkulleri ile

CHP’ye devri Gazi Mustafa Kemal Paşa tarafından istenmiş olduğu için çok fazla tepki

gösterilememiştir. Ocak şubeleri Halkevleri olarak faaliyet gösterirken üyeleri de112Halkevlerinin doğal üyeleri sayılmıştır.

Kapalı geçen süre içinde Türk Ocağının misyonu yerine getirebilecek

cemiyetlerin yokluğu iyice hissedildiği için sürekli Türk Ocağının yeniden kurulma fikri

canlı tutulmuştur. 10 Mayıs 1949 tarihinde Hamdullah Suphi Tanrıöver’in

başkanlığında tekrar açılan Türk Ocağının Gayesi; “Türklüğün yükselmesine,

kuvvetlenmesine çalışmak, milli harsın bütün sahalarında gelişmesini sağlamaktır. Türk

Ocağı, Türklüğün selamet ve saadetini, insanlığın müşterek selamet ve saadetinde

görür.” şeklinde belirtilmişti.1960 darbesinde Türk Ocakları başkanı Prof. Dr. Osman

Turan, Demokrat Parti milletvekili olması ve tutuklanması sebebiyle tekrar kapatılma

tehlikesi geçiren Ocak, kapatılmaktan kurtulmuş ve binasına kavuşmuş, Türk Yurdu

Mecmuası isminde yayın organıyla daha güçlenmiştir. 113

3.1.1.3. Milli Türk Talebe Birliği

İlk kuruluşu hakkında kuvvetli bilgimiz olmamasına rağmen 1916 yılında

İstanbul Darülfünun çevrelerinde İttihat ve Terakki Partisi’nin destekleri ile

kurulmuştur. Milli Türk Talebe Birliği, kuruluşunda bir öğrenci birliği olmasına karşın

gösterdiği milli hassasiyetleri ile tüm toplumun desteğini almıştır. Özellikle Tevfik

112 Yusuf Bayraktutan, Türk Fikir Tarihinde Modernleşme, Milliyetçilik ve Türk Ocakları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996, ss.104,106.; İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, Toker Yayınları, İstanbul 1968, s.200.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s.56.

113 İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, ss. 341,343.; Hakkı Öznur, Ülkücü Hareket c1, Asya Kitap Kulübü, Ankara 1996, ss.54,55.

48

İleri’nin başkanlığı döneminde Çanakkale Şehitliklerinin yapılmasında, Bulgaristan’da

Razgrad Türk Mezarlığına tecavüz sonrası yaptığı 20 Nisan 1933 tarihindeki miting ile

tüm yurtta takdirleri toplamıştır.114

Milli Türk Talebe Birliği, Türkiye öğrenci temsilcisi olarak 1926’da Roma’da

düzenlenen toplantıya, 1927’de Paris’te ve 1928’de Peşte’de toplanan uluslararası

Öğrenci Kongresine Balkan Öğrenci Federasyonunun temsilcisi olarak katılmıştır.

Hatay Mitinginin izinsiz yapılması üzerine 22.11.1936 tarihinde İstanbul Valiliği

tarafından soruşturmaya tabi tutuldu ve kapatıldı. II. Dünya Savaşı sırasında faaliyetleri

duran MTTB 1946 ila 1980 yılları arasında faaliyetlerini sürdürmüştür. Ancak Turancı

çizgiden uzaklaşarak manevi değerleri önceleyen yeni bir milliyetçi muhafazakâr

çizgiye oturmuştur. Bu dönemde komünizm karşıtlığı ön plandadır. 12 Eylül İhtilali ile

tekrar kapatılmıştır. 26 yıl sonra 16 Aralık 2006 tarihinde 90. Yılını kutlayarak tekrar

açılmıştır. 1960 ihtilali sonrasında Faruk Narin ve Yüksel Çengel’in dönemleri hariç

İslami hassasiyetleri ağır basan milliyetçi bir çizgisi olan MTTB, “Toprak reformu”,

“Türkiye ABD ilişkileri”, “Tam bağımsızlık”, “Üniversite reformu” gibi konularda

konferanslar ve yürüyüşler yapmışlardır. Milli Türk Talebe Birliğinde Necip Fazıl

Kısakürek, Sezai Karakoç, Ergün Göze, Kadir Mısıroğlu, Mehmet Şevket Eygi, Osman

Yüksel Serdengeçti, Fethi Gemuhluoğlu gibi İslami ve Milliyetçi yelpazedeki aydınların

konferansları ve katkıları olmuştur. Aydınlar Ocağı ile birlikte iki defa Milliyetçiler

Kurultayını beraber tertiplemişlerdir.115

MTTB, 1954 seçimleri öncesinde CHP ve DP arasında güç gösterisi için

kullanılmak istenmiş, her iki parti de buradaki gençler üzerinde etki alanı kurmak için

114 İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, ss.58-69.; Tanıl Bora, Türkiye ’de Faşist İdeloloji,Modern Türkiye ’de Siyasi Düşünce Dönemler ve Zihniyetler c9, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, ss.353,354.; Zülküf Oruç, Geçmişten Günümüze Milli Türk Talebe Birliği, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Dönemler ve Zihniyetler c9 , İletişim Yayınları, İstanbul 2009, ss.703-710.

115 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, ss.333-511,512.; Zülküf Oruç, Geçmişten Günümüze Milli Türk Talebe Birliği, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Dönemler ve Zihniyetler c9, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, .s.703-710.; Tanıl Bora; Türk Milliyetçiliği ve Azınlıklar, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Milliyetçilik c 4, İletişim Yayınları, İstanbul 2002, s.917.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, Basılmamış Doktora Tezi, Sakarya 2011 s.70.; Alpay Kabacalı, Türkiye’de Gençlik Hareketleri, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul 1992, s.78-173.; Hakkı Öznur, Ülkücü Hareket c1, Asya Kitap Kulübü, Ankara 1996, s. 177.

49

çok çaba sarf etmişlerdir. Milli Türk Talebe Birliği, ülkede komünizmin en büyük

tehlike olduğunu ve buna karşı milliyetçi düşüncenin yanında olduklarını kamuoyuna

bildirmişlerdir. Açıkça olmasa bile tavrını DP’den yana koymuş olan bu gençlik

örgütünün o günlerdeki gücünü belirtmek için şu örnek sanırım yeterli olacaktır. 1955

yılında Beyazıt’ta bulunan İstanbul Üniversitesi Merkez binasının bahçesine bir Atatürk

anıtı yapılacaktır. Katkıda bulunmak gayesi ile MTTB İstanbul’un en güçlü takımları

arasında bir turnuva tertipler ve davet eder. Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe, Vefa ve

Adalet futbol takımlarının katıldığı Atatürk Kupası ismi verilen turnuvayı Adalet futbol

takımı kazanır. 116

Osmanlı döneminde kurulan diğer dernek ve cemiyetlerin de Türk İslam

düşüncesine katkıları olmakla beraber bu üç derneğin amaç ve faaliyetleri diğerlerini

kapsadığı ve bu üç dernek kadar etkin olmadıkları için buraya alınmamıştır. Genel

olarak Osmanlı Devleti içerisinde Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük fikirlerini

savunan aydınların birbirlerinden kopmaları söz konusu değildir. Aynı siyasi ve ilmi

çevrede olduklarından dolayı aralarında etkileşim ve dayanışma mevcuttur. Ortak

sorun; “Devletin bekası” sorusudur. Yukarıda anlatmaya çalıştığımız derneklerin görüşü

“Türkleşmek” cevabını içermektedir. Osmanlı Devlet tarihinde “Millet-i Hâkime” olan

ancak kavim şuurunu “unutan” Türk Milletinin milli hislerine kavuşmasını

hedeflemektedirler. Bununla Türk dünyasının ve İslam dünyasının kuvvetlenmesi

hedeflenmektedir. Bu anlamda özellikle dışarıdaki milyonlarca Türk ile kaynaşma117sağlanarak, milli vicdan ve Türk birliği ortaya çıkarılmak istenmiştir.

3.1.2. Cumhuriyet Döneminde Dernekler

Devlet-i Âli’nin son dönemlerinde eksikliğini yaşadığı birleştiricilik fikri,

Türkiye Cumhuriyeti’nde İslamcılık ve Türkçülük tercihinde öne geçen Türkçülük

olmuştur. Kurtuluş Savaşı sonrasında Cumhuriyetin temelleri atılırken “Ulus Devlet”

inşa etmek ve devrimleri benimsetmek düşüncesiyle Selçuklu ve Osmanlı’dan gelen

116 Doğan Duman-Serkan Yorgancılar, Türkçülükten İslamcılığa Milli Türk Talebe Birliği, Vadi Yayınları, Ankara 2007, s.71.

117 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’nin Siyasi Hayatında Batılılaşma Hareketleri 1, Cumhuriyet Gazetesi, 1999, ss. 106-111.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, Basılmamış Doktora Tezi, Sakarya 2011 s. 56.

50

miras göz ardı edilerek Türk Tarih yazımında Etiler ve Sümerlerden bağ kurulma

yoluna gidilmiştir. Ancak bunda başarı sağlanamadığı görülmüş, Batılı Türkçülük fikri

ile oluşturulmaya çalışılan kültür, milli bünye tarafından bir türlü kabul görmemiştir.

Laikliğin benimsetilmesi sürecinde ise İslam Dininin yerinin, pozitivist felsefeyle

kurulan Türkiye Cumhuriyetinde ancak vicdanlar olduğu ilan edilerek; İslam ve İslamcı118aydınlar devletin yapılanmasında dışarı bırakılmış oldular.

Asrın başında yaşanan dünya savaşının sonunda mağlup devletlerden

sayılmamız ve sonrasında yaptığımız Milli Mücadele ve Cumhuriyeti kurmuş olmamız

bizleri dünyadan soyutlamadığı gibi gelişmelerden de uzak tutmamıştır. 1. Dünya

savaşının çıkış sebepleri ile 2. Dünya savaşının sebepleri süreklilik göstermektedir.

Böylesine büyük bir savaşı göğüsleyemeyeceğini düşünen Türkiye Cumhuriyeti denge

politikası ile sürekli çatışmadan ve taraf olmaktan uzak kalıyordu. Ancak tarafsız

kalmak aynı zamanda yalnız kalmak anlamına gelmekteydi. Savaşın son günlerinde

kazanan tarafta olmak için Japonya’ya ilan edilen savaş ile Türkiye Batı tarafında

olduğunu ilan etmiştir.119

Sovyet Rusya’nın Türkiye üzerindeki emellerinden vazgeçmediğini her fırsatta

hissettirmesi ve en son 26 Haziran 1945 günü Kars ve Ardahan’ı istemesi üzerine batı

ile kurulması düşünülen yakınlık hız kazanmıştır. 21 Temmuz 1946 ‘da yapılan baskılı,

hileli ve şaibeli seçim sonucu, CHP 403, DP 54, Bağımsız 8 şeklindedir. Ancak DP bu

seçimin sonucunun DP 279, CHP 186 olduğunu söylemiş ve seçimler sonrası bu

durumu halka götürmeyi başararak bir sonraki seçimde çok partili hayat ve

demokratikleşme söylemlerini; 14 Mayıs 1950 tarihinde yapılan genel seçimlerde

somutlaşmıştır. Eski CHP milletvekilleri olan Celal Bayar ve Adnan Menderes’in

118 Mevlüt Uyanık, Üç Tarz-ı Siyaset-Bir Üst Kimlik Tasarımı Olarak Türkiyelilik, Metropol Yayınları, İstanbul 2003, ss.100-125.; Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyetin Tarihi, Pınar Yayınları, İstanbul 2011, ss.147-150.; Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, ss.69-71.; http://metineris.wordpress.com/duyurular/islamiyet-ve-turkculuk/

119 Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyet Tarihi, Pınar Yayınları, İstanbul 2011, s.365.

51

liderliklerinde kurulmuş olan Demokrat Parti %52,67’lik oy alarak mecliste 415120sandalye kazanmıştır. CHP ise %39,45 oy alarak 69 vekil çıkarabilmiştir.

CHP’nin Tek Parti iktidarı genel anlamında Ulus Devlet ideolojisini devam

ettirerek geldiği 1950 genel seçimlerinde yine kendi içinden ayrılmış olan Demokrat

Partililere mağlup oluyordu. 14 Mayıs 1950 tarihi Demokrat Partinin genel seçimleri

kazanarak iktidar olmasının tarihidir. İlerde görüleceği üzere Aydınlar Ocağının

Kuruluş tarihi de 14 Mayıs 1970’dir. Demokrat Parti iktidarının kısa süren başarılı

döneminden sonra Tek Parti dönemi baskılarına benzer baskılar uygulamaya başladığı121süreç 27 Mayıs 1960’da ordunun yönetime el koyması ile bitmiş görünüyordu.

Demokrat Partinin üstünlüğündeki yeni meclisin yaptığı ilk iş Celal Bayar’ı

Cumhurbaşkanı seçmek olmuştu. Bayar, Cumhuriyetin kurucularından ve Atatürk’ün

silah arkadaşlarından idi. Adnan Menderes, Başbakan olmuştu. 1930- 1950 arasındaki

dini hayata baskıcı dönemin ardından DP iktidarı döneminde oluşan daha serbest

uygulamalar sonucunda Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okutulması, İmam Hatip

Okullarının açılması, cami sayısındaki artış DP’nin oylarının artmasında ana etmendi.

Bu dönemde laiklik ilkesi gevşetilmiş, bu yüzden DP ordu içinde desteğini kaybetmişti.122Bu dönem İslami yaşamın gündelik hayat içinde yeşerdiği dönem olarak söylenebilir.

Demokrat Parti, iktidarının ilk yıllarında gerçekleştirmeye çalıştığı liberal

hamleler, üretime verilen önem ve köylüye verilen destek sayesinde bir sonraki seçimde

oylarını %58,4 yükseltmesinin sebebi idi. Bir öncekinden daha parlak zaferi, Demokrat

Parti muhalifleri için baskısını artıran bir otorite olmuştu. 25 yılını dolduran memurlara

emekli olma yolu açılmış yerlerine DP yanlışı kişilerin memuriyete alınmasına imkân

120 Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyet Tarihi, Pınar Yayınları, İstanbul 2011, ss.365-375.; Doğan Duman- Serkan Yorgancılar, Türkçülükten İslamcılığa Milli Türk Talebe Birliği, Vadi Yayınları, Ankara 2007, ss.69,70.

121 Galip Erdem, Suçlamalar 1,Töre Devlet Yayınevi, Ankara 1974, s.26.

122 Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, ss.338-340.; Etienne Copeaux, Türk Tarih Tezinden Türk İslam Sentezine, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2000, s.54.; Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, ss.321- 322.; Doğan Duman-Serkan Yorgancılar, Türkçülükten İslamcılığa Milli Türk Talebe Birliği, Vadi Yayınları, Ankara 2007, ss.69,70.

52

verilmişti. Ülkenin bürokrasisini kökten etkileyen bu uygulamadan en çok etkilenen123kesim yargı mensupları ve akademisyenlerdi.

Demokrat Partinin iktidarının ilk yıllarında büyük değişim geçiren Türkiye, daha

sonraki yıllarda hızlı değişime ayak uyduramayarak ekonomik sıkıntıya girmiş, ihracat

ithalat açığını kapatamadığından borçlanma ve ödemeleri erteleme yoluna gidilmiştir.

Demokrat parti için ekonominin kötüye gidişinden daha tehlikeli olan ise aydın,

bürokrasi ve ordu desteğini yitirmeye başlamasıydı. 1955 Eylül’ünün başında Selanik’te

Atatürk’ün doğduğu evin bombalandığı haberleri üzerine ortaya çıkan 6-7 Eylül olayları124DP’nin kendi içinde ikiye bölünmesine neden oldu.

27 Mayıs 1960 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri demokrasiyi içine düştüğü

buhrandan ve kardeş kavgasından kurtarmayı gerekçe göstererek yönetime el

koymuştur. Sonrasında 1960 darbesinin ardından Anayasayı yapmak ve kurucu meclis

görevini yerine getirmesi için Temsilciler Meclisi seçimleri yapıldı. Devlet Başkanı 10

temsilci, Milli Birlik Komitesi kendi içerisinden 18 temsilci, Cumhuriyet Halk Partisi

49, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi 25 temsilci seçecekti. Bunlara ilaveten illerden

75, Barolardan 6, basından 12, Esnaflar birliğinden 6, Odalardan 10, İşçi

teşekküllerinden 6, Öğretmen teşekküllerinden 6, Eski Muharipler Birliğinden 2,

Gençlik temsilcisi olarak 1, Tarımdan 12, üniversitelerden 12 ve yargıdan 12

temsilciden oluşacak Temsilciler Meclisinde CHP’nin ezici üstünlüğü ortaya çıkmıştı.

Bunun doğal sonucu olarak yapılan anayasa Demokrat Partililerin desteğini125almamıştır.

1961yılının 15 Ekiminde yapılan genel seçimlerde CHP %36,7 oyla 173

milletvekili çıkarırken DP çizgisinin devamı olan AP %34,8 oyla 158 milletvekili

çıkarmayı başarmıştır. İnönü tek başına kuramadığı hükümeti çeşitli baskılarla önce

123 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, ss.323-324, 335.

124 Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye ’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, ss.331-336.

125 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.86,87.; Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyet Tarihi, Pınar Yayınları, İstanbul 2011, s.411.

53

Adalet Partisi, sonra Yeni Türkiye Partisi ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ile

koalisyonlarla başbakanlığa devam ettiği yıllardı. Bu yıllarda sağ üzerinde baskılar

devam ederken sol daha rahat fikri ve siyasi gelişimine devam edebiliyordu. Doğan

Avcıoğlu, Mümtaz Soysal ve Cemal Reşit Eyüpoğlu’nun çabaları ile 20 Aralık 1961

tarihinde ilk sayısı çıkan YÖN dergisi, 1967 yılında kapanana kadar solun fikir ve

siyaset üretme merkezlerinden en önemlisi idi.126

İhtilal sonrasında bir türlü tek başına iktidar olamayan siyasiler ordunun baskı ve

tehditleri ile koalisyonlar kurarak ülke yönetiminin devamını sağlamaya çalışmışlarsa

da sürekli siyasi mücadeleler sokaklara ve gençliğe yansımaya başlamıştı. Fikri

zeminden silahlı mücadele zeminine kayan çatışmalar kamu kuruluşları, dernekler hatta

aile fertleri arasında bile ayrışmalara düşmanlıklara sebep olmaya başlamıştı. “Kamu

hizmeti ile yükümlü olanlar, halkın hizmetinde ve devletin emrinde olduklarını

unutmuşlar, kendi yandaşlarının ve içinde bulundukları, dâhil oldukları kliklerin emrine127ve hizmetine girmişlerdi.”

Sağda durum biraz daha farklıdır. 1960 ihtilalinin Demokrat partiyi iktidardan

indirmesi darbenin sağ üzerindeki baskısını ağırlaştırıyordu. Oluşan boşluğu doldurmak

gerektiğini düşünen milliyetçi gençler bir oluşumun faaliyete geçmesinde karar kıldılar.

Daha önce kurulan Türk Milliyetçiler Derneği ve Milliyetçiler Derneği tecrübelerinin

beraberinde getirdiği ekip olan bu gençler, milliyetçi ve muhafazakâr kimliği olan bir

oluşum için bir araya geldiler. Aşağıda anlatacağımız oluşumlar Aydınlar Ocağı’nın128temellerinin atıldığı kulüp ve derneklerdir. 128

126 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s.87.

127 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, s.164.; Nahit Dinçer, Türkiye’de Kültür Buhranı, Kayıhan Yayınları, İstanbul 1988, s.7.; Osman Turan, Türkiye ’de Siyasi Buhran ’ın Kaynakları, Nakışlar Yayınevi, İstanbul 1979, s.131.

128 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.88-89.

54

3.1.2.1. Türk Milliyetçiler Derneği

1950 yılında Türk Kültür Ocağı, Türk Kültür Çalışmaları Derneği, Türk Gençlik

Teşkilatı, Genç Türkler Derneği ve Türk Kültür Derneği’nin bir araya gelerek

Milliyetçiler Federasyonu oluşturdular. Başkanlığına ise Bekir Berk getirildi. Neden bir

araya geldiklerinin izahını federasyon başkanı seçilen Bekir Berk 1 Nisan 1951’de

yapılan ilk kongrede şöyle anlatmaktadır:

“Hemen herkesçe malumdur ki birlik kuvvettir, kuvvet kaynağıdır. Zafer ise birleşenlerindir. Aynı davaya inananların, aynı ideale yürüyenlerin ayrı ayrı çalışmalarını izah edebilecek ciddi ve makul hiçbir sebepte yoktur. Bu hakikati ve zarureti, doğru düşünen ve davasını gerçekleşmesini arzu eden her inanmış insan gibi artık milliyetçiler de idrak etmişler ve anlamışlardır. Milliyetçiler federasyonu bu idrakin ilk meyvesidir. Federasyonumuz birlik fikrinin son eseri değildir. En mükemmel eserin, yüksek kurultayınızın kararı üzerine bütün milliyetçi derneklerin birleştirilmesi suretiyle kurulacak ve hemen hemen bütün milliyetçileri sinesinde toplayacak olan tek ve

129büyük bir cemiyetin kurulması olacağında şüphe yoktur.”

Bu konuşmanın oluşturduğu hava ile federasyondaki dernekler Türk

Milliyetçileri Derneği adını alarak tek bir dernek haline geldi. Dernek Başkanı Haluk

Karamağaralı, Başkan Vekili Abdülhadi Toplu, Genel Sekreterliğe Erhan Löker,

Muhasipliğe Necati Torun, Üyeliğe ise Abdullah Savaşçı seçildiler. Dernek tüzüğünün

ikinci maddesinde “Allah, Vatan, Soy, Tarih, Dil, An’ane, Sanat, Aile, Ahlak, Hürriyet

ve Milli Mukaddesat esaslarına dayanan Türk Milliyetçiliğini işlemek, Türk milletini

meydana getiren unsurları muhafaza etmek ve bütün milliyetçileri teşkilatlandırmaktır”

şeklinde derneğin gayesi anlatılmaktadır. Dernek 15 ay gibi kısa zamanda 60 kadar

şubesi olan ve faaliyetleri ilgiyle takip edilen bir yapıya kavuşmuştu. “Mefkure”

isminde haftalık olarak kararlaştırılan bir bülten yayınlanması kararı alınmış ve130derneğin kapatılmasına kadar sürekliliğini korumuştur.

129 İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, ss. 245­246.; Murat Yılmaz, Mümtaz Turhan, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Milliyetçilik c4, İletişim Yayınları, İstanbul 2002, ss.569,570.

130Beşir Ayvazoğlu, Tanrıdağ’dan Hira D a ğ ı’na Uzun İnce Yollar,, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Milliyetçilik c4, İletişim Yayınları, İstanbul 2002, ss.569,570.; İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, ss. 247-256.

55

Dernek üyelerinin konferansları, eserleri ve yazılarıyla ülkedeki komünizm ve

İslam inancının inkârı tehlikesine karşı sürekli uyarıları ülke yöneticilerinde tepki

toplamış ve son bir hadise olarak Serdengeçti Mecmuasında yayınlanan Osman Yüksel

Serdengeçti’nin “Piç” başlıklı yazısı üzerine yaklaşık 80’den fazla şubesiyle birlikte

kapatılmıştır. Adalet Partisi Milletvekili olan Dernek Genel Başkanı Said Bilgiç ve yine

AP milletvekili olan Dernek mensubu Tahsin Tola Partilerinden ihraç edilmişlerdir.

04.04.1953 tarihinde kapatılan derneğin bıraktığı fikri miras ve bir araya getirdiği131aydınlar, birbirlerinden kopmadan oluşturdukları nüveyi devam ettirdiler. Derneğin

132İstanbul Şubesi “Nurettin Topçu’nun kaleminden “Son Hadiseler ve Biz” başlıklı

yazısını Türk İslam Sentezi fikrini yansıtan önemli bir metin olarak görebiliriz.

3.1.2.2. Milliyetçiler Derneği

Türk Milliyetçileri Derneği’nin kapatılmasından hemen sonra kuruluş dilekçesi

verilmiş derneğin Türk Milliyetçileri Derneği’nin devamı şeklinde algılanması yanlış

olmayacaktır. 1954 Nisanında ancak faaliyete geçebilen Milliyetçiler Derneği, gayesini

131 Hakkı Öznur, Ülkücü Hareket c l , Asya Kitap Kulübü, Ankara 1996, ss.103,104.; İlhanDarendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, ss.257-266.

132“Biz Türk Milliyetçileri Derneği, kendisini Türk Milleti’nin mukaddesatının bekçisi ve mukadderatının mes’ulû bilen gençlik zümresi, bu gün bu mukaddesatın düşmanları tarafından etrafa saçılan zehirli bir fitnenin tehdidine maruz bulunmaktayız.Biz İstiklal Mücadelesi zaferle neticelendiği anda, Anadolu’nun gülen yüzüne kinle bakarak Komünizm afetini memlekete saldırmak isteyenlerin çeyrek asırlık meşum gayretlerine karşı koymak için fikirler ve vicdanlarda mücadele açan milliyetçi gençlik ordusu, bugün beyinleri ürpertici iftiraların kucağına teslim edilmek isteniyoruz.Biz ahlakı, iman yaparak Allah’ına teslim olmuş bir memleketin, sahipsiz vicdanın bugün yegâne sahipleri, kapkara ağızların ithamları huzurunda diz çökmeye davet edilmekteyiz.Bizim seksenden fazla faaliyet şubemizin bulunması, sizi hayretlere düşürmüş. Halbuki bunda hayret edilecek ne var? Biz sade bir dernek değil, onun hayat ve kuvvet kaynağı olan Türk milletiyiz. Yarın sekiz yüz şubemiz de olabilir. Zira İstiklal Savaşı’nı unuttunuz mu? İzleri üzerinde yürüdüğünüz, ellerin ganimetlerini paylaştığı, İstiklal Cihadımız yapılırken, her köy, her kağnı, her minare cephelere nasıl uzanmıştı... / İşte biz de öyleyiz; o köylerin çocuklarıyız. O kağnıların yetimleri, o minarelerin müminleriyiz. O zamandaki düşman da diller ve eller kesmiş, köyler yakarak minareler yıkmıştı. Bugün de aynı şerefsiz, merhametsiz ve seciyesiz harb tekrarlanıyor. Bugün bu harp vicdanların üstünde, beyinlerin ateşinde tekrarlanıyor. Biz bu haksız tecavüzlere, fikir kılıçlarıyla çarpışarak şeref haysiyet, ilim, ahlak cihadı yapmak suretiyle karşı koymaya karar verdik. Siz Roma ’da Hıristiyan mahallesini yaktırdıktan sonra, Romalılara “Şehrinizi Hıristiyanlar yakıyor” diye mazlumlara karşı tahrik eden ve bu kıtadan ilk defa “Bir Allah’ın adını tebcil eden masum insanları, sirklerde vahşi hayvanlara parçalattıran Neron’u taklit ediyorsunuz.Biz de, kendisine hakkın emaneti olan mukaddes davadan “vazgeç ” diyenlere gözyaşları ve içindeki isyan yıldırımlarıyla dönüp te “Güneşi sağıma, ayı da soluma koysalar yine bu işten vazgeçmem” diyen büyük peygamberimizin izinden yürüyoruz. Millete söz verdik, Allah ’a söz verdik !Eğilmeyiz, dönmeyiz ve dimağımızdaki son hücrenin hayatı baki kaldıkça, bu mukaddes davadan vazgeçmeyeceğiz.” Hakkı Öznur, Ülkücü Hareket c .l, Asya Kitap Kulübü, Ankara 1996, ss. 103,104.

56

söyle ifade etmektedir; “Milletimizi vücuda getiren kıymetlerin muhafaza ve

tekâmülüne hizmet etmek ve tarih şuuruna, ilim zihniyetine, feragat, fedakârlık, hak ve133fazilet duygularına sahip örnek Türk Milliyetçileri yetiştirmektir.”

Dernek üyeleri için hazırlanan beyanname daha sonraları kurulacak olan

Aydınlar Kulübü ve Aydınlar Ocağının da temel değerleri olan konularda faaliyet

göstereceklerini izah etmektedir.

“Milliyetçiler Derneği, ilim, sanat, felsefe sahalarındaki çalışmalarıyla milli kültüre hizmet emelindedir. Bu yolda her türlü polemikten kaçınarak, hür fikirlerin karşılaşması için neşriyat,konferanslardan başka, bütün münevverlere açık seminerler tertiplemiş bulunuyoruz. Gayemiz, mahdut bir zümreye çevrilmekten ziyade fikirleriyle inanışları başka olan bütün memleket münevverlerinihakikatin ışığı etrafında toplayabilmektir. İlim zihniyetine daima hürmetkâr olarak kendi şahsiyetimizin prensiplerini izah etmeyi bir kültür müessesesinin vazifesi olarak telakki etmekteyiz. Bu sebepten, milletimizi kurmuş olan hayati ve ruhi değerlerin izahını yaparken, âlemşümul olan ilmin görüşlerine bağlanıyoruz ve bu meselelerin hallini ararken çeşitli fikirleri karşılaştırmaktan çekinmiyoruz.

Ruhumuzun, mazinin sunduğu mukaddes emanet olduğunu bize telkin eden bir ruhçuluk davasının hukuki, ahlaki, iktisadi esaslarını araştırırken Doğu ile Batının ilimci görüşlerine ve tarihin onlara emanet ettiği duyuşlara aynı ehemmiyeti vermekteyiz. İlim ve fazilet temellerine dayanan milliyetçiliğin özünde kin ihtirasını değil, Hakka hizmet ve feragat emellerini aradık. İnsanlığın hiçbir zümresine, cephesine karşı düşmanlık davası gütmeyen aşk ile telkin yolunu cihat kabul ederek, ruhların ulaşabildiği en yüksek zirveye bayrak dikmenin zafer olacağına inanıyoruz.”134

Derneğin kurucuları, Mehmet Emin Alpkan, A. Ferruh Bozbeyli, Hüsnü

Demirkıran, Celal Erçıkan, Cemal Külahlı, Orhan Okay ve İdris Yamantürk’dür.

Derneğin Genel Başkanlıklarını Said Bilgiç, Nurettin Topçu yapmışlardır. Dernek

bünyesinde yapılan konferans ve toplantılarda sağ görüşlü aydınlar fikirlerini

sunmuşlardır. Özellikle 24 Temmuz 1952 tarihindeki kurultayda Ayasofya’nın müze

olmaktan çıkarılıp tekrar camiye çevrilmesi istenmiştir. Ayasofya, Türk İslam fikrinin

133 Orhangazi Ertekin, Cumhuriyet Döneminde Türkçülüğün Çatallanan Yolları, Modern Türkiye ’de Siyasi Düşünce Milliyetçilik c4, İletişim Yayınları, İstanbul 2002, s.382.; İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, Toker Yayınları, İstanbul 1968, s.282.

134 İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri, Toker Yayınları, İstanbul 1968, s.282-283.

57

sembol eserlerinden birisi olduğu için camiye çevrilmesi gerektiğinde ısrar edilmiştir.

Bu aydınların birçoğu Türkiye’nin siyasi ve fikir hayatının yön veren kişileridir.

Bunlardan bazılarının isimleri; Peyami Safa, Ali Fuat Başgil, Nurettin Topçu, İsmail

Hami Danişmend, Mümtaz Turhan, Sabahattin Zaim, İbrahim Kafesoğlu, Tarık Buğra,

Nihat Sami Banarlı, Oktay Aslanapa, Mahir İz, Kamil Öztürk, Ercüment Konukman,

Erol Güngör, Fethi Gemuhluoğlu, İlhan Darendelioğlu, Salih Tuğ, İsmail Dayı, Nevzat

Yalçıntaş, Mehmet Şevket Eygi, Faruk Kadri Timurtaş, Ahmet Kabaklı, Mehmet

Kaplan, Bekir Topaloğlu, Ali Nihat Tarlan, Süleyman Yalçın, Emin Işık, Ertuğrul135Düzdağ, Ferruh Bozbeyli gibi münevverlerdir.

Aydınlar Kulübü ve Aydınlar Ocağının serüvenlerinin bu iki dernek ile direk

alakalı olmasından dolayı bizim için önemlidir. Ancak isimlerini buradan

söylemediğimiz Türk İslam Sentezi fikrinin oluşmasında katkıları göz ardı

edilemeyecek birçok dernek ve topluluk ve yayın organını vardır.

3.1.2.3. Aydınlar Kulübü

1960 ihtilali ile bütün siyasi partilerin kapatıldığı gibi tüm dernekler ve sivil

toplum örgütleri de kapatılmıştı. Sağcı aydınların derli toplu yazılarını yayınladığı bir

organ yoktu. Sol kanat ise özellikle “Yön Mecmuası” örneğinde olduğu gibi yazılarını

daha derli ve toplu bir şekilde yayınlama imkânını buluyorlardı. Güncel olaylara öneri

ve fikirlerini açıklıyor, ülkenin ekonomik ve sosyal problemlerine “kapitalist olmayan”

öneri ve modeller sunuyorlardı. Bunun karşısında sağ cenahta ise aydınlar, görüşlerini

değişik yayın organlarından kamuoyuna sunuyorlar ancak yazılarında bazen fikir birliği

ve söz birliği olmuyordu. Böyle olunca aydınların hem birbirlerine daha yakınlaşması

ve görüşlerini derli toplu bildirmeleri amacıyla herkesin içine girmekte bir sakınca

görmeyeceği ortak bir zemin hazırlama ihtiyacı hissedildi. Kulübün tüzüğü

hazırlanırken isminin “Münevverler Kulübü” olması yönünde müzakereler yapılmış

135 İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, s.284.; Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s.303,496.; Beşir Ayvazoğlu, Tanrıdağ’dan Hira Dağı’na Uzun İnce Yollar,, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce Milliyetçilik c4, İletişim Yayınları, İstanbul 2002, ss.569,570.;

58

ancak Aydın kelimesi üzerinde ittifak edilmiştir. Böylece isminin Necip Fazıl

Kısakürek’in teşvikiyle konulduğu söylenilen Aydınlar Kulübü kurulmuş oldu.136

Bu dönemi ve Aydınlar Ocağına duyulan ihtiyacı Süleyman Yalçın şöyle

anlatmaktadır:

“27 Mayıs 1960 harekâtı ve onun Anayasasının getirdiği içtimai siyasi şartlar, 1965-70 yıllarında yurdumuzda, ciddi bir fikir çalkantısı ve huzursuzluğa yol açmıştı. Özellikle aşırı sol fikir akımı, milletin umumi temayülüne rağmen ağırlığını her geçen gün arttırıyordu. Fikri oluşma ve gelişme yanında Üniversitelerdeki gençlik olayları ile bir baskı hareketine bürünen bu aşırı sol akım, Türkün tarihinden getirdiği hayat telâkkisi ve inanç değerleriyle devletine karşı da ağır bir tehdit olmaya başlıyordu. Bu fikir akımı kısa bir zamanda zorba bir hareket halinde varlığını ve öz karakterini her kesimde, özelikle ilim ve fikir muhiti olan Üniversitelerimizde açığa vurdu. Bir küçük misal olarak rektör ve dekanların şahsı ve makamının en ağır hakarete uğramalarını yahut Üniversite veya dershane kapılarının bu zorba güçler tarafından tutularak içeriye kendileri gibi düşünmeyen öğrenci ve hocaların sokulmayışını hatırlamak yeter. Solun bu kaba kuvveti maalesef üniversite içi ve dışında birçok ilim fikir ve siyaset ehlince de desteklenmekteydi. Türk’ün her türlü kök değerlerini karşısına alan solun bu azgınlığı, bu değerlere sahip bir grup Türk aydınını, pek tabii olarak önce İstanbul Üniversitesindekilerin bir araya gelme, kendi inançlarını müdafaa etme ihtiyacına sevk etti. Bu ihtiyaç şahısları aşan fakat tek tek her Türk ferdinden başlayarak millet, vatan ve devlet üçlüsünden bunları meydana getiren tarih bütünlüğümüze uzanan bir şuur ve inançtan geliyordu. Bu düşünceler Türk aydını olmanın idrakinden taşan bir mesuliyet duygusu ile birçok ilim ve fikir

137adamını bir araya gelmeye zorluyordu.”

1962 yılında kurulan Aydınlar Kulübü’nün gayesi “İş hayatına atılmış olan

münevver insanların memleket meselelerinde hem söz sahibi olabilmeleri, hem de bir

araya gelerek birbirlerini tanımaları içindi.” Kulüp tüzüğünde gaye başlığı altında ise şu

ifadelere yer verilir:

136 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s325.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s.87.

137 Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.182.

59

“Fertler ve topluluklar arasında karşılıklı sevgi ve saygı duygularının uyanmasını, üyelerinin okuma zevki ve kültürlerinin geliştirilmesini, boş vakitlerinin ilmi, edebi, tarihi sohbet vesaire hususlarla değerlendirilmesini, her türlü zararlı düşünce ve meşguliyetlerden kaçınılmasını, feragat, vatanseverlik duyguları ile

138karşılıklı dayanışmalarını temin etmektir.”

Kulübün kurucuları, Süleyman Yalçın, Asım Taşer, Faruk Kadri Timurtaş,

Ayhan Songar, İsmail Dayı, Kemalettin Erbakan, Mahmut Ayla’dır. Sirkeci ve

Mahmutpaşa esnaflarından muhafazakâr kişilerin maddi ve manevi destek sözü

vermeleri üzerine 1962 yılında Beyazıt’ta Karaağaç İşhanı’nın en üst katı aylık 500

liraya kiralandı. Kiralanan salon yaklaşık 200 kişi alabiliyordu. Üyelerin belli

miktarlarda aylık aidat ödemeleri gerekmekteydi. Halka açık olmayan, sadece fotoğraflı

üye kimlik kartları ile girilebilen Aydınlar Kulübü önceleri haftada bir gün sonraları

Cuma ve Cumartesi akşamları olmak üzere iki güne çıkan toplantılar, konferanslar

tertipliyordu. Toplantılar ancak üyelere açık yapılıyor üye olmayanların kulübe girmesi

istenmiyordu. Bunun sebebi ise askeri yönetimin baskılara karşı tedbir ve ilmi seviyesi

yüksek toplantılar olması idi. İlk başkanı Süleyman Yalçın, Genel Sekreteri İsmail

Dayı, Muhasibi Mahmut Ayla ve Asım Taşer ile Kemalettin Erbakan ise yönetim

kurulundaki üyelerdir. Daha sonraları akademik çalışmaları dolayısıyla ABD’ye giden

Süleyman Yalçın’ın yerine Sabahattin Zaim Başkanlık yapmıştır. Askere giden İsmail139Dayı’nın yerine Genel Sekreterliğe ise Asım Taşer getirilmiştir.

Aydınlar Kulübünün üyeleri ve müdavimleri arasında Ayhan Songar, Salih Tuğ,

M. Şevket Eygi, Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu, Mürşid Çantay, Nurettin Topçu,

Yusuf Taşkıran, Kamil Turan, Mehmet Kaplan, Rıfat Tandoğan. Ayhan Yücel, M.

Sabri Sözeri, İhsan Toksarı, Kemal Bayrakçı, M. İhsan Babalı, Sezai Karakoç, Erol

Güngör, A. Naci Çavdar, Tarık Buğra, H. Hilmi Kurtulmuş, M. Seyfeddin Songül,

Ömer Kasımoğlu, Celal Erçıkan, Alâaddin Yılmaztürk. Cevat Babuna, Necdet Oral, A.

Hikmet Özyol, Kamil Öztürk, Ziya Nur Aksun, Sabahattin Zaim, Bahattin Şamlı,

138 İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, s.335

139 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s 326; İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, s.336; Prof. Dr. Süleyman Yalçın ile... "Ne Yaptınız Siz, Kur'an'ı Süpürdünüz", Altınoluk Dergisi, Nisan 1999, Sayı 158, s.10

60

Necmettin İçli, Ercüment Konukman, Asaf Ataseven, Yakup Üstün, Seyfettin Fidan,

Muzaffer Çetin, Emin Işık, Salih Zeki Kolat. Mehmet Kundakçı M. Nihat Ongün,

Turan Uysal, Yahya Oğuz, Mümtaz Turhan, Mustafa Yılmaz, A. Şefik Yücel,

Yurdakul Dağoğlu, Turan Utku, Cevat Ayhan, Nevzat Yalçıntaş, Alev Arık, Ahmet

Araz, Mehmet Çavuşoğlu, Ekrem Hakkı Ayverdi, Fethi Gemuhluoğlu, İsmail Uğur,

Turgut Özal, Necmettin Hacıeminoğlu, Ferruh Bozbeyli, Ahmet Kabaklı gibi simalar

vardı. 140

Aydınlar Kulübü döneminde gündelik hayatlarında birbirleri ile anlaşamayacak,

farklı görüşteki insanları bir araya getirebilecek derecede serbest ve hoşgörüyü

oluşturan yapısı ile değişik fikirleri buluşturmuştur. Hasan Basri Çantay, Şemsettin

Yeşil, Nurettin Topçu, İsmail Hami Danişmend, Ali Fuat Başgil, Arif Nihat Asya,

Mümtaz Turhan, Osman Turan, Nihat Sami Banarlı, Necip Fazıl Kısakürek, Nihal

Atsız, Tarık Buğra, Said Çekmegil gibi ilim ve fikir adamlarını bir arada tutabilecek üst

çatı oluşumu idi.141

Aydınlar Kulübü ve Milli Türk Talebe Birliğinin birlikteliğinde, 1967 yılında

Milliyetçiler 1. Büyük İlmi Kurultayı ve 1969 yılında Milliyetçiler 2. Büyük İlmi

Kurultayı yapılmıştır. Bu programlarda milliyetçi ilim adamları ülkenin içinde

bulunduğu durum ve meseleler hakkındaki görüşlerini paylaşmışlardır. Bu iki büyük

organizasyon göstermiştir ki milliyetçiler birbirlerinden kopuk bir vaziyetteler. Bütün

milliyetçi ilim ve fikir adamlarını bir araya getirecek ve faal olacak bir dernek

kurulması fikri kabul edilerek bir yıl sonrasında da Aydınlar Kulübü dernekleşerek142Aydınlar Ocağı ismini almıştır.

140 İlhan Darendelioğlu, Türkiye’de Milliyetçilik Hareketleri ,Toker Yayınları, İstanbul 1968, ss.335,336.; Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s.326.

141 Prof. Dr. Süleyman Yalçın ile... "Ne Yaptınız Siz, Kur'an'ı Süpürdünüz", Altınoluk Dergisi, Nisan 1999, Sayı 158, s.10.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.89,90.

142 Açılış Konuşması, Milliyetçiler III. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayını, İstanbul 1978, ss.9-11.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s.234.; Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c l , Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.244,245.

61

Aydınlar Kulübünün faaliyetlerinde, hedeflendiği gibi her kesimden insanı bir

araya getirmeyi ve ortak kararlar almayı sağlayan bir yapı olarak ortaya çıkmıştı.143 Bu

aydınlar arasında Turgut Özal, Fethi Gemuhluoğlu, Nevzat Yalçıntaş, Necmettin

Erbakan, Asım Taşer, Ekrem Hakkı Ayverdi, Sezai Karakoç, Tarık Buğra, Ahmet

Kabaklı, Muharrem Ergin gibi isimleri sayabiliriz. Bu birlikteliğin sağlanmasında ilk

başkan İbrahim Kafesoğlu’nun ve ondan sonraki başkan Süleyman Yalçın’ın çabaları

önemlidir.144

Daha sonra Başbakan ve Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal’ın kurduğu Anavatan Partisi’nin sloganlarından biri olan dört eğilimi birleştirme projesi yine o günlerde Turgut Özal tarafından gündeme getirilmiş ve kulüp çatısı altında; aydınlar arasında sağlanmıştır.

144 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s.328.

62

3.2. AYDINLAR OCAĞI

27 Mayıs 1960 ihtilali ile demokrasisi ağır yara alan ülkede, siyasi huzur bir

türlü temin edilemiyordu. Ekonomik olarak zor günler yaşanıyor, siyasiler halka güven

vermiyorlardı. Sürekli yaşanan siyasi gerilimler ve bölünmüşlükler huzursuzluğu

körüklüyordu. Mayıs 1968’de Milli Nizam Partisi ile Necmettin Erbakan, 1969’da

Milliyetçi Hareket Partisi ismini alacak olan Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Adalet

Partisinden kopan Demokrat Parti ile sağ parça parça olmuştu. Cumhuriyet Halk Partisi

içindeki sağ kanat ise, Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu önderliğinde Güven Partisi ile

bölünmüştü. Tüm bu bölünmeler ekonomi ve sosyal hayatı etkiliyor, sayısı çok az olan

zengin ve mutlu bir azınlık tüm kaynaklar üzerindeki hâkimiyetini sürdürüyordu.

Türkiye bir kaosu yaşıyordu.145

3.2.1. Derneğin Kuruluşu ve Yapının Tamamlanması

14 Mayıs 1970 tarihinde146, merkezi İstanbul’da olmak üzere “Aydınlar Ocağı

Derneği” kuruldu. Aynı tarihli tüzüğünde derneğin amacı “milli kültür ve şuuru

geliştirmek suretiyle Türk milliyetçiliği fikrini yaymak, milli bünyemizi sarsan fikir

buhranı ve mefhumlar anarşisi ile mücadele ederek milli varlığımızı meydana getiren

unsurları yaşatıp kuvvetlendirmektir.” şeklinde tanımlanmıştır. Dernek amacını

gerçekleştirmek için tüzüğünde bulunan faaliyetleri gerçekleştireceğini belirtmektedir.147Derneğin siyasetle uğraşmayacağı ayrı bir madde olarak belirtilmektedir.

Aydınlar Ocağının kurucu tüzüğünde toplam 56 isim bulunuyordu. Bunlardan

17’si Profesör, 5’i doçent, 9’u asistan, iş adamı ve serbest meslek sahibi idi. İstanbul148Hilton otelde yapılan bir toplantı sonunda Türk Aydınlar Ocağı isminin kullanılarak

145 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, ss.172-175.; Ergun Aydınoğlu, Türkiye Solu (1960-1980) Versus Yayınları, İstanbul 2007, ss.244-246.; Kemal Karpat, Kısa Türkiye Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul 2012,s. 188-193.; N. İlter Ertuğrul, 1923­2008 Cumhuriyet Tarihi El Kitabı, Odtü Yayıncılık, Ankara 2008,s. 121.

146 14 Mayıs 1970 tarihi Demokrat Partinin seçimlerden zaferle çıkmasının yıldönümüdür.

147 Madde 3: “Aydınlar Ocağı Derneği siyasetle uğraşmaz.”

148 Daha önce bu otelde yöneticilik yapmış olan Ocak kurucularından Erk Yurtsever’in araya girmesiyle toplantı ücretinin çok az bir kısmı ödenmiştir. Daha sonra bu toplantı için otele ödenen ücret yüzünden ocak eleştiri almıştır.

63

ocağın kurulması kararlaştırılmış olsa da “Türk” kelimesinin Bakanlar Kurulu kararı ile

verilmesi gerekliliği yüzünden sadece Aydınlar Ocağı isminde karar kılınarak

teşkilatlanma çalışmaları başlamıştır.149

Aydınlar Ocağı Amblemi ve Manası

Şekil 1-1

149 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s.330.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, Basılmamış Doktora Tezi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011, s.93.; Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c l , Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, s.302.

150 http://aydinlarocagi.org/wp-content/uploads/2012/05/amblem anlami.jpg

64

Süleyman Yalçın milliyetçi ilim adamlarının bir çatı altında toplanmalarının

zorunluluk neticesinde olduğunu şu sözleri ile açıklar:

“Bu bir vazifedir; çünkü milletimizin ve devletimizin bugün mevcut, yarın zuhur edebilecek sorunlarının ne olduğunun tespiti, bunlara ilmi seviye ve objektif ölçülerle ve hasbi olarak cevap arama bu kadroların kaderidir. Bu bir mecburiyettir çünkü milliyetçi ilim ve fikri kadrosu hem birbirini tanıma hem de ferdi bilgi, tecrübe ve görüşlerini, ekip çalışması halinde tamamlamak zorundadır. Milli ruh köküne bağlı aydınlar ancak bu davranışlarıyla ferdi ve topluluk mesuliyetini yerine getirmiş olabilir. Toplu, cemaatle yapılan ibadetin ferdi, tek kişi olarak yapılana göre fazileti ne ise, meselelerimizi ekip çalışmaları halinde ele almanın da o derece yararı olacağı gerçeği aşikârdır.”151

Sabahattin Zaim ise Aydınlar Ocağının kuruluşundaki gayeyi şöyle

açıklamaktadır:

“Aramızda nüanslar seviyesinde de olsa farklı fikir dağılımı gösteren kimselerin bulunmasıydı. İşte bu farklı yapıyı bir araya getirip kaynaştırmak için bir kulüp kurulması düşünülmüş, Karaağaç İşhanı’ndaki mekân uygun bulunarak bu düşünce kuvveden fiile geçirilmişti.”152

Osman Turan bu dönemi; münevverlerden “Demokratik sol davasını

güdenler, hep samimi de olsalar, milli ve dini kıymetlere karşı bulunduklarından

Türk milleti tarafından asla tasvip görmemişlerdir.” der ve Türk İslam

medeniyetine aykırı gördüğü sol unsurları gaflet, cehaletle; milli fikir ve kültürü

kısırlaştırdıklarını ve milli ruhu sarstıklarını, bunları Hürriyet, Meşrutiyet hatta153Cumhuriyet’in tatmin etmediğini sosyalizm modasına uyduklarını söyler.

Aydınlar Ocağı Başkanlarından Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı’nın

kuruluşunun zaruretten olduğunu anlatırken şöyle söylemektedir:

151 Süleyman Yalçın, Takdim Konuşması Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.9.

152 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s.328.

153 Osman Turan, Türkiye’de Siyasi Buhran’ın Kaynakları, Nakışlar Yayınevi, İstanbul 1979, ss.81,131,242.

65

“20 sene öncesinin kararsız, endişeli Türkiye’sinde, üniversitelerdeki istikameti önce şüpheli, sonra belirli ve kararlı gençlik hareketlerinin uyarısı, İstanbul'da bir grup milliyetçi ilim ve fikir adamını bir araya gelmeye zorladı. Olayların tabii gelişmesi ve günün zaruri şartları onları Aydınlar Ocağı ismi altında bir teşekkülde birleştirdi. Her biri beşeri, biyolojik ve teknik veya ilim, meslek ve meşrep sahibi bu insanları bir araya getiren etken, mensup oldukları toplumu millet yapan değerlere bağlılık, saygı, sevgi ve bu değerleri koruma şuuru idi. Başlangıçta her birinin milliyetçilik anlayışında bazı farklılıklar bulunsa da, birkaç senelik müşterek çalışma, düşünme ve araştırma, bu ilim ve fikir adamlarını bir ana noktada birleştiriverdi. Bu, Türk milletinin hayat damarı, varlık ve şahsiyet çizgisinin Türklük şuuru ile İslam iman ve dünya görüşünden ibaret bulunuşu idi.”154

Metin Eriş, Aydınlar Ocağı’nın kurulurken düzenli ve ciddi bir yapıda olmasının

konuşulduğunu daha önceki birlik ve dernekleri gibi amatörce olmaması gerektiği

üzerinde ittifak ettiklerini, gerektiği kadar personel çalıştırılması, evrakların düzenli

tutulması ve çalışmalarda ciddiyetin sağlanması üzerinde ittifak ettiklerini söyler.

Bunun için bir Ocak Müdürlüğü kurulmuştur. Böylece kurullar ve heyetler arasındaki

iletişim hızlanacaktır. Ocak üyeleri için çevrelerinden gelen “ama o içki içiyor.”,

“biliyor musunuz ama o mason” ve benzeri eleştirilere; bizimle beraber bir kavga içinde

ise ve bizimle birlikte verdiği mücadelesinde samimi ise neden aramızda olmasın

cevabını verdiklerini söylemektedir.155

Kuruluşu bir yılı tamamlamadan 12 Mart 1971 tarihinde verilen muhtıradan

birkaç gün öncesinde Adalet Partisi içinde Başbakan Demirel’e Parti Meclisi Grup

Toplantısında partililer, böyle gitmeyeceğini söylemişlerdi. Muhtıranın yayınlandığı

gün ve saatte Demirel istifasını vermişti. İstifadan sonra 19 Mart tarihinde Nihat Erim156

üzerinde ittifak edilerek hükümeti kurma görevi verildi. Partiler üstü kurulan 1. ve 2.

154 Süleyman Yalçın, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.23.

155 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.235,236.; Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c l , Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, s.303.

156 19 Temmuz 1980 yılında “Devrimci Sol” örgüt tarafından öldürülecek ve öldürülmesi 12 Eylül 1980 darbesinin sebeplerinden birisi olacaktır.

66

Erim hükümetleri kısa sürmüştü. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu ve diğer sol örgütler

ülkede sürekli terör eylemleri yapıyor, banka soyuyor, fidye için adam kaçırıyorlardı.

Terör ve anarşinin sonucunda 67 ilin 11’inde sıkıyönetim ilan edildi. Demirel’in

desteğini vermemesinden dolayı bir türlü kurulamayan hükümetler veya başarısız olan

hükümetlere Ferit Melen kabinesini de katmak gerekir. Aynı günlerde

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde o güne kadar görülmemiş bir kargaşa yaşanıyordu.

Genel seçimler öncesinde süresi dolan Cevdet Sunay’ın yerine seçilecek

Cumhurbaşkanlığı makamı için ordunun Faruk Gürler’i desteklemesine rağmen TBMM

bu öneriyi reddetti. Gerilim Emekli Oramiral Fahri Korutürk’ün Cumhurbaşkanı157seçilmesiyle sona ermiş görünüyordu.

14 Ekim 1973 tarihinde yapılan genel seçimlerde CHP 185, AP 149, DP 45,

MSP 48, CGP 13, MHP 3, TKP 1 ve bağımsızlar 6 olarak gerçekleşti. Bu tabloya göre

bölünmüş sağ oylar yaklaşık olarak %63 civarındaydı ve hükümeti kurmak zor olacaktı,

öyle de oldu. Ecevit’in koalisyon önerisini Demirel, muhalefet görevini yerine

getireceğini söyleyerek reddetmişti. Ferruh Bozbeyli ise partisi Demokrat Parti’nin CHP158ile koalisyon yapmayacağını bildirince geriye CHP- MSP birlikteliği kalmıştı.

1960’ların sonunda başlayan sol terör halkı canından bezdirmiş yer yer

karşısında güvenli güçlerinin dışında sağcı gençleri görmeye başlamıştı. Sokaklar

ısınmaya başlamıştı. Ecevit liderliğindeki koalisyon dış baskılara(ABD) rağmen haşhaş

ekimini serbest bıraktı, genel af ilan edildi. Yurtta bunlar olurken komşuda da bir darbe

olmuş, Cumhurbaşkanı Makaryos, Kıbrıs Ulusal Muhafız Teşkilatı albaylarınca

devrilmişti. Kıbrıs’ı etkileyen bu bir dizi olaydan sonra Türkiye, 20 Temmuz 1974

tarihinde adaya asker çıkarttı. Eylül ayında Erbakan’ın, koalisyonu bozması üzerine

Ecevit çok güçlü geleceğini düşünerek istifasını verdi. 241 gün süren krizde Sadi Irmak

17 vekilin desteği ile ülkeyi yönetti.159

157 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, s.176-184.; Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye ’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, s.384.

158 Kemal Karpat, Kısa Türkiye Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul 2012,s.206.; Feroz Ahmad, Modern Türkiye ’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, ss.189,194.

159 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, s.194,196.; Kemal Karpat, Kısa Türkiye Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul 2012,s.207.

67

Demirel’in, Ferruh Bozbeyli’ye koalisyon teklifi yapması ve ret cevabı

almasının ardından, DP bölündü ve ayrılanların dışarıdan destekledikleri koalisyonu

AP, MHP, MSP, GP oluşturuyordu.160 Ocak üyeleri bu durumdan çok rahatsız idiler.

Ülkenin istikrar kazanması için liderlerin inatlarını bırakmaları gerekiyor ama liderler

buna yaklaşmıyorlardı. O dönemin sağının en büyük gazetesi Tercüman’da yazan

Ahmet Kabaklı161 ve Ergün Göze162, ocağın görüşlerini dile getiriyorlar, sağda bir

koalisyon oluşturmak için basın baskısını oluşturmaya çalışıyorlardı.

1973 yılında seçimlerden birinci olarak çıkmış olmasına rağmen hükümeti

kuramayan Ecevit, AP’den kopardığı 11 vekile bakanlık vererek hükümet olmayı

denemiş ancak kısa sürmüştü. Bu kısa süre içerisinde sol alabildiğine saldırılarını

artırmış ve kadrolaşmaya devam etmişti. Yargı ve eğitim en fazla kadrolaşmanın

görüldüğü kurumlardı. Öyle ki 45 günde uygulanan programlarla yetiştirilen

öğretmenler atanıyordu. 11 Kasım 1974 tarihinde İstanbul Üniversitesi ve İstanbul

Teknik Üniversitesi Profesörlerinden163 bir grup, sağ hükümet istediklerini belirten bir

bildiri yayınlayarak güçlü bir hükümete ihtiyaç olduğunu ve bunu da; Türk Milletinin

“14 Ekim 1973 seçimlerinde tercihini yapmış ve ekseriyeti yüzde 67 oyla bir birine çok

yakın partilerden oluşan milliyetçi cepheye verilmiştir.” diye dile getirmişlerdi.164 Bu

deklarasyonda 5 tane sağ partinin bir araya gelmesi ve %67 lük bir oy ve 260 vekillik

160 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, s.196.

161 Ahmet Kabaklı, “Birleşiniz Artık”, Tercüman Gazetesi, 15.11.1973, Ahmet Kabaklı, “Milli Koalisyon”, Tercüman Gazetesi, 03.12.1973

162 Ergün Göze, “Bir Koalisyonun A natom isi”, Tercüman Gazetesi, 20.10.1973, Ergün Göze, Türklük Kavgası, Yağmur Yayınevi, İstanbul 1977, s.126

163 Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu, Prof. Dr. Oktay Aslanapa, Prof. Dr. Muharrem Ergin, Prof. Dr. Faruk Kadri Timurtaş, Prof. Dr. Cevat Banuna, Prof. Dr. Süleyman Yalçın, Prof. Dr. Sabahattin Zaim, Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, Prof. Dr. Mustafa Köseoğlu, Prof. Dr. Hayri Domaniç, Prof. Dr. Selçuk Özçelik, Prof. Dr. Nuri Mugan

164 M illiyet Gazetesi, 12 Profesör Sağ Hükümet İstedi, 11. 11. 1974

68

bir çoğunlukla hükümeti kurması isteniyordu. Bu düşünce ile bir ekip kurularak

Ankara’ya gönderilecektir.165

Aydınlar Ocağı’nın ilk başkanı İbrahim Kafesoğlu döneminde Ocağın kuruluşu

tamamlanmıştı. 1973 yılında Aydınlar Ocağının Görüşü Türkiye’nin Bugünkü

Meseleleri adıyla Aydınlar Ocağı yayınlarından çıkan eser kurulan çatının meyvelerini

vermeye başladığını göstermektedir. Bu eserde; Var olma, Siyasi Huzur, İktisadi

Kalkınma, Aklın ve İlmin Hâkimiyeti, Milli Eğitim ana başlıklarında Türkiye’nin

meseleleri ve çözüm yolları sunulmaktadır.166 İçinde bulundukları şartlar elverdiği

ölçüde sürekli toplantılar, seminerler veriyorlar ve en önemli faaliyet olarak milliyetçi

ve muhafazakâr ilim ve fikir adamlarını bir araya getirmeye çalışıyorlardı. O sıralarda

ABD’den dönem Süleyman Yalçın’ın Ocağın başına getirilmesi kararlaştırılmıştı. 02

Şubat 1974 tarihinde yapılan Genel Kurul toplantısında yeni yönetim kurulunu

oluşturan isimler şöyle idi; Başkan Süleyman Yalçın, başkan vekili Salih Tuğ, Genel

Sekreter Metin Eriş, Muhasip Nihat Bozkurt, Veznedar İsmail Uğur ve yönetim kurulu

üyeleri Nahit Dinçer ile Mazhar Özmen’di.167

3.2.2. Milliyetçi Cephe Hükümetleri

Aydınlar Ocağı’nın etki sahası, 1975‘li yıllarda genişlemiş ve siyasete etki eder

bir hale gelmişti. Bu etki siyasi bir etki değildi. Akademisyenlerin fikir üretme ve

mevcut meselelere çözüm yollarının siyasilere aktarılmasından dolayı her geçen gün

Aydınlar Ocağı sağ siyasiler üzerinde saygınlığını artırıyor ve fikirleri dinleniyordu.

Özellikle CHP’ye karşı, sağ partileri Milliyetçi Cephe adı altında birleşmeye en azından

ortak hareket etmeye çağırıyorlardı. Birinci Milliyetçi Cephe hükümeti süresinde sol

kaynaklı terör ve onun karşısında kendini korumaya çalışan sağ arasındaki mücadele

artık çatışmaya dönüşmüş sokaklar iyice ısınmaya başlamıştı.12 Eylül 1975 senato

seçimlerinde CHP oylarını % 43,9, AP % 40,8'e çıkarmış bir sonraki seçim için

umutlanmışlardı. Diğer partiler ise oy kaybetmişler sadece MHP oylarını

165 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (DoktoraTezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.242-244.

167 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s330

69

koruyabilmişti. Ecevit güçlü bir Türkiye vaat ederken, Demirel büyük Türkiye

projelerini anlatıyordu. İki partinin bu denli oy alması Milliyetçi Cephe hükümetinin

ömrünü uzatıyordu. Diğer partiler konumlarını korumak için koalisyonu bozmuyorlar

ancak yeni seçime ciddi hazırlıklar yapıyorlardı. Bu partilere yapılan baskılar pamuk

ipliğine bağlı hükümeti zor da olsa sürdürüyordu. 168

Bu dönemde Süleyman Yalçın başkanlığındaki Aydınlar Ocağı merkezinde

yapılan toplantılara, Demirel, Erbakan, Türkeş, Turan Feyzioğlu seri konferanslar

yapmak için davetler edilmektedirler. Aralarında bulunan sıkıntıların halli yolunda

tahliller ve girişimler yapılmaktadır. Böylece oluşan atmosfer siyasiler üzerinde ister

istemez bir baskı oluşturmaktadır. Aydınlar Ocağı, bu dönemde İlim Yayma Cemiyeti

ile işbirliği içindedir. İlim Yayma Cemiyeti ise Eminönü’ndeki ve Tahtakale’deki

Müslüman esnafın maddi ve manevi desteğini tamamen kazanmış bir cemiyetti. Türk

İslam Sentezi fikrinin kavram olarak ortaya atılması da bu dönemlere rastlamaktadır.

Hatta bu fikrin Milliyetçi Cephe hükümetlerini bir arada tutan etkenlerden biri olduğu

da söylenebilir.169

Süleyman Yalçın Türk İslam Sentezi ile ilgili gayet basit bir tarifle nüfus

cüzdanımızda yazan iki kelimeyi göstererek Türk ve İslam yazdığını ve bunun bizim170kimliğimizi şekillendirdiğini, temel unsurumuz olduğunu söyler. Hakkı Öznur,

Ülkücü Hareket’te 1965 yıllarının sonlarında Türk İslam Sentezi ismini ilk defa

kullanan kişinin Ahmet Er olduğunu söylemektedir. Hatta bu isim ile ilgili olarak

Seyyid Ahmet Arvasi ve Ahmet Er arasında geçen şu konuşmayı naklediyor:

“Ahmet Ağabey, Türk-İslam sentezi sözü gönlüme hoş gelmiyor. Çünkü sentez homojen olmayan nesnelerin bir araya gelişidir. Oysa benim aklıma ve gönlüme Türk deyince İslam, İslam deyince de Türk gelmektedir. Çünkü Sahabe-i Kiramdan sonra İslam’a

168 Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınlan, İstanbul 2000, s.380.; Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınlan, İstanbul 2007, ss.197- 199.; N. İlter Ertuğrul, 1923-2008 Cumhuriyet Tarihi El Kitabı, Odtü Yayıncılık, Ankara 2008, s.125.

169 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s.308-309.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s. 102.

170 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s.331.

70

en büyük hizmeti Türk Milleti yapmıştır. Gel bu hususu başka türlü ifade edelim. ” Ahmet Er ise, “Buyurun, Türk-İslam Ülküsü, Türk- İslam Kültür Medeniyeti "deyince, Seyyid Ahmed Arvasi “Evet, Türk- İslam Ülküsü. Milletimizin gönlüne, yüreğine, kokusuna en uygun düşecek onu tanımlayacak ülkü, Türk-İslam Ülküsü ’dür. ” diyerek Er’i tasdikler.171

Bütün bu gelişmelerin arasında ülkedeki karışıklıklar sürekli tırmanıyordu. 1976

yılında çıkan terör olaylarında 104 ölü ve 1852 yaralı vardı. Demirel’in sıkıyönetim

önerisi, Erbakan’ın ikna olmaması üzerine uygulanamıyor, kendini milliyetçi olarak

tanımlayan genç kuşak içine çekilmek istenilen kaos tuzağına düşmeye başlıyordu.

Artan enflasyon, sürekli yükselen issiz sayısı, alım gücünün düşmesi ve iç kargaşa

siyasette olduğu gibi eğitim kurumlarında da kendini gösteriyordu. 34 kişinin hayatını

kaybettiği ve 136 kişinin de yaralandığı 1 Mayıs olaylarının yaşandığı 1977 yılında 5

Haziranda yapılan seçimlerin sonucunda CHP 213, AP189, MSP 24, MHP 16, CGP 3,

DP 1, bağımsızlar ise 4 sandalye sayısı ile mecliste temsil edilme hakkına sahip

olmuşlardı. Bu sonuçlardan sonra güçlü bir hükümetin kurulamayacağı açıktı. Ecevit bir

azınlık hükümeti kurmaya çalışmışsa da çoğunluğu 13 oyluk bir destek alamadığı için172sağlayamadı ve güvenoyu alamadığından hükümeti kuramadı.

Hükümeti kurmakla görevlendirilen Demirel, Aydınlar Ocağı üyelerinin çaba ve

gayretlerinin katkılarının bulunduğu ikinci Milliyetçi Cephe hükümetini kurdu. Bu

hükümetin bakanlık dağılımı şöyleydi; AP 13, MSP 8 ve MHP 5. 183 vekili olan AP,

toplamda 40 vekili bulunan iki parti ile bakanlıkları yarı yarıya paylaşmak zorunda

kalmıştı. Ancak olaylar durmuyor hükümetin ilk 15 gününde 26 kişi öldürülüyordu. 2.

Milliyetçi Cephe hükümetinin ömrü uzun olmamıştı. 31 Aralık 1977 de yapılan güven

oylamasında Demirel güven tazeleyememiş ve hükümeti kurma görevini Ecevit almıştı.

Güven Partisinden Turhan Feyzioğlu ve Salih Yıldız ile DP’den Faruk Sükan da

kabinede yer aldı. 22 aylık hükümet sürecinde ülke tarihinde hiç olmadığı kadar

karışmıştı. Yabancı ülkelerin (1974 Kıbrıs müdahalesinden sonra uzun süre devam

eden) ambargo kararı, Asala terör örgütünün diplomatlarımıza ve dışişleri mensuplarına

171 Hakkı Öznur, Ülkücü Hareket c l , Asya Kitap Kulübü, Ankara 1996, ss.340,341.

172 Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, ss.379,380.; Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, ss.197-201.; Carter V. Findley, Modern Türkiye Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul 2011, ss.317,319.; N. İlter Ertuğrul, 1923-2008 Cumhuriyet Tarihi El Kitabı, Odtü Yayıncılık, Ankara 2008, ss.126,127.

71

yaptıkları saldırılar, döviz rezervinin sürekli düşmesi, enerji kesintileri ülkenin

problemleri idi. Türk lirası sürekli değer kaybediyor, birçok ihtiyaç malzemesi

karaborsadan satılıyordu. Üniversitelerde ve gençlik arasında anarşinin

körüklenmesinden dolayı eğitim durma noktasına gelmişti. Hükümlü ve tutuklulara kötü

muameleden dolayı sürekli eleştirilen hükümet olaylar karşısında bir şey173yapamıyordu.

Aydınlar Ocağı, üyelerinden Prof. Dr. Emin Bilgiç bu dönemde, AP elinde olan

Kültür Bakanlığında Müsteşar olmasından dolayı bakanlık bünyesindeki Milli Kültür

dergisinde Türk İslam Sentezi fikrine uygun yazılar yayınlatmaya başlamıştı. Milli174eğitim müfredatında ise az da olsa Türk İslam Sentezi etkisinde eklemeler yapılmıştı.

17511 Ekim 1978 tarihinde, Aydınlar Ocağı’na kayıtlı 30 öğretim görevlisi bir

bildiri yayınlar bu bildiride komünizm tehlikesine dikkatleri çekerek;

“Demokrasi fazilet esasına dayanan bir rejimdir. Fakat bünyesi icabı suiistimale müsaittir. Komünistler demokrasiyi ortadan kaldırmak için onun bu zaafından sonuna kadar faydalanmakta bizzat demokrasiyi vasıta olarak kullanmaktadırlar. Milletlerarası komünizmin içimizdeki beşinci kolu olarak bu yolla Türkiye’yi tam bir rejim bunalımına sürüklemiş ve bir yol ayrımına getirmeyi başarmıştır. Bugün birçok müessesemiz komünist beşinci kolun eline düşmüştür.Bu hıyanet şubesi bir taraftan sınıf, bir taraftan mezhep kışkırtmaları ile doğrudan doğruya devlet ilke ve millet bütünlüğümüzü parçalama

173 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, ss.202-205.; Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, ss.383,384.; N. İlter Ertuğrul, 1923-2008 Cumhuriyet Tarihi E l Kitabı, ODTÜ Yayıncılık, Ankara 2008,ss.128,130.

174 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s. 81.

175 Prof. Dr. Hikmet Tanyu, Prof. Dr. İlhan Çuhadaroğlu, Prof. Dr. Emin Bilgiç, Prof. Dr. Sevinç Karol, Prof. Dr. Hilmi Hacısalihoğlu, Prof. Dr. Cengiz Uluçay, Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Prof. Dr. İsmail Cerrahoğlu, Prof. Dr. Mehmet Hatipoğlu, Prof. Dr. Nadir Doğan, Prof. Dr. Orhan Düzgüneş , Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu, Prof. Dr. Ercüment Kuran, Prof. Dr. Mecit Doğru, Prof. Dr. Şerif Baştav, Prof. Dr. Necip Danışoğlu, Prof. Dr. Nihat Nirun, Prof. Dr. İsmail Kaynak, Doç. Dr. Haluk Karamağralı, Doç. Dr. Esat Coşan, Doç. Dr. Kamil Turan, Doç. Dr. Şakir Akça, Doç. Dr. Cihat Tunç, Doç. Dr. Ethem Ruhi Fığlalı, Doç. Dr. Bülent Başaran, Doç. Dr. Beyhan Karamağralı, Doç. Dr. Kamuran Ertürk, Doç. Dr. Nasır Özdemir, Ümit Akkoyunlu, Doç. Dr. İsmail Hakkı Gökhun

72

hedefine yönelmiştir.” diyerek yetkili mercilere uyarılardabulunmuşlardır. 176

1978 yılında ülkenin içinden geçtiği sıkıntılara çareler üretmek amacıyla; 1967

ve 1969 yıllarında Milli Türk Talebe Birliği bünyesinde yapılan ve Aydınlar Ocağı’nın

fikir temellerinin atıldığı Milliyetçiler kurultaylarının IlI.sü 1978 yılında Aydınlar

Ocağının himayesinde Türkiye’nin meselelerine milliyetçi bakış maksadıyla 26-27-28

Mayıs 1978 tarihinde İstanbul’da yapıldı. Üç gün süren müzakereler kültür, sanat,

eğitim, iktisat, çalışma hayatı, sağlık, dış siyaset, dini hayat, hukuk, basım yayım ihtisas

komisyonlarının hazırladıkları karar metinleri genel kurulda okunduktan sonra sonuçlar

bir beyanname halinde büyük Türk Milleti kamuoyuna sunuldu. Süleyman Yalçın’ın

Başkanlığını yürüttüğü kurultayın tertip komitesi ise Gürbüz Azak, Nihat Bozkurt,

Rasim Cinisli, Altan Deliorman, Uğur Derman, Metin Eriş, İsmail Kanyılmaz, Salih

Tuğ isimlerinden oluşuyordu. İki gün süren ve 200 ilim adamının katıldığı kurultay177Türk İslam Sentezi merkezinde memleket meselelerine çözüm önerileri sunmuştur.

O dönemde Ocak siyasi liderlerin sık sık uğradıkları bir yerdi. Turgut Özal ve

Korkut Özal konferansları kaçırmazlar, Demirel, Ocak vasıtasıyla üniversite hocaları ile

görüşür. Türkeş, İstanbul’a geldiğinde genellikle Necmettin Hacıeminoğlu’nun evinde

hocalarla görüşürdü. Ocakta yapılan toplantılarda ise liderleri bir araya getirerek

aralarında sıcaklık ve yakınlık oluşturulmak hedeflenirdi. Turgut Özal, 1977 genel

seçimlerinde MSP’den İzmir milletvekili adayı olmuş ancak seçilememişti. ABD’den

döndükten sonra Aydınlar Ocağı toplantılarının müdavimlerinden olmuş hatta onun

katılmasıyla Ocak daha büyük toplantılar düzenlemeye başlamıştı. Genelde onun

bulunduğu toplantılar, Çalışma Hayatımız, Dış Politika, Çıkmazlarımız, Anayasa gibi

konuları olan toplantılardı. 1979 yılında yapılan “Türkiye’nin Sosyo-Kültürel ve

Ekonomik Meseleleri” isimli toplantı hem Özal hem de Türkiye için çok önemli

konuları içermekteydi. Bu toplantıda Özal 24 Ocak kararlarının temel fikirlerini

anlatıyor ve ülkenin içinde bulunduğu darboğazdan ancak böyle çıkabileceğini

116M illiyet Gazetesi, “Uluslararası Komünizmin 5. Kolu, Türkiye’yi bir İç Savaşın Eşiğine Getirdi”, 11.10.1978

177 Milliyet Gazetesi, “Milliyetçiler Kurultayı”, 24.04.1987; Önsöz, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, s.3-4.; Açılış Konuşmaları Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, s.11.; Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c1, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, s.316.

73

belirtiyordu. Bu toplantıdan kısa bir süre sonra Demirel, kendisine hükümeti kurma

görevini alması halinde ekonominin başına geçmesi teklifinde bulundu. Ocağın ileri

gelenleri ile yaptığı bir toplantıdan Demirel’e dikkat etmesi ve ekonomi ile ilgili tüm178yetkileri alması halinde bu görevi kabul etmesi kararı çıktı.

Demirel, 12 Kasım 1979 tarihinde azınlık hükümetini kurdu. İş çevrelerinin ve

komutanların önerdikleri AP-CHP koalisyonu gerçekleşmemişti. Demirel’in kabineyi

açıklamasından birkaç gün sonrasında toplanan Generaller darbenin tarihi ve şekli

konusunda toplantılara başlamışlardı. İran’da yapılan İslam Devrimi, Batıyı

Türkiye’deki bu darbeye karşı destek vermeye zorlamıştır. Ülkenin içinde bulunduğu

terör durumundan bir an önce kurtulması için hükümet, ordu eliyle birçok yerde

sıkıyönetim ilan etmesine rağmen olaylar bir türlü azalmıyor artıyordu. Malatya,

Bingöl, Sivas ardından Kahramanmaraş ve Çorum’da çıkarılan Alevi - Sünni çatışması

terörü fikir veya sol sağ çatışmasından çıkarmış mezhep çatışmasına doğru götürüyordu.

1973 sonrasında kurulan hükümetlerin zayıf konumlarından dolayı Türkiye pusulası

bozulmuş ve kararsız bir rota çiziyordu. Kötü bir ekonomi ile uğraşmak zorunda kalan

hükümetler terör ve anarşi karşısında da fazla bir tedbir alamıyorlardı. 1979 sonunda

Ekonominin başına Baş Danışman olarak geçen Turgut Özal, yürürlüğe konulan tarihle

isimlendirilen 24 Ocak 1980 kararlarını aldı. Bir teknokrat olan Özal, siyasi endişe

taşımadan sert önlemler alacak önceki ekonomi politikalarından radikal değişiklik ve

kopuşu planlayacaktı. Özal, kendisinin ülkenin içinde olduğu ekonomik buhrandan 5 yıl

gibi bir sürede çıkılabileceğini kestiriyordu. Ancak böyle gitmeyeceği ve askerin

duruma müdahale edeceği bekleniyordu. Çünkü toplumun depolitize edilerek istikrarlı

bir yapının kurulması Türkiye için çok önemliydi. 1980 Haziran’ında Aydınlar Ocağı

heyeti Başbakan Demirel’i ziyaret edecekler ve ihtilal olabileceğine dair düşüncelerini

ileteceklerdir. Bu uyarı karşısında Demirel’in Ocak üyelerine verdiği cevap sadece

nasihat kabilinden geçiştirme birkaç kelime olmuştur. Bütün bunlar olurken süresi biten

178 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.247-249.; Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s.425.

74

Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün yerine bir türlü yeni Cumhurbaşkanı seçilememiş,179bu durum toplumda politikacılara karşı bir güvensizlik oluşturmaktaydı.

Türkiye’de bunlar olurken, 15 Mayıs 1979 tarihinde yapılan genel kurul

toplantısı sonucunda Aydınlar Ocağı Genel Başkanlığına Prof. Dr. Salih Tuğ

seçilecektir. Genel Başkan vekilliğine Dr. Metin Eriş, Genel Sekreterliğe Altan

Deliorman, Muhasip Üyeliğe Nihat Bozkurt, Veznedar Üyeliğe Doç. Dr. Mustafa Erkal

ve üyeliklere ise Gürbüz Azak, Doç. Dr. Tevfik Ertüzün seçilmişlerdir. İlim İstişare

Heyeti ise Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Prof. Dr. Muharrem Ergin, Ahmet Kabaklı,

Prof. Dr. Süleyman Yalçın, Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu, Doç. Dr. Necmettin

Hacıeminoğlu isimlerinden oluşuyordu. Murakıplar ise Said Bilgiç, Gültekin Samancı1 OA

ve Hakkı Cengiz Alpay idi.

1980 yılı başlarında Aydınlar Ocağı, önemli bir faaliyet daha gerçekleştirir.

Kültür Bakanlığı ile ortaklaşa yapılan Milli Kültür Semineri ve Sanat Şenliği

kapsamında toplantılar, sergiler, konser, folklor gösterileri sonunda 520 aydının

katıldığı Milli Kültür Genel Kurul toplantısında 24 maddelik bir bildiri yayınlanmıştır.

Başlık olarak milletin her şeyin üzerinde olduğu vurgulanırken, milli kültürün temelinin

dil, tarih ve din olduğu çalışmaların bu üç konu etrafında şekillenmesi gerektiği

vurgulanmıştır. Toplum menfaatlerinin fertlerin üzerinde olduğunun kavratılmasının

gençlerin eğitimine büyük katkıları olacağı, Milli Eğitim Bakanlığı ile Kültür

Bakanlığının birlikte hareket etmesinin önemli olduğu anlatılmıştır. Seminerin sürdüğü

4 gün boyunca 8 sayfalı Aydınlar Ocağı Genel Merkezinden Haberler isimli bir de181günlük gazete çıkarmışlardır.

179 Feroz Ahmad, Modern Türkiye ’nin Oluşumu, Çev. Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, ss.205-211.; Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları (Hatıralar) c2, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, s.455.; Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, s.391.; N. İlter Ertuğrul, 1923-2008 Cumhuriyet Tarihi El Kitabı, Odtü Yayıncılık, Ankara 2008,ss.132,135.

180 M illiyet Gazetesi “Aydınlar Ocağı Genel Başkanlığına Prof. Dr. Salih Tuğ Getirildi” 16.06.1979

181 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c1, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.325,326.; Türk Edebiyatı Dergisi Milli Kültür Semineri ve Sanat Şenliği Özel Sayısı, Haziran 1980, Sayı 80

75

3.2.3. 12 Eylül Askeri Darbesi ve Ocağın Artan Etkisi

Türkiye’nin içinde bulunduğu olağanüstü şartlar, Kenan Evren ve kuvvet

komutanları tarafından 12 Eylül 1980 tarihinde gerçekleştirilen darbe ile farklı bir boyut

kazanır. Otoritenin tarafsız olarak sağlanması, ülkenin ve milletin bütünlüğünün

korunması; hak, hukuk ve hürriyetlerin korunması, her türlü güvenliğin sağlanması182adına ordu yönetime el koymak zorunda kalmıştır.

1971 muhtırasından sonra yaşanılan kargaşaların yaşanmaması için 1980

darbesinden sonra Yüksek Komuta Kademesi tüm siyasal yapıyı değiştirme yoluna

gitmişti. Öyle ki bu değişim devletin tüm organlarında hissedilmekteydi. Türk milletinin

değişmeyen kültür kaynağı olarak kabul gören İslam dininin birleştirici, bütünleştirici

gücünden faydalanarak toplum hayatında öne alınarak erozyona uğrayan ahlak,

maneviyat ve kültür değerlerini beslemesi şeklinde bir ideoloji hedeflenmiştir. “12 Eylül

döneminin yeni Atatürkçü ideolojisini belirleyen önemli bir nitelik” ılımlı bir İslam

temellidir. 183

Aydınlar Ocağı’nın 1980 darbesi sonrası Türk siyasi hayatında etkin bir

konum edinmesi, devlet yapısının Türk İslam Sentezi temelinde

yapılandırılmasında rol aldığı iddiasını doğurmuştur. Ancak bu konuda MGK

üyeleri tarafından bir girişimde bulunulduğuna dair bir belge elimizde yoktur.

Darbe yapan komutanlar, sol örgütlerin ve bölücü grupların ülkeyi karıştırma

noktasında sorumlu oldukları kanaatine vardıklarından dolayı ılımlı İslami bir184çizgi üzerinde olmaları sadece bir varsayımdır.

Aydınlar Ocağı, 12 Eylül Darbesi karşısında, ülkenin karışıklıklardan

kurtulacağı ümidi ile darbenin hayırlı olduğunu ve böylece kardeşkanının

182 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, s.214.

183 Age, s.182.; Osman Kafadar, Cumhuriyet Dönemi Eğitim Tartışmaları, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce c3 Modernleşme ve Batıcılık,, İletişim Yayınları, İstanbul 2007, s.355.

184 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.201,202.; Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, ss.332- 490,491.

76

durduğunu düşünmektedir. Ocak üyelerinden Tahsin Banguoğlu, ülkenin 12 Eylül

ortamına nasıl sürüklendiğini anlatır ve Ocak gözüyle darbeye bakışın,

Türkiye’nin faydasına olduğunu belirtir.

“Solcu akım bütün dernekleri, sendikaları, üniversiteleri ve politika dışı çevreleri sardı. Her türlü, kontrolden çıkan aşırı solun hedefi bir seçim kazanmak değildi. O, romantik solcuların omuzlarına basarak artan yabancı yardımla ve onun emrinde Türkiye'de devleti tahrip etmek, bir ihtilâl havası yaratmak ve bir darbeyle komünist idareyi kurmak peşindeydi. Ve dört baştan tahribe koyuldu. Sınıf kavgasını, ırk ve mezhep kavgalarını körükledi. Toplu ürkütme ve yıldırma hareketlerine girişti. Nihayet erkenden silahlı terör savaşını başlattı.Tepki halinde sağcı mukabele yıllarca sonra baş göstermiştir. İşte ülkemizi 12 Eylül 'e getiren hadiselerin başı ve baş sebebi budur, bu solcu patlamadır. Ondan kopan terör ve anarşi giderek büyümüş, büyük kitle hareketlerine, devleti baltalamaya ve katliamlara dönüşmüştür. Öyle ki, 12 Eylül artık bir iç savaşı veya dış müdahaleyi

185önleme hareketi olmuştur.”

Bütün diğer dernekler gibi Aydınlar Ocağı da, 12 Eylül sonrası oluşan sükûnet

ortamı içerisinde, gerekli faaliyet müsaadesi alınıncaya kadar faaliyetlerine ara vermişti.

Şubat 1981 sonlarında alınan faaliyet müsaadesiyle faaliyetlerine devam etmiştir.

Aydınlar Ocağı, 12 Eylül darbesini; ülkenin içerde ve dışarıda kötü gidişini durduran,

milli birlik ve bütünlüğünü tehdit eden anarşi ortamını bitiren bir hareket olarak

görmektedir. Ocak yöneticilerine göre 12 Eylül günü “Türkün öz varlığı olan

Ordusunun bu kâbusa dur dediği”, “Türkoğlu, titre ve kendine dön” dediği günün adıdır.

Bundan dolayı Aydınlar Ocağı mensuplarının niyet ve gayretleri ile 12 Eylül mübarek

hareketinin istikamet ve hedefi aynıdır.” cümlesiyle tanımlamaktadırlar. Aydınlar

Ocağı mensupları çalışmalarını devlet ve millet arasındaki soğukluğun giderilmesi

düşüncesi ile Türk İslam Sentezi veya Terkibi ile Türklük ile İslam Dini arasındaki çok

eski ve kopmayan bağları öne çıkarıyor ve bununla etki alanlarını genişletmek

istiyorlardı. 186

185 Tahsin Banguoğlu, Tebliğin Tahlili, Türkiye’y i Bugünlere Getiren Tarihi Gelişme, Ülkemizi l2 E ylü l’e Getiren Sebepler ve Türkiye Üzerindeki Oyunlar, Garanti Neşriyat, İstanbul 1984, ss.65,66

186 Süleyman Yalçın, Seminer Açılış Konuşması, Ülkemizi l2 E ylü l’e Getiren Sebepler ve Türkiye Üzerindeki Oyunlar, Garanti Neşriyat, İstanbul 1984, s.13

77

Bu süreçte 12 Eylül sonrası sert tedbirlerle insanların siyasetten uzak tutulması

yönünde çaba gösteriliyordu. Bu konuda devlet kademeleri öncelikle siyasete

bulaşanların bu konuda yanlış yaptıklarının onlara gösterilmesi istenmiştir.

“Cuntanın başlıca kaygısı, ülkenin siyasal ve kurumsal olarak yeniden yapılandırılmasıydı. Cunta kendini bu göreve adadı. 1960’lardan beri önemli bir rol oynayan kent gençliğini siyasetten arındırmaya kararlıydılar. Bu arındırma işlemi, devrimciler, sosyal demokratlar, sendikacılar ve hatta Barış Derneği içinde örgütlenen ve Türkiye seçkinlerinin en üst tabakasının içinde yer aldığı nükleer silahsızlanma hareketinin üyeleri de dâhil olmak üzere, soldan gelebilecek her turlu muhalefet belirtisinin ezilmesini gerektiriyordu. Milliyetçi Hareket Partisi’nin temsil ettiği aşırı sağ, kendi ideolojisinin "Türk-İslam Sentezi" denilen bir form içinde kabul edilmesine ve "Aydınlar Ocağı" olarak bilinen bir grup tarafından savunulmasına

187rağmen, ezildi.”

1980 ihtilalinden sonra “Kurucu Meclis ve Kenan Evren, Aydınlar Ocağı

etkisinde birçok kararlar almıştır” fikrini eleştiren Sabahattin Zaim; Prof. Dr. Orhan

Aldıkaçtı’dan daha kıdemli olan aynı kürsü hocalarından Ocak mensubu Prof. Dr.

Selçuk Özçelik’in anayasa için davet edilmediğini hatta bazı tanıdıklarının Kurucu

Meclise girmelerine rağmen bunların ocak mensupları ile görüşmediklerini belirtir.

İhtilalcilerin Türk İslam Sentezi etkisinde oldukları fikrine ise katılmaz. Kenan Evren’in

solculara uzak durduğu için bu muhafazakârlara yakın olduğu düşüncesini doğurduğunu

söyler. Hatta Ocak mensubu hocalar farklı fakültelerde görev yaptıkları için etkilerinin

sürekli hissedildiğini ve 1980 sonrası yapılan düzenleme ile kurulan YÖK ile bu etkiyi

kırdığını ve üniversite ve fakültelerin hareket sahaları daralttığını hatta disipline ettiğini188düşünmektedir.188

187 Feroz Ahmad, Modern Türkiye ’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınlan, İstanbul 2007, s.218.

188 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, ss.332-490,491.

78

Hükümet kurulmuş Emekli Oramiral Bülent Ulusu Başbakanlığa getirilmiş ve 24

Ocak Kararlarının sahibi Turgut Özal ise tam bir serbestlik tanınarak yardımcılığına

atanmıştı. Yine Özal ekibinden Kaya Erdem ise Maliye Bakanlığına getirilmişti.189

Aydınlar Ocağı, bu dönemde 9-10 Mayıs 1981 tarihinde Ankara Dedeman

Otelde yapılan Milli Eğitim ve Din Eğitimi İlmi Semineri ile Eğitim Politikalarını

kamuoyuna anlatmak istemektedir. 100 aydının katıldığı, iki komisyon halinde 19

tebliğin yapıldığı bu toplantıdan çıkan eğitime yön verecek iki önemli karar vardır.

Eğitim, “ferdi, içinde bulunduğu topluma has milli değerler bütünüyle eğitip o topluma”

kazandırmalı ve “ mesleki formasyona tabi tutarak hayata” hazırlamalıdır. Başbakan

Yardımcısı Turgut Özal ve Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç seminerin başından

sonuna kadar takip etmişlerdir.190

3.2.4. İstanbul Dışında Ocakların Açılması

İstanbul’da bulunan üniversitelerdeki ilim çevrelerinin ağırlığını oluşturduğu

Aydınlar Ocağı’nın diğer şehirlerde de şubeler açma talepleriyle karşılaştıklarında

akıllarına ilk gelen 22 Kasım 1952 Akşamı Malatya’da gazeteci Ahmet Emin

Yalman’ın vurulması olayı oldu. Yalman’ı vuran kişi, Milliyetçiler derneği üyesiydi.

Bu, Milliyetçiler Derneği’nin yaklaşık 100 kadar şubesini kontrol altında tutamadığını

göstermişti. Böylesine bir durumun tekrar yaşanmaması istendiği için 1970 ilk

tüzüğünde İstanbul’da kurulmuş bir dernek olduğu ibaresi konmuştu. 1980 sonrasında

şube açmakla ilgili ısrarlı taleplerin gelmesi üzerine konu görüşülmüş ve bazı özel

şartlar konularak bu şartları sağlayan şehirlerde şube açılmasına izin verilmiştir.

Açılacak derneklerin şube olarak değil, müstakil dernek olarak özellikle üniversitelerin

olduğu şehirlerde açılması, yönetim kurullarının akademisyenlerden oluşturulması ve

kesinlikle siyasetle ilişkili kişilerin görev almamaları şartıyla izin verilmiştir. Fakat

müstakil olmaları İstanbul merkezli ocağın üzerlerindeki genel merkez ağırlığının

189 Carter V. Findley, Modern Türkiye Tarihi, Timaş Yayınları, İstanbul 2011, s.321.; Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, ss.216,217.; N. İlter Ertuğrul, 1923-2008 Cumhuriyet Tarihi El Kitabı, Odtü Yayıncılık, Ankara 2008,ss. 139,141.

190 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c1, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.326 327.; Servet Armağan, Din, Vicdan Hürriyeti ve Lâiklik Milli Eğitim ve Din Eğitimi İlmi Semineri, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1981, ss.177-183.

79

olmayacağı anlamına gelmiyor, sürekli irtibat halinde olmaları isteniyordu. Dernek

açılacak yerlerde önce İstanbul’dan gelen bir heyet inceleme yapıyor, bu heyet onay

verirse dernek açılabiliyordu. Aydınlar Ocağının açılan ilk şubesi Ankara idi. 1973­

1975 döneminde açılmıştı. Şubenin ilk yönetimi şu kişilerden oluşuyordu; Fahir

Armaoğlu, Tarık Somer, Ahmet Sonel, Emin Bilgiç, Fikret Eren, İskender Öksüz, Halil

Cin, Hikmet Büyüklimanlı, Cahit Aydoğan, Mustafa Ernam, Orhan Erçelik, Kazım

Oksay, Şükrü Er, Muammer Taylak, Hami Kartay 191

2005 yılında tekrar düzenlenen dernek tüzüğünün 4. Maddesinin f bendi

“Derneğimiz gerekli gördüğü yerlerde dernek faaliyetlerini yürütmek amacıyla

temsilcilikler açabilir. Temsilcilikler, şube veya dernek Yönetim Kurulunda temsil

edilemezler. Şubeler temsilcilik açamazlar.” şeklinde değiştirilmiştir. Şaban Karataş,

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı sıfatıyla 1987 yılı kurultayında yaptığı açılış

konuşmasında İstanbul dışında ocakların açılmasını şöyle savunmaktadır.

“ ...tarlası da sabanı da bize ait olan bu toprakların artık bazı gayri milli ve yabancı heveslerle ekilip biçilmeye başlandığını ve bu faaliyetin arttığını gördük. Konya ili gibi bir yerde Rotaryenler, Masonlar, Lionslar cirit atmaya başlamışlardır. Biz hızla değişen bir dünyada Türk ve Müslüman olmak idrakinin hiçbir zaman Türklerin elinden alınamayacağına inanıyoruz. Bizim harekete geçmemizin sebeplerinden biri de bu rekabete Müslüman Türk olarak tam ve kâmil manada girmektir ve girdik. Konya'da ve Bursa'da, İzmit'te olduğu gibi, yakın gelecekte inşallah Kayseri’de, Adana’da, Erzurum'da, Trabzon’da ve öncelikle üniversite kurulan bütün şehirlerde Aydınlar

192Ocaklarının faaliyete geçmesini görmekten bahtiyar olacağız.”

3.2. 5. Aydınlar Ocağı Etki Dönemi

17 Temmuz 1982’de tanıtımı yapılan anayasa taslağı, yapılan tartışma ve

düzeltmelerden sonra 19 Ekim tarihinde cunta tarafından onaylandı ve 7 Kasım’da

191 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s.328.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss. 91­255,256.; Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c l , Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.347, 349,367.

192 Şaban Karataş, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat cl, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.28.

80

yapılan referandum %91,37 sonucuyla kabul edildi. 9 Kasım’da Kenan Evren

Cumhurbaşkanı seçilmişti. Birkaç gün önce kabul edilen anayasaya göre darbecilere

ömür boyunca dokunulamayacaktı. Bir aksilik olmaz ise yaklaşık bir yıl sonrasında

Ekim 1983 tarihinde genel seçimlerin yapılması planlanmıştı. Mevcut siyasi yapıyı

devam ettirmek geçmişte kamplara bölünmüş toplumun birliği için sakıncalı göründüğü

için yeni yüzler yeni fikirler oluşması için kapatılan partilerin liderlerine 10 yıl süreyle193siyaset yasağı konuldu.

Seçimler yaklaştıkça hazırlıklar artıyordu. Demirel’in kurdurttuğu Büyük

Türkiye Partisi kapatıldı, Erdal İnönü’nün kurduğu SODEP’in seçime girmesi

engellendi. Geriye seçime girebilecek güçte olan üç parti kalıyordu. Emekli Paşa Turgut

Sunalp sağ oylara talip Milliyetçi Demokrasi Partisi’ni (MDP), Turgut Özal’ın dört

eğilimi de birleştirme iddiasındaki Anavatan Partisi (ANAP) ve İsmet İnönü’nün eski

özel kalem müdürü Necdet Calp’in CHP oylarını toplamayı hedeflediği Halkçı Parti

(HP) bu üç partiyi oluşturuyordu. 6 Kasım 1983 günü yapılan seçimlerde devlet partisi

olarak görülen MDP beklenen oyu alamamıştı. ANAP % 45,14 ile 211, HP %30,46 ile

117, MDP ise %23,26 ile 71 vekil çıkarmışlardı. Seçimlerden birinci parti olarak çıkan

ANAP lideri Özal hükümeti kurmakla görevlendirildi.194

Aydınlar Ocağı’nın bu dönemde özellikle kurulacak olan ANAP kadroları içinde

olması baskısıyla karşı karşıya kalmıştır. Metin Eriş, durumun Ocak içerisinde

konuşulduğunu ve siyaset dışında bulunmanın Aydınlar Ocağı’nın ilkesi olduğu için

reddedilmesine karar verildiğini anlatmaktadır. Daha sonra Özal’a tavsiye edilen Ocağa

yakın isimler için ise Özal: “fikir üretecek değil, benimle beraber hareket edecek”

isimler isteyecektir. Ancak ANAP içinde Mükerrem Taşçıoğlu, Kazım Oksay, Hasan

193 Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınlan, İstanbul 2000, ss.409,410.;Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007,ss.220,222.; N. İlter Ertuğrul, 1923-2008 Cumhuriyet Tarihi El Kitabı, Odtü Yayıncılık, Ankara2008,ss.143,144.

194 Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007,ss.223,224.; Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000,ss.411,412.; N. İlter Ertuğrul, 1923-2008 Cumhuriyet Tarihi El Kitabı, Odtü Yayıncılık, Ankara2008,ss.144,146.

81

Celal Güzel gibi isimler Aydınlar Ocağı’na çok yakın isimlerdi ve Ocak toplantıların

müdavimleri arasındaydılar.195

Turgut Özal, iktidara geldiğinde bulduğu toplum yapısı, kendisiyle ve çevresiyle

kavgalı, darbeden dolayı sinmiş ve devleti kutsayan bir zihniyet ve geleceğinden

endişeli bir toplum idi. Özal’ın “Cumhuriyeti Osmanlı ve İslam’la barıştırma, toplumu

birbiriyle, halkı da siyasetle ve devletle barıştırma” gayretleri bu dönemde etkilidir.

Türk İslam kültürü motifli bir toplum inşa etme fikri birçok eleştiri ve engellemelerle

karşılaşacaktır. Ancak Özal ve ekibi liberal ve modern bir görünüm içindeydi. Bu

durum 12 Eylül generallerinin de bilinçli bir tercihi değildi. Türk İslam Sentezi

düşüncesinde onlara aykırı gelebilecek fazla bir şey yoktu. Komünizmin ülkeyi getirdiği

halden şikâyet ettiklerine göre ve bu düşünce tarzı da komünizmi reddettiğine göre

resmi ideoloji halinde sunmanın sakıncalı olmadığını düşünüyorlardı. Milli Eğitim

Bakanlığı içinde Türk İslam Sentezi merkezli bir eğitim verildiği bunun devlet ideolojisi

haline getirildiği ve “döneminin üniversitelerde, medyada ve kültür kurumlarında,

dünyaya açılmış yeni Türkiye’sinde yetişen yeni kuşaklar” yetiştirmeyi hedeflediğini bu

yüzden de sağ aydınların görüşlerinin devlet için önemli olduğu gerçeği Aydınlar Ocağı

tarafından da destek görmüştür. 196

Bu dönemin sağ siyasi partileri MSP ve MÇP, Aydınlar Ocağı’na siyasi anlamda

bağlılık göstermeleri noktasında baskı yapmalarına rağmen Aydınlar Ocağı parti

siyasetine mesafeli durmuştur. Aydınlar Ocağı, 1984 Genel Kurulunda MÇP’li

gençlerin baskı unsuru oluşturmak için yaptıkları taşkınlıklar ve daha öncesinde MSP’li

yetkililerin partinin sivil örgütü olmaları halinde istedikleri bütün mali kaynakları temin

etme tekliflerini reddeden Ocak yönetimi siyasetin üzerinde fikir üretme ve üst platform

olma iddiasını devam ettirmiştir. Bir sivil toplum kuruluşu olarak siyasette tarafsız ama

siyasilere dost olmak birleştiricilik, proje üretme, durum okuma görevlerini yerine

195 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları, c.2, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.468,469.

196 Murat Belge, Türkiye’de siyasi Düşüncenin Ana Çizgileri, Modern Türkiye ’de Siyasi Düşünce Dönemler ve Zihniyetler c9, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s.56.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s.152.; Mesut Düzova, Türkiye’de 1980 sonrası Muhafazakar Milliyetçilik ve Modernite Projesi, İstanbul Üniversitesi Sos. Bil. Ens. Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi,İstanbul,2010 s.73.

82

getirmekte önemli idi. Siyaset konusundaki bu tutumu sonrası Ocak yönetimi MSP’liler

tarafından Müslüman olmamakla ve MÇP’liler tarafından da Türkçü ve Milliyetçi

olmamakla suçlanmışlardır. İktidara geldikten sonra Turgut Özal’a Prof. Dr. Sabahattin

Zaim “gerçek halkın nabzını tutmak istiyorsan bunlarla arada sırada bir araya gel” der

ve Özal’da “ben size söz veriyorum bundan böyle en az üç ayda bir araya geleceğiz,

istişare edeceğiz çeşitli meselelerimizi ve sizin sesinizi duyuracağım.” diye söz verir.

Ancak bu sözü tam tutamamış, üç ayda bir görüşme sözü askıda kalmıştır. Ocak

üyelerinden Kazım Oksay ile ve Diyanet İşler Başkanı Mustafa Sait Yazıcıoğlu’nun

Aydınlar Ocağı toplantılarına iştirak ettikleri ve bu sayede iletişimin kesilmediği Metin

Eriş tarafından teyit edilmiştir. Aydınlar Ocağı, Özal’ın yaptığı faaliyetlerden doğru

olarak gördükleri her icraatını desteklemiş yanlış gördüklerini ise eleştirerek197uyarmışlardır.

Aydınlar Ocağı, 14-15 Eylül1984 tarihinde yaptığı iki gün süren “Ülkemizi 12

Eylül’e Götüren Sebepler ve Türkiye Üzerindeki Oyunlar” seminerinde sunulan 9

tebliği, kalabalık akademisyen grubunun yanında Eski Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakan

Özal, Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler, Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu ve

yaklaşık 200 civarında bir dinleyici takip etmiştir. Seminerde konuşan Başbakan Özal,

Türkiye’nin uçurumdan döndüğünü ancak hala tehlikenin geçmediğini, güçlü bir198Türkiye’nin istenmediğini söyleyerek birlik ve beraberlik mesajları vermiştir.

Ocak, kültürün en kıymetli unsurunun dil olduğu ve Türk dilinin üzerinde kara

bulutlar dolaştığını her fırsatta belirtmektedir. Bu konuda Türk Dil kurumunun yeterli

çabayı harcamadığını, ehliyetsiz kişilerin elinde kalan kurumun milli fonksiyonunu

yerine getiremediğini makam ve mevkilere yerleştirilen kişilerin seçiminde keyfilik

yapıldığını iddia ediyordu. “Kurum “ilmi” hüviyetten çıkarıldı ve alelade “kamu

yararına” bir cemiyet haline getirildi, hatta tüzükteki “ilmi” tabiri bir kurultay kararı ile

197 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.150- 238,239.

198 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c l , Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, s.332.

83

kaldırılarak ilim dışı davranışlar adeta kanunlaştırıldı.” denilerek en kısa zamanda Türk

Dil Kurumunun ehil ellere teslim edilmesini istiyorlardı.199

Aydınlar Ocağı, Türk kültürünün batıyı taklit etmesinin Milli Eğitim, TDK gibi

kurumlar ve radyo televizyon gibi araçlarla olduğunu söyleyerek bu kurumların ve

araçların Milli bünyeye uygun hale getirilmesinin gerekli olduğunu dile getirmişlerdir.

Etienne Copeaux, bu konuda din derslerinin zorunlu kılınmasının, İmam Hatip

Okullarını önünün açılmasının, dinin toplumdaki yerinin resmileştirilmesinin arkasında

Aydınlar Ocağı olduğunu söylemektedir. Özellikle Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek

Kurumu’nun (AKDTYK) kurulmasının bu fikirleri hayata geçirmek için olduğunu

vurgulamaktadır.200

Etienne Copeaux, Türkiye’de halen Atatürk’ün anısına saygı göstermenin bir

zorunluluk olduğunu ve her türlü politikanın meşrulaştırılması için Atatürkçülüğe

göndermelerle olabileceğini söyleyerek Aydınlar Ocağı’nın okul kitaplarında Kemalizm

ve Türk İslam Sentezi’ni üst üste bindirdiğini öne sürmektedir. Aydınlar Ocağı’nın

devlet ile yakınlığından söz ederek bu yakınlığın göstergesinin 1987 yılındaki IV.

Milliyetçiler İlmi Kurultayına gelen bakanları (Vehbi Dinçerler, Hasan Celal Güzel),

TBMM başkan yardımcısı (A.Ş. Bilgin) yer almasının ve Başbakanın, Komutanların,201Bakanların ve diğer bürokratların gönderdikleri telgraflar olduğunu söylemektedir.

Aydınlar Ocağı’nın 1 Kasım 1986 tarihinde “Örnekleriyle Son Devir Osmanlı

Aydınları” konulu konferansında geçmiş ve gelecek arasında köprüler kurma konusunda

Ebuzziya Tevfik, “Harf Devrimi, Atatürk tarafından yapılmış olsa bile, bence bir

hatadır.” şeklinde eleştirmiştir. Bu eleştiri, Türk aydınının birikimini gelecek kuşaklara

aktaramamasından dolayıdır. Fakat “bundan sonra Latin alfabesinden vazgeçilemez.

199 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, MEB Yayınlan, İstanbul 1975,s.95.

200 Etienne Copeaux, Türk Tarih Tezinden Türk İslam Sentezine, Türk Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 2000, s.59.

201 Age, ss.61,62.

84

İkinci bir hata yapılamaz” demiştir. Bu sözlerinden dolayı İstanbul Cumhuriyet202Savcılığı tarafından hakkında soruşturma açılmıştır.

Aydınlar Ocağı, Milliyetçiler IV. Büyük İlmi Kurultayında radyo ve televizyon

yayınlarının, Türk Milleti üzerindeki tesirinin büyüklüğüne dikkat çekmeye çalışmıştır.

Daha önce 1975 yılında Nevzat Yalçıntaş’ın ve 1977 yılında Şaban Karataş’ın TRT

genel Müdürü oldukları yıllarda çıkan tartışmalar ve her iki Genel Müdür hakkındaki

şikâyet ve davalar ocağın bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını ve uyguladığı

değişikliklerin dikkat çektiğini göstermektedir. Türk kültürü üzerinde yabancı

kültürlerin baskısının (aşısının) ancak bu yayınların yerli ve milli olmasıyla

arındırılabileceğini söylemişlerdir. Bu yayınların sadece iktidar haberi, siyasi haber

olarak düşünülmemesi gerektiğini söylemişler, kültür buhranı içinde olduğumuz

bugünlerde bu gücü iyi kullanmamız gerektiği üzerinde durmuşlardır. Bu konuda

alınacak önlemin Genel Müdür değiştirmek olmadığı, kadroların seçilirken,

yerleştirilirken, görevlendirilirken milli ruhu yaşatacak kişilerden olmasını

istemektedirler. “Dün olduğu gibi bugün de, belirli idareciler dışında program

kesiminde çalışan kimselerin çok büyük bir bölümü, ya milli kültürün önemini

kavrayamamış veya sosyalist kültürlerle yoğrula yoğrula yetişmiş kimselerdir.” Batının

değerlerini bir put gibi evimize taşımasına ve ailemizin çözülmeye başlamasına kesin203bir çözüm alınması yolunda çaba sarf edilmesini istemişlerdir.

Milliyet Gazetesinde Mümtaz Soysal imzalı çıkan haberde Türkiye

Cumhuriyeti’nin resmi ideolojisinin anayasada yazdığı, devlet büyüklerinin sık sık

söylediği, okullarda öğretilen Atatürkçülük olmadığı haberi çıkmakta ve devamında;

“Resmi ideoloji, Aydınlar Ocağı adını taşıyan kuruluşun ideolojisidir.” denmektedir.

Haberin tümünde, devletin organlarında bu ideolojinin hâkim olduğunu, bu ideolojinin

öğretildiğini, okul kitaplarından tutun, yabancı işçi sorunlarından Fak Fun Fon’a kadar

202 Milliyet, H a rf Devrimi Hataydı, 02.06.1987; Milliyet Gazetesi, Ebuzziya ’ya Soruşturma, 06.06.1987

203 Yavuz Bülent Bakiler, Sözlü ve Görüntülü Basın, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.49,50.; Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c l , Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, s.337.; N. İlter Ertuğrul, 1923-2008 Cumhuriyet Tarihi El Kitabı, Odtü Yayıncılık, Ankara 2008,s.126.

85

tüm kararların Türk İslam Sentezi ideolojisi tesirinde olduğunu söylenecektir. Bu

ideolojinin;

“Hafiften hafife “Orta Asyacılık” kokan bir milliyetçilik yanında ümmetçi bir İslamcılık Anti-komünizmden kaynaklanan bir Amerikan yandaşlığı yanında Hıristiyan ve Musevilik etkileri yüzünden dışlanmaya dönüşmüş bir Batı düşmanlığı, Japon modelinden esinlenen bir teknoloji hayranlığı yanında ucu nerdeyse tasavvufa kadar uzanan bir “manevi değerler” edebiyatı.” olduğunu söylenmektedir.”204

Türk İslam Sentezi düşüncesinin yazılıp söylenmesine karşı çıkmayan Soysal,

“Türkiye’nin benlik bunalımından kurtulup kendini bulabilmesi için bu düşüncelerin de

söylenmesine, yazılıp çizilmesine gerek var.” Diyecek ancak İnkılâp Tarihi derslerinde

de Abdülhamitlerin ve Akiflerin, Atatürk’ün önüne geçmesini “Böyle olduğu içindir ki,

Türkiye’yi yeniden kurtarmanın yolu da, herhangi bir resmi ideolojiyi aşılamak

sevdasından vazgeçip iyi düşünebilen özgür kafalı insan yetiştirmektir.” diye

eleştirecektir.205

Türkiye’de yeni bir sistem oturtmak isteyen 12 Eylül Darbesinin siyasetçilere

getirdiği 10 yıl siyaset yasağının kalkması gündeme geldiğinde Özal ile Demirel

arasında bir birliktelik kurmak için ve aralarında oluşan soğukluğun giderilmesi için

devreye giren Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Süleyman Yalçın bu çabalarının siyasi

bir misyonu ifade etmediğini ancak dostlar ve tanıdıklar vasıtası ile birlikten doğacak

gücün ülke menfaatine olduğunu, parlak yarınlara ve huzurlu bir Türkiye’ye giden

yolun Özal ile Demirel’in birlikte hareket etmesinden geçeceğini vurgular. 206

Türkiye seçimler dönemi yaşarken Aydınlar Ocağı da 29 Haziran 1988 tarihinde

yapacağı Genel Kurul toplantısı ile yeni yönetimini seçecektir. Aydınlar Ocağı, her

Genel Kurul öncesinde yapılan İlim İstişare Kurulu toplantısında, Genel Kurulda seçime

girecek tek listeyi incelenir ve lüzumlu görülen ekleme ve çıkarmaların yapılmasından

204 Mümtaz Soysal, “Resm iİdeoloji”, Milliyet Gazetesi, 07.01.1987

205 Mümtaz Soysal, “Resm iİdeoloji”, Milliyet Gazetesi, 07.01.1987

206 Milliyet, ANAP ’la D Y P ’yi Birleştirme Çabaları, 17.05.1987

86

sonra tek liste halinde seçime gidilirdi. Fakat bu teamül 29 Haziran 1988 tarihinde

yapılan seçimlerde bozulmuştur. İlim İstişare Kurulu mevcut yönetimin çalışmalarından

memnun olduğunu belirtirken bir iki takviye isimle aynen görevlerine devam etmeleri

tavsiyesinde bulunmuş ancak seçime iki liste halinde gidilmişti. Ocak içinde belki de en

önemli olaylardan birisi budur. Her zaman birlik ve beraberlik içinde görülen Aydınlar

Ocağı’nda görüş ayrılıkları kişisellikten öteye geçmişti. Eski yönetimin feshi Ocak

açısından da değişimin başlangıcı olmaktaydı. Süleyman Yalçın ve Metin Eriş muhalif

listeyi delerek seçilmişlerdir. Metin Eriş ilk Yönetim Kurulu toplantısından sonrakilere

katılmadığını ve Ocak faaliyetlerinden uzak kalmayı yeğlediğini söylemektedir. Yapılan207ilk yönetim kurulu toplantısında Nevzat Yalçıntaş Ocak başkanı seçilmişti.207

Aydınlar Ocağı kendi içindeki kırgınlıkları çözebilme çabasıyla beraber geçen

süre içinde her iki lider arasında uzlaştırmacı bir rol üstlenmeye çalışmıştır. Ancak Özal

ve Demirel’i bir türlü barıştırılamadılar. 26 Eylül 1989 tarihli Milliyet gazetesinde Türk

sağının “Baskı Gruplarından” biri olan Aydınlar Ocağı, Özal Demirel barışmasından

umudu kesti şeklinde çıkan haberde Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr.

Süleyman Yalçın, iki liderin arasındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi mücadelesinin

tatsızlaştığını ve bundan sonrasında ise bir araya gelmeleri umudunu kestikleri; her iki

liderin de arkadaşları olduğunu ve dostlukları hatırına doğru bildiklerini söylemeleri

gerektiklerini yoksa birbirlerini yok etme mücadelesi vermelerine gönülleri razı

olmadıkları şeklindeki haberi çıkıyordu. Bu haberde Prof. Dr. Süleyman Yalçın şöyle

söylemektedir:

“1985’te, Süleyman Bey’in politik hayatına dönüş yaptığı günlerde ihtirasını biraz azaltsa da, Turgut Bey’le el ele verseler, biri Çankaya’ya çıkar, diğeri de Başbakanlık’ta kalır. Türkiye’de, hep istenilen askeri darbesiz, gerçek manasıyla sivil idarenin hâkim olduğu bir periyodu memleket yaşardı. Diyordum. Ama maalesef o düzeye ulaşamıyoruz. Hâlbuki o dönemde, görüntü böyleydi. Çünkü ikitecrübeli insan, iki eski arkadaş el ele verirler, memleket de, devlet de

208daha güçlenir diye düşünüyorduk ama bunlar düşüncede kaldı.”

207 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c1, Boğaziçi Yayınlan, İstanbul 2011, ss.352,356.

208 Vahap Munyar, Aydınlar Ocağı Sağda Barıştan Umudu Kesti, Milliyet Gazetesi, 26.09.1989

87

Süleyman Demirel’in ve diğer siyasilerin karşı çıkmasına rağmen 31 Ekim günü

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Turgut Özal’ı sekizinci cumhurbaşkanı olarak seçti.

Sadece ANAP milletvekillerinin oy kullandığı seçimi muhalefet boykot etti. Celal

Bayar’dan sonraki ikinci sivil Cumhurbaşkanı olarak 9 Kasım 1989 tarihinde görevine

başladı.209 Sabahattin Zaim; Aydınlar Ocağı’nın 1980 öncesinde Ankara’da önemli bir

toplantı tertip ettiğini ve orada konuşmacılardan birinin Turgut Özal olduğunu söyler.

Bu konuşmasında Turgut Özal Aydınlar Ocağının iktisat politikasını anlatmış. Aradan

geçen yıllar sonunda cumhurbaşkanı seçildiğinde kendisine yapılan ziyarette “Orada210takdim ettiğim fikirleri şimdi burada uygulamaya çalışıyorum” demiştir.

20 Ekim 1991 tarihinde yapılan genel seçimler öncesinde Aydınlar Ocağı, sağda

birliğin sağlanması için görüşmelerini sürdürdü. RP, MÇP ve IDP arasında kurulan

ittifakın kuruluşunda önemli görüşmeler yapmasına rağmen ittifak oyları beklenenin

altında kalmıştı. %16,87 oy alarak 62 vekil çıkarabilmişlerdi. Hükümeti kurmakla

görevlendirilen Süleyman Demirel’i ziyaret eden Aydınlar Ocağı başkanı Nevzat

Yalçıntaş, kabinede iki ismi istemediklerini bildirecektir. Coşkun Kırca ve Bedrettin

Dalan isimlerinin kabinede yer almaması konusunda ısrar edecekler ve bu iki isim211kabine dışında kalacaktır.

17 Nisan 1993 tarihinde Özal’ın şüpheli ölümünün ardından Çankaya’ya 16

Mayıs 1993 tarihinde geçen Demirel “Devleti kurtarmaya” gelmiştir. Demirel’in

cumhurbaşkanlığı Türkiye için önemli olduğu kadar Aydınlar Ocağı için de önemlidir.

Önemi ise 1990’lı yıllarda yükselen İslami duyarlılık Refahyol hükümetinin

kurulmasını sağlamış ancak Türk İslam Sentezi fikrinin etkisini yitirmeye başladığı bu

dönemde yapılan 28 Şubat darbesi ile zayıflayan etkisi daha da cılızlaşmıştır. Laiklik ve

Atatürkçülük vurgusunun yapıldığı bu dönemde özellikle eğitim alanında kesintisiz

209 Eric Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, İstanbul 2000, ss.417,419.; Feroz Ahmad, Modern Türkiye’nin Oluşumu, Çev.Yavuz Alogan, Kaynak Yayınları, İstanbul 2007, s.231.; N. İlter Ertuğrul, 1923-2008 Cumhuriyet Tarihi E l Kitabı, Odtü Yayıncılık, Ankara 2008,ss.158,159.

210 Sedat Murat, İsmet Uçma, Yasin Beyaz, Sabahattin Zaim Bir Ömrün Hikayesi, İşaret Yayınları, İstanbul 2008, s.513.

211 Milliyet Gazetesi, Dalan Aydınlar O cağı’na Çarptı, 24.11.1991; N. İlter Ertuğrul, 1923-2008 Cumhuriyet Tarihi El Kitabı, Odtü Yayıncılık, Ankara 2008, s.161.

88

eğitim adı altında uygulanan politikalar, milli ve muhafazakâr değerlere yaklaşım

konusunda yeni bir dönemin başladığını gösteriyordu. Bu dönemde Aydınlar Ocağının

etkisi azalmaya ve dar bir alana sıkışmaya başlar. Seminerler ve toplantılar yapılmasına

rağmen öncekiler kadar etkili ve yön verici bir özelliği kalmamıştır. 1988 yılında

yapılan Genel Kurul toplantısından sonra Ocak içindeki eski tecrübeli isimlerin bir

kısmı Ocak ile ilişkilerini kesmişler, yeni yönetim döneminde Türk İslam Sentezi’nden,

daha İslamî bir tavır ön plana çıkmıştır. 1996 ve 1997 yıllarında kurulan Tansu Çiller ve

Erbakan koalisyonunu sona erdiren 28 Şubat Darbesi ile yaşanan kırılma sonrasında

devlet katında merkez sağ çizgisi sarsılmıştır. 1980 darbesi sonrasında “siyasal, sosyal,

hukuki ve ekonomik politikalara tesir eden Türk İslam Sentezi fikri yerine katı bir

sekülarizm operasyonu başlamıştır. 1998’de Nevzat Yalçıntaş döneminin ardından

Mustafa Erkal’ın başkan seçilmesinden sonrası ise Ocağın daha milliyetçi bir çizgiye

oturmasıyla nihayete ermiştir. Mustafa Erkal döneminde Aydınlar Ocağının eski

kadrosu tasfiye edilmiştir. Tasfiye edilen her kişi, Ocak için etki alanının daha da

daralması anlamına gelmektedir. 2000’li yıllarda Aydınlar Ocağı kuruluş yıllarındaki

bakış tarzının yenilenmesi düşüncesiyle Milli Mutabakatlarını yeniden belirlemiştir.

Artık daha milliyetçi ve Milli kimlik davası ön plana çıkmıştır. İç ve dış gelişmeler,

Ocak içinde bölünmeler ve Türk siyasi hayatının Ocak düşüncesinden uzaklaşması212sonucunda ocağın marjinalliği artmış ve siyasallaşmaya başlamıştır.

Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanlığı süresinin bitmesinden sonra seçilecek

yeni cumhurbaşkanlığı için Aydınlar Ocağı eski başkanlarından Nevzat Yalçıntaş’ın da

ismi geçmekteydi. Yalçıntaş’ı, Fazilet Partisi aday gösterdi. Diğer adaylar; Ahmet

Necdet Sezer, Sadi Somuncuoğlu, Yıldırım Akbulut, Doğan Güreş, Ahmet İyimaya,

Rasim Zaimoğlu, Agah Oktay Güner, Oğuz Aygün, Mail Büyükerman’dı. Agah Oktay

Güner’i Ocak ile iyi ilişkileri ve toplantı seminerlere katılması ile bir yakınlık kurar isek

Aydınlar Ocağı’nın biri başkanı diğeri mensubu sayılan iki ismi Cumhurbaşkanlığı için

aday olmuşlardı. Aydınlar Ocağı için son önemli olay bu olmaktaydı. Yapılan ilk turda

Nevzat Yalçıntaş 61, Agah Oktay Güner ise 5 oy alabilmişlerdi. 5 Mayıs 2000 tarihinde

212 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.157,160.; Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyetin Tarihi, Pınar Yayınları, İstanbul 2011, ss. 475,476.; Milliyet Gazetesi, K arataş’tan Ç iller’e Hayır, 17.06.1997; Milliyet Gazetesi, Bir İstifa ’da R P ’den,16.07.1997;

89

yapılan üçüncü tur oylamada Nevzat Yalçıntaş 113 oy alarak 330 oy alan Ahmet Necdet

Sezer’in peşinden en çok oy alan kişi oluyordu. Ancak o günlerin siyasi zemininin

Nevzat Yalçıntaş’ın seçilme imkânını ortadan kaldıran yapısı nedeniyle Türkiye,

seçilme ihtimali çok kuvvetli bir aday olan Nevzat Yalçıntaş’ın ve Aydınlar Ocağı’nın213siyaset anlayışından uzak kalmıştır.

3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde hükümeti kuracak oy oranını

alan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldi. Eski Ocak başkanı Nevzat Yalçıntaş’ın

da içinde bulunduğu iktidarın Türkiye’yi milli vasıflarından uzaklaştırdığı iddiası

Ulusalcı çevreler tarafından dile getirilmeye başlanıldı. Bu söylemle paralel duruma

düşen Aydınlar Ocağı’nın bu duruşu da farklı şekillerde yorumlanıyordu. Bir taraftan

ulus devlet ideolojisi güdüyor yorumları yapılırken, diğer taraftan ise, “bilerek ve/veya

bilmeyerek bir tuzağın içinde oldukları” ifade ediliyordu. 2003 yılında ulusalcıların214oluşturduğu küreselleşmeye karşı Ulusal Güç Platformu farklı siyasi çizgide olan

isimleri bir araya getirmek için bir çağrı yaptığında bu çağrıya İstanbul Aydınlar Ocağı215olumlu yanıt verdi. Çağrı grubu adına konuşan Vural Savaş;

“Eskinin vurucu kırıcı ülkücüleri gitmiş, yerlerine daha mülayim çocuklar gelmiş. Sosyalist gençler Atatürkçülüğe daha bir yakın hale gelmiş. Türkiye’yi bölmek isteyen emperyalist güçlere karşı birleşmek gerekiyor. Atatürk’ün Cumhuriyet’i emanet ettiği gençler, siyasi görüşlerini bir kenarda tutarak bir platformda birleşebilmeli. Ben askerin tahrik edilmesine karşıyım. Demokratik yollarla mücadele verilmeli. Ulusal bütünlüğümüzün tehlikede olduğu bir dönemde, bu kurultay, eğer başarı sağlanırsa tarihi platform olabilir.”216

213 Milliyet Gazetesi 29.04.2000, http://www.haber1.com/siyaset/haber/249548-yalcintastan-chpye-kosk-duzeltmesi;http://yenisafak.com.tr/arsiv/2000/mayis/01/atasgetiren.html; http ://hurarsiv.hurriyet. com. tr/goster/haber. aspx? id=-150501; http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=4239;

214 Çağn Grubunda yer alan bazı isimler şunlardı; Mustafa Erkal, Anıl Çeçen, , Nusret Demiral, Altemur Kılıç, Oktay Sinanoğlu, Muhsin Kadıoğlu, Necdet Sevinç, Reha Oğuz Türkkan, Çetin Yetkin, Necdet Uzun, Kenan Erzurumlu, Altan Deliorman, Erdoğan Bucak, İzzet Altıntaş, Turgay Tüfekçioğlu, Emin Gürses, Kemal Erzurumlu

215 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c1, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.373,374.

216 M illiyet Gazetesi, 06 Eylül 2003

90

Bu platforma destek vermesi üzerine İstanbul Aydınlar Ocağı ile diğer Aydınlar

Ocakları arasında bir bölünme yaşandı. Antalya Aydınlar Ocağı’nın verdiği ilk tepkinin

ardından sayıları 34’ü bulan tepkili Ocaklar, İstanbul Aydınlar Ocağı ile aynı fikirde

olmadıklarını basın yoluyla ve faaliyetleri ile deklare etmekteydiler. Türk İslam Sentezi

fikrini savunan ocağın Doğu Perinçek ile aynı cephede yer almasının geçmişi ile

uyuşmadığını savunan ocaklar İstanbul Aydınlar Ocağı’na artık Genel Merkez ve

Mustafa Erkal’a ise Genel Başkan gözü ile bakmadıklarını hatta bu unvanları217kullanmaması gerektiğini söylüyorlardı.

Resmi olarak 1970 tarihinde kurulmakla birlikte, fikri temelleri Selçuklu ve

Osmanlı devletlerine kadar inen Aydınlar Ocağı, bir sivil toplum kuruluşu olmaktan çok

ötelere geçmiş, zaman zaman ülkenin yönetiminde söz sahibi olmuş bir dernektir.

1990’lardan sonra giderek etkisini yitirmekle birlikte 2000’li yıllara kadar kendisinden

söz ettirmiş olan Aydınlar Ocağı, Mustafa Erkal’ın sözleriyle; “bugün Aydınlar

Ocağı’nın içerisinde çok değişik siyasi görüşlere sahip ancak sağ-sol ekseninden ziyade

yerli/milli ve evrenselci/küreselci ayrımını daha çok göz önünde tutan aydınlar” ın yer218aldığı bir sivil toplum kuruluşu olarak dernek hayatını devam ettirmektedir.

217 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c1, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.375,376.; Osman İridağ, Aydınlar Ocağı Nereye Koşuyor, Aksiyon Dergisi, 19 Ocak 2004; Onur Atalay, Kızıl Elma Koalisyonu Ulusalcılar Milliyetçiler Kemalistler, Paradigma Yayıncılık, İstanbul 2006, s.155.;http://www.orkun.com.tr/asp/orkun.asp?Tip=Makale&Makale Nu=!P*R/YYLPYDIWDUHLOKYSJAOYHGUH*/E /DREAJS/EOAA/WATDU!LHBQGALVEEO*F-C/B.OQ

218 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s.160.

91

BÖLÜM 4- AYDINLAR OCAĞININ SİYASİ VE FİKİR HAYATINA ETKİ VE KATKILARI

Aydınlar Ocağı, kurulduğu 1970’lerden, 1990’lı yıllara kadar Türkiye için yön

veren, fikir üretebilen, baskı oluşturabilen ve politikalar üretebilen bir kurum olmuştur.

İçerde ve dışarıdaki gelişmelerden Türkiye’nin etkilendiği gibi etkilenmiş, ürettiği

fikirler ve düşünceleri milli menfaatler merkezinde yenileyerek sürekli kamuoyuna ve

devlet organlarına öngörülerini ve çözüm önerilerini aktarmaya çalışmıştır. Tezimizin

bu bölümünde Aydınlar Ocağının Türk siyaset ve fikir hayatına olan etkileri

incelenecektir. Bu bağlamda geçmişte ortaya konulan önerilerin bugün günümüz

Türkiye'si için ne ifade ettiği de müzakere edilecektir.

4.1. TÜRK SİYASİ HAYATINA ETKİLERİ

Aydınlar Ocağı, kurulduğu dönemde ortaya çıkan siyasi bölünmüşlüğü gidermek,

küskünlükleri barıştırmak ve ilmi çalışmalarla siyasilerin politika geliştirmelerine

yardımcı olmak siyasi amacını gütmektedir. Derleyici toparlayıcı olmak düşüncesi

ocağı, partiler üstü bir konuma getirmiştir. Kuruluş tüzüğünde 3. Maddesinde siyasetle

uğraşmayacağını söylemektedir. Ancak Ocak faaliyetleri ülkenin yönetimine doğrudan

olmasa da fikir zenginliği ve politika geliştirme açısından çok önemlidir. 1. Maddede

“milli varlığımızı meydana getiren unsurları yaşatmak” düşüncesi ile “Milli ve manevî

değerlerimizi yıkıcı ve bozucu akımlara karşı, Türk ahlâk ve geleneklerini, Türk dilini

ve san’atını müdafaa eder” denilmektedir. Türk Milliyetçiliğini merkeze alarak

memleket meselelerine en uygun çözüm yollarını ilmi tavsiyeler halinde ilan edeceğini

belirtmektedir.

Ocak Şuralarında bu durum; “merkezi dışarıda olmayan milli, partiler üstü, Türk

milletinin milli ve manevi değerlerinden güç alan milletiyle kaynaşmış” olmakla

açıklanmaktadır. Devletine bağlı ve milletin ortak değerlerine saygılı bir gönüllü kuruluş

olarak kendilerini tanımlamaktadırlar. Aydınlar Ocağı, kendisinin siyasetle uğraşmadığı219gibi “cami, okul ve kışlaya siyaset” in sokulmasını da tehlikeli görmektedir. Ancak

219 13. 14.15.17.18.25. 32. 33. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

92

Aydınlar Ocağı Türk siyasi hayatının temel meseleleri hakkında kendi görüşlerini ve

çözüm önerilerini açıklamayı ihmal etmemiştir. Bu noktada Türkiye’nin tarım, sağlık,

eğitim, ekonomi, terör ve dış politika konusunda kendi siyasi çözüm önerilerini ifade

etmiştir. Biz de tezimizin bu bölümünde Aydınlar Ocağının bu konudaki çözüm

önerilerini inceleyeceğiz.

4.1.1. Tarım Politikalarına Önerileri

Devletin tarım politikası da Aydınlar Ocağı tarafından tartışılmış bu konuda

çeşitli öneriler sunulmuştur. Aydınlar Ocağı, mevcut tarım politikasının Türk çiftçisinin

aleyhine olduğunu düşünmektedir. Bu noktada geliştirilmesi gereken yerli tohum

politikasıdır. Uygulanmakta olan “doğrudan gelir” politikası bunun oluşmasını

engellemekte ve verimliliği de azaltmaktadır. Bu noktada sanayi toplumlarının dahi

tarımı terk etmemesi Aydınlar Ocağı tarafından tarım politikasında dikkatli olunması

gerektiği vurgusu için önemli bir sebeptir. Aydınlar Ocağı tarımla ilgilenen nüfusun

azalmasının göç ve işsizlik problemini de körüklediğini vurgulamaktadır. Bu nedenle

tüm sosyal sorunların önlenebilmesi için Milli tarım politikamızın oluşturulması

gerekmektedir. Yabancıların fındık, çay, tütün, pamuk, şeker pancarı gibi tarım

ürünlerimizin ekiminin sınırlandırılması veya yasaklanması baskılarına karşı dik

durulmasının, doğrudan gelir desteği ile tarım nüfusunun tembelleştirilmesinin yabancı220tekellerin işine yarayacağını ilan etmektedirler.

Tarım alanlarının başka amaçla kullanılmaması uyarısında bulunan Ocak, yapay

gübrelerin ve kimyevi maddelerin insan sağlığına ve tarım alanlarına verdiği zararların

telafi edilemez boyutlara ulaştığını bu nedenle organik tarımın desteklenmesini ve

yaygınlaştırılmasını, sulu tarım imkânlarının geliştirilmesini tavsiye etmiştir. Bu

alınacak önlemler, kendine yeten bir ülkenin yanlış politikalar ve baskılar sonucunda

her çeşit tarım ürününü ithal eder hale gelmesini engellemek amacına matuftur. Bu

nedenle Türk tarımı, “kendi başına bırakılmak yerine, üretimi ve kaliteyi artırıcı

destekler” ile teşvik edilmelidir. Gıda güvenliği, tüketici hakları ve üreticilerin

bilinçlendirilmesi için alt yapı çalışmaları tamamlanmalı yasal zemine oturtulmalıdır.

220 17. 22. 24. 25. 29. 30. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

93

GDO’lu ürünlerin ülkemizde üretimi ve ithal edilmesi yasaklanmalıdır. Çiftçilerimiz,

izlenen yanlış tarım politikaları sonrasında bankaların elinde kredi mağdurları

durumuna düşmesi sonucu borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin topraklarına bankalar

tarafından el konulmaktadır. Özellikle Trakya’da, Yunan Bankalarının bu konuda221fırsatçılık yaptığı ifade edilmiştir. Burada Aydınlar Ocağının tarım politikasını ne

kadar önemsediği de anlaşılmaktadır.

4.1.2. Sağlık Politikalarına Önerileri

Aydınlar Ocağının sağlık politikaları konusundaki önerilerinde öne çıkan konu

kamu otoritesinin koruyucu sağlık hizmetlerine önem vermesidir. Bu gerekçelerle

Aydınlar Ocağı, Türkiye Büyük Millet Meclisinde sigara ile ilgili alınan sınırlandırma

kararlarını desteklemekte aynı sınırlamaların alkollü içki kullanımını da kapsamasını

önermektedir. Ocak, her türlü bağımlılığa karşı ailelerin ve eğitimcilerin görevlerinin

büyük olduğunu, gençlerin ruh sağlığını etkileyecek her türlü olumsuzluklara karşı222önlemlerin alınmasını istemektedir.

Son yıllarda ülkemizde dünya ortalamalarının çok üstünde görülmeye başlayan

kanser vakalarından dolayı gıdalarımız üzerinde bir oyun oynandığı şüphesini

taşıdıklarını belirterek “Özellikle kanserojen etkileri bulunan katkı maddelerinin gıda

maddelerindeki kullanımına sıkı denetim” getirilmesini istemişlerdir. Ocak, bu konuda

Stratejik Araştırmalar Merkezleri kurulmasının yararlı olacağını düşünmektedir.

Yabancı doktorlar tarafından yapılacak çalışmaların ülkemizdeki bilgi ve emeğin başka

ülkelere açılması anlamına geleceğini ifade etmişlerdir. Sağlık konusunda yapılacak

düzenlemelerin “sosyal devlet” anlayışına uygun olması önerilmektedir. Yerli ilaç

sanayinin gelişmesi için her türlü çalışmanın desteklenmesini, sağlık turizmi ve sağlık

teknolojileri ve sağlık sigortaları alanında Türk Cumhuriyetleri ile iş birliği yapılmasını,223bu alanda teşviklerin uygulanması istenmektedir.

221 25. 28. 29. 31. 33. 34. 35. 36.38. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

222 11. Şura http ://aydinlarocagi. org/category/sura/

223 25. 28. 29. 30. 34. 35. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

94

Aydınlar Ocağı Başkanı aynı zamanda tıp Profesörü olan Süleyman Yalçın, 1987

yılında yapılan Milliyetçiler IV. Büyük İlmi Kurultayı Sonuç Beyannamesinde;

ülkedeki sağlık sisteminin ihtiyaca cevap vermekten uzak olduğunu, bu durumdan

kimsenin memnun olmadığını söyler. Sağlık Bakanlığının çalışmalarında önceliğinin

koruyucu hekimlik olması gerektiğini, tedavi edici hekimlik hizmetlerinin ancak kontrol

edici hizmet olduğunu belirtir. Ülke nüfusunun tamamının sağlık güvencesi altına

alınmasını ister. Yalçın, doğum kontrolüne dikkat çekerek büyük milletlerin

çoğalmaktan korkmamaları gerektiğini ifade eder ve aile planlamasının, kürtajın zaruret

dışında uygulanmamasını ister.224

3.Milliyetçiler Büyük İlmi Kurultayında sağlık konusunda alınan tavsiye ve

öneriler bugün bile geçerliliğini korumakta ve günümüz problemlerinin çözümüne ufuk

çizgisi oluşturmaktadır.

“Türk insanının bedenî ve ruhî sağlığını temin için; koruyucu hekimliğin eksiksiz bir şekilde devletçe, tedavi edici hekimliğin ise, serbest meslek icrası ve hastanın hekimini seçme hakkı zedelenmeden, kişinin de katkısı ile sigorta sistemi içinde ve devletin düzenleyici tedbirleriyle yürütülmesi ana prensiptir. Aile plânlaması, sadece ana ve çocuk sağlığını koruma esasında tutulmalı; bunu, Türk Milletinin nüfusça büyümesini engelleyici yönden kurtarmalıdır. Kürtaj serbest bırakılmamalıdır. Tıp fakülteleri dâhil, sağlık müesseseleri arasındaki ahenksiz ve az verimli çalışma, ahenkli ve verimli hale getirilmelidir.”225

Süleyman Yalçın’ın bu sözleri 1978 yılında söylediğini dikkate alalım. Bu

tavsiyelerin birçoğunun günümüzde ancak hayata geçirildiğini gözlemlediğimizde

aradan geçen 35 yılın Aydınlar Ocağı’nın projelerinin ileri görüşlülüğünü ortaya

koymaktadır. Daha farklı bir bakış açısı ile olması gereken düzeyi çeyrek asırdan fazla

bir zaman geriden takip edebildiğimiz gerçeğini ortaya koymalıyız.

224 Süleyman Yalçın, Milliyetçiler IV. Büyük İlmi Kurultayı Sonuç Beyannamesi Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 2 l. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.173.

225 Sağlık, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, s.77.95

4.1.3. Eğitim Politikalarına Önerileri

Bir toplumun geleneğini ve geleceğini inşa eden eğitim politikası da Aydınlar

Ocağının ilgilendiği önemli hususlardandır. Aydınlar Ocağı, eğitimin özellikle İnönü

döneminde çöktüğünü ardından gelen Demokrat Parti döneminde ise yeterince

düzeltilemediğini düşünür. Ülkede yaşanılan sıkıntıların tek çözüm seçeneğinin eğitim

olduğunu ısrarla vurgularlar. Okulöncesinden üniversite eğitimine kadar tüm eğitim

kurumlarının milletin kendini bulduğu milli yuvalar olması gerektiğini; milliyetçiliğin

bu olduğunu söylerler. Ocak mensuplarına göre milli birikimin eğitimle genç nesillere

aktarılması tüm hayatı kapsar. Bir millet mekteple var olur yine mekteplerle yıkılır,derler. 226

Milli Eğitim politikaları ülkenin geleceğini şekillendiren en önemli konulardan

bir tanesidir. Aydınlar Ocağı ülkenin içine girdiği krizlerin önemli bir unsurunun da

eğitim politikasından kaynaklandığını ifade eder. Bunun çeşitli sebepleri vardır. Ancak

bunlar arasında en önemli sebep olarak, müfredatın milli kültürden uzaklaşılarak

hazırlanması sonucunda ruhsuz ve yetersiz bir öğretimin ortaya çıkması gösterilir.

Aydınlar Ocağı, eğitimin terbiye kanadının tahrip edilmesiyle milli eğitimin Marksizm

ve ateizme açık hale geldiğini, Türk milletinin karakterine aykırı köksüz bir model

haline getirildiğine dikkat çekmektedir. Bu nedenle acilen milli bir eğitim politikasının

oluşturulması istenmiştir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için milli bir müfredat, disiplinli

bir okul ve liyakatli öğretmen ihtiyacının giderilmesi gerektiği üzerinde durulmuştur.

Türk milletinin yanlış eğitim politikaları yüzünden gerilediğini, içinde bulunduğu kötü227durumdan çıkışın ancak eğitimle olacağını söylerler.

Eğitimin sadece okullarda olmayacağını hayatın her alanının eğitim alanı

olduğunu savunan Ocak mensupları, bunun düzgün politikalar neticesinde

gerçekleştirilebileceğini savunur. Toplumda değerlerin kazandırılması için sadece

okullarda öğretimin yeterli olmayacağı, Anadolu’yu yurtlandırmak için gelen Horasan

226 Nurettin Topçu, Türkiye’nin M aarif Davası, Hareket Yayınları, İstanbul 1970,s.30.

227 Eğitim, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, s.72.; Samiha Ayverdi, Milli kültür Meseleleri ve M aarif Davamız, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976, s.175.; Osman Turan, Türkiye’de Siyasi Buhranın Kaynakları, Nakışlar Yayınevi, İstanbul 1979, s.94.

96

Erenleri gibi, bilgi sahibi insanların toplumu aydınlatması gerektiğini ifade etmişlerdir.

Bundan dolayı toplumun milli ve ahlaki değerlerine sahip çıkması için kuvvetli bağlarla

bağlanması, Ahi teşkilatı gibi teşkilatlarla toplumun değerlerinin her sahaya aktarılması

gerektiği vurgulanmıştır.228

1978 yılında yapılan Milliyetçiler III. Büyük İlmi Kurultayında Türk Milli

Eğitim sisteminin nasıl olması gerektiğine dair şunlar ifade edilmiştir:

“Türkiye bugün eğitimin millileştirilmesi davası ile karşı karşıyadır. Bu dava Türkiye'nin birinci ve en büyük meselesidir. Bu davadan asla vazgeçilemez. Bu dava Türkiye’nin, Türk Devletinin ve Türk Milleti'nin beka davasıdır. Türk Millî Eğitimi’nin iki amacı vardır. Bu amaçlardan biri eğitim, diğeri öğretimdir. Eğitim amacı Türk insanına Türk İslâm Sentezine dayalı millî kültürü vermek, öğretim amacı ise Türk çocuklarına Türkiye’nin kalkınmasına dönük müspet ilmi vermektir. Millî Eğitim Bakanlığı'nın devlet içindeki yeri yeniden tayin edilerek, bu müessese, partilerin, yabancı ideolojilerin, hükümetlerin ve şahısların tesirinden çıkarılacak ve temel amaçlarından ayrılmayacak şekilde, partiler ve ideolojiler mücadelesinin üstünde, gerçekten millî devlet müessesesi haline getirilmelidir.”229

1988 yılındaki Milliyetçiler IV. Büyük İlmi kurultayında Ocağın görüşlerinde o

günkü eğitimle ilgili; Türk Milli eğitiminin elindeki silahı kendine doğrultmuş bir insan

tasviri yapılmaktadır. Türkçeyi, bırakın kullanmayı anlamaktan aciz, tarih sevgisi ve

şuurundan, milli terbiyeden uzak kalmış bir gençlik anlatılmaktadır. “Bilgi hamalı,

iradesiz, benliksiz, köle ruhlu, demokrasi ve hürriyet terbiyesinden habersiz” bu

gençlerde “araştırma sevgisi, arzusu, metotlu düşünce, hür ve tenkitçi düşünme aramak”

gittikçe imkânsızlaşmaktadır. Özellikle İnönü dönemindeki din eğitimi ile ilgili

eleştiriler yapılmaktadır. Bu dönemde insanların din eğitimi ihtiyacının göz ardı

edildiğini, laiklik adı altında “dinsiz ve maddeye aşırı bağlı nesiller” yetiştirildiğini

ancak ihtiyaç olunca “yasak savıcı tarzda” ahlak dersi konulduğu belirtilmiştir. O

dönemin laiklik anlayışının demokrasiye tercih edildiği, insanların hürriyetinin, dini ve

milli terbiye verme haklarının ellerinden alındığı söylenmiştir. Yine aynı kurultayda

konuşan Ziyad Ebuzziya, Kur'an-ı Kerim derslerinin okullarda zorunlu ders olarak

228 Ahmet Erdoğan, Okul Dışı Eğitim Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.182.

229 Eğitim, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, s.19.97

konmasını gerekli gördüğünü çünkü Kuran Kurslarının bu görevi tam manası ile yerine

getiremediğini dile getirmiştir. Bu duruma tüm milletin sevineceğini ancak dinsizliği ile

iftihar eden küçük bir grubun karşı çıkacağını söyleyerek onların da dilekçe ile

müracaatlarını yapabilmelerinin yolunun açılmasını ister. Kur’an-ı Kerim dersinin

devlet tarafından ve okullarda verilmesinin laikliğe aykırı olmayacağını dile getirir.

Bunun yanı sıra eski yazının ortaokullardan itibaren zorunlu ders olarak okutulmasının

geçmiş ile bağlarımızı kuvvetlendireceğini ve eski yazının birçok kolaylığından

yararlanılacağı da önerilir. 230

Dönemin Ocak başkanı Süleyman Yalçın Milliyetçiler IV. Büyük İlmi

kurultayında eğitimle ilgili genel hatları ile şunları söylemektedir:

“Okul Öncesi eğitim milli değerlerimize uygun şekilde seçilmiş olmalı, bizden ve bize hitap etmelidir. İlköğretim, aileden gelen milli ve dini değerleri zedelememeli, iyi bir vatandaş yetiştirmek için gerekli bilgi, beceri, davranış ve alışkanlıkların kazandırılması esas alınmalıdır. Özellikle yabancı dil eğitiminde milli kültürümüzle çatışma ortamı olmamalıdır. Yaygın eğitim programları halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda düzenlenmeli, maddi ve manevi değerlerimizle ahenk içinde olmalıdır. Orta öğretim, meslek liseleri ile hayata "ara insan gücü", klasik liseler ile de üniversiteye milli ruh ve seciye ile donatılmış gençler hazırlanmalıdır. Öğretmenlerimiz, tek kaynaktan yetiştirilmelidir. Öğretmenin ekonomik ve sosyal şartları ıslah edilmelidir.”231

Aydınlar Ocağı, eğitimin tüm kademelerinde yerli ve milli bir müfredatın takip

edilmesinin geçmiş mirasa sahip çıkılması anlamına geleceğini vurgularken,

günümüzde bilginin yeraltı zenginliğinden daha önemli olduğunu vurgulamaktadır.

Bilginin alınıp satılabilen bir meta haline geldiği günümüzde bilgi seviyesine bakarak

bir toplumun geleceği hakkında tutarlı tezler hazırlanabilmektedir. Böyle olunca

230 İbrahim Kanyılmaz, Milli birlik, İktisadi sistem ve İktisat Politikası, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz İktisat, Çalışma Hayatı ve Sağlık, Dış Politika c2, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.70,71.; Ziyad Ebuzziya, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.337,338.

231 Süleyman Yalçın, Milliyetçiler IV. Büyük İlmi Kurultayı Sonuç Beyannamesi Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 2 l. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.172.

98

Türkiye beyin göçünü tersine çevirmek zorundadır ve her türlü bilgi ile kuvvet

bulmaktadır.232

Ocağın eğitimle ilgili görüşleri, 12 Eylül sonrasında yeni anayasa çalışmalarında

bir taslak metinle katkıda bulunan Aydınlar Ocağı’nın önerileri dikkate alınmıştır. Bu

taslakta eğitim, öğretim ilim ve sanat, araştırma, geliştirme gibi olanakların herkes için

geçerli bir hak olduğu vurgulanırken din eğitiminin 1961 anayasasında olduğu gibi

ailelerin isteğine bırakılmaması gerektiği, din derslerinin zorunlu ders olarak233okutulmasının gerekliliği üzerinde durulmuştur.

Şuralarda yükseköğrenim kurumunda oluşan siyasi kamplaşmaların

üniversitelerdeki akademik kalite ve verimliliği etkilediği belirtilmiştir. Bu noktada

öncelikle nitelikli insan yetiştirilmesine önem verilmesi istenmekte, bu bağlamda

akademik personel yetiştirilmesi için araştırma ve geliştirmenin teşvik edilmesi

istenmektedir. Özellikle Türk dilinin korunması gerektiği, bu noktada yabancı dil ve

yabancı eser dayatmasının “Türk bilim hayatı”nı olumsuz etkilediği ifade edilmektedir.

Bu yaklaşımın Türkçenin dünya dili olmasının önündeki en büyük engel olarak

görüldüğü vurgulanır. Bu konuda Türk Dil Kurumunun lisansüstü eğitim veren

akademik kimlik taşımasının faydası olacağı vurgulanmıştır. “İkinci Öğretim” ve

“Uzaktan Eğitim” toplumun eğitilmesi noktasında takdirle karşılanırken

üniversitelerdeki materyal ve akademisyen ihtiyaçlarının karşılanması tavsiye

edilmiştir.234

Ocağın şuralarda aldığı kararlarda; eğitim konusunun günlük siyasetten uzak,

sürekliliği olan bir mesele olarak değerlendirilmesi gerektiği ifade edilir. Bu anlamda

eğitim seviyesindeki düşüş milletin birlik ve bütünlüğünü zedelemektedir. Bundan

232 Mustafa Akbulut, Geleceğin Türkiye ’sinde Gerekli Bir Bilgi Kurulması, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.67.

233 Süleyman Yalçın, Salih Tuğ, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası için Teklif, Ünal Matbaası, İstanbul 1982, ss. 12, 41.; Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s. 141.

234 24. 30. 34. 35. 36. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

99

dolayı eğitim şekillendirilirken merkeze alınması gereken amaç, Türk kültür ve tarihine

bağlı ülke menfaatlerini üstün tutacak Türk aydını ve Türk vatandaşı yetiştirmek235hedeflenmelidir.

Günümüz eğitiminin özgür düşünce adına gençleri; ferdiyetçi yaptığı, ailesinden

ve milletinden gönül bağlarının zayıfladığı, “milli hedef ve heyecana yalnızca tarih

dersi olarak” baktığı, eğitimin yapılamadığı ve ezberci nesillerin yetiştirildiği

vurgulanmaktadır. Eğitim politikasının sayısal dersleri ön plana çıkarması yerine sosyal

ve kültürel derslerle beraber yürütülmesi kimlik ve milli şuurda boşlukların önüne

geçeceği öngörülmektedir. Eğitimin özellikle milli olma yönü gözden kaçırılmamalı bu

konuda Türk Milli Eğitiminin küresel güçlerin dayatmalarından uzak tutulmasına özen

gösterilmelidir.236

Aydınlar Ocağı’nın Türk milli eğitimiyle ilgili önerilerini özetleyecek olursak şu

başlıklar altında toplanabilir. Şuralarda Milli Eğitimde milli olma noktasında tavizler

verildiğini söylerler. Evrensel değerler ve milli değerlerimiz arasında köprü

kurulmasının taviz olmayacağına dikkat çekerek eğitimin yerli olması gerektiğini

hatırlatırlar. Kapitalist sistemin tüketici bireyi yerine üretici insan tipinin model olarak

verilmesinin uygun olacağını belirtmektedirler. Özellikle eğitim dilinin Türkçe

olduğunu bu konuda taviz vermenin egemenlik haklarımızın ihlali anlamına geldiği

konusu vurgulanmaktadır. Akademik eğitim ne kadar önemliyse meslek eğitimi de o

kadar önemli olduğu, Türkiye'nin sanayileşmesinin ara eleman, vasıflı eleman ile

olacağı belirtmektedirler. Ocak, teknolojinin eğitimin hizmetinde kullanılmasını,

TÜBİTAK gibi kurumların öğrencileri bilim merakı aşılamalarını güzel uygulamalar

olarak görmektedir. Günümüz bilgi çağında milletimizin beyin gücünün yabancı

ülkelere hizmet etmesini tehlikeli görerek tedbirlerin alınması gerekmektedir. Dini

eğitimin siyasallaşmasını önleyecek tedbirlerin alınmasını önemli bulan Aydınlar Ocağı,

hızla yayılan misyonerlik faaliyetleri ve yetersiz din eğitimi milli ve manevi

değerlerimizi yozlaştığını düşünmektedir. Son yapılan 4+4+4 düzenlemesinin alt

235 13. 21. 26. 27. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

236 18. 26. 27. 28. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/100

yapısının acilen olgunlaştırılmasının ve uygulamalarda eğitimcilerin ve öğrencilerin237mağdur edilmemesi gerektiğine dikkat çekilmiştir. 237

4.1.4. Ekonomi ve Enerji Politikalarına Önerileri

Aydınlar Ocağı’nın ekonomi ile ilgili ortaya koyduğu temel çerçeve milli olan

unsurların korunması yönündedir. Aydınlar Ocağı’nın III. Milliyetçiler kurultayında

alınan iktisadi karar sonuçlarının özet tebliğinde anlatılanlar, Turgut Özal’ın 24 Ocak

1980 yılında ekonominin başındayken aldığı kararları etkileyen bir tebliğ niteliğindeydi.

Bu tebliğde devletin yeni bir kalkınma projesine ihtiyacı olduğu belirtiliyordu. Siyasi,

iktisadi ve hukuki açıdan güçlü bir devlet modeli oluşturulması için bir takım önerilerde

bulunuluyordu. Türk ekonomisinin yeniden düzenlenmesinde alt yapıya dikkat

çekilirken ara malı ve yatırım malı üretimine ve yatırımcıların desteklenmesine önem

verilmesi istenmekteydi. Böylece yerli teknolojinin oluşacağı ve sanayinin dışa

bağımlılıktan kurtulacağı öngörülmekteydi. Ocağa göre, devletin mal ve hizmet

üretiminde tekelleşmesi engellenmeli, sektörler ve yöreler arasında dengeli bir

ekonomik politika takip edilmelidir. Yükselen enerji ihtiyacının karşılanmasında yerli

kaynakların devreye girmesi ve tasarruf tedbirleri alınması, ihracatın gelişmesi için

devletin yol açıcı rol üstlenmesi ve dövizle ilgili sıkıntıların aşılması için kısa ve uzun

vadeli programların yapılması tavsiye edilmiştir. Günün şartlarını karşılamaktan uzak

kalan vergi sisteminin değişikliklerle değil köklü düzenlemelerle uygulanması

gerekmektedir. Adaletli bir gelir dağılımı ile vergi gücüne sahipken mevzuat

boşluklarından kaynaklanan kaçakları önleyecek ve teşvik edici bir mali anlayış

oluşturulmalıdır. Jeopolitik konumunun önemi kadar ekonomisinin de güçlü olduğu bir

Türkiye ile Batı ittifakı arasındaki ilişkilerin milli menfaatlerimize uygun olarak

geliştirilmesi gerekir. Müslüman ülkeler ile ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve çok yönlü238bağlantıların ciddiyetle kurulması çok önemlidir.

Milliyetçiler III. Büyük İlmi Kurultayında, çalışma hayatında yaşanan

güçlüklere dikkat çekilmektedir. Bu özellikle ekonomik anlamda güçlü olamaması

237 19. 21. 25. 28. 31. 32. 33. 34. 35. 38. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

238 İktisat, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, ss.51-53.

101

sebebiyle bir mevcut ekonomik durum ülke geleceği için tehdit haline gelmektedir.

Aydınlar Ocağı Türk ekonomisi için o dönem yasaklanmış olan Marksist ideolojiyi de

bir tehdit olarak ifade etmektedir. Buradan gelen tehdit, Türk işçilerini ve işverenlerini

birbirlerine düşman edecek kamplara ayırmak ve sınıf çatışmasına sebep olmaktadır. Bu

nedenle sınıf çatışmasından ziyade insanların üretime yaptıkları katkıdan paylarını

almalarını önermektedir. Burada sınıflı toplumda ortaya çıkacak dengesizliklerin

ortadan kaldırılması için öncelikle sosyal güvenlik sisteminin yeniden ele alınarak

milletimizin tamamını sosyal güvenliğe kavuşturacak sistemin ihdas edilmesi ve

müktesep hakların korunması önerilmektedir. Bu işsizlik ve diğer adaletsizliklerin239giderilmesi için de önemli bir önlem olacaktır. 239

Milliyetçiler IV. Büyük İlmi Kurultayında dönemin Aydınlar Ocağı başkanı olan

Süleyman Yalçın, Türkiye’de ekonominin; ilkelerinin, felsefesinin, müesseselerinin

tümüyle “Batı’dan kopya” edildiğini söylemiş, geçmiş birikimlerimizden,

tecrübelerimizde faydalanmanın önemine vurgu yapmıştır. Milli ekonomi için Ahilik

teşkilatının “iktisadi ve sosyal yönlerinden” faydalanılarak milli ekonomimizin ve

çalışma hayatımızın düzenlenmesi yoluna gidilmesi gerektiğinin şart olduğunu

söylemiştir. Yalçın, milli ve yerli bir ekonominin Türkiye’yi, çağdaş medeniyet

seviyesinin üstüne çıkaracağını ifade etmiştir. Yalçın’a göre, milli ve yerli ekonomiye

milli unsurları dikkate alarak ve “Türk Milliyetçiliği ideolojisine” bağlı kalarak

ulaşmamız mümkün olacaktır.240

Ocak üyesi Prof. Dr. Tevfik Ertüzün’e göre ise; milli bir ekonomi politikası için

milli kültür, değerlerimiz, ahlak, örf, adet sürekli göz önünde tutulmalıdır. Kapitalist,

Marksist ve Liberal ekonomik sistemler, sınıf ve zümre oluşturacağı için milli

menfaatlerden taviz vermeyi gerektirir. Bu ekonomik sistemler Türkiye için çözüm

olamaz. Bizim modelimiz kendimize has olmalı ve sosyal ve manevi sorumluluğumuzla

Allah’a, Vatana ve insanımıza hizmet ideali peşinde olmalıdır. Zenginliğin kaynağı

239 Çalışma Hayatı, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, ss.55-57.

240 Süleyman Yalçın, Milliyetçiler IV. Büyük İlmi Kurultayı Sonuç Beyannamesi Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.173.

102

üretim merkezli olmalıdır, böyle olunca milli ekonomi ancak üretim üzerine

kurulmalıdır. Devlet tüccar mantığıyla değil sosyal ve hukuk devleti olarak dışa

bağımlılıktan kurtaracak politikalar izlemelidir. Milli kaynaklarımızı en yüksek

verimlilik içinde kullanmalı ve ileri teknolojiye sahip olmalıdır. Bilgi üretebilmeli ve bu241bilgiyle uluslararası piyasalarda rekabete girebilmelidir.

Aydınlar Ocağı ülke ekonomisi için sunduğu projeleri dönemin siyasilerine

sunarak pratiğe geçmesi için sürekli siyasiler üzerinde etki kurmaya çalışmıştır. Bu etki

Türkiye’de köklü değişikliklerin yapılmasını sağlayan Turgut Özal ile icraatın başı

haline gelmiştir. Turgut Özal, DPT’nin başındayken ve Demirel’in ekonominin başına

geçmesini istediği zamanlarda Aydınlar Ocağı toplantılarına her fırsatta katılmakta ve

ekonomi ile ilgili sıkıntılara çözüm yolları sunan Aydınlar Ocağına katkıda

bulunmaktaydı. Bu anlamda ileride Türkiye’de Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak

görev yapacak olan Turgut Özal’ın ekonomi konusundaki görüşlerinde ocağında etkisi

söz konusudur.242

Aydınlar Ocağı, Temmuz 1998 tarihinde Giresun’da yapılan 15. Şurada

“enflasyon makul bir seviyeye düşürülmeli, politik malzeme yapılmamalı, gelir

dağılımını düzeltici tedbirlere ağırlık verilmelidir. ” diye uyarıda bulunacak daha

sonraki şuralarda da yine yüksek enflasyon için ekonomik dengelerin kurulması ve

kaynakların etkin kullanımı tavsiye edilmekte, devletin bu konuda ciddi tedbirler alması

istenmektedir. Yine Kasım 2000’de Ordu’da yapılan 19. Şura’da düşüşe geçen

enflasyonun “iktisadi gelişme politikaları” ile kontrol altına alınması ve istenilen

ölçülerde tutulması istenmektedir. Ayrıca enflasyonu körükleyen en önemli etkenin

yüksek bedeller ödeyerek alınan petrol ürünleri olduğunu alternatif enerji kaynaklarının243devreye sokulması çalışmalarının başlanması ikazı yapılmaktadır. 243

241 Tevfik Ertüzün, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz İktisat, Çalışma Hayatı ve Sağlık, Dış Politika c2, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.99,100.

242 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 s. 147; Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c1, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.323,324.

243 15. 17. 18. 19. 36. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

103

Mayıs 1999 tarihinde Sakarya’da yapılan 17.Şura’da 28 Şubat sonrasında

bankaların ülkeye verdiği sıkıntıdan dolayı bir an önce Bankalar kanununun çıkarılması,

gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiği, tasarrufların yatırıma yönlendirilecek

yapının kurulması istenmiş, kamu harcamalarında tasarruf dönemine girilmesi tavsiye

edilmiştir. “Reel faizleri düşürücü, dışarıdan taze para girişini ve vergi gelirleri dışında

kamu gelirlerini artırıcı” tedbirlerin alınmasını özellikle âdi Çin mallarının piyasayı

işgal etmesinin önüne geçilmesi istenmektedir. Finans sektörün yabancının eline

geçmesinin tehlikeli boyutlara ulaşmakta olduğuna dikkat çekilmiş, Türkiye’nin

zenginlikleri “sıcak para akışları” ile yurtdışına kaçırılması ve bankaların yabancılara

satılması tehlikeli bir gelişme olarak görülmüştür.244

Ocağın, ekonomi ile ilgili diğer tavsiye kararları; cari açığı kapamak için sıcak

para akışının geçici bir çözüm olmaktan öteye geçmeyeceğini ve istikrarın önündeki en

büyük engel olacağını belirten ocak, düşük kur, yüksek faiz politikasının ithalatı

artıracağını ve ihracatı olumsuz etkileyeceğini söylemektedir. Türk halkının kredi

kartına alıştırılmasının olumsuz olduğunu, kartların sanal bir gelir kaynağı gibi

görüldüğünü, işsizlik ve ekonomik sıkıntılar sonucunda ailelerin parçalanmasına,

intiharların artmasına sebep olacağını ileri sürerler. Sosyal devlet anlayışının ülkemizin

ekonomik ve sosyal şartlarına göre sürekli düzenlemeler yapılarak devam etmesinin

gereklilik olduğunu; “Devletin, devlet baba anlayışını terk ederek, sosyal

sorumluluklarından uzaklaşıp vatandaşına müşteri gözüyle bakma yanlışı”nı terk

etmesinin ekonomiye ivme kazandıracağını düşünürler. Küçük esnafın ve zanaatkârların

büyük sermeyeler karşısında kaybolmaması için bu haksız rekabete düzenlemelerin

yapılması gerektiğini, küresel krizin halkımıza “işsizlik‘, “yolsuzluk’ ve “yoksulluk”tan

kaynaklanan “yozlaşma^ ile manevi ve maddi çöküntüye sürüklemesinin önüne geçecek

tedbirlerin alınmasının gerekli olduğunu belirtirler. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan ve

kendi kendine yetmeye çalışan orta kesimi güçlendiren politikalar ağırlık verilmesi ve245asgari ücretlilerden vergilerin kaldırılmasının olumlu olacağını savunurlar. 245

244 17. 26. 27. 28. 29. 36. 38.Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

245 17. 18. 21.26. 28.29.30. 33. 34. 36.38. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/104

Özelleştirmenin dünya ile bütünleşmede bir araç olarak Türkiye için önemli

olduğunu kabul eden Ocak, bütçe açığını gidermek amacıyla özelleştirme yapılmasını

uygun bulmamaktadır. Ocağa göre özelleştirmenin hedefi devletin elindeki kaynakların

etkin ve verimli şekilde işletilmesi olmalıdır. Türk Lirasının saygınlığı sağlanmalı,

dışarıdan dayatmalara izin verilmemelidir. Özellikle IMF “yörüngesinden” çıkılması

ve yabancılara toprak satışlı yapılırken hassas davranılmalıdır. 246

Ekonomik programlar yapılırken çevre, tabiat ve ekoloji üzerinde önemle

durulması, “tabii, milli değerlerimizin gelecek nesillere sağlıklı şekilde intikal

ettirilmesini sağlayıcı” tedbirlerin alınması ile ilgili yasal düzenlemeler gerektiğini

düşünmektedirler. Türkiye için sürekli afet tehdidi olan depremlerde kişileri suçlu ilan

etmek yerine devletin yapılaşma izinlerinde müdahaleci ve kontrol edici kurumlarını247güçlendirmesi çok önemli bulmaktadırlar.

Ocağa göre; Türk ekonomisi orta ölçekli sanayi kuruluşlarının teşvik edilmesi

yoluyla desteklenmeli, kredi ve kaynakları geri dönecek şekilde verilmeli, eş dost

kayırılarak soygun ve talan yapılmasının önüne geçilmelidir. Bu anlamda üretimi

geliştirecek teşvikler artırılmalıdır. Türkiye’nin, güçlü devlet olabilmesinin yolu güçlü

ekonomiye sahip olmasıyla mümkündür. Ancak mevcut iç ve dış borçlar “ekonomiyi ve

bütçeyi kilitleyici” rol oynamaktadır. Bu nedenle IMF ve diğer yabancı finans

kurumlarına olan borçlandırmaların bitirilmesi gerekmektedir. Türkiye’yi 100 milyar

doların üzerinde zarara sokan Gümrük Birliği” Antlaşmasının zarara sokan maddeleri

iptal edilmelidir. Avrupa Birliğine dâhil olmanın bizi milli devlet anlayışımızdan

saptırması söz konusudur. İşsizlik ve bozulan gelir dağılımının çözümüne yönelik devlet

politikaları üretmek gereklidir. Türkiye’de “en düşük %20’lik grup milli gelirin ancak

6’sını alırken; en yüksek %20’lik grup ise, milli gelirin %48,3’ünü” alması adil değildir.

Ekonomide araştırıma ve geliştirme üretim için olmazsa olmazdır. Ekonominin

“vizyonu yeniden tarif edilmeli”, vatandaşına engel çıkarmayan bir yapının kurulması

gereklidir. İthal ekonomik politikaların Türkiye’de başarı kazanmayacağı açıktır.

“Türkiye’nin, Uzak Doğu’nun açık pazarı olmaktan çıkarılması için gerekli tedbirler ve

246 17. 18. 20. 25. 26. 28. 29. 31. 38. Şura http ://aydinlarocagi.org/category/sura/

247 17. 18. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/105

kısıtlam alar a lın m alıd ır .” G en ç ler im ize yerli m alı k u llanm a şuuru kazandırılm alıd ır

248şek lin d e ta v s iy e kararları alm aktadır.

A yd ın lar O cağ ı, yap tığ ı şuralarda enerji aç ığ ın ın g id er ilm esi kon u su n d a gerekli

tedbirlerin a lınm ası ta v siy e kararları alm ıştır. M ev cu t bulunan h idroelektrik v e term ik

santrallerin k u llan ılm aya devam ed ilm esi gerekm ekted ir. A n ca k çev rey le ilg ili

v er ileb ilecek zararların en aza in d ir ilm esi v e b ozu la ca k d en gen in canlı sağ lığ ın ı

tehd itten u zak tutu lm ası konusun da uyarm aktadırlar. B u n u n la beraber ü lk em iz in

sürekli artan enerji ih tiy a c ın ın k arşılanm ası v e ithal enerji a lım ından kurtulm ak iç in

nükleer santral seçen eğ in in ço k y ön lü d ü şü n ü lm esi gerek tiğ i vurgulanm ıştır. İthal ed ilen

enerjin in T ü rk iye’y e d oğru ltu lm uş bir silah h a lin e d ö n ü şeb ileceğ in i v e ek o n o m ik

g e lişm en in tem elin d e enerjin in yattığ ın ı hatırlatan ocak m ensupları “m illi

k aynaklarım ıza dayalı üretici enerji p o litik a ları” m erk ezin d e çareler aranm asının

gerek liliğ i b ild irm işlerd ir. K om şu lar ım ızd a bulunan nükleer santrallerin in sa n ım ız ın

sağ lığ ın ı teh d it etm e teh lik es in e karşı uluslararası yarıların y ap ılm ası ta v s iy e edilm iştir.

T ürkiye iç in u cu z v e sa ğ lık lı enerji kaynakların ın ih tiy a c ım ız ı k arşılam asın ın g ü cü m ü zü

artıracağını b ild irm işlerd ir .249

4.1.5. Terör Politikalarına Önerileri

O sm anlı d ev le tin in y ık ılış sürecinde d ev le tin bir takım ö n lem ler alm ası d eğ iş ik

uluslardan o lu şan d ev le tin m illiy e tç ilik rüzgârına dayanam ayıp , d ağ ılm asın a en gel

olam am ıştır. A rdından O sm anlı b a k iy esin in d evam ı sa y a b ileceğ im iz T ürkiye

C um huriyeti u lu s d ev le t tem elin d e kurulm uştur. A n cak hâkim id eo lo jin in u lu s fikri

o lm ası bir takım sorunları ortadan kaldırm am ıştır. T ü rk iye’n in iç v e d ış kaynaklı terör

sorunuyla karşı karşıya k a lm asın a seb ep olm uştur. T ürkiye C um huriyetin in

kuruluşundan h em en sonra sürekli k u llan ılm aya m ü sa it bir m e se le olarak ortaya atılan

konulardan bir tanesi K ürt m e se le s i olarak k arşım ıza çıkm aktadır. Bu sorun d ön em sel

olarak T ü rk iye’n in ön em li problem leri arasındaki yerin i alm ıştır. 15 A ğ u sto s 1984

y ılın d a Siirt E ruh’ta g erçek leştird iğ i kanlı bir ey lem ile T ü rk iye’de b in lerce insan ın

hayatına m al o lacak P K K terörü ön e çıkacaktır. Bu d ön em d e Türk İslam S en tezi

248 18. 19. 20. 21. 22. 24. 25.26.27.28.31.33.34.36.37. 38. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

249 19. 22. 27. 32. 34. 35. 36. 38 Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/106

düşüncesi, dönemin başbakanı Turgut Özal’ın projeleri ile alternatif olarak kendini

göstermeye başlamıştı. Yine bu dönemde Türk İslam Sentezi düşüncesinde Türklüğe250yapılan vurgu, PKK saldırıları karşısında tepki olarak daha belirgin bir hal almıştır.

Aydınlar Ocağı da bu ortamda ülkenin temel problemi olan terör meselesi ile

ilgili çözüm önerilerini ortaya koymuştur. Özellikle 1978 yılından itibaren yükselen sol

anarşiye karşı Aydınlar Ocağı’na kayıtlı Ankara’da görevli 18 Profesör ve 12 Doçent

bir bildiri yayınlamış ve “Milletlerarası komünizmin içimizdeki 5. Kolunun Türkiye’yi

tam bir rejim bunalımına ve bir iç savaş eşiğine getirdiği” kamuoyuna duyurmuştur.

Anarşist yaklaşımların kendi emellerine hizmet etmeyen “herkesi faşist diye

damgaladığını; demokrasinin fazilet esasına dayansa bile suiistimale açık olduğundan251komünizmin faaliyetlerini demokrasi kisvesi altında yürüttüğünü” vurgulamışlardır.

1978 yılı ile darbenin yapıldığı tarih arasında anarşi ve terör sonucunda 5241 kişi

ölmüş, 14152 kişi yaralanmış veya sakatlanmıştır. Terörün Türkiye’ye getirdiği bu ağır

fatura, Sakarya Meydan Muharebesinde ki şehit ve yaralılarımızdan fazla kayba sebep

olmuştur.252

Milliyetçiler IV. Büyük İlmi kurultayında “Türkiye’nin Ortadoğu Politikası”

başlıklı bildiride, günümüzde hala geçerli ve üstesinden gelinmezse gelecekte de

ülkemizi tehdit etmeye devam edebilecek tehlikenin analizini yaparak dikkat çekmiştir.

Bildiride, Kürt meselesinin İran, Irak ve Türkiye üçgeninde suni olarak ortaya çıkarılan

dış destekli bir tuzak olduğuna dikkat çekilirken özellikle Kerkük ve Musul’un

250 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss.153,154.

251 Aydınlar O cağı’na kayıtlı 30 Öğretim görevlisi: “Uluslararası komünizmin 5 'inci kolu, Türkiye ’y i bir iç savaş eşiğine getirdi”, Milliyet Gazetesi 11 Ekim 1978; Sabahattin Zaim, Seminerin Birinci Gün Tebliğ ve Tahlillerinin Bir Genel Değerlendirmesi-Ülkemizi l2 E ylü l’e Getiren Sebepler ve Türkiye Üzerindeki Oyunlar, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1984, s.169.

252 Sabahattin Zaim, Seminerin Birinci Gün Tebliğ ve Tahlillerinin Bir Genel Değerlendirmesi-Ülkemizi l2 E ylü l’e Getiren Sebepler ve Türkiye Üzerindeki Oyunlar, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1984, s.169.

107

Türkiye’den uzak tutulmak için sürekli Kürt meselesinin taze tutulduğunu bunun nihai253hedefinin ise Ermeni devletinin kurulması olduğu anlatılır.

Aydınlar Ocağı günümüzdeki Başkanı Mustafa Erkal yurdumuzdaki terörü

sadece terör örgütü ile özdeşleştirmenin yanlış olacağını söyler. Ona göre “Milli kimlik

ve milletleşme sürecine kast eden tuzak ve aldatmacalar bize göre terörün Türkiye’de

asıl boyutudur.” Ülkenin kültür yapısını bozucu, yıpratıcı hale getiren her türlü “silahlı254ve silahsız” fikir ve hareketler terördür.

Aydınlar Ocağı mensupları terörün sona erdirilmesi ile ilgili olarak çeşitli çözüm

önerileri sunmuşlardır. Bunların başında terörün sadece silahla çözümlenemeyeceği,

ekonomik ve kültürel olarak bir takım yeni adımların atılması önerisi vardır. Ocak,

terörün ülkedeki “Kürt meselesinden değil dış kaynaklı sebeplere bağlı tahriklerden”

beslendiğini söylemektedir. Öyle ise ortak bir milli kültür ve birlikte yaşama arzusu

oluşturmalı, asker günlük politikalardan uzak tutulmalı, “ülkesi ve milletiyle bölünmez

bir bütün olan devletimizi tehdit eden her türlü bölücülüğe karşı birinci öncelik

verilmeli ve mücadele yolları buna göre” planlanmalıdır. Nükleer silah elde etmeye

çalışan bölge devletlerini sıkı takip etmeli ve terör örgütleri eliyle ülkemizi tehdit

edecek duruma gelmelerine karşı önlemler alınmalıdır. Yanlış teşhisler ile terörün ancak

besleneceğini mücadelede hukukun devreye sokulması gerektiği vurgulanmış, güvenlik

güçlerinin psikolojik baskı altında tutulmasının terörle mücadelede zaafiyet doğuracağı255ifade edilmiştir. 255

Siyasi bakımdan Türkiye sınırlarında ve özellikle güneyde devlet ve otorite

boşluğunun kabul edilmemesi gerektiği ifade edilir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için

sadece ülke sınırlarıyla kalınmaması, gerektiğinde güvenliğimizin sağlanması için

sınırlarımızın ötesinde mücadele edilmesi önerilmiştir. Tüm bunların engellenebilmesi

için uluslararası siyasi havayı kullanmalarına engel olunmalı mali ve siyasi

253 Alaattin Büyükkaya, Türkiye ’nin Ortadoğu Politikası Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz İktisat, Çalışma Hayatı ve Sağlık, Dış Politika c2, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.235.

254 Mustafa Erkal, Milletleşme Süreci ve Önündeki Engeller, Sosyoloji Konferansları Dergisi, Sayı37,2008,s.70.

255 10. 11. 13. 24. 29. 30. Şura - http://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/108

destekçilerinin sıkı bir şekilde takip edilmeleri gerekmektedir. Terör konusunda suç

işleyenlerin suçları ivedilikle tespit edilmeli ve yargılanmalıdırlar.256

Aydınlar Ocağı terörün sadece silahlı mücadele ile sona erdirilemeyeceğini

bundan dolayı siyasi ve sosyal saha içinde de etkin bir şekilde mücadele edilmesi

gerektiğini vurgulamışlardır. Bu manada terörün siyasallaşmasına fırsat verilmemesi

istenmekte ve bu noktada zemin bulması durumunda sorunun çok boyutlu bir hal

alacağı ifade edilmektedir. Bu konuda ocağın bakış açısı siyasallaşmanın “siyasal terör”

olarak algılanıp sıkı bir şekilde takip edilmesi gerektiği vurgusuna dayanır. Bu anlamda

terör örgütünün siyasi bir yapı ve resmi bir örgüt olarak gösterilmesi ve terör örgütünde

insanların canlarına ve mallarına kasteden suçlu ve sabıkalı kişilerin siyasi kişilikler

olarak sunulması da aydınlar ocağı tarafından yanlış ve tehlikeli görülmektedir. Bu

anlamda terör örgütünde kanlı eylemlerin sorumlusu olan yöneticiler mahkûm edilmeli257ve yeniden yargılanma yoluna gidilmemelidir.

Ocağa göre terör örgütü, ülkemizdeki son gelişmeleri siyasallaşma stratejisine

bir araç olarak kullanma yoluna girmiştir. “Ortak Kurucu Halk”, “Ana Dilde Eğitim”,

yüzleşme gibi talepler ocak mensuplarına göre bölücülük için ancak kılıftırlar. Böyle

olunca da “Siyasal Kürtçülerin gerçek niyetleri doğru okunmalı”, sınırlar içinde ve

dışında destek verenlerin ihanetlerine seyirci kalınmamalıdır. Ordunun verdiği

mücadele kararlılığı desteklenmelidir. Bu konuda mali destek sağlayan şirketlerin ve

kişilerin üzerine gidilmeli bu kaynakların kesilmesi sağlanmalıdır. Kürt kardeşimiz ile

Kürtçü bölücülerin iyi ayırt edilmesi gereklidir, aksi halde terör örgütüne itibar258kazandırılır.

Aydınlar Ocağı son süreçte terör örgütünün siyasallaşma stratejisinin dikkatli

takip edilmesi gerektiğini ifade eder. Bu anlamda terörün bölücü, ırkçı yapılanması ve

amaçlarının unutulmaması gerektiği belirtilir. Bundan dolayı siyaset sahasında açılım

olarak nitelenen süreçlerle terörün siyasal sahada zemin bulması eleştirilmektedir.

256 24. 25. 29. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

257 21. 24. 25. 26. 31. 23. 33. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

258 21. 24. 25. 26. 31. 23. 33. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

109

Bunlar yanlış adımlar olarak nitelenmektedir. Açılım adı altında yapılan müsamahaların

“bölücü terör hareketini bitirmek bir tarafa, örgüt mensuplarını ve bölücülük üzerinden

siyaset yapanları daha da cesaretlendirdiği” tespiti yapılarak, bu konuda zafiyet

gösterildiği vurgulanmıştır. Aydınlar Ocağı, devletin terör karşısındaki direncinin açılım

süreciyle kırıldığı, terörün meşrulaştırıldığı öne sürmektedir. Bu anlamda askerliğin

vatanın savunulması ve korunması noktasında en önemli unsur olduğundan hareketle

vicdani ret ve bedelli askerlik gibi benzeri yaklaşımların meşrulaştırılmaması259istenmektedir. 259

4.1.6. Dış Politikaya Önerileri

Aydınlar Ocağı’nın dış politika konusundaki önerileri milli ve manevi değerlerin

öncelenmesine dayalı olarak ortaya konulmaktadır. Bu noktada Aydınlar Ocağı’nın

26.27.28 Mayıs 1978 tarihinde yapılan Milliyetçiler III. Büyük İlmi Kurultayında o

günün dış politikası ile ilgili aldığı tavsiye kararları günümüz problemlerine de çözüm

olabilecek niteliktedir. Bu tavsiyelerde, “tarihte büyük devletler kurmuş, parlak

medeniyet seviyesine ulaşmış ve dünya üzerinde yüz yıllar boyu önemli roller oynamış

Türk milletinin temsilcisi olan Türkiye Cumhuriyeti’nin “gurur ve övünç duyguları

içinde” kendi menfaatlerine göre düzenleyeceği dış siyasetini uzun soluklu bir politika

haline getirmesi gerektiği ve milliyetçi bir anlayışla hareket etmesi gerektiği

vurgulanmıştır. Bu anlamda zengin bir tarihsel mirasa, stratejik konuma, ekonomik ve

kültürel potansiyele sahip Türkiye’nin; dünya siyasetinde, büyük ve “oyun kurucu” bir

rol üstlenmesi için dinamik bir politika ortaya koyması hedef olarak gösterilmektedir.260

Aydınlar Ocağı Türkiye’nin statik bir dış politika ile etkin devlet olamayacağını

söyler. Bundan dolayı stratejilerin milletin kısa ve uzun dönemlerdeki çıkarları göz

önünde bulundurularak tespit edip planlı, dinamik bir diplomasiye dönüştürülmesi

gerektiği vurgulanmıştır. Dışişlerinde görev yapacak personelin seçilmesi ve

yetiştirilmesinde; şahsiyetli, milliyetçi ve görevinin gerektirdiği vasıfları olan kişilerin

vazifeye getirilmesi önerilmiştir. Yeni anlayışa uygun fakültelerin ve tecrübe

259 33. 37. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

260 Dış Siyaset, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, s.59.

110

kazanacakları ortamların sağlanması Türk Dış politikası için olmazsa olmazdır. Kıbrıs,

Türkistan, Yakutistan, Azerbaycan, Kuzey Kafkasya, İdil Ural, Kırım, İran, Irak,

Suriye, Mısır, Afganistan, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Balkan Türklerinin refahı

dış politikamızın temeli olduğundan bu coğrafyalara hâkim uzman eleman yetiştirmek

önemlidir. Türkiye NATO’da kalmakla beraber, bu teşkilatla ilişkilerini, değişen

şartlara uygun şekilde yeniden düzenlemeli ve tam bağımlı durumda kalmamalıdır.261

Arap devletleri ile din birliği ve ortak değerlerimiz temel alınarak ilişkilerimiz

geliştirilmeli, tereddüt uyandıran politikalar değil güven ve destek veren politikalar

izlenmeli, İslam ülkeleri ile turizm, ticaret ve karşılıklı yatırımlar geliştirilmelidir. Dış

ekonomik ilişkilerimiz; kalkınmamızı ve milli güvenliğimizi güçlendirici, ticari

kurallara uygun ve milliyetçi bir anlayışla geliştirilmelidir.262

“Milliyetçiler IV. Büyük İlmi Kurultayında Sami Karamısır, Türkiye’nin

jeopolitik öneminin değişen durumlara güre sürekli tespit ve incelenmesinin gerekliliği

üzerinde dururken bunun iki temel üzerinde olması gerektiğini vurgular:

“Birincisi, dünya politikası düzeyinde jeopolitik incelemedir.Bu incelemede jeopolitik teorileri birinci derecede önem kazanır. Çünkü bu teorilerin tamamı dünya hâkimiyetinin hangi yollarla kazanılacağına ışık tutmaktadır. Hem dünya hâkimiyetini sağlama yolunda çalışan devletlerle mücadele yollarını ve hem de bölgeyi, mücadele şekillerini meydana çıkaracak hareket tarzlarını seçebilmek için bu tarz inceleme lüzumludur. Meselelere yukarılardan bakış acısı kazanılır. İkinci inceleme şekli, ülke politikası düzeyinde jeopolitik inceleme. Bu inceleme ile ülkenin coğrafi durumu, sosyal durumu, eğitim seviyesi, eğitim sistemi, kültür bağlantısı, ekonomik durumu, ulaştırma durumu, teknolojisi, politik durumu, silahlı kuvvetleri, önemli kişilerine ait biyografik durumu, kısa surede, uzun vadede bütün bunların etkileri dikkatlice tetkik edilir. Bundan sonra ülkenin jeopolitik özellikleri meydana çıkarılır. Bunu takiben bütün bunların

261 20 Temmuz 1975 yılında kurulan 4. Ordu veya Ege Ordusu Nato’ya bağlı değildir. Bu orduya ait bilgiler Türk makamlarından başka makamlarca bilinmemektedir.

262 Dış Siyaset, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, ss.59-63.

kıymetlendirilmesi ve incelemesi yapılarak milli hedefler ve milli politika tespit edilir.”263

Aydınlar Ocağı, Türk dış politikasının temeline kaybetmiş olduğu cihan devleti

mirasının yerleştirilmesini ve tüm politikaların bu temel üzerinde yükselmesini ister.

Ancak bunun için işinde uzman kadrolara ihtiyaç vardır. Milletlerarası problemlerin

birçoğunun savaş ile çözümlenemeyeceğini bunun yerine platformlar, kongreler,

konferansların düzenlenerek lobi faaliyetlerinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Dış

Türklerle (bu görüşlerin sunulduğunda Dış Türkler kavramı Türkiye dışındaki yaşayan

tüm Türkleri kapsamaktadır.) ilgili bir mesele olduğunda hemen Dış Türkler politikası

için hazırlanmış dosyaların meselelerin halledilmesinde kullanılması gerekmektedir.

Böyle bir politika üretebildiği ölçüde büyük güç olunacağı, etkisinin büyüyeceğini

belirtilmiştir. Buna örnek olarak Kıbrıs Harekâtı örnek gösterilir. Bu harekâtın

yansımalarının “Türkiye Kıbrıs'ta yaptığı gibi yarın Trakya'da da yapar mı, Kerkük’te de

yapar mı, Yanya'da da yapar mı” şüphesi oluşturduğunu hatırlatmaktadırlar. 264

Alaattin Büyükkaya, böyle bir politikanın Ortadoğu için düşünüldüğünce çıkar

güçlerinin arasındaki bölge zenginliklerini paylaşma mücadelesinde Türkiye’nin

olmasını gerektirdiğini ve yüzyıllarca hizmet ettiği coğrafyanın zenginliklerinde hakları

olması gerektiğini iler sürer. Bu bölgelerde üretilen yapay istikrarsızlıkların Türkiye’nin

müdahil olmasıyla çözülebileceğini söyleyen Büyükkaya, Arabistan’daki petrol ve

altından pay almamız gerektiği gibi Musul ve Kerkük ile ilgili hazırlanan senaryolara

kesinlikle müdahil olmamız gerektiği uyarılarında bulunur. Bütün bunların Türkiye’nin

menfaatleri olduğu kadar bölgenin menfaatine olduğu vurgusunu yapar. Nadir Devlet

ise, radyo televizyon programları ile cihan devleti bakiyesiyle kültürel ilişiklerimizin

artırılması, enstitülerle ortak bilgi üretimi yapılmasının öneminden ve özellikle kültürel

263 Sami Karamısır, Dış Politika Komisyonu Müzakere Özetleri Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz c2 İktisat Çalışma Hayatı ve Sağlık Dış Politika, Aydınlar Ocağı yayınları, İstanbul 1988,ss.305,306 .

264 Cevdet Akçalı, Dış Politika Komisyonu Müzakere Özetleri Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz c2 İktisat Çalışma Hayatı ve Sağlık Dış Politika, Aydınlar Ocağı yayınları, İstanbul 1988, ss.306,307 .

112

birliğimizin olduğu topraklarda konuşulan dillerin eğitiminin yapılması gerekliliğinden

söz etmektedir 265

Aydınlar Ocağı’nda uzun süre görev alan Metin Eriş;

“Maalesef Türkiye çok uzun bir süredir taklitçi bir topluluk.Bunu hiç değilse kendi aramızda itirafta zaruret var. Taklitçi bir topluluğun, fikir üreten bir topluluk haline dönüşmesi, ancak kendi milli kültürünün şuuruna yeniden dönmesi, sahip çıkması ve araştırmaya önem vermesi ile mümkün olabilir. Bu noktadaki takdiri sizlere bırakırken özetle Batı dünyası içinde yerimizi alırken kendi kültür değerlerimizle beraber mücadelemizi yaparsak fikir üreten, taklitçi değil, kültür değerlerimize sahip bir topluluk olursak, Avrupa'dan bizim değil de, Avrupa’nın bizden korkması lazım gelir diye düşünmek istiyorum,” demektedir.266

Aydınlar Ocağı’na göre Türkiye’nin dış politikada birinci hedefi bağımsızlığını

ve milli egemenliğini koruyarak devletin üniter yapısının devamını sağlamasıdır.

Yapılacak tüm anlaşmalar, kurulacak birlikler, ortaklıklarda bu konulardan herhangi

birinden taviz verilmemelidir. Özellikle küreselleşme ve AB konuları bu ölçülerde

değerlendirilmelidir. Dış politikada Türkiye’nin menfaatlerini gözeten “mütekabiliyet”

esasına dayalı, milli şahsiyete uygun davranılmalıdır. Müslümanlar arasında ayrılığa

sebep olacak uygulama ve hareketlerden kaçınılmalıdır. “Teslimiyetçi” bir anlayış

yerine “caydırıcı” olabildiği ölçüde problemlerini çözebilen bir politika oluşacaktır.267

Kendini tanıtamayan bir Türkiye, dış ilişkilerinde yalnızlığa itilecektir. Dışa

açılmak için, kendini ve “tezlerini tanıtabilmek için iyi ve doğru bir şekilde yabancı

dilde yayın seferberliği açmalı, yanlış bilgilerle yayın yapılmamalı.” Bunlara paralel

olarak yapılacak yasalarda ve anlaşmalarda açık gizli tavizler verilmemelidir. Türk

265 Alaattin Büyükkaya, Dış Politika Komisyonu Müzakere Özetleri Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz c2 İktisat Çalışma Hayatı ve Sağlık Dış Politika, Aydınlar Ocağı yayınları, İstanbul 1988, s.312.; Nadir Devlet, Dış Politika Komisyonu Müzakere Özetleri Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz c2 İktisat Çalışma Hayatı ve Sağlık Dış Politika, Aydınlar Ocağı yayınları, İstanbul 1988, s.313.

266 Metin Eriş, Dış Politika Komisyonu Müzakere Özetleri Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz c2 İktisat Çalışma Hayatı ve Sağlık Dış Politika, Aydınlar Ocağı yayınları, İstanbul 1988, s.322.

267 10. 16. 17. 19. 25. 34. 35. 37. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

113

Kültür Merkezleri açılarak bütün Türk toplulukları ile maddi manevi ilişkiler artırılmalı

bu güne kadar yapılan hatalardan dönülmeli ve bunlar tekrar edilmemelidir. Özellikle268TİKA bütçe ve personel olarak güçlendirilmelidir. 268

Türk dış politikası için yurtdışında yaşayan Türkler, Türkiye için çok

kıymetlidir, onlara karşı artan ırkçı saldırıların engellenmesi ve kültürel anlamda

korunmaları için tedbirler alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başta Almanya ve diğer

Avrupa ülkelerini bu duruma; dünyaya lanse ettikleri “yüksek insani değerler” açısından

bakarak yeni düzenlemeler yapmaya davet eden Aydınlar Ocağı, insan hakları

ihlallerine son verilmesini ve Avrupa’daki Türklerin misafir değil ev sahibi olduklarının

kabul edilmesini istemektedir. Aynı şekilde Avrupa’daki vatandaşlarımızın çifte

vatandaşlık haklarını kullanmalarını, seçme seçilme haklarını kullanmalarını tavsiye

etmektedir. Bu anlamda en önemli unsurlardan birisi de yurt dışındaki Türk

vatandaşlarının eğitimleridir. Okullarda okutulan müfredatın Türk toplumunun milli

kültürlerini yansıtan bir eğitim olması gerektiği vurgulanır.269

Aydınlar Ocağı yaptığı şuralarda Türk dünyası ile ilgili aldığı tavsiye

kararlarında Türk dünyası ile ilişkilerin sürekli artırılarak geliştirilmesini bu ilişkilerin

ekonomik kültürel ve en önemlisi kimlik birliği olarak geliştirilmesini istemektedir. Bu

konuda Türkiye Cumhuriyeti devletinin eli kolu olan TİKA’nın güçlendirilmesi ve

benzer kuruluşların kurulmasını önermektedir. Türk coğrafyası üzerinde emelleri

olanların boş durmadıklarını vurgulayan Aydınlar Ocağı, bunun için tek çıkar yolu Türk

dünyasının kaynaşması ve güçlü ilişkilerin kurulması olarak görmektedir. Türk dünyası

ile kurulacak ilişkilerde “DİLDE, FİKİRDE, İŞDE BİRLİK” parolası ile ortak öğretim

müfredatları, ortak alfabe, kültür miraslarının paylaşılması şeklinde olacağı belirtilirken;

problemlere ortak çareler aranmalı gelecek adına politikalar tüm Türk dünyasını

kapsamalıdır. Türkiye, Türk dünyasının kalbi olarak Türkiye Türkçesinin, Rusça ve270İngilizcenin yerine aracı dil olmasını sağlamalıdır.

268 15.18.19.20. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

269 13. 16. 17. 37.38. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

270 10. 11.13.15.21.22.24.26.28.29.30.33.34.35.36. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

114

T ü rk iye’n in d ış p o litik asın d a b e lir ley ic i unsurlardan birisi o lan K ıbrıs

konusun da o ca ğ ın görü şler in e bakacak olursak; K u zey K ıbrıs Türk C u m h u riyeti’nin

eg em en lik haklarının T ü rk iye’n in eg em en lik hakları g ib i o lduğunu n vu rgu lan d ığ ın ı

görürüz. B u n ed en le anlaşm alardan d oğan haklarım ızdan v a z g e ç m e k hata olacaktır.

K K T C ü zerindek i her türlü izo la sy o n u n kald ırılm ası iç in g ir işim ler sürdürülm elidir.

Ö ze llik le T ü rk iye’nin, iy i ilişk iler i o lan ü lk elere K K T C ’nin tanım aları iç in p o litik

g ir işim lerd e b u lu n m ası ön erilm ek te, K ıb r ıs’ta K K T C gerçeğ i kabul ed ilm ed en , eşit

tem sil, barış v e istikrar sağ lan am ayacağ ı vurgulanm aktadır. R um yö n etim in in A B ’nin

k oru yu cu lu ğu n u arkasına alarak bir tak ım aşırı u ygu lam aların ın sın ırlandırılm ası v e

yaptırım lar u ygu lan m ası istenm ekted ir. B u noktada D en k ta ş’ın devreden çıkarılm ası

konusundaki bask ılar da A yd ın lar O c a ğ ı’na göre kabul ed ilm em eli, H ey b e lia d a R uhban271O kulu açtır ılm am alıd ır .”

A yd ın lar O cağ ı O sm a n lı’dan sonra da T ü rk iye’n in karşısına çıkan “ Şark

M e se le s i” olarak ifa d e ed ilen b ak ış aç ısın ın T ürklerin B alkanlardan v e A n a d o lu ’dan

çıkarılm ası v e A sy a iç ler in e sürülm esi şek lin d ek i p o litik an ın “B o sn a ’da, K o so v a ’da,

B atı T rakya’da k im i zam an k en d isin i gösterd iğ in i vurgular. B u n ed en le bu tip

politikalara karşı yen i hareket alanı sağlanm alıd ır. B u çerçev ed e B alkanlarda Türk-

O sm anlı m irasın ın e ld en ç ık m asın a fırsat v er ilm em eli, E v lad -ı F atih an ’ın M ü slü m an

Türk k im liğ in e v e T ü rk çesin e karşı g öster ilen tavır tepki i le karşılanm alı v e gerek en

cevap verilm elid ir . B u noktada 2 0 1 2 y ılı A yd ın lar O cağı tarafından B alk an savaşların ın

100 y ılı o lm ası n ed en iy le ön em li görülm üştür. B u tip v e s ile le r le Türk v e O sm anlı

k im liğ i üzerin d e u ygu lan an soyk ırım v e v a h şetin dünyaya duyurulm ası iç in tüm272im kânların k u llan ılm ası gerek tiğ i ifa d e edilm iştir.

Türk dış p o litik a sın ın ön em li sorunlarından bir tanesi de E rm eni iddialarıdır.

A ydın lar O cağ ı, sö zd e E rm eni iddiaların ı reddetm ektedir. E rm eni iddialarına karşı

B o ğ a z lıy a n K aym akam ı K em al B e y abide şah siy et olarak kabul ed ilm iştir. E rm enilerin

soyk ırım ya lan ın ın çürütü lm esi iç in E rm en ice b ilen u zm an sa y ıs ın ın artırılm ası v e bu

271 14.15.16.17.18.19.20.21.22.24.25.26.29.31.32.33.34.35.36.37. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

272 15. 17. 28. 29. 33. 34. 35. Şura http ://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

115

konuda Yüksek Lisans ve Doktora programları ile stratejik planlar yapılması

önerilmektedir. Bu bağlamda sözde Ermeni soykırımı yalanını tanıyan ülkelere

mütekabiliyet esaslarına göre davranılmalı ve tavizler verilmemelidir. Ayrıca Anadolu

toprakları üzerinde ortaya çıkan Ermeni zalimliklerinin toplumsal hafızada

unutturulmaması için Ermeni zulmüne uğramış şehirlerde soykırım anıtları dikilmesi

önerilmekte, genç nesillerin bu konuda bilinçlendirilmesi istenmektedir. Ermenilerle

soykırım iddiasından vazgeçmedikçe ve Karabağ işgalini sonlandırmadıkça hiçbir

diplomatik ilişki içine girilmemesi önerilir. Bu nedenle sınır kapıları açılmamalı.

Azerbaycan’a bu konuda destek verilmelidir. Aydınlar Ocağı, bu çerçevede “Ermeniler

tarafından katledilen, sürgün edilen, malları yağmalanan, her türlü mağdur edilen

insanlarımızın haklarını korumak üzere” uluslararası örgüt ve mahkemelerde “davalar

açmak ve savunma” yapmak üzere bünyesinden hukukçuları bir komisyon bünyesinde273toplayacak ve girişimlerde bulunacaktır.

Osmanlı bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti, Irakta, Türkmenlere ilgi göstermek

zorundadır. Türkmenler’in her alanda kendilerini ifade etmeleri için gerekli destek

sağlanmalıdır. Bu anlamda temel özgürlüklerini almaları için gerekli çabalar

gösterilmeli, çeşitli politikalar üretilmelidir. Bu nedenle Türkmen topraklarının

Türkiye’nin güvenlik şeridi içinde olduğu deklare edilmelidir. Irak’ta Amerikan

işgalinin Türkmenler aleyhine sonuçlar vermesine engel olunmalı, Türkmenlerin hakları274uluslararası alanda korunmalıdır.

Ayrıca Ortadoğu’da, İsrail eliyle yapılan işgallerin ve insan hakları ihlallerinin

çözümünde Türkiye aktif olarak rol almalıdır. “Bir taraftan Filistin halkının yanında

görünüp İsrail ile diplomatik mücadeleye girmek, diğer taraftan İsrail ile askeri ve ticari

anlaşmalar yapmak büyük bir tutarsızlıktır.” Marmara gemisine yaptığı tecavüzden

dolayı İsrail özür dilemelidir. “Türkiye Ortadoğu’da yönlendirici ve düzenleyici bir ülke

olmaktan uzaklaştırılmaktadır.” Aydınlar Ocağı, Suriye’de meydana gelen olaylarda

dikkatli olunması ve Iraktaki hatalarımızın tekrarı yapılmamasının geleceğimiz için çok

273 21.23.24.25.26.28.29.31.32.33.34. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

274 13. 16. 17. 18. 20. 21. 22. 25. 26. 29. 31. 33. 34. 35. 37. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

116

önemli olduğunu belirtirken Türkiye’nin hiçbir şekilde Büyük Ortadoğu Projesinin bir975

parçası olmaması gerektiğini savunmaktadır. 275

Ocağa göre, bu nedenle Türkiye’nin müttefiki konumunda olan ve etrafındaki

sorunlu bölgelerde etki gücü olan Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerimiz de

“mütekabiliyet” esasına uygun olmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti kendi milletinin

çıkarlarını her şeyin önüne koymalı ABD çıkarlarına servis yapacak duruma

düşmemelidir. Bu ancak güçlü bir siyasi iktidar sayesinde olabilir ki ABD’nin Ortadoğu

ve çevremizdeki kaynakları için çıkarılan karışıklıklarda bölge zarar görmektedir. Bir

takım amaçlarla Orta Doğu’da farklı harita kurgularının yapılmasına destek

olunmamalı, Irak’ın ve bölgenin demokrasi getirmek kılıfıyla işgal gibi durumlara göz

yumulmaması istenmektedir.276

Aydınlar Ocağı; Türkiye, Avrupa Birliği İlişkileri’nde geliştirilen yaklaşımları

ülke menfaatine uygun bulmaz. AB’nin Türkiye’ye bakışının altında Sevr anlayışının

olduğunu savunan ocak, üyelik yolunda anlaşılmaz tavizlerin verilmesini, üyeliğe kabul

edilmeden Gümrük Birliğine girerek hükümranlık haklarının bir kısmının AB

organlarına devredilmesini doğru bulmaz. Bunun ülke ekonomisine getirdiği maddi

külfetin çok yüksek meblağlarda olduğunu ifade eden Aydınlar Ocağı, Gümrük birliği

anlaşmasının yeniden gözden geçirilmesini önermektedir. AB’nin kendi içinde kültürel

uyum politikaları uygularken, Türkiye’de “kültürel çeşitlilik” adı altında yeni azınlıklar

oluşturduğu ifade edilmiştir. Tüm bu sebeplerle AB uyum yasalarının ve Türkiye’nin277AB karşısındaki tutumunun yeniden gözden geçirmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Aydınlar Ocağı, Türk dış politikasının oluşturulurken temelde milli ve manevi

ilkelerimizin olmasını savunur. Devletin uluslararası alanda hareket alanı belirlenirken

tavizkar ve pasif bir pozisyon yerine aktif ve tarihi sınırlarını kuşatıcı tavır alınmasının

doğru olacağını vurgulamaktadır. Günübirlik ilişkiler yerine asırlar ötesini hesaplayan

büyük hedeflerin milletin önüne konulması gerekliliği üzerinde durmaktadırlar.

275 21. 27. 37. 38. Şura http ://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

276 20. 25. 30. 32. 33. 34. 38. Şura http ://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

211 10. 16. 18. 22. 24. 25. 26. 27. 28. 38. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

117

4.2. TÜRK FİKİR HAYATINA ETKİLERİ

Aydınlar Ocağı, kaybettiği cihan devleti ve medeniyetinin peşinden yeni bir

medeniyet hamlesi ve milli kültür, milli birlik düşüncesi ile Türk milletinin kendine

yabancılaşmasına engel olmak için ortak bir akıl geliştirmeye çalışmıştır. Erol Güngör,

Osmanlı tebaasının Türk idaresinden kurtulduklarında yeni bir kültür hamlesine

giriştiklerini ve kendi kültürlerini yaratma gayreti içine girdiklerini anlatırken bir

Yugoslavyalı tarihçinin Türk münevverlerine hitaben; “Öyle görünüyor ki Türklerden en

son kurtulan siz oldunuz"278 dediğini nakleder. Aydınlar Ocağı, bir Medeniyet hamlesi

çabasındaki Türkiye için eğitimin en önemli mesele olması gerektiğini, böylece yetişen

kadroların ülkeyi ilerilere götüreceği gibi mirasçısı olduğu medeniyeti

canlandırabileceğini savunmaktadır. Avrupa ile aramızdaki farkı iyi anlamak gerektiğini

vurgulayan Ocak, ilim, teknoloji ve ekonomik açığı kapatmanın yolunun sadece ve279sadece bilgi üretebilmekten geçtiğini söylemişlerdir.

4.2.1. Türk Dili Görüşleri

Aydınlar Ocağı üyeleri bir toplumun en önemli unsurunun dil olduğunu ve dil

bütünlüğünü ve canlılığını korumanın en önemli sorun olduğunu savunur. Bu anlamda

dil, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan canlı ve hareketli bir araçtır. Türk dili de diğer

diller gibi kanunları olan, sürekli gelişim kaydeden ortak aklımız, Türk Medeniyetinin

komuta merkezidir. “Kanunlara aykırı zorlamaları hiçbir dil, hiçbir zaman

benimsemez.” Bazen zararlı otlar gibi dil içerisinde yabancı unsurlar olabilir. Bunları

temizlemek ancak dilin kanunları ile olacaktır. Dil insanların birbiriyle anlaşmasının en

temel unsurudur. Toplumdaki birliğin dağılması da milli benliğin korunması da ancak

dil ile olmaktadır.280

278 Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yayınları, İstanbul 2002, s.45.

279 Osman Turan, Türkiye’de Siyasi Buhran’ın Kaynakları, Nakışlar Yayınevi, İstanbul 1979, s.87; Taner Timur, Osmanlı Kimliği, İmge Kitabevi, Ankara 2000, s.15.

280 Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım Yayın Tanıtım, İstanbul 1993, s.5.

118

Aydınlar Ocağı, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyetine geçiş sürecinde

gerçekleştirilen dil ile ilgili tasarrufların toplumun kültürel bir boşluğa düşmesine, dil

bakımından gerilemesine sebep olduğunu ifade etmiştir. Bu konuda en önemli unsur bir

neslin kendisinden önceki neslin yazdıklarını anlayamaması olarak ifade edilebilir.

Dünyanın en eski dillerinde birisi olan Türkçe, İngilizceden sonra dünyanın en geniş

coğrafyasında konuşulan dil konumundadır. Yaklaşık bin yıldan beri de yazılı eserler

vermektedir. Bu nedenle Türk dilinin uluslararası rolü iyi kavranmalı ve dilin281korunması ile ilgili gerekli tedbirler alınmalıdır.

Türkiye’nin en önemli davası olan kültür davasının çözümünün dilde olduğunu

düşünen Mehmet Kaplan, dil davasının halledilmedikçe “kültürle alakalı diğer

meselelerin” halledilmeyeceğini düşünür. İnsanoğlunun dil ile düşünebildiğini, dil ile

bilgi sahibi olabildiğini ve milletin tüm birikimlerinin gelecek nesillere dil ile282aktarılabileceğini düşünür. Aydınlar Ocağı başkanı Mustafa Erkal ise bu konuda

şöyle söylemektedir:

“Dil, kültürün genç nesillerle kazandırılmasında bir köprü görevi görür. Sosyal mirasın naklinde ve toplumun varlığını sürdürebilmesinde dilin istikrar içinde olması gerekir. ... Anadil hükümranlık hakkının bir göstergesidir. Bundan dolayı Türkçe konuşulması gereken bir yerde Türkçe ’den taviz vermemek gerekir. Yabancı dil yerinde kullanılırsa itibar kazandırır. Yerinde kullanılmazsa itibar kaybettirir ve kişiyi sömürge aydını durumunasokar.283

Türkçeye hâkim olamayan bir neslin ciddi bir kültüre, muhakeme kabiliyetine,

milli birliğe sahip olamayacağını düşünen Aydınlar Ocağı mensupları dilde

uydurmacılık yapıldığı şeklinde eleştirdikleri sadeleştirme hareketine geçmiş ile olan

köprülerin yıkılması olarak bakmışlardır. “Uydurmacıların pazara sürdükleri

281 Necmettin Hacıeminoğlu, Türkçenin Öğretilmesi Meselesi,Milli Kültür Dergisi, Haziran 1992, Sayı 93,s.46.

282 Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, Hareket Yayınları, İstanbul 1970, s.150.

283 Mustafa Erkal, Sosyoloji (Toplum Bilimi), Pegama Yayıncılık, İstanbul 2006, s. 184.

119

“sözcükler” bizi Gökalp’a, Dede Korkut’a, Yunus’a, Oğuz Kağan’a, Kutadgu Bilig’e ve284Bilge Kağan’a” götürmeyeceği düşüncesindedirler.

Dilde sadeleşme hareketinde aşırı gitmenin dilin canlılığını yok edeceğini

söyleyen ocak başkanı Mustafa Erkal, Türkçe kelimelerin bir kısmının sadeleştirme adı

altında ortadan kaldırılması, yerlerine kurallara uymayan ve toplumda sosyalleşmesi

mümkün olmayan kelimelerin konması ile yazı dili, konuşma dili ayrımının ortaya

çıktığını söyler. Ona göre dil canlı bir organizma gibi sürekli yeni kelimeler

kazanabilecek bir yapıdadır. Ancak dilde daha önceki yaşadığımız büyük

değişimlerimizi günümüz bozuculuğu ile kıyaslamamız zor görünmektedir.

Günümüzden farklı olarak, “XI. yüzyılda Arapça karşısında Türkçeyi Kaşgarlı Mahmut

ve XIII yüzyılda dilimizin istiklalini ilan eden Karamanoğlu Mehmet Bey” ve XV

yüzyılda bir yanda Çağatay Türkçesinin Ali Şir Nevai’si yaşadıkları çağın Türkçesinin285geleceğine yön vermişlerdir.

Dilde sadeleştirme hareketinin gerekli olduğunu düşünen aydınlar sadeleştirmeyi

Arapça ve Farsça kelimelerle ve gramer kuralları ile kuşatılmış olan Türkçenin

“istiklâlini kazanması” olarak görüyorlardı. Ocağa göre, sadeleşme Türkçe için tarihî bir

önem arz etmekteydi. Yabancı kelimelerle dolmuş Türkçe daha fazla devam edemezdi

ve yerini Türkiye Türkçesine bırakmalıydı. Cumhuriyetin kurulmasından sonra yapılan

dilde sadeleşme hareketinin bu ülküyü gerçekleştirdiğini ve “Osmanlıcanın Türkiye

Türkçesine dönmesi” hedefine ulaştığını belirtirler. Sadeleşme hedefine ulaşmıştır

ancak “Osmanlıca ile raydan çıkan tren sadeleşme ile Türkçe rayına oturtulmuş, fakat

bu sefer de uydurmacılıkla tekrar rayından çıkarılarak Türkçe olmayan, öz Türkçe diye

yakıştırılan boşluğa düşürülmüştür.” Dil davası 1950’den sonra başlamıştır.

Uydurmacılık 1960’dan sonra devlet politikası haline getirilmiş ve kötü sonuçlar

doğurmuştur. Devrik cümle ve uydurma kelime hataları iki başlı ejder gibidir. Devrik

cümle Türkçe düşünme sistemine engel olacaktır. Uydurma kelime ise “normal mana,

284 Osman TURAN, Türkiye’de Siyasi Buhran’ın Kaynakları, Nakışlar Yayınevi, İstanbul 1979, s.84; Necmettin Hacıeminoğlu, Türkçenin Karanlık Günleri, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınlan, İstanbul 2003, ss. 113,114.

285 Mustafa Erkal, Sosyoloji (Toplum Bilimi), Pegama Yayıncılık, İstanbul 2006, s.185.

120

şekil ve ses bünyesine sahip olmayan yapmacık, müsvedde, cansız, ruhsuz, fosil kelime

demektir.” 286

Devlet eliyle Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan alfabe değişikliği ile başlayan287sadeleşme hareketi aslında Tanzimat dönemi aydınlarının ve Hükümdarın287 dilde

yapmak istedikleri düzenlemelerin bir uzantısı idi. 1928 Kasımında resmen kabul edilen

Latin harfleriyle yapılması düşünülen “dil reformu” ancak 12 Temmuz 1932 tarihinde

Türk Dil Kurumu kurulmasıyla resmi hüviyetine kavuştu. Kurumun görevi “Türk

dilinin gerçek güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak ve onu dünya dilleri

arasında layık olduğu yüksek mevkie çıkarmaktı. Bunun için dil bilimi, etimoloji,

gramer, terminoloji, sözlük yazıcılığı gibi görevleri olan birçok komisyonlar kuruldu.

Bu komisyonlar eski metinlerden “Arı Türkçe” kelimeleri derlemeye başladılar

bulamadıkları zaman yenilerini uydurdular. Yabancı kelime olarak sadece Arapça ve

Farsça kelime ve terkiplerin görülmesinde laiklik ilkesinin etkisi olduğunu belirten

Bernard Lewis, atılan kelimelerin yerinin doldurulmasında Avrupa kaynaklı kelimelerin

alındığını söylemektedir. 1935 yılına gelindiğinde ise uydurulmuş kelimelerin

kullanılmasının zorla olmayacağı anlaşılarak zorlamalar gevşetildi. 1949 yılındaki TDK

kongresinde dil meselesinin daha ılımlı, “daha az politik ve daha çok bilimsel bir

nitelik” kazandırılmaya çalışıldı. Aralık 1952 tarihinde ise TBMM, Demokrat Partinin

isteği üzerine 1924 Anayasasının diline geri dönmeyi çoğunlukla kabul etti. 1982288Anayasası ise daha sade bir dille yazılmıştı.288

Aydınlar Ocağı 1973 yılında yayınladığı Türkiye’nin Bugünkü Meseleleri isimli

yayınında, dilde uydurmacılık meselesinin birinci derecede sorumlusu olarak yanlış

kültür politikası güden Milli Eğitim Bakanlığını görür. Bakanlık uydurmaya itibar

etmez ise bu yıkım tamamıyla sönecektir. İkinci sorumlu TRT olarak görülür. TRT’nin

286 Aydınlar Ocağının Görüşü, Türkiye’nin Bugünkü M eseleleri, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1973, ss.368,369.

287 Sultan Abdülhamid döneminde Türkçenin korunması düşüncesiyle Türk tarihinde ilk defa, halk dilinde yaşayan Türkçe kelimelerin resmi kanallar vasıtasıyla toplanması için emir verilmiştir. Bakınız, Nihat Sami Banarlı, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 1975, s.211.

288 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007, ss.428-430, www.tded.org.tr/images/logo/sem/mustafa ozkan.pdf

121

yayın politikası kültürel yozlaşmaya sebep olduğu için eleştirilir. Bu noktada üçüncü

sorumlu olarak solcu basın görülür. Sol basın, “Bunlar yazı yazanlara uydurma dil

kullanmayı şart koşacak kadar bu işin şuurlu takipçisidirler.” Dördüncüsü her

kademedeki karaktersiz aydınlardır. “Ana Dili ve o dilin kelimeleri de bir insanın, bir

münevverin haysiyetidir.” Aydın kesiminin kendi diline bu kadar yabancılaşması sadece

ülkemizde görülen bir garip durumdur. Beşincisi öğretmenlerin yetersizliği ve altıncısı289ise “sorumlu ruh hastalarıdır.”

Ocak mensupları, resmi kurumların Türkçe üzerindeki belirleyici durumunun

yerine dilin güzelliklerini ortaya çıkaracak olanların Türk töresinden, zevkinden,

kültüründen kopmamış; aksine bunlarla beslenmiş sanatçıların ve yazarların etki

sahalarının genişletilmesini savunmaktadırlar. Bu işlerle görevlendirilmiş memurların

görevi dile yön vermek olmamalıdır. 1960 sonrası Türk Dil Kurumu ise Türkçenin

ilmini yapması gereken kurum olması gerekirken, Türkçeyi bozan kurum olarak

nitelenir. Bu konuda örnek olarak, önerme kelimesi, teklif etmek kelimesine alternatif

olarak “uydurulmuş” bir kelimedir. Bu kelimeye TRT birçok farklı anlam

yükleyebilmektedir. Teklif etmek, tavsiye etmek, ikaz etmek, tembih etmek, ihtar

etmek, hatırlatmak kelimelerini kullanılmak yerine bir kelimeye takılıp kalmak kendi

dilimizi yok etmek anlamına gelmektedir. 290

Dilde yabancı kelimelerden tamamen kurtulma fikrinin çok yanlış olduğunu

ifade eden Aydınlar Ocağı, dünyada en fazla kullanılan İngilizce ve Fransızcanın

yapılarına baktığımız zaman yabancı kelimelere kapalı olmadıklarını söylerler. Birçok

yabancı kelimeyi içlerinde eritmiş ve kendi dillerine katmışlardır. Aynı şekilde Türkçe

içinde Türk olmuş kelimelerin bulunmasının çok tabii olduğunu belirtirler. Bu konuda

Samiha Ayverdi Türkçe için şöyle demektedir:

289 Aydınlar Ocağının Görüşü, Türkiye ’nin Bugünkü Meseleleri, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1973, ss.372,373.

290 Ahmet Kabaklı, Kültür Emperyalizmi, Toker Yayınları, İstanbul 1971, s.43; Necmettin Hacıeminoğlu, Türkçenin Karanlık Günleri, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul 2003, s, 114.; Necmettin Hacıeminoğlu, Türkçenin Öğretilmesi Meselesi,Milli Kültür Dergisi, Haziran 1992, Sayı 93,s.47.

122

“U n utm am alıd ır ki b iz , h em en arz-ı m esk û n u n b ü yü k bir k ısm ın a hâkim o lm u ş y ü ce b ir m illettik . E lim iz in altında bulunan ülkelerden , n ey i n asıl istersek alm ak h akkım ızd ı. M ed en iy etim iz i iş le tm ek v e g e liştirm ek iç in , farklı m ed en iyetler in çeş itli fik ir v e sanat hareketlerinden nasıl fayd alan m ışsak , lisan larından da isted iğ im iz kadarını kendi d ilim ize m âl e tm ey e bir im paratorluk, bir

291efen d i m ille t zaruret v e ica b ıy la tabii b u lm uşuzdu r.”

A n a d o lu ’daki T ürkçenin 1000 yaşından ileri o ld u ğu gerçeğ i b iz ler i, Türk İslam

S en tezi o luşum unu n b aşla n g ıc ın a kadar geri götürm ektedir. B u g ü n karışık o ld u ğu n u

düşünd üğüm üz O sm an lıca y a da “E sk i Y a z ı” Türk m ille tin in çeviri hareketleri ile

beraber k azan m aya b aşlad ığ ı kudretli kelim elerd ir. Fakat gü n ü m ü zd e canlı o lm ayan bu

k elim eler in taşıd ığ ı anlam lar bugün daraltılm ış v e b irkaç k e lim ey e sık ıştırılm ıştır.

T ercüm e eserlerde bu ço k daha h issed ilen bir ek sik lik olarak k arşım ıza çıkm aktadır.

K arşılığ ı o lm ayan k e lim eler yak ın anlam ı o lan k e lim eler le geçiştir ilm ek ted ir . A rapça v e

Farsça k e lim eler , öztürkçe d en ilen k e lim eler g ib i b ilin ç altına baskı y a da zorlam a ile

değil, g ir ilen m ed en iy etin d ili olarak gelm iştir . M ü slü m an bir m ille tin K itab ın ın

dilin d en k e lim eler i kendi lisan ın a ek lem esin d en daha doğal n e o lab ilir sorusunun

p eşin d en gün ü m ü zd ek i O sm an lıca dikkat çekm ektedir. B u konuda K aplan, b in y ıllık

m a zisin i b ilm ek isteyen ler in “m utlaka O sm an lıcay ı öğren m ek ” zorunda olduklarını

belirtir. B ilim adına öğren ilen L atince, Y u n an ca v e y a esk i M ısır d ilin i örnek veren

K aplan, atalarının h az in esin i is tey en evlatlara O sm an lıcay ı öğren m elerin i ta v siy e

etm ekted ir .292

A yd ın lar O cağ ın d a 1986 y ılın d a bir p an eld e kon u şan ga zetec i Z iyad E b u zziya ,

H arf D e v r im i’n in b ir ik im lerim izin yen i kuşaklara aktarılm ası önünde bir en gel

olduğunu , “H a rf D ev r im i, A tatürk tarafından y a p ılm ış o lsa b ile , b ir hata” o lduğunu

söyler. A n ca k “B undan sonra L atin a lfab esin d en v a z g e ç ile m ez . B u ik in ci bir hata

y a p ıla m a z.” dem iştir. H a rf d evrim in in ü lk ed ek i okuryazarları s ıfır lad ığ ın ı ifad e ederken

293Türk A yd ın ların ın B a tı’y ı tak litten v a zg eçm eler i gerek tiğ in i söy lem iştir . A radan

291 Samiha Ayverdi, Milli kültür Meseleleri ve M aarif Davamız, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976, s. 193.

292 Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, Hareket Yayınlan, İstanbul 1970, ss.156,157.

293 H a rf Devrimi Hataydı, Milliyet Gazetesi,02 Kasım 1986

123

birkaç gün sonra kendisine açılan soruşturmanın konusu “ Atatürk’ün şahsiyetine mi

hakarette bulunduğu, yoksa harf devrimine mi karşı çıktığı” konusudur.294

Nihat Sami Banarlı’ya göre; Türk milletinin tarihinde iman, vatan, medeniyet

savaşları olduğu gibi lisan savaşları da vardır. Ve şu anda böyle bir savaş verilmektedir.

“Milletimiz asırlar boyunca, onun kolunu bükemeyen kuvvetlerin, dilini bükmek

yolundaki amansız baskıları karşısında”, Türkçemizin bir bayrak gibi korunup295yüceltilmeye ihtiyacı vardır. Vatan sınırlarının dil ile çizilmesinin doğru olacağını

söyleyen Banarlı, “Türkçenin çekilmediği yerler vatandır.” Bizi birbirimize bağlayan

asıl bağın Türkçe olduğunu bunun siyasi sınırlar dışında da olsa vatan sayılacağını,

“vatanın kendi gövde ve ruhu Türkçedir.” der.296

Aydınlar Ocağı, toprakların yurt yapıldığı gibi kelimelerinde fethedilerek Türkçe

yapıldığını savunmaktadır. Sabun, Latince sapo, Fransızca savon kelimesinden297türetilmiştir. Çamaşır, Farsça, çâmeşuy kelimesinden türetilmiştir. Acemcede guuşe

kelimesini biz fiziki şekli gibi sertleştirmiş köşe yapmışızdır. Yine şüban kelimesi bizde298çoban olmuş çıkmıştır. Gül kelimesinin bizdeki manası çiçeğin güzelliği gibi, Gülşah,

Gülşen, Gülbeyaz, Güldalı, Güldane, Gülizar, Gülfidan, Yazgülü, Kırgülü, Ayşegül,

evlerimizin güllerine verdiğimiz isimlerimizdir.299 “Bir kelime millet tarafından bir

günde yapılmaz. Her kelimenin sesinde ve manasında onu yaratan milletin, yontuşu

asırları kaplamış emeği vardır. Minare kelimesi Arapça mânâra’dan yontulup Türkçe

minare güzelliği ve inceliği alması için” kaç asır geçmiştir. Minare kelimesi ise Mimar

Sinan ve eserlerini ortaya çıkarmıştır.300

294 Ebuzziya ’ya Soruşturma, Milliyet Gazetesi, 06 Kasım 1987

295 Nihat Sami Banarlı, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 1975,s.196.

296 Age, s.234.

297 Age, s.59.

298 Age, s.284 .

299 Age, s.134.

300 Age, s. 153.

124

Ocağa göre; Cihan Devleti aklı mağrur değil kuşatan bir tutum sergiliyordu.

Öyle ki Yunancadan, ıspanak, kestane, vişne, kiraz, palamut, hamsi, lahana, sünger,

kefal, karnabahar kelimelerini, Arapçadan, kebap, aşure, şarap, baklava kelimelerini,

Ermeniceden petek, pancar, Rusçadan, semaver, İtalyancadan, dümen, kadırga, pırlanta301kelimelerini alıp yerli ve milli yapmakta hiçbir mahsur görmemiştir.

Milletlerin dillerinin ve kültürlerinin bozulması ve yok edilmesiyle millet

vasfından çıkarılıp, sürüler haline getirilmesi planları ile ilgili Samiha Ayverdi;

düşmanların Türk milletinin sırtını yere getiremeyeceğini, ordusunu bozamayacağını,

topraklarını işgal edemeyeceğini anladıklarını fakat istilanın dil ile geldiğinde esaretin

kesin olacağını çözdüklerini söyler. Bu esaret sadece dil ve kültür de olmayacak milletin

imanını da yok edecektir. “Bugün Türkçe, gırtlağına ip dolanmış bir adam gibi, yerden

yere sürükleniyor ve her parçası bir tarafta kalıp, organik bütünlüğünü kaybetmiş

bulunuyor.” Yeryüzünde dedelerinin dilini anlamayacak kadar büyük bir faciaya302uğrayan tek milletin Türk milleti olduğunu söylemektedir.

Mehmet Kaplan’da aynı düşüncededir. “Dili alt üst olmuş bir millet, kendisini

yaşatan ananevi kıymetlerden mahrum kaldığı gibi, istikbalini yaratacak olan ictimai bir

fikir nizamı da kuramaz.” Artık o millet, milli aklı ile değil kendisine dayatılan

kelimelerle düşünmeye başlar ve mazisi ve kültürü ile olan ilişkisi kesilmiş olur.

Öyleyse Türkiye’nin çıkmaza giren dil davasında önemli rol oynayan Türk Dil

Kurumuna acilen milli bir yön vermesi gerektiğini; Türk Tarih Kurumu ile beraber bu

işlerde ehliyetli akademisyenlerle Türkçe davasına sahip çıkmaları gerektiğini önemle

belirtir.303

Son yıllarda gündem oluşturularak dillendirilen anadil tartışmalarının tehlikeli

boyuta ulaştığını düşünen Mustafa Çalık, Kürtçenin konuşulmasının yasak olmadığını

ancak bunu “resmi alana taşımaya ve bu zeminde siyasi mücadele yürütmeye”

301 Fuat Bozkurt, Türklerin Dili, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2002, s. 260.

302 Samiha Ayverdi, Milli kültür Meseleleri ve M aarif Davamız, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976, ss.196,197.

303 Mehmet Kaplan, Nesillerin Ruhu, Hareket Yayınları, İstanbul 1970, ss.150,154.

125

kalkışılmasının bölücülük yapmak anlamına geldiğini söylemektedir. Türkçe’nin bütün

Türk devletlerinde tek resmi dil olduğunu ve Anadolu’da 8 asırdır resmi dil olan

Türkçe’nin yanında başka bir dilin konulmasını kimsenin beklemeye hakkının

olmadığını hatırlatır.304

Aydınlar Ocağının, yaptığı şuralarda dil konusunu en önemli mesele olarak

nitelendirmesi bu konuyla ilgili olarak şuralarda alınan şura kararlarını incelememizi

gerektirmektedir. Şura kararlarında milli kültürümüzün ana unsurunun Türk Dili

olduğu, dilimizin uydurma ve yabancı kelimelerin istilasına karşı korunmasının devlet

ve milletin ortak görevleri olduğu vurgulanmıştır. Türkçenin bağımsızlığımızı ve

hükümranlık haklarımızı temsil eden bayrak olduğu, yabancı dille eğitim ve öğretimin

Türkçeye saygısızlık olduğu, yabancı dille eğitim öğretimin yanlış anlaşıldığı

hatırlatılmış ve bu konuda Anayasanın amir hükmüne uyulmasının gerekliliği üzerinde

durulmuştur. Yabancı dille eğitim ve öğretim hatasından bir an önce dönülmesi, yabancı

dil öğretiminin düzenlenmesi ve YÖK’ün yabancı dil öğretimi ile ilgili düzenlemeleri

yapması tavsiye edilmiştir. Türkçeyi ilim dili haline getirmenin, yabancı dil

bağımlılığından kurtuluş yolu ve Türk dünyası ile birleşme yolu olduğuO Af

hatırlatılmıştır.

Cadde, sokak isimlerinin konulmasında, firma ve tabela isimlerinde Türkçe ’ye

saygı gösterilmesi gerektiği vurgulanırken dilin kutsallığının korunması gerektiği bu

konuda özellikle belediyelerin dikkat etmesi gerekmektedir.306

Türkçe’ ye saygı önce “Türk Devlet adamlarından ve aydınlarından”

beklenmektedir. Gelecek dönemlerde Türkçenin uluslararası toplantılarda önemi

artacaktır. Bu Türkçe için “Dünya Dili” olma fırsatı olacaktır. Türk dünyası ile dil

birliğinin sağlanması en büyük hedef olmalıdır. Yüzyıllardan süzülerek gelen

kelimelerimizi içi boş uydurmalarla değiştirme işgüzarlığından kaçınılması

gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi dili ve eğitim dili Türkçedir.

304 Mustafa Çalık, Milli Kimlik M illiyet Milliyetçilik, Cedit Neşriyat, Ankara 2009, s. 31.

305 10. 11. 13. 16. 17. 18. 19. 21. 22. 23. 24. 25. 30. 31. Şuralar- http://aydinlarocagi.org/category/sura/

306 13. 15. 16. 17. 18. 20. 23. 24. 26. 29. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

126

Türkçenin yanına başka ikinci resmi dil olamaz. Bu ülkenin birlik ve beraberliğinin

devlet eliyle baltalanması olarak görülmektedir. Aynı şekilde farklı dillerde yapılacak307yayın bir tuzak olarak görülmektedir. 307

Tarihimizi ve belgelerimizi değerlendirebilmek amacıyla Osmanlıca öğretimi

seçimlik ders olarak okutulabilmelidir. Özellikle özel radyo ve televizyonları Türk

diline karşı saygı göstermeye davet eden şura kararlarında milli birlik ve bütünlüğü

zedeleyecek toplumu birbirine yabancılaştıracak programlara yer vermemeleri yönünde

uyarılar yapılmaktadır. Türk dilinin ve Türk kültürünün internet ortamında da saf ve308güzelliği korunarak kullanılmayı hak etmektedir.

1987 yılında yapılan IV. Büyük Milliyetçiler İlmi Kurultayında dil konusunda;

araştırmaların eksikliğinin giderilmesi için süratle Türkologlar yetiştirilmesi, bunların

“izahlı sözlük, tarihi sözlük, etimolojik sözlük, karşılaştırmalı şive ve lehçe sözlükleri

ve gramerleri ve kaynak eserlerin” eksikliğini gidermesi gerektiğine dikkat çekilmiştir.

Türkçeyi eskiden olduğu gibi bir ilim ve medeniyet dili haline getirmenin, Türk dili ve

kültürünün dünyaya tanıtılmasının programlarının hazırlanmasının önemi

belirtilmiştir.309

Yine IV. Milliyetçiler İlmi Büyük Kurultayında, Türk Dil Kurumunun daha işler

hale getirilmesinin önemine dikkat çekilmiş, yabancı dillerden alınan kelimelerin zoraki

Türkçeleştirilme yoluna gidilmesi eleştirilmiştir. Yabancı dil eğitiminin ihtiyaç olduğu

vurgulanırken bunun “yabancı dil cinneti” haline getirilmesinin Türkçeye yapılacak en

büyük ihanet olduğu “milli şahsiyeti teşekkül etmemiş çocuklarda müstemleke aydını310yetiştirme vasıtası” olarak vurgulanmıştır.

307 18. 19. 20. 21. 38 Şura http://avdinlarocagi.org/categorv/sura/

308 21. 25 Şura http ://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

309 Kültür Komisyonu Sonuç Raporu, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.358.

310 Age, s.364.

127

Kültür Bakanlığı bünyesinde 4-8 Mayıs 1992 tarihinde Ankara’da yapılan

Sürekli Türk Dili Kurultayından önce alınan Aydınlar Ocağı’nın bu kararlarının, o

toplantıyı etkilediği görülmektedir. Türkçe için konuşulan uzak hedefin Türk boyları

arasındaki ortak dil projesi olması ve bunun da Türkiye Türkçesi olması kararı yine

Sürekli Türk Dili Kurultay’ında alınan yazı dilinin ortak hale getirilmesi kararlarının

alınması, bütün ağız, şive ve lehçelerin Türk dünyasının tekrar ayağa kalkması için311manevi beraberliğine vurgu yapmışlardır.

Aydınlar Ocağı’ndan da akademisyenlerin katıldığı Sürekli Türk Dili Kurultayı

“Türk asıllı cumhuriyetler ve Türk topluluklarında, Türk dilinin ABECE, Yazım ve

Yazı Dili sorunlarını araştırmak, ortak çözüm yollarını aramak ve bu konuda çizilecek

programı oluşturacak kararları almak” üzere toplanmıştır. Yurt içinden ve yurt dışından312yaklaşık 1000 üye katılmıştır.

ABECE komisyon raporuna göre Türk dünyasında 34 harflik ortak bir alfabe

oluşturulmalı, farklı sesleri ortak sesler yapmak için ortak işaretler kullanılmasını,

Yazım Komisyonu, Türkiye ve Türk cumhuriyetlerinin birbirini anlamada ve yazım

alanında bütünleşmeni tamamlanması, ortak bir imla kılavuzunun hazırlanması ve Latin313harflerini ortak alfabe yapılması tavsiye edilmiştir.

Türk birliğinin, dil birliğinden geçtiğinin vurgulandığı Türk Yazı Dili

komisyonunda Türk Medeniyeti için ortak basın ve yayın organları vasıtasıyla ortak

yayınların yapılması, akademisyen ve öğrenci değişim programlarının yapılması ve

birbirine yakın eğitim müfredatlarının hazırlanması tavsiye edilmiştir.314

Aydınlar Ocağı üyelerinden ve 1993 - 2000 yılları arasında Türk Dil Kurumu

Başkanlığını yapan Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Türkçenin geleceği ile ilgili

311 Age, s.359.

312 Türk Dünyası ve Ortak Dil, Milli Kültür Dergisi, Haziran 1992, Sayı 93,s.3.

313 Milli Kültür Dergisi, Haziran 1992, Sayı 93,ss. 10,11.

314 Milli Kültür Dergisi, Haziran 1992, Sayı 93,s. 13.

128

hedeflerimizin olması gerektiğini belirtir. Bunların milli edebiyat ve yeni lisan akımları

ile ortaya çıkan eserlerin kültür içinde eritilmesini gerekli görür. Orhun abidelerine

kadar geriye giden eserlerimizin okullarımızda ciddi şekilde öğretilmesi ve

aydınlarımızın ortak kültür malı haline getirmeleri gerektiğini söyler. Türkçe için

Türkologlar ve bilim adamları yetiştirmeli, bunların Türkçeyi dünyaya tanıtmaları için

tanıtma faaliyetleri yapılmalı, kültür merkezleri açılmalıdır. Tüm bunlar, Türkçenin hak

ettiği medeniyet dili seviyesine tekrar yükseltilmesinin şartı olarak görülür. Hedefin tüm

Türkler arasında tek bir Türkçe olduğunu şu sözleriyle anlatır:

“Nihayet en büyük ve uzak hedefimiz bütün Türk boylan arasında ortak bir edebi dil yaratmak olmalıdır. Bu edebi dil elbette Türkiye Türkçesi olacaktır. Ancak bunun için ilk şart yukarıdaki hedeflerin hiç olmazsa kısmen gerçekleştirilerek Türkiye Türkçesinin yüksek bir medeniyet dili hâline getirilmesidir. İsmail Gaspıralı'nın, Hüseyinzade Ali ve Hüseyin Cavit gibi Azeri aydın ve ediplerinin bu yoldaki öncü gayret ve faaliyetleri incelenmelidir. Hedefe elbette önce kültür yoluyla ulaşılmaya çalışılacaktır. Bunun için kültürel ve ilmi temasların artması; bütün Türk yazı dillerinde meydana getirilen başlıca edebi eserlerin karşılıklı olarak yekdiğerine aktarılması lâzımdır. Esasen bu faaliyetler sıklaştıkça müşterek bir edebî dil ihtiyacı da kendini hissettirmeye başlayacaktır. Kültürel temasların yanında, ortaya çıkacak siyasi durumların da bu yolda değerlendirilmesi gerekir. Bugünkü durumda her boy kendi yazı dilini kullanmaya ve geliştirmeye devam edecektir. Ancak ileride, onların

315üstünde ikinci bir dil olarak müşterek edebî dil yer alacaktır.”

Ocak mensupları, dilimizi, milli varlığımızın sebebi olarak görür. Kültürümüzün

asli unsuru, “hayat damarımız olarak dilimiz ve dinimizi” her şekilde ve her durumda

öncelememiz gerektiği vurgulanırken Türk İslam Sentezini oluşturan ve Türk İslam

Medeniyetinin eserlerini dilimiz sayesinde verdiğimiz ifade edilmektedir. Bundan sonra

da gelecek kuşaklara devretmek için taşımak zorunda olunan bu değerlere sahip

çıkmanın Müslüman Türk kalabilmenin yegâne şartı olduğunu öne sürerler.316

315 Ahmet Bican Ercilasun, M illi Kültürümüzde Dilin Dünü Bügünü ve Geleceği Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınlan, İstanbul 1988, s.75,76.; Yüksel Taşkın, Kemalist Kültür Politikaları Açısından Türk Tarih ve Dil Kurumları Modern Türkiye ’de Siyasi Düşünce c2 Kemalizm, İletişim Yayınlan, İstanbul 2009, s.419.

316 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c2, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011,s.725.; http://metineris.wordpress.com/duyurular/islamiyet-ve-turkculuk/

129

4.2.2. Türk Ailesi ve Ahlakı Görüşleri

Aydınlar Ocağına göre, Türk milleti, tarihinin bilinen ilk zamanlarından beri

temeli aile olan ve aile üzerine bina edilen bir yapı halindedir. Aile, Uruğ, Boy ve

Budun şeklinde genişleyen yapısı ve kan bağı ile birliktelikler kurmuştur. Aile ise, “aynı

evde yaşayan, aynı geliri paylaşan karı-koca, evlat-kardeş, ana-babadan” oluşan en

küçük topluluk olmuştur. Temelinde aile olan Türk Milletinin, aile düzeni gibi317akrabalık, hak, vazife, sorumluluk, ahlak birliğinin sağladığı çok güçlü bağları vardır.

Nurettin Topçu, aile için yaptığı tanımda şöyle söylemektedir:

“örf ve âdetlerin ve bir dereceye kadar seciyemizin hamurunun yoğrulduğu mekteptir. Sevginin ve kalp alışkanlıklarının mektebidir. Sabrın ve müsamahanın mektebidir. Şefkatin ve anlayışın mektebidir.

318Fedakârlığın ve vazifeler yüklenmenin mektebidir.”

Türk İslam Sentezi düşüncesinde aile, İslami hassasiyetleri, ahlaki ve milli

değerlerini; biyolojik ve fizyolojik zevklerden üstün tutan olgunluğu ile Türk İslam

Medeniyetinin yeniden canlandırılması için en önemli müessese olarak görür. Dünyada

refah, ahirette felah için önce aile ve nesil düşüncesi her türlü dünyevi hazzın

üzerindedir. Son yüzyılda aile kurumunun değişime uğramış olması ailenin önemini

öncekinden daha da artırmaktadır. Çünkü aile, “alternatifi olmayan bir sosyal müessese”dir. 319

317 Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1991, s.32.; Aydınlar Ocağının Görüşü, Türkiye’nin Bugünkü Meseleleri, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1973, s.398.; Süleyman Hayri Bolay, Türk Ailesi ve Onu Tehdit Eden Amiller, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.89.

318 Nurettin Topçu, Türkiye’nin M aarif Davası, Hareket Yayınları, İstanbul 1970,s.45.

319 Mustafa Erdem, İslam ve Milli Bütünlük Tartışılan Değerler Açısından Türkiye, TDV Yayınları, Ankara 1996, s.235.; Kur’an-ı Kerim , Nisa 34, Şura 45, Tahrim 6; Mustafa Erkal, Sosyoloji (Toplum Bilimi), Pegama Yayıncılık, İstanbul 2006, s.371.; İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, MEB Devlet kitapları, İstanbul 1970, s. 110.

130

Aydınlar Ocağı, Türk aile yapısının bozulmadan korunmasına, Türk milletinin

olduğu kadar Türk milletine ihtiyacı olan dünyanın da muhtaç olduğunu dile

getirmektedir. Bu yüzden Türk aile yapısını tehdit eden yabancılaşma ve yabancı

kültürlerin baskısının kırılması gerekmektedir. Mevcut “materyalist dünya görüşünün

beslediği aşırı tüketim” aile yapımızı sarsan tehlikelerden birisi olarak dikkat

çekilmektedir. Toplumun en kıymetli kesimi olan gençlerin aile ortamından çevreyi

tanıma yaşlarında başladıkları eğitim sürecinin bozulmayı önleyici nitelikte olmadığını

düşünen ocak yetkilileri diri bir kültür için “şahsiyetli eğitim” ve doğru kodlanmış kitle320iletişim yayınlarına ihtiyaç olduğunu söylemektedirler.

Yılmaz Özakpınar, günümüz Batı Medeniyetinin aileye bakışını ve Batı

Medeniyetine dâhil olan kültürleri nelerin beklediğini şöyle anlatmaktadır:

“Ailenin yapısı sarsılmıştır. Toplumun içinde, toplumun hiçbir kurumuna ve hiçbir değer sistemine bağlılık duymayan, cinsel içgüdüleri başıboş kalmış, insaf ve merhamet nedir bilmeyen, bencil isteklerini tatmine çalışan ve hiçbir toplumsal sorumluluk duymayan, güçten başka hiçbir şeyi saygıdeğer bulmayan bir kütle, toplumu içinden yiyip çökertecek bir ur gibi büyümektedir.” Şimdi sorulabilir: Bireyi ruhen perişan eden ve aileyi bile dağıtan bu garip medeniyet, insanlığı nasıl birleştirecek? İnsanlığın meselelerine nasıl çare bulacak? Batı medeniyeti denilen inanç ve ahlâk nizamı, rasyonel kamu kurumlarını kurmuş olduğu ve teknolojiden yararlanarak verimlilik sağladığı için toplumların genel iktisadî ve siyasî gücünü artırmıştır. Fakat manevî ve sosyal hastalıklara yol açtığı için, toplum yapısını içten içe kemiren olumsuzlukları da doğurmuştur. Bumedeniyet şu anda hâlâ güçlüdür; fakat bu medeniyetin temelinde, insan ruhunun manevî ihtiyaçlarına ve insanlığın özlemi olan evrensel

321kardeşliğe uymayan bir nitelik vardır.”

Aydınlar Ocağına göre, sanayi merkezlerinin büyük şehirleri ortaya çıkarması ve

iş, aş bulmak için yapılan göçler sosyal yapımızı hızla zayıflatarak kültürel

320 Şaban Karataş, Gençlik ve Meseleleri Komisyonu Sonuç Raporu Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.156,157.; Gençlik ve Meseleleri Komisyonu Sonuç Raporu Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.153.

321 Yılmaz Özakpınar, Kültür ve Medeniyet Anlayışları ve Bir Medeniyet Teorisi, Ötüken Yayınları, İstanbul 1999, s.126.

131

değişiklikleri meydana getirmiştir. Kontrollü çevreden birden bire sıyrılan, zayıflamış

ve özentili taklit çevrenin kuşattığı ailelerde boşanmalar baş gösterip, yuvalar yıkılarak

çocuklar parçalanmıştır. Ayrılan ailelerin ve büyük şehirde yaşayan ailelerin geçinmek

için tüm fertleri çalışmak zorunda olmalarından dolayı çocukların terbiyesi ve aile

içindeki sevgi saygı ortamı bereketini kaybetmiştir. Bize has olan misafirperverlik,

komşuluk, yardımlaşma, mahalle hissi yerini küskünlüklere, karamsarlıklara, ideolojik322yıkımlara ve hepsinden önemlisi ahlaki çöküntüye sebep olmuştur.

“Ahlâk, aile ve seks konularında olağan dışı denemeler: Batıda pozitivizm ve materyalizmle başlayan ferdiyetçilik, 2000'lere yaklaşıldıkça aşırı bir hız kazanmış, bütünlük hissinin paylaşılması sayesinde binlerce yıl sağlamlığını korumuş olan aile müessesesini hırpalamaya başlamıştır. Zevk düşkünlüğü de batıda yeni boyutlar kazanmıştır. Eşcinsellik, çocuklarla cinsel ilişki gibi sapıklıklar alenen savunulması ve yaygınlaşması gibi uyuşturucu kullanımı daartmaktadır.” 323

Samiha Ayverdi, Milli kültür Meseleleri ve M aarif Davamız isimli eserinde

Müslüman Türk ailesinde terbiyenin; tepkilerle değil bilinçli aksiyonlarla verildiğini

anlatır. Terbiyenin insan merkezli olduğunu, “nesli yürüten, ocağını tüttüren, şanına şan

katan” evlatların sütten kesilmeden ahlak eğitiminin başladığını söyler. Bu eğitimin

yüzyılların süzgecinden geçen somut sembollerle köklü ve şahsiyetli, vicdanı ve sosyal324çevreyi kuşatan bir ahlak eğitimi olduğunu belirtir. Ocak ilk başkanı İbrahim

Kafesoğlu bu konuda; Türk milletinin kadınlarının yüce ruhlu olduklarına dikkat çeker

ve Osmanlı Cihan Devletinin temellerini, Hayme Ana’nın terbiyesinde büyüyen

nesillerin attığı, Cumhuriyetin temellerinin ise Nene Hatunların, Kara Fatmaların, Ayşe325Kadınların attığını söyler. Ahlaksızlığın, karı koca ilişkisinde ihanetlerin Türk

322 Mehmet Eröz, Türk Ailesi, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 1998, s.36,39; Hicran Göze, Türk Kadını, Kalem Yayınevi, İstanbul 1978, ss.21,64,83.

323 Reha Oğuz Türkkan, Teknoloji ve İletişim Araçlarının Gelişmesi ile Dünya Ortak Yaşayışı Karşısında İnsanımız, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s. 121.

324 Samiha Ayverdi, Milli kültür Meseleleri ve M aarif Davamız, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976, ss.273, 274.

325 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milliyetçiliğinin Meseleleri, MEB Devlet kitapları, İstanbul 1970, s. 113.

132

töresin d e kabul ed ilem ez bir su ç o ld u ğu n u v e ö z e llik le çocuk ların heba olup g ittiğ in e

dikkat çek en A yd ın lar O cağı m ensupları d ön em in tek y a y ın kuruluşu o lan T R T ’yi

“M ü slü m an Türk M ille tin in a ile yap ısın ı sarsıcı, c in si ahlakını b o zu cu , hayâ, edep v e

terb iye du ygu su n u za y ıfla tıc ı neşriyat” yap m ak la suçlam aktadırlar.326

B atı M ed en iy etin in , dünyayı sarsan id eo lo jik salg ın ları, Türk a ilesin i daha faz la

başkalaştırm adan onun y ap ısı v e m ayası gü çlen d irm elid ir . Bu g ü çlen d irm en in ancak

m illî kültür v e d in î terb iye ile sağ lan acağ ın ı b elirten A yd ın lar O cağı m ensupları

“doğum , ço cu ğ a ad k oym a, sünnet düğünü, ev len m e, toy , düğün törenleri i le m illî

o lunduğu gü n ” a ile y a p ım ız ın esk is i g ib i gü ç lü o lacağ ın ı söy lem ek ted irler. A ilen in

b aşlan g ıc ı say ılan düğün tören lerin in dua ile b aşlam asın ın “kutsal bir varlık sayılan

a ileye , ilk adım sarhoş bir kafanın idaresinde d eğ il, se c d e y e d eğ m iş bir başın327k ılavu zlu ğu n d a” atılm ası ö n em lid ir şek lin d e eleştirm işlerd ir.

A yd ın lar O c a ğ ı’na göre, Türk a ilesi, m ille tin varlığ ı iç in y eg â n e kurum dur.

328V a z g e ç ilm e s i m üm kün değild ir. A n ayasan ın 41 . M ad d esin d e yer a ld ığ ı g ib i

korunm alıdır. A ile y i b o zu cu her türlü “y a y ın v e resm i beyanlardan k açın ılm alıd ır .”

Ç ıkarılan yen i yasaların a ile y a p ısın ı g ö z ön ü n e alınarak d ü zen len m esi gerekm ektedir.

T oplum daki ahlaki çöküntünün ö n len m esi iç in gerek li tedbirlerin a lınm ası lazım dır.

A ile y e bir şirket v e y a k o o p e r a tif ortaklığı şek lin d e bakm aktan kurtarılm alıdır.

İstatistik lere göre, ev len m e sayısındak i azalm anın v e boşanm alardaki artışın önüne

g e ç ile c e k çareler aranm alı v e “a iley i gü çlen d ir ic i tedbirler a lın m alı” , bu konuda a ile329eğ itim i faa liyetler i i le tem el taş o lan a ile gü çlen d ir ilm elid ir .329

326 Necmettin Hacıeminoğlu, Türkiye'nin Çıkmazları, Türk kültür Yayını, İstanbul 1975, s.325

327 Mehmet Eröz, Türk Ailesi, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara 1998, s.41.; Hicran Göze, Türk Kadını, Kalem Yayınevi, İstanbul 1978, s.36.; Seyyid Ahmet Arvasi, Türk İslam Ülküsü c1, Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul 2011, s.182.

328 MADDE 41- (Değişik: 3/10/2001-4709/17 md.) Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilâtı kurar. (Ek fıkra: 12/9/2010-5982/4 md.) Her çocuk, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. (Ek fıkra: 12/9/2010-5982/4 md.) Devlet, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri alır. http://www.tbmm.gov.tr/anavasa/anavasa 2011.pdf

329 11. 16. 17. 18. 19. 20. 25. 26. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/133

Aydınlar Ocağı, yazılı ve görüntülü basında her türlü toplumsal değerlerin

tersine sergilenen ahlak dışı davranışların sürekli ve yarışırcasına sunulmasını, bu aşırı

tutum ve davranışların, toplumsal yaşamda normalleştirilmesini doğru bulmaz. Hedef

kitlesi aile olan ahlak kurallarına aykırı ve “ateşli silahları kullanmayı teşvik” eden

yayınların Türk aile yapısına uygun olarak denetlenmesi ve yaptırımların uygulanması

RTÜK’ün görevi olarak zikredilir. Toplumu çöküntüye götürecek bu tarz yayınlar kamu

yararına kontrol altına alınmalıdır. Bu tür yayınların Türk toplumunda açtığı yaraların

tamiri mümkün olmamaktadır, bir an önce resmi yaptırımların uygulamaya geçirilmesi

çağrısında bulunurlar. 330

Geleceğin temeli olan gençlerin beden ve ruh sağlıklarının korunması ancak

devletin fırsatlar ve uygun durumlar meydana getirebilmesi oranında olacağını söyleyen

Ocak mensupları, alkol, uyuşturucu ile mücadelenin bütün imkânların seferber

edilmesiyle olacağını ve yine insan onurunun ve haysiyetinin korunması gerekliliği331üzerinde durmuşlardır.

4.2.3. Milli Birlik, Milli Kültür ve Milli Kimlik Görüşleri

Aydınlar Ocağı’na göre kültür, olaylar karşısında bir milletin duyuş ve davranış

şekilleri ile oluşturduğu değerleridir. İrfan ve hars kelimelerinin karşılığı olarak batıdan

dilimize geçen kültür kelimesi; Türk milletinin yaşayış tarzını ifade etmektedir. Maddi

ve manevi değerlerimiz; coğrafyayı vatan haline getirmekle beraber dilimiz, dinimiz,

tarihimiz, gelenek göreneklerimiz, devlet, ordu ve aile anlayışlarımızın toplamı töre

kelimesi ile anlatılan milli harçtır. İnsan ürünüdür, milli reflekslerin tümüdür. Aydınlar

Ocağı’na göre Türk Milli Kültürünün tek bir kaynağı vardır; o da İslam’dır. Eski

inançların devamı için her biri, İslam süzgecinden geçirilmiş ve İslami bir hüviyete

büründürülmesi için bir çaba sarf edilmiştir. Bu yüzden Türk Milli Kültürü, ihtiyaç

duyduğunda problemleri çözmek için kültür unsurlarını geliştirmekle ya da başka

kültürlerin çözümlerini benimsemekte bir mahsur görmemiştir. Şapka inkılâbının

sonrasında baskı ile giydirilen şapka kısa sürede köylülerimizin simgesi haline gelmiş

330 10. 11. 28. 38. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

331 10. 18. 22. 38. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

134

hatta namaz kılarken onu ters çevirerek namaza durulması bunun kültür unsuru haline332getirilmesine, Ocak mensuplarına göre Müslümanlaştırılmasına bir örnek olmaktadır.

Bu noktada kültürün evrelerinden de söz etmekte fayda vardır. Nevzat Kösoğlu,

kültürün üç evresinden söz eder. Birincisinin kuruluş dönemi olduğunu “ateşli iman

devresi” olduğunu, değerlere, dünya görüşlerine, mukaddeslere teslimiyetin tam

olduğunu anlatır. Buna “kültürün fetihçi tavrı” der. İlişkiler sıcak, güvenilir ve sevgi -

saygı dairesi içinde gelişir. İmanından emin olduğu için yabancı kültürlere karşı sert ve

katı değildir aksine müsamahalıdır. En önemlisi âdildir. İkinci evrede “olgunlaşma ve

giderek durgunlaşma” başlayacaktır. Kültür oluşmuş, problemlere çözüm bulunmuş ve

hayatın müesseseleşmesi tamamlanmıştır. Üçüncü evrede imanın zayıflamaya başladığı,

amellerin etki gücünü kaybettiği dönemdir. Amel ile iman arasındaki çelişkiler yapılan

ile söylenenlerin farklılaşmasına sebep olmaktadır. “İman edilen dünya görüşü333konuşulur, savunulur, ama ameller onun ölçüleri ile gerçekleştirilemez.”

Ocak, Müslüman Türk’ün medeniyetini Balkanlara, Avrupa’ya götürdüğü

zamanlarda kendisi olduğu için güçlü olduğunu ancak kendine çok güvenmesinin

“ilerleyen zamanın ayak seslerini” bir türlü duymamasına sebep olduğunu anlatır.

Farkına vardığında ise “kendisini fersah fersah geçmiş milletlere yetişmek için yanlış

bir yol” tuttuğunu, kimliğinden sıyrılıp Batı’nın gölgesine sığınma hatasına düştüğü

tespitinde bulunur. Ona göre hata geri kalan medeniyette değildir. Hata bizim geri

kalmışlığımızdadır.334

332 Mehmet Doğan, Kültürel Savaş ve Savaş Kültürü, Nehir Yayınlan, İstanbul 1992, ss.20,58.; Yavuz Bülent Bakiler, Sözlü ve Görüntülü Basın, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.22,49.; Yılmaz Özakpınar, Kültür ve Medeniyet Anlayışları ve Bir Medeniyet Teorisi, Ötüken Neşriyat, İstanbul1997, s.42.; Ziya Gökalp, Hars ve Medeniyet, Elips Kitap, Ankara 2007, s.7.; Nevzat Kösoğlu, Milli Kültür ve Kimlik, Ötüken Yayınları, İstanbul 1997, ss.95,96.; Şerif Mardin, Türk Modernleşmesi, İletişim Yayınları, İstanbul 1995, s.21.; Nevzat Kösoğlu, Milli kültür-Mozaik-Etnik Grup Tartışılan Değerler Açısından Türkiye, TDV Yayınları, Ankara 1996, s.197.

333 Nevzat Kösoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Medeniyeti Üzerine Düşünceler, Ötüken Yayınları, İstanbul 1991,ss.14-16.

334 Samiha Ayverdi, Milli Kültür Meseleleri ve M aarif Davamız, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976, s.404.

135

Günümüzde açık ve gizli bir şekilde kültürler üzerinde hâkimiyet savaşları

yaşandığına dikkat çeken Ocak, Türk İslam toplumuna karşı açılan savaşta hedefin dil,

din, gelenek ve kimliğimiz olduğunu söylemektedir. Kültürler arasındaki etkileşimin

inkâr edilemeyeceğini ve kapalı bir toplum yapısının Türk milletine hiçbir zaman

uymayacağını belirtirken devletlerin birbirleri ile olan münasebetlerinde kültürün

yerinin tartışılmaz şekilde ön planda olduğunu söylerler. Bu ister çatışma olsun ister

barış içinde olsun bir diğer devletin psiko-sosyal ve kültürel gücünü hedef almasını

engellemez. Hedef alınan milletin sofra alışkanlığı ve yemek zevkinden giyimine,

müziğine, aile yapısından toplum düzenine, dilinden eğitimine, değerlerine, inanç

sistemine kısaca o milletin tüm kültür unsurlarını etkileme ön plandadır. Burada amaç

bellidir, karşınızdaki milleti kendinize benzetmek, hâkimiyetiniz altına almak ve

arzularınız doğrultusunda yoğurmaktır. Aydınlar Ocağı’na göre, kültür emperyalizmi335adını verdiğimiz bu örtülü savaşın en büyük cephesi Türk ve İslam dünyasıdır.

Yabancı kültürlerden alınan unsurların milli bünyeye uydurulması için, manevi

değerleri incitmemesi şartını koyan Aydınlar Ocağı, dün yabancıların hayranlıkla bizi

incelediklerini oysa bugün bizlerin değerlerimizi unuttuğumuzu, koruyamadığımızı,

kaybettiğimizi vurgulamaktadırlar. Ancak mevcut durumun Batı medeniyetine karşı

düşmanlık beslemekle çözülemeyeceğini de ifade etmektedirler. Öyleyse "Batılılaşma"

ile "Milli bünyeye yabancılaşmayı” birbirine karıştırmadan tecrübelerden

faydalanabilmek gerekmektedir. "Batılılaşma” ile barış halinde bulunsak bile,

"yabancılaşma" ve yapay kimlik dayatmaları ile mücadele devam etmelidir.336

Milliyetçiler IV. Büyük İlmi Kurultayında Hakkı Dursun Yıldız, millet ve kültür

ilişkisini şu sözleri ile anlatmaktadır:

“Millet ile kültür öyle iki kuvvettir ki, birbirlerinin hayat kaynağını teşkil ederler. Millet kültürü meydana getirir, kültür de

335 Mim Kemal Öke, Yabancı Ülkelerde Türk Kültürünün Tanıtılması Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s. 104.; Mehmet Doğan, İletişim veya Dehşet Çağı, Timaş Yayınları, İstanbul 1993, s.156.

336 Samiha Ayverdi, Milli kültür Meseleleri ve M aarif Davamız, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976, s.77.; İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Manevi Değerlerimiz ve Yapılan Tahribat, Adak Yayınları, İstanbul 1977, s.13.; Salih Tuğ ,Din ve Vicdan Hürriyeti, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1991, s.20.

136

milleti yaşatır. Kültür millet tarafından zenginleştirilip yükseltilirken, kültür de millete hız vererek onu yeni aksiyon ufuklarına doğru iter. Kültür hayatında meydana gelen değişiklikler önemli sosyal hareketlerin başlangıcı olduğu gibi, büyük çaptaki siyasi ve iktisadi olaylar da kültüre yeni istikametler çizer. Milli hamleler, millet-kültür işbirliğinin ortak mahsulleridir. Şu hâlde milletleri ilerletme ve

337geliştirme gayretlerini milli kültürlere dayandırmak icap eder.”

Aydınlar Ocağı, Türk kültüründe, adalet kavramının hiçbir millet ve kültür

içinde bizdeki kadar belirleyici değer olmadığını ve bunun Türk İslam Medeniyetinin

parolası olduğunu vurgulamaktadır. Bu kavramın içi boş bir adalet anlayışı olmadığı

İ'la-yı Kelimetullah -Allah’ın adını yüceltmek- için adil olunması gerektiği şartı Türk338İslam Sentezi düşüncesinin temel fikridir.

Ocak Başkanlarından Süleyman Yalçın, Türk kültürüne neden sahip çıkmamız

ve bundan sonra neler yapmamız gerektiği konusunda şunları söylemektedir:

“Türk Milletini millet yapan, ona şahsiyetini ve karakterini kazandıran milli kültürün korunması, yaşaması, gelişmesi ve kuvvetlenmesi için bundan sonra daha büyük bir dikkat ve gayret gerekmektedir. Zira uzay ve uydu çağına girmiş bulunan ve büsbütün küçülen dünyamızda, kültürlerin hayat mücadelesi gittikçe kızışacak ve kültür emperyalizmi tahmin edilemez tesir hudutlarına ulaşacaktır. Millet, devlet ve hükümetler olarak Türk kültürüne daha çok sahip çıkma zamanı gelmiştir. Dilimize, dinimize, örf ve adetlerimize, milli hayat felsefemize, aile, millet, vatan, devlet ve ahlak düzenimize; sanatımıza, edebiyatımıza, mimarimize musikimize, süsleme sanatlarımıza, bütün güzel sanatlarımıza ve zanaatımıza, tiyatromuza, sinemamıza, bütün devreleri ile tarihimize ve bunların hepsini kavrayacak şekilde sarsılmaz bir milli şuura, ısrarla ve inatla sahip çıkmalıyız. Bunun için de milli kültürü her sahada süratle teşkilatlandırmak, eski ve yeni bütün nesillerin ruhunu Türk kültürü

339içinde yoğurmak şarttır.”

337 Hakkı Dursun Yıldız, Kültür Yozlaşmasına Karşı Alınacak Tedbirler, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.129.

338 Nevzat Kösoğlu, Milli Kültür ve Kimlik, Ötüken Yayınları, İstanbul 1997,s.102.; Samiha Ayverdi, Milli kültür Meseleleri ve M aarif Davamız, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976, s.367.

339 Süleyman Yalçın, Milliyetçiler IV. Büyük İlmi Kurultayı Sonuç Beyannamesi Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s. 171.

137

S ü leym an Y a lç ın ’ın fik irlerine paralel olarak M illiy e tç ile r III. B ü y ü k İlm i

K urultayında kapanış k on u şm ası yapan d ön em in D P T m üsteşarı Turgut Ö zal ü lk en in

ço k zor gün lerin i yaşa d ığ ın ı, ancak zorluğun “ek o n o m ik an lam da o lm a d ığ ın ı” , zorluğun

“k om ü n izm v e b ö lü cü lü k o lduğunu sö y ley erek ” bu p rob lem e çö zü m olarak “A llah ,

vatan v e bayrak iç in bir arada b u lunm ak” id ea lin in m erk eze a lın m ası gerek tiğ in i

sö y lem iştir .340

A yd ın lar O cağ ı, bu b ir liğ in kurulm ası iç in “E teğ in izd ek i taşları dökünü z,

sırtın ızdaki yum urta k üfelerin i yere b ırak ın ız v e b ir leşin iz . E ğer b ir leşm ek suretiy le

m em lek eti batırm aya kati bir karar v erm ed iy sen iz b ir le ş in iz .” d iyerek parçalanm ış Türk

m ille tin in b irlik o lm asın ı istem iştir . B u b ir liğ in nasıl o lm ası gerek tiğ in i soranlara ise

“arm udun sapı, ü zü m ü n çöp ü ” d iyerek nasıl parçalandın ız is e ö y le b ir leşeb ilirs in iz

şek lin d e çözü m sunm uşlardır. B u b ir leşm e v e k aynaşm a iç in sürekli projeler üreterek

hayata g e ç m e si am a cıy la d ile getirm işlerdir. Ö z e llik le Turgut Ö zal d ö n em in d e dört

e ğ ilim in b ir leştir ilm esi v e Türk İslam S en tezin in kam uda b e lirg in leşm esi bu çağrının

hayat b u lm ası olarak gösterilm ek ted ir . 341

A yd ın lar O cağı bu çerçev ed e ü lk e g en e lin d e Türk M illi kültürünün y ü ce ltilm esi

a m acıy la her fırsatı d eğerlen d irm eye ça lışm ıştır . B unlardan birisi olarak, B urdur’da

1973 y ılın d a V a lilik yapan A yd ın lar O cağı ü ye ler in d en N ih a t B o zk u rt’un ağab ey i Ö m er

N a c i B ozkurt, C u m h u riyet’in 50. y ıl kutlam alarında görk em li bir anıt yap ılm asın ı

plan lam ıştı. B u anıt Türk tarih ine v e dünya tarih ine y ö n veren ön em li kahram anları v e

olayların ı figü re ed en b ir bütün k o m p o z isy o n iç in d e ayrı ayrı h eyk ellerd en o lu şan bir

anıttı. H er bir o lay ın kabartm alar (rö ly efler) i le sah n elen d iğ i v e birbirini k ron olojik

takip ed en o laylar d iz is i h a lin d e tek bir h ey k e l olarak tasarlanan eser d ışın d a biri M ete

H an v e d iğer O rhun A b id eler i o lm ak ü zere iki ayrı bronz h eyk el i le k o m p o z isy o n

tam am lanm ıştı. “Türk T arihi’n in B ü y ü k O layları v e K işiler i A n ıtı” iç in kurulan kurul

ü yeler i, tarih alanında Y ü k sek M im ar Dr. E krem H akkı A yverd i, Prof. Dr. İbrahim

A yverd i, Prof. Dr. İbrahim K a feso ğ lu , Sanat Tarihi a lanında Prof. Dr. O ktay A slanapa,

Prof. Dr. M uharrem E rgin , Prof. Dr. N e ja t D iyarb ek irli, Prof. Dr. C en g iz O rhonlu v e

340 Turgut Özal, Kapanış Konuşması, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, s.85341 Ergün Göze, Türklük Kavgası, Yağmur Yayınevi, İstanbul 1977, s.15

138

Sanat alanında da heykeltıraş Yavuz Görey’di. Bu eser Aydınlar Ocağı üyelerinin

danışmanlığında yapılmış Türk Kültürüne hediye edilmiştir. 1973 yılında tamamlanmış

ve Burdur Kültür Park içinde yer almış ancak 2001 yılında dönemin valisi Kadir

Koçdemir zamanında şimdiki yerine taşınmıştır. Mete Han figürünün yanında bir de342kurt heykeli yapılmış ve yerleştirilmiş olmasına karşın bugün bu parça kaldırılmıştır.

Ocak mensupları, kültür ve tarihin korunmasının sadece geçmişin korunmasıyla

değil, geleceğin inşasıyla olacağını da ifade etmişlerdir. Bu çerçevede yeni bir çeviri

hareketi ile Batı’ya kaptırdığımız ilmi üstünlüğün elde edilmesi gerektiği

vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra Milli Kültür, tüm unsurlarıyla ders kitapları ve okul

programları içinde Türk gençliğine verilmesi önerilmiştir. Bu aynı şekilde kitle iletişim343araçlarıyla da insanlara ulaştırılması gereken bir unsur olarak ifade edilmiştir.

23-27 Ekim 1982 tarihinde Kültür Bakanlığı tarafından yapılan 1. Milli Kültür

Şurasında İbrahim Kafesoğlu, Milli Kültür ve Siyaset başlığıyla sunduğu bildiride,

siyaset üstü olunmasının ve kültür meselesinin “milli siyaset” olarak kabul edilmesinin

gerekliliğini şu sözlerle ifade etmektedir;

“İnsanları idare etme sanatı olarak tarif edilen “siyaset” ile idari-siyasi rejimin uygulanacağı kütlenin kendine has (milli) kültürü (dili, dini, ahlakı, estetiği, gelenekleri, hak anlayışı vb) arasında sıkı bağlantı bulunmaktadır. Çünkü milli kültür, topluluğun varlığını teminat altına alan en mühim manevi-maddi değerler bütünü, siyaset de ona canlılık ve süreklilik veren icraat sahasıdır. Kastettiğim siyaset, parti veya hükümet siyaseti değil, devlet siyaseti, hatta çok daha geniş muhtevalı “milli siyaset” tir. Türkiye halen, içten ve dıştan, Türk milli kültürü üzerinde gittikçe artan baskılar altındadır. Hem dış, hem iç tesirlerin dil, din ve sanat alanlarında yoğunlaşması herhalde tesadüfi olmasa gerektir. Maksat açıktır. O halde yapılacak iş de açıktır: Türk milletinin devamını sağlayan kültür unsurlarını koruma ve yüceltme yollarını aramak; devlet (veya milli ) siyasetimizin esaslarını da o yöne tespit ederek hiçbir müdahale ve etki tanımaksızın o çığırda ilerlemek.

342 Vildan Çetintaş, Burdur “Mete Han ’dan A ta türk’e ” Türk Tarihinin Büyük Olayları ve Kişileri Anıtı, http://sempozyum.mehmetakif.edu.tr/1burdursempozyumu/cilt6/6.8.pdf; Altan Deliorman, Türk Yurdunun Bilgeleri, Timaş Yayınları, İstanbul 2009, ss.103,104.

343 Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, ss.27,28.; Teoman Şaban Duralı, Omurgasızlaştırılmış Türklük, Dergah Yayınları, İstanbul 2010, s.125.; Sanat, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, s.31.

139

Siyasetin, milli kültürün gerekli kıldığı istikamette yürütülü geliştirilmesi, bizim için hayati önem taşımaktadır. Unutulmamalı!”34'

Aydınlar Ocağı’nın görüşlerini savunan aydınlar, geleceğin kurulmasında

geçmişin temel vazifesi göreceğini düşünerek; “dünyanın en kibar, en nazik, en terbiyeli

ve en ahlak sahibi olan milleti”nin çocuklarının kendine dönmek için çaba sarf

etmesinin sevindirici olduğunu ancak kayıpları düşünüldüğünde yüz kızartıcı bir hal

aldığını söylemektedirler.345

Aydınlar Ocağı, yaptığı şuralarda Milli Birlik ve Milli Kültür konusunda aldığı

tavsiye kararlarında; Türkiye’nin birlik ve bütünlüğe ihtiyacı olduğu bu dönemde laik-

anti laik, Kürt-Türk, Alevi-Sünni, Sağ-Sol şeklinde yapay ayrılıklarla milli birliğini

kaybetme tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu belirterek devlet millet çatışmasına yol

açabilecek bu rahatsız edici duruma hassas yaklaşılması gerektiğini vurgulamaktadır.

Enerjimizi birbirimize karşı değil, her türlü taassuptan uzak kalarak mutabakat

sağlayarak ülkenin menfaatlerine kullanmamız gerektiğini söylemektedirler. Hoşgörü

ve karşılıklı dayanışma içerisinde birlik olmamız halinde küresel güçlere karşı hâlâ

süren milli mücadelede başarılı olabileceğimizi belirtmektedirler. Küreselleşme ya da

diğer ismiyle Batılılaştırma, milli devletleri, milli kültürleri tehdit etmekte; ekonomik ve

siyasi olarak tek tipleştirmektedir. Buna gösterilebilecek en güzel tepki ise Türkçeye

sahip çıkmak, Türk töresine sahip çıkmak, kültürel değerlerimizin bozulmasına engel

olmak olduğunu söylemektedirler.346

Kültürel yozlaşmanın ve yabancılaşmanın en önemli unsurlarından birisi de hızlı

değişim sürecidir. Bu değişmelerin temelinde bulunan teknoloji ile birlikte “ekonomik

kriz, artan işsizlik, insani değerlerin yıpranması, tükenen güven bunalımı gibi birçok

problem” karşımıza çıkmaktadır. Bizi biz yapan değerlerimizin yıpranmasına gençlerde

344 İbrahim Kafesoğlu, Milli Kültür ve Siyaset, 1. Milli Kültür Şurası, 23-27 Ekim 1982, Kurum ve Kurum Temsilcisi Bildirileri Kişisel Bildiri Özetleri, TC Kültür ve Turizm Bakanlığı APKK Başkanlığı Şura Sekreteryası, Ankara 1982, s.177.

345 İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Manevi Değerlerimiz ve Yapılan Tahribat, Adak Yayınları, İstanbul 1977, s.15.; Samiha Ayverdi, Milli kültür Meseleleri ve M aarif Davamız, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976, 5.4.

346 10.14. 16.17.18. 19.20.23. 26.31.Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

140

görü len m an ev i çözü lm e , a lkol, uyuşturucu yabancı id eo lo jiler in ö zen tis i, b ilh assa

turistik b ö lge lerd ek i d eğişim lerd ir . D e v le t in “y ü k sek şuurlu v e y ü k sek m an evi

gerçek leri idrak e tm iş kadrolarla” bu iş in ü stesin d en g e le b ile c e ğ i vurgulanırken347A yd ın lar O cağ ın ın bu kadrolara sahip o ld u ğu bild irilm ekted ir.

O cak, m illi b ir liğ im iz in g e le c e ğ i olarak gördüğü gen çler in , “esrar, eroin v e

benzeri kötü alışkanlık lara” karşı korunm asın ın gerek tiğ in i, k im sesiz ler i, yaşlıları,

çocukları sokaklara teslim etm en in terörden daha teh lik e li o ld u ğu n a dikkat çekm iştir.

“B u n u n iç in yu va, kreş, yurt v e huzurevleri g ib i so sy a l am açlı kuruluşlar ü lk e

g en e lin d e” y a y g ın laştır ılm ası gerek tiğ in i v e a ile lere, din görev liler in e v e eğ itim cilere

b ü yük görev ler in düştüğünü anlatm ışlardır. K ültürel g eçm iş in i unutan v e yen i değerler

ü retem eyen top lum ların b aşk a top lum ların an layışların ı b en im sem esi de o lağan bir

durumdur. B u n ed en le artık işga l sad ece f iz ik i değ il fikri de o lab ilm ekted ir. B u n ed en le

348Türk in san ın ın m illi v e m an evi değerlerin in korunm ası gerek tiğ i vurgulanm ıştır.

A yd ın lar O cağ ı, k im lik k onusun da Türk k im liğ in d en b aşk a bir k im liğ in

oluşturulm asına, ifad e len d ir ilm esin e k esin olarak karşıdır. B u k esin karar b irçok

b ild iride, yayında, şuralarda aynı sertliktedir. N e v z a t Y alç ın taş, Türk k im liğ in in

oluşum unda; Türk İslam bütünlüğünün varlığ ı, kudreti v e d ir iliğ in in tem el olduğunu

belirtm ektedir. O na göre; “Türk kültürünü v e İslâm in ancın ı savunm aya, yıpratm aya

teşeb b ü s etm ek, doğrudan d oğruya m ille tim iz in varlığ ın a v e g e le c e ğ in e y ö n e le n y ık ıc ı

ey lem lerd ir .”349 A yd ın lar O c a ğ ı’n ın halen İstanbul A yd ın lar O cağı B aşkan ı o lan

M u stafa Erkal bu konuda:

“Türk, m illi k im liğ in v e m illiy e tim iz in adıdır. D ü n de bugün

de Türk, A n ad o lu coğra fyasın d a bir etn ik grup değild ir. Türk’ü etn ik

grup se v iy e s in e indirm ek, A n a d o lu ’da b ilh a ssa 11. y y ’dan sonra

347 14. 19.20.Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

348 19.26.27.28. 29.30.31.32.33.Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

349 Nevzat Yalçıntaş, Din ve Vicdan Hürriyeti, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1991, s.9.

141

şekillenmiş daha önce de var olmuş bir kültür ve medeniyeti egemen350kültür olarak reddetmenin bir başka yoludur.” demektedir.

Türk kimliğinin yerine başka bir kimlik ikame etme telaşını lüzumsuz gören

Aydınlar Ocağı, bu kimliğin kolay kazanılmadığını, ihlâsla, imanla bir araya gelen

milletin Allah için öldüğünü, öldürdüğünü; Tanrı misafiri diye misafirine, hastaya,

muhtaca el uzattığını, fakiri “iteklemediği”, zengini “eteklemediği” için tarih tarafından

verildiğini savunmaktadırlar. Birbirini takip eden Selçuklu - Osmanlı ve Türkiye

Cumhuriyeti devletlerinin kuruluş sırlarının unutulmaması gerektiğini, bunun aksini351tarihi susturma çabası olarak gördüklerini bildirirler. 351

Erol Güngör ise kimliğin oluşumunda kültürün en önemli etken olduğunu

belirterek günümüz Türkiye’sinde ortak kültürün zayıfladığını ve belirli bir medeniyet

dairesine dâhil olmadığını belirterek çekilen sancıların bu olduğunu söyler.

“Cumhuriyet devrinde siyasi iktidar kadroları Türkiye’nin artık İslam medeniyetinde

kalamayacağını, Batı’ya süratle katılması gerektiğini düşünmüşler” fakat bu

uygulamalarında başarı kazanamamışlardır. Şu anki durum ise ne Batı kültürü352benimsenebilmiş ne de İslam kültüründe kalınabilmiştir. Erol Güngör, Türk

Aydınının nasıl bir kimlik taşıması gerektiğini şöyle ifade etmektedir:

“Türk münevveri bugün kendine bir hüviyet aramaktadır ve bu arama içinde karşılaştığı en kuvvetli alternatif de Türk milli kültürüdür. Şimdi karanlıkta el yordamıyla yakaladığı bazı ipuçlarının hakiki kıymetini anlayabilmesi ve parçaları bir bütün haline getirebilmesi için ona ışık tutmak gerekiyor. Bu ışık milliyetçi bir eğitim politikasıyla verilebilir. Türk münevveri yüzyıl önceki Türkçeyi kullanmayacak, ama bin yıl önceki Türkçe metinleri bile anlayacak; yeni harfleri kullanacak, ama üniversite kapısı önündeki kitabeyi görünce alık-alık bakmayacak, demokrat olacak ama atalarının siyasi ve idari dehasından faydalanmasını bilecek; bir Osmanlı Türk’ü gibi ayakları yerde, başı dik, gönlü geniş, kalbi metin olacak, hiçbir zaman basitliğe düşmeyecek. Ve nihayet, milletinin büyüklüğünü anladığı

350 Mustafa Erkal, Milletleşme Süreci ve Önündeki Engeller, Sosyoloji Konferansları Dergisi, Sayı37, 2008, s.68.

351 Samiha Ayverdi, Milli kültür Meseleleri ve M aarif Davamız, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1976, s. 401.

352 Erol Güngör, İslam ’ın Bugünkü Meseleleri, Ötüken Yayınları, İstanbul 1981, s. 112.

142

zam an artık fu zu li kurtarıcılık v e akıl h o ca lığ ı yapm aktanv a z g e ç e c e k .”353

M illiy e tç ile r III. B ü y ü k İlm i K urultayında kapan ış k on u şm ası yapan A lp aslan

T ürkeş, T ü rk iye’nin dünya ü zerindek i ö n em in d en sö z etm iştir. B ö y le s in e ön em li bir

coğrafyad a k ilit ü lk e o lm an ın düşm an sahibi o lm ak anlam ına g e ld iğ in i bu düşm anların

ön cek i g ib i s ilah la g e lm ed iğ in i v e id eo lo jiler le bir ü lk ey i sö m ü rgeleştirm ek em elin d e

o lan yabancı d ev letler in oyunlarına g e lin m em esin i söy lem iştir . T ürk iye halkları v e y a

T ü rk iyelilik kavram larının Türk k im liğ in in yerin i d o lduram ayacağın ı sö y ley erek

k a lk ın m am ızın m illiy e tç ilik ü lkü sü n d en g eç tiğ in i belirten T ürkeş, Türk k im liğ in i ortaya

çıkaran m illiy e tç iliğ in tan ım ın ı şö y le yapm ıştır.

“B aşkaların ın kötü lü ğü n ü d ü şü n m eyen , k ö tü lü ğü n e yer v erm ey en bir id eo lo jid ir . S e v g iy e dayanan, hürm ete dayanan v e hakkı, adaleti tem el alan bir id eolojid ir . B aşk a m illetler i k ötü leyen , b aşk a m ille tlere dü şm an lık ifad e eden , onlara karşı h a k sız lık ifa d e ed en yö n ü yoktur, o lm am ıştır da. Türk m illiy e tç iliğ i, Türk m ille tin e duyulan derin sev g id en k ayn ağın ı alm ıştır, Türk vatan ına o lan sev g id en k ayn ağın ı alm ıştır v e bu dünya ü zerin d e her insanın , her m ille tin yaşam a hakkı m ukaddestir. Türk m ille tin in de yaşam a hakkı vardır. V e bu hak m ukaddestir.”354

A yd ın lar O c a ğ ı’n ın m illi m utabakat iç in o lm a zsa o lm azı; “m illi v e m an evi

d eğerlerin korunup g e liş tir ilm esi, ü lk en in m ille ti v e toprağı i le b ö lü n m ez b ü tün lüğü”

m erk ezin d e “in san hak v e hürriyetlerine dayalı dem okratik cum huriyet” yö n etim in d e

b ütü n leşm esid ir . Ü lk e m iz yap ay k im lik leştirm e v e etn ik zorlam alarla b irlik te m ezh ep se l

tuzaklarla karşı karşıyadır şek lin d e dikkatleri çek en O cak m ensup ları, k im lik ile ilg ili

tartışm aları a n lam sız bularak “T ürk-İslam k im liğ in in 1 0 7 1 ’den beri A n a d o lu ’da hâkim

k im lik ” o lduğunu savunm aktadırlar. H içb ir top lu m u n ufalanarak b ü y ü y em ey eceğ i, m illi

b irliğ i, Türk M ille tin e m en su b iy et şuurunun sağ lad ığ ın ı savunm aktadırlar. M illi E ğ itim

v e M illi K ültür p o litik asın ın tem e lin e fark lılaşm anın değ il Türk m ille tin e m en su p

353 Erol Güngör, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Ötüken Yayınları, İstanbul 2002, s. 116.

354 Alpaslan Türkeş, Kapanış Konuşması, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, ss.89,90.

143

olmanın yerleştirilmesi gerektiğini, mahalli değer ve sıfatlar bu mensubiyetin355güzellikleri olduğunu belirtmektedirler.

Aydınlar Ocağı, milli birlik ve kültürümüzle ilgili yapılan yönlendirmeleri

Türkiye için kurulmuş tuzaklar olarak görmektedir. Bu noktada Sovyetler Birliği’nin

dağılması sonrası Türkiye’nin daha aktif olabileceği endişesiyle Türkiye’nin

toparlanmasına izin verilmediği Aydınlar Ocağı tarafından ifade edilir. “Türkiye

Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti, bütün bu meselelerin üstesinden gelebilecek tarihi

tecrübeye ve güce fazlasıyla sahiptir.” diyerek Türkiye’nin Türk İslam Dünyasını

harekete geçirmesi gerektiğini savunmaktadırlar. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki

belirsizliklere ve kimlik bunalımlarına dikkat çeken Ocak, yapay farklılaşmaların yerine

mensubiyet fikrinin ve vatandaşlık bilincinin geliştirilmesiyle olacağını savunurken

“Türkiyelilik”356 kavramına karşı çıkarlar, bunun çok tehlikeli bir ayrımcılık fikri

doğuracağını söylemektedirler. Çünkü “Türkiyelilik” kavramı sadece coğrafi birlikteliği

öne çıkarmaktadır. Aynı şekilde “Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı” kavramına için ise357“içi boş, kültürel boyutu olmayan” eleştirisini yapmaktadırlar.

4.2.4. Din ve Vicdan Hürriyeti Hakkındaki Görüşleri

İnsanoğlunun alınıp satılamayacak devredilemeyecek temel hakları içerisinde

yer alan din ve vicdan hürriyeti, canının, aklının, neslinin ve malının korunması

ilkelerinden daha az kıymetli değildir. Bunlardan bir tanesinin korunmaması bile

diğerlerini etkilemektedir. Din ve vicdan hürriyetinin temeli iman etme ise peşinden

imanın gereğini öğrenmesi, öğretmesi, anlatması ve yaşaması, emir ve yasaklarına

uyması gelmektedir. Bunun hürriyet olması için kişinin resmi veya gayri resmi hiçbir

355 10.11. 13.15.18.19. 22.Şura http ://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

356Türkiyelilik kavramı, Osmanlı Devlet deneyiminin ve medeniyet kuran Osmanlı Kimliğiningünümüzde kültürlerarası etkileşimi çerçevesinde yeniden okunması ve milli bir üst kimlik olarak sunulmasını amaçlar. Kültürlerin varlıklarını koruyarak yeniden medeniyet hamlesi yapmasını hedefler. Bilgi için bakınız; Mevlüt Uyanık, Üç Tarz-ı Siyaset-Bir Üst Kimlik Tasarımı Olarak Türkiyelilik, Metropol Yayınları, İstanbul 2003.

357 23.24.25.26.27.28.29.31.32.33.34.35.36.38. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

144

baskıya, tehdide, saldırıya maruz kalmadan inandığı inancı kuralları ile yaşamasıdemektir.358

Ali Fuat Başgil, “Din hürriyeti sadece mabede girip çıkma serbestliği değildir.

İsteyen müzeye, bileti olan sinemaya da girip çıkıyor” diyerek bireylerin din

konusundaki hürriyetlerinin her birini endişe etmeden ve korkmadan kullanabilmeleri359gerektiğini söylemektedir. 359 Aynı şekilde vicdan hürriyetinin din hürriyetinden daha

geniş olduğunu ve din hürriyeti ile birlikte “herhangi bir siyasi, iktisadi veya felsefi

akide ve kanaat serbestliğini de” kapsadığını söyler. 360

Günümüz Türkiye’sinde en çok sözü edilen problemlerden birisi laiklik

konusudur. Bir türlü içinin doldurulamadığı, tanımlarının birbirini tutmadığı laiklik;

devlet ile din ilişkilerinin, farklı yorumların, siyasi kanaatlerin, ön yargıların arasında

sıkışıp kalmıştır. Dine ve dindarlara karşı olanlar, düşüncelerine kalkan yaptıkları

laikliği “Dinsizlik” olarak anlamışlar ve din ve vicdan hürriyetini teminat altına alan

laiklik uygulamalarını bir zulme dönüştürmüşlerdir. Dinin siyasete alet edilmemesi

düşüncesi nasıl ki Laiklik ilkesi ile düzenleniyorsa; dinsizliği siyasete alet etmenin de

düzenlemesini Laiklik ilkesinin yapması beklenmelidir.361

Ocak başkanlarından Nevzat Yalçıntaş, Din ve Vicdan Hürriyeti isimli eserde

mevcut laiklik uygulamalarını anlatırken; milli bütünlüğümüz üzerinde olumsuz

tesirlerinin her zaman hissedildiğini anlatmaktadır. Din ve vicdan hürriyetine yapılan bu

müdahaleleri, yanlış bir laiklik anlayışının hâkim kılınmak istenmesi ve tatbikinde

358 http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhaklari/pdf01/203-208.pdf; Oğuz Çetinoğlu, AltaylardanHira’ya Türk İslam Dostluğu, Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul 2011, s.81.; Kemal Güran, Türkiye’deki uygulamalar Açısından Din ve Vicdan Hürriyeti ile Dini Hizmetlerin Görülmesindeki Sınırlar ve Görevler Din ve Vicdan Hürriyeti, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1991, s.54.; Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, Yağmur Yayınları, İstanbul 1979,s.101.http://www.anayasa.gov.tr/files/bireysel basvuru/AIHS tr.pdf ;

359 Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, Yağmur Yayınları, İstanbul 1979, s.16.

360 Age, s.102.

361 Kemal Güran, Türkiye’deki uygulamalar Açısından Din ve Vicdan Hürriyeti ile Dini Hizmetlerin Görülmesindeki Sınırlar ve Görevler Din ve Vicdan Hürriyeti, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1991, s.72.; Sabri Akdeniz, Toplumumuz ve Eğitimimiz, İstanbul Matbaası, İstanbul 1982, s. 40.; Servet Armağan, Din, Vicdan Hürriyeti ve Lâiklik Milli Eğitim ve Din Eğitimi İlmi Semineri, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1981, ss.183-184.

145

Cumhuriyeti kuran partinin 6 okundan birisi olarak dokunulmaz kılınarak vicdanları

baskı altında tutmayı hedeflemesi olarak görür. İdeoloji haline getirilmesi bunun

karşısında bir direnci ortaya çıkarmıştır ki bu milli birliğimizi bozan en önemli

etmendir. Laikliği perde yaparak irtica kampanyalarını hedef gösteren unsurlar, din,

vicdan ve düşünce hürriyetinin olması gerektiği gibi ülkemizde uygulanmasını

engellemek için her türlü entrikayı çevirebilirler. Din eğitiminin her türlüsünü irtica

olarak hedef alırlar. Din hizmeti veren din adamları hakkında kasıtlı yorumlar, yayınlar

ve ihbarlar ile pasifleştirme harekâtları düzenlerler. Dini ve milli kuruluşların

başarısızlığı için yayın ve iftira kampanyaları düzenlerler. Aralarında İslam’ı tertemiz

yaşamak için bir araya gelen gruplar hakkında, dini vecibelerini yaşamak isteyen

bireylere karşı her türlü baskı ve dayanaksız yasakların konulması ile hücum edilir.

Camide görülen bir valiye, hacca giden bir başbakana, başını örten öğrenciye (bu tür

örnekleri çoğaltmak mümkündür) baskı yapılmaktadır. Aynı şekilde gelecek vadeden

siyasetçi, fikir adamı, lider, kabiliyetli gençler kamuoyunda yıpratılarak etkileri

kırılmak istenir. Böyle bir laiklik uygulaması kimler tarafından yapılmaktadır sorusuna

inançsız kişilerin dine karşı olmaları, ülkemizde yaşayan Müslüman olmayanların

faaliyetleri, siyasi çıkar ve ticari kazanç şeklinde cevap vermektedir.362

İrtica korkutmalarının, milletin geleceği ile oynanmasının milli ve demokratik

haklara tecavüz anlamına geldiğini savunan ocak mensupları, politik ve ideolojik

maksatlarla irtica bahanesi ve taktik perdelemesi ile manevî kıymetlere düşmanlık ve

dinin istismar edildiğini anlatırlar, “Hükümetin elinin ve gözünün girdiği mabette iman

ve akide çürür ve çöker.” demektedirler.363 Şevket Süreyya Aydemir, Türkiye’de

Laikliğin yerleştirilemediğini şöyle anlatmaktadır:

“Laiklik, yeni devletin, bugün de yerleştirilememiş ilkelerinden biri olarak kaldı. Çünkü devletin yapısına tam laik bir karakter, hiçbir zaman verilemedi. Dinî hizmetler ve dinî eğitim, daima devlet vazifesi

362 Nevzat Yalçıntaş ,Din ve Vicdan Hürriyeti, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1991, ss.8-13.

363 Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, Yağmur Yayınları, İstanbul 1979, s.104.; Osman Turan, Türkiye’de Siyasi Buhran ’ın Kaynakları, Nakışlar Yayınevi, İstanbul 1979, s.98.

146

olarak, fakat her zaman sömürülmeye hazır bir durumda kaldı. Nitekim bu mücadele bizde, bugün de hâlâ devam etmektedir.” 364

Laikliğin anayasalarımızdaki sürecinden söz etmek gerekirse; 1924

Anayasasının 2. Maddesinin değiştirilmeden önceki hali “Türkiye Devletinin dini, dinî

İslâm’dır; Resmi dili Türkçedir; makkarı Ankara şehridir.” Yine 75. Maddesinde

“Hiçbir kimse mensup olduğu, din, mezhep, tarikat ve felsefi içtihadından dolayı

muaheze edilemez. Asayiş, adabı muaşereti umumiye ve kavanine mugayir olmamak

üzere her türlü ayinler serbesttir.” Şeklinde din ve vicdan hürriyetini tanımlamıştır. 1928

yılında “devletin dini İslam” ibaresi çıkarılmış, 1937 yılında anayasaya Laiklik

eklenmiştir.365

1961 anayasasının 19. Maddesine göre ise din ve vicdan hürriyetinin tanımında

dini inanç, vicdan ve kanaat hürriyetine herkesin sahip olduğu vurgulanırken dini ayin

ve törenlerin serbest olduğu ancak bunların kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı ve

kanunlara aykırı olmaması şartı getirilmiştir. Kimsenin inanç ve kanaatlerini

açıklamaya, ayin ve törenlere katılmaya zorlanamayacağını ve kınanamayacağını ifade

eden kanun maddesinde dini eğitim ve öğretiminin kişilerin kendi isteği ile olacağını,

küçüklerin ise vasilerinin isteğine bağlı olacağı belirtilir.366 Değiştirilmesi için

çalışmalar yapılan 1982 anayasasında 24. Maddesinde ise 1961 anayasasından farklı

olarak “din ve ahlak eğitim ve öğretimi devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.”

ibaresi ile eğitim kurumlarında dini bilgilerin öğretildiği derslerin zorunluluğu ifade

edilmiştir.367

Aydınlar Ocağı’nın laiklik ile ilgili görüşleri resmi devlet görüşünün neredeyse

aynısı sayılabilir. Bir sonraki paragrafta sayılacak olan din ve vicdan hürriyetlerinin

sınırlarını ancak devletin kanunları ve siyasi irade belirlemektedir. Buradaki sıkıntı

laiklik kavramının ortak bir tanımının yapılamaması ve dini hayatı yaşamak için laikliği

mesnet yapmakla; dinsizlik propagandası yapmak için yine laikliği dayanak yapmanın

364 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam c3, Remzi Kitabevi, İstanbul 2007, s.153.

365 http://www.tbmm.gov.tr/anayasa/anayasa24.htm

366 http://www.tbmm. gov.tr/anayasa/anayasa61.htm

367 http://www.anayasa.gen.tr/1982ay.htm147

imkânlar dâhilinde olması asıl çözüm bekleyen sıkıntıdır. Batı Medeniyetinin laiklik

anlayışının temelinde “Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya, Sezar’ın hakkını Sezar’a vermeyi”

öngören esaslarda Hıristiyanlık inancının toplumsal yönünün zayıf olması durumu;

İslamiyet için söz konusu değildir. Türkiye’de Batı tarzında bir Laiklik anlayışının

başarı kazanma şansı hiç bir zaman olmayacaktır. Örneğin Hıristiyan din adamının

sorumluluğu ile Müslüman din adamının sorumluluğu aynı olmayacaktır. Birisinin,

“Hıristiyanlığı temsil etmek ve bireysel ahlakı aşmayan bir yapıda işlerlikli kılmaktan

ibarettir; günah çıkarmak, ayinleri yönetmek, kutsamak” olan görevi diğerinde hem

bireyi hem toplumu kuşatan her türlü dayanağını dini referanslarla sağlamaktır. Öyleyse

Hıristiyan bir toplumun laiklik algısı ile Müslüman bir toplumun laiklik algısı

arasındaki bu kabullenememe durumunun çözümü yine Aydınlar Ocağı düşüncesinde

siyasilerin elinin ve gözünün mabede girmemesinin sağlanmasından geçeceği

gerçeğidir. Yoksa ya İslam yeniden tanımlanacak mevcut laiklik ile uyumlu hale

getirilecek ya da Türkiye’ye has olan ve adı laiklik olan din ve vicdan hürriyeti

sağlanacaktır. 368

9 - 1 0 Mayıs 1981 tarihinde yapılan Milli Eğitim ve Din Eğitimi İlmi

Seminerine katılan ilim adamlarının Milli Eğitimin ve Din Eğitiminin yapılandırılması

için projeler geliştirmeleri ve bunları tavsiye niteliğinde yayınlamaları önemlidir. Ocak

ihtilalin ardından faaliyetleri için izin alır almaz hemen bu seminerin çalışmalarına

başlamıştır. Salih Tuğ başkanlığında oluşturulan tertip komisyonu Metin Eriş, Altan

Deliorman, Nihat Bozkurt, Mustafa Erkal, Gürbüz Azak, Tevfik Ertüzün, Servet

Tanrıverdi’den oluşuyordu. Bu seminerde Laiklikle ilgili, din eğitimi ve vicdan

hürriyeti ile ilgili önemli tespitler yapılmış ve bunlar yayınlanmıştır. Seminerde Din,

Vicdan Hürriyeti ve Laiklik konulu bildiriyi sunan Servet Armağan; insanların bir inanç

taşımalarının fıtri bir ihtiyaç olduğunu vurgularken bu ihtiyaçları “iman etme”, “bağlı

bulunduğu dinin esaslarına göre amel”, “dini öğrenme, öğretmen, neşir ve telkin hakkı”,

“dinin emirlerini yerine getirme” olarak belirtmiştir. Bu ihtiyaçları yerine getirirken

kimsenin sınırsız bir özgürlüğe sahip olmadığını da anlatan Armağan bu sınırları; dinin

emirlerinin doğru anlaşılıp yaşanması, dinde olmayanların dinde varmış gibi

gösterilmemesi, devletin dini yaşantının sağlanması için her türlü kolaylığın göstermesi

368 Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyetin Tarihi, Pınar Yayınları, İstanbul 2011, s.145.

148

ancak ibadet ve ayinlerin, toplumsal bir hareket halinde diğer inanca tecavüz halini

almadıkça devletin müdahale etmemesi olarak anlatır. Siyasîlerin elinin ve gözünün

mabede girmemesinin bu hudutları korumak adına çok önemli olduğunu düşünür.

Kişinin inancını öğrenmesinin, öğretmesinin, telkin etmesinin, her türlü görüntülü-

basılı-sesli yayınlarla yaymasının ve hepsinden daha da önemlisinin inandığı dinin

emirlerini yerine getirebilme hürriyetinin kısıtlanmaması görüşündedir. Bu konuda

başörtülü öğrencilerin ve memurların inançları gereği okullarında ve çalıştıkları

kurumlarda isterlerse başörtüleri ile çalışmalarının yolunu anayasada uygunluk

sağlanarak açılmasının doğru olacağını bildirir. 369

Aydınlar Ocağı yaptığı şuralarda laiklik ile ilgili aldığı kararlara göz attığımızda

öne çıkan tavsiyeler şunlardır; “Laiklik adına din ve vicdan hürriyeti ile inandığını ifade

ve yaşama hürriyetine karşı yapılan hareketler millet devlet kaynaşmasını

engellemektedir. Din ve vicdan hürriyetlerinin keyfi sınırlanması, iç barışı ve huzuru

bozmaktadır. Oysa din ve devlet ilişkilerinin barışık olması milli birliğimizin

teminatıdır. Bu yüzden din ve vicdan hürriyetini zedeleyici yanlışların terk edilmesi,

halk devlet kaynaşmasının sağlanması istemektedirler. Laik, anti-laik olarak kamplara

ayrılmanın milli bütünlüğümüzü yıkacağı düşüncesindedirler. Kılık kıyafet üzerindeki370baskıyı din ve vicdan hürriyetine getirilen bir yasak olarak görmektedirler.

“Laikliği ve İslam’ı iyi değerlendirmek ve doğru anlamak durumundayız. Demokrasiyi daha güçlendirmenin ve işletebilmenin yolu radikal laikçi (dini bir sosyal müessese olarak görmeyen, dini sosyal hayattan dışlamaya çalışan, laikliği İslam’a alternatif bir din gibi anlayan) veya radikal İslamcı, siyasal İslamcı (milli devleti reddeden, bayraksız, vatansız Müslüman arayışına çıkan, Cumhuriyet ve demokrasiye karşı, çok hukukluluk arayışında, geleneksel İslam’la çatışan, Müslümanları militanlaştıran) anlayışlardan

371geçmemektedir.”

369 Servet Armağan, Din, Vicdan Hürriyeti ve Lâiklik Milli Eğitim ve Din Eğitimi İlmi Semineri, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1981, ss.177-183.; Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c1, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.326-327 .

370 10.11.13.15.16.17.18.19. 21.22.27.28.Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

371 15. Şura http ://aydinlarocagi. org/category/sura/

149

O cağ ın din k onusun da h assasiyeti sad ece din v e v icd a n hürriyetin in

sağlanm asında değild ir. A yd ın lar O cağı, ü lk em iz in karşı karşıya b u lund uğu iç v e d ış

d estek li siyasi v e dini am açlı bir m isy o n er lik sald ırısı i le karşı karşıya o ld u ğu n u v e A B

ü y e liğ i sü recin d e p ek ço k tav iz ler ver ild iğ in i ifa d e etm işlerdir. M illi v e m an evi

d eğerler im izin her g e ç e n gü n aşınd ırılm a çabaların ın tem elin d e Türk M ille tin in kodları

o lan değerlerin soluklaştırılarak M ü slü m an lık v e M illiy e tç ilik ten uzak laştırm anın

h ed eflen d iğ i ifad e ed ilm ekted ir . B u noktada her d ine karşı e ş it m esa fed e o lm ak la

g ö rev li o lan la ik d ev le t an lay ışın d a insanların fik ir v e kanaatlerini d eğ iştirm ek iç in

yap ılacak sistem atik faa liyetlere karşı d ev letin gerek li ön lem leri alm ası372gerekm ektedir.

B u an lam da P atrikhanenin statüsünün L ozan şartlarına d öndürü lm esin in T ürkiye

iç in ön em li o ld u ğu n u vu rgu layan O cak, 2 0 0 4 y ılın d a Sen S in od M e c lis in e atanm ış olan

6 yab an cı m etrop olitin k es in lik le red d ed ilm esin in gerek tiğ i uyarısın ı yapm ışlardır. 12

ü yen in yarısın ın yab an cı o lm ası g e le c e k te yab an cı bir patrik olarak karşım ıza çıkacak ,

P atrikhanenin, V atik an laşm asın ın ön ü n e g e ç ilm e s in in “T ü rk iye’n in ek ü m en ik lik

konusun da tutum u d eğ işm ed i” açık lam ası i le o lm ayacağ ın ı belirtm ektedirler. “T ürkiye

la ik v e dem okratik bir hukuk d ev leti ise; im tiy a z lı vatandaş v e im tiy a z lı d in kabul”373ed ilm em elid ir .

A yd ın lar O cağ ı, T ürkiye'nin ü ç kurum una ayrı bir ön em verd iğ in i

b ild irm ekted ir. B u n ların A tatürk’ün em anetleri o lan Türk D il K urum u, Türk Tarih

K urum u v e D iy a n e t İşleri B a şk a n lığ ı o lduğunu bunların m ille tin d ilin in , tarihinin v e

din in in sorum lu luğunu yük len d ik ler in i düşünürler. O cağa göre bu kurum ların

p a sifleştir ilm esi u ygu n değild ir. B u kurum lara ö zerk lik sağlan m asın ın üzerlerindeki

siyasi etki v e baskıları azaltacağı düşüncesind ed irler. D iy a n e t İşleri B a şk a n lığ ın ın

İslam i esaslardan tav iz v erm em esi gerek tiğ in i v e h oşgörü v e d iy a lo g oyun larına âlet

o lm am ası gerek tiğ in i anlatan O cak “gerek m isyon erlik , gerek İs lâ m ’a açık saldırılar v e

gerek d o lay lı yıpratm alar v e İs lâ m ’ın altını o y m a gayretleri karşısın d a n et v e g erek li”

372 24.25.27.28.29 Şura http ://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

373 26. 28.Şura http ://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

150

tavrın gösterilmesini beklemektedir. En son ve mükemmel olan İslam’ın diğer dinlerin

icazetine ve tanıklığına hatta desteğine ihtiyacı olmadığını vurgulamışlardır. Hoş görü

ve dinler arası diyalog faaliyetlerinin asıl amacının Hz. Muhammed’siz ve Kur’an-ı

Kerim’siz İslam projesi olduğunu bu oyuna gelinmemesi uyarılarında bulunmaktadırlar.

Ülkenin çeşitli yerlerinde onarılan ve inanç turizmi adı altında ayin yapılmasına izin

verilen kiliselerin varlığını taviz olarak gördüklerini, devletin en kısa zamanda tedbir

almasını istemektedirler. Yeniden yazılması çalışmalarının sürdüğü Anayasa’da din

derslerinin zorunlu olmaktan çıkarılması ve hatta kaldırılması halinde “korsan din

eğitimi” tehlikesinin belireceğini savunan Ocak, milli birlik ve beraberliğimizin

bozulmaması için din derslerinin zorunlu olmasını istemektedir. Aynı şekilde Diyanet

İşleri Başkanlığı üzerindeki baskıların kaldırılması ve özerkliğinin gölgelenmemesi374istenmektedir.

4.2.5. Anayasa ve Hukuk Sahası ile İlgili Görüşleri

Aydınlar Ocağı, cumhuriyetin yıpratılmasına dikkat çekerek; “kuruluş felsefesini

zedeleyen her türlü davranışın” karşısında olduklarını belirtmiştir. Üslup ve metot

yanlışlıklarıyla savunmanın da cumhuriyete zarar verebileceğine vurgu yapmıştır. Milli

birlik ve bütünlüğün, milletin menfaatlerini ön planda tutarak, mensubiyet şuuruna

vararak sağlanabileceğini savunan Ocak; “fert cemaat, grup, zümre ve parti çıkarlarının

Milli menfaatlerin” üzerinde olamayacağını söylemiştir. Türkiye Cumhuriyeti

devletinin temellerinin cumhuriyet, demokrasi ve milliyetçilik olduğunu bunların birinin375diğerine tercih edilmeyeceğini ilke kabul ettiklerini belirtmişlerdir.

Ocak mensupları halledilemeyecek meselemizin olmadığı ve “ihtilafların halli

ve içtimai huzursuzlukların giderilmesi için” milli hukukumuzun yeterli olacağını

söylemektedirler. Milli hukuk ise milleti meydana getiren din, kültür ve örf ve

adetlerimize uygun ve onları aksettirecek ve yönetecek şekilde oluşturulmalıdır.376

374 26.27.28.29.30.31.32.33.34.35.36. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

375 16.17. Şura http ://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

376 Hukuk, Milliyetçiler 3. Büyük İlmi Kurultayı Kararları, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1978, s.48.

151

Ü lk e g en e lin d e bulunan ocakların bir araya g e lerek yaptıkları şuralarda alınan

kararlarda yargın ın b a ğ ım sız o ld u ğu , hukuk d ü zen in e m üdahalen in T ü rk iye’nin

hüküm ranlık haklarının ç iğ n en m esi an lam ına g e ld iğ in e d ikkat çek ilerek ö z e llik le

yasam a v e yürütm e organlarına g e tir ilecek insanların üstü n vasıflar ın ın o lm asın ın

gerek tiğ in i, bu m akam lar e liy le m illi iradenin tece lli ed eceğ in d en d olayı

ö n em sed ik ler in i belirtm ektedirler. Y arg ın ın s iyasi baskılardan u zak o lm asın ın ,

b a ğ ım sız lığ ı iç in şart o ld u ğu vurgulanırken yargı ça lışan ların ın öz lü k haklarının

iy ile ştir ilm esi ta v s iy e ed ilm ekted ir. M ev cu t o lan kanunların terör iç in yeterli o lm ad ığ ı377nitelen irken , terör iç in v e r ile c ek cezaların hücrelerde çek ilm esi istenm ekted ir . 377

A yd ın lar O cağ ı, T ü rk iye’de d ü şü n ce özgü rlü ğü n ü n k asıtlı olarak anlam

d eğ iş ik liğ in e uğratıld ığ ın ı v e bunun hakaret serb estliğ i şek lin e büründürülm ek isten d iğ i

uyarısında bulunm aktadır. Bu k onuda özgürlükleri g e liştirm ek y o lsu z lu k v e

haksızlık ları m eşrulaştırm ak olarak an laşılm am alı v e ö z e llik le “D e v le t in le kavganı

m eşru v e alen i yap ” an lam ına g e le n 30 1 . M ad d en in kald ırılm a talep leri vatanperverlik le

bağdaşm am aktadır den ilm ekted ir. K işiler in v e grupların k en d ilerin i ifade

ed eb ilm eler in in d em okrasin in gereğ i o ld u ğu n u savunan O cak, bu k onuda h o ş o lm ayan

v e dem okrasi i le bağd aşm ayan siyasi d in lem e v e d in len m e örneklerin i kabul ed ilem ez

bulur. 378

D em o k ra tik leşm e adı altında d ış dayatm aların şek illen d irm eye ça lıştığ ı u yum

yasaların ın kabul e d ile m e y e c eğ in i vurgu layan ocak m ensupları, L ozan an laşm asında

b elirtilen azın lık lardan başka az ın lık yaratm a çabalarının b o şa çıkarılm ası gerek tiğ in i

düşünm ektedirler. O cağa göre, m ahalli d iller ile ilg ili yay ın ların T R T ’den b aşk a y a y ın

379organında y ap ılm ası sakıncalıd ır. Ü n iter yap ıy ı z e d e le y e c e k o ton om y ö n etim ler in önü

377 15.16.17.19.23.24.25.27. Şura http ://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

378 13. 18. 28. 36.Şura http ://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

379 Bu konuda 19-20 K asım 2000 tarihinde O rdu’da yapılan 19. Büyük Şurada alınan kararda “Lozan antlaşm ası delinerek yapay azın lık lar yaratılm ak istenm ektedir. Kürtçe burada m alzem e ve vasıta olarak kullanılm ak istenm ektedir. V atandaşın T R T ’de Kürtçe yayın isteğ i, h içbir araştırm ayla tesp it ed ilem em iştir .” İbaresi k u llan ılırk en ; 17-18 M ayıs 2003 tarihinde K ayseri ’de yapılan 23. B üyük Şurada “D ış dayatm alarla şek illen en a ltıncı uyum yasaların ı iç im ize sindirem iyoruz. T ürkiye’de L ozan ’a rağm en azın lık yaratılam az, m ahalli d iller in TRT dışında öze l radyo ve T V ’de yayın ı kabul ed ilem ez .” şeklinde d eğ işik liğ e uğram ıştır.

152

açılm am alıd ır. A B tarafından dayatılan M ah alli İdareler Y asa sı, V ak ıflar Y a sa sı v e380Y en i Petrol yasası bu konularda b ü yü k risk taşıyan yasalar olarak kabul edilir. 380

A yd ın lar O cağ ı, va tandaşına m üşteri g ö z ü y le bakan bir d ev le t an lay ışın ın sosya l

d ev le t an lay ışı i le b ağd aşm ad ığ ın ı belirtir. H uk u k d ev leti ilk esin in korunm ası v e siyasi

çek işm elerd e hukukun taraf yap ılm am ası u yarısın d a bulunur. Türk m ille tin in tem el

dinam iği o lan a ile y a p ısın ın çö k m esin e y o l açacak z in ay ı su ç o lm aktan çıkaran yasa

derhal d eğ iştir ilm elid ir . T ü rk iye’n in iç sorunlarının çö zü m ü n d e dışarıdan d estek

aranm ası, d ış yön len d irm e v e baskılardan b ek len tilere g ir ilm esi hüküm ranlık hakları v e

dem okratik an lay ış yön ü n d en son d erece m ahsurludur. M illi v e anayasal kurum lar ile

siy a set arasında o la b ilecek u yu m su z lu k v e ü lk e çıkarlarına zarar verecek tir. Türk M ille ti

kendi iç in d e bütün m ese le ler in i ç ö z e b ile c e k olgunluktadır. P rob lem lerim izin

381dem okratik ortam da çarelere kavuşturulm ası tek d ileğ im izd ir .

1982 y ılın d a hazırlıkları yap ılan darbe sonrası anayasa iç in S ü leym an Y a lç ın v e

Salih T u ğ ’un im za sı i le yay ın lan an , T C A n a y a s a s ı İ ç in T e k l i f G e r e k ç e le r ve M a d d e le r

is im li eserde; A yd ın lar O cağı y ap ılacak 1982 anayasası iç in şu görüşleri sunm aktadır;

“Türk M ille tin in y a z ılı o lm ayan anayasasına u ygu n y a z ılı b ir anayasa” yap ılm alıd ır.

Y en i anayasa, Türk tarihine, kültürüne u y g u n d ü şecek , günün ihtiyaçlarından faz la

kalıc ı o lacak , bir k esim aydın ı m em n u n ed en d eğ il, “m ille tin hayat tarzını v e fe lse fe s in i

aksettirm elid ir.” O cak, Türk d ev le t g e len eğ in d ek i d ev le t kutsa llığ ın d an y o la çıkarak

d ev le te v er ilen bu k u tsa llığ ın yap ılacak anayasada hareket noktası k ılın m ası gerek tiğ in i

düşünür. “C um huriyet, D em ok rasi v e A tatürk’te ifad esin i bu lan M illi K ültür’ün

dok u n u lm az o ld u ğu an ayasam ız k ısa o lm alı, “ sosy a l d ev le t tabiri katiyen

bu lu n m am alıd ır .” D e v le t in vasıflar ı arasında A tatürk’te ifa d esin i bu lan M illiy e tç ilik

kanun m etn in d e yer a lm alıd ır .” şek lin d e öneriler sunm aktadır. Y a p ılacak anayasa iç in

“Ferdî hak v e hürriyetler ile ferd î m enfaatler p utlaştırılm am alı, m ille t v e d ev le t

m enfaatlerin i aşm asın a m ahal v er ilm em elid ir .” B u n u n yanı sıra k u vvetler ayrılığ ı

ilk es in e son ver ilerek “k u vvetler b ir liğ in e v e k u vvetler in iş b ir liğ in e dayanan bir d ev le t

380 11.19.22.23.24. 25. 27.28.29. 30.38.Şura http://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

381 29.30.32.33.34.35.36.37. Şura http://aydinlarocagi.org/category/sura/

153

sistem i esa s” alınarak “İcra k u vvetlen d ir ilm elid ir .” ta v siy es in d e bulunulm uştur.

D a n ışta y ’ın hüküm et, anayasa m ah k em esin in de m e c lis yerin e g e ç m e y e c e ğ i, sen atosu z

tek v e gü çlü bir m e c lis in v e hüküm etin k u vveti yargı i le sın ırlandırılm am ası

ta v siy es in d e bulunm aktadırlar. İdari tasarruflar hüküm etin v e m ec lis in k esin iradesinde

o lm alıd ır. C um hurbaşkanı tarafsız o lm alı v e 7 y ıllığ ın a tek bir d efa % 51 oy çok lu ğu

382aranarak m ille t tarafından seçilm elid ir .

O cak, d ev letin d ili Türkçedir, ib aresin in v e Türk K ültürünün korunm asın ın ,

geliştir ilm esin in , y a y ılm a sın ın esa s gö rev o ld u ğu hükm ünün anayasada b e lir tilm esin in

şart o ld u ğu n u vurgulam aktadır. “M ille tin d in î ih tiyaçların ı karşılam ak d ev letin

v a z ife ler i arasında o lm alıd ır .” D ah a ön celer i yaşanan siyasi b elirs iz lik ler in ön len m esi

a m acıy la seç im sistem in in ik i partiye ağ ırlık taşıyacak bir şek ild e d ü zen len m esi,

m ec lis in 3 0 0 v ek ild en o lu şm ası, partisinden istifa ed en vek ilin , v ek illik ten de istifa

etm iş say ılm ası, v ek iller in başka iş yapam am ası, 30 y a şın altında bu lunm am ak v e hapis

ceza sı a lm am ış o lm ak şartlarının getir ilm esin i ta v siy e etm iştir. B u önerilerin b ü yük bir

k ısm ı gü n ü m ü zd e yap ılm ak ta o lan an ayasa ça lışm alarında k om isyon lard a görü şü len

konular içindedir. 383

A yd ın lar O cağ ı, bugün tartışılan k im lik v e vatan d aşlık tartışm alarına 1982

anayasa tek lifin d e vatandaşın v e Türk’ün tan ım ın ı şö y le yapar:

“T ürkiye C u m huriyetin in vatandaşlarına “Türk” denilir. Türk babanın ço cu ğ u T ürk’tür. Y abancı babadan, Türk anadan olan ço cu ğ u n va tan d aşlığ ı kanunla düzenlen ir. Türk ananın e v lilik dışı doğan ço cu ğ u Türk’tür. V atandaşlık , kanunun gösterd iğ i şartlarla kazan ılır v e ancak kanunda b e lirtilen hallerde kaybedilir . H iç bir Türk, vatana b a ğ lılık la b ağd aşm ayan bir harekette b u lu n m ad ık ça v e y a s iy a sî

384seb ep lerle , vatandaşlık tan çıkarılam az.”

Y en i an ayasa ça lışm aları v e y a tartışm alarına A yd ın lar O c a ğ ı’nın, yen i anayasa

iç in G en el B aşk an Prof. Dr. M u stafa E. E rkal’ın b aşk an lığ ın d a 76 siv il top lum

382 Süleyman Yalçın - Salih Tuğ, TC Anayasası İçin Teklif Gerekçeler ve Maddeler, Ünal Matbaası, İstanbul 1982, ss.9,10.

383 age, ss.12-29.

384 age, s.36.154

kuruluşunun k a tılım ıy la o luşturulan Türk D a y a n ışm a K o n sey i yen i A n ay a sa taslağ ın ın

hazırlanm ası iç in ça lışm alar yapm ışlardır. B u yap ılan ça lışm a k itap çık şek lin d e

dağıtılm ıştır. A y rıca 37. Şurada ayrıntıları i le e le a lınm ıştır. A yd ın lar O cağı B aşkan ı

M u stafa Erkal ö n sö z ü y le yay ım lan an Aydınlar Ocağı Genel Merkezinin “Yeni

Anayasa” Teklifleriyle İlgili Görüşleri is im li broşürde; 2 0 1 3 y ılın d a taslağ ın ın

hazırlandığı yen i an ayasam ızın oluşturu lm asında tem el prob lem in “%5 ile %8 arasında

d eğ işen etn ik taassup sahibi bir grubun v e y a çevren in terör b a sk ıs ıy la istek lerin i

top lum a kabul ettirm esi” o ld u ğu söy len m ek ted ir . M illi d ev le t v e üniter yap ım ızd an

u zak la ştığ ım ızd a O rtadoğu v e İslam â lem in d e k azan acağ ım ız im kânlar te lk in ed ilm ek te

v e b iz e b iç ilen “Y en i O sm anlı ağ a b ey liğ i ço k d eğ iş ik tuzaklarla doludur.” u yarısın ın

ardından yen i anayasa yaparken dikkat ed ilm esi gerek en ön kuralların ço k ön em li

o lduğunu belirtir. Y ap ılacak an ayasaya iç in O cak;

“A n ay a sa o la b ild iğ in ce gerek siz ayrıntılardan uzak , açık v e net hüküm ler içerm elid ir . T erim v e kavram bütün lüğü sağlanm alıd ır. Y asalarda b u lunm ası gerek en m adde v e esaslar A n ayasad a yer alm ayabilir. Partiler arası u z laşm a k o m isy o n u baskılardan uzak iş le t ileb ilm e li v e iş a c e le y e getir ilm em elid ir . B a zı A n ayasa d eğ işik lik ler in in yan ı sıra, yasalarda da d eğ işik lik ler yap ılm alıd ır. B u n lar o lm ad ığ ı sürece A n a y a sa d eğ işik lik ler i tem e ls iz v e havada kalab ilir .385

Y ap ılacak yen i anayasada vatan d aşlık tan ım ın ın 1982 A n ayasasın ın 66 .

386M a d d esin d e386 o ld u ğu g ib i m u h afaza ed ilm esi gerek tiğ in i vurgulanm aktadırlar.

Y in e “T ü rk iyelilik ” kavram ı iç in “aynı coğra fyay ı, m ekânı p ay laşm an ın ö tesin d e

bir kültürel k im lik o la m a z .” den ilm ekted ir. Türk k e lim esin d en v a z g e ç ilm e y ec e ğ in i

“Türk sıfatı v e k im liğ i, n e 1 9 2 3 ’te C um huriyetle , n e de 1982 A n a y a sa sıy la ortaya

ç ık m ış bir m illi k im lik değild ir. G en el bir ifa d ey le Türk, sa d ece T ürkçe konuşan

d eğ il, Türk kültürünü yaşayan v e paylaşand ır.” D en ilerek son zam anlarda

385 Mustafa Erkal, Aydınlar Ocağı Genel Merkezinin “Yeni Anayasa” Teklifleriyle İlgili Görüşleri http://avdinlarocagi.org/categorv/vavinlar/

386 MADDE 66 .- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türktür. Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir. Hiçbir Türk, vatana bağlılıkla bağdaşmayan bir eylemde bulunmadıkça vatandaşlıktan çıkarılamaz. Vatandaşlıktan çıkarma ile ilgili karar ve işlemlere karşı yargı yolu kapatılamaz. http://www.anayasa.gen.tr/1982ay.htm

155

“A n ayasa l V atan d aşlık ” , “Ç ok kültürlü lük” , “T ü rk iyelilik ” kavram larının m illi

387d ev letin n ite lik ler in in k ök ten d eğ iştir ilm esi çabası olarak görm ektedirler. 387

Y in e aynı taslak m etin d e din eğ itim in in zorun lu o lm ası gerek tiğ i üzerin d e

durulurken, T ü rk çe’den başka bir d ild e eğ itim i ancak çe lişk i olarak

görm ektedirler. B u konuda asla ta v iz v er ilm em esi gerek tiğ i düşüncesind ed irler.

K u vvetler ayrılığ ı ilk es in in korunm ası, yargın ın tara fsız lığ ın ın g ü v en ce altına

alınm ası, D iy a n et İşleri B a şk a n lığ ın ın v esa y etten kurtarılm ası tavsiy e ler in in

ya p ıld ığ ı broşür M illi v a r lığ ım ız ın tartışm aya açılm am ası uyarısı ile388tam am lanm aktadır. 388

Şura’larda anayasa kon u su ile ilg ili ta v s iy e kararlarından bazılarında;

k u vvetler ayrılığ ın ın korunm ası, atanm ışların seç ilm iş ler in b e lir led iğ i p o litik a v e

kararları u ygu lam aları gerek tiğ i üzerin d e durulm uştur. M ev cu t anayasada yer alan

tem el d eğerler im iz y a n lış yorum lanarak m ille tim iz in c itilm em elid ir . A nayasan ın

g iriş v e tem el m addeleri i le oynanm am alıd ır. T ürklük sad ece T ürkiye iç in d e d eğ il,

tüm dünyada m ille tim iz e ait b ir değerdir. “D e v le t in y en id en yap ılan d ırılm asın d a

“H ukuk D e v le t in i” tam m an asıy la te s is etm ek v e M illi iradeyi hâkim k ılm ak esas

olm alıd ır .” A n ayasa d eğ iş ik lik ler i m illi çıkarlarım ız g ö ze tile rek ih tiyaçlara göre

d ü zen len m eli, d em ok ratik leşm e adı altında etn ik ih an et h ed eflen m em elid ir .

“A nayasada, e ş itlik prensib inden v a z g e ç ile m ez , h iç k im sey e im tiy a z tan ınam az,

389m illi e g e m e n liğ e ortak aranam az.” şek lin d e ta v siy e lerd e bulunulm uştur.

4.2.6. Basın - Yayın İle İlgili Görüşleri

A yd ın lar O cağ ı, Türk İslam S en tezi fikrin in yay ın organı say ılan Türk E d eb iyatı

D erg isi i le görüşlerin i kam u oyu n a duyurm uştur. Türk İslam S en tezi fikri çerçev esin d e

y a y ın hayatına devam ed en Türk E d eb iyatı D erg is i, 15 O cak 1972 tarih inde ilk say ısın ı

çıkarm ış halen y a y ın hayatında o lan bir dergidir. A ra ara m ali sıkıntılardan dolayı

387 Mustafa Erkal, Aydınlar Ocağı Genel Merkezinin “Yeni Anayasa” Teklifleriyle İlgili Görüşleri http://avdinlarocasi.ors/catesorv/vavinlar/

388 Mustafa Erkal, Aydınlar Ocağı Genel Merkezinin “Yeni Anayasa” Teklifleriyle İlgili Görüşleri http://avdinlarocasi.ors/catesorv/vavinlar/

389 11.13.15.29.30.31.32.33.36.37. Şura http://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/156

yayınına ara vermiş olsa da “milliyetçi görüşün edebi alanındaki en kuvvetli”

temsilcisidir. 1970 ve 1980’lerde Ahmet Kabaklı ve Mehmet Kaplan’ın önderliğinde

yayın yapmış olan dergide 1990’lardan sonra Beşir Ayvazoğlu ve Ahmet Turan Alkan

öne çıkmıştır. Türk İslam Sentezi fikrinin siyasi ve toplumsal inşasına katkıda bulunan

dergi, misyonunu Türk milletini geçmişini ve bugününü birleştirmek olarak tanımlar. 390

Türk Edebiyatı Dergisi’nin yayın organı olmasının yanında üyelerinin

akademisyen olmasından dolayı bir yayınevine ihtiyaç duyuldu. 40 civarında

akademisyen ve üyenin ortaklığında1971 yılında Boğaziçi Yayınevi kuruldu. Bu

yayınevinde basılan kitapların dağıtımı en önemli sıkıntılardan birisi idi. Mevcut

dağıtım şirketlerinin büyük bir kısmı ya sol görüşlü insanların elinde olduğundan ya da

magazin mantığıyla hareket ettiğinden dağıtımı gerçekleştirmek istemiyorlardı. Bu

yüzden önce bir minibüsle yapılan dağıtımlar daha sonraları ANDA dağıtım şirketi ile

gerçekleştirilmeye çalışıldı, daha sonra kendi dağıtım şirketini EKAŞ adıyla kurarak

dağıtım işine çare arandı. Boğaziçi Yayınevi, kitap basımının yanında kendi adıyla

kurduğu Boğaziçi Dergisi ile de Türk İslam Sentezi fikrinin basım ve yayın organları391olmuştur.

Aydınlar Ocağı, basın yayın organlarının milli birlik ve beraberliğimizi ve

bütünlüğümüzü koruma yolunda en önemli araç olduğunu bu yüzden başta radyo ve

televizyon olmak üzere tüm basın yayın, kitle haberleşme araçlarının, sosyal ağların

yapım ve yönetim işlerinde kültürlü, şuurlu ve sorumlu vicdan sahibi elemanların görev

alması ve yetiştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Basın adı altında çalışan tüm

görevlilerin sorumluluğunun; Türk milletini ve devletini zayıflatmaya ve yok etmeye

yönelik her türlü bozguncu hareketlere karşı devletin yanında açık tavır alması ve

390 Yıldız Akpolat, Milliyetçi - Muhafazakar Bir Dergi Olarak Türk Edebiyatı Dergisi, Modern Türkiyede Siyasi Düşünce, Dönemler ve Zihniyetler, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, ss.710,711.

391 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c2, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.387,390.

157

toplumda birlik ve dayanışma yönünde faaliyet ve yayın yapması olduğunu392belirtmektedirler.

Ocağın görüşünde, televizyon yayınları ve sinemanın kültür hayatımız

üzerindeki etkisi düşündüğümüzden daha fazladır. Bunun farkına varmak günümüz

kültür mücadeleleri için önemlidir. Türkiye’de sinema ve yayıncılık birkaç bilinçli kişi

haricinde karın tokluğuna çalışan kişilerin para kazanmak için yaptıkları sinemacılıktan

öteye geçmemiştir. Dünyada kültür ihracının yapıldığı en önemli aracın sinema ve

televizyon olduğunu kabul ettiğimizde ülkemizin kültür meselesi için yerli ve milli bir

sinema ve televizyona bunun yanı sıra yayınların değerlerimizde uygunluğunu

inceleyecek yetişmiş kişilerden oluşan kuruma ihtiyaç olduğu gerçeğine dikkat

çekmektedirler. 393

Aydınlar Ocağı’na göre, Türkiye’de basının tek bir görevi olmalıdır o da tarafsız

bir biçimde haberleri aktarmak ve enforme etmekten ibarettir. Basından beklenen bu

olmalıdır. Sağlığa zararlı besin üreteni afişe etmesinden tutun da skandallara kadar olan

tüm haberleri derler ve toplar ve yayına vermesine kadar kendinden beklenen ne ise o

haberi en güzel şekliyle kamuoyuna yansıtmaktır. Ocak, basın hürriyetini, doğruyu

yazabilme hürriyeti olarak görür, hür ve bağımlı basın arasındaki ayırımı da bu

özgürlüğün varlığı veya yokluğuna göre nitelendirir. Ocağa göre basın, milletin bekası

davasında çok önemli bir yer tutar. 394 Aydınlar Ocağı, demokrasilerin vazgeçilmez bir

unsuru olarak gördüğü basının milli menfaatlere, kamu ahlakına zarar veren yayınlar

yapmamasını istemektedir. Hali hazırda medyada istikrarı bozan bir terör havasının

olduğunu belirten ocak, yayın organlarının tiraj kaygısı ile milli kimliğimizden

uzaklaşmalarını ve reklam politikalarını eleştirerek RTÜK yasasının bu tür konuları da

kapsamasını istemektedir. Aile yapısını sarsan, tembelliği, kolay para kazanmayı teşvik

392 Süleyman Arslan, Milli Kültürümüz İçindeki Kamuoyu Açısından Yazılı ve Sözlü Basının Temel Hedefleri, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.44.

393 Ahmet Güner, Milli Sinema Anlayışımız Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.85-88.

394 S. Halit Kakınç, Yazılı Basın Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.95-97.

158

eden, toplumun eğlence anlayışını ters yüz eden, şiddet ögelerini ön plana çıkaran her395türlü basın ve yayının engellenmesini istemektedir.395

4.3. AYDINLAR OCAĞI’NA YAPILAN ELEŞTİRİLER

Aydınlar Ocağının 1970’te kurulmasından 1. Milliyetçi Cephe Hükümetleri

kurulduğu 1975 yılı arasının kuruluş döneminin tamamlandığı düşünülürse etki

döneminin 1990 yıllara değin süren yaklaşık 15 yıl olduğu ortaya çıkmaktadır ki bu

zaman ülke tarihinde uzun bir dönem sayılır. Bu dönem içerisinde ocak üzerinde çeşitli

baskılar oluşturulmaya çalışıldığını anlatan Metin Eriş, Marksistlerin, sol devrimcilerin,

sağ partilerin ve aşırı sağın “boy hedefi” olduklarını vurgulamaktadır. Bütün bu

baskılara rağmen fikir üreten bir düşünce topluluğu görevi gören Ocak “kendi

doğrularını” belirleyip siyasetin uygulama alanı olan partilerden bu süre içinde uzak

kalmayı başarmıştır. Böyle olunca da “yönlendirici baskı unsuru” olmayı başarmıştır.

Metin Eriş kendisinin yönetimde bulunduğu süreler içinde Ocağı ele geçirmek için

defalarca girişim yapıldığını ancak yönetimin Türk milliyetçiliğini siyasete ve etnik bir

aidiyete kullandırmamaya çalıştıklarını anlatır. Özellikle MSP ve MHP ve MÇP’den

sürekli partilerinin tesir alanına girmeleri ve bu siyasi partilerin fikir kuruluşu olmaları

yönünde girişimlerle sürekli karşılaşmışlardır. Bunun yanı sıra sol kesimlerin aşağıda

sıralanmış eleştirilerine de muhatap oluyorlardı. 396

4.3.1.Türk İslam Batı Sentezi Eleştirisi

1980’lerden sonra Türk İslam Batı Sentezi oluşturulmaya çalışılmıştır, bu

sentezle ılımlı İslam projesi oluşturulacak ve ülke batının güdümüne sokulacak397eleştirisine Ocak Başkanlarında Süleyman Yalçın’ın Milliyetçiler IV. Büyük İlmi

Kurultayında yaptığı konuşması cevap niteliğindedir. Yalçın bu konuşmasında

medeniyetlerin ve kültürlerin birbirleri ile ilişki içerisinde olmak, birbirinden alışveriş

yapmak, etkilenmek durumunda olduğunu vurgular. Bu etkileşimde ve alışverişte

395 13.16. 17. 21.26.30. Şura

396 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.302- 304.

397 Tanıl Bora- Kemal Can, Devlet Ocak D e ^ a h , İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s.168.

159

yap ılan yan lışlık ların y ü zü n d en Türk M ille ti özü n d en k op m a nok tasın a g e ld iğ in i

sö y ley erek k end ilerin i e leştiren lerin hangi kültür dairesi iç in d e oldukların ı v e hangi

m ed en iy etin savunucuları o lduklarına dair öze leştir i yapm aların ı ister. “M ü slü m an

Türkün m irasına sahip olm ayanlar, hatta bundan kaçan, reddeden v e nefret ed en ler

b iz im T ürk-İslam S en tez im izd en n e an layabilirler?” sorusunu soran Y a lç ın , eleştiri

sah ip lerin i, M ü slü m an Türk’e taham m ül ed em ed ik ler i, her fırsatta la ik lik v e A tatürk’ün

arkasına sığ ınm aları i le eleştirm ekted ir. M illi kültürüm üzün özünü öğren m en in la ik liğ e

v e inkılâplara aykırı g ib i gö ster ilm esin in kötü n iyetli b ir d ü şü n ce o lduğunu söyler. B ir

M ü slü m a n ’ın dini vec ib e ler in i öğren m esin in v e yerin e g etirm esin in la ik liğ e aykırı

o lm ad ığ ın ı savunm aktadır. B u eleştir i sah ip lerin in kend ileri karşısında “B atı O ca ğ ı”

398kurm a teşeb b ü sler in i ise k o m ik bulm aktadır. 398

O dalar v e B orsalar B ir liğ i B aşk an ı A li C o şk u n ’un icraatlarını b eğ en m ey erek

bayrak açan İzm ir T icaret O dası başkanı D ündar Soyer: “T ü rk iy e’y i D o ğ u ’nun

karanlıklarına götürm ek is tey en Türk İslam S en tezi yanlılarına karşı Batı ocağ ın ı

kuracağım ” der. Soyer, O dalar b ir liğ in in A yd ın lar O c a ğ ı’n ın bir şu b esi h a lin e g e ld iğ in i

v e bunların la ik lik ilk es in e karşı oldukların ı sö y le m iş buna d elil o larak is e B ir liğ in 4

M a y ıs 1987 tarihli y a y ın organındaki yazıların tam am ın ın esk i v e şim dik i A ydın lar

O cağı y ö n etic iler in in yazıları i le dolu olduğudur. A yd ın lar O c a ğ ı’na karşı “B a tı’nın

a y d ın lığ ın a v e m ed en iy etin e götüren bir B atılılar D ern eğ i y a da B a tılı O ca ğ ı”

kuracaklarını söy lem iştir . K uracakları bu cep h ed e la ik liğ i savunacak her k esim d en

insanların o lm asın ı istem iştir .399

4.3.2. Kemalizm’in Alt İdeolojisi Olduğu Eleştirisi

Türk İslam S e n te z i’e yap ılan d eğ iş ik e leştir ilerd en birisi de T ü rk iye’de eg em en

K em a lizm id eo lo jis in in bu n alım ın a g irm esi, askeri rejim in m ü d ah alesi v e oluşturan

la ik lik an lay ışın ın d in le su landırılm asıdır. B u n a g erek çe olarak 1 9 8 2 A n ayasasın a

dayanarak ilk v e orta ö ğretim e din kültürü v e ahlak b ilg is i dersin i k on m ası v e zorunlu

398 Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.198.

399 Milliyet Gazetesi, Batı Ocağı Kuruluyor, 02.06.1987

160

hale getir ilm esi gösterilm ekted ir . B u e le ştir iy e göre Türk İslam S en tezi, K e m a liz m ’in

id eo lo jik alt sistem id ir. B u iddialara göre T ürkçülük İs la m ileştir ilecek y a da İslam

T ürkleştir ilecek , 12 E y lü l hareketi m eşrulaştırılacaktır. A y n ı zam anda so l hareket ise

siyasa l alandan dışlanacaktır. B u sürecin b aşın d a da D iy a n et İşleri B a şk a n lığ ı vardır.

D iy a n e t İşleri B a şk a n lığ ı bu süreci ise İm am H atip O kullarında y e tişen sayıları v e

p otan siyeller i sürekli artan Sünni H an efi din adam ları i le y a yacak v e d ev le tin din ile

top lu m a n ü fu z etm esin i sağ layacak tır .400 Z orunlu din dersleri kon u lm ası i le ilg ili eleştiri

konusun u eğ itim b a şlığ ı altında in c e le d iğ im iz iç in buraya alınm am ıştır.

12 E y lü l hareketin in m eşru laştır ılm ası çabalarına katkı sağ lam ak la e leştir ilen

Türk İslam S en tezi fikri, darbecilerin İslam ile K e m a liz m ’i yan yan a g e tireb ilecek bir

yoru m a ilham v erm iş o lab ilir m i sorusu önem lid ir. D arb eciler bu y en i K em a lizm

yorum unda, ü lk en in iç in e g ird iğ i k aos ortam ının sorum lusu olarak so lu görm ekte, sol

dü şü n cen in d irencin in k ırılm ası iç in A tatürk’ün İslam ile ilg ili sözleri ön p lana

çıkarm aya çalışm aktadır. O cak ç izg is in d e bu yorum a katkı sağ lam a n iyeti i le farklı bir

ilm i ça lışm a o lm asa b ile kuruluşundan beri oluşturduğu ç izg i ile darbecilerin

oluşturm aya ça lıştık ları yorum yer yer para le llik gösterm ektedir. B ö y le o lu n ca da

O cağın ü lk e yö n etim in d ek i etk isi darbeden sonra artm aya başlayacaktır. B u etk ilem en in

planlı bir ittifak ya da darbecilerin Türk İslam S en tezin i darbenin id eo lo jis i h a lin e

getirm eleri şek lin d e an laşılm ası d ön em in d ev le t politikaların ın v e o ca ğ ın fik irlerin in

birbirine b en zem esin d en kaynaklanm aktadır. N itek im 28 Şubat 1 9 9 7 ’de yap ılan darbe

sonrası K em a lizm fikrin in devam etm esin e karşın Türk İslam S en tezi fikri ta sfiy e

ed ilm iştir. B ir b aşk a ifa d e ile “ sağ K em a lizm ” y erin e sek ü ler bir K em a lizm anlayışı

hâkim k ılın m aya başlam ıştır. 401

M etin Eriş, b ir m ülakatında k en d isin e sorulan bir soru ü zerin e verd iğ i cevapta;

T ürkiye C um huriyeti kurulduğunda d ev le tin id eo lo ji arayışlarına “C H P ’nin 1931 tarihli

K urultayı i le ortaya atılan Türk Tarih T ezi K em a list dü şü n ce yap ısın a , ırkî bir tem e l”

o lm asın ın düşünü ldüğünü söy lem iştir . Y in e bu tezin , 1. Türk Tarih K on gresin d e

400 Pınar Kaya Özçelik, 12 E y lü lü Anlamak, Ankara Üniversitesi SBF Dergisi Cilt 66, Sayı1, 2011, ss.85-88.; Tanıl Bora- Kemal Can, Devlet Ocak Dergah, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s174.

401 Fatma Yurttaş Özcan, Bir Aydın Hareketi Olarak Aydınlar Ocağı ve Türk Siyasetine Etkileri, (Doktora Tezi), Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sakarya 2011 ss. 120,121

161

b ilim se l bir z em in e oturtulm ak isten d iğ in i, ırk v e kan b ağı tem elin d e oluşturulm ak

is ten ilen m ille t kavram ının II. D ü n y a S avaşı ö n ces in d e v e sırasında N a z i A lm a n y a ’sın ın

başarılı ilk saldırıları d ö n em in d e iltifa t gördüğünü anlatm ıştır. “Türklük, Türk ırkının

ü stü n lü ğü n e in an m ış k im se” tan ım ından daha ileri g id erek “B rak isefa l y ü z şek lin e sahip

o lan Türk ırkı d ışın d a kalanların v e Türk kanı taşım ayan ların Türk m ille tin in

tefekküründe, hayatında v e id aresin d e yer a lm am ası” şek lin e büründüğünü buna y a n lış

la ik lik u ygu lam aların ın d ine bask ı şek lin e d ö n ü şm esin in am acın ın yen i bir u lu s in şa

etm e süreci o ld u ğu n u anlatm ıştır. A n cak “tek tanrılı d in lerin ilâh î n ite liğ i, insanların

A d em v e H a v v a ’dan türedikleri görüşünü ilim d ışı bir y o b a z lık ” olarak n itelen d irm en in

v e “İslâm k ard eşliğ i d ü şü n cesin in de h ain lik o ld u ğu ” id d ia etm en in Türk M illiy e tç iliğ i

o lm ad ığ ın ı düşünd üğünü söy lem iştir . K e m a liz m ’in ise “ırkî bir m o tif uyarlam ası

arayışında o ld u ğu n u ” vurgulam aktadır. 2 8 Şubat sonrası O cağ ın ü lk e y ö n etim in d ek i

etk isin in k ır ılm asın ın v e bir d ü şü n ce kuruluşu olarak s iv il top lu m kuruluşu

çalışm alarına d evam etm esi buna bağlanabilir . 402

4.3.3. Laiklik Eleştirisi

Türk İslam S en tezi iç in bir d iğer eleştir i ise , İslam d in in in asla la ik liğ i kabul

e d e m e y e c eğ i v e b ilim e karşı o lm asın d an d olayı e ld e ed ilen kazanım ların

k ayb ed ileceğ id ir . H atta Türk İslam S en tezin in A B D ’nin M ü slü m an top lum lara “Y eşil

K u şak ” oluşturarak sızm ak v e onları daha fazla söm ürm ek iç in k u llan d ığ ı bir m aşa

olduğudu r.403

S ü leym an Y a lç ın ’a Türk İslam Sen tezi, A tatürkçülük v e la ik lik ile ilg ili sorulan

bir soruya verd iğ i cevap bu e leştir iy e yan ıt o lacak n ite lik te d eğerlen d irm elerd e

bulunuyor:

“ Sağa b ak ıyorsu n u z tutunacak bir dal a r ıy o rsu n u z ... K em alizm , ev et am a K em a lizm bir id eo lo ji d eğ il. B ir özen ti. B an a sorarsanız

402 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c2, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011,s.728; http://metineris.wordpress.com/duvurular/islamivet-ve-turkculuk/

403 Vecihi Timuroğlu, Bilimin Bağımsızlığı ve Türk İslam Sentezi Üzerine, Abece Eğitim ve Ekin Dergisi , Mayıs sayı 38 ss.8-14,Temmuz Sayı 40 ss.3-6,Ağustos 1989sayı 41 ss.3-6.; Tanıl Bora- Kemal Can, Devlet Ocak D e ^a h , İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s.148.

162

K e m a liz m ’in ik i esası var. K a y ıts ız şartsız idarenin halk ın e lin d e o lm ası, yani dem okrasi v e ü lk en in m uasır m ed en iy et se v iy e s in e ulaşm asıd ır. B aşörtü sü ym ü ş, şap k aym ış bunlar g e lip g e ç ic i şeylerdir.O bakım dan T ü rk iye’n in bu g e lişm e s in e en gel o lacak her şey bertaraf ed ilm elid ir . 1200 sen e y a şa m ış bir tarih im iz var. İslam Türk sen tezi de o çerçeved ed ir. B e n is e buna k ısa ca T ürkçe kon u şan M ü slü m an diyorum . İs la m ’ın g erçeğ in i ortaya k oyacak olursak, İran’dan g e le n H u m eyn i zem in in d ek i T ü rk iye’y i teh d it ed en Ş ia m ezh eb in in teh lik esin d en kurtulursunuz. L aik bir m em lek ette la ik bir d ev let nizam ın d a M ü slü m an insan isted iğ i g ib i ibadetin i yapab ilm elid ir . İnanm ayan insan da isted iğ i g ib i yaşayab ilm elid ir . T ürkiye, A li C o şk u n ’un K uran ok u tm asıy la uğraşm am alıd ır. B u g ü n d ış ticaret açığ ın ı nasıl kapatacaktır? İflas h a lin e g e lm iş ü n iversitesin i nasıl kalkındırır? T ü rk iye’n in bir num aralı m e se le s i bu ek sik lik nedir? N a sıl el e le vererek bunlar tam am lanır? Ü n iv ersite ler in ilm i se v iy e s i çok aşağı düştü. H an gi ün iversite ler i kurtarabiliriz? D ertleri bu o lm asıicab ed er.”404

Sözleri i le la ik liğ in dini yaşan tıy ı sın ırlayan d eğ il sınırlam aları kaldıran bir an layış

olm ası gerektiğ i düşüncesind ed irler. Ü lk en in prob lem lerin in çözü m ü n ü n la ik liğ in

uygu lan m asın d an ö n ce lik li o ld u ğu v e inananın , inanm ayanın b irlik te y a şa yacağ ı bir

sosya l yap ın ın o luşturu lm asında ittifak sağ lan m asın ı istem ek ted ir ler.

4.3.4. Opus Dei ve Sağın Mason Locası Eleştirisi

Ü y e sayıların ın az o lm ası v e k o la y k o la y ü y e kabul etm ey işler i ancak faşizm

hattı üzerin d e yer alan ü st d ü zey seçk in , an tik om ü n ist m isyon ları b e lir ley ic i bir o lu şu m

olm ası “T ü rk iye’nin O pus D e i” si o lm asın d an d ır” 405 E leştir is in e S ü leym an Y a lç ın ’ın

M illiy e tç iler IV . B ü y ü k İlm i K urultayında yap tığ ı konuşm adan bir paragraf cevap

olab ilecektir.

“A yd ın lar O cağı ilm i kültürel bir dernektir. Türkün k en d in e has hayat tarzına, m illi kültürüne yani ö z varlığ ın a , oradan d ev leti ile vatan ına uzanan tecavü zler i ilm i v e fikri se v iy e d e karşılam ak v e b ö y le c e m illi kültür m irasın ı korum ak, yaym ak g a y e s iy le kurulm uştur. Bunun iç in Türk o lm a v e Türk k alab ilm en in şartlarını Türkün hayat dam arlarını bu lup gösterm e, onun en ön d e g e le n v a z ifesid ir . B ö y le c e

404 Milliyet Gazetesi, Aydınlar Ocağı Başkanıyla..., 03.06.1987

405 Tanıl Bora- Kemal Can, Devlet Ocak Dergah, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, s.159; http://www.orkun.com.tr/asp/Qrkun.asp?Tip=G%FCncel%20Yaz%FD&Guncel Nu=LHBQGALVEEO* F-C/B,OQ*YNYP,WVJDWIFTB8EA.JS/EOAA/WATDU!

163

bu m ille tin b ek a davasına h izm et etm ek ü zere seçk in ilim v e fik ir adam ları tarafından kurulan A yd ın lar O cağı faa liyetler in i senelerd ir ek silm ey en bir s e v iy e v e tem p od a sürdürm ektedir. S iyasetin , gün lük p olitik an ın d ışın d a m en faatin v e u fak hesapların ö tesin d e, ih lâsla h izm etin örnek top lu lu ğu o lm an ın iftiharı i le m illi kültürünün g ü ç len m esi peşindedir. H alk ına, onun asırlar ö tesin d en taşıd ığ ı m an evi değerler zü m resin e in an d ığ ı v e b ağ lan d ığ ı iç in de m illi iradenin iz in d e, d ev letin i em rindedir.”406

Y ukarıdaki e leştiri hakkında M etin Eriş, b ir toplantı h a lin d eyk en O cak

m erk ezin e g e le n v e aşağıdan yukarıya çık m ayan M eh m et E röz H o ca ile ilg ili anlattığı

hatırasında bu eleştir in in bir şaka son u cu ortaya ç ık tığ ın ı söy lem ek ted ir . M eh m et E röz

H ocan ın kuruculardan o lm asın ı ço k arzu ettik leri halde bir türlü n asip o lm ad ığ ın ı

sö y led ik ten sonra Ç ata lçeşm e Sokaktaki m erk eze g e le n ancak rahatsızlığ ından d olayı

yukarıya çık am ayan M eh m et E röz h o ca ısrarlar sonucunda v ereceğ i la tife li cevap:

“A yd ın lar O cağ ı m ason lar g ib i sınırlı ü y e sa y ıs ıy la hareket ed en bir teşk ila t v ey a

kulüptür!” , yukarıya çık(a)m ayacaktır. Y ukarıdak ilere “M illiy e tç i M ason lar!” olarak

yap tığ ı şaka y ıllar sonra u ç fik irli s iv il örgütlerce, A yd ın lar O cağı iç in kullan ılacaktır.

O cağın kurulm ası aşm asın d a “k end ilerin i ilm i açıdan “M illiy e tç ilik ” fikrine b ağlı

h issed en seçk in her ism e K urucu olarak aram ızda yer verm ek te h içb ir sak ın ca”

görü lm em iş aydın ların daha sonraları ü y e kayıtlarında seç ic i davranm aları da bu

eleştir in in ortaya ç ık m asın a seb ep o lm u ş olabilir. B u n u la alakalı o lm ak üzere, M etin

E riş, sağ v e m illiy e tç i g örü şe sahip aydın ların azlığ ın d an d o lay ı kurucular arasında

“üzü m ü n sapı v e çek ird eğ in i” ayırm adıkların ı belirtm ektedir. D ah a sonra

provok asyon lara karşı ü y e sa y ıs ın ın sınırlı tu tu lm ası v e O cağa ü y e resim li k im lik

kartları i le g ir ilm esi kararının alınm ası da bu eleştiri i le a lakalıd ır.407

4.3.5. Faşist Entelijansı Seçkinler Birliği Eleştirisi

A yd ın lar O cağ ı, 12 E y lü l sonrasında, fa ş is tlik v e “d ev letin id eo lo jik aygıtların ı

b iç im len d iren m erk ezlerd en birisi h a lin e g e ld i.” e leştir isin i yapan T anıl B ora v e K em al

406 Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.187.

407 Metin Eriş, Yelkovanın Ucundan Düşen Takvim Yaprakları c1, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 2011, ss.305-306.

164

Can, A yd ın lar O c a ğ ı’n ın “K em a list asker - s iv il bürokrasi i le u yu ştu ğu n u ” , m a so n ik bir

y a p ısın ın o lduğunu id d ia ederek; s iy a se t üstü o lm ak iç in g österd iğ i azam i gayreti

seçk in c ilik olarak alg ılam ıştır . B u n u ü y e sayıların ın az o lm ası ile d elillen d irm ey e

çalışm ışlard ır. O nlara göre bu kadar az say ıda ü y es i o lan bir dernek b ö y le s in e gü çlü

olm am alıd ır. 408

A y d ın la r O c a ğ ı ’n ın G ö rü şü T ü r k iy e ’n in B u g ü n k ü M e s e l e l e r i nde fa ş is tlik ile

ilg ili m illiy e tç iler in k a fa tasç ılık la suçlandıkları anlatırken b ö y le bir so y araştırm asının

o lduğunu ancak bunun resm i kanallardan A tatürk’ün em riy le ya p ıld ığ ın ı ancak bununda

ırk çılık d ü şü n cesi ile değ il Türk m ille tin e yap ılan h a k sız lığ a bir cevap v erm ek

m ak sad ıy la yap ıld ığ ıd ır . D ah a sonra m illiy e tç iler in b ö y le bir idd iası v e ça lışm asın ın

o lm ad ığ ın ı vu rgu layan O cak, n e A tatürk’ün kafatasçı n e de m illiy e tç iler in kafatasçı

o lduğunu kabul etm em ek ted ir .409

A yd ın lar O cağ ın a yap ılan eleştir ilere karşı O cak B aşk an ı S ü leym an Y a lç ın ,

M illiy e tç iler IV . B ü y ü k İlm i K urultayında cevap verm iştir. Y a lç ın , A yd ın lar O c a ğ ı’nın,

T ü rk iye’n in sorunlarına çare aram ada ak ad em ik ilg iler in in v e k aygıların ı o lm ad ığ ı

k onusun daki e le ştir iy e karşı verd iğ i cevapta; O cağ ın so y u t fik ir egzersiz ler i yapm ak

iç in kurulm adığın ı sö y le m iş , Türk ilim v e fik ir adam larının ö z d eğerlerine b ağ lı kalarak

Türk insanı v e d ev le tin in m ese le ler in e çözü m aram ak iç in y o la ç ık tığ ın ı söy lem iştir .

A yd ın lar O c a ğ ı’n ın sad ece akadem ik ça lışm alar yap an bir dernek o lm ad ığ ın ı, tesp itleri

v e fikirleri i le doğrunun yan ın d a o ld u ğu n u v e fik irlerinde H akk iç in Türk insanı v e Türk

d ev leti yararını g ö zettik ler in i belirtm iştir. B u n u n en b ü yü k örn eğin in ise 1987 y ılın d a

yap ılan M illiy e tç ile r IV . B ü y ü k İlm i K urultayı o ld u ğu v e orada görü şü len 8 b a şlık

altında 82 b ild irin in T ü rk iye’n in k arşılaşacağı sorunlara m illiy e tç i çözü m leri ih tiva

ettiğ in i v e 3 c iltlik eser h a lin d e Türk M ille tin e arm ağan ed ild iğ in i sö y lem iştir .410

408 Tanıl Bora, Kemal Can, Devlet Ocak D e^a h , İletişim Yayınları, İstanbul 2009, ss. 151,154.

409 Aydınlar Ocağı’nın Görüşü, Türkiye’nin Bugünkü Meseleleri, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1973, s.189.

410 Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.183,184.

165

Y a lç ın , A yd ın lar O c a ğ ı’n ın kuruluşundan b u gü n lere kadar in ce len d iğ in d e

yap ılan top lantı, sem iner, açık oturum , ilm i ça lışm a v e neşriyat is im lerin i b ile

sayam ayacağ ı kadar ço k o lduğunu hatırlatm ış 1979 y ılın d a A nkara D ed em a n O telde

yaptıkları “T ü rk iye’n in S osyo-K ü ltü rel v e E k o n o m ik M e se le le r i” is im li ilm i sem inerin

yankıların ın 2 4 O cak kararlarında v ü cu t bu ld u ğu n u söy lem iştir . B u top lan tın ın İktisat

i le ilg ili b ild ir isin i sunan k işi 2 4 O cak kararlarını sahibi Turgut Ö za l’dır v e bu fik ir

O ca k ’ta o lgu n laşm ıştır . B elir li zam anlarda d eğ iş ik siyasi parti m ensupları v e liderlerin in

o ca ğ a gelm eler i v e m em lek et m ese le ler i hakkında O cak iç in d e g e lişe n fik irlere

m üracaat etm eleri o ca ğ ın siyasi bir kuruluş h a lin e g e lm es i anlam ı taşım ıyordu.

Sü leym an Y a lç ın , b ö y le durum ların O cağ ın s iy a se te m üdahalesi v e y a s iyasi id eo lo ji

ürettiği yön ü n d ek i iddiaları m uhatap b ile kabul e tm ey eceğ in i sö y lem iş , o cağ ın

faa liyetler in i s iy a se t d eğ il “ sad ece m illiy e tç i ilim v e fik ir adam larının m em lek et

yararına, b ilg i, görgü v e d üşüncelerin i açık lam asın ın , bu m ille tin onlara verd iğ in in b ir

m an evi borcunu, zekâtın ı ö d em esi” şek lin d e d ü şü n ü lm esin in doğru o lacağ ın ı

belirtm iştir .411

4.3.6. Ordu İktidar İlişkisi ve Militarizm Eleştirisi

A yd ın lar O cağına; ordu iktidar b ü tü n leşm esin i savunduğu , askeri düzen taraftarı412o ld u ğu ile ilg ili e leştir iler asker y a n lısı olarak d eğerlen d ir ilm esin d en kaynaklanır.

B ö y le bir e leştir iye , sade bir vatandaş g ö zü ile bakm anın b ö y le bir e leştir iy i b o şa

çıkaracağın ı sö y le y e n Sü leym an Y a lç ın , Türk M ille tin in ordu m ille t o lduğunu , bu

v a sfım ız ın her d evird e b e lirg in ö z e lliğ im iz o ld u ğu söyler. İslam ön cesin d en gü n ü m ü ze

kadar süren m ü ca d e le ler im izd e v e K ız ıle lm a , N iz a m -ı Â lem davasında v e en son m illi

m ü ca d e lem izd e kadın, erkek, çocu k , y a şlı, g en ç ayrım ının o lm ad ığ ın ı her Türkün

g ö n lü n d e asker oca ğ ın ın se v g is i o ld u ğu n u söyler. Ş eh itlik v e g a z iliğ in en y ü ce

m ertebeler o lduğunu bu e leştir ileri yapanların kasıt taşıd ıkları v e bunların tüm ünün

iftira o ld u ğu n u belirtm ektedir. B u iftiraları kabul etm edik lerin i, k en d ilerin in söm ürge

aydını d eğ il Türk M illiy e tç is i aydınlar oldukların ı v e iç in d en g e ç tiğ im iz buhranlı

411 Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.184.

412 Tanıl Bora- Kemal Can, Devlet Ocak Dergah, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, ss.154-156.

166

d ön em d e tek ordum uz v e tek va tan ım ız o lduğunu bu kavram ların y ıpratılm am ası

gerek tiğ in i savunm aktadırlar.413

4.3.7. Demokrasi Konusundaki Eleştiriler

B u eleştir in in tem el dayanağı A yd ın lar O cağı iç in d em okrasin in bir am aç olarak

görü lm ed iğ i bir araç olarak d eğerlen d ir ild iğ i idd iasıd ır. B u çerçev ed e A yd ın lar

O cağ ın ın in san hakları karşıtı, ırkçı v e şo v en bir m illiy e tç i g örü şe ağ ırlık verd iğ i,

y o ğ u n lu k olarak aşırı sağcılardan olu ştu ğu , dini; m illi kültürün bir ö ğ es i olarak ifad e

ettiği ifa d e edilir. B u n ed en le de nihai am açları İslam D e v le ti olarak görü lm üştür.414

B u e leştir ilere, “A yd ın lar O cağı v e m ensup larına göre dem okrasi hakikaten fert

iç in de, d ev le t iç in de g a y e değ ild ir” cevab ı v er ilm ek te d em okrasin in ancak bir v a sıta

olduğu , Türk M ille tin in huzurlu v e m ü reffeh bir hayat sürm esi, in san ca yaşam ası,

d ev letin in daha gü ç lü v e zen g in o lm ası iç in sad ece bir v a sıta o la b ileceğ in i

savunulm aktadır. Türk m ille tin in tarihi b oyu n ca oluşturduğu d ev le t tecrü b esin in fert-

to p lu m -d ev le t d en gesin i sağlam akta yeterli o lacağ ı v e ön em li o lan ın d ev letin

b ö lü n m ez liğ i v e m ille tin refahı olduğudur. G ü n ü m ü zd e Türk M ille tin in idaresin in ancak

m ille t h â k im iyetin e dayanan cum huriyet y ö n etim i o lduğunu söy lem işlerd ir . B u n u n yanı

sıra İslam d ev leti kurm a iddiaları v e şo v en m illiy e tç i bir kuruluş olarak takdim ed ilm e

ç e lişm ek te değ il m idir? İddialara göre Ü m m et b irliğ in i h ed e flem ek v e ırkçı bir d ev le t

y a p ısın a sahip o lm ay ı is tem ek nasıl b ir araya getir ileb ilm ek ted ir .415

413 Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, ss.185,186.

414 Tanıl Bora- Kemal Can, Devlet Ocak Dergah, İletişim Yayınları, İstanbul 2009, ss.151 -169.

415 Süleyman Yalçın, Aydınlar Ocağı ve Türk İslam Sentezi, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Gençlik ve Meseleleri 21. Yüzyıla Doğru Türkiye c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988, s.185.

167

SONUÇ

İnsan varlığ ı gereğ i y a şad ığ ı yeri anlam landırm ak, a id iyetin i sebep v e n esep

ilişk is in i kurm ak istem ektedir. Y a şa d ığ ım ız coğrafya bu anlam da dünyanın en k ıym etli

b ö lge ler in d en , je o p o lit ik dil i le sö y le y e c e k olursak, dünyanın kalb ine/h in terland ın a en

yakınlardan birisidir. Ö y le k i bütün sem avi dinlerin v e b ü yü k m ed en iyetler in , dünyaya

y ö n veren im paratorlukların kurulduğu m ekanlar bu b ö lged ed ir . A n ad olu , ü ç k ıtanın

bir leşm e yeri, dünyadaki ön em li enerji üretim v e arz m erk ezlerin in k ilit noktası o lm ası

n ed en iy le , dünyanın ilg is in in üzerin d e o ld u ğu bir b ö lg e olm uştur.

Selçuk lu ların yurtlandırdıkları bu topraklar üzerin d e 1000 y ıld an fa z la zam andır

yaşam akta o lan Türk M ille ti, bu toprakları yurt h a lin e getirirken ço k sık ın tılı süreçler

geçirm iştir. O sm anlı C ihan D e v le tin in 1699 V iy a n a kuşatm asından sonraki yerinde

say ış sürecinde, B atılı ü lk e ler Ü m it B urnu ü zerin d en u zak d oğu ya u laşm ası, buraları

söm ürge h alin e getirm esi, Arap ü lk eler in e y ö n e lik yen i politikalar g e liş tirm esiy le

ö n em li g e lişm e ler sağ lam ıştır. O sm anlı so sy o p o litik b ağ lam d a y a şad ığ ı sorunlara

çözü m aram ak iç in b aşlattığ ı y en ile şm e/ıs la h a t/ta n z im çabasına girm iştir.

D ö n g ü se l tarih an lay ışı b ağ lam ın d a d ü şü n d ü ğü m ü zd e bu tanzim atlar O sm anlı

iç in çare o lam am ış tarihin sayfaların ın onurlu b ö lü m ü n d e en u zu n öm ürlü cihan

d ev letler in d en biri olarak yerin i alm ıştır. B u y ık ılış Türk d ev le t g e le n e ğ i açısın d an bir

son o lm am ış, T ürkiye C um huriyeti, y en i bir paradigm a ile kurulm uştur. D e v le t

g e len eğ in d ek i sü rek liliğ i en iy i izah ed en ise C um hurbaşkan lığ ı forsundaki ay y ıld ız

etrafında çerçev e len en on altı k ü çü k y ıld ızd ır , bunlar ön cek i dev letler i v e kültürel

sü rek liliğ i izah eder.

T ürkiye C um huriyeti kuruluşundan g ü n ü m ü ze d eğ in y a şad ığ ı süreçte kültür v e

k im lik konularında so sy o p o litik k üresel yapı gereğ i cihan d ev leti b ak iy esin i reddeden

bir tutum iç in d e o lm u ş v e T ürkçülük fikrini ö n ce lem iştir , am a bunun tek b aşın a yeterli

o lm ad ığ ın ı anlam ıştır. B u ek sik liğ i gören v e ifad e ed en m ü n ev v eler in b ir leştiğ i kültürel

m ekanlardan biri o lan A yd ın lar O c a ğ ı’nda İslam kavram ın d evred ışı b ırak ılam ayacağı

açık ça vurgulanm ıştır. Türk İslam S en tezi tasavvuru ile T ürk’ün İslam iç in d e var

o lduğunu v e M ü slü m an o lm ayan T ürk’ün, T ürklük kavram ıyla ifad e ed ile m e y e c eğ in i,

168

M üslü m an lık tan çıkan bir ço k Türk b oyu n u n bir süre sonra k im liğ in i kaybettiğ in i

söylem işlerd ir .

B u b ağlam d a A yd ın lar O c a ğ ı’n ın 1 9 6 0 ’lı y ıllarda T ü rk iye’de g e lişe n sol

hareketlerin b ask ısın a karşı sağ görü şlü aydın ların kendi aralarında b ir leşm e ih tiyacı

n eticesin d e oluşturulan v e is im b ab alığ ın ı N e c ip F azıl K ısak ü rek ’in yap tığ ı bir s iv il

top lu m örgütü o ld u ğu n u hatırlarsak, İslam v e Türk b ir lik te liğ in in vurgusunun önem i

ortaya çıkar. N itek im D em ok rat Partinin “B e y a z D ev r im ” olarak n itelen d ird iğ i gen e l

seçim leri kazan d ığ ı 14 M a y ıs 1950 tarih in in 20 . Y ılın d a kurulm uş bir s iv il top lum

kuruluşu o ld u ğu n u da b e lir ttiğ im iz zam an d em ok ratik leşm e sü rec im ize o lan katk ısı da

ortaya çıkacaktır.

A yd ın lar O cağ ın a tabi o lan aydınlar ak ad em isyen lerd en o lu ştu ğu iç in

“ seçk in ler” grubu olarak n itelen m iştir , am a İslam tasavvurunu ön ce lem elerin d en d olayı

bu tutarsız bir ten k it olarak kalm ıştır, çünkü bu eleştir ilerin aksine, ana yap ı olarak halk

i le iç iç e o lm ayı kend ileri iç in ön em li görm ü şler v e bu tavrı korum aya çalışm ışlard ır.

H atta paradoksal g ib i g ö z ü k se de, d em ok ratik leşm e sü recim ize , İnönü d ön em in in

seçk in liğ in in k ırılm asın a katkıda bulunm uştur da d iyeb ilir iz . Bu n ed en le , A yd ın lar

O cağı, Türk s iy a se t v e fik ir hayatında ö n em li roller ü stlen m iş, tesirleri y o k

e d ile m e y e c ek iz ler bırakm ıştır. B u izleri bırakırken en fa z la dikkat ed ilen ilk e “ siyaset

üstü o lm a ” prensibidir.

A yd ın lar O cağ ı, dernek olarak 1 9 9 0 ’lara kadar h içb ir s iyasi parti i le paralel

o lm am ış, bütün sağı ku cak layacak fik irler üretm iş v e h içb ir partinin y e d e ğ i o lm am ıştır.

O cak, top lu m sal o lay larla ilg ili olarak sorum lu luk alan bir s iv il top lum örgütü olarak

ö n e çıkm aktadır. S iyasa l sorunlara n asıl çö zü m ler b u lu n a b ileceğ i i le ilg ili önerilerin i

y ö n etic i k ad em esin d e bulunanlara aktarırken, top lu m sal huzurun v e barışın b ozu lm ad an

bunun nasıl g erçek leştir ileb ileceğ i i le ilg ili som u t çözü m önerileri sunm uştur.

S iyasetin şid d etin eg em en liğ i altına girerek ü lk en in şiddet v e anarşi ortam ına

sürüklendiği, M arksist v e b ö lü cü grupların bu şiddetin bir unsuru o ld u ğu A yd ın lar

O cağı tarafından vurgulanm ıştır. B u süreçte tarihsel olarak öngörü lerin i paylaşan

A yd ın lar O cağı m ensupları 12 E ylü l 1980 darbesin in g e le c e ğ in i d ön em in başbakanı

169

Sü leym an D e m ir e l’e de aktarm ışlardır. B u A yd ın lar O cağı m en su p ların ın g e le c e k

k onusun daki tahm in lerin in tutarlılığ ın ı da gösteren ön em li bir unsurdur.

12 E ylü l 1980 askeri darbesi sonrası K enan E v ren ’in C um hurbaşkanı

seç ilm esin d en sonra, O cak iç in ön em li bir is im o lan Turgut Ö zal seç im lerd en galip

çıkarak başbakan lık k o ltuğuna oturdu. B u o la y ile A yd ın lar O c a ğ ı’n ın fik irlerin in

iktidara taşın m ası v e y en i T ü rk iye’n in o lu şu m süreci b aşlam ıştı. B u o lu şu m sürecinde

A ydın lar O cağ ı fik irleri d ev le t aklı tarafından kabul görm ektedir. Türk İslam S en tezi,

D ers kitaplarından, bakanlık ların yap ısın a kadar tesir ed eb ild iğ i her k on u yu her sahayı

Sünni H an efi İslam in an cın d a olan M ü slü m an T ürk’e göre şek illend irm iştir .

1 9 9 0 ’lara kadar sağ k esim in sayg ıs ın ı v e takdiri top layan A yd ın lar O cağı, sol

k esim iç in ise b aş ed ilm esi gerek en bir sık ıntı, susturulm ası gerek en T ü rk iye’y i gerilere

götü recek bir siv il top lu m örgütü olarak görülür. N itek im 12 E y lü l 1980 ö n cesin d e

O cak binaları sürekli ta c iz ed ilm iş , b om b alı saldırılar olm uştur. Ö zal d ön em i ile tesirin i

artıran O cak, Ö za l’ın C um hurbaşkanı o lm ası sonrasında M esu t Y ılm a z an laşam am ışlar

v e A N A P sonrasında ise tesirin i k a y b etm ey e başlam ışlard ır. Ö z e llik le 2 8 Şubat 1997

darbesinden en fa z la e tk ilen en kurum ların başın d a A yd ın lar O cağı gelm iştir . 1 9 9 7 -2 0 0 2

d ö n em in d e o ca ğ ın etk iled iğ i d ev le t aklı Türk İslam S en tezi d ü şü n cesi yerin e katı bir

sek ü larizm e k aym ış, tüm T ü rk iye’de katı u ygu lam alara im za atılm ıştır.

G ünüm üzde T ü rk iye’de 4 0 kadar A yd ın lar O cağı vardır. T üzüğü gereğ i her bir

O cak m üstak il dernek statüsündedir. İstanbul O cak ilk o lm ası v e bu noktada öncü

o lm ası seb eb iy le uzu n süre G en el M erk ez v e başkan ı da G en el B aşk an kabul edilm iştir.

A n cak 2 0 0 3 y ılın d a yaşan ılan K ız ıl E lm a k oa lisyon u n d a yer a lm asından d o lay ı İstanbul

O cak yön etim i i le d iğer O caklar ayrı düşm üşlerdir. O cak gü n ü m ü zd e faa liyetler in e

d evam etm ektedir. K onferanslar, sem inerler, program lar sa y ıca esk is in d en daha fazla

o lm asın a rağm en fik irlerin in d ev le t y ö n e tic iler in ce yeter in ce d ikkate a lınm am asından

d olayı tesiri olm am aktadır.

Türk İslam S en tezi fikri m erk ezin d e T ü rk iye’n in g e le c e ğ in e g ö z atm ak gerek irse

şö y le bir m anzara ç iz ileb ilir . A yd ın lar O cağın a göre; bütün b ü yük din lerin v e

m ed en iyetler in kurulduğu bu topraklar üzerin d e y a şa d ığ ım ız sürece b aşım ızd an g a ile

170

ek sik o lm ayacak v e tüm dünyanın ca z ib e m erkezi o lm aya devam ed eceğ iz . İşte bu

y ü zd en fert fert d ev le t kurtarm a h ev esin d en h em en kurtulm alı v e fertler ö n ce k en d isin i

sonra a ilesin i kurtarm ayı hayat g a y esi k ılm alıd ır.

D ü n y a ü zerin d e h içb ir d ev le t d iğer d ev letin k en d isin d en daha gü çlü o lm asın ı

istem ez . A n cak gü ç lü dev letler i yan ında görm ek ister. K arşısın d a o lan d ev le tler iç in

d ost o lam ıyorsa b ile dü şm an lık oluşturacak durum lardan u zak k alm ayı m enfaatleri iç in

gerek li görürler v e y a açık bir d ü şm an lık serg ilem ezler . B u n u n yan ı sıra her zam an

kontrol v e g ö ze tim altında tutm ayı da ihm al etm ezler. B u açıdan gü ç lü b ir T ü rk iye’nin

olu şu m u n d a yerli v e m illi kültürün d ir ilm esin in gerek liliğ i v e Türk İslam M ed en iy etin in

y en id en d irilişi iç in m üzakere etm ek v e bunun iç in gerek li fikir, eser v e ortam ların

o lu şm asın ı sağlam ak gerekm ektedir.

B ir M o d e r n l iğ in E l e ş t i r i s i olarak m od ern leşm e ile b atılılaşm ayı

ö zd eşleştird iğ im iz iç in o lsa gerek yeterli iler lem ey i k ay d ed em em iz in seb eb i olarak

B atın ın , m od ern lik fikrin in tem elin d e Tanrı a lg ıs ın ın yerin i p o z itiv is t b ilim tasavvuru ile

doldurm a çabası yattığ ın ı sö y ley eb ilir iz . V a h y e m uhatap o lan M ü slü m an top lum unun

m od ern leşm e şan sın ın L a ik lik ilk es in in ona v ereb ileceğ i din v e v icd a n hürriyeti ile

orantılı o la b ileceğ i açıktır. B u husu su ö n em siyoru z , çünkü İsla m ’ın s iyasi çıkarlara alet

ed ilm esi, y o lsu zlu k lara v e particilik lere payanda y a p ılm ası, servet yap m a aracı o lm ası,

yani d in in p o litik am açlara a let ed ilm esi v e yap ılan u ygu lam alara m eşru iyet sağ lam ası

kabul ed ilem ez . B u açıdan la ik lik ilk es i önem lid ir . Ö ze llik le son d ön em lerd e Arap

dünyasınd a yaşanan son o lay lar v e g e lin en aşam alara b ak ıld ığ ın d a “M ed en iy et İçi

Ç atışm a” artm aya başlam ıştır . Y en id en bir İslam m ed en iyeti d irilişin i m üzakere

ederken, M ü slü m an halkların birbirini k ırm ası, b ö lg e d e tek la ik , so sy a l v e hukuk dev leti

o lan T ürkiye C u m h u riyeti’n in konum unu daha da ön em li k ılm aktadır. A yd ın lar O cağı

S elçu k lu , O sm anlı v e T ürkiye C um huriyeti sürecin i daha ön cek i Türk dev letler i kültürel

sü rek liliğ i b ağ lam ın d a d eğerlend ird iğ i iç in bir Türk İslam S en tezi kurm aya ça lışm ış , bu

v e benzeri d in i/m ezh eb i çatışm alardan u zak durulm ası gerek tiğ in i her daim

vurgulam ıştır. B u b ağ lam d a Türk İslam S en tezi fikri m erk ezin d e yap ılm ası gerek en

kudretli b ir m ed en iy etin m irasçıların ın ö n ce k en d in e ait değerlerin i y ü ce ltm eleri v e b ilg i

ü retim ine geçm eler i, bunları in sa n lığ ın b irik im i ış ığ ın d a y en id en yoru m lam alı v e

u ygu lan ab ilir ha le getirm elid ir.171

KAYNAKÇAA hm ad, F eroz, M o d e r n T ü r k iy e ’n in O lu ş u m u , Ç ev. Y a v u z A lo g a n , K ayn ak Y ayın ları,

İstanbul 2 0 0 7 .

A kbulut, M ustafa , G e le c e ğ in T ü rk iy e ’s in d e G e re k li B ir B i lg i K u ru lm a s ı, Y e n i B ir

Y ü zy ıla G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz G e n ç lik ve M e s e le le r i

21. Y ü zy ıla D o ğ r u T ü rk iy e c 3 , A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1988.

A k ça lı, C evdet, D ış P o l i t ik a K o m is y o n u M ü z a k e r e Ö ze tle r i Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n

T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz c2 İ k t i s a t Ç a lış m a H a y a t ı ve S a ğ l ık D ış

P o li t ik a , A yd ın lar O cağı yayın ları, İstanbul 1988.

A kçura, Y u su f, Ü ç T a rz - ı S iy a s e t, Türk Tarih K urum u Y ayın ları, A nkara 2 0 0 7 .

A k d en iz , Sabri, T o p lu m u m u z ve E ğ i t im im iz , İstanbul M atbaası, İstanbul 1982 .

A k p olat, Y ıld ız , M ill iy e tç i - M u h a fa z a k a r B ir D e r g i O la r a k T ü rk E d e b iy a t ı D e rg is i,

M o d e r n T ü rk iy e d e S iy a s i D ü şü n c e , D ö n e m le r ve Z ih n iy e tle r c 9 , İle tişim Y ayın ları,

İstanbul 2 0 0 9 .

A k su , Z iy a N ur, D ü n d a r T a ş e r ’in B ü y ü k T ü rk iy e ’s i , K u tlu ğ Y ayın ları, İstan b u l,1976 .

A k y o l, A y g ü n , “A h lak -ı N a s ır î’de A h lâk v e S iy a set İlişk is i S ev g i E rdem i M erk ezli B ir

O kum a”, D e ğ e r le r E ğ i t im i D e rg is i, sayı: 2 4 , A ra lık 2 0 1 2 .

A ltın o lu k D erg is i, P ro f. D r . S ü le y m a n Y a lç ın ile ... "N e Y a p tın ız S iz, K u r 'a n 'ı

S ü p ü rd ü n ü z" , N isa n 1999 , Sayı 158.

A ly ılm a z , C en g iz , O rh u n Y a z ıt la r ı, Türkler 3. C ilt, Y en i T ürkiye Y ayın ları, A nkara

2 0 0 2 .

A rai, M asam i, J ö n T ü r k D ö n e m i T ü r k M illiy e tç il iğ i, M o d e r n T ü r k iy e ’d e S iy a s i D ü ş ü n c e

T a n z im a t c1, İ le tiş im Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 9 .

Arık, R em zi O ğuz, İ d e a l v e İd e o lo j i , D e v le t K itapları, İstanbul 1969.

A rm ağan, Servet, D in , V ic d a n H ü r r iy e ti ve L â ik l ik M i l l i E ğ it im ve D in E ğ i t im i İ lm i

S e m in e r i, A yd ın lar O cağ ı Y ayın ları, İstanbul 1981 .

A rslan , S ü leym an , M il l i K ü l tü r ü m ü z İç in d e k i K a m u o y u A ç ıs ın d a n Y a z ılı ve S ö z lü

B a s ın ın T e m e l H e d e fle r i , Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e

M e s e le le r im iz K ü l tü r - E ğ it im - D in i H a y a t c 1 , A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul

1988.

A rvasi S ey y id A h m et,, T ü r k İ s la m Ü lkü sü c 1 , B ilg e o ğ u z Y ayın ları, İstanbul 2 0 1 1 .

172

A rvasi, S ey y id A h m et, T ü r k İ s la m Ü lkü sü c 2 , Türk K ültür Y a y ın ı, İstanbul 1980.

A ta lay , Onur, K ız ı l E lm a K o a lis y o n u U lu sa lc ıla r M il l iy e tç i le r K e m a lis t le r , Paradigm a

Y a y ın c ılık , İstanbul 2 0 0 6 .

A yd em ir, Ş ev k et Süreyya, T e k A d a m c 3 , R em zi K itab ev i, İstanbul 2 0 0 7 .

A ydın lar O cağ ın ın G örüşü, T ü r k iy e ’n in B u g ü n k ü M e s e le le r i , A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1973.

A y d ın o ğ lu , Ergün, T ü rk iy e S o lu (1 9 6 0 -1 9 8 0 ) V ersu s Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 7 .

A y v a zo ğ lu , B eşir , T a n r ıd a ğ ’d a n H ir a D a ğ ı ’n a U zu n İn c e Y o lla r ,, M o d e r n T ü r k iy e ’d e

S iy a s i D ü ş ü n c e M il l iy e tç i l ik c 4 , İ letiş im Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 2 .

A yverd i, İlhan, M isa lli B ü y ü k T ürkçe S ö z lü k c1 , “A y d ın M ad d esi” , K ubbealtı N eşriyat,

İstanbul 2 0 0 6 .

A yverd i, İlhan, M isa lli B ü y ü k T ürkçe S ö z lü k c2 , “İslam M a d d esi” , K ubbealtı N eşriyat,

İstanbul 2 0 0 6 .

A yverd i, Sam iha, M il l i k ü l tü r M e s e le le r i ve M a a r i f D a v a m ız , M illi E ğ itim B a sım ev i,

İstanbul 1976.

B ak iler, Y a v u z B ü len t, S ö z lü ve G ö rü n tü lü B a s ın , Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n T ü rk İs la m

S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz K ü l tü r - E ğ it im - D in i H a y a t c 1 , A yd ın lar O cağı

Y ayın ları, İstanbul 1988.

B anarlı, N ih a t Sam i, T ü rk ç e n in S ır la r ı , K ubbealtı N eşriya t, İstanbul 1975.

B a n g u o ğ lu , T ahsin , T e b liğ in T ah lili, T ü r k iy e ’y i B u g ü n le r e G e tir e n T a r ih i G e lişm e ,

Ü lk e m iz i 12 E y l ü l ’e G e tir e n S e b e p le r ve T ü rk iy e Ü ze r in d e k i O y u n la r , Garanti N eşriyat,

İstanbul 1984.

B a şg il, A li Fuad, D in ve L a ik l ik , Y ağm u r Y ayın ları, İstanbul 1979.

Baykara, T uncer, T ü rk lü ğ ü n E n E s k i Z a m a n la r ı, T ü rk le r c 1 , T ürkiye Y ayın ları, A nkara

2 0 0 2 .

Bayraktutan, Y u su f, T ü rk F ik ir T a r ih in d e M o d e rn le şm e , M il l iy e tç i l ik ve T ü r k O c a k la r ı, K ültür B a k an lığ ı Y ayın ları, A nkara 1996.

B e lg e , M urat, T ü rk iy e ’d e s iy a s i D ü ş ü n c e n in A n a Ç izg ile r i, M o d e r n T ü rk iy e ’d e S iy a s i

D ü ş ü n c e D ö n e m le r v e Z ih n iy e tle r c9, İ le tişim Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 9 .

B erkes, N iy a z i, T ü rk iy e ’d e Ç a ğ d a ş la ş m a , Y apı K redi Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 4 .

B ey d ili, K em al, O sm a n lı D e v le t i ve M e d e n iy e t i T a r ih i c 1 , İslam Tarih Sanat v e K ültür

173

A raştırm a M erk ezi, İstanbul 1994.

B o la y , S ü leym an H ayri, T ü r k A i le s i ve O n u T e h d it E d e n A m ille r , A y d ın la r O c a ğ ı ve

T ü rk İ s la m S en te z i, Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e

M e s e le le r im iz G e n ç lik ve M e s e le le r i 21. Y ü zy ıla D o ğ r u T ü rk iy e c 3 , A yd ın lar O cağı

Y ayın ları, İstanbul 1988.

B ora Tanıl, Can, K em al, D e v le t O c a k D e r g a h , İletiş im Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 9 .

Bora, Tanıl, T ü rk M ill iy e tç i l iğ i ve A z ın lık la r , M o d e r n T ü rk iy e ’d e S iy a s i D ü ş ü n c e

M il l iy e tç i l ik c 4 , İ letiş im Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 2 .

B ora, T anıl, T ü r k iy e ’d e F a ş is t İd e o lo ji, M o d e r n T ü r k iy e ’d e S iy a s i D ü ş ü n c e D ö n e m le r

ve Z ih n iy e tle r c9, İ le tişim Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 9 .

B o yu n ağa , Y ılm a z , D o s t ve D ü ş m a n G ö zü İ le T ü r k İ s la m S e n te z i, Y ağm u r Y a y ın ev i,

İstanbul 1970.

B ozkurt, Fuat, T ü rk le r in D ili, T ürkiye C um huriyeti K ültür B ak an lığ ı Y ayın ları, A nkara

2 0 0 2 .

B ü yü k k aya , A laattin , T ü rk iy e ’n in O r ta d o ğ u P o l i t ik a s ı Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n T ü rk

İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz İk tisa t, Ç a lış m a H a y a t ı ve S a ğ lık , D ış P o l i t ik a

c2, A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1988.

B ü yü k k aya , A laattin , D ış P o li t ik a K o m is y o n u M ü z a k e r e Ö z e tle r i Y e n i B ir Y ü zy ıla

G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz c2 İ k t i s a t Ç a lışm a H a y a t ı ve

S a ğ lık D ış P o litik a , A yd ın lar O cağı yayın ları, İstanbul 1988.

Ç alık , M ustafa , M il l i K im lik , M illiy e t, M illiy e tç il ik , C ed it N eşriya t, A nkara 2 0 0 9 .

Ç etin oğ lu , O ğu z, A lta y la r d a n H i r a ’y a T ü rk İ s la m D o s t lu ğ u , B ilg e o ğ u z Y ayın ları,

İstanbul 2 0 1 1 .

C op eau x , E tien n e, T ü rk M ill iy e tç i l iğ i: S ö zc ü k le r ,T a r ih ,İşa re tle r , M o d e r n T ü rk iy e ’d e

S iy a s i D ü ş ü n c e c 4 , İ le tişim Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 2 .

C op eau x , E tien n e, T ü rk T a r ih T e z in d e n T ü rk İ s la m S e n te z in e , Tarih V ak fı Y urt

Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 0 .

D an işm en d , İsm ail H am i, T ü r k I r k ı N iç in M ü s lü m a n O ld u , B urak Y a y ın ev i, İstanbul

1994.

D an işm en d , İsm ail H am i, T ü r k lü k M e s e le le r i , İstanbul K itab ev i, İstanbul, 1976.

D aren d elioğ lu , İlhan, T ü r k iy e ’d e M il l iy e tç i l ik H a r e k e tle r i ,T oker Y ayın ları, İstanbul

1968.

174

Deliorman, Altan, "AYDINLAR OCAĞI, OPUS DEİ TARİKATI VESAİRE", Kaynak:http://www.orkun.com.tr/asp/Orkun.asp?Tip=G%FCncel%20Yaz%FD&Guncel Nu=L HBQGALVEEO*F-C/B,OQ*YNYP,WVJDWIFTB8EAJS/EOAA/WATDU! (Erişim 15 Ocak 2013)

Deliorman, Altan, T ü rk Y u rd u n u n B i lg e le r i , Timaş Yayınları, İstanbul 2009.

Devlet, Nadir, D ış P o l i t ik a K o m is y o n u M ü z a k e r e Ö ze tle r i Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n

T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz c2 İ k t i s a t Ç a lış m a H a y a t ı ve S a ğ l ık D ış

P o li t ik a , Aydınlar Ocağı yayınları, İstanbul 1988.

Dinçer, Nahit, T ü r k iy e ’d e K ü ltü r B u h r a n ı , Kayıhan Yayınları, İstanbul 1988.

Djuvara, T.G.,T ü r k iy e ’y i P a r ç a la m a k İ ç in 1 0 0 P la n , Çev.Yakup Üstün, Damla Yayınevi, İstanbul 1979.

Doğan, Mehmet, İ le t iş im v e y a D e h ş e t Ç a ğ ı , Timaş Yayınları, İstanbul 1993.

Doğan, Mehmet, K ü ltü r e l S a v a ş v e S a v a ş K ü l tü r ü , Nehir Yayınları, İstanbul 1992.

Donuk, Abdulkadir, T ü r k D e v le t A n la y ış ın ın T a r ih i D e v a m lıl ığ ı - T ü rk M ü n e v v e r le r in

M ü ş te r e k F ik ir v e İm a n Z e m in i , Kubbealtı Neşriyat, İstanbul 1988.

Duman, Doğan, Yorgancılar,Serkan, T ü rk ç ü lü k te n İ s la m c ıl ığ a M i l l i T ü r k T a leb e

B ir l iğ i , Vadi Yayınları, Ankara 2007.

Duralı, Teoman Şaban, O m u r g a s ız la ş t ır ı lm ış T ü rk lü k , Dergah Yayınları, İstanbul 2010.

Duran, Burhanettin, C u m h u r iy e t D ö n e m i İ s lâ m c ıl ığ ı İd e o lo j ik K o n u m la n , D ö n ü ş ü m ü ve

E v r e le r i M o d e r n T ü rk iy e ’d e S iy a s i D ü ş ü n c e c 6 İ s la m c ıl ık , İletişim Yayınları, İstanbul 2005.

Düzdağ, M Ertuğrul, Y a k ın T a r ih im izd e İ s la m ve I r k ç ı l ık M e s e le s i ,Kaynak Yayınları, İstanbul 2006.

Düzova, Mesut, Türkiye’de 1980 sonrası Muhafazakar Milliyetçilik ve Modernite Projesi, (Doktora Tezi), İstanbul Üniversitesi Sos. Bil. Ens. İstanbul,2010.

Ebuzziya, Ziyad, Y e n i B ir Y ü zy ıla G ire rk e n T ü r k İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e

M e s e le le r im iz K ü l tü r - E ğ it im - D in i H a y a t c 1 , Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988.

Ercilasun, Ahmet Bican, M il l i K ü ltü r ü m ü z d e D il in D ü n ü B ü g ü n ü ve G e le c e ğ i Y e n i B ir

Y ü zy ıla G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz K ü l tü r - E ğ it im - D in i

H a y a t c 1 , Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988.

Erdem, Galip, S u ç la m a la r 1,Töre Devlet Yayınevi, Ankara 1974.

175

E rdem , M ustafa , İ s la m ve M il l i B ü tü n lü k T a r tış ıla n D e ğ e r le r A ç ıs ın d a n T ü r k iy e , T D V

Y ayın ları, A nkara 1996.

E rdoğan, A h m et, O k u l D ış ı E ğ it im Y e n i B ir Y ü zy ıla G ire rk e n T ü r k İ s la m S e n te z i

G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz K ü l tü r - E ğ it im - D in i H a y a t c 1 , A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1988.

E rgin, M uharrem , O rh u n A b id e le r i , B o ğ a z iç i Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 7 .

E rgin, M uharrem , T ü rk D i l B i lg is i , B ayrak B a s ım Y a y ın T anıtım , İstanbul 1993.

Ergur, A li, T ü r k iy e ’d e k i S iy a s i D ü ş ü n c e n in G e lişm e s in d e F r a n s ız E tk is i, M o d e r n

T ü r k iy e ’d e S iy a s i D ü ş ü n c e D ö n e m le r ve Z ih n iy e tle r , c 9 , İ le tiş im Y ayın ları, İstanbul

2 0 0 9 .

E riş, M etin , D ış P o l i t ik a K o m is y o n u M ü z a k e r e Ö z e tle r i Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n T ü rk

İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz c2 İ k t i s a t Ç a lışm a H a y a t ı v e S a ğ l ık D ış

P o li t ik a , A yd ın lar O cağı yayın ları, İstanbul 1988.

Eriş, M etin , O sm a n lı D e v l e t i ’n d e B a tı l ı la ş m a H a r e k e t le r i , Türkler c1 4 , Y en i T ürkiye

Y ayın ları, A nkara 2 0 0 2 .

Eriş, M etin , Y e lk o v a n ın U c u n d a n D ü ş e n T a k v im Y a p ra k la r ı c 1 , B o ğ a z iç i Y ayın ları,

İstanbul 2 0 1 1 .

Eriş, M etin , Y e lk o v a n ın U c u n d a n D ü ş e n T a k v im Y a p ra k la r ı c 2 , B o ğ a z iç i Y ayın ları,

İstanbul 2 0 1 1 .

Erkal, M ustafa , M ille t le ş m e S ü r e c i ve Ö n ü n d e k i E n g e l le r , S o sy o lo ji K onferansları

D erg is i, S ay ı37 , 2 0 0 8 .

Erkal, M ustafa , S o s y o lo ji (T o p lu m B i l im i), P eg a m a Y a y ın c ılık , İstanbul 2 0 0 6 .

E röz, M eh m et, T ü rk A i le s i , Atatürk K ültür M erk ezi B aşk a n lığ ı Y ayın ları, A nkara 1998.

Ertekin, O rhangazi, C u m h u r iy e t D ö n e m in d e T ü rk ç ü lü ğ ü n Ç a ta lla n a n Y o lla rı, M o d e r n

T ü r k iy e ’d e S iy a s i D ü ş ü n c e M il l iy e tç i l ik c 4 , İ le tişim Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 2 .

Ertuğrul, N . İlter, 1 9 2 3 -2 0 0 8 C u m h u r iy e t T a r ih i E l K i ta b ı , O dtü Y a y ın c ılık , A nkara

2 0 0 8 .

Ertunç, A h m et C em il, C um huriyet Tarihi, P ınar Y ayın ları, İstanbul 2 0 1 1 .

Ertüzün, T evfik , Y e n i B ir Y ü zy ıla G ire rk e n T ü r k İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e

M e s e le le r im iz İk tisa t, Ç a lış m a H a y a tı ve S a ğ lık , D ış P o l i t ik a c 2 , A yd ın lar O cağı

Y ayın ları, İstanbul 1988.

176

Fârâbî, “K itâb ü ’l M ille ” Ç ev. Fatih T oktaş, D îv â n , 2 0 0 2 /1 , S .12 ,

Fârâbî, E l- M e d în e tü ’l F â z ı l a , Ç ev. A h m et A rslan , K ültür B ak an lığ ı, A nkara 1990.

Faruk H arm an, Ö m er, D in ve M a h iy e t i , İlm ihal c 1 ,T D V Y ayın ları, A nkara 2 0 0 6 .

Fazlur R ahm an M alik , A n a K on u larıy la K u r’an, çev . A lp aslan A ç ık g en ç , A nkara O kulu

Y ayın ları, A nkara 1996.

F in d ley , Carter V ., M o d e r n T ü rk iy e T a r ih i, T im aş Y ayın ları, İstanbul 2 0 1 1 .

F u ller G raham E ., İ s la m s ız D ü n y a , P rofil Y a y ın c ılık , İstanbul 2 0 1 0 .

G eorgeon , F rançois, T ü r k M ill iy e tç i l iğ i Ü zer in e D ü şü n c e le r , M o d e r n T ü rk iy e ’d e S iy a s i

D ü ş ü n c e M il l iy e tç i l ik c4, İstan b u l,2002 .

G ökalp Z iya ,, H a r s ve M e d e n iy e t , E lip s K itap, A nkara 2 0 0 7 .

G ökalp Z iya ,, T e rb iy e n in S o s y a l ve K ü l tü r e l T e m e lle r i 1 , M E B Y ayın ları, İstanbul

1992.

G ökalp , Z iya , T ü rk ç ü lü ğ ü n E sa s la r ı, Türk K ültür Y ayın ı,İstan b u l,ty .

G ökalp , Z iya , T ü r k le ş m e k İ s la m la ş m a k M u a s s ır la ş m a k , A y y ıld ız M atbaası, A nkara

1963.

G öze , Ergün, “B ir K o a lisy o n u n A n a to m isi” , T e rc ü m a n G a z e te s i, 2 0 E k im 1973,

G öze , Ergün, T ü r k lü k K a v g a s ı , Y ağm u r Y a y ın ev i, İstanbul 1977.

G öze , H icran, T ü rk K a d ın ı , K alem Y a y ın ev i, İstanbul 1978.

Güner, A h m et, M il l i S in e m a A n la y ış ım ız Y e n i B ir Y ü zy ıla G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i

G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz K ü ltü r - E ğ it im - D in i H a y a t c 1 , A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1988.

G üngör, E rol, İ s l a m ’ın B u g ü n k ü M e s e le le r i , Ö tüken Y ayın ları, İstanbul 1981 .

G üngör, E rol, S o s y a l M e s e le le r ve A y d ın la r , Ö tüken Y ayın ları, İstanbul 1996.

G üngör, E rol, T a r ih te T ü rk le r , Ö tüken Y ayın ları, İstanbul 1995.

G üngör, E rol, T ü rk K ü ltü r ü ve M il l iy e tç i l ik , Ö tüken N eşriya t, İstanbul 2 0 0 2 .

Güran, K em al, T ü rk iy e ’d e k i u y g u la m a la r A ç ıs ın d a n D in ve V icd a n H ü r r iy e t i ile D in i

H iz m e tle r in G ö r ü lm e s in d e k i S ın ır la r ve G ö r e v le r D in ve V ic d a n H ü r r iy e t i , A yd ın lar

O cağı Y ayın ları, İstanbul 1991.

G örgün, H ila l, M e d e n iy e t M a d d e s i , T D V İslam A n sik lo p ed is i c2 8 , T D V Y a y ın

177

M atbaacılık , İstanbul 2 0 0 3 .

H A B E R 7 , "Y alçıntaş'tan C H P 'ye K ö şk D ü ze ltm esi, 2 0 0 7 , K aynak:

h ttp ://w w w .h a b er7 .co m /siy a se t/h a b er /2 4 9 5 4 8 -y a lc in ta sta n -ch p y e-k o sk -d u ze ltm esi;

(E rişim 15 O cak 2 0 1 3 )

H ac ıem in o ğ lu , N ecm ettin , T ü rk ç e n in K a r a n l ık G ü n le r i , Türk E d eb iyatı V ak fı Y ayın ları,

İstanbul 2 0 0 3 .

H ac ıem in o ğ lu , N ecm ettin , T ü rk ç e n in Ö ğ re tilm e s i M e s e le s i , M illi K ültür D erg is i,

H aziran 1992 , Sayı 93.

H ac ıem in o ğ lu , N ecm ettin , T ü rk iy e 'n in Ç ık m a z la r ı, Türk kültür Y ay ın ı, İstanbul 1975.

H alim Paşa, Said, İs la m la şm a k , T ü rk iy e ’d e İ s la m c ıl ık D ü ş ü n c e s i , K itab ev i, İstanbul

1997.

H as H acip , Y u su f, K u ta d g u B i l ig , Ç ev. R eşit R ahm eti Arat, K abalcı Y a y ın ev i, İstanbul

2 0 0 8 .

H ilm i, F ilib e li A h m et, M ü s lü m a n la r a S iy a s e t R e h b e r i, T ü rk iy e ’d e İ s la m c ı l ık D ü ş ü n c e s i

c1 ,K itab ev i, İstanbul 1997.

http://aydinl a r o c a g i.o r g /2 0 1 2 /0 1 / gen el -b askanlar-2/

h ttp ://a y d in la ro ca g i.o rg /2 0 1 2 /0 6 /denetim -kuru lu /

h ttp ://a y d in la ro cag i.org /2012 /06 /ilim -istisare-k u ru lu /

h ttp ://ayd in larocag i.org /2012 /06 /m u h asip ler-saym an lar /

h ttp ://ayd in larocag i.org /2012 /06 /vezn ed arlar /

h ttp ://a y d in la ro ca g i.o rg /2 0 1 2 /0 6 /y o n etim -k u ru lu -u y e ler i/

h ttp ://ayd in larocag i.org / ca tegory/su ra/

h ttp ://ayd in larocag i.org / ca tegory /yay in lar/

h ttp ://ayd in larocagi.org/kurucu lar/

h ttp ://w w w .tb m m .gov .tr /an ayasa /an ayasa 2 0 1 1 .p d f

h ttp ://w w w .tb m m .gov .tr /an ayasa /an ayasa24 .h tm

h ttp ://w w w .tb m m .gov .tr /an ayasa /an ayasa61 .h tm erişim 2 4 .0 5 .2 0 1 2

h ttp ://w w w .tb m m .g o v .tr /k o m isy o n /in sa n h a k la ri/p d f0 1 /2 0 3 -2 0 8 .p d f;

178

h ttp ://yen isa fak .com .tr /arsiv /2000 /m ay is/01 /a tasgetiren .h tm l;

Hür, A y şe , T ü rk M i l l i K im liğ in in K u r u c u U n su ru O la r a k E r m e n i T a b u su , M o d e r n

T ü r k iy e ’d e S iy a s i D ü ş ü n c e D ö n e m le r ve Z ih n iy e tle r , c 9 , İstan b u l,2009 .

İnalcık , H a lil, R ö n e s a n s A v r u p a s ı T ü rk iy e ’n in B a t ı M e d e n iy e t i İ le Ö zd e ş le şm e S ü r e c i , T ürkiye İş B ankası K ültür Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 2 .

İridağ, O sm an, A y d ın la r O c a ğ ı N e r e y e K o ş u y o r , A k siy o n D erg is i, 19 O cak 2004;

K abacalı, A lp ay , T ü r k iy e ’d e G e n ç lik H a r e k e t le r i , A ltın K itaplar Y a y ın ev i, İstanbul

1992.

K abaklı, A hm et, “B ir le ş in iz A rtık” , T e rc ü m a n G a z e te s i , 15 K asım 1973,

K abaklı, A hm et, “M illi K o a lisy o n ” , T e rc ü m a n G a z e te s i, 03 A ra lık 1973

K abaklı, A hm et, K ü ltü r E m p e r y a l iz m i , T oker Y ayın ları, İstanbul 1971.

K abaklı, A hm et, M a b e d ve M i l le t , T oker Y ayın ları, İstanbul 1970.

K afadar, O sm an, C u m h u r iy e t D ö n e m i E ğ it im T a r tışm a la r ı, M o d e r n T ü r k iy e ’d e S iy a s i

D ü ş ü n c e c3 M o d e r n le ş m e ve B a t ıc ı l ık ,, İletiş im Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 7 .

K a feso ğ lu , İbrahim , M il l i K ü ltü r ve S iy a se t, 1. M i l l i K ü l tü r Ş u ra s ı, 2 3 -2 7 E k im 1982 ,

K u r u m ve K u r u m T e m s ilc is i B i ld ir i le r i K iş is e l B i ld ir i Ö z e tle r i , TC K ültür v e T urizm

B ak an lığ ı A P K K B a şk a n lığ ı Şura Sekreteryası, A nkara 1982.

K a feso ğ lu , İbrahim , T ü r k İ s la m S e n te z i , A yd ın lar O cağı Y a y ın ı, İstanbul 1985.

K a feso ğ lu , İbrahim , T ü r k M il l iy e tç i l iğ in in M e s e le le r i , M E B D e v le t kitapları, İstanbul

1970.

K a feso ğ lu , İbrahim , T ü rk iy e ’y i B u g ü n k ü Ş a r tla r a G e tir e n T a r ih i G e lişm e - Ü lk e m iz i 12

E y l ü l ’e G e tir e n S e b e p le r ve T ü rk iy e Ü ze r in d e k i O y u n la r , A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1984.

K akınç, S. H alit, Y a z ılı B a s ın Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n T ü r k İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e

M e s e le le r im iz K ü l tü r - E ğ it im - D in i H a y a t c 1 , A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul

1 9 8 8 .

K an yılm az, İbrahim , M il l i b ir lik , İk t is a d i s is te m ve İ k t i s a t P o lit ik a s ı, Y e n i B ir Y ü zy ıla

G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz İk tisa t, Ç a lış m a H a y a t ı ve

S a ğ lık , D ış P o l i t ik a c2, A yd ın lar O cağ ı Y ayın ları, İstanbul 1988.

K aplan, M eh m et, N e s i l le r in R u h u , H areket Y ayın ları, İstanbul 1970.

179

Kara, İsmail, T ü r k iy e ’d e İ s la m c ıl ık D ü ş ü n c e s i c1,Kitabevi, İstanbul 1997.

Karaca, Kurt, M ill iy e tç i T ü rk iy e ,Çınar Yayınevi, Ankara 1971.

Karakoç, Sezai, S ü tu n c 1 , Fatih Yayınevi, İstanbul 1969.

Karamısır, Sami, D ış P o l i t ik a K o m is y o n u M ü z a k e r e Ö ze tle r i Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n

T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz c2 İ k t i s a t Ç a lış m a H a y a t ı ve S a ğ l ık D ış

P o li t ik a , Aydınlar Ocağı yayınları, İstanbul 1988.

Karataş, Şaban, G e n ç lik ve M e s e le le r i K o m is y o n u S o n u ç R a p o r u Y e n i B ir Y ü zy ıla

G ire rk e n T ü r k İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz G e n ç lik ve M e s e le le r i 21.

Y ü zy ıla D o ğ r u T ü rk iy e c3, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988.

Karataş, Şaban, Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n T ü r k İs la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz

K ü ltü r - E ğ it im - D in i H a y a t c1, Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988.

Karpat, Kemal, K ıs a T ü rk iy e T arih i, Timaş Yayınları, İstanbul 2012.

Keskioğlu, Osman, İ s la m D ü n y a s ı D ü n ve B u g ü n , Ankara Üniversitesi Basımevi.

Kili, Suna, Gözübüyük, A.Seref, T ü rk A n a y a s a M e tin le r i (S e n e d - i İ t t i fa k ta n

G ü n ü m ü ze ), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul 2000.

Kireççi, Mehmet Akif, T o y n b e e v e G ö k a lp ’te M e d e n iy e t D e ğ iş t ir m e S o r u n s a lı ve

O sm a n lı D e v l e t i ’n in Ç ö k ü şü n e B a k ış la r , T ü rk le r c 1 4 , Yeni Türkiye Yayınları Ankara 2002.

Kitapçı Zekeriya,, H z P e y g a m b e r in H a d is le r in d e T ü rk le r , Yedi Kubbe Yayınları, Konya 2009.

Kitapçı, Zekeriya, Y e n i İ s la m T a r ih i ve T ü rk le r c .2 , Yedikubbe Yayınları, Konya 2005.

Kocaeli Aydınlar Ocağı, "Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ın Bilinmeyen Yönleri" 20 Ocak 2013, Kaynak: http://www.kocaeliaydinlarocagi.org.tr/Yazi.aspx?ID=4239; (Erişim 25 Ocak 2013)

Kösoğlu, Nevzat, M il l i K ü l tü r v e K im l ik , Ötüken Neşriyat, İstanbul 1997.

Kösoğlu, Nevzat, M il l i k ü ltü r -M o z a ik -E tn ik G ru p T a r tış ıla n D e ğ e r le r A ç ıs ın d a n

T ü rk iy e , TDV Yayınları, Ankara 1996.

Kösoğlu, Nevzat, T ü rk D ü n y a s ı T a r ih i ve T ü rk M e d e n iy e t i Ü zer in e D ü ş ü n c e le r , Ötüken Yayınları, İstanbul 1991.

Koyuncu, Mevlüt, T ü rk le r ve İ s lâ m D ü n y a s ı T ü rk le r c4, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002.

180

Kuhn, Thomas S., B il im s e l D e v r im le r in Y a p ıs ı, Çev.Nilüfer Kuyaş, Kırmızı Yayınları, İstanbul 2006.

K ü ltü r K o m is y o n u S o n u ç R a p o ru , Y e n i B ir Y ü zy ıla G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i

G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz K ü ltü r - E ğ it im - D in i H a y a t c 1 , Aydınlar Ocağı Yayınları, İstanbul 1988.

Kur’an-ı Kerim

Kuran, Ercüment, T ü r k iy e ’n in B a t ı l ı la ş m a s ı ve M i l l i M e s e le le r , TDV Yayınları, Ankara 2007.

Lewis, Bernard, M o d e r n T ü r k iy e ’n in D o ğ u ş u , Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 2007.

Mardin, Şerif, T ü rk M o d e r n le ş m e s i , İletişim Yayınları, İstanbul 1995.

Merçil, Erdoğan, G a z n e lile r D e v le t i T a r ih i, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara1989.

Meriç, Cemil, Ü m ra n d a n U y g a r lığ a , İletişim Yayınları,İstanbul 2008.

M il l i K ü l tü r D e r g is i , Haziran 1992, S.93,

M il l iy e t G a ze te s i “Aydınlar Ocağı Genel Başkanlığına Prof. Dr. Salih Tuğ Getirildi” 16 Haziran 1979

M il l iy e t G a z e te s i 29 Nisan 2000.

M il l iy e t G a z e te s i Aydınlar Ocağı’na kayıtlı 30 Öğretim görevlisi: “Uluslararası komünizmin 5’inci kolu, Türkiye’yi bir iç savaş eşiğine getirdi”, 11 Ekim 1978;

M il l iy e t G a ze te s i, “Ebuzziya’ya Soruşturma”, 06 Kasım 1987

M il l iy e t G a z e te s i , “Milliyetçiler Kurultayı”, 24 Nisan 1987;

M il l iy e t G a ze te s i, “Uluslararası Komünizmin 5. Kolu, Türkiye’yi bir İç Savaşın Eşiğine Getirdi”, 11 Ekim 1978

M il l iy e t G a ze te s i, 06 Eylül 2003

M il l iy e t G a ze te s i, 12 Profesör Sağ Hükümet İstedi, 11 Kasım 1974

M il l iy e t G a z e te s i , ANAP’la DYP’yi Birleştirme Çabaları, 17 Mayıs 1987

M il l iy e t G a z e te s i , Aydınlar Ocağı Başkanıyla..., 03.06.1987

M il l iy e t G a ze te s i, Batı Ocağı Kuruluyor, 02 Haziran 1987

181

M il l iy e t G a ze te s i, B ir İstifa ’da R P ’d en ,16 T em m u z 1997;

M il l iy e t G a ze te s i, D a lan A yd ın lar O c a ğ ı’na Çarptı, 2 4 K asım 1991;

M il l iy e t G a z e te s i , E b u zz iy a ’ya Soruşturm a, 0 6 H aziran 1987

M il l iy e t G a z e te s i , H a rf D ev rim i H ataydı, 02 H aziran 1987

M il l iy e t G a ze te s i, H a rf D ev rim i H ataydı, 02 K asım 1986

M il l iy e t G a ze te s i, K arataş’tan Ç iller ’e H ayır, 17 H aziran 1997;

M illiy e tç iler 3. B ü y ü k İlm i K urultayı Kararları, A ç ıl ış K o n u ş m a la r ı, A yd ın lar O cağı

Y ayın ları, İstanbul 1978.

M ill iy e tç i le r 3. B ü y ü k İ lm i K u r u lta y ı K a r a r la r ı, A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul

1978.

M illiy e tç iler 3. B üyük İlm i K urultayı Kararları, Ç a lış m a H a y a t ı , A yd ın lar O cağı

Y ayın ları, İstanbul 1978.

M illiy e tç iler 3. B üyük İlm i K urultayı Kararları, D ış S iy a se t, A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1978.

M illiy e tç iler 3. B üyük İlm i K urultayı Kararları, E ğ itim , A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1978.

M illiy e tç iler 3. B üyük İlm i K urultayı Kararları, H u k u k , A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1978.

M illiy e tç iler 3. B ü y ü k İlm i K urultayı Kararları, İ k t i s a t , A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1978.

M illiy e tç iler 3. B üyük İlm i K urultayı Kararları, Ö n sö z, A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1978.

M illiy e tç iler 3. B üyük İlm i K urultayı Kararları, S a ğ lık , A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1978.

M illiy e tç iler 3. B üyük İlm i K urultayı Kararları, S a n a t , A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1978.

M unyar, V ahap, A y d ın la r O c a ğ ı S a ğ d a B a r ış ta n U m u d u K e s t i , M illiy e t G azetesi, 26

E ylü l 1989

M urat, Sedat, U çm a , İsm et, B ey a z , Y asin , S a b a h a tt in Z a im B ir Ö m rü n H ik a y e s i , İşaret

Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 8 .

182

M u stafa Erkal, A yd ın lar O cağı G en el M erk ezin in “Y en i A n a y a sa ” T ek lifler iy le İlg ili

G örüşleri http://aydin l arocag i.org /cate gory / yay in l ar/

O cak, A h m et Y aşar, T ü rk le r T ü rk iy e v e İ s la m , İ le tişim Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 0 .

Ö ke, M im K em al, Y a b a n c ı Ü lk e le rd e T ü rk K ü ltü r ü n ü n T a n ıtı lm a s ı Y e n i B ir Y ü zy ıla

G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz K ü ltü r - E ğ it im - D in i H a y a t c 1 ,

A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1988.

O rhangazi, E rtekin, C u m h u r iy e t D ö n e m in d e T ü rk ç ü lü ğ ü n Ç a ta lla n a n Y o la rı, M o d e r n

T ü r k iy e ’d e S iy a s i D ü ş ü n c e M il l iy e tç i l ik c4, İ le tişim Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 2 .

Orkun D erg is i, "A ydınlar O cağı ateş hattında" K aynak:

h ttp ://w w w .ork u n .com .tr /asp /ork u n .asp ?T ip = M ak ale& M ak ale N u = !P * R /Y Y L P Y D IW

D U H L O K Y S J A O Y H G U H * /E /D R E A .J S /E O A A /W A T D U ! L H B Q G A L V E E O * F -

C /B ,O Q (E rişim 15 O cak 2 0 1 3 )

Oruç, Z ülküf, G e ç m iş te n G ü n ü m ü ze M i l l i T ü r k T a le b e B ir liğ i, M o d e r n T ü r k iy e ’d e

S iy a s i D ü ş ü n c e D ö n e m le r v e Z ih n iy e t le r c9, İ le tiş im Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 9 .

Ö zakpınar, Y ılm a z , K ü ltü r ve M e d e n iy e t A n la y ış la r ı ve B ir M e d e n iy e t T e o r is i , Ö tüken

N eşriyat, İstanbul 1997.

Ö zal, Turgut, K a p a n ış K o n u şm a s ı, M il l iy e tç i le r 3. B ü y ü k İ lm i K u r u lta y ı K a r a r la r ı ,

A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1978.

Ö zcan , A zm i, M il l iy e tç i l ik M a d d e s i , T D V İslam A n sik lo p ed is i c3 0 , T D V Y a y ın

M atbaacılık , İstanbul 2 0 0 5

Ö zcan, H an ifi, İ s la m B ilg i K u ra m ı, İ s l a m ’a G ir iş , D iy a n e t İşleri B a şk a n lığ ı Y ayın ları,

A nkara 2 0 0 7 .

Ö zcan , Fatm a Y urttaş B ir A y d ın H areketi O larak A yd ın lar O cağı v e Türk S iyasetin e

E tkileri, (D ok tora T ez i), Sakarya Ü n iv ers ite s i S osya l B ilim ler E nstitüsü , Sakarya 2 0 1 1 .

Ö zçe lik , P ınar K aya, “ 12 E y lü l’ü A n lam ak ”, A n k a r a Ü n iv e r s ite s i S B F D e r g is i C i l t 6 6 , 2 0 1 1 , S .1 , 2 0 1 1 ,

Ö znur, H akkı, Ü lk ü c ü H a r e k e t c 1 , A sy a K itap K ulübü, A nkara 1996.

Öztürk, A li, Ö tü k e n T ü rk K ita b e le r i , M E B Y ayın ları, İstanbul 1996.

R esm i G azete, "Türk V atan d aşlığ ı Kanunu" K aynak:

h ttp ://w w w .resm ig a zete .g o v .tr /m a in .a sp x ? h o m e= h ttp ://w w w .resm ig a zete .g o v .tr /e sk iler /

183

2 0 0 9 /0 6 /2 0 0 9 0 6 1 2 .h tm & m a in = h ttp ://w w w .resm ig a ze te .g o v .tr /e sk iler /2 0 0 9 /0 6 /2 0 0 9 0 6 1

2.h tm (E rişim 15 O cak 2 0 1 3 )

Şentürk, R ecep , M ille t M ad d esi T D V İslam A n s. c3 0 , T D V Y a y ın M atbaacılık ,

İstanbul 2 0 0 5 .

S in an oğlu , M ustafa , İs la m M a d d e s i , T D V İslam A n sik lo p ed is i c2 3 , T D V Y a y ın

M atbaacılık , İstanbul 2 0 0 1 .

S oysa l, M üm taz, “R esm i İd eo lo ji” , M illiy e t G a zetesi, 07 O cak 1987

S ü n e n - i İb n i M a c e T e rc ü m e s i ve Ş e r h i ,M u k a d d im e c 1 , çev . H aydar

H atipoğlu ,,K ahram an Y ayın ları, İstanbul 1982.

Taşer, D ündar, M e s e le , B urçak Ltd Şti, İstanbul 1993.

T aşkın, Y ü k se l, K e m a lis t K ü l tü r P o li t ik a la r ı A ç ıs ın d a n T ü rk T a r ih ve D i l K u r u m la r ı

M o d e r n T ü r k iy e ’d e S iy a s i D ü ş ü n c e c2 K em a lizm , İ le tişim Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 9 .

T D K S özlü ğü , “M ille t M a d d esi” , K aynak:

h ttp ://w w w .td k .org .tr /in d ex .p h p ?op tion = com g ts& a ra m a = g ts& g u id = T D K .G T S .4 fa b 8 3 f

8 9 fe 4 a 7 .6 6 0 3 7 1 5 5

Tim ur, Taner, O sm a n lı K im l iğ i , İm ge K itab ev i, A nkara 2 0 0 0 .

T im uroğlu , V ec ih i, B ilim in B a ğ ım sız lığ ı v e Türk İslam S en tezi Ü zer in e , A b e c e E ğ it im

ve E k in D e r g is i , M a y ıs 1989 , S .38 .

T im uroğlu , V ec ih i, B ilim in B a ğ ım sız lığ ı v e Türk İslam S en tezi Ü zer in e2 , A b e c e E ğ it im

ve E k in D e r g is i , T em m u z 1 989 ,S . 40 .

T im uroğlu , V ec ih i, B ilim in B a ğ ım sız lığ ı v e Türk İslam S en tezi Ü zer in e3 , A b e c e E ğ it im

ve E k in D e r g is i , A ğ u sto s 1989 , S. 41 .

T opçu , N urettin , T ü r k iy e ’n in M a a r i f D a v a s ı , H areket Y ayın ları, İstanbul 1970 .

T oyn b ee, A rn old J., T ü rk iy e 1 B ir D e v le t in Y e n id e n D o ğ u ş u , C um huriyet G azetesi

Y ayın ı, 1999.

T uğ, Salih , D in ve V ic d a n H ü r r iy e t i, A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1991 .

Tunaya, Tarık Z afer, T ü r k iy e ’d e S iy a s i P a r t i le r c 1 , H ürriyet V ak fı Y ayın ları, İstanbul

1 9 8 8 .

Tunaya, Tarık Z afer, T ü r k iy e ’n in S iy a s i H a y a t ın d a B a t ı l ı la ş m a H a r e k e tle r i c 1 ,

C um huriyet G azetesi, 1999 .

Turan, O sm an, T ü r k iy e ’d e S iy a s i B u h r a n ’ın K a y n a k la r ı , N ak ışlar Y a y ın ev i, İstanbul

184

1979.

Turan, M üm taz, K ü ltü r D e ğ iş m e le r i S o s y a l P s ik o lo j i B a k ım ın d a n B ir T e tk ik , Ç am lıca

Y ayın ları, İstanbul 2 0 1 0 .

Turan, O sm an, T ü r k C ih a n H a k im iy e ti M e fk u r e s i c .2 , İstanbul M atbaası, İstanbul 1969.

Turan, O sm an, T ü rk le r ve İs la m iy e t, T ü rk le r c 4 , Y en i T ürkiye Y ayın ları, A nkara 2 0 0 2 .

T D K S ö z lü ğ ü c1 , “A y d ın M a d d esi” , Türk D il K urum u Y ayın ları, A nkara 1998.

T D K S ö z lü ğ ü c2 , “M illiy e tç ilik M a d d esi” , Türk D il K urum u Y ayın ları, A nkara 1998.

Türk D il K urum u, K aynak:

h ttp ://w w w .td k .gov .tr /in d ex .p h p ?op tion = com g ts& a ra m a = g ts& g u id = T D K .G T S .4 fb 7 f6

d d 4 0 d b b 7 .0 1 5 1 4 3 7 4 m illiy e tç ilik m ad d esi - erişim 1 9 .0 5 .2 0 1 2

Türk D il K urum u, K aynak:

h ttp ://w w w .td k .gov .tr /in d ex .p h p ?op tion = com g ts& a ra m a = g ts& g u id = T D K .G T S .4 fca 0 4

6 5 6 b 2 c 0 6 .8 2 3 7 5 3 2 5 sen tez m addesi erişim 0 2 /0 6 /2 0 1 2

Türk D ü n y a sı v e Ortak D il , M il l i K ü ltü r D e r g is i , H aziran 1992 , Sayı 93.

T ü rk E d e b iy a tı D e r g is i M i l l i K ü l tü r S e m in e r i ve S a n a t Ş e n liğ i Ö z e l S a y ıs ı, H aziran

1980 , S .80

Türkeş, A lp aslan , K a p a n ış K o n u şm a s ı, M il l iy e tç i le r 3. B ü y ü k İ lm i K u r u l ta y ı K a r a r la r ı , A ydın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1978.

Türkkan, R eh a O ğuz, T e k n o lo ji ve İ le t iş im A r a ç la r ın ın G e lişm e s i ile D ü n y a O r ta k

Y a şa y ış ı K a r ş ıs ın d a İn sa n ım ız , A y d ın la r O c a ğ ı ve T ü rk İ s la m S en te z i, Y e n i B ir Y ü zy ıla

G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz G e n ç lik ve M e s e le le r i 21.

Y ü zy ıla D o ğ r u T ü rk iy e c 3 , A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1988.

U çar, Fuat, Ü ç T a rz ı S iy a s e t T ü rk ç ü lü ğ ü n M a n ife s to s u O s m a n lıc ı l ık - İ s la m c ıl ık -

T ü rk ç ü lü k , Fark Y ayın ları, A nkara ,2008 .

Ü lk en , H ilm i Z iya , M il le t v e T a r ih Ş u u r u , D ergah Y ayın ları, İstanbul 1976.

Ü lk en , H ilm i Z iya , T ü rk iy e ’d e Ç a ğ d a ş D ü ş ü n c e T a r ih i, Ü lk en Y ayın ları İstanbul 2 0 0 5 .

Ü nüvar, K erem , İ t t ih a tç ı l ık ta n K e m a liz m e İh y a ’d a n İ n ş a ’y a , M o d e r n T ü rk iy e ’d e S iy a s i

D ü ş ü n c e T a n z im a t c 1 , İletiş im Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 9 .

U yan ık , M ev lü t, “ Said N u r s i’n in M ed en iy e t T asavvuru ”, K ö p r ü D e r g is i , 2 0 1 2 , S .1 1 8 ,

U yan ık , M ev lü t, B ilg in in İ s la m ile ş t ir i lm e s i ve Ç a ğ d a ş İ s la m D ü ş ü n c e s i , A nkara O kulu

185

Y ayın ları, A nkara 2 0 0 1 .

U yan ık , M ev lü t, Ç a ğ d a ş İ s la m D ü ş ü n c e s in d e T a r ih s e ll ik ve E v r e n s e l l ik S o ru n u ,

K u r ’a n ’ın T a r ih se ll iğ i ve E v re n se lliğ i, ed.: M ev lü t U yan ık , F ecr Y a y ., A nkara 2 0 1 1 ,

U yan ık , M ev lü t, D in -K ü ltü r ve Ç a ğ d a ş lık 2 0 0 4 Y ılı K u t lu D o ğ u m S e m p o z y u m u T e b liğ

ve M ü z a k e r e le r i , Ç a ğ d a ş la şm a , D e ğ iş m e ve D ö n ü ş m e T a r tış m a la r ın d a S o s y a l K im lik le r

M e s e le s i , T D V Y ayın ları, A nkara 2 0 0 7 .

U yan ık , M ev lü t, F e ls e fi D ü ş ü n c e y e Ç a ğ rı, E lis Y ay ., A nkara 2 0 1 2 .

U yan ık , M ev lü t, A k y o l A y g ü n , İslam A h lak F e lse fe s i, E lis yay . A n k ara .2013 .

U yan ık , M ev lü t, İ s la m B ilg i F e ls e fe s in d e K a lb in A n la m a s ı G a zza li Ö r n e ğ i , A raştırm a

Y ayın ları, A n k ara2005.

U yan ık , M ev lü t, O s m a n lı I s la h a tla r ın ın N ih a i İ fa d e s i O la r a k Ü ç T a rz - ı S iy a s e t ve

T ü rk iy e C u m h u r iy e ti ’n e E tk is i ,T ü r k le r c14 , Y en i T ürkiye Y ayın ları, A nkara 2 0 0 2 .

U yan ık , M ev lü t, Ü ç T a rz - ı S iy a s e t-B ir Ü st K im l ik T a sa r ım ı O la r a k T ü r k iy e li l ik , M etrop ol Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 3 .

w w w .td ed .o rg .tr /im a g es/lo g o /sem /m u sta fa o zk a n .p d f

Y a lç ın , S ü leym an , A y d ın la r O c a ğ ı ve T ü rk İ s la m S en te z i, Y e n i B ir Y ü zy ıla G ire rk e n

T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz G e n ç lik ve M e s e le le r i 21. Y ü zy ıla D o ğ r u

T ü rk iy e c3, A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1988.

Y a lç ın , S ü leym an , M ill iy e tç i le r IV . B ü y ü k İ lm i K u r u lta y ı S o n u ç B e y a n n a m e s i Y e n i B ir

Y ü zy ıla G ire rk e n T ü rk İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz G e n ç lik ve M e s e le le r i

21. Y ü zy ıla D o ğ r u T ü rk iy e c 3 , A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1988.

Y a lç ın , S ü leym an, S e m in e r A ç ı l ı ş K o n u şm a s ı, Ü lk e m iz i 12 E y l ü l ’e G e tir e n S e b e p le r ve

T ü rk iy e Ü ze r in d e k i O y u n la r , Garanti N eşriya t, İstanbul 1984.

Y a lç ın , S ü leym an, T a k d im K o n u ş m a s ı Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n T ü r k İ s la m S e n te z i

G ö rü şü n d e M e s e le le r im iz K ü l tü r - E ğ it im - D in i H a y a t c 1 , A yd ın lar O cağı Y ayın ları,

İstanbul 1988.

Y a lç ın , S ü leym an , T uğ, Salih , T ü rk iy e C u m h u r iy e ti A n a y a s a s ı İ ç in T e k lif , Ü nal

M atbaası, İstanbul 1982.

Y a lç ın , S ü leym an, Y e n i B ir Y ü z y ıla G ire rk e n T ü r k İ s la m S e n te z i G ö rü şü n d e

M e s e le le r im iz K ü l tü r - E ğ it im - D in i H a y a t c 1 , A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul

1988.

Y alç ın taş, N ev za t, D in v e V ic d a n H ü r r iy e t i , A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1991.

186

Y a z ıc ı, N e s im i, İlk Türk İslam Devletleri Tarihi, A Ü İlah iyat F akültesi Y ayın ları,

A nkara 1992.

Y en i Bir Y ü z y ıla G irerken Türk İslam S en tezi G örüşünde M e se le le r im iz G en çlik v e

M ese le ler i 21 . Y ü z y ıla D oğru T ürkiye c3 Gençlik ve Meseleleri Komisyonu Sonuç Raporu, A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1988.

Y ıla n lıo ğ lu , İsm ail H akkı, Manevi Değerlerimiz ve Yapılan Tahribat, A d ak Y ayın ları,

İstanbul 1977.

Y ıld ız , H akkı Dursun, Kültür Yozlaşmasına Karşı Alınacak Tedbirler, Yeni Bir Yüzyıla Girerken Türk İslam Sentezi Görüşünde Meselelerimiz Kültür - Eğitim - Dini Hayat c1, A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1988.

Y ılm a z , M urat ,Mümtaz Turhan, Modern Türkiye ’de Siyasi Düşünce Milliyetçilik c4, İletişim Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 2 .

Z aim , Sabahattin, Seminerin Birinci Gün Tebliğ ve Tahlillerinin Bir Genel Değerlendirmesi-Ülkemizi 12 Eylül’e Getiren Sebepler ve Türkiye Üzerindeki Oyunlar, A yd ın lar O cağı Y ayın ları, İstanbul 1984.

Zürcher, E ric Jan, Modernleşen Türkiye ’nin Tarihi, İletişim Y ayın ları, İstanbul 2 0 0 0 .

187

EKLER

EK-1 AYDINLAR OCAĞI ANA TÜZÜĞÜ (14 MAYIS 1970)1. FASIL: O C A Ğ IN A D I V E A M A C I

1. M A D D E: M erkezi İstanbul'da olm ak üzere «A Y D IN L A R O C A Ğ I D E R N E Ğ İ» adı ile

bir dernek kurulm uştur.

2. M A D D E : D E R N E Ğ İN A M A C I, m illî kültür ve şuuru geliştirm ek suretiy le Türk

M illiy e tç iliğ i fikrin i yaym ak, m illî b ünyem izi sarsan fik ir buhranı ve m efhum lar anarşisi

ile m ücadele ederek m illî varlığ ım ızı m eydana getiren unsurları yaşatıp

kuvvetlendirm ektir.

D ernek, am acını gerçek leştirm ek için:

a) M illî ve m anevî değerlerim izi y ık ıc ı ve bozucu akım lara karşı, Türk ahlâk ve

gelen ek lerin i, Türk d ilin i ve san'atını m üdafaa eder.

b) M em leket m esele lerin e ve m illî davalara Türk M illiy e tç iliğ i açısından bakarak m illî

m enfaatlerim ize en uygun çözüm yo lların ı araştırı p bulur ve yayar.

c) Fikirde ve davranışta m illî ideale b ağlı n esiller yetiştirm eye çalışır.

ç) Ü yeler i ile am acına uygun şahıslar ve kuruluşlar arasında sosya l dayanışm a kurar.

d) K onferanslar, sem inerler, açık oturum lar ve benzeri faa liyetler yapar ve bunları tem in

iç in lokal açar.

e) K onserler ve tem siller verdirir, serg iler açar ve bunlara benzer san'at ve kültür

faa liyetlerinde bulunur.

f) İlm î çalışm alar ve araştırm alar yapar, yaptırır ve bu g ib i çalışm alara yardım eder.

g) N eşriyat ve dağıtım yapar.

h) K ab iliyetli gen çler in y etişm esin i tem in iç in m u h te lif fonlar, vakıflar ve te sis ler kurar.

2. FASIL: Ü Y E L İK

3. M A D D E : A ydın lar O cağı D erneği siyasetle uğraşm az

4. M A D D E : Ü ye Olm ak

18 yaşın ı b itirm iş, m edenî haklara eh il ve m eslek sahibi her Türk, derneğe üye olabilir.

188

2908 S ay ılı Kanunun 4'üncü m addesin in 2'nci fıkrasın ın 2 ve 3 num aralı bentlerinde

g österilen ler ile d iğer kanunların derneklere üye olam ayacakların ı belirttiğ i k işiler

dernek ü y esi olam az. K endi iradesi d ışında yabancı bir d ev letin uyruğunda bulunan

Türkler de, Türk vatandaşlarında aranan şartlarla b irlikte, Türkiye'de ikam et etm e

hakkına sahip bulundukları takdirde, derneğe üye o labilirler.

A ydın lar O cağı D erneği'ne g ir iş, iki üyen in tezk iy esin i ih tiva eden yazılı' m üracaatla

olur. Y etk ili Kurul, m üracaatı en 'çok 30 gün iç in d e "karara bağlar ve sonucunu

m üracaat sahibine y a z ılı o larak” duyurur. Ü y e liğ in red sebeb in i açık lam a m ecburiyeti

yoktur. Ü ye kabulü, idare h eyeti tam say ısın ın üçte ik isi ile olur. (2908 sa y ılı Kanunun

16'ncı m addesi uyarınca)

5. M A D D E : Ü Y E L İĞ İN S O N A ERM ESİ

Ü yeler y a z ılı olarak bild irm ek suretiy le , d iled ik leri zam an dernekten ayrılabilirler.

Y a z ılı istifadaki tarihe kadar birikm iş aidat borcunun ödenm esi şarttır.

D erneğin tüzük ve kararları ile m aksat ve am acına aykırı hareket eden, şere f ve h aysiye ti

kırıcı bir f iil iş ley en , tesanüdü bozan, 2. m addeye aykırı faa liyette bulunan, m ille t ve

m em leket sever liğ in şere f ve vakarı ile te lif i m üm kün bulunm ayan her türlü f iil ve

hareketlerin tahkiki ile karara bağlanm ası Y ön etim K urulu yetk isindedir. Y önetim

Kurulu, gerekirse tahkikat kom isyon u m isyonu kurabilir ve aşağıda belir lenen şart ve

şek illere uyulm ak suretiy le Dernek'ten çıkarabilir:

M addede y a z ılı fiiller i iş led iğ i sabit olan ü yelere aşağıdaki ceza kararları tatbik edilir:

a) İhtar,

b) G eçic i ihraç,

c) D aim i ihraç.

O cağın Tüzük, talim atnam e ve kararları ile m aksat ve am acına aykırı hareket etm ek,

şere f ve h a ysiyet k ırıcı bir fiili işlem ek , tesanütü bozm ak, 2. m addeye aykırı faa liyette

bulunm anın cezası dernekten ihraçtır.

H erhangi bir cezai karar verilm ed en önce alâkalıların d in len ilm esi ve ya z ılı

m üdafaalarının alınm ası lâzım dır. T ebligattan sonraki bir hafta iç inde ya z ılı m üdafaa191

189

gönderm eyen üye bir hak idd ia edem ez.

H akkında teb ligat yapılan üye hakkında karar, takibat başladıktan sonra en g eç iki ay

içinde verilir. B ir ay zarfında itirazda bulunulm azsa bu karar k esin leşir . G enel Kurulun,

ihracın tasd ik i v ey a b ozu lm ası hakkındaki kararı kesindir. (2908 S ay ılı Y asan ın 17'nci

M ad. uyarınca)

6. M A D D E: Ü Y E N İN H A K V E V A Z İFE Sİ

H iç k im se bir derneğe üye olm aya ve dernekte üye kalm aya zorlanam az. H er üye istifa

hakkına sahiptir.

D ernek üyeleri eş it haklara sahiptir.

Ü yeler, Y ön etim K urulunun verd iğ i vaz ife ler i yapm ak zorundadırlar. Ü ye herhangi bir

sebep le yapam ayacağı v a z ife iç in önceden m azeretin i beyan ederek iti razda bulunabilir.

B irden faz la şubeye kayıt yapılam az, ikam etgâhın d eğ işm esi ile şube de d eğiştir ileb ilir .

7. M A D D E: A İD A T Ö D EM E Ü yeler

y ıld a 1 2 .0 0 0 .— TL aidat öderler.

3. FA SIL : D E R N E Ğ İN O R G A N L A R I

8. M A D D E: D erneğin organları şunlardır:

a) G enel Kurul

b) D ivan

c) İlim ve İstişare

Kurulu

d) ç) Y önetim Kurulu

e) D en etlem e Kurulu

G enel K urulun ve D en etlem e Kurulunun görev , yetk i ve sorum lulukları devred ilem ez.

(2908 S ay ılı Y asanın 19'uncu mad. uyarınca)

4 .FASIL: G ENEL K U R U L Ç A L IŞM A L A R I

9. M A D D E: G EN EL K U R U L

190

1. D ernek tüzüğünde b e lli ed ilen zam anlarda olağan;

2. Y ön etim v ey a denetim kurulunun gerek li gördüğü hallerde v ey a dernek üyelerinden

beşte birinin y a z ılı isteğ i üzerine olağanüstü toplanır.

O lağan gen el kurul toplantıları en geç ik i y ıld a bir H aziran ayı iç inde yapılır.

G enel kurul top lantıya yönetim kurulunca çağrılır.

D en etlem e kurulunun v ey a dernek üyelerin in beşte birinin y a z ılı is teğ i üzerine yönetim

kurulu gen el kurulu bir ay iç inde top lantıya çağırm azsa, d enetlem e kurulu v ey a toplantı

isteğ in d e bulunan ü yelerden birinin m üracaatı üzerine m ahallî sulh hukuk hâkim i

duruşm a yaparak dernek üyeleri arasından üç k iş ilik bir h eyeti, gen el kurulu top lantıya

çağırm akla görevlendirir. (2908 S ay ılı Y asan ın 20'nci mad. uyarınca)

10. M A D D E: ÇAĞ RI U S U L Ü

Y ön etim K urulu, dernek tüzüğüne göre g en e l kurula katılm a hakkı bulunan üyelerin

lis te sin i düzenler. G enel kurula katılacak ü yeler en az onbeş gün önceden , günü, saati,

yeri ve gündem i m ahallî bir gazetede ilân ed ilm ek suretiy le top lantıya çağrılır. Bu

çağrıda, çoğun luk sağlanam am ası seb eb iy le top lan tı yap ılam azsa, ik in ci toplantın ın

hangi gün yap ılacağ ı da belirtilir. İlk toplantı günü ile ik inci toplantı arasında bırakılacak

zam an bir haftadan az olam az.

Toplantın ın yap ılacağ ı gün, saat ve yer ile toplantı gündem i, toplantı gününden en az

onbeşgün önce m ahallin en büyük m ülk î am irliğ ine yazı ile b ild irilir ve bu yazıya

top lantıya katılacak üyeleri gösteren liste de eklenir.

Toplantı başka bir sebep le geri b ırakılırsa, bu durum, geri bırakm a sebep leri de

belirtilm ek suretiy le, top lantı ilân ın ın ya p ıld ığ ı g azeteye ik in ci bir ilân verilerek üyelere

duyurulur. İk inci top lantın ın geri bırakm a tarihinden itibaren en g eç iki ay içinde

yap ılm ası zorunludur.

Ü yeler ik inci top lantıya, b irinci fıkrada belirtilen esaslara göre yen id en çağrılır ve

toplantı ik in ci fıkra esaslarına göre m ahallin en büyük m ülkî am irliğ ine duyurulur.

G enel Kurul top lan tısı bir defadan fazla geri bırakılam az.

(2908 S ay ılı Y asanın 21'inci M ad. uyarınca)

191

11. M A D D E: TO PL A N T I Y ER İ

G enel Kurul toplantıları dernek m erkezin in bulunduğu yerden başka bir yerde

yapılam az.

12. M A D D E: TO PL A N T I Y E T E R SA Y ISI

G enel kurul, dernek tüzüğüne göre gen el kurula katılm a hakkı bulunan üyelerin

yarısından bir fazlasın ın katılm asıy la toplanır.

İlk top lantıda yeter sayı sağlanam azsa, ik in ci top lantıda çoğunluk aranma z. A ncak bu

ik inci top lan tıya katılan üye say ısı dernek yönetim ve denetlem e kurulları üye tam say ısı

top lam ının iki katından az olam az. - (İ lg ili yasa m adde 23)

13. M A D D E: T O P L A N T IN IN Y A PIL IŞ U S U L Ü

D em ek gen el kurul toplantıları, ilânda belirtilen ve m ahallin en büyük m ülkî am irliğine

b ild irilen gün, saat ve yerde yapılır.

G enel kurula katılacak ü yeler, Y ön etim kurulunca düzenlenen listed ek i adları karşısına

im za koyarak top lantı yerine girerler.

12'nci m addede belirtilen tam sayı sağlanm ışsa , durum bir tutanak la tesb it ed ilir ve

toplantı yönetim kurulu başkanı v eya görev len d ireceğ i yönetim kurulu üyelerinden biri

tarafından açılır.

H üküm et kom iserin in top lan tıya gelm em iş o lm ası, top lantın ın ertelenm esin i

gerektirm ez.

A çılışta n sonra, top lan tıy ı yönetm ek üzere bir başkan ve yeteri kadar başkanvek ili ile

kâtip seçilir .

Toplantın ın yön etim i gen el kurul başkanına aittir. K âtipler toplantı tutanağını düzenler

ve başkanla birlikte im zalarlar.

Toplantı sonunda, bütün tutanak ve b e lg e ler yönetim kuruluna verilir. ( İ lg ili yasanın

24'üncü m addesi)

14. M A D D E: T O PL A N T ID A G Ö R Ü ŞÜ L E C E K K O N U L A R

G enel kurul top lantısında ya ln ız gündem de yer alan m addeler görüşülür. A ncak,

top lantıda hazır bulunan ü yelerin en az onda biri tarafından görüşü lm esi istenen

192

konuların gündem e alınm ası zorunludur. (İ lg ili yasanın 25'inci M ad.)

15. M A D D E: G EN EL K U R U L U N G Ö R EV V E Y ETK İLER İ

A şağıd a y a z ılı hususlar gen el kurulca görüşülüp karara

bağlanır.

1. D ernek organlarının seç ilm esi,

2. D ernek tüzüğünün d eğ iştir ilm esi,

3. Y ön etim ve denetlem e kurulları raporlarının görü şü lm esi, yön etim kurulunun ibra

ed ilm esi,

4. Y ön etim kurulunca hazırlanan bütçenin görüşülüp aynen v ey a d eğiştirilerek kabul

ed ilm esi,

5. D ernek iç in gerek li taşınm az m alların satın alınm ası v ey a m evcu t taşınm az m alların

satılm ası hususunda yönetim kuruluna yetk i verilm esi,

6. D erneğin federasyona katılm ası v ey a ayrılm ası,

7. D erneğin U luslararası faa liyette bulunm ası, yurt d ışındaki dernek v ey a kuruluşlara

üye olarak katılm ası v ey a ayrılm ası,

8. D erneğin fesh ed ilm esi,

9. İhraç kararlarını m üzakere ve tasd ik v ey a reddetm ek,

10. M evzuatta ve dernek tüzüğünde g en e l kurulca yap ılm ası b elirtilen d iğer görevlerin

yerine getir ilm esi. (İ lg ili yasanın 26'ncı m addesi uyarınca)

16. M A D D E: Seçim ler iç in divan başkanının im zasın ı taşıyan ve D em eğin m ührünü

hâvi pusulaların kullan ılm ası ve ü y elere isim lerin in belirtilerek dağıtılm ası ve aynı

şek ilde top lanm ası şarttır. R ey verecek k im se kalm adığı an laşılın ca başkanlık seçim e

son verir ve sayım a geç ilir . Bundan sonra artık rey verilm ez. D ernek m ührünü ve G enel

Kurul başkanının im zasın ı ih tiva etm eyen , ev v e ld en hazırlanm ış b asılı rey pusulaları ge -

çerli değild ir. G enel Kurul top lantılarına ait zabıtlar, kararlar, rey pusulaları, takrir ve

tek lifler başkanlık tarafından im za ed ilir , saklanm ak üzere Y ön etim K uruluna tevd i

edilir.

5 .F A SIL : D İV A N V E T E Ş E K K Ü L Ü

193

17. M A D D E: D ivan , G enel kuruldan sonra, D erneğin en yüksek organıdır. D ivan; İlim

ve İstişare K urulu, Y ön etim K urulu ve D en etlem e K urulundan teşekkül eder. İlim ve

İstişare Kurulu B aşkanı aynı zam anda D ivana başkanlık eder. T oplantılarda dernek

başkanı, ik inci başkan ve gen el sekreter de, divan kâtibi olarak vaz ife görür

18. M A D D E: D İV A N İN V A Z İF E V E Y ETK İLER İ

a) D erneğin faa liyetlerin in m aksat ve am acına uygun olarak yap ılıp yapılm adığ ın ı

kontrol etm ek,

b) İlim ve İstişare K uruluna v a z ife verm ek, bu kuruldan g e len tavsiye ler i karara

bağlam ak, gerek iyorsa m esele lerin halli hususunda k om isyon lar kurmak,

c) İcabı halinde G enel Kurulun top lanm ası hususunda Y ön etim Kurulundan talepte

bulunm ak,

ç) Y ön etim K uruluna vâkî şube açm a talep leri hakkında birlikte m üzakerede bulunm a k

ve m ütalâa, verm ek,

d) Y ön etim K urulunun faaliyetlerin e yön verm ek, tavsiyelerd e bulunm ak,

e) Y ön etim K urulunca hazırlanacak talim atnam eleri gözd en geçirip m üzakere etm ek.

6 .F A SIL : İL İM V E İS T İŞ A R E K U R U L U

19. M A D D E: İlim ve İstişare K urulu, G enel K urulca onbeş k işid en teşekkül etm ek

üzere ve bir norm al G enel Kurul dönem i iç in seçilir . Kurul, seç im i takiben arasında bir

başkan, bir başkan v ek ili, bir de kâtip seçer. İlim ve İstişare Kurulu, Kurul B aşkanının

v eya Y ön etim Kurulunun lüzum gördüğü hallerde ve davet üzerine toplanır.

20. M A D D E: V A ZİFELER İ

a) D erneğin am acına uygun olan ilm î faa liyetler , neşriyat ve konferanslar d üzen lenm esi

hususunda tavsiyelerd e bulunur,

b) Y ön etim Kurulunun çalışm alarına ilm î ve istişarî m ahiyette yardım eder,

c) D erneğe üye olm ak isteyen lerin m üracaatlarını in celer ve derneğe alınıp

alınm am aları hususunda yönetim kuruluna m ütalâa verir,

ç) M illî kültürün g e lişm esin i sağlam ak am acı ile çeş itli k om isyon lar kurar ve dernek

194

ü yelerinden de bu kom isyon lara üye seçer. H er türlü kültürel faa liyetler i tanzi m ve bu

çalışm alar sonunda m eydana g e lecek eserleri bastırm ak hususunda yönetim kuruluna

tavsiyelerd e bulunur,

d) Yurtlar ve vakıflar te s is i hususunda gerek li tetk ikatı yapıp yön etim kuruluna m ütalâa

verir. V elh a sıl, derneğin am acına uygun her türlü faa liyette Y ön etim kuruluna yardım cı

olur.

7 .F A SIL : Y Ö N E T İM K U R U L U

21. M A D D E: Y Ö N E T İM K U R U L U TEŞK İLİ V E G Ö R EV LER İ

Y ön etim Kurulu, dokuz asil ve dokuz yed ek üyeden az olm am ak üzere gen el kurulca

g iz li o y la seçilir . Y ön etim K urulu üyeler i, seç im lerin i takiben, kendi aralarında şu

suretle iş bölüm ü yaparlar:

a) G enel Başkan

b) G enel B aşkan V ek ili (İk inci bşk .)

c) G enel

Sekreter

ç) M uhasip üye

d) V eznedar

e) Dört üye

Y ön etim kurulu, belir li gün ve saatte olm ak üzere, en az ayda bir defa toplanır, kararları

ek seriyetle verir. O yların e ş it liğ i halinde başkanın k atıld ığ ı tarafın kararı geçer li sayılır.

A sıl ü yelik lerde boşa lm a olduğu takdirde yed ek üyelerin göreve çağrılm ası zorunludur.

Y ön etim Kurulu aşağıdaki hususları yerine getirir.

1. D erneği tem sil etm ek v ey a bu hususta kendi üyelerinden bir v ey a birkaçına yetki

verm ek,

2. D erneğin g e lir ve g id er hesaplarına ilişk in iş lem leri yapm ak ve g e lecek dönem e ait

bütçeyi hazırlayarak gen el kurula sunmak,

195

3. Türk vatandaşı olm ayanların dernek ü y e liğ in e kabulü halinde bunları ongun içinde

m ahallin en büyük m ülkî am irliğ ine bildirm ek,

4. D ernek tüzüğünün ve m evzuatın kend isine verd iğ i d iğer iş ler i yapm ak ve yetk ileri

kullanm ak,

5. G enel kurulun ve d ivanın kararlarını icra etm ek,

6. İlim ve İstişare kurulu tarafından verilen m ütalâaları karara bağlam ak ve gereğinde

divana sunm ak,

7. D erneğin her türlü idarî, ilm î faa liyetlerin i tanzim , etm ek,

8. L okali idare etm ek, bu hususta m es'ul k im seleri tayin ve d ivanın tasd ik inden g eçen

talim atnam eye uygun idare ettirm ek,

9. G enel kurula katılm a hakkı olan üyelerin liste sin i tanzim etm ek,

10. İlim ve istişare kurulunun m ütalâasın ı a lıp , d ivanın tasd ik inden geçirm ek suretiyle

ta lim atnam eler hazırlam ak. D erneğin gelir lerin i tem in ve gereken m asraflarını yapm ak,

11. Lokal kiralam ak, lüzum lu dem irbaşları satın alm ak. D erneğin gayesin e uygun

şek ilde lok a li tanzim ve toplantılar tertip etm ek,

D ernek lokalinde ve sair yerlerde konferanslar, sem inerler tertip ve bunları D ernek üyelerine v ey a am acına uygun çalışm aları ve neşriyatı olan k im selere verdir m ek,

12. Ü yelerden gerekenlere her türlü m addî ve m anevî yardım larda bulunm ak.

13. Şube açm ak istey en yerlerden alınacak tek lifler i ilim ve istişare kurulunun

m ütalâasın ı alıp D ivanda m üzakere ile d ivanın tavsiyeler in e uygun karar verm ek ve şube

kurucularına yetk i verm ek,

14. Ü ye olm ak isteyen lerin ta lep lerin i ilim ve istişare kuruluna havale ile alınacak

m ütalâaya göre kararlar verm ek,

15. İlm î ve kültürel çalışm alarda divanın d irektiflerine, ilim ve istişare kurulunun

ta vsiye ve iş'arına göre faa liyetlerde bulunm ak. (İ lg ili Y asan ın 27'nci m addesi uyarınca)

22. M A D D E: Y ön etim Kurulunun yed ek ü yelerle tam am lanam am ası

Y ön etim kurulu üye sa y ıs ı, boşalm alar seb eb iy le yed ek lerin de getir ilm esin d en sonra,

üye tam sayısın ın yarısından aşağı düşerse, gen e l kurul m evcut yön etim kurulu ü yeleri

196

v eya denetlem e kurulu tarafından bir ay iç inde top lan tıya çağrılır. Çağrının yapılm am ası

halinde, dernek üyelerinden birinin başvurm ası üzerine m ahallin sulh hukuk hâkim i

duruşm a yaparak dernek üyeleri arasından seçeceğ i üç k iş iy i, bir ay iç inde gen el kurulu

top lam akla görevlendirir. (İ lg ili yasanın 28'nci mad. uyarınca)

23. M A D D E: Y ön etim kurulu toplantılarına m azeretsiz olarak birbiri ardına üç defa

devam etm eyen ler v ey a altı ay iç inde m utad beş top lantıda hazır bulunm ayanlar istifa

etm iş sayılırlar. B unların yerine sırada olan yed ek ü yeler taahhütlü m ektupla davet

edilir. Bu m ektubun alm ışından itibaren bir hafta içinde m azeretsiz davete icabet

etm eyen yed ek ü yeler dahi istifa etm iş sayılırlar. Y erlerine yed ek kalm aksızın dört

ü y e liğ in düşm esi halinde yönetim kurulu v a z ifey e devam edem ez. Bu takdirde D ernekler

Kanununun 28. m addesi g ereğ in ce işlem yapılır.

8 .F A SIL : D E N E T L E M E K U R U L U

M A D D E : D erneğin m ali işler in i ve m uam elâtın ı tetk ik ve d enetlem e etm ek üzere gen el

kurul tarafından üç aslî ve üç yed ek d en etic i seçilir . D en etic iler seç ild ik ler i devre içinde

yönetim kurulunun g e lir ve g ider hesaplarını tetk ik eder. Sarfiyatın yönetim kurulunun

kararlarına, bütçe fasıllarına, tüzük hüküm lerine uygun olup o lm adığ ın ı altışar ayı

geçm eyen aralıklarla yapar ve d enetlem e sonuçların ı bîr raporla yönetim kuruluna ve

top land ığ ınd a gen el kurula sunar. D en etçilerin gen el kurulca yen id en seç ilm esi caizdir.

24. M A D D E : Organlara seç ilen ler in idareye b ild ir ilm esi G enel kurulca yapılan seçim i

iz ley en yed i gün iç in d e, yön etim kurulu başkanı tarafından; yönetim ve denetlem e

kurulları ile derneğin diğer organlarına seç ilen asil ve yed ek üyelerin ad ve soyadları,

baba adları, doğum yeri ve tarihleri, m eslek ler i ve ikâm etgâhları dernek m erkezinin

bulunduğu yerin en büyük m ülkî am irliğ ine yazı ile bildirilir.

9 .F A SIL : T E Ş K İL A T

25. M A D D E: V ilâ y et, kaza ve n ah iyelerle köylerde şube açılab ilir . Şube açılab ilm esi

iç in , derneğe üye olm a şartlarını haiz en az beş k işin in yapacakları y a z ılı m üracaatın

genel m erkez tarafından kabul ed ilm iş o lm ası gereklid ir.

26. M A D D E: Şube gen el kurulları, şubeye k ayıtlı üyelerden teşekkül eder. Y ıld a bir

defa toplanır. G enel kurul top lan tısın ın yeri, günü, saati ve gündem i en az üçgün

197

önceden bir gazete ile ilân edilir. T oplantı geri bırakılırsa aynı şek ilde ilân yen i lenir.

27. M A D D E: G enel kurul top lantısı, kayıtlı üyelerin yarıdan bir fazlasın ın huzuru ile

açılır. N isab d olm azsa top lantı geri bırakılır. İkinci top lantıda gerek li çoğun luk elde

ed ilem ezse dahi görüşm elere başlanır.

28. M A D D E: Şube gen el kurulu, kend isine bir başkan, bir başkan v ek ili ve iki kâtip

seçer. G enel kurulun m üzakere zabıtları ve kararları başkanlık d ivan ınca im zalandıktan

sonra saklanır. G enel kurul kararları, dernek şubesin in ilân yerinde ü yelere duyurulur.

A yrıca, alm an kararlar m ektupla kendilerine bildirilir.

29. M A D D E: Şube gen el kurulunun gündem inde şu m addeler bulunur:

a) B aşkanlık d ivanı seç im i,

b) F aaliyet ve hesap raporunun okunm ası,c) D en etlem e kurulu raporunun okunm ası ve yönetim kurulunun ibrası, ç) Y en i bütçenin tasd ik i, Şube organlarının seç im i,

d) D ilek ler.

30. M A D D E: Şubeye k ayıtlı üyelerden b eşte birinin isteğ i ile şube gen el kurulu

fevkalâde top lantıya çağrılabilir. Bu hususta, norm al gen el kurul top lantısındaki

hüküm ler tatbik olunur. A ncak, fevkalâde toplantıda, gündem de bulunm ayan hususlar

görüşü lem ez.

31. M A D D E: Şube yönetim kurulu, şube gen el kurulunca g iz li o y la seçilir . B eş k işid en

m üteşekkild ir. B iri başkan, biri başkan v ek ili, biri sekreter, biri m uhasip, biri de üye

olm ak üzere v a z ife taksim i yaparlar. K öylerde de şube yönetim kurulları üye say ılar ı beş

kişid ir. Y ön etim kurulunda boşalm a olduğu takdirde yed ek ü yelerle doldurulur.

32. M A D D E: Şube başkanı, herhangi bir sebep le v az ifesin d en ayrılırsa, yönetim kurulu

ü yeleri kendi aralarından bir başkan seçer.

33. M A D D E: Sekreter yazı işlerine bakar. G enel m erkezle m uhaberatı tanzim eder.

G elen g id en evrak, karar ve üye kayıt defterlerin i tutar.

34. M A D D E: M uhasip, şube hesapları, g e lir-g id er , b ilan ço ve kâfi hesap defterleri ile

alâkadar olur. Şube başkam ile b irlikte bankadan para çeker.

35. M A D D E: Y ön etim kurulu toplantıları en az ayda bir defa yapılır. M azeretsiz olarak

198

üst üste üç top lantıya g e lm ey en yönetim kurulu ü yesi istifa etm iş sayılır.

36. M A D D E: Y ıllık g en e l kurul top lantısında g iz li o y la ik i den etici seçilir . Bunlar

hesaplarla ilg ili hususları ve yönetim kurulu nun faa liyetlerin i tetkik ve kontrol ederek,

şube gen el kuruluna bir rapor hazırlar. D en etic iler beraberce çalışırlar ve şube gen el

kurulunun fevkalâde top lantıya çağrılm ası iç in gen el m erkeze m üracaat edebilirler.

37. M A D D E: Şube yönetim kurulları, d isip lin işler in i tedvirle m ükelleftir . G enel m erkez

yönetim kurulunun görev ve yetk iler i, kendi bünyesinde şube yönetim kurulu iç in de

geçerlid ir.

38. M A D D E: Şube yönetim kurulunun vereceğ i d isip lin kararları iç in itiraz m ercii genel

m erkez yönetim kuruludur. Bu kurulun vereceğ i kararlar kesindir.

39. M A D D E: Şubeler gen el m erkez g en e l kurul top lantısına iştirak etm ek üzere gen el

kurul toplantılarında iki d elege seçerler. Ü ye say ısı e llid en fazla olan şubelerde d elege

nisbeti yüzde iki olarak tayin edilir.

40. M A D D E: Şubeler, ge lir lerin in yüzde 1 5 ’ini her hesap y ılı sonunda gen el m erkeze

gönderirler.

10.F A SIL : M A L İ H Ü K Ü M L E R

41. M A D D E: O cak, gen el kurulca tasd ik ed ilen bütçe ile idare olunur. Y ön etim kurulu

bütçedeki fasıllar ve m addeler arasında nakil yapabilirler.

42. M A D D E : Y ön etim kurulunun, tüzük ve bütçe hüküm lerine göre yaptığ ı m alî

tasarruflarda h eyet başkanı ile m uhasibin v ey a başkanın yokluğunda, başkan v ek ili ile

m uhasibin im zası şarttır. V eznedarın üzerinde 1 0 .0 0 0 .— TL'dan fazla para bulunam az.

D erneğin parası m illî bankalardan birine yatırılır. Bankadan para çekm e halinde de

başkan (v ey a yokluğunda başkan v ek ili) , m uhasip ve veznedardan üçünden ik isin in

im zaları şarttır.

43. M A D D E: D erneğin g e lir kaynakları:

a) Ü ye aidatları,

b) B ağ ış ve yardım lar,

c) B a lo , eğ len ce , seyahat, m üsam ere, p iyan go gelirleri,

199

d) Neşriyat gelirleri,

e) G ayrim enkul gelirleri.

11 .F A SIL : Ç E ŞİT L İ H Ü K Ü M L E R

44. M A D D E : D erneğin bulundurm ası m ecburî olan defterler:

a) Ü ye kayıt defteri,

b) Ü ye aidat defteri v ey a üye s ic il kartı,

c) Y ön etim kurulu karar defteri,

ç) G elir, gider, bütçe, kesin hesap ve b ilan ço defteri

d) G elen -g id en evrak defteri.

e) İlim ve istişare kurulunun karar ve m ütalâalarının yazıla ca ğ ı defter

f) D em irbaş defteri

g) T esis ed ilecek kitaplıktaki kitapları m uhtevi defter.

Y azışm alarla m akbuzların sıra num arası takip etm esi m ecburîdir. G elir ve g iderlerin

takibine ait usu l, 2908 S ay ılı D ernekler K anununun 63 Jüncü m addesi uyarınca yapılır.

L üzum lu dosyaların tanzim i, arşivlerin te s is i m ecburîdir.

12.F A SIL : T Ü Z E L K İŞ İL İĞ İN S O N A E R M E S İ

45. M A D D E: G enel Kurul kararıyla fesih

D ernek g en e l kurulu her zam an derneğin fesh in e karar verebilir. G enel kurulun derneğin

fesh in e karar vereb ilm esi iç in , tüzüğe göre gen el kurula katılm a hakkına sahip bulunan

dernek ü yelerin in en az üçte ik isin in top lantıda hazır bulunm ası şarttır. İlk top lantıda bu

çoğunluğun sağlanam am ası halinde, ü yeler 21'inci m addeye göre ik in ci top lantıya

çağrılır. İkinci top lantıya katılan üye sa y ıs ı ne olursa o lsun , fes ih konusu görüşüleb ilir.

F eshe ilişk in kararın, top lantıda hazır bulunan ü yelerin üçte ik i çoğun luğu ile verilm esi

zorunludur.

D erneğin fesh i yön etim kurulu tarafından beşgün iç inde m ahallin en büyük m ülkî

am irliğ ine y a z ıy la bild irilir.

200

4 6 .M A D D E : T a s f iy e

F esh ed ilen veya k en d iliğ in d en dağılm ış sayılan derneklerin m al, para ve haklarının

ta sfiy e s i, tüzüğünde g öster ilen esaslara göre yapılır. G enel kurul derneğin fesh in e karar

verm esi halinde, sahip olduğu b ilcü m le m enkûl ve gayrım enkûlleri am acına en uygun bir

derneğe devre karar verebilir. G enel kurulca bir karar alınm am ış v ey a g en e l kurul

top lanm am ışsa, derneklerin bütün para, m al ve hakları H azineye intikâl eder.

M ahkem ece kapatılan derneklerin bütün para, m al ve hakları H azineye intikâl eder. Bu

şek ilde kapatılan dernekler ile b irinci fıkra uyarınca m al, para ve hakları H azineye

intikâl ed ecek derneklerin ta sfiy e ve in tikâlleri H üküm et K om iseri v ey a m aliye

tem silc is in in gözetim in d e yapılır. Bu işlem lere , fesih , k en d iliğ in d en dağılm a v eya

kapatılm anın k esin leştiğ i tarihten itibaren başlanır.

F esh ine, k en d iliğ in d en d ağılm ış sayılm asın a v ey a kapatılm asına karar verilen

derneklerin, para, m al ve haklarının ta sfiye ve intikâl işlem lerin in tam am lanm asını

m üteakip, bunların «D erekler K ütüğü»ndeki kayıtları, faa liyetleri bir il sınırı içinde

bulunanlar iç in m ahallin en büyük m ülkî am irinin, birden ziyade ilde faa liyette

bulunanlar i çin İçişleri B akanlığ ın ın onayı ile silin ir.

K apatılm ası iç in hakkında soruşturm a v ey a dava açılm ış olan bir dernek, fes ih ve buna

bağlı olarak dernek m alların ın devrine dair bir karar a ld ığ ı takdirde, soruşturm a ve dava

son uçlan ıncaya kadar devir iş lem i yap ılm az. (İ lg ili Y asan ın 55'inci m addesi uyarınca)

47.M A D D E : Tüzükte bulunm ayan hususlar hakkında D ernekler K anununun hüküm leri

uygulanır.

48.M A D D E : D erneğin kurucuları

A dı ve Soyadı, Baba adı, D oğum y ılı ve yeri, M esleğ i, U yruğu, İkâm etgâhı:

1. Ekrem H. A yverd i, H akkı, İstanbul, 1316, Y üksek M ühendis, T .C ., F evzip aşa

Cad. No: 175 F A T İH -İST A N B U L

2. Z iyaeddin Fahri F ındıkoğlu , Erzurum, 1901, Prof. D oktor, T .C ., Ihlam ur Y o lu 21

Daire:5 N İŞ A N T A Ş I-İS T A N B U L

3. N ihat Sam i B anarlı, Sam i, İstanbul, 1907, M ü ellif, T .C ., Ehram Y ok u şu 19

B E B E K - İST A N B U L

201

4. İbrahim K afesoğ lu , R ecep , T efen n i, 1329, Ö ğretim Ü y es i, T .C ., F ındıkzade, Z iya

G ökalp Sokak, N u .4 3 /1 0 F IN D IK Z A D E -İST A N B U L

5. Ekrem Kadri Unat, M ehm et, Ankara, 1914, Ö ğretim Ü y es i, T .C ., 4 .L even t, N e şe li

Sokak 13 İST A N B U L

6.O ktay A sl anapa, C elal, K ütahya, 1915, Ö ğretim Ü y esi, T .C ., Atatürk B ulvarı 142

Em lak K redi Apartm anı B -B lok 14 İS T A N B U L

8. 7 .Said B ilg iç , Sadık, Ş.Karahisar, 1920, A vukat, T .C ., A taköy, 1.K ısım B -44 /

Y u su f K eçec io ğ lu , H ü sey in , Ö dem iş, 1920, Ö ğretim Ü y esi, T .C ., A ksar ay,

Atatürk B ulvarı 162 İST A N B U L

9. M. Fazlı A kaya, B ekir, K em a liy e ,1 3 3 7 , A vukat, T .C ., Sultanahm et,

Cankurtaran C addesi 46 /3 SU L T A N A H M E T -İST A N B U L

10.A hm et İman, M uharrem, B alık esir , 1337 İş A dam ı, T .C , B ey lerb ey i K üplüce

Y o lu 7 İS T A N B U L

11.H .C engiz A lp ay, M .S eza i, Gürün, 1338, T icaret, T .C , İncirli caddesi C am lık

Sokak Ç am altısaray N u .l Daire 49 B A K IR K Ö Y -İS T A N B U L

12. Fethi G em uhluoğlu , N eşe t, İstanbul, 1338, İdareci T .C , N işan taşı M adalyon

Sokak V a li K onağı caddesi 2 3 /7 İST A N B U L

13. M uharrem V iraboğlu , Şaban, K ayseri, 1922 , Ö ğretim Ü y esi, T .C , İskenderoğiu

Sok. 31 /9 ŞİŞL İ-İST A N B U L

14.Suat V ural, Rüştü, R ize, 1338, Ö ğretim Ü y es i, T .C , Y en i L event, 6.C adde D aire:4

İST A N B U L

15. M uharrem Ergin, Haydar, M uş/B ulanık , 1339, Ö ğretim Ü y esi, T .C , Y ıld ız ,

M apuşlar Y ok u şu 101 İS T A N B U L

16.A .S elçu k Ö zçelik , M .Faik, B alıkesir , 1923, Ö ğretim Ü y esi, T .C , E tiler N isD etiy e

Cad. P rofösörler Sit. A l Kat 5 Daire: 16 İST A N B U L

17.N ahit R ıfk ı D inçer, Y aşar, K em alpaşa, 1340, Ö ğretm en, T.C , T opağacı Ihlamur

Y o lu 73 /2 İST A N B U L

18.A hm et K abaklı, Ömer, E lazığ , 1924, Y azar T .C , M illet C addesi 168 A K S A R A Y -

202

İST A N B U L

19.S .N ecm ettin İşli, A .Ş efik , İstanbul, 1340, D oktor, T .C , Y eş ilk ö y Ü m raniye Mah.

H alkalı Cad. 4 K ardeş Sok. 1 İST A N B U L

20.Nuri M ugan, Ekber, Ardahan, 1924, Ö ğretim Ü y e s i, T .C , L aleli Ordu C addesi 275

İST A N B U L

21. C evatB abuna, H alil, K öprülü, 1927, Ö ğretim Ü y esi, T .C , Em lak Kredi

Apartm anı B -B lo k D aire:24 A K S A R A Y -İS T A N B U L

22. İsm ail Ekim , M .A bdullah , P end ik ,1341 Serbest, T .C , Ç iftehavuzlar,

H azırcevap Sok. 5/1 D aire:8 İS T A N B U L

23. Faruk Kadri Tim urtaş, K ilis , 1925, Ö ğretim Ü y esi, T .C , K ıztaşı, Sofular Cad.

123/3 F A T İH -İST A N B U L

24. İsm ail H akkı Uğur, A .N eca ti, B alıkesir , 1925, T icaret, T .C , K ızıltopral -

Opr. C em il T opuz/C ad. 26 İST A N B U L

25. M u stafaK öseoğ lu , İbrahim, A lanya, 1926, Ö ğretim Ü y es i, T .C ., Fatih,

K ocatepe M ah. S ilistre So k. 8 İST A N B U L

26.Sabri Ü lker, İslam , K ırım , 1926, İş A dam ı, T .C ., A ksaray, L ütfüefendi Sok.

2 0 /4 İST A N B U L

27.S ü leym an Y a lç ın , Ethem , Ç anakkale, 1926, Ö ğretim Ü y es i, T .C ., C ihangir,

G üneşli Sok. 62/5 T A K S İM -İS T A N B U L

28.Sebahaddin Zaim , M ehm et, İştip , 1926 Ö ğretim Ü y e s i, T .C ., Bağdat Cad. 329

EREN K Ö Y -İST A N B U L

29. A yhan Songar, N azm i, G önen, 1927, Ö ğretim Ü y esi, T .C ., Fatih, H orhor Cad.

137 paksoy Apt. 3 İST A N B U L

30. N azım N ih at B ozkurt, H ü sey in , A rpaçay, 1927, T icaret, T .C ., K oşu yolu ,

Servet K aftancı Bora A pt. 8/3 İST A N B U L

31. A laeddinE rtüzün, C em al, M alatya, 1927, İdareci, T .C ., Paktaş Fabrika

M üdürü, A D A N A

32. N ih at K eklik , N asuh i, A y v a lık , 1927, Ö ğretim Ü y es i, T .C ., Fatih, Z ülali

203

Ç eşm e Sok. 5 İST A N B U L

33. R efikÖ zdek , Ş evk i, K östen ce, 1928, G azeteci, T .C ., B asın Sit. C -8

ETİLER - İST A N B U L

34. F evzi S ev g ili, Etem , İstanbul, 1928, T icaret, T .C ., H acı T ahsin Sok. 111/1

İST A N B U L

35. A .M azhar Ö zm an, İsm ail B ehzat, İstanbul, 1929, D oktor, Florya, O tlukbeli Sok.

20 Daire: 10 Ş E N L İK -İST A N B U L

36.Sabahattin T O P B A Ş, M .V ey si, İstanbul, 1929, İşadam ı, T .C ., G öztepe,

İstasyon Cad. 32 İS T A N B U L

37. K em al Eraslan, A hm et, Diyarbakır, 1930, Ö ğretim Ü y esi, T .C ., M escit Sok.

29 /8 B E Ş İK T A Ş -İS T A N B U L

38 .S a lih T uğ, M ehm et, İstanbul, 1930, Ö ğretim Ü y esi, T .C ., A hırkapı M eydanı,

2 /6 İST A N B U L

39. N ecati N . B ozkurt, H ü sey in , A rpaçay, 1931, İşadam ı, T .C ., Kantarcı B ilim

Sok. 7 /16 İST A N B U L

40. A s a f A taseven , M ahm ut, G aziantep, 1932, D oktor, T .C ., Soğanağa M ah.

Süm bül Sinan Sok. 21 D aire:6 İS T A N B U L

41. N ecm ettin H acıem in oğ lu , M ustafa, M araş, 1932, Ö ğretim Ü y esi, Okum uş Adar

Sok. 10/12 Daire: 11 F A T İH -İST A N B U L

42. Faik Tan, İhsan, D evrek an i,1932 , M uhasebeci, T .C ., C evdetpaşa Cad.

19 F IN D IK Z A D E -İST A N B U L

43. Y u su f D önm ez, A hm et, H en ege, 1933, Ö ğretim Ü y es i, T .C ., A taköy,

2 .K ısım L25 B A K IR K Ö Y -İST A N B U L

44. Ö zcan B o lca , A .Z ekeriya , İstanbul, 1934, Ö ğretim Ü y esi, T .C ., K aradeniz

T eknik Ü n iversitesi T R A B Z O N

45. M ustafa K afalı, M .Ertuğrul, K onya, 1934, Ö ğretim Ü y esi, T .C ., İstanbul

Ü n iversitesi E debiyat Fakültesi B E Y A Z IT -İST A N B U L

46. Erk Y urtsever, A hm et, Erenköy, 1934, İdareci, T .C ., T ayyareci R esm i Sok.

204

Çin A pt. Daire:3 B O ST A N C I-İS T A N B U L

47. Erol Tunalı, M ustafa, Tekirdağ, 1935, avukat, T .C ., N uruosm aniye Cad.

B en ice Han İST A N B U L

48. A ltan D eliorm an, M .N ecm ettin , İstanbul, 1936, G azeteci, B asın Sit. A -13

E T İL E R -İST A N B U L

49. M etinE riş, C elal, G aziantep, 1936, İdareci, T .C ., A taköy, 2 .K ısım , H -4 16/7

İST A N B U L

50. A ykut F evzi Ş ireii, M ehm et, K onya, 1938, Ö ğretim Ü y es i, A taköy,

2 .K ısım H -3 Nu: 19 İST A N B U L

51. İ .A Iev Arık, R em zi O ğuz, K ozan, 1940, A sistan , T .C ., Y aşilbahar Sok.

38/3 G Ö Z T E P E -İST A N B U L

52. Abdurrahm an Ç elik , Em in, T efen n i, M ühendis, T .C ., bayındırlık M üdürlüğü

A D A N A

53. A r if Ö zkök, Bahri, D örtyoi, 1941, İdareci, T .C ., İST A N B U L

54. Türkay T üdeş, T evfik , B iga , 1942, A sistan , T .C ., K aradeniz Teknik

Ü n iversitesi T R A B Z O N

55.O sm an F. Sertkaya, Servet, A dana, 1946, A sistan , T .C ., M oda, Lütfübe y Sok. 17/1

K A D IK Ö Y -İS T A N B U L

56. R uknettin T özün, M. Fehm i, Erzurum, 1922, Ö ğretim Ü y esi, T epebaşı M eşrutiyet

Cad. 48 , İS T A N B U L .

(İlg ili yasanın 8 ’inci m addenin 3 ’üncü fıkrası uyarınca)

EK-2 OCAK YÖNETİM KURULU BAŞKANLARI41614 M a y ıs 1970 - 3 0 O cak 1974 Prof. Dr. İbrahim K a feso ğ lu

30 O cak 1974 - 31 M a y ıs 1979 Prof. Dr. S ü leym an Y a lç ın

31 M a y ıs 1979 - 2 4 A ra lık 1982 Prof. Dr. Salih T uğ

416 http://aydinlarocagi.org/2012/01/genel-baskanlar-2/

205

0 4 N isa n 1984 - 2 9 H aziran 1988 Prof. Dr. S ü leym an Y a lç ın

2 9 H aziran 1988 - 2 7 H aziran 1998 Prof. Dr. N e v z a t Y a lç ın taş

2 7 H aziran 1998 - .. . Prof. Dr. M u stafa Erkal

EK-3 YAYINLARI417

9 Soru v e 9 C evapta E rm eni Sorunu

İstanbul’dan T rabzon’a (25 . Şura)

M illi Ş eh it K aym akam K em al B e y

İstanbul’dan A d ıy a m a n ’a (24 . Şura)

S u riye’n in E tn ik Y a p ısı v e T ü rk iye-S u riye İlişk ileri

Y u n an istan ’ın E tn ik Y a p ısı v e T ürk-Y unan İlişk ileri

Türk K ültürünün B ir U nsuru O larak H o şg ö rü v e B a z ı Ö rnekler

M illi M utabakatlar

21 . A sra G irerken Ç ağd aşlaşm a, D em ok rasi v e İnsan H akları

G A P , O rtadoğu v e Su M e se le s i

İslam iyet, M ille t G erçeğ i v e L aiklik

S o sy o -ek o n o m ik A çıd an O rtadoğu B ö lg e s in d e G ıda G ü ven liğ i

M illi K ültür P o litik asın d ak i Y an lışlar

Türk D ili v e M illi B ü tü n lü ğü m ü z

M eh m et A k if ’i A n latıyorlar (İk inci B a sk ı)

24 Aralık 1982 - 04 Nisan 1984 Prof. Dr. Ayhan Songar

417 http://avdinlarocagi.org/categorv/YaYinlar/

206

D in v e V icd an H ürriyeti

Y abancı D ille r E ğ itim v e Ö ğretim M e se le s i

A T ’nun C evab ı v e Y en i A lternatifler

T ürk-Y unan M ü n aseb etleri v e A y a so fy a M e se le s i

150. Y ılın d a T anzim at v e D oğu rd u ğu Sonuçlar

İsla m iy et v e M ille t G erçeği

D ış B orç v e Türk E k o n o m isin d e Ö zelleştirm e

M uhafazakarlık N ed ir? N e D eğ ild ir?

N ü fu s P lan lam ası v e T ü rk iye’n in G erçekleri

G A P v e G A P ’ın D oğu racağ ı Sonuçlar

E rm eni M e se le s i

M illiy e tç iler III. B ü y ü k İlm i K urultayı Kararları

Ü n iv ersite ler Y a sa T asarısı H akkında G örüşler

T ü rk iye’n in S osyo-K ü ltü rel v e E k o n o m ik M ese le ler i

T ü rk iye’de S a n a y ileşm e M e se le s i

T ü rk iye’de H uk u k Ç ıkm azı

S iyasi İstikrar v e T op yek ü n K alk ın m a

T ü rk iye’n in B u gü n k ü M e se le s i

T ü rk iye’n in İç v e D ış G ü ven liğ i

G üçlü H ü k ü m et İh tiyacı

207

Ü n iv ersite R eform u

Toprak v e Tarım R eform u

M illi B a s ın M e se le s i

T ürk-İslam Sentezi

Y en i B ir Y ü z y ıla G irerken T Ü R K -İS L A M SE N T E Z İ G örüşünde M e se le le r im iz 1/2/3

EK-4 İLİM İSTİŞARE KURULUNDA GÖREV ALANLARI418

Prof. Dr. Tahsi BANGUOĞLU

30 H aziran 1981 - 4 N isa n 1984

4 N isa n 1984 - 2 6 N isa n 1986

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

Prof. Dr. Erol GÜNGÖR

30 H aziran 1981 - 4 N isa n 1984

Ahmet KABAKLI

30 H aziran 1981 - 4 N isa n 1984

4 N isa n 1984 - 2 6 N isa n 1986

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

418 http://aydinlarocagi.org/2012/06/ilim-istisare-kurulu/

208

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

2 7 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

Prof. Dr. Recep DOKSAT

4 N isa n 1984 - 2 6 N isa n 1986

Prof. Dr. İbrahim KAFESOĞLU

30 H aziran 1981 - 4 N isa n 1984

4 N isa n 1984 - 2 6 N isa n 1986

Prof. Dr. Muharrem ERGİN

30 H aziran 1981 - 4 N isa n 1984

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

Ekrem Hakkı AYVERDİ

30 H aziran 1981 - 4 N isa n 1984

Prof. Dr. Süleyman YALÇIN

30 H aziran 1981 - 4 N isa n 1984

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

Prof. Dr. Mehmet KAPLAN

209

4 N isa n 1984 - 2 6 N isa n 1986

Prof. Dr. Ayhan SONGAR

4 N isa n 1984 - 2 6 N isa n 1986

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

Prof. Dr. Sabahaddin ZAİM

4 N isa n 1984 - 2 6 N isa n 1986

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

Prof. Dr. Salih TUĞ

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

Prof. Dr. Necmettin HACIEMİNOĞLU

210

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

Altan DELİORMAN

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

2 7 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

Prof. Dr. Tevfik ERTÜZÜN

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

Prof. Dr. Cevat BABUNA

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

29 Haziran 1988 - 23 Haziran 1990

211

Prof. Dr. Turan YAZGAN

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

2 8 H aziran 2 0 0 8 - 2 6 H aziran 2 0 1 0

2 6 H aziran 2 0 1 0 - 23 H aziran 2 0 1 2

Prof. Dr. Nejat DİYARBEKİRLİ

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

Prof. Dr. Asaf ATASEVEN

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

212

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

Hulusi ÇETİNOĞLU

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

Prof. Dr. Reşat İNAN

2 6 N isa n 1986 - 2 9 H aziran 1988

Prof. Dr. Ömer A. AKSU

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

2 9 H aziran 1996 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

2 6 H aziran 2 0 1 0 - 23 H aziran 2 0 1 2

Prof. Dr. Ekmeleddin İHSANOĞLU

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

Ahmet Aydın BOLAK

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

Prof. Dr. Oktay ASLANAPA

29 Haziran 1988 - 23 Haziran 1990

213

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

2 8 H aziran 2 0 0 8 - 2 6 H aziran 2 0 1 0

Gültekin SAMANCI

2 9 H aziran 1988 - 23 H aziran 1990

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

Prof. Dr. Reha O. TÜRKKAN

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

Prof. Dr. Hakkı D. YILDIZ

23 H aziran 1990 - 25 H aziran 1992

Prof. Dr. Sacit ADALI

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

214

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

Erk YURTSEVER

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

2 8 H aziran 2 0 0 8 - 2 6 H aziran 2 0 1 0

Prof. Dr. Suavi TOPCUOĞLU

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

Prof. Dr. Abdülkadir DONUK

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

Prof. Dr. Enis ÖKSÜZ

215

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

Av. Yusuf TÜREL

25 H aziran 1992 - 25 H aziran 1994

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

Av. Celal ÖZDEMİR

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

Yard. Doç. Dr. Dilaver CEBECİ

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

Prof. Dr. Ali ÖZEK

25 H aziran 1994 - 2 9 H aziran 1996

Prof. Dr. Yümni SEZEN

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

216

2 6 H aziran 2 0 1 0 - 23 H aziran 2 0 1 2

Prof. Dr. Haşmet BAŞAR

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

Üstün İNANÇ

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

Prof. Dr. Ahmet YÖRÜK

2 9 H aziran 1996 - 2 7 H aziran 1998

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

2 8 H aziran 2 0 0 8 - 2 6 H aziran 2 0 1 0

Dr. Nefi DEMİRCİ

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

217

2 8 H aziran 2 0 0 8 - 2 6 H aziran 2 0 1 0

2 6 H aziran 2 0 1 0 - 23 H aziran 2 0 1 2

Yakan CUMALIOĞLU

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

Prof. Dr. Nevzat YALÇINTAS

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

Prof. Dr. Burhan KUZU

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

Rasim CİNİSLİ

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

Av. M. Fazlı AKKAYA

2 6 H aziran 1998 - 2 4 H aziran 2 0 0 0

Prof. Dr. Ali Osman ÖZCAN

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

218

Mehmet ATEŞOĞLU

2 4 H aziran 2 0 0 0 - 2 9 H aziran 2 0 0 2

Dr. Sakin ÖNER

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

2 8 H aziran 2 0 0 8 - 2 6 H aziran 2 0 1 0

Sami YAVRUCUK

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

Kemal ÇAPRAZ

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

Oğuz ÇETİNOĞLU

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

M. Şadi POLAT

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

2 8 H aziran 2 0 0 8 - 2 6 H aziran 2 0 1 0

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

219

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

2 8 H aziran 2 0 0 8 - 2 6 H aziran 2 0 1 0

Prof. Dr. Timur KOCAOĞLU

2 9 H aziran 2 0 0 2 - 2 6 H aziran 2 0 0 4

Prof. Dr. Ahmet M. GÖKÇEN

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

2 6 H aziran 2 0 1 0 - 23 H aziran 2 0 1 2

Prof. Dr. Sabri SÜMER

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

2 4 H aziran 2 0 0 6 - 2 8 H aziran 2 0 0 8

2 8 H aziran 2 0 0 8 - 2 6 H aziran 2 0 1 0

2 6 H aziran 2 0 1 0 - 23 H aziran 2 0 1 2

M. Esat GÜÇHAN

2 6 H aziran 2 0 0 4 - 2 4 H aziran 2 0 0 6

Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK

Dr. Ahmet İNAN

26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

220

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

M. Kemal CABİOĞLU

26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

Prof. Dr. Emin ÖZBAŞ

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

Hızırbek GAYRETULLAH

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

Erdoğan ASLIYÜCE

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Dr. Muhsin KADIOĞLU

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

Ramazan KIRKI K

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Prof. Dr. İbrahim ÖZTEK

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Osman Nuri GÜRSOY

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

221

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Hayrettin NUHOĞLU

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Özcan PEHLİVANOĞLU

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Prof. Dr. Selami KURAN

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Ekrem ÖZER

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

EK-5 YÖNETİM KURULU ÜYELERİ419

Doç. Dr. Salih TUĞ

9 Mayıs 1970 - 13 Şubat 1971

Dr. Mustafa KAFALI

9 Mayıs 1970 - 13 Şubat 1971

Doç. Dr. Mazhar ÖZMAN

13 Şubat 1971 - 28 Nisan 1973

28 Nisan 1973 - 21 Haziran 1975

21 Haziran 1975 - 9 Haziran 1977

Yurdakul DAĞOĞLU

419 http://avdinlarocagi.org/2012/06/Yonetim-kurulu-uYeleri/

222

13 Şubat 1971 - 28 Nisan 1973

Ergun GÖZE

13 Şubat 1971 - 28 Nisan 1973

Nahit Rıfkı DİNÇER

13 Şubat 1971 - 28 Nisan 1973

28 Nisan 1973 - 21 Haziran 1975

İsmail Hakkı UĞUR

21 Haziran 1975 - 9 Haziran 1977

Prof. Dr. Sabahaddin ZAİM

9 Haziran 1977 - 9 Haziran 1979

Prof. Dr. Cevat BABUNA

9 Haziran 1977 - 9 Haziran 1979

Gürbüz AZAK

9 Haziran 1979 - 29 Haziran 1981

29 Haziran 1981 - 4 Nisan 1984

Doç. Dr. Tevfik ERTÜZÜN

9 Haziran 1979 - 29 Haziran 1981

4 Nisan 1984 - 26 Nisan 1986

Hulusi ÇETİNOĞLU

29 Haziran 1981 - 4 Nisan 1984

223

Doç. Dr. Fevzi SAMUK

4 Nisan 1984 - 26 Nisan 1986

Prof. Dr. Nevzat YALÇINTAS

26 Nisan 1986 - 29 Haziran 1988

Doç. Dr. Abdülkadir DONUK

26 Nisan 1986 - 29 Haziran 1988

Prof. Dr. Süleyman YALÇIN

29 Haziran 1988 - 30 Ocak 1990

Dr. Metin ERİS

29 Haziran 1988 - 27 Aralık 1988

Prof. Dr. Ahmet M. GÖKÇEN

3 Haziran 1989 - 23 Haziran 1990

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

25 Haziran 2002 - 13 Kasım 2002

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

Doç. Dr. Necat BİRİNCİ

16 Mart 1990 - 23 Haziran 1990

Altan DELİORMAN

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

Celal ÖZDEMİR

224

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

25 Haziran 1992 - 25 Haziran 1994

Sami YAVRUCUK

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

25 Haziran 1992 - 25 Haziran 1994

25 Haziran 1994 - 29 Haziran 1996

Yakan CUMALIOĞLU

25 Haziran 1992 - 25 Haziran 1994

25 Haziran 1994 - 29 Haziran 1996

29 Haziran 1996 - 27 Haziran 1998

Prof. Dr. Sabri SÜMER

25 Haziran 1992 - 25 Haziran 1994

25 Haziran 1994 - 29 Haziran 1996

29 Haziran 1996 - 27 Haziran 1998

Yard. Doç. Dr. Burhan BALOĞLU

25 Haziran 1994 - 29 Haziran 1996

29 Haziran 1996 - 27 Haziran 1998

Av. Mustafa KURAN

29 Haziran 1996 - 27 Haziran 1998

M. Yüksel ŞENOL

225

27 Haziran 1998 - 24 Haziran 2000

Ergun GENÇEREN

27 Haziran 1998 - 9 Aralık 1998

Ramazan KIRKI K

27 Kasım 1998 - 24 Haziran 2000

24 Haziran 2000 - 29 Haziran 2002

24 Haziran 2002 - 26 Haziran 2004

26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

Prof. Dr. Haşmet BAŞAR

27 Haziran 1998 - 24 Haziran 2000

Dr. Yaşar AKDOĞAN

9 Aralık 1998 - 24 Aralık 2000

Prof. Dr. Ahmet YÖRÜK

24 Haziran 2000 - 29 Haziran 2002

26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

Prof. Dr. Ömer A. AKSU

24 Haziran 2000 - 29 Haziran 2002

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

Demir İNAL

226

24 Haziran 2000 - 29 Haziran 2002

Dr. Yusuf AKÇA

24 Haziran 2002 - 26 Haziran 2004

26 Haziran 2004 - 6 Şubat 2006

Erdoğan ASLIYÜCE

24 Haziran 2002 - 26 Haziran 2004

26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

Süleyman ULUOCAK

13 Aralık 2002- 26 Haziran 2004

6 Şubat 2006 - 24 Haziran 2006

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Dr. Muhsin KADIOĞLU

26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

M. Esat GÜÇHAN

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

Dr. Sakin ÖNER

227

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Ernail KOÇ

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Av. Mustafa ÖZKURT

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

Ahmet TEKİN

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

EK-6 VEZNEDARLAR420

İsmail H. UĞUR

9 Mayıs 1970 - 13 Şubat 1971

13 Şubat 1971 - 28 Nisan 1973

28 Nisan 1973 - 21 Haziran 1975

Dr. Özcan BOLCAN

21 Haziran 1975 - 9 Haziran 1977

Doç. Dr. Necmettin HACIEMİNOĞLU

9 Haziran 1977 - 9 Haziran 1979

Doç. Dr. Mustafa E. ERKAL

9 Haziran 1979 - 29 Haziran 1981

29 Haziran 1981 - 24 Mart 1984

420 http://aYdinlarocagi.org/2012/06/veznedarlar/

228

Dr. Alaattin BÜYÜKKAYA

24 Mart 1984 - 26 Nisan 1986

Doç. Dr. Ahmet M. GÖKÇEN

26 Nisan 1986 - 29 Haziran 1988

Altan DELİORMAN

29 Haziran 1988 - 23 Haziran 1990

Prof. Dr. Abdülkadir DONUK

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

Av. Zeki HACTİBRAHİMOĞLU

25 Haziran 1992 - 25 Haziran 1994

25 Haziran 1994 - 29 Haziran 1996

29 Haziran 1996 - 27 Haziran 1998

Hikmet İŞMAN

27 Haziran 1998 - 24 Haziran 2000

24 Haziran 2000 - 29 Haziran 2002

29 Haziran 2002 - 26 Aralık 2004

Ramazan KIRKI K

26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

Prof. Dr. Ahmet ÇOLAK

229

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

Dr. Hasan GÜNAYDIN

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

EK-7 MUHASİPLER (SAYMAN)421

N. Nihat BOZKURT

9 Mayıs 1970 - 13 Şubat 1971

13 Şubat 1971 - 28 Nisan 1973

28 Nisan 1973 - 21 Haziran 1975

21 Haziran 1975 - 9 Haziran 1977

Altan DELİORMAN

9 Haziran 1977 - 9 Haziran 1979

N. Nihat BOZKURT

9 Haziran 1979 - 29 Haziran 1981

29 Haziran 1981 - 24 Mart 1984

24 Mart 1984 - 26 Nisan 1986

Dr. Alaattin BÜYÜKKAYA

26 Nisan 1986 - 29 Haziran 1988

Doç. Dr. Abdülkadir DONUK

29 Haziran 1988 - 23 Haziran 1990

421 http://avdinlarocagi.org/2012/06/muhasipler-savmanlar/

230

Süleyman BOZKURT

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

Prof. Dr. Ahmet M. GÖKÇEN

25 Haziran 1992 - 25 Haziran 1994

Doç. Dr. Ahmet YÖRÜK

25 Haziran 1994 - 29 Haziran 1996

Prof. Dr. Ahmet M. GÖKÇEN

29 Haziran 1996 - 27 Haziran 1998

Prof. Dr. Sabri SÜMER

27 Haziran 1998 - 24 Haziran 2000

24 Haziran 2000 - 29 Haziran 2002

29 Haziran 2002 - 13 Aralık 2002

Durali AYAROĞLU

13 Aralık 2002 - 26 Haziran 2004

Hikmet İŞMAN

26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

231

EK-8 DENETİM KURULU ÜYELERİ422

• Av. Sait BİLGİÇ

• 9 Haziran 1981 - 4 Nisan 1984

• Dr. Metin ERİŞ

• 29 Haziran 1981 - 4 Nisan 1984

• Hakkı Cengiz ALPAY

• 9 Haziran 1979 - 29 Haziran 1981

• 29 Haziran 1981 - 4 Nisan 1984

• 4 Nisan 1984 - 26 Nisan 1986

• 26 Nisan 1986 - 29 Haziran 1988

• 23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

• Gültekin SAMANCI

• 9 Haziran 1979 - 29 Haziran 1981

• 29 Haziran 1981 - 4 Nisan 1984

• 4 Nisan 1984 - 26 Nisan 1986

• Dr. Özcan BOLCAN

• 4 Nisan 1984 - 26 Nisan 1986

• 26 Nisan 1986 - 29 Haziran 1988

• Erk YURTSEVER

• 26 Nisan 1986 - 29 Haziran 1988

• 29 Haziran 1988 - 23 Haziran 1990

• Süleyman ULUOCAK

422 http://avdinlarocagi.org/2012/06/denetim-kurulu/

232

29 Haziran 1988 - 23 Haziran 1990

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

Av. Mehmet ÇAKIRCA

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

25 Haziran 1992 - 25 Haziran 1994

25 Haziran 1994 - 29 Haziran 1996

Abdullah CELEP

23 Haziran 1990 - 25 Haziran 1992

Necabettin ERGENEKON

25 Haziran 1992 - 25 Haziran 1994

M. Yüksel SENOL

25 Haziran 1994 - 29 Haziran 1996

Mürtaza KILIÇARSLAN

25 Haziran 1994 - 29 Haziran 1996

Ünal SENGİR

29 Haziran 1996 - 26 Haziran 1998

26 Haziran 1998 - 24 Haziran 2000

24 Haziran 2000 - 29 Haziran 2002

29 Haziran 2002 - 26 Haziran 2004

26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

233

• Ertuğrul ERDEN

• 29 Haziran 1996 - 26 Haziran 1998

• 26 Haziran 1998 - 24 Haziran 2000

• 24 Haziran 2000 - 29 Haziran 2002

• 29 Haziran 2002 - 26 Haziran 2004

• 26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

• 24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

• 28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

• 26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

• Dr. Ali SIRTLI

• 26 Haziran 1998 - 24 Haziran 2000

• 24 Haziran 2000 - 29 Haziran 2002

• 29 Haziran 2002 - 26 Haziran 2004

• 26 Haziran 2004 - 24 Haziran 2006

• 24 Haziran 2006 - 28 Haziran 2008

• 28 Haziran 2008 - 26 Haziran 2010

• 26 Haziran 2010 - 23 Haziran 2012

EK-9 OCAK ŞURA KARARLARI423

Aydınlar Ocağı Dernekleri 10. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

4-5 KASIM 1995 KOCAELİ

4 - 5 Kasım 1995 tarihleri arasında Kocaeli’nde yapılan Aydınlar Ocakları 10. Şurasında aşağıdaki hususlar Ocakların müşterek görüşleri olarak arz edilmektedir.

423 http://aydinlarocagi.org/cate gory/sura/

234

Ortak milli ve manevi değerlerin korunup geliştirilmesi milli, istiklal, ülkenin milleti ve toprağı ile bölünmez bütünlüğü insan hak ve hürriyetlerine dayalı demokratik cumhuriyet idaresi konularında ülkemizde bütünleşme ve milli mutabakatın sağlanması gereklidir.

Terörle mücadele askeri, ekonomik ve kültürel tedbirler birlikte yürütülmesi gerektirir. Türkiye’deki terörün bir Kürt meselesinden değil dış kaynaklı sebeplere bağlı tahriklerden beslenmektedir. Terörün durdurulması ortak milli kültür ve tarihe sahip bütün insanlarımızın meselesidir.

Demokratikleşmenin yanlış ve maksatlı yorumlanması terörü besleyen yeni bir unsur olabilir. Türkiye demokratikleşme konusunda milletlerarası normları dışlayamaz. Ancak bu konuda Batının baskıları Türkiye gerçekleri ve menfaatlerine aykırı yönde olmaktadır.

Dış politikada Türkiye’nin menfaatlerini gözeten mütekabiliyet esasına dayalı, şahsiyetli bir politika izlenmelidir.

Avrupa Birliği üyeliğine kabul edilmeden Gümrük birliğine girmek için imzalanan anlaşma ikinci sınıfı ülke şartlarını kabul etmemiz demektir. Karar mekanizmalarında söz hakkı olmayan bir şekilde Gümrük birliğine girilmesi ile Türkiye’nin hükümranlık haklarının bir kısmı Avrupa Birliği organlarına devredilmektedir. Gümrük Birliği bu haliyle Kıbrıs ve Türk Cumhuriyetleri politikamıza ters düşmektedir.

Kitle haberleşme araçlarından bazılarının ahlaki ve sosyal yapıyı bozucu yayınlarına karşı kamuoyu baskısı ve ilgili devlet kuruluşlarının görevlerini yapması sağlanması.

Gençliğin beden ve ruh sağlığının korunması için devletimiz anayasada ifade edilen görevlerini yerine getirmelidir. Alkol, uyuşturucu ve diğer kötü alışkanlıklara karşı devlet ve millet olarak topluca bir mücadele yapılması zaruridir.

Milli kültürümüzün ana unsurlarından biri olan Türk Dili’nin uydurma ve yabancı kelimelerin istilâsına karşı korunması elzemdir. İşyeri, marka, özel ve ticari isimlerde ve günlük konuşmalarda batı dillerinin kelimelerinin kullanılmasındaki artış endişe verici boyuttadır. Bu sebeple Türk Dünyası ile ortak bağlarımız kopmakta, Türkçe’nin ilim dili haline gelmesi mümkün olmamaktadır. Bu konuda milli hassasiyetin sağlanması ve devletin gerekli tedbirleri almasıyla olumlu gelişmeler sağlanabilir. Türk Dünyası ile ilgili ekonomik sosyal ve kültürel ilişkiler geliştirilmelidir. İslam kisvesi altında Müslümanlar arasında nifak ve ayrılığa sebep olabilecek her türlü hareketten kaçınılmalıdır. Türkiye’nin birlik ve bütünlüğe en çok muhtaç olduğu bir dönemde halkımızın laik-anti laik, Kürt, Türk, Alevi-Sünni, Sağ-Sol ayrımlarına sürüklenmesi tehlikeli gelişmelere yol açabilir. Laiklik adına din ve vicdan hürriyeti ile inandığını ifade ve yaşama hürriyetine karşı yapılan hareketler millet devlet kaynaşmasını engellemektedir. Başörtüsü konusundaki baskılar bu alandaki tavırların bir tezahürü olmaktadır.

İzmir’de 4 Kasım 1995 günü yaşanan sel felaketinin doğurduğu acıyı paylaşır, İzmir halkına ve Türk milletine başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi sunarız.

235

10.Sura Sonuç Bildirisi Komitesi

Nasuh BOZTEPE (Antalya Aydınlar Ocağı),

Av. Mehmet Ali UZ (Konya Aydınlar Ocağı),

Ruhittin SÖNMEZ (Kocaeli Aydınlar Ocağı)

Aydınlar Ocağı Dernekleri 11. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

11-12 MAYIS 1996 KONYA

Konya Aydınlar Ocağı Başkanı Av. Mehmet Ali UZ’un ev sahipliğinde düzenlenen ve 11-12 Mayıs 1996 tarihlerinde Konya’da yapılan “Aydınlar Ocağı Dernekleri 11. Şurası” nda alınan ortak kararlar aşağıdadır.

Saygıyla sunulur.

Türk Cumhuriyetlerinin yeniden emperyalizmin pençesine düşmemesi ve yeni yayılmacılığa karşı hükümeti, parlamentoyu, siyasi partileri ve ilgili kuruluşları gerekli tavrı koymaya davet ediyoruz.

Dr. Sadık Ahmet’i ve C. Dudayev’i rahmet ve saygı ile anıyor, şahadetlerinin toplumlarına daha da güç vereceğini, kendi kendini yönetme ve insan hakları alanında ilerlemeler sağlayacağına inanıyoruz.

Kitle haberleşme araçlarının, başta Türkçe olmak üzere ahlaki ve kültürel değerleri zedeleyici, davranış bozuklukları doğurucu yayınları karşısında Radyo Televizyon Üst Kurulu’na daha fazla destek olunmalıdır. RTÜK’ da daha fazla hassasiyet göstermelidir.

Sigara konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonunda alınan kararlar uygundur. Ancak sigara kadar alkol kullanımı konusunda da batılı demokratik ülkelerde uygulanan sınırlamalar getirilmelidir.

Bilardo ve atarı salonları sıkı bir denetim altına alınmalıdır.

Alkol bağımlılığı, uyuşturucu kullanımına yol açmaktadır. Uyuşturucu konusunda ailelere ve eğitimcilere daha fazla görev düşmektedir. Toplumdan intikam almak üzere ortaya konan bu saldırı, kaynağında kurutulmalıdır.

Türkçe’ye saygı milli bağımsızlığımıza ve hükümranlık haklarımıza saygıdır. Türkçe bayrak gibidir. İşyeri, firma ve marka isimlerinde Türkçe’ye saygı esas alınmalı ve herkes tarafından takip edilmelidir.

Yabancı dille eğitim ve öğretim Türkçe’ye saygısızlıktır ve onu ilim dilleri dışına itmektir. Türkiye’de yabancı dil öğrenme ile yabancı dille eğitim-öğretim farkı anlaşılmalı ve Anayasanın amir hükmüne uyulmalıdır.

236

Türkiye’yi temsil etmekten uzak ve sosyal boyutu ihmal edilmiş olan “HABİTAT II Türkiye Ulusal Raporu ve Eylem Planı” ndaki yanlışlar düzeltilmeli. Rapor çok küçük bir azınlığı temsil eder durumdan çıkarılmalıdır.

Enver Paşa’ nın kemikleri ülkemize getirmek yerine, bulunduğu yerde korunmalı, uygun bir kabir inşa edilmelidir. Böylece kabrin bulunduğu ülke ile Türkiye arasında bağ güçlendirilmelidir.

Demokratikleşme ve insan hakları örtüsü altında ülkemizin iç işlerine karışılmasına müsaade edilmemelidir. Terör eylemlerine karşı demokrasilerinde kendilerini hukuk içinde savunma hakları vardır.

Devletin yeniden yapılandırılmasında “Hukuk Devletini” tam manasıyla tesis etmek ve “ Milli iradeyi hakim kılmak” esas olmalıdır.

Orta Doğuda su meselesi ve bölücü terör konularında dış basın yayın kuruluşlarını, temsilciliklerini ve ilgilileri uyarıcı, gerçekleri ortaya koyan yayınlar yapılmalıdır.

Türk ailesi alternatifi olmayan, korunması gereken ve vazgeçilemeyen bir sosyal müessesedir. Anayasanın 41. maddesinde yer aldığı gibi korunmalıdır.

Din ve vicdan hürriyetinin uygulanmasında ortaya çıkan sınırlama ve iç barışı bozucu aşırılıklardan kaçınılmalıdır.

Din ve vicdan hürriyetinin uygulanmasında ortaya çıkan sınırlama ve iç barışı bozucu aşırılıklardan kaçınılmalıdır.

Türkiye oldukça yeknesak (homojen) bir ülkedir. Gerek Osmanlı’da ve gerek Türkiye Cumhuriyetinde bir etnik sorun söz konusu değildir. Ancak yapay kimlikleştirme ve etniklik zorlamalar görülmektedir. Ülkemizin önüne sürülmek istenen etnik ve mezhep tuzakları fark edilmeli ve ona göre tavır alınmalıdır. Batıda olduğu gibi “Çok kültürlü” olmayan yapılarda çok etniklilik ve çok kültürlülük zorlamaları güç değil çatışma kaynağı olabilir. Türkiye yeni milli kimlik arayışına çıkmış bir ülke değildir. Türk-İslam kimliği1071’den beri Anadolu’da hakim kimlik olmuştur.

Terör konusunda yanlış teşhisler terörü besleyici dolaylı teşvik olmaktadır. Teröre ve kamu mallarına tahrip etmeye taviz verilerek Hukuk düzeni korunamaz. Terörler Mücadele Kanunu’nun 8. maddesinin kaldırılmasını isteyenler teröre destek olmuşlardır. Güvenlik kuvvetlerini bir tahrik unsuru olarak gösterip psikolojik baskı altına sokmak yanlıştır.

“Yeni Yüksek Öğretim Kurulu Kanunu Taslağı”nın aşırı merkeziyetçi yapısı değiştirilmelidir.”

11.Şura Sonuç Bildirisi Komitesi

Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL (Aydınlar Ocağı Genel Merkezi)

237

Veysel Erdem BOZDOĞANGİL (Adana Aydınlar Ocağı)

Dr. Zülfikar ÖZKAN (Anadolu Aydınlar Ocağı)

Nasuh BOZTEPE (Antalya Aydınlar Ocağı)

Ruhittin SÖNMEZ (Kocaeli Aydınlar Ocağı)

Aydınlar Ocağı Dernekleri 12. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

13-14 Ekim 1996 ALANYA

12. Şurada ülkemizin meseleleri hakkında ocak mensupları görüşlerini açıklamışlardır. Bu Şurada sonuç bildirisi hazırlanmamıştır.

Aydınlar Ocağı Genel Merkezi,

Afyon Aydınlar Ocağı ,

Alanya Aydınlar Ocağı,

Anadolu Aydınlar Ocağı,

Ankara Aydınlar Ocağı,

Antalya Aydınlar Ocağı,

Aydın Aydınlar Ocağı,

Balıkesir Aydınlar Ocağı,

Kocaeli Aydınlar Ocağı,

Konya Aydınlar Ocağı,

Samsun Aydınlar Ocağı,

Sivas Aydınlar Ocağı,

Trabzon Aydınlar Ocağı.

Aydınlar Ocağı Dernekleri 13. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

24-25 MAYTS 1997 MUSTAFA KEMAL PAŞA

238

Mustafa Kemal Paşa Aydınlar Ocağı’nın ev sahipliğinde düzenlenen ve 24-25 Mayıs 1997 tarihlerinde Mustafa Kemalpaşa’da yapılan “Aydınlar Ocakları 13. Şurası’nda alınan ortak kararlar aşağıdadır.

Saygıyla sunulur.

Ocaklarımız merkezi yurt dışında olmayan milli, partiler üstü, Türk milletinin milli ve manevi değerlerinden güç alan milletiyle kaynaşmış birer gönüllü kültür kuruluşlarıdır. Devletine bağlıdır ve milletimizin ortak mutabakatlarını geliştirmeye çalışır.

Camiye, okula ve kışlaya siyaset sokulmamalı ve istikrar korunmalıdır.

Ordumuz günlük politikaya çekilerek yıpratılmamalıdır.

Türk dünyası ile gevşeyen ilişkiler olması gereken seviyeye çıkarılmalı, bunun için herkes üzerine düşen görevi yerine getirmelidir. TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı) benzeri kuruluşlar gerekli desteği kavuşturulmalıdır. Anayasada yer alan temel ilkelerimiz yanlış yorumlanmamalıdır. Türk milletinin manevi değerleri incitilmemelidir. Bütünü temsil etmekten uzak, küçük bir takım gruplar bütüne teşmil edilmemelidir. İkili kamplaştırmalar Türkiye’ye ihanettir. Her alanda şahsi menfaatler milli menfaatlerin önüne geçirilmemelidir.

Türkiye diplomaside caydırıcı olabildiği oranda bazı iç sorunlarını ülke çıkarlarına uygun olarak çözebilir. Ülkemizin etrafındaki dost, akraba ve soydaş topluluklardan meydana gelen güvenlik kuşağını güçlendirici ilişkiler kurulmalı ve geliştirilmelidir.

Irak’ta yaşayan Türkmenlere ilgi, Türkiye’nin vefa borcudur. Ülkemize sığınanlara müşfik davranılmalı Ege kardeşlerimize mezar olmamalıdır.

Türkiye başkent Ankara’dan yönetilen ülke olmayı korumalı, içişlerimize müdahalelere karşı şahsiyetli tavır konmalıdır.

Türk Milleti bölünmez bir bütündür. Demokratikleşme ve insan hakları adına içişlerimize karışılmasına müsaade edilmemelidir. Bölücü terör eylemlerine karşı demokrasilerin de kendilerini hukuk içinde savunma hakları vardır. Bu hak, insan hakları sözleşmeleriyle de teminat altına alınmıştır.

Laiklik din ve vicdan hürriyetinin teminatıdır ve ülkemizde çatışma malzemesi haline getirilmemelidir.

Fertlerin ve grupların kendi kendilerini ifade edebilmelerinin temel çerçevesi, demokrasi, milli devlet, milli hukuk sistemi ve milli birlik şuurudur.

Bir medeniyet göstergesi ve fazilet rejimi olan demokrasi vazgeçilmez ve taviz verilemez bir yönetim tarzıdır. Türkiye 1946 öncesine döndürülmemelidir.

Türkiye’deki bölücü terör herkese karşıdır ve etnik bir sorundan kaynaklanmamaktadır. Ülkemiz vatandaşın gözünde ve gerçekte etnik bir ihtilaflı bir coğrafyada da değildir.

239

Yer, firma ve tabela isimlerinde Türkçe’ye saygı gösterilmeli, dilin kutsal bir milli birlik unsuru olduğu unutulmamalıdır. Milli bayramlarımızda bayrak asma hassasiyeti korunmalıdır.

Yabancı dille eğitim ve öğretim, milli kimliğimize saygısızlıktır. Yabancı dil öğrenme ile yabancı dille eğitim ve öğretim birbirine karıştırılmamalıdır.

Yurt dışındaki vatandaşlarımız ve çocuklarımız üzerindeki ırkçı, ayrımcı insan hakları ihlallerine son verilmeli, bulundukları ülkelerde artık misafir olmaktan çıkan insanlarımız ev sahibi ülkelerin insafına terk edilmemelidir. Avrupa’da ortak bir yabancılar hukuku tesis edilmeli, üçüncü nesil korunmalı çifte vatandaşlık seçme ve seçilme hakları verilmeli, vatandaşlarımız Türkiye’deki genel seçimlerde oy kullanabilmelidirler.

Eğitimin her kademesinde kaliteye yükseltmek esas olmalı konu siyasi polemik dışı tutulmalı ve iş uzmanlarına bırakılmalıdır.

Türkiye - AB ilişkileri menfaatlerimize zarar verir halden çıkarılmalıdır. Ekonomi dış ve iç borç batağından kurtarılmalı, vergi dışı gelirler vergi kapsamına alınmalı, kayıt dışı ekonomi kayıt içine sokulmalıdır. Bankalar gerektiği gibi vergilendirilmeli ve yatırıma teşvik edilmelidir. Yanlış tarım ve hayvancılık politikaları, teşvikler terk edilmelidir. Merkez Bankası gibi önemli kurumlar siyasi tesir dışına çıkarılmalıdır. Serbest piyasa ekonomisinin doğurduğu tekelleşmeler ve 1980 sonrası ahlaki değerleri zedeleyen enflasyona endeksli politikalar köklü bir şekilde düzeltilmelidir.

Demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olan hür basın demokrasiye sahip çıkmalıdır. Milli menfaatlere ve kamu ahlakına aykırı yayınlar yapılmamalıdır. Türkiye’de dokunulmazlık zırha bürünmüş olan medya terörü istikrarı bozmakta milletimizi birbirine düşürmekte ve kutuplaştırmaktadır.

Türk Tarihinin önemli bir dönemi olan Osmanlı Devletinin 700.kuruluş Yıldönümü ilgili her kuruluş tarafından önemine uygun olarak kutlanmalı ve bu yönde hazırlıklar yapılmalıdır.

13.Şura Sonuç Bildirisi Komitesi

Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL (Aydınlar Ocağı Genel Merkezi)

Dr. Zülfikar ÖZKAN (Anadolu Aydınlar Ocağı)

Nasuh BOZTEPE (Antalya Aydınlar Ocağı)

Mustafa YAZGAN (Kocaeli Aydınlar Ocağı)

Mehmet Ali UZ (Konya Aydınlar Ocağı)

240

Aydınlar Ocağı Dernekleri 14. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

22-23 KASTM 1997 BALIKESİR

Aydınlar Ocakları 14. Şurası 22-23 Kasım 1997 tarihlerinde Balıkesir’de toplanarak aşağıdaki kararları almıştır:

Aydınlar Ocakları her zaman olduğu gibi partiler üstü, siyaset üstü fakat vatanperver tutumunu sürdürerek, milli meseleler karşısında birleştirici olmaya devam edecek, milli ve ilmi çözümler üretecektir.

Toplumu ve bilhassa gençliği tehdit eden alkol, uyuşturucu ve yabancı ideolojilere bağımlılık gibi tehlikelerle aktif mücadeleye devam olunacaktır.

Milletimizin meselelerine milletçe sahip çıkmasını kolaylaştıracak tedbirlere tevessül olunmalıdır.

Bilhassa turistik beldelerde kendini gösteren yabancı kültür yayılmacılığı (özellikle dil konusunda) ile daha müessir mücadele yolları geliştirilmelidir.

Çevre kirliliği toplum gündeminin önemli maddelerinden biridir. Ocaklarımız kendi bölgelerinde bununla alakalı çalışmalar yapmalıdır.

Ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün olan devletimizi tehdit eden her türlü bölücülüğe karşı birinci öncelik verilmeli ve mücadele yolları buna göre aranmalıdır. Özellikle demokratik Cumhuriyetimizin kalbi mesabesindeki TBMM’ye yönelik iddia ve ithamların yanlışlığı daima göz önünde tutulmalıdır.

Kıbrıs meselesinde taviz vermemek yönünde bugüne kadar süregelen kararlılığın devam ettirilmesindeki mutlak zarurete dikkat çekilmelidir.

Bütün bunları yaparken kullanılan dil ve terminoloji çok iyi belirlenmeli ve seçilmeli, uydurmacadan ve alerji uyandıracak terminolojiden kaçınılmalıdır.

Milletimizi son derece rahatsız eden ve devlet-millet çatışmasına yol açma istidadı gösteren konulara daha hassas ve dikkatli bir şekilde yaklaşılmalıdır. Ezcümle hukukun üstünlüğü anlayışına dayalı olarak hiçbir kişi ve kuruluş yargı denetiminden ve devletin adaletinden faydalanmada ayrıcalıklı olmamalıdır.

Şuranın bu toplantısında Aydınlar Ocakları arasındaki münasebetlerin daha müessir bir şekilde koordine edilmesi de temenni olunmuştur.

14.Şura Sonuç Bildirisi Komitesi

Prof. Dr. Şaban KARATAŞ (Ankara Aydınlar Ocağı)

241

Ahmet EKİCİ (Afyon Aydınlar Ocağı)

Nasuh BOZTEPE (Antalya Aydınlar Ocağı)

Recai GÜRCAN (Balıkesir Aydınlar Ocağı)

Mehmet Ali UZ (Konya Aydınlar Ocağı)

Prof. Dr. Fahrettin GÖZE (Sivas Aydınlar Ocağı)

Aydınlar Ocağı Dernekleri 15. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

4-10 TEMMUZ 1998 GİRESUN

Aydınlar Ocakları tarafından senede iki defa düzenlenen şuraların 15.’si Giresun Aydınlar Ocağı’nın ev sahipliğinde 4 - 10 Temmuz 1998 tarihleri arasında Giresun’da yapılmış, aşağıdaki metin SONUÇ bildirisi olarak tespit edilmiştir.

Kamuoyuna saygı ile sunulur.

Ülkemizin karşı karşıya bulunduğu iç ve dış meselelerin kaynağında, insan hakları, demokrasi ve ekonomik meselelerden ziyade, LOZAN’ dan SEVR şartlarına TÜRKİYE’yi döndürme gayretleri vardır. Gerileyen bölücü terör, sözde Ermeni iddiaları, Pontus ile ilgili Yunanistan’ın emel ve gayretleri, Türkiye’nin ve dolayısıyla TÜRK DÜNYASININ önünü kesme çabaları, kimlik konusunda maksatlı tartışmalar, insanlarımıza ikili kamplaştırma zorlamaları bundan dolayıdır.

Türkiye önünü kesen, engelleyen farklı taassup odaklarının etki alanı olmaktan çıkarılmalıdır. Türkiye’de kuvvetler ayrılığı prensibi korunmalı ve yetki tecavüzleri olmamalıdır. Adalet mekanizmasını bozucu uygulamalar önlenmelidir.

Müslüman Türk’ü Balkanlardan ve Anadolu’dan çıkarma, Asya İçlerine sürme hareketi olan “ŞARK MESELESİ” sürmektedir. Bu bakımdan, aydınlarımız Milli mutabakatlar çerçevesinde birleşmelidirler. Demokrasi de mutabakatların kurulmasını ve geliştirilmesini gerektirir.

Her türlü cemaat, parti grup gibi dar anlamda ki mensubiyetin üstünde TÜRK Milletine mensup olma ve milli menfaatler esas alınmalıdır.

Milli tarihimizde birlik ve ittifak şarttır.

Din - Devlet ilişkilerinde barışıklık, milli birliğimizi güçlendirir.

Laikliği ve İslam’ı iyi değerlendirmek ve doğru anlamak durumundayız. Demokrasiyi daha güçlendirmenin ve işletebilmenin yolu radikal laikçi (dini bir sosyal müessese olarak görmeyen, dini sosyal hayattan dışlamaya çalışan, laikliğe İslam’a alternatif bir din gibi anlayan) veya radikal İslamcı, siyasal İslamcı (milli devleti reddeden, bayraksız, vatansız Müslüman arayışına çıkan, Cumhuriyet ve demokrasiye karşı, çok hukukluluk arayışında, geleneksel İslam’la çatışan, Müslümanları militanlaştıran) anlayışlardan geçmemektedir.

242

Milli hakimiyet prensibine saygı duyulmalı, atanmışlar; seçilmişlerin belirlediği politika ve kararları uygulamalıdırlar. Bürokrasi ve medyanın yasama, yürütme ve yargı organlarının yetki alanına tecavüzü hukuk devletinde kabul edilemez.

İdarenin hiçbir eylem ve işlemi yargı denetimi dışında tutulmamalıdır.

Yasama ve yürütme organlarına vasıflı insanların seçilmesi, onların verimli çalışmalarını sağlayıcı ortamı hazırlamak için, bu makamların milli iradenin tecelli ettiği millet çoğunluğunun duygu inanç ve fikirlerine uygun olması için adil bir seçim sistemi, partiler kanunu ve uygun Anayasa değişiklikleri yapılmalıdır.

Temel hak ve hürriyetler Türk Milletinden esirgenmemeli, yanlış ve yersiz bir şekilde Cumhuriyetimize ve demokratik rejime karşı kültür alanlarına açılmamalı, yanlış ayrımlar yapılmamalıdır.

Demokrasiyi ve Cumhuriyeti artık içimize sindirmek durumundayız.

Türkçe’ye saygı milli kimliğimize saygıdır. Bu bakımdan, yer, tabela isimlerinde Türkçe’ye saygı gösterilmeli, belediyeler görevlerini yapmalı, yükseköğrenimde hiçbir ciddi devlette olmayan yabancı dille eğitim ve öğretim yanlışından vazgeçilmelidir.

Enflasyon makul bir seviyeye düşürülmeli, politik malzeme yapılmamalı, gelir dağılımını düzeltici tedbirlere ağırlık verilmelidir.

Bağımsız bir devlet olan KKTC’nin hükümranlık haklarına, toprak bütünlüğüne saygı gösterilmelidir. Kardeş ülkelerin bu siyasi gerçeği tanıması yolunda mesafe alınmalıdır.

Bulundukları ülkelerle Türkiye arasında barış köprüsü rolü oynayan devleti, hükümeti olmayan Türk toplulukları ile daha yakın temas kurulmalı ve maddi, manevi destek sürdürülmeli, buralarda “TURK KÜLTÜR MERKEZLERİ” açılmalıdır.

Türk Dünyasında ortak alfabe uygulaması yaygınlaştırılmalıdır. Okul kitapları muhteva ve şekil bakımından ortak ihtiyaca uygun hale getirilmelidir. Ortak edebiyatımız genç nesillere aktarılmalıdır.

Bazı Türk Topluluklarının anayurtlarına dönmelerine yardımcı olunmalıdır. Türk Dünyasında “Türk Kimliği” nin ortak kimliğimiz olduğu fark edilerek Sovyet Milliyetler Politikasının eski tuzaklarına düşülerek bizi ufalayıcı yanlışlardan dönülmelidir.

Türk Dünyasını kaynaştırıcı her türlü işbirliği imkanlarını arttırıcı toplantı, gezi gibi faaliyetler arttırılarak sürdürülmelidir.

Türk Dünyasını kaynaştıracak ilişkileri geliştirecek, çeşitli toplantılara TRT ve AA’ nın yeterli ilgiyi göstermeleri varlıklarının bir sebebidir. Bu konudaki aksamaları ve ilgisizliği anlamakta zorluk çekiyoruz.

Büyük Türk düşünürü İsmail Gaspıralı’ nın “DİLDE, FİKİRDE, İŞDE BİRLİK” parolası daima bize ışık tutmalıdır.

243

Türk demokrasisini güçlendirecek ve onu daha iyi işletecek yasalar çıkarılması ve yeniden düzenlenmesinde geniş mutabakat ve uzlaşma aranmalıdır.

Türk Akraba Topluluk Temsilcileri

Ahıska, Batı Trakya, Bulgaristan, Doğu Türkistan, Gagavuz, Kazakistan, Kırım, Kosova, Kumuk, Nogay, Özbekistan, Romanya, Tebriz

Aydınlar Ocağı Dernekleri

Adıyaman Aydınlar Ocağı,

Afyon Aydınlar Ocağı,

Alanya Aydınlar Ocağı,

Anadolu Aydınlar Ocağı,

Ankara Aydınlar Ocağı,

Antalya Aydınlar Ocağı,

Aydın Aydınlar Ocağı,

Balıkesir Aydınlar Ocağı,

Bakırköy Aydınlar Ocağı,

Kırıkkale Aydınlar Ocağı,

Kocaeli Aydınlar Ocağı,

Konya Aydınlar Ocağı,

Ordu Aydınlar Ocağı,

Rize Aydınlar Ocağı,

Samsun Aydınlar Ocağı,

Sivas Aydınlar Ocağı,

Trabzon Aydınlar Ocağı,

Giresun Aydınlar Ocağı.

244

Aydınlar Ocağı Dernekleri 16. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

17-18 EKİM 1998 MANİSA

MANİSA Aydınlar Ocağı’nın ev sahipliğinde düzenlenen ve 17-18 Ekim 1998 tarihinde Manisa’da yapılan “AYDINLAR OCAKLARI 16. ŞURASI” nda alınan ortak kararlar kamuoyuna saygıyla arz olunur...

Cumhuriyete zarar veren; O’nun kuruluş felsefesini zedeleyen her türlü davranışın bize bir şey kazandırmayacağının şuurunda olmalıyız. Yanlış metot ve üsluplarla O’nu savunmanın Cumhuriyeti de yıpratabileceğini anlamalıyız.

Cumhuriyete saygı; Türkiye’nin milli birlik ve bütünlüğüne saygıdır. Demokrasiye inançla bağlılıktır. Kavram anarşisini aşabilmek; Milli menfaatleri daima ön planda tutabilmek ve Türk Milletine mensup olma şuurunu hissedebilmektir.

Cumhuriyete saygı; yüksek enflasyonu indirmek, gelir dağılımını düzeltmek, vergi adaletini sağlamak ve her yerde Türkçe’ye saygı göstermektir.

Cumhuriyete saygı; fert, cemaat, grup, zümre ve parti çıkarlarını Milli menfaatlerin üzerinde görmemektir.

Cumhuriyete saygı; Devletle milleti kaynaştırıcı olabilmek, her türlü taassuptan uzak kalabilmek, barış ve mutabakat ortamını sağlamaktır.

Türkiye’de tartışma ve gündem maddeleri bizi içerde hapsedecek ve enerjimizi birbirimize karşı kullanılacak şekilden çıkarılmalıdır.

İslam ve Demokrasi birbirine ters değildir ve çatıştırılmamalıdır. “Hâkimiyet” kavramı üzerinde gereksiz ve yanlış tartışma açılmamalıdır.

Türkiye de aydınların, iş verenlerin ve herkesin görevi Türkiye’yi küçültmek, tesirliliğini azaltmak olmamalıdır. Dışardan kumandalı tuzaklara düşülmemelidir.

Ocağımıza göre Cumhuriyet, demokrasi ve milliyetçilik umdeleri birbirini tamamlar ve devletimizin temellerini teşkil eder.

Yer, firma ve tabela isimlerinde Türkçe’ye saygı gösterilmeli, dilin önemli bir milli birlik unsuru olduğu unutulmamalıdır. Milli bayramlarımızda bayrak asma hassasiyeti korunmalıdır.

Ülkemizde din ve vicdan özgürlüğünü zedeleyici, milli birliğimizi bozucu, yanlış tutum ve görüntülerden, üsluptan uzaklaşılmalı, her türlü ikili kamplaştırıcı davranışlardan uzak durulmalıdır. Kılık kıyafet bir sorun olmaktan çıkarılmalıdır.

Yabancı dil ile eğitim ve öğretim milli kimliğimize saygısızlıktır. Hiç bir ciddi devlette olmayan bilhassa yüksek öğretimde yabancı dil ile eğitim ve öğretimden vazgeçilmelidir. Yabancı dil öğrenme ile yabancı dilde eğitim ve öğretim bir birine karıştırılmamalıdır.

245

Türk ailesi vazgeçilmeyen, alternatifi olmayan, korunması gereken bir müessesedir. Bu sebepte Türk ailesini bozucu yayın ve resmi beyanlardan kaçınılmalıdır.

Yeni terör çeşidi olarak önümüze çıkarılan ve teşvik edilen alkol ve uyuşturucu saldırısı karşısında herkes sorumluluğunu bilmeli, bilhassa yayın organları bunu tiraj arttırma aleti olarak kullanmamalıdır.

Türkiye diplomaside caydırıcı olabildiği oranda bazı iç ve dış sorunlarını ülke menfaatlerine uygun olarak çözebilir. Bu bakımdan, Türkiye ile ilan edilmemiş bir savaş haline bulunan Suriye ve Yunanistan’a karşı yeni tedbirler alınmalı ve en ufak bir taviz verilmemelidir.

Türkiye-AB ilişkileri menfaatlerimize zarar verici halden çıkarılmalı, bazı AB ülkelerinin Sevr şartlarını hortlatıcı, maksatlı tavırlarına karşı gerekli tepkiler zamanında gösterilmelidir.

Yurtdışındaki vatandaşlarımızın çifte vatandaşlık haklarının kazanılması isabetli olacaktır. Ancak çocuklarımıza milli kimliklerini unutturucu “ Almanca İslam Dersleri” yetkililerce gözden geçirilmelidir.

KKTC siyasi ve kültürel bir gerçektir. Bu konuda en ufak bir taviz verilemez. Konfederasyonun gerçekleşmemesi halinde Türkiye ile bütünleşme derhal uygulamaya sokulmalı. Rum kesimi ile Yunanistan arasındaki mevcut antlaşmaların benzerleri Türkiye ile KKTC arasında yapılmalıdır.

Kuzey Irak’taki otorite boşluğunu doldurmak amacı ile kurdurulmak istenen suni Kürt devletine müsaade edilemez.

Türkmenler de Irak anayasasında mevcut maddelere göre yeni haklara kavuşturulmalıdır. Türkmenlere ilgi Türkiye’nin vefa borcudur. Bu sebeple Türkmenler peşmerge ve Saddam kıskacından kurtarılmalıdır.

Yargı üzerindeki siyasi ve basın baskısı kaldırılmalı ve yargı bağımsızlığı tam anlamıyla sağlanmalıdır. Ceza evleri suçlu yetiştiren kurum olmaktan çıkarılmalı, Batı ülkelerinde olduğu gibi bilhassa terör suçluları için hücre sistemine geçilmelidir.

Dokunulmazlık zırhına bürünmüş medya terörü istikrarı bozmakta, milletimizi birbirine düşürmekte ve kutuplaştırmaktadır.

İstanbul Aydınlar Ocağı,

Adıyaman Aydınlar Ocağı,

Afyon Aydınlar Ocağı,

Alanya Aydınlar Ocağı,

Anadolu Aydınlar Ocağı,

Antalya Aydınlar Ocağı,

246

Aydın Aydınlar Ocağı,

Bursa Aydınlar Ocağı,

Giresun Aydınlar Ocağı,

İzmir Aydınlar Ocağı,

Kırıkkale Aydınlar Ocağı,

Kocaeli Aydınlar Ocağı,

Konya Aydınlar Ocağı,

Kütahya Aydınlar Ocağı,

Manisa Aydınlar Ocağı,

Rize Aydınlar Ocağı,

Mustafakemalpaşa Aydınlar Ocağı,

Sakarya Aydınlar Ocağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 17. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

29-30 MAYIS 1998 SAKARYA

Sakarya Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Musa TAŞDELEN’in ev sahipliğinde düzenlenen ve 29-30 Mayıs tarihlerinde Akyazı - Kuzulukta yapılan “ Aydınlar Ocakları 17. Şurası” nda alınan ortak kararlar kamuoyuna saygıyla arz olunur.

Toplantımız, Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’un fethedildiği, kurtarıldığı kutlu ve mutlu bir tarihte yapılmıştır. Çağ açıp çağ kapayan, dini azınlıklara hoşgörü ile yaklaşan, o gün ve bugün Dünyaya insan hakları dersi veren, güzel sanatları koruyan ve geliştiren, ilim-din bütünlüğünden hareket eden bu büyük padişahı, maiyetindekileri ve şehitlerimizi saygı ve rahmetle yad ediyoruz. Türk tarihine bir bütün olarak bakıyor, 75. Yıldönümünde Cumhuriyetimizle ve 700. Yıldönümümde bir Türk Devleti olan Osmanlı ile gurur duyuyoruz.

Türkiye bir hukuk devletidir. Yargı bağımsızlığı vardır. Türkiye hukuk düzenine müdahale kabul edilemez, her ciddi devlet gibi hükümranlık haklarını çiğnetemez. Yargıya ve yargı kararlarına dış müdahale veya dış ortak aranamaz. Aslında ülkemiz iç milli hukuk yoluyla alınan sonuçların Strazburg Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürülme sürecini de kabul etmiştir. Türkiye’de kanunlar ve hukuk mevzuatı teröre ve teröriste endekslenerek eylem sonrası yeniden hazırlanmamıştır, zaten mevcut olan kanun ve mevzuat uygulanmaktadır. Terörist başına gerekli ceza verilmelidir.

247

Devletle milleti kaynaştırıcı olabilmek, her türlü taassuptan uzak kalabilmekten barış, mutabakat ortamını sağlamaktan geçer.

Türkiye’de tartışma ve gündem maddeleri bize zaman kaybettirecek, enerjimizi birbirimize karşı kullanılacak şekilden çıkarılmalıdır.

İslam ve demokrasi birbirine ters değildir ve çatıştırılmamalıdır. “Hakimiyet” kavramı üzerinde gereksiz ve yanlış tartışılma açılmamalıdır.

Türkiye’de aydınların işçi ve işveren kuruluşlarının görevi Türkiye’nin tesirliliğini büyütmek olmalıdır. Dışarıdan kumandalı tuzaklara düşülmemelidir.

Ocağımıza göre cumhuriyet, demokrasi ve milliyetçilik umdeleri birbirini tamamlar ve devletimizin temellerini teşkil eder. Biri diğerine tercih edilemez.

Yer, firma ve tabela isimlerinde Türkçe’ye saygı gösterilmeli, dilin önemli bir milli birlik unsuru olduğu unutulmamalıdır. Milli bayramlarımızda bayrak asma hassasiyeti korunmalıdır.

Ülkemizde din ve vicdan hürriyetini zedeleyici milli birliğimizi bozucu, yanlış tutum ve görüntülerden, üsluptan uzaklaşılmalı, her türlü ikili kamplaştırıcı davranışlardan uzak durulmalıdır. Kılık kıyafet bir sorun olmaktan çıkartılmalıdır.

Yabancı dil ile eğitim ve öğretim milli kimliğimize saygısızlıktır. Hiçbir ciddi devlette olmayan bilhassa yüksek öğretimde yabancı dilde eğitim ve öğretimden vazgeçilmelidir. Yabancı dil öğrenimi ile yabancı dil eğitim ve öğretim birbirine karıştırılmamalıdır.

Türk ailesi vazgeçilemeyen, alternatifi olmayan, korunması gereken bir müessesedir. Bu sebeple Türk ailesini bozucu yayın ve görüntülerden kaçınılmalıdır.

Yeni terör çeşidi olarak karşımıza çıkartılan ve teşvik edilen alkol ve uyuşturucu saldırısı karşısında herkes sorumluluğunu bilmeli, bilhassa yayın organları bunu tiraj arttırma aleti olarak kullanmamalıdır.

Türkiye diploması de caydırıcı olabildiği oranda bazı iç ve dış sorunlarını ülke menfaatine uygun olarak çözebilir. Bu bakımdan, Türkiye ile ilan edilmemiş bir savaş içinde olan Suriye ve Yunanistan’a karşı yeniden tedbirler alınmalı ve en ufak bir taviz verilmemelidir. Suriye ile olan su sorunu içeride ve dışarıda iyi anlatılmalıdır.

Türkiye-AB ilişkileri menfaatimize zarar verici halden çıkarılmalı, bazı AB ülkelerinin Sevr şartlarını hortlatıcı maksatlı yaklaşımlarına gerekli tepkiler zamanında gösterilmelidir. Gümrük Birliği Antlaşması gözden geçirilmelidir.

Yurtdışındaki vatandaşlarımızın çifte vatandaşlık haklarının kazanılması yolundaki gayretler sürdürülmelidir. Ancak, çocuklarımıza milli kimliklerini unutturucu “Almanca İslam Dersleri” yetkililerce gözden geçirilmelidir.

KKTC siyasi ve kültürel bir gerçektir. Bu konuda en ufak bir taviz verilemez, Konfederasyonun gerçekleşmesi halinde Türkiye ile bütünleşme derhal uygulanmaya

248

sokulmalı, Rum Kesimi ile Yunanistan arasındaki mevcut antlaşmaların benzerleri Türkiye ile KKTC arasında yapılmalıdır.

Kuzey Irak’taki otorite boşluğunu doldurmak amacı ile kurdurulmak istenen suni Kürt Devletine müsaade edilemez.

Türkmenlerde Irak Anayasasında mevcut maddelere göre yeni haklara kavuşturulmalıdır. Türkmenlere ilgi Türkiye’nin vefa borcudur. Bu sebeple Türkmenler peşmerge ve Saddam zulmünden kurtarılmalıdır.

Yargı üzerinden siyasi ve basın baskısı kaldırılmalıdır ve yargı bağımsızlığı tam anlamıyla sağlanmalıdır. Cezaevleri suçlu yetiştiren kurum olmaktan çıkartılmalı, Batı ülkelerinde olduğu gibi bilhassa terör suçluları için hücre sistemine geçilmelidir.

Dokunulmazlık zırhına bürünmüş medya terörü istikrarı bozmakta, milletimizi birbirine düşürmekte ve kutuplaştırmaktadır.

Bankalar kanunu bir an evvel çıkarılmalı , yeniden yapılanma sağlanmalı, tasarrufları yatırımlara yönelten bir düzenleme getirilmeli.

Sosyal güvenlik kurumlarımızın durumu ülkemizin ekonomik ve sosyal şartları göz önüne alınarak yeniden incelenmeli, gerekli reformlar yapılmalıdır.

Tarım destekleme alımları uluslararası rekabet şartları altında ele alınmalı, fiyat politikaları buna göre düzenlenmelidir.

Bosna’da, Kosova’da, Batı Trakya’da, Irak’ta, Doğu Türkistan’da ve diğer bölgelerde Dünyanın gözü önünde uygulanan insan hakları ihlalleri, toplu katliamları, eritmeci uygulamaları kınıyor ve protesto ediyoruz.

Kalkınma ve sanayileşme yolunda olan ekonomimizin performansının yükseltilmesi ve tam kalkınmanın sağlanabilmesi için ekonomik dengelerin kurulmasına ve yeni yatırım imkanlarının sağlanmasına önem verilmelidir. Bu yolda hem kamu hem de özel kesim imkanlarından yeterince yararlanılmalıdır. Kamu kesiminin özel kesimin rakibi olmadığı, aksine özel sektöre destek sağlayıcı, onu hızlı kalkınma ve dışa açılmada yönlendirici rolü olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Gelişen ve Dünya ile bütünleşen ekonomimizde özelleştirme önem taşımaktadır. Özelleştirme: devletin elinde bulunan varlık ve işletmelerin satışı olarak alınmamalıdır. Özelleştirmede temel hedef, ekonominin toplam verimini, kaynaklarının etkin kullanımını ve dış rekabet şartlarının oluşmasını, üretim ve ihracatı artırıcı olmalıdır. Satış sadece bu hedeflerin tabii bir sonucudur. Özelleştirmenin hedefi hiçbir zaman bütçe açıklarını gidermek üzere kamu mallarının satışı olmamalıdır. Devletin ekonomide ağırlığı makul bir seviyeye indirilmelidir.

Uzun yıllardan beri devam eden yüksek enflasyon, ekonominin genel dengelerini ve kaynakların etkin kullanımını bozmakta, gelir dağılımının adaletsizliğine ve sosyal ve ekonomik çöküntüye yol açmaktadır. Bunun için yeni hükümetin enflasyonla mücadelede ciddi tedbirler alması bir zarurettir.

249

Türk bankacılık sistemi yeniden düzenlenmelidir. Ticari bankacılık yanında yatırım bankacılığının da geliştirilmesi zarurettir. İç ve dış borç sistemli bir şekilde azaltılma yoluna gidilmeli; kamu harcamalarında tasarrufa riayet edilmelidir.

Sanayileşme ve kalkınma programlarında çevre, tabiat ve ekoloji üzerinde önemle durulması gerekmektedir. Tabii, milli değerlerimizin gelecek nesillere sağlıklı şekilde intikal ettirilmesini sağlayıcı gerekli önlemler alınmalıdır. Mesela, “Sapanca Gölü Koruma Kanunu” gibi yasalar derhal çıkarılmalıdır.

İstanbul Aydınlar Ocağı,

Adıyaman Aydınlar Ocağı,

Alanya Aydınlar Ocağı,

Anadolu Aydınlar Ocağı,

Aydın Aydınlar Ocağı,

Bakırköy Aydınlar Ocağı,

Bursa Aydınlar Ocağı,

Giresun Aydınlar Ocağı,

Kocaeli Aydınlar Ocağı,

Konya Aydınlar Ocağı,

Kütahya Aydınlar Ocağı,

Manisa Aydınlar Ocağı,

Mustafakemalpaşa Aydınlar Ocağı,

Sakarya Aydınlar Ocağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 18. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

20-21 KASIM 1999 BURSA

BURSA AYDINLAR OCAĞI’NIN ev sahipliğinde düzenlenen, 20-21 Kasım 1999 tarihlerinde Bursa’da yapılan “AYDINLAR OCAĞI DERNEKLERİ 18.ŞURASI’ nda alınan ortak kararlar kamuoyuna saygıyla arz olunur.

Toplantımız, Cumhuriyetimizin 76.ve Osmanlı’nın kuruluşunun 700.Yıldönümüne rastlamaktadır. Cumhuriyetimizle Osmanlı’nın kucaklaştığı bir dönemde yapılmaktadır.

250

Yine hepimizi üzen büyük bir deprem felaketi geçirmiş bulunmaktayız. Bu vesile ile hayatını kaybetmiş deprem şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyor, yaralılara acil şifalar diliyoruz.

Aydınlar Ocağı gibi partiler üstü Türk Milleti ile bütünleşen , milli hassasiyete sahip, “ ÖNCE TÜRKİYE “diyen sivil toplum kuruluşları ülkemiz için bir şanstır.

Şuramızda 21.Yüzyıla girerken Türkiye’nin görünümü, yeri ve vitrininin nasıl olması gerektiği üzerinde de durulmuştur

Millet olma şuuruna ulaşmış halkımızda şüpheler uyandıracak kimlik tartışmalarından uzaklaşılmalıdır. Türk Milletine mensup olma şuuru ve vatandaşlık kültürü yaygınlaştırılmalı, yapay çok kültürlülük oyunları aşılmalıdır. Türkiye üniter bir devlet olduğu kadar üniter bir millettir. Küreselleşme rüzgarıyla esen mozaikleştirme ve ufalama tuzakları fark edilebilmelidir.

Devletle milleti kaynaştırıcı olabilmek, her türlü taassuptan uzak kalabilmekten, barış, mutabakat ortamını sağlamaktan geçer. Türkiye’nin eski ve yeni tipte kamplaşmalara değil, karşılıklı hoşgörü ve dayanışmaya ihtiyacı vardır. Herkes Türkiye’nin geleceğine olumlu katkılar yapabilmelidir.

İslam ve demokrasi birbirine ters değildir ve çatıştırılmamalıdır. “Hakimiyet” kavramı üzerine gereksiz ve yanlış tartışma açılmamalıdır.

Cumhuriyet, demokrasi ve milliyetçilik umdeleri birbirini tamamlar. Biri diğerine tercih edilemez.

Ülkemizde din ve vicdan hürriyetini zedeleyici, milli birliğimizi bozucu, kamplaştırıcı davranışlardan uzak durulmalı, rejim karşıtı gruplar kitleleştirilmemelidir. Kılık - kıyafet zamanla sorun olmaktan çıkarılmalıdır. Vatandaşlarımızın manevi duyguları rencide edilmemelidir.

Yabancı dille eğitim ve öğretim milli kimliğimize saygısızlıktır. Hiçbir ciddi devlette olmayan uygulamalardan vazgeçilmelidir. YÖK yeniden düzenlenmelidir. Yabancı dil öğrenmenin gerekliliği ile yabancı dille eğitim öğretim farklı şeylerdir. Türkçe ye saygı, Türk Milletine, Türk Dünyasına ve Türkiye’nin geleceğine saygıdır.

Bu saygı önce Türk Devlet adamlarından ve aydınlardan beklenir. Önümüzdeki dönem artacak olan milletlerarası toplantılarda bir Dünya dili olan Türkçe müzakere dili yapılmalıdır. Türkiye’nin Cumhur- başkanı milletlerarası toplantılarda Türkçe konuşmalıdır. HABİTAT II (İstanbul 1996) ve AGİT (İstanbul 1999) toplantılarında bu konuda yapılan yanlış ve ihmaller gurur ve ümit kırıcı olmuştur. BM’de Türkiye’ye de veto hakkı kullandırabilecek ortam hazırlanmalıdır.

Yer, firma ve tabela isimlerinde Türkçe’ye saygı gösterilmeli, milli bayramlarımızda bayrak asma teşvik edilmelidir.

Türk ailesi vazgeçilemeyen, alternatifi olmayan, korunması gereken bir müessesedir. Bu sebeple Türk ailesini bozucu yayın ve görüntülerden kaçınılmalıdır. Yeni yasaların

251

çıkarılmasında aile yapımızı bozucu ve dayatmacı tavırlar terk edilmelidir. Ahlaki çöküntü hesaba katılmalıdır.

Türkiye, dışa açılmaya paralel olarak milli yasalarında, Anayasasında yeni düzenlemelere giderken gizli tavizlere açık olmamalıdır.

AB ile süren görüşmelerde tam üyelik yolunda anlaşılmaz tavizler verilmemelidir. AB milli devletlerin kendilerini reddettiği ve AB kimliğinde birleştiği bir alan değil, milletlerarası yakın işbirliği ve iş bölümünün adıdır. AB vatandaşlığı aslında milli devlet (ulus-devlet) vatandaşlığı kaynağından gelmektedir. Türkiye bugüne kadar yaptığı fedakarlıkların karşılığını görmelidir.

Yeni terör çeşidi olarak önümüze çıkarılan ve teşvik edilen alkol ve uyuşturucu saldırısı karşısında herkes sorumluluğunu bilmeli, bilhassa yayın organları bunu tiraj arttırma aleti olarak kullanmamalı ve özendirici olmamalıdır.

K.K.T.C. siyasi ve kültürel ayrı bir gerçektir. Bu konuda en ufak taviz verilemez. Bunun böyle olması Adanın bölünmesi değil, hükümranlık ve insan hakkıdır. Bu örnek Dünyada tek de değildir. K.K.T.C.’ tanıtılma faaliyetleri hızlandırılmalıdır. Cumhurbaşkanı sayın Rauf DENKTAŞ dışlanarak hiçbir olumlu mesafe alınamaz.

Çeçenistan’daki toplu sivil katliamı Rusya’nın iç meselesi değildir. Hiçbir milletlerarası sözleşme böyle bir hükümranlık hakkı tanımamaktadır. Başbakanımızın Moskova ziyareti ve terör anlaşması zamansız olmuştur .PKK şantajıyla bu olay arasında hiçbir bağ yoktur. Çeçenistan’a insani yardım yapılmalıdır.

Kuzey Irak’taki otorite boşluğunu doldurmak amacıyla kurdurulmak istenen kukla Kürt Devletine müsaade edilemez. Kuzey Irak’ta Türkmenlerin eşit haklarla içinde bulunmadığı hiçbir değişiklik kabul edilmemelidir. Irak politikası milli menfaatlerimiz doğrultusunda acil olarak gözden geçirilmelidir.

Af yasaları hazırlanırken aziz şehitlerimizi, ailelerini ve bütünü ile Türk Milletini incitecek her türlü karar, tereddüt ve ayak oyunlarından uzak durulmalıdır. İdamın kalkıp kalkmaması bugününün meselesi değildir.

Eğitim politikasında farklı kademelerde sayısal değeri olan ders ve konular ön plana çıkarılmaktadır. Böyle bir yaklaşım sosyal ve kültürel konularının, kimliğin ve milli tarih şuurunun ihmalini doğurarak önemli boşluklar yaratabilir. Türk Aydınında kimlik bunalımını artırabilir.

21.Yüzyılda Türkiye’nin yerine ve tesir alanını, vitrinini ele alırken Türk Askerinin ve Devlet Adamlarının Kosova’da karşılanış şekli bir ölçü olmalıdır.

Devlet gücüne elinde bulunduranlar sivil toplum kuruluşlarının gayret ve çabalarını kendileri için bir tehdit ve rakip görmekten vazgeçmelidirler. bürokrasi engel değil, destek olmalıdır.

Deprem faciasında sadece müteahhitleri suçlu ilan etmek yerine, elverişsiz zeminlerde yıllardır yapılanmaya izin veren çevrelerin ve yöneticilerin de cezai sorumluluğu vardır.

252

Artık çeşitli menfaat ve rant hesapları aşılmalıdır. Bazı fazlaca reklamı yapılan kurtarma gruplarının siyasi ve ideolojik tercihlerle hareket etmeleri üzüntü verici olmuştur.

Deprem, sel, yangın, heyelan ve erozyon gibi doğal afetlerle mücadele alışkanlıklarının kazandırılabilmesi için önceden teşkilatlanma yoluna gidilmesi, müdahale merkezlerinin kurulması gerekmektedir.

Türkiye henüz bir sanayi toplumu değildir. Bu bakımdan ekonomik mantık içinde “Sosyal Devlet” anlayışı sürdürülmelidir.

Türkiye’de orta ölçekli teşebbüslerin teşviki yolu ile müteşebbis tipin desteklenmesi ön planda tutulmalıdır. Devletin kredi ve kaynakları geri dönüşü olmayacak şekilde eşe ve dosta peşkeş çekilmemelidir.

Enflasyonun toplum üzerinde yarattığı olumsuz davranışları giderici tedbirler alınabilmeli, siyasi tavizler verilmemeli, enflasyon düşürülmelidir.

Ülke çıkarına uygun tekelleşmeyi teşvik etmeyecek, refahı tabana yayacak şekilde özelleştirme yapılmalıdır.

Kamu kesimdeki israf önlenmeli, kamunun gelirler politikası kadar iyi tespit edilmiş giderler politikasına ihtiyacı olduğu anlaşılmalıdır.

Dış ve iç borcun ekonomiyi ve bütçeyi kilitleyici etkisi giderilmelidir.

Türk dünyası ile ilişkilerin geliştirilmesinde bugüne kadar yapılmış yanlışlar tekrar edilmemeli, bu konuda etkili çalışan dernek ve vakıflar desteklenmeli TİKA’nın bütçesi yeterli hale getirilmelidir. Üniversiteler arası ilişki geliştirilmeli, öğretim üyesi mübadelesi sürdürülmelidir.

Dışa açılan Türkiye kendini ve tezlerini tanıtabilmek için iyi ve doğru bir şekilde yabancı dilde yayın seferberliği açmalı, yanlış bilgilerle yayın yapılmamalı (AGİT örneğinde olduğu gibi). Yayınlar yerine ulaştırılmalıdır.

Komşularımızın sosyal yapılarını etnik özelliklerini tanıtıcı program ve hazırlıklar yapılabilmeli, iç ve dış kamuoyu aydınlatılabilmeli, o ülkelerdeki Türk unsuru ve hakları devamlı göz önünde tutulmalıdır.

İstanbul Aydınlar Ocağı,

Adıyaman Aydınlar Ocağı,

Afyon Aydınlar Ocağı,

Alanya Aydınlar Ocağı,

Anadolu Aydınlar Ocağı,

Antalya Aydınlar Ocağı,

253

Aydın Aydınlar Ocağı,

Bursa Aydınlar Ocağı,

Giresun Aydınlar Ocağı,

İzmir Aydınlar Ocağı,

Kırıkkale Aydınlar Ocağı,

Kocaeli Aydınlar Ocağı,

Konya Aydınlar Ocağı,

Kütahya Aydınlar Ocağı,

Manisa Aydınlar Ocağı,

Mustafakemalpaşa Aydınlar Ocağı,

Rize Aydınlar Ocağı,

Sakarya Aydınlar Ocağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 19. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

19-20 KASIM 2000 ORDU

Ordu Aydınlar Ocağı’nın, ev sahipliğinde, 18-19 Kasım 2000 tarihlerinde “AYDINLAR OCAĞI DERNEKLERİ 19. ŞURASI” yapılmıştır. Şuramız; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ilelebet yaşayarak varlığını devam ettireceğine inanır. Bu sebeple Aydınlar Ocakları gibi partiler üstü faaliyetleriyle ülkemiz ve milletimizin bütünlüğünü, milli hassasiyete sahip “Önce Türkiye ve Türk Milleti’nin Mutluluğu” fikrini benimseyen sivil toplum kuruluşlarının mevcudiyetini ülkemiz adına bir şans olarak görür. İçinde yaşamakta olduğumuz 20. yüzyıl ile onu takip edecek asırlarda Türkiye’nin yerinin, görünümünün ve vitrininin nasıl olması gerektiği üzerinde durularak alınan ortak kararlar, kamuoyuna arz olunur.

Bağımsız ve milli egemenliğine sahip olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üniter yapısı mutlak korunmalıdır. Küreselleşme veya AB üyeliğine katılabilmek maksadıyla dahi olsa, bu konularda herhangi bir taviz verilemez. AB Katılım Ortaklığı Belgesi, bu ölçülerle değerlendirilmelidir.

Milli kimlik ve kültürün Türk milletine mensup olma şuurunun yitirildiği bir yerde farklılıkların, zenginlik yaratacağı iddiası bir büyük çelişkidir. Bütün reddedilerek, küçük parçalar tek tek yaşatılamaz, hatta korunamaz. Bir toplum ufalanarak daha iyi büyütülemez.

Devlet ile milleti bir bütün olarak görüyor, toplumsal barış ve mutabakat ortamı içersinde kamplaşmalardan uzak kalınmalıdır diyoruz. Hoşgörü ve karşılıklı dayanışma

254

çerçevesinde, ülkenin geleceğine olumlu bir şekilde bakabilecek anlayışta işbirliği yollarının aranmasına çalışılmalıdır.

Kamu kesimindeki israf ve kamu kurumları arasındaki gösteriş, tüketim yarışı terk edilmelidir. ”Görev Zararları” şeklinde ifade edilen kamu açıkları ortadan kaldırılmalıdır.

Gelir yaratmak kadar, gelir dağılımındaki bozuklukları giderici politikalara acil ihtiyacımız vardır. Bunu sağlayıcı her araç bir an önce devreye sokulmalı, hükümet ve muhalefet bu temel sorunun çözümünde birlikte hareket edebilmelidir.

Fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapan, yatırımı eğilimini azaltan ve bilhassa sabit gelirlilerin satın alma gücünü zayıflatan enflasyon hız kaybetmiştir. Bu olumlu bir gelişmedir. Ancak enflasyondaki düşüş, enflasyonsuz iktisadi gelişme politikaları ile desteklenmeli, sosyal yapımızı, değer hükümlerimizi sarsan ve tahrip eden müzmin enflasyon dönemlerini geriye getirmemek için herkes hemfikir olmalıdır.

Yolsuzlukla mücadele kanserle mücadele gibidir. Meşrutiyetin sağlanması kavgasıdır. Yolsuzlukların üzerine kararlı gidilmeye devam edilmelidir. Soygun ve talana prim verilmemelidir.

Ülkemizde din ve vicdan hürriyetini zedeleyici, milli bütünlüğümüzü bozucu, radikal unsurlara hizmet edici ve rejime karşı kültür alanları açıcı yanlışlar terk edilmeli, halk- devlet kaynaşması güçlendirilmelidir. Bu alanda iyi niyetli herkese görev düşmektedir.

Cumhuriyete saygı, her şeyden önce Türk kimliğine ve Türkçe’ye saygıdır. Çok kültürlülük tezgahlarına karşı uyanık olabilmektir.

Cumhuriyet, Demokrasi ve Milliyetçilik temel değerlerimizdir. Bunlardan birisi, diğerlerinin yerine ikame edilemez.

KKTC gerçeği kabul edilmeden, eşit temsil ve iki ayrı devletin konfederasyonu dışlanarak adada sürekli barış ve istikrar sağlanamaz. AB’nin açıkladığı, katılım ortaklığı belgesindeki ifade, taraflar arasındaki görüşmeleri de anlamsız kılar.

Lozan antlaşması delinerek yapay azınlıklar yaratılmak istenmektedir. Kürtçe burada malzeme ve vasıta olarak kullanılmak istenmektedir. Vatandaşın TRT’de Kürtçe yayın isteği, hiçbir araştırmayla tespit edilememiştir.

Türkçe yerine yabancı dille eğitim-öğretimden, yer, kuruluş ve tabelalardaki İngilizce işgalinden, Kosova’da ve diğer örneklerde olduğu gibi, Türkçe’ye düşmanlık ve sistemli saldırıdan şikayetçi olmamış bazı çirkin politikacı örnekleri, dışarıya da hoş görünmek uğruna siyaseti kirletmektedirler. Türkiye ne çektiyse, bu içimizdeki yabancılardan çekmiştir. Milli kimliği ve milli kültürün “tek tip elbise, tek tip kalıba zorlanma” olarak düşünen, farklılıkları, birlikteliklerin önüne geçiren “farklılıkçılık ve ırkçılık” oynayan siyaset kumarbazları, demokrasiye de kan kaybettirmektedirler.

A f yasaları hazırlanırken, kader kurbanları esas alınmalı, çeteler, mafya, teröristler ve ırz düşmanları dışarıda tutulmalıdır. Aziz şehitlerimiz, ailelerini ve bütünüyle Türk Milleti’ni incitecek her türlü karar, tereddüt ve ayak oyunlarından uzak olunmalıdır.

255

İdamın kalkıp kalkmaması, bugünün meselesi değildir. Terör başını dış baskılar ve tuzaklara boyun eğerek dolaylı olarak af etmeye kalkan hangi siyasi parti olursa olsun sandıkta Türk milletinden gereken cevabı da alır. Tam üyelik dönemine kadar Türkiye idam cezasını kaldırabilir. Ancak binlerce insanımızın katilinin dosyası, TBMM’ne indirilmelidir. Dışarısı tarihte tavize doymamıştır.

Türkiye’ de aydınlar ülke çıkarları yönünde düşünemez hale sokularak hızla sömürgeleştirilmektedir. Bu süreçte Avrupa üyeliği ve küreselleşme etkili olarak kullanılmaktadır.

Türk dilinin önemi bilinen bir gerçektir. Bu sebeple yabancı dilde eğitim- öğretim anlayışı bir an evvel terk edilmelidir. Yabancı dil öğrenme ile eğitim-öğretim birbirine karıştırılmamalıdır. Türkçe’ye saygı Türk Milleti’ne ve Türk Dünyası’na saygıdır. Türkçe, Türk Dünyası ile kurulabilecek münasebetin en etkili aracıdır.

Türk ailesi alternatifi olmayan, vazgeçilemeyen ve korunması gereken müessesedir. Bu sebeple Türk Aile Yapısını bozacak her türlü yayın ve görüntülerden uzak durulmalıdır. Toplumumuzdaki ahlaki çöküntüler hesaba katılmalı, yeni yasaların çıkarılmasında aile yapımızı bozucu ve dayatmacı tavırlar terk edilmelidir.

Türkiye dışa açılmaya paralel olarak Anayasasında, milli kanunlarında yeni düzenlemelere giderken gizli tavizlere açık olmamalıdır.

Dışa açılan Türkiye’nin kendisini ve tezlerini tanıtabilmek için iyi, doğru ve araştırmaya dönük bir şekilde yabancı dilde yayın seferberliği başlatılmalı ve sözde Ermeni iddiaları başta olmak üzere yabancı dilde yayınlar yanlış bilgilerle Dünya kamuoyu yanıltılmamalıdır. (AGİT örneğinde olduğu gibi) Her türlü teknik imkanlardan yararlanılarak yayınların yerlerine ulaştırılması sağlanmalıdır.

Ülke çıkarlarına uygun tekelleşmeyi teşvik etmeyecek, üretimi arttırarak refahı tabana yayacak tarzda özelleştirme çalışmalarının bir an evvel yapılması gerekmektedir.

Demokratikleşme ve insan hakları konusunda dayatmacı yaklaşımlar yerine halkımız yararına olabilecek, ülkemizin birlik ve beraberliği ile insanlarımızın daha rahat yaşamalarına imkan verecek her türlü adımlar atılmalıdır. Zamanla devlet ve millet bütünlüğüne zararlı olacak uygulamalardan kaçınılmalıdır. Demokrasinin kanun hakimiyetinin egemen olduğu rejim olduğu da unutulmamalıdır.

Gençlerimiz, esrar, eroin ve benzeri kötü alışkanlıklara sürüklenmekten alıkonulmalı, kimsesiz çocuklar, yaşlılar kendi kaderlerine veya sokaktaki çıkarcı çevrelerin insafına bırakılmamalıdır. Bunun için yuva, kreş, yurt ve huzurevleri gibi sosyal amaçlı kuruluşlar ülke genelinde yaygınlaştırılmalıdır.

Bilgisayar, Internet gibi çağımızın en önemli iletişim araçlarından insanlarımızın en güzel biçimde yararlanabilmelerine çalışılmalıdır. Böylece ülkemiz hakkında yalan ve yanlış bilgiler veren kurum, makam ve yayınlarla mücadele edilmelidir. Ayrıca bilgisayar ve Internet gibi iletişim araçlarının ticari ve kültürel münasebetleri geliştirmede büyük bir kaynak olduğu unutulmamalıdır.

256

Güçlü devlet olabilmenin yolu güçlü ekonomiye sahip olmaktan geçer. Bu sebeple dış ve iç borçlar ekonomiyi ve bütçeyi kilitleyici etkiye sahiplerdir. Bunlardan bir an önce kurtulabilmenin yolları aranmalıdır.

Türk Dünyası ile dil, kültür ve ekonomi alanlarından tam bir işbirliğine gidilmelidir. Dış güçlerin etkisinde kalmayarak bugüne kadar yapılmış yanlışlar tekrar edilmemelidir. Bu konuda çalışan dernek, vakıf ve kuruluşlar mutlaka desteklenmelidir. Üniversiteler arası ilişkiler geliştirilerek öğrenci ve öğretim üyesi mübadelesi sürdürülmelidir. TİKA’nın bütçesi yeterli duruma getirilmelidir.

Sanayinin gelişmesine imkan veren, çağdaş yaşamayı sağlayan enerji açığımızın giderilmesi için güneş, su, rüzgar, her türlü akıntı ve boğazlardan yararlanılarak üretim çalışmalarına hız verilmelidir. Gerekirse de Nükleer enerjiden kaçınılmamalı ve uzak görünmüş olsa bile Bakü-Ceyhan boru hattı devreye sokulmalıdır. Irak’la olan ilişkilerimiz ülkemiz yararına düzeltilmeli Yumurtalık Petrol Boru Hattı işler duruma getirilmelidir.

Ülkemizdeki işsizlik oranı her geçen gün artarak büyümektedir. Ekonomide bir an evvel iyileştirici tedbirler alarak yatırımların yapılmasına çalışılmalı, önemini kaybetmeye başlamış olan tarım, hayvancılık, alanlarına destek sağlanmalıdır. Son deprem felaketi ile duraklayan inşaat sektörünün yeniden canlandırılmasına gayret edilmelidir. Yatırımlar yapılırken tabiat ve çevrenin korunması ihmal edilmemelidir.

Adaletin hızlı bir şekilde yerine getirilebilmesi için gerekli hukuki düzenlemelerin yapılarak yargı kurumlarının normal çalışması sağlanmalıdır. Anında gerçekleşmeyen adaletin zulüm olduğu unutulmamalıdır.

Vergi alımının yaygınlaştırılması ve basite indirgenmesi sağlanmalıdır. Dar gelirlileri sıkıntıya düşüren ve toplumda güvensizlik yaratabilecek olan her türlü yaklaşımlardan uzak kalınmalıdır. Zengin ile fakir arasındaki uçurumlar daraltılarak herkesin milli gelirden eşit pay alınmasına imkan sağlanmalıdır.

Aydınlar Ocağı Dernekleri 19. Şurasının Ordu ilinde yapılması, düzenlenen panel ve istişare toplantılarına gösterilen ilgi, adı geçen beldemizin eğitim ve kültür merkezi olmakta olduğunu göstermiştir. Ordu ilimizin üniversiteye kavuşturulması gerekmektedir.

Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL (Aydınlar Ocağı Genel Merkezi)

Doç. Dr. Mehmet ERKAN (Afyon Aydınlar Ocağı)

Av. Yusuf ÖZTÜRK (Alanya Aydınlar Ocağı)

Dr. Zülfikar ÖZKAN (Anadolu Aydınlar Ocağı)

M. Yüksel ŞENOL (Bakırköy Aydınlar Ocağı)

Özgen KESKİN (Bursa Aydınlar Ocağı)257

Dr. Kemal TEKDEN (Kayseri Aydınlar Ocağı)

Ahsen OKYAR (Kocaeli Aydınlar Ocağı)

Av. Mehmet Ali UZ (Konya Aydınlar Ocağı)

Av. Tevfik KARABULUT (Ordu Aydınlar Ocağı)

Prof. Dr. Musa TAŞDELEN (Sakarya Aydınlar Ocağı)

Prof. Dr. Hüseyin PEKER (Samsun Aydınlar Ocağı)

Prof. Dr. Ö. Fahrettin GÖZE (Sivas Aydınlar Ocağı)

Mehmet MEMİŞ (Giresun Aydınlar Ocağı)

Aydınlar Ocağı Dernekleri 20. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

27-28 EKİM 2001 SİVAS

Sivas Aydınlar Ocağı’nın ev sahipliğinde 27-28 Ekim 2001 tarihinde “Aydınlar Ocağı 20. Şura toplantısı” yapılmıştır.

Şuramızın Cumhuriyetimizin 78. Kuruluş yıl dönümüne isabet etmesi büyük bir mutluluk kaynağı olmuştur. Özellikle “Cumhuriyetimizin temellerinin atıldığı” tarihi Sivas ilimizde Aydınlar Ocakları gibi milli, dışarıdan telkinlerle çalışmayan, partiler üstü bir sivil toplum kuruluşunun şura toplantısı yapması ayrı bir anlam taşımaktadır.

Günümüzde milli mücadele, hala devam etmektedir. Çöken ideolojilerin çatışmasının yerini; küresel güç - milli devlet(ulus devlet) çatışması almıştır. Ülkemizde gelecekteki mücadele, dünün mandacı anlayışının devamı olanlarla Türkiye’nin milli menfaatlerinden yana olanlar arasında olacaktır. Küresel istila ülkeleri farkına bile varmadan sömürgeleştirmektedir.

Alınan kararlar aşağıdadır;

Cumhuriyete saygı her şeyden önce Türk kimliğine ve Türkiye’ye saygıdır. Yer ve kuruluş adlarında, eğitim ve öğretimde Türkçe esas olmalıdır.

Cumhuriyet, demokrasi ve milliyetçilik temel değerlerimizdir. Biri diğerinin yerine ikame edilemez. Fert, millet ve devlet aynı şekilde birbirini tamamlayan unsurlardır.

Medeni kanunumuzda gerekli değişikliklere evet, gereksiz zorlama ve işgüzarlıklara hayır diyoruz. Değişiklikte cinsiyet merkezli ve tepkici hareket edilmemelidir. Madde numaraları değiştirilmeden yaşayan Türkçe ile değişiklik yapılabilir. “İddia” yerine “olgu”, “istifa” yerine “çıkma”, “tahsis” yerine “özgüleme”, “hüsnüniyet” yerine “dürüst davranış”, “mahfuz hisse” yerine “saklı hisse” gibi örnekler işgüzarlık ve dilimize saygısızlıktır. Koca ve karının ikametgahlarının farklılaştırılması aile ve yuva

258

mefhumunu dinamitlemektedir. Bir çok maddede derhal hakime gidilebilmesi, eşler arası gönül bağını zedeler ve mahkemelere ilave yük ve yoğunluk getirir. Aileye bir şirket veya kooperatif ortaklığı şeklinde bakmaktan taslak kurtarılmalıdır. Taslak girişinde anlaşılmayan, gereksiz, yoruma açık ifadelerden kaçınılmalıdır.

Yolsuzluk terörü (banka, ihale ve hayali ihracat) ekonomik krizin en önemli sebeplerden birisidir. Üstüne gidilmeli, devletin zararı telafi ettirilmelidir.

Türk lirasına saygı önce yönetenlerden beklenmeli, reel sektör desteklenmeli, dış dayatmalara izin verilmemeli, ekonomi IMF yörüngesinden çıkartılmalıdır. Tarım alanlarını boşaltacak “doğrudan gelir desteği” politikası düzeltilmeli, işsizliği ve fakirliği arttıracak “üretme, ithal et” anlayışı terk edilmelidir. Çarpık ve ülke çıkarlarına aykırı özelleştirmelerden kaçınılmalıdır.

11 Eylül terör olaylarından sonra sınırlamalar getiren ve Kopenhag kriterlerinden uzaklaşan Avrupa’nın, Türkiye’den gereksiz taleplerde bulunması hoş görülemez.

Geleceği belirsiz bir AB üyeliği için bugünden taviz verilmemelidir. Hele bu KKTC için hiç düşünülmemelidir. 1960 Londra ve Zürih Antlaşmalarına rağmen Türkiye üye olmadan Rum kesimi üye yapılamaz.Her türlü terör, kara para aklama ve uyuşturucu trafiğinde merkez olan Rum kesimi terörist yönetim statüsüne alınmalıdır.

ABD’nin terörü önlemek bahanesiyle milletlerarası hukuka aykırı saldırıları sivil halka yönelmiştir. Kabul edilemez.

Komşumuz Irak’ın toprak bütünlüğüne saygı esastır. Kuzey Irak’ta yapay bir gecekondu Kürt devleti kabul edilemez.

İnanç dünyamızı ve İslami geleneğimizi reddeden tercüme ve şekilciliğin etkisindeki radikal hareketler İslam’ı bağlamaz. Bu tür sapmalara karşı aydınlatıcı bir kampanya açılmalıdır.

Türk Dünyası ile olan ilişkiler çelişkilerden kurtarılmalı, bu alanla ilgili devlet bakanlığının yetki ve imkanları arttırılmalıdır.

Günümüz dünya ve insanlarını derinden etkileyen değişmeler olmaktadır. Bu değişmelerle birlikte ekonomik kriz, artan işsizlik, insani değerlerin yıpranması, tükenen güven bunalımı gibi bir çok problem ortaya çıkmaktadır. Bu problemler ancak yüksek şuurlu ve yüksek manevi gerçekleri idrak etmiş kadrolarla çözülebilir. İhtiyaç duyulan bu kadrolara Aydınlar Ocakları sahiptir. Bu Ocaklar, gerekli şuur değişiminde üstüne düşen görevleri hakkıyla yerine getirecektir.

İstanbul Aydınlar Ocağı,

Alanya Aydınlar Ocağı,

Anadolu Aydınlar Ocağı,

Bursa Aydınlar Ocağı,

259

Giresun Aydınlar Ocağı,

Kayseri Aydınlar Ocağı,

Kocaeli Aydınlar Ocağı,

Konya Aydınlar Ocağı,

Sakarya Aydınlar Ocağı,

Samsun Aydınlar Ocağı,

Sivas Aydınlar Ocağı.

Aydınlar Ocağı Dernekleri 21. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

18-19 MAYIS 2002 SAMSUN

Samsun Aydınlar Ocağı’nın ev sahipliğinde 18-19 Mayıs 2002 tarihlerinde “Aydınlar Ocağı Dernekleri 21. Şura Toplantısı” yapılmıştır.

Şuramızın tarihi ve yeri tesadüfen seçilmiş değildir. Büyük Atatürk’ün Türk Milleti ile bir bütün olarak Millî Mücadele’yi başlatmak üzere Samsun’a çıkışı çok önemli bir tarihi olaydır. Samsun’a çıkış Millî bağımsızlık ateşinin, Millî Mücadeleye olan inanç ve imanın her türlü teslimiyetçi ve mandacı görüşü paramparça ettiği bir tarihtir. İmkânsızlıklar içinde, Millî Mücadeleyi kazanan ve Türkiye Cumhuriyetini kuran başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bu topraklar altında yatan nice isimsiz kahramanı, aziz şehitlerimizi, binlerce Topal Osman’ı saygı ve rahmetle anarız. Onların torunlar olan bizlerin de tercihi milli mücadele ve Kuvay-i Milliye çizgisidir. Bu mücadele bugün de günümüz şartları içinde sürmektedir. Türkiye’den yana olanlar, önümüze çıkarılan etnik tuzakları fark ederek milli mücadele yıllarında olduğu gibi omuz omuza vermelidirler. Bugünkü tarihi görevimiz budur.

Dünyada iki kutuplu siyasi denge dağıldığından bu yana tarih, önü açılan Millî devletlerle küresel güç ve blokların mücadelesine sahne olmaktadır. Dün Osmanlıya kefen biçenler, bugün Cumhuriyet Türkiye’sini hedef almışlardır. “Şark Meselesi” sürmekte, farklılıklar abartılmakta ve kutsallaştırılmaktadır. Anadolu coğrafyası etnik ayrımcılık görüntülü , örtülü bir çağdaş haçlı seferine sahne olmaktadır. Türkiye, küreselleşmenin ideolojisi olan çok kültürlülük zorlamaları ile milletleşmeden kalabalıkların birlikteliğine geçmeye zorlanmaktadır. Bunda mahalli diller kullanılmaktadır. Müslüman ve Hıristiyan yeni azınlıklar sosyal gerçeklerimize rağmen, A.B. Katılım Ortaklığı Belgesinde dayatılmaktadır.

Kısaca Türkiye Millî devlet yapısı , ekonomik bünyesi bozularak ve iddialı bir devlet olmaktan uzaklaştırılarak AB’ne alınmak istenmekte, K.K.T.C. ve Kıbrıs Türkü yok farz edilmekte ve azınlık haline sokulmaya çalışılmaktadır.

260

Diğer taraftan, Kürtçe yayın tuzağı ile iç ve dış çevrelerce bütünleşmenin önü kesilmekte, dil etnikliği belirleyen tek faktör gibi gösterilmektedir.

Dünyanın yeniden şekillendirildiği, paylaştırıldığı zaman diliminde 21.Şurayı yapıyoruz.

Alınan bazı kararlar aşağıdaki gibidir:

Ekonomik bağımsızlık, siyasi bağımsızlıkla bir ele alınmalıdır. Ekonomik krizleri Türkiye aşacak kararlılıkta ve güçtedir. Önemli olan ülkeyi aynı noktaya getirmemek ve iyi yönetebilmektir. Maalesef Türkiye IMF ye mecbur bırakıldı. Yolsuzluk ve hortumlamalar da bunu destekledi. Ekonomik sorunun siyasi boyutunun olduğu görüldü. İktisadi politika IMF yörüngesinden uzaklaştırılmalıdır. İç ve dış borç yükü azaltılmalı, bunun dış politika üzerindeki ipotekler kaldırılmalı, krizlerin sosyal maliyeti de düşünülmelidir. Kapanan işyerleri, artan intiharlar, ruhi bozukluklar, artan boşanmalar, işsizlik, fakirleşme ve küçülen ekonomi bizim sorunlarımızdır.

Kriz ahlaki çöküntüye sebep olmuştur. Çözüm reel sektörün desteklenmesi, üretim ve ihracat artışıdır. Tarım ve sanayi politikamız dış dayatmalardan kurtarılmalı, “üretme, ithal et” anlayışı terk edilmelidir. Büyüme yolunda mesafe alınmalı, sadece enflasyonu düşürme politikalarının yeterli olamayacağı fark edilmelidir.

Tütünümüz, şeker pancarımız, fındığımız ve diğer tarım ürünlerimiz üzerindeki dış dayatmalarla alınan kararlar gözden geçirilmelidir.

Bürokrasimizi ve siyasi karar vericileri dışlayan yüksek maliyette çalışan “üst kurullar” daha ne zamana kadar egemen olacaklardır?

Türkçe’nin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması esastır. Aydınlar ve siyasetçiler kötü örnek olmamalıdırlar. Yerleşmiş ve kabul görmüş Türkçe dışlanarak Türk Dünyası ile anlaşma sağlanamaz.

Yükseköğrenimde yabancı dille eğitim ve öğretim sadece Türkçe’ye, Türk dünyasına ve Türk kimliğine saygısızlık değil, küresel itaatin ve “küresel entelektüel bağımlılığın” bir gereğidir ve terk edilmelidir. İlim dili olarak Türkçe daha da zenginleştirilmelidir ve yabancılaşma önlenmelidir.

Türkiye’nin bir Kürt ve Ermeni sorunu yoktur. Bu sorun Kürt ve Ermeni’leri kullanmak isteyen iç ve dış çevrelerin sorunlarıdır. Vatandaşların görüşleri ile işbirlikçilerin tezleri taban tabana zıttır.

Manevî değerlerin yıpranması ve maksatlı yıpratılması misyonerlere rahat çalışma sahası yaratmıştır. Misyonerlerin hedefi 1071 ve 1453'ün rövanşını almaktır. Hedef Anadolu’da Türk kimliğidir.

RTÜK yasası basın tröstlerini, tekellerini daha da güçlendirici olmuştur. Basının, basın dışı amaçlar için kullanılması ve bu yolla demokrasinin yıpratılması kabul edilemez.

261

Kuzey Irak’ta Türkmenleri dışlayan bir çözüm insan haklarını hiçe saymaktır ve ikinci Habur sınır kapısı açılmalıdır. Türkiye, Türkmen politikasını yeniden gözden geçirmeli ve güney sınırında ağırlığını hissettirmelidir.

BM denetiminde Kıbrıs görüşmelerinde “yumuşama” göstermesi gerekenler Rum kesimidir. Rum liderlerden talep edilmeyen istekler KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş’tan istenmemelidir. Kamuoyu desteğine sahip sayın Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş gerekli olanı yapmıştır ve yapmaktadır. AB temsilcisi hanımın Türkiyesiz ve Denktaşsız çözüm isteği diplomatik bir saygısızlık ve haddini fazlaca aşmaktır. Bu hanım görev süresi dolmadan sınır dışı edilmelidir. Bir işveren kuruluşunun da bu hanımla fikir birliği içinde aynı görüşü paylaşmış olması üzücü ve düşündürücüdür.

Türkiye yaşadığı bölgede, etrafında barış çemberi oluşturmak için komşu ülkeler ile ilişkilerini geliştirmelidir. Türkiye, Türk Cumhuriyetleri, özerk Türk bölgeleri ve akraba topluluklar ile kültürel ve ekonomik ilişkilerini geliştirmeli ve güvenlik çemberini güçlendirmelidir.

Bölücülük hareketlerinin siyasallaşma sürecine girmesine fırsat verilmemeli, zamanında karşılıklar düşünülmeli ve tedbirler alınmalıdır.

Doğu Karadeniz ve Kafkasya üzerindeki oyun ve tezgahlar iyi takip edilmeli ve caydırıcı olunmalıdır.

Eğitimde düşen kalite, vatandaşlık bilincini zayıflatmakta, ülke çıkarlarını koruyamayacak nesiller doğurmaktadır. Cumhuriyet, ona yönelmiş tehlikeler fark ettirilerek korunabilir. Milli Eğitimde Türk kültürüne ve tarihine bir bütün olarak bakılmalıdır. Ders kitapları milli kimlik verebilmelidir

Vakıflar yasası tekrar gözden geçirilmeli, sivil toplum kesimi daraltılmamalı ve azınlık vakıflara yeni imtiyazlar tanınmamalıdır. Yeni haklar tanınarak Lozan delinmemelidir.

Filistin’de soykırım uygulayanlar insan hakları ihlâllerine sebep olmuşlardır ve Dünyanın gözü önünde yüzlerce insan katledilmiştir. Ortadoğu barışında Türkiye aktif rol almalı ve sürdürmelidir.

Gelişmiş ülkeler arasında teknoloji yarışı devam etmektedir. Her ülke bilim ve teknolojide daha ileriye gidebilmek için beyin güçlerini en rasyonel biçimde değerlendirecek bilim politikaları izlemektedir. Bu çerçevede ülkemizde de geleceğin bilim adamlarını yetiştirmek için, kaynak oluşturan İlk Öğretim çağındaki çocuklarımızı bilime teşvik edecek ciddi plan ve projelerimizin olması gerekir.

TÜBİTAK bünyesinde bir “İlk Öğretim Çocuklarını Bilime Teşvik Grubu” oluşturulmalıdır. Bu grup üniversiteler ve Milli Eğitim Bakanlığı ile irtibatlandırılmalı ve yurt çapında bu grubun temsilcilikleri olmalı, yetenekli çocuklarımızın gelecekte bilim adamı olması için onlara zemin hazırlandırılmalıdır. Türkiye bilim ve teknoloji motorunu oluşturacak bilim adamı yetiştirmeye mutlaka İlk Öğretim çağındaki çocuklardan başlamak zorundadır.

262

Din ve vicdan hürriyetini zedeleyici, birlik ve beraberliğimizi zayıflatıcı davranışlardan kaçınılmalıdır.

Uyuşturucu ve zararlı madde terörüne karşı aileler, din görevlileri ve eğitimcilere görev düşmektedir. Bu konuda özendirici olunmamalı ve yanlış yönlendirilmelere fırsat verilmemelidir. Görüntülü basında normal dışı sapma davranışlar, tabii ve ideal olarak gösterilmemelidir.

Kültür tarihimizi ve belgelerimizi değerlendirebilmek bakımından Osmanlıca seçimlik ders olarak okutulabilir.

Prof. Dr. Mustafa E. ERKAL(İstanbul)

Doç. Dr. Mehmet ERKAN (Afyon)

Av.Yusuf ÖZTÜRK (Alanya)

Dr. Zülfikar ÖZKAN (Anadolu)

M. Yüksel ŞENOL (Bakırköy)

Özgen KESKİN (Bursa)

Mehmet MEMİŞ (Giresun)

Dr. Kemal TEKDEN (Kayseri)

Ahsen OKYAR (Kocaeli)

Av. Mehmet Ali UZ (Konya)

Av. Tevfik KARABULUT (Ordu)

Prof. Dr. Musa TAŞDELEN (Sakarya)

Prof. Dr. Hüseyin PEKER (Samsun)

Prof. Dr. Ö. Fahrettin GÖZE (Sivas)

Aydınlar Ocağı Dernekleri 22. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

21-22 ARALIK 2002 İSTANBUL

İstanbul Anadolu Ocağı’nın ev sahipliğinde 21-22 Aralık 2002 tarihinde “Aydınlar Ocakları 22.Şûra Toplantısı” yapılmıştır.

Şûramız özellikle iç ve dış politikada hızlı ve tarihi gelişmelerin yaşandığı bir döneme isabet etmiştir. Yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz dönem, Cumhuriyetimizin geleceğini tayin edecektir. Bugün görünen manzara, Cumhuriyete ve milli varlığımıza

263

karşı farklı kanaatlere sahip çevrelerin bir ittifak içinde olduklarıdır. İçeride ve dışarıda milli sorunlarımıza karşı bu ittifak, dışarıyla da işbirliği şeklinde kendini göstermektedir. Türkiye iç ihanetle karşı karşıya kalmıştır.

AB-Türkiye ilişkileri önemli bir dönemece girmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden Kopenhag Kriterleri dışında talepler olmaktadır. Avrupa Parlamentosunda Türkiye aleyhine alınan kararlar ve yıllık ilerleme raporları, Türkiye’ye karşı samimi olmayan, maksatlı, yanlış ve diplomatik nezaketle bağdaşmayan örneklerle doludur. AB ülkeleri AB’ nin bir Hıristiyan kulübü olmadığını ortaya koyamamışlardır. 1995 yılında tek taraflı ve üye alınmadan uygulanan Gümrük Birliği, ülkemizi yaklaşık 70 milyar Amerikan Doları zarara uğratmıştır. Üçüncü ülkelerle ekonomik ilişkilerimiz sınırlanmış ve dondurulmuştur.

AB, yalnızca bir dış politika tercihi değildir. Köklü değişikliklere, milli devlet anlayışımızdan önemli sapmalara sebep olacaktır. AB eşiğinde bekletilen ve oyalanan Türkiye’nin Gümrük Birliği’ni tekrar ele alarak bazı maddelerinin askıya alınması düşünülebilir. Türkiye AB’ ye milli devlet anlayışını koruyarak şahsiyetli ve onurlu bir üye olarak girebilmelidir.

Türkiye’ye 12 Aralık 2002 Kopenhag zirvesinde müzakere tarihi verilmesi maksatlı olup çifte standardı ortaya koymaktadır. Müzakere tarihini değerlendirme tarihinin 2004 yılı sonuna ertelenmesi üyeliğimizin önüne Yunanistan ve Rum kesimi ile diğer üyelerin yeni vetolarını çıkaracaktır. Sorun, Türkiye’nin üzerine düşeni yapıp yapmaması değil, AB’ nin genişleme genişleme politikalarına bakıştaki esnekliği, Türkiye’ye karşı değiştirmesidir. AB fonlarında yeni üyeleri destekleyecek kaynak son derece zayıflamıştır. AB, mevcut çok kültürlü ve çok etnikli resmini içine sindirememektedir. Bunun için aday ülkelerin sosyal yapıları, etnik ufalanmaya tabi tutulmak istenmektedir. Nitekim Türkiye’ye verilen 8 Kasım 2000 tarihli Katılım Ortaklığı Belgesi’nde, yeni Müslüman ve Hıristiyan azınlıklar yaratılması ve “kültürel çeşitliliğin” sağlanması dayatılmakta, fert seviyesinde kültürel haklar düşünülmektedir. Türkiye’nin maksatlı bir şekilde mozaik gibi gösterilmesi, hakim kültürün ve kimliğin reddedilmesi bundandır.

İnsan hakları ve demokrasi konusu, AB üyesi ülkeler için de tartışılmıştır. Vatandaşlarımıza, soydaşlarımıza ve yabancı kaynaklı nüfusa uygulanan ırkçı, eritmeci politikalar tartışılmalı, AB ülkeleri bu ayıptan kurtulmalıdır.

AB’ nin 1999 Helsinki zirvesinde Türkiye Cumhuriyeti aday ülke ilan edilmiştir. Ancak, Kıbrıs ve Ege sorunlarının BM Sekreteri nezaretinde ikili görüşmeler kapsamından AB zeminine taşınması büyük bir yanlış olmuştur. B açık kapı, önümüze çok değişik taleplerin çıkarılmasına zemin hazırlamıştır.

2002 Aralık ayında Kopenhag zirvesinin sonuç belgesinde yer alan Kıbrıs ile ilgili karar hukuki ve siyasi bakımdan kabul edilemez.

1960 Ortaklık devletinin 1963 yılında Rumlar tarafından silah yoluyla yıkılmasından bu yana adanın tümünü temsil edebilecek tek bir devlet, hükümet ve parlamento mevcut değildir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, güneyden ayrı kültürü, demokrasisi ve milletiyle egemen bir devlettir. Statüsünü sürdürmelidir.

264

AB, Annan Raporu’nu dayatarak 1960 Londra-Zürih anlaşmalarını iptal etmek ve Türkiye’nin garantörlüğünü sulandırmaktadır. Raporda, bu vardır. Annan Raporu’ndaki Parça Devlet, KKTC’nin karşılığı değildir. Böylece KKTC’nin altı oyulmakta, binlerce Rum sadece kuzeye göç ettirilerek Türk nüfus da tekrar göçmen haline sokulup, ellerinden toprakları alınarak iki kesimlik, iki bölgelik, iki devletlik Rumlar lehine ortadan kaldırılmak istenmektedir. Teklif edilen haritalar, Türklere yaşama imkanı vermemektedir. Kabul edilemezler. Aslında iki devletlilik, Rum kesiminde yapılan araştırmalarda %52 oranında kabul görmüştür. Kıbrıs’ da çözüm, iki ayrı devlete, iki ayrı milletin insan haklarına saygıdan geçer. Kıbrıs gerçeği, Doğu-Batı Almanya örneğinde olduğu gibi ele alınamaz ve dayatma nikah kıyılamaz.

KKTC’deki ekonomik kriz ve işsizlik, spordan portakala kadar kapsamlı uygulanan ambargonun sonucudur. Önce bunlar kaldırılmalıdır. Ekonomik kriz ve fert başına düşen milli gelir düşük diye devletten vazgeçilmesi düşünülemez.

Milletlerarası anlaşmalar göz ardı edilerek taraflar arasında anlaşmalar olup olmamasına bakılmadan Rum kesimine üyelik bahşedilmesi barış ve istikrarı dinamitlemektedir. Annan Raporu’ nun giriş kısmının Kopenhag’da imzalanmış olması, tartışılmadan anlaşmanın büyük oranda kabulü anlamına gelirdi. Kıbrıs’ da dışarıdan pompalanan sadece coğrafyayı esas alan Kıbrıslılık tezi eksik ve belirsiz bir kimlik denemesidir.

Kıbrıs, AB ve Kuzey Irak gibi hayati konularda muhtemel aykırı gelişmelerin alternatif tedbirleri müzakereye açılmalıdır.

KKTC’nin doğuşuna emek ve can veren asker ve mücahitlerimizi, Dr. Fazıl KÜÇÜK’ ü rahmet ve saygı ile anıyoruz. Kıbrıs davasını bayraklaştıran, AB militanlarına ve beslemelerine karşı yiğitçe mücadele veren, engelleri ve tuzakları hiçe sayan KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Rauf DENKTAŞ’ ı şûramız minnet ve şükran duygularıyla selamlamaktadır.

Bu arada, milli birlik ve bütünlüğümüz için hayatını seve seve veren aziz şehitlerimizi rahmetle anar, şehit ailelerinin önünde saygı ile eğiliriz. Teröre verdiğimiz son şehit olan değerli ilim adamımız Doç. Dr. Necip HABLEMİTOĞLU’ nu da rahmetle anıyoruz. Bu terör olayının Türkiye’nin gündemini değiştirmek amacı taşıdığına inanıyoruz.

Şûramızda Alınan Diğer Bazı Kararlar Aşağıdaki Gibidir :

Kuzey Irak’ta Ortadoğu’yu kontrol edici bir Kürt devletini kabul edemeyiz. Irak’daki sorun Saddam Yönetimi değil, bu ülkenin petrol kaynakları ve dünya pazarındaki payıdır.11 Eylül 2001 saldırıları devlet terörüne gerekçe yapılamaz. Türkiye bu hareketi desteklerken milli çıkarlarını da göz ardı etmemelidir. Irak’ da Türkmen Gerçeği göz ardı edilmeden yeni yapılanmada yerini almalıdır.

Türkiye’nin Türk dünyası ile olan ilişkileri, her alanda olması gereken seviyeye çıkarılmalıdır. Türk dış politikasında mütekabiliyet esası, temel hareket noktası olmalı; milli menfaatlerimiz, sınırlarımız dışındaki soydaş ve akraba toplulukları ile ilişkiler sürdürülmeli ve geliştirilmelidir.

265

Dış dayatmalarla şekillenen ve çıkarılan bazı uyum yasalarını içimize sindiremiyoruz ve egemenlik haklarımıza saldırı olarak görüyoruz.

Türkiye Ekonomik büyüme yönünde tedbirler alarak İMF ve Dünya Bankası kıskacından kurtarılmalıdır. Ekonomik gelişmede sosyal boyut ve dengesizlik ihmal edilmemelidir.

Bürokrasimizi ve siyasi karar vericileri dışlayarak, yüksek maliyetle çalışan üst kurulların dışa bağımlı egemenliği ortadan kaldırılmalıdır.

Tarımda uygulamaya başlanan “doğrudan gelir” politikası, üretimi ve verimliliği azaltacaktır. Bugün sanayi toplumları dahi tarım sektörünü ihmal etmemektedir.

Özelleştirme, ekonomik gelişmeyi sağlayıcı yönde kullanılmalı, dışarıya sanayi kuruluşlarımızı peşkeş çekici şekle sokulmamalıdır.

Doğal kaynaklarımız üretken bir şekilde kullanılmalı, ithal-pahalı doğalgazla elektrik üretme lüksü gözden geçirilmelidir. Atıl kapasiteyle çalışan santrallerimiz verimli hale getirilmelidir.

Din ve Vicdan Hürriyetini zedeleyici, birlik ve beraberliğimizi yıpratıcı, bilgisizlikten kaynaklanan davranışlardan kaçınılmalıdır. Türkiye’ yi Türkiye yapan değerleri dışlamadan; toplumsal uzlaşma ve hoşgörü ortamı oluşturulmalıdır.

Mutabakatların gelişmesi bakımından Türk tarihine bir bütün olarak bakılmalı; sun’i sorunlar yaratılmamalıdır. Nitekim, Ulubatlı Hasan’ı inkâr eden anlayış buna örnektir. Milli tarih konusunda hassasiyet gösterilmelidir.

Yeni Mahalli İdareler Yasası hazırlanırken devletin bütünlüğü içersinde yetkilerin dağıtması ile yetkilerin genişletilmesi birbirine karıştırılmamalıdır. Böylece yeni yolsuzluklara ortam hazırlanmamalıdır.

Türkçe’ye saygı, Cumhuriyete saygıdır. Yer adlarından Yabancı Dil Eğitimine kadar, hiçbir ciddi devlette görülmeyen örnekler ortadan kaldırılmalıdır.

Uyuşturucuya, ahlâkdışçılığa ve zararlı madde terörüne karşı aileler, din görevlileri ve eğitimcilere görev düşmektedir. Normal dışı sapma davranışlar ideal gösterilmemelidir.

Türk Milli Eğitimi’nin ve Kültür Politikasının temeli, yapay farklılaştırma değil, Türk Milletine mensup olma fikrini pekiştirmektedir. Milli kimlikle mahalli değer ve sıfatlar birbirine rakip değildir.

Aydınlar Ocağı Genel Merkezi

Adana Aydınlar Ocağı

Adıyaman Aydınlar Ocağı

Afyon Aydınlar Ocağı

266

Alanya Aydınlar Ocağı

Anadolu Aydınlar Ocağı

Ankara Aydınlar Ocağı

Antalya Aydınlar Ocağı

Aydın Aydınlar Ocağı

Bakırköy Aydınlar Ocağı

Balıkesir Aydınlar Ocağı

Bandırma Aydınlar Ocağı

Bursa Aydınlar Ocağı

Çanakkale Aydınlar Ocağı

Çorum Aydınlar Ocağı

Elazığ Aydınlar Ocağı

Gaziantep Aydınlar Ocağı

Giresun Aydınlar Ocağı

İnegöl Aydınlar Ocağı

İzmir Aydınlar Ocağı

Kayseri Aydınlar Ocağı

Kırıkkale Aydınlar Ocağı

Kocaeli Aydınlar Ocağı

Konya Aydınlar Ocağı

Kütahya Aydınlar Ocağı

Manisa Aydınlar Ocağı

Muğla Aydınlar Ocağı

Mustafa Kemal Paşa Aydınlar Ocağı

Ordu Aydınlar Ocağı

Rize Aydınlar Ocağı

267

Sakarya Aydınlar Ocağı

Samsun Aydınlar Ocağı

Sivas Aydınlar Ocağı

Trabzon Aydınlar Ocağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 23. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

17-18 MAYIS 2003 KAYSERİ

“Aydınlar Ocakları 23. Büyük Şurası” Kayseri Aydınlar Ocağı’nın ev sahipliğinde 17­18 Mayıs 2003 tarihinde Kayseri’de yapılmıştır. Şura çerçevesinde milli ve manevi meselelerde fikir alışverişinde bulunulmuş ve ‘’80. YILINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİ” konulu, Aydınlar Ocağı teşkilatları tarafından hazırlanan bildirilerden oluşan bir oturum gerçekleştirilmiştir.

Alınan kararları kamuoyuna saygıyla arz ederiz:

Türk Tarihi, bir milletin bütün olumsuz şartlara rağmen dünya tarihine ne kadar güçlü bir damga vurabileceğinin göstergesidir. Göçebe hayat yaşayan, yanı başında Çin gibi bir dev bulunan, daha sonra Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar geniş bir coğrafyaya yayılan, Haçlı Seferleri’ne, Moğol istilalarına maruz kalan Türk Milleti, Dünyanın en büyük iki devletinden birini, Osmanlı Devleti’ni kurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti, tabii ömrünü tamamlayan Osmanlı’nın küllerinden doğan milli devletimizdir. Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti, bir milletin farklı zaman dilimlerinde tarihi ve sosyolojik realitelere göre kurduğu iki büyük devlettir.

Cumhuriyetimiz, 80. yılında dış politikada önemli meselelerle boğuşmaktadır: Sovyetler Birliği’nin dağılmasından ve Balkanlar’ın yeniden şekillenmesinden sonra oluşan iyimserlik havası ve büyük güç olabilme ihtimali kaybolmuştur... ABD, Türkiye’yi kendi menfaatlerinin gerektirdiği ve işine yaradığı ölçüde önemsemekte, bunu da zaman zaman çirkinleşen aşağılayıcı bir üslupla yapabilmektedir. Avrupa Birliği, Türkiye’yi oyalamaya devam etmektedir.Kıbrıs meselesinde ve Ege’de, Türkiye ve Türk kamuoyu “Ver Kurtul” mantığı ile hareket etmeye zorlanmaktadır. Irak, yanı başımızda istenildiği zaman altı üflenecek ve Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için kullanılabilecek bir ateş topu olarak beklemektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk Milleti, bütün bu meselelerin üstesinden gelebilecek tarihi tecrübeye ve güce fazlasıyla sahiptir.

Kıbrıs’ın Türkiye açısından stratejik önemi, Türkiye’nin milli menfaatlerine aykırı tezler üreten ve dış güçlerle işbirliği yapan çevreler tarafından bir türlü anlaşılmamaktadır. Tarihi ve manevi bağlarımız olmasa, üzerinde tek Türk dahi yaşamasa bile “Ver Kurtul” mantığı ile hareket ederek Türkiye’nin Kıbrıs’ı feda etmesi düşünülemez. Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik ani saldırısına cevap olarak, Türkiye’nin de Kıbrıs’ı ilhak etme ihtimali, caydırıcı rol oynamakta ve güçler dengesini

268

sağlamaktadır. Bu sebeple Yunanistan, “12 Mil” hayalinden ve Ege adalarının silahlandırılmasından vazgeçip Kıbrıs’ta iki eşit devleti kabul etmedikçe, Kıbrıs’ta bulunan Türk askerinin çekilmesi, sadece Kıbrıs Türk toplumunun değil, Türkiye’nin de güvenliğini tehlikeye düşürecektir. Siyasi iradenin, askeri çevrelerin, medyanın ve Kıbrıs konusunda söz söyleyen herkesin meseleye bu bilgilerle yaklaşması, söz birliği yapması gerekmektedir. KKTC Cumhurbaşkanı sayın Rauf Denktaş’ın engin devlet adamlığı tecrübesi, bu davada bizim yolumuzu aydınlatacaktır.

Irak’ın kuzeyinde 1991’de Körfez Krizi ile başlayan ve on üç yıldan beri devam eden kabul edilemez bir filli durum yaşanmaktadır. Türkiye son dönemde bazı riskleri alarak aktif rol oynama ve bu fiili durumun kendi menfaatleri doğrultusunda düzeltme şansını iyi kullanamamıştır. Mevcut durumda Türkiye öncelikle Türkmenlerin peşmergeler tarafından ezilmesini engelleyecek tedbirleri almalıdır. Kerkük’te peşmergeler tarafından yaratılan oldu-bittiye göz yumulmamalı, Kerkük silahsız bir şehir haline getirilmelidir. Orta vadede Türkmenlerin Irak içinde bir güç olarak kabul edilmesi sağlanmalı, Türkiye Birleşmiş Milletler kararlarına uygun olarak Türkmenlerin garantörü olmalıdır. Zaho’nun 30 km. batısında açılacak bir gümrük kapısı da Türkmenler ile doğrudan ve daha rahat bağlantı kurmamıza yardımcı olacaktır.

Küreselleşme veya daha doğru bir isimlendirme ile Amerikanlaştırma, milli kültürleri, milli devletleri tehdit eden ve insanı tek tipleştirip sığlaştırarak basit bir tüketici konumuna düşüren, bu yolla insanlığı daha kolay yönetebilmeyi hedefleyen siyasi ve ekonomik bir harekettir. Amerikanlaşmaya gösterilecek en güzel tepki, Türk töresini yaşatmak, Türkçe’ye sahip çıkmak, Türk müziğini yaygınlaştırmak, Türk kültür değerlerini diri tutmak, hiçbir kültürün uydusu olmamaktır.

Avrupa Birliği, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra tek güç olarak kalan ABD’yi dengeleyebilecek bir unsur olabilme ihtimalinden gittikçe uzaklaşmaktadır. ABD, dünya siyasetinde yeni stratejiler geliştirirken Avrupa Birliği, Avrupa’ya sıkışmakta ve içine kapanmaktadır. Bu noktada Türkiye’nin rolü son derece önemlidir. Eğer Avrupa Birliği ABD’ye alternatif olacaksa, Türk ve İslam Dünyası’na öncülük eden bir Türkiye’ye ihtiyacı vardır. ABD’nin de, Türkiye gibi önemli bir ülkeye ihtiyacı vardır. Bu sebeple genel anlayışın tersine, bizim ABD ve Avrupa Birliği’ne değil, onların Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz.

Türkiye’nin Türk ve İslam Dünyası’nın lideri konumuna gelebilmesi ve dünyada daha aktif bir rol oynayabilmesi için kendi idari, siyasi ve ekonomik problemlerini kısa sürede çözmesi şarttır. Kararsızlık ve mutabakatsızlıkla kaybedecek zamanımız, boşa harcayacak enerjimiz yoktur. Bu sebeple asker-sivil-aydın, siyasetçi-halk, Türkiye’yi önemseyen ve ömründe bir defa olsun “N ’ olacak bu memleketin hali” endişesini ruhunda hisseden bütün insanlarımızın el ele verip tek yumruk olma zamanıdır. Bu tavır, Çanakkale’de öleceğini bile bile düşman üzerine yürüyen, Allahuekber Dağları’nda, Yemen çöllerinde şehit olup da mezarı dahi bulunmayan, Milli Mücadele’de, Kıbrıs’ta hayatını feda eden aziz şehitlerimize vefa borcumuzdur.

Aydınlar Ocağı 23. Büyük Şurası’nda serbest bildirilerle dile getirilen ve ileride geniş bir şekilde de ele alacağımız bazı tespit ve teklifleri de dile getirmeyi arzu ediyoruz:

269

Herkesi Türkçe’ye saygıya davet ediyoruz. Yer ve kuruluş adlarında yetkililer hassas olmalı, küresel aydın bağımlılığının aracı olan yabancı dille eğitim yanlışı sürdürülmemelidir.

Milliyetçilik ve etniklik birbirinden farklıdır ve rakip değillerdir. Türk kimliğini reddeden ayrılıkçı ve ırkçı eğilimlere karşı, Türk milletine mensup olma ve vatandaşlık şuuru geliştirilmelidir. Milli eğitim ve kültür politikalarının birinci önceliği budur. Medeniyetler çatışması örtüsü altında sürdürülen “Hilal-Haç” mücadelesinde kimse kendini kullandırmamalıdır.

Yargı bağımsız ve siyasi baskılardan uzak olmalıdır. Hukuk düzeninin korunması herkese fayda sağlar.

Yeni Mahalli İdareler Yasası’nda yetkilerin dağıtılması ve genişletilmesinde ileride yanlış sonuçlar doğurabilecek konular fark edilmeli, mahalli idarelerin dış ilişkileri düzene sokulmalı, kargaşa yaratılmamalıdır.

Dış dayatmalarla şekillenen 6. uyum yasalarını içimize sindiremiyoruz. Türkiye’de Lozan’a rağmen azınlık yaratılamaz, mahalli dillerin TRT dışında-, özel radyo ve TV’de yayını kabul edilemez.

Reel faizleri düşürücü, dışarıdan taze para girişini ve vergi gelirleri dışında kamı gelirlerini artırıcı tedbirler alınmalı, resmi araba ve özel uçak saltanatı son bulmalıdır. Çin mallarının piyasayı işgali önlenmeli, ithal rejimi gözden geçirilmelidir.

Sözde ve belgelenemez Ermeni iddialarını reddeder, Ceyhan’da adına anıt dikilen milli şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’i saygı ve rahmetle anarız.

AYDINLAR OCAĞI DERNEKLERİ

Aydınlar Ocağı Dernekleri 24. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

25-26 EKİM 2003 ADIYAMAN

Aydınlar Ocakları 24. Büyük Şurası 25-26 Ekim 2003 tarihlerinde Adıyaman’da yapılmıştır. Cumhuriyetimizin 80. yıl dönümüne rastlayan toplantımız; bir “Durum muhakemesi” yapma imkanını vermiştir. Cumhuriyetimizin 80. yıl dönümüne hem sevindirici; hem üzücü gelişmelerle girmiş bulunuyoruz. Cumhuriyetimiz kurulduğundan bu yana, bu kadar önemli iç ve dış sorunlarla ve tehlikeli tuzaklarla karşı karşıya kalmamıştır. Bunlar bir gerçek iken yapay gündem maddeleriyle uğraşılmasını uygun bulmuyoruz. Gücümüzü birbirimize karşı kullanarak israf etmeyelim.

24. Büyük Şuramızda alınan kararlar aşağıda sıralanmıştır:

Türk Devletinin ve Türk Milletinin bağımsızlığı ile bağdaşmayan uyum yasaları ve uluslar arası ikili anlaşmalar gözden geçirilerek, Türk devletinin çıkarlarına uygun hale getirilmeli, uluslar arası tahkim ve benzerleri kaldırılmalıdır.

270

Türkiye’nin hemen hemen her yerinde dış destekli olarak yürütülen siyasi ve dini amaçlı misyonerlik faaliyetlerine karşı gereken tedbirler acilen alınmalıdır. Sanal AB üyeliği uğruna, bu konuda taviz verilmemelidir.

Milli sanayimizin gelişmesini engelleyen ve Türkiye’yi 80 milyar dolar zarara sokan Gümrük Birliği Antlaşması derhal iptal edilmelidir. AB yalnızca bir dış politika tercihi değildir. Köklü değişiklikler, “Milli Devlet” anlayışımızdan önemli sapmalara neden olacaktır.

Atatürk dönemi sonrası görülen belirsizlikler ve kimlik bunalımları doğuran sapmalar terk edilmelidir. Türk milli eğitim ve kültür politikası çağdaş bilgi ve becerileri kazandırmanın yanında, Türk Çocuğuna kendi milli kimliğini verebilmelidir. Yapay farklılaşmalar değil, Türk Milleti’ne mensup olma fikri ve vatandaşlık bilinci geliştirilmelidir.

Etniklik ve milliyet birbirine rakip kavramlar değildir. Milli kimlikle mahalli değer ve sıfatlar çatıştırılmamalı, Türkiye üzerindeki emellere alet olunmamalıdır.

Araştırma ve geliştirme harcamaları, gelişmiş ülkeler seviyesine çıkarılmalıdır.

Anadolu coğrafyasını kimliksizleştirerek olumsuz tanıtımına vesile olacak düzenlemelerden kaçınılmalı, devlet parası israf edilmemelidir.

DİZ ÇÖKERTME

AB, Türkiye’den Kopenhag Kriterleri dışında taleplerde bulunmaktadır. Ayrıca Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye aleyhine alınan kararlar, yıllık ilerleme raporları, Helsinki 1999’da sözde aday ülke ilan ettirilen Türkiye’ye karşı samimi olmayan, maksatlı, yanlış ve diplomatik nezaketle bağdaşmayan çirkin örneklerle karşılaştık. Bunlar, Türkiye’yi AB karşısında diz çökertme gayretleridir. Sorun, Türkiye’nin üzerine düşeni yapıp yapmaması değil, AB’nin genişleme politikalarına bakıştaki esnekliği Türkiye’ye karşı değiştirmesidir. AB mevcut çok kültürlü ve çok etnikli resmini içine sindiremediğinden, aday ülkelerin sosyal yapıları etnik ufalanmaya tabi tutulmak istenmektedir. Türkiye’ye verilen Kasım 2000 ve Nisan 2003 tarihlerindeki katılım ortaklığı belgelerinde yeni Müslüman ve Hıristiyan azınlıklar yaratılması ve kültürel çeşitliliğin sağlanması dayatılmaktadır. AB bu haliyle bir medeniyet projesi değil, teslimiyet projesidir.

Yeni mahalli idareler yasası çıkarılırken gereksiz bürokrasi önlenmeli, ancak merkezi devletin yetkilerinin dağıtılması ile yetkinin genişletilmesi birbirine karıştırılmamalıdır. Milli devlet anlayışını zedeleyici otonom yönetimler ve buna bağlı yeni yolsuzluk kapılarının açılmasına imkan verilmemelidir.

KKTC’nin Rumlara teslimi anlamına gelen Annan Raporu kabul edilemez. Bizans hayali içinde siyasi militan yetiştiren, Heybeliada Ruhban Okulu açtırılamaz.

KKTC bağımsız egemen bir siyasi ve kültürel varlıktır.

Kıbrıs Türkleri, AB’ ye girmesi istenen tek Rum devleti içinde azınlık yapılamaz.

271

Kıbrıs konusunda Türkiye’nin garantörlüğünü kabul eden (1959-1960) tarihli Londra ve Zürih Antlaşmaları geçerliliğini korumalıdır.

KKTC’nin varolma mücadelesinde AB ve Rumlar tarafından desteklenen teslimiyetçiler değil, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş ve milli çizgide olanların arkasında olunmalıdır. KKTC de Rum kesimi ile beraber çalışan işbirlikçi, ihanet odaklarının tahrikleri; KKTC’de Yugoslav modeline benzer bir oyunu ve Miloseviç örneklerini çıkarabilmek içindir.

KKTC’yi AB yolunda engel görenler; Türkiye’nin önündeki engellerdir.

KARABAĞ VE KERKÜK

Ermenistan’ın dağlık Karabağ’daki ve Türkiye’ye yönelik iddiaları ve tarihi saptırma gayretleri ortadan kalkmadan, dış baskılarla Ermenistan’la ilişki kurulamaz.

Irak’ta Türkmen gerçeği göz ardı edilmemelidir. Eğer demokratik bir yapı ve insan haklarına saygı esas alınıyor ise; Türkmenler her alanda temsil edilmelidir.

Türkmenlerin, can ve mal güvenlikleri, özelikle teröre karşı olduklarını iddia edenler tarafından korunmalıdır.

Türkiye güneyindeki devlet ve otorite boşluğuna ilgisiz kalamaz. Türkiye’nin güvenliğini korumak için Türkiye’nin şartları kabul edilmesi halinde, askerimiz Kuzey Irak’a gidebilir.

Irak’a gönderilecek Türk askerleri, Amerikan komutası altına girmemelidir.

Kukla bir aşiret devleti oluşumuna müsaade edilemez. Bunun dolarla pazarlığı olamaz.

Irak’a gidişin bedeli gerektiği gibi karşılanmalı, teröre karşı mücadele ettiğini söyleyen ABD, PKK/KADEK adlı terör örgütünü dağıtmalı ve suçluları Türkiye’ye iade etmelidir.

Dış destekli bölücü terör hareketleri başarılı olamayınca; silahsız terör olan siyasallaştırma gündeme getirilmiştir.

Bölücü parti mensuplarının ve bölücülükten mahkum olanların AB baskısı ile serbest bırakılması için başlatılan kampanyaya karşı kamuoyu yaratılmalıdır.

Dünden ders alınmalı ve teröre yanlış teşhis konulmamalı, kararlılığımız sürdürülmelidir.

Bazı gazetelerde çıkan haberlerde, terör örgütü elebaşısı sanki bir parti lideriymiş gibi takdim edilmektedir. Terör örgütü liderinin açıklamalarının basın organlarımızca verilmesinde, en az BBC’de olduğu kadar milli duyarlılık gösterilmelidir.

YARGI VE TÜRKÇE

272

Hukuk düzenin korunması herkese fayda sağlayacağından, yargı bağımsız ve siyasi baskılardan uzak olmalıdır.

Herkesi Türkçe’ye saygıya davet ediyoruz. Yer ve kuruluş adlarındaki yabancılaşma engellenmelidir.

Küresel aydın bağımlılığın aracı olan, yabancı dille eğitim yanlışından bir an önce vazgeçilmelidir.

Türkiye’nin Türk Dünyası ile olan ilişkileri ve karşılıklı dayanışma içinde ve duygusallığı aşacak şekilde sürdürülmelidir.

Gençler küresel rekabete hazır yetiştirilmelidir.

Türkiye’nin yeri ve vizyonu yeniden tarif edilmeli, buna uygun yapılar oluşturulmalıdır.

Bozulan gelir dağılımı ve işsizliğin, yoksullaşmanın önlenmesi için acil tedbirler alınmalıdır.

Yerli sanayici ve üretici desteklenmeli, siyasi sonuçlar da doğuran ekonomik işgal önlenmelidir.

Türk tarımı yabancıların insafına terk edilemez. Tütün dahil tarım ürünlerimizin ekimini sınırlandırılması ve yasaklanması işsizliği arttıracak; şehir bölgelerine sorunlu tarımsal aileler çekecektir. TEKEL ve benzerlerinin özelleştirilmesinde takip edilen yol yanlıştır. TEKEL içerinden ve dışarıdan bazılarına peşkeş çekilmemelidir.

Türkiye e-devlet projesini bir an önce hayata geçirmeli, böylelikle vatandaşına sürekli bürokratik engeller çıkartan yapıdan, vatandaşını mutlu eden yapıya süratle geçilmelidir.

Türk milletinin taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları, çağımızın en uygun iletişim organlarından olan Internet’te dünyaya en çok kullanılan dillerle tanıtılmalıdır.

YÖK konusunda ikili kamplaşma ve siyasi malzeme olmaktan çıkarılarak kalite ve verimliliği arttırıcı uzlaşma sağlayıcı bir sonuca gidilmelidir.

Aydınlar Ocağı Genel Merkezi

Adana Aydınlar Ocağı

Adıyaman Aydınlar Ocağı

Afyon Aydınlar Ocağı

Alanya Aydınlar Ocağı

Anadolu Aydınlar Ocağı

273

Ankara Aydınlar Ocağı

Antalya Aydınlar Ocağı

Aydın Aydınlar Ocağı

Bakırköy Aydınlar Ocağı

Balıkesir Aydınlar Ocağı

Bandırma Aydınlar Ocağı

Bursa Aydınlar Ocağı

Çanakkale Aydınlar Ocağı

Çorum Aydınlar Ocağı

Elazığ Aydınlar Ocağı

Gaziantep Aydınlar Ocağı

Giresun Aydınlar Ocağı

Manisa Aydınlar Ocağı

Muğla Aydınlar Ocağı

Mustafa Kemal Paşa Aydınlar Ocağı

Ordu Aydınlar Ocağı

Rize Aydınlar Ocağı

Sakarya Aydınlar Ocağı

Samsun Aydınlar Ocağı

Sivas Aydınlar Ocağı

Trabzon Aydınlar Ocağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 25. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

21-23 MAYIS 2004 TRABZON

Aydınlar Ocakları 25. Büyük Şurası, geleneğimize uygun olarak, 21-22-23 Mayıs 2004 tarihlerinde Trabzon’da Trabzon Aydınlar Ocağı Başkanı Ekrem AKGÜN’ün ev sahipliğinde yapılmıştır. Şuramıza 25 Ocak katılmıştır.

274

Karadeniz üzerinde, iç ve dış mihraklarca yoğun propaganda çalışmaları yapıldığı, Çernobil faciasının çok yönlü neticelerinin önlenemediği, Trabzon Limanı’nın Ermenistan’ın Dünyaya açılması için tartıştırıldığı, Ermenistan’daki nükleer santrallerin yeni Çernobillere gebe olduğu, Karadeniz’in artan kirliliğinin yeterince tartışılmadığı bir dönemde, Ocağımızın 25. Şura’sının Trabzon’da toplanması son derece anlamlıdır.

Cumhuriyetimizin kurulduğundan bu yana, bu kadar önemli iç ve dış sorunlarla ve tehlikeli tuzaklarla karşı karşıya kalmamıştır. Türkiye içte ve dışta son derece önemli sorunlarla karşı karşıya iken, Aydınlar Ocakları, önlerine konulan yapay gündem maddeleriyle uğraştırılarak, güçlerini birbirine karşı kullanan gönüllü kuruluşlar durumuna getirilmek istenmektedir. Gücümüzün, bu şekilde israf edilmesine karşıyız.

Ocakta sorumluluk üstlenmiş kişilerin, daha da dikkatli olması, oyunlara alet olmaması gerekir. Aksi takdirde, büyük vebal altına gireceklerdir. Aydınlar Ocakları, bu tertip ve oyunları da aştığını, önümüzdeki günlerde gösterecektir.

Ocağımızın geleneksel çizgisine ve tüzüğüne uyulmalıdır. Hayali senaryolara dayalı kışkırtmalar ve hizipçilik yapılmamalıdır.

25. Büyük Şuramızda alınan kararlar aşağıda sıralanmıştır:

Siyaset

Türk Devleti’nin ve Türk milletinin bağımsızlığı ile bağdaşmayan uyum yasaları ve uluslar arası ikili anlaşmalar gözden geçirilerek, Türk devletinin çıkarlarına uygun hale getirilmeli, uluslar arası tahkim ve benzerleri kaldırılmalıdır.

Anayasamızda yapılan son değişikliklerde, “uluslar arası yasaların, ülke yasalarının üzerinde kabul edilmesi”ne dönük hükümlerin kabul edilmesi, devletimizi ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bırakacak bir gelişmedir. Bunlar, “Egemenlik devri” anlamına gelmektedir.

Türkiye’nin hemen her yerinde dış destekli olarak yürütülen siyasi ve dini amaçlı misyonerlik faaliyetlerine karşı gereken tedbirler acilen alınmalıdır.

Karadeniz ve çevresinde “Pontus” özlemi içinde olan Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan destekli faaliyetler dikkatle izlenmeli, bu konuda akademik çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.

Sanal AB üyeliği için müzakere tarihi alabilmek uğruna, misyonerlik faaliyetlerine ve diğer bölücü ve yıkıcı faaliyetlere taviz verilmemelidir.

Kürsü dokunulmazlığı dışındaki tüm dokunulmazlıklar kaldırılmalı, TBMM’ye itibar kazandırılmalıdır.

Dış politikada “teslimiyetçi”, “ver-kurtul”cu anlayışı tek çözüm gören siyaseti reddediyoruz.

İçeriye ve dışarıya “hibe” gibi yapılan özelleştirmeler, yüz kızartıcı olup milli menfaatlerimize aykırıdır.

275

Meclis’te görüşülen ve çıkması muhtemel Maden Kanunu’nda yer altı ve yer üstü zenginliklerimizin küresel güçlere peşkeş çekilmesini engelleyecek hükümler yer almalıdır.

Dış destekli bölücü terör hareketleri başarılı olamayınca; silahsız terör yolu olan siyasallaştırma gündeme getirilmiştir.

Bölücü parti mensuplarının ve bölücülükten mahkum olanların AB baskısı ile serbest bırakılması için başlatılan kampanyaya karşı kamuoyu yaratılmalıdır. İç işlerimize dış müdahale alışkanlığı hoş görülemez.

Dünden ders alınmalı ve teröre yanlış teşhis konulmamalı, kararlılığımız zedelenmemelidir.

Hukuk düzeninin korunması herkese fayda sağlayacağından, yargı bağımsız ve siyasi baskılardan uzak olmalıdır. Hakim ve savcıların ekonomik bağımsızlıkları sağlanmalıdır.

İktisat ve Çalışma Hayatı

Milli sanayimizin gelişmesini engelleyen ve Türkiye’yi 100 milyar doların üzerinde zarara sokan Gümrük Birliği Antlaşmasının bazı maddeleri derhal iptal edilmelidir. AB yalnızca bir dış politika tercihi değildir. Köklü değişikliklere, milli devlet anlayışımızdan önemli sapmalara sebep olacaktır.

Bozulan gelir dağılımı ve işsizliğin, yoksullaşmanın önlenmesi için acil tedbirler alınmalıdır.

Yerli sanayici ve üretici desteklenmeli, siyasi sonuçlar da doğuran ekonomik, yabancı işgal önlenmelidir.

Türk tarımı yabancıların insafına terk edilemez. Fındık, çay, tütün dahil tarım ürünlerimizin ekiminin sınırlandırılması ve yasaklanması, doğrudan gelir desteği politikası işsizliği arttıracak; şehir bölgelerine sorunlu tarımsal nüfusu çekecektir.

Türkiye e-devlet projesini bir an önce hayata geçirmeli,böylelikle vatandaşına sürekli bürokratik engeller çıkaran yapıdan, vatandaşını mutlu eden yapıya süratle geçilmelidir.

Dış borç yükünün hafifletilmesi esas alınmalıdır.

Çok uluslu şirketlerin uzantısı durumunda olan bazı medya ve sivil toplum örgütlerinin Karadeniz’deki nüfus yapısını değiştirmeye yönelik, halkı göçe zorlayacak şekilde, ekonomik yapıyı dönüştürücü faaliyetlerine karşı tedbirler alınmalıdır.

Dördüncüsü düzenlenen İzmir Türkiye İktisat Kongresi için, gerekli ve kapsamlı çalışmaların hazırlıklarının yeterince yapılmaması, daha önce tehir edilen Kongre hazırlıklarının yok farz edilmesi, onlardan istifade edilmemesi, başarılı sonuç alınmasını önlemiştir.

Gençler küresel rekabete hazır yetiştirilmelidir.

276

Eğitim, Öğretim, Kültür

Atatürk dönemi sonrası görülen belirsizlikler ve kimlik bunalımları doğuran sapmalar tek edilmelidir.

Türk milli eğitim ve kültür politikası çağdaş bilgi ve becerileri kazandırmanın yanında, Türk çocuğuna kendi milli kimliğini verebilmelidir.

Yapay farklılaştırmalar değil, Türk milletine mensup olma fikri ve vatandaşlık bilinci geliştirilmelidir. Yanlış “Türkiyelilik” tanımıyla, yeni bir ayrımcılık yapılmamalıdır.

Etniklik ve milliyet birbirine rakip kavramlar değildir. Milli kimlikle mahalli değer ve sıfatlar çatıştırılmamalı; Türkiye üzerindeki emellere alet edilmemelidir.

Anadolu Coğrafyası’nı kimliksizleştirerek olumsuz tanıtımına vesile olacak düzenlemelerden kaçınılmalı, devlet parası israf edilmemelidir.

Normal lise-meslek lisesi rekabeti kısır tartışmaları yerine, eğitimin her kademesinin daha verimli hale getirilmesi, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması düşünülmelidir.

Uygulamadaki dini eğitim yetersiz kalmaktadır. Dini eğitimin siyasallaşmasını önleyici tedbirler alınmalı, ülke sathındaki giderek artan misyonerlik faaliyetleri de dikkate alınarak, daha geniş kapsamlı ve yeterli bir din eğitimi uygulamaya konulmalıdır. Devlete bağlı din eğitimi veren okulların öğrenci ve mezunları, hedef gösterilmemelidir.

Son yıllardaki istatistiklere göre, evlenmelerdeki düşüşü ve boşanmalardaki artış göz önüne alınarak, aileyi güçlendirici tedbirler alınmalı, gerekli araştırma ve eğitim faaliyetleri yapılmalıdır.

Türkçe’ye Saygı

Herkesi ve bilhassa özel radyo ve televizyonları, resmi kurumlan Türkçe’ye saygıya davet ediyoruz. Yer ve kuruluş adlarındaki yabancılaşma önlenmelidir.

Türkçe ve Türk Dili ve Edebiyatı konularının üniversite giriş sınavlarında katsayısı artırılmalıdır.

Küresel aydın bağımlılığının aracı olan yabancı dille eğitim ve öğretim yanlışından bir an önce vazgeçilmelidir. Eğitim kurumlarımız çok uluslu şirketlerin pazarı olmaktan çıkartılmalıdır.

Türkiye’nin Türk Dünyası ile olan ilişkileri geliştirilmeli, engeller küçümsenmemeli ve karşılıklı dayanışma içinde sürdürülmelidir.

Eğitim süreci içerisinde güzel Türkçe konuşma ve yazma becerisi kazandırılmalıdır.

Radyo ve televizyon kanallarında dış dayatmalarla milli birliği ve bütünlüğü zedeleyecek şekilde mahalli diller öne çıkarılmamalıdır.

277

Türk milletinin taşınır ve taşınmaz kültür varlıkları, çağımızın en uygun iletişim araçlarından olan Internet’te Dünyaya en çok kullanılan dillerde tanıtılmalıdır.

Avrupa Birliği ve Türkiye İlişkileri

AB, Türkiye’den Kopenhag Kriterleri dışında taleplerde bulunmaktadır. Ayrıca Avrupa Parlamentosunda Türkiye aleyhine alınan kararlarda, yıllık ilerleme raporlarında, AB yetkililerinin açık beyanlarında olduğu gibi, Helsinki 1999’da sözde aday ülke ilan ettirilen Türkiye’ye karşı samimi olmayan, maksatlı, yanlış ve diplomatik nezaketle bağdaşmayan çirkin örneklerle karşılaştık. Bunlar, Türkiye’yi AB karşısında diz çökertme gayretleridir. Bunlar kabul edilemez.

AB mevcut çok kültürlü ve çok etnikli resmini içine sindiremediğinden aday ülkelerin sosyal yapılarını etnik ufalanmaya tabi tutmak istemektedir.

“Türkiye”ye verilen Kasım 2000 ve Nisan 2003 tarihlerindeki katılım ortaklığı belgelerinde yeni Müslüman ve Hıristiyan azınlıklar yaratılması ve “Kültürel çeşitlilik” in sağlanması dayatılmaktadır.

AB bu haliyle bir medeniyet projesi değil; teslimiyet projesidir. Bizi, Türkiye’nin birliği daha çok ilgilendirmelidir. Yüz kızartıcı şekilde iç işlerimize müdahale örnekleri önlenmelidir.

Kamu yönetimi temek yasa tasarısı mevcut haliyle kabul edilemez. Bu yasa ile kamu tasfiye edilemez ve özelleştirilemez. Ankara dışlanarak, Brüksel’le doğrudan temas kuracak otonom yönetimler kurulmasının önü açılamaz. Üniter yapı zedelenemez. Vatandaş, devlet için “müşteri” değildir.

Kıbrıs Türkleri ve KKTC

K.K.T.C.’nin Rumlara teslimi anlamına gelen Annan Raporu’nun yeniden canlandırılması kabul edilemez.

Bizans hayali içinde siyasi militan yetiştiren, Heybeliada Ruhban Okulu açtıramaz.

Kıbrıs’ta KKTC’de ve Rum Kesimi’nde yapılan referandum; Adanın iki devletli olduğunu ve Rum kesiminin Türkleri temsil edemeyeceğini her iki tarafın da niyetini ortaya koymuş; tek taraflı çözümcülüğün yürüyemeyeceğini göstermiştir. Türkiye Kıbrıs’ta “arabulucu” gibi değil, ”taraf’ olmalıydı. K.K.T.C., bağımsız egemen bir siyasi ve kültürel varlıktır. Diğer ülkelerce de tanınmasının yolunu açacak her türlü girişim derhal başlatılmalıdır.

KKTC’ye karşı yıllardır sürdürülen ambargolar kaldırılmalıdır.

Kıbrıs Türklerini, AB’ye giren Rum yönetimi içinde azınlık yapacak anlaşmalar imzalanamaz. Referandum sonrası; referandum öncesine göre ele alınamaz.

Kıbrıs konusunda Türkiye’nin garantörlüğünü kabul eden 1959-1960 tarihli Londra ve Zürih Anlaşmaları geçerliliğini korumalıdır.

278

K .K .T .C .’n in varo lm a m ü ca d elesin d e A B v e R um lar tarafından d estek len en te s lim iy e tç iler değil; K .K .T .C . C um hurbaşkanı Say ın D en k taş v e m illi ç iz g id e olanların arkasında olunm alıd ır. K .K .T .C .’de G ü n ey R um k es im iy le beraber ça lışa n işb ir lik çi, ihanet odaklarının tahrikleri; K .K .T .C .’de Y u g o s la v m o d e lin e b en zer bir oyu n u v e M ilo se v iç örneklerin i ortaya ç ıkarab ilm ek içindir.

K .K .T .C .’y i A B yo lu n d a en gel görenler; T ü rk iye’n in önündeki engellerd ir.B unlar, m illi v e üniter d ev le t düşm anlarıdır.

Dış Politika

A B D v e k o a lisy o n ü ye ler in in dem okrasi k ılıf ıy la v e h ak sız g erek çe ler le gerçek leştird iğ i “Irak İşg a li”ni k ın ıyoruz.

Irak’ta A B D v e İn g iliz askerlerince yap ılan işk en ce ler i, a len i insan hakları ih la llerin i, tecavü zler i lan etliyoru z. İşk en ce konusun da ü lk em izd ek i siv il top lu m kuruluşları v e T ü rk iye’y e ders v erm ey e ça lışan u luslar arası kuruluşları, Irak’taki insan hakları ih la llerin i te sp ite v e k ınam aya davet ed iyoruz.

E rm en istan ’ın D a ğ lık K arab ağ’daki işg a li v e T ü rk iye’y e y ö n e lik idd iaları v e tarihi saptırm a gayretleri ortadan kalkm adan, A B y o lu n d a d ış bask ılarla E rm en istan ’la ilişk i kurulm am alıdır. T rabzon L im a n ı’n ın E rm en istan ’ın d ünyaya a çılm ası iç in k u llan ılm ası kabul ed ilem ez .

Irak’taki T ürkm en gerçeğ i g ö z ardı ed ilm em elid ir . E ğer dem okratik bir yap ı v e insan haklarına sayg ı esa s a lın ıyor ise; T ürkm enler her alanda tem sil ed ilm elid ir . Irak’da g e ç ic i anayasanın alternatifi hazırlanm alı, Irak s iy a se tim iz g ö zd en geçir ilm elid ir .

T ürkm enler, K erkük v e M u su l’da, K ürtlerin arasında er itilm ek istenm ektedir. T ürkm enlerin, can v e m al g ü ven lik ler i, ö z e llik le teröre karşı oldukların ı id d ia eden ler tarafından korunm alıdır.

T ürkiye gü n ey in d ek i d ev le t v e otorite b o şlu ğ u n a ilg is iz kalam az; “o lm a zsa o lm a z”larından v a z g e ç e m ez . “O lm azsa o lm a z”larım ız konusun da, geri ad ım lar atılarak, Irak’ın k u zey in d e v e K ıb r ıs’ta kötü birer im tihan verilm iştir.

K u k la bir aşiret d ev le ti o lu şu m u n a m üsaade ed ilem ez . B u n u n dolarla pazarlığ ı o lam az.

T eröre karşı m ü ca d ele ettiğ in i sö y le y e n A .B .D , P K K /K A D E K adlı terör örgütünü d ağıtm alı v e suçluları T ü rk iye’y e iad e etm elid ir.

YÖK Tartışmaları

Y Ö K kon u su ik ili kam plaşm a v e siyasi m a lzem e olm aktan çıkarılm alıd ır. K a lite v e v e r im liliğ i artırıcı, küresel istilan ın m illi k im liğ im iz v e y a p ım ız üzerindek i o lu m su z tesirlerin i g id eric i tedbirler düşünü lm elid ir. K onu , C um huriyet rejim inden rövanş alm ak is tey en v e y a radikal la ik ç i yanlışlardan arındırılm alıdır.

Y ü k sek Ö ğren im e ayrılan pay; araştırm a v e geliştirm e harcam aları, u luslar arası g e lişm iş ü lk e ler se v iy e s in e çıkarılm alıd ır. A raştırm a ge liştirm e harcam alarındaki,

279

fonlardaki sın ırlam alar kald ırılm alı, kadro tah sisi sorunları ç ö zü lm e li, eğ itim tek n olo ji y en ilen m eli, ü n iversite -san ay i ilişk iler i geliştir ilm elid ir .

Karadeniz Bölgesine İlişkin Tekliflerimiz

K aradeniz o to y o lu bir an ö n ce tam am lanm alı, ek o n o m ik v e sosya l faydalar sağlanm alıd ır. Y ollard a can g ü v en liğ i te s is ed ilm elid ir .

D o ğ u K arad en iz’i terk ed en sanayi kuruluşlarının geri d ön m eleri, gerek li teşv ik ler v erilerek özen d irilm elid ir .

K aradeniz yayla ların ın turizm e açılm asında, d oğal yap ın ın b ozu lm am asın a ö zen gösterilm elid ir .

K aradeniz’in v e K aradeniz derelerin in k ir len m esi, b a lık çeşitler in in y o k o lm a teh lik es in e karşı, s iv il b ilin ç oluşturulm alıd ır.

K T Ü b ü n y esin d e Stratejik A raştırm alar M erk ezi kurulm alıdır. B u m erkez, ya n ıltıc ı v e m aksatlı iddialara ilm i cevap lar verm elid ir . E k o n o m ik v e sosya l konularda da araştırm alar yapm alıd ır.

Ç ernobil N ü k leer Santrali’nde m eyd an a g e le n kazanın seb ep o ld u ğu kanser hastalık ların ın ö n len m esin d e , ted avi ed ic i h ek im liğ in yan ında ö n ley ic i tedbirler alınm alı; g en iş bir sa ğ lık taram ası yap ılm alıd ır . K onu m ille tler arası hukuk açısın d an e le alınarak m ille tler arası kuruluşlara gö tü rü lm eli, tazm in at davaları açılm alıd ır.

Ü lk em izd ek i dünya standartlarının ço k üzerin d e o lan g ıd a k ir liliğ in e karşı vak it g eç irm ek siz in tedbir alınm alıd ır. Ö z e llik le kanserojen etkileri bu lunan katkı m addelerin in g ıd a m addelerindek i k u llan ım ın a sıkı d enetim getir ilm elid ir .

Ü lk e m iz d e ted avi am açlı rast g e le v e b ilin ç s iz c e ila ç k u llan ım ı, in san sağ lığ ın ı tehd it ed en boyutlardadır. B u n a karşı uyarı v e ön lem ler alınm alıd ır.

Tarım da k u llan ılan yap ay gübre v e k im y ev i m addelerin in san sa ğ lığ ın a verd iğ i zararlar korkutucu boyutlara u laşm ıştır. B u n ed en le bir an ön ce, organik tarım d estek len ilm eli v e yaygın laştır ılm alıd ır .

A yd ın lar O cağ ı G en el M erk ezi

A dana A yd ın lar O cağı

A d ıyam an A yd ın lar O cağı

A fy o n A yd ın lar O cağı

A n ad o lu A yd ın lar O cağı

A n ta lya A yd ın lar O cağı

Aydın Aydınlar Ocağı

280

B a lık esir A yd ın lar O cağı

B andırm a A yd ın lar O cağı

B ursa A yd ın lar O cağı

E la z ığ A yd ın lar O cağı

G aziantep A yd ın lar O cağı

M u ğ la A yd ın lar O cağı

M u sta fa K em al P aşa A yd ın lar O cağı

Ordu A yd ın lar O cağı

R iz e A yd ın lar O cağı

Sakarya A yd ın lar O cağı

Sam sun A yd ın lar O cağı

S iv a s A yd ın lar O cağı

T rabzon A yd ın lar O cağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 26. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

28-29 MAYIS 2005 KOCAELİ

A yd ın lar O cakları 26 . B ü y ü k Şurası g e le n e ğ im iz e u ygu n olarak 2 8 -2 9 M a y ıs 2 0 0 5 tarih lerinde K o c a e li’nde, K o ca e li A yd ın lar O ca ğ ım ız ın ev sah ip liğ in d e yap ılm ıştır . Şuram ıza 32 A yd ın lar O cağı katılm ıştır.

Şuram ız T ürkiye iç in hayati ön em taşıyan gün v e kararların arifesin d e yapılm aktadır. Y a şa d ığ ım ız d ön em T ü rk iye’n in g e le c e ğ in i tay in edecektir. C um huriyet kurulduğundan beri ü lk em iz bu kadar ön em li iç v e d ış sorunlarla v e tuzaklarla karşı karşıya gelm em iştir . K ü resel g ü ç v e b lok larla önü a ç ılm ış m illi d ev letler arasındaki hayati m ü cad ele sürm ektedir. M ü ca d e le ortam ı dünün k la sik ta sn if v e tartışm alarını çoktan aştığ ı v e daha d eğ iş ik vasıta ları g ü n d em e getird iğ i v e duruş farkları ortaya çıkardığı iç in n ey in n e o ld u ğu n u fark ed eb ilm ek zorlaşm aktadır. D ü n yan ın taşları yerin d en oyn am ış; b elir siz lik ler v e istikrarsızlık larla d olu bir ortam a g irilm iştir. T ürkiye de bundan payını alm aktadır. B u gü n yeterli fik ir jim n a stiğ i yapm adan sad ece düne b ağ lı kalarak yap ılan d eğerlen d irm eler b iz i y a n lış sonuçlara ulaştırm aktadır. D ü n y a ’da v e T ü rk iye’de soğu k harp sonrası o lu p b iten leri fark ed em ey en ler in zih in leri karışıktır.

Ü lk e ler bir taraftan m ille t o lm aktan sürü o lm aya zorlanm akta; coğrafyalar v atan sızlaştır ılm ak ta v e m illi k im lik siz leştir ilm ek te; d iğer taraftan iktisad i kaynaklar

Bakırköy Aydınlar Ocağı

281

ü zerin d e ip otek ler konm aktadır. Ü lk e ler is te se ler de m illi m enfaatlerin i koruyam az hale gelm ekted irler. K ü rese lle şm en in id eo lo jis i o lan ço k kültürlülük dayatm aları m illi d ev leti v e üniter yap ıy ı çö zm e , onu u fa lam a v e d irenci kırm a am acın ı taşım aktadır. B u süreçte b ir lik te lik ler değil; en u fak farklılık lar b ile kutsallaştırılarak m illi d ev letlerin ön ü n e konm aktadır. S ad ece m illiy e tim iz v e m ille tim iz değil; inanç dü n yam ız v e İslâm da küresel saldırılardan nasip lenm ekted ir . Y a doğrudan saldırı v e tahripler görülm ekte; y a da İs lâ m ’ı v e M üslüm anları tan ınm az ha le getir ic i, yoz la ştır ıc ı v e eşgü d ü m altına a lıcı gayretlere rastlanm aktadır. D ü n O sm an lıy la uğraşanlar b u gün C um huriyet T ü rk iye’sini ta sfiy e etm ek, tan ınm az ha le getirm ek peşindedirler. H ayali bir A B ü y e liğ i uğruna o lm ad ık ta v iz ler v er ilm iş v e verilm ekted ir. Y en i Şark M e se le s i o lan B ü y ü k O rtadoğu P ro jesin e u y g u n yap ılan m a uğruna ön ü m ü ze d eğ iş ik sorunlar d ik ilm ekted ir. Türkiye; etnik, ço k kültürlülük, A B , E rm eni sorunu, ik tisad i, sö zd e s iv il top lum kuruluşları, dini y o z la şm a v e eğ itim g ib i çeş itli tuzaklarla karşı karşıyadır. M isy o n er lik dahil yukarıdaki bütün tuzaklar k ü rese lleşm en in başarılı o la b ilm esi v e B ü y ü k O rtadoğu P rojesin e göre yap ılan m a iç in gerek li görülm ektedir.

P atrikhane L ozan şartlarına döndürülm elid ir. Sen S in od M e c lis in e g irm iş o lan 6 yabancı redded ilm elid ir. “T ü rk iye’nin ek ü m en ik lik k onusun da tutum u d eğ işm ed i” açık lam ası yeterli değild ir. U y g u la m a (papaz m ah k em esi kurulm ası da dah il) ço k farklıdır. Patrikhanenin V atik an laşm a süreci v e H ey b e lia d a R uhban O kulunun açılm ası hayali bir A B ü y e liğ i sü recin d e kabul ed ilm em elid ir . T ürkiye la ik v e dem okratik bir hukuk dev leti ise; im tiyaz lı vatandaş v e im tiy a z lı d in kabul ed ilem ez .

H ayali bir A B ü y e liğ i uğruna T ürkiye tan ınm az h a le getir ilm em eli v e o lm ad ık tav iz ler v erilm em elid ir . B iz i A B ’de is tem ey en lere karşı onların inadın ı kırm ak iç in her isteğ i kabul ed eriz şek lin d e bir görüntü verm ek yanlıştır. A B T ürkiye iç in bir iç v e d ış g ü v en lik m e se le s i h a lin e g e lm iş; bir ta sfiy e projesi h a lin e dönüşm üştür. T ürkiye m illi m ü cad ele ö n cesi k on u m a g etir ilm ey e çalışılm akta; L ozan y o k farz ed ilm ektedir. A B ’nin Y ıllık İler lem e R aporları, K atılım O rtaklığı B e lg e ler i v e b ilh a ssa 6 E k im 2 0 0 4 İler lem e R aporu, 17 A ralık 2 0 0 4 B rüksel G örüşm eleri hayal k ırık lığ ı yaratm ası v e en d işeleri arttırm ası gerek en örneklerdir. S ö z kon u su T ürkiye o ld u ğu n d a A B ; m illi d ev le t v e ü lke bütünlüğünü ilg ilen d iren konularda A vrupa H ukukunu dışlam aktadır. T ü rk iye’yi T ürkiye yapan d eğerlerd en A B dahil h içb ir konuda fedakârlık yap ılam az v e tav iz ler v er ilem ez.

G ünüm üzde aksi yön len d irm elere v e k ü rese lle şm ey e rağm en; y ü k se len d eğerler m illiy e tç ilik , m uhafazakârlık v e m o d ern leşm e’dir. B unları bir bütün olarak e le alm am ak siyasetç iler i yan lışlara v e çe lişk ilere sürüklem ektedir. T ürkiye so ğ u k harp sonrası yen i bir d en ge p o litik ası şek illen d irem em iştir . B atın ın b iz e bak ışı d eğ işm iştir . A ncak , b iz im B a tıy a b a k ışım ız bazı gerçek lere rağm en hâlâ d eğ işm em iştir . Ö ze llik le d ış politik ad a bu y ö n d en yen i bir d ü zen lem ey e v e yen i a lternatifler arayarak g ü ç len m ey e ih tiyaç vardır. K ıb r ıs’ta m illi m en faatler im izd en v e K K T C ’den fedakârlık yap ılam az. 3 E k im 2 0 0 5 A B görü şm eleri iç in A nkara P rotok olü g en iş le tilerek R um lar K ıb r ıs’ta tek eg em en D e v le t olarak kabul ed ilm em elid ir . E ğer g erçek leşecek se ; T ü rk iye’n in tam ü y e liğ in d en sonra bu g ib i konular düşünüleb ilir . B u durum da da T ürkler er itilm eye v e y o k ed ilm ey e hazır bir az ın lık h a lin e sokulam azlar. D ah a ö n ce y a p ılm ış bir tak ım yanlışlar, bugün te la fis i o lm ayan b azı y a n lış adım ların n e gerek çesi, n e d e m azereti olabilir.

282

E ğitim sektöründe y e t işe c e k gen çler in sad ece b en m erk ezli kend in i düşünen , kendin i kurtarm akla uğraşan birer “b irey” yapılm aları Türk M illi E ğ itim in in am acı değild ir. İyi bir “b irey” ; iradesin i k u llan ab ilen , katılan v e pay laşan bir varlık o ld u ğu kadar; so sya l bir in san olm alıd ır. G erektiğ i hallerde vatanı iç in fedakârlık yap am ayacak bir insan yetiştirm ek , m illi k im liğ i b e lir siz bir vatandaş üretm ek; eğ itim d e artan m aliyet, azalan hasıladır. Türk M illi E ğ itim i k ü rese lleşm en in istek v e dayatm alarına te s lim ed ilem ez . B ö y le bir eğ itim de m illi o lam az. E vren sel d eğerlerle m illi d eğerler arasında anlam lı bir d en ge kurulam az. K om şu larım ızı g ü cen d irm em ek uğruna tek taraflı v e garip m üfredat d eğ işik lik ler i v e budam alar yap ılam az.

T ü rk iye’n in m illi eğ itim p o litik ası k ü rese lleşm en in sa d ece faydaların ı değil; sakıncalarını da g ö z ön ü n e alarak yen id en d ü zen len m elid ir . T ürkiyeli değil; Türk aydını y etiştirm ek zorundayız .

Y ü k sek ö ğren im d e m antar g ib i çoğa lan v a k ıf v e ö ze l ü n iversite ler in açılm ası d ev le t sektörü d ışın d a a ltern atif eg em en lik alanları aç ıc ı m ezunlar y e tiştirm ey e dönüktür. M addi g ü ce dayalı olarak halka rağm en; eğ itim d e enderunî bir g e le n e k sürdürülem ez; fırsat eşits iz lik ler i arttırılam az. B ilh a ssa y ü k sek öğren im d e yabancı d ille eğ itim öğretim ; küresel ayd ın b a ğ ım lılığ ı doğurm akta; ço k u lu slu şirketlere u cu z insan gü cü üretim ini doğurm aktadır. Ö ğretim ü yeler in in y ü k se ltilm e v e atam alarından her alana kadar T ürkçe ü v e y ev lâ t m u a m elesi görm ektedir. T ürkiye bu ayıptan kurtarılm alıdır.

Y er adlarından kuruluş isim ler in e kadar T ü rk çe’y e n e zam an sayg ı g ö ster ileceğ in i d evam lı b ek lem ek tey iz .

İktisadi h ayatım ız v e ik tisat politikaları IM F güdüm ünd en çıkarılm alıd ır. E n azından tek b aşın a iktidar o lm u ş bir hüküm etten bu beklen ir. İşin k o lay ı tercih edilm iştir. T ü rk iye’y e u ygu la tılan ik tisa t p o litik ası yatırım a, üretim e v e ihracata d önük değil; borç ö d em ey e , ithalâta, iç v e d ış borca b ağ ım lı bir politikadır. “Ü retm e ithal et; sanayici o lm a tem silc i ol; sanayii terk et, m ark etç iliğ i sürdür” an lay ışı sınai b irik im in tasfiyesid ir . Z aten sa n a y ile şm e tartışılm am aktadır. İşs iz lik v e g e lir dağılım ındak i b ozu lm a; hem ek on om ik , hem sosy a l bir sorun olarak artmaktadır. E k sik istih d am v e iş b u lm a ü m id in i k aybeden leri de katarsak iş s iz lik oranı % 1 1 ,5 ’i aşarak % 2 0 ’lerin ü stüne çıkar. İşs iz lik va tan d aşlık şuurunu, m en su b iy et d uygusun u zayıflatm ak ta , ü m itsiz lik k en d in e v e top lu m a sa y g ıy ı zed elem ek ted ir . K aldı ki çalışan ların , dar v e sabit gelir liler in y o k su lla şm a sı tartışılm aktadır. T ürkiye sosy a l politikaları belir li b ir m antık iç in d e terk ed em ez. Orta sın ıfların ı çök ertem ez. S osya l d ev le t an lay ışın ı sıfırlayam az. İç v e d ış borç taham m ül ed ileb ilir sın ırın üstüne çıkm ıştır. D ış ticaret aç ığ ı artarak büyüm ektedir. Cari aç ık 16 m ilyar dolardır. 2 0 0 5 son u bunun 2 0 m ilyar doların üstünde o lacağ ı b ek lenm ekted ir . B u n u sıcak parayla karşılam ak ek o n o m ik riski artırmaktır. Y en i krizlere d a v etiy e çıkarm aktır. F in an s sektörü yab an cın ın e lin e geçm ek ted ir . % 25 civarında o lan yabancı payı; Ziraat v e H alk B ankaları g ib i kam u bankaları d ışarıda tutu lduğu taktirde, % 5 0 ’y i geçm ek ted ir . A s ıl d estek len m esi gerek en reel sektörün zay ıflam ası; borç p o litik ası ile b irlik te yürüm ektedir. D e v le t borç ver ileb ilir fonları reel sektör yerin e k en d isi kullanm aktadır.

T ü rk iye’de yap ılan çarpık öze lle ştirm eler günü kurtarm ak adına yapılm akta; üretim in o iş yerin d e d evam ın a dönük değild ir. H em prestij; hem de stratejik kurum lar yabancıların e lin e geçm ek ted ir . B u y o l ön em li kam u kuruluşlarının ta sfiy es in i doğurm aktadır.

283

T Ü P R A Ş ’ın devri petrol p o litik a sın ın devridir. E R D E M İR ’in devri ise; d em ir-çe lik p o litik asın ın devridir.

M illiy e tç i o lunm adan ek on om id ek i m enfaatler de korunam am aktadır. M illiy e tç ilik sad ece d u yg u sa llık değild ir. M illiy e tç i o lm aktan korkulm am alıd ır.

B asın ı d ü zen ley en yen i y a sa b asın patronlarının e tk is iy le yan lışlar la çıkm ıştır. D iğ e r bir ço k ü lk ed e o ld u ğu gib i; b asın ın b asın d ışı am açlar iç in k u llan ılm ası sınırlandırılm alıd ır.

E rm eni sorunu E rm enilerin sorunu olm aktan çok; E rm enileri ku llananların sorunu olm uştur. E rm eni sorunu siyasid ir. E rm eni sorununu tarihçiler d eğ il ancak siy a siler çözeb ilir . B u n a paralel olarak K ürt sorunu da K ürtlerin değil; K ürtçülerin v e onları kullananların sorunudur. S ö zd e soyk ırım iddiaları v e teh cir g ib i konularda gerekli yay ın lar yap ılm alı; ancak sad ece bunlara da b el bağlanm am alıd ır.

E rm enistan ek o n o m ik yardım bak ım ından her sen e tekrarlanacak b ö y le bir id d iaya ih tiyaç duym aktadır. B a z ı B atılı ü lk e ler de soyk ırım suçlarını örteb ilm ek iç in sözd e E rm eni soyk ır ım ın a tutunm aktadırlar. G erekli m erciler Türk Soykırım ları konusunda derli top lu yay ın lar yapm alı; T ürkiye B ü y ü k M ille t M e c lis i d iğer bazı ü lkelerin m eclis ler in d en ç ık arıld ığ ı g ib i kanunlar çıkarm alıdır.

E rm eni sınırı Y ukarı K arabağ’da işg a l sürdükçe; E rm eniler sö zd e soyk ırım iddialarından v a zg eçm ed ik çe; T ü rk iye’n in D o ğ u sın ırın ı tartışm alı kabul ed ip G üm rü A n tlaşm asın ı reddettikçe; şahsi m enfaatler uğruna açılam az.

Türk; Türk m ille tin e m en su p olanların v e Türk kültürünü yaşayan ların , so y o ld u ğu kadar; kültürel olarak da m illi bir k im liğ in adıdır. Türk bir etn ik grup değild ir. A n ad olu coğrafyasın d a hâkim kültürdür v e m illiy e tin adıdır. M illiy e t v e etn ik lik ler b irbirine rakip değild ir. Ç ok kültürlü lük tu zağı i le Türk k im liğ i dar bir etn ik lik koridoruna sok u lm aya çalışılm akta; m ahalli sıfatlarla m illi k im lik rakip g ib i gösterilm ekted ir . T ürkiye C um huriyeti her şeyd en ö n ce vatandaşına m illi k im liğ in i öğreteb ilm elid ir .

K ü rese lle şm ey e u y g u n olarak v e onun em rinde örü m cek ağı g ib i h e d e f top lum ları saran dıştan kum andalı s iv il top lum kuruluşlarına karşı tedbirler a lınm alıd ır. S ok ağı rejim e alternatif yapan; m illi d ev letler in d ışın d a alternatif eg em en lik alanları v e s iv il itaa tsiz lik p eşin d e koşan; belir li yerlere b ağ lı bazı S T K ’na karşı kanuni ön lem ler a lınm alı v e m evzu atta b oşlu k lar g iderilm elid ir .

Türk D ü n y a sı ile n ed en se asgari ö lç e ğ e in d irilen ilişk iler g e liş tir ilm e li v e bu y ö n d e b elirli kutuplara b ağlı d ış p o litik a tercih leri g ö zd en geçir ilm elid ir .

D ü n yan ın çeş itli b ö lge ler in d ek i Türk v e M ü slü m an toplu lukların sorunlarıyla yakından ilg ilen ilm e li; kararlı, sürekli v e ilk e li p o litikalarla onların in san hakları v e dem okrasi m ü cad ele ler i d estek len m elid ir .

Irak’ta dem okrasi getirm e projesi adı altında sürdürülen işg a l v e katliam lar A B D iç in o lu m su z bir işarettir. T ürkm en g erçeğ in in red d ed ilm esi bir in san hakları v e dem okrasi ayıbıdır. Irak’taki T ürkm enler ik tidarsız A B D güdüm ünd ek i iktidara terk ed ilem ez .

284

T ürkiye m illi çıkarlarını korum aktan korkm am alı v e iy i pazarlık yapab ilm elid ir. P sik o lo jik savaşa k o lay te s lim o lunm am alıd ır.

S on y ıllarda sık sık k arşıla ştığ ım ız g a fle t v e ihanet örnekleri karşısında vatandaşın k en d iliğ in d en gösterd iğ i h a ssa siy e t (bayrak asm a v e bayrak yürüyüşleri) ön em sen m eli; m illi h a ssasiyeti k ırıcı davranışlar göster ilm em elid ir . Türk m ille ti yurt sathında yasalara say g ılı olarak C um huriyetine v e m illi d ev le tin e sahip çıkm ış; A n ayasad a ifa d e ed ilen T ürkiye C um huriyeti D e v le tin in tem el n ite lik ler in d en tav iz v er ilem ey eceğ in i gösterm iştir. H erk esin bundan alacağı dersler o lm alıd ır.

D iy a n e t İşleri B a şk a n lığ ı İslam i esaslardan tav iz v erm em eli; y an lış anlam alara sebep o la b ilecek h oşgörü v e d iy a lo g oyun larına â let olm am alıd ır. K ü rese lle şm en in o lu m su z etkileri karşısında h assas olunm alıd ır. D iyan et; gerek m isyon er lik , gerek İs lâ m ’a açık saldırılar v e gerek d o lay lı yıpratm alar v e İs lâ m ’ın altını oym a gayretleri karşısında net v e gerek li tavrı göstereb ilm elid ir .

T erörist başı i le ilg ili A İH M ’nin kararı hukuk adına siyasi bir karardır. M ille t v icd an ın d a m ahkûm o lan bu katilin tekrar yargılanm ası dü şü n ü lm em eli; T ü rk iye’nin itibarı zed e len m em elid ir . Ü lk e çıkarlarım ız iç in en u ygu n yo l tercih ed ilm elid ir .

A z ın lık vak ıfların ın yasal d ü zen lem eler le e ld e ettiğ i hakların Türk d ev le ti a leyh in e ku llan ılm ası ön len m elid ir .

Y abancılara toprak satışı konusunda, en azından A B adayı ü lk e ler kadar h a ssa siy e t gösterilm elid ir .

G eçer liliğ in i k ayb etm iş batıl d in lerin ih yasın a h izm et ed en teşeb b ü slerd e bulunulm am alıd ır. (Şan lıurfa- H a lep li P rojesi)

Ü n iv ersite ler im izd e u ygu lan m aya başlanan , doktorasın ı yap m ış A raştırm a G örev liler i’n in iş in e son verm e u ygu lam asın d an v a zg eç ilm elid ir .

Ü lk e m iz d e uyuşturucu k u llanm a yaşı ço k d üşm üş v e yayg ın laşm ıştır . B u konuda a ileler, din görev liler i v e eğ itim cilere b ü yü k g ö rev ler düşm ektedir. U yu ştu ru cu v e zararlı m adde terörünü özen d ir ic i o lu n m am alı v e y a n lış yön len d irm elere fırsat verilm em elid ir . Y a z ılı v e görüntülü b asında norm al d ışı sapm a v e davranışlar, tabii v e ideal olarak g österilm em elid ir . G en ç liğ in so sy a l, kültürel, sanat v e spora o lan ilg is in i arttıracak d ü zen lem eler yap ılm alı v e Türk G e n ç liğ i’n in küresel rekabete hazır olarak y etiştir ilm esin e ö zen gösterilm elid ir .

B iz i m ille t yapan tem el taşlarım ızdan biri o lan “A ile K urum u” gü çlen d irilm elid ir .

SEKA ve TÜPRAŞ

K o ca e li B ü yü k şeh ir B e le d iy e s i’n e d evred ilen S E K A arazisi, doğal yap ısın a zarar v erilm ed en , k ağ ıd ın serüven in i hatırlatacak sem b o lik fabrikalar v e K o ca e li H a lk ı’nın sosya l v e kültürel ih tiyaçların ı g id erecek tesis ler yapılarak d eğerlen d irm e yolları bulunm alıd ır.

285

T ü rk iye’n in “doğrudan serm aye” yatırım larına şid d etle ih tiyacı vardır v e te şv ik ed ilm elid ir . A n cak h alen verim li ça lışan , Pazar payı ed in m iş kam u v e y a ö ze l sektör kuruluşlarım ızın yab an cılaştır ılm ası son d erece zararlıdır. M ev cu t o lan Türk San ayisin in de g er ilem esin e v e Türk in san ın ın yabancı şirketlerin sad ece ça lışan ı o lm asın a y o l a ça b ilecek teh lik e li b ir seçim dir.

T ürkiye b an kacılık , te lek o m ü n ik a sy o n , d em ir-çe lik , petrol v e enerji alanlarında Türk D e v le t i’n in v e Türk S erm ayesin in d evre d ışın a ç ıkarılm asına iz in verm em elid ir.

T Ü P R A Ş öze lin d e , T Ü P R A Ş ’ın yab an cılaştır ılm ası yen i yatırım ların y ap ılm asın a en gel o lacak , ithalatı ön p lana çıkaracak v e Türk İnsanın ın iş b u lm a v e yan sanayi h izm etleri alanında m al v e h izm et üretm e im kanlarını azaltacaktır.

A yd ın lar O cağı G en el M erk ezi

A dana A yd ın lar O cağı

A d ıyam an A yd ın lar O cağı

A fy o n A yd ın lar O cağı

A n ad o lu A yd ın lar O cağı

A n ta lya A yd ın lar O cağı

A y d ın A yd ın lar O cağı

B ak ırk öy A yd ın lar O cağı

B a lık es ir A yd ın lar O cağı

B andırm a A yd ın lar O cağı

B u rsa A yd ın lar O cağı

E la z ığ A yd ın lar O cağı

G aziantep A yd ın lar O cağı

M u ğ la A yd ın lar O cağı

M u stafa K em al P aşa A yd ın lar O cağı

Ordu A yd ın lar O cağı

R iz e A yd ın lar O cağı

Sakarya A yd ın lar O cağı

Samsun Aydınlar Ocağı

286

S iv a s A yd ın lar O cağı

T rabzon A yd ın lar O cağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 27. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

20-21 MAYIS 2006 MANİSA

A yd ın lar O cağı D ern ek leri 27 . B ü y ü k Şurası, g e le n e ğ im iz e u y g u n olarak 2 0 - 21 M a y ıs 2 0 0 6 tarih lerinde M a n isa ’da, M an isa A yd ın lar O ca ğ ım ız ın ev sah ip liğ in d e yapılm ıştır. Şuram ıza 28 A yd ın lar O cağı katılm ıştır.

Şuram ız, Ü lk e m iz iç in hayati ön em taşıyan iç v e d ış o lay ların her g e ç e n gün y o ğ u n la ştığ ı bir zam anda yapılm aktadır. G ü n ü m ü zd e cereyan ed en olaylar, ü lke bü tün lüğü m üz v e m illi k im liğ im iz açısından v e n etice olarak Y ü c e Türk M ille t i’nin g e le c e ğ i açısından ön em arz etm ektedir.

D ü n yam ız ın , ik i kutuplu d en ged en , tek patronlu hale g e lm es i v e m illetlerarası hukukun cid d iy e a lınm am ası sorunlar yaratm aktadır.

D ışarıd an bu plan v e tasallu tun h ed efi o lan M ille tim iz , içer id en de dini v e siyasi m isyon erler tarafından her türlü im kan kullanılarak her g eçen gün m illi v e m an evi değerlerine yabancılaşm akta , n e yap acağ ın ı b ile m e z halde, gü n lü k yaşam ayı kâr sayar hale getirilm ektedir. D ah a ön ce, Türk M ille t i’n in an ladığı k e lim e v e kavram lar an laşılm az ha le getir ilm ek te , daha da kötüsü M illiy e tç ilik v e M ü slü m a n lık utanılır kavram lar olarak kabul ed ilm ek istenm ekted ir. Türk M ille t i’n in aklı v e h afızası aşırı m illiy e tç ilik v e aşırı M ü slü m a n lık g ib i, g erçek le te lifi m üm kün o lm ayan suni aldatıcı kavram larla soğutularak, M ü slü m a n lık v e m illiy e tç ilik ten korkar v e utanır hale getir ilm ek istenm ektedir.

D ü n yan ın h içb ir ü lk esin d e birbirine rakip o lm ayan etn ik lik v e m illiy e t m a a le se f ü lk em izd e tartışılır h a le getirilm iştir.

İslam i görünüm altında, İs lâ m ’ın altını o ym aya ça lışan V atikan patentli d iy a lo g oyunları örtülü m isyonerlik tir . E n son v e en m ütekâm il din o lan İslâ m ’ın d iğer d in lerle tak v iy e ed ilm esin e ih tiyacı yoktur.

M ille tim iz in lâ ik - anti laik , olarak kam plara ayrılm ak isten m esi de m illi bütün lüğü m üz açısından ön em li teh liked ir. B unlar T ü rk iye’n in yap ay gündem idir. E vve lem ird e kavram ların g en e l kabul çerçev esin d e tan ım ların ın yap ılıp m illi m utabakatın oluşturulm ası v e Türkün tarihte hep örnek o lm u ş h oşgörü sü iç in d e b irlik te yaşam an ın yen id en te s is i gerekm ektedir. M illi v e m an evi değerlerden her g e ç e n gün u zak laşm an ın m e y v e s i olarak eğ itim d e şiddet v e terörün boyutlarına ü zü lerek şahit o lm aktayız . B u gü n , eğer eğ itim yuvalarındaki terör v e şiddetten ş ik ayetç i isek; u ygu lan an ferdi esas alan, ferdi özgürlüğü , k u ra lsız lığ ı te şv ik ed en eğ itim politikaların ı g ö zd en geç irm em iz gerekir.

E ğ itim d e, ö zgü r d ü şü n ce adına g en çler i ya ln ızlaştıran ferd iyetç i politikalar, a ilesi ile okulu ile m ille ti i le gön ü l bağı k alm am ış, m illi h e d e f v e h ey eca n a y a ln ızca tarih dersi

287

olarak bakan, eğ itilm ey en , sad ece öğretim gören , sınav v e ezb ere şartlanm ış n esiller yetiştir ilm ekted ir . T e le v o le kültürü ile insanlar tatm in ed ilm ek isten m ek te , haz iç in y aşayan v e hatta haz iç in ö lü m ü tercih ederek uyuşturucu m ad d e b a ğ ım lılığ ın a koşan rehbersiz insanlar üretilm ektedir. Ü lk e m iz d e yaşanan o lum suzluk lar, g en ç liğ i eğ itim siz leştirm ek ted ir . D ip lo m a sahibi olanların da n e kadar eğ itim li o ld u ğu tartışılır haldedir.

Ü lk e m iz in m addi varlık ların ın s ıcak para akışları ile yurtd ışına hortum lanm asın ın yanında, bankalarının da m illi h assa siy e tler im iz v e çıkarlarım ız nazarı itibara alınm adan pazar m etaı şek lin d e yabancılara satışı da teh lik e li b ir ge lişm ed ir . Y unanlılara yap ılan son banka satışları da bunu g a y et aç ık gösterm ektedir.

B a z ı teklifler;

C iddi v e g e le n e ğ e sahip d ev letler in v a z g e ç e m e y e c e ğ i v e tartıştırm ayacağı d eğer v e ilk elerd en T ürkiye de v a z g eçem ez .

Türk o lm ak şe r e f k aynağım ızd ır . S ad ece coğrafi b ir lik te liğ e dayanan “T ü rk iyelilik ” v e iç i b oş, kültürel boyu tu o lm ayan “T ürkiye C um huriyeti V ata n d a şlığ ı” n e m illi k im lik , n e de üst k im lik olabilir.

M illi k im liğ im iz i m eyd an a getiren unsurların b aşında T ürklüğüm üz v e M ü slü m a n lığ ım ız gelir.

Türk, etn ik bir grup değild ir; A n a d o lu ’da hâkim kültürün v e m ille tin adıdır. B u n u iç in e sind irem eyen lerin vatandaşlık tan ç ık m a hakları vardır.

B irb irlerin in alternatifi o lm ayan m ille t-ü m m et rekabetine karşıy ız.

M illi d ev le tim iz in tem el ilk e ler in e in an çla b ağ lı o lm ak la beraber, h a lk ım ızı d ev letin d en uzak laştıracak yan lışlara da karşıy ız. L aik-anti la ik çatışm aların ın ü lk e bütünlüğü ne zararlı o ld u ğu v e m isy o n er lik faa liyetler in e de zem in hazırlad ığı açıktır.

M illi m enfaatler v e m illi b irlik her şey in üzerindedir.

Türk tarih ine artı v e ek siler iy le bir bütün olarak bak ılm alı, O sm anlı - C um huriyet karşıtlığ ı yapılm am alıd ır.

Fert v e top lu m m enfaatleri birbirine ters değil; paraleldir.

T ü rk iye’n in m illi b a ğ ım sız lığ ın ı v e hüküm ranlık haklarını her şey in üzerin d e v e buna y ö n e le n tehditleri de en ön em li m e se le kabul ed iyoruz. Y argı m ensup larına y ö n e len saldırıları ş id d etle k ın ıyor v e bunları gü n d em d eğ iştirm e olarak görüyoruz.

K u v v etler ayrılığ ı prensib i zed e len m em eli, yargı v e icra birbirini rakip olarak görm em elid ir . Y argı b a ğ ım sız lığ ı sağ lanm alı, yarg ıya iç v e d ış m ü dahalelere fırsat verilm em elid ir .

288

D em o k ra siy e v e in san haklarına sa y g ılıy ız . D em ok rasi, C um h u riyetç ilik v e M illiy e tç ilik birbirini tam am layan d eğer v e kavram lardır. İnsan haklarının dem okrasi v e m illi d ev letin ortadan k ald ırılm ası iç in m a lzem e olarak k u llan ılm asın a karşıyız.

A B -T ü rk iye ilişk iler in in getir ild iğ i noktayı T ürkiye iç in g ü v en lik sorunu olarak kabul ed iyoruz. A B , T ürkiye iç in bir m ed en iy et projesi değil; bir te s lim iy e t projesi halin i alm ıştır. U y u m yasaları tek tek e le alınm alıd ır.

T ü rk iye’n in kom şuları i le ilişk iler in e ü lk em iz çıkarları açısın d an bakıyor, B ü y ü k O rtadoğu P rojesi (B O P )’n in bir m a lzem esi v e parçası o lm ayı kabul etm iyoruz.

Artan dış v e iç borç ile cari aç ığ ı teh lik e li bu luyor, d ış p o litik a ü zerindek i ip o tek olarak değerlend iriyoruz. Y ab an cı serm ayeye karşı d eğ iliz . A ncak , sp ek ü lasyon a açık, k on tro lsü z para akışı i le yabancı doğrudan yatırım o lm a k sız ın m illi kuruluşların yab an cılaştır ılm asın a karşıy ız.

T ü rk iye’n in ithal liberal politikalar i le k alk ın m ası m üm kün değild ir. B u uğurda, y o lsu z lu k v e yok su llu ğ u n artm asına yo l açan uygu lam alara karşıy ız.

M illi E ğ itim in tem el am acı y a ln ızca öğretim v e m e s le k kazandırm ak halin i alm ıştır. Ç ocu k larım ıza Türk M ille tin e m en su b iy et şuurunu kazandırm ak v e m illi d eğer ler im ize yab an cılaşm ad an evren sel değerleri fark e ttireb ilecek bir eğ itim verm ek m ecb u riyetin d ey iz .

N ü k leer santraller ü lk e m enfaatleri açısın d an ço k yön lü e le a lınm alı, yen i tek n olo ji v e gerek li em n iy et tedbirleri uygu lanm alıd ır . B u n u n la beraber, h id ro lik - term ik kaynaklar da değerlend irilm elid ir .

T ü rk iye’y e A B tarafından dayatılan v e çıkarılm ak isten en “V ak ıflar K an u n u ” d eğ iştirm em elid ir . K anun çıkarsa A n a y a sa M a h k e m e si’n e g id ilm elid ir .

Prof. Dr. M u stafa E. E R K A L (İstanbul A yd ın lar O cağı G en el M erk ez i)

Y aşar Ç E T İN (M an isa A yd ın lar O ca ğ ı)

Faruk M A D E N (A d an a A yd ın lar O cağ ı)

E cz. Fahri Y A Ğ L I (A n ad o lu A yd ın lar O cağ ı)

D o ç Dr. S elam i K U R A N (B akırköy A yd ın lar O ca ğ ı)

R ecep S A B İT (B a lık esir A yd ın lar O ca ğ ı)

R ecep E R A Y D IN (B andırm a A yd ın lar O ca ğ ı)

A v . H ayati S E L A M E T (B ursa A yd ın lar O cağ ı)

Prof. Dr. Y aşar N uri Ş A H İN (Erzurum A yd ın lar O cağ ı)

Yard. Doç. Dr. Tarık ÖZCAN (Elazığ Harput Aydınlar Ocağı)

289

T em el T U N C A Y (İn egö l A yd ın lar O ca ğ ı)

Yard. D o ç . Dr. M uhittin Y IL M A Z (K ars A yd ın lar O cağ ı)

D o ç . Dr. M im ar T Ü R K K A H R A M A N (K ırıkkale A yd ın lar O ca ğ ı)

A h sen O K Y A R (K o ca e li A yd ın lar O ca ğ ı)

Dr. M u stafa G Ü Ç L Ü (K on ya A yd ın lar O ca ğ ı)

M . T ek in U ğ U R E L (K ütahya A yd ın lar O cağ ı)

D o ç . Dr. A b d u llah K O R K M A Z (M alatya A yd ın lar O cağ ı)

Yard. D o ç . Dr. N e c d e t T O Z L U (A d ıyam an M im ar Sinan A yd ın lar O cağ ı)

Yard. D o ç . Dr. H am di D O Ğ A N (N iğ d e A yd ın lar O cağ ı)

D nt. Z eyd an Ç IK IN (G aziantep N iz ip A yd ın lar O ca ğ ı)

N urettin B Ö L Ü K (G iresun O ndokuz E y lü l A yd ın lar O cağ ı)

A v . T ev fik K A R A B U L U T (O rdu A yd ın lar O cağ ı)

M u za ffer Ö R Ü N (R ize A yd ın lar O ca ğ ı)

Prof. Dr. H . M u sa T A Ş D E L E N (Sakarya A yd ın lar O cağ ı)

Prof. Dr. R ecep B İR C A N (S in op A yd ın lar O ca ğ ı)

E rsin B İL M E Ç (T ek irdağ A yd ın lar O ca ğ ı)

P rof. Dr. Orhan D E Ğ E R (T rabzon A yd ın lar O ca ğ ı)

Aydınlar Ocağı Dernekleri 28. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

03-05 KASIM 2006 ADANA

A yd ın lar O cağı D ern ek leri 28 . B ü y ü k Şurası g e le n e ğ im iz e u y g u n olarak 0 3 -0 5 K asım 2 0 0 6 tarihlerinde A d a n a ’da, A dana A yd ın lar O cağı B aşk an ı Faruk M a ğ d en ’in ev sah ip liğ in d e gerçek leştirilm iştir . Şuram ıza 2 8 A yd ın lar O cağı katılm ıştır.

Şuram ız; m illi v a r lığ ım ız üzerin d e kara bulutların dolaştır ıld ığ ı, d ış dayatm aların v e içerid ek i işb ir lik çiler in in gayretlerin i arttırdıkları bir ortam da yapılm aktadır. T ürkiye ö n em li bir d ön em eçten geçm ek ted ir . İki kutuplu d en gen in v e S o ğ u k Harp şartlarının hâkim o ld u ğu d ön em lerd e T ü rk iye’n in iş i k o layd ı. T ürkiye, B atı B lo k u ’nun, N A T O ’nun en D o ğ u d a yer alan v e b ü yü k ön em taşıyan bir ü lk esiy d i. N A T O ’nun gü n d em in in v e teh lik e a lg ılam asın ın d eğ işm esi, küresel g ü ce u y g u n Y en i D ü n y a D ü zen in in g erçek leştir ilm e gayretleri, T ürkiye g ib i önü a ç ılm ış m illi d ev le tler le

290

Hidayet ŞİŞKİN (Hatay Aydınlar Ocağı)

u ğraşm ayı ön e çıkarm ış; küresel gü cü n ik tisad i, s iyasi v e kültürel eg em en liğ in i p erçin lem e gayretlerin i arttırm ıştır. Y a şa d ığ ım ız b ö lg e başta o lm ak üzere, D ü n y a b ü yük istikrarsızlık lara v e b e lir s iz lik lere sahne olm uştur. B ö y le bir ortam da ü lk e çıkarlarını korum ak zorlaşm ış, ih tisasla şm a v e y ü k se len m illiy e tç ilik ön p lâna çıkm ıştır.

D e ğ iş ik açılardan T ü rk iye’y e karşı bir so ğ u k savaş sürm ektedir. D ıştan kum andalı iç ihanet; b ü yük b oyutlara u la şm ış, T ü rk iye’y i T ürkiye yapan d eğerlere v e T S K başta o lm ak üzere m illi kurum larım ıza savaş a ç ılm ış , C um huriyet, m illi v e üniter d ev le t a n la y ış ım ız cidd i teh lik e ler le karşılaşm ıştır. C um huriyet kurulduğundan beri T ürkiye bu ö lçü d e teh d itler le karşılaşm am ıştı.

B u n a karşılık; ü lk ey i yön eten ler in h a zır lık sız yak alan d ığ ı, duyarsız kald ığ ı içer id e m utabakatların g e liş tir ilem ed iğ i, artık yabancıların yargı dahil iç iş ler im ize m üdahalelerin in norm al karşıland ığı b ir d ön em e girdik. T ürkiye, h ayali b ir A B ü y e liğ i uğruna geri d ö n em ey eceğ i im zaları attı v e bir takım tav iz ler verd i. A B tarafından d estek len en etn ik fark lılaştırm a v e çatıştırm a, m illi m ü ca d eled e kader b ir liğ i yap m ış olanların çocukların ı birbirine karşı n isp eten ötek ileştirm iştir . E tn ik kavgalar körüklenm ektedir.

A slın d a birbirine rakip o lm am ası gerek en etn ik lik le m illiy e t birbirine karıştırılarak T ü rk iye’de yap ay m ille tle şm e ler tahrik ed ilm ek te v e fark lılık ların ırkçılığ ı yapılm aktadır. H içb ir ciddi d ev le tte çözü m ü dem okrasi iç in d e bu lu n am ayacak olan ayrılıkçı, b ö lü cü v e ırkçı ta lep ler d em ok ratik leşm e d iye savunulm aktadır.

İslam i görünüm altında İs lâ m ’ın tan ınm az ha le getir ilm esin e ça lışan ça ğ ım ızd a küresel irticayı tem sil ed en V atikan patentli d iy a lo g oyunları, d eğ iş ik bir m isy o n er lik çeşid i olarak ortaya çıkm aktadır. E n son v e en m ütekâm il din o lan İs lâ m ’ın d iğer d in lerle v e diğer p eygam b erler le ta k v iy e ed ilm esin e ih tiyaç yoktur.

Türk m ille tin in lâik , an ti-lâ ik kam plara ayrılm asından fayd a um an iç v e d ış çevreler de vardır. B ö y le bir k am p laşm a m illi b ü tün lüğü m üz bak ım ından yan lıştır v e ü lk en in asıl gü n d em in i d eğ iştirm ek am acın ı taşım akta, m isy o n er liğ e alan açm aktadır.

E k on om im iz; bankalardan fin an s kaynaklarına v e çeşitli stratejik kam u kuruluşlarına kadar yabancı boyundu ru ğuna girm ekte; bu durum dış p o litik a dahil b irçok alanda te la fis i m üm kün o lm ayan ödünler v erm em ize sebep olm aktadır. Y ab an cıla şm a şek lin e bürünm üş o lan öze lle ştirm eler i le kuruluşlarım ız bir v e y a ik i y ıllık kârları karşılığ ı yabancıların v e onların içer id ek i tem silc iler in in e lin e geçm ek ted ir . D ış borç v e cari açık teh lik e li noktalara varm ıştır. T ü rk iye’n in b ü tçesin in b ü yük ço ğ u n lu ğ u borç v e fa iz öd em eler in e gitm ektedir. S ıcak para s iyasi bir teh d it unsuru olm uş; h içb ir yerden e ld e e d e m e y e c eğ i kârı T ü rk iye’den e ld e eder ha le gelm iştir . İşs iz lik resm i rakam ların çok üstündedir. D ü şü k kur p o litik ası v e Y T L ’nin gereğ in d en fa z la k ıym etli o lu şu ihracatı değil; gerek siz ithalatı körüklem ektedir. T ürkiye, sa n a y ile şm ey i tartışm am akta; b ilh assa U za k D o ğ u ’nun açık pazarı yapılm aktadır.

D e v le t , so sy a l fon k siyon ların ı yerin e getirem ed iğ i iç in y o k su lla şm a gü n d em m addesi olm uştur. K lâ sik d ev le t a n la y ış ım ız d eğ işm iş , vatandaşa m üşteri g ö z ü y le bakan bir an lay ışa bürünm üştür. Cari aç ığ ı kapam ak iç in s ıcak para ak ışı h oşg ö rü y le karşılanm aktadır. Y o lsu z lu k la r artan h ızd a sürm ektedir. T ü rk iye’de en düşük % 2 0 ’lik

291

grup m illi ge lir in ancak 6 ’sın ı alırken; en y ü k sek % 2 0 ’lik grup ise , m illi gelir in % 4 8 .3 ’ünü alm aktadır.

M illi v e m an ev i değerlerden her g e ç e n gün u zak laşm an ın , yab an cılaşm an ın son u cu olarak orta öğretim d e şid d et v e terörün, uyuşturucu k u llan ım ın ın vardığı boyutlara ü zü lerek şahit o lm ak tay ız . B unlar g en ç liğ e , T ü rk iye’nin g e le c e ğ in e y ö n e lm iş terör hareketleridir.

T ü rk iye’de yap ılan eğ itim değil; sınav v e ezb ere şartlanm ış ek sik bir öğretim dir. E ğ itim program ları sürekli budanm akta, k om şu larla barış adı altında m ü tek ab iliyete dayanm ayan çıkarm alara sahne olm aktadır. Ö zgür d ü şü n ce ad ına gen çler i yaln ızlaştıran , tek leştiren , onları so sy a l bağlardan soyutlayan , id ea ls iz k ılan , öğretici d eğ il yarg ılay ıc ı bir an lay ış T ürkiye iç in son d erece teh likelid ir.

Y a z ılı v e görüntülü b asın ın ön em li bir b ö lü m ü sanki T ü rk iye’y le k avgalı g ib i bir görünüm dedir. N orm al d ışı o lan her sapm a davranış, norm al v e id ea l g ib i takdim edilm ektedir. B u yayın lar a ile yap ım ız ı tahrip ettiğ in d en R T Ü K tarafından ön len m elid ir .

B ü tü n bu v e bu g ib i o lu m su zlu k lara rağm en, Türk aydınları olarak g e lecek ten üm id i k esm ek m üm kün değild ir. Ç ık ış yolları; m illi d ev le te , ün iter yap ıya , C um huriyete v e T ü rk iye’yi T ürkiye yapan d eğerlere iç ten b a ğ lılık la , d em ok rasiy i yozlaştırm am ak la v e anlam lı g ü ç b ir liğ iy le aşılabilir.

Bazı Tespit ve Teklifler:

C iddi v e g e le n e ğ e sahip d ev letler in v a z g e ç e m e y e c e ğ i v e tartıştırm ayacağı d eğer v e ilk elerd en T ürkiye de v a z g e ç e m ez v e tartıştıram az. K en d isin i açık arttırm aya çıkaram az.

S ad ece coğrafi b ir lik te liğ e dayanan “ T ü rk iyelilik ” v e kültürel b oyu tu o lm ayan sad ece hukuki bir tan ım olan “T ürkiye C um huriyeti v a tan d aşlığ ı” n e m illi k im lik; ne de ü st k im lik olabilir.

A n aya sa m ız ın tem el v e g iriş m addeleri d eğ iştir ilem ez . T ü rk iye’de m illi k im liğ in ism i Türk’tür. D iğ e r m illi k im lik lerd e o ld u ğu g ib i b irleştir ic i v e k ap say ıc ı bir m illi k im liktir.

Türk, etn ik bir grup da değild ir. A n a d o lu ’da hâkim kültürün v e m ille tin adıdır. B unu iç in e sin d irem eyen lerin vatandaşlık ta kalm a m ecb u riyetleri yoktur.

Ü lk e düşm anların ın dört g ö z le b ek led ik ler i gündem d eğ iştir ic i lâ ik , an ti-lâ ik çatışm alarından herkes kaçınm alıd ır.

O sm an lı-C u m h u riyet karşıtlığ ı v e m ille t-ü m m et rekabeti b iz i asıl d ü şü n m em iz gerek en lerd en uzaklaştırm aktadır.

C um huriyet, m illiy e tç ilik v e dem okrasi birbirini tam am layan bir bütünün parçalarıdır. Bunları birbirine rakip k on u m a sok m ak yan lıştır v e m aksatlıdır.

M illi bayram larda bayrak asm a h a ssasiyeti ge liştir ilm elid ir .

292

M illi d ev le te karşı a lternatif eg em en lik alanları açm aya dönük b ö lg e se l kalk ınm a ajansları v e m ahalli y ö n etim ler le ilg ili y a sa tasarıları tekrar g ö zd en geç ir ilm eli; yasaları ç iğ n ey en , m illi d ev le te m eyd an okuyan bazı m ahalli y ö n etic ilere gerek li iş le m yap ılm alıd ır.

T ü rk iye’y i y ö n e tile m e z ha le getirecek v e b ü n y em ize uym ayan , dayatılan yasa d eğ işik lik ler in e karşı d iren eb ilm eli, yasaların iç in in b o şa ltılm a sın a fırsat verilm em elid ir .

D ü şü n ce özgü rlü ğü hakaret serb estliğ i değild ir. B ir taraftan özgürlük leri g en iş le tm ek adına ta lep ed ilen ler, d iğer taraftan ö ze lle ştirm e talep leri, kam u harcam alarının k ısılm a sı istek leri, yo lsu z lu k la r v e “D e v le t in le kavgan ı m eşru v e a len i y a p ” an lam ına g e le n 3 01 . m adden in k ald ırılm ası ta lep leri bir bütünün parçalarıdır.

İtalya, İspanya, Fransa v e A lm a n y a g ib i A B ü y e s i ü lk elerd e T C K ’nun 30 1 . m ad d esin in benzerleri yürürlüktedir. B u m adden in d eğ iştir ilm esi v e y a kald ırılm ası kabul ed ilem ez .

A B -T ü rk iye ilişk iler in in g etir ild iğ i nokta gerçek ten ço k vahim dir. AB, Türkiye için güvenlik sorunu olmuştur. A B , İspanya örn eğ in d e o ld u ğu v e T ü rk iye’y e d ayatıld ığ ı g ib i b irleştir ic i d eğ il; bölücüdür. A B ’nin istek ler in e karşı d ik durulm alı v e gerek li siyasi k ozlar kullan ılm alıd ır. D ü n ü n söm ü rgeciler i tahrik ed ilm em elid ir . B u gü n k ü görü n ü m ü yle A B ü y e liğ i, T ürkiye iç in te s lim iy etten b aşk a h içb ir anlam taşım am aktadır.

T ürkiye, m illetlerarası hukuku h içe sayan v e R u m k esim in i tek taraflı A B ’n e kabul eden A B K ararını L ah ey A d a le t D iv a n ı’na götürebilir.

Y er v e kuruluş adlarında T ü rk çe’y e sayg ı g öster ilm elid ir . E sen b o ğ a H ava a la n ı’nın ism in e yap ılan “A n ato lia ” ilâ v es i çıkarılm alıd ır.

A B ’nin öngördüğü dil p o litik ası ço k d illiliğ i ön plana çıkararak T ürkçeyi kültür dili olm aktan uzaklaştırm aktadır.

A B ’nin A nkara’y a gön d erd iğ i b ü y ü k elç iler d ip lom atik n ezak et v e m isa fir oldukları ü lk ey e sa y g ıy ı öğrenm elid irler. D ü n K aren F o g g , b u gün K retsch m er’in küstahça tutum ları terör örgütünün sö zcü sü g ib i davranm aları, iç iş ler im ize m üdahaleleri yen i te m silc iy le tekrar ed ilm em elid ir . T ü rk iye’n in A B D v e A B ile o lan ilişk iler in in d ü ze leb ilm esi, ü lk e çıkarlarının esa s a lın ab ilm esi iç in ek on om id ek i kam burların gid erilm esi v e ip otek lerin kalkm ası gerekm ektedir.

B a ş m üzakereci D e v le t B ak an ın ın sö y led iğ i g ib i K ıbrıs k onusun da T ürkiye her tek life açık o lam az. K urduğum uz d ev leti korum a şe r e f v e h a y siyetin i gösterm eliy iz . A m bargoların k alkm ası, ek p rotokolün im zalanarak K ıb r ıs’ta R um ların tek d ev le t olarak kabul ed ilm esin in gerek çesi o lam az. F in tek lifin d e o ld u ğu g ib i M a g o sa ’yı A B ’nin, M araş’ı B M ’in bugün d en etim in e terk etm ek dem ek; yarın buralardan e lin i ayağın ı çek m ek dem ektir. M a g o sa ’dan serbest ticaretin R um kontrolünde yap ılm ası kabul ed ilem ez . T ürkiye, m illi davalarını savunm ak v e onlara sahip çıkm ak durum undadır. M illi davalarda ik ili oynanm az.

Irak’ta v e b ilh a ssa Irak’ın k u zey in d ek i g e lişm e ler T ürkiye iç in önem lid ir . T ürkiye, T erörle M ü ca d e le K oord inatörlüğü ile uyuşturulm am alıd ır. “Irak sorununa Türkm en

293

g ö z lü ğ ü y le b ak m ıyoru z” dem ek; g ü n ey im izd e in is iy a tifi A B D ’y e terk etm ek dem ektir. İk inci H abur k ap ısın ın açılm ası ısrarla takip ed ilm elid ir . T ürkm enlerin can v e m al g ü v en liğ i korunm alı, soyk ırım lar ön len m elid ir .

Taban fiy a t p o litik asın ın yerin i a lam ayan doğrudan d estek p o litik a s ıy la Türk ç iftç is in in uğradığı zarar ortadayken; tohum v e h a y v a n cılık la ilg ili d ış te lk in lere itibar ed ilm em elid ir .

A B ü lk eleri v e A B D b ile m illi g ü v en lik g e rek çes iy le yabancı serm ayey i sınırlandırırken T ü rk iye’deki serbesti kabul ed ilem ez . Y atırım yapan v e istihdam yaratan doğrudan yab an cı serm ayeye karşı o lam ayız .

T ü rk iye’nin, U z a k D o ğ u ’nun açık pazarı o lm aktan çıkarılm ası iç in gerek li tedbirler v e kısıtlam alar alınm alıd ır.

P ap a’n ın T ürkiye z iyareti O rtodoks v e K ato lik D ü n y a sın ı kaynaştırm ak am acını taşım akta v e P atrikhane’n in V atik an laşm asın a d estek o lm ak içindir. P atrikhane’nin ek ü m en ik lik id d iasın ı gü çlen d ir ic i v e H ey b e lia d a ruhban oku luna d estek sağ layacak bu ziyaret k üresel irticanın yen i bir A n ad o lu H açlı Seferidir. S ınırlı turizm gelir i iç in ö n em li tav iz ler verilm em elid ir . B u ziyareti iç im iz e sindirem iyoruz.

E rm enilerin sorunu olm aktan çok; E rm enileri kullananların sorunu h a lin e g e len , Türk d ü şm an lığ ın ı diasporadan m addi d esteğ in sağ lan m asın ın gerek çesi g ib i gören E rm eni iddialarına karşı ö n ce ü lk ey i yö n eten ler kararlı b ir tutum iz lem elid ir .

E rm en ice b ilen uzm an say ısı arttırılm alı, bu konuda Y ü k sek L isan s v e D oktoralar yaptırılm alı, stratejik araştırm a m erkezleri arasında eşgü d ü m sağlanab ilm elid ir .

K ahram anm araş v e A d a n a ’da Türk’e yap ılan soykırım ları ifa d e ed en anıtlar d ik ilm elid ir . Iğd ır’daki anıttan da başta bazı m ahalli y ö n etic iler o lm ak ü zere k im se rahatsız olm am alıd ır.

F ransa’n ın E rm eni konusun da çıkarm ış o ld u ğu y a sa y a karşı u luslar arası ilişk ilerd e g eçerli o lan m ü tek ab iliyete uygu n hareket ed ilm elid ir .

İm ar yasalarında d eğ iş ik lik yapılarak m isy o n er liğ i te şv ik ed en hususlar d eğ iştir ilm elid ir .

Y eterli in ce len m ed en çıkarılan V ak ıflar Y a sası T B M M ’nin itibarını zed elem iştir . M illi M ü ca d e ley i yürüten bir tarihi m ec lis in iler id e karm aşa yaratacak bu yasay ı kabul etm esi üzüntü vericid ir.

Sayın C um hurbaşkan ınca v e s iyasi partilerce bu çarpık yasa ip tali ta leb iy le A nayasa M a h k em esin e götürülm elid ir.

B alkanlardaki T ürk-O sm anlı vak ıfların ın e ld en ç ık m asın a sey irci kalınm am alıd ır.

Y erli m alı k u llanm a şuuru kazanılm alıd ır. S on yıllarda kapanan işyerleri v e artan iş s iz liğ in en ön em li seb ep lerin d en birisi budur. T ü rk iye’n in U za k -D o ğ u tarafından soyu lan bir ü lk e olm aktan çıkarılm ası iç in gerek li tedbirler alınm alıdır.

294

İthal doktor d ü şü n cesi son d erece yanlıştır. B u y a n lış ü lk em ize yen i m isyon erler in v e yab an cı istihbarat e lem anların ın daveti olacaktır.

L ü b n an ’a asker gön d eriyorsak , yardım lar yap ıyorsak Lübnan M e c lis in in ald ığı 2001 tarihli sö zd e E rm eni soyk ırım ı yasası kaldırılm alıd ır.

Türk D ü n y a sıy la ilişk iler g e liş tir ilm eli v e soyd aşlar ım ız ın insan hakları ih la ller in e karşı tedbirler a lınm alı, b iz i b irb irim ize düşürecek k ışk ırtıcı ey lem lere dikkat ed ilm elid ir .

T erörle m ü ca d eled e kararlılık v e etk in lik , y a n lış siyasi b eyan larla v e politikalarla zed elen m em elid ir . Terör örgütü bir su ç örgütüdür, hukuk d ev le tin d e sad ece yargılanır, dış te lk in ler le siyasa lla ştır ılam az v e siy a sete de d avet ed ilem ez . Terör örgütünün yandaşı g ib i tavır alan A B yetk ililer in e gerek li tepki göster ilm elid ir .

B ö lg e m iz d e k i bazı d ev letler in nük leer silah g e liş tirm ey e y ö n e lik çalışm aları d ev le tim iz tarafından d ikkatle takip ed ilerek , g ü v e n liğ im iz i teh d it ed eb ilecek g e lişm e lere karşı iv e d ilik le tedbir alınm alıd ır.

Y abancılara toprak satışında her ciddi ü lk en in u y g u lad ığ ı m ü tek ab iliyet esaslarına uyulm alıd ır.

A d a n a ’da u ygu lan an iskân p o litik ası i le y en id en y a p ıla şm a örnek alınm alıd ır. Ç u kurova’daki tarım alanların ın am acı d ışın d a k u llan ılm ası ön len m elid ir . Sulam adaki kapasite ku llan ım ı oranı arttırılm alıdır.

A dana A yd ın lar O cağı,

A yd ın lar O cağı G en el M erk ezi,

A n ad o lu A yd ın lar O cağı,

B ak ırk öy A yd ın lar O cağı,

B a lık es ir A yd ın lar O cağı,

B andırm a A yd ın lar O cağı,

B u rsa A yd ın lar O cağı,

Erzurum A yd ın lar O cağı,

H arput A yd ın lar O cağı,

H atay A yd ın lar O cağı,

İn egö l A yd ın lar O cağı,

K ars A yd ın lar O cağı,

Kırıkkale Aydınlar Ocağı,

295

K o n y a A yd ın lar O cağı,

K ütahya A yd ın lar O cağı,

M alatya A yd ın lar O cağı,

M an isa A yd ın lar O cağı,

M im ar Sinan A yd ın lar O cağı,

N iz ip A yd ın lar O cağı,

O n dokuz E ylü l A yd ın lar O cağı,

R iz e A yd ın lar O cağı,

Sakarya A yd ın lar O cağı,

T ekirdağ A yd ın lar O cağ ı,

T rabzon A yd ın lar O cağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 29. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

27-29 NİSAN 2007 KONYA

A yd ın lar O cağı D ern ek leri 29 . B ü y ü k Şurası tarihi g e le n e ğ im iz e u ygu n olarak 2 7 -2 9 N isa n 2 0 0 7 tarihleri arasında K o n y a A yd ın lar O cağı B aşk an ı Dr. M u stafa G ü ç lü ’nün ev sah ip liğ in d e gerçek leştirilm iştir .

29 . B ü y ü k Şuram ız D ü n yan ın adeta ç iv is in in ç ık tığ ı, küresel çapta b e lir s iz lik ler in v e istikrarsızlık ların arttığı, önü a ç ılm ış m illi d ev letler in bir takım yen i tip kuşatm a v e tuzaklarla karşı karşıya b ırak ıld ığ ı bir d ön em e rastlam aktadır. B u b e lir s iz lik v e istikrarsızlık lar, b izza t küresel gü ç tarafından sınırların d eğ iştir ilm e çabaları, m illî dev letler in sosy a l yap ıların ın b o zu lm a gayretleri v e ü lkelerin fark ed ilm ed en e le g eç ir ilm e g ayretler iy le b irlik te yürütülm ektedir.

B u karm aşa ortam ı T ü rk iye’y i de etk ilem ekted ir . D ü n y a y a küresel g ü ç v e b lok ların çıkarlarına u ygu n bir şek il v er ilm ey e ça lış ıld ığ ı bu ortam da; ü lk em iz , ik i kutuplu d en gen in sürdüğü S o ğ u k Harp d ön em lerin d ek i kadar rahat v e şanslı değild ir. D em o k ra tik leşm e v e in san hakları örtüsü altında m illi k im liğ im iz v e inanç dünyam ız çeşitli sald ırılarla karşı karşıyadır. B ir taraftan B atı B lo k u ’nun teh lik e an layışındak i d eğ işm e ile İs lâ m ’ın h e d e f a lınm ası, İs lâ m ’la terörün özd eşleştir ilm esi; d iğer taraftan Orta D o ğ u , B alkan lar v e A vrasya ile ilişk iler i itib ariy le T ü rk iye’n in h e d e f yap ılm ası yen i tartışm a alanları açm aktadır. H içb ir ciddi d ev le tin tartışm adığı v e tartıştırm adığı konular ü lk em izd e tartıştırılm aya çalışılm aktadır. B iz i b iz yapan m utabakat noktalarım ız saldırı h ed efi h alin e getirilm ektedir.

Kocaeli Aydınlar Ocağı,

296

D in d eğ iştirm en in ço k ö tesin d e s iyasi am açlar taşıyan eg em en lik v e b a ğ ım sız lık haklarına d eğ iş ik bir saldırı çeşid i h a lin e g e le n m isyon erlik , A n ad o lu topraklarında gü ç kazanm aya çalışm aktadır. K ilise ler in v e m ezh ep lerin b irleştirilerek , dayan ışm a sağlanarak A v ra sy a ’n ın v e Orta D o ğ u ’nun H ıristiyan laştır ılm ası hedeflen m ek ted ir . M isy o n er lik le H ıristiyan vatan d aşlarım ızın hakları birbirine karıştırılm am alıd ır. Garip bir h oşgörü a n la y ış ıy la v e hayali bir A B ü y e liğ i p eşin d e o lm ad ık tav iz ler verilm ektedir. A h lak i d eğerlerim iz, a ile hayatım ız v e g e len ek ler im iz i le adeta savaşan T V program ları v e çeşitli yay ın lar ortadadır. B u konuda tedbirlerde yetersiz lik ler vardır. N orm al dışı o lan her şey ideal g ib i takdim edilm ektedir.

B u tesp itlerin ış ığ ın d a aşağıdak i d iğer bazı tesp it v e tek lifler sıralanabilir:

İç iş ler im ize m üdahale ön em li boyutlara u laşm ış; buna Y argı da h e d e f olm uştur.

T ü rk iye’de b iz i b iz yapan b ir lik te lik ler değil; ayrılık lar v e fark lılık lar yaratılm ış, kutsa llaştır ılm ış v e ça tışm aya yön len d irilm iştir . İnsan larım ızın birbirine ötek ileştir ilerek daha iy i bü tü n leştir ilm esi m üm kün değild ir.

M illiy e t im iz v e m illi k im liğ im iz ile etn ik ö ze llik ler im iz rakip g ib i gösterilm ekted ir . S ad ece coğrafi b ir lik te liğ i ifa d e ed en “T ü rk iyelilik ” k im lik o lam az. T ürklüğüm üz v e M ü slü m a n lığ ım ızd a n ödün verilm em elid ir . M illi k im liğ e karşı etn ik ırk çılık yük seltilm iştir .

D ü n yad a k ü rese lleşm en in doğurduğu o lu m su zlu k lara karşı y ü k se len m illiy e tç ilik , m illi tavır a lış ön e ç ık m ışk en ; T ü rk iye’de m illiy e tç ilik ırk çılık la bir g ö ster ilm ey e v e top lum uyuşturulm aya, h a ssasiyetler i dondurulm aya çalışılm aktadır.

H er konuda T ü rk iye’y e m u h a lif v e ü lk e s iy le k avga lı, d ıştan kum andalı b azı aydınlar v e siv il top lu m kuruluşları görülm ektedir.

A n aya sa m ız ın tem el v e g iriş m ad d eler iy le v e T C K ’nun 3 01 . M ad d esi ile oynanm am alıd ır. Türklük; sad ece T ürkiye sınırları iç in d e d eğ il, tüm dünyada m ille tim ize ait d eğerler bütünüdür. B u m efh u m u n daraltılm ası y a da m adde ile ilg ili b aşka d eğ iş ik ler kabul ed ilem ez . V atan d aşlık şuuru zed elen m iştir . A yrıca , sö zd e E rm eni soyk ırım ın ı tan ım aya y o l a ça b ilecek o lan T C K ’nun 76. v e 77. M addeleri değiştir ilm elid ir .

K ültürel yab an cıla şm aya paralel olarak yer v e kuruluş adları T ürkçe d ışı değiştir ilm ekte; y en iler in e ise , yabancı adlar takılm aktadır. T ü rk çeye sayg ı esas olm alıd ır.

K lâsik d ev le t an la y ış ım ız d eğ işm iş; vatandaşa m üşteri g ö z ü y le bakan bir anlayış; d ev leti, so sya l fon k siyon ların ı yerin e ge tirem ez hale sokm uştur.

Irak’ta v e Irak’ın k u zey in d ek i ge lişm eler , K K T C ’nin durum u son yıllarda o lu m lu bir g e lişm e gösterem em iştir . T ürkiye cayd ır ıc ılığ ın ı kaybetm iştir. Irak iç in askeri m üdahale dışın d a b irçok tedbir vardır. T e la fer’deki katliam lar aslın d a K erkük iç in birer denem edir. B u y ıl son u K erk ü k ’te yap ılacak referandum a çık ça redded ilm elid ir.

297

K K T C ’nin varlığ ı korunm alı, kurduğum uz d ev leti korum a şe r e f v e h aysiyeti gösterilm elid ir .

T erörle m ü ca d eled e kararlılık v e etk in lik y a n lış siyasi beyan larla zed e len m em elid ir . Terör örgütü bir su ç örgütüdür. H ukuk d ev le tin d e sad ece yargılanır; d ış te lk in lerle s iy a se te davet ed ilm ez . D ah a fa z la dem okrasi i le terör örgütü ile m ü ca d ele etm e yan lışı, İsp an ya’da hüsranla sonuçlanm ıştır . B u y a n lış , T ü rk iye’de tekrarlanm am alıdır. D em ok rasi v e in san hakları, ün iter v e m illi d ev letten v a zg eçm ek ; eg em en liğ i b ir iler iy le paylaşm ak v e teröre özgü rlü k hakkı değild ir.

B ü n y e m iz e uym ayan v e d ış dayatm alarla yen i yasalar ç ık arılm ış v e y a yasaların iç i b oşaltılarak b o şlu k yaratılm ıştır. B u yasalar tekrar e le alınm alıdır.

Y en i Türk Petrol Y asa sı, ancak işga l altındaki Irak’ın im za la y a b ileceğ i bir m etindir. B u y a sa d ü zeltilm elid ir .

Ö zelleştirm e görüntüsü altında kam u kuruluşları ço k düşük b ed eller le y ab an cılaştır ılm ış; üretim d ışın a çık arılm ış v e iş s iz le r yaratılm ıştır. “Ü retm e; ithal et” an layışı yerleşm ek te; sa n a y ic ilik m ark etç iliğe dönüşm ekted ir. İthalat v e b ilh a ssa U za k D o ğ u ’dan yap ılan ticaret; esn afı, zanaatkârı v e orta sın ıfı çökertm ekted ir. A lın an tedbirler de yeterli değild ir.

Cari aç ığ ı kapam ak iç in s ıcak para ak ışın ın h o şg ö rü y le karşılanm ası, s iyasi v e ik tisad i istikrar önündeki en ö n em li engeld ir. D ü şü k kur v e y ü k sek fa iz p o litik ası ihracatı değil; ithalatı körüklem ekte; üretim i o lu m su z etk ilem ekted ir. D ü şü k kur sanal an lam da fert b aşın a dü şen m illi gelir i arttırmaktadır. T Ü İK ’nun ista tistik lerin e o lan gü ven zayıflam aktadır.

D ış v e iç borç k onusun da h azin e garantili b e le d iy e borçların ın ü zerin e g id ilm eli; d eğ iş ik siyasi ip otek ler yaratacak bu u ygu lam a g ö zd en geçir ilm elid ir .

D a lg a lı kur kontrollü dalgalı kur h a lin e getir ilm eli; A B ile yap ılan G B A n tla şm a sı’nın b azı m addeleri dondurulm alı v e y a iptal ed ilm elid ir .

B ankaların v e fin an s kurum larının yabancıların e lin e g eçm esi ön em li risk leri de beraberinde getirm ektedir. B irço k ü lk ed e % 5-% 15 arasında d eğ işen bu oran T ü rk iye’de H alk B a n k a sı’nın da sa tış ıy la % 6 0 ’ları aşacaktır. Ö ze llik le sosya l am açlı h izm et veren H alk B a n k a sı’nın e ld en çıkarılm am ası ü lk e yararına olacaktır.

Tarım da taban fiy a t p o litik ası d ış te lk in ler in in safın a b ırakılm am alıd ır. T ohum v e h a y van cılık la ilg ili konularda ü lk e çıkarları g ö zetilm elid ir . Tarım alanların ın b oşa lm ası iler id e b ü yü k şehir b ö lg e ler in d e ön em li sorunlar yaratacaktır. S on ik i sen ed ir 1 .3 0 0 .0 0 0 k işin in tarım d ışın a çık tığ ı ön em li bir işarettir.

Y abancılara toprak satışlarında m ü tek ab iliyet e sasın a uyulm alı; oranlar aşılm am alıd ır.

A lla h in d in d e hak din o lan İslâm , en son v e en m ütekâm il dindir. H azreti M u h am m ed de en son P eygam berd ir. V atikan gü d ü m lü d in ler arası d iy a lo g ça lışm aları ancak sah ib ine h izm et eder.

298

M illi v e anayasal kurum larım ız ile s iy a se t arasındaki u y u m su zlu ğ u v e rekabete varan çek işm eler i ü lk e çıkarları i le bağdaştıram ıyoruz. B ö y le bir yan lış , T ü rk iye’n in pazarlık gücünü kırdığı gibi; k u şatılm asın a da çanak tutabilir.

Ü lk en in iç sorunlarının çö zü m ü n d e d ış d estek lerin k u llan ılm asın ı, d ış yön len d irm e v e baskılardan istifa d e ed ilm esin i hüküm ranlık haklarım ız v e dem okratik an layış yön ü n d en son d erece m ahsurlu buluyoruz.

T ürkiye, sorunlarını dem okrasi iç in d e ç ö z e m e z bir n oktaya sürük lenm ek istenm ektedir. B u y a n lış v e teh lik e li g id işa tı ö n lem ek bakım ından gerg in lik v e k am plaşm a doğuracak her türlü b eyan v e davranışlardan kaçın ılm alıd ır.

B ü y ü k b ed eller öd eyerek k a zan d ığ ım ız M illi K urtuluş Savaşı v e onun tacı olan C u m h u riyetim iz n e bir sın ıf, n e de etn ik a y r ım cılığa im kân v erm iş o lan bir harekettir. M illi m ü cad ele Türk M ille tin in bir bütün olarak k azandığ ı zaferdir. K im sen in lu tfu v e iz n iy le yap ılm am ıştır . B iz e uym ayan ey a le t v e federal yapı tartışm alarını üzüntü v e hayretle iz liyoru z.

U yg u la n a n m illi eğ itim politikalarında, m illi eğ itim in tem el am açları d ışına ç ık ılm am alı; k ü reselc i, özgü rlü k çü D ü n y a vatandaşı d eğ il; m illi aydın y etiştir ileb ilm elid ir . M illi E ğ itim d e m ü tek ab iliyet esası d ışlanarak bazı d ü zen lem elere g id ilm em elid ir .

Y erli m alı k u llanm a şuuru kazanılm alıd ır.

M illi bayram larda bayrak asm a a lışk an lığ ı te şv ik ed ilm elid ir .

İthal doktor d ü şü n cesi ço k y a n lış sonuçlar doğurabilir. B ö y le fan tezilerd en kaçın ılm alıd ır. G en el S ağ lık S igortası tekrar e le alınm alıd ır.

Sanki ask ıya a lın m ış g ib i g ö zü k en Türk D ü n yası i le ilişk iler geliştir ilm eli; b iz i b irb irim ize düşürecek k ışk ırtıcı ey lem lere dikkat ed ilm elid ir .

B a lk an lar’da v e Orta A vru p a’da Türk k im liğ in e v e T ü rk çe’y e karşı ortaya konan m aksatlı v e d ış la y ıc ı tavırlara karşı gerek li tepki verileb ilm elid ir .

E rm eni sorunu ü zerin e ça lışan b irim ler arasında eşgü d ü m sağlanm alı; E rm en ice b ilen u zm anlar yetiştir ilm eli; Y ü k sek L isa n s v e D ok tora tezleri ver ilm eli; yabancı d illerde kitapçık v e broşürler tekrar yayın lanm alıd ır . B u konuda ayd ın larım ız v e siya se tç iler im iz çe lişk ili beyanlardan u zak durm alıdırlar.

B ü yü k şeh ir ler im izd e asay iş v e g ü v en lik sorunları çö zü m b ek lem ekted ir .

Ö ğretm en v e ö ğ ren ciler le O cak larım ız daha yakından ilg ilen m elid ir .

K o n y a ’da su lu tarım ın g e lişm e s i iç in K O P P rojesi bir an e v v e l hayata geçir ilm elid ir .

Süreli v er im liliğ in i k ayb ed en T uz G ölünün kurtarılm ası iç in gerek li tedbirler alınm alıdır.

299

U N E S C O tarafından 2 0 0 7 y ılın ın M ev lâ n a y ılı olarak ilan ından ü lk e tan ıtım ında is tifa d e ed ilm elid ir .

Prof. Dr. M u stafa E. E R K A L (A yd ın lar O cağı G en el M erk ezi), Faruk M ağd en (A dana A yd ın lar O cağ ı), A fy o n A yd ın lar O cağ ı, E cz . Fahri Y a ğ lı (A n ad o lu A yd ın lar O cağ ı), D o ç . Dr. S elam i K uran (A vrupa A yd ın lar O cağ ı), R ecep Sabit (B a lık esir A yd ın lar O cağı), B andırm a A yd ın lar O cağı, C afer G en ç / İhsan B ilg il i (B ursa A yd ın lar O cağ ı), Erzurum A yd ın lar O cağ ı, D o ç . Dr. Tarık Ö zcan (E la z ığ H arput A yd ın lar O cağı), H id a y et P işk in (H atay A yd ın lar O cağ ı), H asan A te şo ğ lu (İn egö l A yd ın lar O cağı), Dr. A bdulkad ir K ah veci (K ahram anm araş A yd ın lar O cağ ı), K ars A yd ın lar O cağı, Prof. Dr. M im ar Türkkahram an (K ırıkkale A yd ın lar O cağ ı), A h sen O kyar (K o ca e li A yd ın lar O cağı), Dr. M u sta fa G ü çlü (K on ya A yd ın lar O cağ ı), K ütahya A yd ın lar O cağ ı, M alatya A yd ın lar O cağ ı, D nt. M eh m et D ilşe n (M an isa A yd ın lar O cağ ı), D o ç . Dr. N e c d e t T o zlu / P rof. Dr. H acı D uran (A d ıyam an M im ar S inan A yd ın lar O cağ ı), N iğ d e A yd ın lar O cağı, D nt. Z eyd an Ç ık ın (G azian tep N iz ip A yd ın lar O cağ ı), N urettin B ö lü k (G iresun O n dokuz E ylü l A yd ın lar O cağ ı), R iz e A yd ın lar O cağı, P rof. Dr. M u sa T aşd elen / D o ç . Dr. M u sta fa K em al C errahoğlu (Sakarya A yd ın lar O cağ ı), S inop A yd ın lar O cağ ı, T ekirdağ A yd ın lar O cağ ı, P rof. Dr. Orhan D e ğ e r (T rabzon A yd ın lar O ca ğ ı) v e Isparta A yd ın lar O cağ ı, M u ş, M ardin v e U rfa m ü teşeb b is heyetleri.

Aydınlar Ocağı Dernekleri 30. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

23-25 MAYIS 2008 İNEGÖL

A yd ın lar O cağı D ern ek leri 30 . B ü y ü k Şurası tarihi g e le n e ğ im iz e u y g u n olarak 2 3 -2 5 M a y ıs 2 0 0 8 tarihleri arasında İn egö l A yd ın lar O ca ğ ım ız ın ev sah ip liğ in d e gerçek leştirilm iştir .

O tuzuncu B ü y ü k Şuram ız, dünyada küresel çapta b elirs iz lik ler in v e istikrarsızlık ların arttığı, T ü rk iye’n in T ürkiye olm aktan ç ık arılm aya ç a lış ıld ığ ı, m illi d ev let, m illi k im lik , üniter yapı v e Sevr şartlarının tartışılm aya açıld ığ ı bir d ön em e rastlam ıştır. B u d ön em d e, küresel g ü çler in güdüm ünd ek i bazı siv il top lum kuruluşları aracılığ ı i le m illi d ev letler m ü d ah aleye uğram akta, turuncu d evrim ler birbirini iz lem ek te , turuncu devrim yaptırılm ayan ü lk elerd e is e dem okrasiler turunculaştırılm akta v e em peryal dem okrasi ideal d em okrasin in yerin i alm aktadır. B u n u n son u cu olarak, m ille tler arası hukukun h içe sa y ıld ığ ı, m illi b a ğ ım sız lık v e eg em en lik haklarına açık saldırılarda bulunulduğu, d ost v e düşm anın b e lir s iz le ştiğ i görülm ektedir.

M illi v a r lığ ım ıza kasted en eg em en gü çler v e onların yerli işb ir lik çiler i, in san ım ız ın inançları v e kutsal d in im iz üzerin d e de teh lik e li oyunlar oynam aktadırlar. B u çerçev ed e İslâm î görünüm altında İslâm tan ınm az ha le getirilm ektedir. Ç ağ ım ızd a küresel irticayı tem sil ed en V atikan patentli d iy a lo g oyunları, d eğ iş ik bir m isy o n er lik çeşid i olarak ortaya çıkm aktadır. E n son , en m ütekâm il v e hak din o lan İs lâ m ’ın d iğer d in lerle v e diğer p eygam b erler le ta k v iy e ed ilm esin e ih tiyacı yoktur. A yrıca , son gü n lerd e ortaya konulan teh lik e li oyunlardan biri de Türk M ille tin in lâik , an ti-lâ ik kam plara ayrılm asıdır. B ö y le bir kam p laşm a m illi b ü tün lüğü m üz iç in b ü yü k bir tehd it oluşturm akta v e ü lk en in asıl gü n d em in i d eğ iştirm ek am acın ı taşım aktadır.

300

A yd ın lar O cakları olarak b iz ler bu teh lik e li tuzaklara d ü şü lm em esi v e bunun yerine ü lk em iz in asıl gü n d em in i oluşturan ana m e se le ler üzerin d e durulm ası gerek tiğ in e inanm aktayız. B u in an çla g erçek leştird iğ im iz 30 . B ü y ü k Şuram ızın , karşı karşıya bulu n d u ğu m u z ana m e se le ler üzerin d e tesp it ettiği görü ş v e tek lifler aşağıda belirtilm iştir.

S on gün lerde iç iş ler im ize , ö z e llik le yarg ıya d ış gü ç ler v e A B y etk ililer in ce yapılan m üdahaleler onur kırıcı b oyutlara ulaşm ıştır. B u konuda ü ç lü bir y a n lış sö z konusudur. A B ’nin A n a y a sa M a h k e m e si’nde görü lm ek te o lan bir davaya ilişk in g id erek artan bir baskı oluşturm ası v e siyasi yetk ililer in bu m ü d ah aleye duyarsız v e suskun kalm aları ne kadar ya n lışsa , Y a rg ıta y ’ın da yürütm e organına m uhtıra n ite liğ i ta şıyan bir b ildiri ya y ın lam ası o kadar yanlıştır. S iyasi m eşru iyet halk ın iradesin in te c e llis in d e aranm alı, dış d estek lerden m ed et um arak iç m ese le ler in çö zü m ü n ü b ek lem en in itibar v e eg em en lik k ayb ına y o l açacağ ı unutulm am alıd ır.

S iyasi iktidar te s lim iy e tç i çev relere hazırlattığ ı A n a y a sa taslağ ı ile hem reyin i a ld ığı k itle ler le ters düşm üş, hem de ü lk ey i siv il b ir darbe sürecine sokm uştur. M illi k im lik , üniter yapı v e m ille tle k avga lı, d ış d estek li bu tepki A n a y a sa s ı’n ın y ü c e Türk M ille tin e lay ık görü lm esi çirkin bir teşebbüstür. K ısa sürede bu yan lıştan dönülm elid ir.

T C K ’nın 30 1 . m ad d esin in d eğ iştir ilm esi v e d ış dayatm alara te s lim o lunm ası a ffed ilem ez bir hatadır. B u m ad d e tekrar d eğiştir ilerek , aslın a v e ruhuna uygu n hale g etir ilm eli, hayali A B ü y e liğ i uğruna ta v iz ver ilm e a lışk an lığ ı terk ed ilm elid ir .

M ü tek a b iliy et esa sın ı d ışlayan yen i vak ıflar yasası tekrar e le a lınm alı v e ısm arlam a olm aktan kurtarılm alıdır.

Y abancılara toprak satışında kabul ed ilen oranlar çoktan aşılm ıştır. B u konuda her ciddi d ev le t n e yap ıyorsa T ürkiye de onu yapm alıd ır. M isy o n er liğ i te şv ik ed en İmar Y asasın d a gerek li d eğ iş ik lik ler yapılm alıd ır.

A B D ile o lan ilişk iler im iz ö z e llik le O rtadoğu’da A B D çıkarlarına serv is yapar halden kurtarılm alıdır. B u gü ç lü bir s iyasi iradeyi gerektirir. S oğu k harp d ön em in in d ostlu k v e m ü ttefik lik leri yen id en g ö zd en geçir ilm elid ir . O rtadoğu v e çevresin d ek i ü lk eler in su v e petrol kaynaklarını kontrol altında tutm ayı h e d e f h a lin e getiren süper g ü ç v e işb ir lik çiler in K erk ü k ’te T ürkm enler a leyh in d e o luşturm ak isted ik leri statü d eğ iş ik liğ in e k esin bir şek ild e karşı ç ık ılm a lı, Irak T ürkm enlerin in m al, can v e nam usların ın g ü v en ce altına a lın m ası y ön ü n d e a c ilen kararlı adım lar atılm alıdır.

T ü rk iye’n in m illi b irlik v e b ü tün lüğü ne y ö n e lik b ö lü cü teröre karşı S ilah lı K u v v etler im iz in yürüttüğü kararlı m ü ca d ele k esin son u ç a lın ın caya kadar sürdürülm eli; aynı zam anda, b ö lg e in san ın ın sosy a l v e ek o n o m ik sorunlarını çö zü cü tedbirler bir an ö n ce hayata geçir ilm elid ir .

Ü lk e m iz in ek o n o m ik durum u ciddi bir teh lik e arz etm ektedir. D ü şü k kur y ü k sek fa iz u ygu lam ası T ü rk iye’yi sıcak para v e ithal cen n eti h a lin e getirm iştir. İşs iz lik artm ış firm alar kapanm ıştır. Ü retim e ithal et an lay ışı hakim olm uştur. Ü lk em izd ek i kârlı kuruluşları a lm aya g e le n v e yatırım dan kaçan yabancı serm ayen in kâr transferine b aşlam ası cari açığ ı o ld u k ça artırmıştır. B u seb ep le d ış ticaret aç ığ ın ın d ö v iz g e lir ler iy le

301

karşılanam ayan k ısm ı o lan cari aç ığ ın sıcak para ile v e ö ze lle ştirm e g e lir ler iy le karşılanm ası a teşle oynam aktan farksızdır. B u k onuda gerek li tedbirlerin bir an ö n ce alın m asın d a zaruret bulunm aktadır.

Ç oğu n lu ğu n u terör örgütüne silah satanlarla bağlan tılı yabancı şirketlerin bankalarım ızı e le geçirerek fin an s h ayatım ıza hâkim olm aları, ö ze lle ştirm e adı altındaki yabancılaştırm alardan daha teh likelid ir . B an k a larım ızın bu şek ild e yabancılara satılm asına son verilm elid ir .

Tarım v e h a y v a n cılık sektörüne gerek en ön em v er ilm ey erek d ışa b a ğ ım lı hale getirilm iştir. B u n u n son u cu olarak, b irçok tarım ürünü ithal ed ilir durum a g elin m iş; ayrıca, ithal ed ilen g en etiğ i b o zu lm u ş tohum lar ile Türk tarım ının g e le c e ğ i y o k ed ilm iştir. B u yü zd en y e tk ililerce tarım ım ızın g e liş tir ilm esi v e ç iftç iler im iz in d estek len m esi konusun da gerek en tedbirlerin a lınm ası hayati ön em taşım aktadır.

S ağ lık v e sosya l g ü v en lik alanındaki g e lişm e ler de ek on om i v e tarım daki durum lardan farklı değild ir. N itek im çıkarılm ak isten en “K am u H astane B ir lik ler i’n in K urulm asına D air K anun” Türk T e le k o m ’un yabancıların e lin e g e ç m e s iy le son u çlan an süreç ile bü yük b en zerlik ler gösterm ekted ir. B u y a sa y la sa ğ lık sektörü yabancı ço k u lu slu sağ lık şirketlerine bırakılm aktadır. Y en i sosy a l g ü v en lik yasası vatan d aşlarım ızın sağ lık hakkını bir S İG O R T A olm aktan çıkarm akta, hastalanm aları h a lin d e hastalık ların ın çeş id in e göre vatandaşlara belir li m iktarda para v erm ey e dayanan bir S O S Y A L Y A R D IM h alin e dönüştürülm ektedir. B u seb ep le her ik i yasan ın g ö zd en g eçir ilerek S osya l D e v le t an lay ışın a göre yen id en d ü zen len m esi gerekm ektedir.

A ile yap ım ız ı sarsan, tem b elliğ i v e k o la y para k azanm ayı te şv ik eden , şid d et öğeler in i barındıran v e te s lim iy e tç i in san tip leri oluşturan her türlü görüntülü b asın v e yay ın saldırıları ön len m elid ir .

T oplum ların iç d inam ik lerin i çökerten v e y o k o lm a sın a n ed en o lan z in ay ı suç o lm aktan çıkaran yasa d eğ iş ik liğ i Türk a ile yap ısı iç in bir m ayınd ır v e d eğiştir ilm elid ir .

T ürkçem iz, m illi v a r lığ ım ız ın tem el unsuru v e b iz im ses bayrağım ızdır. B a z ı çevrelerin y ıllarca sad eleştirm e adı altında d ilim iz i yozlaştırm a v e b o zm a çalışm alarına, son yıllard a ö z e llik le ticari v e sınai hayatta, tab ela v e ürün adlarında yabancı dil ku llanm a m od ası da ek lenm iştir. A yrıca yab an cı dil i le eğ itim adı altında T ü rk çem iz b ilim v e sanat d ili o lm aktan uzaklaştırılm aktadır. B ö y le c e m ille tim iz in b ilin ça ltı paydası bulanıklaştırılarak eğ itim im iz söm ürge eğ itim in e dönüştürülm ektedir. B u teh lik ey i ortadan kald ırab ilm ek iç in en k ısa zam anda “T ürkçenin K u llan ım ı v e K orunm ası Y a sa sı” adı altında bir yasa l d ü zen lem ey e g id ilm elid ir .

Ü n iv ersite ler im iz in çoğu n d a b ü yü k oranda öğretim elem an ı açığ ı bulunm aktadır. B u n a rağm en ü n iversite lerd e lisan sü stü eğ itim v e ak ad em ik yü k se ltm elerd e yabancı dil sınavları v e yabancı d ild e eser hazırlam a zoru n lu lu ğu Ö N Ş A R T olarak dayatılm aktadır. G en ç b ilim adam larım ıza dayatılan bu zorunlu luk , dil öğren m e g erek liliğ in d en çok, Türk b ilim hayatı ü zerin e oynanan em p erya list bir oyundur. B u seb ep le T ürkçenin b ilim v e sanat d ili o lm asın ın önündeki bu tür en g eller in en k ısa zam anda kald ırılm ası gerekm ektedir. Türk D il K urum u, lisan sü stü eğ itim y ap ılab ilen akadem ik k im liğ e sahip bir kurum h alin e getirilm elid ir.

302

E ğitim , sad ece bir m a liy e t unsuru o lm ay ıp g e le c e ğ im iz e yap ılan bir yatırım dır. B u y ü zd en paralı öğretim ü lk em iz şartlarıyla çelişm ek ted ir . F ırsat e ş itliğ in i b ozu cu v e tercüm e kokan paralı öğretim m od eller in i u ygu lam ak y erin e g en e l b ü tçed en eğ itim e ayrılan payı artırm ak daha ak ılc ı bir çözüm dür.

S on zam anlarda top lu m u m u z küresel serm ayen in sin si oyu n larıy la ço k d illi v e çok y ü z lü bir h a le getir ilerek m illi b irlik v e b ü tün lüğü nden koparılm ak istenm ekted ir. K ü resel g ü çler in bu teh d id in d en kurtulm anın tek yo lu , b ü yü k A tatürk’ün öngördüğü m illi d ev le t o lgu su n u ön plana çıkaran m illi d ilim ize v e m illi kü ltürüm üze dayalı bir eğ itim sistem in d en geçm ek ted ir .

T ürkiye, Türk dünyasınd ak i top lu luk lar tarafından yeter in ce tanınm am aktadır. B u top lu luk larla ilişk ilerd e ortak b ilim se l toplantılarda “T ü rk iye’n in sosy a l yap ısı, Türk kültüründeki h oşgörü an lay ışı, d ini azın lık lara tanınan haklar” örnek lerle anlatılm alıd ır. B u toplu luk larla ilişk iler im izd e aracı dil olarak R u sça v e İn g iliz c e yerin e T ürkiye T ürkçesi ku llan ılm alıd ır . Türk C um huriyetleri v e top luklarında ü lk em izce yap ılacak eğ itim yatırım larında T ürkiye T ürkçesi i le eğ itim v e öğretim e ağırlık verilm elid ir . A yrıca kültür m erk ezleri v e dil kursları açılarak dil v e kültür b irliğ i sağlanm alıd ır.

S on u ç olarak d iyeb ilir iz ki, bütün bu m e se le ler ancak dem okratik bir ortam da çö zü m e kavuşturulabilir. D em ok rasi, alternatifi o lm ayan , Türk M ille t i’n in karakterine u y g u n bir rejim dir. D em o k ra sin in bütün kuralları ile iş le m e s i tek d ileğ im izd ir . A n cak d em okrasin in tak litlerinden sak ın ılm alı, turunculaştırılm ış, küresel g ü çlere h izm et eden sö zd e d em okrasilerden kaçın ılm alıd ır.

Türk M ille t i’n in m illi b irlik v e beraberlik ü lk ü sü etrafında b ü tü n leşerek bu zorlu sınavdan en k ısa zam anda başarıy la ç ık acağ ın a yürekten inanıyoruz.

Prof. Dr. M u stafa E. E R K A L - A yd ın lar O cağı G en el M erk ezi,Faruk M A Ğ D E N - A d an a A yd ın lar O cağı,E cz . Fahri Y A ğ L I - İstanbul A n ad o lu A yd ın lar O cağı,Prof. Dr. S elam i K U R A N - İstanbul A vrupa A yd ın lar O cağı,C afer G E N Ç - B u rsa A yd ın lar O cağı,Yrd. D o ç . Dr. Tarık Ö Z C A N - H arput A yd ın lar O cağı,D o ç . Dr. K am il K A Y A - Isparta A yd ın lar O cağı,H asan A T E Ş O ğ L U - İn egö l A yd ın lar O cağı,A h sen O K Y A R - K o ca e li A yd ın lar O cağı,Dr. M u stafa G Ü Ç L Ü - K o n y a A yd ın lar O cağı,D t. M eh m et D İL Ş E N - M an isa A yd ın lar O cağı,D t. Z eyd an Ç IK IN - N iz ip A yd ın lar O cağı,Yrd. Dr. M u stafa K em al C E R R A H O ğ L U - Sakarya A yd ın lar O cağı,Prof. Dr. M u stafa Ö Z B A L C I - Sam sun A yd ın lar O cağı,Prof. Dr. R ecep B İR C A N - S inop A yd ın lar O cağı,B a lık esir A yd ın lar O cağ ı, H atay A yd ın lar O cağı, K ırıkkale A yd ın lar O cağ ı, K ütahya A yd ın lar O cağ ı, M alatya A yd ın lar O cağ ı, M im ar Sinan A yd ın lar O cağı, M u sta fak em alp aşa A yd ın lar O cağ ı, O n dok u z E y lü l A yd ın lar O cağ ı, O sm an iye A yd ın lar O cağ ı, T ek irdağ A yd ın lar O cağı.

303

Aydınlar Ocağı Dernekleri 31. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

14-16 KASIM 2008 SAKARYA

A yd ın lar O cakları 31. B ü y ü k Şurası tarihi g e le n e ğ im iz e u ygu n olarak 1 4 -1 6 K asım2 0 0 8 tarihleri arasında Sakarya A yd ın lar O ca ğ ım ız ın ev sah ip liğ in d e gerçek leştirilm iştir .

O tuz b irinci B ü y ü k Şuram ız, dünyada küresel çapta ek o n o m ik krizin v e istik rarsızlığ ın yaşandığı; ü lk em iz in b ö lü n m ez bütünlüğünün, m illi v e üniter d ev le t yap ısın ın tartışm aya açıld ığ ı; k üresel gü çler in v e yerli işb ir lik çiler in in kutsal d in im iz ü zerinde teh lik e li oyunlar oyn ad ığ ı bir d ön em e rastlam ıştır. B u d ön em d e m ille tim iz , Türk-kürt, a lev i-sü n n i, la ik v e anti la ik şek lin d e kam plara b ö lü n m ü ş, m illi v e m an evi değerler im iz tartışm aya açılm ış; bunun bir son u cu olarak m illi bütün lüğü m üz, C um huriyet d ön em in in en b ü yük teh d it v e teh lik esi i le karşı karşıya kalm ıştır.

Ü lk e m iz d e son zam anlarda yaşanan g e lişm eler , terör örgütü P K K ’nın stratejik anlam da yen i bir safh aya g e ç iş aşam asında o ld u ğu n u gösterm ektedir. B u yen i safhanın , ortak kurucu halk, ana d ild e eğ itim , tarihin hatalarıyla y ü z le şm e v e federal yap ılan m a adı altındaki b ö lü cü ta lep lerin “d em ok ratik leşm e” v e “yen i anayasa” k ılıf ı a ltında bir ayrışm a sürecin i kap sayacağ ı anlaşılm aktadır. B u nların g erçek leşm es i h a lin d e üniter v e m illi d ev le tten sö z ed ilem ez . B ö y le bir g e lişm e h içb ir şek ild e kabul ed ilm ez . A n ad olu , tesad ü fen vatan o lm u ş bir coğrafyan ın adı o lm ad ığ ı g ib i, T ürkiye C um huriyeti de, lü tu f i le kurulm uş söm ü rge artığı bir d ev le t değild ir. Türk m ille ti de, alt k im lik ler in ortaklığı d eğ il, m illi kültürün, m illi k im liğ in v e m illi şuurun tece lli ettiğ i v e y ü k se ld iğ i bir terkibi ifad e ed en bir m ille tin adıdır.

A yd ın lar O cakları olarak b izler , ü lk em iz i iç in e düştüğü bu durum dan kurtarm ak iç in ü lk em iz in asıl gü n d em in i oluşturan tem el m ese le ler üzerin d e durulm ası gerek tiğ in e inanıyoruz. B u in an çla g erçek leştird iğ im iz 31 . B ü y ü k Şuram ızın , ü lk em iz in karşı karşıya b u lund uğu tem el m ese le ler i le ilg ili tesp it ettiğ i görüş v e tek lifler aşağıda b elirtilm iştir.

Ü lk e m iz in ek o n o m ik durum u, küresel krizin de e tk is iy le ciddi bir teh lik e altındadır. D ış ticaret v e cari açık , ek o n o m id e yap ısa l bozu k lu k lar m eyd an a getirm ek te b ü yü m eyi v e refahı ön lem ekted ir . Ö zelle ştirm e ile T ü rk iye’n in C um huriyet d ön em in d e biriktirdiği kaynakları y o k pahasına satılm aktadır. Ö zelleştirm e yaban cılaştırm aya dönüşm üştür. İthalat artışı teh lik e sınırlarına u laşm ıştır. Ö ze llik le ara m al girdi ithalatı ek o n o m id e katm a d eğer yaratılm asın ı azaltm ıştır. Ü retim e dayanm ayan ticarete dayalı ek o n o m ik bü yü m e, iş s iz liğ i o lu m su z y ö n d e e tk ilem iş, iş s iz lik daha da artarak teh lik e li boyutlara ulaşm ıştır. D ü n yad ak i fin an sa l krizin T ü rk iye’de reel sektöre sıçram asın ı ö n ley en tedbirler alınm alıd ır. K am u v e ö ze l sektör borçları yap ısa l k ırılm a m eyd an a getirm ekte, bunlardan ö ze l sektörün d ış borçları ek o n o m id e d en geleri yabancılar leh in e d eğ iştirecek durum dadır. B u konuda v a k it geç irm ed en gerek li tedbirler a lınm alı, k rize karşı K O B İ’ler ö ze l olarak destek len m elid ir .

304

T ürkiye, y ıllard ır iz len en y a n lış politikalarla dışarıdan m ü d ah aleye aç ık bir ü lke konum una düşürülm üştür. Y argı alanındaki d ış m ü d ah alelere karşı hukuk dev leti korunm alı, yargın ın s iy a sa lla şm ası ön len m eli, hâkim v e savcı tem inatı sağlanm alıd ır. Y ap ılacak o lan anayasa d eğ işik lik ler i, ü lk e gerçek leri v e m enfaatleri doğrultusunda e le alınm alı, an ayasam ızın b a şla n g ıç hüküm leri tartışm a kon u su dahi yap ılm am alıd ır.

U luslararası oyun kurucuların taşeronu olarak fa a liy e t gösteren P K K v e onun uzantıları i le m ü cad ele ed ilirken , Irak’ın k u zey in d ek i yap ılan m a doğrudan h e d e f a lınm alıd ır. B u konulardaki Türk S ilah lı K u vvetler in in kararlı m ü cad elesi d estek len m eli, yasaları açık ça ç iğ n ey en v e terör örgütü ile b irlik te ça lışan başta B ü y ü k şeh ir v e y a d iğer b e led iy e başkanları görevd en a lın m alı v e bir an ö n ce yargı karşısına çıkarılm alıd ır.

E rm en istan ’la o lan ilişk ilerd e u lu slar arası hukukun öngörd ü ğü şartlar sağlanm adan tek taraflı ta v ize dayanan her türlü g ir işim kabul ed ilem ez . Tarihi yalan lar ü zerin e inşa ed ilen E rm eni soyk ırım yalan ı ortadan kalkm adıkça , K arabağ işg a li son land ırılm adıkça sınır k a p ısısın açılm ası dâhil E rm eniler leh in e o la b ilecek h içb ir iy ileştirm e yapılm am alıd ır.

K K T C ’nin varlığ ın ı y o k ed ecek R um eg em en liğ in e dayalı çö zü m önerileri kabul e d ilem ez A B hayali uğruna bu konuda ta v iz v er ilem ez .

Iraktaki T ürkm enlerin asli unsur olarak ü lk ed ek i g e lişm e lere katılm adan b ö lg ed e yap ılacak o lan ka lıc ı d ü zen lem eler in kabul e d ilm e y e c e ğ i b ilin m elid ir .

M illi E ğ itim d e m illilik esasın d a ta v iz v er ilm ed en m illi d eğer ler im izle evren sel değerler arasında köprü kurulm alıdır. Y abancı dil öğretim i ile yabancı d ille eğ itim v e öğretim birbirine karıştırılm am alıdır.

T R T m illi v a sfın ı v e c id d iyetin i korum alı, ço k d illilik v e kültürlülük tezgâh ın a alet olm am alıd ır.

D ü n yad a b en zer örneği b u lunm ayan “T ürkiye C um huriyeti V a tan d aşlığ ı” is im s iz v e sıfa tsız bir tanım dır. Türklüğü bir alt k im lik olarak gören bu an lay ış, b ö lü cü ırkçı terörden daha teh likelid ir .

O sm anlı m illi tarih im izin ön em li bir parçasıdır. S on gün lerde m illi d ev leti v e üniter y ap ıy ı ortadan kaldırm ak is tey en lerce s ık ça d illen d ir ilen “Y en i O sm a n lıc ılık ” kulağa h o ş g e lse b ile , küresel gü ç ler adına varılm ak isten en asıl h e d e f açısın d an bu sıfatın kullan ılır o lm ası kuşku ile karşılanm alıd ır. C u m h u riyetim izi num aralandırm aya çalışan lar da bu doğrultuda değerlend irilm elid ir .

K en d i k en d in e y eter ü lk e konum und a o lan ü lk em iz tarım ı, son yıllarda İM F v e D ü n y a B an k asın ın dayatm aları n e tices in d e her çe ş it tarım ürününü ithal eder durum a gelm iştir . T arım a sad ece üretilen ürün m aliyeti olarak b ak ılm am alı, d iğer ü lk elerd e o ld u ğu g ib i her k ad em ed e te şv ik v e sü b van siyon yap ılm alıd ır . T arım la g e ç in e m e y e n insanların b ü yük kentlere g ö çü v e bu g ö çü n oluşturacağı g ü v en lik başta o lm ak üzere d iğer sorunlar hesap ed ilm elid ir .

305

K ü resel krizin ortaya ç ık ış ı ik tisad i m illiy e tç iğ in son d erece ö n em li o ld u ğu g erçeğ in i bir k ez daha tey it etm iş, yan gın d an m al kaçırırcasına yap ılan ö ze lle ştirm e v e yabancılaştırm anın y a n lış lığ ın ı gösterm iştir.

M illi kültürüm üzün ön em li bir unsuru o lan Türk Sanat, Türk H alk M ü z iğ im iz e v e fo lk loru m u za gerek en ön em v er ilm eli, her kad em e eğ itim v e öğretim süresince m üfredata konularak d estek len m eli. A nkara’da Türk M ü ziğ i D e v le t K onservatuarı açılm alıd ır.

İslam iyet, en son v e en m ü k em m el dindir. İs la m iy et’in d iğer d in lerin ica ze t v e tan ık lığ ın a ih tiyacı yoktur. B u yo ld ak i teşeb b ü sler i k ın ıyoruz.

T ürkiye, Türk dünyasındaki top lu luk larla o lan ilişk iler im izd e aracı dil olarak R u sça v e İn g iliz ce y erin e T ürkiye T ürkçesi ku llan ılm alıd ır. Türk C um huriyetleri v e top lu luklarınd a ü lk em izce y ap ılacak eğ itim yatırım larında T ürkiye T ürkçesi i le eğ itim v e öğretim e ağırlık verilm elid ir . A yrıca kültür m erkezleri v e dil kursları açılarak dil v e kültür b irliğ i sağlanm alıd ır.

S on u ç olarak dem okrasi, T ürkiye iç in ön em li bir v a zg eç ilm ezd ir . T ü rk iye’nin m ese le ler i m illi d ev le t v e dem okrasi iç in d e ç ö zü lm e li, bunları dem okrasi iç in d e ç ö z ü le m e z h a le sokm aktan kaçın ılm alıd ır.

A yd ın lar O cağı G en el M erk ez i, A dana A yd ın lar O cağ ı, B a lık es ir A yd ın lar O cağ ı, B ursa A yd ın lar O cağ ı, H arput A yd ın lar O cağı, H atay A yd ın lar O cağ ı, Isparta A yd ın lar O cağı, İn egö l A yd ın lar O cağ ı, İstanbul A n ad o lu A yd ın lar O cağ ı, İstanbul A vrupa A ydın lar O cağı, K ırıkkale A yd ın lar O cağ ı, K ocaeli A yd ın lar O cağ ı, K onya A yd ın lar O cağı, M alatya A yd ın lar O cağ ı, M a n isa A yd ın lar O cağ ı, M im ar Sinan A yd ın lar O cağı (A d ıyam an ), M u sta fak em alp aşa A yd ın lar O cağ ı, N iz ip A yd ın lar O cağ ı, Sakarya A yd ın lar O cağı, S inop A yd ın lar O cağ ı, T ekirdağ A yd ın lar O cağı, T rabzon A ydın lar O cağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 32. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

22-24 MAYIS 2009 ISPARTA

A yd ın lar O cakları 32 . B ü y ü k Şurası 2 2 -2 4 M a y ıs 2 0 0 9 tarihleri arasında Isparta A yd ın lar O cağı B a şk a n ım ız D o ç . Dr. K am il K a y a ’n ın ev sah ip liğ in d e 3 2 O ca ğ ım ız ın katılım ı ile gerçek leştirilm iştir .

32 . B ü y ü k Şuram ız; küresel ek o n o m ik krizin etk ilerin in dünyada v e yurdum uzda d evam ettiğ i, ço k say ıd a iş yerin in kapatıld ığ ı, iş s iz liğ in h ız la arttığı, b ü yü m e h ed efler in in küçü ldüğü , ü lk em iz in toprak bütünlüğü , üniter yap ısı v e d ev le t şek lin in tartışıld ığ ı, m illi h assasiyetler i y ü k sek k işi v e kurum ların susturulm aya v e y ıpratılm aya ç a lış ıld ığ ı, d ış politik ad a m illi çıkarları teh lik ey e sokacak hatalı açılım lara v e g ir işim lere hazırlan ıld ığ ı karm aşık bir d ön em d e gerçek leştirilm iştir .

306

K urulduğu tarihten bu gü n e kadar yurt v e dünya m ese le ler in i, ak lın v e b ilim in ış ığ ın d a o b je k tif bir y a k laşım la değerlend iren v e Türk m ille tin in m enfaatlerin i, her türlü en d işen in üstü n d e tutan, m illi v e m an ev i d eğerlerine sahip çıkan, Türk m ille ti v e d ev letin in haklarının v e hukukunun savu n u cu su o lm a ö z e lliğ in i koruyan A yd ın lar O cağı, ü lk em iz in v e d ev le tim iz in karşı karşıya b u lund uğu g e lişm elerd en b ü yü k rahatsızlık , en d işe v e üzüntü duym aktadır.

B ü y ü k A tatürk’ün v e silah arkadaşlarının, Türk m ille ti i le b irlik te K urtuluş M ü c a d e le s i’ni başlattıkları 19 M a y ıs 1919 tarih in in 90 . y ıld ön ü m ü n ü v e T ürkiye C um h u riyeti’nin kuruluşunun 85. y ıld ön ü m ü n ü gerid e b ırakm ış bulunu yoru z. B u m ü cad ele , o d ön em in en b ü yük em p erya list g ü ç ler in in m illi va r lığ ım ıza y ö n e lik “ Sevr” dayatm asın ın şartlarını ortadan kaldırm ak, tam b a ğ ım sız v e m illi e g em en lik haklarına sahip, ün iter yap ıd a bir m illi d ev le t kurm ak iç in yapılm ıştır.

G erçekten de, zor v e çetin g eçen , fakat sonunda b aşarıya u laşan bu m ü cad ele , dem okratik, laik , so sya l bir hukuk d ev leti o lan “T ürkiye C um huriyeti” ad ıy la m illi d ev letin kuruluşu ile sonuçlanm ıştır. S ek sen b eş y ıl sonra bugün, k ü rese lle şm e adı altında em p erya list gü çler in dünyaya yutturm aya çalıştık ları yen i dünya düzeni, T ü rk iye’y e y en id en “ Sevr” şartlarını dayatm aktadır. M a a lese f, b u gün T ü rk iye’nin toprak bütünlüğü , üniter y a p ısı v e d ev le t şek li tartışm aya açılm akta; “Ç ok u lu slu , çok kültürlü, ço k d illi” bir yapı kabul e ttir ilm eye çalışılm aktadır. M illi b irlik v e b ü tü n lü ğü m ü ze y ö n e lik bu çabaların nihai h ed efi, dün Y u g o s la v y a v e Ç ek o slo v a k y a ’da gerçek leştir ilen bugün de Irak’ta tam am lanm ak ü zere o lan parçalanm a sürecine T ü rk iye’y i de sokm aktır.

Ç ok kültürlülük, dünyayı küresel çıkarlara göre şek illen d irm ey e çalışan ların , “h e d e f d ev letler” üzerin d e u ygu lad ık ları projedir. B u proje, k ü rese lleşm en in v e eg em en gü çler in e lin d e ço k u lu slu şirketlerin id eo lo jisid ir . K ü rese lle şm e ile b irlik te kullan ılan ço k kültürlülük, va tan d aşlık v e m illi top lum a m en su p o lm a an layışından uzaklaşm adır. B u konuda ü retilen “farklılık lara h o şg ö rü y le bakm ak” yutturm acasın ın altında yatan, farklılıkları kutsallaştırarak m illi b ir liğ in ön ü n e geçirm ek , d o la y ıs ıy la fert v e sosya l grupları siyasi olarak tanım aktır. B u da b iz im üniter v e m illi d ev le t ya p ım ız ın bozularak m illi k im liğ im iz in ortadan k ald ırılm asın a hatta b ö lü n m em ize v e parçalanm am ıza yo l açar.

U luslararası eg em en g ü çler in kullandık ları v e terörle d estek led ik ler i b ö lü cü unsurlar, son gün lerde va ta n ım ız ın bir b ö lü m ü n ü ayrı bir coğra fya olarak isim len d ir ip , 2 9 M art2 0 0 9 M ah alli İdareler S eç im i sonuçları ile sınırların ç iz ild iğ in i sö y le y e c e k kadar şım arm ış v e küstahlaşm ıştır. Y erel yön etim lerd e v e p arlam entom uzda da sö z sahibi olan bu unsurlar, kafalarındaki “ik i d illi v e iki m ille tli fed era tif d ev le t” yap ısın ı, yap ılm ak isten en “ S iv il A n ayasa” ile g erçek leştirm ey e çalışm aktadır. M a a lese f, ç o ğ u d ış eg em en gü ç lerce b es len en bazı siv il top lum kuruluşları, b asın v e m ed y a organlarında çörek len en b azı yazarlar i le sö zd e aydınlar v e b ilim adam ları da, h a in ce kurgulanan bu etn ik tuzağın en b ü yü k te şv ik ç is i v e d estek ç is i olm aktadır.

Türk m ille tin in m illi b ir liğ in e , va tan ım ız ın b ö lü n m ez bütün lüğü ne v e T ürkiye C um huriyeti D e v le t i’n in üniter yap ısın a y ö n e lik yıllard ır sürdürülen h a in ce planların v e oyunların aktörleri, son aşam aya g e ld ik ler in i düşünm ektedirler. B u seb ep le , C u m huriyetçilik , D em ok rasi v e Türk M illiy e tç iliğ i tem elleri ü zerin e kurulan T ürkiye

307

C um h u riyeti’nin A n ayasasın d a yer alan “Türk” v e “A tatürk” kavram ları ile d eğ iştir ilm esi te k lif dahi e d ile m e y e c ek m addelerin i ortadan kaldırm ak istem ektedirler. C um huriyeti iç in e sin d irem eyen , d ev le tin tem el değerleri v e kurum larıyla çatışan bazı unsurlar da bu h a in ce oyu n a ortak v e d estek olm aktadırlar.

B u yü zd en , A n a yasam ızd a yap ılacak d ü zen lem elerd e, d ev letin v e m ille tin bekasın ı son su za kadar yaşatm a iradesin i ta şıyan tüm siyasi partilerin, s iv il top lum kuruluşlarının , b asın v e y a y ın organlarının, yazarların, b ilim adam larının v e vatan d aşlarım ızın in is iy a tif alarak, ön er iler iy le m illi b ir tavır v e duruş serg ilem eleri gerekm ektedir.

32 . B ü y ü k Şuram ızın ü lk em iz in şu anda karşı karşıya b u lund uğu ana m ese le ler üzerindek i tesp itleri v e tek lifler i aşağıda belirtilm iştir:

A n ayasa d eğ işik lik ler i ü lk em iz in g erçek ihtiyaçlarına v e m illi çıkarlarım ıza göre yap ılm alı, “d em ok ratik leşm e” m ask esi altında yürütü len etn ik ihaneti h ed eflem em elid ir .

H ukuk d ev leti korunm alı, evren sel hukuk kurallarına u yu lm alı v e hukuk siyasi çek işm elere a let ed ilm em elid ir . G öza ltın a alm a b iç im leri v e tutuklu luk süreleri asıl am acından saptırılm am ak, adeta cezaland ırm a şek lin e d ön ü şm em elid ir .

E rm en istan ’la o lan ilişk ilerd e , tarihi tem elleri o lan o lu m su zlu k lar çö zü lm ed en tek taraflı bir adım atılm am alı, d ip lom atik ilişk ilerd e rom antik değ il gerçek çi olunm alıd ır. Tarihi soru m lu lu ğu m u zu n bir gereğ i olarak kardeş A zerb aycan d ev leti in citilm em elid ir .

K ıb r ıs’ta tek taraflı R u m ’a şirin görünm e p o litik ası terk ed ilm eli, yap ılan seç im lerd e K ıbrıs Türk H alk ın ın b elir led iğ i yen i irad eye sayg ı gösterilm elid ir .

S iyasa l K ürtçülerin g erçek n iyetleri doğru ok u n m alı, T ürkiye sınırları içer is in d e yen i sınırlar ç iz m e y e ça lışan d ış d estek li bu k işiler in ih an etin e sey irc i kalınm am alıd ır. Türk Silah lı K u vvetler in in bu alanda yap tığ ı kararlı m ü ca d elesi aynı kararlılıkla d estek len m eli, terörle b ağ lan tılı o lan v e terör örgütüne m ali d estek veren tüm şirketlerin ü zerin e g id ilm eli, terörün m ali kaynakları kurutulm alıdır.

Ü lk e topraklarının yabancılara satışı v e devri konusun da son gü n lerd e yap ılan yasam a v e yürütm e faaliyetler i tarafım ızca ö ze l bir d ikkatle takip ed ild iğ i b ilin m eli, her ne am açla olursa o lsu n sın ırlarım ızda yap ılacak o lan m ay ın te m iz le m e iş i yabancı şirketlere v er ilm em eli, bu iş y ıllarca ö n ce onları yerleştiren Türk S ilah lı K u vvetler in e bırakılm alıd ır.

K ü rese lc iler tarafından s iv il top lu m örgütü say ılan dini grup v e cem aatlerin faa liyetleri, y in e k ü rese lc iler tarafından u ygu la m a y a sok u lm ak isten en H z. M u h a m m ed ’siz v e K uran-ı K er im ’siz İslam projesi i le ilişk is i çerçev esin d e sorgulanm alıd ır.

Ç anakkale v e K urtuluş Savaşların ın tarafları ço k iy i ayırt ed ilm eli, bunlara dayanarak eg em en lik p ay laşım ın a y ö n verilm em elid ir . 1071 M alazg irt S avaşı da b en zer şek ild e e le alınm alıdır.

308

T ürkiye C um huriyeti va tan d aşlığ ı v e T ü rk iyelilik is im s iz v e sıfa ts ız bir tanım dır. N e m illi k im lik ne de ü st k im lik olabilir. B u şek ild ek i bir ayrım b ö lü cü -ırk çı terörden çok daha teh likelid ir .

Ü lk e m iz in enerji tüketim i gün g eç tik çe artm akta bu artış ithal y o lu ile karşılanm aktadır. B u durum ü lk em ize karşı zam an iç in d e bir silah olarak k u llan ılm a p otan siyeli oluşturm aktadır. M illi k aynaklarım ıza dayalı üretici enerji politikaları takip ed ilm elid ir .

E ğ itim in her k ad em esin d e m illilik esas a lınm alı, m illi değerler i le evren sel d eğerler arasında bir köprü kurulm alıdır. T üketici insan yerin e d inam ik v e üretici insan y etiştirm e h ed eflen m elid ir .

A B D v e A B ile o lan ilişk iler in d e m ü tek ab iliyet esa s alınm alıd ır.

A yd ın lar O cağı G en el M erk ezi, A dana A yd ın lar O cağ ı, A fy o n A yd ın lar O cağ ı, A m a sy a A yd ın lar O cağ ı, A n a d o lu A yd ın lar O cağ ı, A vru p a Y ak ası A yd ın lar O cağ ı, B ursa A yd ın lar O cağ ı, Ç anakkale A yd ın lar O cağ ı, Erzurum A yd ın lar O cağ ı, E la z ığ A yd ın lar O cağı, H atay A yd ın lar O cağ ı, Isparta A yd ın lar O cağı, İn egö l A yd ın lar O cağı, K ayseri A yd ın lar O cağ ı,, K ırıkkale A yd ın lar O cağ ı, K ocaeli A yd ın lar O cağ ı, K onya A yd ın lar O cağı, K ütahya A yd ın lar O cağ ı, M ala tya A yd ın lar O cağ ı, M a n isa A yd ın lar O cağı, M im ar Sinan A yd ın lar O cağ ı, M u stafa K em al P aşa A yd ın lar O cağ ı, N iğ d e A yd ın lar O cağı, N iz ip A yd ın lar O cağı, O n dokuz E ylü l A yd ın lar O cağı, Ordu A yd ın lar O cağı, Sakarya A yd ın lar O cağ ı, Sam sun A yd ın lar O cağ ı, S inop A yd ın lar O cağ ı, S ivas A yd ın lar O cağ ı, T ekirdağ A yd ın lar O cağı, T rabzon A yd ın lar O cağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 33. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

30 Ekim - 01 Kasım 2009 ELAZIĞ

A yd ın lar O cağ ı D ern ek leri 33 . B ü y ü k Şurası 3 0 E kim - 01 K asım 2 0 0 9 tarihleri arasında H arput A yd ın lar O ca ğ ım ız ın ev sah ip liğ in d e 2 8 O ca ğ ım ız ın k atılım ı ile gerçek leştirilm iştir .

33 . B ü y ü k Şuram ız; küresel ek o n o m ik krizin etk ilerin in dünyada v e yurdum uzda d evam ettiğ i, ço k say ıd a iş yerin in kapatıld ığ ı, reel sektörün adeta ceza lan d ır ıld ığ ı, iş s iz liğ in h ız la arttığı, b ü yü m e h ed efler in in ek siy e dönüştüğü , ü lk em iz in toprak bütünlüğü , üniter y ap ısı v e d ev le t şek lin in tartışıld ığı, m illi h assasiyetler in b astırılm aya v e y ıpratılm aya ç a lış ıld ığ ı, A n a y a sa m ız ın sürekli ç iğ n en d iğ i, ü lk em iz in b irlik v e bütünlüğünü teh lik ey e sokan v e m illi ç ıkarlarım ıza ters dü şen hatalı açılım ların v e gir işim lerin gü n d em e g etir ild iğ i karm aşık bir d ön em d e gerçek leştirilm iştir .

A yd ın lar O cağı, kurulduğu tarihten bu gü n e kadar yurt v e dünya m ese le ler in i, ak lın v e b ilim in ış ığ ın d a değerlendiren , Türk M ille tin in m enfaatlerin i her türlü en d işen in ü stünde tutan, m illi v e m an evi d eğerlerin e sahip çıkan, T ü rk iye’y i T ürkiye yapan değerlere b ağ lı aydın ların top lan d ığ ı, yerli v e m illi, d ıştan kum andalı v e d estek li olm ayan , partilerüstü b ir siv il top lu m kuruluşudur. B ü y ü k A tatürk’ün “N e M utlu Türküm D iy e n e !” sözü n d e ifad esin i bu lan M illiy e tç ilik an lay ışın a yürekten b ağ lı olan

309

O ca ğ ım ız , C u m h u riyetim izin 86. kuruluş y ıld ön ü m ü n d e Ü lk em iz in , D e v le t im iz in v e M illi V a r lığ ım ız ın karşı karşıya b u lund uğu teh lik elerd en b ü yük rahatsızlık v e en d işe duym aktadır.

C u m h u riyetim iz, çeşitli im k ân sız lık lara rağm en b ü yük zorluklarla başarılan M illi M ü cad elen in tacıdır. B u m ü ca d e ley i kazanan başta M u stafa K em al A tatürk v e silâh arkadaşları o lm ak ü zere, B a tılı işg a lc iler i ü lk em izd en atan v e m ili b a ğ ım sız lığ ım ız ı sağlayan is im li, is im siz n ice vatan ev lâd ın ı, sayg ı v e rahm etle anıyoruz.

S ek sen altı y ıl sonra bugün, k ü rese lle şm e adı altında em p erya list gü çler in dünyaya yutturm aya çalıştık ları y en i dünya düzen i, T ü rk iye’y e yen id en “ Sevr” şartlarını dayatm aktadır. M illi M ü cad ele , b iz e yabancı o lan etn ik ayrım cılığ ın , m illi k im liğ im iz in y erin e geç ir ilm esi; yen i v e ü ste lik M ü slü m an azın lık lar yaratılarak eg em en lik haklarım ızın b irilerine dağ ıtılm ası v e p ay la şılm a sı iç in yap ılm ad ı. E tn ik b ilin c i m ille tle şm en in ön ü n e geç irm ek v e etn ik m erk ezli yak laşım larla ü lk en in m ese le ler in e çözü m aram ak doğrudan d oğruya b ö lü cü lü ğ e d avetiye çıkarm aktır. M a a lese f, bugün T ü rk iye’n in toprak bütünlüğü , d ev le tin şek li v e üniter y ap ısı tartışm aya açılm akta; d em ok ratik leşm e adı a ltında “Ç ok u lu slu , ço k kültürlü, ço k d illi” bir yap ay d ev let m o d eli kabul ettir ilm eye çalışılm aktadır. B u am açla fark lılık lar kutsallaştırılarak in san larım ızın birbirine ö tek ileştir ilm esi, u zak laştır ılm ası v e kam plaştırılm ası iç in her şey yapılm aktadır.

Ç ok kültürlülük, dünyayı küresel eg em en gü çler in v e ço k u lu slu şirketlerin çıkarlarına göre şek illen d irm ey e çalışan ların “h e d e f d ev letler” üzerin d e uygu lad ık ları bir projedir. B u proje, insanları va tan d aşlık v e m illi top lu m a m en su p o lm a b ilin c in d en u zaklaştırm ak, d o la y ıs ıy la fert v e sosy a l grupları siyasi olarak tan ım ak h ed efin i gütm ektedir. H albuki, m illi k im liğ in v e hâkim kültürün red d ed ild iğ i bir ü lkede, fark lılık lar zen g in lik yaratam az.

D iğ e r taraftan son y irm i b eş y ıld ır hukuk d ev le ti iç in d e m ü cad ele e ttiğ im iz b ö lü cü , ırkçı terörü sonlandırm ak am acıy la açılım lar adı altında y a n lış adım lar atılm aktadır. “Terörü b itirm e” adına u ygu la m a y a konulan “kürt a ç ılım ı” v e y a “dem okratik a ç ılım ” p olitik ası b ö lü cü terör hareketini b itirm ek bir tarafa, örgüt m ensup ların ı v e b ö lü cü lü k ü zerin d en s iy a se t yapanları daha da cesaretlendirm iştir. B u uygu lam ad an yararlanan v e T ü rk iye’y e te s lim o lm ak iç in d eğ il, ta lim atla “ siyasi çö zü m k onusun da tem aslarda b ulunm ak iç in ” g iriş yapan terör örgütü m ensup ları, b ö lü cü örgüt v e yandaşları tarafından kahram an ed a sıy la tören lerle karşılanarak, d ev le te karşı bir “k a lk ışm a” provası yapılm ıştır.

B u süreçte, terör örgütü v e yandaşların ın kin, nefret v e h u su m et iç in d e d ev le te adeta m eyd an okum alarına karşın; d ev le t görev liler i olanlara nezaret ed en bir konum a düşürülm üş, terör örgütü m ensup larına u ygu lan an “im tiy a z lı yarg ılam a” ile “hukuk d ev le ti” v e “hukukun ü stü n lü ğü ” ilk eler i ç iğ n en m iş, d ev le tin onuru v e h a y siy e ti ayaklar altına alınm ıştır. B ö y le c e m erk ezin d e terör örgütünün v e etn ik b ö lü cü lü ğü n siyasa lla şm ası v e hukuki zem in kazanm ası iç in sah n elen en senaryonun son aşam asına g e lin d iğ i m esajı v erilm iş; bunun bir son u cu olarak b u gün ü lk em iz m a a le se f her zam ankinden daha ço k g erilim , ça tışm a v e k avga ortam ı iç in e sürüklenm iştir. B ilin m elid ir ki, daha fa z la dem okrasi tanıyarak terör örgütleri ile m ü cad ele ed ilem ez . Ç ünkü terör örgütlerin in am acı dem okrasi değild ir. T erörle m ü ca d ele edilir; m üzakere

310

ed ilm ez . D ışarın ın yo l haritaları esa s alınarak halk, terör örgütü ile b ü tü n leşm ey e zorlanam az.

33 . B ü y ü k Şuram ızın ü lk em iz in şu anda karşı karşıya b u lund uğu ana m ese le ler üzerindek i tesp itleri v e tek lifler i aşağıda belirtilm iştir:

T ürkiye C um huriyeti D e v le t i’n in m illi v e üniter ya p ısın a y ö n e lik h a in ce oyunlar plan layan aktörler, her fırsatta “d em ok ratik leşm e” v e “ s iv ille şm e ” adı a ltında yen i bir A n ayasa yap ılm asın ı talep etm ektedirler. A n a y a sa d eğ iş ik liğ i, ü lk en in g erçek ih tiyaçlarına v e m illi çıkarlarına göre yapılır. A nayasada, e ş itlik prensib inden v a z g e ç ile m ez , h iç k im sey e im tiy a z tanınam az.

K im lik ile ilg ili tartışm alarda ön e sürülen “T ürkiye C um huriyeti v a ta n d aşlığ ı” v e “T ü rk iyelilik ” kavram ları is im s iz v e s ıfa tsız bir tanım dır. B iz d e v e h içb ir ciddi d ev lette n e m illi k im lik; n e de ü st k im lik olabilir. B u şek ild ek i bir m illi k im lik inkârı, b ö lü cü - ırkçı terörden ço k daha teh likelid ir .

H ukuk d ev leti ilk es i korunm alı v e hukukun ü stün lüğü esa s a lınm alı; hukuki iş lem lerd e evren sel hukuk kurallarına u yu lm alı v e hukuk siyasa llaştır ılm am alıd ır .

K om şu larım ız v e Türk D ü n yası i le kültürel, s iyasi v e ek o n o m ik ilişk iler arttırılm alıdır. Ö zerk Türk b ö lg e ler i v e Türk nüfusun b u lund uğu ü lk elerd e so y d a şlar ım ız ın hakları, evren sel hukuka u y g u n olarak savunulm alıd ır. T İK A g ib i kuruluşlar, h izm et yoğu n lu ğu n u n ö n ce liğ in i Türk D ü n y a sın a çev irm eli, Türk D ü n yası B ilim le r A k ad em isi kurulm alıdır.

E rm enistan-T ürk iye ilişk iler in d e tarihi tem elleri o lan o lu m su zlu k lar çö zü lm ed en tek taraflı b ir adım atılm am alı, K arabağ’daki R u s-E rm en i işg a li kalkm adan sın ır kapısı açılm am alıd ır. K ardeş A zerb aycan D e v le ti in c itilm em eli, “tek m ille t, ik i d ev le t” prensib i tahrip ed ilm em elid ir .

K ıb r ıs’ta K K T C gerçeğ i s iyasi v e kültürel bir varlık olarak korunm alı, eg em en lik haklarına sayg ı gö ster ilm eli, barışı zorlam a adına G ü n ey R um K esim i ile b irleştir ilm e oyunlarına gelin m em elid ir . T ü rk iye’n in antlaşm alardan d oğan haklarından va zg eç ilm em elid ir .

S iyasa l K ürtçülerin g erçek n iyetleri doğru okunm alı, e g e m en liğ im iz i v e toprak bü tün lüğü m üzü p ay laşm aya dönük n iyetler görü lm elid ir . K ürtle K ürtçü ayırım ı iy i yap ılm alıd ır . Y a n lış uygu lam alarla , b iten terör örgütüne itibar kazandırılm am alıd ır. Türk S ilâh lı K u vvetler in in bu alanda yaptığ ı kararlı m ü cad ele aynı kararlılıkla d estek len m eli v e terörün m ali kaynakları kurutulm alıdır. Sorunun çö zü m alanının Irak’ın k u zey in d e o ld u ğu gerçeğ i unutulm am alıd ır.

Irak’ın toprak b ü tün lüğü savunulurken, sö zd e K u zey Irak yö n etim in i tan ım ak v e E rb il’de k o n so lo s lu k açm ak b ü yük bir ya n ılg ı v e çelişk id ir . Irak’taki T ürkm en gerçeğ i korunm alıdır. E n k ısa zam anda “T ürkm en A ç ılım ı”na ih tiyaç bulunm aktadır.

“ Sınırları aşan sular” k onusun da ü lk e çıkarları esas a lınm alı, k o m şu ü lk e ler le ilişk iler buna göre d ü zen len m elid ir .

311

G ünüm üzde T ü rk iye’de küresel gü çler in oyn a d ığ ı oyunların daha ö n ce B alkan lar d ed iğ im iz A vrupa T ü rk iye’sinde yaşan d ığ ı unutulm am alıdır.

Ü lk e m iz in A B D v e A B ile o lan ilişk iler in d e m ü tek ab iliyet v e ü lk e çıkarları esas alınm alı, pazarlık g ü cü m ü zü arttırıcı kozlar k u llan ılab ilm elid ir .

V atikan patentli d iy a lo g faa liyetler i, M ü slü m an ı d evşirm e v e u ysa llaştırm a am acını taşım aktadır. İslam en m ütekâm il v e son dindir; d iğer d in lerle ta k v iy ey e ih tiyacı yoktur. M uhafazakârlıktan liberal ç iz g iy e g e len b azı İslam cılar, b ilerek v e y a b ilm ey erek küresel gü çler in o yu n cağ ı olm aktadırlar.

Türk tarım ını kendi b aşın a b ırakm ak yerin e üretim i v e k a litey i arttırıcı destek ler sağlanm alı, y a n lış tohum p o litik ası terk ed ilm eli, üretim deki sın ırlam alar kald ırılm alı, ön ü m ü zd ek i y ıllarda tarım alanlarında g ö rü leb ilecek nü fu s b o şa lm a sın ı ö n ley ic i tedbirler alınm alıd ır. B u n u n da y o lu , k iş iy i b u lund uğu yerd e istihdam ed eb ilm ek , kendi kendin i istih d am ı d estek ley eb ilm ek v e g e lir yaratıcı faa liyetler i te şv ik etm ektir.

İz len en y a n lış tarım politikaları sonucunda, ç iftç iler ih tiyaçların ı b ü yü k ö lçü d e kredi kullanarak karşılam ak zorunda bırakılm ışlardır. Ü retim m aliyetler in in y ü k sek o lm ası n ed en iy le kredi borçlarını ö d ey em ey en ç iftç ilerin bir k ısm ı, topraklarını bankalara d evretm ek zorunda kalm aktadırlar. Ö ze llik le T rakya’da bir ço k ç iftç in in toprağı Y unan B ankaların ın e lin e geçm ek ted ir . B u konuda g erek en ön lem ler bir an ö n ce alınm alıd ır.

Kredi kartı ku llan ım ın ın kontrol altına a lınm ası, m ağdurları iç in iy ileştir ic i d ü zen lem elere g id ilm esi u ygu n olacaktır. K redi kartı k u llan ım ı a ile iç i sorunların kaynağı olm aktadır.

D ev le tin , d ev le t baba an lay ışın ı terk ederek, sosya l sorum luluklarından u zak laşıp vatandaşına m üşteri g ö z ü y le b akm a y a n lış ı terk ed ilm elid ir .

B ü y ü k a lış v er iş m erkezleri v e m arketler z in cir in in yayg ın laştırm ası, tüketim i körüklem ekte, k ü çü k e sn a f v e sanatkârı y o k etm ektedir. H a k sız rekabet yaratan bu durum g ö zd en geç ir ilerek u y g u n bir d ü zen lem ey e g id ilm elid ir .

T ürkiye, IM F v e D ü n y a B an k ası d esteğ i o lm adan kendi ayakları üzerin d e d urab ilecek güçtedir. E k on om i politikalarında d ış ip otek ler ortaya çıkaran ilişk ilerd en kaçın ılm alıd ır. Tekrar IM F ’y e dönüş, ü lk en in d ış itibarını v e idd ialarını zed e leyecek tir .

E ğ itim in her k ad em esin d e m illilik esa s a lınm alı, m illi d eğerler i le ev ren sel değerler arasında köprü kurulm alıdır. E ğ itim v e öğretim d ilin in T ürkçe o lm ası, eg em en lik haklarım ızın bir gereğid ir. H içb ir şek ild e bundan ta v iz verilm em elid ir . T üketici insan y erin e d inam ik v e üretici in san y etiştirm e h ed eflen m elid ir . A m aç, sad ece b ilg ili v e m eslek sahibi in san y etiştirm ek değil; bu b ilg iy i ü lk esi iç in k u llan ab ilecek b ilin ce sahip kılab ilm ektir. Y ü k sek Ö ğretim de eğ itim sistem v e m ü fred atım ızın b iz e uym ayacak şek ild e tek tip leştir ilm e gayretlerine karşı h assas olunm alıd ır. Y ab an cı d ille eğ itim v e öğretim yerine; yab an cı dil ö ğren im in e ağırlık verilm elid ir .

P rof. Dr. M u sta fa E. Erkal (A yd ın lar O cağı G en el M erk ez i)

Halil Altıparmak (Adana Aydınlar Ocağı)312

N a m ık N a s (A n ad o lu A yd ın lar O cağ ı)

A v . H id a y et G ü m ü şso y (A vru p a Y ak ası A yd ın lar O cağ ı)

A v . M u stafa K a lın o ğ lu (B a lık esir A yd ın lar O cağ ı)

C afer G en ç (B ursa A yd ın lar O cağ ı)

D o ç . Dr. Tarık Ö zcan (H arput A yd ın lar O ca ğ ı)

H id a y et Ş işk in (H atay A yd ın lar O cağ ı)

D o ç . Dr. K am il K aya (Isparta A yd ın lar O cağ ı)

H asan A te şo ğ lu (İn eg ö l A yd ın lar O cağ ı)

A h sen O kyar (K o ca e li A yd ın lar O cağ ı)

Dr. M u sta fa G ü çlü (K on ya A yd ın lar O ca ğ ı)

A bdurrahm an E rsin Ö zçob an (K ütahya A yd ın lar O cağ ı)

Prof. Dr. A b d u llah K orkm az (M alatya A yd ın lar O cağ ı)

N ad ir B aşar (M an isa A yd ın lar O cağ ı)

A v . E krem Çadır (M im ar Sinan A yd ın lar O cağ ı)

Sadi K urtulan (M u stafa K em al P aşa A yd ın lar O cağ ı)

Yrd. D o ç . Dr. İbrahim Ö ztürk (N iğ d e A yd ın lar O cağ ı)

D t. Z eyd an Ç ık ın (N iz ip A yd ın lar O cağ ı)

A h m et G ü rsoy (O n d ok u z E y lü l A yd ın lar O cağ ı)

Yrd. D o ç . Dr. M u stafa K em al C errahoğlu (Sakarya A yd ın lar O cağ ı)

Prof. Dr. C ev d et Y ılm a z (S am su n A yd ın lar O cağ ı)

Prof. Dr. R ecep B ircan (S in o p A yd ın lar O ca ğ ı)

Prof. Dr. Ö. Fahrettin G ö z e (S iv a s A yd ın lar O cağ ı)

E rsin B ilm e ç (T ek irdağ A yd ın lar O cağ ı)

Prof. Dr. Orhan D e ğ e r (T rabzon A yd ın lar O ca ğ ı)

Cahit Aktaş (Amasya Aydınlar Ocağı)

Iğdır Aydınlar Ocağı Müteşebbis Heyeti

313

Aydınlar Ocağı Dernekleri 34. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

28 - 30 MAYIS 2010 MALATYA

A yd ın lar O cağ ı D ern ek leri 34. B ü y ü k Şûrâsı 2 8 M a y ıs - 30 M a y ıs 2 0 1 0 tarihleri arasında M alatya A yd ın lar O cağı B a şk a n ım ız Prof. Dr. A b d u llah K ork m az’ın ev sah ip liğ in d e 2 9 O ca ğ ım ız ın katılım ı ile gerçek leştirilm iştir .

34 . B ü y ü k Şûrâm ız; sosya l y a p ım ız üzerin d e çö zü cü v e ayrıştırıcı, in san larım ızı birbirine ö tek ileştir ic i v e soğutucu , b iz i m ille tle şm e sürecinden g er iy e döndürücü, etn ik taassubu ön e çıkarıcı a ç ılım m aceraların ın v e y o ğ u n an ayasa d eğ iş ik liğ i tartışm alarının g ü n d em d e olduğu , ço k say ıd a iş yerin in kapandığı, iş s iz liğ in v e yok su lla şm a n ın h ız la arttığı, cari aç ığ ın anorm al büyüdü ğü, toprak bütün lüğü m üzün , üniter y a p ım ız ın v e d ev le t şek lim iz in tartışıld ığ ı, terörle m ü ca d eled e kararlılığın zed e len d iğ i, terörle bir y erlere v a rılab ild iğ in in ortaya ç ık tığ ı, kam plaştırm anın arttığı, m illî h assa siy etler im iz in b astır ılm aya v e y ıp ratılm aya ç a lış ıld ığ ı, k u vvetler ayrılığ ı ilk esin in ortadan kald ırıld ığ ı, A n aya sa m ız ın v e hukuk d ü zen im iz in ç iğ n en d iğ i karm aşık bir d ön em d e gerçek leştirilm iştir .

O ca ğ ım ız , C u m h u riyetim izin 87. y ılın d a ü lk em iz in , D e v le t im iz in v e m illî va r lığ ım ız ın karşı karşıya b u lund uğu teh lik elerd en , d ış dayatm alara açık olm aktan b ü yü k rahatsızlık v e en d işe duym aktadır.

T ü rk iye’n in toprak bütünlüğü , d ev le tin şek li v e üniter y ap ısı tartışm aya açılm akta; d em ok ratik leşm e adı a ltında “ço k u lu slu , ço k kültürlü, ço k d illi” yap ay bir d ev let m o d eli v e eg em en liğ in p aylaştır ılm ası kabul ettir ilm eye çalışılm aktadır.

C u m huriyetim iz, ç eşitli im kân sız lık lara rağm en b ü yü k zorluklarla k azan ılan M illî M ü cad elen in tacıdır. B u m ü ca d eley i kazanan başta M u stafa K em al A tatürk v e silâh arkadaşları o lm ak üzere, B a tılı işg a lc iler i ü lk em izd en atan v e M illî M ü ca d ele ile b a ğ ım sız lığ ım ız ı sağ layan kahram an şeh itler im izi v e ga z iler im iz i, sayg ı, şükran v e rahm etle anıyoruz.

U zu n bir süredir aralarında m utabakat sağ layam ayan , bir k ısır dön gü şek lin d e dev leti e le geç irm e v e h esap laşm a yarışın a giren farklı s iy a s î odakların m ü ca d elesi i le ü lke, zam an, kaynak v e insan gü cü kaybetm ekted ir. A n ayasan ın tem el ilk e ler in e bir bütün olarak bak ılm alı, biri d iğerin e tercih ed ilm em elid ir . A n ayasa d eğ iş ik lik ler i d ev letin v e m ille tin g en iş m utabakatı i le gerçek leştir ilm elid ir . Ç ünkü şu anda T ü rk iye’y e dışarıdan b ak ıld ığ ın d a “kararsız top lu m ” m anzarası ortaya çıkm aktadır.

Dar anlamda millî irade i le geniş anlamda d ev letin kuruluş am aç v e g a y esin i kapsayan millî irade, birbirine karıştırılm akta v e rakip g ib i görülm ektedir. İdeal olan çoğulcu demokrasi yerin e çoğunlukçu demokrasi an layışı ile k u vvetler ayrılığ ı prensib i zed e len m ek te , her kurum v e ö n em li kuruluşun s iy a sî iktidarın arka b ah çesin i oluşturm ası gerektiğ i zanned ilm ekted ir . A lan ih lâ li v e k u vvetler ayrılığ ı prensib in i ze d e le m e yarışı, ü lk en in asıl gündem m addelerin i bir tarafa atm ayı zorun lu hale getirm ektedir. S iyasette dünün kısır, ik i kutuplu çatışm alarından m ed et um ulm aktadır.

314

Fikir, d ü şü n ce v e b asın hürriyeti alanlarında ön em li bask ı v e sindirm e olayları görü lm ekte, d in lem e v e d in len m e g ib i h o ş o lm ayan v e dem okrasi i le b ağdaşm ayan örnekler norm al kabul ed ilm ektedir.

D ü n A n a d o lu ’dan k o v d u ğ u m u z işg a lc i g ü ç lere sanki d avetiye çıkarır görünüm ündeyiz. M utabakatları g e liştirm ek v e gü çlen d irm ek yerine; yen i kam plaştırm a örnekleri sergilenm ekted ir. B iz im kültürüm üze yabancı o lan etn ik ayrıştırm a v e taassup doğuracak eğ ilim ler d em ok ratik leşm e d iy e yutturulm aktadır. E tn ik taassup, ırk çılık v e m ille tle şm ey i red d etm ek le d em okrasin in b ağd aşm ayacağ ı fark ed ilm em ekted ir .

34. B ü y ü k Şuram ızın ü lk em iz in şu anda karşı karşıya b u lund uğu ana m ese le ler ü zerindek i tesp itleri v e tek lifleri aşağıda belirtilm iştir:

T ürkiye C um huriyeti D e v le t i’n in m illî v e üniter ya p ısın a y ö n e lik h a in ce oyunlar plânlayanlar, “d em ok ratik leşm e” v e “ s iv ille şm e ” adı altında yen i bir A n ay a sa talep etm ektedirler. A n ay a sa d eğ işik liğ in d e , g en iş m utabakat aranm alı, ü lk en in g erçek ih tiyaçlarına v e m illî çıkarlarına göre hareket ed ilm elid ir . A nayasada, eş itlik prensib inden v a z g e ç ile m ez , h iç k im sey e im tiyaz tanınam az. T ürkiye, tan ınm az hale getir ilem ez . Partilerin ayrı ayrı değil; ancak d ev le tin anayasası olur.

K im lik ile ilg ili tartışm alarda ön e sürülen “T ürkiye C um huriyeti v a ta n d a şlığ ı” v e “T ü rk iyelilik ” kavram ları is im s iz v e sıfa ts ız bir tanım dır. H içb ir ciddi d ev lette ne m illî kim lik; n e de ü st k im lik olabilir. B u şek ild ek i bir m illî k im lik inkârı, b ö lü cü -ırk çı terörden ço k daha teh likelid ir .

H ukuk d ev leti ilk es i korunm alı, hukuki iş lem lerd e hukukun üstü n lü ğü esa s a lınm alı v e evren sel hukuk kurallarına u yu lm alı, hukuk siyasallaştır ılm am alıd ır .

K om şu larım ız v e Türk D ü n yası i le kültürel, s iy a s î v e ek o n o m ik ilişk iler arttırılm alıdır. Ö zerk Türk b ö lg e ler i v e Türk nüfusun b u lund uğu ü lk elerd e soyd aşlar ım ız ın insan hakları, evren sel hukuka u ygu n olarak savunulm alıd ır. T İK A v e benzeri kuruluşlar, h izm et yoğu n lu ğu n u n ö n ce liğ in i Türk D ü n y a sın a çev irm eli, Türk D ü n y a sı B ilim ler A k ad em isi kurulm alıdır.

E rm enistan-T ürk iye ilişk iler in d e tarihi tem elleri o lan o lu m su zlu k lar çö zü lm ed en tek taraflı b ir adım atılm am alı, K arabağ’daki R u s-E rm en i işg a li kalkm adan sın ır kapısı açılm am alıd ır. T ürkiye, A vrasya v e B alkan lar iç in ü m it o lm aktan çıkarılm am alıd ır. K ardeş A zerb aycan D e v le t i in c itilm em eli, “tek m illet, ik i d ev le t” prensib i tahrip ed ilm em elid ir . Z ürih ’de bask ı altında im za la n m ış o lan “p rotok oller” anlam ını y itird iğ in d en T B M M ’den geri çek ilm elid ir .

B u g ü n e kadar E rm en iler tarafından k atled ilen , ev ler in d en v e yurtlarından sürgün ed ilen , m alları yağm alanan, zorla g ö ç e m ecbur b ırakılan v e türlü şek illerd e m ağdur ed ilen in san larım ızın haklarını aram ak üzere; A vrupa İnsan H akları M a h k em esi, B M v e d iğer uluslar arası örgütler ile , u luslar arası v e u lusal m ah k em elerd e davalar açm ak v e savunm ak ü zere, A yd ın lar O cağı b ü n y esin d e hukukçulardan o lu şan bir k o m isy o n kurulm ası tek lifi o y b irliğ i i le kabul edilm iştir.

315

K ıb r ıs’ta K K T C gerçeğ i, s iy a sî v e kültürel bir varlık olarak korunm alı, eg em en lik haklarına sayg ı gö ster ilm eli, G ü n ey R u m K esim i i le b ir leştir ilm e oyunlarına gelin m em elid ir . T ü rk iye’n in antlaşm alardan d oğan haklarından v a zg eç ilm em elid ir .

Ç oğu K ürtlükle ilg ili o lm ayan siyasa l K ürtçülerin, g erçek n iyetleri doğru okunm alı, e g e m en liğ im iz i v e toprak b ü tün lüğü m üzü p ay laşm aya dönük n iyetleri görü lm elid ir. “Kürt” ile “K ürtçü” ayırım ı iy i yap ılm alıd ır . Y a n lış u ygu lam alarla , b iten terör örgütüne itibar kazandırılm am alıd ır. Türk S ilâh lı K u vvetler in in bu alanda yap tığ ı kararlı m ü cad ele aynı kararlılık la d estek len m eli v e terörün m ali kaynakları kurutulm alıdır. Sorunun çö zü m alanın ın Irak’ın k u zey in d e o ld u ğu gerçeğ i unutularak d ış bask ılarla y a n lış adım lar atılm am alıdır.

D ış politikada, “ sıfır sorun”, “bütün k esim lere aynı m esa fe” söy lem ler i ö z e llik le sın ırlarım ızın d ışın d a kalan so y d a şlar ım ız ın çıkarlarıyla b irlik te d eğerlen d irilm elid ir . Ö ze llik le Irak v e K u zey in e dair p o litik am ız , T ürkm enlerin m illî m enfaatleri g ö z önüne alınarak y en id en oluşturu lm alı, K erkük v e T ürkm eneli topraklarının T ü rk iye’nin g ü v en lik şeridi iç in d e o ld u ğu açık ça b elirtilm elid ir . Irak’ın o lm ayan toprak bütünlüğü savunulurken, sö zd e K u zey Irak yö n etim in i tan ım ak v e E rb il’de k o n so lo s lu k açm ak, m alum p eşm ergey i A nkara’y a resm en d avet etm ek b ü yü k bir ya n ılg ı v e çelişk id ir . Irak’taki T ürkm en gerçeğ i korunm alıdır.

B u lgar istan ’da iktidarın, ırkçı v e Türk düşm anı A taka P artisin in e tk isin e gird iği görülm ektedir. D e v le t te lev izy o n u n d a 10 dakika T ürkçe y a y ın b ile ço k görü lm ekte, konunun referandum a götü rü lm esi p lanlanm aktadır. Türk a z ın lığ ın T ürkçe eğ itim öğretim hakkı son d erece sınırlıdır. K am u görev liler i arasında Türkler d evam lı azalm aktadır. İnsan hakları ih la lleri A B organlarına taşınm alıd ır.

“ Sınırları aşan sular” k onusun da ü lk e çıkarları esas a lınm alı, k o m şu ü lk e ler le ilişk iler buna göre d ü zen len m elid ir .

G ü v en lik k onusun da b ü yü k d en ey im v e b irik im e sahip Türk O rdusu g ö z ardı ed ilerek oluşturulan Sınır G ü v en liğ in in E n tegrasyon u Projesi ü lk em iz gerçek leriy le b ağd aşm ad ığ ın d an derhal v a z geç ilm elid ir .

B a zı k om şu ü lk elerd e bulunan arızalı nük leer santraller in sa n ım ız ın sa ğ lığ ın ı büyük ö lçü d e teh d it etm ektedir. B u santrallerin arızalarının g id er ilm esi iç in gerek li g ir işim lerd e bulunulm alıd ır. A yrıca enerji m a liy etin in düşürülerek san ayim izin gü ç len d ir ileb ilm esi iç in ü lk em izd e de nük leer santrallerin kurulm asına ih tiyaç duyulm aktadır.

G ünüm üzde T ü rk iye’de küresel gü çler in o yn ad ığ ı oyunların daha ö n ce B alkanlar d ed iğ im iz A vrupa T ü rk iye’sin d e yaşan d ığ ı unutu lm am alıd ır. B alkanlarda 19. Y ü zy ılın başlarından 1912 y ılın a kadar devam ed en soyk ırım lar son u cu n d a m ilyon larca in sa n ım ız hayatını kaybetm iştir. 2 0 1 2 y ılı, B alkanların e lim izd en çık m asın a da y o l açan B alk an Savaşların ın 100. Y ılı olacaktır. B u v e s ile y le B alkanlarda Türklere karşı gerçek leştir ilen v e y ü z y ıld ır devam ed en soyk ırım va h şetin in bütün dünyaya anlatılm ası iç in gerek li ça lışm alar başlatılm alıd ır.

316

Ülkemizin ABD ve AB ile olan ilişkilerinde mütekabiliyet ve ülke çıkarları esas alınmalı, pazarlık gücümüzü arttırıcı kozlar kullanılmalıdır.

Vatikan patentli diyalog faaliyetleri, Müslüman’ı devşirme ve uysallaştırma amacını taşımaktadır. Bu yeni bir evangelizmdir. İslâm en mütekâmil ve en son dindir; diğer dinlerden takviyeye ihtiyacı yoktur. Muhafazakârlıktan liberal çizgiye gelen bazı İslâmcılar, bilerek veya bilmeyerek küresel güçlerin oyuncağı olmaktadırlar.

Son yıllarda “Dinler Arası Diyalog” adı altında kutsal dinimiz İslâmiyeti özünden saptırmaya yönelik dış odaklı faaliyetler yerli işbirlikçiler eliyle yürütülmektedir. Buna paralel olarak misyonerlik faaliyetleri de büyük hız kazanmıştır. Bu çerçevede bizzat Kültür Bakanlığınca Trabzon’daki Sümela Manastırında ve Ermeniler için büyük önem arzeden Van’daki Akdamar Kilisesinde ayin yapılmasına izin verilmesi de büyük bir gafletin eseridir. Devletin en kısa zamanda misyonerlik faaliyetlerini önleyici tedbirler alması ve bu konuda verilen tavizlerden vazgeçmesi gerekmektedir.

Hayali AB üyeliği yolunda aile yapımız ve ahlâki değerlerimizle ters düşen bazı uyum yasaları değiştirilmelidir. Türkiye’nin, henüz AB’ne alınmadan neler kaybettiğini düşünmek durumundayız. Özellikle, 1996'dan beri Gümrük Birliği dolayısıyla dış ticaret kayıplarımız her yıl katlanmaktadır.

Küresel ekonomik krizin ülkemizdeki etkileri, geçtiğimiz yıl da devam etmiş; içinde bulunduğumuz yılın başından itibaren görülen görece iyileşme emarelerine rağmen, halkımız, “işsizlik‘, “yolsuzluk’ ve “yoksulluk“tan kaynaklanan “yozlaşmamdan bir türlü kurtulamamıştır. Konu ele alınırken, küresel iktisadi politikalar ihmal edilmeden ülke gerçekleri göz önünde bulundurulmalı; istihdam odaklı, üretimi esas alan, yatırım ve verimliliği teşvik eden, büyük şirketlerin yanında küçük ve orta ölçekli işletmelerin de ayakta kalmasını sağlayacak yeni bir iktisadi politika benimsenmelidir.

Türk tarımını kendi başına bırakmak yerine, üretimi ve kaliteyi arttırıcı destekler sağlanmalı, yanlış tohum politikası terk edilmeli, üretimdeki sınırlamalar kaldırılmalı, önümüzdeki yıllarda tarım alanlarında görülebilecek nüfus boşalmasını önleyici tedbirler alınmalıdır. Bunun da yolu, kişiyi bulunduğu yerde istihdam edebilmek, kendi kendinin istihdamını destekleyebilmek ve gelir yaratıcı faaliyetleri teşvik etmektir. Bu konu “kalkınma ajanslarının” insafına bırakılamayacak kadar önemlidir.

İzlenen yanlış tarım politikaları sonucunda, çiftçiler ihtiyaçlarını büyük ölçüde kredi kullanarak karşılamak zorunda bırakılmışlardır. Üretim maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle kredi borçlarını ödeyemeyen çiftçilerin bir kısmı, topraklarını bankalara devretmek zorunda kalmaktadırlar. Özellikle Trakya’da birçok çiftçinin toprağı Yunan Bankalarının eline geçmektedir. Bu konuda gereken önlemler bir an önce alınmalıdır.

Bankaların kontrolsüz ve sınırsız kredi kartı dağıtımı, işsizlik ve ekonomik sıkıntı içinde bunalan halkımızın sanal gelire dayalı aşırı kredi borçlanmasına yol açmıştır. İntiharlara ve aile içi sorunlara sebep olan kredi kartı kullanımı kontrol altına alınmalı, mağdurları için iyileştirici yeni düzenlemelere gidilmelidir.

Şu anda tartışılmakta olan Kamu Hastaneleri Birlikleri Yasa Tasarısı ile Kamu Hastaneleri Birliği adı altında bir zincir oluşturularak, tıpkı PTT’nin “T”sinde olduğu

317

g ib i, sa ğ lık sektörüm üz yabancılara d evred ilm ek istenm ekted ir. B u sistem d e hastaneler v e eczan eler z in cir in d en o lu şan “Ç ok U lu slu D e v S ağ lık Ş irketleri”n in h âk im iyeti söz konusudur. Orta v e alt g e lir gruplarının sa ğ lık ih tiyaçların ın karşılanm asında büyük katkıları bu lunan K ız ıla y S ağ lık B ir im lerin in kapatılm ası da bu projen in bir parçası olarak görü lm elid ir . H a lk ım ız ın sağ lığ ı i le yakından ilg ili o lan bu p rojeye son v er ilm esi iç in gerek li g ir işim lerd e bulunulm alıd ır.

D ev le tin , d ev le t baba an lay ışın ı terk ederek, sosy a l sorum luluklarından uzak laşıp , vatandaşına m üşteri g ö z ü y le b akm a y a n lışı d ü zeltilm elid ir .

B ü y ü k a lışver iş m erkezleri v e m arketler z in cir in in ya y g ın la şm a sı, tüketim i körüklem ekte, küçük e s n a f v e sanatkârı, orta sın ıfı y o k etm ektedir. H a k sız rekabet yaratan bu durum g ö zd en geç ir ilerek u ygu n bir d ü zen lem ey e g id ilm elid ir . V asıta lı v erg iler in yükü azaltılm alıd ır.

T ürkiye, IM F v e D ü n y a B an k ası d esteğ i o lm adan kendi ayakları üzerin d e d urab ilecek güçtedir. İktisat politikalarında b iz i d ış ip otek lere m ahkûm ed en ilişk ilerd en kaçın ılm alıd ır.

E ğ itim in her k ad em esin d e m illîlik esa s a lınm alı, m illî d eğerler i le ev ren sel değerler arasında köprü kurulm alıdır. E ğ itim v e öğretim d ilin in T ürkçe o lm a sı, eg em en lik haklarım ızın bir gereğidir. H içb ir şek ild e bundan tav iz verilm em elid ir . Y abancı d ille eğ itim v e öğretim yerine; yabancı dil öğren im in e ağırlık verilm elid ir . A k ad em ik v e m eslek î l ise öğretim in in yanı sıra m eslek î e ğ itim e de ön em verm eli, b ö y le c e san ay im izin ara e lem an ih tiyacı karşılanm alıd ır. T üketici in san yerine, d inam ik , üretici v e b ilg iy i ü lk esi yararına k u llan ab ilecek b ilin ç te in san yetiştirm ek h ed eflen m elid ir . Ö n em li o lan b ilg i kazandırm ak kadar, o b ilg in in nerede, n asıl v e k im in iç in k u lla n ıla b ileceğ in i fark ettirebilm ektir. Y en i ü n iv ersite ler im iz yab an cı istihbarat kuruluşların ın serb estçe fa a liy e t gösterd ik leri bir alan olm am alıd ır.

Y ü k sek Ö ğretim d e “A vrupa Y ü k sek öğretim A la n ı” te s is i iç in düşünü len B o lo g n a süreci artı v e ek s iler iy le g ö zd en g eç ir ilm e li, ortak m üfredatın yanı sıra, tanınan esn ek lik hesaba katılm adan tek tip leştirm eye g id ilm em elid ir . Y ü k sek öğretim in d ış dayatm alara açılm ası v e ticarileştir ilm esi kabul ed ilem ez . İnsan gü cü p lân lam ası yap ılırk en Türk D ü n y a s ı’nın da talep leri hesaba katılab ilm elid ir.

Y ü k sek öğretim d e sorunların tek çözü m ü , fırsat eşits iz lik ler i yaratacak şek ild e öğrenci kontenjanlarının aza ltılm asın d an değil; G S M H ’dan y ü k sek öğren im e ayrılan ço k düşük payın arttırılm asından v e akadem ik kadroların d eğ iş ik yollardan cazip hale getir ilm esin d en geçer. A k ad em ik p erson elin ü n iversited en k açışı v e bu m esleğ i g en çler in artık tercih e tm em e sebep leri an laşılm alı v e öz lü k hakları iy ileştir ilm elid ir . A k ad em ik v e idari kadrolar iç in g erçek perform ans ö lçü m leri v e buna göre öd ü llen d irm e yetersizd ir . P erson elin kurum b ilin c i ge liştir ilm elid ir . Ü n iversite ler in “m isy o n ” v e “v iz y o n ” tartışm aları arasında; Türk M illî E ğ itim in in tem el am açları, Türk M ille tin e m en su b iy et şuuru, m illî k im lik , her alanda ü lk e çıkarlarını koruyucu bir tavır v e halk la b ü tü n leşeb ilm ek gözard ı ed ilm em elid ir .

318

“İkinci Ö ğretim ” v e “U zaktan E ğ itim ” o lu m lu bir ge lişm ed ir . A n cak , bu alanda akadem ik kadrolarda açıklar bulunm aktadır. G erekli yay ın v e eğ itim doküm anı ek sik liğ i vardır. B unların g id er ilm esi gerekm ektedir.

S on u ç olarak A yd ın lar O cakları T ü rk iye’n in sorunlarını aşarak 21 . Y ü zy ılın lider ü lk eler in d en biri o la b ilm esin in tek şartını, özü n ü kendi tarih inden v e kültüründen alan bir z ih n iy e t d eğ iş im i v e dön ü şü m ü n d e görm ektedir. M ille tç e bu d eğ iş im v e dönüşüm ü gerçek leştireb ilecek b irik im e v e g ü ce sahip o ld u ğ u m u z in an cın d ayız .

A yd ın lar O cağı G en el M erk ezi

A n ad o lu A yd ın lar O cağı

A dana A yd ın lar O cağı

A m a sy a A yd ın lar O cağı

A vrupa Y akası A yd ın lar O cağı

B a lık esir A yd ın lar O cağı

B ursa A yd ın lar O cağı

H arput A yd ın lar O cağı

H atay A yd ın lar O cağı

Isparta A yd ın lar O cağı

Iğdır A yd ın lar O cağı

İn egö l A yd ın lar O cağı

K ocaeli A yd ın lar O cağı

K onya A yd ın lar O cağı

K ütahya A yd ın lar O cağı

M ala tya A yd ın lar O cağı

M a n isa A yd ın lar O cağı

M im ar Sinan A yd ın lar O cağı

M u sta fa K em al P a şa A yd ın lar O cağı

N iğ d e A yd ın lar O cağı

Nizip Aydınlar Ocağı

319

O n dokuz E ylü l A yd ın lar O cağı

Ordu A yd ın lar O cağı

Sakarya A yd ın lar O cağı

Sam sun A yd ın lar O cağı

Sinop A yd ın lar O cağı

S iv a s A yd ın lar O cağı

T ekirdağ A yd ın lar O cağı

T rabzon A yd ın lar O cağı

K ahram anm araş A yd ın lar O cağı M ü teşeb b is H eyeti

Aydınlar Ocağı Dernekleri 35. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

22 - 24 EKİM 2010 - SİNOP

A yd ın lar O cakları 35 . B ü y ü k Şûrâsı 2 2 -2 4 E k im 2 0 1 0 tarihleri arasında S inop A yd ın lar O ca ğ ım ız ın e v sah ip liğ in d e, 3 0 O ca ğ ım ız ın k atılım ı i le gerçek leştirilm iştir .

35 . B ü y ü k Şûrâm ız; T ü rk iye’n in toprak bütünlüğünün, d ev le t şek li v e ün iter yap ısın ın , A n a y a sa ’n ın d eğ iştir ilem ez m addelerin in tartışm aya a ç ıld ığ ı, d em ok ratik leşm e adı altında “ço k u lu slu , ço k kültürlü, ço k d illi” yap ay bir d ev le t m o d eli v e eg em en liğ in paylaştır ılm asın ın kabul e ttir ilm eye ça lış ıld ığ ı, terör i le m ü ca d eley i son land ırm ak iç in teröristbaşı i le m üzakerelerin y a p ıld ığ ı, m illi h a ssa siy e tler im iz in b astır ıld ığ ı v e y ıp ratıld ığ ı, k u vvetler ayrılığ ı ilk esin in ortadan k a ld ırıld ığ ı, A n a y a sa m ız ın v e hukuk d ü zen in ç iğ n en d iğ i, yargın ın yandaşlaştırılarak yargı b a ğ ım sız lığ ın ın tartışm aya b aşlan d ığ ı, top lu m u n suni gü n d em ler i le uğraştırılarak g erçek gü n d em in d en u zak laştır ıld ığ ı, d in in her fırsatta s iy a se te a let ed ilerek top lu m u n birbirine yab an cılaştır ıld ığ ı karm aşık bir d ön em d e gerçek leştirilm iştir .

T ürkiye C u m h u riyeti’n in kuruluşunun 87. y ılın ı idrak ed iyoruz. D e v le t im iz v e m ille tim iz , bu süre iç in d e h içb ir zam an bugünk ü kadar iç v e d ış teh d it v e teh lik e ile karşı karşıya kalm am ıştır. D e v le tin toprak bütünlüğü , y ö n etim şek li v e üniter y a p ısı açık açık tartışılm aya başlanm ıştır. A n a y a sa ’n ın d ev le tin resm i d ili, bayrağı, m arşı, üniter yap ısı v e laik , dem okratik , so sya l, hukuk d ev le ti ilk e ler in e dayanan siyasi yap ısın ın y en id en g ö zd en g eç ir ilm esi, sad ece b ö lü cü ler v e C um huriyet karşıtları tarafından d eğ il, bu yap ıya sahip ç ık m ası gerek en en yetk ili ağ ızlar tarafından da seslen d ir ilm ey e başlanm ıştır.

U zu n bir süredir, aralarında m utabakat sağ layam ayan , bir k ısır dön gü şek lin d e dev leti e le geç irm e v e h esap laşm a yarışın a giren farklı s iy a s î odakların m ü ca d elesi i le ü lke, zam an, kaynak v e in san gü cü kaybetm ekted ir. B ö y le bir ortam da gerçek leştir ilen 35.

320

B ü y ü k Şuram ızın , ü lk em iz in karşı karşıya bulund uğu ana m ese le ler ü zerindek i tesp itleri v e tek lifler i aşağ ıd a belirtilm iştir:

T ürkiye C um huriyeti D e v le t i’n in m illî v e üniter ya p ısın a y ö n e lik h a in ce oyunlar plânlayanlar, “d em ok ratik leşm e” v e “ s iv ille şm e ” adı altında yen i bir A n ay a sa talep etm ektedirler. A n ay a sa d eğ işik liğ in d e , g en iş m utabakat aranm alı, ü lk en in g erçek ih tiyaçlarına v e m illî çıkarlarına göre hareket ed ilm elid ir . A nayasada, e ş itlik prensib inden v a z g e ç ile m ez , h iç k im sey e im tiyaz tan ınam az. A n ay a sa d eğ işik lik ler i d ev letin v e m ille tin g en iş m utabakatı i le gerçek leştir ilm elid ir . A yrı ayrı partilerin anayasası o lm az, d ev le tin anayasası olur.

K im lik ile ilg ili tartışm alarda ön e sürülen “T ürkiye C um huriyeti v a ta n d a şlığ ı” v e “T ü rk iyelilik ” kavram ları is im s iz v e s ıfa tsız bir tanım dır. “H içb ir ciddi d ev le tte n e m illî kim lik; ne de üst k im lik o lab ilir” şek lin d ek i bir m illî k im lik inkârı, b ö lü cü -ırk çı terörden ço k daha teh likelid ir.

H ukuk dev leti ilk es i korunm alı, hukuki iş lem lerd e hukukun üstü n lü ğü esa s a lınm alı v e uluslararası hukuk kurallarına u yu lm alı, hukukun siyasa lla ştır ılm asın a iz in v er ilm em eli, hukuk d ev le ti, parti d ev le tin e dönüştürülm em elid ir.

İleri bir d em okrasin in ku ru lab ilm esi v e tem sild e adaletin sağlanm ası iç in S iyasi Partiler K anunu v e S eç im K an u n u ’nda k ök lü d eğ iş ik lik ler in y ap ılm ası gereklid ir. B u çerçeved e , m ille tv ek ili d ok u n u lm azlığ ı, kürsü d o k u n u lm azlığ ı i le sınırlandırılm alıd ır.

A d rese dayalı olarak yap ılan son nü fu s sayım ında, seçm en sayısındak i izah ed ilem ey en artışı yen i baştan sorgu lanm alı, m ükerrer o y k u llan m ayı ö n le y e c e k v e her türlü şa ibeyi ortadan kaldıracak tedbirler a lındıktan sonra se ç im e g id ilm elid ir .

F ikir, d ü şü n ce v e b asın hürriyeti alanlarında ön em li bask ı v e sindirm e olayları görü lm ekte, d in lem e v e d in len m e g ib i h o ş o lm ayan v e dem okrasi i le b ağdaşm ayan örnekler norm al kabul ed ilm ekted ir. B ir an ö n ce bu hukuk d ışı ey lem lere son ver ilm eli, sorum lular bulunarak yarg ıya teslim ed ilm elid ir .

B ö lü c ü terör örgütü v e onların yandaşı o lan kuruluşların, aç ılım g ir işim lerin d en de cesaretlen erek gü n d em e getird ik leri an ad ille eğ itim konusu , m illi v a r lığ ım ıza y ö n e len b ü yük bir tehdittir. A n a d ilin öğretim in in ö ze l kurslarda y a p ıla b ileceğ i za ten y a sa lla şm ış bir konudur. Fakat b u gü n e kadar d eğ iş ik b ö lg e lerd e bu am açla açılan kurslara ciddi bir k atılım o lm ad ığ ın d an ço ğ u kapanm ıştır. E ğ itim d ili, dünyanın her yerin d e “resm i d il”dir. R esm i dil, b a ğ ım sız lığ ın gösterg esi v e d ev le t o lm an ın bir gereğid ir. B u n ed en le anad ille eğ itim sa çm alığ ın a bir son verilm elid ir .

D ış politikada, “ sıfır sorun”, “bütün k esim lere aynı m esa fe” söy lem ler i ö z e llik le sın ırlarım ızın d ışın d a kalan soyd aşlar ım ız ın çıkarlarıyla b irlik te değerlend irilm elid ir .

Ö ze llik le Irak v e K u zey in e dair p o litik am ız , T ürkm enlerin m illî m enfaatleri g ö z önüne alınarak yen id en oluşturulm alıd ır. Ö nüm üzdek i gün lerde Irak g en e lin d e etn ik tem ele dayanan K erkük m erk ezli nüfus sayım ı yapılacaktır. T ürkm enler, Irak’ın bugünkü şartları iç in d e bu nü fu s say ım ın a K erk ü k ’ün tam am en k ayb ına y o l açacağı d ü şü n cesi ile karşı çıkm aktadırlar. B u sayım , ancak Irak’ta asay iş v e em n iy et sağlandıktan , hüküm et

321

kurulduktan, tarafsız bir C um hurbaşkanı seç ild ik ten sonra yap ılm alıd ır. Türk hüküm eti, bu ortam ın hazırlanm ası iç in gerek li g ir işim lerd e bulunm alıd ır.

Y unanistan v e B u lgaristan g ib i A vrupa B ir liğ i’n e ü y e v e aday ü y e statüsündeki B alk an ülk eler in d e Türkler, A B m evzu atın a aykırı olarak eğ itim yapm a v e m üftü seçm e gib i haklarını kullanam am aktadırlar. B u konularda Türk hüküm eti, uluslararası anlaşm alara v e A B m evzu atın a u ygu n davranılm ası yön ü n d e g ir işim lerd e bulunarak B a lk an Türkleri ü zerindek i bask ıların k ald ırılm asın ı sağlam alıd ır.

K u zey K ıbrıs Türk C um huriyeti (K K T C ) gerçeğ i, siyasi v e kültürel bir varlık olarak korunm alı, eg em en lik haklarına sayg ı g ö ster ilm eli, T ü rk iye’n in anlaşm alardan doğan haklarından v a zg eç ilm em elid ir . K K T C ü zerindek i p o litik v e ek o n o m ik izo la sy o n u n kald ırılm ası iç in gerek li g ir işim lerd e bulunulm alıd ır.

Türk D ü n yasın d a T ürkiye, K azak istan , A zerb aycan v e K ırg ız istan arasında gerçek leştir ilen v e hayata g eç ir ilen işb ir liğ in e , Ö zb ek istan v e T ürkm enistan’ın da katılm ası sağlanm alıd ır.

D ü n y a Türk Form unun, Türk K o n sey i v e Türk Parlam enter A sa m b les i g ib i organ izasyon lar iç in d e yer alm ası sağlanm alıd ır. T ürkiye d ışındak i Türklerin kurdukları siv il top lum kuruluşları i le işb ir liğ in e g id ilm elid ir .

“ Sınırları aşan sular” k onusun da ü lk e çıkarları esas a lınm alı, k o m şu ü lk e ler le ilişk iler buna göre d ü zen len m elid ir . G ü v en lik k onusun da b ü yük d en ey im v e b ir ik im e sahip Türk O rdusu g ö z ardı ed ilerek oluşturulan Sınır G ü v en liğ in in E n tegrasyon u P ro jesi’nden, ü lk em iz g erçek leriy le b ağd aşm ad ığ ı iç in derhal v a zg eç ilm elid ir .

S on gün lerde gü n d em e getir ilen konulardan biri de, A n a y a sa ’daki d in derslerin in zorunlu olm aktan çıkarılm ası v e hatta kaldırılm asıdır. B u n u n g erçek leşm es i halinde d in im iz ço k farklı şek illerd e v e y a n lış olarak ö ğ retilecek , m illi b irlik v e berab erliğ im iz bozulacaktır. B u n ed en le A n a y a sa ’n ın bu hükm ü aynen korunm alı v e bu konudaki tartışm alara son verilm elid ir .

C um h u riyetim izin kurucusu A tatürk’ün hayata geç ird iğ i ü ç ön em li kurum vardır. Bunlar; Türk D il K urum u, Türk Tarih K urum u v e D iy a n e t İşleri B a şk a n lığ ı’dır. Son günlerde, d ev le t adına dini kurum ların iş le y iş in i v e din adam larının g ö rev v e sorum lulukların ı d ü zen ley en D iy a n et İşleri B a şk a n lığ ı’n ın kald ırılm ası v e bu işin cem aatlere b ırak ılm ası istenm ekted ir. B ö y le bir durum un g erçek leşm es i h alin d e, top lum b ü yük bir çatışm a v e karm aşa ortam ına sürüklenecektir. B u seb ep le D iy a n e t İşleri B a şk a n lığ ı’n ın kald ırılm ası yerine, bu kurum ü zerindek i siyasi etki v e bask ılara son v er ilm eli v e özerk bir kurum h alin e getirilm elid ir.

S on yıllarda “D in ler A rası D iy a lo g ” adı altında kutsal d in im izi özü n d en saptırm aya y ö n e lik d ış odaklı fa a liy etler yerli işb ir lik ç iler e liy le yürütülm ektedir. V atikan patentli d iy a lo g faa liyetler i, M ü slü m a n ’ı d evşirm e v e u ysa llaştırm a am acı taşım aktadır. B u yen i bir E van gelizm d ir . İslâm , en m ütekâm il v e en son dindir; d iğer d in lerden ta k v iy ey e ih tiyacı yoktur. B u n a paralel olarak m isy o n er lik faa liyetler i de b ü yü k h ız kazanm ıştır. B u çerçev ed e b izza t K ültür B a k a n lığ ı’n ca T rab zon ’daki S ü m ela M an astır ı’nda v e E rm eniler iç in b ü yü k ön em arzeden V a n ’daki A kdam ar K ilise s in d e ay in y ap ılm asın a

322

iz in v er ilm esi de b ü yü k bir ga fle tin eseridir. D e v le t , en k ısa zam anda m isy o n er lik faa liyetlerin i ö n le y ic i tedbirler alm alı v e bu k onuda k es in lik le ta v iz verm em elid ir. B a zı cem aatler, H ıristiyan ların taşeron luğundan v e İsla m iy et yerin e b aşk a din ler ik am e etm e teşeb b ü sler in d en vazg eçm elid ir ler . A y rıca kutsal gü n lerd e M ü slü m an din adam larının, H ıristiyan v e Y ahudi din adam ları i le arz-ı endam ettir ilm esi hususu , İslam i esaslar yön ü n d en y en id en değerlend irilm elid ir .

Ü lk e m iz in ön em li bir g erçeğ i de, iller v e b ö lg e le r arası g ö ç ler in y o ğ u n olarak yaşanm asıd ır. B u n u n seb eb i, yatırım lardaki b ö lg e ler arası d e n g e s iz lik v e e ş its iz lik ile coğrafi şartlardaki farklılıklardır. G ö ç y o ğu n lu ğu n u ö n lem ek iç in , yatırım larda b ö lg e ler arası d e n g es iz lik ortadan kald ırılm alı, tarım v e h a y v a n c ılık çeşitli te şv ik ler ile d estek len m elid ir . Y atırım larda b ö lg en in ö ze llik ler in e göre sektörel p lanlar yap ılm alı, teşv ik ler in am acına u y g u n k u llan ılm ası takip v e kontrol ed ilm elid ir . B u n u n iç in m illi ik tisat politikaları b e lir len m eli, B ö lg e K alk ın m a A jansları, liberal A B politikaların ın etk isin d e kalm adan, bu politikaları uygu lam alıd ır.

Türk tarım ını kendi b aşın a b ırakm ak yerin e, üretim i v e k a litey i arttırıcı d estek ler sağlanm alı, y a n lış tohum p olitik ası terk ed ilm eli, G D O ’lu ürünlerin üretim v e ü lk em izd ek i ku llan ım ı yasaklanm alıd ır. G ıda g ü v en liğ i v e tü k etici hakları konusunda y en i g e lişm e lere paralel olarak en k ısa zam anda gerek li yasa l altyapı oluşturulm alı, halk ın sa ğ lığ ı i le oyn an m asın a en ge l o lunm alıd ır.

B aşta Türk D ü n y a sı o lm ak ü zere k om şu ü lk e ler i le sa ğ lık turizm i, k ap lıca tedavileri, sağ lık b ilg i tek n o lo jiler i, sa ğ lık yatırım ları v e sa ğ lık s ig ortac ılığ ı alanlarında ortak çalışm alar yap ılm alı, bu alanlarda ça lışan lar destek len m elid ir .

S ağ lık s istem im izd e te k e lle şm e y e g id en u ygu lam alar ile hastane v e ecza n e zincirlerin in kurulm aya ça lış ılm a sı, ü lk em iz sağ lığ ın ı o lu m su z y ö n d e e tk iley ecek , dar g elir lin in sağ lık h izm etler in d en yararlanm asını im k â n sız ha le getirecek tir. S ağ lık harcam aları iç in d e ila ca ayrılan pay ın % 5 0 ’lere varm ası, g e lişm iş ü lk eler in sağ lık harcam aları ile tezat teşk il etm ektedir. H er g e ç e n gün artan ithal ila ç g id erlerin in a za ltılab ilm esi, ancak m illi ila ç politikaların ın u ygu la n a b ilm esi ile m üm kündür. Y erli ila ç sanayii, A r-G e faa liyetler i de dahil o lm ak ü zere, her alanda destek len m elid ir .

H E S ’lerin k uru lm asıy la e ld e ed ilecek enerji, T ü rk iye’n in enerji ih tiyacın ı karşılam aktan ço k uzaktır. B u n u n y erin e nük leer enerjin in k u llan ılm ası, ü lk em iz iç in daha yararlıdır. B u konuda, doğru nük leer tek n o lo jin in , u y g u n yer seç ilerek kurulm ası önem arzetm ektedir.

K am u kurum u n ite liğ in d ek i m e s le k kuruluşlarından biri, ism in in başındaki “Türk” ibaresin in kaldırılarak, yerin e “T ürk iye” ibaresin in kon u lm ası iç in dava açm a g ir işim in d e bulunm uştur. B u g ib i teşeb b ü sler i ş id d etle k ın ıyoruz.

E ğ itim in her k ad em esin d e m illîlik esa s a lınm alı, m illî d eğerler i le ev ren sel değerler arasında köprü kurulm alıdır. E ğ itim v e öğretim d ilin in T ürkçe o lm a sı, eg em en lik haklarım ızın bir gereğid ir. G erek M illi E ğ itim B ak an lığ ı m erk ez v e taşra teşk ilatında, gerek se Y ü k sek Ö ğretim d e yaşanan y o ğ u n kadrolaşm a, bu kurum lara o lan gü v en in k ayb olm asın a v e kurum ların gü ven ir lik ler in in tartışılm asın a y o l açm aktadır. Son günlerde, hem orta öğretim d e, hem de y ü k sek öğretim d e yap ılan m erk ezi sınavlarda

323

ortaya ç ıkan skandallar, bu kadrolaşm anın bir sonucudur. B u skandalların sorum luları bir an ö n ce bulunm alı v e bunlar hakkında gerek li yasa l iş lem ler yapılm alıd ır.

Ü n iv ersite ler im izd ek i başta akadem ik p erson el o lm ak üzere, yay ın v e eğ itim doküm anı ek sik liğ i devam etm ektedir. B u n ların en k ısa zam anda g id er ilm esi gerekm ektedir. B u ek sik lik ler g id er ilm ed en ü n iversite lerd e yen i fak ü lte v e b ö lü m ler açılm am alı, bunun yerin e m evcu d u n şartlarının iy ile ştir ilm esi sağlanm alıd ır.

Son u ç olarak: A yd ın lar O cakları, T ü rk iye’nin, b u gün karşı karşıya bulund uğu sorunları en k ısa zam anda aşarak 21 . Y ü z y ılın etk ili ü lk eler in d en biri o la b ilm esi iç in , in san ım ızın , m illi kü ltürüm üzden v e d eğerler im izd en kopm adan, çağd aş dünyanın g e lişm iş ü lkeleri ile iş v e rekabet y a p a b ilecek bir d ü zeyd e yetiştir ilm esin i gerekli görm ektedir. A yd ın lar O cakları, Türk m illetin in , m illi b ir lik v e bütünlüğü korunduğu sürece, bu kadroları y e tiş tireb ilecek b irik im e v e d en ey im e sahip o ld u ğu n a inanm aktadır. U n u tm ayalım ki, sorun larım ızın çözü m ü de, d ertlerim izin çaresi de, y in e b iz iz . B u duygu v e d ü şü n celer le y ü c e m ille tim iz in C um huriyet B a y ra m ı’nı v e K urban B a y ra m ı’nı kutlarız.

A yd ın lar O cağı G en el M erk ezi

A dana A yd ın lar O cağı

A d ıyam an A yd ın lar O cağı

A m a sy a A yd ın lar O cağı

A n ad o lu A yd ın lar O cağı

A vrupa Y akası A yd ın lar O cağı

B a lık es ir A yd ın lar O cağı

B u rsa A yd ın lar O cağı

Ç orum A yd ın lar O cağı

D arıca A yd ın lar O cağı

H arput A yd ın lar O cağı

Iğdır A yd ın lar O cağı

Isparta A yd ın lar O cağı

İn egö l A yd ın lar O cağı

K ahram anm araş A yd ın lar O cağı

K o ca e li A yd ın lar O cağı

K o n y a A yd ın lar O cağı

324

K ütahya A yd ın lar O cağı

M alatya A yd ın lar O cağı

M a n isa A yd ın lar O cağı

N iğ d e A yd ın lar O cağı

N iz ip A yd ın lar O cağı

O n dokuz E y lü l A yd ın lar O cağı

Ordu A yd ın lar O cağı

Sakarya A yd ın lar O cağı

Sam sun A yd ın lar O cağı

Sinop A yd ın lar O cağı

S iv a s A yd ın lar O cağı

T ekirdağ A yd ın lar O cağı

T rabzon A yd ın lar O cağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 36. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

29 NİSAN-01 MAYIS 2011- ORDU

A yd ın lar O cağı D ern ek leri 36 . B ü y ü k Şûrâsı 2 9 N isa n -0 1 M a y ıs 20 1 1 tarihleri arasında Ordu A yd ın lar O cağı B a şk a n ım ız A v . T ev fik K arabulut’un ev sah ip liğ in d e, 28 O ca ğ ım ız ın k atılım ı ile gerçek leştirilm iştir .

A yd ın lar O cağ ı, kurulduğu tarihten bu g ü n e kadar yurt v e dünya m ese le ler in i, ak lın v e b ilim in ış ığ ın d a değerlendiren , Türk M ille tin in m enfaatlerin i her türlü en d işen in ü stünde tutan, m illi v e m an evi d eğerlerin e sahip çıkan, d ev letin kuruluş fe lse fe s in i v e am acın ı b en im sey en v e savunan, dıştan kum andalı v e d estek li o lm ayan yerli v e m illi bir siv il top lu m kuruluşudur. “N e m utlu Türküm d iy en e” sözü n d e ifa d esin i bu lan Türk m illiy e tç iliğ i an lay ışın a yürekten b ağ lı o lan O ca ğ ım ız , bütün im k ân sız lık lara rağm en; M illi M ü ca d e ley i kazanan v e onu C um huriyetle taçlandıran M u sta fa K em al Atatürk v e silah arkadaşları başta o lm ak üzere, bu toprakları kanları v e canları pahasına vatan yapan şeh itler im izi v e ga z iler im iz i m innet, şükran v e rahm etle anıyoruz.

36. B ü y ü k Şûrâm ız; T ü rk iye’n in toprak bütünlüğünün, d ev le t şek li v e üniter yap ısın ın , A n a y a sa ’n ın d eğ iştir ilem ez m ad d elerin in tartışm aya aç ıld ığ ı, ileri demokrasi adı altında “ço k u lu slu , ço k kültürlü, ço k d illi” yap ay bir d ev le t m o d eli v e eg em en liğ in paylaştır ılm asın ın kabul ettir ilm eye ç a lış ıld ığ ı, etn ik taassubun m illi b irlik v e bütünlüğün ön ü n e g eç ir ild iğ i, terör hareketlerin in s iy a sile ştiğ i, s iv il itaa tsiz lik adı altındaki k a lk ışm a ey lem ler i i le d ev le t o toritesin in y ıpratıld ığ ı v e Türk M ille tin e

325

g ö zd a ğ ı v e r ilm ey e ç a lış ıld ığ ı, k u vvetler ayrılığ ı ilk es in in y ıp ratıld ığ ı, A n a y a sa m ız ın özü v e ruhu ile tam am en d eğ iştir ilm ey e ç a lış ıld ığ ı, yargın ın yandaşlaştırılarak yargı b a ğ ım sız lığ ın ın b ü yü k ö lçü d e ortadan k ald ırıld ığ ı, O sm anlı coğra fyasın ı oluşturan b irçok ü lk ed e esk i a d ıy la “B ü y ü k O rtadoğu P rojesi” y en i ad ıy la “K u zey A frika v e B ü y ü k O rtadoğu İn is iy a tifi” p rojesin in u ygu la m a y a konularak, ü lk en in y o l ayrım ına g etir ild iğ i bir d ön em d e, d em ok rasim iz iç in son d erece ön em li o lan 12 H aziran 2011 g en e l seç im leri ö n ces in d e gerçek leştirilm iştir . B u çerçev ed e , 36 . B ü y ü k Şuram ızın, ü lk em iz in karşı karşıya bulund uğu ana m ese le ler ü zerindek i te sb it v e tek lifler i aşağıda belirtilm iştir:

A n ay a sa m ız d ış te lk in ler le d eğ iştir ilm ey e , T ü rk iye’y i T ürkiye yapan değerler sarsılm akta, m illi d ev le tim iz i kuran irad eye karşı savaş açılm aktadır. B u savaş “d em ok ratik leşm e” v e “ s iv ille şm e ” adı altında g iz len m ek ted ir . H âlbuki Yeni Anayasa top lu m sal ih tiyaçtan doğm am aktadır. E ğer anayasa d eğ iş ik liğ i bir zaruretse, bu süreçte g en iş m utabakat aranm alı, ü lk en in g erçek ihtiyaçları v e m illî çıkarları esas alınm alıd ır. A nayasada, e ş itlik prensib inden v a z g e ç ile m e z , h iç k im sey e im tiyaz tan ınam az, m illi e g e m e n liğ e ortak aranam az.

B a şk a n lık s is tem iy le dem ok rasiy i bütün kurum v e kurallarıyla iş le teb ilm ek zorlaşacak , T B M M fo n k siy o n u n u v e tarihi am aç v e g örev in i k a y b ed ecek v e T ek A d am eg em en liğ i ortaya çıkacaktır. A yd ın lara dü şen görev; parlam enter sistem i daha iy i iş le te c e k m ekanizm aları g ü n d em e getirm ektir. B u n u n yerin e , b iz im y a p ım ıza u ym ayan sistem leri tartışm ak ü lk ey e h içb ir fayd a sağlam ayacak , ak sin e siyasi istikrarı bozacaktır.

İleri d em okrasin in kuru lab ilm esi v e tem sild e adaletin sağlanm ası iç in , S iyasi Partiler K anunu v e S eçim K an u n u ’nda k ök lü d eğ iş ik lik ler yap ılm alı, m ille tv ek ili d ok u n u lm azlığ ı, kürsü d ok u n u lm azlığ ı i le sın ırlandırılm alıd ır. S eç im sonuçları, A B D ’li y a z ılım şirketin in in sa fın a v e tercih in e terk ed ilm em elid ir .

H ukuk d ev leti ilk es i korunm alı, hukuki iş lem lerd e hukukun ü stün lüğü esa s a lınm alı v e uluslararası hukuk kurallarına u yu lm alı, hukukun siyasa lla ştır ılm asın a iz in v er ilm em eli, hukuk d ev le ti, parti d ev le tin e dönüştürülm em elid ir.

F ikir, d ü şü n ce v e b asın hürriyeti alanlarında ön em li baskı v e sindirm e olayları görü lm ekte, d in lem e v e d in len m e g ib i h o ş o lm ayan v e dem okrasi i le b ağdaşm ayan örnekler norm al kabul ed ilm ekted ir. B ir an ö n ce bu hukuk d ışı ey lem lere son ver ilm eli, sorum lular bulunarak yarg ıya te s lim ed ilm elid ir .

“T ürkiye C um huriyeti va ta n d a şlığ ı” v e “T ü rk iyelilik ” kavram ları is im s iz v e s ıfa tsız tanım lardır. B en zer ler i h içb ir cidd i d ev lette ne m illî k im lik; n e de ü st k im lik olabilir. B ö y le bir yak laşım , b ölü cü -ırk çı terörden ço k daha teh likelid ir.

Ö zerklik , ayrı bayrak, ayrı g ü v en lik g ü cü is tey en v e her fırsatta kam usal v e siv il alanda K ürtçe k on u şm a şım arık lığ ın ı gösteren , s iv il itaa tsiz lik adı altında Türk D e v le ti v e M ille tin e g ö zd a ğ ı verm e cüretini gösteren b ö lü cü terör çete lerin in siyasi v e siv il uzantıların ın , son gün lerde artarak gü n d em e getird ik leri “A n ad ild e eğ itim ” v e “K ürtçenin ik in ci resm i dil olarak kabulü” dayatm aları doğrudan doğruya b a ğ ım sız lık v e eg em en lik h ak larım ıza karşı yap ılan bir sa ld ırıya dönüşm üştür. D il, bayrak gib i eg em en liğ in en ön em li göstergelerin dendir. A yn ı zam anda m ille tin an laşm asın ı

326

sağlayarak, b irlik v e bütünlüğü sağ layan en ön em li tabii araçtır. D ü n yan ın her yerin d e d evletlerin , kaç etn ik unsurdan o luşursa o lu şsu n , tek resm i d ili v e tek eğ itim dili vardır. B u n u n en g ü ze l örneği ço k u lu slu bir yap ıya sahip o lan A B D ’dir. Z ira A B D ’nin resm i v e eğ itim d ili İn g ilizced ir . A y rıca unutm am ak gerek ir ki, tarih b o y u n ca kurulan bütün Türk D ev le tler in in resm i d ili Türkçedir. B u seb ep le A n ayasan ın d eğ iştir ilem ez m addeleri arasında bulunan “Türk M ille tin in resm i d ili T ürkçedir” ifa d esi tartışm aya dahi açılm am alıd ır. H er n e kadar “dili kurum yap m az, m ille t yapar” is e de bu tür çabaların ayrı bir dil yaratm a projesi o ld u ğu da aşikârdır.

İktidarın, s ır f ticari çıkar hesap larıy la , ç o ğ u 1959 T ürkm en katliam ına katılan v e y ıllarca P K K ’ya yatak lık yapan Irak D e v le t i v e Irak’ın K u zey in d ek i o lu şu m u n y ö n etic iler iy le girdikleri sam im i ilişk i v e işb ir liğ i, şu anda fiilen işga l altında bulunan Irak T ürkm enlerin in a leyh in d e gelişm ek ted ir . İktidarın en k ısa zam anda bu tutum dan v a zg eçerek , Irak T ürkm enlerin in m enfaatlerin i korum ayı esa s alan bir p o litik ay ı en k ısa zam anda hayata geçirm elid ir . Irak’ın toprak bütün lüğü tez i unutulm am alıd ır.

Türk dış p o litik asın ın yön ü , m aceralar v e b e lir s iz lik ler le d o lu O rtadoğu yerine, Türk D ü n yası odaklı o lm alıd ır. A yrıca Türk D ü n y a sın d a ortak bir T ürkçenin k u llan ılm ası v e ik tisad i işb ir liğ i ça lışm aları yap ılm alıd ır.

K u zey K ıbrıs Türk C um huriyeti (K K T C ) gerçeğ i, siyasi v e kültürel bir varlık olarak korunm alı, eg em en lik haklarına sayg ı g ö ster ilm eli, T ü rk iye’n in anlaşm alardan doğan haklarından v a zg eç ilm em elid ir . K K TC ü zerindek i p o litik v e ek o n o m ik yaln ızlaştırm an ın kald ırılm ası iç in gerek li g ir işim lerd e bulunulm alıd ır.

A n ayasa d eğ iş ik liğ i kapsam ında gü n d em e getir ilen konulardan biri de, A n a y a sa ’daki din derslerin in zorun lu olm aktan çıkarılm ası v e hatta kald ırılm asıd ır. B unun g erçek leşm es i h a lin d e “korsan din eğ it im i” y o lu y la d in im iz m en faat odaklı v e yan lış olarak öğretilecek , m illi b irlik v e b erab erliğ im iz bozu lacaktır. B u n ed en le A n a y a sa ’nın bu hükm ü aynen korunm alıdır. C u m h u riyetim izin kurucusu A tatürk’ün hayata geçird iğ i kurum lardan biri de D iy a n e t İşleri B a şk a n lığ ı’dır. D e v le t adına dini kurum ların iş le y iş in i v e din adam larının gö rev v e sorum lulukların ı d ü zen ley en D iy a n e t İşleri B a şk a n lığ ı’n ın kald ırılm ası istenm ekted ir. B ö y le bir durum un g erçek le şm es i halinde, top lu m büyük bir ça tışm a v e karm aşa ortam ına sürüklenecektir. B u seb ep le D iy a n et İşleri B a şk a n lığ ı’nın k ald ırılm ası yerine, bu kurum ü zerindek i s iyasi etki v e baskılara son v er ilm eli v e özerk bir kurum h alin e getir ilm elid ir .

M illi kültürüm üzün ayrılm az bir parçası v e Türk M ille tin in P ey g a m b erim iz H z. M u h a m m ed ’e sev g is in in v e c iz bir ifad esi o lan S ü leym an Ç e le b i’n in “M e v lid ” is im li m u h teşem eserin in “K antant” a d ıy la k ilise m ü ziğ i şek lin d e ü ç y ü z k iş ilik k oroy la icra ed ilm esi b ü yük bir garabettir. B u ça lışm an ın hali hazırda din ler arası d iy a lo g y o lu y la sürdürülen “ü ç d in li, H z. M u h a m m ed siz v e K u r’an ’sız İslam ” p rojesin in bir parçası o lup o lm ad ığ ı z ih in leri kurcalam aktadır. M u h afazakârlık id d iasın d a bulunan çevrelerin , y en i eserler ü retm ek yerine, z en g in babanın m irasyed i çocukları g ib i m ev cu t değerleri yozlaştırm aya ça lışm ası b ü yük bir sa m im iy e ts iz lik örneğidir.

Ü lk en in en gü v en ilir kurum larından biri o lan Ö S Y M , b irçok kurum g ib i gü v en ilir liğ in i kaybetm iştir. K P S S ile b aşlayan k op ya v e hatalar z in ciri, Y G S v e A L E S ile d evam etm iştir. 1.7 m ily o n ö ğren cin in istik b alin i ilg ilen d iren Y G S ’deki şifre v e k iş iy e öze l

327

kitapçık hazırlanm ası son u cu n d a o lu şan şa ib e ortam ında, başta Ö S Y M başkanı o lm ak üzere, y ö n etic iler in soru m su z v e p işk in tutum v e davranışları taham m ül sınırlarını aşm ış, hatalı puan h esab ı i le de katm erlenm iştir. K onunun m ağduru o lan gen çler inferyatları v e haklı tep k iler in in k o m p lo teor iler iy le izah ed ilip teh d it ed ilm eleri ise;bü yük bir akıl tu tu lm asın ın yansım alarıd ır. Y ap ılm ası gerek en ler m uhataplarınca derhal yerin e getirilm elid ir.

D e v le tin resm i radyo v e te le v iz y o n kurum u o lan T R T , son d ön em d e tam am en siyasi iktidarın yandaşı bir y a y ın p o litik ası gütm ektedir. T R T ’nin başta haber program ları o lm ak üzere, b irçok program da su b jek tif v e yan lı y a y ın yap m ası g e ç m iş in dem ir perde ü lk elerin d ek i u ygu lam aları hatırlatm aktadır. TR T, m utlaka d ev letin kurum u olm alıd ır.

T ürkiye ek o n o m isi, cari aç ığ ı kapam ak iç in İM F k ısk acın d an sıcak para girdabına sokulm uştur. B u ü lk ey i ip o tek altına sokan u cu z v e teh lik e li birpolitikadır. E k on om id ek i % 8.9 g ib i o ld u k ça y ü k sek v e tartışm alı b ü yü m e rakam ına rağm en, iş s iz liğ in aza lm ad ığ ı görülm ekted ir. B ü y ü m e, ge lir d ağ ılım ın ı daha dakötü leştirm ektedir! Orta sın ıfın çök ü şü n ü n liberal ü topyalarla norm al karşıland ığı bir ortam da, dar v e sab it ge lir liler perişan olm akta, e sn a f A V M ’ler karşısında can çek işm ekted ir . Sanal ge lir lere gü ven erek tüketim hırsı, kredi kartı rezaletleri huzuru v e ahlakı b ozm akta, yuvaları yıkm aktadır. T U İK ’e göre, harcam alar y ö n te m iy le G S Y İH paylarında m aaş v e ü cretlilerin payı 2 0 0 1 'd e % 7.1 iken , 2 0 1 0 'd a % 4.9'a gerilem iştir . B u örnek gerçek leri örtm enin m üm kün o lm ad ığ ın ı gösterm ektedir.

R ee l sektörün atardamarı o lan bankalarım ızın ön em li b ö lü m ü yabancıların e lin e geçm iştir . B u durum da T ürkiye, lid er v e p o litik a tay in ed en bir ü lk e olam az. E k on om iler i ü zerin e ip o tek konan v e yabancılara ça lışan ü lk elerd e, yabancı payı % 50'lerin üzerin d e olup , bu pay T ü rk iye’de % 60'lara dayanm ıştır. M illi ih tiyaçlara göre y en i B ankalar K anunu çıkarılm alıd ır.

K O B İ’lerin d estek len m esi v e g e liştir ilm esi gerekm ektedir. B u y o lla yerli sanayi korunm alı, üretim d estek len m eli, d ış ticaret açığ ın ı arttıran ithalata dayalı an layıştan u zak laşılm alıd ır . A yrıca A R -G E ça lışm aların a ön em v er ilm eli v e d estek len m elid ir .

Orta tabakayı gü çlen d iren iktisad i politikalara ağırlık verilm elid ir . B u kapsam da asgari ücret arttırılm alı, d ev letin sosy a l fon k siyon ları b ilh a ssa eğ itim , sağ lık v e u laştırm a alanlarında korunm alıdır. V asıta lı v erg iler azaltılarak, vatandaşın yükü h afifletilm elid ir . T ürkiye, petrol ürünlerinin D ü n yad a en pahalı sa tıld ığ ı ü lk e olm aktan çıkarılm alıd ır.

D o ğ u K aradeniz, kanser h asta lığ ın ın tavan yaptığ ı, tarım v e h a y v a n c ılığ ın gerekli d esteğ i görm ed iğ i, ya tır ım sız lık d o la y ıs ıy la sürekli g ö ç veren , s iyasi m isy o n er liğ in v e A n a d o lu ’dan k ovd u ğu m u z em p erya list B atılı gü çler in g ö z k oyd u ğu bir b ö lgem izd ir . T U İK ’in 2 0 0 8 y ılı “b ö lg e se l gayri safi katm a d eğer” hesaplarında O rtadoğu A n ad olu % 2.3, K u zey d o ğ u A n a d o lu % 1.5, Orta A n ad o lu % 3.9 bir paya sah ipken , D o ğ u K aradeniz, G ü n eyd oğu A n a d o lu ’dan (% 4.4) da düşük bir paya sahiptir (% 2.6).

Ü lk e m iz in ön em li bir g erçeğ i de, iller v e b ö lgelerarası g ö ç ler in yo ğ u n olarak yaşanm asıd ır. B u n u n seb eb i, yatırım lardaki b ö lgelerarası d e n g e s iz lik i le coğrafi şartlardaki farklılıklardır. G ö ç y oğu n lu ğu n u ö n lem ek iç in , yatırım larda b ölgelerarası

328

d e n g es iz lik ortadan kald ırılm alı, tarım v e h a y v a n c ılık çeş itli te şv ik ler ile d estek len m elid ir .

Türk tarım ını kendi b aşın a b ırakm ak yerin e, üretim i v e k a litey i arttırıcı d estek ler sağlanm alı, y a n lış tohum p olitik ası terk ed ilm elid ir . G D O ’lu (g en etiğ i d eğ iştir ilm iş organ izm a) ürünlerin sa ğ lık açısından taşıd ığ ı risk ler seb eb iy le üretim i v e ü lk em izd ek i k u llan ım ı yasaklanm alıd ır. Ö z e llik le fruktozlu y a da şekerli g ıdaların ku llan ım ı, dünyanın b irçok yerin d e o ld u ğu g ib i, azaltılm alıd ır. G ıda g ü v en liğ i v e tü k etic i hakları konusun da yen i g e lişm e lere paralel olarak en k ısa zam anda gerek li yasa l altyapı oluşturulm alı, halk ın sağ lığ ı i le oyn an m asın a en gel olunm alıd ır. O kul çağındaki çocu k larım ızın , endüstriyel ürünleri fa z la kullanm am aları konusun da eğ itilm eleri gerekm ektedir.

H E S (hidro elek trik santral)’lerin k u ru lm asıy la e ld e ed ile c e k enerji, T ü rk iye’n in enerji ih tiyacın ı karşılam aktan ço k uzaktır. H E S ’ler, hem ü lk en in su kaynaklarının tü k en m esin e , hem de ek o lo jik d en gen in b ozu lm a sın a y o l açacaktır. B u n u n yerine, nükleer enerjin in k u llan ılm ası, ü lk em iz iç in daha yararlıdır. B u konuda, doğru nükleer tek n olo jin in , u y g u n yer seç ilerek kurulm ası ön em arz etm ektedir.

Y ü zb in lerce öğretm en adayı atanm ayı b ek lerken , 4 0 b in yabancı öğretm en ithalinden v a zg eç ilm elid ir . Ç ünkü bu durum , atam a b ek ley en öğretm en adaylarını m ağdur etm ekte, g ö rev d e bulunan öğretm enlerin de onurunu zed elem ek ted ir.

G en çler im iz in daha sa ğ lık lı b ir eğ itim yapab ilm eleri v e bazı art n iyetli çevrelerin p eyk i olm am aları iç in , orta v e y ü k sek öğretim d e yurt v e burs ih tiyaçları tam am en d ev le tçe karşılanm alıdır.

36. B ü y ü k Şuram ız; bütün olum suzluk lara , M ille tim iz e v e D e v le t im iz e karşı kurulan h ain ce tuzaklara, m illi v a r lığ ım ıza v e b ü tü n lü ğü m ü ze y ö n e lik fü tursuzca saldırılara rağm en, d ev le tin kuruluş fe lse fe s i v e ilk e ler iy le , m illi v e m an evi d eğerler im izin korunduğu v e ge liştir ild iğ i, in san hak v e özgürlükleri i le ahlaki değerlerin ön p lana çıkarıld ığ ı, hukukun üstü n lü ğü ilk esin in g eçer li o lduğu , ü lk em iz in m addi kaynaklarının ö n ce lik le in sa n ım ız ın v e ü lk em iz in ih tiyaçların ın karşılanm asında k u llan ıld ığ ı, dem okratik v e parlam enter d ü zen in bütün unsurlarıyla hayata g eç ir ild iğ i takdirde T ürkiye C u m h u riyeti’n in y en id en istikrarlı v e gü ç lü bir k on u m a k avu şacağ ın a v e 12 H aziran seç im ler in in bunun iç in ön em li bir fırsat o ld u ğu sonucuna u laşm ıştır. B iz le r çocu k larım ıza birbirinden rövanş v e ö ç a lm ak p eşin d ek i siyasi gü çler in k ısır m ü cad ele ler in i m iras olarak bırakm ak istem iyoru z. T ek is teğ im iz , ü lk em iz in ek on om ik , kültürel v e siyasi y ö n d en gü ç lü o lm ası v e m illi b irlik v e b ü tün lüğü m üzün korunm asıdır.

A yd ın lar O cakların ın Türk M illiy e tç is i v e T ürkiye sev d a lıs ı değerli ü yeler i, b ö y le bir ortam ın o lu şm asın d a ü zerlerin e dü şen görev ler i ek s ik s iz yerin e getirm e irade v e kararlılığında oldukların ı Y ü c e Türk M ille tin e bir d efa daha açık lam ayı, m illi b ir görev bilm ektedirler. B u duygu larla M ille tim iz in v e Türk m illiy e tç iler in in 3 M a y ıs T ürkçüler B ayram ın ı kutlarız.

A yd ın lar O cağı G en el M erk ezi

Adana Aydınlar Ocağı

329

A m a sy a A yd ın lar O cağı

A n ad o lu A yd ın lar O cağı

A vrupa Y akası A yd ın lar O cağı

B a lık esir A yd ın lar O cağı

B ursa A yd ın lar O cağı

D arıca A yd ın lar O cağı

H arput A yd ın lar O cağı

Iğdır A yd ın lar O cağı

Isparta A yd ın lar O cağı

İn egö l A yd ın lar O cağı

K ocaeli A yd ın lar O cağı

K onya A yd ın lar O cağı

K ütahya A yd ın lar O cağı

M ala tya A yd ın lar O cağı

M a n isa A yd ın lar O cağı

N iğ d e A yd ın lar O cağı

N iz ip A yd ın lar O cağı

O n dokuz E ylü l A yd ın lar O cağı

Ordu A yd ın lar O cağı

Sakarya A yd ın lar O cağı

Sam sun A yd ın lar O cağı

S inop A yd ın lar O cağı

S iv a s A yd ın lar O cağı

T ekirdağ A yd ın lar O cağı

Adıyaman Mimar Sinan Aydınlar Ocağı

Trabzon Aydınlar Ocağı

330

Aydınlar Ocağı Dernekleri 37. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

25 -27 KASIM 2011-İSTANBUL

A yd ın lar O cakları 37 . B ü y ü k Şûrası 2 5 -2 7 K asım 20 1 1 tarihleri arasında İstanbul’da A yd ın lar O cağ ı G en el M er k e z i’nin ev sah ip liğ in d e 2 7 O ca ğ ım ız ın katılım ı i le gerçek leştirilm iştir .

37 . B ü y ü k Şûram ız; küresel gü cü n v e B a tılı işb ir lik çiler in in çeşitli çıkar ilişk iler iy le , ço ğ u n lu ğ u O sm anlı coğrafyası iç in d e yer alan K u z e y A frika v e O rtadoğu’daki m ü slü m an ü lk elerd e “Arap B aharı” v e “ d em ok ratik leşm e” adı altında onb in lerce in san ın hayatına m al o lan kanlı halk hareketlerin i sah n eye koydukları; A vrupa, A B D v e G ü n ey A m erik a ü lk eler in d e yaşanan v e dalgaları ü lk em iz i de e tk iley en küresel ek o n o m ik krizin D ü n yay ı tehd it ettiğ i, b ö lü cü terör örgütünün v e siv il uzantıların ın , kurdukları hain tuzaklarla ço k say ıd a asker, p o lis , korucu v e siv il v atan d aşım ızı a c ım a sızca şeh it ettiğ i, özerk yön etim v e anad ilde eğ itim gib i b a ğ ım sız lığ ım ız ı v e eg em en yap ım ız ı tehd it ed en istek ler in her p latform da açık ça ifad e ettikleri, buna karşılık d ev letin terör örgütü ile m ü cad ele yerine m ü zak ereye giriştiğ i; d ış politikadaki ek sen kaym ası ile y ıllard ır sorunsuz o ld u ğu m u z k om şu larım ızla b ile ilişk iler im iz in k opm a n oktasına g e ld iğ i v e h ep sin d en ö n em lis i D e v le t im iz in kuruluş fe lse fe s in i, varo lu ş gerek çeler in i v e tem el n itelik lerin i d eğ iştirm ey i, “m illi v e üniter” d ev le t yap ım ız ı b o zm ayı h e d e f alan v e T ürkiye C um h u riyeti’ni “Y en i T ürkiye” adında y en i bir d ev le te dönüştürm eyi am açlayan y en i A n a y a sa hazırlam a çalışm aların ın y o ğ u n la ştığ ı karm aşık bir d ön em d e gerçek leştirilm iştir .

B u arada, son ik i ay iç in d e b ö lü cü terörün kanlı saldırıları son u cu şeh it düşen askerlerim ize, p o lis ler im ize v e siv il vatandaşlarım ıza , V an deprem inde hayatlarını k ayb ed en vatan d aşlarım ıza v e 75 ö ğ retm en im ize A llah tan rahm et, a ile ler in e v e m ille tim ize b a şsa ğ lığ ı d ileriz. Y ak ın bir zam anda aram ızdan ayrılan K o ca e li A yd ın lar O ca ğ ı’n ın değerli ü y es i D r .M .Ş e fik P o sta lc ıo ğ lu v e şahsında tüm v efa t ed en ü y e ler im iz i de rahm etle anıyoruz.

37. B ü y ü k Şûram ızın ü lk em iz in şu anda karşı karşıya b u lund uğu bu ana m ese le ler ü zerindek i tesb itleri v e tek lifler i aşağıda m addeler h a lin d e belirtilm iştir.

Ü lk e m iz in şu andaki ö n ce lik li m e se le s i, yen i A n a y a sa ’n ın hazırlanm asıdır. A yd ın lar O cağı G en el M erk ezim iz , G en el B aşk an Sayın Prof. Dr. M u stafa E. E rkal’ın tem silc iliğ in d e A nkara’da 76 siv il top lum kuruluşunun k atılım ıy la o luşturulan Türk D a y a n ışm a K o n s e y i’n in ik i ayı aşkın süredir devam ed en yen i A n a y a sa taslağ ın ın hazırlanm ası top lantılarına katılm ıştır. B u K o n s e y ’de o lu şan görüşlerin de ış ığ ın d a A yd ın lar O cağı G en el M erk ez im iz in hazırlad ığı yen i A n ay a sa ile ilg ili tek lifler v e görü şler Şûrada, A yd ın lar O cakların ın değerli tem silc iler in e su n u lm u ş v e burada ortaya konulan konuşm aların ış ığ ın d a ortak bir m etin oluşturulm uştur.

Y en i anayasa m etn i ile ilg ili A yd ın lar O cakların ın h assasiyetler i aşağ ıd a belirtilm iştir:

331

Türk M ille ti etn ik lik se v iy e s in e in d ir ilem ez. Terörü kullanan d ış dayatm alara, etn ik a yrım cılığa v e taassu b a göre anayasa yap ılam az. D em ok rasi i le etn ik ırk çılık b ağd aşm az. A n ayasa y o lu y la vatandaşları b irbirine ö tek ileştirerek daha ileri bir dem okrasi kurulam az .

A n ayasan ın ilk ü ç m ad d esi d eğ iştir ilem ez . M illi d ev lete , m illi k im liğ e v e m illiy e te karşı alternatif k im lik v e m ahalli eg em en lik alanları açm ak, d em ok ratik leşm e değil; h içb ir ciddi d ev le tin kabul ed e m e y e c eğ i e g e m e n liğ e ortak aram ak v e eg em en lik devridir. B u seb ep le , A n ayasan ın eg em en liğ in Türk m ille tin e ait o lduğunu b elirten 6. m ad d esi i le 5., 10., 14., 4 1 ., 42 . v e 66 . m addeleri m utlaka korunm alıdır. 127. v e y a y en i bir m ad d ed e b ö lg e se l özerk liğe_yol açacak d ü zen lem eler kabul ed ilem ez .

S on yıllarda d ış p olitik ad a sık sık d ile getir ilen , “ sıfır sorun”, “bütün ü lk e lere eşit m esa fed e b u lunm a” söy lem ler i son g e lişm e le r le ifla s etm iştir. B O P ’nin son aşam ası olan, B alkanlardan sonra O sm an lı coğrafyasın d ak i K u zey A frika v e O rtadoğu ü lk eler in d e “d em okratik leştirm e” v e “özgü rlü k leştirm e” adı altında v e “Arap baharı” sö y lem i ile g erçek leştir ilen kanlı halk hareketlerinde, T ü rk iye’n in küresel g ü ç v e onun B atılı işb ir lik çileri ile ortak hareket etm esi, tam am en M ü slü m an o lan bu ü lk e ler le ilişk iler im iz i b e lir s iz bir ortam a sürüklem iştir. B u g ü n d ış p o litik am ızd a ciddi bir ek sen d eğ iş ik liğ i yaşanm aktadır. . T ü rk iye’nin, m illi m enfaatler im izi g ö z önünde bulunduran alternatif d ış p o litik a arayışları iç in d e o lm ası gerekm ektedir.

Takip ed ilen d ış p o litikada b ü yük tutarsızlık lar g ö z e çarpm aktadır. B ir taraftan F ilistin halk ın ın yan ında görünüp İsrail i le d ip lom atik m ü ca d e ley e girm ek, d iğer taraftan İsrail i le askeri v e ticari an laşm alar yapm ak b ü yü k bir tutarsızlıktır. Irak’ın P K K ’y a kucak açan lider kadrosu ile s iy a si v e ticari ilişk iler içer is in d e olan ların sürekli soyk ırım a tabi tutulan Irak T ürkm enleri i le yeter in ce ilg ile n m e m e si b ü yük bir çe lişk id ir . K K T C ’nin b a ğ ım sız lığ ın a v e e g e m e n liğ in e son v erecek v e G ü n ey K ıbrıs R um d ev le tin e p eşk eş çek ecek d ip lom atik tem aslara h ız verilm iştir. Türk kam uoyundan g iz len en bu g ir işim lere son ver ilerek T ü rk iye’n in g ü v en liğ i v e oradaki Türk v a r lığ ın ın korunm ası açısından K K T C ’nin varlığ ın ın m utlaka korunm ası gerekm ektedir.

Y urtd ışında yaşayan Türk vatandaşlarına karşı artan ırkçı saldırılar, B atı A vrupa ülkeleri iç in bir yü z karasıdır. İnsan hakları v e b irlik te yaşam a şuurunu tahrip ed en bu g e lişm e ler karşısında başta A lm an ya o lm ak üzere, bazı A vrupa ü lk eler in i ciddi bir durum m u h ak em esi yap m aya v e başkalarına in san hakları konusun da te lk in d e bulunm a yerine, k en d iler in e çek id ü zen v erm ey e davet ed iyoruz.

S on günlerde gü n d em e soku lan v e h ız la yasa laştır ılan b ed e lli askerlik u ygu lam ası, kam u v icd an ın d a b ü yü k ö lçü d e kabul görm em iştir. B u u ygu lam a, vatan h izm etin i sa tılığa çıkarm akla eş değerdir. B u uygu lam ad an sad ece yurtd ışında ça lışan larım ız ile b azı ö ze l durum u olan k iş iler yararlandırılm alıdır. A sk er lik vatandaşlarım ızı olgun laştır ıp so sy a lleştiren en kutsal bir görevdir.

V icd an i red u ygu lam ası k es in lik le hayata geç ir ilm em elid ir . B u u ygu la m a y a g e ç ilm e s i T ürklük v e vatan d aşlık şuurunu k ayb ed en lere v e r ile c ek en b ü yü k prim dir. B u talep Türk S ilah lı K u v v etler in e karşı yürütü lm ekte o lan p sik o lo jik harekâtın bir parçasıdır.

332

K ü resel ek on om i, hala 2 0 0 8 krizin i etk isin d en kurtulam am ış, b irçok A vrupa ü lk esi bugün ifla s n oktasına gelm iştir . Şu anda T ürkiye ek o n o m isin d e ithalata dayalı yap ay bir b ü yü m e g ö z e çarpm aktadır. B u b ü yü m e cari açıktan, tasarruf açığ ın d an v e k en d isin in yaratm adığı değerlerden kaynaklanm aktadır. İstihdam yaratm ayan reel sek töre yatırım ya p ılm az v e iş s iz lik ciddi boyutlarda devam ederken, d ış ticaret aç ığ ı g id erek büyüm ektedir. S on sek iz y ıld a yap ılan borç, C um huriyetin ilk sek sen y ılın d a yap ılan borcun ü ç katıdır. A rtık portföy yatırım ları gelm em ek ted ir . B orcu n sıcak para ile karşılanm ası dönem i b itm iştir. Satacak sanayi kuruluşum uz da kalm am ıştır. B atı da m eyd an a g e le n kriz, batıdan b orçlan m aya im kân v erm ey ecek v e y a y ü k sek fa iz le b orçlan m aya y o l açacaktır. O rtadoğu ü lkeleri d e k üresel krizden etk ilend ik lerinden , ü lk em ize s ıcak para akışı sağlayam ayacaklard ır. B u n ların son u cu ek o n o m im iz , tıkanm a n oktasına gelecek tir . B u n u n iç in küresel ek o n o m ik politikaları g ö z ardı etm eden , ü lke gerçek lerin i g ö z önünde bulundurarak; istih d am odak lı, üretim i esa s alan, yatırım v e v e r im liliğ i te şv ik eden , b ü yü k şirketlerin yan ında küçük v e orta ö lçek li iş le tm eler in de ayakta k alm asın ı sağ layacak yen i bir ek o n o m ik p o litik a b elir len m elid ir .

A B ü yeler i arasında “esn ek en tegrasyon ”, m illî çıkarlar v e politikalar ön e çıkarken, zoraki b ir lik te lik tartışılırken, y a n lış politikalarda ısrar ed ilm em eli, güm rük b irliğ i m asaya yatırılm alıd ır.

K H K ile M E B T eşk ila t T em el K anunu b iatçı v e k ü reselci bir an lay ışla değiştirilm iştir. B u n d an v a zg eç ilm elid ir .

K adına şiddeti ö n ley ic i her türlü tedbir a lınm alı v e m evzu at geliştir ilm elid ir .

A le v i vatandaşlarım ızı tahrik etm ekten v e p o litik bir m a lzem e olarak kullanm aktan v a zg eç ilm elid ir . M ezh ep farkı din farkı değild ir.

A yd ın lar O cakları, partiler üstü, kökü dışarıda o lm ayan , m illi v e m an evi d eğerler im izi, d ilim iz i v e kültürüm üzü, Türk M illiy e tç iliğ in i her şey in üstünde gören bir siv il top lum kuruluşudur. A yd ın lar O cakları, yen i A n a y a sa ça lışm aların ı, T ü rk iye’y i v e Türk m ille tin i dıştan kum andalı bir dönüştürm e p rojesin in aracı olarak görm ektedir. B u A n ayasa , T ü rk iye’nin vatan, m ille t, d ev let, bayrak v e dil b irliğ i korunarak m illi m en faatler im iz doğrultusunda hazırlanm alı v e m ille tin tam am ın ın b e n im se y e c e ğ i bir m illi m utabakat m etn i olm alıd ır. K ü resel g ü ç v e onun B atılı işb ir lik çiler in in Türk m ille tin e kurdukları hain tu zağa d ü şü lm em eli, T ürkiye C um huriyeti d ev le tin in kuruluş fe lse fe s i v e tem el n ite lik leri i le Türk m ille tin in b a ğ ım sız lık v e eg em en lik haklarını koruyan m illi b ir A n a y a sa oluşturulm alıd ır. Türk m ille ti, d ış odaklı politikalarla d eğ il, ancak özü n ü m illi tarihinden, kültüründen v e inancından alan bir z ih n iy e t d eğ iş im i v e d önüşüm ü ile la y ık o ld u ğu yere u laşabilir . B u d u ygu v e d ü şü n celerle , asil Türk m ille tin in v e y ü ce T ürkiye C um huriyeti d ev le tin in en k ısa zam anda bugün iç in e düşürüldüğü bu karm aşık v e sık ın tılı ortam dan kurtularak, b a ğ ım sız , özgür, g e lişm iş , varlık lı v e önder bir m ille t v e g ü ç lü bir d ev le t olarak varlığ ın ı şanlı al bayrağ ım ızın g ö lg e s in d e son su za kadar sürdürm esini d iliyoruz.

A yd ın lar O cağı G en el M erk ezi, H arput A yd ın lar O cağ ı, M alatya A yd ın lar O cağı, A dana A yd ın lar O cağ ı, Iğdır A yd ın lar O cağı, M an isa A yd ın lar O cağ ı, A d ıyam an A yd ın lar O cağ ı, İn egö l A yd ın lar O cağ ı, O n dokuz E ylü l A yd ın lar O cağ ı, A m a sy a A yd ın lar O cağı, Isparta A yd ın lar O cağ ı, Ordu A yd ın lar O cağ ı, A n a d o lu A ydın lar

333

O cağı, K ahram anm araş A yd ın lar O cağ ı, Sakarya A yd ın lar O cağı, A vrupa A ydın lar O cağı, K ayseri A yd ın lar O cağ ı, S inop A yd ın lar O cağ ı, B a lık es ir A yd ın lar O cağı, K o ca e li A yd ın lar O cağ ı, S ivas A yd ın lar O cağ ı, B u rsa A yd ın lar O cağı, K o n y a A yd ın lar O cağı, T ekirdağ A yd ın lar O cağ ı, D arıca A yd ın lar O cağ ı, K ütahya A yd ın lar O cağı, T rabzon A yd ın lar O cağı

Aydınlar Ocağı Dernekleri 38. Büyük Şurası Sonuç Bildirisi

16 -18 KASIM 2012-BURSA

A yd ın lar O cakları 38 . B ü y ü k Şurası 16 - 18 K asım 2 0 1 2 tarihleri arasında B ursa A yd ın lar O c a ğ ı’n ın ev sah ip liğ in d e y o ğ u n bir k a tılım la g erçek leştir ilm iş v e Şuraya 25 O ca ğ ım ız katılm ıştır.

Şuram ız; vatanı v e Türk M ille ti iç in hayatlarını k ayb ed en şeh it asker, p o lis v e korucularım ızı rahm et v e sa y g ıy la anar; şeh itlere ço k şe y b orçlu o ld u ğu m u zu n şuurundadır.

Şuram ız O sm a n lı’ya y ıllarca payitahtlık y a p m ış B u rsa g ib i tarihi bir şehirde yapılm aktadır. B undan b ü yük bir gurur v e m u tlu luk duyuyoruz. B u rsa ’m ız ev ler iy le , çarşısı v e m an ev i h a v a sıy la B alkanlarda örnek olm uş; Türk’ün m ührünü E v lad -ı F atih a’n d iyarına götürm üştür.

H içb ir ciddi d ev le tin tartışm adığı, tartıştırm adığı konular T ü rk iye’de tartışılır hale sokulm uştur. D e v le t im iz in kuruluş fe lse fe s i, m illi d ev le t o lm a v e üniter yap ısı tartışm aya açılm ıştır. H içb ir ciddi ü lk ed e bunların tartışılm am ası, dem okrasi iç in kayıp değild ir. E tn ik ırk çılık v e ayrılık çılık , a ç ılım v e d em ok ratik leşm e adı altında d estek b u lduğu iç in , vatan d aşlarım ız arasında, soğu k lu k v e ö tek ileştirm e rüzgarları e sm e y e b aşlam ıştır. T ürkiye 2 0 0 0 ’li y ılların başından b u gü n lere n asıl ge ld i v e getir ild i v e nereye götürü lüyor soruları haklı olarak cevap aramaktadır.

T ü rk iye’yi tan ınm az ha le dönüştürecek , bazı b e led iy e ler i d ereb ey lik v e d ev le tç ik haline sokarak federal ya p ıy a g e ç m e y i zorlayacak Yerel Yönetimler Yasası çıkarılm ıştır.

S ilah b ırakm am ış terör örgü tü yle iz in le de o lsa m ü cad ele yerin e m üzakeren in artık hakem d ev letin nezaretinde O s lo ’da yap ıld ığ ın ın saklanam adığ ın ı ü zü n tü y le iz liyoru z. T ü rk iye’yi T ürkiye o lm aktan çıkarıcı v e tan ınm az ha le getir ic i anayasa ça lışm aların ın sürdürüldüğü, Suriye, İran v e T ü rk iye’den toprak çalarak k üresel gü cü n kontrolünde kurdurulm ak isten en g ecek o n d u d ev le t iç in ça lışm aların h ızlan d ır ıld ığ ı, O rtadoğu’da sınırların d eğ iştir ilm ey e zorland ığ ı bir d ön em d e 38 . Şuram ızı gerçek leştiriyoru z.

2 9 E kim C um huriyet B a y ra m ı’nı buruk da o lsa kutladık. 10 K a s ım ’da M illi M ü c a d e le ’n in m u zaffer kom utanı v e onu C um huriyet i le taçlandıran, Türk M ille ti ile birlik te M illi M ü ca d e ley i sürdüren, m illi b a ğ ım sız lığ ı bayrak yap m ış, te s lim iy etç i v e m andacı görüşleri yırtıp atm ış o lan M u sta fa K em al Atatürk v e silah arkadaşlarını, M illi M ü ca d e len in is im li is im s iz n ice kahram anını sayg ı, rahm et v e m in n etle andık.

M illi bayram lara yen i v e garip d ü zen lem eler getir ilm esi y an lışın ı, m illi eg em en liğ in b ölü n erek ona buna p ay laştır ılm ası çabalarını ü zü n tü yle iz liyoru z. D ü n yad a d ev letler

334

birleşirken , m illi d ev le t v e üniter yap ılar gü çlen d irilirk en a ç ılım v e d em ok ratik leşm e adı adında u fa lanm ak isten en , m illi k im liğ in , Türk m ille ti ifad eler in in anayasadan v e m ille tv ek illiğ i yem in in d en çıkarılm aya ç a lış ıld ığ ı, d ış dayatm aların ön e ç ık tığ ı, T ü rk iye’n in B a lk an lar’da, O rtadoğu’da v e A v ra sy a ’da s iyasi v e kültürel te s ir liliğ in i za y ıfla tıc ı, y o k ed ic i g a fle t v e ihanetlerin serg ilen d iğ i bir T ürkiye resm i karşım ızdadır. O sm a n lı’n ın son d ön em lerin i yaşar g ib iy iz .

Y argın ın o ld u k ça siyasa lla ştır ıld ığ ı, b a ğ ım sız lığ ın ı y itirm eye y ö n e ld iğ i, anadilde savunm a yo lu n u n a ç ıld ığ ı, yargı d ilin in T ürkçe d ışın a çıkarılarak e g em en lik haklarım ıza sa ld ırıld ığ ı, yen i V ak ıflar Y a sa sın ın ç ıkarıld ığ ı, yabancılara m ütek ab iliyeti d ışlayan toprak satışların ın arttığı, m ahalli d ilin seçm eli ders yap ıld ığ ı, il g en e l m eclis ler in in kaldırılarak yetk iler in b e led iy e m ec lis ler in e v er ild iğ i, m ah alli parlam entolu şehir d evletleri y o lu y la ey a le tle şm en in yo lu n u n a ç ıld ığ ı, cam i hutbeleri dahil kam usal alanlarda T ü rk çe’y e ortak arandığı bir d ön em d en g eç iyoru z .

B u düşündürücü tab lo b iz i g e le c e k konusun da karam sarlığa da itm em elid ir . D em ok rasi iş le tild iğ i, hür b asın v e fik ir hürriyeti i le halk ayd ın la tıld ığ ı sürece, m illi irade ü lk en in önündeki tuzakları ortadan kaldırabilir. Ç özü m em peryal dem ok rasid e değil; çarp ıtılm am ış dem okrasidedir.

Irk çılığ ın h içb ir çeşid i dem okrasi i le u zlaşam az. B u n a etn ik ırk çılık da dahildir. M illiy e ti esas alan m illiy e tç ilik , her türlü dar k a lıb ı, etnik, m ezh ep v e aşırı h em şeh rilik g ib i m ahalli ka lm a bağlantıların ı aşar v e top lu m u b ü tünüyle kucaklar. B u bakım dan, tü zü ğü m ü zd e de bulunan Türk m illiy e tç iliğ i ifa d esi b ö lm ez; am a birleştirir.

38 . B ü y ü k Şuram ız yukarıda bir k ısm ın a işaret e ttiğ im iz ana sorunlara ila v e olarak bazı tesp itleri v e tek lifler i aşağıdak i şek ild e m addeler h a lin e g etirm iş bulunm aktadır:

Ü lk e ih tiyaçlarından çok , d ış dayatm alarla T ü rk iye’y e yen i bir A n a y a sa hazırlatılm aya v e ü lk ey e şek il v e r ilm ey e ça lış ılıyor . 37 . B ü y ü k Şura’da alınan kararlar v e hazırlanıp T B M M ’n e sunulan tek lifi aynen savunuyoruz. M illi d ev le te , m illi k im liğ e , Türk M ille t i’n e karşı a ltern atif k im lik v e m ahalli eg em en lik alanları açılm am alıd ır. Ç özü lm e v e u fa lan m a d em ok ratik leşm e değild ir. E g e m e n liğ e ortak aranm am alıdır. M ille tin v e m illi k im liğ in ad ın ın etn ik lik k alıb ın a sok u lm ası b ilim se l değild ir.

G ünüm üzde tartışılan b aşk an lık s istem i d em ok rasim izin tam an lam ıy la oturm adığı, bazı siyasetç iler in bunu tam iç ler in e sin d irem ed iğ i, istikrar sağ lan am ad ığ ı v e s iyasi gü ç odakları arasında b irbirinden ö ç a lm a m ü cad ele ler in in sürdüğü, gerek li m utabakatların sağlanam adığ ı bir ortam da, b aşk an lık s istem i şahsa dayalı diktacı an lay ışa ü lk ey i götürebilir. B u g ü n parlam enter sistem d en şik ayet edenler, iler id e daha b ü yük sorunlarla karşılaşabilirler. B ab a v e oğu l E satlardan şik ayet ederken onların dünkü konum una ö zen m ek an laşılır g ib i değild ir. B ir taraftan Türk k im liğ i i le uğraşm ak, d iğer taraftan Türk m o d eli bir b aşk an lık s istem i arayışı en b ü yü k çelişk id ir .

Takip ed ilen d ış p o litik a yerin e göre A B , yerin e göre A B D güdüm lüdür v e çe lişk iler le doludur. T ürkiye iç in asıl ih an et odağı o lan Irak’ın k u zey in d ek i y ö n etim her y ön d en d estek len irken , T ü rk iye’nin Suriye, İran v e R u sy a ile ilişk iler i zarar görm üştür. M arm ara g e m is in e saldırı d o la y ıs ıy la İsrail hala özür d ilem em iştir . T ürkiye O rtadoğu’da y ön len d ir ic i v e d ü zen ley ic i bir ü lk e olm aktan uzaklaştırılm aktadır. Suriye

335

m u h alefeti ile ilg ili M ıs ır ’daki son top lantı bunun tip ik örneğidir. Irak’ın k u zey in d ek i y a n lışlar ım ız S u riye’de tekrar ed ilm em elid ir .

Y urtd ışında yaşayan vatandaşlarım ız v e Türk top lu lukları eritici zorlam alara karşı korunabilm elid ir. G erekli yerlerde Türk ev leri aç ılm alı, konunun uzm anı v e g ön ü llü o la b ilecek alperenler, halk önderleri görev len d ir ilm eli, rehberlik yap ılab ilm elid ir .

Tarih b o y u Türk’e karşı yap ılan soyk ırım lar b e lg e ler le k itap laştırılm alı; d eğ iş ik d illere tercüm e ettirilerek içer id e v e dışarıda d eğerlen d irilm elid ir .

K am u denetim i d ışın d a fa a liy et gösteren , m erkezi d ev leti d ışlayan , istih d am yaratm ayan B ö lg e K alk ın m a A jansları e le a lınm alı v e bazı B a tılı d ev letler kam u giderlerin i azaltm ak bakım ından n e yapıyorlarsa, T ü rk iye’de bundan örnek alm alıdır.

Ü lk e m iz d e d em okrasin in v e dem okratik a n lay ışın y er leşm esi bakım ından, çoğu n lu k çu değil; ço ğ u lcu dem okrasi ö z e n ile c e k bir h u su s olm alıd ır.

S ağ lık sektörü sağ lad ığ ı y ü k sek karlar d o la y ıs ıy la b an k acılık sektörüne rakip hale g e lm iş , D e v le t H astan elerin in iç i ka lite li p ersonel v e doktor k ayb ına uğratılarak ö ze l hastaneler cazip k ılın m ış, ik i ü ç firm a sağlık ta D e v le t e liy le tek elleştir ilm iştir .

M illi E ğ it im ’in yen i u ygu la m a y a k oyd u ğu 4 + 4 + 4 s istem in in alt y a p ısı h en ü z o lgu n laşm am ıştır , p ilo t u ygu lam alarla d en en erek o lu m lu v e o lu m su z tarafları tesp it ed ild ik ten sonra, hayata g eç ir ilm elid ir , M ev cu t sistem a c e le y le u ygu lanm ıştır .

E lektrik üretim inde d o ğ a lg a z ku llan ılm ası lüksünd en uzak laşılm alıd ır , pahalı d o ğ a lg a z alım ından v a zg eç ilm elid ir .

E k o n o m id e s ıcak para g irişi i le cari açığ ı kapam ak ço k teh lik e li v e ek o n o m ik k ırılgan hale getiren bir yoldur. S ıcak para ü lk em ize y ü k sek fa iz d o la y ıs ıy la g irm ekte, d ışarıya b ü yük ö lçü d e kar transferleri yapm aktadır. S ıcak para v e düşük kur üretim v e istihdam d en gesin i bozm uştur. F inans sektörü ile reel sektörü arasındaki d en ge bozulm uştur. B an k a karları artm ış v e g ö z kam aştırm aktadır. S on d ön em d e cari aç ığ ın n isp i olarak azalm ası teh lik ey i ortadan kaldırm am ıştır. B u durum ihracatın artışından değil; ithalatın azalm ası v e dünyadaki g en e l durgunluktan kaynaklanır.

A şırı b ir ö ze lle ştirm e ü lk e kaynakların ın e ld en çık m asın a sebep olm aktadır. Ö ze llik le bankaların v e sanayi kuruluşlarının ö ze lle ştirm e kapsam ında yab an cılaştır ılm ası teh lik e li boyutlara u laşm ıştır . 2 0 1 2 ’de b ü yü m e h ed efler in in düşürü lm esi sağ lık lı bir işaret değild ir. Sanal ge lir ler le tü k etim in k am çılan m ası satın alm a gücünün düşüklü ğü karşısında kredi kartlarına y ü k len m ey e sebep olm aktadır. K redi kartı ku llan ım ınd aki ö n len em ey en yan lışlar, a ile iç i huzursuzluklara, b oşanm alara hatta c in ayetlere sebep olm aktadır.

D a lg a lı kur sistem i v e M erk ez B a n k a sı’n ın T L ’sini değerli tutm ak ısrarı cari açığ ı v e iş s iz liğ i arttırmaktadır. B u y o l zan n ed ild iğ i g ib i en fla sy o n u da tam fren leyem em iştir . Y erli üretim , u cu z ithal m alı karşısında tutunam am ıştır. B ü tçe a ç ığ ım ız sürm ektedir.

336

B ü y ü k boyutlara varan v e d eğ iş ik k ılıflara sokularak g iz le n m e y e ça lış ıla n yo lsu zlu k lar, eş-d o st k ay ırm acılığ ı tavan yapm ıştır. Y o lsu z lu k lar la halk ın y o k su lla şm a sı arasında yak ın ilişk i vardır.

A B -T ü rk iye ilişk iler in d e ortaya çıkan b ü yü k sorunlar g iz len m em eli, gerek li şah siyetli politikalar uygu lanm alıd ır.

S on d ön em d e Irak v e Suriye T ürkm enlerinden b a h sed ilm ez olm uştur. K erkük v e Suriye T ürkm enlerin in karşılaştığ ı sorunlar takip ed ilm eli v e bunlara sahip çık ılm alıd ır

Y unanlıların satın a ld ığ ı bankalar k an alıy la T rakya’da ç iftç ilere m aksatlı v er ilen kredilerin karşılığ ın d a b irçok araziye el konm uştur. B u sorun çözü lm elid ir .

K adın onur v e h a y siy etin i korum ak v e savu n m ak adına, G en ç yaşta eşi v e fa t eden erkeğin eşi v e çocukları prim gün say ısı y etm ed iğ in d en em ek li m aaşı bağlanam am aktadır. K adın ı v e çocukları m ağdur ed en prim u ygu lan m asın d an v a zg eç ilm elid ir . A ile hukuku v e SG K u zm anlarınca bir k o m isy o n kurularak ik in c i bir em ek li m aaşı a lm asın ın ön ü n e g eç ilerek tek bir m aaş i le em ek li m aaşı bağlanm alıd ır.

B alk an lılara Türk Ü n iv ersite ler in d e okum ak am acıy la tanınan kontenjandan Türk soylu lara p o z it if ay ır ım cılık yapm anın fayd ası ço k b ü yük olacaktır. Ö ğren cilerin seç im i de sın ava bağlanm alıd ır.

T ü rk iye’de b irlik v e beraberliğ i parçalayacak, T ü rk çe’n in yan ında ik in ci bir resm i dil o lacak ça lışm alara y o l açacak o lan T ürkçe - K ürtçe söz lü ğü n , A tatürk’ün kurduğu Türk D il K urum u’na resm i bir em irle yazd ır ılm ası ça lışm aları b iz ler i fev k a led e rahatsız etm ektedir. B u tasarruflar T.C . İdaresi, kendi resm i d ilin in yan ında ik in ci bir resm i dil k oym a ça lışm alarıy la b irlik v e b erab erliğ im izi d ev le t e liy le baltalam aktadır.

Ekranlardaki m alum d iz iler ça tışm ayı, sapm a davranışları, ateşli silahları ku llanm ayı te şv ik etm ektedir. A ile y i v e ahlak an lay ışın ı aç ık ça yıpratm aktadır.T oplum u çök ü n tü ye götü recek bu sapkın yay ın lar kam u yararına kontrol altına alınm alıd ır.

B u rsa ’m ız deprem kuşağı üzerin d e bulunm aktadır. B u rsa ’da k en tse l dönüşüm yap ılırken bu h u su s g ö z önünde tu tu lm alı, dönüşüm lerden tekrar yen i d ön ü şü m lere yo l açılm am alıd ır

A yd ın lar O cağı G en el M erk ezi, H arput A yd ın lar O cağ ı, M ala tya A yd ın lar O cağı, A dana A yd ın lar O cağ ı, Iğdır A yd ın lar O cağ ı, M a n isa A yd ın lar O cağ ı, İn egö l A yd ın lar O cağı, Isparta A yd ın lar O cağ ı, Ordu A yd ın lar O cağ ı, A n a d o lu A ydın lar O cağı, Sakarya A yd ın lar O cağ ı, A vrupa A yd ın lar O cağ ı, K ayseri A yd ın lar O cağı, S inop A yd ın lar O cağ ı, B a lık es ir A yd ın lar O cağ ı, K o ca e li A yd ın lar O cağ ı, S ivas A yd ın lar O cağı, B ursa A yd ın lar O cağ ı, K o n y a A yd ın lar O cağ ı, D arıca A yd ın lar O cağ ı, K ütahya A yd ın lar O cağ ı, T rabzon A yd ın lar O cağı, Ç anakkale A yd ın lar O cağ ı, Ç orum A yd ın lar O cağı, A fy o n A yd ın lar O cağı,

337

338