8 15 aralık 2016 - bizturkmeniz“bismillahirrahmanirrahim; halid bin velid’in bu mektubu (akdi),...

Erbil Irak Türkleri ya da Irak Türkmen- leri, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nden ayrılmış, Irak adı ile kurulan devletin vatandaşları olarak varlıklarını sürdürmeye çalış- maktadırlar. Osmanlı döneminde bu insanlara uzun yıllar “Türkler” diye söz edilmiştir. Ancak Lozan Konferansı sıralarında İngiliz heyeti “Türkmenler” olarak ifade etmişlerdir. Buna karşılık olarak Türk delegesi başkanı İsmet İnönü Türkmen ile Türk’ün eşan- lamlı oluğu ve Türkiye Türklerin de Türkmen olduklarını savun- muştur. 1923 Lozan ve 1926 Ankara Antlaşmalarında “Musul Türkleri” denilmiştir. 1959 yılında Abdülkerim Kasım’ın yönetimi ele geçirdikten sonra Irak’ta yaşayan biz Türklere “Türkmen” denilmeye başlamıştır. Türkmen- ler sadece Irak’ta değil, Anado- lu’dan Kafkasya’ya, Balkanlar- dan Suriye ve Filistin’e kadar birçok coğrafyaya yayılmışlardır. Hatta Afganistan’da ve İran’da Türkmen boyları bulunmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nın so- nunda, toprakları İngiliz işgaline uğrayan Musul, Kerkük ve Erbil Türkmenlerinin ileri gelenleri, istilacı güçlere karşı mücadele etmek için, hemen harekete geçmişlerdi. Anadolu toprakları üzerinde yürütülen Milli Müca- dele’ye paralel olarak başlayan, bölgedeki hareketler, gücünü yine Anadolu’dan alıyordu. İlk olarak, İngilizlerin, halkı Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtmalarını önlemek için, acil biçimde ön- lemler alınmaya başlandı. İngi- lizlerin bölgedeki siyasi hakim- leri, para vererek elde ettikleri bazı aşiret reislerini yanlarına çekmek için büyük gayret göste- riyorlardı. Buna karşılık, Türkle- rin ileri gelen liderleri, İngilizlerin bu gayretlerini boşa çıkarmak için, olağanüstü çaba harcıyor- lardı. Bunların arasında Erbil Türklerinin çok sevilen ve sayı- lan din alimi Küçük Molla Efendi (1867-1943)’nin, halkı İngilizlere karşı mücadeleye davet eden ve işgalcilerin propagandalarına karşı uyanık olmağa yönelik ko- nuşma ve sohbetleri, büyük etki yapıyordu. Irak’ta yaşamını sürdüren Türk- ler Orta Asya bozkırlarından Batı’ya doğru sel gibi akıp gelen Türkmen boy ve oymakları Anadolu’ya yerleşmeden önce bugünkü Irak’a yerleştirmişlerdir. Nitekim Osmanlı Arşiv belgele- rinde bölge ile ilgili vesikalarda bu hadise önemle vurgulanmak- tadır. Örneğin; Dâhiliye Nazırlı- ğından (İçişleri Bakanlığı) Sada- rete gönderilen 20 Ağustos 1330 tarihli belgede Telafer Halkı hakkında verilen bilgilerde, Ana- dolu’dan önce Telafer’e yerleşti- rildiği vurgulanmaktadır. Türkler, aralıklı olarak Musul ve Kerkük bölgesine gelerek yerleşmeleri sonucu, Irak’ta büyük ve önemli bir Türk varlığı ortaya çıkmıştır. Bölge çok çeşitli Türk unsurla- rından meydana gelmektedir. Bu düşünceyi destekleyen en büyük delil bölgede kurulmuş olan Türk devletleri ve beylikleridir. Ancak Irak’ta Türk varlığının en eski kanıtını veya belgesini ortaya koymadan önce bu konu hakkında daha önce yazmamıza rağmen ne yazık ki, Türkmenle- re ait hiçbir siyasi parti ve kuru- luş internet sayfalarında bu ko- nuya değinmediği için tekrar ele almayı gerekli gördük. Hemen hemen tüm kuruluşlarımızın sitelerini incelediğimiz zaman neredeyse tamamında bu konu- ya değinmediği gibi, Irak’ta Türk varlığının tarihini H.54 yılına bağlamaktadır. Ancak bu tarih doğru değildir. İngiliz kaynakla- rından Arap (Irak) kaynaklarına intikal etmiş ve Irak Türklerini birer paralı asker (yırtıcı savaş- çı) gibi göstermeye yönelik olan bu propaganda yaklaşım tarzını terk etmek mecburiyetindeyiz. Evet, H.54 yılında da Irak’a Türkler gelip yerleşmişlerdir. Hilafet merkezi olan Irak’ta görünmeleri Emevî Devletinden sonra Abbasî Devleti döneminde de devam etmiştir. Zira Türkler Irak’a yerleşmeleri uzun vadede olmuş ve çeşitli dönemlerde akın akın bu bölgeye yerleşmişlerdir. Ancak Irak’ta Türk varlığını gösteren en eski belge bunlar değildir. En eski belge ünlü Arap tarihçisi Yakut El-Hamavî’nin “Mu’cemu’l-Buldan” adlı eserin- de bulunmaktadır. Bu kaynak eser bize Halid bin Velid komutasındaki İslam Ordu- sunun Irak’ı fethederken karşısı- na ilk olarak Furslar değil, Türk- ler çıktığını göstermektedir. Ve bu eserde Banukya Antlaşma- sı’ndan bahsetmektedir. Anlaş- ma İslam ordularının günümüz Irak’ı (Mezopotamya) fetheder- ken (H.12) (M.632-633) karşı- laştıkları ilk kavim ile yapılan bir akittir. Ayrıca bu anlaşmayla alınan cizye, İslam devletinin kasasına giren ve Medine’ye gönderilen ilk cizyedir. Ama her şeyden önemlisi, İslam orduları- nın meşhur komutanı olan Halid bin Velid’in o bölgede Fars halkı ve devleti ile karşılaşmadan önce, bir Türk devleti ve bir Türk lideriyle karşılaşması ve onlarla bu anlaşmayı imzalamasıdır. Tarihçi Abdizâde Hüseyin Hüsa- mettin’in verdiği bilgilere göre; İslam dini ortaya çıktığında, Irak bölgesinde çok sayıda Türk aşireti ve Türk beyliği bulunmak- taydı. O dönemde söz konusu aşiretlerden en meşhuru olanı, Fırat kenarında yerleşen Banuk- lu aşiretidir. Bu aşiret Banukya denilen şehirde yerleşmiştir. Bu milletin lideri (Başbuğu) olan Basbahri ( بصبهريbu isim, Boz- börü kelimesinin Arapçalaşmış yazı şeklidir) İslam ordularıyla giriştiği çatışmalarda vefat et- tikten sonra oğlu Bay Sülü Han Basluhan - بﺎﺼﻟﻮﺧﺎﻦ) babasının yerini alır. İslam ordusuyla ça- tışmanın bir faydası olmayaca- ğını anlar ve Halid bin Velid’den barış talep eder. Bu zat çok zeki ve akıllı olduğundan halkını büyük bir felaketten kurtarır. Bay Sülü Han veya Sülü Han Bey, İslam ordusu komutanı Halid b.Velid ile bir anlaşma yapar. Ayrıca ondan birde bir Aman- nâme alır. Yakut El-Hamavî’nin “Mu’cemu’l-Buldan” adlı eserinin “Banukya” maddesinde yer alan anlaşmanın metni şudur; “Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin, aşiretin ve köyün Banukya halkı tarafından, belir- lenen bin dirhem cizyeyi, can ve malın korunmak üzere verdikçe aman-ı ilâhî ile eminsin. Biz senden bu miktarı kabul ettik. Yanımda bulunan Müslüman- lar da razı olmuştur. Allah’ın ve Resulü Hazreti Muhammed’in ve Müslümanların özel koruması altındasın. Şahitler; Hişam Bin Velid, Cerir Bin Abdullah Eba Avuf ve Said Bin A’mru’dur. Vesselam… Sene H.13’te (bir diğer rivayete göre H. 12.’de) yazıldı.” Bay Sülü Han, bu anlaşmayla halkını yok olmaktan kurtararak, günümüze kadar bölgede var olmasını sağlayan kişidir. Bu belge Irak’ta yaşayan Türkler için son derece önemlidir. Zira bugüne kadar bilinen bir gerçeği değiştirmektedir. Daha doğrusu bilinen gerçekleri alt üst etmek- tedir. Peki, bilinen bu gerçekler nelerdir? Irak’ta yayınlanan tarih kitapları- na baktığımız zaman genel ola- rak hepsinde Irak Türklerinden bahsederken Türklerin Emevî Devleti döneminde ilk olarak Irak bölgesine yerleşen ufak bir top- luluktan ibaret olduğu belirtilir. Başta Iraklı tarihçi Dr. Mustafa CEVAT olmak üzere bazı tarih- çiler de, Türklerin Irak’a geliş- lerini Hicri 32 yılına bağlıyorlar ki, bu yılda Müslüman Araplar ilk olarak Türklerin anayurduna girerek burada bazı Türkleri esir almışlardı. Bu esirler, içlerinde Irak da olmak üzere birçok Müs- lüman bölgesine gönderilmiştir. Ancak bildiğimiz kadarıyla bu esirler birkaç yüz kişiden fazla değildi ve bunların Irak’ta önemli hiçbir rolü olmamıştır. Ünlü Arap Tarihçisi El-Tabari, Türklerin yoğun olarak Irak’a gelişlerini, Emevî Devletinin ilk halifesi olan Muaviye b. Ebusüfyan’ın Basra Valisi Ubeydullah b. Ziyad za- manında özelikle Hicri 54 yılında (Miladi 674) kaydetmiştir. Ancak El-Tabari, bunu özet bir şekilde Arapların fetihleri sırasında Türk memleketlerine girdiklerinden bahsettiği vakit belirtmiştir. Bu konuyla ilgili bize derli toplu bilgi veren en önemli Arap bilgini coğrafyacı El-Belaziri’dir. El-Be- laziri’ye göre; Halife Muaviye, Basra Valisi olan Ubeydullah b. Ziyad’ı Horasan’a tayin etti ve 24.000 kişiyle Ceyhun Nehrini aşan Ubeydullah, Buhara şeh- rine varıp burada Türkmenlerin başı olan Kaboç Hatun’la an- laşmaya varmış ve bu anlaşma sonucunda Ubeydullah, Türk- menlerden 2000 okçuyu yanına alarak Basra’ya yerleştirmiştir. Türkmenleri Basra’ya getiren Ubeydullah, bunları kendilerine özgü adlarıyla anılan bir sokağa yerleştirmiştir. Yine Meşrik Valisi Yezid b. Ömer, Miladi 749 senesinde Buhara’dan 300 kadar Türkmen askerini getirerek ordusuna katmıştır. Türklerin, hilafet merkezi olan Bağdat’ta görünmeleri Emevî Devletinden sonra Abbasî Dev- leti döneminde de devam et- miştir. Özellikle Abbasîlerin ikici halifesi olan Ebucafer El-Mansur kurmuş olduğu Bağdat şehrin- de Türklere de yer ayırmıştır. Bu Türkler geldikleri yerler göz önüne alınarak Bağdat’ın çeşitli semtlerine yerleştirilmiş ve bu semtlere bunların adları takıl- mıştır [Örneğin Derbu’l-Buhara (Buhara Evleri)]. Daha sonra gelen Abbasî halife- leri, siyasî ve askerî merkezlerini güçlendirmekte Türk askerlerine büyük önem vermişler, hatta Halife Harun Reşid dönemin- de (786–809) muhafız birliğini tamamen Türklerden oluştur- muştur. Halife Mu’tasım devrin- de de (833–842) Türk askerlerin kalması için Bağdat ile Kerkük arasında 70.000 kişinin yaşaya- cağı Samarra şehri kurulmuştur. Bu dönemden sonra, Türklerin Hilafet merkezinde söz sahibi olduklarını gösteren bir başka gelişme de Halife Mu’tasım’ın kendini güvende hissetmeyerek hilafet merkezini Bağdat’tan Samarra’ya nakletmesi ve Türk muhafızları himayesinde buraya yerleşmesidir. Bu gelişme Irak Türklerinin tarihinde bir dönüm noktası ve yeni bir çığırın başla- masına yol açmıştır. Bu dönem- de Samarra şehri bir Türk şehri halini aldı. Semtlerine, yollarına ve ırmaklarına Türk isimleri ve- rildi. Şehir o suretle yapılmıştı ki, Türkler kendi vatanlarında hangi kabile ve oymakla hem civar ise burada da aynı şekilde iskân edilmişlerdi. Bütün saydığımız bu bilgiler her- kesçe kabul gören doğrulardır ve hiç kimse bunları inkâr ede- mez. Ancak yukarıda bahsedilen “Banukya Anlaşması” bize bazı gerçekleri değiştirmek zorunda bırakmaktadır. Bu gerçeklerde şunlardır: 1. Türklerin Irak bölgesine gelişlerinin Emevî Devleti döne- minde olmadığı, daha önceden de bu bölgede var olduklarını ispat etmektedir. Yani Türklerin Mezopotamya bölgesinde İsla- miyet’ten çok daha önce var ol- dukları ispatlanmış durumdadır. 2. Irak Türkleri, Emevî veya Ab- basî devletlerinin paralı askerleri olarak bölgeye yerleşmemiş- lerdir. Zaten bölgede var olan ana unsurlardan biridir. Yani dışarıdan getirilmiş yabancı bir güç değildir. Hatta şunu söyle- mek hiç yanlış olmaz ki, Türk- ler (Türkmenler) en az Araplar kadar bu bölgenin en eski sakin- lerinden birisidir. 3. Türkler, Irak bölgesinde son- radan olduğu gibi önceden de bir devlet geleneğine sahiptir. Bu topluluk bölgede kurulan her devletin içinde şu veya bu şekil- de yer almıştır. 4. Irak Türkleri, Irak’ın devlet geleneğinde çok önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle uzun bir kültür tarihi ve tecrübesi olan bu topluluk, devlet geleneğinde vazgeçilmemesi gereken bir unsurdur. Aksi takdirde işin tabi- atına aykırı bir siyaset izlenmiş olur. Buda Irak’ın geleceği için hiçte doğru bir politika olamaz. 5. Türkler, Irak’ın binlerce yıldır kültürü, ekonomisi, siyasi yapısı ve medeniyetinin içerisinde yer almış bir topluluktur, gelecek- te de Irak için çok önemli bir zenginlik olacaktır. Bu nedenle sadece varlığı Irak’ın bütünlüğü için büyük önem arz etmektedir. Sonuç olarak; karşımıza çok önemli bir netice çıkmaktadır. O da, Türklerin Irak’ta varlığı H.32 veya H. 54 yılında başlamamak- tadır. Türklerin Irak’ta varlığı en az 1400 yıldan fazladır. Yine önemli bir neticede, Türkler Irak’ta en az 1000 yıllık bir hâki- miyeti söz konusudur. Bu nedenle tüm Türkmen Siyasi Partilerine, Sivil Toplum Örgütle- rine ve kuruluşlarına sesleniyo- rum, lütfen gerek internet say- falarınızda ve gerekse tanıtım kitaplarınızda kendi tarihinize sahip çıkın. Sizler Irak’ta her kesten önce vardınız ve en az Irak’taki halklar kadar eski ve asıl bir unsursunuz. Bu ger- çeklere siz sahip çıkmazsanız boşluğu başkaları doldurur. Tarih bunlara şahittir. Irak’ın kuruluşu ve tarihi Sayı:16 15 Aralık 2016 8 Erbil

Upload: others

Post on 22-Jan-2021

6 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: 8 15 Aralık 2016 - BizTurkmeniz“Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin,

Erbil Irak Türkleri ya da Irak Türkmen-leri, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nden ayrılmış, Irak adı ile kurulan devletin vatandaşları olarak varlıklarını sürdürmeye çalış-maktadırlar. Osmanlı döneminde bu insanlara uzun yıllar “Türkler” diye söz edilmiştir. Ancak Lozan Konferansı sıralarında İngiliz heyeti “Türkmenler” olarak ifade etmişlerdir. Buna karşılık olarak Türk delegesi başkanı İsmet İnönü Türkmen ile Türk’ün eşan-lamlı oluğu ve Türkiye Türklerin de Türkmen olduklarını savun-muştur. 1923 Lozan ve 1926 Ankara Antlaşmalarında “Musul Türkleri” denilmiştir. 1959 yılında Abdülkerim Kasım’ın yönetimi ele geçirdikten sonra Irak’ta yaşayan biz Türklere “Türkmen” denilmeye başlamıştır. Türkmen-ler sadece Irak’ta değil, Anado-lu’dan Kafkasya’ya, Balkanlar-dan Suriye ve Filistin’e kadar birçok coğrafyaya yayılmışlardır. Hatta Afganistan’da ve İran’da Türkmen boyları bulunmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı’nın so-nunda, toprakları İngiliz işgaline uğrayan Musul, Kerkük ve Erbil Türkmenlerinin ileri gelenleri, istilacı güçlere karşı mücadele etmek için, hemen harekete geçmişlerdi. Anadolu toprakları üzerinde yürütülen Milli Müca-dele’ye paralel olarak başlayan, bölgedeki hareketler, gücünü yine Anadolu’dan alıyordu. İlk olarak, İngilizlerin, halkı Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtmalarını önlemek için, acil biçimde ön-lemler alınmaya başlandı. İngi-lizlerin bölgedeki siyasi hakim-leri, para vererek elde ettikleri bazı aşiret reislerini yanlarına çekmek için büyük gayret göste-riyorlardı. Buna karşılık, Türkle-rin ileri gelen liderleri, İngilizlerin bu gayretlerini boşa çıkarmak için, olağanüstü çaba harcıyor-lardı. Bunların arasında Erbil Türklerinin çok sevilen ve sayı-lan din alimi Küçük Molla Efendi (1867-1943)’nin, halkı İngilizlere karşı mücadeleye davet eden ve işgalcilerin propagandalarına karşı uyanık olmağa yönelik ko-nuşma ve sohbetleri, büyük etki yapıyordu.Irak’ta yaşamını sürdüren Türk-ler Orta Asya bozkırlarından Batı’ya doğru sel gibi akıp gelen Türkmen boy ve oymakları Anadolu’ya yerleşmeden önce bugünkü Irak’a yerleştirmişlerdir.Nitekim Osmanlı Arşiv belgele-rinde bölge ile ilgili vesikalarda bu hadise önemle vurgulanmak-tadır. Örneğin; Dâhiliye Nazırlı-ğından (İçişleri Bakanlığı) Sada-rete gönderilen 20 Ağustos 1330 tarihli belgede Telafer Halkı hakkında verilen bilgilerde, Ana-dolu’dan önce Telafer’e yerleşti-rildiği vurgulanmaktadır. Türkler, aralıklı olarak Musul ve Kerkük bölgesine gelerek yerleşmeleri sonucu, Irak’ta büyük ve önemli bir Türk varlığı ortaya çıkmıştır. Bölge çok çeşitli Türk unsurla-rından meydana gelmektedir. Bu düşünceyi destekleyen en büyük delil bölgede kurulmuş olan Türk devletleri ve beylikleridir.Ancak Irak’ta Türk varlığının en eski kanıtını veya belgesini ortaya koymadan önce bu konu hakkında daha önce yazmamıza

rağmen ne yazık ki, Türkmenle-re ait hiçbir siyasi parti ve kuru-luş internet sayfalarında bu ko-nuya değinmediği için tekrar ele almayı gerekli gördük. Hemen hemen tüm kuruluşlarımızın sitelerini incelediğimiz zaman neredeyse tamamında bu konu-ya değinmediği gibi, Irak’ta Türk varlığının tarihini H.54 yılına bağlamaktadır. Ancak bu tarih doğru değildir. İngiliz kaynakla-rından Arap (Irak) kaynaklarına intikal etmiş ve Irak Türklerini birer paralı asker (yırtıcı savaş-çı) gibi göstermeye yönelik olan bu propaganda yaklaşım tarzını terk etmek mecburiyetindeyiz. Evet, H.54 yılında da Irak’a Türkler gelip yerleşmişlerdir. Hilafet merkezi olan Irak’ta görünmeleri Emevî Devletinden sonra Abbasî Devleti döneminde de devam etmiştir. Zira Türkler Irak’a yerleşmeleri uzun vadede olmuş ve çeşitli dönemlerde akın akın bu bölgeye yerleşmişlerdir.Ancak Irak’ta Türk varlığını gösteren en eski belge bunlar değildir. En eski belge ünlü Arap tarihçisi Yakut El-Hamavî’nin “Mu’cemu’l-Buldan” adlı eserin-de bulunmaktadır.Bu kaynak eser bize Halid bin Velid komutasındaki İslam Ordu-sunun Irak’ı fethederken karşısı-na ilk olarak Furslar değil, Türk-ler çıktığını göstermektedir. Ve bu eserde Banukya Antlaşma-sı’ndan bahsetmektedir. Anlaş-ma İslam ordularının günümüz Irak’ı (Mezopotamya) fetheder-ken (H.12) (M.632-633) karşı-laştıkları ilk kavim ile yapılan bir akittir. Ayrıca bu anlaşmayla alınan cizye, İslam devletinin kasasına giren ve Medine’ye gönderilen ilk cizyedir. Ama her şeyden önemlisi, İslam orduları-nın meşhur komutanı olan Halid bin Velid’in o bölgede Fars halkı ve devleti ile karşılaşmadan önce, bir Türk devleti ve bir Türk lideriyle karşılaşması ve onlarla bu anlaşmayı imzalamasıdır. Tarihçi Abdizâde Hüseyin Hüsa-mettin’in verdiği bilgilere göre; İslam dini ortaya çıktığında, Irak bölgesinde çok sayıda Türk aşireti ve Türk beyliği bulunmak-taydı. O dönemde söz konusu aşiretlerden en meşhuru olanı, Fırat kenarında yerleşen Banuk-lu aşiretidir. Bu aşiret Banukya denilen şehirde yerleşmiştir. Bu milletin lideri (Başbuğu) olan

Basbahri (بصبهري bu isim, Boz-börü kelimesinin Arapçalaşmış yazı şeklidir) İslam ordularıyla giriştiği çatışmalarda vefat et-tikten sonra oğlu Bay Sülü Han Basluhan - باصلوخان) babasının yerini alır. İslam ordusuyla ça-tışmanın bir faydası olmayaca-ğını anlar ve Halid bin Velid’den barış talep eder. Bu zat çok zeki ve akıllı olduğundan halkını büyük bir felaketten kurtarır. Bay Sülü Han veya Sülü Han Bey, İslam ordusu komutanı Halid b.Velid ile bir anlaşma yapar. Ayrıca ondan birde bir Aman-nâme alır. Yakut El-Hamavî’nin “Mu’cemu’l-Buldan” adlı eserinin “Banukya” maddesinde yer alan anlaşmanın metni şudur;“Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin, aşiretin ve köyün Banukya halkı tarafından, belir-lenen bin dirhem cizyeyi, can ve malın korunmak üzere verdikçe aman-ı ilâhî ile eminsin. Biz senden bu miktarı kabul ettik. Yanımda bulunan Müslüman-lar da razı olmuştur. Allah’ın ve Resulü Hazreti Muhammed’in ve Müslümanların özel koruması altındasın.Şahitler; Hişam Bin Velid, Cerir Bin Abdullah Eba Avuf ve Said Bin A’mru’dur. Vesselam… Sene H.13’te (bir diğer rivayete göre H. 12.’de) yazıldı.” Bay Sülü Han, bu anlaşmayla halkını yok olmaktan kurtararak, günümüze kadar bölgede var olmasını sağlayan kişidir. Bu belge Irak’ta yaşayan Türkler için son derece önemlidir. Zira bugüne kadar bilinen bir gerçeği değiştirmektedir. Daha doğrusu bilinen gerçekleri alt üst etmek-tedir. Peki, bilinen bu gerçekler nelerdir? Irak’ta yayınlanan tarih kitapları-na baktığımız zaman genel ola-rak hepsinde Irak Türklerinden bahsederken Türklerin Emevî Devleti döneminde ilk olarak Irak bölgesine yerleşen ufak bir top-luluktan ibaret olduğu belirtilir.Başta Iraklı tarihçi Dr. Mustafa CEVAT olmak üzere bazı tarih-çiler de, Türklerin Irak’a geliş-lerini Hicri 32 yılına bağlıyorlar ki, bu yılda Müslüman Araplar ilk olarak Türklerin anayurduna girerek burada bazı Türkleri esir almışlardı. Bu esirler, içlerinde Irak da olmak üzere birçok Müs-

lüman bölgesine gönderilmiştir. Ancak bildiğimiz kadarıyla bu esirler birkaç yüz kişiden fazla değildi ve bunların Irak’ta önemli hiçbir rolü olmamıştır. Ünlü Arap Tarihçisi El-Tabari, Türklerin yoğun olarak Irak’a gelişlerini, Emevî Devletinin ilk halifesi olan Muaviye b. Ebusüfyan’ın Basra Valisi Ubeydullah b. Ziyad za-manında özelikle Hicri 54 yılında (Miladi 674) kaydetmiştir. Ancak El-Tabari, bunu özet bir şekilde Arapların fetihleri sırasında Türk memleketlerine girdiklerinden bahsettiği vakit belirtmiştir. Bu konuyla ilgili bize derli toplu bilgi veren en önemli Arap bilgini coğrafyacı El-Belaziri’dir. El-Be-laziri’ye göre; Halife Muaviye, Basra Valisi olan Ubeydullah b. Ziyad’ı Horasan’a tayin etti ve 24.000 kişiyle Ceyhun Nehrini aşan Ubeydullah, Buhara şeh-rine varıp burada Türkmenlerin başı olan Kaboç Hatun’la an-laşmaya varmış ve bu anlaşma sonucunda Ubeydullah, Türk-menlerden 2000 okçuyu yanına alarak Basra’ya yerleştirmiştir. Türkmenleri Basra’ya getiren Ubeydullah, bunları kendilerine özgü adlarıyla anılan bir sokağa yerleştirmiştir. Yine Meşrik Valisi Yezid b. Ömer, Miladi 749 senesinde Buhara’dan 300 kadar Türkmen askerini getirerek ordusuna katmıştır.Türklerin, hilafet merkezi olan Bağdat’ta görünmeleri Emevî Devletinden sonra Abbasî Dev-leti döneminde de devam et-miştir. Özellikle Abbasîlerin ikici halifesi olan Ebucafer El-Mansur kurmuş olduğu Bağdat şehrin-de Türklere de yer ayırmıştır. Bu Türkler geldikleri yerler göz önüne alınarak Bağdat’ın çeşitli semtlerine yerleştirilmiş ve bu semtlere bunların adları takıl-mıştır [Örneğin Derbu’l-Buhara (Buhara Evleri)].Daha sonra gelen Abbasî halife-leri, siyasî ve askerî merkezlerini güçlendirmekte Türk askerlerine büyük önem vermişler, hatta Halife Harun Reşid dönemin-de (786–809) muhafız birliğini tamamen Türklerden oluştur-muştur. Halife Mu’tasım devrin-de de (833–842) Türk askerlerin kalması için Bağdat ile Kerkük arasında 70.000 kişinin yaşaya-cağı Samarra şehri kurulmuştur. Bu dönemden sonra, Türklerin Hilafet merkezinde söz sahibi

olduklarını gösteren bir başka gelişme de Halife Mu’tasım’ın kendini güvende hissetmeyerek hilafet merkezini Bağdat’tan Samarra’ya nakletmesi ve Türk muhafızları himayesinde buraya yerleşmesidir. Bu gelişme Irak Türklerinin tarihinde bir dönüm noktası ve yeni bir çığırın başla-masına yol açmıştır. Bu dönem-de Samarra şehri bir Türk şehri halini aldı. Semtlerine, yollarına ve ırmaklarına Türk isimleri ve-rildi. Şehir o suretle yapılmıştı ki, Türkler kendi vatanlarında hangi kabile ve oymakla hem civar ise burada da aynı şekilde iskân edilmişlerdi. Bütün saydığımız bu bilgiler her-kesçe kabul gören doğrulardır ve hiç kimse bunları inkâr ede-mez. Ancak yukarıda bahsedilen “Banukya Anlaşması” bize bazı gerçekleri değiştirmek zorunda bırakmaktadır. Bu gerçeklerde şunlardır:

1. Türklerin Irak bölgesine gelişlerinin Emevî Devleti döne-minde olmadığı, daha önceden de bu bölgede var olduklarını ispat etmektedir. Yani Türklerin Mezopotamya bölgesinde İsla-miyet’ten çok daha önce var ol-dukları ispatlanmış durumdadır. 2. Irak Türkleri, Emevî veya Ab-basî devletlerinin paralı askerleri olarak bölgeye yerleşmemiş-lerdir. Zaten bölgede var olan ana unsurlardan biridir. Yani dışarıdan getirilmiş yabancı bir güç değildir. Hatta şunu söyle-mek hiç yanlış olmaz ki, Türk-ler (Türkmenler) en az Araplar kadar bu bölgenin en eski sakin-lerinden birisidir. 3. Türkler, Irak bölgesinde son-radan olduğu gibi önceden de bir devlet geleneğine sahiptir. Bu topluluk bölgede kurulan her devletin içinde şu veya bu şekil-de yer almıştır.4. Irak Türkleri, Irak’ın devlet geleneğinde çok önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle uzun bir kültür tarihi ve tecrübesi olan bu topluluk, devlet geleneğinde vazgeçilmemesi gereken bir unsurdur. Aksi takdirde işin tabi-atına aykırı bir siyaset izlenmiş olur. Buda Irak’ın geleceği için hiçte doğru bir politika olamaz.5. Türkler, Irak’ın binlerce yıldır kültürü, ekonomisi, siyasi yapısı ve medeniyetinin içerisinde yer almış bir topluluktur, gelecek-te de Irak için çok önemli bir zenginlik olacaktır. Bu nedenle sadece varlığı Irak’ın bütünlüğü için büyük önem arz etmektedir. Sonuç olarak; karşımıza çok önemli bir netice çıkmaktadır. O da, Türklerin Irak’ta varlığı H.32 veya H. 54 yılında başlamamak-tadır. Türklerin Irak’ta varlığı en az 1400 yıldan fazladır. Yine önemli bir neticede, Türkler Irak’ta en az 1000 yıllık bir hâki-miyeti söz konusudur. Bu nedenle tüm Türkmen Siyasi Partilerine, Sivil Toplum Örgütle-rine ve kuruluşlarına sesleniyo-rum, lütfen gerek internet say-falarınızda ve gerekse tanıtım kitaplarınızda kendi tarihinize sahip çıkın. Sizler Irak’ta her kesten önce vardınız ve en az Irak’taki halklar kadar eski ve asıl bir unsursunuz. Bu ger-çeklere siz sahip çıkmazsanız boşluğu başkaları doldurur. Tarih bunlara şahittir.

Irak’ın kuruluşu ve tarihi

Sayı:16 15 Aralık 20168 Erbil

Page 2: 8 15 Aralık 2016 - BizTurkmeniz“Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin,

Sayı:16 15 Aralık 2016 7Erbil

İbrahim Tatlıses, sosyal medya hesabından yaptı-ğı paylaşımla yıllar önce-sine götürdü.İbrahim Tatlıses, oğlu İdo’yla birlikte yıllar önce çekilmiş fotoğrafını takip-çileriyle paylaştı.‘’BESLE İDO’YU TIRNAK-

LASIN GÖZÜNÜ’’İdo henüz minik bir be-bekken çekilmiş kareyi, “Besle junior İDO’yu, tırnaklasın gözünü… Ah benim canlarım, evlatla-rım seviyorum sizleri…” notuyla paylaşan İbrahim Tatlıses, yazdığı satırlarla

diğer çocuklarına gön-derme yapmayı da ihmal etmedi. Tatlıses, son ola-rak geride bıraktığımız gün nişanlanan kızı Dilan Çıtak’ı telefonla aramış ve ilk başlarında izin verme-diği ilişkisi için kızını tebrik etmişti.

İbrahim Tatlıses Oğlu İdo’yla Fotoğrafını Paylaştı

Birlikteliklerinde üç yılı deviren Burak Özçivit ve Fahriye Evcen çifti, düğün tarihini belirledi.Burak Özçivit ile Fahriye Evcen, ‘Çalıkuşu’ dizisin setinde başlayan aşklarını nikah masasına taşınıyor. Düğün için Burak Özçivit’in başrolde yer aldığı Star TV dizisi ‘Kara Sevda’nın

sezon finali yapması bekle-necek.RAMAZAN SONRASI DÜ-ĞÜNÇift, Ramazan Bayramı’nın ardından Temmuz 2017 başında mutluluğa dünya evine girecek. Bu arada Burak Özçivit’in anne ve babasıyla, Fahriye Ev-cen’in ailesinin yaşadığı

Almanya Solingen’e gidip kız isteme ve söz ritüelle-rini yerine getireceği öğre-nildi. Özçivit ve Evcen’in balayı için Uzak Doğu’yu düşündükleri ileri sürüldü. Çiftin nikah sonrası Fahriye Evcen’in İstanbul Zekeriya-köy’deki villasında oturma-ya devam edecekleri iddia edildi.

Burak Özçivit ve Fahriye Evcen evleniyor

Türk Sanat Müziği Sanat-çısı Samime Sanay, 21 Yıl Sonra Parasına Kavuştu

Gülben Ergen, Boşandık-tan Sonra Sahne Ücretini

3 Katına Çıkardı

21 yıl önce üzerinde gecekondu olan bir arsayı 2 bin 100 liraya alan Türk Sanat Müziği sanatçısı Samime Sanay, yürüttüğü hukuk mücadelesinde amacına ulaştı.İstanbul Ortaköy’de üzerinde gecekondu olan bir arsayı 2 bin 100 liraya alan Türk Sanat Müziği sanatçısı Samime Sanay, arsanın Vakıflar’a ait olduğu ortaya çıkınca hukuk mücadelesi başlatmıştı.21 YIL ÖNCE ÖDEDİĞİ PARA İÇİN DAVA AÇTISabah Gazetesi’nden Ali Oktay’ın haberine göre, sanatçı da tapusunu bir türlü alamadığı arsa icradan 52 bin liraya üçüncü kişilere satılınca 21 yıl önce ödediği parayı faiziyle geri almak için dava açtı.MAHKEME SANATÇIYI HAKLI BULDU5 yıldır süren davada sanatçıyı haklı bulan mahkeme, 385 bin liranın arsayı sanatçıya satan Sadık Azak tarafından ödenmesine karar verdi.

Eşi Erhan Çelik ile boşanma kararı alan Gülben Ergen, magazin gündemini meşgul ettikten sonra yılbaşı ücretini geçen seneye göre 3 kat arttırarak, en yüksek ücret alan 3. ünlü oldu.Özel hayatıyla gündeme geldikten sonra fiyatlarında zam yapan ünlülerin arasına Gülben Ergen de eklendi. 2 yıllık eşi Erhan Çelik’ten boşanan Gülben Ergen, mahkeme süreci ve sosyal medyadan atışmaları ile magazin gün-deminde sık sık ismini duyurmuştu. Gülben Ergen’in bo-şandıktan sonra sahne ücretini geçen seneye göre tam 3 katına çıkardığı öğrenildi. Geçen sene yılbaşında 100 bin TL kazanan ünlü şarkıcı, bu sene 300 bin liraya sahne alıyor.YILBAŞI ÜCRET ŞAMPİYONU TARKANÜnlü şarkıcının, 31 Aralık akşamı Kıbrıs’ta sahne alacağı otelden 300 bin lira ücret alacağı öğrenildi.

Adres: Erbil Zanyari Mahal-lesi, Ahmet Çelebi Caddesi

Tiraj:2000

İmtiyaz Sahibi:Mahmut Çelebi

Dizayn: Roman Yusuf

Kürtçe Bölüm Müdürü: İsa Abdülkahhar

Arapça Bölüm Müdürü: Nazım Saiğ

Türkçe Bölüm Müdürü: Dilşat Terzi

Page 3: 8 15 Aralık 2016 - BizTurkmeniz“Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin,

Sayı:16 15 Aralık 20166 Erbil

Antalyaspor’un tek golünü atan ve 3 puanı getiren Yekta takım arka-daşlarıyla şehit polisler için selam çaktı. Yekta duygularını şöyle dile getirdi: “Zor durumlar yaşıyoruz. Buna biz çözüm bulunması ge-rekiyor. Tüm bu olanlardan sonra maça çıkmamız gerektiği için çıkıyoruz. Yoksa futbol oynayacak bir ruh hali yoktu. Bu ülkeyi böle-meyecekler. Daha çok sevinmek isterdik. Büyük bir galibiyet aldık ama kutlayamadık.”2.5 yıllık hasreti bitti65’te Eto’o’nun pasında topu önü-ne alan Yekta yaklaşık 25 metre-den ayağının üstüyle çok sert vur-du, Volkan’ın solundan topu ağlarla buluşturdu. Yekta, Süper Lig’de 2.5 yıl aradan sonra gol attı. En son 12 Nisan 2014’te Sivas’ın, G.Saray’ı 2-1 yendiği maçta takımının tek golünü atmıştı.

Büyük galibiyet aldık ama...

Beşiktaş’ta gerçekleştirilen te-rör saldırısına Türkiye’nin farklı liglerinde mücadele eden takım-ların taraftarları, toplu olarak tepki gösterdi.Spor Toto Süper Lig’de Beşiktaş ile Bursaspor arasında oynanan maçın ardından gerçekleştirilen terör saldırısını kınayan taraftarlar, terör saldırısının meydana geldi-ği Vodafone Arena’nın yakınına gelerek, şehitler anısına karanfil bıraktı.Beşiktaşlı taraftarlar, Köyiçi’nde toplanarak yürürken, Galatasa-raylılar ise Galatasaray Lisesi önünden saldırının olduğu nokta-ya hareket etti. Bazı Bursasporlu taraftarlar da Köyiçi’nde Beşiktaş-lılara katılarak protestoda yer aldı. Protesto eylemine ayrıca Fener-bahçeli, Karşıyakalı, Göztepeli taraftarlar da katıldı..Yürüyüş boyunca şehitleri anan binden fazla taraftar, terör örgütü

PKK aleyhine slogan attı. Saldırı-nın olduğu noktada İstiklal Marşı okuyan taraftarlar, şehitler için dua etti.

Galatasaray Kulübü Başkanı Dur-sun Özbek de sarı-kırmızılı taraf-tarlarla gelerek, şehitler anısına karanfil bıraktı.

Beşiktaşlı taraftarlar adına basın mensuplarına açıklamada bulunan Ayhan Güner, taraftarlar olarak hain saldırıyı unutmayacaklarını

belirterek, şunları söyledi:“Yaşadığımız bu üzüntülü, va-him olaydan dolayı şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Her renkten insan bir araya geldik. Teselliyi birbirimizde arıyoruz. Buranın adı beleş tepe ama vatanın hiçbir toprağı beleş değildir. Burada şehitlerimiz var. Hiçbir toprağımız bedava değildir. Her yerde can verecek insanları-mız, taraftarlarımız, polislerimiz, askerlerimiz var. Bir arada acıları-mızı sarıyoruz. Bursalısı, Fenerlisi, Karşıyakalısı, Göztepelisi, Eskişe-hirlisi, Galatasaraylısı teselliyi bir-birimizde arıyoruz. Bundan sonra polisimizle gönül bağlarını kuruyo-ruz. Jopuna, biber gazına razıyız.”Bursasporlu taraftarlar adına açık-lamada bulunan Raif Geniş ise Beşiktaşlı taraftarlara kendilerini davet ettiği için teşekkür ederek, siyah-beyazlılarla olan husumetin bittiğini dile getirdi.

2016 FIFA Ballon d’Or ödülünün sahibi Cristiano Ronaldo oldu.Yılın futbolcusuna verilen Al-tın Top Ödülü’nü (Ballon d’Or), 2016’da Real Madrid’in Portekizli futbolcusu Cristiano Ronaldo kazandı.France Football Dergisi tarafın-dan düzenlenen organizasyon-da, Portekizli Cristiano Ronaldo yılın en iyi erkek futbolcusuna verilen Altın Top Ödülü’nün sahi-bi oldu.2008, 2013 ve 2014’ün ardından

4. kez ödüle layık görülen 31 yaşındaki Ronaldo, daha önce 5 defa bu ödülü kazanan Bar-celona’nın Arjantinli futbolcusu Messi’yi geride bıraktı.Bu ödülü 4. kez kazandığı için çok mutlu olduğunu dile getiren Ronaldo, “Real Madrid ve milli takımdaki tüm arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.” ifadesini kullandı.Bu yıl içinde Real Madrid ile UEFA Şampiyonlar Ligi kupası-nın sahibi olan Ronaldo, Portekiz

Milli Takımı ile de 2016 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2016) kupasını kazanmıştı.France Football Dergisi’nin 1956-2009 yıllarında verdiği “Al-tın Top” ödülü ile FIFA’nın 1991-2009 arasında seçtiği “Dünyada Yılın Futbolcusu” ödülü, 2010 yılında “FIFA Altın Top” adı altında birleşmişti. İki kurum, 6 yıl sonra “FIFA Altın Top” ismiyle verilen dünyada yılın futbolcusu ödülünde ortaklığa geçtiğimiz eylül ayında son vermişti.

Taraftar grupları Şehitler Tepesi’nde buluştu

FIFA Ballon d’Or 2016’nın sahibi Ronaldo Trabzonspor İspanya’yı tarıyor

Villarreal’de oynayan Bojan Jokic’i takibe alan bordo-mavililer, ayrıca Atletico Madrid’de şans bulamayan oyuncular için girişimde bulunacak Trabzonspor, ara transfer politikasını oluşturmaya başladı. Başkan Muhar-rem Usta ve teknik direktör Ersun Yanal, izlemeden sadece menajerlerin önerisi ile oyuncu almama noktasında fikirbirliği sağladı. Söz konusu karar doğrultusunda Usta, bazı yöneticiler ve teknik direktör Ersun Yanal yurt dışına çıkarma yaptı. Ekibin ilk durağının İspanya olduğu ve burada gün-demdeki bazı oyuncularıntakip edileceği öğrenildi. Trabzonspor’un Villar-real forması giyen Slovak oyuncu Bojan Jokic’i listesine aldığı belirtiliyor. Bordo-mavililerin ayrıca Atletico Madrid’in kadrosunda bulunan ancak fazla forma şansı bulamayan oyuncuları kiralamak için İspanyol kulübü-nün kapısını çalabileceği gelen haberler arasında. Öte yandan Yanal’ın raporu doğrultusunda Konyasporlu Ömer Ali Şahiner, G.Birliği’nden İrfan, Osmanlıspor’dan Musa ve Beşiktaş’tan Kerim Frei için girişimler hızlan-dırılacak. Medjani darbesi: 785 bin Euro! FIFA, alacaklarını alamadığı gerekçesi ile Trabzonspor Kulübü’nü şikayet eden Cezayirli futbolcu Carl Medjani’yi haklı buldu. Bordo-mavili kulübün Medjani’ye 285 bin Euro ala-cağının yanı sıra 500 bin Euro tazminat ödenmesine karar verildi.

Page 4: 8 15 Aralık 2016 - BizTurkmeniz“Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin,

ErbilErbil’de bugün yemeklerimiz-de kullandığımız birçok sebze türüyle ancak 30’lu yıllardan sonra tanıştık. Mesela patates, karnabahar, fasulye ve ıspa-nak gibi... Çünkü bu sebzelerin hiçbirisi Erbil’de üretilmiyordu. Erbil bu sebzelerle ancak 1930 yılından sonra tanıştı.Tarihçiler ve ileri yaştaki hal-kımıza göre; 100 yıl önce Erbil’de domates, tütün ve çay olmadığı için kullanılmıyordu. Kentin çevre köylerinden Er-bil’e ceviz, bal, badem, üzüm, kayısı ve peynir getirilirdi. Bunları sonbahar mevsiminde seyyar satıcılar ve köylü kadın-lar getirirdi. Bunun karşılığın-da şeker, çay, hurma, bulgur alırdı. Yani bir nevi takas veya mübadele yapılırdı. Yani mal-larını, Erbil’de yetiştirilmeyen sebze ve diğer malzemelere değiştirirlerdi. Ayrıca tezgâh-larda portakal, muz, narenciye, limon gibi meyve türüne de rastlanmazdı. Bugünün aksine Erbilliler yılda bir veya iki kere Bağdat ve Kerkük’ten kendi-lerine getirilen bu meyveleri tüketirdi. 1940 yılı öncesinde Erbil ve çevre köylerdeki halk, kış gelmeden önce bulgur, no-

hut, erişte, mercimek, soğan ve yağ gibi gıda maddelerini depolardı.Bulgur kaynatıldıktan sonra taş değirmende tartılırdı. Ko-yun etinden kavurma yapılarak saklanırdı veya tuzlanarak tes-tilerde tutulurdu. Böylece kış mevsiminde tüketilmek üzere hazırlanırdı. Halkın tercihi koyun eti idi. Kasaplar keçi ve davar kesmezdi. Çünkü halk bu etleri almazdı. Ancak 1930 yılından sonra halk sığır eti tüketmeye alıştı. Tavuk, kaz, ördek eti ve yumurtası ise ba-har ve sonbahar ayları arasın-da tüketilirdi. Balık grubunda ise büyük balıklar tercih edilirdi. Büyük nehirde avlanan balıkları halk tüketirdi. Bugün olduğu gibi her aile-nin kendi evi yoktu. Kardeş-ler aileleriyle birlikte aynı evi paylaşırdı. Bazen üç veya dört aile bir evde otururdu. Bunlar uyum içinde yaşayıp her şey-lerini paylaşırdı. Aynı evi pay-laşan kardeş eşleri çok lezzetli yemekler pişirirdi. Ancak bu yemeklerin birçoğu artık tarih oldu. O zamanlar bırakın aynı aileden, birbirini hiç tanımayan aileler bile aynı evi paylaşabili-yorlardı.

ErbilTeknolojik gelişmeler ve ucuz ithal mallar bazı meslekleri bitirme nok-tasına getirdi. Eski meslekler; ma-rangozluk, demircilik ve pamukçu-luk Erbil’de tarih olmaya mahkûm. Dede ve babalardan çocuklara geçen bu mesleklerde artık kimse çalışmıyor. Bunun sebeplerinin en başında, yurtdışından getirilen ucuz ithal mallar yer alıyor. Ellili yaşlarda olan Ali Yusuf, marangoz olarak çalışıyor. Mes-leği babasından öğrendiğini ifade eden Ali Yusuf, “Çocukluğumdan beri marangoz olarak çalışıyo-rum. Çok güzel bir mesleğim var. Ancak artık kazanamıyoruz. Durumumuz seksenli ve doksanlı yıllarda daha iyiydi. İyi kazanırdık, kaliteli malzemeler kullanırdık” dedi. Eski yıllarda olduğu gibi ev eşya-ları, yemek takımı, yatak odası ve oturma grubu gibi takımlar üreten imalathanelerin birer birer kapatıldığını dile getiren Erbilli marangoz, tüm bu eşyaların artık yurtdışından ucuz bir fiyata ithal edildiğine dikkat çekti.İthal malların yerli mallardan daha ucuza geldiğini belirten Ali Yu-suf, ekonomik durumu kötü olan halkın ithal malları tercih ettiğini söyledi. Marangozlukta olduğu gibi demir-cilik mesleği de yok olmak üzere. Önemli bir meslek dalı olan, güç ve sabır gerektiren demirciler pa-zarsızlıktan şikâyetçi. Hacı Abdul-vahit Hüseyin, önemli bir meslek olarak tanıttığı demirciliğin tarım, marangoz ve inşaat gibi meslek-lere yardımcı bir meslek olduğunu söyledi. “Bıçak, bel, zincir, tencere ve kazma gibi aletler üreten demir-cilik güç ve sabır gerektiren bir meslektir” diyen Hacı Abdulvahit

Hüseyin, bu meslekte 65 yıldır çalışıyor. Demirciliğin yok olmak üzere olduğunu ifade eden Hü-seyin, “Hükümet desteği alama-yan bir mesleğin devam etmesi imkânsız. Demirciliğin maddi getirisi az olduğu için insanlar başka mesleklere yöneliyorlar” diye konuştu. Artık toplumumuz yurtdışından ithal edilen malları tercih ediyor. Hem kaliteli hem de ucuz olan ithal mallar artık halkın ilk tercihi durumunda. Otuz yılı aşkın pamukçu olarak çalışan Vahap Sami, hazır giyim ve ucuz Çin mallarının revaçta oldu-ğunu ve pamukçuluğun yok olma noktasına geldiğini söyledi. Buna rağmen bazı ailelerin hala yastık ve döşeklerini pamuktan yaptığını ifade eden Vahap Sami, bu aileler yerli malının daha uzun süre dayan-dığına inanıyor dedi. Konuyla ilgili gazetemize konuşan araştırmacı Halis Yasin, yeni neslin baba mesleğine sahip çıkmaması-nın, bu mesleklerin yok olmasına neden olduğunu savundu. Tek-nolojik gelişmelerin bu meslekleri durma noktasına getirdiğini ifade eden araştırmacı, hükümetin işsizlik sorunu ve mali krizle boğuştuğunu söyledi.Bu tür mesleklere hükümetin destek vermemesinin gençleri yeni arayışla-ra sevk ettiğini belirten araştırmacı, önceki hükümetlerin ham madde ve üretim cihazları sağlayarak bu mes-leklere destek verdiğini hatırlattı. Meslek sanayi lisesi öğretmen-lerinden Tarık Abdülkerim, Eği-tim Bakanlığı’nın meslek sanayi liselerine önem vermediği için bu mesleklerin yok olduğunu söyledi. Öğretmen Tarık Abdülkerim, aile-lerin çocuklarını, geleceği olma-yan bu okullara göndermediğini belirtti.

Erbil’in dünü ve bugünü...

Erbil’de demircilik, marangozluk ve pamukçuluk tarih oluyor...

Sayı:16 15 Aralık 2016 5 Erbil

Page 5: 8 15 Aralık 2016 - BizTurkmeniz“Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin,

Sayı:16 15 Aralık 20164 Erbil

Erbil Erbil, Kerkük, Tuzhurmatu ve Irak’ın diğer bölgeleri-ni kapsayan üst düzey bir Türkmen heyeti Başkent Ankara’yı ziyaret etti. Türki-ye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine gerçekleşen ziyaret Aralık ayının başında ger-çekleşti. Ziyarette Erdoğan’la yapılan toplantı hakkında bilgi almak için gazetemiz, heyette yer alan Türkmen vekil Aydın Maruf’la bir röportaj gerçek-leştirdi. Toplantı hakkında bilgi veren ITC Siyasi Büro Üyesi Aydın Maruf, heyette 15 kişinin yer aldığını söyledi. Ziyare-tin Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine gerçekleşti-ğini ifade eden Maruf şöyle konuştu: “Ziyarette 15 kişi yer aldı. Erbil’den ben ve Adalet Bakanı Sayın Sinan Çelebi, Musul, Telafer, Ker-kük, Tuzhurmatu ve Bağ-dat’tan ise ikişer kişi yer aldı. Heyet tüm Iraklı Türkmenleri temsil eden bir heyetti. Ziya-ret Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın daveti üzerine gerçekleş-ti. Kendileriyle bir toplantı gerçekleştirdik. Heyette yer alanlar Türkmen halkını temsil eden kişilerdi. Erbil ve Kerkük temsilcileri arasın-da herhangi bir ayrım söz

konusu olmadı. Ziyaretin şu dönemde gerçekleşme-si bizim için çok önemliydi. Çünkü Türkmenler olarak hassas bir dönemden geçi-yoruz, buna paralel olarak Musul ve Telafer’de askeri operasyonlar devam edi-yor. Toplantıda Türkiye’nin, Türkmenlere bölgesel ve Irak merkez hükümetlerine desteğinin devam edeceği vurgulandı”.Türkiye Cumhurbaşkanı’nın Musul ve Telafer’de devam eden operasyonlar hakkın-daki görüşlerini bizimle pay-laşan Türkmen yetkili Maruf,

Erdoğan’ın bu iki kentin en yakın zamanda kurtulmasın-dan yana olduğunu söyle-di. Maruf şöyle devam etti: “Türkiye Cumhurbaşkanı, Musul ve Telafer’in en yakın zamanda kurtularak sakinle-rinin de sorunsuz bir şekilde evlerine dönmesinden yana-dır. Sayın Erdoğan, Musul Musullularındır ve mezhep savaşı peşinde olanların operasyonu yönetmemeleri gerekir dedi”.Evlerini terk etmek zorunda kalan Musullu ailelere ve Türkmenlere yönelik Türki-ye’nin gerçekleştirdiği insani

yardımlar hakkında bilgi veren Aydın Maruf, Erdo-ğan’ın DAİŞ’in Musul’u işgal ettiği 10 Haziran 2014’ten bu yana Türklerin, evinden olan ailelere yardıma devam ettiğini söylediğini belirtti. Maruf : “Erdoğan, yardımları kendimize reklam olsun diye yapmadık. Bu yardımlarımız TİKA, Türk Kızılay’ı ve diğer örgütler yoluyla devam ede-cektir. Türkiye olarak bugü-ne kadar toplam 200 milyon dolar değerinde yardımda bulunduk” dedi. Erdoğan’ın, Türkmenlerin bölge hükü-meti ve parlamentosunda

yer almasına iyimser bak-tığını dile getiren Irak Türk-men Cephesi (ITC) yetkilisi Aydın Maruf, “Erdoğan, biz Türkmenler’in bölge hükü-meti ve parlamentosunda yer almasına olumlu ba-kıyor ve bu katılımımızın bölge hükümetinin imajını parlattığını düşünüyor” diye devam etti.Türkiye Cumhurbaşka-nı’nın, Irak’taki Türkmen-lerin çektiği sıkıntılardan haberi olduğunu ifade eden Maruf, Erdoğan’ın siyasi, diplomatik, ticari ve eğitim açısından hem bölge hem de Irak’ın diğer bölgelerinde yaşayan Türkmenlere yardımlarını arttıracaklarını söylediğini belirtti. Türkmen heyetinin Türkiye ziyareti öncesinde KDP’den bir

heyet, Erbil’de faaliyet gösteren Türkmen parti temsilcileriyle bir toplantı gerçekleştirmişti. Ancak KDP Siyasi Büro Üyesi Fazıl Mirani’nin başkanlık ettiği toplantıya ITC katılmamıştı. Katılmama nedenlerini gazete-mizle paylaşan Türkmen yetkili Aydın Maruf şöyle konuştu: “ITC olarak KDP’den şikâyetçi-yiz. Çünkü tüm Türkmenleri bir salonda toplayamazsınız. KDP Türkmen partilerini teker teker ziyaret ederek görüşebilirdi. Biz bu yüzden toplantıya katılma-dık. Türkmenleri küçük göster-melerini kabul edemeyiz” dedi.

Erbil Erbil İl Meclis Üyesi, İnsan Hakları ve Göçmenler Ko-misyonu Başkanı İmad Rifat, gazetemize verdiği röpor-tajda Türkmen meselesi, göçmenler sorunu ve gün-demdeki siyasi gelişmeler hakkında konuştu. Erbil: Kürdistan bölgesindeki siyasi durumu nasıl değerlendi-riyorsunuz?İ.Rifat: Çok hassas bir dö-nemden geçiyoruz. Bir taraftan ekonomik kriz yaşı-yoruz, diğer taraftan DAİŞ’le mücadele ediyoruz. Bunun yanında siyasi partiler ara-sında anlaşmazlık söz konu-sudur. Parlamentonun tekrar faaliyete geçmesi ve ülkeyi idare etmek için sadece bazı taraflar değil, tüm tarafla-rın tek ses olması gerekir. Anlaşma adı altında ana bir taraf, büyük bir partiyi veya esasi bir millet siyasi sürecin dışına itilmesin. Erbil: Kürdistan bölgesindeki Türkmenlerin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?İ.Rifat: Haklarımızın tama-mına kavuştuğumuzu iddia edemem. Çünkü kilit görev-lerde yokuz. Yönetimde yer almıyoruz. Bir anlamda dış-lanmışız. Türkmen kurum ve kuruluşlarında eksiklikler var. Ancak genel konuşmak ge-rekirse; Türkmenler olarak iyi durumdayız. Şöyle ki kendi dilimizle konuşuyoruz, kendi dilimizle okuyoruz, bölgedeki

diğer etnik gruplarla gayet iyi ilişkilerimiz var. Kürt ve Hıris-tiyan kardeşlerimizle uzun bir tarihi paylaşıyoruz. Erbil: Acaba size verilen görev ve mevkiler nüfusunuzla orantı-lı mıdır?İ.Rifat: Hayır değildir. Çünkü hem Kürdistan parlamen-tosunda hem de Erbil İl Meclisi’nde bize tahsis edi-len kota azdır. Bu kotaların

arttırılmasını talep ediyoruz. Ayrıca bölge, parlamento ve hükümet başkan yardımcılığı gibi kilit görevlerde de yokuz. Bölgede en büyük ikinci etnik grup olduğumuz için kilit gö-revlere talibiz. Erbil: Türkmenlerin neden bu kadar çok partisi var?İ.Rifat: Aksine, Kürt partile-rine nazaran sayımız fazla değil. Türkmenler olarak tüm

Kürdistan bölgesinde toplam 11 adet siyasi parti ve kültü-rel teşkilata sahibiz. Bu bize göre çok az bir sayı. Eğer şartlar elverirse muhtemelen birkaç yeni parti daha kuru-labilir. Erbil: Türkmen milletvekilleri kendi halkını gerçekten temsil edebiliyor mu?İ.Rifat: Tabi ki… Hem mil-letvekilleri hem de il meclis

üyeleri Türkmen halkının birer gerçek temsilcileridir. Çünkü bunlar legal yollarla seçilip halkın oyunu ka-zanan kişilerdir. İşlerinde çok aktiftirler. Şahsen tüm temsilcilerimizle irtibat halin-deyim. Hepsi bildikleri yol-larla kendi halklarına hizmet ediyorlar. Erbil: Erbil İl Meclisi’nde Türk-menleri en iyi şekilde temsil edebiliyor musunuz?İ.Rifat: Elimizden geleni ya-pıyoruz. Sadece Türkmen-lere değil Kürt ve Hıristiyan-lara da hizmet ediyoruz. Biz Türkmeniz ve bulunduğunuz görevde Türkmenler adı-na bulunuyoruz, bu doğru, ancak biz Erbil toplumunun tamamını temsil ediyoruz. Hiçbir ayrım yapmaksızın herkesin işinin peşinden ko-şuyoruz. Bu Kürt de olabilir Hıristiyan da… Erbil: İnsan Hakları ve Göç-menler Komisyonu Başkanı olarak Musul göçmenlerinin durumu hakkında bilgi verebi-lir misiniz?İ.Rifat: Hizmetler noktasın-

da durumları istenilen sevi-yede değil. Komisyon olarak bu göçmenlerin durumunu yakından takip ediyoruz. Bölge hükümeti, Türk hayır kurumları ve diğer örgütler yardımları kusursuz bir şe-kilde yürütüyorlar ve düzenli gıda yardımında bulunuyor-lar. Komisyon olarak gördü-ğümüz herhangi bir kusuru yukarıdakilere bildiriyoruz.

Türkiye Cumhurbaşkanı Türkmen Gruplarıyla Toplandı

Erbil İl Meclis Üyesi İmad Rifat: Kilit görevlerde yokuz...

Page 6: 8 15 Aralık 2016 - BizTurkmeniz“Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin,

Sayı:16 15 Aralık 2016 3Erbil

Türkmen Gruplarından Koalisyon Kurma Arayışı

Yönetim, görevler konusunda Türkmenlere verdiği sözü tuttu mu?

ErbilTürkmen parti yetkilileri güçlü bir koalisyon teşkil etmeleri halinde halklarının tüm hak ve taleplerini garanti altına alacaklarına inanıyorlar. Türkmen Liberaller Cemiyeti Başkanı; “Bir grup parti olarak Türkmen Milli Topluluğu’nu yeniden faaliyete geçireceğiz” dedi. Birkaç yıl önce birtakım Türkmen partileri, Türkmen Milli Topluluğu adlı

koalisyonun çatısı altında birleşiyordu. Ancak koalisyon tüm partileri çatısı altında toplamayı başaramamıştı. Yıllardan sonra bazı Türkmen partileri, söz konusu koalisyona tekrar canlılık kazandırma peşindeler. Ancak bu girişimin önünde bazı engeller bulunuyor. Türkmen Demokratik Partisi Başkanı Dilşat Çavuşlu, Erbil’e yaptığı açıklamada, Türkmen partileri olarak bir koalisyon altında toplanmalarının iyi bir adım olacağını söyledi. “Önceden böyle bir koalisyona sahiptik” diyen Çavuşlu, “Ancak artık koalisyonun ismi var, cismi yok” dedi. Mali kriz nedeniyle faaliyetlerine eskisi gibi devam edemediklerini dile getiren

Türkmen parti başkanı, “Koalisyon olarak zamanında birçok faaliyete katılabildik. Koalisyonun 6 siyasi tarafı olarak sesimizi birçok mahfile ulaştırabildik. Örneğin; 2003’te Irak muhalefeti toplantısına katıldık. Eğer biz o zaman tek ses olamasaydık o toplantıya katılamazdık” diye konuştu.

Türkmen partileri olarak birçok ortak noktayı paylaştıkları için tek ses olmalarının kaçınılmaz olduğunu ifade eden Çavuşlu, “Tek ses olmamız halinde halkımızın taleplerini gerçekleştirebiliriz” dedi. Birkaç yıl önce oluşturdukları koalisyonu yeniden

canlandırmak istediklerini bildiren Çavuşlu şöyle devam etti: “Koalisyonumuzun çalışma izni var. Dolayısıyla siyasi sürece katkı yapabiliriz” dedi. Konuyla ilgili gazetemize konuşan diğer bir parti başkanı: “Bizi rahat bırakırlarsa Türkmenler

olarak Kürdistan’da güçlü bir koalisyon kurabiliriz” dedi. Türkmen Kurtuluş Partisi Başkanı Blınd Şirzat Üzeyri, Arap ve Farslar gibi bölgesel ülkelerin koalisyon kurmamıza engel olabileceğini ifade etti. Böyle bir koalisyonun kurulması bu ülkelerin çıkarına

olmadığı için Türkmenlerin tek ses olmasına engel teşkil ettiklerini dile getiren Üzeyri: “Türkmenler olarak önceden Türkmen Milli Topluluğu adında bir koalisyon çatısı altında toplanıyorduk. Ancak artık koalisyonda bazı değişiklikler gerçekleşecek. Bu kapsamda halkımıza verimli

olabilmek için koalisyona yeni gruplar katılacak” diye konuştu. Türkmen Liberaller Cemiyeti Başkanı Sami Şebek, Türkmen Milli Topluluğu’nun, Türkmen toplumunun 25%’lik bir kısmının beklentilerine cevap verebileceğini söyledi.

Erbil’e konuşan Şebek, Türkmen taleplerini dile getirmek amacıyla ileride 6 veya 7 grubun yer aldığı bir koalisyon oluşturmak için kolları sıvadıklarını belirtti. Ancak tüm Türkmen partilerinin koalisyona girmesinin zor olduğunu belirten Türkmen parti başkanı şöyle devam etti: “Koalisyon, Türkmen toplumunun 25%’lik bir kısmının beklentilerine

cevap verebilir. Diğer grupların da koalisyon kurmalarını talep ediyoruz. Çünkü eğer bir parti “sadece ben varım” derse bilin ki bu parti Türkmenlere faydalı olmayacaktır. Karşımızdakilerin bize saygı göstermesi için tek ses olmamız gerekir. Koalisyon kurarsak Türkmenler olarak daha da güçlü oluruz” dedi. Yeni bir koalisyonun kurulması halinde önüne çıkabilecek engeller hakkında bilgi veren Şebek, maddi desteğe işaret etti. Bir koalisyonun kurulmasında tek ses olmanın ve maddi desteğin önemli olduğunu savunan Şebek, “Umarım bu konuda başarılı olup koalisyonu kurarız” diye konuştu.

ErbilErbil İl Meclisi ve Kürdistan Bölge Parlamentosu’nda görev yapan Türkmen temsilcileri, bölgedeki hassas durumu göz önünde bulundurarak bölgesel hükümet ve Erbil il Meclisi’nde daha fazla temsil hakkı talep etmediklerini söyledi. Temsilciler artık Türkmenlere verilen sözlerin yerine getirilmesini istiyor.Kürdistan Parlamentosu’nda 5 ve Erbil İl Meclisi’nde 3 üyeyle temsil edilen Türkmenlere bu iki kurumda temsil oranlarının arttırılacağı yönünde söz verilmişti. Ancak verilen sözler henüz hayata geçmiş değil. Erbil İl Meclisi’nde grubu bulunan Türkmen Erbil Listesi Grup Başkanı İmad Rifat gazetemize verdiği demeçte, il meclisini Kürdistan’ın hassas bir dönemden geçtiği bu günlerde oluşturduklarını söyledi. Bu hassas dönemi göz önünde bulundurarak daha fazla temsil talebinde bulunmadıklarını hatırlatan Rifat, “Ancak şimdi ilgili makamlara yazı yazarak daha önce talep ettiğimiz görevlerin bize

verilmesini talep ettik” dedi.Türkmen yetkili Rifat şöyle konuştu: “Şöyle bir söylenti var, deniliyor ki bizim tayinini istediğimiz kadroların hükümette daha önce tayin olmuş olması gerekiyor. Bunun da sebebi mali krizden geçen hükümetin yeni kadro almamasıdır. Mesela KDP’nin nahiye kadrolarına atadığı kişiler zaten devlette çalışıyordu. Yani yeni kadrolar tayin edilmedi. Türkmenler olarak biz de bu şekilde hareket ederek, talep

ettiğimiz pozisyonları doldurmak için zaten devlette çalışan diploma sahibi parti mensuplarını bulmalıyız”. Kürdistan Parlamentosu’nda grubu bulunan Türkmen Erbil Fraksiyonu Başkanı Milletvekili Mala Macit, il meclis seçimlerinin ardından Erbil il meclis başkan yardımcılığı makamının Türkmenlere verildiğini hatırlattı. Ancak bu görevin Türkmenlere, kendilerine danışılmadan verildiğini ifade eden Türkmen vekil, “Bence

bunun yerine bize vali yardımcılığı verilmeliydi diye düşünüyorum” dedi. Yönetimdeki düşük Türkmen temsiline dikkat çeken Mala Macit, kaymakamlık ve nahiye yapılanmasında da kendilerine kadro tahsis edilmesi gereğini savundu. Hükümetin Türkmenlere, haklara sahip bir millet gibi yaklaşmamasını eleştiren milletvekili Macit, “5 sayılı 2015 tarihli etnik grupların haklarını koruma kanununa göre ve birlikte yaşama ilkeleri gereği özellikle Erbil’de, kamuda bize bir takım genel müdür ve müdürlük makamı tahsis edilmelidir”. Türkmenlerin belediye, polis ve diğer dairelerde müdür düzeyinde temsil edilmesi gerektiğini de dile getiren vekil, Erbil İl Meclisi’ndeki Türkmen üyelerinin bu yöndeki taleplerde ısrarcı davranmalarını istedi.Türkmen vekil Mala Macit şöyle devam etti: “İl Meclisi’ndeki Türkmen temsilcileri kendi aralarında uyum içinde hareket etmelidirler. Güvence kazanabilmek için diğer gruplar

ve meclis başkanlığıyla güçlü bir irtibat sağlamalıdırlar. Siyasi taraflarımızın birbirleriyle olan ilişkileri çok zayıf olduğu için birçok haktan mahrum kaldık. Bizi bir çatı altında toplayabilecek bir lidere bir ağabeye en çok bugün ihtiyacımız vardır. Bizi birleştirecek, Kürdistan toprağına ve kendi toplumuna en iyi şekilde hizmet edecek bir lidere ihtiyacımız vardır”. Azınlık ve çoğunluk ölçülerinin artık anlamını kaybettiğini ifade eden milletvekili, Türkmenler olarak özellikle Barzani’nin son mesajından sonra bölgedeki üç kilit görevde kendilerine yer verilmesinin kaçınılmaz olduğunu savundu. Beş siyasi grubun hem parlamento hem de hükümette savunduğu uzlaşı prensibi azınlık ve çoğunluk zeminine oturtulmamalıdır. Artık böyle bir ölçü anlamını kaybetti. Dolayısıyla siyasi gruplar, Kürdistan’ı oluşturan etnik grupların parlamento ve hükümetin başkanlık makamında yer almasına mani olmamalıdır. Kürdistan halklarının düştüğü krizden kurtulması için tüm tarafları birlikte yaşama ruhu ve karşıdakini kabul etme prensibini benimsemeye davet ediyorum”

Türkmen Libe-raller Cemiyeti Başkanı Şebek: “Türkmen taleple-rini dile getirmek amacıyla ileride 6 veya 7 grubun yer aldığı bir koa-lisyon oluşturmak için kolları sıva-dık”

Türkmen De-mokratik Parti Başkanı Çavuşlu: “Türkmen partileri olarak birçok or-tak noktayı pay-laşıyoruz. Tek ses olmamız halinde halkımızın taleple-rini gerçekleştire-biliriz”

Türkmen Kurtuluş Partisi Başkanı Üzeyri: “Türkmenler ola-rak önceden Türkmen Milli Topluluğu adında bir koalisyon çatısı altında toplanıyorduk. Ancak artık koalisyonda bazı değişiklikler gerçekleşecek. Bu kapsamda halkımıza verimli olabilmek için koalisyona yeni gruplar katılacak”

Page 7: 8 15 Aralık 2016 - BizTurkmeniz“Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin,

Sayı:16 15 Aralık 20162 Erbil

ErbilTürkmen milletvekilleri ve partileri, parlamentonun mevcut başkanlık kurulunun değiştirilip, bu yasama meclisinin tekrar faal hale gelmesini istiyor. Bu taraflar aynı zamanda

8. bölge hükümetinin feshi halinde üç kilit başkanlıkta pay almak ve ikinci bir bakanlık da talep ediyor. Kürdistan Bölge Parlamentosu’nda 5 vekille ve kabinede 1 bakanla temsil edilen Türkmenler, hükümetin feshi halinde geniş bir temsil istiyor. Kürdistan Bölge Parlamentosu’nda grubu bulunan Türkmen Reform ve İlerleme Fraksiyonu Başkanı Müne Kahveci gazetemize yaptığı açıklamada, fraksiyon ve parti olarak parlamento başkanlığının yeniden yapılandırılması için ciddi şekilde çalıştıklarını söyledi. Mevcut parlamento başkanlığının işlerinde başarısız olduğunu savunan Kahveci, parlamento başkanlığının ivedilikle yeniden yapılandırılmasını talep ettiklerini söyledi. Bölge hükümetinin olası feshi konusunu

Erbil’e değerlendiren Kahveci, Türkmenler olarak hükümetin feshini desteklediklerini kaydetti. Türkmen vekil şöyle devam etti: “Hükümet feshedilip yeni bir kabinenin teşkili halinde bölge başkanlığı, bakanlık kurulu ve parlamento başkanlığı gibi üç kilit mevkiin yardımcılık makamının birisinin biz Türkmenlere verilmesini talep edeceğiz. Aynı zamanda bazı genel müdürlük ve danışmanlık düzeyindeki görevlere de talibiz. Bu bize verilmiş bir sadaka değildir, Türkmenlerin meşru hakkıdır”. Bölgenin istikrarı ve çıkarlarını dikkate alarak ses çıkarmadıklarını dile getiren Kahveci, “Artık taleplerimize kulak verilmesini ve haklarımızın gelecek Kürdistan anayasasında tespit edilmesini istiyoruz” diye konuştu.Türkmen Kardeşlik Ocağı yöneticisi Abdülkerim Mollaoğlu, Türkmenler’in Kürdistan Bölgesi’nde ikinci ana unsur olarak kabul edildiğini söyledi.

Erbil’e konuşan Mollaoğlu, bunun çok önemli bir adım olduğunu söyledi. Türkmen yetkili şöyle devam etti: “Bölgede Türkmenler, Kürtler, Hıristiyanlar ve diğer etnik unsurlar bir arada yaşıyor. Bu unsurların hepsi birer gerçek ortak olarak kabul edilmelidir. Siyasi, ekonomik ve diğer alanlarda rol oynamalıdırlar. Hakları anayasa garantisine alınmalıdır” . Türkmenlerin hükümetten

taleplerinin meşru talepler olduğunu ifade eden TKO yetkilisi Mollaoğlu, siyasi, eğitim, idari ve diğer alanlarda daha fazla beklentileri olduğunu söyledi. Mollaoğlu, “Bu taleplerimiz yerine getirilip birlikte yaşamak için uygun bir zemin yaratılırsa muhakkak ki haklarımıza kavuşuruz” diye konuştu. Bir öğretim üyesi: “Eğer Kürtler dünyaya kendi yönetimlerinden güzel bir izlenim vermek istiyorlarsa, Türkmenlerin hükümet ve parlamentodan beklentilerine cevap vermelidirler” dedi. Öğretim üyesi ve siyasi gözlemci Abdülselam Abdülmecit Erbil’e verdiği demeçte Irak’ta ikinci ana unsur olan Kürtlerin 2003 yılından sonra merkez hükümette yer alarak bir takım bakanlık ve görevler elde ettiğine dikkat çekti. Kürtler’in bu bakanlık ve görevleri, seçim kazanımı değil, ülkenin ikinci ana unsuru oldukları için elde ettiklerini ifade eden Abdülmecit, “Dolayısıyla Kürtlerin, kendilerine gösterilen

tavrın aynısını Kürdistan Bölgesi’nin ikinci ana unsuru olan Türkmenlere göstermesi ve bölgedeki üç kilit görevin birisini Türkmenlere vermesi gerekir. Çünkü bölgede Türkmen temsili artarsa bu Kürtlerin yararına olur. Bu ayrıca Kürtlerin Bağdat’taki imajına da olumlu yansır. Türkmenlere kilit görev verilirse bu, ihtilaflı bölgelerde yaşayan Türkmenleri olumlu etkiler. Muhtemelen bunların

çoğunluk oluşturdukları bölgenin Kürdistan’a dönmesini talep etmeleri için bir fırsat doğabilir. Bu netice de Kürtlerin çıkarına

olur” dedi. Türkmenlerin Kürdistan’daki köklü mevcudiyetine de değinen öğretim üyesi, Türkmenlerin bölgede uzun bir geçmişe ve tarihe sahip olduğunu hatırlattı. Kürdistan Bölgesi’nde beş bin yıldan beri yaşayan Türkmenlerin bölgeyi bin yıl süreyle yönettiğini ve altı imparatorluk kurduğunu ifade etti. Osmanlı’nın bölgede altı yüz yıl hükümdarlık sürdürdüğünü belirten Abdülmecit şöyle devam etti: “Demek ki Türkmenler Kürdistan’da güçlü bir figürdür. Dolayısıyla bölge hükümeti bu topluma geniş bir temsil hakkı tanıyarak durumunu iyileştirmelidir”.Bölgedeki büyük partilere seslenen Türkmen siyasi gözlemci, bu partileri Türkmenlere millet gözüyle yaklaşmaya davet etti. Abdülmecit, yasama ve siyasi karar sürecinde Türkmen katkısının sağlanmasını da talep etti.

Parlamentonun tekrar faal hale gelmesi ve hükümetin feshi konusuna Türkmenler ne diyor?

Abdulselam Abdulmecit ŞakirÖğretim üyesi, araştırmacı ve yazarTürk lirasının uzun süren istikrarlı bir dö-nemden sonra , 15 temmuz 2016 da başa-rısız darbe girişiminden sonra yavaş yavaş dalgalanmaya ve değer kaybına uğradı . 15 temmüzde 2.82 Lira seviyesinde olan dolar , 16 temmüzde Dolar 2.96 Lira seviyesine yükseldi . O tarihten itibaren Türk lirasındaki düşüş devam etmektedir , Türk lirasındaki düşüşün nedeni sadece 15 temmuzdaki ba-şarısız darbe değil belki o süreci takip eden jeopolitik riskler de yer almakta , 25 ağustos 2016 da başlatılan Fırat Kalkanı Harekatı , Türkiye ve Türk ordusu tarafından eğitilmiş Özgür Süriye Ordusu grupları tarafından devam ettirilen operasyon , operasyonun amacı Türkiye tarafından tehlike olarak görü-len unsurları temizlemek , sınır ve bölgedeki halkın güvenliğini sağlamak ve kontrol altına almak , göç sorununu yok etmek amacıyla oluşturulması planlanan 5 bin km karelik alanda güvenli bölgeyi oluşturmayı amaç-layan harekatın neticesinde Türk lirasın-daki düşüş devam etmiştir. Ayrıca Donald Trump’ın 8 kasım 2016 da ABD başkanlığına süpriz şekilde seçilmesi sadece Türkiyede değil belki de gelişen ülke piyasalarında kay-bın fitilini ateşledi . Öte yandan Türk finansal varlıklarında dalgayı yaratan en önemli konu başkanlığı da içeren anayasa değişikliği. Ocak 2017 de meclis gündemine gelmesi bekleniyor . Elbette aralık ayında FED tüm dünya piyasalarını alt üst etmeye aday en büyük gelişme , aralıkta faiz artışına gitmesi kesin gözle bakılıyor . Son olarakta Avrupa ülkeleri seçim yılına girmesi ve Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasındaki gerilim Türk lirasının kayba uğraması riskini artırıyor . Netice itibariyle bu günlere gelindiğinde dolar 3.50 Lira seviyesine geriledi . Peki yukarı-da bahsi geçen nedenlerin , Türk lirasının değer kaybetmesi uzun vadede Türk eko-nomisine nasıl etki bırakacaktır ? Bu soruyu cevaplayabilmek için öncelikle Türk lirasının piyasadaki miktarını ve Türkiye’nin merkez bankasındaki altın ve dolar rezerv miktarını öğrenmeliyiz ve bu iki değeri karşılaştırıp Türkiye’nin ekonomisini gelecekte ne tür risk-lerle karşı karşıya olacağını analiz edebiliriz. Yani Türk lirası korkunacak bir para türü mü ? Yani bu paradan kaçmakmı gerekiyor yok-sa bu paraya Türk halkının sahip çıkmasımı gerekiyor ? Bu Türk lirası için çok önemli bir husustur .Türkiyede piyasada dolaşımda olan Türk lirasının miktarı 122 milyar YTL olduğu bili-niyor , bu da dolar bazında 35 milyar dolara tekabül etmektedir . Buna karşılık Türki-ye’nin merkez bankasının rezerv miktarı 124 milyar dolar , dünya ülkeleri arasında rezerv miktarı açısından Türkiye 17’nci sırada yer almaktadır . Bununla birlikte 520 ton altını bulunmaktadır , dünya ülkeleri altın rezervi bakımından Türkiye 12’inci sırada bulunmak-tadır , Türkiye’nin altın rezerv değeri ise 18 milyar 200 milyon değerindedir . Toplamda Türkiye’nin merkez bankası , para rezerv miktarı 142 milyar 200 milyon dolardır . Bu da şu demektir ki Türkiye’nin rezerv miktarı dolaşımda olan paranın 4 katı kadardır , bu da demektir ki Türkiye’nin ekonomisi sağlam temellere dayanmaktadır. Şuanki dövizde ya-şanan dalgalanmalar geçicidir kısa zaman-da toparlanması beklenmektedir ve dolar ocak 2017’den itibarenTürk lirası karşısında gerilmeye başlar ve nisan 2017’de tekrardan 2.90 seviyesini bulmasını beklemekteyiz .

Türk Lirasının Değer kaybının Nedenleri ve Türkiye Ekonomisine

Olan Etkileri

“Türkmenler olarak hükümetin feshini destekliyoruz. An-cak yeni bir kabi-nenin oluşturulması halinde bölgedeki üç kilit mevkii için yardımcılık maka-mının birisinin bize verilmesini talep edeceğiz”.

“Türkmenlerin si-yasi, eğitim, idari ve diğer alanlar-daki taleplerinin hepsi meşrudur. Bu talepler yerine getirilip, birlik-te yaşamak için uygun bir zemin yaratılacaksa bu toplum muhakkak ki haklarına kavu-şur”

Yasama ve siyasi karar sürecinde Türkmen katkısı sağlanmalıdır

Page 8: 8 15 Aralık 2016 - BizTurkmeniz“Bismillahirrahmanirrahim; Halid Bin velid’in bu mektubu (akdi), Fırat kenarında mukim olan Sülü Bay Bin Basbahri’ye mahsustur. Sen, kendin,

ErbilTürkmen temsilcileri kabulünde Türkiye Cumhurbaşkanı:

Evlerini terk etmek zorunda kalan Musul ile Telaferli ailelere ve Türkmen toplumuna yardımlarımız devam edecek

Erbil- Özel Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, üst düzey bir Türkmen heyetini başkent Ankara’da kabul etti. Geçtiğimiz 7 Aralık 2016 günü gerçekleşen ziyarette Erdoğan, Türkmen grup ve yetkililerinin önemli roller üstlendiğini söyledi. Erdoğan heyete hitaben, “Siz halkınızın talep ve haklarını elde etmek için çok hassas ve sorunlarla dolu bir bölgede mücadele ediyorsunuz” dedi. Ziyarette yer alan Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Erşet Salihi Erbil’e verdiği demeçte, Erdoğan’la gerçekleşen toplantıda Irak’ı ilgilendiren çok önemli konuların masaya yatırıldığını söyledi. Salihi, Erdoğan’ın toplantıda Irak’tan ve bu

ülke halkından övgüyle söz ettiğini ve Türkiye olarak Irak ile çok iyi

ilişkiler içinde olmak istediklerini söylediğini kaydetti.

Salihi şöyle devam etti: “Erdoğan, toplantıda Irak’ın toprağında gözleri

olmadığını, bu ülkenin üniter yapısını korumak ve ülkeyi terörist gruplardan temizlemek için birlikte çalışacaklarını söyledi”. Toplantı hakkında gazetemize röportaj veren Türkmen vekil Aydın Maruf, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın evlerini terk etmek zorunda kalan Musul ile Telaferli ailelere ve Türkmen toplumuna yardımlarının devam edeceğini, bunlara bugüne kadar 200 milyon dolar değerinde yardım yaptıklarını söylediğini ifade etti. Türkmen vekil, “Sayın Erdoğan, Türkmenlerin bölge parlamentosunda ve yönetiminde yer almasına iyimser baktığını ve bu katılımın bölge hükümetinin

imajını parlattığını da ifade etti” dedi.

Sayı:16 15 Aralık 2016Onbeş günde bir çıkan siyasi, kültürel ve tarafsız gazete

44

Türkiye Cumhurbaşkanı, Türkmen-ler bölge hükümetinin imajını

parlattı dedi

3

Kilit görevlerde yokuz...

2

Parlamentonun faal hale gelme-si ve hükümetin feshi konusuna

Türkmenlerin tavrı ne ?

Görevler konusunda Türkmenle-re verilen sözler tutuluyor mu?

Erbil Radyosu Türkmenler›in gerçek sesi

Kerkük 92.5 Erbil

98.1

Hasan Turan, iller meclis seçim kanunundaki ihtilaflı noktaları basınla paylaştı Erbil- Özel Irak Milli Meclisi Hukuk Komisyon Üyesi Hasan Turan, iller meclis seçim kanunundaki 4 ihtilaflı noktaya dikkat çekti. Hukuk komisyonunun çözüm olarak iller meclis seçimlerinin parlamento seçimleriyle eş zamanda yapılmasını uygun gördüğünü ifade eden Turan, ihtilafların başında Kerkük il meclis seçimlerinin geldiğini söyledi. Basına konuşan Türkmen vekil Hasan Turan, 36 sayılı kanunun 23. maddesine

göre; Kerkük’ün bir seçim dönemine mahsus olmak üzere özel bir yasaya ihtiyaç duyduğunu kaydetti. İkinci ihtilaf noktasını, önümüzdeki nisan ayında yapılması beklenen seçim tarihinin oluşturduğunu belirten Turan, ancak seçim komiserliğinin seçimlerin önümüzdeki Eylül ayında yapılmasını önerdiğini hatırlattı. Turan : “Bize göre en uygun çözümün iller meclis seçimlerinin parlamento seçimleriyle eş zamanda yapılmasıdır” dedi. Üçüncü ihtilaf noktasının il meclislerinin üye

sayısı olduğunu ifade eden Hukuk Komisyonu Üyesi Turan, “Komisyon olarak Bakanlar Kurulu Genel Sekretaryası toplantısında, en az üye sayısının 15 olmasını önerdik. Böylece her sandalye 200 bin kişiyi temsil edecek. Her ilin maksimum üye sayısı 35 olacak” diye konuştu. Turan şöyle devam etti: “Dördüncü ihtilaf noktasını bazılarının ilçe ve nahiye seçimlerinin lağvını istemesi oluşturuyor. Bunun yanında benimsenecek seçim sistemi gibi çözülebilir bazı ufak tefek ihtilaf

noktaları da var. Bu konuda kimisi 2009’da uygulanan eski Saint Ligo sistemini savunurken, kimisi ise tadil edilmiş Saint Ligo sistemini savunuyor.”.Bilindiği gibi Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği, Bakanlar Kurulu’nun geçtiğimiz Pazar günü kabul ettiği İl ve İlçeler Seçim Kanun Tasarısı’na göre; il meclislerinin üye sayısının azaltılacağını duyurdu. Böylece toplam üye sayısı 447’den 226’ya düşecek. Tasarı Kerkük ve Kürdistan bölgesindeki üç ili kapsamayacak.