tasavvufisamveri.org/pdfdrg/d121780/2003/2003_golpinarlia.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri...

26
TASAVVUF Cemil KiTABEVi

Upload: others

Post on 07-Nov-2020

4 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Page 1: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

TASAVVUF KİTABI

Hazırlayan

Cemil ÇİFTÇİ

KiTABEVi

Page 2: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

Diş Kirası Kitapları: 8

Kapak: Minyatür

İç Düzen: All-Graf

Baskı: Çalış Ofset

Cilt: Bayrak Matbaası

İstanbul, Kasım 2003

ISBN 975-6403-18-7

©KITABEVI Çatalçeşme Sk. No: 54/ A Cağaloğlu-ISTANBUL

Tel: (0212) 512 43 28 -511 21 43 • Faks: 513 77 26

Page 3: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

.~ Abdilibaki Gölpınarlı

Halk Edebiyahmızda Zümre Edebiyatlan

C\/) III. yüzyıl, Türk edebiyahnda ikili, bir gelişmenin başlangıç JUdevresidir. Moğol akını, Selçuk İm:paratorluğunu yıpratmış,

yerli beylikler kurulmaya başlamış, imparatorluğun resmi dil kabul ettiği Farsça ya karşı yerli dil olan Türkçe, bağımsızlığını kazanma­ya koyulmuştu. Farsçaya birçok Türkçe sözler girmiş, hatta bu söz­lerle "yaşamışı kerden, yaylamışı kerden, kışlamışı kerden" gibi mastarlar bile yapılmıştı ki bunlara "Cihan-guşa" tarihiyle özellikle birçok kişiler tarafından yazılan, sonradan Reşidüddm Fazlullah (1318-1319) tarafından derlenip toplanan "Camiu't-Tavarlh"te bol bol rastlarız. Mevlana Celaleddin bile Türkçe sözler, terkipler kul­lanmış, mülemma' beyitler yazmıştır; şürleri arasında,

Türk on şeved kez bfm-r o deh ez hertic eymen şeved Türk on nebiişed kez teme' silf-i her kutsuz hored1

gibi Türk'ü öven beyitlere sık sık rastladığımız Mevlana' nın,

Gelesen bunda sanğa yığ garazum yok işidürsen Kalasan anda yavuzdur yalunğuz kanda kalursan Çalab'undur kamu dirlik Çalab'a kil ne gezersen Çalabı kullarunğ ister Çalabiyi ne sanursan Ne oğuzdur ne oğuzdur ağuzunğdın kıgırulmak Kulağunğ aç kıilağunğ aç bala kim anda körürsen

1. Türk, odur ki onun korkusundan köy, haraçtan kurtulsun. Türk, tarnaından, her kutsuzun sillesini yiyene demezler.

-.'12.9-

Page 4: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

----~--------~~~---~-----------gibi tam Türkçe ş~leri de vardır; hele

Okcılardur gözleri hoş nişandur kaşları Öldürür yüz süvfiri kimdür ol Alparşlan

gibi batı Oğuz lehçesiyle yazılmış beyönde Alparslan'ı (465 H. 1072) anınası pek dikkate değer. Sultan Veled'deyse (1312) Türkçe daha çok fazladır ve divanından, mesnevilerinden derlenen Türkçe beyitler, ayrı bir divan meydana getirecek kadar çoktur (Veled Çe­lebi İzbudak: Dtvan-ı Türki-z Sultan Veled; İst. mat. A.mire-1341):

Mevlana halifelerinden Seyyid Mahmud-i Hayram halifesi Sarı SaltUk'un halifesi Barak Baba'dan (1307.,.1308) feyz alan Tapd~ Ba-ba'ya mensup Yunus Emre, ·

Mevlana Hudtivendgar bize nazar kılalı · Anun görldü nazarı gönlümüz aynasıdur

beytiyle bildirdiği gibi gençliğinde· Mevlana ile görüşmüş, onun meclislerinde bulunmuş, f~kat Yunus.Em.re' de Türkçe, bağııİlsızlığı­nı tam olarak kazanmıştır. Yunus, bir yandan Mevlana' dan çeviriler yapmakta, onun mazmunlannı işlemekte, Türkçede ona "terceman" ·olmakta, Sultan Veled gibi aruzla Türkçe şiirler yazmakta, fakat bir yandan da, medli hecesi olmayan Türkçenin tabii vezni olan hecey­le ve halk diliyle yazdığı şiirlerde halka hitap etmeyi ihmal etme­mekte, hatta bunu ön plana almaktadır. Ancak şunu da bilmek ge­rektir ki Yunus, bir halk şairi olmadığı gibi dili de tam bir halk dili değildir. Onda "Cennet-uçmak, cehennem-tamu, Allah-yezdan, Ça­lab-Tanrı, Azrail-Canalıcı, mest-esrük, ab-ı hayat-bengisu, zehir­ağu, söz-keleci, aşk-sevi, gassal-yuyıcı, ümid-umu, fayda-assı, pend -öğüt, ilim-bill, vahdet-birlik, şirk-ikilik, nur-ışık, veli-eren, balrka­pı, hicab-perde" gibi sözlere rastlarız. Aruzla yazdığı şiirlerde de, zamanına göre başan göstermiş bir şairdir Yunus. Tekrar edelim ki o, tam anlamıyle bir halk şairi değil<;lir;Mevlana'yı okuyacak, onun mazmunlannı tasarruf edecek, Türkçeleştirecek, ondan ve Sa' di' den manzum olarak çeviriler yapacak, şiirlerinde, ayetlerden, hadisler-

-.J.JO-

Page 5: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

----~~------~~~--------------den, peygamberlerle erenlerin kıssa ve menkabelerinden, Hind-İran ve Yunan mitolojisinden bahsedecek, hatta bunlan tevil edecek, inancına uygulayacak tasavvufun en derin esaslarını, en kolay ve en anlaşılır bir tarza dökecek kadar, yani tam bilgilidir. Onda, "ser-en­cam, arz-ı hal, hırs u heva, zat ü sıfat, naz-u niyaz, imrUz u ferda" gibi terkipler, "dil-pezir, nahcir, nazir, menşfu, mestfir, safa-nazar, visal, hanende, gerdful, gergan, nisyan, mücerred, Tecrid ü tefrid" gibi sözler ve tasavvuf terimleri pek çoktur. Bütün bunlarla birlikte bir •halk şairi olmayan Yunus, inancını halka yaymak, halkı doğru bildiği yola sokmak, insan aşkını, insani görüşü halka mal etmek için halkçı bir şair olmuş, aruzdan çok heceye önem vermiş, şiirleri­ni yabancı sözlerden çok öz Türkçe söz;lerle örmüş, zamanından başlayarak halkınşairi olmuştur. Yüzyıllar geçtikçe tazeliğini yitir­memiş, her geçen yüzyıl, onu biraz daha gençleştirmiş, milli şuur, onu tam milli ve bu bakımdan da insan cı bir şair olarak kabul etmiş­tir. Aşkında, heyecanında, nazında, niyazında, inancında saınimi olan, bilgisi.p.i inanç haline getiren bu güçlü Şairin,

Duruş, kazan, yi, yidir, bir gönül ele getir; Yüz Ka'be'den yiğrektir .bir gönül imar et

gibi toplumsal düzeni gösteren, yahut

Ben ayumı yirde gördüm ne isterem gökyüzünden, Benüm yüzüm yirde gerek, bana rahmet yirden yagar,

yahut da

Binmiş gazeb atına tartmış kudret kılıcın Nefsini depelemiş, elleri kan içinde

gibi beşeri görüşü belirten, canlı imajlar yapan beyitleri, gerçekten de bugün bile terütazedir.

Biz, bu yazıınızda Yunus Emre'yi tahlil edecek değiliz; fakat halk edebiyatımızda zümre şiirlerinin ve layik şiirin kaynağı Yunus' tur; bu bakımdan söze onunla başladık.

-331-

Page 6: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

~------------~~~--------------XIII-XIV. yüzyılda, bir yandan Sultan Veled ve ondan sonra yeti­

şen ve aruzla yazan şair ler, kHisik İran edebiyahnı örnek tutarak Türk klasik edebiyatı diye adlandırdığımız divan edebiyahnı, belirli kural­lar içinde geliştirirlerken aynı çağda Yunus'un etkisiyle ve heceyle halk edebiyatı da gelişmekteydi. Şüphe yok ki bu çağdan önce de halkın ozanlan vardı; deyişieri dilden dile söylenmekteydi; sazdan saza nağme nağme yayılmıştı; fakat elimizde, yazılı şiirleri yok; adla­rını bilemiyoruz. Burada şunu da söylemeden geçemeyeceğiz:

Hi cr! 522' de (1167) ölen Hoca Ahmed Yesev1' nin Yunus üzerinde etkisinden bahsetmek, olmayan bir şeyi söylemektir ancak. Ahmed Yesev!'nin adı, ancak XV. yüzyılda, BekHiş1 ViHiyet-nfunesi (Mana­kıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli) ile Batıda duyulmuş ve bu duyuş, ancak o kitabın sayfalannda kalmıştır. Yunus ondan hiç bahsetmediği gibi ondan sonra Yunus yolunu güdenlerden hiçbiri qe Ahmed Yese­v1' den bahsetmemiştir. O çağdan son zamanlara dek yayılan ve tek­ke edebiyatının şiirlerini kapsayan mecmua ve cönklerin hiçbirinde Ahmed Yesev1'nin ilahileri yoktur. Ondan, doğu illerinde yetişen ve Çağatayca yazan şairler etkilenmişler, fakat bunlann hiçbiri, bizim şairlerimizi ilgilendirmemiştir.

Anlatacağımız zümre halk edebiyatlannın hepsi· de kaynağını Yunus'ta bulmuş, o bitınez tükenmez, o coşkun ve derin, o kutsal ve sınırsız kaynaktan coşmuş, köpürmüş, her coşuşunda, her köpürü­şünde kaynağını hatırlatınış, onu andırmıştır.

Halk zümre edebiyatlanmızı üçe ayırmak gerekir:

I. Tasavvufi halk edebiyatı, II . Alevi-Bektaşi halk edebiyatı, III. Melam1-Hamzav1 halk edebiyatı.

Tasavvufi Halk Edebiyatı

Tasavvufi halk edebiyatında görünür karakter, bu edebiyatın ta­savvuf etkisiyle meydana gelmiş olmasıdır. Bu kısımda zahidane, daha açık bir deyişle softaca şürler olduğu gibi, rindane şiirler de vardır. Şunu da belirtelim ki zahidane şiir yazan bir ozan, sırasında rindeesine şür de yazabilir. Bu, ya hitap edilen toplumun anlayışı yüzündendir; yahut ozanın, yaşayışında, geçirdiği inanç ve anlayış

Page 7: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

----------------~~~---------------merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör­neklerini bulmaktayız. Ama tamamıyle zahitçe şiirler düzen, yaşa­yışında o merhaleyi aşamayan ozanlar da yok değildir. Ancak bu zümreye alabileceğimiz azanların şiirlerinde özellikle tasavvuf, esas tema olduğundan bu çeşit halk edebiyatma genel bir deyimle tasavvufi halk edebiyab dememiz gerekir.

Bu zümrenin başında, Bektaşi Vilayet-name'sine göre Hacı Bek­taş'ın "Makaaldt"ını Arapçadan Türkçeye çeviren Said Emre gelir. Saiq Emre'nin, elimizde ondokuz şiiri var, bunların biri noksan. Beş tanesinde Hacı Bektaş'tan, birinde de Hacı Bektaş halifesi Hacım Sultan' dan bahseden Said, XIII-XIV. yüzyılda yaşamıştır. Beş şiiri Yunus' a nazire olduğu gibi öbür şiirlerinçle de Yunus tesiri .açıkça görülmektedir (Yunus Emre ve Tasavvuf adlı kitaplarıınızın 204-207. sayfalarına, şiirleri için aynı kitabın 280-294. sayfalarına bkz. İst. Remzi Kitabevi-1961).

Said' den sonra, elimizde iki şiiri bulunan ve her ikisinin de mak­ta' beytinde,

ve

Yunus idi pfşrevimüz, Aşık Paşa husrevimüz; Ol dernde Emre İsmail miskin niyaz-mendeyidi

Evvel adım Yunus idi, şimdi İsmail Emre' dür; Ol dost içün Arafat'ta koçu kurban olan benem

diye Yunus'u anan İsmail Emre (aynı, s. 347-348),

Bir zaman Yunus oldum, cümle cihana doldum; Şeyhoğlu Satu olup yine belüren benem

makta'ıyle biten bir şiiri elimizde bulunan Şeyhoğlu Satu (s. 351), iki tanesi heceyle yazılmış ve biri Yunus' a izafe edilerek hakkında bir de menkabe uydurulmuş olmak üzere elimizde onbir şiiri bulu­nan Kasım (s. 352-357),

-JJJ-

Page 8: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

--------------~~~--------------Kimi Tapduk kimi Yunus, herbirisi derya deniz, Yunus' a da bu cur' ada n zerrece sunuldu gine

diye Yunus' u anan ve onun yolunu izleyen Yunus mahlaslı bir şair­le Ka dirilik ten, Yunus' tan yüzonüç yıl sonra ölen Emir Sultan' dan, hatta Emir Sultan türbesinden ve Mevlüt'ten bahsettiğine göre XV. yüzyılda yaşayan başka bir Yunus ve belki de birkaç Yunus, elimiz­de ona ait olduğu cönklerde yazılı bir şiiri bulunan Hamid-i Vell (1412-1413), birkaç şiiri bulunan ve bunlar arasında,

Noldı bu gönlüm, noldı bu gönlüm Derd ü gam ile daldı bu gönlüm

matlah meşhur ilahisiyle sonradan birkaç kişi tarafından şerhedilen ve çağımıza dek unutulmayan

Çalabum bir şar yaratmış iki cihan arasında Bakıcak dfdar görünür ol şann kenaresinde

matlah şathiyesiyle ün kazanan Hacı Bayram-ı Vell (1429-1430), . onun damadı olup Kadirilikten Eşrefiyye kol unu. kuran ve Eşre­foğlu mahlasıyle ilahiler yazan Abdullah Eşref-i RUmi (1469-1470), Ümrrıi Sinan (1551) ve Sinan Ümınl (1664), Nizamoğlu, Sey­fullah ve Seyfi: mahlaslarmı kullanan ve Halvetiyyeden Seyyid Nizameddin'in oğlu olan Seyfullah (1601-1602), Bayramiyyeden Himmetiy)re kolunun kurucusu Himmet (1683-1684), gene Halve­tiyyeden "Niyaziyye" ve "Mısınyye" kolunu kuraiı Matatyalı Ni­yazi-i Mısrl (1694), bu edebiyatın belli başlı ozanlarmdandı. Eşref­i Rfuni ve Ca' fen (İmami- İsnaaşerl) olduğunu açıkça söyleyen, bazı şiirlerinde Hurüfi:liğe de temas eden Seyyid Seyfullah ve Ni­yazi, bu edebiyatın en güçlü şairlerindendir ve Yunus edasını en güzel aksettirenlerdendir. Bu arada heceyle hiçbir şiirine rastlan­mayan Aşık Paşa'yı (1332), "Garib-name" de olmayan ve aruzla ya­zıldığı halde tamamıyle Yunus edasını taşıyan şiirleriyle, Şeyh Ve­fa' yı (1490-1491), Yunus'a atfedilen bir şiiriyle, divan edebiyatının güçlü bir şairi olan UsUll'yi (1538-1539), Yunus edasmm en güzel

-334-

Page 9: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

--------------~~~·---------------örneklerini veren heceyle yazılmış şiirleriyle, hatta Hüda.l Aziz Mahrnud'u (1624-1625), heceyle yazdığı zahldane iİahlleriyle, bu edebiyahu temsilcileri arasında anrna:k gerektir. Alırnem gibi (1412-1413) divan edebiyatının kurucularından sayılabilecek bir şair bile Yunus'un,

Işkun aldı benden beni bana seni gllfek seni · Ben yanaram düni güni bana seni gerek seni

matlah şiirine,

Cihandan ben usanmışam bana seni gerek seni Kamulardan üşenmişem bana seni gerek-seni

matlah bir nazire yazdığım söylersek Yunus etkisini daha güzel an­latmış oluruz.

Alevi-Bektaşi Halk Edebiyatı

Tereddiidsüz söyleyellin ki Alevi-Bektaşi edebiyatı da, bütün özelliklerinde Yunus' u kaynak edinmiş, onun etkisiyle doğmuş bir halk edebiyatımızdır. Bu edebiyatı, tasavvufi halk edebiyalından ayıran özellikleri birer birer ve örneklerle anlatmaya çalışalım:

1. Alevi-Bektaşi edebiyatı, tasavvuf terimlerinden ayrı, kendine ait terimlerle derhal layik halk edebiyatıyle tasavvufi edebiyattan ayrılır. Mesela Balıni. Sultan'ın (1516),

Biz Urum Abdallanyuz Maksudumuz yardur bizüm Geçdük zfnet kabasınıJan Gencfnemiz erdür bizüm

Daim kılaruz biz zan Harceı;lerüz elden van Dost yolına virdük seri Münkirimüz hardur bizüm

-335-

Page 10: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

----------------~~~---------------Işk bülbüliyüz öterüz Rtlh-ı Hakk' a yüz dutaruz Ma'nf gevherin sataruz Müşterimüz vardur bizüm

İstivayı gözler gözüm Seb' al-mesanfdür yüzüm Enel-Hakk'ı söyler sözüm Mi'racımuz dardur bizüm

Haber olduk muhkemfittan Geçmeyüz zattan sıfattan Balum nihan söyler Hak'tan İrşadımuz sırdır bizüm

nefesinde "Urum Abdallan, er, istiva, dar, Seb' al-mesam, muhke­mat" terimlerinin ilk ikisi, doğrudan doğruya Alevi-Bektaşi terimi­dir. Dar, tallb denen derviş veya muhibbe, meydan denen odada, yaphğı şeylerin sorulduğu, onun da suçunu söylediği yerdir, mey­danm tam ortasıdır; sonrakilerse Hu.n1filikten geçmedir. Tasavvufi halk edebiyahnda, ancak HurU.filiğe meyleden, yahut Bektaşlliğe intisap etmiş bulunan şairlerde bu terimiere rastlanır. Hatayi'nin (Şah İsmau-i Safavi, 1524) bir nefesindeki,

Budur evvel budur ahır Bundadur mahabbet mihir Küfür her mezhebde küfür Bunda küfür fman olur

Bunda kibr ile kin olmaz Hem sen olup hem ben olmaz lı.dem öldürsen kan olmaz Nefes öldürsen kan olur

İmam kullan derilür Erkfinda sohbet sürilür Mahşer sorusı sonlur Bunda alf divan olur

-:J:Jô-

Page 11: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

--------------~~~--------------İmam kullan kul elhak Derdine derman işte bak Üçyüzaltmışaltı uğrak Sekizi usUl-din olur

dörtlüklerinde küfrün iman oluşu, adam öldürenin kan etmemiş sa­yılıp nefes öldürenin kanlı olacağı, erk~da malışer sorusu sorul­ması, hele üçyüzaltmışaltı uğrağın sekizinin usUl-i din oluşu, tüm­den Alevilere ait inançların teriınleşmesinden meydana gelmiş söz­lerdir. Onlarca üçyüzaltmışaltı uğrak, yılın günleri, bedendeki da­mar, ilik ve kemiklerin sayısınca tarikatın makamlarıdır; "Buyruk" denen" Menakıbü'l-lı.brar ve Bahcatü'l-Asrar" a göre ''halife, pir, mür-

. şld, rehber, musahib, mürebbl, aşina, meşfeb" den ibaret sekiz ma­kamsa bu durakların temelleridir. Bu yolda, örnekleri çoğaltınayı pek de gerekli bulmuyoruz.

2. Alevi-Bektaşi nefeslerinin özelliklerinden biri, bu şiirlerin, kendi inançlanyle örülmesi, kutsal tamdıklan kişilerin menkabele­rini yansıtmasıdır. Bunların başında "Duvazdeh İmam", yahut kı­saca ve halk deyiılı.iyle "Duvazmam" gelir. Bu şiirler, Oniki İmam'a, Hz. Peygamber' ev; Fatma'ya övgüdür. Alevi ayn-ı cemi, üç "Düvazdeh" okunarak açılır. Övgülerin bir kısmı, yalnız Hz. Ali'yedir. Mersiyeler, yani ağıtlar, genel olarak Hz. Huseyn' e ve Kerbela şehitlerinedir; pek azı da herhangi bir olaya, yahut bir ere­nin hayatına, şehadetine aittir ki bu son kısım arasında, Pir Sul­tan' ın kızı tarafından,

Dün gice seyrimde coştuydı dağlar Seyrim ağlar ağlar Pir Sultan diyü Gündüz hayalimde, gece düşümde Düş de ağlar ağlar Pir Sultan diyü

dörtlüğüyle başlayan ağıt, gerçekten de pek güzeldir (Alevi-Bektaşi · Nefesleri adlı kitabımıza bkz. İst. Reınzi Kitabevi-1963; s. 59). ÖVgü­ler arasında biri Hatay!' nin, öbürü Balım Sultan hakkında mürldle­rinden Kazak Alımeel'in şu iki nefesini yazmadan geçemeyeceğiz:

-3:57-

Page 12: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

--------------~~~--------------Gece gündüz hayaline yanaram, Bir· gece ruyama gir Hacı Bektaş. Günah-kanm, günahımdan bfzaram, Özüm dara çekdim sor Hacı Bektaş.

Yandı, bu garib kul nedir çaresi? Yine tazelendi yürek yaresi; Onulmaz derdiere derman olası, Bu senin bendindür sar Hacı Bektaş.

Derdimin dermanı yaremin ucu; Dört güruh mevcuddur gürnh-ı nacf; Belinde kemeri başında tacı, Yüzünde balkıyor nur Hacı Bektaş.

· Sadıkiann sıdkı aşıkın renci, Pirlerin pfrisin, gençlerin genci; Hem derya, hem sadef, hem dür, hem inci, Hem umman, hem ırmağ, göl Hacı Bektaş.

Gahf bulut olup göğe ağarsın; Gahf yağmur olup yere yağarsın; Ay mısn, gün müsün, kandan doğarsın? llgıt ıl gıt eser yel Hacı Bektaş.

Annın yaptığı bala benzersin; Şu gurbet illerde gönlüm eğlersin; Bend idüb de ikrtinna bağlarsın, Sılilin satduğı kul Hacı Bektaş.

Derd-mend Hatayf ider niyazı, Ulu pfr katardan ayırmaz bizi, Bu mahşer günidür isteriz sizi, Muhammed öninde car Hacı Bektaş.

***

-338-

Page 13: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

--------------~~~--------~----Benim pfrim Hacı Bektaş Veli' dir; Pfrimin de pfri Merdan Alf' dir; Seyyid Ali sırr-ı Kızıldeli' dir; Mürsel Dede ağlı Sultan Balı' dır.

Arslıin gibi apıl apıl yürüyen; Kepeneğin yerden yere sürüyen; Kendi nurın Hak nurına büYüyen, Mürsel Dede ağlı Sultan Balı' dır.

Mekı1n itdi Nan-hane'nin bucağın; Bulutlara atar tutar nacağın. Hem uyaran pfrimizin ocağın, Mürsel Dede ağlı Sultan Balı' dır.

Kızıldeli sultanımdan uyanan, Baştan başa yeşilZere boyanan, Hem pfrimin eşiğine dayanan, Mürsel Dede ağlı Sultan Balı' dır.

Devriyeleri de bu özelliğe !<atabiliriz. Devriyelerde, insan suretine gelinceye dek uğranılan melekler-kuvvet, cansızlar, bitkiler ve hay­vanlar alemindeki seyir anlatılır. Bir kısmındaysa ozan, tenasüh inan­cını, yahut manevi seyrini, mazhar olduğuna inandığı tecellileri. anla­tır; Adem'le buğday yer, cennetten çıkar; Nuh'la tufana uğrar; İbra­him'le K§.'be'yi yapar; İsmail'le kurban olur; Musa ile Tfu'a çıkar; İsa ile göğe ağar; Zekeriyya ile biçilir; Muhammed'le mi'rac eder; Man­sm'la asılır; Nesımi ile yüzülür ... Bu son kısma, BektaŞılerce Hacı Bek­taş'ın olarak kabul edilen, gerçekte Ş"ıri mahlaslı bir şaire ait olan ve

Cihan var olmadın ketm-i adernden Hak ile birlikte yekdaş idim ben; Yaratdı bu mülki çünki o demden, Yapdum tasvirini nakkaş idim ben

dörtlüğüyle başlayan ve:

-33.9-

Page 14: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

--------------~-~~------~------· Hamdil lillah şimdi Şfrf dediler,

Geldüm gitdüm zatum hiç bilmediler, Kimseler bu sırrı fehmitmediler, Her gelen mahluka kardaş idim ben

dörtlüğüyle biten, onbeş dörtlükten meydana gelmiş nefes, pek gü­zel bir örnektir (aynı, s. 75-77).

3. Alevi'-Bektaşi edebiyabnın özelliklerinden biri, erkandan bah­seden şiirlerdir. Bu şiirlerde erkan, o kadar açık, fakat remizli anla­tılmaktadır ki bunlan okuyup Alevi yahut Bektaşi ayn-ı cemiriden, erkanından bahseden kitaplar düzenler, bilenlere ancak gülünç olurlar, :yalanı, uydurmayı gerçek adına sunarlar. XVI. yüzyılda ya­şadığını sandığımız Şahl'nin,

Kurbanlar tığlanup gül-bang çekildi, , Gaflet uykusundan uyana geldüm. Dört kapu sancağı anda dikildi; Üryan biryan olup meydana geldüm

dörtlüğüyle başlayan ve:

Ol dernde uyandı batın çerağı, Rehberim boynuma benditdi bağı; Üçer adım ile atdum ayağı, Koç kurban didiler inana geldüm

gibi dörtlüklerle Bektaşlliğe giriş erkanını anlatan şiirini (aynı, s. 168-169), o erkarn görmeyenin anlamasma imkan yoktur; fakat o ka­dar da doğru anlatmaktadır ki. Ama dört kapı nedir; bunu bilmeyen dört sancağın getirilip dikildiğini sanır; yahut Bektaşi olacak kişinin,

-r meydana çırılçıplak alındığı sanısına düşer. Batm çerağı terimini bil-meyense, muhayyilesinden kim bilir, neler uydurur? Nitekim Bekta­şilik hakkında yazılan kitaplarm çoğu, bu uydurmalada doludur.

4. Alevi-Bektaşi şiirinde varlık birliği (Vahdet-i Vücut), pek geri pHinda kalır; sanki sislerle örtülüdür. Buna karşı Ali ve Ehli Beyt sevgisi, ön plandadır ve bu sevgi, aşm inançlara yol açımştır. Birçok

-3/JO-

Page 15: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

----------------~~~---------------nefeste Hz. Ali, Allahlaşmakta, hatta Hz. Muhammed' e Ali' nin reh­ber olduğu kanısı, açıkça görülmektedir.

5. Bu sevginin sonucu da Ehli Beyt' e karşı olanlara şiddetli bir buğuz, bir düşmanlık, onlan lanetierne ve kınayıştır ve bu duygu, inançlara ve arnellere dek yayılır.

6. Gene bu sevgi ve nefret, mezhep terimiyle tevella ve teberra, bilhassa XVI-XVII. yüzyillarda, İrani"a, Safavi hanedaruna ve Erde­bil dergahına candan bir bağlılık meydana getirmiştir; tabii bunun aksi olarak da Osmanoğullanna karşı özden bir düşmanlık vardır (Ahmed Refik: Onaltıncı Asırda Rafızllik ve Bektaşilik; İst. Ahmet Halit Kitaphanesi- 1932; Alevi-Bektaşi Nefesleri "İran'a bağlılık" bölümünün önsözüne ve örnek şiiriere bkz. s. 82-103). Son zaman­larda aziz bir dosttan duyduğumuz şu maninin bile Azeri lehçesiy­le oluşuna bakılırsa, doğulu bir Alevi, yahut Bektaşi tarafından dü­züldüğünü samyoruz:

Şalvan şaltağ Osmanlı,

Egeri kaltağ Osmanlı; Elcende yoğ hiçende yoğ, Yiyende ortağ Osmanlı.

7. Alevi-Bektaşi şiirinde, giyime, kuşama, hatta bunların anlam-Ianna dair bilgilere de r~stlanir. Mesela Pir Sultan' ın,

Pfr elinden elifi taç urundum, Kubbesi Duvazdeh İmam Alf' d!r; Nasfbim ol virdi andan yarındum; Her iki cihanda vanm Ali' dir,

yahut XIV-XV. yüzyılda yaşayan ve Kahire' de yatan Kaygusuz Ab­dal' ın,

Ben bu ışka düşeli Bu sakalı kırkaram; Dost ile bilişeli Bu sakalı kırkaram

-341-

Page 16: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

~------------~~~--------------Ben çalararn tanbura,

· Giyinirem tennure; Hak çerağın uyara, Bu sakalı kırkaram.

Sakalımı, başımı,

Bıyığımı, kaşımı

Hak onara işimi, Bu sakalı kırkaram

.-dörtlüklerini kapsayan nefesleri, P"ır Sultan'ın muıidi Kul Himmet'in,

Seyran edüp şu lllemi gezerken Uğradım gördüm bir bölük canlan; Cümlesinin erlainı bir, yolu bir; Mevlam bir nurdan yaratmış anlan.

Cümle bir mürşide dimişler beit Tesbihleri Allah Muhammed Alt; Meşrebi Hüseynt ismi Alevt Muhammed Alt'ye çıkar yollan.

Durakları irfan bağıyla bostan, Silinmiş kalbieri günahdan pastan; Cümlenin muradı bir fidan dosttan An gibi sadalaşır ünleri.

Sıratı mfzilnı bunda geçmişler; Varlık, benlik kal' asını yıkmışlar; Al giymişler yas donından çıkmışlar Gece Kadir gündüz bayram günleri.

Cennet istemezler azm-i dtdare; Ne korku çekerler tamuya, nare; Secde kılmakdan geçmişler dtviire; Dtdara karşu tutmışlar yönleri

nefesi, buna güzel birer örnektir.

-342-

Page 17: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

------------~· ~~---------------8. Bu zümrenin şiirlerinde, kendi inançlan, ahlak yorumlan, za­

hit ve zahir dedikleri te'vile kaçmayan ve Kutan'ın anlamını, oldu­ğu gibi kabul eden Müslümaniann inançlanna, ibadetlerine karşı yürüttükleri teviller ve kmayış, bu arada, kökleri, ta eski devirler­den gelen batı.nl inançlar, çocuksu hikayeler, mesela, Ali'nin Cebra­il' e, kudret kandilinden öğüt vererek onu irşat etmesi, miraçta Mu­hammed' e bir arslan şeklinde görünij.p onun yüzüğünü yutması, ertesi gün Muhammed, sahabeye bunu anlatırken Ali'nin ağzından yüztığü çıkanp vermesi gibi hikayeler (Bütün bunlar ve benzerleri için 1495-1496' da Hurufi ve Kalenden Otman Baba ta.Iibleri tarafm­dan kutup tanman ve Aleyazılı diye ün alan İbrahim-i Sam müridi Yemini'nin.Fazflet-niime adlı manzum Türl,.<çe kitabına bkz. Ahmet Hızır ve Ali Haydar basım; İst. 1327. Yeinini, Balı Sultan' dan da bahsettiğinden 1516' da hayattadır), erenlere ait muhayyel olaylar, hasılı Batıni telakkiler görülmekte, bu da Alevi-Bektaşi şiirine ayn bir özellik vermektedir.

9. Alevi-Bektaşi nefeslerinin bir kısmında inançlarla ince alaylar vardır; şair, Tann ile içli dışlıdır; ona sorular sorar, onunla bile bir garipsi konuşur. Bu özellik, Yunus'ta da vardır; bu zümredeyse, büsbütün ileri gitıluştir. :Yunus,

Kırk kişi bir ağacı tağdan gücin indire, Ya bunca mürid muhib s·ırat nice geçesi

der (Yunus Emre: Divan ve Risaletü'n-Nushiyya; hazırlayan: A. Göl­pınarlı; Eskişehir Turizm ve Tanıtma Derneği yayını; İst. 1965, Şiir. CLXX, s. 131; Tıpkıbasım~ s. 363); yahut,

Sen hod bize bizden yakın, görünmezsin hicab nedür? Çün ay~ı yok görklü yüzün üzerinde nikan nedür? · Sen ayıtdun iy piidişiih Yehdilliihu li men yeşii' Şerikün yok senün iy şah, suçlu kimdür, azab nedür?

diye Tann'ya sorular sorar (aynı; şiir. (OCXVII, s. 85; t. b. s. 160). Bil­hassa meşhur ''Münadit"ında, ·

-343-

Page 18: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

----------------~~~---------------Habs içinde ölmeyeyim diyü aç, Mısmıl u murdar yidüm bir iki kaç; Rızkımı (rızkını) yiyüp seni aç mı kodum; Ya yiyüp öynüni muhtaç mı kodum? Kıl gibi köpri yaparsın geç diyü, Gel, seni sen tuzağumdan seç diyü Kıl gibi köpriden adem mi geçer? Ya düşer ya tayanur, yahud uçar. Kullarun köpri yaparlar hayr içün, Hayn budur kim geçerler seyr içün; Ta gerek bünyadı muhkem ola ol, Ol geçenler aydalar uş toğru yol Terzi kurarsın hevaset dartmaga, Kasdidersin beni oda atmaga. Terezi ana gerek bakkal ola Ya bazergiiu, tiicir ii attar ola

der (aym; s. 150-151, t.b. s. 413-415).

Kaygusuz, biraz daha ileri gider; bu mazmunu,

Kıldan köprü yaratmışsın, gelsin kulum geçsin diyü Hele biz şöyle duralum yiğit isen geç e Tann

diye söyler (Alevf-Bektaşf Nefesleri; s. 213), Azmi, Tann'ya,

Cebrail' e perd' ardından söylersin, İn üp Beytullah' a kendin dinlersin; Bu liteş-i cehennemi neylersin? Hamamın mı var, ya külhancı mısın?

Hafiiya çekilüp seyrana durdun; Aklı yetmezlerin aklını urdun; Kıldan ince köprü yaphn da kurdun; Akar suyun mu var hastancı mısın?

-344-

Page 19: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

----------~--~~~--------------Bu kışZara bedel bu yazı yaptın; İlk bahara karşı bu güzü yaptın; Mfzanı iki göz terazi yaptın, Bakkal mısın, yoksa dükkancı mısın?

diye hitap eder (aynı; s. 225).

10. Yaşayış aşkı, bu aşkın verdiği kÖtülüğe karşı direnme gücü, güzellere, hatta güzel yemeye, içmeye, yaşamaya karşı özlem, in­san, hayvan ve çiçek sevgisi, kusurlan örtme çabası, dinleri bir gö­rüş çabası da Alev1-Bektaş1 edebiyatının özelliklerinden biridir. Pir Sultan'ın çiğdeme deyişi, gene onun bir nefesindeki,

Dağdan kütür kütür hezek indirir; İndirir de ateşiere yandınr; Her evin dirliğin öküz döndürür; İrencberler hoşça tutun öküzü.

Öküzün damını alçacık yapın; Taş koman altında, kuruluk sepin; Koşumdan koşuma gözlerin öpün; İrencberler hoşça tutun öküzü.

dörtlükleri, Hatayrnin, bir geyiğe, "geyik erenler" diye seslenen,

Sana direm, sana geyik erenler, Bize sevda, sana dalga virenler; Dilerem Mevladan onmaz vuranlar, Kaçma benden, kaçma, avcı değilem

dörtlüğünün bulunduğu nefes, bu özelliğin canlı örneklerindendir (aynı; s. 242-264).

Bu özelliklerde hemen daima tedahüllerin bulunduğunu da söy­leyelim ve gene sözüm üze, bütün bu özelliklerin kaynağının büyük ve ölmez Yunus olduğunu ekleyelim. Hatta Alevllerin "deyiş" de­dikleri heceyle örülen zümrev1 şiire, Bektaşllerin verdikleri "nefes" adı bile Yunus'tan kaım.adır. Yunus bir şiirinde,

-345-

Page 20: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

------~------~~~--~----------Didim işbu nefesi aşıklar hükmüyile Bahillıksız er gerek bir karatra durası

beytinde 11nefes11 sözünü kullanmış ve herhalde kendisinden önceki bir terimi belirtmiştir. (CXCID. ştir; beyit. 1505; s. 144-145; t. b. s. 399).

Gerçekten de özgün (orijinal) olan bu edebiyat, XV. yüzyılda meydana gelmiş, ilk temsilcisi de Kaygusuz Abdal olmuştur. Hata:.. y1 mahlasıyle ştirler yazan Şah İsmail-i Safavi, Alevi-Bektaşi edebi­yatının lirik olmakla beraber en didaktik, Pir Sultan' sa en lirik şqiri­dir. Elimizdeki ştirleri az olmakla birlikte bir şiirin den, Pir Sultan' a mensup olduğunu anladığımız Kul Himmet de coşkun ve içli bir şairdir. Yüzyıllar boyunca Güvene Abdal, 1469-1470'de vefat eden Eşrefoğlu'yla çağdaş Hasan Dede, Kul Mehmed, Hüseyni gibi şair­ler yetiştiren bu zümreyi temsil edenler arasında, 1866' da vefat eden Seyraru, 1912' de ölen Celali, sosyal konulan da işlemeye baş­lamış, hatta 1915'te ölen Harabi, kadın meselesini bile ştirine konu olarak alacak kadar yenilik göstermiştir. 1919' da ölen Mihraöı İbra­him Baba, bizce bu edebiyatın son temsilcilerindendir. İçlerinde, Hayren (1534) gibi divan yolunu tutan, ştirlerini aruzla yazan, fakat hemen her ştirinde bu zümrenin özelliklerini belirten bir şair, Dert­li (1874), Türabi (1868) gibi divan biçiminde şiirleri ·de bulunan ozanlar yetiştiren Alevi"-Bektaşi edebiyatı, bugün hala birçok şairler yetiştirmektedir. Sağ olan Veysel, bu edebiyatı çağdaş ştir görüşleri­ne ulaştırabilecek güçte bir ozandır bizce.

Bu edebiyat-hakkındaki sözlerimize son verirken şunu da söyle­meyi gerekli buluyoruz:

Dörtlüklerden meydana gelen halk edebiyatımızda, Yunus'un ştirleri, musammat tarzında olduğundan pek kolay dörtlüklere ay­nlır; pek az mısralar, heceleri bölünemeyeceği için bu şekilde ayrın­tıya gelemez. Fakat Yunus'ta hiç dörtlük yoktur. O, ştirde Mevlana yolunu tutmuş, aynı biçimde ve musammat şeklinde, beyitlerde, her iki mısra, iki parça ve her parça, çok kez kafiyeli olarak ştir yaz­mıştır. Onun yolunu tutan Said Emre gibi ilk şairler de aynı biçim­de şiirler düzmüşlerdir. Mesela Hacı Bayram'ın tanınmış şathiyesi de bu şekildedir. Fakat Kaygusuz' dan itibaren dörtlük, Alevi-Bekta-

-346'-

Page 21: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

--------------~~~--------------şi şiliinin esası olmuş, arb.k ozanlai:, şililerini dörlüklerle yazmış!ar­dır ve bu, çağırmza kadar böyle sürmüştür.

Melami-Hamzavi Halk Edebiyalı

Hacı Bayram' dan (1429-1430) sonra Bayramllik, hemen iki kola ayrılmış, Emir Sikldnl (1475-1476) ve onun yolunu tutanlar, Bayra­mi Melamııeri diye anılmaya başlamış, yollarına da "Melamiyye-i Bayramiyye" denmiştir. XVI. yüzyıfm ikinci yarısında, hükümete karşı bir isyan düzenlendiği söylenen ve isyan başlamadan tutulup İstanbul' a getirilerek Süleymaniye' de, Deveoğlu yokuşunda başı baltayla ensesinden kesilerek şehid edilen Hamza Ba.J.i'den sonra Hamzaviyye, 1615'te vefat eden İdrls7i Muhtefi'den sonra İı;lrlsiyye ve mensuplarına idrisiler denen, fakat bu ad, az bir zaman sonra unutularak Hamzaviyye, mensuplarına da Hamzavi deJleil Mela- . met kolu da halk edebiyabmızda tasavvufi bir zümre edebiyah meydana getirmiştir.

(-Melfunl-Hamzavi edebiyab, Alevi-Bektaşi edebiyalından ·tama­mıyle ayrıdır. Bu edebiyatta varlık birliği (Vahdet-i Vücud) inancı, sarsılmaz bir temeldir. Batıni temayüller azdır; Ehli Beyt sevgisi ve. Şla. inançlan pek kuvvetlidir; böyle olmakla birlikte varlık birliği inancının sonucu olarak teberraya pek açık rastlanmaz; takıyye, ya­ni inancını gizlemek de·bu edebiyalın özelliklerindedir.}Tasavvufun bütün esaslan, bu edebiyatta görülür; tasavvuf terimlerine karşılık Alevi-Bektaşi edebiyahuda kendi erkan ve inançlanna ait terimler bulunduğu halde bu edebiyatta tasavvuf terimleri yer almaktadır; fakat zikir, esma, yani Tann adlanın anarak yol almaya inanış, tae, hırka vb. tekke, hanhalı gibi toplanma yerleri kabul ediş, sülUkte ya­ni manevi yolculukta nefsin yedi durağını aşış gibi .şeyleri· tümden kabul etmedikleri için Tasavvtifi edebiyatta sık sık raStlanan bu inançlar ve bunlara ait terimler de yoktur; bunlardan, dolayısıyla bahsedilse bile kınanarak, reddedilerek bahsedilir. Bunlara karşılık aşk ve cezbeye büyük bir önem verilir. Melami-Himzavi edebiyahu­da alay, hemen hiç yoktur; fakat şabh vardır2; şathiyeler, remizlerle

2. Alaylı söz, latife anlamına gelen şath Tasavvufi edebiyatta, remizlerle söz söy­lemeye denir; bu çeşit sözlere ve şürlere şathiye adı verilir. Şathiyeleri iki kısma

-!Jfl7-

Page 22: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

--------------~~~--------------örülür; açık söylenınesinde mahzur görülen bazı inançlar, remizler­le anlatılır ve bunlar, cezbeden çok akla dayanır. Zahitçe olmayan Melami-Hamz&vl edebiyatında, zahiri arnellere dokunulsa bile arif­çesine dokunulur; tek sözle söylenınesi gerekirse bu edebiyat, aşka ve cezbeye, fakat akıllıca cezbeye ve bilgiye dayanan ağır başlı, biraz da Arapça ve Farsça kelime ve terkiplerle karışık bir edebiyattır.

Melami-Hamzavl edebiyah, Hacı Bayram'la başlar. Hacı Bay­ram, hem tasavvufi halk edebiyatında yer almaktadır; hem bu ede­bi ya ta bir başlangıç olmaktadır. Onun, birkaç bestesi olan

N oldu bu gönlüm, noldu bu gönlüm? Derd ü gam ile doldu bu gönlüm. Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm; Yanınada derman buldu bu gönlüm

dörtlüğüyle başlayan şiiriyle

Çalahım bir şar yaratmış iki cihan arasında, Bakıcak dfdar görünür ol şann kenaresinde

beytiyle başlayan şathiyesi pek ünlüdür ve bu şathiye, birkaç kişi tarafından şerhedilmiştir.

ayırmak gerekir. Birinci kısmı, söyleyen kişinin, kendi haberi olmadan, şuur al­bndan tepip çıkan sözlerdir; bunlarda apaçık bir anlam yoktur. Barak Baba'nın, sonradan bir J.jsale halinde yazılan ve şerhedilen sözleri, Hacı Bektaş' a atfedilen üç sahifelik tekerleme, şathiyeye tam örnektir. Sonradan bunlar, çok defa zora­ki bir tarzda tevillerle şerh edilir. İkinci kısım şathiyeyse, düşünülerek, söylene­cek anlam, garip, fakat en uygun şeylerle teşbih yollu yazılarak meydana gelir; bunlar, cezbeden değil, akıldan, düşünceden doğar. Birinci kısma pek az örnek bulımabilir; çünkü bu çeşit sözleri söyleyenler, yazmadıklan gibi o n1hi ha!et içinde ne söylediklerini de bilmezler; duyanlar da anlamazlar. İkinci kısımda düşünülüp yazılmıştır. Yunus'a atfedilen,

Çıktım erik dalına anda yedim üziimi Bostan ıssı kakıyup dir ne yirsin kozuını

beytiyle başlıyan şiir, buna yazılan nazireler, Sarhan Ahmed'in ve İdris-i Muh­tefi'nin şathiyeleri, ikinci kısma örnektir. Aynı zamanda, ilk anlayışta şeriata uy­mayan sözler söylemiye de şath ve bu sözlere şathiyyat denir. Temkin.sahibi sıl­filer, bu çeşit şathiyyatı hoş gönneınişlerdir.

-348-

Page 23: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

----------------~~~---------------Hacı Bayram' dan sonra aynı yoldan yürüyenlerden güçlü ve öz­

lü bir divan şairi olduğu halde heceyle de şiirler yazan Dukakinza­de Ahmed (1556-1557) ve Ahmed Sarhan'la (1545-1546) Melami edebiyah gelişmiş, Kaygusuz VizeliAlaeddin (1562-1563), bu edebi­yahn kurucusu olmuştur. Vizeli Alaeddin'in,

Olduk fena ender fena Sanman bizi var ehliyüz Meşhudumuz Hak'tır bizim Biz ehl-i dfdiir ehliyüz3

Hak varlığıdur vanmuz, Anunladur bazanmuz; Oldur bizüm ezkiinmuz. Şimdi biz ol kiir ehliyüz.

Hak' dur bize viren sebek; Can gözüni aç sen de bak; Günden iyan dfdar-ı Hak, Mahzen-i esrar ehliyüz.

Pfr Ali Sultan pfrimüz, Muhammed Ali sırrımuz, Nur-ı Hudadur nunmuz, Esrar-ı envar ehliyüz. .

Kaygusuz dir şiih-ı cihan, Başı kaba teni uryan. Bizimdür ayet-ı Kur' an, Biz vasl-ı dfdiir ehliyüz.

nefesiyle Sarhan Ahmed' in,

Lameklin ilinden milsafir geldüm, Şu fena iileme basdum kademe. Nerenün selamın getürdin dirsen, Elestü bezminden geldüm bu deme

3. ''Biz asl-ı didar ehliyüz" olsa gerek.

-34.9-

Page 24: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

--------------~~~--------------dÖrtlüğüyle başlayan şathiyesi (A. Gölpınarlı: Yunus Emre ve Ta­savvuf; s: 243-244. KayguSuz için KayguSuz-Vizeli AHiedain adlı ki­tabımıza b. İst. Remzi K..1932), bu edebiyatın karakterini mümkün olduğu kadar gösterir. Hele İdris-i Muhtefi'nin (1615). ·

İşbu deme gelince Üç kez doğdum aneden Nice yavru uçurdum Nice fişiyaneden

dörtlüğüyle başlayan ve onbeş dörtlükten meydana gelen şathiyesi, bu karakteri gösteren en güzel bir örnektir (Melamilik ve Meiamller adlı eserimize bkz. İst. Üniv. Türkiyat Enst. yayın". İst. Devlet Mat. 1931; s. 125 -126).

Halvetilikle kendini gizleyen Emir Osman-ı Haşimi (1594-1595), idris-i Muhtefi mensuplarından Muhyi (1611), Lamekani Hüsejn . (1624-162.5), Oğlanlarşeyhi İbrahim (1655), onun halifesi Kütahyalı Gaybi Sun'ullah (1661'den sonra), Fusils şarihi Basrialı Abdullah (1644-1645), Mesnevi şarihi San Abdullah (1660) gibi şairler yetişti­ren bu zümrenin şiirlerinden iki örnek vererek yazllll!Zı bitirelim:

Ziihid bizi ta'neyleme, Hak ismin okur dilimüz. Sakın efsane söyleme; Haztete varır yolumuz.

Sayılmayız parmağıla,

Tükenmeyiz kırmağıla; Taşramızdan sormağıla

Kimse bilmez ahviilimüz

Erenler yalın güderiz; Çekilüp Hakk' a gideriz; Gazii-yı ekber ideriz; İmam Aif' dir ulumuz.

-350-

Page 25: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

~------------~~~--------------Erenlerin çokdur yalı, Cümlesine didük beit. Gören bizi sanur deli; Usludan yeğdir delimüz.

Tevhfd iden deli olmaz; Allah diyen mahrum kalmaz4 Her seher açılur solmaz, Bahara irer gülümüz . •

Muhyf sana olan himmet, Aşık isen cana minnet; ElifAllah mim Muhammed, Kisvemizdedür dalimüz5

Gönül gitdi elimden, Ele giresi degül. HalZak ile bir aldı, Artıkölesi degül.

Ol bir ile bir olan; Cümle aleme dolan: Böyle sultanlık bulan, . Kulluk kılası degül.

4. Birlik eri mahrum olmaz: Nüsha.' 5. Son beyit bazı yazmalarda şöyledir:

Cümle ıliemiere rahmet Saçar şu yoksul elimüz.

Elif, dal, mim, Arap alfabesinde insan anlamına "ad em" sözünü meydana geti­rir. Üçüncü dörtlükteki "İmam Ali" sözüyle hem Hz. Ali, hem de İmam Aliy­yür-RUmi denen ve zamanında Hamzavi teşkiliihnı idare eden Hace Ali, yani idris-i Muhtefi kastedilmektedir. Tuzla'da baltayla başlan kesilmek ve boğul­mak suretiyle şehit edilen Hamzavilerin, şehiidet yerine giderken bu nefesi, bir ağızdan okuduklan rivayet edilir. Bestesi, bir marş bestesine benzer.

: -351-

Page 26: TASAVVUFisamveri.org/pdfdrg/D121780/2003/2003_GOLPINARLIA.pdf · 2019. 5. 17. · merhaleleri yüzündendir. Nitekim Yunus'ta da bu iki çeşit şiirin ör neklerini bulmaktayız.Ama

----------------~~~---------------İrişmeı;en vahdete, Vahdetdeki lezzete, Girse dahi cennete, Lezzet alası degül

Can iline ginniyen, Hak vannı bulmayan, Bu suretde gülmeyen, Sonra gülesi degül

İkiliğin silmeyen, Hakk'ı canda bulmayan, Gaybı kendin bilmeyen, Rabbin bilesi degül6

6. Bu şür Yunus Emre'nin,

Ma' ni eri bu yolda ınelı'll olası degiil Ma'ııi tuyan göniiller lıergiz ölesi degii/

matll\lı şiirine naziredir; bu şüre, daha birkaç nazire yazılmıştır (Yunus Emre: Divan ve Risalat al-Nushiyya; Şiir. LXXVIII, s. 80, t. b. s. 219).

-352-