jeopolitikakademik.duzce.edu.tr/content/dokumanlar/serkankekevi/... · 2019-11-21 · jeopolitik...

94
Jeopolitik 2019-2020 Güz Dönemi Vize Sınavı Yardımcı Ders Notları Sadece sınava çalışmaya yardımcıdır. Sınavlar için yeterli değildir. Bu çalışma öğrencilere yöneliktir. Atıf yapılmamalıdır. Basılı olarak çoğaltılamaz. 1

Upload: others

Post on 03-Feb-2020

12 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Jeopolitik 2019-2020 Güz Dönemi

Vize Sınavı Yardımcı Ders Notları

Sadece sınava çalışmaya yardımcıdır.

Sınavlar için yeterli değildir.

Bu çalışma öğrencilere yöneliktir.

Atıf yapılmamalıdır.

Basılı olarak çoğaltılamaz.

1

Başarı ancak disiplinli çalışma ile mümkündür.

Mazeret ise başarısızların sığınağıdır.

2

Jeopolitikçiler

• Carl Ritter (1779-1859)

• Ritter, modern coğrafi düşüncenin kurucusu olarak bilinir.

• Ritter aynı zamanda bölgesel coğrafyadaki karşılaştırmalı yöntemi ilk uygulayan kişidir.

3

• Ritter, Almanya'da coğrafyanın gelişimi ve büyümesi üzerine Humboldt'tan daha fazla ve doğrudan etki yapmıştır.

• Ritter'in araştırma planlarında doğa bilimlerini ilgilendiren yöntemler (özellikle gözlemsel doğa araştırmaları yöntemleri) ağırlık kazanmıştır

4

• Ancak onun ilgisi giderek insan sorunu -tarih çerçevesinde gelişmiş ve yoğunlaşmıştır. Coğrafya ile daha önceki tarihi çalışmalar arasındaki bağlantıyı araştırmalarında sürdürmüştür.

5

• Ritter'in 1807'de Alexander Von Humboldt ile yaptığı görüşme birçok açıdan önemli olmuş ve Ritter’in hayatında, fikirlerinde dönüm noktalarından birini oluşturmuştur.

6

• Humboldt, Ritter üzerinde derin etkisi olan bir bilim adamı olmuştur. Ritter, Humboldt’un dünyanın farklı yerlerindeki doğal ve beşeri fenomenleri gözlemlemedeki çok yönlülüğünden oldukça etkilenmiştir.

7

• Carl Ritter coğrafyada karşılaştırmalı yöntemi ilk kez kullandığı Kabul edilen, birçok doğal olayı sınıflandırmaya ve açıklamaya çalışan, doğa ile uygarlık ve kültür unsurları arasındaki ilişkileri yorumlayan bir coğrafyacıdır.

8

• Ritter, yaşamı boyunca doğanın jeopolitiğin gelişimini destekleyen insan servetleri üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olduğunu kanıtlamaya çalıştı.

9

• Ritter’in bilimsel coğrafyasında mekânsal birlik kavramının en temel kavram olduğunu göstermiştir.

• Ritter’e göre mekânsal birlik kavramı, doğadaki tüm bireysel özelliklerin nedensel bir bağıntısı olduğunu göstermektedir.

10

• Ritter'in düzenli ve uyumlu bir evren vizyonu vardır.

• Ritter’in bütünlük hakkındaki fikirleri, Alman idealist filozofu Hegel'in yazıları ile uyumludur ve bu yüzden Ritter’in tutumları, düşünceleri tüm evreni anlamaya dönüktür.

11

• Bu durum devamında Ritter’de sonsuza kadar her şeyi Tanrı'da görme girişimine yol açmıştır. Bu nedenle bakış açısı teleolojiktir.

• Ritter, insanın ve doğanın uyum içinde olmasını Tanrı’nın eseri olarak görmektedir.

12

• Ritter'in yöntemi tümdengelime dayanmaktadır. Ritter temel varsayımlardan ya da diğer yöntemlerle kurulan gerçeklerden yeni sonuçlar çıkarmıştır. Ritter aynı zamanda birçok uyarıcı fikir sunmuştur.

13

• Örneğin, suyun dolaşım sistemi, toprak ve su soğuma-ısınma oranları arasındaki ayrım, kuzey ve güney yarı küreler arasındaki farkın toprak ve su oranlarına olan etkisini vurgulamıştır.

14

• Kıtalar arasındaki çeşitli farklılıkları tespit etmiştir.

• Ritter aynı zamanda dünyayı bir bütün olarak bir organizmaya; kıtaları bireylere veya organlara benzetmiştir.

• Her kıtayı farklı renkte, farklı bir ırkla özdeşleştirmiştir.

15

• Örneğin, ona göre Afrika siyah renk ile temsil edilmiştir ve siyahların kıtasıdır.

• Beyaz renk ve beyaz insanlar Avrupa’yı temsil etmektedir.

• Sarı renk ve sarı ırk insanlar Asya’yı temsil etmektedir.

• Kırmızı renk ve kırmızı renkli insanlar ise Amerika'yı temsil etmektedir.

16

• Ritter'in her ne kadar tam bir çevresel determinizm savunucusu olmasa da içinde bulunduğu dönemin özellikleri itibariyle fiziksel çevrenin insan gelişimi üzerinde etkili olduğunu düşündüğünü göstermektedir.

17

19.Yy ve Jeopolitik Düşünce • Friedrich Ratzel

(1844-1904)

• Friedrich Ratzel’in1897’de yayınlanan “Siyasi Coğrafya” adlı eseriçağdaş jeopolitiğin başlangıcı olarak kabul edilir.

• Devlet bir hücreden meydana gelen bir organizmadır. Devlet gelişme ve yayılmayı arzu eder.

18

• Hatta Ratzel "Bu küçük gezegende sadece bir büyük devlet için gerekli yer mevcuttur." diyerek yayılmacı ve sömürgecilik ruhunu ortaya koymuştur.

• Ratzel devleti gerektiğinde kuvvete başvurmak sureti ile saha kazanan ve böylece organlarına noksan gelen gıda ve diğer ihtiyaçlarını karşılayan ve tatmin eden bir uzviyet olarak mütalaa etmektedir.

19

• Bu görüş hayat sahası anlayışının temelini oluşturmaktadır.

• Ratzel, 1903’deyayınladığı“Siyasi Coğrafya veya Devletler, Ulaştırma ve Savaş Coğrafyası” adlı kitabında bu görüşlerini genişletti.

20

• Bu kitabında; mekânfikrinin tarihte kaybolmadığına işaret ederek, “vaktiyle bir birlik ifade eden mekân, parçalanmış olsa dahi, o mekânfikri veyamekânduygusu asırlarca yaşar ve günün birinde siyasi bir fikir olarak tekrar hayat bulabilir” demektedir.

21

• Ratzel, teorisini coğrafyanın politikaya sunduğu iki temel unsura; ülkenin konumuna ve mekâna dayandırmaktadır.

• Ülkenin konumu mekânın yeryüzündeki vaziyetini tayin eder.

• Mekân ise ülkenin genişliği, fiziki yapısı, iklimi vb. özellikleridir.

22

• Ülkenin konumu ve mekânı o ülkenin diğer ülkelerle ilişkilerini yönlendirir.

• Ratzel, daha sonra bir milletin işgal ettiği saha miktarı ve haritadaki uygun konumunun, o milletin siyasetini tespite yeterli olmadığını belirterek, insanın tabiata müdahalesi, dinamizm katması ve tabiatı organize etmekteki doğal istidadı anlamına gelen “mekân duygusunu” felsefesine üçüncü unsur olarak ilave etmiştir.

23

• Ratzel,“Ülke sınırları değişebilir ve genişleyebilir” görüşü ile genişleme politikalarına jeopolitik dayanak oluşturmuştur.

• Devletlerin sahası, kültür ile genişler. Devletin kültürünün yayılması ve bir devlete mensup insanların başka sahalara yayılması, o devlete yeni sahaların ilave edilmesine zemin hazırlamaktadır.

• Milletin kültürünün genişlemesine paralel olarak sahası ve ülkesi genişler.

24

• Devletlerin sahalarını genişletmeleri ticari, dini ve ideolojik faaliyetlerinin tabii bir neticesidir ve diğer sahalar üzerinde genişleyen herhangi bir devletin bayrağı, bu faaliyetleri takip etmektedir.

25

• Devletler, daha küçük üniteleri kendi bünyesi içine katmak suretiyle gelişmektedir. Bu gelişmede, isteyerek veya zor kullanarak, küçük siyasi üniteler saha kazanma gayesi güden devlete katılmaktadır.

26

• Hudut, devletin kenar organıdır ve bu sebepten ötürü devletin gücünü, gelişmesini ve değişiklikleri aksettirmektedir.

• Hudutlar, devletin sadece emniyetini değil, aynı zamanda gelişmesini ve saha kazanma istikametlerini belirleyen unsurlardır.

27

• Gelişmek ve yayılmak isteyen devlet, siyasi bakımdan kıymet ifade eden sahaları ülkesine katmak ister.

• Bu değerli sahalar içine, ileri ziraat metotlarının uygulandığı ve muhtelif mahsullerin yetiştirildiği zengin ziraî topraklar, ovalar, nakliyeye uygun nehir ve gölleri ile bunların geniş vadileri, ticarete müsait limanlar, maden açısından zengin topraklar girmektedir.

28

• Ratzel'in ortaya koyduğu bu görüşe göre devlet; ya saha kazanıp gelişecek veya beslenemediğinden zayıflayıp hastalanacaktır.

• Alman Birliği'nin kurulduğu, Bismark'ın idaresi altında kolonyal gelişmelerin düşünüldüğü dönemde, bu fikirler Almanya'nın genişleme stratejisinin ilmi icazeti gibidir.

29

30

31

32

• Rudolf Kjellen (1864-1922) • 1916 yılında yazdığı “Bir

Hayat Şekli Olarak Devlet” adlı eserinde, yaşayan bir organizmaya benzettiği devletin beş aktif unsurunu “Sosyopolitik, Ekonopolitik, Kratopolitik, Demopolitik ve Geopolitik” olarak adlandırmış ve böylece JEOPOLİTİK terimi doğmuştur.

33

• Kjellen’e göre devletin varlığı devletin gücündedir.

• Jeopolitik, coğrafi organizma veya mekan içinde fenomen olarak devletin çevresiyle ilişkisini inceleyen bir disiplindir.

• Kjellen, Ratzel tarafından ortaya atılan siyasi coğrafya fikirlerinin yeterince işlenmediğini hatta bunu Ratzel'in bile yapamadığını söylemiştir.

34

• Kjellen’e göre, Ratzel; devletin gelişmesinde umumiyetle fiziki amiller ve coğrafi mevkii üzerinde fazla durmuş, bu faktörlerin fert üzerindeki tesirlerini incelemiş ve ilişkiyi lüzumundan fazla büyütmüştür.

35

• Kjellen'e göre devlet, yaşayan bir organizmadır ve belli kanunlara tabi olarak gelişebilir veya son bulur.

• Rudolf Kjellen devleti üç esas unsura sahip büyük bir kuvvet olarak değerlendirir: genişlik, hareket serbestîsi ve içerde birlik ve beraberlik.

36

• Karl Haushofer (1869-1946)

• 1923 yılından itibaren, Rudolf Kjellen’in ölümünden sonra Almanya’da etkili olmaya başlamıştır.

37

• Haushofer’in fikirleri Hitler’in politikalarında etkili olmuştur. Karl Haushofer’a göre jeopolitik, tabii koşulların ve tarihi gelişmelerin etkisi altında gelişen siyasi hayat şeklinin, üzerinde yaşadığı yer ile ilişkilerini inceleyen bir ilimdir.

38

• Karl Haushofer’a göre jeopolitik, tabii koşulların ve tarihi gelişmelerin etkisi altında gelişen siyasi hayat şeklinin, üzerinde yaşadığı yer ile ilişkilerini inceleyen bir ilimdir.

39

• “Organik devlet” fikrini Haushofer da kabul etmektedir ki, bu Alman jeopolitiği tarafından kabul edilmiştir.

• Devletin genişlemesinde hiçbir sınır tanımayan Haushofer’a göre, siyasi coğrafya statiktir. Jeopolitik ise dinamik bir disiplindir ve siyasi durum katiyen uzun zaman sabit kalamaz.

40

• Haushofer’a göre 1919 sonrasında oluşan durumlar çerçevesinde Alman jeopolitiği düşünülmelidir.

• Avrupa’nın en sanayileşmiş ve kentleşmiş ülkesinin yaşam alanı jeopolitik açıdan hiçbir meşruluk olmadan Almanya’nın elinden alınmıştır.

• Almanya aleyhine dağıtılmıştır.

41

42

• Bir devletin sahası, gelişmesine yetmeyecek kadar küçük ise, genişlemelidir. Haushofer, bir millet için kâfi sayılabilecek sahanın hangi ölçülere göre esas alınabileceği hususunu belirtmemiştir.

• Keza, nüfus ile saha arasında kantitatif bir nispet de ortaya koymamıştır.

43

• Her devletin kendi ihtiyaçlarını karşılaması meşrudur.

• İki devletin, Almanya ile Japonya’nın saha ihtiyacının çok büyük olduğundan bahsetmektedir.

44

• Alman ulusunun yaşam sahasının genişletilmesini zorunluluk olarak gören Alman jeopolitik yaklaşımına göre savaş zaten kaçınılmazdır.

• Alman nüfusunun gönenci için yayılması gerekliydi.

45

46

• Böylece, kudretli devletlerin saha kazanması tabii bir hükmün icabıdır.

• Saha (Lebensraum-Hayat Sahası), Haushofer’ın tezinin temelini teşkil ediyordu. Haushofer bu nedenle, Almanya’nın Doğu’ya ve Slav ülkelerine doğru genişlemesi gerektiğini savunmuştu.

47

• Haushofer Avrupa ve Asya’nın sosyal kültürel iktisadi farklarını vurgularken diğer yandan Almanya ve SSCB arasında kurulabilecek iktisadi ortaklığı da savunur.

• Bu ortaklık sayesinde Almanya SSCB’nin doğal kaynaklarına erişim sağlayabilecektir.

48

49

• Halford John Mackinder (1861-1947)

• İngiliz siyasî coğrafyacısı ve jeopolitikçisi olan Halford John Mackinder tarafından “yeryüzünün kalbi teorisi” geliştirilmiş ve ortaya atılmıştır.

50

• Mackinder’in Kara Hâkimiyet Teorisi, kısaca şu şekilde özetlenebilir; “Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının bütünü dünya adasını oluşturur.

• Bu Eski kara kütlelerinin dışında kalan Amerika, Avustralya ve Antarktika gibi kıtalar ise, Dünya Adasının Uydularını teşkil ederler.

51

• Dünya Adası içinde kalan, Doğu Avrupa ile Sibirya bölgesi, dünyanın “Heartland’ı (kalp Sahası)” nı oluşturur. Heartland’ın çevresindeki Balkanlardan Çin’e kadar uzanan saha ise “İç veya Kenar Hilâl” ya da “Rimland” kuşağıdır.

52

• Bunun dışında kalan Amerika-Afrika-Avustralya-Japonya hattı ise “Dış veya Kenar Hilâl” ya da “Dünya Adasının Peykleri” olarak kabul edilir.”

53

• Mackinder, Dünya’yı bu şekilde tasnif ettikten sonra, teori oluşturan görüşünü şu şekilde sonuçlandırıyor: “Doğu Avrupa’ya hükmeden bir devlet Heartland’a hâkim olur. Heartland’a hükmeden ise öncelikle İç-Kenar Hilâl’e ya da Rimland’a hükmeder.

• Sonra da Dış-kenar Hilâl’e yani bütün dünyaya hâkim olur.”

54

55

• Mackinder’a göre dünyadaki İngiliz üstünlüğü İngiltere’nin denizlerdeki hakimiyetine dayanmaktadır.

• Çalışmalarında daha ziyade fizikî coğrafya Özellikleri ve siyasî coğrafyaya etkileri üzerinde duran Mackinder bazı ilginç noktalar üzerinde durur ve şu sonuçlara varır; “Dünyanın dörtte üçü denizler, geri kalan dörtte birini adalar (yani kıtalar) kaplar.

56

• Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları, âdeta birbirlerinin devamı olup, büyük bir dünya adasını oluştururlar. Bu dünya adasının, Sibirya, Volga nehri, Kuzey buz denizi, Afganistan ve İran arasındaki bölge Kalpgâh adı verilen kısımdır.

57

• Bu kısımda; Ural Dağları hammadde kaynakları ile doludur. Sibirya’da kerestecilik için en elverişli geniş ormanlar vardır.

• Ukrayna’da geniş buğday tarlaları yer alır. Kafkaslar zengin petrol rezervlerine sahiptir.

• Donetz havzasında çok zengin kömür yatakları bulunur. Dolaysıyla bu bölge coğrafî kaynaklar bakımından güçlüdür

58

• Bu kalpgâh bölgesi iki önemli çember ile çevrilidir. Birinci Çember üzerinde; Çin, Hindistan, İran, Türkiye, Doğu Balkanlar, Avusturya ve Almanya gibi devletler vardır. Kalpgâh bölgesinde olan güçlü bir devlet, bu iç çember bölgesine taarruz edip, sıcak denizlere ulaşabilir.

59

• Eğer söz konusu bu devlet, iç çemberi yarıp, sıcak denizlere ulaşırsa, dış çember üzerinde bulunan; Japonya, Avustralya, İngiltere, Afrika ve Amerika ülkeleri üzerinde taarruz edebilir ve bu taarruz başarılı olursa, dünya hâkimiyetini kurabilir. Bu nedenle öncelikle, iç çember üzerinde bulunan devletlere destek vermek gerekir.”

60

• 1904’de coğrafyacı Halford J. Mackinder, uluslararası gücün değişen dengesi ile ilgilenmiştir.

• Rusya'nın geniş ve merkezi bölgelerinin İngiliz deniz gücünün dışında olduğunu, geniş Avrasya topraklarında yenilmez bir "Kalp Sahası" bulunduğunu ve bu Kalp Bölgesini kontrol edenler dünyanın hâkimliğini savunmuştur

61

• . Bu fikir, yirminci yüzyılın başlarında uluslararası politikada güçlü bir kavram haline gelmiştir.

• Mackinder’in fikirleri, 1930'larda Alman sömürü düzeni kurmak isteyen Nazi rejimi tarafından son derece önemli görülmüştür.

62

63

• İngilizler, dünyanın kalp bölgesinin Osmanlı Devleti sınırları içinde yer Anadolu olduğunu gayet iyi biliyorlardı.

• Bu nedenle, Osmanlı Devletini yıkmak için bütün güçleriyle Osmanlı Devleti üzerine hücum ettiler.

64

• Vladimir Lenin

• 1870’te Orta Volga’da Simbirsk’te doğdu.

• Lenin Marksist teoriyi Emperyalizm tanımlaması ile genişletti ve Emperyalizmin jeopolitik bağlamda savaşlara neden olacağını ifade etti.

65

• Lenin, emperyalizm tanımını şu şekilde yapmaktadır:

• Üretim ve sermayenin yoğunlaşmasının, ekonomik yaşamda belirleyici rolü oynayan tekelleri yaratacak kadar yüksek bir gelişme aşamasına ulaşmış olması

• Banka sermayesiyle sanayi sermayesinin iç içe geçip kaynaşması ve bu “mali sermaye” temelinde bir mali oligarşinin oluşması

66

• Meta ihracından farklı olarak sermaye ihracının özellikle büyük bir önem kazanması

• Dünyayı kendi aralarında paylaşan uluslararası tekelci kapitalist birliklerin oluşması

• Yeryüzü topraklarının kapitalist büyük güçler arasında paylaşılmasının tamamlanması

67

• Emperyalizmle birlikte dünyanın bütün ülkelerinde devrimin koşullarının olgunlaştığını savunan Lenin’e göre, sorun, devrimin hangi ülke ya da ülkelerde patlak vereceği sorunuydu. Lenin ‘zayıf halka’ tanımı ile emperyalist zincirin en zayıf olduğu halkada kırılacağını söyledi.

68

• EMPERYALİST SAVAŞLAR’

• Lenin’in emperyalizme ilişkin söyledikleri, bunlarla sınırlı değildir.

• Emperyalizmin doğasında savaş vardır. Çünkü, emperyalizm aşırı kâr demektir.

• Aşırı kârı elde etmenin yolu ise, yeni pazarlar ele geçirmektir.

69

• Dünyanın bütün pazarları paylaşıldığına göre, yeni pazarlar elde etmenin yolu, diğer emperyalistlerin elinde olan pazarları ele geçirmek için kıyasıya bir mücadeleye girişmektir.

• Bu mücadelenin doğal sonucu savaştır.

• Emperyalizm koşullarında savaşlar kaçınılmazdır.

70

71

• George Frost Kennan

• 16 Şubat 1904 tarihinde Milwaukee’de doğmuştur. ABD siyasi tarihinde oldukça önemli rol alan George Kennan döneminin önde gelen diplomatlarından ve politika bilimcilerinden birisidir.

72

• ABD’nin sonraki yıllarda ortaya çıkacak olan realist politikasını şekillendiren Kennan, kariyerine Rus iç savaşının sonuçlarını inceleyen bir gözlemci olarak başlamıştır.

73

• Kolektivizasyon (1925 ve 1935 yılları arasında kolektif çiftiklerde ve devlet çiftliklerinde toprak ve emeği güçlendirmek için yapılan çalışmalar) ve yakın terör tehdidine tanıklık etmiş, Moskova’da operasyon şefi ve büyükelçi Harriman’ın danışmanı olarak geçirdiği iki yıldan sonra meşhur telgrafı göndermiştir.

74

• 1946 basımlı ‘’Long Telegram’’ Amerikan anti-komünizmini ve Sovyet düşüne dair genel şüpheyi en iyi tasvir eden doküman özelliğini taşımaktadır. George Kennan’ın kaleminden çıkan Telegram soğuk savaşın ilk yıllarında en etkili yayım olmasıyla dikkat çekmiştir.

75

• 1946 yılı itibariyle 44 yaşında Rusçayı ve Slav dillerini akıcı konuşma özelliğine sahip bir anti-komünist olan Kennan, 1947 yılında Foreign Affairs dergisinde ‘’Sources of Soviet Conduct (Sovyet Yönetimi’nin Temeli)‘’ adlı bir makale yayımlamıştır.

76

• Makalede Mr. X mahlasını kullansa da, ABD halkı yazarın George F. Kennan olduğundan oldukça emindir.

• Kennan bu makalesinde, soğuk savaşın Amerika’ya sonradan özgür dünya olarak isimlendirilecek ‘’YENİDÜNYA’’ düzeninin liderliğini yapmak için tarihi bir fırsat verdiğini düşünmektedir.

77

• Yazdığı bu makalede daha sonra 40 yıl boyunca Batı Dünyası’nın Sovyetlere karşı çevreleme politikasının ön ayağını oluşturmuştur.

• Containment doktrini olarak da geçen çevreleme politikası, George Kennan tarafından ‘’Sovyet Yönetimi’nin Temeli’’ adlı makalede ortaya atılmıştır. Bir manasıyla bir stratejik plan olan çevreleme politikası, Amerika Birleşik Devletleri’nin, Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği’nin yayılmacı politikasına karşı izlediği askeri, ekonomik ve diplomatik unsurlar içeren dış politika stratejisidir.

78

79

80

81

82

• Samuel Huntington • 18 Nisan 1927, New York, New

York, 24 Aralık 2008, Martha's Vineyard, Siyaset Bilimci.

• Harvard Üniversitesi Politik Bilimler Akademisi Profesörü olan Samuel Huntington, aynı üniversitede Uluslararası İlişkiler Direktörü, Harvard Uluslararası ve Alan Çalışmaları Başkanı, 1986-1987 yıllarında Amerikan Politik Bilimler Birliği'nin başkanlığını, 1977-78 yıllarında Beyaz Saray'da Ulusal Güvenlik Konseyi ve Güvenlik Planlama bölümünün koordinatörlüğü görevlerini üstlendi.

• Foreign Policy Dergisi’nin kurucusudur.

83

• 21. yüzyıldaki çatışmalar, ulus devletleri arasında değil, medeniyetler arasındaki kültür ve din farklılıklarından doğacak."

• Anafikri bu cümle ile özetlenecek tezin sahibi olan Samuel Phillipps Huntington, medeniyetler arasındaki çatışmalarla ilgili düşüncelerini ilk kez ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 80'li yılların sonuna doğru oluşturduğu özel bir komisyonda danışmanlık yaptığı sırada kaleme aldı.

84

• Huntington'un yer aldığı komisyon, Washington yönetimine eski çizgisinden vazgeçmesini tavsiye ediyor, Komünizm'le mücadeleye ağırlık vermek yerine 3. Dünya Ülkeleri'ne eğilmesini öneriyordu: Zira bu ülkelerdeki anlaşmazlıklar gelecekte ABD'nin kriz bölgelerindeki gücünü doğrudan belirleyecekti.

85

• Bu fikirlerini "Clash of Civilizations and Remaking of World Order" adlı kitabında toplayan Huntington bunu 1996 yılında piyasaya çıkardı.

• Kitap, küreselleşen dünyamızda insanların ideolejilerden çok köklerine doğru bir arayışa girdiğini ve kültürüne ağırlık verdiğini savunuyordu. Siyaset bilimci, "Dünyanın her yerine devletler sınırlarını, kültürel özelliklerini baz alarak çizmeye başladılar. Birçok bölgede insanlar ve hükümetler, ulusal sınırların ötesindeki kültürel ortaklıklarından söz ediyorlar" açıklamasını yapıyordu.

86

• Dünyayı 8 bölüme ayırdı

• Amerikan siyaset bilimci, dünyayı ulus devlet sınırlarından bağımsız 8 dini ve kültürel medeniyete böldü.

87

• Bunlar Avrupa ve ABD'den oluşan Batılı medeniyetler, Latin Amerika, Afrika, İslami medeniyet, Çin'in belirleyici olduğu Kore ve Vietnam'ı kapsayan sinoloji kültürü, Hinduizm'in beşiği Hindistan, merkezini Rusya'nın oluşturduğu Ortodoks medeniyet ve Japonya.

88

• Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" tezi, Körfez Savaşı ve Bosna Savaşı'nın anılarının belleklerde taze olduğu bir dönemde piyasaya çıktığı için, yoğun biçimde tartışıldı.

89

• Kimi araştırmacılar yazarın "kültür" ve "medeniyet" kavramlarını eş anlamlı kullandığını, bunun belirsizlik yaratarak yoruma açık olduğunu söyleyerek tehlikeli buldu. Bu grup, Amerikan siyaset bilimcinin Batı merkezli ve muhafazakar olduğunu da belirtiyor.

90

• Bir diğer grup, Huntington'un dini ve kültürel birliği karışık kullanarak, dünyayı bölgelere ayırdığına dikkat çekiyor ve bunun sağlam tezler için doğru bir zemin yaratmayacağını öne sürüyor. Buna İslam dünyasını tek bir medeniyet olarak sayarken, Japonya'yı ülke, Afrika'yı ise kıta olarak tanımlamasını örnek veriyorlar.

91

• İslam dünyasının eleştirisi

• En sert eleştiri okları ise İslam dünyasından geliyor. Bazı Müslüman ülkeler, Huntington'u Batı ve Doğu alemi arasında sert ayrıma giderek, İslam'ı tehlike olarak göstermekle suçluyorlar. Bir grup siyaset bilimci ise Amerikan yazarın tezlerinin savaşlara ve müdahalelere vesile olarak kullunıldığına işaret ederek, dünya barışını olumsuz etkilediğini söylüyorlar.

92

93

Başarılar Dilerim.

94