172

32
STK Temsilcileri Ankara’da El Biruni yılsonu programı El Biruni yılsonu programı “Hollanda Türk toplumunun değerli mensupları, Türkiye Cumhuriyeti Lahey Büyükelçisi sayın Uğur Doğan’ın Ramazan tebrik mesajı Bu yıl da Ramazan geldi, kapıya dayandı. Hacc da, Kurban da, Ramazan da, 3 aylar da her sene geliyor ve kıyamet kopana kadar da böyle gidecek. Böyle olmasına rağmen, Allah’ın insanları yükümlü tuttuğu ibadetler, ne zaman rutin hale gelir ve maksadı göz- den kaçarsa, o zaman klasik bir formata girerek, anlamından tamamen kopar hale gelir. De lerarenopleiding Islamgodsdienst en ook de opleiding Imam/Islamitisch Geestelijk Werker is een ver- trouwde opleiding in Nederland omdat de islamitische koepelorganisaties deze opleidingen steunen. Roger Garaudy’yi hatırlar mısınız? Hani, o tek başına İsrail’e savaş açan, yıllar önce Ruslar’ı Paris önlerinde durduran adamı. Garaudy Bir Fransız. Sartre gibi, Ca- mus gibi, Le Pen gibi, De Guelle gibi. Ama onu farklı kılan özelliği Müslüman ve yalnız bırakılmış olması. Onun peşinden gidenlerin, Nasrettin Hoca’yı yarı yolda bırakanlardan farksız olması diyebilirim. Öyle şairler vardır ki yazdığı birkaç şiiri adının bile önüne geçmiş, şairin ismi unutulmuş ama şiiri dillerde dolanmıştır. Abdurrahim Karakoç için de öyle söyley- enler olabilir. Onun şiirini Mihriban’la başlatıp bitiren- ler bulunabilir. Bunun sebebi de onun Mihriban şiirinin Musa Eroğlu tarafından bestelenip bu topraklara armağan edilmesinden kaynaklanmaktadır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 400. yıl dönümü dolayısıyla ülkemize bir ziyaret gerçekleştiren Hollanda Kraliçesi Beatrix’i Çankaya Köşkü’nde törenle karşıladı. Yurtdışında yaşayan vatandaşların oluşturduğu STK temsil- cileri 7-8 Haziran 2012’de Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplu- lukları Başkanlığının ev sahipliğinde bir araya geldi. El Biruni öğrenci yurdu 16 Haziran Cumartesi günü düzenlediği bir programla 2011-2012 öğrenim sezonunu kapattı El Biruni öğrenci yurdu 16 Haziran Cumartesi günü düzenlediği bir programla 2011-2012 öğrenim sezonunu kapattı Seçim 2012 12 Eylül 2012’de yapılacak genel seçimlerde oyunuzu kulanmayı unutmayın Ramazan geldi. Sadece aç mı kalacağız? Tarihi uzlaşı 2011 yılında parlamentoda büyük bir oy çoğunluğuyla kabul edilen yasa tasarısı senatoda büyük çoğunlukla red- dedildi. Din hürriyetine ve azınlık haklarına aykırı ve ayrıca yasalaşması halinde uygulanabilirliğinin şüpheli olduğu kanaatinde birleşen senato yasayı reddetti. PvvD, PVV ve 50+ partileri ise kabulü yönünde oy kullandılar. 75 üyeli Senato’da helal kesimin yasaklanmasıyla ilgili yapılan görüşmede VVD, CDA, PvdA, D66 ve CU partilerinin sen- atörleri, yasağın din özgürlüğüne aykırı olduğunu belirterek, yasağa karşı çıktı. GL bu konuda ikiye bölündü. Beatrix Türkiye’de Imam opleiding Doğuş ailesi olarak Ramazan ayınızı tebrik ederiz Jaar:14 | Editie:172 | Oplage: 12.000 | Temmuz 2012 | actueel informatieblad www.dogus.nl Türkiye fiyatına kapınıza teslim tel: 0618-474283 Bu ayda en çok Kur’an-ı Kerim’le hem- hal olmalıyız. Onu bol bol okuyup anlamaya çalışmalıyız. Tüm inananları bu kutlu maksuda hayır ve afiyetle ulaştırmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum Ramazan bize insan- lık resminin tümüne birden bakmayı öğretir ve o resmin içinde kendini hissettirir İnşallah gönül hu- zuru ve yüz akımızla Ramazan-ı Şerif bay- ramımızı idrak ederiz Sivil Toplum Kuruluşları başkanlarının Ramazan tebrik mesajları 20. sayfamızda Garaudy’ye kesilen ceza Süleyman Erkişi neden ezanı eksik okudu? Şiiri bir tarihî belge gibidir

Upload: dogus-gazetesi

Post on 12-Mar-2016

231 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

Dogus Gazetesi

TRANSCRIPT

Page 1: 172

STK Temsilcileri Ankara’da

El Biruni yılsonu programı

El Biruni yılsonu programı

“Hollanda Türk toplumunun değerli mensupları,

Türkiye Cumhuriyeti Lahey Büyükelçisi sayın Uğur Doğan’ın Ramazan tebrik mesajı

Bu yıl da Ramazan geldi, kapıya dayandı. Hacc da, Kurban da, Ramazan da, 3 aylar da her sene geliyor ve kıyamet kopana kadar da böyle gidecek. Böyle olmasına rağmen, Allah’ın insanları yükümlü tuttuğu ibadetler, ne zaman rutin hale gelir ve maksadı göz-den kaçarsa, o zaman klasik bir formata girerek, anlamından tamamen kopar hale gelir.

De lerarenopleiding Islamgodsdienst en ook de opleiding Imam/Islamitisch Geestelijk Werker is een ver-trouwde opleiding in Nederland omdat de islamitische koepelorganisaties deze opleidingen steunen.

Roger Garaudy’yi hatırlar mısınız? Hani, o tek başına İsrail’e savaş açan, yıllar önce Ruslar’ı Paris önlerinde durduran adamı. Garaudy Bir Fransız. Sartre gibi, Ca-mus gibi, Le Pen gibi, De Guelle gibi. Ama onu farklı kılan özelliği Müslüman ve yalnız bırakılmış olması. Onun peşinden gidenlerin, Nasrettin Hoca’yı yarı yolda bırakanlardan farksız olması diyebilirim.

Öyle şairler vardır ki yazdığı birkaç şiiri adının bile önüne geçmiş, şairin ismi unutulmuş ama şiiri dillerde dolanmıştır. Abdurrahim Karakoç için de öyle söyley-enler olabilir. Onun şiirini Mihriban’la başlatıp bitiren-ler bulunabilir. Bunun sebebi de onun Mihriban şiirinin Musa Eroğlu tarafından bestelenip bu topraklara armağan edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 400. yıl dönümü dolayısıyla ülkemize bir ziyaret gerçekleştiren Hollanda Kraliçesi Beatrix’i Çankaya Köşkü’nde törenle karşıladı.

Yurtdışında yaşayan vatandaşların oluşturduğu STK temsil-cileri 7-8 Haziran 2012’de Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplu-lukları Başkanlığının ev sahipliğinde bir araya geldi.

El Biruni öğrenci yurdu 16 Haziran Cumartesi günü düzenlediği bir programla 2011-2012 öğrenim sezonunu kapattı

El Biruni öğrenci yurdu 16 Haziran Cumartesi günü düzenlediği bir programla 2011-2012 öğrenim sezonunu kapattı

Seçim 2012

12 Eylül 2012’de yapılacak genelseçimlerde oyunuzu kulanmayı unutmayın

Ramazan geldi. Sadece aç mı kalacağız?

Tarihi uzlaşı2011 yılında parlamentoda büyük bir oy çoğunluğuyla kabul edilen yasa tasarısı senatoda büyük çoğunlukla red-dedildi. Din hürriyetine ve azınlık haklarına aykırı ve ayrıca yasalaşması halinde uygulanabilirliğinin şüpheli olduğu kanaatinde birleşen senato yasayı reddetti. PvvD, PVV ve 50+ partileri ise kabulü yönünde oy kullandılar.

75 üyeli Senato’da helal kesimin yasaklanmasıyla ilgili yapılan görüşmede VVD, CDA, PvdA, D66 ve CU partilerinin sen-atörleri, yasağın din özgürlüğüne aykırı olduğunu belirterek, yasağa karşı çıktı. GL bu konuda ikiye bölündü.

Beatrix Türkiye’de Imam opleiding

Doğuş ailesi olarak Ramazan ayınızı tebrik ederiz

Jaar:14 | Editie:172 | Oplage: 12.000 | Temmuz 2012 | actueel informatieblad www.dogus.nl

sss444444

sss555555

sss555555

s s s 25,25,25,yasağa karşı çıktı. GL bu konuda ikiye bölündü.

25,yasağa karşı çıktı. GL bu konuda ikiye bölündü.

25,yasağa karşı çıktı. GL bu konuda ikiye bölündü.

25,yasağa karşı çıktı. GL bu konuda ikiye bölündü.

262626

sss282828

sss999 sss151515sss121212

sss777

sss333 sss171717

Türkiye fiyatına kapınıza teslimtel: 0618-474283

Bu ayda en çok Kur’an-ı Kerim’le hem-hal olmalıyız. Onu bol bol okuyup anlamaya çalışmalıyız.

Tüm inananları bu kutlu maksuda hayır ve afiyetle ulaştırmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum

Ramazan bize insan-lık resminin tümüne birden bakmayı öğretir ve o resmin içinde kendini hissettirir

İnşallah gönül hu-zuru ve yüz akımızla Ramazan-ı Şerif bay-ramımızı idrak ederiz

Sivil Toplum Kuruluşları başkanlarının Ramazan tebrik mesajları 20. sayfamızda

Garaudy’ye kesilen ceza

Süleyman Erkişi neden ezanı eksik okudu?

Şiiri bir tarihî belge gibidir

Page 2: 172

Free-Parts

DelfshavenNieuwe Binnenweg 4213023 EM RotterdamTel: 010-276 30 04Fax: 010-244 75 26

AfrikaanderpleinPretorialaan 50A3072 EP RotterdamTel: 010-485 77 54Fax: 010-486 50 33

WaalhavenSluisjesdijk 863087 AJ RotterdamTel: 010-294 02 40Fax: 010-429 99 40

VlaardingenGeorge Stephensonweg 193133 KJ VlaardingenTel: 010-434 60 14Fax: 010-434 50 58

IjsselmondeRidderkerkstraat 413076 JT RotterdamTel: 010-291 74 68Fax: 010-291 74 69

Kralingen CrooswijkJonker Fransstraat 84-863031 AW RotterdamTel: 010-411 11 95Fax: 010-411 98 00

BredaBoschstraat 1104811 GK BredaTel: 076-520 93 53Fax: 076-514 98 23

DordrechtVan Oldenbarneveltplein 143317 EP DordrechtTel: 078-651 52 53Fax: 078-618 40 76

SchiedamVan Berckenrodestraat 173029 AT RotterdamTel: 010-473 47 46Fax: 010-473 86 08

Hollanda genelinde bayilikler verilecek olup,daha geniş bilgi için şahsen başvurmanızrica olunur.

GroothandelSpaanse Polder

Linschotenstraat 743044 AW rotterdamTel: 010-485 43 30Fax: 010-415 00 99

Yedek parça ithalatıve

BENELUX bölgesine dagıtımı

Spaanse polder ve Ijsselmonde şubelerimiz pazar günleri saat 13:00 - 17:00 arası açıktır.Acil durumlar için bize 06-543 110 96’dan ulaşabilirsiniz.

Spaanse polder ve Ijsselmonde şubelerimiz pazar günleri saat 13:00 - 17:00 arası açıktır.Acil durumlar için bize 06-543 110 96’dan ulaşabilirsiniz.

Page 3: 172

3Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Sunuş

Hüseyin Yanmaz

Ankara’da sıcak bir buluşma

Türkiye Büyükelçisi Uğur Doğan’ dan Ramazan tebriği

Editörden

Amerika, Avrupa ve Avustralya’dan Sivil Toplum Kuruluşları, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı (YTB) tarafından 7- 8 Haziranda 2012’de Ankara’ya davet edildiler. Bizim de katıldığımız toplantılar sıcak bir atmosferde gerçekleşti. Toplantıya üst düzeyde - bakan-lar, bürokratlar, TOBB başkanı ve Diyanet İşleri Başkanı - düzeyinde katılım olmasını yurtdışında yaşayan Türklere verilen önemi göstermesi açısından önemli buldum. Farklı değerlendirmeler olmakla beraber bence bu toplantı yurtdışında yaşayan Türkler için bir milat olmuştur. Çünkü yıllardır beklediğimiz, özlemini duyduğumuz ilgi ve alakayı bu toplantıda biz gurbetteki insanlar hissettik. Bunu geleceğe bir umut olarak taşıyoruz.

Türk adaylara 12 Eylül sürprizi

On yılı aşkın sağ politikalarla yönetilen Hollanda’ da halk 12

“Hollanda Türk toplumunun değerli mensupları, Toplumsal yaşamımızda müstesna bir yeri olan, hoşgörü, yardımlaşma, toplumsal dayanışma, kaynaşma, kardeşlik ve dostluk gibi değerlerin ve duyguların paylaşıldığı bir Ramazan ayını daha birlikte idrak edecek olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bu hislerle Ramazan ayının ve sonrasındaki Ramazan Bayramının, ülkemiz ve Hollanda Türk toplumu için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Millet olmayı, kardeşçe bir arada yaşamayı, dayanışmayı, paylaşmayı, aynı ruh ve gönül ikliminde yaşamanın anlamını ve zenginliğini Ramazan ayında daha yoğun hissediyoruz. Bu ay içinde ihtiyaç sahibi olanlara yardım eli uzatmakta ve bu günlerin coşkusunu onlara da yaşatmaya çalışmaktayız. Bu kutlu ayın sonunda Ramazan Bayramını hep birlikte kutlayacağız. Bayramlarımız, kaygıların ve sıkıntıların paylaşıldığı; dargınlıkların geride bırakıldığı; sevginin, saygının ve hoşgörünün pekiştiği; insan ilişkilerinin güçlendiği ve umutların canlandığı özel günlerdir. Ailelerimizi,

akrabalarımızı, yaşlılarımızı, Türk ve Hollandalı dostlarımızı ziyaret edip bağlarımızı güçlendirmeli, kutsal değerlerimizi yakınlarımızla paylaşmalıyız. Bu düşünce ve duygularla, Ramazan ayınızın ve Ramazan Bayramınızın huzur, mutluluk, barış ve kardeşlik içinde geçmesini içten-likle temenni eder, en iyi dileklerimi sunarım. Uğur DoğanT.C. Lahey Büyükelçisi”

Eylül 2012 tarihinde yeni hükümeti ve yeni vekillerini seçmek üzere sandık başına gidecek. Bu seçimler her zaman olduğu gibi, bir önceki seçimlerden daha önemli bir durum arz etmektedir.

Milletvekili aday listelerinde Türk adaylara ayrılan yerleri görünce şaşırmamak mümkün değil. Bu du-ruma itiraz edip istifa eden adaylar olmuştur. Partiler listelerde 13 Türk adaya yer vermişlerdir. Bunlardan sadece ikisi doğrudan seçilebi-lecek yerlerden aday gösterilmiştir. Bunun adı şudur siz oyunuzu atın, gerisine karışmayın. Sağılacak inek olarak görülmüş ve bir 12 Eylül sürprizi yapılmıştır.Bu aday gösterme durumu Türk- ler açısından geriye gidiş olarak gözükse bile, partisine rağmen seçilecek bu adaylar bizim vekill-erimiz olacaktır. Bizim hak ve hukuk mücadelemize ve problemlerimize daha iyi sahip çıkılacaktır. Bu du-rum daha hayırlı gözükmektedir.

Batıda yaşayan Türkler Avrupa’da sosyal demokratlara, kendi ülkele-rinde ise muhafazakar partilere oy verirler anlayışı bugüne kadar hep doğru çıka gelmiştir. Ama Batı için, özellikle de Hollanda için bu anlayışımızı değiştirmemiz gerek-mektedir. Son on yıldır siyasiler sağcısıyla solcusuyla hep sağ ve milliyetçi politikalar üretmişlerdir.

Burada Türklerin 220.000 oyu ve de 6’dan fazla milletvekili çıkarma potansiyeli var. Azınlıklar kendi güçlerinin farkına varıp, toplu birşekilde sandığa gidip oy kullanma-lıdırlar. Bu seçimlerde iyi orga-nize olmalı, bölüştürmeli ve en fazla milletvekili çıkaracak şekilde tercihli oy kullanmalıyız. Bu seçimlerde oy kullanamayacak kimseler için de, vekaletle oy kullanmayı teşvik etmeliyiz.

Oylarımızı kullanırken ırkçı olma-yan, din düşmanlığı yapmayan,

ve insan hak ve hukukuna saygı gösteren partilere oy verelim. Parti isimlerine, şahıs isimlerine veya bizden olanlara değil de, bize sundukları öneri ve projelere göre oylarımızı değerlendirelim.

Memlekette Ramazan

Bu yıl Ramazan ayı Temmuz ayına denk geldi. Tabii olarak tatilimiz de bu ayda başlayacak. Kimimiz burada , kimimiz ise memleketindeRamazan’ı karşılayacaktır. Ramaza nın tadına orada bakacaklar. Eskiler memlekette Ramazan’ın tadı bir başkadır derlerdi. Bu yıl yaz tatilinde memleketlerine gidenler eşleriyle dostlarıyla eski Ramazan’ların tadını yakalamaya çalışacaklar. Memlekette iftar yapıp, her gece başka bir camide teravihlerini kılacaklar.

Ama Hollanda’ya geri dönüşümüz bayram hasretiyle olacaktır

Şimdiden hepinize hayırlı Ramazanlar diliyor ve güzel bay-ramlarda buluşmak üzere diyorum.Gazetemize yaz tatili dolayısıyla iki aylık bir ara vereceğiz. Bu sayımızda da ilgiyle okuyacağınıza inandığımız köşe yazılarımız, röportajlarımızla sizleri baş başa bırakıyor ve Doğuş Gazetesi ailesi olarak hepinize gayesi ibadet olan hayırlı tatiller diliyoruz.

Tekrar buluşabilmek ümidiyle.

Kadınlar Teşkilatı sezonu kapattı

Gençlik Teşkilatı’nda Görev Değişimi

NIF Kadınlar Tekilatı sezon kapanı programını 10 Haziran 2012 Pazar günü Ulft kentinde Selahaddin Ey-yubi şubesinde gerçekletirdi. Programa IGMG Kadınlar Tekilatı Sosyal Hizmetler bakanı Züleyha Bozkurt ve Genel Merkez hatibesi Zehra Dizman misafir konumacı olarak katıldılar. Programın açılıı Kur`an-ı Kerim tilaveti ile yapıldı. Ardından NIF Kadınlar Tekilatı bakanı B Karademir selamlama konuması yaptı. Konumasında çalıma uurunun önemine değinen Karademir, bu çalımaların hayırlara vesile olması temennileri ile konumasını bitirdi.

Bayrak yarışında görev değişimi yapıldı. Uzun süredir Hasan Hü-seyin Göğüş yürüttüğü NIF Gençlik Teşkilatı başkanlığı görevini yapılan mütevazi bir törenle Erkan Turan’a devretti.

Yapılan istişareler sonunda IGMG Gençlik Teşkilatı başkanı Mesut Gülbahar’ın da hazır bulunduğu toplantıda görev değişim merasimi yapıldı. Görevi devreden Gögüş kısa bir konuşma yaparak tüm çalışma arkadalarına teşekkür etti.

NIF Gençlik Teşkilatı Yönetim Kuru-lu günün anısına Hasan H Gögüş’e hediyeler verdiler. NIF adına toplantıya katılan Fuat Nurlu’da yaptığı başarılı çalışmalardan dolayı Gögüş’e teşekkür etti ve NIF yönetim kurulu adına kendisine bir hediye takdim etti.

IGMG Gençlik Teşkilatı başkanı Mesut Gülbahar’da Hasan H Gögüş’le beraber çalışmalar yapmış olmaktan mutlu olduğunu belirterek, kendisine teşekkür

ederek, hayatı boyunca başarılar diledi.

NIF Gençlik Teşkilatı başkanlığına atanan Erkan Turan bey de kendi-sine verilen görevin zor olduğunu ancak elinden gelen gayreti gösterek bu göreve layık olmaya çalışacağını belirtti.

Sosyal Hizmetler bakanı Bozkurt, 2012 senesi içerisinde yapılacak olan çalımaların önemine değindi. Bozkurt ayrıca Hasene derneği çalımaları, kelebek projesi, fitre ve zekat hakkında bilgilendirme yaptı. ‘Bütun cemiyetlerimiz titiz bir ekilde bu çalımalara önem verme-lidir. Gayret bizden muvaffakiyet Allah`tandır’ diyerek konumasını sonlandırdı.

Bu bilgilendirmeden sonra Genel Merkez hatibesi Zehra Dizman söz alarak ‘Nasıl bir müslümanlık’ konusuna değindi. Müslümanlığın ak ile yaanması gerektiğini anla-tan Dizman ‘Biz taklidin ötesine

NIF Kadınlar Teşkilatı sezon kapanış programını 10 Haziran 2012 Pazar günü Ulft kentinde Selahaddin Eyyubi şubesinde gerçekleştirdi. Programa IGMG Kadınlar Teşkilatı Sosyal Hizmetler başkanı Züleyha Boz-kurt ve Genel Merkez hatibesi Zehra Dizman misafir konuşmacı olarak katıldılar. Programın açılışı Kur`an-ı Kerim tilaveti ile yapıldı. Ardından NIF Kadınlar Teşkilatı başkanı B Karademir selamlama konuşması yaptı. Konuşmasında çalışma şuurunun önemine değinen Karademir, bu çalışmaların hayırlara vesile olması temennileri ile konuşmasını bitirdi.

geçip, Rab katında emredildiği gibi yaamayı arzu ediyoruz. Ak ile olma-yan müslümanlık zordur, eziyettir, zevksizdir, dıardan bakanı iter, kim-seyi özendirmez, kimseye ne güzel müslüman dedirtmez’ dedi. İçinde bulunduğumuz üç ayların önemine de değinen Dizman, Ramazan ayına hazırlıklı olmamız gerektiğini vurguladı.

NIF adına programa katılan Tekilat-lanma bakanı Tahir Karademir ubelerin çalımalarının önemine değindi ve ubelerin üye çalımaları hakkında geni bilgi verdi. Kara-demir ‘Müslümanların dertleri ile dertlenmediğimiz sürece kurtulua eremeyiz” diyerek konumasını sonlandırdı.

Programda son olarak NIF Kadınlar Tekilatı Eğitim bakanlığı görevini devreden Rukiye Erdoğan`a NIF Kadınlar Tekilatı bakanı Bediha Karademir hediye takdim etti.

Program birlikte yenilen yemeğin ardından Kur`an-ı Kerim tilaveti ile sona erdi.

Hatice Kartal

Page 4: 172

4Haber Toplum

Doğuş - Temmuz 2012

7 bakan, bakan yardımcısı ve bakanlıklara bağlı çok sayıda genel müdürün katıldığı toplantıda çok önemli konular ele alındı ve karşılıklı soru ve cevaplar ışığında çok değerli bilgi alışverişi yaşandı. Avrupa’dan Amerika’ya, Avustralya’dan Kanada’ya 17 ülkeden yaklaşık 600 sivil toplum temsilcinin katıldığı toplantı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplu-luklar Başkanlığı’nın çalışmalarını gösteren sine- vizyon gösterisi ile başladı. Gösterinin ardından Avrupa Birliğinden sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış bir başka toplantıya katılması gerektiği için ilk konuşmacı olarak söz aldı. Bağış kısa konuşmasında Avrupa Birliği çerçevesinde yapılan çalışmaları ve son 9 yıl içinde meydana gelen gelişmeleri sıraladı. Bağış vize konusunda, ’Daha önce bizimle vize konusunu hiç konuşmaya yanaşmayanlar, şimdi ‘gelin size vize kolaylığı sağlayalım, iş adamlarınıza uzun süreli vize verelim diyorlar’ diyen Bağış, ‘Yok arkadaş biz vize kolaylığı istemi-yoruz. Biz, vize muafiyeti istiyoruz’ dediklerini ifade ederken bu konuda gelinen noktaya işaret etti.

Ardından açılış konuşmalarını yap-mak üzere Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve YTB başkanı Kemal Yurtnaç söz aldı.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ açılış konuşmasında; Türkiye’nin artık başka bir Tür-

kiye olduğunu belirterek, ‘Nerede bir vatandaşımız, soydaşımız bir akrabamız var ise, ne şartlar altında olurlarsa olsunlar biz daima orada olacağız. Onların yanında olacağız. Onlarla beraber hareket edeceğiz. Bu bir nevi karşılıklı dertleşme olacak. Birlik ve beraberliğimiz için bu toplantı gerçekleşiyor’ dedi...

Bekir Bozdağ: ‘Vatandaşlarımıza hayır demeyecek bir mekanizma yürüteceğiz’

Yurtdışından gelen STK tem-silcilerine yönelik konuşmasını sürdüren Başbakan Yardımcısı Bozdağ sözlerine şöyle devam etti: ‘Bundan sonra, bakanlıklarımızın ilgili birimlerinin yanında, artık vatandaşlarımızın dertleriyle doğrudan ilgilenen bir kuru-mumuz var: Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı. Sadece vatandaşlarımızın değil, tüm soydaşlarımızın da sorunları artık bu çatı altında. Sizlerin birlik ve beraberliği ile vatandaş ve soydaşlarımıza hayır demeyecek bir mekanizma yürütme hedefin-deyiz’ dedi.

Kemal Yurtnaç: ‘Sorunları ortadan kaldıracağız’

YTB Başkanı Kemal Yurtnaç sivil toplum kuruluşları temsilcilerine ortak menfaatler çerçevesinde birlikte hareket etme çağrısında bulundu. Toplantının amacının

sorun üretmek değil, çözüm yolu bulmak olduğunu da vurgulayan Yurtnaç, ‘Biz biriz, bütünüz, or-tak sorunlarımızı konuşmak üzere burada toplandık, zira biz vatandaşlarımıza çözüm yolu bulmak için bu toplantıyı tertip ettik’ dedi.

Toplantıya Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın yanı sıra, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Aile ve Sosyal politikalardan sorumlu Dev-let Bakanı Fatma Şahin, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, Avrupa Birliğinden sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru, TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu’da katıldı.

Hollanda İslam Konseyi (CMO)başkanı Raşit BalBaşbakan yardımcısı genel hatlarıyla Türk hükümetinin politikasını anlattı. ‘Nerede bir Türk varsa orada devlet var. Orada bayrak var!’ Hizmet aşkıy la yanıp tutuşan bir devlet. Eski devlet gitmiş yerine yakın bir devlet gelmiş.Bunu çok iyi anlattıklarını düşünüyo-rum. Fakat Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç’ın yaptığı katkı ise bunun zıddı. Yani devlet olarak benim sorum

luluğum var ama vatandaş olarak senin de sorumluluğun var. Herkes sorumluluğunu üstlenecek ve bera-berce bu işi götüreceğiz dedi.Ben şahsen Suat Kılıç’a katılıyorum. Hattamümkün olduğunca devlet az görün-meli. Diğer taraftan AKP içerisinde de Türkiye’de de böyle düşünen insanların olması güzel tabii. Ben sivil toplumun tam anlaşılmadığı kanaatini taşıyorum. Buraya katılan ve söz alan STK temsilcileri, devleti büyüten, ona gerekçe olup daha çok görevleri üstüne alan bir katkıda bulundular. Belki Bakan Kılıç’ta bunu düzeltmek istedi. Esasen hükümet temsilcilerininsöyledikleri ile gelenlerin söyledikleriörtüşüyordu. Buraya gelenler hükü- meti Avrupa’ya çekmek için gelmişler. ‘Bize daha çok gelin. Bizim problem-lerimizi daha çok siz omuzlayın. Biz beceremiyoruz. Biz çoluğumuza çocuğumuza da sahip çıkamıyoruz’ Böyle bir duruşları vardı. Bu da bence biraz problemli bir duruşdur.

YTB (Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı) Başkanı Kemal Yurtnaç

Her şey beklentilerimiz yönünde oldu. Mutluyuz. Burada bizim ama- cımız vatandaşımızı biraraya getir- mekti. Buradaki oluşan hava da bunu gösterdi. Bugün beş yüz tane STK temsilcisi demek dünyadaki 5 milyon kişi demektir Bu bir birlik mesajıdır. Herşey hemen olacak diye bir şey yok. Bazı şeyler zaman içinde oluşup yerine oturacaktır. Yani ben gidişattan memnunum. Gelen misafirlerinde memnun olduklarını görüyor ve duyuyorum. Bundan da ayrıca mutluluk du-

yuyorum. Umuyorum ki gelecek daha güzel olacak. Son baharda daha geniş kapsamlı bir toplantı düşünüyoruz. Bundan da sizleri zamanı gelince haberdar edeceğiz.

Lahey Din İşleri Müşaviri Prof. Dr. Mustafa Ünver

Bu çok önemli bir toplantıydı. Çünkü burada devlet ile milletin, yurt dışı boyutunda nasıl kaynaştıklarını görmemiz açısından çok önemli tarihi bir olaydır. Avrupa’da olsun, Amerika’da olsun, Avusturalya’da olsun, hakikaten Türkiye devletivatandaşlarına, soydaşlarına

sahip çıkıyor. Sorunlarını önem-siyor. Önemsediğini göstermesi bakımından bu son derece önem-lidir. Zaten bu söz edilen sorunlar bizim içinde yaşadığımız, farkında olduğumuz sorunlar. Ama burada şunu gördük ki, bu sorunlar devletimizin en tepesindeki yöneti-cilerimiz tarafından da görülme-kte ve çözümü için samimi olarak gayret edilmektedir. Bu bakımdan çok hoş bir birliktelik, beraberlik olduğuna inanıyorum. Devlet millet kaynaşmasını göstermesi açısından çok önemli olduğunu görüyorum. Zira bu sivil toplum örgütlerinin arkasındaki gücü düşünmemiz gerekiyor. Bu sivil toplum örgütleri pek çok vatandaşımızın, yurtdışında yaşayan 6 milyon vatandaşımızın oluşturduğu tek bir ses konumundadır. Onun için bu toplantıyı çok önemli buluyorum.

İslam Toplumu Milli Görüş (IGMG) Genel Sekreteri Oğuz Üçüncü

YTB’nin misafirperverliğine diyecek bir şey yok. Ancak toplantı içeriği ve yapılış tekniği ile ilgili söylen-mesi gereken şeyleri toplantıda söyledim. Ben, 600 kişiyi bütün dünyadan bir araya toparlamışken, daha konu odaklı ve çözüm odaklı bir çalışma ve aynı zamanda bildik çalışmaların dışında bir format geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Neticede maliyeden, eğitimden sorunlarımız var. Ama asıl sorunumuz var olan, çeşitli de-falar dile getirilmiş olan sorunların devlet mekanizması içerisinde

işlenmesi, takip edilmesi, siyasette gündeme getirilmesi, yasalara dönüştürülmesi, bu aşamalarda sivil toplumun yetkili kurulları ile bir-likte dikkate alınması. Bu manada henüz bir kurumsal ilerleme görmü- yorum. Ben soru bölümünde bunu dile getirdim. Dolayısıyla danışma kurulunun, onların alt kurumunu, benzeri çalışmalarla bunun hızlanabileceğine inanıyorum. Değilse, on yıldan beri benim katıldığım, yirmi yıldan beri başka arkadaşların katıldığı birçok toplantıdan birisi olarak anılara geçer diye bir endişem var. Ama ben YTB’deki arkadaşların özve-risini, ideallerini ve ortaya koymak

istedikleri farklı anlayışı bildiğim için umuyorum ki bu daha iyisini yapmak için bir ilk adım olur ve danışma kurulunun belirlenmesiyle de bu iş bir ivme kazanır.

STK Temsilcileri soru-cevap kısmında yaşadıkları ülkelerdeki sorunlarla ilgili görüşlerini dile getirirken eğitimden, gençlik ve aile sorunlarına, gümrükten diyanete, vize konularından spora kadar yurt dışında yaşayan vatandaşları ilgilendiren tüm konular toplantıda değerlendirildi.

‘Artık bizler de söz sahibiyiz’

Söz alan sivil toplum kuruluşları temsilcileri toplantının başarısının yanı sıra, artık yurt dışında önemsendiklerini ve söz sahibi olduklarını vurgulayarak, ‘Bizleri ciddiye aldınız, bizleri insan yerine koydunuz, bizlere güvendiniz. Ku-rum olarak sizlerden istediklerimizi ve yıllarca beklediklerimizi yaptınız, şimdi sıra bizlerde’ diyerek bu

toplantının önemine işaret ettiler.

Yerli ve yabancı basının büyük ilgi gösterdiği toplantıda yurtdışında yaşayan vatandaşların temsil-cilerinin beklenti ve sorunları tespit edilerek ilgili birimlerin bu sorunlar için çalışma başlatmaları sağlanacak.

İki gün boyunca 17 ülkeden STK temsilcileri, yedi bakan ve üst bürokratların katıldığı Yurt Dışı Türk ler Buluşması kurum başkanı Kemal Yurtnaç’ın kapanış konuşması ile sona erdi.

Hollanda’dan katılan çeşitli sivil tolum kuruluşu temsilcisi 56 kişilik heyet sorular bölümünde sık sık söz alarak Avrupa’daki sorunları dile getirdi.

STK Temsilcileri Ankara’da Buluştular

Nasıl değerlendirdiler?

Yurtdışında yaşayan vatandaşların oluşturduğu Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri 7-8 Haziran 2012’de Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığının ev sahipliğinde bir araya geldi.

Page 5: 172

5Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Toplum

Hollanda İslam Federasyonu İskender Paşa şubesi bünyesinde 10 yıldır 35 kişi kapasitesiy le erkek öğrencilere eğitim sunan El Biruni öğrenci yurdu 16 Haziran Cumartesi günü düzenlediği bir programla 2011-2012 öğrenim sezonunu kapattı. Programa (IGMG) İslam Toplumu Milli Görüş genel başkanı Kemal Ergün, Hollanda İslam Federasyonu başkanı Mehmet Yaramış, Kuzey Hollanda Mili Görüş Federasyonu başkanı Oktay Dalmaz, ISBO Müdürü Yusuf Altun, ve NIF yönetim kurulu üyeleri katıldılar. Bilal Yanık’ın sunuculuğunu yaptığı program sezon kapanışının yanı sıra bu yurdun, kuruluşundan beri müdürlüğünü yapan Abdulhalim Öner hocanın görevden ayrılması nedeniyle, ona veda ve teşekkür programı şeklinde gerçekleşti. Bu yurtta yetişen gençler hazırladıkları tiyatro gösteri- leri ve video röportajları ile hocalarına hem teşekkür ettiler hem de helallik dilediler. Slayt ve sinevizyonlarla yurdun işleyişi hakkında bilgiler sunuldu.

Bu mekânın gönlümüzde özel bir yeri var

Bölge başkanı Mehmet Yaramış müslümanların miracını tebrik ederek başladığı konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘Şu an

Hollanda-Türkiye Dostluğu Resim Sergisi ikinci kez Ankara’da açıldı. Hollanda-Türkiye arasındaki resmi ilşkilerin başlangıcı olan 1612 yılından bugüne kadar tarihi olaylardan esin-lenerek Hollandalı sanatcı Mohamed El Fers’e yaptırılan 33 adet tablodan oluşan eser UETD Hollanda ve EkoAvrasya Derneği tarafından ikinci kez Ankara Keçiören’de sanatseverlerin beğenisine açıldı. UETD Hollanda’nın 400. Yıl Türkiye programı ilk kez 6 Mayıs 2012 tarihinde Konya Kule Sitede segilenmişti.

Hollanda Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400.yılı nedeniyle iki ülkenin izler-ini taşıyan eserlerin yer aldığı ‘Eski Dostlar’ isimli resim sergisi bu defa Estergon Türk Kültür Merkezi’nde açıldı. Türkiye’de ikinci kez açılan sergide 33 ayrı yapıt, 1612 yılı öncesi ve sonrasında Türkiye ve Hollanda dostluğu sanat tekniği ile anlatılıyor. Sergide yer alan bazı eserler, dördüncü yüzyıldan başlayıp son-radan Osmanlı İmparatorluğu ile devam eden ilişkilerin izlerini taşıyor.

Açılış öncesi bir konuşma yapan Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak, böyle anlamlı bir resim sergisinin Keçiören’de açılmasından gurur duyduğunu belirterek, Türkiye ve Hollanda arasındaki ilişkilerin sadece diplomatik yönden değil dostluk yönünden de önemli olduğunu vurguladı.

UETD Hollanda Başkanı Veyis Güngör de, Hollanda ile Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yılı dolayısıyla düzenledikleri faaliyetlere desteklerinden dolayı Keçiören Belediye Başkanı Mustafa Ak’a teşekkür ettiği konuşmasında Eski Dostlar Sergisinin Anadolu’yu dolaşacağını belirtti.

AK Parti İstanbul Milletvekili ve KEIPA Dr. İsmail Safi yapmış olduğu konuşmada Türkiye Hollan-da arasındaki dört yüz yıllık dostlukla ilgili sivil toplum kuruluşları tarafından hem Türkiye’de hem Hollanda’da programlar yapılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Safi, kend-

ilerinin de iki ülke dostluğuna atıfta bulunan bir etkinlik düzenleyeceklerinin müjdesini verdi.

Konuşmaların ardından katılımcılar kurdele kes-

erek sergi açılışını yaptı. Katılımcılar, UETD Hol-landa başkanı Veyis Güngör’ün rehberliğinde sergiyi gezerek bilgi aldılar.

çatısı altında bulunduğumuz İskender Paşa Camii Milli Görüş’ün medarı iftiharıdır. Çünkü burası insanımızın geleceğinin aydınlıklara çıkması amacıyla zor şartlar altında atılmış ilk adımdır. Bu çerçevede bu yerin kuruluşuna az ya da çok emek vermiş olan kardeşlerimizden Allah razı olsun. Ahirete irtihal etmiş olanların mekânları cennet olsun. Bu güne kadar 150 tane genç fidanımızın eğitim aldığı bu yurdumuz çok yoğun bir gay-ret içinde gerçekleştirildi. Bölgemiz, şubemiz, merkezimiz ve cemaatimizin el birliği ile meydana geldi. Allah katkıda bulunan herkesten razı olsun’ dedi. Dört çocuk babası olduğunu hatırlatan başkan ‘çocuklarla baş etmenin ne anlama geldiğini ben biliyorum. Allah Abdulhalim hocamdan razı olsun. O, yurdun bu günlere gelmesi için kendince çok büyük mücadeleler verdi’ diyerek Abdul-halim hocaya yeni görevinde başarılar diledi. Ayrıca bu yurdun içinden yetişip şimdi müdür olarak göreve gelen Mustafa Doğan’a da başarılar dilerken daha seviyeli, daha ka-liteli eğitim vererek, çıtayı biraz daha yukarı çıkaracaklarından şüphe etmediğini ifade etti. Yaramış son olarak, kendi aile ortamı ve arkadaş çevrelerini terk ederek, bambaşka bir ortama gelmeyi kabul ederek burada

eğitim alan öğrencilere de teşekkür ederek, onları bu cesurca kararlarından ötürü kutladı.

Geçici dünyada, kalıcı ne yapıyoruz?

Son olarak konuşma yapan genel başkan Ergün bir hayır müessesesi açmanın öne-mine değindi. Ergün, ‘bu geçici dünya hayatı içinde bizler insan olarak, kalıcı ne yapabili-yoruz? Kimin düzelmesine vesile olduk? Kimin ıslah olmasına vesile olduk? Kimin Allah’ı tanımasına, Hz. Muhammed Mustafa (sav) tanımasına, onun sevgi medeniyetini tanımasına vesile olduk? Kimin dava şuuruna erme-sine vesile olduk? Yeryüzünde mağdurun mazlumun, hak arayan insanların yanında olmayı, bir duruş sergilemeyi ve bu duruşu başarıyla sergileyebilecek kaç insanın, yetişmesine vesile olduk? Bizim için önemli olan budur. Bu yapılanların tamamı da bu geçici dünyaya kalıcı nasıl bir eser bırakırız? Nasıl bir hoş seda bırakabiliriz? Bu sevdamızı nesilden nesile nasıl aktarırız? Bunun mücadelesini vermek için bu çalışmalar yapılmaktadır ‘ dedi. Programda söz alan Abdulhalim Öner hoca ‘Bu bayrak yerde kalmayacak. Buradan Mustafalar eksik olmayacak, dolayısıyla gözüm arka kalmayacak’ diyerek herkese

teşekkür etti ve yeni müdüre başarılar diledi. Yeni müdür Mustafa Doğan’da ‘Teşkilatım beni bu göreve layık görüp atadı. Elim-den geleni yaparak çıtayı yükseltmeye çalışacağım. Bu arada hepinizin yardım ve desteğini de bekliyorum’ dedi.

Program Kur’an tilavetiyle son buldu. Ayrıca KonTV ekibi tarafından kayda alınan programın önümüzdeki günlerde KonTV’de yayına gireceği ifade edildi.

Adnan Şahin - Rotterdam

El Biruni Sezonu Bir Programla Kapadı

Eski Dostlar Resim Sergisi

Page 6: 172

Godsdienst Pastoraal Werk Imam Islamitisch Geestelijk Werker Joods Pastoraal Werk (afstudeerrichting Gods-dienst Pastoraal Werk) Lerarenopleiding Godsdienst (Godsdienst & Levensbeschouwing Lerarenopleiding Islamgodsdienst Godsdienst Pastoraal Werk Imam mitisch Geestelijk Werker Joods Pastoraal Werk (afstu-

Godsdienst Pastoraal Werk Imam Islamitisch Geestelijk Werker Joods Pastoraal Werk (afstudeerrichting Gods-dienst Pastoraal Werk) Lerarenopleiding Godsdienst (Godsdienst & Levensbeschouwing Lerarenopleiding Islamgodsdienst Godsdienst Pastoraal Werk Imam mitisch Geestelijk Werker Joods Pastoraal Werk (afstu-deerrichting Godsdienst Pastoraal Werk) Lerarenop-leiding Godsdienst (Godsdienst & Levensbeschouwing Lerarenopleiding Islamgodsdienst- Godsdienst Pastoraal Werk Imam Islamitisch Geestelijk Werker Joods Paraal Werk (afstudeerrichting Godsdienst Pastoraal WeLerarenopleiding Godsdienst (Godsdienst & Levensbe-schouwing Lerarenopleiding Islamgodsdienst- Godsdienst Pastoraal Werk Imam Islamitisch Geestelijk Werker Joods Pastoraal Werk (afstudeerrichting Godsdienst Paraal Werk) Lerarenopleiding Godsdienst (Godsdienst Levensbeschouwing Lerarenopleiding Islamgodsdienst Godsdienst Pastoraal Werk Imam Islamitisch Geestelijk

Kom ervaren hoe dynamisch en veelzijdig de vierjarige voltijdop-leidingen lerarenopleiding Islam-godsdienst en de Imam - Islamitisch Geestelijk Werker van Inholland kunnen zijn. Kom naar de open avond op 29 augustus van 17.00 – 20.00 uur.

www.inholland.nl/theologie

A3 poster Islamgodsdienst dogus.indd 1 27-06-2012 12:06:31

Page 7: 172

7Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Dünya

Görüşmenin ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, Hollanda Kra-liçesi Beatrix onuruna Çankaya Köşkü’nde bir yemek verdi.

Cumhurbaşkanı Gül, yemekteyaptığı konuşmada, Kraliçe Beatrix’i, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu Çankaya Köşkü’nde ağırlamaktan duyduğu memnuni-yeti dile getirdi.

Majesteleri’nin kısa bir süre zarfında bizi şereflendirmesinden onur duyduk

Hollanda’ya iki ay önce gerçekleştirdiği başarılı ziyaretten kısa süre sonra Kraliçe Beatrix’i Ankara’da ağırlamanın bir onur olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Gül, ziyarete ilişkin güzel anıların hafızalarında tazeliğini koruduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, bu vesileyle ziyaretleri sırasında kendilerine gösterilen sıcak misa-firperverlik için Kraliçe’ye teşekkür ederek şöyle konuştu: ‘Türk ulusu ve ben, Sayın Majesteleri’nin bu

Rahine Eyaletinin Güvenlik Bakanı Htein Lin, bir basın toplantısı düzen-leyerek eyalette patlak veren olaylar nedeniyle 31 bin 890 kişinin kamplara sığındığını belirtti. Budist çetelerin saldırılarında resmi kaynaklara göre 28 kişi öldü, 53 kişi yaralandı. Ancak görgü tanıkları bu rakamı yüzlerle ifade ediyorlar.

Rohingya Müslümanları aslen Bengal, Burma ve Çin kökenli bir geçmişe sahip. Yedinci yüzyıldan bugüne kadar Myanmar’ın batısındaki Arakan

bölgesinde yaşayan Rohingyalıların bugün toplam nüfusu 800.000. Ancak Myanmar’da yaşayan Rohingyalılar, bir azınlık grubu olarak dahi tanınmıyorlar. Siyasi ve dini baskı altında yaşayan Rohingya Müslümanlarının ibadet yapmalarına izin verilmediği gibi, Kur’an-ı Kerim yakılıyor ve dini okullar yıkılarak ortadan kaldırılıyor.Myanmarlı muhalif lider Aung San Suu Kyi ise Müslümanların varlığından habersizmiş gibi davranıyor. 25 yıl sonra yeniden

Avrupa’ya giden Nobel ödüllü lider Aung San Suu Kyi ülkesinde Nisan ayında yapılan seçimleri kazanarak parlamentoya girdi. Ancak Rohingya Müslümanları hakkında ağzını bıçak açmıyor.

Komşu hükümet Bangladeş, ülkesine sığınmak isteyenleri geri çeviriyor. Bangladeş yaşanan son olaylarda Myanmar’daki şiddet olaylarından kaçan Müslümanları ülkesine geri göndermişti.

kadar kısa bir süre zarfında bizi şereflendirmesinden dolayı onur duyduk. Bu ziyaretiniz ülkelerimiz arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasının 400. yıl dönümü kutlamalarını taçlandırmaktadır.’

İki ülke arasındaki iyi ve dostça ilişkilerin devam etmesini diliyo-rum

Kraliçe Beatrix de iki ülke arasındaki dostluk ilişkilerinin kurulmasının 400. yıl dönümünde Türkiye’de olmaktan mutluluk duy-duğunu ifade ederek, Cumhurbaş-kanı Gül’ün Hollanda ziyaretinin büyük bir başarıyla gerçekleştiğini söyledi. Yıl dönümü kutlamalarının güzel bir şekilde devam ettiğine işaret eden Kraliçe Beatrix, bu kapsamda 300’den fazla etkinliğin gerçekleşeceğini, bundan sonra da pek çok etkinlikle kutlamalara de-vam edilmesini umduğunu kaydetti.

Ankara’daki temaslarını tamam-layan Kraliçe Beatrix, ziyaretinin ikinci gününde Hollanda Kraliyet Havayolları’na ait özel bir uçakla

saat 11.30’da İstanbul’a geldi. Atatürk Havalimanı Devlet Konuk-evi’nde İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu tarafından karşılanan konuk Kraliçe Beatrix’in, Atatürk Havalimanı’ndan kalacağı Çırağan Oteli’ne hareket etti.

Kraliçe Beatrix aynı gün İstanbul Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde düzenlenen Neder-lands Dans Theater 2 gösterisini izledi. Gösteriyi Hollanda Kraliçesi Beatrix, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve işadamı Cem Boyner ile diğer özel davetliler izlediler. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Beatrix’in Düzenlediği Resepsi-yona Katıldı

Hollanda Kraliçesi Beatrix, İstanbul Swiss Otel’de bir resepsiyon verdi. Resepsiyona Cumhurbaşkanı Ab-dullah Gül, eşi Hayrunnisa Gül ile katıldı. Cumhurbaşkanı Gül’ün yanı sıra resepsiyona Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Va-lisi Hüseyin Avni Mutlu, Fener Rum Patriği Bartholomeus ve aralarında birçok ünlünün bulunduğu olduğu çok sayıda davetli katıldı. Resepsi-yon basına kapalı gerçekleştirildi.

13 – 15 Haziran 2012 tarihleri arasında Türkiye’yi ziyaret eden Hollanda Kraliçesi Beatrix, Türkiye’deki temaslarının ardından Hollanda Kraliyet Havayolları’na ait özel bir uçakla öğle saatlerindeİstanbul’dan ayrıldı. Kraliçe Beatrix’i, Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi’nden Dışişleri Bakanlığı görevlileri, Hollanda’nın Ankara Büyükelçiliği yetkilileri ve diğer ilgili-ler uğurladı.

Beatrix Türkiye’de

Müslümanlar kimsesiz kaldı!

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye ile Hollanda arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 400. yıl dönümü dolayısıyla ülkemize bir ziyaret gerçekleştiren Hollanda Kraliçesi Beatrix’i Çankaya Köşkü’nde törenle karşıladı. Cumhurbaşkanı Gül, diplomatik ilişkilerin 400. yıldönümü dolayısıyla Ankara’ya ge-len Hollanda Kraliçesi Beatrix’i Çankaya Köşkü Büyük Şeref kapısında karşıladı. Karşılama töreninde Cumhurbaşkanı Gül’e eşi Hayrünnisa Gül de eşlik etti. Karşılama törenin ardından Cumhurbaşkanı Gül, eşi Hayrünnisa Gül ve Kraliçe Beatrix bir süre görüştü.

Mynmar’da Müslümanlar katledilirken dünya kamuoyu olanları seyretmekle yetiniyor. Kamuoyuna yansıyan fotoğraflar, ülkenin kuzeyindeki mülteci kamplarında Müslümanların zor şartlar altında yaşadığını gözler önüne seriyor. Son olaylarda Myanmar’ın batısında Budist katliamından kaçan 30 binden fazla Arakanlı Müslüman evini terk etmek zorunda kaldı.

Kısa Haberler

12 Haziran 2012 New York Üniversitesi Ekonomi Profesörü Nouriel Roubini, krizden kurtul-mak isteyen Avrupa ülkelerine ilginç bir öneride bulundu. Krizden kemer sıkmakla çıkılamayacağını belirten Roubini, Avrupa’daki hükümetlerin kemer sıkma ve tasarruf etme ısrarından vazgeçerek, vergileri azaltıp, ücretleri yükselterek büyümeyi artırmaları gerektiğini ifade etti. Roubini, Alman Bild Gazetesinde yayınlanan söyleşide, krizde en katı kemer sıkma tedbirlerini uygulayan Alman hükümetinin kendi vatandaşlarına teşvikler vererek, Güney Avrupa ülkelerine tatile göndermesi ve krizden etkilenen o ülkeleri desteklemesi gerektiğini dile getirdi. Roubini, bu çerçevede Almanya’ya ilginç bir öneride de bulunarak, ‘Alman hükümeti her haneye 1000 avro tutarında bir seyahat çeki vermeli’ dedi.

14 Haziran 2012 Fransız düşünür Roger Garaudy, Paris’te 99 yaşında vefat etti. 17 Temmuz913’te Marsilya’da dünyaya gelen Garaudy, 1952 yılında Sorbonne Üniversitesi’den Edebiyat dalında, 1954 yılında da SSCB Bilimler Akademisi’nden Bilim dalında doktor unvanını aldı. Bir dönem Mark-sist İnceleme ve Araştırmalar Merkezi müdürlüğü de yapan Garaudy, Fransız Parlamentosu’nda milletvekili, Millet Meclisi Başkan Yardımcısı, Milli Eğitim Komisyonu üyesi ve senatör olarak görev yaptı. Fransız Ko-münist Partisi’nde en yüksek düzeyde görev yapan Garaudy dış dünyaya Fransa’nın yüz akı olarak takdim edildi. Charles de Gaulle, Stalin, Castro, Picasso, Aragon, Gaston Bachelard, Jean-Paul Sartre, Romain Rolland gibi dünya çapında lider ve sanatçılarla yakından görüşen Garaudy’nin ‘İsrail: Terör ve Mitler’ isimli eseri, İsrail lobisinin baskıları sonucunda Fransa’da yasaklandı. Garaudy’nin eserleri kırkı aşkın dile çevrildi.

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun tarafından hazırlanan ‘Silahlı Çatışmalar ve Çocuklar’ konulu raporda, Suriye ordusu ve rejime bağlı Şebbiha milisleri, çocukları istismar etmek ve öldürmekten ‘utanç listesine’ dahil edildi. Böylece ilk kez Suriye askeri güçleri, hükümet güçleri, istihbaratı ve rejime bağlı Şebbiha milisleri, toplam 52 ülke ve silahlı grubun bulunduğu listeye dâhil edilmiş oldu. Raporun Suriye ile ilgili bölümünde, Mart 2011’den bu yana, Suriye’de çocuklara yönelik çok ciddi ihlallerin yapıldığı ve çocukların, Suriye askeri güçleri, istihbaratı ve rejime bağlı Şebbiha milisleri tarafından yapılan askeri operasyonlarda kurban oldukları vurgulandı.

9 Haziran 2012Tedavi gördüğü hastanede vefat eden şair ve yazar Abdurrahim Kara-koç, Kocatepe Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından tekbirlerle son yolculuğuna uğurlandı. Kocatepe Camii’nde düzenlenen cenaze töreni öncesi Karakoç’un eşi Pakize, oğulları Enderhan ve Türk İslam, kızı Mihriban ile kardeşleri taziyeleri kabul etti. Cenazeye hükümet erkanı, parlementerler, Karakoç’un akrabaları ve dostları katıldı. 1932 yılında Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü köyünde doğan Abdur-rahim Karakoç, çocukluk çağından itibaren şiire ilgi duymaya başladı. Türkçe ve hece vezniyle aşk, gurbet ve sosyal temalı şiirler kaleme alan Karakoç, ironik yazılarıyla geniş kitlelere hitap etti. Yazdığı şiirilerden bazıları bestelenerek birçok sanatçı tarafından seslendirilen Karakoç’un bestelenen eserlerinden ‘Mihriban’ unutulmaz türküler arasında yerini aldı.

‘Merkel herkese € 1000,- versin’

Fransız düşünür Garaudy vefat etti

Suriye ordusu utanç listesinde!

Karakoç son yolculuğuna uğurlandı

Page 8: 172

8Haber Toplum

Doğuş - Temmuz 2012

Abdullah Güven

Huzura Doğsun Güneş

Muştular

Göklerin güzelliği, yerlerin şenliği, ayların sultanı Ramazan’ı şerif geli-yor. Her Ramazan’ı şerife kavuşma anımızda bütün bir ümmet olarak dua yoğunluğu yaşarız. Camileri-miz hınca hınç doludur avlularına kadar. Dua iniltileri gelir seccadeler üzerinden seher vakitlerinde. Gayri öyle dualarımız olsun ki kabul olmuş dualarımız olsun. Bir göz ağlasın kuruyan göz pınarlarına inat, çakmak çakmak buğulansın. Göz yaşlarımız süzülsün gönül hey-belerimizden, saçılsın dört bir yana inci mercan gibi ve sadakası olsun tüm Allah için bir birini sevenlerin. Bir gönül olsun nefsin bütün heva ve isteklerine vurup da dizgin tevbe iniltileri set çeksin bütün kötülükler-in önüne ve tevbe-i nasuh olsun, sesssiz samimi yalvarışlar, Rabbimiz katına ulaşsın.

Ramazan geliyor rahmet rüzgarlarıyla. Yönümüzü kıbleye, rotamızı Kabe’ye döndüren ılık tatlı sağanak rahmet yağmurları yağacak inanan yüreklere ve bizi alıp götürecek Rasulullah’ın barış iklimine. İşte o zaman bizim bayramımız olacak.

Diğer bir taraftan Ramazan’ımız geliyor. Onun gelişiyle beraber müminler yine potansiyel suçlu sandalyesine çekilecekler. Alınları secde izleriyle nasırlaşmış olan müminler suçlu görülüp parmak izleri alınacak .Dün İbrahim’in ateşi alevlensin diye üfüren Nemrudi nefesler bu Ramazan’da da yine boş durmayıp harekete geçecekler ve nefeslerini Hz Muhammed’in aşkı üzerine üfleyecekler. Her fırsatta İslam düşmanlığı yapmak için fırsat kollayacaklar. Ancak o

ağızların Allahın nurunu söndürm-eye asla güçleri yetmeyecektir.

Bütün dünyayı saran müzmin yara-lar, çürümüş toplum anlayışları, savaşlar, zulümler yüzünden seneler oldu ki bizler ağız tadımızla bir Ramazan geçiremedik.

Hayalini kurar olduk o eski Ramazanların. İftar toplarıyla oruçlarımızı açardık, sahur toplarıyla seherlere selam çakardık. Elektriğin henüz köy-lere gelmediği dönemlerdi. Ezan sesleri minare uçlarından, mahalle cami Hocamızın sesinden ince ince ulaşırdı gönüllerimize. Buna rağmen bazan sesin yetişmediği yerler hesab edilerek gelenek-sel iftar topları atılılırdı tam ezan vaktinde. Rahmetli Hacı babam, bana ‘oğlum dam ucunda bekle top

sesini duyunca haber ver iftarımızı açalım’ derdi. O günlerde toplar iftar için atılırdı. Ya şimdi kaç iftar sofrasının tam ortasına düşecek acaba toplar, şarapneller, gülleler? Kaç iftar sofrasına yine kan doğranacak? Kaç masumun kanına girilecek? Kaç yiğit yine can evin-den vurulacak? Filistin, Irak, Suriye, bütün İslam beldelerinde müminler sanki gurbet hayatı yaşıyorlar. Üstümüze gök devrilmiş, yer yarılıp yutmuş sanki , enkaz altında gibiyiz.

İşte bütün olumsuzluklara rağmen her yeni gelen Ramazan’la yeniden umutlanmalı, yeniden yakmalıyız yürek kandillerimizi. Yüreğimizde heyecan, dilimizde besmele, elleri alınlarında bir ensar bekleyişi ile beklemeliyiz ve bizi bize getirecek oruçlarımızı aramalıyız. Bu Rama-zan değilse hangi Ramazan’da

yeşerecek ümitlerimiz. Nur yüzleri sadece dedelerimizde var bilip de yad etmeyelim. Gençlerimiz de olsun nur yüzlü, abdest uzuvlu, oruçlu ağızlı. Selamla çıksınlar evlerinden. Alnı açık gençlerin ak alınlarına doğsun güneş. Eline, diline, beline sahip gençler sa-hip çıksınlar davalarına, ve artık İslam coğrafyası olmasın hüzün coğrafyası. Doğudan batıya, kuzey-den güneye dört bir yana bütün insanlığa hayırlar, güzellikler taşısın Ramazan. Yitik sevdalara, kaybolan insanlık duygularına çare olsun Ramazan.

Allah’ım! Bu Ramazanımızda hu-zura doğsun güneş.

Bölge başkanlarının selamlama konuşmalarının ardından, İslam okullarının üst kurumu olan ISBO müdürü Yusuf Altuntaş’ın yaptığı su-numla devam etti. İslam ilkokulları hakkında genel bir bilgi veren Altuntaş göreve gelişini ve bugüne kadar kaydedilen gelişmeleri anlattı. Geleceğe dair planları ve çalışmaları hakkında bilgi veren Altuntaş yöneticilerden okullara sahip çıkmalarını istedi.

Hollanda’da ilk açılan İslam ilkoku-lu Al-Ghazali’nin kurucularından olan Güney Hollanda bölge başkanı Mehmet Yaramış’ta okul açan ekibin yaptığı ilk çalışmaları ve kendi tecrübelerini anlattı. Büyük oğlunun bu okulun ilk öğrencilerinden olduğunu belirten Mehmet Yaramış, Al-Ghazali ku-rucu yönetim kurulu üyeleri Mehmet Akbulut ve şu anda Balıkesir Üniver-sitesinde öğretim üyesi olan Kadir Canatan’ı da hayırla yadetti.

Hollanda’da bulunan Batı Trakya Müslüman Türk azınlık mensuplarını aynı çatı altında toplama hedefiyle yola çıkan Hol-landa Batı Trakya Türk Kültür ve Dayanışma Derneği (HBTTKDD), ülke genelindeki örgütlenme çalışmalarına bir yenisini daha ekledi. 2009 yılında Rotterdam şehrindeki iletişim bürosunu ve Den Haag (Lahey) şehrindeki dernek lokalini hizmete açan HBTTKDD, şimdi de Rotterdam şehrindeki dernek lokalinin açılışını gerçekleştirerek soydaşların hizme-tine sundu.Rotterdam şehrinde açılışı gerçekleştirilen dernek loka-linin, derneğin ülke genelindeki örgütlenmesi açısından önemli bir adım olduğunu ifade eden dernek Başkanı Mustafa Yu-suf, ‘Hollanda’da yaşayan soydaşlarımızı aynı çatı altında toplayarak kültürümüzü yaşatmak ve tanıtmak, aramızdaki dayanışma ve yardımlaşma duygularını pekiştirmek, mensubu bulunduğumuz Batı Trakya Müslü-man Türk Azınlığı’nın sorunlarına örgütlü bir şekilde çözümler üretebilmek amaçlarıyla çıkmış olduğumuz yolculuğun önemli adımlarından bir tanesini daha bugün burada atmış bulunuyoruz’ dedi.

Batı Trakya Türklerinin Hollanda’ya göç süreci yaklaşık 50 yıl önc-esine dayanıyor. İlk dönemde Hollanda’ya göç etmiş olan soydaşların, 1983 yılında Alblasser-dam kasabasında kurmuş oldukları Alblasserdam Batı Trakya Türkleri Cemiyeti, Batı Trakya Türk’lerinin Hollanda’daki ilk sivil toplum kuruluşu olma özelliğini taşıyor. Batı Trakya’dan Hollanda’ya göç bir dönem durmuş olsa da, 2000 yılı itibariyle Hollanda’ya göç eden soydaşların sayısı katla-narak artmaya devam ediyor. Son dönemde Hollanda’ya göç etmiş olan soydaşlar 2004 yılında Hollanda genelinde başlatmış oldukları örgütlenme çalışmalarını, 2009 yılında kurmuş oldukları Hollanda Batı Trakya Türk Kültür ve Dayanışma Derneği ile önemli bir noktaya taşımışlar. Derneğin, Hollanda’nın değişik bölgelerinde ikamet etmekte olan soydaşlardan teşekkül olan 160 kişinin üzerinde üyesi bulunuyor. Yunanistan’da yaşanan ekonomik kriz dolayısıyla Hollanda’ya göç eden Batı Trakya Türk’lerinin sayısında önemli bir artış gözlendiğini ifade eden dernek yetkilileri, artan sayı ile bir-likte sorumluluklarının da arttığını belirtiyorlar ve olağanüstü bir çaba sarf ederek hizmet sunmaya çalıştıklarını ifade ediyorlar.

Şu anda kendilerine bağlı 37 ilkokul bulunduğunu belirten müdür Yusuf Altuntaş, 90’lı yılların başında sadece 300 – 400 imza ile okul açmaya izin verildiğini, şu anda mevzuatın çok zorlaştığını ve ancak direk ve dolaylı ölçümlerle okul açılmasına izin verildiğini belirtti. Ayrıca velilerin açtıkları okullara sahip çıkmalarını isteyen Altuntaş, veliler komisyonu ve sözhakkı komisyonlarının (MR-medezeg-genschapsraad) önemine vurgu yaparak velilerin buralarda görev almalarını istedi.

Toplantının ikinci bölümünde 2006 yılında kurulan ve dini cemaatlar tarafından desteklenen InHolland İmam Yüksek okulu (InHolland Ima-mopleiding) Dekanı Raşit Bal bey söz alarak calışmaları hakkında bilgi verdi. Biten ilk 6 yıllık lisanstan sonra geçtiğimiz günlerde gelecek 6 yıl için lisans alındığını belirten Bal, 10’a yakın mezun verdiklerini ve şu an itibarı ile 100 civarında

öğrencileri olduğunu belirtti.

MG Güney bölgesine bağlı NIF Eğitim Enstitüsü ve MG Kuzey bölgesine bağlı Nizamiye Eğitim merkezinde eğitim gören öğrencilerin bazı derslerden muaf tutulmaları için yapılabilecek çalışmaların da gözden geçirildiği toplantıda IGMG eğitim başkanı Ekrem Kömürcü güzel projelerin her zaman arkasında olacaklarını belirtti. Milli Görüş Kuzey Hol-landa Eğitim başkanı Fatih Yıldırım eğitim merkezlerinde yaşanan müfredat sıkıntısından bahsederek Genel Merkezden yeni müfredat yazılmasinda destek istedi.

Toplantıya ayrıca Güney Hollanda Eğitim başkanı Hüseyin Yanmaz, NIF Eğitim merkezi eğitmenlerinden Mustafa Urgenç ve bazı İslam okullarının yöneticileri katıldı. Dolu dolu geçen toplantı okunan kuran-ı kerim ve çekilen aile fotoğrafı ile son buldu.

Hollanda’da eğitim masaya yatırıldı Batı Trakya Türk Kültür Derne-ği Büyümeye Devam EdiyorHollanda eğitim sisteminden daha iyi yararlanabilmek, imkanları gözden geçirmek, yaşanan problemlere

çözüm aramak amacı ile Utrecht Mescid-i Aksa camiinde Milli Görüş Güney ve Kuzey Hollanda yöneticileri, eğitim komisyonları ve Hollanda eğitim sisteminde aktif eğitimcilerin katıldığı bir toplantı düzenlendi. Toplantıda IGMG Eğitim başkanı Ekrem Kömürcü, Teftiş Kurulu Başkanı Ramazan Başlık, Milli Görüş Kuzey Hollanda bölge başkanı Oktay Dalmaz ve MG Güney Hollanda bölge başkanı Mehmet Yaramış hazır bulun-dular.

Page 9: 172

9Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Düşünce

20. yüzyılın resminde üzgün ama onurlu, başı dik bir Fransız. Komünist Parti’nin ileri gelenle-rinden, senatör ve cumhurbaşkanı adayı. Cezayir kurtuluş savaşına şahit olan, ırkını desteklememiş bir Fransız. Kurşuna dizilmekten son anda kurtulan adam. Rus komünizminin asla komünizm olmadığını söylediğinden Fransız Komünist Parti’sinden ihraç edilen dürüst bir adam. 82 yılına kadar İslamiyet hayranı. (Belki de Müslü-man olduğunu açıklamadı. Zira, Müslüman kimlikli aydınların dikkate alınmadığı bir namussuz dünya bu dünya.) 82 den sonra şehadet getirmenin ve dünyaya ilti-mas etmemenin gereğine inanmış güzel bir Müslüman.

Ömrü, Batı’nın sahte ilerlemesi, komünizmin insanileştirilmesi ve siyonizm’in dünyayı ateşlere atacak olan iğneli fıçıdan fırlamış ifrit olduğu fikri üzerinde cenk ateşleri yakmakla geçti. Edebiyat denilince Kafka’nın anlam dünyasına ve varoluşçuluğun kemiklere dokunan sesine kulak verdi. Yaşayanlara -en sade- Çağrı’yı yapan, aksanı Fransız, kendisi ademin oğlu olan yalnız bir adam Garaudy. Yalnız, çünkü Rusları eleştirdiğinde Fransız komünist dostları yanından kaçtılar; İsrail, mitler ve terör hakkında dilini sakınmadan ‘uydurulmuş efsanelere’ yönelttiğinde Müslümanlar terk ettiler onu cenk meydanın-da.

Garaudy çağın tanığıdır. 20 yy’ın şafağında doğmuş, bir savaşın ayak sesleri gelirken dünyaya gelmiş ve görmüştür ölmenin, öldürmenin, sömürünün, ihanetin, yalanın tarihini. Bu yüzden yalnızdır. Zira, tanık olmaktan korkanlarainat, o tanık olmuş ve itiraf etmiştir bizlere sömürünün sömürü olduğunu, soykırımın bir masal olduğunu, Avrupa’nın çokyüzlü olduğunu ve insanların gerçeği taşımakta ne kadar aciz olduklarını.

Hakikat, ürkütür insanları

O, Eflatun’un mağarasını terk eden adamıdır. Dışarıdaki güneşi görüp mağaradakilere “dışarıda kocaman bir ışık var! Bırakın ateşe tapmayı” dediği için ateşlerde yanmaya terk edilmiştir o adam. Yalanlara alışanlara hakikati anlatmanın bedeli canınız dahi olabilir. Zira, en zor değişen alışkanlıklardır. Yalana alıştıysanız eğer, hayatınız yalanı yaşama biçiminden öte geçmez! Mesela ‘Hitler soykırım yapmadı!’ dese bir adem, başta Müslüman-lar ‘hadi canım!’ der alışkanlık ve manipülasyon sayesinde.

‘İsrail’i Kuran Efsaneler’ adlı kitabı Fransa’da yasaklandı. (Türkçe’ye İsrail, Mitler ve Terör adıyla Pınar yayınlarınca kazandırılmıştı.) O da yetmedi 2002 yılında Siyonistlere ‘si-yonizmin terörle kolkola gezdiğini’ söylediği için 33 milyon avro ceza verildi. (Allahtan ceza onanmadı. Maksat, korkutarak susturmak!) Bir efsane olarak aramızda konuştuğumuz ‘bir Arap şeyhi 10

milyon auro’yu vereceğini söylemiş’ söylentilerini hatırlıyorum da…

Garaudy, vurduğu yerden ses ge-tiren Avrupa’nın son entelektüelle-rindendi. O konuşunca, yazınca hatta susunca bile seviniyoduk.Zira, bir adam, hem de sömürgecilerin topraklarında kendini kurşunların önüne atıyordu. Avrupa’nın yüzündeki özgürlük maskesi yerlere düşüyordu o sırada. Bu da Garaudy’nin tezleriarasında vardı: Hıristiyanlık Yahu-diliğin güdümüne girmiştir.

‘Tarih algıları İbrahim’i Tevrat’ta nasıl anlatıyor ve vaad edilmiş topraklar kavramını nasıl yorum-luyorlarsa, Hıristiyanlar da Ya-hudiler gibi yorumluyor’ demişti. Yahudiler Garaudy’nin susmasını, susturulmasını istiyorlardı ve de Avrupalılar peygamberlerini öldürenlerin dediklerini yapmakta gecikmediler: Garaudy sustu!

Dinlerin ve ‘dinime küfreden Müslümanların’ farkı

Garaudy, dinler arasındaki ‘dina-mik farkı’ çok iyi biliyordu:’Bana göre İslam, çağları arkasında sürükleyen bir dindir. Diğer dinler ise, çağların arkasında sürüklendi. Yani İslam dışındaki bütün dinler, zamana uyduruldu. Reforma tabi tutuldu. Mukaddes kitaplar çağlara göre tahrif edildi. Kur’an ise indirildiği günden beri hep zamana hükmetti. O, zamanı değil, zaman onu takip etti. Zaman yaşlandıkça, O gençleşti’

İşin tuhaf yanı ise, Türkiye’de bir dönem konferans sebebiyle bulu-nan Garaudy için bazı gazetelerde Garaudy’i küçümseyen yazılar çıkmıştı, özetle: ‘İslam’ı bir Fransız’dan mı öğreneceğiz?’ yollu… Evet, aslına yabancılaşanlara belki İslam’ı Fransızca anlatmak daha evladır! Öyle ya kendinden olanı sevmeyene yabancılar hakikati söylediklerinde belki ‘hac mevsimi bu yıl da kurban bayramına denk geldi’ gibi cehalet yüklü haberler yapmazlar.

Sağlam delile yaslanan yaşlı

filozof

30’lu yıllarda silahsız insanlara kur-şun sıkmamak için silah bırakan bir manga Cezayirli askerin hayatına attığı vicdan kesiği, 60’lı yıllarda Senusileri tanımasıyla yeniden sızlayan adam, hiçbir kurum, parti ve cemaatin desteğini almadan yalnız başına cumhurbaşkanlığına adaylığını koyduğunda yüzbinlerce Fransız ‘emin’ olduğunu bildikleri Garaudy’e oylarını verdiler.

Fakat, Avrupa’da yükselen semitist lobiler Garaudy’i üniversiteye kapat maya azmetmişti. Ekranlara ve kalabalıkların karşısına çıkmasına talepleri kırdırdılar. Yazmaktan başka çaresi yoktu ve adeta ka-derini yazdı. Avrupa’nın ortasında Boşnaklar ne kadar yalnız ve gururlu iseler Garaudy de Boşnak kardeşleri kadar yalnız ve onurluy-du.

Garaudy, 20 yy da Avrupa’nın özgürlük yalanlarını, Semitistlerin uyutan efsanelerini başlarına çalan adamdır. Yalnız ve tarih kadar yaşlı. Haklı olanların kaderinde olduğu gibi kenarda kalmaya mahkum.

‘Yaşayan sağlam delile dayanarak yaşasın!’ denilmişti. Garaudy’nin delili sağlam; benim delilim çürük olsa da güzel bir Fransız’ı sevmek ve Yaşayanlara Çağrı kitabına tekrar bakmak için bir engelim yok!

‘Benim kitabım Müslümanlar için değildir. Bunu Müslümanlaraakıl vermek için değil, kendi vatandaşlarıma İslam’ı duyurmak için yazdım. Hepsinin özü ise, İslam bizim geleceğimizdir’ sözlerini söyleyen insan kibirli bir Fransız, oportünist bir Avrupalı ya da komünist değildir; tevazu sahibi bir Müslüman’dır ancak!

Zeki Bulduk

Garaudy’ye kesilen ceza kimin?Roger Garaudy’yi hatırlar mısınız? Hani, o tek başına İsrail’e savaş açan, yıllar önce Ruslar’ı Paris önlerinde durduran adamı. Garaudy Bir Fransız. Sartre gibi, Camus gibi, Le Pen gibi, De Guelle gibi. Ama onu farklı kılan özelliği Müslüman ve yalnız bırakılmış olması. Onun peşinden gidenlerin, Nasrettin Hoca’yı yarı yolda bırakanlardan farksız olması diyebilirim.

Kısa Haberler

Den Haag - 15 Haziran 2012 Hollanda İstihbarat Teşkilatı’nın 2008 yılında Çin’de yapılan olimpiyat oyunları sırasında gazetecilerden casusluk yapmalarını istediği iddia edildi. İddiaya göre Hollanda İstihbarat Servisi (AIVD) gazetecilerden Hollandalı işadamları veya şirket temsilcileriyle bağlantı kuran Çinli resmi yetkililerin resmini çekmesini ve konuyla ilgili rapor yazmasını istedi. Hollanda Gazeteciler Derneği (NVJ) Genel Sekreteri Thomas Brunink durumu hiçbir şekilde hoşgörmediklerini açıklarken ‘Hem gazeteciliğin bağımsızlığını hem de güvenilirliğini baskı altına almış oldular’dedi. AIVD adına bir açıklama yapan Rob Bertholee ise ‘AIVD, yasa uyarınca, veri sağlamak için gerekli şekilde hareket edebilir’ ifadesini kullandı. De Telegraaf gazetesinde yayınlanan haberde gazetecilere yaptıkları iş için para ödendiği ve kendisine casusluk yapması teklifi götürülen gazeteci-lerden sadece birinin teklifi geri çevirdiği belirtiliyor.

Den Haag - 6 Haziran 2012Helal kesim konusunda çalışmalar yapan komisyonda uzlaşma sağlandı. Tarım Bakanlığı Müsteşarı Henk Bleker, yapılan komisyon toplantısında taraflar arasında uzlaşma sağlandığını ve helal et kesimi kurallarının sıkılaştırıldığını belirtti. Varılan anlaşma uyarınca, uyuşturulmadan yapılan kesimlerde hayvanın 40 saniye içerisinde can vermesi beklenecek. Bu olmadığı zaman ise veterinerin olaya müdahale etmesi mecburi olacak. Müslüman ve Yahudi kuruluşlarının temsilcileri, kesimhaneler ve veteriner-ler ile helal kesim konusunda yapılan görüşmelerde uzlaşma sağlandığını belirten Bleker, ‘Din özgürlüğüne zarar gelmemesi için elimizden geleni yaptık. Bunun yanı sıra helal kesimin nasıl daha iyi yapılacağını araştırdık’ dedi ve varılan anlaşmadan dolayı memnun olduğunu belirtti.

Strasbourg - 13 Haziran 2012 Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Bağış, PVV’li Madlener’e sert yanıt verdi. Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu toplantısında, kendisine İslam’a hakaret eden kitap vermeye kalkan Hollandalı parle-menter Barry Madlener’e sert yanıt verdi. Geert Wilders’ın ‘Marked for Death: Islam’s War against the West and Me’ adlı, İslam’a hakaret içerikli kitabını vermeye çalışan Madlener’e tepki gösteren Bağış, ‘’Onu karikatürü koyduğun yere koy. Sizden hediye istemiyorum, kitap istemiyorum’’ dedi. Madlener, geçen yıl Brüksel’de düzenlenen Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu toplantısında, Bahadır Baruter’e ait bir karikatürü vermek istediği Bağış’tan, ‘Onu al, münasip bir yerine koy’ cevabını almıştı. Bağış yaptığı konuşmada ‘Sayın Madlener her zaman olduğu gibi yine burada bir provokasyon çabasına girdiniz. Türkiye’de son zamanlarda çok sıkça kullanılan, artık dilimize pelesenk olmuş bir deyimle size cevap vereceğim. Vatandaşlarımız ‘oğlum bak git’ diyor. Aslında Norveçli katil Breivik’in yanına gitseniz size daha çok yakışır. İslam’la ilgili ettiğiniz laflara hiç-birimizin katılabilme ihtimali yoktur’ dedi.

Gazeteciler casusluk yaptı

Helal kesimde uzlaşma sağlandı

Bağış, Madlener’e sert yanıt verdi

Page 10: 172

10Haber Toplum

Doğuş - Temmuz 2012

Malatyalılar el ele STK’lar İstişare Çalışma Grubu oluşturacak

Programa Rotterdam başkonsolos yardımcısı Ahmet Özdemir, Hollandaİslam Federasyonu’nu temsilen Yusuf Baloğlu, UETD-Hollanda Başkanı Veyis Güngör, Hollanda Sivaslılar Platformu Başkanı İbrahim Çitil, Yörem66 Yozgatlılar Derneği Başkanı Fahri Avcıoğlu, Hollanda Türk Federasyonu’nu temsilen Kani Yaşar ve bazı politikacılar ve kurum temsilcileri katıldılar.

Ayrıca çeşitli nedenlerden ötürü ken-dileri programa katılamayan Malatya Valisi Doç. Dr. Ulvi Saran, Malatya Belediye başkanı Ahmet Çakır ve Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral’ın teşekkür ve başarı mesajları katılımcılara duyuruldu.

Hollanda Malatyalılar Platformu başkanı Ali Merdan programda bir konuşma yaparak süreci ve amaçlarını anlattı. Merdan konuşmasına programa katılanları selamlayarak başladı. Platform’un, Hollanda’da yaşayan Malatyalılar

Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının tem-silcileri, Hollanda’da 12 Eylül tarihin-de yapılacak olan erken genel seçim-lere katılımın büyük önem taşıdığına dikkati çekerek, seçme hakkına sahip Türklere seçimlerde sandık başına gitmeleri çağrısında bulundular. Oyun kime kullanılacağının önemli olmadığı belirtilerek, ‘Oy, yabancı düşmanlığı yapmayan, insanların dinini, ırkını

hedef almayan tüm partilere verile-bilir. Yeter ki insanımız sandık başına gitsin ve bu hakkını kullansın’ denildi.

Ortak çalışmaya Başbakanlık Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (BYTATB) düzenlediği 2 günlük toplantı öncesi yine Tur-gut Torunoğulları’nın inisiyatifiyle bir araya gelerek ilk adımı atan

Hollanda’daki Türk sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, ortak hareket etmenin olumlu etkilerini Ankara’da gördüklerini ifade ettiler.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu-Dünya Türk İş Konseyi (DEİK-DTİK) Avrupa Bölge Komitesi Başkanı da olan Torunoğulları’nın Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlendiği Edelstaal Şirketler Grubu’nun Den Bosch’taki merkezinde bir araya gelen sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, önümüzdeki eylül ayında yeniden toplanacaklar. Toplantıda DEİK ve DTİK’in çalışmalarıyla ilgili olarak da bilgiler veren Turgut Torunoğulları, örgütlenmenin büyük önem taşıdığını belirterek, katılımcılara DTİK’e üye olabileceklerini de anlattı. Torunoğulları, yurt dışında yerleşik Türk girişimciler tarafından kurulmuş dernek, vakıf, federasyonlar ile mün-ferit girişimciler ve profesyonellerin yılda 100 Amerikan Doları karşılığı üye olabileceklerini kaydetti.

arasında sosyal, kültürel, manevideğerleri güçlendirmek ve canlı tutmak üzere 25 Mart 2012 de Oss kentinde kurulduğunu açıklayan başkan siyaset üstü bir yol izleyeceklerini ifade etti. ‘Temel insan haklarını gözeterek, ırk-dil-din ayrımı yapmadan, karşılıklı hoşgörü ve anlayışa önem vereceğiz’ diyen Merdan ‘Kibirden uzak, gönüllere hi-tap eden, halka hizmeti hakka hizmet bilen bir anlayış içinde olacağız. Platformumuz Malatya’mıza, Hollanda’mıza ve Türkiye’mize hayırlı olsun’ dedi.

Platform yöneticileri, kurucular ve misafirlerle birlikte hatıra fotoğrafı çekilmesinin ardından, programın ilerleyen saatlerinde misafirlere Malatya mutfağının vazgeçilmez yemeklerinden Analıkızlı isimli İçli köfte ve Kömbe ikram edildi. Misa-firler Malatyalı Faruk Durgun ve Türk Halk Müziği solisti Ahmet Atakan’ın okudukları Malatya yöresi türküleriyle hoşca vakit geçirdiler.

Hollanda Malatyalılar Platformu, kuruluşunu, 17 Haziran 2012 Pazargünü Amsterdam Mansveltschool binasında, geniş bir davetli toplu- luğunun katılımı ile birlik beraberlik ve kardeşlik ortamında kutladı.

HOTİAD (Hollanda Türk İş Adamları Derneği) Başkanı Turgut Torunoğulları’nın insiyatifiyle bir araya gelen Hollanda’daki Türk sivil toplum kuruluşlarından temsilciler, İstişare Çalışma Grubu oluşturulmasını kararlaştırdılar. Ortak sorunların çözümüyle ilgili çalışmalar yapacak olan İstişare Çalışma Grubu, Hollanda’da yaşayan Türklerin çıkarları doğrultusunda hareket edecek.

Page 11: 172

11Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Dünya

Kitap okumak yetenektir diyor bir yazar.

Önce düşündüm acaba öyle midir diye. Kitapla sınırlı olmaması şartıyla sağlam ve yerinde bir tespit olduğuna ben de ikna oldum sonunda.

Okumanın bir yetenek işi olduğu görüşüne katılan biri olduğuma göre, benim de küçük bir ekleme yaparak yazı yazmanın çok boyutlu bir ustalık işi olduğunu burada dile getirmem üzerime vazife oldu; zira yazmak, okuma yeteneğini hazırlayan bir üst yapıdır.

Okumanın tanımı kısa ve net yapılırken yazı meselesini nasıl ele almamız ve yazma şartını hangi koşullara bağlamamız icab eder. Yaz-

mak için bilgi yeterli bir sebep midir?

Öncelikle yazı yazmak için bir şeylerin uzmanı (pratik bilgilendirme amaçlı) olmanın yeterli bir sebep olmadığının altını çizerken, yazma eyleminin ak-abinde ortaya çıkacak ürünün belirli şartların yerine getirilmesiyle yazı ola-bileceği kanısına varabiliriz. İş bu alanda, yazarın hem uzmanlık alanıy-la alakalı rafine bilgi üretme yetisinesahip olması şarttır, hem de biçimlen-dirilmiş bilgiyi hangi metodlarla ve hangi okur kitlesine nasıl bir üslupla sunması gerektiğinin farkında olması gereklidir. Okurun, o bilgiden nasiple-nebilmesi de onun okuma yeteneğinin gücüyle alakalıdır. Yani okumanın yetenek olması için yazının usta ellerde dizayn edilmesi vazgeçilmez bir koşuldur.

Edebi, sanatsal, felsefi ve bu meyan-da yazılan yazıların bir kıvama gelebilmesi için yazının içeriğine ilişkin ele alınacak konunun işleniş durumu, ham ve katı bir kayadan bir heykel çıkartmak kadar zorlu ve bir o kadar da ince bir iştir. Yani yazıda bir şeklin vücuda gelebilmesi için işlenilmesi düşünülen konunun, işlemde kullanılması gereken malzemenin ve kullanım biçiminin en ince ayrıntısına kadar bilinmesi elzemdir. Ayrıca konunun nerede başlayıp nerede nihayet bulacağı da yazarın çok fonksiyonlu bir sisteminin kumandasına olan hakimiyetindeki kudrete bağlıdır.

Yukarıda tanımlamaya çalıştığım yazı, yazar ve okur münasebetlerinin burada ele alınmasının sebebine

gelince; bilhassa Avrupa’da yayın yapan basın-yayın organlarının Türkçe’yi kullanırken züccaciye dükkanına giren fil misali dilimizde yaptıkları tahribata karşı kısmen de olsa dikkatleri çekmektir.

Bir zamanlar yukarıda attığım başlıktaki dil -hangi dil olduğuna siz karar verin- kalıbında yazı yazan belirli meslek erbabının gazetelerde yazı yazmaya cüret edebildiklerine ve gazetelerin de bu tarz yazıları yayınlandığına büyük bir şaşkınlıkla şahit olduğumu belirtmek isterim.

Günümüzde her ne kadar durum biraz törpülenmiş gibi görünse de bir çok yayın organında kullanılan Türkçe’nin ancak Avrupa sınırlarında geçerli bir Türkçe olmaktan öteye

gidemediği de aşikardır. Hollanda’da Türkçe’nin tekrar etkinleştirilmesi konusunda resmi-gayri resmi bir çok girişimin olduğu malum. Fakat nasıl bir dil ve hangi kültürün dili olması gerektiği konusunda fikir beyan edebilen bir kurum maalesef mevcut değil. Bu şartlarda mevcut olması da zor, zira dili korumak için konuşmak ve yazmak yeterli değildir. Dil bir kültürün omurgası olarak toplumun yaşam tarzı içinde şekil alır ve o yaşam tarzı içinde gerçek kimliğini bulur.

Bahse konu yaşam tarzı ise tele-vizyon ekranlarından ve gazete sayfalarından edindiğimiz davranış kalıpları kesinlikle değildir.

Ben yazmak war, sende mag okumak(g)

Ahmet SarıkuşMihenk

Mısır’da seçimleri Mursi kazandı Suud veliaht prensi öldü

Fransa’da zafer sosyalistlerin

Samaras, yeni kabineyi açıkladı

Mısır’da 16 – 17 Haziran tarihlerinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminin kesin sonuçları açıklandı. Askeri Konsey, protestolar ve halkın verdiği oyların arkasında durması karşısında Muhammed Mursi’nin cumhurbaşkanlığını gasp edemedi. Tahrir meydanında günlerce süren ey-lemler netice verdi ve askerin cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarına yönelik manipülasyon girişimi sonuçsuz kaldı. İhvan’ın adayı Muham-med Mürsi’nin cumhurbaşkanlığı seçimlerinin galibi olduğu resmen açıklandı.

Seçim takvimine göre kesin sonuçlarının 21 Haziran’da açıklanması bekleniyordu. An-cak Seçim Komisyonu tarafından yapılan açıklamada itirazlardan dolayı, sonuçların açıklanmasının ertelendiği belirtilmişti.

Suudi Arabistan veliaht prensi ve İçişleri Bakanı Nayef bin Abdülaziz el Suud 16 Haziran 2012 tarihinde hayatını kaybetti. 1975’ten bu yana İçişleri bakanı olan Prens Nayif geçtiğimiz yıl Ekim ayında Sultan Bin Abdülaziz El Suud’un hayatını kaybetmesi üzerine veliaht seçilmişti. Prens Nayif, hem Kral Abdullah’tan hem de selefi Prens bin Abdülaziz’den daha muhafazakar görüşleriyle tanınıyordu.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve İçişleri Bakanı Naif bin Abdülaziz’in cenazesi, 17 Haziran’da Kabe’de akşam namazının ardından kılınan cenaze namazı sonrası toprağa verildi. Veliaht Prens’in cenaze töreninde 89 yaşındaki Kral Abdullah’ın yanı sıra dünyanın birçok ülkesin-den devlet yetkilileri hazır bulundu. Mekke’deki törene Türkiye’den Başbakan yardımcıları Beşir Atalay ile Bekir Bozdağ katıldı.

Prens Salman, Suudi Arabistan’ın yeni veliaht prensi olarak atandı.

Fransa’da yapılan genel seçimlerin ikinci tur sonuçlarına göre Sosyalist Parti Fransız meclisinde mutlak çoğunluğu tek başına ele geçirdi. Sosyalist Parti’nin kazandığı bu zafer, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın

Yunanistan’da partiler koalisyon hükümeti kurmak için anlaştılar. Başbakan Antonis yeni başbakan olarak yemin ederek görevi devraldı ve kabinesini açıkladı.

17 Haziran’da Yunanistan’da yapılan genel seçimlerde yüzde 30 civarında oy alarak seçim-lerden birinci sırada çıkan Yeni Demokrasi Partisi lideri Antonis Samaras, diğer partilerle yeni hükümeti kurma konusunda anlaşmaya varılmasının ardından ülkenin yeni başbakanı olarak yemin etti. Yeni Demokrasi partisi ikinci

Açıklamada, seçim komisyonuna 400 civarında şikayet dilekçesi geldiği ve bu yüzden sonuçların açıklanmasının ileriki bir tarihe ertelendiği duyurulmuştu.

Seçim Komisyonu yapılan itirazları değerlendirdikten sonra 24 Haziran Pazar günü bir açıklama yaparak cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunu Muhammed Mursi’nin kazandığı açıklandı. Komisyon başkanı Faruk Sultan tarafından yapılan açıklamada seçimlere katılımın yüzde 51,85 oranında gerçekleştiği belirtildi. Açıklamada, Mursi’nin geçerli oyların yüzde 51,3’ünü alarak cumhurbaşkanı olduğu, Mübarek döneminin son başbakanı Ahmet Şefik’in ise yüzde 48,7 oranında oy aldığı duyu-ruldu.

Suud Devlet televizyonunun haberine göre şu anda Savunma Bakanı olan 76 yaşındaki Prens Salman, yeni veliaht prensi olarak atandı. Daha önce uzun bir süre Riyad valiliği yapmış olan Prens Salman bin Abdul Aziz el Suud’un erkek kardeşine kıyasla daha pragmatik ve liberal olduğu düşünülüyor. Prens Salman, Sa-vunma Bakanlığı görevinin yanısıra, Başbakan yardımcısı olarak göreve başlayacak. Devlet televizyonunun verdiği habere göre Prens Ahmed İçişleri Bakanı olurken, Kral Abdullah ise Başbakanlık görevine devam edecek.

iktidarını daha da sağlamlaştırdı.

‘577 sandalyeli Fransız Parlamentosu’nda 348 sandalye kazanan sol ittifak, dilediği kanunu parlamentodan rahatlıkla geçirebilecek. Ülkenin yeniden inşasında tüm Fransızlar çaba harcayacağız. Ancak yapacağımız her şey kanun çerçevesinde ve adilce olacak. Özellikle mali düzenlemeler. Evet bu çok zor bir görev ama üzerimize düşeni yapacağız’ diyor İçişleri Bakanı Manuel Valls.Jean Marie Le Pen’in 22 yaşındaki torunu Marion Marechal Le Pen en genç milletvekili olarak meclise girmeyi başardığı seçimlerin ardından eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin partisi Halk Hareketi Birliği, mecliste ciddi kan kaybına uğradı. Seçim sonuçlarının netleşmesinin ardından kameralar karşısına geçen UMP lideri Jean François Cope, partiyi eski haline getirme-ye çalışacağını söyledi.

Fransız seçmeninin sadece yüzde 56’sının sandığa gitmesi ve oy kullanmayanların oranındaki rekor artış, seçimin dikkati çeken notları arasında yer aldı.

genel seçimde 300 sandalyeli meclise 129 vekili göndermişti.

Cumhurbaşkanı Papulyas’tan hükümeti kurma yetkisini alan Samaras, düzenlenen törenle Başbakan olarak Başpiskopos Ieronymos ve pa-pulyas huzurunda yemin etti. Samaras töreninardından geçici hükümetin başbakanı Pikram-menos’tan görevi devraldı. Samaras, Yunanis-tan’ın son 8 ayda dördüncü başbakanı oldu.

Page 12: 172

12 Doğuş - Temmuz 2012

Aydın Başar - Dünya Bizim

Mustafa Özcan:

Cemal Uşşak:

Ramazan Balcı:

Ümit Şimşek:

Süleyman Erkişi

Türkiye’de ve dünyada hakikatenşeair konusunda bir hassasiyetaşınması var diyebiliriz. Son sıralar-da gördüğümüz dikkat çekici hususlar var. Mesela fetih yıldönümünde Fatih’in mezarına çelenk bırakılma-sı… Bunu bizim insanımız yapıyor. Başkaları yapsa dersiniz ki, bu onların anlayışıdır. Onun dışında Ayasofya’nın altı gün cami bir gün kilise olması teklif ediliyor. Yani aşağı yukarı karma bir din oluşturulmak gibi bir anlayış var diyebiliriz.

Dinler arası birlik öteden beri dillendirilen bir konu. Böyle bir şey aslın-da bütün dinleri yok etmektir. Yani bu seküler bir din, pozitivist bir din icat etmektir. Bunu hedefleyen bazıcereyanlar var. Zamanında İmam-ıRabbani Hazretleri buna karşı mü-cadele etmiştir. Dinler arası birlikgibi öteden beri bir fikir var.Fakat böyle bir şey olamaz. Çünkü bir birlik ancak Allah’a aittir, yani kulungeliştirebileceği pozitivist bir birlikkabul edilemez. Bu manada İslamzaten kapsayıcıdır. dolayısıyla birlik zaten İslamiyet’te mündemiç…

Diğer şeriatlar tasfiye edilmiştir

Son dini niye göndermiş Cenab-ı Hak? Daha önceki gönderdiği me-sajlar tahrif olmuş. Bu tahrifi düzelt-mek için son mesajını göndermiş. Diğer şeriatları, akaidinde bir sap-ma olduğu için tasfiye etmiştir. Eğer din mensupları bir araya gelmek istiyorlarsa bunun olabileceği en ideal vasat İslamiyet’tir. Dolayısıyla Müslümanların bunu tebliğ etmesi lazım...

Diyalog olabilir ama diyalogda bizim kastımız İslam’ı tebliğ etmek olmalı. Yoksa dinleri birleştirmek insanlığı hiçbir yere götürmez. Buarayışların şeytana hizmetin dışın-da hiçbir karşılığı olmaz. Hak belli-dir, batıl bellidir. Haktan sonra dalalet vardır. Bunu incitmeden, rencide

Ezandan, Efendimizinin (sav) elçili-ğiyle ilgili cümlenin çıkarılmış olma-sı münferit bir hadise olsaydı, basit bir unutkanlık olarak hoş görülebi-lirdi. Fakat bu durum, öteden beri sürüp giden bir sürecin içinde cere-yan ettiği için, ayrı bir önemle ele alınması gerekiyor. Ayrıca bir kili-sede cereyan etmesi de manidar.

Şu an tek İbrahimî din İslam’dır

Kelime-i Tevhidin ikinci cümlesini hafife alan iddialar nice zamandır ortalıkta dolaşıyor, sohbetlerde dillendiriliyor, kitaplarda yazılıyor. Kur’ân-ı Kerim, Hıristiyan ve Yahu-dîlerin Hz. İbrahim’e mensup olma-dıklarını tekrarla ve sarih bir şekilde belirtirken, bazılarımız İslâmiyet’le beraber bu iki dini ‘İbrahimî dinler’ olarak anmaya devam ediyor. Bu hassasiyetler sistemli bir şekilde aşındırılmaya devam ederken, bir kilisede, bir diyalog toplantısında, ezanın yedi cümlesinden sadece o cümlenin atlanmış olması, elbette ki şüpheleri ve en şiddetli tepkileri davet etmesi gereken bir hadisedir. Gele gele ezandan Peygamberimizle ilgili cümlenin atlanmasına kadar gelen bir sürecin bundan sonra nereye varacağı konusunda endişelenmeyelim mi?

Ezan önemli şeairimizdendir

Ezanı okuyan sanatçı, her ne kadar bunda bir kastının olmadığını söylü-yorsa da, bu mazereti kabul etsek bile, ezana gösterdiği özensizliği hiçbir şekilde kabullenmemiz müm- kün değildir. Ezan bizim en önemlişeairimizdendir. Hele yabancılara karşı okunduğu zaman, onun hakkı-nı vermemenin hiçbir açıklaması olmaz. Sanatçımız da böyle bir performans gerçekleştirecek idiyse, öncelikle işin ehli olan kişilerden uzun uzadıya ezanı meşk etmeliydi. Oysa herhangi bir müzik eserine gösterilecek bir itina bile maalesef ezanımıza gösterilmemiştir: Kelime-ler yanlış telâffuz edilmekte, yanlış yerlerde nefes alınmakta, gümbür gümbür okunacak bir ezan şarkı mırıldanır gibi okunmaktadır. Ne o ses ezan sesidir, ne de o tavır ezan

etmeden insanlara anlatmamız lazım. Ama bizim doğru konusunda tereddüdümüz varsa o zaman önce imanımızı tazelememiz lazım.

Bu tür sıkıntılar kompleksten kaynaklanıyor

Sizin söylediğiniz olaydaki gibi bukompleksten kaynaklanan sıkıntılar var. Bu sıkıntıları bir şekilde aşmak lazım. Eğer insanlara faydalı olmak istiyorsak, faydalı mesajı öne çıkar-mamız lazım. Evvela bu faydalı mesajı kendi nefsimizde uygulamamız lazım. İkincisi bunu tebliğ etme-miz lazım. Yoksa kendimizi meşru-laştırmak, gündemde kalmak, baş-kaları ile sarmaş dolaş olmak; bu-nun kalıcı bir tarafı yok. Ne dünya- da ne ukbada şöhret insanlara fayda veren bir husus değil. Yaptığı-mız çalışmaları ancak İslam’a hiz-met için yapmamız lazım. İslam’a hizmet ancak İslam ile olur. Onundışındaki bütün kanallar kapalıdır.

Bu tür olayları kaygı ile seyredi-yorum

İslamiyet’in evrensel olması diğer dinlerin mesajının bir şekilde za-man aşımına uğradığının göster-gesidir. Eğer İslamiyet sadece Ara-plara hitap etseydi derdik kidiğer dinlerin de yeterliliği ve salahiyeti bir şekilde devam ediyor. Fakat bunu söyleyemeyiz. Çünkü İslamiyet son din. Onun gelmesi diğer dinlerin hükmünün ortadan kalkması ile olur.

Dolayısıyla sorunuzda ilettiğiniz du-rumdaki gibi örnekleri kaygı ile izli-yoruz. Ve her zeminde bu kaygımızı dile getirmemiz lazım, doğru neyse söylememiz lazım.

Süleyman Kardeşimiz orada, “dalgınlık hali, farkında değilim, cemaat de fark etmemiş, din-leyenler de fark etmemiş, ertesi günü bant kaydını izlerken fark ettim ve fevkalade üzüldüm” diyor. Süleyman Erkişi benim imanına, ihlasına, samimiyetine, sadakatine fevkalade itibar ettiğim halis muhlis bir mümin kardeşimiz. “Gaflet ettim, unutmuşum, ihmal etmişim” dedikten sonra, daha öte yorum getirmek Müslüman için su-i zan-dan başka bir anlam ifade etmez. Dinler arası diyalog aktivitelerinde yer alanların varacağı nokta budur diye bir spekülasyon yapmak da bir mümine yakışmayacak bir tavırdır.

Su-i zan müminlere yakışmaz

Ben de Avrupa’da bir yerde sabah ezanını okurken “esselatü hayrun

Bu olaydan vazife çıkartmayacaksak, bence olayı büyütmemek lazım… Ezandan “Eşhedü enne Muhammeder Resulullah” kısmını çıkaran sanatçı kardeşimiz, bunu sehven yapmış. Sonuçta böyle bir akım yok… “Unuttum” da diyorsa, bu işi de döve döve büyütmemek lazım. Şimdi bu bir genel meseledir.

Bunun arkasında bir cemaat, bir hizip, bir grup olsa, onların fikirleri-ne daha dikkatli daha temkinli, yaklaşılabilir. Yaptığınız yanlıştır de-nilir. Medyanın bu işi parlatmaması lazım… Bu olayı dinler arası diyalog bağlamına taşıyarak yanlış yere çekmemek lazım. Gerek bu medeniyetler diyalogu olsun, gerek hoşgörü toplantıları olsun, bunlardaMuhammedür resulullah’ı çıkartalım gibi bir tavır söz konusu

değil. Bilmiyorum, bunun bir iması bile herhangi bir yerde yapılmış mı?Bu meseleye önce kendi dünyamızda bir anlam yüklemek, sonra da o anlam üzerinden bazı gruplara yüklenmek ilmî de değil, insanî de değil!

Yahudilere karşı Hıristiyanlara yaklaşmak siyasi bir meseleBen Kudüs’e gittiğimde oradaki Müslümanların Hıristiyanlara çok hürmetli olduğunu görünce ilk etapta çok şaşırmıştım. Hz. İsa bizim de peygamberimiz diyorlar, Hristiyanlara karşı çok yumuşak davranıyorlardı. Sonra bu tavrın Yahudilere karşı ittifak ihtiyacından kaynaklandığını anladım.

Çünkü tüm dünyada Yahudiler; Hıristiyanlarla Müslümanların arasını bozmaya çalışıyorlar. Bu

vesile ile kendi fitnelerini yaygın hale getirmek istiyorlar. Ben bunu Filistin’de bizzat gördüm. Avrupa’da böyle bir şey var. Hıristiyanları Müs-lümanlar aleyhinde kışkırtıyorlar.

Din olarak Hristiyanlara yaklaşmak söz konusu değil… Ama siyasi olarak bir tedbir düşünmek, üm-metin aleyhine olmaz. Çok keskin tavırlar tahmin edilemeyen sonuçlar doğuruyor bazen. Bu meseleye itikadî bir mesele olarak bakmamak lazım.

minen nevm” kısmını unutmuşum. Birisi kalksa “Bunu kaldırdın mı” dese su-i zan etmiş olur. İnsanoğlu beşer şaşar, gaflet arız olabilir, ih-mal olabilir. Ama bunun üzerinden yorum yapmak insafsızlıktır, başka bir şey değildir. Bu nevi hadiselerde hüsnü zan esastır, tahkik etmedensui-i zan etmek de müminlere yaraşmaz.

Bu iftiradan ve bühtandan başka bir şey değildir

Kaldı ki Hocaefendi’ye atfedilen bir şey de söz konusu değildir. Birileri bu iftirayı yaptı. Hocaefendi’nin yıllar önce Fasıldan Fasıla adlı kitabında yayınladığı üzere söylediği söz şudur: “Kelime-i şahadetin henüz ikinci kısmını söyleyemeyenlere karşı tavrımızı ve üslubumuzu gözden geçirelim.” Bu söz bu kadardır. Haşa sümme, kelime-i şahadetin ikinci kısmından vazgeçelim, bunu söylemeyelim gibi bir sözü ne Hocaefendi söyledi, ne de onu takip edenlerden birisi söyledi. Bu iftiradan ve bühtandan başka bir şey değildir.

tavrıdır.Bir kısım şeairin terkiyle vicdan-ı umumî bozulur

Beni burada asıl hayrete ve endi-şeye düşüren şey, Risale-i Nur ce-maatlerinin değil fakat o cemaat-ler adına yayın yapan gazete ve sitelerin tepkisizliği oldu. Bunlardanbir tanesinde bile konuyla ilgili tekbir satırlık olsun bir habere rastla-madım. Halbuki şeair-i İslâmiyenin açık bir ihmali karşısında en şiddetli ve insiyakî bir tepkinin bu taraftan gelmesi lâzımdı.

Cemaatlerin ekseriyetinin bu konu-da tepkili olduğunu biliyorum. Fakat bu hissiyat, onlar adına yapılan ya-yınlara yansımıyor. Bir basiret ve feraset eksikliği, pek çok konuda olduğu gibi, bu hadisede de açığa çıkmış bulunuyor. Bediüzzaman Hazretleri, ‘bir kısım şeairin terkiyle vicdan-ı umumînin bozulmasından’ söz eder. Bu son derece önemli bir tespittir. En son bozulacak olan şey vicdandır. Eğer o da, üstelik toplum seviyesinde bozulacak olursa, geridüzeltilebilecek hiçbir şey kalma-mış demektir.

Korkarım ki, halihazırdaki tepki-sizliğimiz bazılarına cesaret verir de, bugün hata eseri atlanmış olduğuna inanmak istediğimiz o cümle, yarın başka bir mahfilde yine unutuluverir; biz de bir iki gün bağırıp çağırdıktan sonra olayı unuturuz; sonra da, bir bakmışsınız, başkalarını rahatsız etmesi muhte-temel unsurlar birer ikişer dinden çıkarılmaya başlayıverir. Sözün özü: Zahiren bir cümlenin atlanması şeklinde görünen hadiseden, Yusuf Kaplan dostumuzun büyük bir isabetle dikkatimizi çektiği “ılımlılaştırılmış Amerikan İslâm’ı” kokusunu alıyoruz. Haksız mıyız?

Süleyman Erkişi neden ezanı eksik okudu?

Belçika-Türk Dostluğu ve Diyalog Derneği tarafından Sean Jean Baptista Kilisesi’nde yapılan dinler arası diyalog etkinliği esnasında sanatçı Süleyman Erkişi’nin ezan okurken ezanın “Eşhedüenne Muhammeden Resulullah” kısmını okumamasi, büyük yankı buldu. Bu hata belki bir camide olsaydı kimse bu olayda bir kasıt aramayacaktı ancak bu hatanın bir kilisede olması ve dinler arası diyalog etkinliği çerçevesinde olmasıkafalarda bir takım soru işaretleri bıraktı. Bununla birlikte ezanı eksik okuyan sanatçı Süleyman Erkişi, bir açıklama yaparak bunu uykusuzluktan dolayı se-hven yaptığını söyledi. Ezan gibi dinin şeairinden olan bir konuda, böyle bir hatanın yapılmasını kimi-leri dinler arası diyalog çalışmalarının bir meyvesi olarak değerlendirdi, kimi-leri de bunun basit bir hata olduğu görüşünü savundu. Biz de ‘Eksik ezan meselesini nasıl değerlendiriyorsunuz, bunun dinler arası diyalog çalışmaları ile bir ilgisi olduğunu düşünüyor mu-sunuz?” diye sorduk. Bakın ne cevaplar aldık.

Dinin şiarları konusunda bir hassasiyet aşınması var

Bu nevi hadiselerde, hüsnü zan esastır

Bu olaydan vazife çıkartmamak lazım

Münferit bir hadise olsaydı, basit bir unutkanlık olarak hoş görülebilirdi

Page 13: 172

13Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Politika

CDA adayı Turan Yazır’dan NIF’e ziyaret

Toplumun nabzını tutacağız

Ailesi Yozgat’ın Çayıralan ilçesinden gelen Turan Yazır doğma büyüme Hollandalı. Ancak orta ve lise tahsilini Türkiye’de tamamlamış. İmam hatip mezunu olan Yazır Erasmus Üniversitesi Siyasal Bilgiler bölümünü bitirmiş. Şu an Feynoord ilçe belediyesi başkan yardımcısı. Turan Yazır CDA’dan 24’üncü sırada adaylığı kesinleştikten sonra derhal çalışmalarına başlamış. Bu çerçevede merkezi Rotterdam Zuidlpein’de bu-lunan Hollanda İslam Federasyonu’nu ziyaret ederek başkan Mehmet Yaramış ve federasyon yöneticileri ile bir süre görüştü.

Yazır sorular üzerine 12 Eylül seçimlerinde CDA’dan aday oluşunu, onların dine daha yakın duruşlarından dolayı tercih ettiğini söyledi. Ancak tercihli oylarla seçile-bilecek olan Yazır seçildiği takdirde, kendisini seçenleri unutmayacağını, cep telefonun herkese sürekli açık olacağını, isteyenlerin kendisiyle

doğrudan görüşebileceğini belirtirken bu sayede sürekli toplumun nabzını tutmaya çalışacağını söyledi. Yazır partisi CDA’nın son yapılan koalisy-ondan ders çıkararak safını belirle-meye başladığını ve Müslümanların yanında yer almayı tercih ettiğini savundu.

Soru üzerine sözde Ermeni soykırımı yasası konusunda da partisinin kendisine bir güçlük çıkarmayacağını söyledi. Yazır uzun yıllar bu partide milletvekilliği yapan Çoşkun Çörüz’ün listede yer almayışını ve bu seçimde kendisiyle birlikte ikinci bir Türk kökenli aday Ebubekir Öztüre’nin 37’nci sırada yer almasını partinin bir tercihi olarak değerlendiriyor.

Vizyon

İnsanların geçim sıkıntısı içinde olduklarına dikkat çeken Yazır bil-hassa gençlerin talep olan alanlara yönlendirilmesi konusunda çalışarak yoksulluk, işsizlik ve eğitim konusun-da mücadelesini sürdüreceğini ifade

etti. Yazır ayrıca hedeflerinin salt parti programını savunmak olmayacağını bilhassa onu kendisine oy verenlerin lehine çevirmeye çalışacağını söyledi.

Herkese kapımız açık

NIF başkanı Yaramış, Yazır’ın zi-yaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ailesini tanımasına rağmen Yazır hakkında bu ziyaretle birlikte pek çok yeni şey öğrendiğini ifade eden Yaramış, Yazır’a giriştiği bu yarışta başarılar diledi. NIF olarak Müslümanlara hakaret etmeyen ve ayrımcılık yapmayan her partiye eşit mesafede durduklarını hatırlatan Yaramış hepsine kapılarının sonuna kadar açık olduğunu belirtti. Yaramış Yazır’a, gelip, kendilerine bağlı olan cami ve teşkilatlarda seçim çalışmaları yapabileceğini söyledi. Yaramış tüm partilerin programlarını ve adaylarını inceleyerek üyelerine dönük bir tavsiye açıklamasında bulunacaklarını beyan etti.

Hıristiyan Demokratlar’ın (CDA) mecliste şu an 21 milletvekili bulunu-yor. Seçimlere Sybrand van Haersma Buma önderliğinde katılacak olan Hıristiyan Demokratların taslak listesi ay sonunda kesinleşecek.

12 Eylül seçimlerinde CDA partisinden 24’üncü sırada aday gösterilen Turan Yazır NIF’’ ziyaret ederek Bakşan Mehmet Yaramış ve federasyon yönetimiyle bir süre görüştü.

Seçime doğru

Parti yönetiminin isteği doğrultusunda şu an parlementoda bulunan D66 parlementerleri listenin üst sıralarında yer alıyorlar. Sadece Boris van der Ham kendi isteğiyle politikadan çelildiği için listede yer almıyor. D66 listesinin başında Alexander Pechtold bulunyor. Tanıdık isimlerden Fatma Koşer Kaya 13. sırada yer alırken, Gökhan Çoban 24. sırada yarışa katılıyor. Liste üyelerin onayından sonra kesinleşiyor.

Diğer politik partiler gibi Groenlinks’te taslak listesini hazırladı. 12 Eylül’de yapılacak seçimlerde GL listesinin başında Jolanda Sap olacak. Taslak listenin ikinci sıradaki ismi ise eski parlementerlerden Bram van Ojik. Jolanda Sap ile başkanlık yarışı yapan Tofik Dibi listede 10. sırada, Huri Şahin ise 15. sırada bulunuyor. Taslak liste, parti kongresinde görüşülüp karara bağlanacak.

PvdA grup başkanı ve listenin tepesindeki isim Diederik Samson, listeyi oluşturuken adayların uluslararası konulardaki deneyimi ile para / ekonomi dünyasındaki deneyimlerini gözönünde bulundurduğunu dile getirdi. Samson yaptığı konuşmada ekonomiyi yönetecek isimlerin gelecek yıllarda çok daha önemli olacağını belirtti. Pvda listesinde 26. sırada Kelik Yücel, 27. sırada Rotterdam’dan Tunahan Kuzu ile 39. sırada Roermond’dan Selçuk Öztürk bulunuyor.

Sosyalist Parti 12 Eylül’de yapılacak genel seçimler için hazırladığı aday listesinde tecrübeyi ön plana çekti. Liste başında bulunan Emile Roemer yanında şu anda mecliste bulunan tüm SP’li parlementerler listede bulu-nuyorlar. Sadece Ewout Irrgang seçimlere katılmayacağını açıkladığı için listede bulunmuyor. Listede Roemer’ın ardından Renske Leijten ve Ronald van Raak yer alıyor. Leijten 2010 seçimlerinde aldığı tercihli oylarla göze batmıştı. Sosyalist Parti’de Saadet Karabulut 6. sırada yer alıyor.

VVD seçim listesinde sürpriz olmadı. Listede ilk yirmide eski isimler var. Yeni isimlerden Mark Verheijen kendine ancak 20. sırada yer bulmuş. Mark Rutte, Edith Schippers ve Stef Blok beraber hazırladıkları listede Adalet ve Güvenlik Bakanı Opstelten’ın adı görünmüyor. En tepede Mark Rutte’nin bulunduğu liste için VVD üyeleri 13-27 Haziran arasında telefon ya da internet üzerinden görüşlerini bildirdiler.

Koalisyon ortağı Hıristiyan Demokratlar (CDA), 12 Eylül 2012 tarihinde yapılacak erken genel seçimler için oluşturduğu aday listesini açıkladı. CDA listesinde 24. sırada Turan Yazır ile 37. sırada Ebubekir Öztüre bulu-nuyor. Bizim dikkatimizi çeken bir başka husus ise Coşkun Çörüz’ün 11 yıl milletvekilliği yaptıktan sonra listede yer almaması oldu.

PvdA, SP ve GL, 12 Eylül 2012 tarihinde yapılacak erken genel seçimlere ortak listeyle girecekler. Bu ittifak neticesinde partilerin daha çok sandalye kazanma şansları bulunuyor. Sosyal Demokratlarla Yeşil Sol, Sosyalistler-le Yeşil Sol arasında daha önce bu tür ittifaklar yapılmıştı. 2012 seçimle-rinde ilk kez üç parti ittifak yaparak girecekler.

PvdA’lı parlementer Metin Çelik 12 Eylül seçimlerinden sonra parlemen-toya dönmeyecek. Çelik, taslak aday listesinde alt sıralarda kendisine yer verildiğini belirterek adaylıktan çekildiğini açıkladı. İki yıl önce yapılan ve PvdA’nın 30 vekil çıkardığı seçimlerde Çelik 25. sırada seçime katılmış ve parlementoya girmişti. Çelik, 1998 ile 2010 yılları arasında Rotterdam’da encümen üyeliği yapmıştı.

D66’da tanıdık isimler ön sıralarda

Yeşil Sol’un taslak listesi hazır

PvdA listesinde kimler var?

Sosyalist Parti tecrübeyi seçti

VVD listesinde sürpriz yok

CDA listesinde dikkatimizi çekenler

Seçimlere ortak listeyle girecekler

PvdA’lı Çelik adaylıktan çekildi.

Page 14: 172

Hızlı, güvenilir, hesaplı havalenin adresi

Beklemeye son, Havaleniz sadece 10 dakikada Türkiye’de

- Alıcı komisyon ödemiyor.- Alıcı parasını Euro olarakta talep edebilir

**Havalenizi evinizin sıcaklığında, bilgisayarınızın başında, çayınızı yudumlayarak havalem.com aracılığıyla gönderebilirsiniz

tel.: 078 655 16 50 - www.havalem.com

- Hesap numarası şart değil. - Isme havale yapiyoruz.

Hollanda genelinde acentalıklar vererek hizmeti ayağınıza getirdik!!!

11-211-01 FlyerA3-01.indd 1 15/09/2011 10:45:36

Page 15: 172

15Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Toplum

Değerli okurlar,

Bu yazıyı okuduğunuzda muhteme-len tatile gideceklerin bir kısmı gitmiş olacak, bir kısmı da tatil için son hazırlıklarını yapmakta olacak-lar.

İzine giderken ve izinde dikkat edilecek bazı finansal meseleleri hatırlatmakta fayda olacağını düşünüyorum.

Nakit paraAvrupa Birliği dışına çıkarken 10.000 euro ve üzeri miktarların gümrüğe bildirilmesi gerekiyor. Vatandaşların paralarını tatile çıkmadan evvel havale yoluyla memleketlerine göndermeleri daha güvenli olacaktır. Üzerinizde taşıdığınız paranın ve banka kartlarının da birlik-

te seyahat ettiğiniz kişilere paylaştırılmasında fayda var. Böyle-likle bir hırsızlık veya kaybolma durumunda zor durumda kalınmaz.

Vergi iadesiHollanda’dan Türkiye’ye giden vatandaşların Türkiye’de KDV uygu-lanan ürünlerde ödenen KDV’nin bir kısmını geri alma hakları vardır. Bu programa katılan şirketler genellikle Türkiye’deki büyük alışveriş merkezleridir. Buraların girişinde ‘tax refund’ yazar. Yazmıyorsa içeride sormakta fayda var. O durumda vergi iadesinden yararlanmak istediğinizi belirtip özel faturanızı almanız gerekir. Faturanın 100 TL’den yüksek olması gerekir. Vergi iadesini alabilmek için gümrüklerdeki özel vergi iadesi gişelerini başvurmak gerekiyor. Böylelikle yaptığınız alışverişlerin

yüzde 15’ine kadar iade alabilmek-tesiniz. Ne yazik ki bu haktan birçok vatandaşımız bihaber.

Yeşil kartHollanda dışında aracınızın sigortalı olduğunu yeşil kartınızla gösterirsiniz. Yeşil kartın geçerli olduğuna ve geçtiğiniz ülkeleri kapsadığına emin olun.

Kredi kartıTatile giderken bir kredi kartı almanızda fayda olabilir. Cüzdanında Türkiye kadar çok kredi kartı taşıyan başka bir ülke yoktur galiba. Fakat bunun bir faydası da bircok yerde bunu kullanabilmeniz. Özellikle otel rezervasyonlarında çok büyük kolaylık sağlıyor. Bankalarda da kredi kartları genelde bedavadır. Her ay açıkta olan miktarı da bir

defada ödeme şartıyla faiz de uygu-lanmaz. Banka veya kredi kartınızın kaybolması veya çalınması du-rumunda bankanızı arayıp he-men iptal ettirmenizde fayda var. Bankanıza haber verene kadar kartınızın kullanılması riski size ait.

Seyahat sigortasıSeyahatinizde kafanızın ağrımaması için seyahat sigortası yaptırmanız tavsiye edilir. Böyle-likle sağlık sorunlarında, eşya veya paralarınızın kaybolması ve çalınması durumunda, aracınızın bozulması gibi durumlarda size yardımcı olunur.

Kaza ve çalınma riskiAracınızın veya seyahat sigortanızın kapsamına giren eşyalarınızın çalınması durumunda muhakkak polis veya jandarmaya rapor tut-

turun. Ancak bu şekilde çalınmayı ispatlarsınız. Ayrıca bir kaza anında yeşil kartınızda bulunan numaraları arayın ve varsa aracınızı bilgilen- dirin. Özellikle aracınız varsa size yurtdışı kazalarında çok yardımı dokunacaktır.

Bu konuyla veya merak ettiginiz diger konularla ilgili bana 078-6551655 no’lu telefondan, www.yilmaz.nl sitesinden veya [email protected] adresinden ulasabilirsi-niz. Bir sonraki yazımızda bulusmak uzere, hoscakalın.

Osman Aslan

Mustafa Uçurum

Tatilde dikkat edilecek hususlar

İktisat

Karakoç şiiri bir tarihî belge gibidir Şefkat Bakım Evi Açıldı

Onun şairliği Mihriban’la sınırlı değildirÖyle şairler vardır ki yazdığı birkaç şiiri adının bile önüne geçmiş, şairin ismi unutulmuş ama şiiri dillerde dolanmıştır. Abdurrahim Karakoç için de öyle söyleyenler olabilir. Onun şiirini Mihriban’la başlatıp bitirenler bulunabilir. Bunun sebebi de onun Mihriban şiirinin Musa Eroğlu tarafından bestelenip bu topraklara armağan edilmesinden kaynaklanmaktadır.

Türkülerle az çok aşinalığı bulunan herkesin bildiği Mihriban, Abdur-rahim Karakoç’un bir şiiridir ama onun daha nice şiirleri vardır ki bu milletin dilinde adeta marş olmuştur. Hasan Sağındık’ın, Uğur Işılak’ın okuduğu, bir zamanlar meydanlarda yankılanan o kadar önemli şiirlere imza atmıştır şair, yüreğimizin bam telini inletmiştir. ‘Yola, ağaca, pınara / Esen yele, yağan kara / Yağmur yüklü bulut-lara / Hak yol İslâm yazacağız.’ şiirini, marşını bilmeyen yoktur. Hasan Sağındık’ın seslendirdiği ‘Ben Hep Seni Düşünürüm’şiirini bir zamanlar nerdeyse ezbere bilmeyen yoktu. Yine Uğur Işılak’ın seslendirdiği ‘Suları Islatamadım’, ‘İsyanlı Sükut’ başlı başına bir klâsik olmuş eserlerdir.

Telif nedir bilmedenAbdurrahim Karakoç’un

bestelenmiş yüzlerce şiiri vardır. Bu düşünülecek olursa şairin teliflerden aldığı yüklü ücretler akla gelebilir ama ne yazık ki Karakoç bunların çok azından hem de cüz’i ücretler almıştır. Kendisiyle yapılan bir söyleşide bu konudaki soruya verdiği cevap manidardır: ‘Bizim arkadaşlarımız kitaplarımı açıp istedikleri şiiri seçip şiirlerimi bes-teliyorlar. Herhalde beni kendilerine çok yakın hissediyorlar. Teklifsizce besteliyorlar. Bazıları hiç haber bile vermiyor.’

Eylül’ün, Şubat’ın kırılmışlığı onun sözlerinde hayat bulurEdebiyatımızın en güçlü hiciv ustalarından biri de Abdurrahim Karakoç’tur. Fakat onun kadar sert, onun kadar milletin kalbinin sesini dinleyenine rastlamak zordur. Onun sözleri keskin bir kılıç gibidir. Bir bakarsınız Afrika’da yerinden, dininden edilenler için ‘Siyah Ağıt’ yakarken, bir anda Anadolu’nun ücra bir köyündeki Osman Dayı’nın derin derin çektiği ‘off!’lar karşılar sizi.

Karakoç, halkın içinde halk gibi yaşadığı için bütün acıları içinde duyarak yazan bir şairdir. Geçmişte yaşadığımız her acının; eylülün, mayısın, şubatın kırılmışlığı onun sözlerinde hayat bulur. O, bizimhafızamız olmuş bir şairdir. Şiirleriyle, köşe yazılarıyla zihnimizi diri tutarak, acıların unutulmaması için namluya sürekli ağır sözler sürmesini bilmiştir.

Açılışı T.C. Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral, Boxtel belediye başkanı van Beers, bölge meclis üyesi van Eenbergen, Faslılar cemiyet başkanı Rahmoune birlikte yaptılar. Bu bakım evinin Hollanda’da hatta Avrupa’da bir ilk olduğunu söyleyen Özkanlı ‘Epey mücadele ettik. Çok çalıştık. Ama Allah’a şükür. Sonunda bir hayali gerçekleştirdik’ diyerek duygularını dile getirdi. Özkanlı bu projenin Türk ve Fas kökenli vatandaşlardan, ağır bakıma muhtaç hasta ve yaşlılar için gerçekleştirildiğini belirtiyor.

Karşı çıkanlar olmuş

Boxtel belediye başkanı van Beers açılışta yaptığı konuşmasında bazı siyasilerin ‘yaşlı yabancılar da varolan imkanlardan yararlansın’ söylemiyle bakım evine karşı çıktıklarını dile getirdi. Van Beers kişilerin özel yaşam tercihler-ine saygı duyulması gerektiğini savunduklarını ve zor da olsa bu projenin gerçekleştiğini ifade etti.

Konsolostan duygulu konuşma

Açılışta bir konuşma yapan Rot-terdam Başkonsolosu Togan

Oral Duygulu anlar yaşadı. Bizim kültürümüzde ve inancımızda an-neler, babalar, yaşlılar ve hastalar çok özel bir yere olduğunu ifade eden Oral ‘Anne ve babalarımız nasıl ki bizi en savunmasız çocuk-luk dönemlerimizde gözetip kolladılarsa, şimdi biz de onları gözetip kollamak durumundayız’ dedi. Konuşması esnasında göz yaşlarına hakim olamayan Oral, özür dileyerek konuşmasını kesti ve kürsüden indi. Daha sonra ön sıralarda oturan bir yaşlı annenin başkonsolosun yanına gelerek boy-nuna sarılıp onu teselliye çalışması da dikkatlerden kaçmadı.

Resmi açılışın ardından Bakımevi zi-yaretçilere gezdirilerek her konuda geniş bilgiler verildi. ProgramdaZorggroep Elde ve Şefkat bakımevi müdürü Mario de Keijzer bir konuşma yaparak kurumlarla ilgili geniş bilgiler aktardılar. Bakım evi Müslüman yaşlıların bütün ihtiyaçlarının karışlanabileceği bir şekilde düzenlenmiş. 18 kişi kapasiteli bu bakım evi şuan 14 kişi misafir etmekte. Özkanlı yeterlimüracaat olursa hizmet ağını genişletmek için çalışacaklarını belirtiyor.

Maraş’tan nefes almakMaraş dendiğinde akla gelen en önemli çağrışımlardan biri de şair-leridir. Her memleketin kendine has özellikleri varken Maraş, şairlerden yana nasibini alan bir ilimizdir. Ha-vasından mıdır suyundan mıdır bilinmez, Maraş’ın şairi de şairdir yani. Karakoç ailesi de Maraşlı şairlerin en meşhurlarındandır. Ailede birçok şair vardır ama en çok tanınanları Abdurrahim Karakoç ve Bahaeddin Karakoç kardeşlerdir. Maraş’ın şair nefesinden aldıkları her sözle- rinden belli olan Karakoç kardeşler, şiirin yüreğini ferahlatacak nefesle yıllar var ki göğümüzde kandil gibi sallanan şiirler göndermişlerdir.

Karakoç, bu toprağın sesidirOnun şiirinde bu toprağın sesini, butoprağın insanının acısını duymakmümkündür. ‘Bayramlar Bayram Ola’ derken bir bayram sabahı bü-tün sözler boğazında düğümlenen bir baba karşılarken bizi, ‘Bebeğe İhtar’ şiirinde güzel günlerin gel- mesinin zor olduğunun, zalim çarkın içimizi kırarak döndüğünün haberi vardır. Hayat devam derken bütün umutların ‘Beşinci Mevsim’e kaldığı bir ışıltı olarak içimizde durmaktadır

Abdurrahim Karakoç’u şair olarak, yazar olarak okumak önemlidir. O her zaman sözünü sakınmadan, zindanlardan, işkencelerden korkmadan, ne biliyorsa doğrusunu söyleyerek sözüyle özü bir ozan olduğunu göstermiş bir önemli değerdir. Belki onun elinde sazı yoktu ama yüreğinin bam teli hep bu millet için, bu vatan için titremiştir.

Kara kuru yüzüne, acılarla kavrulmuş yüreğine bakıp da onun bizden biri olduğunu anlamamak imkânsızdır. Çünkü o, sesini, sözünü, nağmesini bu topraklardan almış bir gönül adamıdır. Her za-man böylesini bulmak zordur. Bu yüzden, ona sımsıkı sarılmak, yaşa-dığımız topraklara sarılmakla eştir.

Yaklaşık dört yıl önce Deniz Özkanlı’nın koordinatörlüğünde Zorggroep Elde tarafından başlatılan çalışma neticelendi ve Şefkat Bakım Evi 13 Haziran 2012 Çarşamba günü çok sayıda Türk ve Faslı davetlinin katılımıyla resmen hizmete açıldı.

Page 16: 172

16Sağlık Köşesi

Doğuş - Temmuz 2012

Her derde deva, günde bir kere oruç

Sağlığınız ne kadar önemli diye bir soru sorsak, herhalde hepimiz, çok önemli yanıtını veririz. Ama dilimizletelaffuz ettigimiz bu kelimelerin gerçek manasını ancak hasta olduğumuz zaman anlarız. Başınız ağrıdığı, ilaçlar yetersiz kaldığı za-man, üşüdüğümüz, öksürdüğümüz zaman anlarız. Demek ki söyle-mekle yaşamak arasında fark var. Sözler geçici ama yaşananlar kalıcı. Ruh ve beden sağlığı arasındakı dengenin önemine daha önce değinmistik. Bu dengenin korunması için önümüzde çok güzel bir fırsat var. Bu da Ramazan ayı, reçetesi de şu: günde bir oruç. Her derde deva: sabırsızlıktan tutun mide ağrılarına kadar, sinirlilikten başağrılarına, evham-dan hazımsızlığa kadar faydası var. Ruhun ve bedenin terbiyesi, ıslahı, kendi özüne dönmesi için en sağlıklı reçete. Hem de bedava. Doktora, hemşireye, hastaneye, psikolog veya diyet uzmanına git-meye hiç gerek yok. Sahurdan

sonra iftardan önce günde bir kere oruç. Bütün yıl boyunca değil sad-ece Ramazan ayında. İşte ruhun ve bedenin arınması, tekrar özüne dönmesi için en güzel fırsat. Ama bizim bu ayki konumuz Ramazan ayında biraz daha dikkat edilmesi gereken bir hastalık, ‘diyabet’ yani şeker hastalığı. Kimi zaman ‘onun şekeri var, fazla tatlı yemesin’, veya beti benzi atmış birisine: ‘herh-alde kan şekeri düştü’ denildiğini duyarız. Özellikle Ramazan ayında diyabet hastalarının daha dikkatli olması gerektiğini belirterek bu hastalık hakkında genel bir bilg-ilendirme yerinde olacaktır.

Diyabet nedir?

Vücudumuz kendisi için gerekli olan enerjiyi yediğimiz gıdalardan elde eder. Yemek yedikten sonra gıdalar bağırsaklarda parçalanarak ufak şeker (glucoz) parçalarına dönüşür ve daha sonra bağırsaktan emile-rek kan dolaşım sistemiyle vücudu-muza dağılır.

Enerji sağlanması için kan şekerinin özellikle kaslar, karaciğer, yağ ve beyin başta olmak üzere tüm organlara gitmesi gerekir. Kanda bulunan şekerin hücrelere girmesi pankreas bezinden salgılanan insülin hormonu sayesinde olur. Bu hormon yardımıyla şeker hücreye girer ve orada yakılarak ener-jiye dönüşür. Hücrelerin üzerinde değişik maddelerin girmesine izin verilen kapılar vardır. Bu kapılar normalde kilitlidirler ve uygun an-ahtar kanda mevcutsa açılırlar. Di-yabet, hücrelerin üzerindeki glükoz kapısının açılamaması durumudur.

Bu örnekten hareketle diyabeti, anahtar işlevi gören insülin hor-monu yetersizliğine ve/veya insü-linin etkilediği reseptörlerin (hücre kapısındaki kilidin) bozukluğuna bağlı gelişen hastalıktır diyebiliriz.

Diyabetin belirtileri nelerdir?

Diyabete bağlı klinik bulgular vücuttaki karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasının bozulmasına bağlıdır. İnsülin eksikliği ve/veya insülin direnci nedeniyle hücrelere giremeyen glukoz belli bir oranı aştığında idrarla atılmaya başlar. Böbreklerden atılan glükoz be-raberinde sıvı atılımını da arttırır ve sonuçta çok sık idrar yapma durumu oluşur. Bu sebeple vücut-taki sıvı kaybını karşılamak için kişi çok su içmeye başlar. Vücut, enerji kaynağı olarak glükozu kullanamayınca bir taraftan iştah artar, diğer taraftan yedek enerji depoları olan yağlar ve proteinler yıkılmaya başlar ve bunun sonu-cunda iştah artmasına rağmen kilo kaybı olur. Diyabet hastalarında çabuk yorulma, görme bulanıklığı, deri üzerinde iyileşmeyen yaralar, kadınlarda mantar hastalığı gibi bulgular da görülür.

Diyabet tanısı nasıl konur? Yukarıda bahsettiğimiz şikayetleri olanlar aile hekimi ile randevu yaparak aç karna şeker oranlarını ölçtürebilirler. Kandaki şeker miktarının ölçülmesi yanında idrardaki şekerin ölçümüde son yıllarda önem kazanmıştır. Sebebi de diyabet hastalığının zaman içinde böbreklerde zedelenmelere

yol açmasıdır. Diyabet tanısı, çeşitli uluslararası kuruluşların (WHO, NDGG) belirlediği ölçütlere göre konmaktadır. Bu ölçütler: - Klasik diyabet bulguları olan bir kişide herhangi bir zamanda ölçülen plazma glükoz düzeyinin 7.8 mmol/l eşit ya da üzerinde olması,- En az 8 saatlik aç (kalori alma-yan) bir kişide plazma şekerinin 5.6 mmol/l ye eşit ya da üzerinde olması. Ramazan ve diyabet hastalığı Ramazan ayında diyabet hastalarının tedavisi kullandıkları ilaçlar ile alakalıdır. İlaçsız ve sadece hap tedavisi uygulayan şeker hastalarının normalde oruç tutmaları için bir engel yoktur.

İftar saatinde ve sahurun so-nunda ilaçların alınması yeterli olacaktır. İnsuline bağımlı diyabet hastalarının günde kaç defa insulin iğnesi kullandıkları ile alakalıdır. Günde bir veya iki defaya kadar olan insulin tedavisinde genellikle bir sorun oluşmaz. Üç veya dört defa yapılan tedavide ise sorun oluşabilir. Bu hastaların tavsiye için aile hekimlerine veya diyabet hemşirelerine başvurmalari iyi olacaktir.

Ebû Hureyre (r.a.)’den rivayet edildiğine göre Peygamber Efen-dimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor: ‘Oruç tutunuz ki sıhhat bulasınız.’ Her derde deva oruç ibadetinin şeker, kalp, sinir, mide, evham, panik-atak hastalarına şifa olması dileği ile.

Dr.M.Taner Uyar

Page 17: 172

17Temmuz 2012 - Doğuş

Ergün Madak

Ramazan Kapıya Dayandı! Sadece aç mı kalacağız?Bu yıl da Ramazan geldi, kapıya dayandı. Hacc da, Kurban da, Ramazan da, 3 aylar da her sene geliyor ve kıyamet kopana kadar da böyle gidecek. Böyle olmasına rağmen, Allah’ın insanları yükümlü tuttuğu ibadetler, ne zaman rutin hale gelir ve maksadı gözden ka-çarsa, o zaman klasik bir formata girerek, anlamından tamamen kopar hale gelir. Örneğin Ramazan da insanların yanlızca zorunlu açlık çektiği bir ay görünümüne bürünür.

Ramazan, bireysel olarak açlık çekmek, Kur’an okumak, toplumsal olarak ise herkesin bir vesile ile birbirine yardım ettiği muhteşem bir ay. Ama böyle bir havanın tenef-füsü, insicamı özellikle batı ülke-lerinin sokaklarında hissedilemiyor. 20 yıl aradan sonra geçen yıl ilk kez Türkiye’de oruç tuttum. Ramazan’ın ilk günü, sofra başında otururken, yakın bir camide okunacak ezanı beklemeye başladık. Vakit tamam olup, müezzin akşam ezanını oku-maya başladığında, Avrupa’da ne kadar garip ve mahsun bir hayat yaşadığımı hissettim ve ardından göz yaşlarıma hakim olamadım. Müezzin akşam ezanını hızlı hızlı okurken, El Fecr ezan saatinden yankılanan ezanların ne kadar da suni olduğu ve aslında batılı ülkelerde yaşadığımız hayatların aslında müslüman bireyin ruhuna

hitap etmekte çok zorlandığını da düşünüyordum. Bütün Avrupa, Ulu Camii’lerle, Aya Sofya’larla ve Eyüp Sultan camileriyle donatılmış olmasına rağmen, o camilerin ma-nevi havasını yakalamak neredeyse imkansız gibi görünüyor. Almanya ve Hollanda’da son dönemlerde yapılan camilerin minarelerinde yapılan mimari katliamlara ise burada hiç girmeyeyim.

Ramazan, öylesine tılsımlı bir ay ki, onun güzelliğini hele hele batılı bir devlette yaşayan bizler ancak, bireysel bazı çabalarla yakalay-abiliriz. Aksi halde Ramazan açlık çekilen sıradan bir aydan başka bir özelliği olmaz. Bu yüzden 2012 Ramazan ayı için bir kaç tavsiyeyi aşağıda sunuyorum:

* Ramazanları 1 yıl Arapça’sından diğer yılı da mealinden Kur’an okuyarak geçirmek, zihninizi yeniden formatlamanıza, içindeki virüsleri silmenizi sağlar. Vakti olanlar her ikisini de yapabilirler. Bence Ramazan, Allah’ın her yıl güncellediği ücretsiz Anti-Virüs paketidir.

* Bir kac yil önce www.seslikuran.com websitesini keşfettim ve bu-radan Kur’an meali indirdim. Gerek evde olan bay-bayanlar, gerekse işe ya da okula giden herkes,

cep telefonuna ya da cd ye bu meallerden birini indirip dinleye-bilirler. Benim tavsiyem, gerek dili ve gerekse ses kalitesi açısından Prof. Dr. Hamdi Döndüren hocanın mealidir.

* Bireysel değişim için fırsatların olduğu bir aydır: Gündüzleri oruç tutmak, gıybet-dedikodu etmenin de önüne geçebilmelidir. Müslüman bir sosyoloğun da söylediği gibi, Ramazan’dan önceki davranışlarla, Ramazan’daki davranışlar arasındaki fark yanlızca aç kalmak ise, Allah’ın muradı bu olmasa gerek. Hele hele bazıları, özel-likle Ramazan’ın sonuna doğru, Ramazan’da hiç açlık çekme-diklerini söylerler ki o zaman durum bence daha da vahim.

* Sadaka-Fitreleri, zorunlu olan miktarlarla sınırlı tutmamak. Hemen her camiide, dernekte bu ay ekstra yardımlar toplanır. Kur’an tabiriyle, Allah’a önden borç vermek için, bence en güzel aydır Ramazan ayı. (Hadid Suresi, 11. Allah’a kim güzel bir ödünç takdiminde bulunursa, Allah karşılığını kat kat verir, ona cömertçe verilecek bir ecir de vardır.)

* Kadir Gecesi, Alak Suresi’nin ilk 5 ayetinin indiği bir gecedir. Evlerinde Kur’an Tefsiri olanlar bu sureyi

okusunlar. Tefsiri olmayanlar ise www.darulkitap.com websitesinin Kur’an Tefsir Kitapları bölümüne başvurabilirler.

* Müslümanlar, gittikçe artan bireyselleşmeye inat, ısrarla insanları iftar yemeğine davet etme-li, davetlere de icabet etmeli.* Sigara içenlerin bırakabilmesi için fırsattır. Bıraktıktan sonraki yıl oruç tuttuğunuzda, Ramazan’ın başındaki gerginliklerinizin temel kaynağının sigara olduğunu gö-receksiniz.

Arap Baharı ve Hüsnü Mahalli

Son 1,5 yıldır yaşadığımız Arap Baharı’nın, vicdan sahibi bir çokmüslümanı nasıl heyecanlandır-dığını anlayabilmeme rağmen, Suriyeli Hüsnü Mahalli’yi anla-makta da bir o kadar zorlanıyorum. Hali hazırdaki Esad rejiminin bazı eksikliklerinin altını çizmesine rağmen, tavrını bir türlü rejimi yıkmaya çalışan direnişçilerden yana koymuyor. Aynı tavrı, sistem-leri alaşağı eden Libyalilar, Mısırlılar için de sürdürüyor. Hatta biraz daha ileri giderek, iktidardaki Libyalıların, hapishanelerde yatan 70.000 Kaddafi taraftarına işkence ettiklerini yazıyor. (Akşam Gazetesi, 12 Haziran, Gıcık Sorular) Gerek Suriye’de ve gerekse bütün müslü-

man coğrafyasındaki Batılı empery-alistlerinin çevirdikleri oyundan bahsediyor, ama ne yapıp edip bir türlü ağzından baklayı çıkarmıyor. Hür Suriye Ordusu’nu yerden yere vuruyor, Suudi Arabistan’ı, Katar’ı kıyasıya eleştiriyor, ama iş Esad’a gelince birden çark ediyor ve hep başkalarının komplosu olduğunu söylüyor. Bir çok şey söylemesine rağmen hiç bir şey anlatmayan Mahalli’yi ben anlayamıyorum.

Yaz Tatili Kapıda

Doğus’un Temmuz sayısı elinize geçtiğinde yaz tatili de kimileri için başlamış ya da başlamak üzere olacak. Yaz tatilini kitap okuyarak ya da Türkiye’yi gezerek geçirmek isteyenler için de tavsiyeler aşağıdadır:

Kitaplar* Hatırat-Anı: Ali Ulvi Kurucu: Hatıralar 1-2-3, M. Ertuğrul Düzdağ, Kaynak Yayınları.* Hollandaca Siyasi: Dries van Agt: Een Schreeuw Om Recht (Filistin Meselesi)* Roman, Türkçe ya da Hollandaca: Khalid Hüseyin: Uçurtma Avcısı-Vliegeraar / Bin Muhteşem Güneş- Duizend Schitterende Zonnen.

Doğuş: Sizi daha çok sizi Müslü-man ve yabancıların haklarının korunması konusunda yapılan lobi faaliyetleri içerisinde gördük. Adaylığınız nereden çıktı, nasıl oldu?

Öztüre: Siyasette toplumun bir parçası. Toplumun haklarını bu za-mana kadar bir kulvarda savunduk, ama siyasette diger bir kulvar. Bazen daha etkin bir pozisyon. Yani aslında yaptıgımız işte bir degişiklik yok, sa-dece rol biraz farklı. Bu güne kadar yaptığımız çalışmalardan edindiğimiz tecrübe o dur ki, halkımızın duygu ve düşüncelerinin, menfaatlerinin mecliste samimi bir şekilde anlatılmaya ihtiyacı vardır. İnsan hakları ve özgür-lükler kapsamında gündemde olan bir takım yasaların dogru degerlendi-rilmesi için, en başında konuyu

mecliste bütün yönleriyle açıklıkla anlatabilmekten geciyor. Partililerle ve yakın çevremle yaptığım istişareler sonucunda CDA partisinden aday olmaya karar verdim. Halkımızın teveccühü olurda tercihli oylarla bizi meclise layık görürlerse, siyasi alanda da topluma faydalı olmaya çalışırız.

Doğuş: Şu anda Hollanda siyaseti-nin gündeminde neler var Müslü-manlarla alakalı?

Öztüre: Tabi direk ve dolaylı bir çok konu var. Hepsinden haberdarım desem yanlış olur. Her gün veya hafta meclisin gündeminin, verilen soruları takip etmeniz gerekiyor. Benim bildigim kadarıyla, burka, erkeklerin sünneti, kuzen evlilikleri, poligami ve imam nikahı konuları var. Başörtüsü

ve imam egitimide gündemde tutulan konulardan bazıları.

Doğuş: Sıranız 37 ve CDA o kadar milletvekili çıkarmayacak en son kamuoyu yoklamalarına göre. Ne düşünüyorsunuz?

Öztüre: Sizinde dediginiz gibi bu kamuoyu yoklaması, seçimin kendisi en güvenilir yoklama. Yani 13 eylül sabahı berlikte görecegiz neticeyi. Ama beklemeyecegiz ve tabiki tercihli oylarla girmek için elimizden geleni yapacagız. Geniş bir kampanya yapmayı düşünüyorum. Siyasete girme konusunda epeyce düşündük, ama karar vermişsek artık gerekeni de yapmak lazım.

Doğuş: CDA partisini kısaca anlata-bilir misiniz? Nedir parti çizgisi?

Öztüre: CDA malumunuz dinden ilham alan bir partidir. Din ve vicdan hurriyetine azami önem verir. Eşit haklar konusunda hassastır. Soysal adalet, dayanışma ve sorumlulukların paylaşımı partinin websitesinde kendini tarif şeklidir. İnsan ve aile odaklı bir partidir ve insanların bu dünyada fani misafirler oldugundan hareketle, tabiata emamentçi gibi davranmayı salık verir. 30 Haziran’da seçim bildirgesi açıklanınca, yakın gelecekte neler yapmak istedigini ögrenecegiz.

Doğuş: CDA’nın listesinde çok yeni isim var.

Öztüre: Evet bende Ruth Peet-hoom başkanlığına geldikten sonra değişimleri takip etmeye çalışıyorum. Seçimle gelen birde lider var,

Sybrand Buma. Çok güven veriyor etrafına. CDA tekrar büyük kitle par-tisi olma yolunda adımlar atıyor. Bizim hassas oldugumuz bazı konularda da görüşler net. Bir yönetici olarak da en çok CDA`lı bakan ve milletvekilleriyle rahat çalıştım, anlatmaya ve anlama-ya çalıştım.

Doğuş: CMO’da işler nasıl. Siyasete niyet ettiginize göre oradaki faali-yetleriniz azalacak mı?

Öztüre: CMO’ya şu an itibarı ile 24 ülkesel Müslüman kuruluşu üyedir. . Tüm İslami akımlardan ve etnik gruplardan cemaatler üye. Küçük gruplarda seslerini duyurabilmeleri için gerekli hassaisyeti gösterdik. Müslümanların genel çıkarları anlamında zaten fazla fikir farklılıkları yok. . Ama yapacagımız çok iş var elbette. CMO ile irtibatımız kesilmez

kesinlikle, zira taban orada. Meclise girmek demek tabanla iletişimi dahada giçlendirmek demektir. Hem CMO ile hemde Multifestijn ile iletişimimizde bir eksiklik olmaz. Yardımcı olamaya devam edecegiz. Bu kurumlar topluma ait, hepizimizin destegine ihtiyaçları var.

Doğuş: Konyalılar Vakfı başkanlığınız nasıl gidiyor?

Öztüre: Dikkat ederseniz Konyalılar Vakfı değiliz. Konya Kültür Vakfıyız. Kuracağımız Konya Kültür Merkezi Avrupa’nın cazibe merkezi haline gelecektir.

Doğuş: Bu söyleşi için teşekkür edi-yoruz. Ayrıca size bu yarışta başarılar diliyoruz.

CMO Müdürü ve Multifestijn Proje Koordinatörü olarak tanıdıgımız Ebubekir Öztüre gazetemizi ziyaret eeti. Kendisie CDA Partisindeki adaylığı konusunda sorular sorduk. Açıklanan listede CDA’nın bu seçimlerdeki 37. Sıradaki adayı oldu. Öztüre`nin tercihli oylarla seçilmesi mümkün gözüküyor. Bilhassa helal kesim ile özverili çalışmaları Müslüman toplumun büyük takdirini almıştı.

Ebubekir Öztüre ile politika ve CMO üzerine bir söyleşi

Page 18: 172

18Haber Dünya

Doğuş - Temmuz 2012

Fransa’ya baskı: Soykırımı tanı Hedef ibadethaneler

Almanya’da sünnet yasağı

Cezayir yönetimi, ikili ilişkilerin güçlendirilmesi için Fransa’nın, yaptığı ‘katliamları tanınması’nı şart koşuyor.

Cezayir’li Bakan Muhammed Şerif Abbas, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’a cumhur- başkanlığı seçim kampanyası sırasındaki sözlerini hatırlattı.

Abbas, Cezayir Devlet Radyosu’na yaptığı açıklamada, ‘Hollande’dan laf değil eylem bekliyoruz Fran-sa ’nın 1830 ve 1962 arasında sömürgeci güç olarak bulunduğu Cezayir’de işlediği katliamları itiraf ettiğine dair somut ve resmi

Suriye’nin çeşitli şehirlerinde Esad güçlerinin ağır silahl-arla düzenlenen operasyonlarda ve açılan tank ateşinde ibadethaneler yıkıldı.

Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, olayların başladığı 2011 yılı Mart ayından bugüne kadar 15 bin 163 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu. Örgüt, ölenlerden 1114’ünün çocuk, 957’sinin kadın olduğunu, 579 erkeğin de işkence altında can verdiğini kaydetti. Esad rejimine bağlı güçlerin ülkede bulunan 79 yabancıyı da katlettiğini bildiren örgüt, çatışmaların ağırlıklı olarak Sünni bölgelerinde yaşandığını kaydetti.

Bağımsız kaynaklar, Esad güçlerinin ağır silahlarla girdikleri şehirlerdeki camileri yıkmaya başladığını belirti-yor. Deyr Ez Zor’daki Osman Bin Afvan Camii açılan ağır ateş sonucu kullanılamaz hâle geldi. Benzer saldırıların Humus’ta da yaşandığı, atılan roketler yüzünden kentin en önemli camisi Halid bin Velid ile en eski kilisesi Ummu’z Zünnar’ın ağır zarar gördüğü ifade ediliyor. Esad güçleri geçen yıl da Şam’daki Rıfai Camii’ne saldırmış, olayda çok sayıda insan yaralanmıştı.

Mahkeme, sünnetin küçük yaştaki çocukların ‘fiziksel bütünlüğüne ciddi ve telafi edilemez hasar verdiğine’ ve ‘il-eride istediği dini seçmesine engel teşkil ettiğine’ hükmetti. Köln Bölge Mahkemesi, çocukların sünnet edilmesinin ne ailenin isteği ne de Anayasa’nın din özgürlüğüne ilişkin maddeleriyle yasal kılınabileceğini belirtti. Mahkeme küçük çocukların ancak tıbbi gereklilik sözkonusu olduğunda sünnet edilebileceğine karar verdi.

Üç yıl önce Müslüman bir ailenin 4 yaşındaki çocuğunun hastanede sünnet edilmesinin ardından yaşanan komp-likasyonlar nedeniyle Köln Savcılığı sünneti gerçekleştiren doktor hakkında dava açmıştı. Köln Sulh Mahkemesi ilk celsede, sünnetin İslamiyet inancında yeri olduğu ve sünneti ailenin rızasıyla yapıldığı gerekçesiyle doktoru serbest bırakma kararı almış, dava temyize gitmişti. Bölge Mahkemesi sünnetin yasadışı olduğuna karar vermesine rağmen, doktoru yaptığı işin ‘yasadışı olduğunu bilmediği’ gerekçesiyle serbest bıraktı.

Kararın geri çevrilmesi için Federal Anayasa Mahkemesi’ne gidilmesi gerekiyor.

adımlar atması gerekmektedir” diye konuştu.

Geçtiğimiz Mayıs ayında Fransa’da yapılan cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde, sosyalist aday Fran-çois Hollande, Fransız ordusunun Cezayir’deki işgali sırasında mey-dana gelen olaylar için ‘özür diley-ip, olanları kabul edebilecekler-ini, ancak bu konuda Fransız halkını zorlayamayacaklarını’ dile getirmişti.

Fransa 1830–1962 yılları arasında Cezayir’de 1.5 milyon insanı katletmişti.

Cezayir Mücahitler Bakanı Muhammed Şerif Abbas, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın, ‘Fransa’nın Cezayir’de yapmış olduğu katliâmları tanıması gerektiğini’ belirtti. Plateforme Life’da yayınlanan habere göre Abbas, Hollande’a cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası sırasındaki sözlerini hatırlattı.

Almanya’da Köln Bölge Mahkemesi, ‘yaralama suçu’ kapsamına girdiği gerekçesiyle küçük yaştaki çocukların sünnet edilmesinin yasadışı olduğuna karar verdi.

Page 19: 172

19Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Toplum

Aç kaldım, oruç oldu (mu?) Tunahan Kuzu, NIF’i ziyaret ettiRasûlüllah (sav) şöyle buyurdu: ‘Nice oruç tutanlar vardır ki, kendisine sadece susuzluğu kalır; nice gece

namazına kalkanlar da vardır ki, sadece gece uykusuz kalmış olur.’(İbn Mâce, Siyâm 21. Müsned 2/373). ‘Kim yalanı ve onunla ameli terketmezse (bilsin ki) onun yiyip içmesini bırakmasına Allah’ın ihtiyacı yoktur.’ (Buharî, Savm/8, Edeb/51. İbni Mace, Sıyam 21). ‘Kim, inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa onun, geçmiş günahları affedilir.’(Buharî, İman 28. Tirmizî, Savm 1. Nesâî, Sıyam 39)

H.Kerim EceBu hadisler oruç tutmanın hedefini, maksadını, hikmetini ve faydasını özet bir şekilde haber veriyorlar. Kur’an, ‘oruç size farz kılındı...’ (Bakara, 2/185) derken insanların belli saatlerde aç kalmasını değil; oruçla nefislerini tezkiye etmelerini (eğitmelerini), yanlış ve günah olan şeyleri azaltmalarını ve güzel ahlak kazanmalarını istemektedir. İslâm esasen insanın her açıdan terbiyesi/eğitimidir. Her bir ibadet kendisini yerine getiren insana fayda sağlar, onu ıslah eder, onun davranışlarına etki eder. Hiç bir ibadet gayesiz, hikmetsiz, içi boş değildir. İslâmda emredilenler insana mutlaka faydalıdır, yasaklananlar ise mutlaka zararlıdır.

Rab olan Allah (cc) insanın biyolojik yapısını terbiye etti, düzenledi ve biçime koydu. Manevi tarafını ve davranışlarını eğitmek için de mürşid (eğitici) olan Peygamberini (sav) ve İslam nizamını gönderdi. Ramazan ayı ve oruç ibadeti müslüman için bir nefis tezkiyesi (eğitimi), takva bilinci

Hollanda’da seçim takviminin açıklanması ve adayların belli olmasıyla birlikte politik hayata bir canlılık geldi. Seçimlerin yaz tatilinin hemen ardından yapılacak olması nedeniyle adaylar şimdiden çalışmalara başladılar. Bu çerçevede PvdA 27. sıra adayı Tunahan Kuzu, Hollanda İslam Federasyonu’nu ziyaret ederek, başkan Mehmet yaramış’la bir süre görüştü.

Hoş bir atmosferde cereyan eden

görüşmede Kuzu partisinin ve kendisinin görüşlerini Yaramış’la paylaştı. NIF başkanı Mehmet Yaramış’ta politik arenada, İslam düşmanlığı yapmayan ve ırkçı olmayan parti ve aday-larla görüşmeler yapmayı önemli bulduklarını dile getirdi.

Yaramış, Kuzu’ya NIF camilerinde cami yönetimi ve cemaatle biraraya gelip kendini tanıtabileceğini belirtti ve seçimlerde kendisine başarılar diledi.

ve güzel ahlak kazanma zamanıdır. Burada şu soruyu sormak sanırım yanlış olmaz. Oruç acaba mideye mi tutturulur, yoksa duygulara mı? Oruçtan maksat perhiz mi, yani sindirim organlarını mı ıslah, yoksa duyguları ve davranışları mı ıslah? Oruçla mide sağlığı mı asıl hedef, yoksa yürek, ahlâk, takva sağlığı mı?

Bir ameli Allah rızası niyeti ile yap-mak samimiyettir. Samimiyetin din dilindeki adı ise ‘ihlas’tır. İhlas, dini yalnızca Allah’a tahsis etmek, sadece Allah’ın dinin kabul etmek, kulluğu sadece Allah’a hasretmek olduğu gibi, imanda ve kullukta samimi, dürüst olmak ve sadakat göstermektir. (Isfehânî, Müfredât s: 221)

Allah (cc) kullarına, kendisine ihlasla/samimiyetle, içten gelerek, isteyerek ve severek ibadet etme-lerini istiyor. Böyle bir ibadetin Allah (cc) katında değerli olacağı ve mükâfatının ise çok çok fazla olacağı açıktır. (Zümer 41/2, 3, 11, 13. Beyyine 98/5. A’raf 7/29. Mu’min 40/14, 65)İslama inanmak, onun ölçülerine uymak, gizli ve açıkta din açısından dürüst olmak, her pozisyonda dinde sadakat sahibi olmak samimiyet/ihlasla olduğuna göre; oruç ancak bu samimiyetle tutulur. Müslümanı yemeden, içmeden ve şehevî istekle-rinden günün belli saatlerinde uzak tutan bu samimiyettir, imandaki bu ciddiyettir. Orucu yalnızca belli saatlerde yemeden ve içmeden uzak kalmak zannedenler, saatleri sayarlar. Sık sık takvime/imsakiyeye bakarlar. Bir Ramazan boyu yemek tarifleriyle ilgilenirler. Orucu takva bilinciyle ve yürekleriyle tutanlar; gök sofrasının kendilerine açıldığını, orada daha değerli ikramlar olduğunu bilirler. Mü’min oruç tutar, oruç da onu tutar. Hakkıyla oruç tutan, oruç tarafından

tutulur, koruma altına alınır. Nefs-i emmare kötülüğü emreder. (Yusuf, 12/53) Nefs-i emmare, Ramazan’da oruçla dizginlenir. İnanan insan Ramazanı güzel ahlakı öğrenme açısından bir fırsat bilir.

Oruç müslümanlara farz kılındı ki, hem günahlara ve hatalara karşı ko-runabilsin, hem de Allah’a karşı so-rumluluk bilinçleri artsın. Oruç şuuru olmayanlar şehvetlerinin (nefsin aşırı isteklerinin) önünde edilgen, pasif ve iradesiz kalabilir, hata yapabilirler. Oruç, oruçluya aşırı isteklerine karşı uyanık olmasını öğretir. Bunun için Peygamber (sav), nefsi azgın olan hakkında ‘Oruç tutsun, çünkü burada orucun olumlu bir etkisi vardır’ buyurmuştur.

Yani oruç onu tutar, hatadan alıkor, zararlı şeylere karşı perde olur. Nitekim hadiste “Oruç perdedir veya kalkandır” buyuruluyor. ‘Ey namaz kıl beni’ demek ile ‘ey oruç tut beni’ demek aynıdır. Namaz musalliyi der-ler, toplar, düzene koyar, bütünlerse, oruç da oruçluyu tutar, saklar, korur, gözetir. Eksikliklerini tamamlar, yırtıklarını yamar, döküntülerini top-lar, unuttuklarını hatırlatır, veremediklerini verdirir, sevmeyi unuttuklarını sevdirir, kendisiyle ve bereketiyle sevindirir, koruyucu elbise giydirir.

Oruçlu, Ramazan’ı inanarak ve sevabını Allah’tan bekleyerek geçirir ve değerlendirirse şöyle diyebilir: ‘Ben orucu tuttum. Şükürler olsun ki o da beni tuttu.’ Peygamberin (sav) ‘Nice oruç tutan vardır ki, yanına sadece açlığı ve susuzluğu kalır’ şeklindeki uyarısına tekrar kulak vermek gerekir. ‘Uzun günlere rağmen imsaktan iftara kadar aç durdum, yemedim içmedim. Orucum oldu mu?’ Cevabını her oruç tutanın kendisi vermeli.

Dünya üç gündür: dün , bugün ve yarın . Dün geçti . Yarının geleceği belli değil. Öyleyse bugünün kıymetini bil. Hasan Basri Hazretleri

Türkiye ile Avrupa’yı karşılaştırdığımız zaman göreceğiz ki zamanı en fazla israf edenler katogorisine girmekteyizTürkiye’deki halk zaman harca-makta liderken, Türkiye’deki halkın uzantısı olan Avrupa’daki Türkler de Türkıyede ki halkdan geri durmamaktadır.

Türkiye’deki halk kendilerinin oku-mayan bir millet olduğunu istatistik bilgilerden öğrenebilir. Avrupadaki Türk halkı ise istatistik bilgilerden ve araştırmalardan öğrenmekle birlikte pratikte de her an karşılaşmaktadır.

Bugün hepimizin evinde gazetelerinramazanlık hediyesi veya bir dostumuzdan gelen hediye olarak evlerimizde bir Kur’an-ı Kerim mevcut-

tur. Bu Kur’an-ı Kerimin ilk inen ayeti bakın bize ne diyor: ‘Yaratan Rab-binin adıyla oku. O insanı bir alak’ tan yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir: ki O, kalemle (yazmayı ) ögretendir.’ (Alak Suresi, 1-2-3-4). Mukaddes kitabımız okumanın öne-mini bizlere ilk ayetiyle haber veriyor.

İslam tarihinde Müslümanlar bu emri noksansız bir şekilde anlayıp kavradıkları için müsbet ilimde zir-veye ulaşmışlardır. Bugün hangi bilim dalına bakarsanız bakın bu bilim dalının kökeninde müslüman bir ilim ve bilim adamını görmek mümkündür.

İslamın ilk emrini unutan Müslümanların bugün içinde bulundukları içler acısı durumu hepimiz görmekteyiz. Müslümanların dışında kalan milletlere baktığımız zaman ise, İslamın ilk emrini onların aldığını görmekteyiz. Charles Mismeri: ‘Hristiyanlar alim olunca Hristiyanlıkla alakaları kesilir. Müs-

lümanlar da cahil olunca İslamiyetle alakaları kesilir’ demektedir.

Müslümanlar camiden ve ilim yuvalarından uzaklaştığı günden bu yana ne ailemizde huzur kaldı, ne gençlerimizde. Okuyan bir milletten, okumayan bir millet olduk . Okuma-makta da liste başlarına yükseldik.

Araştırmalar sonucunda kitap okuma karnemiz

Yapılan son araştırmalarda kitap için bir yılda kişi başına yapılan harcama tutarları bazı ülkelere göre Amerikan Dolar’ı olarak şöyle:Norveç 137, Almanya 122, Belçika 100, Avusturya 100, Güney Kore 39, İspanya 39, Türkiye 0,45

Dünya ortalaması 1,3 Dolar

Bakalım ülkemizde var olan kitap sayısı ile nüfusu oranladığımızda kaç kişiye bir kitap düşmektedir.

Finlandiya’da 26 kişiye bir kitap, Japonya’da 25 kişiye bir kitap, Türkiye’de 12.000 kişiye bir kitap düşmektedir.

Yılda okuduğumuz kitap sayısına gelince bir Amerikalı 24, bir Japon 22, bir Fransız 18 kitap okuyor. Biz çılgın Türkler ise Mozambik gibi ülkeleri geride bırakarak yılda 1 kitap bile okumuyoruz.

İşte Türkiye’nin kitap okumayla ilgili karnesi:Çocuk Vakfı Çocuk Edebiyatı Oku-lunun yaptığı ‘Türkiye’nin Okuma Alışkanlığı Karnesi, Eylül 2006’ başlıklı araştırmanın sonuçları: % 88’i okur-yazar olan Türkiye’de düzenli kitap okuma alışkanlığı oranı binde bir. İhtiyaç maddeleri sıralamasında kitap 235’inci sırada. Gençlerin %70’i hiç okumuyor. Öğretmenlerin %63’ü bazen kitap okuyor. Yetişkin nüfüsun % 95’i yalnızca seyrediyor, % 5’i televizyon izlemenin yanı sıra kitap

okuyor. Türkiye’de kişi başına kitaba yılda harcanan para sadece 45 kuruş.

Benjamin Franklin ‘Bir ülkede oku-maya karşı istek artmadıkça o ülkede gaflet ve gafletten doğacak felaket azalmaz’ demektedir. Ülkemizde ne yazık ki kitap okumak bir ihtiyaç olmaktan çıkıp lükse dönüşmüştür. Bundan dolayı da gazete ve televizyon haberlerinde her zaman cehaletten ve bilgizislikten doğan yürek burkan haberler aktarılmaktadır.

Ne acıdır ki İslam’ın ilk emri olan okumayı anlayan ve hayatının her karesine tatbik eden ve de dünyanın ilim merkezlerini kuran bir millet iken, şimdi okumayan bir millet olmuşuz

Kaynak:Yaylamaz, Selahattin, Okuma Zekası, Hayat Yayınları, İstanbul 2012

Bayram Altıntaş

Okuyan toplumdan okumayan topluma

Yaşama Dair

Page 20: 172

20Haber

Doğuş - Temmuz 2012

Ramazan Mesajları

Ramazan, on bir ayı sultanıdır. Ramazan yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in indiği aydır. Ramazan, içinde barındırdığı Kadir gecesi ile bin aydan daha hayırlı olarak bize bildirilen aydır. Ramazan, Müslü-man olarak oruç tuttuğumuz ve fiziki

Ramazan-ı şerif, İslam aleminin insanlığı kendi aynasında görme halidir. Kendimize çeki düzen verme zamanımızdır. Kimi zaman ümmet aynasından bir yetimin göz yaşaları damlar, sızar derinden derine içimize. Kimi zaman kopan bir kol çarpar suratımıza, atar sillesini, kendine gel ey müslüman der. Bazan açlıktan karnı sırtına yapışmış bir Afrikalı’nın soluğu buharlatır aynamızı. Bazan, umutlu dik duruşlar pansuman eder yaralarımızı. Kısacası Ramazan bize insanlık resminin tümüne birden bakmayı öğretir ve o resmin içinde kendini hissettirir. Sabrı, şükrü, hamdi, zikri, fikri, tefekkürü öğretir.

Kısa bir zaman sonra Ramazan-ı Şerifi idrak etmiş olacağız. İnşallah gönül huzuru ve yüz akımızla Ramazan-ı Şerif bayramımızı idrak ederiz. Ramazan-ı Şerifimiz, Kuran-ı Kerim okuma ve okutma, Teravihler, Zekat, fitre, hayır ve yardımlaşmaların zirveye çıktığı bir aydır. Ramazan-ı Şerif, Hem kendi nefsimize ve ailemizde , hemde toplum hayatımıza pek çok güzel-likler getirir. Özellikle yaz aylarına gelmesi bizlere ibadetin zorluklara katlanılarak ta yapılabileceğini, tuttuğumuz oruçların gönlümüzde daha engin izler bırakmasına vesile

olur. Nefs muhasebemizi daha etkin bir şekilde yapmamızı sağlar. Onbir ayımızın sultanını büyük bir coşkuyla karşılamak için heyecanla beklerken, Kuran-ı Kerim’le kalblerimizi, oruçla sıhhatimizi, terahvihlerle camilerimiz ve evlerimizi, zekat, fitre vehayırlarımızla hayatımızı güzelleştirmeyi temenni eder, hayırlı, uğurlu ve bereketli bir ramazan-ı Şerif geçirmemizi cenab-ı zülcelalden niyaz ederiz.

Fikri DemirtaşSICN

Kul olmanın ulvi duygularını zirvel-erde yaşatır.

Rabbim Ramazan-ı şerif ayımızı bütün bir insanlığın selametine vesile eylesin. Bütün müminleri Rabbimizin emrettiği kardeşlik hukuku içersinde birbirlerini sevmeyi, İslam ve insanlık düşmanlarının da Ramazanın kuşatıcı rahmetinden istifade edip ıslaha ermelerine vesile olsun. Göçün 50. yılında Avrupa’da yaşayacağımız Ramazanlarımız da neslimizin asıl mecrasından sapmadan, kay-madan, kaybolmadan yetişmeleri ve insanlığa faydalı olamaları dua ve niyazıyla bütün gönül dostlarımızın

Ramazan-ı Şeriflerini tebrik ediyorum

Abdullah Güven

olarak açlığı hissederek mazlum ve mağdurları daha iyi anlayıp hatırladığımız aydır. Onlarla bire-bir dayanışma içerisinde olmamız gerektiğini hatırladığımız aydır. Dolayısıyla Ramazan Müslüman-lar arasında birlik ve beraberliğin çok yoğunlaştığı, dayanışmanın arttığı, en başta insanın kendi aile ve akraba çevresinden olmak üzere, tüm toplumda bir bütünleşmenin yaşandığı bir aydır. Ramazan, ruh ve bedenimizi terbiye ettiği gibi, toplum olarak da bizi yekvücut olma yönünde kaynaştıran, yönlendiren, zorlayan ve hâsılı terbiye eden bir aydır. Doğrusu bu ayın hikmet ve nimetlerini saymak-la bitiremeyiz.

Bu yıl inşallah gurbetçiler olarak çifte bayram yapabileceğiz. Bir kısmımız belki oruçlarımızı kaldığımız ülkelerde tutacağız. Ama yaz tatilinin denk düşmesi münase-

betiyle bayramlarımızı ülkemizde, yakınlarımızla birlikte yapma imkânı bulacağız. Dolayısıyla çifte bayram yapacağız.

Bu ayda en çok Kur’an-ı Kerim’le hemhal olmalıyız. Onu bol bol okuyup anlamaya çalışmalıyız. Peygamber efendimizin tarifiyle, onu, Allah ile konuşur gibi okumalıyız. Bu ayda ahlakımızı daha da güzelleştirmeye çalışmalaıyız. Güzel işler yapmalı, in-sanlara güzel sözlerle hitap etmesini adet haline getirmeliyiz,

Bu vesileyle bu ayın tüm Müslüman-lara ve insanlığa hayırlar ve güzel-likler getirmesini yüce Mevla’dan niyaz ediyor memlekete gidenlere hayırlı gidip dönmeler diliyorum.

Mehmet YaramışNIF Başkanı

Biz Müslümanlar Ramazan ayını çok seviyoruz. Çocuklarımız da aşıklar bu aya. Hatta başka dinlere mensup insaflı tüm insanlar da hayrandır bu aya. Yüce dinimiz İslam’ın ve medeni-yetimizin yüz akıdır Ramazan.

Ramazan tam bir yardımlaşma, bereket ve rahmet ayıdır bilene. Her hayır sağanak sağanak yağar bu ayda imanlılar üstüne. Çünkü Kur’an-ı Kerim iki cihan güneşi sevgili Pe-ygamberimize (sas) Ramazan ayında inmiştir. Şerefliler şerefli zaman ve mekânları mesken tuttukları için bin aydan daha hayırlı Kadir gecesi de bu aya gizlenip konuk olmuştur. Şerefi nihayetsiz Kur’an-ı Kerimi bunun için Ramazanda her zaman-kinden daha çok okuyor, hatimler indiriyor, bu dünyadan göçmüş yakınlarımıza bağışlıyor, dualar ediyoruz. Şerefi nihayetsiz oruç, tam bir kulluk timsalidir ve Cenab-ı Allah’ın “oruç benimdir, karşılığını da ancak ben takdir edip vereceğim” fermanıyla ücreti nihayetsiz bir ibadet ve itaate dönüşmektedir. “Artık ye ve iç” şeklindeki ilahi emir gelmeden, su ve ekmeğe elini katiyen uzatamayan bir davranıştan daha güzel bir kulluk, daha gerçekçi bir teslimiyet ve aidiyet düşünülebilir mi? “Allah’ım ben sana aitim, dilim sana ait, elim sana ait, ağzım sana ait, sahip olduğum her şey sana ait, sen ne emredersen o” manasına gelen oruç ibadeti, kıymet bilene hakikatli bir lütuftur.

Açlara, yoksullara, kimsesizlere merhamet ve şefkat duygularıyla el uzatmanın, iftar sofralarımızı kardeşlerimizle paylaşmanın şükür ve huzurunu öğrenir ve yaşarız bu ayda. Ahlakımızın, söz ve davranışlarımızın nazikleştiği, inceldiği, karıncayı dahi incitemez bir nebevi rikkate eriştiğimiz bu ayda,

Doğuş: Sayın Hocam Ramazan yaklaşıyor. Bize Ramazan’ın İslamiyet’teki yeri konusunda, yeni nesilleri anlayacağı dilde neler söylersiniz?

Ahmet Yılmaz: Bismillahirrah-manirahim, Ramazan-ı Şerif 11 ayın sultanıdır. Ramazan feyzdir, be-rekettir. Peygamber efendimiz (sav) ‘Ramazan ayı evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluştur’ buyuruyor. Ramazan

ayı, bir hayır mevsimidir. Ramazan içerisinde gizli olan, bin aydan daha hayırlı bir gecenin bulunması münasebetiyle bütünüyle insanlık için inananlar için sevapların binlerce kat verildiği bir aydır. Onun için peygam-ber efendimiz, aleyhivesselatüves-selam, eğer insanlar ramazan ayının değerini hakkıyla bilselerdi bütün senenin ramazan olmasını arzu eder-lerdi buyuruyor. İşte böyle muazzam ,böyle yüce bir ay adeta bize misafir oluyor. Ve bize davette bulunuyor. ‘’Gelin benim sebebimle Allah’ın rah-metine kavuşun’’ diyor. ‘’Gelin benim sebebimle, Allah’ın affına, mağfiretine kavuşun’’ diyor. ‘’Gelin kurtuluşa erin’’ diyor. Evet değerli kardeşlerim, bu mübarek ayı hakkıyla idrak edelim. Bu ayda yapılması gereken vazifeler-imizi güzel bir şekilde ifa edelim. Ve Allah’ın rahmetine, affına mağfiretine ve kurtuluşa inşallah kavuşalım. Cenabı Allah bizleri bu hayırlı ayda hayırlara ve güzelliklere kavuştursun. İnsanlık için, ümmeti Muhammed için, hayır ve bereketler getirsin.

Doğuş: Ramazan çok faziletli çok bereketli ve çok sevaplı bir ay olarak anlatılır. Bu konuda neler söyler neler tavsiye edersiniz?Ahmet Yılmaz: Tabi ki bu ayı idrak et-memiz münasebetiyle dikkat etmemiz gereken bazı hususlar var. Bunların en başında, bu ay üzerimize farz olan ramazan orucunu ifa etmemiz lazım. Bu her inanan aklı başında ve buluğ çağına ermiş Müslüman için farzı ayındır. Yani her Müslüman kendisi tutmak zorundadır. Birilerinin tutması, bu farzın diğerlerinin üzerin-den düşmesini sağlamaz. İstisnalar var mıdır? Kuranı kerim, yolculuk esnasında veya hasta iseniz son-radan tutmanız gerekir diye bildiriyor. Bu hastalık içerisine, yaşlı insanlar, kadınların özel halleri, hamilelik ve doğum da girmektedir. Bu insanlar bu hallerden kurtulunca tutamadıkları oruçlarını tutmak zorundalar. Sadece çook yaşlanmış bir insan sonradan tutma imkanı görünmüyor, böyle bir insan fidye vererek bu görevi

yerine getirmelidir. Veya kronik bir hasta gerçekten güvenilir doktorlar tarafından ‘’bu insanın artık ömrü boyunca oruç tutması imkansız, müm-kün değil’’ deniliyorsa o insan içinde geçerlidir. Günümüzde insanlardan, ufak tefek geçici hastalıklardan dolayı oruç tutamadıklarını ve bunun fidye-sini nasıl verebileceklerini soranlar oluyor. Bu durumlar istisnai kaideyi gerektirmez. Ancak iki durumda fidye söz konusu olabilmektedir. Birincisi çok yaşlı insanlar ve ikincisi ise güvenilir doktorlar tarafından oruç tutmasının kesinlikle mümkün olamayacağı söylenen kişiler. Oruç bir yenilenmedir. Oruçla vesilesiyle hem bedenen hem de ruhen bir arınma süreci yaşayıp kendimizi yenileyerek sıhhat bulabiliriz. Bu bir fırsattır. Bunu en iyi şekilde değerlendirmeye bakmalıyız. Doğuş: Sayın Hocam Ramazan her yıl on gün önce gelmesi münase-betiyle uzun ve kısa günlere denk gelebiliyor ve bu yılki Ramazan uzun ve sıcak günlere denk düştü. Hasta ve özürlü insanları ayrı tutarsak bu aylarda oruç tutmayı olduğundan daha zormuş gibi algılayan anlatan sağlıklı insanlara neler tavsiye edersiniz?

Ahmet Yılmaz: Oruç (kameri) ay hesaplaması sonucu tutulduğu için her yıl on gün erken gelmektedir ve bu nedenle yılın her döneminde, her

mevsiminde oruç tutmamız müm-kün oluyor. Ve böylece Rabbimiz Ramazanın bereketini bütün aylara yansıtmış oluyor. Her 36 yılda bir kez aynı döneme denk gelen Ramazan bu yıl bir kez daha en sıcak aylar olan Temmuz ve Ağustos aylarına rastlamaktadır. Bu nefsimize biraz ağır gelebilir. Ama diğer taraftan verilen ecir ve sevap açısından çok büyük mükâfatlara vesile olacaktır. Onun için bu mükâfattan kend-imizi mahrum etmeyelim. Havadan sudan bahanelerle oruç yemekten kesinlikle kaçınmalıyız. Tutulmadığı takdirde bunun vebalinin çok büyük, cezasının çok şiddetli olduğunu da unutmamamız gerekir.

Doğuş: Son olarak Ramazanla ilgili özel bir mesajınız var mı?

Ahmet Yılmaz: Teravih konusunda bir cümle söylemek istiyorm. Her ne kadar gündüzler uzun geceler kısa olsa da Ramazan’da teravihlere çocuklarımızla birlikte devam etmeye çalışalım. Zira yaz tatili dolayısıyla çocukların okul kaygısı olmayacakytır. Onları camiye ve cemaate alışması teravihlerde, açıktan okunan kısa sureleri ezberlemeleri açısından çok önemlidir. Camilerdeki coşku ve iştiyakı görmeleri açısından da çok çok önemlidir demek istiyorum.

dini ne olursa olsun komşularımızı daha müstesna bir alakayla memnun etmeli, onlara iftar sofralarımızda yer ayırmalı, bizim mutluluk ve samimiyet kıvılcımlarımızla neşe duymalarını sağlamalıyız. Bizim O’na ait olduğumuz, hepimizin Adem’den geldiği, onun da topraktan yaratıldığı gerçeğini bir ayrı tadarız bu ayda. “Artık yiyip içebilirsin” fermanını beklediğimiz iftar sofralarının o be-reketli dakikalarında tüm insanlığın, her şeyin Sahibi Bir’e iman edip tes-lim olmanın tattırdığı o eşsiz barış ve huzur duygularını tatmalarını dileriz yüreklerimizin derinliklerinde.

Hâsılı Ramazana aşık bizler onu karşılamaya hazırlık yapmalı, o gül misafire evimizi ocağımızı temizleyip süslemeli, yürek evlerimizi O’nun sımsıcak inanç ve itaatini bekler hale getirmeliyiz.

Bu duygularla bütün kardeşlerimi bereketli zaman dilimlerinden hab-erdar olmaya davet ediyor, sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Prof.Dr.Mustafa ÜNVERDin Hizmetleri Müşaviri

Onbir ayın sultanı Ramazan yaklaşıyor. Üç ayları kandilleriyle süsley-en mübarek Regaib ve Mirac gecelerini bir bir geride bırakıp beratımızı da alarak, gelişiyle mü’minleri sevinç gözyaşlarına gark eden sevgili orucumuza, iftarımıza, sahurumuza, teravihimize, mukabelemize ve bayramımıza kavuşmaya doğru hızla koşuyoruz. Tüm inananları bu kutlu maksuda hayır ve afiyetle ulaştırmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum

Onbir ayın sultanı

Ramazan Fazilet ve Bereket ayıdır

Ramazanda Ahlakımızı Güzelleştirelim

Ramazan sabrı, şükrü, tefekkürü öğretir

Tuttuğumuz oruçlar içimizde engin izler bırakır

Page 21: 172

21Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Toplum

NIF Eğitim Enstitüsü yıl sonu kapanış programı Üç yıl önce eğitim vermeye başlayan NIF eğitim Enstitüsü, Schiedam’da düzenlediği bir programla 2011-2012 eğitim yılını kapadı

Şu an 62 öğrenciyle Den Haag, Rotterdam ve Oss kentlerinde eğitim veren NIF Eğitim Enstitüsü bayanların ve genç kızların ilgisini çekmeye devam ediyor. Önceki yıllara göre öğrenci sayısını ikiye kat-layan Enstitü, kaliteli insan yetiştirme yolunda emin adımlarla ilerliyor. Dört yıllık bu enstitüde Akaid, İslam Tarihi, Kur’an’ı Kerim, Arapça, Hadis, ve Türkçe dersleri verilmektedir.

Schiedam’da düzenlenen kapanış programında öğrencilere sertifikaları hocaları ve NIF Kadınlar Teşkilatı başkanı Bedia Karademir tarafından verildi. Programı düzenleyen ve su-nan Enstitü sorumlusu NIF Kadınlar Teşkilatı Eğitim başkanı Rukiye Gök kısa bir konuşması yaparak katılımcılara teşekkür etti.

Programda bölge başkanı Mehmet Yaramış’a vekâleten İrşat başkanı Ahmet Yılmaz bir konuşma yaptı.

Ayrıca bölge hatibi Mustafa Urgenç ve Eğitim başkanı Hüseyin Yanmaz da birer konuşma yaptılar. Enstitü hocalarından Ali Türk ve Zekeriya Budak’ta programda hazır bulun-dular. Eğitim olmadan aklın yetersiz kalacağını vurgulayan konuşmacılar eğitimin önemi üzerinde durdular. Eğitimin bir aile ortamında verilmes-inin daha etkili olacağına işaret eden Hüseyin Yanmaz ‘Bu organik bağı hep birlikte sağlamaya çalışalım ve öğrendiklerimizi kendi hayatımıza uygulayalım. Bu olmazsa verilen şey eğitim değil öğretim olur’ şeklinde konuştu.

Hayırlı ilim öğrenenlerin cehennem azabı görmeyeceklerini beyan eden ayeti kerimeye atıfta bulunan Ahmet Yılmaz öğrencilere hitaben ‘Size müjdeler olsun ki, sizler bu yaptığınızla bu ayetin muhatabısınız’ dedi. Mustafa Urgenç ise, Allah’ın kullarına yakın olduğu en önemli

sıfatlarından birini ilim olduğun hatırlatarak, ilim yoluna girmiş olan bir kimsenin Allah’ın ilim sıfatından payı ve nasibi olan bir kimse olacağını söyledi. Âdem aleyhivesselamı da meleklerden

üstün kılan şeyin ilim olduğunu ifade etti. Urgenç, eserlerde, insanın tarifi yapılırken, insanın ‘ilim yapan varlık’ olarak tarif edildiğine de dikkat çekti. Urgenç konuşmasını ilmin önemini anlatan benzer örnekler vererek

sürdürdü.

Program birlikte yenen yemekle hitam buldu.

Adnan Şahin

Değerli okuyucular,

Hepinizi öncelikle saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Dünyanın neresine giderseniz gidin bir Türkle kesin tanışırsınız. Çünkü orada Türk vardır.

Bizim doğamızda girişimci, cesaretli ve çalışkan olmak var. Bu nedenle dünyaya yayılmışız.

Bir de o yerde Türk sayısı fazla ise he-men organize olmuş, dernekleşmiş bir Türk nüfusuyla karşılaşırız.Tabiki dernekleşme ve fedarasyonlar kurmak doğal olarak orada sosyal hayat, dini hayat, değer yargılarımız, kültürel değerlerimiz, toplumumu-zun eğitimi, ekonomik gelişmeler, iş dünyasında yerimizi almak, siyasete

katılmak gibi bir çok alanda katılım yapmamızı, haklarımızı aramamızı kolaylaştırmıştır.

Bütün dernek, fedarasyon ve ca-milerimizi toplumumuz için yapmış oldukları faaliyetler ve çalışmalardan dolayı canı gönülden tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Yapılan her faaliyet tolumumuzun pozitif anlamda gelişmesine, birlik ve beraberliğimize katkısı var.

Fakat bu zamana kadar bir yanlış gidişin ve anlayışın altını da çizmek isterim! Dünyanın bir çok yerinde Türk toplumu olarak maalesef aynı sorunu yaşıyoruz. Doğru çok iyi organize olup örgütleniyoruz, güzel hizmetler yapıyoruz ama kendi grubumuzla, kendi teşkilatımızla. Bir araya gelip birlikte hareket etme, tek ses, tek

yumruk olma bilincini elde edemedik. Örnek verecek olursak yakında Hollanda’da seçim var. Buradaki Türk nüfusuna göre çıkarabileceğimiz mil-letvekili sayısı 15 olabilir deniliyor. Şu an ise 5 milletvekilimiz var mecliste.

Değerli dostlar,

Avrupa’nın bir çok yerinde durum maalesef böyle. Ümit ediyoruz ki büt-ün Türk kurumları, tabanıyla tavanıyla tek bir ses olur. Çünkü bu birlik beraberliği hak ediyoruz. Bizlerin yapması gereken bu söylemi, ‘birlikte rahmet ayrılıkta azap vardır’ demeyi yüksek sesle dillendirmek, etrafımıza, çevremize söylemektir.

Tabi bu arada Hollanda’daki sivil toplum kuruluşlarını tebrik ediyorum,

canı gönülden kutluyorum. Dünyadaki Türk sivil toplum örgütlerine örnek bir davranış ve toplantı tertip ettiler. DEIK Avrupa komite başkanı ve Hollanda Türk İş Adamları Derneği (HOTIAD) başkanı sayın Turgut Torunoğulları insiyatifinde 17 Haziran Pazar günü gerçekleşen Hollanda’daki Türk sivil toplum örgütlerinin tamamının katılımıyla, benim de katıldığım bu toplantıda önemli konular masaya yatırıldı ve birlikte hareket etme kararları alındı.

Başta yakın tarihte yapılacak seçim için toplumumuzun oy kullanmaya kesinlikle gitmesi için çağrı yapılması kararı alındı. Bu manzara çok güzeldi. Toplumumuzun farklı renklerini bir arada görmek ve onların konuşup tartışıp aldıkları kararlar hiç şüphesiz toplumumuzun faydasınadır.

Bu atılan ciddi bir adımdır. Türkiye’nin de destek verdiği bu gelişmeler hepimize birlik beraberliğimiz için umut olmuştur. Dünyadaki Türk kurumlarının da bu tip toplantılar yapıp toplumumuzun birlik ve beraberliğine katkı sağlamalarını arzu ederiz.

Bu toplantıya katılan, tertip eden bütün büyüklerime, kardeşlerime sizler adına teşekkur eder, saygılarımı sunarım. Bu beraberliğin daha da iyi olabilmesi için sivil toplum örgüt-leri yöneticilerinden bir ricam var. Lütfen ama lütfen bunu tabanınıza da yansıtın. Artık zaman kucaklaşma zamanıdır.

Selam ve saygılarımla

Birlikte Rahmet Ayrılıkta Azap

Faruk HalıcıAnaliz

İmamların Güneşi Muhammed İbn Ahmed Es-Serahsî (1010-1090)

Çağlar boyu bu ümmet içerisin-den, ilimde derinleşmiş nice âlim yetişmiş, karanlık bir gecede âlemi nura gark eden yıldızlar gibi zamanlarını aydınlatmışlardır. Her bir âlim, kendi zamanının sorunlarını çözmede büyük gayret göstermiş ve Allah (c.c.) onlara bu hususta başarı nasip etmiştir. Her fani gibi onlar da bu âlemden diğer âleme intikal etmişler ve onların bu intikalleri âlemde büyük bir boşluk bırakmıştır. Bu sebeple Resûlullah (sav): ‘Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir’ buyurmuşlardır.

Bugün ümmetin kendisini çıplak hissetmesi, âlimlerin yetersizliğindendir, yokluklarından değil. Buradaki yetersizlikten kastımız, çağlara mührünü vurmuş, âlim sıfatına her halleri ile layık insanların boşluğudur. Ya değilse ilim de, âlim de mevcud. Ama

Şemsü’l-Eimme es-Serahsî gibi âlimlerin varlığından söz edilme-mekte bugün.

İslâm fakihlerinden ve Hanefî hukukçularının en meşhurlarından olan Ebû Bekr Muhammed ibn Ebû Sehl Ahmed es-Serahsî, memleketi olan Serahs beldesine nispetle ‘Serahsî’ ve ulemâ arasındaki şöhretine nispetle de Şemsü’l-Eimme olarak tanınır. İşbu şöhrete vesile olan tanınma sebebi, onun -Hanefî fakîhlerinin taksimine göre- ‘Müçtehid fi’l-Mesele’ yani mensubu olduğu fıkıh mezhebinde hükmü mevcut olmayan mesele-ler hakkında içtihada muktedir bir zat olmasındandır. Kendisine ‘Şemsü’l-Eimme’ ünvanının, hocası olan ve kendisi de aynı ünvan ile tanınan büyük fakîh Abdulaziz ibn Ahmed el Halvâî tarafından verildiği söylenir. Şemsü’l-Eimme el-Halvâî

Kanaat önderleri I

Mustafa Urgenç (Ö 456/1064), kendi zamanının en büyük Hanefî imamıdır. Böylece es-Serahsî, hocasının mahlâsına da varis olmuştur.

Es-Serahsî ki, bir gün şerefli zatlarına hitaben ‘İmam-ı Şafii üç yüz cüz ezberlemiş’ demişler. O da cevabında ‘Şafii’nin ezberlediği, bizim ezberlediklerimizin zekâtıdır’ demiştir. Hâlbuki İmam-ı Şafii (rh.a.) ‘Ezber kabiliyetim o kadar kuvvetli idi ki, sayfanın birisini ezberlerken, diğerini elimle kapatırdım. Zira gözüm o sayfaya takılır da, birisini ezberlerken, onu da ezberlerim diye’ demektedir. Şafii hakkında böyle söyleyen o büyük zatın durumunu iyi düşünmek lazım. Hal tercümesi hakkında verilen bilgiye nazaran imamın ez-berinde 12000 cüz bulunmakta imiş.

Şemsü’l-Eimme es-Serahsî, fıkıh alanında geniş bir kariyere sahip, müçtehid bir zat idi. İrfanı ve bilgisi o derece fazla idi ki, kendilerine ‘İmamların Güneşi’ anlamına gelen ‘Şemsü’l-Eimme’ denilmiştir. Bu mübarek âlim de, her hak yol-cusu gibi, zamanının zalim idare-

cileri tarafından, halkın kendisine duyduğu teveccüh sebebi ile ve hükümdarın kendi saltanatının elinden gitmesi korkusu ile kuyu hapsine tabi tutulmuştur. Bu ha-pis müddeti 11 sene sürmüştür. O büyük fikir önderi, hapiste kaldığı süre içerisinde dahi ilmî faaliyetleri-ni askıya almaksızın, aynı tempo ile yürütmüştür. Ümmet içerisinden es-Serahsî gibi kim bilir daha nice âlimler yetişmiştir. Biz burada sadece onlara örnek teşkil edecek nitelikte es-Serahsî’yi tanıtmakla yetiniyoruz.

Es-Serahsî (rh.a.), kuyu hap-sinde kaldığı müddet içerisinde, dört büyük şaheser yazdırmıştır. Es-Serahsî (rh.a.), kuyu dibinden talebelerine yazdırdığı dört büyük eserini, hafızasından not ettirmiştir. Hapishane hayatı bitip hürriyetine kavuştuktan sonra, o notlarını bir bir gözden geçirerek, bunları yenilemiştir. Bu eserlerin tamamı yirmi bin sayfaya ulaşmaktadır. Eserleri ise, asırlardır İslam âlimlerine yön verecek derecede kalıcı ve muteberlik kazanmış eserlerdir. Bu eserler İslam huku-

kunun umumi kaidelerini içine alan ‘Kitabü’l-Mebsut’ 30 cild 10.000 sayfa, İslam Devletler hukukuna ait ‘Şerh-ü Siyerü’l-Kebir’ 4 cild 2.000 sayfa, ‘Ziyadat’ Selçuklular devrine ait iktisadi, içtimai ve tarihi haberlerden müteşekkil eseri, ve hukuk ilminin temelini içeren Usul-ü Fıkıh alanında yazılmış bir eser olup, birçok hukuki mefhumu bu eserinde bize kazandırmıştır. Bu eserler daha kuyu hapsinde kaldığı dönemdeki eserleridir.Evet… Günümüzde Şemsü’l-Eimme es-Serahsî gibi bir Bediüzzaman’a ihtiyaç vardır. Eğer onlardan birisi olsa idi, ilim dünyası ve âlimler böyle yetersizlik içerisinde kalmazdı. Onların yokluğu sebebi ile kendimi çok çıplak hissediyo-rum.

Manevi İklim

Page 22: 172

22Haber

Doğuş - Temmuz 2012

Türkiye Hollanda ilişkilerinin 400. Yılı üzerine bir değerlendirmeHollanda ve Türkiye 2012 yılında aralarındaki uluslararası ilişkilerin 400. yıldönümünü kutlamaktadırlar. İki ülke arasındaki dostane bağlara dikkat çekilirken 1612 yılında Osmanlı Padişahı’nın isteği üzerine İstanbul’a gelen Hollandalı diplomat Cornelis Haga başlangıç nokta olarak belirlenmiştir.

Bu tarihi olay görkemli konserler, festivaller, kitaplar, resepsiyonlar, kokteyller, ticari antlaşmalar ile kutlanırken bir taraftan da iki ülkenin dost olduğuna ve tarih boyunda hiç savaşmadıklarına vurgu yapılmaktadır. Tabi bunların hepsi doğru, tarihi açıdan bu noktalar yalan diyemeyiz. Fakat bu noktalara vurgu yapmak doğal olarak başka noktaları ihmal etmek demektir. Bu ihmal edilen nokta-lara geçmeden önce, bu vurgulanan konuları ele almak gerekir. Hollanda ve Türkiye her zaman iyi ilişki içerisinde olan iki ülkeydi. Bu çok doğru. Örneğin iki ülke arasında hiç bir savaş sözkonusu olmamıştır ve Birinci Dünya Harbi’nden sonra bile Osmanlı’nın 1915 Ermeni tehcirini araştırmak için Türkler uluslararası kamuoyunu rahatlatmak için ‘tarafsız olan’ Hollanda’yı önerir. Böylece Hollanda’nın Türklerin gözündeki yerini daha net görmekteyiz: Hollanda tarafsız ve bağımsız bir ülke olarak görülmektedir.

Bunun başka bir boyutu Atatürk’ün Hol-landa kraliçesi Wilhelmina’ya ‘Aziz dos-tum’ ile başlayan bir mektup yazmasıdır. Hollanda’da görüştüğüm arşiv görevlileri aşk mektubu olup olmamasını bile tartışıyordu, o kadar samimi bir mektuptu. Wilhelmina’nın cevabı ise aynı samimi sözlerle dolu.Fakat bütün bu olaylarının nedenini güçlü dostluk bağlarından ziyade, iki ülkenin

doğrudan birbiriyle ilgili olmamalarında ara-mak daha uygun olur. Birinci Dünya Savaşı’n-dan önce Enver Paşa Almanya ile ilgili şu sözleri sarf etmiştir: ‘Almanya’yı sevmem duygusal nedenlerden kaynaklanmıyor, sevgili vatanıma bir tehlike olmamasından kaynaklanıyor.’ Aslında Hollanda’yı da bu çerçevede değerlendirmek lazım. Hollanda tarih boyunca hiç bir zaman Türkler için ciddi bir tehlike olmamıştır. Tehlike veya zarar oluşturmadığı gibi, aynı zamanda yararı da olmamıştır pek.

Dost ülkelerin gerçek hayattaki dostlar gibi olması gerekiyor. Yani sırf güzel anları değil acı anları da paylaşması gerekiyor. Eğer bir dostunuza gerçekleri söyleyip, içinizdeki dertleri anlatabiliyorsanız işte asıl o zaman gerçek bir dosttur. O yüzden 400. yıldönümü kutlanan iki ülke arasındaki ilişkileri sırf ticari antlaşmalar yaparak kutlanmaması gerekir. Bu yılı Hollanda’nın umursamaz tavrını eleştirmek için de kullanmak gerekiyor. Nasıl Hollanda meclisi ‘Türkiye’yi 2012 yılında hem kutlar hem de eleştiririz’ diye mesaj veriyorsa, Türkiye de aynı şekilde Hollanda’dan bazı taleplerde bulunması gerekir.

Sonuçta iki eski dost arasında bu tarz talepler normal olarak karşılanmalıdır. Bu taleplerden bir kaç örnek vermek gerekirse, şu anda gün-demde olan olaylara bakılması yeterli olabilir. Türkiye’de PKK sorununun tekrar alevlenmesi ve Hollanda meclis üyelerinin açık açık PKK örgütüne sahip çıkması bu iki ülkenin tarih-sel dostluk bağlarına yakışmayan birşeydir aslında. Unutmayalım, Avrupa Birliği PKK terör örgütünü hazırladıkları ‘terör örgütleri listesi’ne almak istediklerinde tek karşı gelen ülke Hollanda’ydı. Aynı zamanda PKK’lıların üst düzey üyelerinden Nuriye Kesbir, Hasan Adir ve Nizamettin Toguç olmak üzere toplam 40’tan fazla PKK’lıyı Türkiye’ye teslim etmeyi ret eden Hollanda, bunu bu dostane ilişkiler çerçeves-inde nasıl savunacak acaba? Türkiye bölgesel güç olmasını dış politikasında daha etkili bir şekilde önplana çıkartamıyor fakat 2012 kutlamaları bunun için bir fırsat

olabilir. 2012 kutlamalarına sırf olumlu ve ve sadece ticari açıdan bakılmaması lazım. Sonuçta bu devirde bölgesel güç haline gelen bir Türkiye, ekonomik anlamda %11,7 gibi oranlarda büyüme yaşayan Türk ekonomik gücü karşısında krizden ciddi bir şekilde etkilenen ve dolayısıyla % -3,9 (yani eksi) oranla ekonomisinin küçülmesine şahit olan Hollanda var. Bir taraftan Hollanda’nın

Phillips şirketiyle milyon avroluk ticari antlaşmalar yapılırken, diğer taraftan da bu ticari antlaşmaların karşılığında diplomatik alanda birkaç talepte bulunması gerekiyor Türkiye’nin. Sonuçta bu devirde Hollanda’nın Türkiye’ye ihtiyacı var, tersi değil.

Dost acı söyler…Armand Sağ

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın daveti üzerine yolumuz Ankara’ya düştü. Türkiye dışından davetli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri böylece bir araya gelme imkanını bulmuş oldu. Hollanda Türk Federasyon’da davet edilmişti ve bu sebeple bizler de bu iki günlük toplantıda bulunmuş olduk. Davet eden Türk Devleti ve konu Türk insanı olunca her zaman olduğu gibi Hol-landa Türk Federasyon burada temsil edilmeliydi elbette.

Dünyanın dört bir yanından gelen misafirlerin ağırlandığı toplantıda yaklaşık altı yüz kişinin üzerinde birkatılım oldu. Hollanda’yı ele aldığı-mızda elli-altmış kişiye yakın bir katılım vardı. Çeşitli bakanlar, bürokratlar ve konunun uzmanları söz almış kalabalığa konuşmalar yapmışlardı, katılımcılar imkanlar dahilinde sorularını sormuşlardı. Eksiklikler elbette olacaktı,

beğenilmeyen taraflar elbet vardı, siyasi reklam kaçınılmazdı, fakat yine de bu toplantının olumlu olduğunu inkar etmek olmaz ve devamı mut-laka gelmelidir. Organizasyonda emeği geçenlere teşekkür etmeyi de bu yazıyla belirtmek isterim. Türk varlığının geleceği için yeri geldiğinde bir çatı altında toplanmama ya da toplanamama lüksüne kimse sahip değildir.

Hollanda Türkleri bu iki güne sığdırılan programda kendi aralarında hiçbir ayrım yapmaksızın zaman zaman bir araya gelip muhabbet ve tanış olma imkanını değerlendiriyordu. Temsil edilen kurumun büyük küçük ayırdımı yapılmadan, basit çekişmelere düşmeden, sen ve ben olmadan ortak sorunlar tartışılmaya açılıyordu. Bu Hollanda’daki Türklerin geleceği açısından çok önemliydi ve gelecek için umut veriyordu. Müşterek konu-

larda beraber hareket edememenin geçmişte aziz milletimize ne zararlar verdiğini hep beraber tattık ve halen tatmaktayız. Hollanda Türk Federas-yon daha önceleri de açıklamış olduğu gibi yarınların geç olmadan yeri geldiğinde Türk insanının bir ve beraber olarak hareket et-mesi gerektiğinin altını her zaman çizmektedir. Ankara’da gösterilen birlikteliğin Hollanda’da devam etmesi dilekleri en samimi olarak toplumumuza iletilmelidir. Bunun en güzel örneğinin de 12 Eylül 2012’de yapılacak olan Hollanda Parlamento seçimlerinde gösterilmesi gerek-mektedir.

Yapılan toplantılarda Hollanda dışında yaşayanlarla da hasbihal etmek ayrı bir güzellikti. Başta Avrupa Türk Konfederasyon çatısı altında bulunan çeşitli ülkelerde var olan Türk Federasyon temsilcileri olmak üzere hepsinin selamlarını iletmek

boynumuzun borcudur. Amerika’dan tutun da Avustralya’da yaşayan Türk insanının, yani herkesin selamları var.

Ankara’ya varmışken

Ankara’ya varmışken arada olan boş zamanlar da elbette değerlendirilmeliydi ve sıla-i rahime değer verilmeliydi. Önce kabirlerden başlamak üzere çeşitli ziyaretler çok anlamlı olarak yerine getirilmişti. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ve hayatıma yön veren Alparslan Türkeş beyin yanına elbette uğramak gerekirdi, nitekim o vazife-ler yerlerine getirilmişti. Bizler için mücadele verenlerden bir Fatiha’yı esirgemek olmazdı.

Avrupa Türklüğünü hiçbir za-man yalnız bırakmayan ve en son olarak 19 Mayıs 2012 tarihinde yapılan Hollanda Türk Federasyon 9. Büyük Kurultayına katılıp bizleri

onurlandıran Milliyetçi – Ülkücü Hareketin lideri sayın Dr. Dev-let Bahçeli’yi makamında ziyaret etmek çok anlamlı ve verimli geçti. Bu ziyaret vesilesiyle kendisine bizleri son kurultayımızda da yalnız bırakmadığı için teşekkürlerimizi iletmiş bulunmaktayız. Sohbet sonrası ayrılırken Hollanda’ya selamlarımı ile-tin diyen Liderin selamı da üzerimizde kalmasın.

Nereye gittiysek, kimleri görmüş isek hep selamlar yolladılar. Yani sözün kısası Ankara’dan selamlar var, bunu böylece sizlere iletmiş olalım. Ve inanıyorum Mustafa Kemal’in ve Al-parslan Türkeş’in de selamları vardır. Ziyaret ettik amma, sözlü muhab-bet etme imkanımız olmadı. Onlarla sohbeti ebedi olan dünyaya bıraktık, unutmayalım ki insanlar sevdikleriyle beraberdir.

Ankara’dan selamlar var

Murat GedikDostça

Page 23: 172

23Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Söyleşi

Het is bijna vakantie

Kunt u wat over uzelf vertellen? Wie bent u? Hoelang werkt u al bij ANWB? Wat is uw grootste motiva-tiebron?

Ik ben Marek Volf en ben Teamman-ager bij ANWB Alarmcentrale. 13 jaar geleden ben ik begonnen als voertui-ghulpverlener en sinds 5 jaar ben ik teammanager van deze afdeling. Ik ben geboren in Praag, maar woon op dit moment in Den Haag. Mijn belan-grijkste drijfveer bij de ANWB is het op internationaal niveau aanbieden van hulp aan mensen. We werken hier in een dynamische omgeving. Er ge-beurt hier heel veel op de vloer. Een medewerker van deze afdeling is niet alleen een medewerker die gegevens noteert en de hulp organiseert, maar een echte hulpverlener. Dit betekend dat een hulpverlener op alle mogeli-jke gebieden een klant moet helpen.

Wat is uw functie bij de ANWB?

Ik ben teammanager van de ANWB Alarmcentrale.

Wat zijn de hoofdtaken van de ANWB en de alarmcentrale?

ANWB is een grote vereniging met een ledenaantal van 4 miljoen leden. ANWB komt op voor de belangen van haar leden, maar ook voor niet-leden. Als een Turkse familie onder-weg naar Turkije autopech heeft kan zij direct contact met ons opnemen, ook als de familie geen lid is van de ANWB. Onze hoofdtaken bestaan grofweg uit het leveren van producten en diensten op het gebied van de volgende werkgebieden: aanbieden van reizen, verzekeringen, producten en diensten.

De hoofdtaken van de alarmcentrale is dan ook mensen op weg helpen. Allereerst leveren wij advies aan de mensen die ons opbellen met een probleem. Wij zoeken samen naar oplossingsmogelijkheden van de problemen die zijn ontstaan. Na het leveren van advies organiseren wij de hulp die wij gaan leveren. Enkele voorbeelden hiervan zijn het transpor-teren van defecte auto’s, het organis-eren van de reis naar herkomst en het repareren van defecte auto’s.

Het is bijna vakantie. De basis- en middelbare scholen worden op 9 juli gesloten. Vele Turkse Nederlanders, waaronder vele Dogus-lezers zullen per auto naar Turkije reizen. Hoe kijkt ANWB tegen deze ontwik-keling? Wat zijn de voordelen en nadelen hiervan?

Wij houden hier zeker rekening mee. De ontwikkelingen en trends worden nauw in de gaten gehouden. Dit jaar reizen er 11 miljoen Nederlanders, waarvan 4,2 miljoen per auto. De reis

naar Turkije is natuurlijk een flinke reis. We hebben het dan over reisti-jden van minimaal 48 uur. De voorde-len van deze reis zijn dan ook dat de reizigers in hun vakantiebestemming mobiel zijn. Ze zijn vrij om te reizen zoals hij/zij dat wilt. De nadelen zijn dan ook de mogelijke risico’s die kun-nen ontstaan op de reis naar Turkije.

Wat zijn de ervaringen van de ANWB met de Turks Nederlandse reizigers?

Al jarenlang helpt ANWB de Neder-lands Turkse reizigers. We hebben niet een speciaal registratiesysteem voor het aantal probleemgevallen van de Turks Nederlandse reizigers. Wij behandelen alle probleemgevallen per land dus de registratie vindt ook zo plaats. Wij hebben hulpverleners die Turks kunnen spreken. Zij weten dus ook veel meer over de probleem-gevallen m.b.t. de Nederlands Turkse reizigers. De ervaring is duidelijk aanwezig bij de hulpverleners.

Wel weten we (vanuit onze hulpver-leners) dat de meest voorkomende pech bij de auto problemen zij die te maken hebben met accu, versnel-lingsbak en banden. Wij hebben hiervoor een databank opgesteld, waardoor onze hulpverleners op afstand alternatieve oplossingen kun-nen aanbieden.

Welke voordelen kan een ANWB lidmaatschap leveren bij deze reis?

Voordeel van een lid is natuurlijk duidelijk: hulp en ondersteuning op weg. Een ANWB lid kan gebruik maken voor de diensten waarvoor zij kiest en betaald. Een lid kan zelf invulling geven aan de diensten die zij wilt gebruiken en/of welke juist niet. Er zijn vele soorten diensten die een ANWB-lid kan kiezen. Op onze website www.anwb.nl staan deze diensten beschreven en staan ook er de prijzen vermeld.

Helpt de ANWB haar leden ook buiten Nederland? Op welke ge-bieden kunnen de reizigers rekenen op de aanwezigheid van de ANWB?

De ANWB is overal in de wereld aan-wezig. In principe komen wij overal. Wij zijn vanuit ieder continent, land en stad via een vaste telefoonnummer bereikbaar. Onze diensten zijn dus wereldwijd leverbaar, maar het is niet zo dat we overal in de wereld fysiek ook aanwezig zijn. We werken dan met partners die onze leden in het land kunnen bijstaan. De hulpverlening van de ANWB kan sterk verschillen. Het is allereerst ge-linkt met de diensten die de lid vooraf kiest. We hebben onze verzekeringen zo effectief mogelijk ingedeeld zodat de klanten van alles wat in thuis heb-ben.

In hoeverre is de ANWB aanwezig in Turkije? Kunnen de reizigers ook rekenen op hulp binnen Turkije?

Zoals elders in de wereld is ANWB ook in Turkije. We zijn daar niet fysiek aanwezig en hebben daar geen steunpunt, maar we zijn daar met onze connecties. We werken met een landelijk opererende organisatie die veel ervaring heeft op het gebied van hulpverlening. Deze organisatie is dan ook bekend in Turkije en heet Bil-ka (Istanbul). Onderweg naar Turkije hebben wij wel twee steunpunten.

Voor de reizigers die via Griekenland reizen hebben wij een steunpunt in Athene die vanuit Athene de hulpver-lening regelt. De overige reizigers kunnen terecht bij onze steunpunt in Munchen. Munchen is ook een bel-angrijk steunpunt omdat de reizigers dan de helft van de weg achter de rug hebben.

Wilt u nog iets toevoegen?

Uiteraard wil ik dat. Ik adviseer alle lezers van Dogus om vooraf aan hun reis onze verzekeringen in te lezen. Wij hebben zulke uitgebreide verzek-eringen die sterk van elkaar variëren. Ik adviseer iedereen om zich zo goed mogelijk te dekken tegen de mogelijk problemen die kunnen ontstaan. Alleen een monteur oproepen kan al gauw enkele honderden euro’s kosten terwijl een verzekering paar tientjes per jaar kost. De reizigers moeten ook goed nakijken of ze de juiste papieren bij de hand hebben. Groene kaart, schadeformulieren en autopapieren zijn hierbij heel belangrijk. Al laatst adviseer ik de lezers om de Zomerva-kantie-check van ANWB uit te voeren:

1.Check je lampen: Kijk goed na of je huidige en reserve lampen nog voldoende werken2.Check je banden: Kijk goed na of je de voldoende bandenspanning hebt en ga naar een erkend garagebedrijf om je reserveband te laten con-troleren3.Check je koelvloeistof4.Check je olie

Söyleşi : Doğukan Ergin Breivik davasında karar 24 Ağustos’ta açıklanacak

İslam İşbirliği Teşkilatı Suriye’yi kınadı

22 Haziran 2012 de yapılan son celsede Breivik neden 77 kişiyi öldürdüğünü açıklarken ölenlerin aileleri ve yakınları mahkeme salonu dışına çıktılar.

Breivik akli dengesinin yerinde olduğunu ve 77 kişiyi ‘Müslüman işgalini’ durdurmak için öldürdüğünü söyledi ve beraatını istedi.

Psikologlar tarafından hazırlanan raporda Breivik’in şizofren paranoyak olduğu belirtilmişti. Savcı bu rapora

24 Haziran 2012 tarihinde Cidde’de Dışişleri Bakanları düzeyinde toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü İcra Komitesi Toplantısı’’nın ardından, Teşkilat tarafından bir açıklama yapılarak Suriye’nin kendi vatandaşlarına yönelik artan şiddet eylemlerinin kınandığı ve bu ülkenin OIC üyeliğinin askıya alınması yönünde tavsiye kararının alındığı kaydedildi. Açıklamada ayrıca Suriye’nin bir Türk askeri uçağını düşürmesinin de şiddetle

istinaden Breivik’in hasta olduğunu ve kararın buna göre verilerek Breivik’in psikolojik tedavi görmesi için bir ye-rde gözlem altında tutulmasını istedi.

Katilin avukatı ise müvekkilinin akıl hastanesine değil mümkün olan en hafif cezaya çarptırılarak hapishan-eye gönderilmesini istedi.

Mahkemenin davayla ilgili son kararını 24 Ağustos tarihinde vermesi bekleniyor.

kınandığı ve bu olayın bölge güvenliği ve istikrarına yönelik ciddi tehdit oluşturduğu ifade edildi. İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları’nın, Kofi Annan’ın altı mad-delik barış planının belli bir takvime göre acilen uygulanmasını destekl-edikleri ve Suriye’de süregelen şiddet ve vahşetin durması amacıyla BM Güvenlik Konseyi’ne üzerine düşen sorumluluğu üstlenmesi çağrısında bulundukları belirtildi.

Aşırı sağcı katil Anders Behring Breivik’in yargılandığı davada karar aşamasına gelindi. Norveçli katil 22 Temmuz 2011 tarihinde 77 kişiyi öldürmüş ve 242 kişiyi de yaralamıştı.

Aşırı sağcı katil Anders Behring Breivik’in yargılandığı davada karar aşamasına gelindi. Norveçli katil 22 Temmuz 2011 tarihinde 77 kişiyi öldürmüş ve 242 kişiyi de yaralamıştı.

Page 24: 172

AGIS_otoyol ilan 270x396c.fh11 23/5/12 2:21 PM Page 1 C M Y CM MY CY CMY K

Page 25: 172

25Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Hukuk

Çocuk Bakımı Yardımı ve Şahsi Katkı - Vergi Dairesi Kontrolu!

Hollanda’da Müslümanlar için tarihi başarı

Sayın okurlarımız,

Geçtiğimiz dönemde bir çok vatandaşımız Vergi Dairesinden almış olduğu Çocuk Bakımı Yardımı (Kinderopvangtoeslag) hususunda araştırmaya alınmıştır. Özellikle 2009 senesine üzerine yapılan araştırma, çoğumuzu yakından ilgilendirmektedir.

1 Ocak 2010 tarihi öncesi, calışan bir aile, akrabasını, komşusunu veya tanıdığını, 12 yaşını doldur-mamış çocuğuna bakan kişi olarak belirleyerek, Vergi Dairesine baş-vurup, çocuk başı € 6,10 saat ücreti olmak üzere, Çocuk Bakımı Yardımı alma hakkına sahipti.

Doğuş: Ebubekir bey bu süreci biraz anlatır mısınız?

Öztüre: Bilindiği üzere, Helal ve Koşer kesimi yasaklamak isteyen kanun tasarısı 2008 yılında meclise sunuldu. Yasağa dair kanun teklifi Müslüman kuruluşlar olarak bütün çabalarımıza rağmen, Hollanda meclisinde 28 Haziran 2011 tari-hinde yapılan oylama neticesinde kabul edilmiş ve Hollanda birinci meclisine (Senato) gönderilmişti. 13 Aralık 2011 tarihinde Senato’da yapılan görüşmelerde Müslüman kuruluşların oluşturduğu plat-formun profesyonel çalışmaları netice vermiş, yasağın inanç özgürlüğünü kısıtladığı, hukuki ve bilimsel temellerinin zayıf olduğu ortaya konulduğundan çoğunluğun desteğini alamamıştır. Hollanda’da ilk defa inanç özgürlüğünü kısıtlayan ve Mecliste büyük çoğunlukla kabul edilen bir kanun tasarısı, Müslüman ve Yahudilerin birlikte hareket ederek yaptıkları lobi çalışmaları neticesinde kanunlaşma sürecinde engellendi. Burada özellikle kullanılan metot dikkat çekiciydi.

Doğuş: İlginç olan veya metotdan kastınız nedir?

Öztüre: Hollanda’daki siyasi hava hepimizin malumu. Müslümanları ilgilendiren konular siyasi istismara

açık konular. Bu bakımdan sokak-lara çıkarak protestodan ziyade sessiz bir lobi çalısması yürütüldü. Hak aramanın daha başka yollarının da bulunduğu gösterilmiş oldu. Müslüman kuruluşlar tek bir çatı altında yani CMO altında birleşerek tek ses halinde kanun tasarısına karşı mücadelelerini organize ettiler. CMO konuyu profesyonel olarak ele aldı. Kanu-nun bilimsel ve hukuku temellen-dirmesini iyi okuyup, bu noktadaki hata ve yanlışlıkları ortaya koyarak mücadelesini verdi. Bu amaçla uzmanlardan oluşan hukuk, bilim ve iletişim komisyonunu kuruldu. Bu komisyonlarda uzman hukukçularve bilim adamları yer aldı. Komisyonların çalışmaları sonucu ortaya bir doküman (Position Paper) çıkarıldı. Bu doküman Hollanda meclisindeki milletvekillerine, grup başkanlarına, parti yetkililerine gönderildi. Kanun tasarısının tartışılması esnasında senatörlerin sordukları sorularda bu dokü-manda ileri sürülen tezleri azami ciddiye aldıkları ve benimsedikleri görüldü. Yasak taraftarı milletvekil-lerinin tartışmalarda ortaya attığı ve doğru olmayan iddialar konusunda anında düzeltme yapılarak bu dü-zeltmeler yazılı olarak milletvekille-rine ulaştırıldı.

Doğuş: Musevi toplumu, bu arada, neler yaptı? Zira kanun

onları da etkiliyor.

Öztüre: Bu çalışma esnasında Musevi toplumunun temsilcileriyle birlikte lobi faaliyetleri yaptık ve birbirimizin tecrübelerinden istifade ettik. Müslüman organizasyonların lobi çalışmaları Musevi cemaatinin dikkatini çekti ve büyük takdirle karşılandı.

Doğuş: Helal et konusu dolayısıyla hallolmuş oldu mu?

Öztüre: Maalesef, konu burada bitmiş değil. Aslında iş şimdi başlı-yor. İslami kesim konusunda malu-munuz Devlet Sekreteri Bleker, Müslümanlar, Museviler, ve Mezbaha ve Et Üreticileri Derneği başkanı arasında bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaya göre yılın sonundan ön-ce bir çok şartın yerine gelmesi ge-rekiyor. Bunun için hummalı bir ça-lışma içerisindeyiz. Bir başka söyle-şi de detaylarını anlatmak isterim aslında, ama uzun konu. Mezbaha-arın ruhsatlandırmasından tutun, kasapların eğitimlerine kadar, hayvanın canının çıktığınının emarelerinde kadar bir yığın detay var. Ama önemli ve başka ülkelere emsal teşkil edecek nitelikte.

Doğuş: Helal konusu etle sınırlı değil tabi ki. Genel anlamda Helal konusunu ele almayı düşünmüyor musunuz?

Öztüre: Müslümanları temsilen CMO’nun helal konusunu ele alarak, başta helal standardizasy-onu olmak üzere, helal kesim konu-sunda geniş kapsamlı bir çalışma yapmalıdır mutlaka. Avrupalı standardizasyon enstitüleri bazı çalışmalar başlattılar ama henüz netice vermedi. Aslında vermez de. Zira Helal dini bir mesele. CMO ile işbirligi yapılmadan oluşturulacak denemelerin başarılı olma şansı pek yok sayılır. Müslüman tüketi-cinin haklarını müdafa edecek bir

muhatap lazım. Bu alanda ciddi bir boşluk var, istismara açık bir konu. Ticaret odasına yazılan her kişi veya kurum Helal sertifikası veriyor. Müslümanlar adına kontrol eden bir mekanizma yok. Piyasalarında sertifika ihtiyacı oluyor, yani yapan kurum ve kişilerde bu ihtiyaca cevap vermek istiyorlar. Mutlaka bir çoğu iyi niyetle bu işe giriyorlar ama istismara açık maalesef. CMO bu konuda gerekli çalışmaları yap-mak durumunda.

Çocuğa bakan kişiye pek fa-zla şart konulmamaktaydı ve bu durumda herhangi birisini, çocuk bakımı ajansı aracılığı ile bakıcı olarak gösterme imkanı vardı. Bir çok vatandaşımız bu imkandan yararlanmıştır. 1 Ocak 2010 tarihi sonrası şartların zorlaştırılması (mesela bakıcı kişi bakıcı olarak gereken kurumlarda kayıtlı olması gerekmektedir, saat ücreti € 5,- düşürülmüştür) sonucu, çocuk bakımı çoğunlukla başka sekilde ayarlanmıştır. Bu yazımızda 1 Ocak 2010 tarihi oncesi olan durumu ele almaktayız.

Vergi Dairesi hakedilen yardım miktarını belirlerken, ailenin gelirine bakarak, ailenin ödem-esi gereken şahsi katkı miktarını belirleyip, geri kalan bakım masraflarını karşılamaktaydı. Mesela kişi çocuğuna ayda 100 saat baktırıyordu ise, çocuk bakımi masrafları 100 x € 6,10 = € 610,- tutmaktaydı. Ailenin gelirine bakarak, Vergi Dairesi € 550,-- yar-dim yapiyordu ise, aile € 60,-- sahsi katki odemesi gerekiyordu. 2009 senesinin vergi taahhukları 2012 se-nesinde kesinlesmiş olması sonucu, araştırma 2012 senesinde hızla yürürlüğe sokulmuştur.

Vergi Dairesinin araştırması, çocuk bakımı ajanslarında olan düzensiz-likler sonucu, alınan yardımın ger-çekten çocuk bakımı için kullanılmış olmasını kapsamaktadır. Yani, alınan yardımın çocuğa ba-kan kişiye ödenmiş olduğunu

kanıtlamak için yapılan bir araştırmadır ve bunu belirlemek için ödeme belgeleri istenilme-ktedir. Yapılan ödemeler banka aracılığı ile yapılmış ise banka dekontları, eğer nakit yapılmış ise ödeme makbuzlarını ibraz etmek yeterlidir. Ancak, belirlenen şahsi katkıda sorun çıkmaktadır. Zira bir teyze veya yakın akraba çocuğa baktı ise, sadece Vergi Dairesinin verdiği yardım ile yetinerek şahsi katkıyı almamışlardır.

Bu şahsi katkının ödenmemiş olması çocuk yardımı alma hakkını tamamıyla yok etmektedir. Nitekim, Çocuk Bakımı Yasası (Wet Kin-deropvang (Wko)) 5. maddes-inde, yardım alma hakkını ailenin maddi açıdan etkilenmiş olmasına bağlanmıştır. Yani, sadece Vergi Dairesinden alınmış olan yardım bakıcıya ödenip, şahsi katkı ödenmemiş ise, aileye herhangibir maddi etki olmamıştır ve yardım hakkı düşmektedir. Verilen yardım yapılan masraflar içindir. Aile kendi cebinden ödeme yapmadığı tak-dirde, kendisine masraf çıkmamış sayılmaktadır ve yardım hakkı da yoktur.

Bu uygulama ictihatta Mahkemeler tarafından teyit edilmiştir. Alınan yardım bakıcıya ödenmiş olsa dahi, aile kendi cebinden ödeme yapmadığı için, aile maddi yönden etkilenmemiştir ve yasa şartlarına uyulmamış sayılmaktadır. Bakıcı bağışta bulundu, şahsi katkı ödenmedi ama, her hafta bakıcı

için alış veriş yaptık diye sunulan gerekceler, hakimler tarafından ka-bul edilmemektedir. Şahsi katkının gerçek anlamda ödenmiş olması gerekmektedir.

Vergi Dairesi tarafından haklarında arastırma yapılan vatandaşlarımızın bu konuya gereken özeni göstermesi gerek-mektedir. Şahsi katkının ödenmiş olduğunun belgelerle kanıtlanması gerekmektedir. Yani ödeme-leri gösteren aylık dekont veya makbuzların Vergi Dairesine sunulması gerekmektedir. biz Biz bu yazımızda sadece 2009 senesini konu ettik. Ancak başka bir sene için de aynı şeyler geçerlidir. Şahsi katkının ödenmiş olması, Çocuk Bakımı Yardımı alınabilmesi için önemli şarttır.

Soru ve cevap:

Soru:

Sayın avukatım,

Geçen yazınızda İstihdam ve Yardım Yasasından (WWB) ödenek alan kişilerin aile gelirinin değerlen-dirmeye alınacağını bildirmiştiniz. Ben bu durumda gerçekten çok zor-luk çekeceğim. Zira, iki genç oğlum var. Biri 18, diğeri 20 yaşında. İkisi de okuyor ama ikisi de okulun yanı sıra çalışarak gelir elde ediyor-lar. Eğer onların aldığı gelir bizim ödenekten kesilir ise, bize hiçbir şey kalmayacak. Ne yapabilirim?

Cevap:

Sayın okuyucumuz,

Geçen yazımızda 1 Ocak 2012 tarihi itibari ile İstihdam ve Yardım Yasasında (WWB) yürürlüğe giren değişiklikleri ele almıştık. Yürürlüğe giren değişiklikler içerisinde aile gelirinin değerlendirmeye alınmasının önemini vurgulamıştık. 1 Ocak 2012 tarihi sonrası ödenek için başvuru yapanlara derhal, daha önceden ödenek sahibi olanlar icin 1 Temmuz 2012 tarihi itibariyle yeni sis-teme göre ödenek verileceğini aktarmıştık. Aynı zamanda aile geliri değerlendirmesinin muhteme-len geri çekileceğini bilginize sunmuştuk.

Sevinerek bildirebiliriz ki, aile geliri değerlendirmesi 1 Ocak 2012 tarihi baz alınarak geri çekilmistir. Yani, aile geliri değerlendirilmesi kaldırılmıştır ve 1 Ocak 2012 tari-hinden sonra yapılan başvurularda aile değerlendirmesi uygulanan ödenekler yeniden hesaplanarak, hak sahiplerine muhtemelen ek ödemeler yapılacaktır.

Özellikle vurgulamak isteriz ki geçen yazımızda belirtilen diğer değişiklikler geçerliliğini kayb etmemiştir. Sadece aile geliri değerlendirilmesi geri çekilmiştir.

Av. Nursel Köse

Kamuoyunun yakından takip ettiği, şoksuz hayvan kesimini yasaklayan kanun tasarısı Hollanda senatosunda 19 Haziran tarihinde son defa tartışılıdı ve büyük çoğunlukla reddedildi. Daha önce 13-14 Aralık 2011 tarihlerinde Senato’da görüşülen kanun tasarısı, İşçi Partisi, Hristiyan Demokrat Parti ve Liberal Parti başta olmak üzere altı partinin verdiği karşı öner-geyle çoğunluğun desteğini kaybetmişti. Uzun süren görüşmeler neticesinde Hayvan severler partisi tarafından verilen ve daha önce Hollanda Meclisi tarafından yüzde seksen gibi bir çoğunlukla kabul edilen kanun tasarısı, Müslüman ve Yahudi kuruluşların yoğun lobi mücadelesi sonucunda Hollanda senatosunda çoğunluğun desteğini alamadı. Konu üzerine CMO müdürü Ebubekir Öztüre ile söyleşi yaptık.

Page 26: 172

26Haber İnanç

Doğuş - Temmuz 2012

Bir dönem Avrupa’nın yaşadığı şartlar kapitalizmin doğmasına neden olmuştur. Onların açısından da iyi olmuştur denebilecek bir durumdur bu. Kapitalizmle beraber ortaya çıkan olumlu sonuçlar da olmuştur. Bu sonuçların bir bölümü dinimize göre de uygun şeylerdir. Ne var ki kapitalizm, neticede bir beşeri sistemdir. Beşerin yüzde yüz kendisini ilahlaştırdığı kurallardan oluşmaktadır. Buna ‘cahiliye düzeni’ dememizde bir sakınca yoktur.

M. Hulusi Ünye

İslâm, insanı bedeni ve ruhu ile alır, getirdiği sistemi de bedene ve ruha aynı anda hitap eder. Kapitalizmde ise tahmin edebileceğiniz gibi ruha dair tek bir satır yoktur. Her şey, bedenin isteklerine sınırsız hizmete yöneliktir. Bitmez tükenmez bir ihti-ras ve tamah peşinde koşan atlar gibidir kapitalizmle yaşayanların durumu.

Bu anlayışın beraberinde getirdiği en önemli sorunlardan biri, mal için köleleşme sorunudur. İnsana hizmet için yaratılmış malın, insanın efendisi ve ağası olmasını

nasıl kabul edebiliriz? İnsan malı kullanması gerekirken mal insanı kullanırsa bu makul değildir. Mala kul olmanın sonucu da cimrilik, bencillik, merhametsizlik, her şeyi matematik kurallarına göre anlama ve anlatma gibi hastalıklardır.Kapitalizm, dünyanın bütünü ile bir insana yetmeyeceği anlayışını her insana yükleme eğitimi gibidir. Sa-dece dünya hayatına iman eden, varı yoğu dünya olan bir kitle için kabul edilebilir bir sistem olsa da, ahirete iman eden bir insan için ka-pitalizm insanî bile değildir. Zira ka-pitalizm, et ve kemikten yaratılmış

bir insan modeli gibidir. Kan, ilik, kalp, duygu ve insanı farklı yapan diğer değerler yoktur kapitalizmde.

Kişilerin, sınırsız bir mal hırsını tatmin yolunda ihtiyaç duyacakları sınırsız bir mülkiyet hürriyeti de bu sistemin zorunlu gereklerindendir. Sınırsız ve sorumsuz bir mülkiyet bu sistemin özüdür denebilir. Bir yolla vergisi ödendikten sonra kapitalis-tin neyi nasıl kazandığı da önemli değildir artık.

Bizim penceremizden bakıldığında hiçbir sorun olmasa bile, Yahudile-

rin şeytanla kurduğu ortak düzenin ürünü olan faizin, kapitalizmin himayesinde bir canavar olması dahi ona nasıl bakmamızı anlama-ya yetecektir. Oturduğun yerden kazanmak, zengini daha zengin etmek adına iş gören faiz, kapi-talizmin vazgeçilmez enerjisidir. Faiz ise bizim itikadımızda Allah ile savaşmaktır.

Bu sistemde zekât gibi, karşılıksız vermenin yeri de yoktur. Karşılıksız vermenin yankı bulabileceği nokta sadece reklama yarayan, vergiden düşürülebilen ödemeler olabilir.

Bunlarda da açık bir kapitalist idrak sezilebilir.

Sınırsız hürriyetler içinde şımarttığı insanları kendisi de dizginlemektezorlansa da kapitalizm, onu doğuranların gözünde biricik çocukları olarak yaşayacaktır şüphesiz. Biz ise imanımıza ters düşen hürriyeti bile isteyemeyiz. Şeytanın hürriyetine köle olmaktan-sa Rabbimizin şeriatına kul oluruz. Huzur dolar, cennet buluruz.

Sıla-i Rahim, ‘Rahim’ ve ‘Sıla’ ke-limelerinden oluşan bir tamlamadır. Rahim, mahremlerden, gayr-i mahremlerden olur. Mahremlerden olan rahim demek, bir kadınla bir erkek ebediyyen birbirleriyle nikahlanmaları mümkün olma-yan insanlardan iseler, bunlara mahrem olan rahimler denir. Bunlar, ana, baba, kız ve erkek kardeşler, dede ve nineler, torun-lar, amcalar, halalar, dayılar ve teyzelerdir. Bunların dışında ka-lanlar mahremlerden sayılmazlar. Örneğin, amca, dayı, teyze ve hala kızları arasında mahremiyyet tahak-kuk etmez. Bunlara gayri mahrem rahimler denir.

Sıla ise, insanı birine bağlayan, ulaştıran ve kavuşturan şey demek-tir. İbn Hacer el-Heysemi, sılayı ‘bir ihsanı (iyiliği) bir yere ulaştırmaktır’ diye tarif eder. İki kelime bir araya gelince, akrabaları ziyaret etme, hallerini hatırlarını sorma ve gönül-lerini alma anlamında bir ahlaki te-rim olmaktadır. Ana, baba ve diğer mahrem olan akraba ve yakınlara karşı sıla-i rahimde bulunmak, hemen bütün mezhep alimlerine göre, farzdır. Çünkü Allah (cc), ‘Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının’ buyurmuş, Peygamber Efendimiz (as) da, ‘Allah’a ve ahiret gününe inanan kimse, misafirine ikram etsin. Yine Allah’a ve ahiret

gününe iman eden kimse, sıla-i ra-himde bulunsun.Kim Allah ve ahiret gününe inanıyorsa, ya hayır söyle-sin, ya da sussun buyurarak sıla-i rahime dikkatlerimizi çekmiştir.

Tüm iyiliklerin yegâne kaynağı olan İslam, insanların kendi yakınlarıyla olan münasebetlerine sağlam ölçüler koyarak özel önem vermiştir. Nitekim Allah (cc) bir hadisi kut-side buyurur ki: ‘Ben Rahman’ım, akrabalığı, rahimi ben yarattım ve ismim olan Rahman’dan ona isim verdim. Kim akrabaya iyilik ederse, ben de ona iyilik ederim. Kim de ondan ilgiyi keserse, ben de ondan ilgiyi keserim Buradan anlaşılıyor ki, sevginin, şefkatin, hoşgörü ve muhabbetin devamını sağlayan İslam’ın hedeflediği “İslam kardeşliğinin ve İslam aile yapısının” temel unsurlarından biri de ‘Sıla-i Rahim’dir.

İslam’da genel olarak bütün insanlar arası ilişkiler önemlidir. Fakat yakınlardan başlamak suretiyle ana, baba ve sırasıyla diğer akrabaların ziyaret edilip gözetilmesi prensibi ise, bir başka öneme haizdir.

Ebu Eyyüb el-Ensarî (ra)’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte, bir adam Hz. Peygamber (sas)’e geldi ve “Yâ Rasûlallah, beni Cennete sokacak bir ibadet söyler misiniz?’ diye sor-du. Allah’ın Rasulü (sas) şu cevabı

verdi: ‘Allah’a ibadet eder ve O’na hiç bir şeyi ortak koşmazsın, namaz kılar, zekât verir ve sıla-i rahimde bulunursun.

Hısım akrabayı gidip görme, yakınlarla gelip gitme, ziyaret, hal ve hatırlarını sorma, sevinç ve hüzünlerine ortak olma, muhtaç olan akrabalara yardım etmek hep sıla-i rahim kabilinden olan şeylerdir. Sıla-i Rahimin bu du-rumu, ister mahrem olsun, ister olmasın, ister varis olsun isterse olmasın, tüm akrabaları içerir. Bilinmelidir ki, akrabayı ziyaret edip gözetmek farz, onlarla ilgiyi kesmek ise haramdır. Sıla-i rahim yapılması gerekenleri, ziyaret etmek, onlara hediye vermek, onlarla ilgilenmek, sözle ve fiille onlara yardımcı olmak ve onları unutmamak gerekir. Sıla-i rahim’in en düşük seviyesi ise, onlara selam vermek veya selam göndermek, karşı karşıya gelindiğinde tatlı sözle ve güler yüzle onlara mukabele etmek, onların hal ve hatırlarını sormayı ihmal etmemek, dâima onlar hakkında iyi şeyler düşünmek ve hayır dilemektir. Zaman zaman onların ziyâretlerine gitmek ve lüzumunda onların yardımlarına koşmaktır. Bunlar daha çok bedenî hizmetlerdir. Özellikle onlardan yaşlı olanları zaman zaman yokla-yarak, yapılacak işleri varsa onları takib etmek suretiyle onları sevin-dirmektir. Muhtaç olduklarında

akrabalara mali yardım ve destekte bulunmaktır.

Bu sene Ramazan ayı ve arkasından gelecek Ramazan bayramı tatil dönemine denk geliyor. Tatili, sıla-i rahim amacıyla yapmak müslümanlar bir ibadet olacaktır. Başta bayram olmak üzere, bu dönemde akrabaları ve ahbabları ziyâret etmek, müm-künse hediyeler götürmek güzel bir davranıştır. Ziyaretler insanlar arasında zaten var olan sevgi bağlarını güçlendirir, dargın ve kırgınlıkların sona ermesine vesile olur.

Sıla-i rahim, iyiliklerin karşılıksız yapılmasını da arzular. Ayrıca sıla-i rahim, akrabalardan belli bir kısımdan ziyade, unutan ve akrabalık bağlarını koparmış olan-lara karşı da ifa edilmelidir. Zira Hz. Peygamber (sas) şöyle buyuruyor: ‘İyiliğe benzeri ile karşılık veren kişi, tam anlamıyla akrabasını görüp gözetmiş olmaz. Hakiki sıla, kişinin kendisi ile ilgiyi kesenleri görüp gözetmesidir.’ Dolayısıyla Avrupa’dan Türkiye’ye tatile gidecek kardeşlerimizin Ramazan aylarını şimdiden tebrik ederken, sıla-i rahim hususunda da şunları tavsiye ediyoruz:İzine çıkarken sılai rahim yapmaya niyet ediniz ki ziyaretiniz ibadet ol-sun. Yolculuğa çıkarken sünnete uy-gun olarak iki rekât namaz kılarak

evinizden çıkınız. Yola çıkmadan yakınlarınızla ve arkadaşlarınızla helalleşiniz. Yola çıkmadan önce sadaka veriniz. Bilhassa Hasene Yardım Derneğimizin Ramazan Kumanyasına bağışta bulunarak yola çıkınız. Yol boyunca ibadet ve dualarınızı ihmal etmeyiniz ve bunları çocuklarınıza da mutlaka öğretiniz. Akraba ziyaretlerinin usullerini ve hediyeleşmeyi biz-zat uygulayarak çocuklarınıza da gösteriniz. İzine gidemeyecek olan kardeşlerimiz de mutlaka memle-kette bulunan akrabalarına telefon veya başka yollarla ulaşsınlar ve hatta küçük bile olsa hediyeler göndererek onların sevgilerini ve dualarını alsınlar. Unutmayalım ki, akrabalarına yakın olanlar Allah’a yakın, akrabalarına uzak olanlar Allah’a uzak olurlar.

Kapitalist olamayız

Sıla-i Rahim

Nureddin Yıldız

Helal Kesim yasağı kabul edilmediParlementoya sunulduğu günden bu yana büyük tartışma konusu olan Helal kesime yasak getirecek olan yasa tasarısı senatoda görüşülerek reddedildi. Oylamaya katılan senatörlerden 51’i yasağa red oyu kullandı.

2011 yılında parlamentoda büyük bir oy çoğunluğuyla kabul edilen yasa tasarısı senatoda büyük çoğunlukla reddedildi. Din hür-riyetine ve azınlık haklarına aykırı ve ayrıca yasalaşması halinde uygulanabilirliğinin şüpheli olduğu kanaatinde birleşen senato yasayı reddetti. PvvD, PVV ve 50+ partileri ise kabulü yönünde oy kullandılar.

75 üyeli Senato’da helal kesimin yasaklanmasıyla ilgili yapılan

görüşmede VVD, CDA, PvdA, D66 ve CU partilerinin senatörleri, yasağın din özgürlüğüne aykırı olduğunu belirterek, yasağa karşı çıktı. GL bu konuda ikiye bölündü.

CMO (Contactorgaan Moslims en Overheid) tarafından yayınlanan basın bildirisinde Müslümanlar ve Musevilerin ortaklaşa yaptıkları lobi faaliyetlerinin bu süreçte etkin olduğu dile getirildi. CMO müdürü Ebubekir Öztüre, özellikle CMO

tarafından kaleme alınan Position Paper (yasa tasarısını tenkit eden gerekçeli ve detaylı rapor)’un parle-menterler üzerinde etkili olduğunu belirtti. Bildiride ayrıca Haziran ayı başında Devlet Sekreteri Henk Bleker, Müslümanlar, Museviler ve Mezbahalar Odası temsilcileri Helal ve Koşer kesimin düzenlen-mesine yönelik ortak bir anlaşma imzalamış olmalarının da Sena-tonun yaptığı oylamada çok tesirli olduğu ifade edildi.

Page 27: 172
Page 28: 172

28Een interview met Dhr. Bahaddin Budak over de Imam opleiding

Doğuş - Temmuz 2012

Doğuş: Kunt u zich aan ons voorstel-len?

Bahaeddin: Ik ben Bahaeddin Budak, coördinator van de lerarenopleiding Islamgodsdienst en docent in de vakken zoals Koranwetenschappen, hadithwetenschappen, het leven van de profeet Muhammed s.a.s, Aqida, Usul al-Fiqh, Tafsir, islameducatie en pastorale gespreksvoering. Verder ben ik ook SLB’er (begeleider van stu-denten) van de eerstejaarsstudenten van de lerarenopleiding Islamgods-dienst.

Doğuş: Kunt u ons algemene informa-tie geven over Inholland?

Bahaddin: Hogeschool Inholland is een hbo opleiding in Nederland met verschillende vestigingen: in Dordrecht, Den Haag, Rotterdam, Amsterdam, hier in Amstelveen, Alk-maar en Haarlem. Dus met verschil-lende vestigingen in Nederland. Het is een van de grootste hbo scholen van Nederland. De lerarenopleiding Islamgodsdienst en de opleiding Imam/islamitisch geestelijk Werker zijn unieke opleidingen in Nederland.

Doğuş: Wanneer is de opleiding islamgodsdienst gestart?

Bahaddin: De lerarenopleiding is-lamgodsdienst bestaat al 15 jaar. De opleiding Imam/islamitisch geestelijk Werker bestaat nu 5 jaar.

Doğuş: Hoeveel studenten melden zich aan ieder jaar?

Bahaddin: De instroom voor de lerarenopleiding islamgodsdienst is gemiddeld 10 a 12 studenten. De

instroom van de imamopleiding geestelijk werk is ongeveer 25 à 30 studenten per jaar.

Doğuş:Hoeveel afgestudeerden heb-ben jullie?

Bahaddin: De lerarenopleiding Islam-godsdienst heeft ruim 100 afgestu-deerden. Bijna alle afgestudeerden hebben een baan in het onderwijs. Onze leerkrachten werken in het voortgezet onderwijs of op een is-lamitische basisschool als leerkracht islamgodsdienst of als leerkracht levensbeschouwing. Ook zijn onze docenten erg gewild als mentor en begeleiders in het MBO. Ze hebben de expertise wat betreft Islam maar ook als leraar, daarom zijn ze gewild bij veel scholen. De imamopleiding bestaat nu zes jaar; dit schooljaar de eerste studenten zijn twee jaar geleden afgestudeerd. Zij hebben een baan als geestelijk verzorger in een ziekenhuis of een psychiatrische instelling, ze zijn imam, en paar afgestudeerden werken als peda-gogisch werker waarin zij gezinnen, moskeeën, organisaties en scholen adviseren over allerlei zaken met betrekking tot jongeren.

Doğuş: Wat is het toekomstperspec-tief van deze opleidingen? Bahaddin: Studenten die deze opleiding kiezen zijn studenten die geïnteresseerd zijn in islam, moslim-studenten die maastschappelijk be-trokken zijn. Zij willen een rol spelen in het onderwijs of in de geestelijke verzorging van mensen, mensen begeleiden in hun vragen over religie en/of leraar willen worden. De werkgelegenheid is aanwezig. De

behoefte aan goede leraren is en blijft een belangrijke voorwaarde voor een goede maatschappij. Onze docenten zullen dus ook in de toekomst zonder veel moeite aan een baan komen.

Als je kijkt naar de kwaliteiten die ie-mand moet hebben in een ziekenhuis of in een psychiatrische instelling of een jeugdinrichting waarbij geestelijk verzorgers gevraagd worden, dan is het heel belangrijk dat de gees-telijk verzorger de Nederlandse taal en cultuur goed kent maar ook een goede islamitische bagage heeft en dat biedt de imam-geestelijk werker opleiding van de hogeschool Inhol-land.

Doğuş: Wie kunnen zich inschrijven?

Bahaddin: Studenten kunnen zich inschrijven als zij een mbo niveau 4, havo of vwo diploma hebben.

Doğuş: Waarom vertrouwen de stu-denten deze opleidingen?

Bahaddin: De lerarenopleiding Islamgodsdienst en ook de opleiding Imam/Islamitisch Geestelijk Werker is een vertrouwde opleiding in Neder-land omdat de islamitische koepelor-ganisaties deze opleidingen steunen. Bijna alle koepelorganisaties van de Ahli Sunnat wa al-Djama zoals de Milli Gorus organisatie, WIM, UM-MON, de Stichting islamitische Cen-trum met anderen naam Suleymanci beweging steunen deze opleidingen. Deze organisaties die samen ook het CMO (Contact Orgaan Moslims en Overheid) vormen zijn tevens gesprekspartners met Inholland. Zij hebben een adviserende rol wat betreft curriculum. Hierdoor hebben we een internationaal erkend Bach-elor diploma waarvan de kwaliteit gewaarborgd word door Minister van Onderwijs en een opleiding waarvan de theologische kwaliteit gewaar-borgd wordt door de islamitische

gemeenschap.

Doğuş: Welke vakken krijgen de stu-denten tijdens hun opleiding?

Bahaddin: Onze studenten krijgen in ieder geval islamitische basis-vakken zoals Koranwetenschap, Hadithwetenschap, Sira, Akida, Usul al-Fikh, Usul at-Tafsir en Arabisch; al deze basis islamitische vakken worden aangeboden. Maar buiten deze vakken krijgen studenten ook les in pedagogiek, didactiek, agogiek, communicatievaardigheden, multicul-turaliteit en onderzoeksvaardigheden en wetenschappelijk onderzoek. Dus alles wat hoort bij een degelijke hbo-opleiding wordt hier aangeboden.

Doğuş: Hoelang duurt deze oplei-ding?

Bahaddin: Net als alle andere hbo opleidingen in Nederland duren deze opleidingen vier jaar. De lerarenoplei-ding Islamgodsdienst en de opleiding Imam/ Islamitisch Geestelijk Werker zijn de enige opleidingen in Neder-land op gebied van Islam, die geac-crediteerd zijn door het Ministerie van Onderwijs.

Doğuş: Waarom zouden studenten deze opleidingen volgen?

Bahaddin: Ten eerste ben ik van mening dat heel veel moslimjongeren interesse tonen in hun geloof en in de islam maar niet precies weten waar

ze dit kunnen leren. Hier hebben ze de gelegenheid om dat te doen - dat is één, en ten tweede wat is er mooier om je religie te leren kennen en straks in de toekomst ook als professional in deze maatschappij te staan en gebruik te maken van je islamitische kennis om als leraar de jongeren van de toekomst te begeleiden?

Als we kijken naar de Turkse, Marok-kaanse en andere moslimpopulatie in het voortgezet onderwijs, dan moeten we helaas constateren dat heel veel leerlingen weinig weten over hun eigen religie. Ook zien we dat onze jongeren helaas slechter presteren met hun studie. De leraar islamgods-dienst zou een belangrijke bijdrage kunnen leveren aan de begeleiding van deze leerlingen en er voor zorgen dat er minder schooluitval is en veel meer leerlingen - inschaalah -bin de toekomst een diploma kunnen halen in het voortgezet onderwijs. Dit is enorm belangrijk voor de toekomst van de moslims hier in Nederland. Doğuş: Zijn er nog andere bijzonder-heden die u wilt toevoegen?

Bahaddin: Als studenten die bij ons studeren hoeven het Vrijdaggebed nooit te missen want wij roosteren geen lessen tijdens vrijdagsgebed. Ook hoeven onze studenten zich geen zorgen te maken om islam-itische feesten want daar houden we natuurlijk ook rekening mee. Verder hebben we een masdjid in het schoolgebouw zodat de moslims de gebeden overdag hier met een gerust hart kunnen verrichten.

Eigenlijk is het de opleiding voor iedere moslim.

Doğuş: Hebben jullie voltijd en deeltijd mogelijkheden?

Bahaddin: Ja, studenten kunnen kiezen voor een voltijd of en een deeltijd opleiding. Deze twee vari-anten hebben hetzelfde programma omdat ze hetzelfde diploma krijgen. De deeltijders komen echter maar een dag in de week naar school. Het is wel een lange dag, soms is het van 9 tot 9 ’s avonds. Omdat heel veel vak-ken op een dag ingepland worden, krijgen ze minder begeleiding maar volgen wel het volledige programma.

Doğuş: Ik wil u hierbij bedanken dat u tijd voor ons heeft vrij gemaakt en wens u fijne dagen.

Söyleşi : Adnan Şahin

Page 29: 172

29Temmuz 2012 - Doğuş

Haber Genel Kültür

Mihriban

Sarı saçlarına deli gönlümü Bağlamıştın,çözülmüyor mihriban Ayrılıktan zor belleme ölümü Görmeyince sezilmiyor mihriban

Yar,deyince kalem elden düşüyor Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor Lambada titreyen alev üşüyor Aşk kağıda yazılmıyor mihriban

Önce naz sonra söz ve sonra hile Sevilen seveni düşürür dile Seneler asırlar değişse bile Eski töre bozulmuyor mihriban

Tabiplerde ilaç yoktur yarama

Aşk değince ötesini arama Her nesnenin bir bitimi var ama Aşka hudut cizilmiyor mihriban

Boşa bağlanmış bülbül gülüne Kar koysan köz olur aşkın külüne Şaştım karabahtım tahammülüne Taşa çalsam ezilmiyor mihriban

Tarife sığmıyor aşkın anlamı Ancak çeken bilir bu derdi gamı Bir kördüğüm baştan sona tamamı Çözemedim çözülmüyor mihriban

Abdurrahim Karakoç

Soldan sağa 4. Kısa süre önce vefat eden ünlü Fransız düşünür 6. Güneşe en yakın gezegen 8. Yerkabuğunun altında bulunan kızgın ateş katmanı 9. Kahvenin etkin maddesi10. Mısır’da Müslüman Kardeslerin cumhurbaskanı adayı12. Dünyanın en uzun nehri13. Şeker yapımında kullanılan bir bitki15. Hüseyin Rahmi Gürpinar’ın ünlü romanı17. Vücudun denge organı19. Cennetin Krallığı filminin yönetmeninin adı

Yukarıdan aşağıya

1. CDA’nın yeni başkanı 2. Mevlid yazarının ön adı 3. İslamiyeti kabul eden ilk Türk devleti 5. Bangladeş’in başkenti 6. Dünya üzerinde bilinen en derin çukurun adı 7. Abdurrahim Karakoç’un ünlü şiiri11. Muskat14. Kırmızı kan hücresi16. Pirene dağlarındakı özerk prenslik18. İstiklal Marşı Derneği başkanının soyadı

BULMACA

Bulmacamızı doğru çözen ilk 3 okurumuza

Eşref Edip’in ‘ İstiklal Mahkemelerinde ‘

Sebilürreşad’ın Romanı’nı hediye ediyoruz.

Cevabınızı [email protected] ye gönderebilirsiniz. Adresinizi yazmayaı unutmayınız

BULMACA-

1000 Yılın Temel EseriDeliller ve Hükümleriyle İslam Fıkhı

Prof. Dr. Cevat Akşit

Prof. Dr. Cevat Akşit başkanlığında bir ekip tarafından Türkçe’ye kazandırılan 31 ciltlik bu önemli esere mutlaka sahip olmalısınız...

İsteme adresi: Hollanda İslam Federasyonu Strevelsweg 700 U413 3083 AS Rotterdam

Telefon: 010 - 471 68 47E-posta: [email protected]

31 ciltlik bu muhteşem eser sadece

€ 200,-

Haziran bulmacamızın doğru yanıtlarını ilk veren 2 kişi, Almelo’dan sayın N. Doğan ve Schiedam’dan O. Nagehan’ın ödülleri adreslerine gönderilmiştir. Kendilerini tebrik ediyoruz

Page 30: 172

1 Kasım 2010 tarihinde katıldığı bir televizyon programında rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Salim Öğüt tedavi gördüğü hastanede 17 Haziran 2012 gecesi saat 24.00 sıralarında hakkın rahmetine yürüdü. Prof. Dr. Salim Öğüt’ün cenazesi Üsküdar Bağlarbaşı’ndaki Şakirin Camii’inde kılınan cenaze namazından sonra Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Gönül insanı, şair ve dava adamı, yazar Abdurrahim Karakoç tedavi görmekte olduğu Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 7 Haziran 2012 tarihinde vefat etti. Karakoç, 8 Haziran’da Ankara’da Kocatepe camisinde kılınan cenaze namazının ardından Ab-dulhakim Arvasi’nin türbesinin bulunduğu Bağlum Mezarlığına defnedildi.

Ünlü Fransız düşünür Roger Garaudy, 14 Haziran’da 98 yaşında vefat etti. 1982 yılında Müslüman olan Garaudy, ‘Hatıralar: Yüzyılımızda Yalnız Yolculuğum’ da şöyle der: ‘Okudukça Kur’an, bana daha çok yaklaştı. Sanki bugün yazılmıştı ve doğrudan bana sesleniyordu’. 1975 yılında yazdığı ‘İnsan Sözü’nde ise şöyle der: ‘Kendi ölümüm bana hep idealimin kişisel bir ideal olmadığını hatırlatır. Ben ancak beni aşan bir ideale katılıyorsam insanımdır’.

30Bizim Sayfa

Doğuş - Temmuz 2012

Juli/Temmuz 2012

Oplage/Tiraj: 12.000

Verspreiding/Dağıtım alanı:Landelijk/Hollanda geneli

Post adres/Yazışma adresi:Strevelsweg 700 Unit 413

3083 AS Rotterdam

TEL: 0031 (0) 10 471 68 47Faks: 0031 (0) 10 471 9513

www.dogus.nl - [email protected]

Editie/Sayı : 172Informatieblad/Gazete

UITGEVER/SAHİBİ:

COÖRDINATOR/KOORDINATÖR:

HOOFDREDACTEUR/YAYIN YÖNETMENİ:

EINDREDACTEUR/YAZI İŞLERİ:

ADVERTENTIES/REKLAM SERVİSİ:

NIEUWSKAMER/HABER DAİRESİAdnan ŞAHİN - 06 438 57 432

Stichting Doğuş/Doğuş Vakfı

Mehmet YARAMIŞ

Hüseyin YANMAZ

Fuat NURLU

Hüseyin Yanmaz - 06 437 51 669Hamza Gök - 06 190 03 446

VERTEGENWOORDIGERS/TEMSİLCİLER

ROTTERDAM Mehmet Pekcan 0614031797

EINDHOVEN Ali Yücel 0630356040

VENLO Saray Reizen Barış 0616518130

ARNHEM-NIJMEGEN Hasan Dilekçi 0614031797

DORDRECHT Mustafa Öztürk 0681144188

UTRECHT Muhammed Ulu 0619202699

HELMOND Muhammed Özdemir 0642077687

TILBURG Zubeyir Ünver 0654282687

AMERSFOORT Mehmet Uzun 0658887647

ABONNEMENTEN/ABONE İŞLERİ:Mehmet Yücel - 06 480 95 423Doğukan Ergin - 06 340 11 863

VERSLAGGEVERS/MUHABİRLER:Adnan Şahin, Bekir Akdeniz

COLUMNISTEN/YAZARLAR:Nursel & Ejder Köse, Veli Yücesan, Raşit Bal, Ahmet Yıldırım, Bahattın Aydın, Memiş Demirci, Özcan Hıdır, Şahin Yıldırım, Deniz Çatıkkaş, Osman Aslan, Bayram Altıntaş, Faruk Halıcı, Nureddin Yıldız, Mustafa Urgenç, Ahmet Sarıkuş, Ergün Madak, Abdullah Güven, Hüseyin Kerim Ece, Mehmet Taner Uyar, Murat Gedik

TaziyeTaziyeTaziye

TebrikTebrikTebrikHoş geldin Ahmet - Arnhem

Mahir ve Mine Ertürk çiftinin Ahmet adını verdikleri nurtopu gibi bir çocukları oldu. Çifti tebrik eder, Ahmet’e anne, baba ve tüm ailesiyle birlikte hayırlı ve mutlu bir ömür dileriz.

Hoş geldin Yusuf Emin - Oss

Hüseyin ve Dilber Dündar çiftinin Yusuf Emin adını verdikleri nurtopu gibi bir çocukları oldu. Çifti tebrik eder, Yusuf’a anne, baba ve tüm ailesiyle birlikte hayırlı ve mutlu bir ömür dileriz.

Allah rahmet eylesin. Güzel insanlar hızlı atlara bindiler ve gittiler.Hollanda İslam Federasyonu

Yeni Çınar Vakfı

Page 31: 172
Page 32: 172

Adres Strevelsweg 700 Unit 4133083 AS Rotterdam