15-temmuz-2016 cum’a gecesindeki kalkışmada İlâhî kudret ......nedeni ile) (hemen) helâk...
TRANSCRIPT
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
0
15-Temmuz-2016 Cum’a
gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellîsi ve
İslâm Dîni Mensubları’nın
Zaferi (Sayın Cumhurbaşkanı
Receb Tayyib Erdoğan’a bir mektup)
Y a z a n
A.Celâleddin Karakılıç
2016
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
1
15-Temmuz-2016 Cum’a
gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellîsi ve
İslâm Dîni Mensubları’nın
Zaferi (Sayın Cumhurbaşkanı
Receb Tayyib Erdoğan’a bir mektup)
Y a z a n
A.Celâleddin Karakılıç
2016
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
2
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
3
Besmele, Hamdele, Salvele
بســـــــم اهلل الرحن الرحيم
ين. الالرحن الرحيم. الالمد هلل رب العالمني. طإياك نـعبد وإياك نستعني. طمالك يـوم الد غي المغضوب عليهم وآل الضالني. الاهدنا الصراط المستقيم. صراط الذين انـعمت عليهم
المد هلل الذي هدينا لإلميان واإلسآلم. واهلل يـهدي من يشاء إىل صراط مستقيم. مد هلل وسآلم على عباده الذين اصطفى.ال
د وعلى آله وصحبه الطيبني الطاهرين ومن تبعهم ب إحسان الصلوة والسالم على رسولنا ممين. إىل يـوم الد
Bi’smi’llâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm
Bütün âlemlerin Rabb’i, Rahmân ve Rahîm, Din Günü'nün
sâhibi olan Allâh’a hamd olsun. Yâ Rabb, biz Yalnız sana
kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizleri doğru yola
hidâyet eyle. O kendilerine ni’met verdiklerinin yoluna ilet.
Gazâba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.
Bizi, îmân’a ve (fıtrat dîni olan) İslâm’a hidâyet eden
Allâh’a hamd olsun. Allâh, kimi dilerse onu, (kendisinde
hayır gördüğü kimseleri) doğru yola iletir.
Hamd olsun Allâh’a ve selâm olsun O’nun beğenip
seçtiği (kendisinde hayır görüp doğru yola iletdiği ) kullarına.
Salât ve selâm, Rasûl’ümüz Hazreti Muhammed üzerine,
tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve Kıyâmet’e
kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun.
Âmîn.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
4
ط قل هو للذين آمنوا هدى وشفاء
“De ki: O (Kur’ân), îmân edenler için
bir hidâyet ve şifâ’dır”
Fussilet, 44.
“Mücerrebdir”
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
5
Sayın
Receb Tayyîb Erdoğan
T.C.Cumhurbaşkanı
Ankara
Sayın
Cumhurbaşkanım
05-08-2016
Bizim üzerimize (düşen görev), ap-açık: ني ب م ال غ ال ب ال ال ا إ ن يـ ل ا ع م و
bir teblîğ’den başka (bir şey’) değildir”.1 âyet-i kerîme’sinin
ışığında “Emr-i bi’l-ma’rûf ve nehy-i ani’l-münker” esâsına
binâen “Neme lâzım, herkes dilediği gibi hareket etsin” demeyerek
“Bildiğini söylemeyenden daha zâlim kim vardır” hitâbının
muhâtabı olmamak amacı ile, Tevhîd ve Şirk esâslarını
hatırlatmaktan başka bir amacı olmayan mektuplarımı, muhtelif
zamanlarda size göndermiş ve aşağıdaki kitapçıkları, 11-Eylül-2015
Cum’a günü Beştepe Millet Câmii’nde Cum’a namazından sonra
musâfaha yaparken size göstererek sol tarafınızdaki en yakın
adamınıza vermiştim.
1-Dün Başbakanımız Bu Gün Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb
Erdoğan’a Mektuplarım.
2-Âlimler de Yanılır mı? (Fethullâh Gülen’in dînî yönden de yanlış
yolda olduğu hakkında).
3-A.Celâleddin Karakılıç Biyografi (Ba’zı hâtıralar ile birlikte).
Not: Bunların hepsi (www.ckarakilic.com) vebsitemde vardır.
Gerek Cumhurbaşkanı olarak, gerek Genel Kurmay Başkanı
olarak kendilerine güvendiğiniz en yakın adamlarınızın size karşı
olan ihânetlerini, eşi görülmemiş bir hayret ve nefretle öğrendiğim
zaman, bu mektuplarımın ve kitapçıklarımın elinize değmediği
düşüncesi ile, yetmiş seneye yaklaşan meslekî hayâtımdaki acı-tatlı
mücâdele ve mücâhedelerimin kazandırmış olduğu tecrübelerin
1 -Yâsîn, 17.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
6
ışığında, kendi çapında bir ilim adamı olarak, bir kere daha, şu
satırlardaki duygu, düşünce ve inanışlarımı ifâde etmeyi, dînî bir
görev biliyorum.
Sayın
Cumhurbaşkanım
وما يـؤمن اكثـرهم با اهلل إال وهم مشركون. “Onların çoğu, Allâh’a şirk koşmaksızın îmân etmez”.
2
âyet-i kerîme’sinde ifâde buyurulduğ gibi, Merhûm Menderes ve
benzerleri gibi Demokrasi şehîdi mi olmak istiyorsunuz?. Yoksa
Zü’l-karneyn gibi dünyevî ve uhrevî mutluluk yolunu tercih edip
İ’lâ-i kelimetü’llâh’ı (İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni) şânına
lâyık bir şekilde yüceltip yaymaya çalışacak Ehl-i sünnet ve’l-
cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi bir kurtarıcı olarak,
İslâm şehîdi mi olmak istiyorsunuz?.
Îmânı, ameli, ahlâkı ve muâmelâtı bütün bir müslümânın
kalbinde, Allâh korkusundan ve Allâh sevgisinden başka hiçbir
şey’e yer olmaz. Böyle îmân, amel, ahlâk ve muâmelât sâhibi
Müslümân’ların Ma’nevî Kalb’inin Haram-ı şerîfi’ne de, batının
kokuşmuş beşerî sistemlerinden şirk, küfür, nifâk, fesâd ve tefrika
virüslerinin girmesine hiçbir şekilde izin verilmez
Yüce Rabb’imizin size verdiği bu güzel ni’met’ler elinizden
gitmeden Nizâmü’l-mülk’ler, Edebâlî’ler, Ak Şemseddin’ler,
Zembilli’ler gibi bir-iki tâne de dînî otorite sâhibi Ehl-i sünnet ve’l-
cemâat mücâhidi Hüdhüd bulup, onların işâretleri doğrultusunda,
İslâm’ı ve Müslümân’ları yüceltmeye çalışsanız daha iyi olmaz mı?
Takdîr sizin, hüküm Allâhü Teâlâ’nındır ama, ben, sizin ve
arkadaşlarınızın, bu kadar güzel hizmetlerinizden sonra Demokrasi
şemsiyesi altında, beşerî sistemlerin koruyucusu Demokrasi şehidi
olarak değil; İslâm’ın şemsiyyesi altında, İlâhî sistemin koruyucusu
2 -Yûsüf, 106.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
7
îmânı, ameli, ahlâkı ve muâmelâtı bütün, birer İslâm şehidi olarak
Huzûr-i ilâhi’ye gitmenizi diliyorum.
Böyle bir hâli dileyişimin sebebi ise, Ehl-i sünnet ve’l-cemâat
esâsları dâhilinde görevini yapmaya çalışan bir din adamı olarak
“Emr-i bi’l-ma’rûf ve nehyi ani’l-münker” esâsının gereklerinden
birini yerine getirip “Hakk ve gerçek olanı” teblîğ edip belirtmek
içindir.
( .واهلل غالب على امره ولكن اكثـر الناس آل يـعلمون :Allâh emrinde
(hâkim ve) gâlib’dir. Fakat insanların bir çoğu (bunu) bilmez”.3
“Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol;
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!”
Sevâbı ve sorumluluğu çok büyük olan görevlerinizde, Cenâb-ı
Hakk’ın rızasına uygun hayırlı başarı dileklerimle selâm, sevgi ve
saygılarımı arzeder; Cenâb-ı Hakk’dan, sizi ve arkadaşlarınızı, fitne,
fesad ve şerr sâhiblerinin zararlarından korumasını niyaz eder; şerr
kuvvetlerinin kalkışmasına direnerek onların oyunlarının
bozulmasına sebeb olan şehîd ve gâzi kardeşlermize iki cihanda
mutluluklar dilerim.
A.Celâleddin Karakılıç
Diyanet İşleri Başkanlığı
Eski Dînî Hizmetler ve Din
Görevlilerini Olgunlaştırma Daire
Başkanı, fahrî vâiz ve İ.H.L.emekli
Meslek Dersleri öğretmeni
Kiçiköy Mah.Altıntepe Cad. Gonca Sokak No 16
Kayseri-Talas
352 437 00 27 537 422 56 09
www.ckarakilic.com.
3 -Yûsüf, 21.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
8
1-15-temmuz-2016 Cuma gecesi “Halkı meydanlara davet
ediyorum” diye seslenişiniz, eşi görülmemiş büyük bir felâketden
kurtulmamız için Cenâb-ı Hakk’ın size lûtfettiği bir ifâde şeklidir ki
bu ifâde şekli, Allâhü a’lem, Cenâb-ı Hakk’ın, Sevgili Rasûlü
Hazreti Muhammed sallâllâhü aleyhi ve sellem’i, evini kuşatarak
öldürmek isteyenler hakkında, “Yerden bir avuç toprak al;
ناهم فـهم آل يـبصرون. وجعلنا من بـني ايديهم سـدا ومن خلفهم سدا فاغشيـ "Biz onların önlerinden bir sedd, arkalarından bir sedd
çekdik. Böylece onları sarıverdik. Artık görmezler".4
âyet-i kerîmesini okuyarak kapının önünde bekleyen kâfirlerin
üzerlerine saç ve Allâhü Teâlâ’ya güvenerek aralarından geçip git”
emr-i ilâhîsine benzemektedir.
Sizin bir cümlelik çağrınız ile, gecenin karanlığında yüz binlerce
insanın, bir anda sokaklara dökülüp darbecilere karşı koyma hâli ise,
Allâhü Teâlâ’nın, o kardeşlerimizin kalblerine, bir anda, katmerli
bir îmân ile indirdiği sekîneti’nden (kuvve-i ma’neviyyesi’nden)
başka bir şey’ değilidir.5 Çünkü böyle bir hal,
ج وما رميت إذ رميت ولكن اهلل رمى “Bir avuç toprağı atdığın vakit onların hedeflerine isâbetinde sen
müessir olmadın ve lâkin Allâh müessir oldu ve hedeflerine îsâl etdi
de (ulaştırdı da) yerlerinde donup kaldılar".6
âyet-i kerîme’sinin ifâde buyurduğu gerçeklerden başka bir şey’
değildir.
2-Bunların hepsi, şirk içerisinde de olsa, küfr içerisinde de olsa
Rahmân olan Allâhü Teâlâ’nın kullarına ve mahlûkâtına karşı olan
4 -Yâ-Sîn, 9. 5 -Fetih,4. 6 -Enfâl, 17.
Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi, C.10.ss.89. Kâmil Miras. İkinci baskı.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
9
sonsuz rahmetinin bir tecellîsidir. Bunun içindir ki Cenâb-ı Hakk,
âyet-i kerîme’sinde şöyle buyurmaktadır:
وما كان ربك ليـهلك القرى بظلم واهلها مصلحون. "Senin Rabb'in -ehâlîsi (birbirini) ıslâh edib dururken de- o
memleketleri sırf şirk ve küfür yüzünden (veyâ bir kısım zulümler
nedeni ile) (hemen) helâk edecek değil ya".7
Cenâb-ı Hakk, bu âyet-i kerîme’si ile, Allâhü a’lem, küfür, şirk,
zulüm ve ahlâksızlık içerisinde yaşayan bir toplumun içinde bulunan
ilmi ile âmil dîn adamları va'z-ü nasîhatlerine devam etdiği müddetce
onlara hemen azâb edilmeyeceğini; fakat bu nasîhatlere aldırış
etmeden bu hallerine israrla devam etmeleri hâlinde de müstehık
oldukları azâba dûçar olacakları husûsunu, açıkca ifâde
buyurmaktadır.
Böyle bir lûtf-i ilâhî, gelip geçmiş âlimlerimizin ekseriyetine
göre, "Cenâb-ı Hakk'ın rahmetinin genişliğinden ve kendi
haklarındaki lûtuf ve müsâmahasındandır. Bunun için haklar
tezâhüm ettiği (toplanıp bir araya geldiği) vakit, fukahâ', evvelâ kul
hakkını nazar-ı i'tibâra alır" denilmiş; bu esâsa binâen de "Mülk,
küfr ile yaşayabilir, fakat zulm ile, ahlâksızlık ile aslâ yaşayamaz"
buyurulmuşdur.8
وإذا اردنا أن نـهلك قـرية امرنا متـرفيها فـفسقوا فيها لق عليها القول فدمرناها ط وكم اهلكنا من القرون من بـعد نوح يا.تدم
"Biz bir memleketi helâk etmek istediğimiz vakit onun ni'met
ve refahdan şımarmış elebaşılarına (ileri gelenlerine, Allâh'a,
peygambere ve Kur'ân'a itâati) emr ederiz de onlar orada (bu
emrimize rağmen) itâatden çıkarlar. (Emirlerimizi dinlemiyerek
isyanlarını, fısklarını artırırlar da kendi hevâ ve heveslerine uyarlar).
Artık o (memlekete) karşı azâb hakk olmuşdur. İşte biz onu
7 -Hûd, 117. 8 -Kur'ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, C.1.ss.343. Hasan Basri Çantay.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
10
kökünden mahv-ü helâk etmişizdir. "Nûh (devrin) den sonra nice
asırlar (halkını) helâk etdik (helâk ettiğimiz gibi)".9
Âyet-i kerimesi ve benzerleri, bunun en açık bir ifâdesidir.
3-İçimizdeki ve dışımızdaki düşmanların, eşi görülmemiş bir
ittifakla, İslâm Dîni’ne ve Müslüman’lara -özellikle Müslüman
Türklere- saldırışının, eşi görülmemiş bir hezimetle neticelenmesi,
Hakkın bâtıla karşı direnişi’nin en güzel bir örneği olduğu gibi
Cenâb-ı Hakk’ın da Müslüman Türk Milleti’ne lûtfettiği en büyük
ni’metlerinden birisidir.
Bununla berâber her ni’metin bir şükrü olması lâzım geldiği
konusunu da hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmayarak günah ve
kusurlarımızın afvi için, büyük bir hamd-ü senâ ile, Yüce
Rabb’imize yönelip kayıtsız şartsız O’nun emir ve nehiylerini yerine
getirmeye çalışmalıyız ki bir daha böyle felâketler ile
karşılaşmayalım. Bunun için Yüce Rabb’imiz, bu hususa işâretle, bir
Hadîs-i Kudsî’sinde ve âyet-i kerîme’lerinde bizi şöyle
uyarmaktadır:
“Ben Allâhü Azîmü’ş-şân, melikü’l-mülûk’um (hukümdarların
hukümdarıyım). Hukümdarların kalbleri ve nâsıyeleri (alınları)
benim elimdedir. Kullar bana itâat ederlerse ben de onları onlara
rahmet (vesîlesi) kılarım. Eğer kullar bana isyân ederlerse ben de
onları onlara ukûbet (ezâ, cefâ ve azâb) vesîlesi kılarım. Binâen-
aleyh hukümdarlara sebb ile (sövme sayma ile) meşkul olmayın.
Fakat bana tevbe ederek mürâceat edin ki ben de onları size
bükeyim, (sizin için rahmet vesîlesi yapayım)”.10
ه لكم عدو إن ط وآل تـتبعوا خطوات الشيطان صدخلوا ف السلم كافة ا ايـها الذين آمنوا اي .تكم البـيـنات فاعلموا أن اهلل عزيز حكيم مبني. فإن زللتم من بـعد ما جاء
9 -İsrâ', 16-17. 10 -Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir, C.2.ss.1071. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır. 1960.
(Ebu’s-suûd Tefsîri’nden).
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
11
“Ey îmân edenler, hep birden silm’e (sulh’a ve İslâm’a, İslâm
birlik ve berâberliğine) girin, (kâmil olgun birer Müslümân olun).
Şeytan’ın adımları ardına düşmeyin, (insanları yoldan çıkaran
küfür ve dalâlet ehlinin ve Deccâl’lerin sözlerine ve fiillerine
uymayın). Çünkü o, sizin ap-açık bir düşmanınızdır”.
“Size bunca açık delîller geldikden sonra yine kusur ederseniz
(silm’e girmekden, birlik ve berâberliğinizi koruyup olğun birer
Müslüman olmaktan kaçarsanız), iyi bilin ki muhakkak Allâh,
Azîz’dir (mutlak gâlibdir, hukmüne karşı gelinmez, dilediğini yapar
ve emrini infâz eder) ve Hakîm’dir (her yaptığını bir hıkmetle
yapar)”.11
واولئك لم طوآل تكونوا كالذين تـفرقوا واختـلفوا من بـعد ما جاء هم البـيـنات ال.عذاب عظيم
“Siz, kendilerine ap-açık delîl’ler, âyet’ler geldikden sonra
parçalanıp ayrılanlar gibi ve ihtilâf’a düşenler gibi, olmayın,
(birbirinizle didişmeyin). İşte onlar (ın hâli): En büyük azâb,
onlarındır”.12
قوا واذكروا نعمت اهلل عليكم.واعتصموا ببل اهلل جيعا وآل تـفر “Hepiniz toptan Allâh’ın ipine (Allâh’ın sizlerin dünyevî ve
uhrevî mutluluğunuzu, birlik ve berâberliğinizi te’mîn etmek için
göndermiş olduğu Kur’ân-ı Kerîm’e ve İslâm Dîni’ne tam bir ihlâs
ile, tertemiz samîmî bir inanç ile) sımsıkı sarılın. Parçalanıp
dağılmayın. Allâh’ın üzerinizdeki ni’met’ini düşünün”.13
ا وتذهب رحيكم واصبوا إن اهلل مع واطيعوا اهلل ورسوله وآل تـنازعوا فـتـفشلو الصابرين.
“Allâh’a ve O’nun Rasûl’üne (Allâh’ın ve Rasûl’ünün bütün
emir ve nehiy’lerine) itâat edin. (Fikir, görüş, inanç ve düşünce
ayrılıkları ile) birbirinizle çekişip didişmeyin. Sonra korku ile
11 -Bakara, 208-209. 12 -Âl-i İmrân,105. 13 -Âl-i İmrân,103.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
12
za’fa düşersiniz. Rüzgarınız (kesilip) gider, (kuvvet ve kudretiniz
zayıflar, Allâh’ın size olan yardımı kesilir, kuvvetiniz ve devletiniz
yok olup gider). Bir de sabr (-u sebat) edin, (sıkıntılara katlanın).
Çünkü Allâh, sabr edenlerle berâberdir”.14
.اللوة وآل تكونوا من المشركني منيبني إليه واتـقوه واقيموا الص "Hepiniz O'na dönün, O'ndan korkun. Namaza devam edin.
Müşriklerden olmayın".15
نسان اكفر م ك لما كفر قال اىن برىء منك اىن فـ جثل الشيطان اذ قال لالذلك و طكان عاقبتـهما انـهما ف النار خالدين فيها ف رب العالمني. اخاف اهلل
علظالمني.ا ؤا ز ج "(Münâfıkların ve kâfirlerin) hâli, şeytanın hâli gibidir. Çünkü
(şeytan), insana -Küfr et- der de o küfr edince -Ben kakîkaten
senden uzağım. Çünkü ben âlemleri Rabb'i olan Allâh'dan
korkarım- der, (ve tabana kuvvet kaçar)".
"Nihâyet ikisinin de (azdıranın da azanın da) âkıbeti hakîkaten
ebedî ateşin içinde kalmaları olmuşdur. İşte zâlimlerin
(münâfıkların ve kâfirlerin) cezâsı budur".16
كم سيئاتكم كم فـرقانا ويكفر عن ل الله يعل اتـتقو ن يا أيـها الذين آمنوا إ ويـغفرلكم
.والله ذو الفضل العظيم ط “Ey îmân edenler, eğer Allâh’dan korkarsanız O, size iyi
ile kötüyü (hakk ile bâtılı) ayırd edecek bir anlayış (bir
ma’rifet ve nûr) verir, suçlarınızı örter ve sizi mağfiret eder.
Allâh, büyük lûtuf ve ihsân sâhibidir”.17
ار اآلخرة نعلها للذين آل يريدون علوا ف اآلرض وآلفسادا طتلك الد
والعاقبة للمتقني.
14 -Enfâl, 46. 15 -Rûm, 31. 16 -Haşr,16-17. 17 -Enfâl, 29
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
13
"İşte âhiret yurdu! Biz onu yer yüzünde büyüklük ve fesad
arzûsuna düşmeyeceklere veririz. (En güzel) âkıbet müttekî'lerin
(takvâ sâhiblerinin) dir".18
والسآلم على من اتـبع الدى. “(Dünyâda ve âhiretde) selâm (ve selâmet), doğruya (Hakk’a ve
hakîkâte) tâbi’ olanlaradır”.19
4-Dünyâ târihinin son zamanlarında hakkı bâtılı, iyiyi kötüyü,
doğruyu yanlışı birbirine karıştıran, hiç durmadan fitne ve fesâdı
körükleyen, bu sûretle de içinde bulundukları toplumların nizâm ve
intizâmını bozan, gerçek olmayanı gerçek gibi gösteren hilekâr,
yalancı, yaldızcı bir çok Deccâl'lar (yalancı, sahtekâr insanlar)
türeyecekdir. Bunlar, cihan târihinin son zamanlarında çokça
görülecekdir ki kıyâmet alâmetlerindendir.
Mesîh Deccâl (Yalancı mesih) denilen bu sahtekar insanların en
şerlisi ve tanrılık iddiâsında bulunacak olanı en sonra çıkacakdır ki
bu da Hazreti Îsâ aleyhi's-selâm tarafından öldürülüp ortadan
kaldırılacaktır
5-Kehf sûresi’nde zikri geçen Zü’l-Karneyn kıssasında, Zü’l-
Karneyn’in şahsında bizlere örnek olarak ifâde buyurulan îmân ve
küfür arasıdaki tercih ve Zü’l-Karneyn’in üçüncü seferinde
karşılaştığı Türk toplumu’nun demir kütleleri gibi salâbetli (kevvetli
ve kudretli) unsurlarına erimiş bakır hukmünde olan îmân ve İslâm
cevherinin telkin şekli; bu suretle îmân ve İslâm yolunu tercih eden
Türk toplumu’nun aşılması ve delinip geçilmesi mümkün olmayan
bir “Din-i Tevhîd Seddi: Tevhîd Dîni’nin koruyucusu” hâline
gelmesi; bu sedd’in, ya’nî “Din-i Tevhid Seddi’nin: Müslüman
Türk kudreti” nin ortadan kalkmasının, Kıyâmet’in on büyük
alâmetinden birisi olacağı husûsu, önemle ifâde edilmekte ve
özümüzde bulunan bu güzel hal ve harekâtı değiştimememiz
18 -Kasas, 83. 19 -Tâ Hâ, 47.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
14
gerektiği konusu, ehemiyyetle belirtilip gözlerimizin önüne
serilmektedir.
واقـتـرب الوعد وماجوج وهم من كل حدب يـنسلون. ىت اذا فتحت ياجوج ح يا ويـلنا قد كنا ف غفلة من هذا طالق فاذا هى شاخصة ابصار الذين كفروا
بل كنا ظالمني. "Nihâyet Ye'cûc ve Me'cûc (un seddi) açılıp da her tepeden
saldıracakları ve gerçek va'd olan (kıyâmet) yaklaşdığı vakit, işte
o zaman o küfr (ve inkâr) edenlerin gözleri hemen belirip
kalacak, -Eyvâh bizlere, Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik.
Hayır, biz (kendimize zulm eden) zâlim kimselerdik- (diyecekler)".20
Âyet-i kerîme’sinde ifâde buyurulan ve Kıyâmet’in on büyük
alâmetinden birisi olan Ye’cûc ve Me’cûc’u tutan Zü’l-karneyn
Seddi, diğer bir deyimle Dîn-i Tevhîd Seddi: Tevhîd Dîni’nin
koruyucusu “Müslüman Türk kudreti” yıkılıp son bulunca, Ye’cûc
ve Me’cûc denilen fitne ve fesad topluluklarından meydana gelen
çapulcu gurupları, biribirlerinin medeniyyet ma’mûrelerini yerle
yeksân edecek ve yer yüzünü, eşi görülmemiş tahribat ve felâketlere
sürükleyeceklerdir ki -Allâhü a’lem-, Eşrât-ı Sâat’dendir.
Son zamanın büyük müfessirlerinden merhûm ve mağfur Elmalılı
Muhammed Hamdi Yazır, bu konuda şöyle demektedir:
"Eğer, (Zü’l-Karneyn’in üçüncü seferinde karşılaştığı) bu kavim,
müfessirlerin nakl ettikleri gibi Türk kavmi ise, burada Zü'l-
karneyn'e kuvvetle yardım eden Türk'lerin mazîde yer yüzünü fitne
ve fesaddan kurtarmak için yaptıkları hizmetlerin ehemmiyyetine
işâret edilmiş olduğu gibi, Hazreti Muhammed aleyhi'-selâm'ın
Bi'set’inden (Peygamber olarak gönderilmesinden) sonra İslâm'a
yapacakları hizmetlere de işâret edilmiş olur. Bunun için
(Müslüman) Türklerin inkirâzı, Ye'cûc ve Me'cûc seddinin
20 -Enbiyâ', 96-97.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
15
yıkılması ve nizâm-ı âlemin fesâdı demek olacakdır ki böyle büyük
bir felâketin vukûu, Eşrât-ı sâat’dendir".21
Burada ifâde buyurulan Müslüman Türk Kudreti, Etnik bir
kimlik değil, Tevhîd Dîni İslâm’ın gereği olan Dînî bir kimliktir.
Çünkü buradaki “Müslüman Türk” ifâdesi, Allâhü Teâlâ’nın,
Zü’l-karneyn vâsıtası ile, demir kütleleri gibi salâbetli (kuvvetli
kudretli) bir yaratılışları olan Türk toplumunun kalblerine, erimiş
bakır hükmünde olan îmân kuvvetini inzâl edip lûtfettiği bir
vasıfdır. Böyle şerefli bir vasıf, o zamanki ecdâdımız Türk
toplumunun, Zü’l-karneyn’in teklif ettiği erimiş bakır hükmünde
olan îman esâslarına, kayıtsız şartsız inanışından ileri gelmektedir
ki insanların birbirine olan üstünlükleri, böyle sâhib oldukları îmân
esâslarının güzelliğindendir. Bunun için âyet-i kerîme’lerde şöyle
buyurulmuştur:
لوكم ي جعلكم وهو الذ خالئف األرض ورفع بـعضكم فـوق بـعض درجات ليبـ طف ما آتاكم
“O, sizi yer yüzünün halîfeleri yapan, sizi, size verdiği
şey’lerde, imtihana çekmek için kiminizi derecelerle kiminizin
üstüne çıkarandır”.22
طوال تـتمنـوا ما فضل الله به بـعضكم على بـعض
“Allâh’ın, kiminizi kiminizden üstün kılmıya vesîle yaptığı
şey’leri, (size de vermesini) istemeyin. (Siz de güzel güzel ameller
yaparak Allâh’ın fazl-ü keremi’nden isteyin ve böyle bir üstünlüğü
kazanmaya çalışın)” .23
6-Târih boyunca hiçbir Türk devletinde, kendi devletine ve kendi
milletine böyle bir hâinlik yapan, böyle bir kalkışma yapan hâinler
görülmemişdir. Ancak böyle bir hâinlik, Allâhü Teâlâ’nın,
21 -Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsîr,C.5.ss.3291. Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır. 1960. 22 -En’âm,165. 23 -Nisâ’,32.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
16
الذين آمنوا ال تـتخذوا عدوي وعدوكم أولياء يا أيـها
“Ey îman edenler, benim de düşmanım, sizin de dümanınız
olanları dost edinip onlara bir üstünlük tanımayın (âdetlerini ve
fikirlerini benimsemeyin)”24
,
وال النصارى حىت تـتبع ملتـهم ولن تـرضى عنك اليـهود
“(Siz ne kadar onların arzularını yerine getirmeye çalırsanız
çalışın) ne Yahûdî’ler, ne Hristiyan’lar –siz onların milletinden,
dîninden oluncaya kadar- aslâ sizden memnun olmazlar”25
,
بالسوء وودوا ويـبسطوا إليكم أيديـهم وألسنتـهم يكونوا لكم أعداء يـثـقفوكم إن .لو تكفرون
“Eğer onlar size bir tırnak tuttururlarsa, (sizi ele geçirir size
istediklerini yaptırırlarsa, sahte dostlukları size bir fayda vermeyip)
hepinizin düşmanları olurlar; ellerini, dillerini kötülükle size
uzatırlar (akla hayâle gelmedik kötülükleri yapmaya çalışırlar) ve
hepinizin kâfir olmasını isterler”26
ومن أولياء بـعض يا أيـها الذين آمنوا ال تـتخذوا اليـهود والنصارى أولياء بـعضهم هم يـتـولم منكم الظالمني القوم إن الله ال يـهدي فإنه منـ
“Ey îmân edenler, Yahûdî’leri ve Hristiyan’ları kendinize
velîler (himâyeciler, koruyucular) yapmayın. (Onları yâr edinmeyin,
üstünüze hâkim bir duruma geçirmeyin. Âdetlerini benimsemeyin.
Tuzaklarına düşmeyin. Hevâ ve heveslerine uymayın). Onlar ancak
biribirlerinin yârânıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse
(üzerine hâkim bir duruma geçirirse ve âdetlerini de benimserse)
o da onlardandır. Şübhesiz ki Allâh o zâlimler gürûhuna hidâyet
vermez. (Doğru yola çıkarmaz ve muvaffakıyyet vermez. Onları velî
edinenler de onlardan olur. Başkalarını kurtaramazlar)”.27
âyet-i kerîme’leri ile uyarıda bulunduğu konuları, Müslüman’ım
dediği halde, hiçe sayan akıl, îman ve amel fukarâsı münâfıkların ve
24 -Mümtehıne,1. 25 -Bakara, 120. 26 -Müntehıne,2. 27 -Mâide, 51.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
17
hâinlerin, uzun yıllar boyunca hazırlanıp 15-Temmuz-2016 Cum’a
gecesindeki kalkışmaları esnâsında görülmüştür.
Bunun için, Türküm dediği halde, düşmanlarımız ile iş birliği
yaparak varlığımızı, birliğimizi, vatanımızı, milletimizi, bayrağımızı
ve dînimizi tamamen ortadan kaldırmaya çalışan ve eşi görülmemiş
bir kalkışmayı gerçekleştiren akıl, îman ve amel fukarâsı münâfıkları
ve hâinleri aramızdan çıkarıp dışlayarak “Ne mutlu Türküm”
ifâdesi yerine “Ne mutlu Müslümân Türküm” ifâdesinin
kullanılmasının zamanı gelmişdir, diyorum.
7-Ondokuzuncu asrın başlarından i'tibâren -batılılaşma sevdâsı
uğruna, Tanzîmat Fermanları gibi- Tevhîd dîni'nin esâslarından
ta'vîzler verilmesi ve devlet başkanına karşı olan itâatin
zayıflatılması nedeni ile İslâm Dîni'nin esâslarının sarsılmaya
başlaması, uzun yıllar boyunca aşılması ve delinmesi mümkün
olmayan ve asırlar boyunca dünyânın bir denge unsuru olan
Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasına sebeb olduğu gibi, dünyâ
devletlerinin sağ ve sol guruplara ayrılıp insanların akla hayâle
gelmedik fitne, fesâd ve zulme ma'rûz kalması da, bu ta’vîzkâr
davranışların şübhe götürmez bir neticesidir. Allâhü a'lem.
Böyle kuvvetli ve kudretli büyük bir Sedd’in "Dîn-i Tevhîd
seddi'nin" yıkılmasından sonra onun devâmı olarak onun yerini alan
ve bu gün Orta Doğu’da dünyânın bir denge unsuru olan Türkiye
Cumhûriyeti Devleti'nin de aynı "Sedd" in küçük bir devâmı
olduğu husûsu, şübhe götürmez bir hakîkatdir.
Hernekadar, ikiyüz yıla yakın bir zamandan beri, çağdaş
medeniyet seviyesine çıkacağız inancı ile, İslâm esâslarına ters düşen
batının beşerî sistemlerini benimseyerek, ilâhî bir dayanağı olmayan
demokrasi, özgürlük, lâiklik, hoşgörü ve sosyalizm gibi felsefeler ile
kendimize göre bir takım kânûnlar yapmak sûretiyle zamânın
îcâblarına göre halkı idâre ediyoruz zannına kapılıp maddî ve
ma'nevî bir kuvvet ve kudret kaynağımız olan Allâhü Teâlâ’nın
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
18
kânunlarını ve İslâm dini esâslarını terk ederek Batı uygarlığına
uygun inkilaplar yapmış -şirkle idâre edilen- bir devlet, olmamıza
rağmen;
وما كان ربك ليـهلك القرى بظلم واهلها مصلحون. "Senin Rabb'in -ehâlîsi (birbirini) ıslâh edib dururken de- o
memleketleri sırf şirk ve küfür yüzünden (veyâ bir kısım zulümler
nedeni ile) (hemen) helâk edecek değil ya".28
âyet-i kerime’sinde ifâde buyurulduğu üzere;
-Allâhü Teâlâ'nın, rahmetinin ve hıkmetinin bir eseri olarak,
Tevhîd Dîni İslâm’a yönelip tevbe etmeleri için mühlet verdiği bir
toplumu şirk ve küfür yüzünden veyâ yaptıkları zulümler nedeni ile
hemen helâk etmeyeceği esâsına binâen-,
hâlen ayakta kalabiliyor isek, bu mühlet, -Allâh korusun, Tevhîd
Dîni İslâm’a yönelip ona teslim olmadığımızın cezâsı olarak bir
helâke uğradığımız zaman, kendi amelimize kendimizin şâhid olup
bir i’tiraz hakkımızın kalmaması için- Allâhü Teâlâ’nın bizlere olan
sonsuz rahmetinin ve hıkmetinin bir neticesidir.
Bunun için,
الملك يـبقى مع الكفر وآل يـبقى مع الظلم.
"Mülk, küf ile, şirk ile berâber devam eder, (fakat) zulm ile
(fitne, fesâd, terör, anarşi, fuhuş, yolsuzluk, gibi ahlâksızlıklar ile;
tefrika ve ihtilâf gibi çeşitli görüş ve yorumlar ile) berâber devam
etmez".29
denilmişdir.
Bu bakımdan Allâhü Teâlâ'nın, rahmetinin ve hıkmetinin bir eseri
olarak, bizlere tanıdığı bu mühleti, hiç bir zaman hatırımızdan
çıkarmayarak ve unutmayarak O’nun emir ve nehiylerini yerine
getirmeye çalışmamız lâzımdır.
28 -Hûd, 117.
Kur'ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm, C.1.ss.343. Hasan Basri Çantay. 29 -Kur'ân-ı Hakîm ve Meâl-i Kerîm,C.1.ss.343. Hasan Basri Çantay.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
19
Çünkü bu gün böyle bir devletin yıkılmasına çalışıp vatanımızı,
milletimizi, bayrağımızı, birlik ve berâberliğimizi yok etmeye
çalışan iç ve dış düşmanlar, aç kalmış kurtlar gibi saldırmanın
yollarını her an arayıp durmaktadırlar. Böyle bir hâlin vukûu ise,
akla hayâle gelmedik felâketlerin meydana gelmesi demek
olacağından bu duruma sebeb olanlar, yukarıdaki âyet-i kerîme'de
işâret edildiği gibi,
"Eyvâh bizlere, doğrusu biz bunun böyle olacağını
düşünmemiştik. Biz böyle yapmakla kendimize yazık ettik, hem
kendimizin hem de dünyânın huzûrunu kaçırdık, istediğimiz
çıkarlarımızı elde edemedik", diyerek pişman olacaklardır ama, iş
işten geçmiş olacaktır. Allâhü a'lem.
8-Buraya kadar anlatılan esâslara binâen, Allâhü a’lem,
Müslüman Türk’lerin inkırâzı, Dîn-i Tevhîd Seddi’nin yıkılmasını
ve Ye’cûc ve Me’cûc denilen fitne ve fesad topluluğunun yer yüzünü
isti’lâ’ etmesini ifâde eder.
Bunun için özümüzde bulunan Tevhîd inancı ve ruhu’nun
üzerindeki küfür, şirk, nifak ve fesâd küllerini yok edip atacak ve
İ’lâ-i kelimetü’llâh’ı :İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni, şânına
lâyık bir şekilde yüceltip yaymaya çalışacak Ehl-i sünnet ve’l-
cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi bir kurtarıcıya ihtiyacımız vardır.
Diyeceksiniz ki bu günkü gençliğimizin ve Müslümanım diyen
halkımızın içinde bu yüksek rûha ve inanca sâhip çıkacak kaç
insanımız var? Şunu hiç bir zaman unutmayalım ki asırlarca Ye’cûc
ve Me’cûc gibi fitne ve fesat toplumlarına karşı Zü’l-Karneyn
tarafından dünyanın bir denge unsuru olarak delinmesi, aşılması,
yıkılması mümkün olmayan demir kitleleri gibi salâbetli (kuvvetli
kudretli) unsurlarına erimiş bakır gibi akıtılan îmân cevherine sâhip
Dîn-i Tevhîd Seddi’nin îmân âbidesi kahraman ecdadımızın,
Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışından sonra, onun bir devamı olan
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
20
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Müslüman mensubları olarak “Ben
Müslüman bir Türküm” diyen bu günkü gençliğin ve halkın,
özlerindeki (inançlarındaki, kalblerindeki) Tevhîd inancı ve ruhu,
yok olmuş değildir.
Bunun için üzerlerindeki küfür, şirk, nifak ve fesad küllerini yok
edip atacak ve İ’lâ-i kelimetü’llâh’ı :İslâm Dîni’ni ve Tevhîd
akîdesi’ni, şânına lâyık bir şekilde yüceltip yaymaya çalışacak Ehl-i
sünnet ve’l-cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi bir
kurtarıcıya ihtiyacımız vardır.
9-Demokrasi, lâiklik, özgürlük, sınırsız hoşgörü, ılımlı islâmiyet
demokratik islâmiyet gibi batının kokuşmuş felsefî sistemlerini
terk ederek Tevhîd dîni İslâm’ın esâslarına gönül verip Ortadoğu
Projesinin mel’un emellerini boşa çıkarmaya çalışacağımız yerde,
Cenâb-ı Hakk’a cehil isnâd ederek “Bu zamanda şeriat esâslarına
göre amel etmek mümkün değildir. Çağdaş medeniyet seviyesine
ulaşmak için demokrasîden, lâiklikden, özgürlükden, ılımlı islâmiyet
demokratik anlayışından aslâ vaz geçemeyiz” dersek, o zaman da
hâlimiz, Musâ aleyhi’s-selâm ile İblîs’in şu kıssasına benzer:
“Bir gün, Mûsa aleyhi’s-selâm ile buluşan İblîs, konuşma
esnâsında “Yâ Mûsâ, Rabb’ine duâ etsen de beni de afv ve mağfiret
etse” demiş, O da böyle bir isteğin kabulü için Allâhü Teâlâ’ya duâ
edince, Allâhü Teâlâ da, “Âdeme secde etsin de afv ve mağfiret
edeyim” deyince, “Yooo. Ben O’na secde etmem, Çünkü beni
ateşden halk etdi, O’nu toprakdan. Onun için ben ondan hayırlıyım,
bunun için de Rabb’imin bu emrini yerine getirmem mümkün
değildir” diyerek şirkinden ve küfründen bir an dahî vaz
geçmiyeceğini bir kere daha ifâde edip ortaya koymuşdur.
10-Müslüman olan bizler, İslâm Dîni’nin her türlü hakk ve
gerçeklerini bidiğimiz halde; Allâhü Teâlâ’nın “Benim de
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
21
düşmanım, sizin de dümanınız olanları dost edinip başınızın
üzerine geçirmeyin (âdetlerini benimsemeyin)”, “Siz ne kadar
onların arzularını yerine getirmeye çalırşanız çalışın -onların
milletinden, dîninden oluncaya kadar- aslâ sizden memnun
olmazlar”, “Eğer onlar size bir tırnak tuttururlarsa, (sizi ele
geçirir size istediklerini yaptırırlarsa, sahte dostlukları size bir fayda
vermeyip) hepinizin düşmanları olacaklar” gibi uyarılarını da
bildiğimiz halde, ölüm döşeğindeki Ebû Tâlib gibi, bir takım korku
ve endişelerin içine dalarak, tüm batı ülkelerinin İslâm Dîni’ne ve
onun mensubları olan Müslüman’lara, bi’l-hâsa Müslüman Türk’lere
karşı olan düşmanlıklarını ittifak hâlinde ortaya koyup sergilerken,
olanca güçleri ve hileleri ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ortadan
kaldırmaya çalışırken, biz, hâlâ ABD bize ne der, AB bize ne der,
AB kriterlerine uymazsak, batı uygarlığını elde edemezsek, çağdaş
medeniyet seviyesine çıkamazsak hâlimiz ne olur gibi bir takım boş,
seviyesiz fikir ve inaçlardan kendimizi kurtararak Yüce Rabb’imize
yönelip O’nun emir ve nehiylerine kayıtsız şartsız teslîm olmazsak, o
zaman da hâlimiz, Ebû Tâlib’in şu hâline benzer.
Kurayş kavminin reisi ve Hazreti Muhammed aleyhi’s-selâm’ın
amcası Ebû Tâlib, ölüm döşeğinde, Kurayş ileri gelenlerine bir
takım vasiyetlerde bulunurken, bir taraftan “Ben bilirim ki
Muhammed aleyhi's-selâm, yalan söylemez. Bâtıl söz O'ndan sâdır
olmaz. Eğer Kurayş kadınları beni ayıplamasalar O'na tâbi'
olurum” diyor, diğer taraftan da Rasûlü’llâh aleyhi’s-selâm’ın "Ey
babam yerinde olan amcam. Bir kerre lisânın ile şehâdet getir de
âhiretde sana şefâat edebileyim" teklîfine karşı, “Ebû Tâlib ölüm
korkusundan Müslümân oldu, demeyeceklerini bilmiş olsa idim
arzû ve isteğini yerine getirirdim” diyerek Allâhü Teâlâ’ya ve
Rasûlüne karşı teslîmiyyetini ifâde edememiştir.
11--Kırk-elli yıldan beri bâzı din adamı geçinen kimselerin,
bilerek veyâ bilmeyerek, kiliselerde, papazların günah çıkartıp
cennetlik yaptıkları Hristiyanlar gibi, “Bir mürşide, bir şeyhe intisab
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
22
etmezsen cennete giremezsin” inancını yaymaya çalışarak bir takım
menfaatler elde etmeye çalışan mürşid, şeyh, hoca, önder ve lider
nâmı altındaki kimselerin, Müslümân’ları cemaat cemaat, gurup
gurup, ekol ekol ayırıp tefrikaya ve ihtilâfa sürükledikleri
konusunda, birlik ve berâberliğimizi tahrip edip tehdîd eden
çalışmalarını, etkisiz bir hâle getirmeye çalışmalıyız.
Bunların ıslâhı ise, ancak, dînî otorite sâhibi Din İşleri Yüksek
Kurulu’nun ve Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerinin seferber olup
Ehl-i sünnet ve’l-cemâat esâslarını anlatmaları; bunun dışındaki
cemâat ve gurupların bid’at veyâ şirk veyâ küfr veyâ nifâk veyâ
tefrîka içinde olduklarını anlatmaları ile mümkündür.
Kırkbeş seneyi aşkın bir zamandan beri, İslâm ve Müslüman
düşmanı İngiliz Edmond’larının fikir ve tavsıyelerini çağdaş
medeniyet seviyesine ulaşmak için benimseyip uygun bulan; İlim
yatağı Afkanistan’ın ve Mısır’ın bu günkü hâle gelmesine sebeb
olan, Muhammed Abduh ve Cemâleddin Efkânî gibilerin fikirlerini
benimseyerek Ehl-i sünnet ve’l-cemâat yolundan ayrılan yenilikçi
ve telfikçi din adamlarının, bu şekildeki inanç ve çalışmalarının
hatalı olduğunu anlatarak bu hatalarından vaz geçme ortamını
hazırlamalıyız.
Bu konuda, Merhûm ve mağfur Ahmed Davudoğlu’nun, “Dîni
Tâmir Davâsında DİN TAHRİPÇİLERi” ismli kitabının
önsözünde yakındığı şu sözleri, güzel bir kanıttır.
“Reformcuların (yenilikçilerin) serâpâ hatâlı bir yol tuttuklarını
İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde öğretim üyesi bulunduğum
yıllar boyunca talebelerime anlatmağa çalıştım. Maatteessüf öyle
görülüyor ki muvaffak olamamışım. Çünkü bugün talebelerimden
ba’zılarının hâlâ bu müflis nazariye peşinde olduklarını üzülerek
işitiyor ve görüyorum”.
12-Kayseri İmam-Hatip okulu müdürü olduğum yılların 1963 yılı
Nisan ayında, o zamanın akıl ve îmân fukarası Millî Güvenlik
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
23
Kurulu Genel Sekreteri Org.Refet Ülgenalp, Kayseri İmam-Hatip
Okulu’nda vermiş olduğu “Yeşil tehlike, Kızıl tehlike” konulu
konferansında, Yeşil tehlikenin Kızıl tehlikeden daha tehlikeli
olduğunu anlattıktan sonra müdür odasına gelince bir kaymakamın
bir sorusu üzerine, “Bu Müslümân’ları kendi hâline bırakırsanız
birlik ve berâberliklerini koruyup bu memleketde Şerîat i’lân
ederler. Bunu önlemek için din adamlarını me’mur yapıp
istediğiniz gibi yöneteceksiniz. Müslüman’ları da muhtelif isim ve
guruplar altında bölüp birlik ve berâberlik içinde hareket
etmelerini önleyeceksiniz” diyerek bu günkü tehlikelerin temelini,
benim masamın başında atışının tek şâhidiyim. Bu suretle de, o
günden sonra, Ehl-i sünnet ve’l-cemâat esâslarının dışında hiçbir
cemaatin, hiçbir tarîkatin bulunmadığı Kayseri’de ve Türkiye’nin
muhtelif yerlerinde, Mit’in de yardımı ile, Ehl-i sünnet ve’l-cemâat
esâslarına dayanmayan bir takım uydurma tarîkatlerin ve cemâatlerin
türemesinin öncülüğünü yaparak İslâm’ın en büyük düşmanı olan
tefrîkanın önünü açmıştı ki o zamandan beri meydana gelen
guruplaşmaların ve tefrikanın temelinde, bu mel’un karar yatar.
Sayın
Cumhurbaşkanım
Rahmân ve Rahîm olan Yüce Rabb’imizin afv ve mağfireti
sonsuzdur. Bizler, kendimize gelerek top yekün
إنه ط وآل تـتبعوا خطوات الشيطان صيا ايـها الذين آمنوا ادخلوا ف السلم كافة لكم عدو مبني.
“Ey îmân edenler, hep birden silm’e (sulh’a ve İslâm’a, İslâm
birlik ve berâberliğine) girin, (kâmil olgun birer Müslümân olun).
Şeytan’ın adımları ardına düşmeyin, (insanları yoldan çıkaran
küfür ve dalâlet ehlinin ve Deccâl’lerin sözlerine ve fiillerine
uymayın). Çünkü o, sizin ap-açık bir düşmanınızdır”.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
24
âyet-i kerîme’sinde ifâde buyurduğu Silm’e girme emr-i
ilâhî’sini yerine getirmeye çalışırsak, elbette ki şu âyet-ikerîme’de ve
benzerlerinde ifâde buyurulan müjdeye lâyık olmamamız mümkün
değildir. Çünkü Allâhü Teâlâ, ( إن اهلل بالناس لرؤف رحيم : Allâh,
insanlar hakkında Raûf ve Rahîm'dir”.30
âyet-i kerîme’sine göre,
kulları hakkında Raûf ve Rahîm'dir.
إن اهلل يـغفر ط آل تـقنطوا من رحة اهلل قل يا عبادي الذين اسرفوا على انـفسهم .إنه هو الغفور الرحيم ط الذنوب جيعا
“(Yâ Muhammed, tarafımdan onlara) de ki: Ey nefislerine karşı
aşırı giden (günahkâr) kullarım. Allâh’ın rahmetinden ümid
kesmeyin. (Eğer şirk’den sakınır ve günahlarınıza tevbe ederseniz)
Allâh bütün günahlarınızı bağışlar. Çünkü O, Ğafûr ve
Rahîm’dir, (çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir)”.31
Ammâ, yukarıda ifâde buyurulan silm’e girme emrini yerine
getirmeye çalışmazsak ve 15-Temmuz-2016 kalkışmasındaki eşi
görülmemiş felâketden kurtardıktan sonra bizlere lütfettiği barış,
sulh, sükûn mühletini, nankörlük edip büyük bir gaflet içerisinde
gereği gibi değerlendirmezsek,
العذاب ث آل يـنصرون. وانيبوا إىل ربكم واسلموا له من قـبل أن ياتيكم “Size azâb gelib çatmadan Rabb’inize dönün. O’na (kayıtsız
şartsız) teslim olun, (emir ve nehiylerini yerine getirin). Sonra size
yardım edilmez”.32
واتبعوا احسن ما انزل إليكم من ربكم من قـبل أن ياتيكم العذاب بـغتة وانـتم ال تشعرون.
“Ansızın ve hiç farkına varmadığınız bir sırada, size azâb
gelmezden önce Rabb’inizden size indirilen (ni’metler) in en
30 -Hacc, 65. 31 -Zümer, 53. 32 -Zümer, 54.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
25
güzeli (olan Kur’ân-ı Kerîm’e ve peygamberlerin en hayırlısı olan
Hazreti Muammed aleyhi’s-selâm) a uyun”.33
âyet-i kerîme’lerinde ifâde buyurulan uyarılara kulak
vermezsek, o zaman da, Sûriye, Mısır, Irak ve Afkânistan’da olduğu
gibi şu âyet-i kerîme ve benzerlerinde ifâde buyurulan kötü âkıbetler
ile karşı kaşıya kalmamız kaçınılmaz bir netîce olur.
عث عليكم عذاباقل هو أو فـوقكم أو من تت أرجلكم ن م القادر على أن يـبـظر كيف نصرف اآليات لعلهم ن ا طبأس بـعض يـلبسكم شيعا ويذيق بـعضكم
.يـفقهون “De ki: O (Allâh), size üstünüzden (fırtına, şimşek,tufan, sayha
gibi), yâhud ayaklarınızın altından (kuraklık, zelzele, kıtal gibi)
zorlu bir azâb göndermeye veyâ sizi bir birinize katıp
kiminizden kiminin hıncını tatdırmaya kâdirdir. Bak, âyetleri,
onlar iyice anlasınlar diye, nasıl türlü türlü açıklıyoruz”.34
Câbir radıye’llâhü anh, bu âyet-i kerîme’nin nâzil oluşunu şöyle
rivâyet etmektedir:
“( عث عليكم عذابا من فـوقكم قل هو القادر على أن يـبـ :-Yâ
Muhammed- de ki: Allâh size üstünüzden bir azâb göndermeye
kâdirdir) âyeti nâzil olunca, Rasûlü’llâh aleyhi’s-selâm ( وذ بوجهك أع :Yâ Rabb, Senin zatına sığınırım) dedi.
( Yâhud ayaklarınızın altından bir azâb: أو من تت أرجلكم
göndermeye kâdirdir) kısmı nâzil olunca ( ,Yâ Rabb : أعوذ بوجهك
Senin zatına sığınırım) dedi.
( Yâhud sizi birbirinize: طبأس بـعض يـلبسكم شيعا ويذيق بـعضكم أو
katıp kiminizden kiminin hıncını tatdırmaya kâdirdir),
33 -Zümer, 55. 34 -En’âm, 65.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
26
(Allâh’dan başka velîler, dostlar, kurtarıcılar ve hâmîler arayarak
onların peşinde gidenleri birbirine vurdurmak suretiyle azâbını
tattırmaya muktedirdir) kısmı nâzil olunca da, ( هذا أهون أو هذا أيسر :
Bu hafîfdir, yâhud kolaydır) buyurdu”.
Bu âyet-i kerîme’nin tefsirinde, değerli muhaddis Kâmil Miras
merhum şöyle diyor:
“Âyet-i kerime’de üstden gönderileceği bildirilen azâb, Lût
kavmi’nin, Ashâb-ı Fîl’in başına taş yağdırılması, Nûh kavmi’nin
su tûfânına tutularak helâk edilmesi nev’inden azâblardır. Altdan
gelen azâb da Kârûn’un yere batırılması ile, Âl-i Fir’avn’in suda
boğulması ile helâk olmaları gibi”.
“Ba’zı âlimler de yukarıdan gelecek azâbı sultanlarla,
pâdişahlarla ve iş başındaki büyük devlet adamlarının zulümleri
ile; aşağıdan gönderilecek azâbı da ayak takımının
çapulculukları ile tefsir etmişlerdir”.
“Gerek rüesanın zulmü, gerek ayak takımının toplum nizâmını
bozacak bir hâle gelmesi, bir milletin harâb olmasını mûcib olan
en büyük azâb ve felâkettir. Bu azâb, doğrudan doğruya Allâh
tarafından gönderildiği için Hadîs’de bildirildiği üzere
Peygamberimiz bu azâbdan Allâh’a sığınmışdır”.
“Âyet-i kerîme’nin ikinci kısmında ise, bir milletin muhtelif ve
birbirine zıd ictimâî fırkalarının büyük bir ihtiras ve ihtilâf ile
meydana getirdikleri kargaşalık ve anarşiyi mûcib büyük bir âfet ve
bir azâb-ı ilâhî’dir, deniliyor. Dînimiz, hakka, adâlete ermek için,
âmme işlerinde milletin refâh ve saâdeti için vukû’ bulan ictihâd ve
ihtilâfı (geniş mikyasda bir rahmet) diye tavsif ettiği halde, bu
mukaddes millî gâyelerden kör bir ihtirâs ile hâsıl olan ayrılığı
ve birbirlerine saldırışı, büyük bir âfet ve mahv-ü helâkı mûcib bir
azâb olarak tavsif etmişdir. Bu azâb, kulların biribirlerine
saldırmaları ile vücûde geldiği için Peyamber Efendimiz bu husûsda:
Allâh’ın semâvî ve arzî âfetlerinden ehvendir, buyurmuştur”.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
27
Evet, Sûriye, Irak, Mısır, Libya, Afkanistan ve diğer İslâm
memleketlerinde olduğu gibi, bu mukaddes ve millî gâyeleri terk
ederek kör bir ihtirâs ile hâsıl olan fitne, fesâd, anarşi, tefrika
35 ve
birbirlerine saldırış, -Hadîs-i şerîf’de belirtildiği gibi- böyle büyük
bir âfet, mahv-ü helâkı mûcib kolay ve hafif bir azâb olursa, acebâ
âhiretdeki azâb nasıl olur?
Böyle bir toplum içinde bulunan suçsuz kimselerin hâli hakkında
da, bir hadîs-i şerîf’de, şöyle buyurulmuştur:
عذاب من كان فيهم ث بعثوا على إذا انـزل اهلل تعاىل بقوم عذابا اصاب ال اعمالم.
"Allâhü Teâlâ bir topluma azâb gönderince, o toplumun içinde
bulunan (iyi kötü) her ferde isâbet eder. Sonra (âhiretde) herkes
amellerine göre haşr olunur".36
N E T Î C E
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesi eşi görülmemiş bir kalkışmanın
yapılmasından sonra Cenâb-ı Hakk’ın, yeni bir imtihân-ı ilâhî için,
Müslüman Türk milletine lütfettiği barış, sulh ve sükûn mühletini,
aklımızı ve îmânımızı kullanarak değerlendirip Yüce Rabb’imizin
emir ve nehiylerini kayıtsız şartsız yerine getirmeye çalışıp şu âyet-i
kerîme’de belirtilen şîa şîa, öbek öbek, fırka fırka, gurup gurup
olmakdan şiddetle kaçınarak değerlendirmeliyiz.
كل حزب با لديهم فرحون. طا دينـهم وكانوا شيعا من الذين فـرقو "(O müşrikler) ki onlar, dinlerini darma dağınık etmişler,
fırka fırka olmuşlardır. (Bunlardan) her zümre, kendi yanında
35 -Fitne: İbn-i Ömer radıye’llâhü anhümâ’ya göre, Müslümanların kendi aralarındaki ihtilâflar
değil, şirk ma’nâsınadır ki İbn-i Abbâs, Ebu’l-Âliye, Mücâhid, Hasan Basri, Katâde, Rabi’
Mukâtil, İbn-i Hayyân, Süddî ve Zeyd ibn-i Eslem de aynı görüştedir.
S.B.M.Tecrîd-i Sarîh Tercemesi,C.11.ss.109. Kâmil Miras. 36 -Riyâzü's-sâlihîn, C.3.ss.337. (1862 nolu hadîs-i şerîf).
S.B.M.Tecrîd-i Sarîh Tercemesi,C.12.ss.301.(2119 nolu hadîs-i şerîf).Kâmil Miras.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
28
olanla böbürlenicidir. (Kendi yanındaki ile böbürlenmekde,
kendilerindekine güvenmektedir. Her fırka ve her cemâat, kendi
mezhebini doğru zannı ile, sülûk etmiş olduğu mesleki ile
ferahlanırlar; hattâ her fırka kendi i'tikâdını doğru zannı ile iftihâr
eder, ferahlanır).37
Bu konularda araştırma yapan meslekdaşlarımızdan birisi, güzel
bir noktaya işâret ederek şöyle diyor:
“İçinde bulunduğumuz şu zamanda çeşitli İslâmî cemâatler ile
görüşüp teâtî-i efkâr’da (fikir alış-verişinde) bulunduk. Onlardan her
bir cemâat -Bizim hocamız İslâm’a daha fazla insan yetiştirmişdir.
Bunun için zamânın müceddidi veyâ mehdî’si varsa o da bizim
hocamızdır, başka bir kimse olamaz” diyor ve böylece çeşitli fikirler
ve birbirine zıd iddiâlar ortaya çıkarak tefrîka meydana geliyor”.38
“İslâmda halîfe ta’yin etmenin büyük hıkmetlerinden biri de,
Müslümân’ları bir araya getirip birleştirmekdir. Bunun için bir
zamanda iki halîfe ta’yin edilmesi câiz değildir”.39
Ayni konuya işâretle büyük âlim ve müfessir Elmalılı
Muhammed Hamdi Yazır da şöyle diyor:
"Onlar, dinlerini ayırdılar da şîa şîa, öbek öbek oldular. Sakın
böyle olarak açık ve gizli bir şirk yoluna sapmayın. Çünkü onlar,
umûmî fıtratı kavrayacak, açık bir rûh ve geniş bir hakk vicdânı ile
hareket etmeyip her biri kendi husûsiyyetine, kendi çıkarına, dar
kafasıyle kendi kuruntusuna göre bir hevâ ile dînini ayırıp ayrı bir
başbuğ arkasına düşerek şîa şîa, fırka fırka olmuşlardır. -Her bölük
kendininkine güvenmektedir-. Fıtratdan ayrılıp taassûb ile hakkı
gözetmemektedir".40
37 -Rûm Sûresi âyet 32.
Hak Dîni Kur'ân Dili Türkce Tefsir, C.6 ss.3225. Elmalılı M. Hamdi Yazır.
Hulâsatü'l-Beyân fî Tefsîri'l-Kur'ân, C.11.ss.4277. Mehmed Vehbi. 38 -Günümüz Mes’elelerine Fetvâ’lar, C.2.ss.251. Halil Günenç. 39 -Aynı eser, C.2.ss.207. Halil Günenç. 40 -Hak Dîni Kur'ân Dili Türkçe Tefsir, C.6.ss.3825.Elmalılı Muhammed HamdiYazır.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
29
Bu âyet-i kerîme’lerin sırrı, târih boyunca her zaman vukû’
bulmuşdur. Çünkü yıkılıp yok olan devlet ve hukûmetlerin yıkılıp
yok olmasına yegâne sebeb, o milletin ve o toplumun ileri gelenleri
arasında meydana gelen fikir, görüş, inanç ve düşünce ayrılıkları
olmuşdur. Bu bakımdan içinde bulunduğumuz şu toplumun ileri
gelenleri, bu târihî hakîkatlerden ibret almalı, Cenâb-ı Hakk’ın
îkâzına (uyarısına) kulak vermeli, iş işden geçmeden her türlü fikir,
görüş, inanç ve düşünce ayrılıklarından vaz geçerek tek bir
“Tevhîd” inancı etrâfında toplanmalıyız.
Çünkü Tevhîd-i kulûb ve Tevhîd-i ef’âl (ya’nî kalb’lerin tek bir
ma’bûd’a inanıp O’nun etrâfında toplanması ve o ma’bûd’un râzı
olacağı fiilleri yapmaya çalışması), yüce İslâm Dîni’nin en mühim
rukünlerinden (farzlarından) biridir.
Mühim bir hatırlatma
İslâmî bir idârede, İslâmî esâslara göre yapılan “fî sebîli’llâh bir
cihâd’da, (Allâh rızâsı için Allâh yolunda yapılan bir mücâdele ve
mücâhede’de)”, İslâm’ı teklîf ve teblîğ edip hakk ve bâtılı
belirtdikden, İslâm’ın ve Müslümân’ların gâlibiyyet ve hâkimiyyeti
tehakkuk etdikden sonra, bir kimseyi zorla İslâm Dîni’ne girmeye
zorlama yokdur. Ancak yapılan bir muâhede ve andlaşma
netîcesinde kendi inanç ve ibâdetlerinde serbest bırakılıp icbâr
edilmezler ve her türlü hakları -devlet tarafından- koruma altına
alınır.
Bunun için İslâm’da, “fî sebîli’llâh” bir mücâdele ve
mücâhedenin gâyesi, maddî ve ma’nevî değerlerimizi tehdîd eden
düşmanlardan intikam almak, adam öldürmek, dinlerini ve
inançlarını değiştirip zorla İslâm Dîni’ne girmelerini te’mîn etmek
değil, karşımızdaki hasmımızı mağlûb etmek sûretiyle bize karşı
olan kuvvet ve kudretini yok etmek, üzerimizdeki baskısını
kaldırmak, -Demokrasî’nin şemsiyyesi altında değil, İslâm’ın
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
30
şemsiyyesi altında- kendi din ve inançlarında serbest bırakıp
Hakk’ın hukmünü geçerli kılmak, İslâm’ın ve Müslümân’ların idârî
ve hukûkî otoritesi altında toplumun içindeki huzûr ve refâhı
sağlamakdır.
İşte asıl “i’lâ-i kelimetü’llâh: İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni
şânına lâyık bir şekilde yüceltip yayma”, budur.
Bunun için milyonların tepkisini ifâde eden Yenikapı
Mitingi’nin ismi, “Demokrasi ve Şehitler Mitingi” değil; “İslâm
ve Şehitler Mitingi” olarak isimlendirilmiş olsaydı daha isâbetili bir
isim olmuş olurdu. Çünkü, Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle
buyurmaktadır:
ين عند اهلل اإلسآل قفم إن الد
"Hak dîn, (insanları dünyevî ve uhrevî mutluluğa erdiren gerçek
düzen, gerçek sistem, gerçek rejim, gerçek inanış), Allâh ındinde
(ancak) İslâm'dır".41
اليـوم اكملت لكم دينكم وا تـممت عليكم نعمىت ورضيت لكم اإلسآلم دينا. "Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki
ni'metimi tamamladım ve size dîn olarak İslâm'ı beğenip seçtim,
ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum".42
ر اإل سآلم دينا فـلن يـقبل منه وهو ف اآلخرة من اخلاسرين. جومن يـبتغ غيـ
"Kim İslâm'dan başka bir dîn ararsa (İslâm dışı fikir, görüş,
yorum, sistem, düzen, rejim ve inanış şekillerine uyarsa) ondan (bu
dîn, İslâm dışı bu fikir, görüş, yorum, sistem, düzen, rejim ve inanış
şekilleri) aslâ kabûl olunmaz ve o, âhiretde de en büyük zarara
uğrayanlardandır".43
ين كله ولو كره ليظهره دى ودين الق ـ هـهو الذي أرسل رسوله بال على الد ع.المشركون
41 -Âl-i İmrân 19. 42 -Mâide, 3. 43 -Âl-i İmrân, 85.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
31
“Müşriklerin hoşuna gitmese de O, dînini (İslâm dînini) diğer
bütün dinlerden (sistemlerden) üstün kılmak için peygamberini
hidâyetle (Tevhîd ve Kur’ân ile) ve hakk dîn ile (İslâm dini ile)
gönderendir”.44
.بت أقدامكم ـصركم ويـث صروا الله يـن تـن آمنوا إن يا أيـها الذين “Ey îmân edenler, siz Allâh (ın dînine) yardım ederseniz, O da
size (her zaman ve her yerde) yardım eder ve ayaklarınızı sâbit
kılar (mücâdelenizde size sebât verir)”.45
كم سيئاتكم كم فـرقانا ويكفر عن ل الله يعل اتـتقو ن يا أيـها الذين آمنوا إ ويـغفرلكم
.والله ذو الفضل العظيم ط “Ey îmân edenler, eğer Allâh’dan korkarsanız O, size iyi ile
kötüyü (hakk ile bâtılı) ayırd edecek bir anlayış (bir ma’rifet ve nûr)
verir, suçlarınızı örter ve sizi mağfiret eder. Allâh, büyük lûtuf ve
ihsân sâhibidir”.46
ار اآلخرة ن والعاقبة طعلها للذين آل يريدون علوا ف اآلرض وآلفسادا تلك الد للمتقني.
"İşte âhiret yurdu! Biz onu yer yüzünde büyüklük ve fesad
arzûsuna düşmeyeceklere veririz. (En güzel) âkıbet müttekî'lerin
(takvâ sâhiblerinin) dir".47
والسآلم على من اتـبع الدى. “(Dünyâda ve âhiretde) selâm (ve selâmet), doğruya (Hakk’a ve
hakîkâte) tâbi’ olanlaradır”.48
A.Celâleddin Karakılıç
05-08-2016 Cum’a
02-Zi’l-kâde-1437
44 -Saff, 9. 45 -Muhammed, 7. 46 -Enfâl, 29 47 -Kasas, 83. 48 -Tâ Hâ, 47.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
32
Not:1
Bu mektub, MNG Karko’nun Talas Şubesi’den 16-08-2016 Salı tarihli KT 453538
nolu gönderi ile, Sayın Cumhurbaşkanı Receb Tayyîb Erdoğan’a gönderilmiş; aynı
kargonun Ankara-Emek şubesi tarafından 17-08-2016 Çarşamba günü saat 10 26 da Beştepe Cumhurbaşkanlığı köşkü yetkililerinden KADİR SARIIŞIK’a teslim
edilmiştir.
Not:2 Aşağıdaki iki kitapcık, 21-Ekim-2016 Cum’a günü Beştepe Millet Câmmii’nde
Sayın Cumhurbaşkanı Receb Tayyîb Erdoğan ile musâfaha yaparken “Bu iki
kitapçığı size vermek istiyorum, kabul eder misiniz?” deyince, O da “Bana mı?”
dedi. Ben de “Evet” dedim. O da “Kabultü” deyince kendisine verip müsafaha
yaptım.
1-15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada İlâhî Kudret’in tecellîsi ve
İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
(Sayın Cumhurbaşkanı Receb Tayyib Erdoğan’a bir mektup)
2-İ’lâ-i kelimetü’llâh’ı (İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni) şânına lâyık bir
şekilde yüceltip yaymaya çalışacak Ehl-i sünnet ve’l cemâat esâslarına bağlı îman
ve ihlâs sâhibi bir kurtarıcıya ihtiyacımız var.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
33
Sayın
Org. Hulûsi Akar
T.C.Genel Kurmay Başkanı
Ankara
20-Mayıs-2016
Sayın Generalim
Kayseri Lisesi’nin 1950 me’zûnlarından A.Celâleddin Karakılıç,
“Kayseri Lisesi’nin nûra koşan gençleri” nden Genel Kurmay
Başkanımız Sayın Org. Hulûsi Akar’ın ve O’nun şahsında Kahraman
Türk Ordusu’nun tüm subay ve erlerinin Berât Kandili’ni tebrik
eder, dünyevî ve uhrevî hayırlı başarılar diler, vatan ve milletimiz
için hayırlara vesîle olmasını Cenâb-ı Hakk’dan niyaz eder.
Sayın Generalim
Hiç şübheniz olmasın ki inşâallâh, Cenâb-ı Hakk sizi ve sizinle
berâber olan tüm arkadaşlarınızı, dünyâda da âhiretde de mahcûb
etmeyecektir. Yeter ki özümüzdeki üzeri küllenmiş îmân âbidesi
Müslümân Türk kimliğimizi (vasfımızı) yeniden körükleyerek
yıkılmak üzere olan “Dîn-i Tevhîd Seddi’ni: Tevhîd Dîni’nin
koruyucusu Müslüman Türk kudreti’ni” yeniden inşâ etmeye
çalışalım.49
Kur’ân-ı Kerîm’in şu mealdeki âyet-i kerîme’leri ve benzerleri de,
sizlere ışık tutacaktır.
“Ey îmân edenler, siz Allâh (ın dînine) yardım ederseniz, O da
size (her zaman ve her yerde) yardım eder ve ayaklarınızı sâbit
kılar (mücâdelenizde size sebât verir)”.50
Allâh emrinde (hâkim ve) gâlib’dir. Fakat insanların bir çoğu
(bunu) bilmezler”.51
49 -“Ne mutlu Türküm diyene” ifâdesinde, özümüzdeki Müslüman kimliğimiz eksiktir. Onun için bu cümlenin “Ne mutlu Müslüman Türküm diyene” olması,
Allâhü Teâlâ’nın, Zü’l-Karneyn vâsıtası ile, asırlardan beri dünyanın bir denge unsuru
olarak vasıflandırdığı Türk toplumuna lütfettiği şeref ve üstünlüğe daha uygundur. Bu konu ile ilgili küçük bir kitapçık ektedir. Taktir, sizlerindir. 50 -Muhammed, 7. 51 -Yûsüf, 21.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
34
Ey îmân edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız
(olanlar) ı dostlar edinmeyin, (âdetlerini benimseyip tuzaklarına
düşmeyin)…”.
“Eğer onlar size bir tırnak tuttururlarsa, (sizi ele geçirir size
istediklerini yaptırırlarsa, sahte dostlukları size bir fayda vermeyip)
hepinizin düşmanları olacaklar ve ellerini, dillerini kötülükle
size uzatacaklar (size söğüp sayacaklar, sizi perişan edip öldürmeye
çalışacaklar) dır. (Zâten) onlar, (ah bir dîninizden dönüp) kâfir
olsanız (diye), temenni edib durmaktadırlar”.52
“Müşrik’ler sizinle nasıl top yekûn harb ederlerse siz de
onlarla top yekûn harb edin. Bilin ki Allâh, (fenâlıkdan)
sakınanlar ile berâberdir”.53
“(Ey Mü’min’ler), fitne (den eser) kalmayıncaya, din de (şunun
bunun değil) yalnız Allâh’ın (dîni) oluncaya kadar onlarla
savaşın. (Eğer Müşrik’ler, şirk’den) vaz geçerlerse artık
zâlimlerden başkasına bir husûmet yokdur”.54
“Korkaklıkda ar, ileri gitmekde şeref ve ızzet vardır. Kişi
korkaklık ile kaderden kurtulamaz”.
Size ve değerli arkadaşlarınıza selâm, sevgi, saygı ve takdirlerimi
arzeder dünyevî ve uhrevî sağlıklı hayırlı başarılar dilerim.
Not: Bu mektubumdaki konular ile eğer sizleri rahatsız etmiş isem
şimdiden özür diler, hoş görünüzü ümit ederim. Kimliğim (biyografim),
internetteki sitemde vardır. www.ckarakilic.com.
A.Celâleddin Karakılıç
Kiçiköy Mah.Altıntepe Cad.
Gonca Sokak No 16
Talas-Kayseri
0537 422 56 09
0537 422 56 09
52 -Mümtehıne, 1-2. 53 -Tevbe, 36. 54 -Bakara, 193.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
35
Muhterem paşam
Vatan ve millet müdafaasındaki eşsiz çalışmalarınız karşısında, fitne ve
fesâd erbâbının sizin ve arkadaşlarınızın aleyhindeki yakışıksız iftirâlarına
sakın üzülmeyiniz. Bizler hernekadar sizlerle birlikte silâh başında değil isek
de seccademizin başındaki duâlarımız ile sizlerle birlikteyiz.
Büyük Taarruz’un yapılacağı günlerden 26-Ağustos gecesi seccadesinin
başında teheccüd namânızını kıldıktan sonra duâ eden Niğde’li merhum
ihtiyar bir hoca efendi, şafak vaktinin yaklaştığı bir zamanda Hasen
Dağı’ndan 19 adet top atıldığını ma’nen duyar. Hanımına seslenerek
“Hanım hanım kalk, Hasen Dağı’ndan ondukuz tâne top atıldı. Allâhü a’lem
bu gün zafer kapıları açılacaktır” diyerek müjdeyi verir.
Bu sırada merhûm Fevzi Çakmak, Kocatepe’deki siper yerinde Sûre-i
Fethi okuyarak duâ ediyor; taaruz emrini vermek için sağ elinin baş parmağı
dudaklarında büyük bir heyecanla gidip gelen Mustafa Kemâl, “Hocam
tamam mı, hocam tamam mı?” diyerek merhum Paşa’nın”Tamam” emrini
bekliyor.
Biraz sonra “Paşam tamam, taarruz emrini verebilirsiniz” sözünden
sonra verilen taarruz emri ile yerdekilerin göktekilerin nasıl taarruza geçip
düşmanı perişan etmeye başladığını sizler daha iyi bilirsiniz.
Bu günlerde de bundan daha büyük ve daha zor bir düşman topluluğu ile
karşı karşıyayız. İnşâa’llâh, dünyanın bir denge unsuru olan Müslüman
Türk kudreti, Allâhü Teâlâ’nın yardımı ile, bunların da hakkından gelecek
ve Ortadoğu yeniden huzura kavuşacaktır.
Yeter ki Tevhîd Dîni İslâm’ın gereklerini yerine getirmeye çalışalım.
Yüce Rabb’imizden kusurlarımızın afv ve mağfiretini dileyerek O’nun
yardımını isteyelim. Maddî ve ma’nevî her türlü imkânlarımızı kullanarak
birlik ve berâberlik içinde çalışalım ve karşımızdaki düşmanları
küçümsemiyelim.
İnşâa’llâh, maddî ve ma’nevî her türlü zafer, bizimledir.
Tekrar selâm, sevgi ve hayırlı başarı dileklerimle.
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
36
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellisi ve İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
37
15-Temmuz-2016 Cum’a gecesindeki kalkışmada
İlâhî Kudret’in tecellîsi ve
İslâm Dîni Mensubları’nın Zaferi
"Ey insanlar, bu âlemde olan işler Allâh'ın kazâ ve kaderine tâbi'dir.
Her şey' vaktini bekler. Allâh acele etmez. Takdîre galebe etmek isteyenler
mağlûb ve mahcûb, Allâh'a hîle etmek isteyenler perîşân olur.
15-temmuz-2016 Cuma gecesi “Halkı meydanlara davet ediyorum” diye
seslenişiniz, eşi görülmemiş büyük bir felâketden kurtulmamız için Cenâb-ı
Hakk’ın size lûtfettiği bir ifâde şeklidir ki bu ifâde şekli, Allâhü a’lem,
Cenâb-ı Hakk’ın, Sevgili Rasûlü Hazreti Muhammed sallâllâhü aleyhi ve
sellem’i, evini kuşatarak öldürmek isteyenler hakkında, “Yerden bir avuç
toprak al;
ناهم فـهم آل يـبصرون. وجعلنا من بـني ايديهم سـدا ومن خلفهم سدا فاغشيـ "Biz onların önlerinden bir sedd, arkalarından bir sedd çekdik.
Böylece onları sarıverdik. Artık görmezler".55
âyet-i kerîmesini okuyarak kapının önünde bekleyen kâfirlerin üzerlerine
saç ve Allâhü Teâlâ’ya güvenerek aralarından geçip git” emr-i ilâhîsine
benzemektedir.
Sizin bir cümlelik çağrınız ile, gecenin karanlığında yüz binlerce
insanın, bir anda sokaklara dökülüp darbecilere karşı koyma hâli ise, Allâhü
Teâlâ’nın, o kardeşlerimizin kalblerine, bir anda, katmerli bir îmân ile
indirdiği sekîneti’nden (kuvve-i ma’neviyyesi’nden) başka bir şey’
değilidir.56 Çünkü böyle bir hal,
ج وما رميت إذ رميت ولكن اهلل رمى “Bir avuç toprağı atdığın vakit onların hedeflerine isâbetinde sen
müessir olmadın ve lâkin Allâh müessir oldu ve hedeflerine îsâl etdi de
(ulaştırdı da) yerlerinde donup kaldılar".57
âyet-i kerîme’sinin ifâde buyurduğu gerçeklerden başka bir şey’ değildir.
55 -Yâ-Sîn, 9. 56 -Fetih,4. 57 -Enfâl, 17.
Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-i Sarih Tercemesi, C.10.ss.89. Kâmil Miras. İkinci baskı.