(28).docx · web vie

110
Kasas Suresi (28/88) ِ مْ سِ بadıyla ِ اAllah\ın ِ نٰ مْ ح ر ل اRahman ِ م يِ ح ر ل اRahim Türkçe Transcript (*) Bismi(A)llâhi-rrahmâni-rrahîm(i) Ali Bulaç Meali Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Abdullah Parlıyan meali Dünyada herkesi, ahirette sadece mü'minleri rahmetine alan Allah adına. * Edip Yüksel Meali Rahman ve Rahim ALLAH'ın ismiyle. * Elmalılı Hamdi Yazır Meali Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle. Süleyman Ateş Meali Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla Yaşar Nuri Öztürk Meali Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla... Yusuf Ali (English) Inthe name of Allah, MostGracious, MostMerciful(19). * M. Pickthall (English) Inthe name of Allah, theBeneficent, theMerciful Kasas Suresi 1 ٓ سٰ طٓ مTa sin mim Türkçe Transcript (*) Tâ-Sîn-Mîm Ali Bulaç Meali Ta, Sin, Mim. Edip Yüksel Meali TT. S. M. * Elmalılı Hamdi Yazır Meali Tâ, Sîn, Mîm. Süleyman Ateş Meali Ta sin mim. Yaşar Nuri Öztürk Meali Tâ, Sîn, Mîm. Yusuf Ali (English) Ta. Sin. Mim.(3326) * M. Pickthall (English) Ta. Sin. Mim.

Upload: vanhuong

Post on 07-Feb-2019

231 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Kasas Suresi (28/88)

بسمadıyla

ه اللAllah\ın

حمن الرRahman حيم الر

Rahim

Türkçe Transcript (*) Bismi(A)llâhi-rrahmâni-rrahîm(i)Ali Bulaç Meali Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.Abdullah Parlıyan meali

Dünyada herkesi, ahirette sadece mü'minleri rahmetine alan Allah adına. *

Edip Yüksel Meali Rahman ve Rahim ALLAH'ın ismiyle. *Elmalılı Hamdi Yazır Meali Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.Süleyman Ateş Meali Rahman ve Rahim Allah'ın adıylaYaşar Nuri Öztürk Meali Rahman ve Rahîm Allah'ın adıyla...Yusuf Ali (English) Inthe name of Allah, MostGracious, MostMerciful(19). *M. Pickthall (English) Inthe name of Allah, theBeneficent, theMerciful

Kasas Suresi

1��طس م

Ta sin mim

Türkçe Transcript (*) Tâ-Sîn-MîmAli Bulaç Meali Ta, Sin, Mim.Edip Yüksel Meali TT. S. M. *Elmalılı Hamdi Yazır Meali Tâ, Sîn, Mîm.Süleyman Ateş Meali Ta sin mim.Yaşar Nuri Öztürk Meali Tâ, Sîn, Mîm.Yusuf Ali (English) Ta. Sin. Mim.(3326) *M. Pickthall (English) Ta. Sin. Mim.

Kasas Suresi

2تلكşunlar

اياتayetleridir

الكتابKitabın

ين ب�المapaçık

Türkçe Transcript (*) Tilke âyâtu-lkitâbi-lmubîn(i)Ali Bulaç Meali Bunlar, apaçık Kitabın ayetleridir.Edip Yüksel Meali Bu (harf) ler bu apaçık Kitabın mucizeleridir.Elmalılı Hamdi Yazır Meali Bunlar, apaçık kitabın âyetleridir.Süleyman Ateş Meali Şunlar, o apaçık Kitabın ayetleridir.Yaşar Nuri Öztürk Meali İşte sana, açık-seçik beyanda bulunan Kitap'ın ayetleri.Yusuf Ali (English) These are Verses of the Book that makes (things) clear.(3327) *M. Pickthall (English) These are revelations of the Scripture that maketh plain.

Kasas Suresi

3نتلوا

okuyacağızعليك

sanaمن

bir parçayı نبأ

haberindenموسىMusa

وفرعون

ve Fir\avn\ın

بالحقgerçek olarak

لقومbir toplum

için

يؤمنون

inanan

Türkçe Transcript (*) Netlû ‘aleyke min nebe-i mûsâ ve fir’avne bilhakki likavmin yu/minûn(e)Ali Bulaç Meali Mü'min olan bir kavim için hak olmak üzere, Musa ve Firavun'un

haberinden (bir bölümünü) sana okuyacağız.Edip Yüksel Meali İnanan bir toplum için, Musa ile Firavun'un bir kısım haberini sana doğru

olarak anlatmaktayız.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İman edecek bir kavim için Musa ile Firavun'un haberlerinden bir kısmını sana dosdoğru okuyacağız.

Süleyman Ateş Meali İnanan bir toplum için Musa ile Fir'avn'ın haberinden bir parçayı, gerçek olarak sana okuyacağız:

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İman edecek bir toplum için, Mûsa ve Firavun'un haberinden bir kısmını sana hak olarak okuyacağız.

Yusuf Ali (English) We rehearse to thee some of the story of Moses and Pharaoh in Truth, for people who believe.(3328) *

M. Pickthall (English) We narrate unto thee (somewhat) of the story of Moses and Pharaoh with truth, for folk who believe.

Kasas Suresi

4ان

şüphesizفرعو

نعال

ululandı (zorbalığa

فياالرض

وجعلböldü

اهلهاhalkını

Fir\avnkalktı)yeryüzünde

شيعاçeşitli

gruplara

يستضعف

eziyordu

طائفةbir zümreyi

(İsrail oğullarını)

منهمonlardan

ح ـ يذبkesiyordu

ابناءهم

oğullarını

ويستحب�ـ

sağ bırakıyordu

اءه نس�� م

kadınlarını

ه انçünkü o

كانidi

مني ب�المفس

نbozgunculardan

Türkçe Transcript (*) İnne fir’avne ‘alâ fî-l-ardi vece’ale ehlehâ şiye’an yestad’ifu tâ-ifeten minhum yużebbihu ebnâehum veyestahyî nisâehum(c) innehu kâne mine-lmufsidîn(e)

Ali Bulaç Meali Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.

Edip Yüksel Meali Firavun yeryüzünde despotça davrandı. Halkını sınıflara ayırıp onlardan bir grubu ezip sömürüyor, kızlarını yaşatıp oğullarını kesiyordu. O, bir bozguncu idi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Çünkü Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını parça parça etmişti. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Belli ki o bozgunculardandı.

Süleyman Ateş Meali Fir'avn, orada ululandı (zorbalığa kalktı), halkını çeşitli gruplara böldü. Onlardan bir zümreyi (İsrail oğullarını) eziyor, oğullarını kesiyor, kadınlarını sağ bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardan idi. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Gerçek şu: Firavun o yerde egemenlik kurmuş ve ora halkını gruplara ayırmıştı. Onlardan bir topluluğu horlayıp eziyordu: Bu topluluğun erkek çocuklarını boğazlıyor, kadınlarına hayâsızca davranıyor/kadınların rahimlerini yokluyor/kadınlarını hayata salıyordu. O gerçekten fesadı yayanlardandı.

Yusuf Ali (English) Truly Pharaoh elated himself in the land and broke up its people into sections,(3329) depressing a small group among them: their sons he slew, but he kept alive their females: for he was indeed a maker of mischief. *

M. Pickthall (English) Lo! Pharaoh exalted himself in the earth and made its people castes. A tribe among them he suppressed, killing their sons and sparing their women. Lo! he was of those who work corruption.

Kasas Suresi

5يد بون

biz istiyorduk ki

اننمن

lutfetmeyi

علىين بال

فياالرض

o yerde

ونجعلهم

ve onları

ائمةönderler

استضعفوا

ezilenlere

kılmayı

ونجعلهم

ve onları kılmayı

ب�الوار �ي ن

mirasçılar

Türkçe Transcript (*) Venurîdu en nemunne ‘alâ-lleżîne-stud’ifû fî-l-ardi venec’alehum e-immeten venec’alehumu-lvâriśîn(e)

Ali Bulaç Meali Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak istiyorduk.

Edip Yüksel Meali Yeryüzünde güçsüzleştirilip ezilenlere lütfederek diledik ki onları önderler ve varisler yapalım.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Biz ise istiyorduk ki, o yerde güçsüz düşürülenlere lütufta bulunalım, onları önderler yapalım, onlara (ötekilerin) yerini aldıralım.

Süleyman Ateş Meali Biz de istiyorduk ki o yerde ezilenlere lutfedelim, onları önderler yapalım, onları (ötekilerin mülküne) mirasçı kılalım.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ve biz istiyoruz ki, yeryüzünde ezilip horlananlara bağışta bulunalım, onları önderler yapalım, onları mirasçılar haline getirelim.

Yusuf Ali (English) And We wished to be Gracious to those who were being depressed on the land.(3330) To make them leaders (in Faith) and make them heirs, *

M. Pickthall (English) And We desired to show favour unto those who were oppressed in the earth, and to make them examples and to make them the inheritors,

Kasas Suresi

6ن ونمكve iktidara getirmeyi

لهمonları

فياالرض

o yerde

ونريve

göstermeyi

فرعون

Fir\avn\a

وهامان

ve Haman\a

وجنودهما

ve askerlerine

منهمonlardan

ماşeyi

كانواoldukları

يحذرون

korkmuş

Türkçe Transcript (*) Venumekkine lehum fî-l-ardi venuriye fir’avne vehâmâne vecunûdehumâ minhum mâ kânû yahżerûn(e)

Ali Bulaç Meali Ve (istiyorduk ki) onları yeryüzünde 'iktidar sahipleri olarak yerleşik kılalım', Firavun'a, Haman'a ve askerlerine, onlardan sakındıkları şeyi gösterelim.

Edip Yüksel Meali Ve onları yeryüzüne yerleştirelim, Firavun, Haman ve ordularına,

korktukları şeyi gösterelim.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ve o yerde onları hakim kılalım, Firavun ile Hâmân ve ordularına, onlardan çekinmekte oldukları şeyi gösterelim.

Süleyman Ateş Meali Ve onları o yerde iktidara getirelim de Fir'avn'a, Haman'a ve askerlerine, onlardan (ezdikleri zümreden) korktukları şeyi gösterelim.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ve yeryüzünde onlara imkân ve kudret verelim. Firavun'a, Hâman'a ve onların ordularına da korkmakta oldukları şeyleri gösterelim.

Yusuf Ali (English) To establish a firm place for them in the land, and to show Pharaoh, Haman,(3331) and their hosts, at their hands, the very things against which they were taking precautions.(3332) *

M. Pickthall (English) And to establish them in the earth, and to show Pharaoh and Haman and their hosts that which they feared from them.

Kasas Suresi

7 واوحين

اve vahyettik

الى امannesine

موسى

Musa\nın

اني ��ارض ه O(çocuğu)nuب�

emzir

فاذاخفتkorkarsan

عليهbaşına bir

şey gelmesinden

يه ب�فالonu bırak

فياليمsuya

والب�تخاي

korkma

واله�تحز üzülmeب�

ا انelbette biz

ادوه رonu tekrar

geri vereceğiz

اليكsana

وجاعلوه

ve onu yapacağız

منالمرسب�ين

elçilerden

Türkçe Transcript (*) Ve evhaynâ ilâ ummi mûsâ en ardi’îh(i)(s) fe-iżâ ḣifti ‘aleyhi fe elkîhi fî-lyemmi velâ teḣâfî velâ tahzenî(s) innâ râddûhu ileyki vecâ’ilûhu mine-lmurselîn(e)

Ali Bulaç Meali Musa'nın annesine: 'Onu emzir, şayet onun için korkacak olursan, onu suya bırak, korkma ve üzülme; çünkü onu biz sana tekrar geri vereceğiz ve onu gönderilen (elçilerden) kılacağız' diye vahyettik (bildirdik).

Edip Yüksel Meali Musa'nın annesine: "Onu emzir, ancak ne zaman onun can güvenliğinden endişelenirsen onu ırmağa at. Korkma, üzülme. Biz onu sana döndürecek ve onu elçilerden biri yapacağız," diye vahyettik.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

O esnada Musa'nın anasına "Onu emzir, kendisine zarar geleceğinden kaygılandığında onu denize (Nil nehrine) bırakıver, hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu tekrar sana vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız" diye bildirdik.

Süleyman Ateş Meali Musa'nın annesine, "O(çocuğu)nu emzir, başına bir şey gelmesinden

korkuyorsan (bir sandık içinde) onu suya bırak, korkma, üzülme biz onu tekrar sana geri vereceğiz ve onu elçilerden yapacağız." diye vahyettik.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa'nın annesine şunu vahyettik: "Emzir onu! Onun aleyhinde bir korku hissedince de nehire bırakıver onu. Korkma, üzülme! Kuşkun olmasın ki, biz onu sana geri döndüreceğiz ve onu resullerden biri yapacağız."

Yusuf Ali (English) So We sent this inspiration to the mother of Moses: "Suckle (thy child), but when thou hast fears about him, cast him into the river,(3333) but fear not nor grieve: for We shall restore him to thee, and We shall make him one of Our messengers." *

M. Pickthall (English) And We inspired the mother of Moses, saying: Suckle him and, when thou fearest for him, then cast him into the river and fear not nor grieve. Lo! We shall bring him back unto thee and shall make him (one) of Our messengers.

Kasas Suresi

8فالتقطه

nihayet onu aldı

الailesi

فرعون

Fir\avn

ليكونolsunası için

لهمkendilerine

عدواbir düşman

��وحزن مve başlarına

derd

انgerçekten

فرعون

Fir\avn

وهامان

ve Hâmân

وجنودهما

ve askerleri

كانوا��خاطي ب

نyanılıyorlardı

Türkçe Transcript (*) Feltekatahu âlu fir’avne liyekûne lehum ‘aduvven vehazenâ(en)(k)

inne fir’avne vehâmâne vecunûdehumâ kânû ḣâti-în(e)Ali Bulaç Meali Nihayet Firavun'un ailesi, onu (ileride bilmeksizin) kendileri için

bir düşman ve üzüntü konusu olsun diye sahipsiz görüp aldılar. Gerçekte Firavun, Haman ve askerleri bir yanılgı içindeydi.

Edip Yüksel Meali Nihayet Firavun'un ailesi, kendileri için bir düşman ve üzüntü kaynağı olacak o bebeği aldı. Firavun, Haman ve orduları suçlular idiler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali Nihayet Firavun ailesi onu yitik olarak aldı. Çünkü o, sonunda kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı. Şüphesiz Firavun ile Hâmân ve askerleri yanılıyorlardı.

Süleyman Ateş Meali Nihayet onu Fir'avn ailesi aldı ki, kendilerine bir düşman ve başlarına derd olsun. Gerçekten Fir'avn, Haman ve askerleri yanılıyorlardı. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali Nihayet, Firavun ailesi onu kayıp bir şey olarak bulup aldı. O, kendileri için bir düşman ve tasa olacaktı. Gerçek olan şu ki Firavun, Hâman ve bunların orduları yanlış yoldaydılar.

Yusuf Ali (English) Then the people of Pharaoh picked him up (from the river): (It was intended) that (Moses) should be to them an adversary and a cause of sorrow:(3334) for Pharaoh and Haman and (all) their

hosts were men of sin. *M. Pickthall (English) And the family of Pharaoh took him up, that he might become for

them an enemy and a sorrow. Lo! Pharaoh and Haman and their hosts were ever sinning.

Kasas Suresi

9وقالت

ve dedi kiامرات

karısıفرعون

Fir\avn\ınت قرaydınlığı

عينgöz

ب�يbana da

�ول مsana da

ال��تقتلو ه

onu öldürmeyin

عسىbelki

انينفعناbize yararı dokunur

اوya da

خذه نتonu ediniriz

ولداevlad

وهمonlar

اليشعرو

نanlamıyorlardı

Türkçe Transcript (*) Vekâleti-mraetu fir’avne kurratu ‘aynin lî velek(e)(s) lâ taktulûhu ‘asâ en yenfe’anâ ev netteḣiżehu veleden vehum lâ yeş’urûn(e)

Ali Bulaç Meali Firavun'un karısı dedi ki: 'Benim için de, senin için de bir göz bebeği; onu öldürmeyin; umulur ki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.' Oysa onlar (başlarına geleceklerin) farkında değillerdi.

Edip Yüksel Meali Firavun'un karısı, "Gözümüz aydın olsun. Onu öldürme. Belki bize yararı dokunur, yahut onu evlat ediniriz." Hiç bir şeyden haberleri yoktu.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Firavun'un karısı (sepetin içinden çocuk çıkınca kocasına), "İkimizin de gözü aydın! Onu öldürmeyin, belki bize faydası dokunur, ya da onu evlad ediniriz" dedi. Halbuki onlar işin sonunu sezemiyorlardı.

Süleyman Ateş Meali Fir'avn'ın karısı (çocuğu sandıktan çıkarınca): "Bana da, sana da göz bebeği (olacak, çok sevimli bir çocuk). Onu öldürmeyin, belki bize yararı dokunur, ya da onu evlad ediniriz." dedi. (Onu almakla hata ettiklerini) anlamıyorlardı.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Firavun'un karısı şöyle dedi: "Benim için de senin için de bir göz aydınlığıdır bu. Öldürmeyin onu, bize yararı olabilir, yahut onu çocuk ediniriz." Onlar işin farkında olmuyorlardı.

Yusuf Ali (English) The wife of Pharaoh said: "(Here is) joy of the eye,(3335) for me and for thee: slay him not. It may be that he will be use to us, or we may adopt him as a son." And they perceived not (what they were doing)!(3336) *

M. Pickthall (English) And the wife of Pharaoh said: (He will be) a consolation for me and for thee. Kill him not. Peradventure he may be of use to us, or we may choose him for a son. And they perceived not.

Kasas Suresi

10واصبح

sabahladıفؤاد

gönlüام

annesininموسى

Musa\nın��فارغ مbomboş

انكادتneredeyse

ي ب�لتبaçığa

vuracaktı

ب�بonu

لوالeğer

olmasaydık

انربطناbiz iyice

pekiştirmiş

علىقلبها

onun kalbini

لتكونolması için

منب�المؤمين

inananlardan

Türkçe Transcript (*) Veasbeha fu-âdu ummi mûsâ fâriġâ(an)(s) in kâdet letubdî bihi levlâ en rabetnâ ‘alâ kalbihâ litekûne mine-lmu/minîn(e)

Ali Bulaç Meali Musa'nın annesi ise, yüreği boşluk içinde sabahladı. Eğer mü'minlerden olması için kalbi üzerinde (sabrı ve dayanıklılığı) pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse onu(n durumunu) açığa vuracaktı.

Edip Yüksel Meali Musa'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı. İnanması için gönlünü pekiştirmeseydik, neredeyse durumu açığa vuracaktı

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa'nın anasının yüreği (tasadan) bomboş kalıverdi. Eğer biz, (vaadimize) inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı.

Süleyman Ateş Meali Musa'nın annesinin gönlü bomboş sabahladı (meraktan çıldıracak oldu). Eğer biz, (va'dimize) inananlardan olması için onun kalbini iyice pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi açığa vuracaktı.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa'nın annesinin kalbi ise bomboş bir halde sabahladı. Eğer inananlardan olması için kalbine bir bağ vermeseydik, onu açığa vuracak bir durumdaydı.

Yusuf Ali (English) But there came to be a void in the heart of the mother of Moses: She was going almost to disclose his (case), had We not strengthened her heart (with faith), so that she might remain a (firm) believer.(3337) *

M. Pickthall (English) And the heart of the mother of Moses became void, and she would have betrayed him if We had not fortified her heart, that she might be of the believers.

Kasas Suresi

11وقالت يب�الخت ��ق ه فبصرب! عنب�ب

dedi kikızkardeşineonu takip etتo da

gözetledi

onuجنبuzaktan

وهمonlar

اليشعرو� ن

farkına varmadan

Türkçe Transcript (*) Vekâlet li-uḣtihikussîh(i)(s) febesurat bihi ‘an cunubin vehum lâ yeş’urûn(e)

Ali Bulaç Meali Kız kardeşine: 'Onu izle,' dedi. Böylece o da, kendileri farkında değilken onu uzaktan gözetledi.

Edip Yüksel Meali Kızkardeşine, "Onu izle," dedi. O da kimse farketmeden uzaktan izledi.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Annesi Musa'nın ablasına, "Onun izini takip et" dedi. O da, onlar farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi.

Süleyman Ateş Meali (Musa'nın) kızkardeşine "Onun izini takip et," dedi. O da onlar farkına varmadan onu uzaktan gözetledi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Annesi, Mûsa'nın kız kardeşine, "-Onu izle" dedi. O da onu kenardan gözledi. Onlarsa işin farkında olmuyorlardı.

Yusuf Ali (English) And she said to the sister of (Moses), "Follow him" so she (the sister) watched him in the character of a stranger. And they knew not.

M. Pickthall (English) And she said unto his sister: Trace him. So she observed him from afar, and they perceived not.

Kasas Suresi

12 من وحر

اbiz haram etmiştik

عليهona

المراضع

süt anneleri

منقبل

daha önce

فقالتdedi ki

هلكم ادل

size göstereyim

mi?

على اهلبيتbir aileyi

يكفلونه

onun bakımını

üstlenecek

لكمsizin için

وهمve onlar

لهona

ناصحون

öğüt verecek

Türkçe Transcript (*) Veharramnâ ‘aleyhi-lmerâdi’a min kablu fekâlet hel edullukum ‘alâ ehli beytin yekfulûnehu lekum vehum lehu nâsihûn(e)

Ali Bulaç Meali Biz, daha önce ona süt analarını haram etmiştik. (Kız kardeşi:) 'Ben, sizin adınıza bakımını üstlenecek ve ona öğüt verecek (veya eğitecek) bir aileyi size bildireyim mi?' dedi.

Edip Yüksel Meali Önceden, onun süt annelerini kabul etmemesini sağladık. Nihayet (kızkardeşi), "Sizin için onun bakımını üstlenecek ve ona iyi davranacak bir aileyi göstereyim mi?" dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Biz (annesine geri vermezden) daha önce, onun süt analarının sütünü kabulüne müsade etmedik. Bunun üzerine ablası, "Size, onun bakımını sizin namınıza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bir aile göstereyim mi?" dedi.

Süleyman Ateş Meali Biz daha önce ona, süt verenler(in sütünü emmey)i haram etmiştik. (Hiçbir kadının sütünü emmiyordu. Fir'avn ve ailesi, çocuğun emeceği bir dadı bulma telaşı içinde idiler. Kızkardeşi uzaktan durumu görünce sokuldu): "Sizin için onun bakımını üstlenecek ve ona öğüt ver(ip onu güzelce eğit)ecek bir aileyi göstereyim mi?" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Biz daha önce ona, süt emziren kadınları haram kılmıştık. Bu sırada kızkardeşi dedi ki: "Onun bakımını sizin için üstlenecek, onu eğitip öğretmeyi yüklenecek bir ev halkını size tanıtayım mı?"

Yusuf Ali (English) And we ordained that he refused suck at first, until (His sister came up and) said: "Shall I point out to you the people of a house that will nourish and bring him up for you(3338) and be sincerely attached to him?"... *

M. Pickthall (English) And We had before forbidden foster-mothers for him, so she said: Shall I show you a household who will rear him for you and take care of him?

Kasas Suresi

13فرددنا

هböylece onu geri verdik

الىب�ام

annesine

كيiçin

تقرaydın olması

عينهاgözü

والتحزن

ve üzülmesin

ولتعلمve bilmesi

için

انşüphesiz

وعدva\dinin

اللهAllah\ın

حقhak (gerçek)

olduğunu

ولكنve fakat

اكثرهم

çokları

ال �يعلمو نbilmezler

Türkçe Transcript (*) Feradednâhu ilâ ummihi key tekarra ‘aynuhâ velâ tahzene velita’leme enne va’da(A)llâhi hakkun velâkinne ekśerahum lâ ya’lemûn(e)

Ali Bulaç Meali Böylelikle, gözünün aydın olması, üzülmemesi ve gerçekten Allah'ın va'dinin hak olduğunu bilmesi için, onu annesine geri vermiş olduk. Ancak onların çoğu bilmezler.

Edip Yüksel Meali Böylece onu annesine döndürdük ki gözü aydınlansın, üzülmesin ve ALLAH'ın sözünün gerçek olduğunu bilsin. Ne var ki çokları bilmez.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Böylelikle biz onu, gözü aydın olsun, gam çekmesin ve Allah'ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin, diye anasına geri verdik. Fakat yine de pek çoğu (bunu) bilmezler.

Süleyman Ateş Meali Böylece biz onu, annesine geri verdik ki gözü aydın olsun, üzülmesin ve Allah'ın va'dinin gerçek olduğunu bilsin. Fakat çokları bilmezler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Nihayet Mûsa'yı öz anasına geri çevirdik ki, o ananın gözü aydın olsun, kederlenmesin ve Allah'ın vaadinin hak olduğunu bilsin. Fakat çokları bunu bilmezler.

Yusuf Ali (English) Thus did We restore him to his mother, that her eye might be comforted, that she might not grieve, and that she might know that the promise of Allah is true: but most of them do not understand.(3339) *

M. Pickthall (English) So We restored him to his mother that she might be comforted and not grieve, and that she might know that the promise of Allah is true. But most of them know not.

Kasas Suresi

14 ولمابلغ(Musa) erince

اشدهgüçlü çağına

واستوىve

olgunlaşınca

اتيناهbiz ona verdik

حكماhüküm

��وعلم مve ilim

وكذلك

işte böyle

نجزيmükafatlandırırız

المحسب�ينgüzel

davrananları

Türkçe Transcript (*) Velemmâ beleġa eşuddehu vestevâ âteynâhu hukmen ve’ilmâ(en)(s) vekeżâlike neczî-lmuhsinîn(e)

Ali Bulaç Meali Erginlik çağına ulaşıp olgunlaşınca, ona bir 'hüküm ve hikmet' ve ilim verdik. Biz iyilikte bulunanları işte böyle ödüllendiririz.

Edip Yüksel Meali Erginlik çağına gelip olgunlaşınca ona bilgelik ve bilgi verdik. İyi davrananları böyle ödüllendiririz.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa yiğitlik çağına girip olgunlaşınca, biz ona hikmet ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükafatlandırırız.

Süleyman Ateş Meali (Musa), güçlü çağına erip, olgunlaşınca biz ona hüküm ve ilim verdik. İşte güzel davrananları böyle mükafatlandırırız.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa, yiğitlik çağına ulaşıp olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdik. Biz, güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz.

Yusuf Ali (English) When he reached full age, and was firmly established(3340) (in life), We bestowed on him wisdom and knowledge: for thus do We reward those who do good. *

M. Pickthall (English) And when he reached his full strength and was ripe, We gave him wisdom and knowledge. Thus do We reward the good.

Kasas Suresi

15ودخل

ve girdi ين ب�الم

ةşehre

علىbir sıradaب#ين

غفلة(kendisinden

) habersiz olduğu

مناهلهاhalkının

فوجد

buldu

ب�يهاorada

رجلين

iki adamı

��يقتتال هöldüresiye

dövüşürlerken

هذاbiri

من ب�يعت ب$

kendi taraftarlarında

n

وهذاöbürü de

منب�عدو ه

düşmanlarından

فاستغاثه(Musa\dan)

yardım istedi

ي بال من ب�يعت ب$

kendi taraftarlarında

n olan

علىkarşı

ي بال منب�عدو ن

düşmanlarından olana

فوكزه

bir yumruk indirdi

موسىMusa

فقضى

işini bitirdi

��علي هonun

قال(sonra) dedi

ki

هذاbu

منعملişindendi

r

يطا الش�� م

şeytanın

ه انo

gerçekten

عدوbir düşmandır

مضلşaşırtıcı

ين ب�مapaçık

Türkçe Transcript (*) Vedeḣale-lmedînete ‘alâhîni ġafletin min ehlihâ fevecede fîhâ raculeyni yaktetilâni hâżâ min şî’atihi vehâżâ min ‘aduvvih(i)(s) festeġâśehu-lleżî min şî’atihi ‘alâ-lleżî min ‘aduvvihi fevekezehu mûsâ fekadâ ‘aleyh(i)(s)kâle hâżâ min ‘ameli-şşeytân(i)(s) innehu ‘aduvvun mudillun mubîn(un)

Ali Bulaç Meali (Musa) Halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre girdi, orda kavga etmekte olan iki adam buldu; bu kendi taraftarlarından, şu da düşmanlarından. Derken taraftarlarından olan, düşmanlarından olana karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine ona bir yumruk attı ve işini bitiriverdi. (Sonra da:) 'Bu şeytanın işindendir; o, gerçekten açıkca saptırıcı bir düşmandır' dedi.

Edip Yüksel Meali Halkının haberi olmadığı bir sırada kente girmişti. Orada iki adamın kavga ettiklerini gördü; biri onun tarafından (İbrani), diğeri de düşman tarafından (Mısırlı) idi. Tarafından olan adam düşmanına karşı ondan yardım istedi. Bunun üzerine Musa da ötekine bir yumruk indirip işini bitirdi. "Bu şeytanın bir işidir; o bir düşmandır, apaçık bir saptırıcıdır,"

dedi.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa, halkının habersiz olduğu bir sırada şehre girdi. Orada, biri kendi tarafından diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbirleriyle döğüşür buldu. Kendi tarafı olan, düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine bir yumruk indirip onun ölümüne sebep oldu. "Bu, şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşmandır" dedi.

Süleyman Ateş Meali Halkının (kendisinden) habersiz olduğu bir sırada şehre girdi, orada biri kendi taraftarlarından, öbürü de düşmanlarından olan iki adamın dövüştüklerini gördü. Kendi taraftarlarından olan, düşmanlarından olana karşı Musa'dan yardım istedi. Musa da ötekine bir yumruk indirip onun işini bitirdi. (Sonra): "Bu dedi, şeytanın işindendir. O, gerçekten apaçık, şaşırtıcı bir düşmandır."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Halkının habersiz olduğu bir sırada kente girdi. Orada iki adam buldu, dövüşüyorlardı. Bu, Mûsa'nın halkından, şu da düşmanlarındandı. Kendi halkından olan, düşmanından olana karşı Mûsa'dan yardım istedi. Mûsa ona bir yumruk indirip işini bitirdi. Dedi: "Bu yaptığım, şeytanın amellerindendir. İnsanı saptıran açık bir düşmandır o."

Yusuf Ali (English) And he entered the city at a time when its people(3341) were not watching: and he found there two men fighting,- one of his own religion, and the other, of his foes. Now the man of his own religion appealed to him against his foe, and Moses struck(3342) him with his fist and made an end of him. He said: "This is a work of Evil (Satan): for he is an enemy that manifestly misleads!" *

M. Pickthall (English) And he entered the city at a time of carelessness of its folk, and he found therein two men fighting, one of his own caste, and the other of his enemies; and he who was of his caste asked him for help against him who was of his enemies. So Moses struck him with his fist and killed him. He said: This is of the devil's doing. Lo! he is an enemy, a mere misleader.

Kasas Suresi

16قال

dediرب

Rabbimي !�ا ب

gerçekten ben

ظلمتzulmettim

ي ب%نفnefsime

فاغفرbağışla

ب�يbeni

فغفر(Allah)

bağışladı

��ل مonu

ه انçünkü O

هوO

الغفورçok

bağışlayandır

يم çokب#الرesirgeyendir

Türkçe Transcript (*) Kâle rabbi innî zalemtu nefsî faġfir lî feġafera leh(u)(c) innehu huve-lġafûru-rrahîm(u)

Ali Bulaç Meali Dedi ki: 'Rabbim, gerçekten, kendi nefsime zulmettim, artık beni bağışla.' Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O, bağışlayandır, esirgeyendir.

Edip Yüksel Meali "Rabbim," dedi, "ben kendime haksızlık ettim, beni bağışla." O da onu bağışladı. Çünkü O Bağışlayandır, Rahimdir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa, "Rabbim! Doğrusu kendimi ziyana uğrattım. Beni bağışla!" dedi;

Allah da, onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olan ancak O'dur.

Süleyman Ateş Meali Rabbim, ben nefsime zulmettim, beni bağışla! dedi. (Allah) onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Rabbim, öz benliğime zulmettim, beni affet" diye yakardı da Allah onu affetti. Gafûr O'dur, Rahîm O'dur.

Yusuf Ali (English) He prayed: "O my Lord! I have indeed wronged my soul! Do Thou then forgive me!" So ((Allah)) forgave him: for He is the Oft-Forgiving, Most Merciful.

M. Pickthall (English) He said: My Lord! Lo! I have wronged my soul, so forgive me. Then He forgave him. Lo! He is the Forgiving, the Merciful.

Kasas Suresi

17قال

dediرب

Rabbimبما

hakkı içinانعمتlutfettiğin ni\

metler

عليbana

فلنartık bir

daha

اكونolmayacağım

يرا ب�ظarka çıkan

ب�للمجرين

suçlulara

Türkçe Transcript (*) Kâle rabbi bimâ en’amte ‘aleyye felen ekûne zahîran lilmucrimîn(e)Ali Bulaç Meali Dedi ki: 'Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suçlu günahkarlara

destekçi olmayacağım.'Edip Yüksel Meali "Rabbim," dedi, "bana bağışladığın nimetlere karşılık olarak bundan böyle

suçlulara yardım etmeyeceğim."Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa, "Rabbim! Bana lutfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara asla arka olmayacağım" dedi.

Süleyman Ateş Meali Rabbim, dedi, bana lutfettiğin ni'metler hakkı için artık bir daha suçlulara arka olmayacağım.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Dedi: "Rabbim, bana lütfettiğin nimete yemin ederim ki, bir daha suçlulara asla arka çıkmayacağım."

Yusuf Ali (English) He said: "O my Lord! For that Thou hast bestowed Thy Grace on me, never shall I be a help to those who sin!"(3343) *

M. Pickthall (English) He said: My Lord! Forasmuch as Thou hast favoured me, I will nevermore be a supporter of the guilty.

Kasas Suresi

18فاصبح

sabahladı في

ينة ب�المşehirde

ائفا خkorku içinde

يترقبgözetleyerek

فاذاbir de baktı

ki

ذي الاستنص

رهkendisinden

yardım isteyen

باالمسdün

يستص��رخ مyine

feryadediyor

قالdedi

لهona

موسىMusa

ك انgerçekten

sen

لغويbir azgınsın

ين ب�مbelli ki

Türkçe Transcript (*) Feasbeha fî-lmedîneti ḣâ-ifen yeterakkabu fe-iżâ-lleżî-stensarahu bil-emsi yestasriḣuh(u)(c)kâle lehu mûsâ inneke leġaviyyun mubîn(un)

Ali Bulaç Meali Böylece şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken, bir de baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen (kişi, bugün de) kendisine yardım için bağırıyor. Musa, ona dedi ki: 'Sen açıkca bir azgınsın.'

Edip Yüksel Meali Korku içinde, etrafı kollayarak şehirde sabahladı. Kendisinden dün yardım istemiş olan adam, feryad ederek yine kendisinden yardım istiyordu. Musa ona, "Belli ki sen bir belalısın," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse feryad ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona dedi ki: "Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!"

Süleyman Ateş Meali Şehirde korku içinde (sonucu) gözetleyerek sabahladı. Bir de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen (İsrail oğlu), yine kendisine feryaded(ip yardım ist)iyor. Musa, ona: "Belli ki sen bir azgınsın!" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kentte, korku içinde sabahladı, göz-kulak kesiliyordu. Bir de baktı ki, dün ondan yardım isteyen adam yine onu yardıma çağırıyor. Mûsa ona dedi ki: "Anlaşıldı, sen, tam azmış bir adamsın."

Yusuf Ali (English) So he saw the morning in the city, looking about, in a state of fear, when behold, the man who had, the day before, sought his help called aloud for his help (again). Moses said to him: "Thou art truly, it is clear, a quarrelsome fellow!"(3344) *

M. Pickthall (English) And morning found him in the city, fearing, vigilant, when behold! he who had appealed to him the day before cried out to him for help. Moses said unto him: Lo! thou art indeed a mere hothead.

Kasas Suresi

19فلماnihayet

اناراد

isteyince

انيبطشyakalamak

ي ببالolanı

هوo

عدوdüşman

ن�لهمikisine de

قالdedi ki

يد يا بات-mi

كما انgibi

موسىey Musa

istiyorsun?ي ب�تقتلbeni öldürmek

قتلتöldürdüğün

نفساbir canı

�%باالم هdün

انيد بت

sen istiyorsun

االancak

انتكون

olmak

ارا جبbir zorba

فياالرضyeryüzünde

ومايد بت

istemiyorsun

انتكون

olmak

مني ب#المصل

نarabuluculardan

Türkçe Transcript (*) Felemmâ en erâde en yebtişe billeżî huve ‘aduvvun lehumâ kâle yâ mûsâ eturîdu en taktulenî kemâ katelte nefsen bil-ems(i)(s) in turîdu illâ en tekûne cebbâran fî-l-ardi vemâ turîdu en tekûne mine-lmuslihîn(e)

Ali Bulaç Meali Sonunda ikisinin de düşmanı olan (adam)ı yakalamak isterken (adam ona) dedi ki: 'Ey Musa dün birini öldürdüğün gibi, bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde yalnızca bir zorba olmak istiyorsun, ıslah edicilerden olmak istemiyorsun.'

Edip Yüksel Meali Ortak düşmanlarını yakalamak isteyince, "Musa, dün birisini öldürdüğün gibi bu gün de beni mi öldürmek isitiyorsun? Sen, yeryüzünde erdemli biri olmak istemiyorsun; bir zorba olmak istiyorsun," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: "Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek arabuluculardan olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!"

Süleyman Ateş Meali Nihayet (Musa) ikisinin de (kendisinin ve yardım isteyenin) düşmanı olan adamı yakalamak isteyince o dedi ki: "Ey Musa, dün bir canı öldürdüğün gibi şimdi de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince o şöyle dedi: "Dün bir adamı öldürdüğün gibi, bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde zorba olmaktan başka bir şey istemiyorsun. Barışseverlerden olmak gibi bir niyetin yok."

Yusuf Ali (English) Then, when he decided to lay hold of the man who was(3345) an enemy to both of them, that man said: "O Moses! Is it thy intention to slay me as thou slewest a man yesterday? Thy intention is none other than to become a powerful violent man in the land, and not to be one who sets things right!"(3346) *

M. Pickthall (English) And when he would have fallen upon the man who was an enemy unto them both, he said: O Moses! Wouldst thou kill me as thou didst kill a person yesterday. Thou wouldst be nothing but a tyrant in the land, thou wouldst not be of the reformers.

Kasas Suresi

20

اء وجgeldi

رجلbir adam

مناقصا

öbür ucundan

ينة ب�المşehrin

ه&يسعkoşarak

قالdedi

ياey

موسىMusa

انşüphesiz

المالileri gelenler

يأتمرون

aralarında konuşuyorlar

بكseni

ليقتلوكseni

öldürmek için

فاخرج

sen çık (git)

ي !�ا بelbette ben

لكsana

مني اص ب#الن

نöğüt

verenlerdenim

Türkçe Transcript (*) Vecâe raculun min aksâ-lmedîneti yes’â kâle yâ mûsâ inne-lmelee ye/temirûne bike liyaktulûke faḣruc innî leke mine-nnâsihîn(e)

Ali Bulaç Meali Şehrin öbür yakasından bir adam koşarak gelip dedi ki: 'Ey Musa, önde gelenler, seni öldürmek konusunda aralarında görüşmektedirler, artık çık git; gerçekten ben sana öğüt verenlerdenim.'

Edip Yüksel Meali Şehrin öte yanından koşa koşa gelen bir adam, "Musa, ileri gelenler seni öldürmek için aralarında görüşüyorlar. Çabuk burayı terket; ben sana öğüt vermekteyim," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Şehrin öbür ucundan bir adam geldi ve dedi ki: "Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında müzakere ediyorlar. Derhal (buradan) çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim."

Süleyman Ateş Meali Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. "Ey Musa, dedi, ileri gelenler seni öldürmek için aralarında konuşuyorlar. Sen çık (git), ben sana öğüt verenlerdenim."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi. Dedi: "Ey Mûsa, kentin ileri gelenleri seni öldürmeyi planlıyorlar. Çık buradan! Ben sana öğüt verenlerdenim."

Yusuf Ali (English) And there came a man, running, from the furthest end(3347) of the City. He said: "O Moses! the Chiefs are taking counsel together about thee, to slay thee: so get thee away, for I do give thee sincere advice." *

M. Pickthall (English) And a man came from the uttermost part of the city, running. He said: O Moses! Lo! the chiefs take counsel against thee to slay thee; therefor escape. Lo! I am of those who give thee good advice.

Kasas Suresi

21فخرج(Musa) çıktı

منهاoradan

ائفا خkorka korka

��يترق هkollayarak

قالdedi

ربRabbim

ي ب�نجbeni kurtar

من القومkavimden

ي ب�الظال� ن

zalim

Türkçe Transcript (*) Feḣarace minhâ ḣâ-ifen yeterakkab(u)(s)kâle rabbi neccinî mine-lkavmi-zzâlimîn(e)

Ali Bulaç Meali Böylece oradan korku içinde (çevreyi) gözetleyerek çıkıp gitti: 'Rabbim, zalimler topluluğundan beni kurtar' dedi.

Edip Yüksel Meali Korku içinde, çevreyi kollayarak oradan kaçtı. "Rabbim, beni şu zalim toplumdan kurtar," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa korka korka, (etrafı) gözetleyerek oradan çıktı. "Rabbim! Beni zalimler güruhundan kurtar" dedi.

Süleyman Ateş Meali (Musa, etrafı) kollayarak, korka, korka oradan çıktı: "Rabbim, beni şu zalim kavimden kurtar!" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bunun üzerine Mûsa, oradan korka korka çıktı. Her yanı gözlüyordu. Şöyle yakardı: "Rabbim, beni şu zalimler topluluğundan kurtar!"

Yusuf Ali (English) He therefore got away therefrom,(3348) looking about, in a state of fear. He prayed "O my Lord! save me from people given to wrong-doing." *

M. Pickthall (English) So he escaped from thence, fearing, vigilant. He said: My Lord ! Deliver me from the wrongdoing folk.

Kasas Suresi

22 ولماتوجهyönelince

تلقاءtarafına

مدينMedyen

قالdedi

عسىumarım ki

ي �!�ر بRabbim

اني ب�يهدي

beni iletir

سواءdoğru

ي ب�السلyola

Türkçe Transcript (*) Velemmâ teveccehe tilkâe medyene kâle ‘asâ rabbî en yehdiyenî sevâe-ssebîl(i)

Ali Bulaç Meali Medyen'e doğru yöneldiğinde de: 'Umarım Rabbim, beni doğru bir yola yöneltip iletir' dedi.

Edip Yüksel Meali Medyen'e doğru yönelince, "Umarım Rabbim beni doğruya iletir," dedi.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Medyen'e doğru yöneldiğinde: "Umarım Rabbim beni doğru yola iletir." dedi.

Süleyman Ateş Meali Medyen'e doğru yönelince: "Umarım ki Rabbim beni doğru yola iletir" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Medyen tarafına yönelince şöyle dedi: "Umarım Rabbim beni isabetli bir yola kılavuzlar."

Yusuf Ali (English) Then, when he turned his face towards (the land of) Madyan,(3349) he said: "I do hope that my Lord will show me the smooth and straight Path."

*M. Pickthall (English) And when he turned his face toward Midian, he said: Peradventure my

Lord will guide me in the right road.

Kasas Suresi

23 ولماوردvarınca

ماءsuyuna

مدينMedyen

وجدbuldu

عليهonun

başında

امةbir grubu

مناس النinsanlardan

�يسقو ه(hayvanlarını)

sularken

ووجدve buldu

مندونهم

onların gerisinde

امراتين

iki kız

��تذودا هsudan

meneden

قال(Musa) dedi

ماخطبكمم�

sizin işiniz ne?

قالتاdediler ki

الي ب�نس

biz sulayamayız

حتىيصدر

sulayıp çekilmeden

عاء الرçobanlar

وابوناve babamız

da

شيخbir ihtiyardır

ير ب�كbüyük

Türkçe Transcript (*) Velemmâ verade mâe medyene vecede ‘aleyhi ummeten mine-nnâsi yeskûne vevecede min dûnihimu-mraeteyni teżûdân(i)(s)kâle mâ ḣatbukumâ(s)kâletâ lâ neskî hattâ yusdira-rri’â/(u)(s) ve ebûnâ şeyḣun kebîr(un)

Ali Bulaç Meali Medyen suyuna vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu buldu. Onların gerisinde de (hayvanları su başına götürmekten çekinen) iki kadın buldu. Dedi ki: 'Bu durumunuz ne?' 'Çobanlar sürülerini sulamadıkça, biz sürülerimizi sulayamayız; babamız, yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır.' dediler.

Edip Yüksel Meali Medyen suyuna vardığında, orada hayvanlarını sulayan halktan bir grup buldu. Onların gerisinde itilip kakılan iki kadın gördü. Onlara, "Ne yapmak istiyorsunuz?" dedi. "Çobanlar sulayıp çekilmeden sulayamayız. Babamız da çok yaşlı bir adamdır," dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa, Medyen suyuna varınca, orada (hayvanlarını) sulayan bir çok insan buldu. Onların gerisinde de (hayvanlarını suyun olduğu yerden) geri çeken iki kadın gördü. Onlara "Derdiniz nedir?" dedi. Şöyle cevap verdiler: "Çobanlar sulayıp çekilmeden biz ( onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız; babamız da çok yaşlıdır. "

Süleyman Ateş Meali Medyen suyuna varınca o(su)nun başında birçok insanların, (hayvanlarını) suladıklarını gördü. Onların gerisinde de, (diğerlerinin hayvanlarına karışmasın diye hayvanlarını) sudan meneden iki kız buldu. (Musa, onlara): "İşiniz nedir, (niçin hayvanları suya bırakmıyorsunuz)?" dedi.

Dediler ki: "Çobanlar sulayıp çekilmeden biz (onların içine sokulup hayvanlarımızı) sulamayız. Babamız da büyük bir ihtiyardır (O gelemez)." *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Medyen suyuna ulaştığında, su başında halktan bir grup gördü. Hayvanlarını suluyorlardı. Biraz ötelerinde çekingen bir halde duran iki kadın fark etti. "Derdiniz nedir?" dedi. "Şu çobanlar çekilip gidinceye kadar biz hayvanlarımızı sulamayız. Üstelik babamız da ileri yaşta bir ihtiyardır." dediler.

Yusuf Ali (English) And when he arrived at the watering (place) in Madyan,(3350) he found there a group of men watering (their flocks), and besides them he found two women who were keeping back (their flocks). He said: "What is the matter with you?" They said: "We cannot water (our flocks) until the shepherds take back (their flocks): And our father is a very old man."(3351) *

M. Pickthall (English) And when he came unto the water of Midian he found there a whole tribe of men, watering. And he found apart from them two women keeping, back (their flocks). He said: What aileth you? The two said: We cannot give (our flocks) to drink till the shepherds return from the water; and our father is a very old man.

Kasas Suresi

24فسقى

(Musa) hemen suladı

لهماonlarınkini

ثمsonra

تولىçekildi

الىالظلgölgeye

فقالdedi

ربRabbim

ي !�ا بdoğrusu

لماانزلتindireceğin

اليbana

منخير

bir hayra

ير ب�فmuhtacım

Türkçe Transcript (*) Fesekâ lehumâ śümme tevellâ ilâ-zzilli fekâle rabbi innî limâ enzelte ileyye min ḣayrin fakîr(un)

Ali Bulaç Meali Hemencecik sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek dedi ki: 'Rabbim, doğrusu bana indirdiğin her hayra muhtacım.'

Edip Yüksel Meali Onlar için suladı, sonra gölgeye çekildi ve, "Rabbim, senin bana bağışlayacağın her şeye muhtacım," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bunun üzerine Musa, onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi ve "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım" dedi.

Süleyman Ateş Meali Hemen (Musa) onlarınkini de suladı, sonra gölgeye çekildi: "Rabbim, dedi, doğrusu bana indireceğin bir hayra muhtacım, (azıcık azık indir de şu karnımı doyur)."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bunun üzerine Mûsa, onların sulama işini yaptı. Sonra gölgeye çekilip şöyle dedi: "Rabbim, bana indireceğin her nimeti bekleyen bir çaresizim."

Yusuf Ali (English) So he watered (their flocks) for them; then he turned back to the shade, and said:"O my Lord! truly am I in (desperate) need of any good that Thou dost send me!"(3352) *

M. Pickthall (English) So he watered (their flock) for them. Then he turned aside into the shade, and said: My Lord! I am needy of whatever good thou sendest down for me.

Kasas Suresi

25اءته فجderken ona

geldi

احديهما

o iki kızdan biri

ي ب$تمyürüyerek

علىاستحيا'( ه

utana utana

قالتdedi

اني ب�اbabam

يدعوكseni

çağırıyor

ليجزيك

ödemek için

اجرücretini

ماسقيتsulamanın

م�لنbizim için

فلماجاءه

(Musa) ona gelince

وقصve anlatınca

عليهona

القص hikayeyiن

قالdedi

ف��ال تخkorkma

نجوتkurtuldun

من القومo kavimden

ي ب�الظالن

zalim

Türkçe Transcript (*) Fecâet-hu ihdâhumâ temşî ‘alâ-stihyâ-in kâlet inne ebî yed’ûke liyecziyeke ecra mâ sekayte lenâ(c) felemmâ câehu vekassa ‘aleyhi-lkasasa kâle lâ teḣaf(s) necevte mine-lkavmi-zzâlimîn(e)

Ali Bulaç Meali Çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, (utana utana) yürüyerek ona geldi. 'Babam, bizim için sürüleri sulamana karşılık sana mükafaat vermek üzere seni davet etmektedir.' dedi. Bunun üzerine ona gelip de olup bitenleri anlatınca o: 'Korkma' dedi. 'Zalimler topluluğundan kurtulmuş oldun.'

Edip Yüksel Meali Çok geçmeden onlardan birisi utana utana ona doğru yürüyerek geldi ve "Babam, bizim için sulamana karşılık olarak sana ücret vermek istiyor," dedi. Onunla karşılaşıp ona başından geçenleri anlatınca o, "Korkma," dedi, "Zalim topluluktan kurtulmuş bulunuyorsun."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi. "Babam, dedi, bizim yerimize (hayvanları) sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor." Musa, ona (Hz. Şuayb'a) gelip başından geçeni anlatınca o, "korkma, o zalim kavimden kurtuldun"dedi.

Süleyman Ateş Meali Derken o iki kızdan biri utana utana yürüyerek ona geldi: "Babam seni çağırıyor, bizim için (hayvanları) sulamanın ücretini verecek," dedi. (Musa), o(kızların babaları)na gelip (başından geçen) hikayeyi anlatınca o: "Korkma, o zalim kavimden kurtuldun" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Tam o sırada kadınlardan biri, utangaç bir tavırla yürüyerek ona geldi. Dedi: "Babam, bizim için yaptığın sulamaya karşılık sana bir şeyler vermek üzere seni çağırıyor." Mûsa gelip ihtiyara hikâyeyi anlatınca, o dedi ki: "Korkma, artık zalimler topluluğundan kurtuldun."

Yusuf Ali (English) Afterwards one of the (damsels) came (back) to him, walking bashfully. She said: "My father invites thee that he may reward thee for having watered(3353) (our flocks) for us." So when he came to him and narrated the story, he said: "Fear thou not: (well) hast thou escaped from unjust people."(3354) *

M. Pickthall (English) Then there came unto him one of the two women, walking shyly. She said: Lo! my father biddeth thee, that he may reward thee with a payment for that thou didst water (the flock) for us. Then, when he came unto him and told him the (whole) story, he said: Fear not! Thou hast escaped from the wrongdoing folk.

Kasas Suresi

26قالت

dediاحديه

ماo (kız)lardan

biri

يا ابتbabacağım

استأج��ر ه

bunu (çoban) tut

انmuhakkak

خيرen

hayırlısıdır

مناستأجرتücretle

tuttuklarının

القويen güçlüsü

ين ب�االen güveniliri

Türkçe Transcript (*) Kâlet ihdâhumâ yâ ebeti-ste/cirh(u)(s) inne ḣayra meni-ste/certe-lkaviyyu-l-emîn(u)

Ali Bulaç Meali O (kadın)lardan biri dedi ki: 'Ey babacığım, onu ücretli olarak tut; çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı gerçekten o kuvvetli, güvenilir (biri)dir.'

Edip Yüksel Meali Onlardan biri, "Babacığım, ona iş ver. O, senin ücretle tuttuklarının en iyisidir; hem güçlü, hem de güvenilir biri," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Şuayb'ın) iki kızından biri: "Babacığım! Onu ücretle (çoban) tut. Çünkü ücretle istihdam edeceğin en iyi kimse, bu güçlü ve güvenilir adamdır" dedi.

Süleyman Ateş Meali O(kız)lardan biri: "Babacağım, dedi, bunu (çoban) tut işte, çünkü ücretle tuttuklarının en hayırlısı, güçlü, güvenilirdir."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kadınlardan biri şöyle dedi: "Babacağım, ücretle tut onu. Her halde ücretle çalıştırdıklarının en hayırlısı olacak; güçlü, güvenilir biri."

Yusuf Ali (English) Said one of the (damsels): "O my (dear) father! engage(3355) him on wages: truly the best of men for thee to employ is the (man) who is strong and trusty"....(3356) *

M. Pickthall (English) One of the two women said: O my father! Hire him! For the best (man) that thou canst hire is the strong, the trustworthy.

Kasas Suresi

27قالdedi ki

ي �!�ا بيد با

istiyorum

انانكحك

sana nikahlamak

احدىbirini

ابنتيkızımdan

هاتينşu iki

علىkarşılığında

انب�تأجري

bana hizmet etmen

ثمانيsekiz

)*حج هyıl

فانeğer

اتممتtamamlarsan

عشراon(yıl)a

فمن�عند ه

artık o senin tarafındandır

ومايد با

ben istemem

اناشقzahmet vermek

�علي مsana

��ستجد بيbeni

bulacaksın

اناء شاللهİnşallah

من ب#الصالين

iyilerden

Türkçe Transcript (*) Kâle innî urîdu en unkihake ihdâ-bneteyye hâteyni ‘alâ en te/curanî śemâniye hicec(in)(s) fe-in etmemte ‘aşran femin ‘indik(e)(s) vemâ urîdu en eşukka ‘aleyk(e)(c) setecidunî in şâa(A)llâhu mine-ssâlihîn(e)

Ali Bulaç Meali (Babaları) Dedi ki: 'Doğrusu ben, sekiz yıl bana hizmet etmene karşılık olmak üzere, şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum; şayet on (yıl)a tamamlayacak olursan, artık o da senden. Ben sana zorluk çıkarmak istemem; beni de inşaallah salih olanlardan bulacaksın.'

Edip Yüksel Meali Dedi ki, "Bana sekiz hac boyunca çalışman koşuluyla seni şu kızlarımdan biriyle nikahlamak istiyorum. Dilersen onu on (yıl)a tamamlayabilirsin. Sana zorluk çıkarmak istemiyorum. ALLAH dilerse, beni erdemli davranan biri olarak bulacaksın."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Şuayb) Dedi ki: "Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem. İnşaallah beni iyi kimselerden bulacaksın."

Süleyman Ateş Meali O zat, (Musa'ya) dedi ki: "(Bak), bana sekiz yıl hizmet etmen şartıyle şu iki kızımdan birini sana nikahlamak istiyorum. Eğer (bu süreyi) on(yıl)a tamamlarsan artık o, senin tarafından (bir iyilik)dir. Ben sana zahmet vermek istemem. İnşallah beni iyilerden bulacaksın."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İhtiyar dedi ki: "Bana sekiz yıl çalışman şartıyla şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan, o da senden. Seni zora

sürmek gibi bir niyetim yok. Allah dilerse beni, barış ve iyiliksever insanlardan bulacaksın."

Yusuf Ali (English) He said: "I intend to wed one of these my daughters to thee, on condition that thou serve me for eight years;(3357) but if thou complete ten years, it will be (grace) from thee. But I intend not to place thee under a difficulty: thou wilt find me, indeed, if Allah wills, one of the righteous." *

M. Pickthall (English) He said: Lo! I fain would marry thee to one of these two daughters of mine on condition that thou hirest thyself to me for (the term of) eight pilgrimages. Then if thou completest ten it will be of thine own accord, for I would not make it hard for thee. Allah willing, thou wilt find me of the righteous.

Kasas Suresi

28قال

(Musa) dediذلك

buي ب�بيbenim

aramızdadır

�وبين مseninle

ما ايhangi

االجلين

süreyi

قضيتyerine

getirsem

فالyok

عدوانdüşmanlık

!�عل مbana

واللهAllah

على ما

نقولdediğimize

ي +�و ن �بvekildir

Türkçe Transcript (*) Kâle żâlike beynî ve beynek(e)(s) eyyemâ-l-eceleyni kadaytu felâ ‘udvâne ‘aley(ye)(s) va(A)llâhu ‘alâ mâ nekûlu vekîl(un)

Ali Bulaç Meali (Musa) Dedi ki: 'Bu, benimle senin aranda olan (bir antlaşma)dır. Bu durumda iki süreden hangisini yerine getirirsem, artık bana karşı bir haksızlık söz konusu olamaz. Allah söylediklerimize vekildir.'

Edip Yüksel Meali Dedi ki, "Bu, seninle benim arasında bir sözleşmedir. Hangi süreyi yerine getirirsem bana düşmanlık yok. Konuştuklarımıza ALLAH garantördür," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa şöyle cevap verdi: "Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım demek ki, bana karşı husumet yok. Söylediklerimize Allah vekildir."

Süleyman Ateş Meali (Musa) dedi: "Bu, seninle benim aramızda(bir sözleşme)dir. Demek hangi süreyi yerine getirsem, bana düşmanlık yok. Allah dediğimize vekildir."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa dedi: "Bu seninle benim aramda. İki süreden hangisini tamamlasam bana kızıp darılmak yok. Allah, bizim şu konuştuğumuza Vekîl'dir."

Yusuf Ali (English) He said: "Be that (the agreement) between me and thee: whichever of the two terms I fulfil, let there be no ill-will to me. Be Allah a witness to what we say."(3358) *

M. Pickthall (English) He said: That (is settled) between thee and me. Whichever of the two terms I fulfil, there will be no injustice to me, and Allah is Surety over what we say.

Kasas Suresi

29 فلماقضىbitirince

موسىMusa

االجلsüreyi

وسارve yola çıkınca

��باهل بailesiyle

انسgördü

منجانب

(sağ) yanında

الطورTur\un

��نار هbir ateş

قالdedi ki

الهلهailesine

امكثواsiz durun

ي �!�ا بben

انستgördüm

ناراbir ateş

ي �!�لع بbelki

يكم ب,اsize

getiririm

منهاondan

بخبرbir haber

اوyahut

جذوةbir kor

(getiririm)

منار النateşten

كم لعلböylece

تصطلون

ısınırsınız

Türkçe Transcript (*) Felemmâ kadâ mûsâ-l-ecele ve sâra bi-ehlihi ânese min cânibi-ttûri nâran kâle li-ehlihi-mkuśû innî ânestu nâran le’allî âtîkum minhâ biḣaberin ev ceżvetin mine-nnâri le’allekum testalûn(e)

Ali Bulaç Meali Böylelikle Musa, süreyi tamamlayıp ailesiyle birlikte yola koyulunca, Tur tarafında bir ateş gördü. Ailesine: 'Durun, gerçekten bir ateş gördüm; umarım ondan ya bir haber ya da ısınmanız için bir kor parçası getiririm.' dedi.

Edip Yüksel Meali Musa, o süreyi bitirip ailesiyle birlikte yola çıkınca Tur'un yamacında bir ateş gördü ve ailesine, "Burada dur, ben bir ateş gördüm. Belki size ondan bir haber veya bir ateş koru getiririm de onunla ısınırsınız," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Artık Musa süreyi doldurup ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafından bir ateş gördü. Ailesine: "Siz (burada) bekleyin; ben bir ateş gördüm, belki oradan size bir haber, yahut ısınmanız için o ateşten bir parça getiririm" dedi.

Süleyman Ateş Meali Musa, süreyi bitirip ailesiyle yola çıkınca Tur'un (sağ) yanında bir ateş gördü. Ailesine dedi ki: "Siz durun, ben bir ateş gördüm, belki ondan size bir haber getiririm, yahut bir ateş koru (getiririm) de ısınırsınız."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa süreyi bitirip ailesiyle yola çıkınca, Tûr tarafından bir ateş fark etti. Ailesine dedi ki: "Bekleyin, bir ateş fark ettim. Belki ondan size bir haber getiririm, belki bir ateş koru getiririm de ısınırsınız."

Yusuf Ali (English) Now when Moses had fulfilled the term, and was travelling(3359) with his family, he perceived a fire in the direction of Mount Tur. He said to his family: "Tarry ye; I perceive a fire; I hope to bring you from there some information, or a burning firebrand, that ye may warm yourselves."(3360) *

M. Pickthall (English) Then, when Moses had fulfilled the term, and was traveling with his housefolk, he saw in the distance a fire and said unto his housefolk: Bide ye (here). Lo! I see in the distance a fire; peradventure I shall bring you

tidings thence, or a brand from the fire that you may warm yourselves.

Kasas Suresi

30 فلمااتيهاoraya

gelince

نوديşöyle

seslenildi

منشاطئ

kıyısındaki

الوادvadinin

االيمنsağ

فيالبقعة

yerdeki

المباركة

mübarek

منجر الش

ةağaçtan

ان ياموسى

ey Musa

ي �!�ا بmuhakkak

ben

اناbenim

اللهAllah

ربRabbi

ي �العال ن ب�alemlerin

Türkçe Transcript (*) Felemmâ etâhâ nûdiye min şâti-i-lvâdi-l-eymeni fî-lbuk’ati-lmubâraketi mine-şşecerati en yâ mûsâ innî ena(A)llâhu rabbu-l’âlemîn(e)

Ali Bulaç Meali Derken oraya geldiğinde, o kutlu yerdeki vadinin sağ yanında olan bir ağaçtan: 'Ey Musa, Alemlerin Rabbi olan Allah benim;' diye seslenildi.

Edip Yüksel Meali Oraya varınca (yanan) ağacın bulunduğu kutsal bölgede, sağ yamacın kenarından kendisine seslenildi: "Musa, Ben evrenlerin Rabbi ALLAH'ım."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Oraya gelince, o mübarek yerdeki vâdinin sağ kıyısından, (oradaki) ağaç tarafından kendisine şöyle seslenildi: "Ey Musa! Bil ki ben, bütün âlemlerin Rabbi olan Allah'ım."

Süleyman Ateş Meali Oraya gelince o mübarek yerdeki vadinin sağ kıyısındaki ağaçtan kendisine şöyle seslenildi: "Ey Musa, alemlerin Rabbi Allah benim, ben!"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Oraya vardığında o bereketli toprak parçasındaki vadinin sağ tarafından, bir ağaçtan şöyle seslenildi: "Ey Mûsa! Âlemlerin Rabbi Allah benim, ben!"

Yusuf Ali (English) But when he came to the (fire), a voice was heard from the right bank of the valley, from a tree(3361) in hallowed ground: "O Moses! Verily I am Allah, the Lord of the Worlds.... *

M. Pickthall (English) And when he reached it, he was called from the right side of the valley in the blessed field, from the tree: O Moses! Lo! I, even I, am Allah, the Lord of the Worlds;

Kasas Suresi

31�عصا وان هاتهتز فلمام جانكان

القat

asanıراهاgörünce

(asa\sının) titreştiğini

gibiküçük bir yılan

ولىkaçtı

مدبراdönüp

ولم��يعق م

ve arkasına bile bakmadı

ياموسى

ey Musa

اقبلdön

والف��تخ

ve korkma

ك انelbette sen

منين ب�االم

güvende olanlardansın

Türkçe Transcript (*) Veen elki ‘asâk(e)(s) felemmâ raâhâ tehtezzu keennehâ cânnun vellâ mudbiran velem yu’akkib(c) yâ mûsâ akbil velâ teḣaf(s) inneke mine-l-âminîn(e)

Ali Bulaç Meali 'Asanı bırak.' (Attıktan hemen sonra) onun şimdi bir yılan gibi hareket ettiğini görünce, arkasına dönüp bakmaksızın kaçmaya başladı. 'Ey Musa, dön ve korkma. Şüphesiz güvendesin.'

Edip Yüksel Meali "Değneğini at." Onu bir yılan gibi titreşir görünce, ardına bile bakmadan dönüp kaçtı. "Musa, dön, korkma, sen güvencedesin."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ve "Asânı at!" denildi. Musa (attığı) asâyı yılan gibi debrenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlardansın." (buyuruldu.)

Süleyman Ateş Meali Asanı at! (Musa attığı kocaman) asa'sının küçük bir yılan gibi titreş(ip hareket et)tiğini görünce (korkudan) öyle dönüp kaçtı (ki) arkasına bile bakmadı: "Ey Musa, dön, korkma, sen güvende olanlardansın."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Asanı at!" Asanın çevik bir yılan gibi titreyip kıvrıldığını görünce gerisin geri döndü; arkaya bile bakmadı. "Geri dön ey Mûsa, korkma! Güven içinde olanlardansın."

Yusuf Ali (English) "Now do thou throw thy rod!" but when he saw it moving (of its own accord) as if it had been a snake, he turned back in retreat, and retraced not his steps: O Moses!" (It was said), "Draw near, and fear not: for thou art of those who are secure.(3362) *

M. Pickthall (English) Throw down thy staff. And when he saw it writhing as it had been a demon, he turned to flee headlong, (and it was said unto him): O Moses! Draw nigh and fear not. Lo! thou art of those who are secure.

Kasas Suresi

32اسلك

sokيدك

eliniب�ي جيبك

koynunaتخرج

çıksınبيضاءbembeyaz

من غيرو )'س ه

kusursuz

olarak

واضمم

ve çek

اليكkendine

جناحكKanadını

(kollarını/EHY+YNÖ)

منه الرب

korkudan

فذانكişte bunlar

برهانان

iki delildir

منك رب

Rabbinden

الىفرعو

نFir\avn\a

ئ ب�وماـل م ا�ve onun adamlarına

هم انçünkü onlar

كانواolmuşlardır

قوماbir kavim

ي ب�فاسن

yoldan çıkan

Türkçe Transcript (*) Usluk yedeke fî ceybike taḣruc beydâe min ġayri sû-in vadmum ileyke cenâhake mine-rrahb(i)(s) feżânike burhânâni min rabbike ilâ fir’avne vemele-ih(i)(c) innehum kânû kavmen fâsikîn(e)

Ali Bulaç Meali 'Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve (her türlü) dehşetten yana kanatlarını kendine doğru çek. İşte bunlar, senin Rabbinden Firavun ve önde gelen adamlarına iki kesin-kanıt (mucize)dır. Gerçekten onlar, fasık bir topluluktur.'

Edip Yüksel Meali "Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıksın. Korkudan açılan kanatlarını katlayıp indir. Bu ikisi, Firavun ve ileri gelen ekibine Rabbinden iki delildir. Onlar yoldan çıkan bir toplum olmuşlardır."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

"Elini koynuna sok, kusursuz bembeyaz çıkacaktır. Korkudan (açılan) kollarını kendine çek. İşte bu ikisi Firavun ve onun adamlarına karşı Rabbin tarafından iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır." (diye seslenildi)

Süleyman Ateş Meali Elini koynuna sok, kusursuz olarak bembeyaz çıksın. Ve kanadını korkudan kendine çek. İşte bunlar, Fir'avn'a ve onun adamlarına (göstermek için) Rabbinden sana verilen iki delildir. Çünkü onlar yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Elini koynuna sok, lekesiz bembeyaz çıkıversin. Korkudan açılan kollarını kendine çek. İşte bunlar, Firavun ve kodamanlarına karşı Rabbinden sana güçlü iki kanıttır. Firavun ve yardakçıları yoldan çıkmış bir güruhtur."

Yusuf Ali (English) "Move thy hand into thy bosom, and it will come forth white without stain (or harm), and draw thy hand close to thy side (to guard) against fear.(3363) Those are the two credentials from thy Lord to Pharaoh and his Chiefs: for truly they are a people rebellious and wicked." *

M. Pickthall (English) Thrust thy hand into the bosom of thy robe, it will come forth white without hurt. And guard thy heart from fear. Then these shall be two proofs from your Lord unto Pharaoh and his chiefs: Lo! they are evil living folk.

Kasas Suresi

33قال

dediرب

Rabbimي !�ا ب

benقتلت

öldürmüştümمنهمonlardan

نفساbir kişi

فاخافkorkuyorum

انيقتلون

beni öldüreceklerinden

Türkçe Transcript (*) Kâle rabbi innî kateltu minhum nefsen feeḣâfu en yaktulûn(i)Ali Bulaç Meali Dedi ki: 'Rabbim, gerçekten onlardan bir kişi öldürdüm, beni

öldürmelerinden korkuyorum.'Edip Yüksel Meali Dedi ki, "Rabbim, ben onlardan bir kişiyi öldürmüştüm. Beni

öldüreceklerinden korkarım."Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa dedi ki: "Rabbim! Ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum."

Süleyman Ateş Meali Rabbim, dedi, ben onlardan bir kişi öldürmüştüm, beni öldüreceklerinden korkuyorum.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa dedi: "Rabbim, ben onlardan birini katlettim, bu yüzden beni öldürürler diye korkuyorum."

Yusuf Ali (English) He said: "O my Lord! I have slain a man among them, and I fear(3364) lest they slay me. *

M. Pickthall (English) He said: My Lord! Lo! I killed a man among them and I fear that they will kill me.

Kasas Suresi

34ي kardeşimب.وا

هرون

Harun

هوo

افصحdaha fasihtir

(güzel konuşur)

ي !�م بbenden

لساناdil

bakımından

فارسلهonu gönder

معيbenimle beraber

ردءاbir

yardımcı olarak

ب�يصدقه�

beni doğrulayan

ي �!�ا بzira ben

اخافkorkuyorum

ان يكذبونbeni

yalanlayacaklarından

Türkçe Transcript (*) Veeḣî hârûnu huve efsahu minnî lisânen feersilhu me’iye rid-en yusaddikunî(s) innî eḣâfu en yukeżżibûn(i)

Ali Bulaç Meali 'Ve kardeşim Harun; dil bakımından o benden daha düzgün konuşmaktadır, onu da benimle birlikte bir yardımcı olarak gönder, beni doğrulasın. Çünkü onların beni yalanlamalarından korkuyorum.'

Edip Yüksel Meali "Ayrıca, kardeşim Harun benden daha iyi konuşur. Onu benimle birlikte, beni destekleyen bir yardımcı olarak gönder. Beni yalanlamalarından korkarım."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

"Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum."

Süleyman Ateş Meali Kardeşim Harun, o, dil bakımından benden daha güzel konuşur. Onu da benimle beraber, beni doğrulayan bir yardımcı olarak gönder. Zira ben, beni yalanlayacaklarından korkuyorum.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Kardeşim Hârun var ya, o benden lisanca daha etkilidir/benden daha güzel konuşur. Onu da benimle yardımcı olarak gönder ki beni tasdiklesin; beni yalanlamalarından korkuyorum."

Yusuf Ali (English) "And my brother Aaron - He is more eloquent in speech than I: so send him with me as a helper, to confirm (and strengthen) me: for I fear that they may accuse me of falsehood."

M. Pickthall (English) My brother Aaron is more eloquent then me in speech. Therefor send him with me as a helper to confirm me. Lo! fear that they will give the lie to me.

Kasas Suresi

35قال

(Allah) dedi ki

سنشدkuvvetlendireceğiz

عضدك

senin pazunu

يك kardeşinleب.باونجعلve

vereceğiz

لكماsize

سلطان ا

bir yetki

فاليصلون

onlar asla erişemeycekler

اليكما

size

ه�باياتنayetlerimiz sayesinde

انتماikiniz

ومن بعك ـ ات

ماve size uyanlar

الغالبون

üstün geleceksiniz

Türkçe Transcript (*) Kâle seneşuddu ‘adudeke bi-eḣîke venec’alu lekumâ sultânen felâ yasilûne ileykumâ(c) bi-âyâtinâ entumâ vemeni-ttebe’akumâ-lġâlibûn(e)

Ali Bulaç Meali (Allah) Dedi ki: 'Pazunu kardeşinle pekiştirip güçlendireceğiz; sizin ikinize de öyle bir 'güç ve yetki' vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde size

erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip olanlarsınız.'Edip Yüksel Meali Dedi ki, "Senin pazunu kardeşinle güçlendireceğiz ve ikinize öyle bir yetki

vereceğiz ki size dokunamıyacaklar. Siz ikiniz ve sizi izleyenler mucizelerimizle zafer kazanacaksınız."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah buyurdu: "Seni kardeşinle destekliyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz sayesinde onlar size erişemeyecekler. Siz ve size tabi olanlar üstün geleceksiniz."

Süleyman Ateş Meali (Allah) dedi: "Senin pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğiz ve size öyle bir yetki vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde onlar size asla erişemeycekler. İkiniz ve size uyanlar üstün geleceksiniz!"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah buyurdu: "Pazunu kardeşinle kuvvetlendireceğiz; size öyle bir güç/kanıt vereceğiz ki size ulaşamayacaklar. Ayetlerimize yemin olsun ki, siz ve size uyanlar, galip gelenler olacaksınız."

Yusuf Ali (English) He said: "We will certainly strengthen thy arm through thy brother, and invest you both with authority, so they shall not be able to(3365) touch you: with Our Sign shall ye triumph,- you two as well as those who follow you."(3366) *

M. Pickthall (English) He said: We will strengthen thine arm with thy brother, and We will give unto you both power so that they cannot reach you for Our portents. Ye twain, and those who follow you, will be the winners.

Kasas Suresi

36 فلما

جاءهمonlara gelince

موسىMusa

باياتناayetlerimizle

نات بيaçık açık

قالواdediler

ماdeğildir

هذاbu

االbaşka bir

şey

سحرbir büyüden

مفترىuydurulmuş

وماسمعناve işitmedik

بهذاböyle bir

şey

��ي بarasında

ابائناatalarımız

ين ب�االوilk

Türkçe Transcript (*) Felemmâ câehum mûsâ bi-âyâtinâ beyyinâtin kâlû mâ hâżâ illâ sihrun mufteran vemâ semi’nâ bihâżâ fî âbâ-inâ-l-evvelîn(e)

Ali Bulaç Meali Musa, onlara apaçık ayetlerimizle geldiği zaman: 'Bu, düzüp uydurulmuş bir büyüden başkası değildir. Biz geçmiş atalarımızdan bunu işitmemiştik' dediler.

Edip Yüksel Meali Musa onlara apaçık ayet ve mucizelerimizle gidince, "Bu ancak uydurma bir büyüdür. Biz böyle bir şeyi önceki atalarımızdan işitmedik," dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa onlara apaçık âyetlerimizi getirince, "Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik" dediler.

Süleyman Ateş Meali Musa, onlara açık açık ayetlerimizle gelince: "Bu uydurulmuş bir büyüden başka bir şey değildir. İlk atalarımız arasında böyle bir şey (olduğunu) işitmedik." dediler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bunun ardından Mûsa onlara açık-seçik ayetlerimizi getirdiğinde onlar

şöyle dediler: "Uydurulmuş bir büyüden başkası değil bu. İlk atalarımız arasında bunu hiç duymadık."

Yusuf Ali (English) When Moses came to them with Our clear signs, they said: "This is nothing but sorcery(3367) faked up: never did we head the like among our fathers of old!"(3368) *

M. Pickthall (English) But when Moses came unto them with Our clear tokens, they said: This is naught but invented magic. We never heard of this among our fathers of old.

Kasas Suresi

37وقالve dedi ki

موسىMusa

ي �!�ر بRabbim

اعلمdaha iyi biliyor

بمنkimin

اء جgetirdiğini

بالهدىhidayet

منب�عند

kendisinin yanından

ومنve kime

تكونله

ait olacağını

عاقبةsonunun

�الدا مbu (dünya)

evin(in)

ه انmuhakkak ki

ال يفلحiflah olmaz

الظالمون

zalimler

Türkçe Transcript (*) Vekâle mûsâ rabbî a’lemu bimen câe bilhudâ min ‘indihi vemen tekûnu lehu ‘âkibetu-ddâr(i)(s) innehu lâ yuflihu-zzâlimûn(e)

Ali Bulaç Meali Musa dedi ki: 'Rabbim, kimin kendisinden bir hidayetle geldiğini ve bu (dünya) yurdun(un) sonucunun kime ait olacağını daha iyi bilir. Gerçekten zulmedenler, felah bulmazlar.'

Edip Yüksel Meali Musa dedi ki, "Rabbim, kendisinden bir hidayetle gelenin kim olduğunu ve sonunda kimin kazançlı çıkacağını iyi bilir. Zalimler kesinlikle başaramazlar."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Musa şöyle dedi: "Rabbim, kendi katından kimin hidayet rehberi getirdiğini ve hayırlı akibetin kime nasip olacağını en iyi bilendir. Muhakkak ki zalimler, kurtuluşa eremezler."

Süleyman Ateş Meali Musa, "Rabbim, kimin kendisinin yanından hidayet getirdiğini ve bu (dünya) evin(in) sonun(da güzel sonuc)un kime aidolacağını daha iyi biliyor. Muhakkak ki zalimler iflah olmaz" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Mûsa dedi ki: "Katından kimin hidayet getirdiğini ve bu yurdun, sonunda kimin olacağını Rabbim daha iyi bilir. Şu bir gerçek ki zalimler iflah etmezler."

Yusuf Ali (English) Moses said: "My Lord knows best who it is that comes with guidance from Him and whose end will be best in the Hereafter: certain it is that the wrongdoers will not prosper."(3369) *

M. Pickthall (English) And Moses said: My Lord is best aware of him who bringeth guidance from His presence, and whose will be the sequel of the Home (of bliss). Lo! wrong doers will not be successful.

Kasas Suresi

38وقال

dedi kiفرعو

نFir\avn

ها يا ايey

المألileri gelenler

ماعلمتbilmiyorum

لكمsizin için

مناله

bir tanrı

ه�غي بbenden başka

فاوقدateş yak

ب�يbenim için

ياهامانey Haman

علىüzerinde

ين !/ال بçamurun

فاجعلyap

ب�يbana

صرحاbir kule

ي �!�لع بbelki

لع اطçıkarım

الىاله

tanrısına

ن&موسMusa\nın

ي !�وا بçünkü ben

ه الظنonu (Musa\

yı) sanıyorum

مني ب�الكاذ

نyalancılardan

Türkçe Transcript (*) Vekâle fir’avnu yâ eyyuhâ-lmeleu mâ ‘alimtu lekum min ilâhin ġayrî feevkid lî yâ hâmânu ‘alâ-ttîni fec’al lî sarhan le’allî ettali’u ilâ ilâhi mûsâ ve-innî leezunnuhu mine-lkâżibîn(e)

Ali Bulaç Meali Firavun dedi ki: 'Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum.'

Edip Yüksel Meali Firavun, "Ey ileri gelenler, ben sizin için benden daha iyi bir tanrı bilmiyorum. Haman, benim için balçığın üzerinde ateş yakarak tuğla hazırla ve Musa'nın tanrısına ulaşabilmem için bir kule yap. Ben onun yalancı olduğuna inanıyorum," dedi.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Firavun: "Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum. Ey Hâmân, haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki, Musa'nın ilâhına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir." dedi.

Süleyman Ateş Meali Fir'avn dedi ki: "Ey ileri gelenler, ben sizin için benden başka bir tanrı bilmiyorum, ey Haman, haydi benim için çamurun üzerinde ateş yak(arak tuğla imal et de) bana bir kule yap, belki Musa'nın tanrısına çıkarım, çünkü ben onu (Musa'yı) yalancılardan sanıyorum."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Firavun dedi: "Ey seçkinler topluluğu! Ben sizin için benden başka bir tanrı tanımıyorum. Ey Hâmân! Benim için çamurun üzerinde ocağı yakıp bana bir kule yap ki Mûsa'nın tanrısına ulaşayım. Aslında ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum."

Yusuf Ali (English) Pharaoh said: "O Chiefs! no god do I know for you(3370) but myself: therefore, O Haman! light me a (kiln to bake bricks) out of clay, and build me a lofty(3371) palace, that I may mount up to the god of Moses: but as

far as I am concerned, I think (Moses) is a liar!" *M. Pickthall (English) And Pharaoh said: O chiefs! I know not that ye have a god other than me,

so kindle for me (a fire) , O Haman, to bake the mud; and set up for me a lofty tower in order that I may survey the god of Moses; and lo! I deem him of the liars.

Kasas Suresi

39 واستك

برbüyüklük tasladılar

هوO (Fir\avn)

وجنودهve askerleri

فياالرضyeryüzünde

بغيرالحق

haksız yere

و وظناve

sandılar

هم انkendilerinin

اليناbize

ال يرجعونdöndürülmeyeceklerini

Türkçe Transcript (*) Vestekbera huve vecunûduhu fî-l-ardi biġayri-lhakki vezannû ennehum ileynâ lâ yurce’ûn(e)

Ali Bulaç Meali O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Edip Yüksel Meali O ve ordusu yeryüzünde haksız yere büyüklendi ve bize dönmeyeceklerini sandılar.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Süleyman Ateş Meali O (Fir'avn) ve askerleri yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve kendilerinin bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

O ve orduları yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve sandılar ki, bize döndürülmeyecekler.

Yusuf Ali (English) And he was arrogant and insolent in the land, beyond reason,- He and his hosts: they thought that they would not have to return to Us!(3372) *

M. Pickthall (English) And he and his hosts were haughty in the land without right, and deemed that they would never be brought back to Us.

Kasas Suresi

40فاخذنا

هbiz de onu

tuttuk

وجنودهve

askerlerini

فنبذناهم

ve attık

في �0الي هsuya

فانظرbak

كيفnasıl

كانoldu

عاقبةsonu

ي ب�الظالن

zalimlerin

Türkçe Transcript (*) Feeḣażnâhu vecunûdehu fenebeżnâhum fî-lyem(mi)(s) fenzur keyfe kâne ‘âkibetu-zzâlimîn(e)

Ali Bulaç Meali Bunun üzerine, onu ve askerlerini tutup suya attık. Böylelikle zulmedenlerin nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.

Edip Yüksel Meali Onları ve ordusunu yakalayıp denize attık. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna dikkat et.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize atıverdik. Bir bak, zalimlerin sonu nice oldu!

Süleyman Ateş Meali Biz de onu ve askerlerini tuttuk, suya attık; bak, o zalimlerin sonu nasıl oldu!

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Biz de onu ve askerlerini yakalayıp hepsini suyun içine fırlattık. Bak, nasıl oldu zalimlerin sonu!

Yusuf Ali (English) So We seized him and his hosts, and We flung them into the sea:(3373) Now behold what was the end of those who did wrong! *

M. Pickthall (English) Therefor We seized him and his hosts, and abandoned them unto the sea. Behold the nature of the consequence for evil doers!

Kasas Suresi

41وجعلنا

همbiz onları

yaptık

ائمةönderler

يدعون

çağıran

الىا �الن هateşe

ويومgünü

القيمةkıyamet

الينصرو

نasla yardım olunmazlar

Türkçe Transcript (*) Vece’alnâhum e-immeten yed’ûne ilâ-nnâr(i)(s) veyevme-lkiyâmeti lâ yunsarûn(e)

Ali Bulaç Meali Biz, onları ateşe çağıran önderler kıldık; kıyamet günü yardım görmezler.Edip Yüksel Meali Onları, ateşe çağıran önderler kıldık; diriliş gününde de yardım görmezler.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onları ateşe çağıran öncüler kıldık. Kıyamet günü onlar yardım görmeyeceklerdir.

Süleyman Ateş Meali Biz onları ateşe çağıran önderler yaptık. Kıyamet günü asla yardım olunmazlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Biz onları, ateşe çağıran önderler yapmıştık. Kıyamet günü yardım göremeyeceklerdir.

Yusuf Ali (English) And we made them (but) leaders inviting to the Fire; and on the Day of Judgment no help shall they find.

M. Pickthall (English) And We made them patterns that invite unto the Fire, and on the Day of Resurrection they will not be helped.

Kasas Suresi

42 واتبعناهمonların ardına taktık

ب�ي هذهbu

الدنياdünyada

�1لعن هbir la\net

ويومgünü ise

القيمة

kıyamet

همonlar

مني �المقبو ن çirkinleştirilenlerdendirب#

Türkçe Transcript (*) Veetba’nâhum fî hâżihi-ddunyâ la’ne(ten)(s) veyevme-lkiyâmeti hum mine-lmekbûhîn(e)

Ali Bulaç Meali Bu dünya hayatında arkalarına lanet düşürdük; kıyamet gününde de, 'kendilerinden nefret edilen ve çirkinleştirilmiş' olanlardır.

Edip Yüksel Meali Bu dünyada onları lanetle yaftaladık, diriliş gününde de aşağılanacaklardır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bu dünyada arkalarına lanet taktık. Onlar, kıyamet gününde de kötülenmişler arasındadır.

Süleyman Ateş Meali Bu dünya hayatında biz onların ardına bir la'net taktık (daima la'netle anılacaklardır). Kıyamet günü ise onlar çirkinleştirilenlerdendir. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bu dünya hayatında da arkalarına bir lanet taktık. Kıyamet günü onlar, çirkinleştirilenler arasında olacaklar.

Yusuf Ali (English) in this world We made a curse to follow them:(3374) And on the Day of Judgment they will be among the loathed (and despised). *

M. Pickthall (English) And We made a curse to follow them in this world, and on the Day of Resurrection they will be among the hateful.

Kasas Suresi

43ولقدandolsun

اتيناbiz verdik

موسىMusa\ya

الكتابKitabı

منبعدsonra

مااهلكنا

helak ettikten

القرون

nesilleri

لى و2االilk

بصائرgönül

gözlerini aydınlatacak

nur

اس للنinsanlar için

وهدىve hidayet

olan

ورحمة

ve rahmet olan

هم لعلbelki

رو يتذكن

düşünür öğüt alırlar

Türkçe Transcript (*) Velekad âteynâ mûsâ-lkitâbe min ba’di mâ ehleknâ-lkurûne-l-ûlâ besâ-ira linnâsi vehuden verahmeten le’allehum yeteżekkerûn(e)

Ali Bulaç Meali Andolsun, ilk nesilleri yıkıma uğrattıktan sonra, Musa'ya, insanlar için (gözleri hikmetle açıp aydınlatacak) basiretler, hidayet ve rahmet olmak üzere Kitap verdik. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler diye.

Edip Yüksel Meali İlk nesilleri (Nuh, Hud, Salih, Lut ve Şuayb'ın halklarını) yok ettikten sonra Musa'ya, halkı aydınlatan bir kılavuz ve rahmet olarak kitabı verdik; belki öğüt alırlar diye.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Andolsun ki biz, ilk nesilleri yok ettikten sonra Musa'ya olur ki düşünür, öğüt alırlar diye, insanlar için apaçık deliller, hidayet rehberi ve rahmet olarak o Kitab'ı (Tevrat'ı) vermişizdir.

Süleyman Ateş Meali Andolsun biz, ilk nesilleri (Nuh, Hud, Salih ve Lut kavimlerini) helak ettikten sonra Musa'ya, insanların gönül gözlerini aydınlatacak nur ve onlara yol gösterici olarak Kitabı verdik, belki düşünür, öğüt alırlar diye.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yemin olsun biz, ilk nesilleri helâk ettikten sonra Mûsa'ya Kitap'ı; insanlar için basîretler, kılavuz ve rahmet olarak verdik ki, düşünüp öğüt alabilsinler.

Yusuf Ali (English) We did reveal to Moses the Book after We had destroyed the earlier generations, (to give) Insight to men, and guidance and Mercy, that they might receive admonition.(3375) *

M. Pickthall (English) And We verity gave the Scripture unto Moses after We had destroyed the generations of old; clear testimonies for mankind, and a guidance and a mercy, that haply they might reflect.

Kasas Suresi

44 وماكنت

sen değildin

بجانبtarafında

الغربيbatı

اذvakit

قضيناyaptığımız

الىموسى

Musa\ya

االمرo işi

من وما

كنتve değildin

اه ب�الش �ي ن

görenlerden de

Türkçe Transcript (*) Vemâ kunte bicânibi-lġarbiyyi iż kadaynâ ilâ mûsâ-l-emra vemâ kunte mine-şşâhidîn(e)

Ali Bulaç Meali Musa'ya o işi (ilahi vahyi verip) gerçekleştirdiğimiz zaman, sen (Tur'un) batı yanında değildin ve (buna) şahid olanlardan da değildin.

Edip Yüksel Meali Musa'ya emri ilettiğimiz zaman sen batı tarafında bulunmuyordun; sen tanık değildin.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Resulüm!) Musa'ya emrimizi vahyettiğimiz sırada sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden değildin.

Süleyman Ateş Meali Musa'ya o işi yaptığımız (yani kendisine bildirmek istediğimiz işi ona vahyettiğimiz) vakit sen (Mukaddes Vadinin) batı tarafında değildin, (o hadiseyi) görenlerden de değildin.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Biz Mûsa'ya o emri vahyettiğimizde, sen batı tarafında değildin; olayı izleyenlerden de değildin.

Yusuf Ali (English) Thou wast not on the Western(3376) side when We decreed the Commission to Moses, nor wast thou a witness (of those events). *

M. Pickthall (English) And thou (Muhammad) wast not on the western side (of the Mount) when We expounded unto Moses the commandment, and thou wast not among those present;

Kasas Suresi

45ا ولكنfakat biz

انشأناyarattık

قروناbirçok nesiller

فتطاول

geçti

عليهمonların

üzerinden

�العم هuzun

zamanlar

وماكنت

sen değildin

ثاوياoturmuş

��ي بarasında

اهلhalkı

مدينMedyen

تتلواokuyasın

عليهمbunlara

ن�اياتنayetlerimizi

ا ولكنlakin

ا كنbiziz

ي ب�مرسن

elçi olarak gönderen

Türkçe Transcript (*) Velâkinnâ enşe-nâ kurûnen fetetâvele ‘aleyhimu-l’umur(u)(c) vemâ kunte śâviyen fî ehli medyene tetlû ‘aleyhim âyâtinâ velâkinnâ kunnâ mursilîn(e)

Ali Bulaç Meali Ancak biz birçok nesiller inşa ettik de onların üzerinde (nice) ömür(ler)

uzayıp geçti. Ve sen Medyen halkı içinde yaşayıp da ayetlerimizi onlardan okuyarak öğrenmiş değilsin. Ancak (bu bilgileri sana) gönderen biziz.

Edip Yüksel Meali Fakat biz bir çok nesiller yarattık. Üzerinden çok zaman geçti. Sen Medyen halkı arasında bulunup ayetlerimizi okuyor da değildin. Ancak, biz elçiler göndeririz.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bilakis biz (o zamandan senin zamanına kadar) nice nesiller var ettik de, onların üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen onlara âyetlerimizi okuyarak, Medyen halkı arasında bulunanlardan da değildin; aksine biz (başka) peygamber göndermiştik.

Süleyman Ateş Meali Fakat biz (Musa'dan sonra) birçok nesiller yarattık da onların üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen Medyen halkı arasında oturmuş değildin ki (orada olanları görüp öğrenesin de) ayetlerimizi bunlara okuyasın. (Bu, bir yerden görme, öğrenme ile değildir, fakat) Biz seni elçi olarak gönderdik (ve bu olayları sana vahyettik). *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ancak biz, birçok nesil oluşturduk da bunlar üzerinden ömürler akıp gitti. Sen Medyen halkı içinde oturarak onlara ayetlerimizi okuyor değildin. Biz, peygamberler gönderiyoruz, hepsi bu.

Yusuf Ali (English) But We raised up (new) generations, and long were the ages(3377) that passed over them; but thou wast not a dweller among the people of Madyan, rehearsing Our Signs to them; but it is We Who send messengers (with inspiration).(3378) *

M. Pickthall (English) But We brought forth generations, and their lives dragged on for them. And thou wast not a dweller in Midian, reciting unto them Our revelations, but We kept sending (messengers to men).

Kasas Suresi

46 وماكنت

sen değildin

بجانبyanında

الطورTur\un

اذzaman

ناديناseslendiğimiz

ولكنfakat

رحمةbir rahmet

olarak

منك رب

Rabbinden

لتنذرuyarasın

diye

قوماtoplumu

مااتيهم

kendilerine gelmemiş

olan

منير بن

bir uyarıcı

منقبلكsenden önce

هم لعلbelki

ر يتذكون

düşünüp öğüt alırlar

Türkçe Transcript (*) Vemâ kunte bicânibi-ttûri iż nâdeynâ velâkin rahmeten min rabbike litunżira kavmen mâ etâhum min neżîrin min kablike le’allehum yeteżekkerûn(e)

Ali Bulaç Meali (Musa'ya) Seslendiğimiz zaman da, sen Tur'un yanında değildin. Ancak

Rabbinden bir rahmet olmak üzere senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan bir kavmi uyarman için (gönderildin). Umulur ki öğüt alıp düşünürler diye.

Edip Yüksel Meali (Musa'ya) Seslendiğimizde Tur'un yamacında da bulunmuyordun. Ancak, senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak (sana bilgi veriyoruz); belki öğüt alırlar.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Musa'ya) seslendiğimiz zaman da, Tûr'un yanında değildin. Bilakis senden önce kendilerine uyarıcı (peygamber) gelmeyen bir kavmi uyarman için Rabbinden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik), ola ki onlar düşünüp öğüt alırlar.

Süleyman Ateş Meali (Musa'ya) ünlediğimiz zaman sen Tur'un yanında değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak (orada geçenleri sana bildirdik) ki senden önce kendilerine bir uyarıcı gelmemiş olan toplumu uyarasın; belki düşünüp öğüt alırlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ve sen, biz seslendiğimizde, Tûr tarafında da değildin. Sen, senden önce kendilerine uyarıcı gelmemiş bir toplumu uyarmak için Rabbinden bir rahmetsin. Bu sayede onların düşünüp öğüt almaları umuluyor.

Yusuf Ali (English) Nor wast thou at the side of (the Mountain of) Tur when we called (to Moses). Yet (art thou sent) as Mercy from thy Lord, to give warning to a people(3379) to whom no warner had come before thee: in order that they may receive admonition. *

M. Pickthall (English) And thou wast not beside the Mount when We did call; but (the knowledge of it is) a mercy from thy Lord that thou mayest warn a folk unto whom no warner came before thee, that haply they may give heed.

Kasas Suresi

47ولوالkeşke

olmasalardı

انيبه ب ت

مbaşlarına geldiği zaman

يبة ب مbir felaket

بماقدمت

yaptıkları (günahları) yüzünden

يهم ب�ايkendi

elleriyle

فيقولوا

diyecek

نا ـ ربRabbimiz

لوالkeşke

ارسلتgönderseydin

اليناbize

رسوالbir elçi

بع فنتuyup

اياتكayetlerine

ونكون

olsaydık

مني ب�المؤم

نmü\minlerden

Türkçe Transcript (*) Velevlâ en tusîbehum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim feyekûlû rabbenâ levlâ erselte ileynâ rasûlen fenettebi’a âyâtike venekûne mine-lmu/minîn(e)

Ali Bulaç Meali Kendi ellerinin öne sürdükleri dolayısıyla, onlara bir musibet isabet ettiğinde: 'Rabbimiz, bize de bir elçi gönderseydin de böylece senin ayetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık' diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).

Edip Yüksel Meali Kendi elleriyle işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde, "Rabbimiz, bize bir elçi gönderseydin de senin ayetlerine uysaydık ve inananlardan olsaydık," diyemesinler diye...

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde, "Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve müminlerden olsaydık" diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).

Süleyman Ateş Meali Kendi elleriyle yaptıkları (günahları) yüzünden başlarına bir felaket geldiği zaman: "Ey Rabbimiz, bize bir elçi gönderseydin de ayetlerine uyup mü'minlerden olsaydık." diyecek olmasalardı (seni göndermezdik. Bu bahanelerine fırsat vermemek için senigönderdik).

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kendi ellerinin önden hazırladıkları yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde hemen şöyle diyorlar: "Rabbimiz, bize bir resul gönderseydin de senin ayetlerine uyup müminlerden olsaydık ne olurdu!"

Yusuf Ali (English) If (We had) not (sent thee to the Quraish),- in case a calamity should seize them for (the deeds) that their hands have sent forth, they might say: "Our Lord! why didst Thou not(3380) sent us a messenger? We should then have followed Thy Signs and been amongst those who believe!" *

M. Pickthall (English) Otherwise, if disaster should afflict them because of that which their own hands have sent before (them), they might say: Our Lord! Why sentest Thou no messenger unto us, that we might have followed Thy revelations and been of the believers?

Kasas Suresi

48 فلما

جاءهمonlara gelince

الحقhak

منعندنا

katımızdan

قالواdediler

لوالdeğil miydi?

تي و2اverilmeli

مثلeşi

ماتي و2اverilenin

م&موسMusa\ya

اولميكفروا

inkar etmemişler

miydi?

بماتي و2ا

verileni de

موسى

Musa\ya

من ��قب ه

daha önce

قالواdediler

سحران

iki büyü

ف�تظاهرbirbirine

destek olan

وقالواve dediler

ا انbiz

بكلhepsini

كافرو

نinkar ederiz

Türkçe Transcript (*) Felemmâ câehumu-lhakku min ‘indinâ kâlû levlâ ûtiye miśle mâ ûtiye mûsâ(c) eve lem yekfurû bimâ ûtiye mûsâ min kabl(u)(s)kâlû sihrâni tezâherâ ve kâlû innâ bikullin kâfirûn(e)

Ali Bulaç Meali Fakat onlara kendi katımızdan hak geldiği zaman: 'Musa'ya verilenlerin bir benzeri buna verilmeli değil miydi?' dediler. Onlar, daha önce Musa'ya verilenleri inkar etmemişler miydi? 'İki büyü birbirine arka çıktı' dediler. Ve: 'Gerçekten biz hepsini inkar edenleriz' dediler.

Edip Yüksel Meali Tarafımızdan kendilerine gerçek ulaştığında, "Keşke Musa'ya verilen (mucizeler) in bir benzeri bize de getirilseydi!" dediler. (Aynı kafa yapısına sahip olanlar) daha önce de Musa'ya verilenleri inkar etmemişler miydi? "Birbirini destekleyen iki büyü (kitabı) dır. Biz ikisini de reddediyoruz," dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Fakat onlara tarafımızdan o hak (peygamber) gelince, "Musa'ya verilen (mucizeler) gibi ona da verilmeli değil miydi?" dediler. Peki daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? "Birbirini destekleyen iki sihir" demişler ve şunu söylemişlerdi: "Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz."

Süleyman Ateş Meali Fakat onlara katımızdan hak gelince: "Musa'ya verilenin eşi, buna da verilmeli değil miydi?" dediler. Daha önce Musa'ya verileni de inkar etmemişler miydi? "Birbirine destek olan iki büyü", dediler. "Biz hepsini inkar ederiz", dediler. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Fakat hak, katımızdan kendilerine geldiğinde şöyle dediler: "Mûsa'ya verilenin aynısı buna da verilseydi ya!" Bunlar daha önce Mûsa'ya verileni inkâr etmemişler miydi? Şöyle demişlerdi: "Birbirini destekleyen iki büyü/sırt sırta iki büyücü." Ve dediler: "Biz bunların ikisine de inanmıyoruz."

Yusuf Ali (English) But (now), when the Truth has come to them from Ourselves, they say, "Why are not (Signs) sent to him, like those which were sent to Moses?"(3381) Do they not then reject (the Signs) which were formerly sent to Moses? They say: "Two kinds of sorcery, each assisting the other!"(3382) And they say: "For us, we reject all (such things)!" *

M. Pickthall (English) But when there came unto them the Truth from Our presence, they said: Why is he not given the like of what was given unto Moses? Did they not disbelieve in that which was given unto Moses of old? They say: Two magics that support each other; and they say: Lo! in both we are disbelievers.

Kasas Suresi

49قلde ki

فأتواgetirin

بكتابbir Kitap

منعند

katından

اللهAllah

هوo

اهدىdaha doğru

منهماbu ikisinden

بعه اتben ona

انeğer

كنتمiseniz

ي ب�صاد

uyayımنdoğru

Türkçe Transcript (*) Kul fe/tû bikitâbin min ‘indi(A)llâhi huve ehdâ minhumâ ettebi’hu in kuntum sâdikîn(e)

Ali Bulaç Meali De ki: 'Eğer doğruysanız, bu durumda Allah katından bu ikisinden (Musa'ya indirilen Tevrat ve bana indirilen Kur'an'dan) daha doğru olan bir kitap getirin de, ona uymuş olayım.'

Edip Yüksel Meali De ki, "Doğru sözlü iseniz, ALLAH katından bu ikisinden daha iyi yol gösteren bir kitap getirin, ben ona uyayım."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Resulüm!) De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden (bana ve Musa'ya inen kitaplardan) daha doğru bir kitap getirin de ben ona uyayım!"

Süleyman Ateş Meali De ki: "Eğer doğru iseniz, Allah katından bu ikisinden (yani Musa'ya ve bana inen Kitaplardan) daha doğru bir Kitap getirin de ben ona uyayım."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

De ki: "Eğer doğru sözlü iseniz, Allah katından, bu ikisinden daha aydınlık bir kitap getirin, ben ona uyayım."

Yusuf Ali (English) Say: "Then bring ye a Book from Allah, which is a better guide than either of them, that I may follow it! (do), if ye are truthful!"

M. Pickthall (English) Say (unto them, O Muhammad): Then bring a Scripture from the presence of Allah that giveth clearer guidance than these two (that) I may follow it, if ye are truthful.

Kasas Suresi

50فان

eğer لم

يب ب*يستوا

cevap veremezlerse

لكsana

فاعلمbil ki

ما انkesinlikle

بعو يتن

onlar uyuyorlar

اهواءه�� م

keyiflerine

ومنkim olabilir?

اضلdaha sapık

ممنkimseden

بع اتuyan

هويهkendi

keyfine

بغيرolmadan

هدىbir yol

gösterici

من ��الل م

Allah\tan

انmuhakkak ki

اللهAllah

اليهديdoğru yola

iletmez

القومkavmi

ي ب�الظالن

zalim

Türkçe Transcript (*) Fe-in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yettebi’ûne ehvâehum(c) vemen edallu mimmeni-ttebe’a hevâhu biġayri huden mina(A)llâh(i)(c) inna(A)llâhe lâ yehdî-lkavme-zzâlimîn(e)

Ali Bulaç Meali Buna rağmen sana icabet etmeyecek olurlarsa, artık bil ki, onlar, gerçekten kendi heva (istek ve tutku)larına uymaktadırlar. Oysa Allah'tan bir kılavuz (doğru yol gösterici) olmaksızın, kendi istek ve tutkularına (hevasına) uyandan daha sapık kimdir? Şüphesiz Allah zulmeden bir kavme hidayet vermez.

Edip Yüksel Meali Sana cevap vermezlerse bil ki sadece kuruntularına uyuyorlar. ALLAH'tan gelen bir yol gösterici olmadan, kuruntularına uyandan daha sapık kim olabilir? Kuşkusuz ALLAH zalim halkı doğruya iletmez.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Eğer sana cevap vermezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir? Elbette Allah zalim kavmi doğru yola iletmez.

Süleyman Ateş Meali Eğer sana cevap veremezlerse bil ki onlar, keyiflerine uyuyorlar. Allah'tan bir yol gösterici olmadan, yalnız kendi keyfine uyandan daha sapık kim olabilir? Muhakkak ki Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bunun üzerine sana cevap veremezlerse bil ki, onlar sadece iğreti arzularına uyuyorlar. Allah'tan bir kılavuzluk olmaksızın, kendi arzularına uyandan daha sapık kim vardır! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.

Yusuf Ali (English) But if they hearken not(3383) to thee, know that they only follow their own lusts: and who is more astray than one who follow his own lusts, devoid of guidance from Allah. for Allah guides not people given to wrong-doing. *

M. Pickthall (English) And if they answer thee not, then know that what they follow is their lusts. And who goeth farther astray than he who followeth his lust without guidance from Allah. Lo! Allah guideth not wrongdoing folk.

Kasas Suresi

51ولقدandolsun

وصلناbiz birbirine bitiştirdik

لهمonlar için

القولsözü(müzü)

هم لعلbelki diye

رو يتذك4 �ن م

düşünüp öğüt alırlar

Türkçe Transcript (*) Velekad vassalnâ lehumu-lkavle le’allehum yeteżekkerûn(e)Ali Bulaç Meali Andolsun, biz öğüt alıp-düşünsünler diye, sözü birbiri ardınca dizip-

indirdik.Edip Yüksel Meali Öğüt alırlar diye kendilerine mesajı iletip durduk.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbiri ardınca ulamışızdır.

Süleyman Ateş Meali Andolsun biz, düşünüp öğüt alsınlar diye onlar için sözü(müzü) birbirine bitiştirdik (ardı ardına gerçeği kanıtlayan ayetler gönderdik).

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yemin olsun, biz onlar için sözü ardarda getirdik ki, düşünüp öğüt alabilsinler.

Yusuf Ali (English) Now have We caused the Word to reach them themselves, in order that

they may receive admonition.(3384) *M. Pickthall (English) And now verily We have caused the Word to reach them, that haply they

may give heed.

Kasas Suresi

52ين بال

اتيناهمkendilerine

verdiklerimiz

الكتابKitap

من ب�قبل

bundan önce

همonlar

ب�بbu(Kur\a)n\a

يؤمنون

inanırlar

Türkçe Transcript (*) Elleżîne âteynâhumu-lkitâbe min kablihi hum bihi yu/minûn(e)Ali Bulaç Meali Bu (Kur'an)dan önce, kitap verdiklerimiz buna inanmaktadırlar.Edip Yüksel Meali Kendilerine daha önceki kitapları verdiklerimiz buna inanırlar.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ondan (Kur'ân'dan) önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler.

Süleyman Ateş Meali Bundan önce kendilerine Kitap verdiklerimiz, bu(Kur'a)n'a inanırlar.Yaşar Nuri Öztürk Meali Ondan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler.Yusuf Ali (English) Those to whom We sent the Book before this,- they do believe in this

(revelation):M. Pickthall (English) Those unto whom We gave the Scripture before it, they believe in it,

Kasas Suresi

53واذاzaman

يتلى(Kur\an)

okunduğu

عليهمonlara

قالواderler

ا امنinandık

��ب بOna

ه انkesinlikle o

الحقbir haktır

مننا رب

Rabbimizden

ا انzaten biz

ا كنidik

من ب�قبل

ondan önce de

ي ب�مسلن

müslümanlar

Türkçe Transcript (*) Ve-iżâ yutlâ ‘aleyhim kâlû âmennâ bihi innehu-lhakku min rabbinâ innâ

kunnâ min kablihi muslimîn(e)Ali Bulaç Meali Onlara okunduğu zaman: 'Biz ona inandık, gerçekten o, Rabbimizden olan

bir haktır, şüphesiz biz bundan önce de müslümanlar idik' derler.Edip Yüksel Meali Kendilerine okunduğu zaman, "Ona inandık. Bu, Rabbimizden gelen

gerçektir. Zaten ondan önce de müslümanlar idik," derler.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlara (Kur'ân) okunduğu zaman "O'na iman ettik. Çünkü o, Rabbimizden gelmiş hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik" derler.

Süleyman Ateş Meali Onlara (Kur'an) okunduğu zaman: "Ona inandık, o, Rabbimizden gelen gerçektir... Zaten biz ondan önce de müslümanlar idik." derler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

O, onlara okunduğu zaman şöyle derler: "İnandık buna, Rabbimizden gelmiş haktır o. Biz, ondan önce de müslümanlardık."

Yusuf Ali (English) And when it is recited to them, they say: "We believe therein, for it is the Truth from our Lord: indeed we have been Muslims (bowing to Allah.s Will) from before this.(3385) *

M. Pickthall (English) And when it is recited unto them, they say: We believe in it. Lo! it is the Truth from our Lord. Lo! even before it we were of those who surrender (unto Him).

Kasas Suresi

54لئك ا2اişte onlara

يؤتونverilir

اجرهم

mükafatları

تين مرiki kez

بماötürü

صبرواsabretmelerinden

�5ويدر ون

onlar savarlar

بالحسنةiyilikle

ئة ي السkötülüğü

وممارزقناه

مve

kendilerine verdiğimiz

rızıktan

ينفقون

infak ederler

Türkçe Transcript (*) Ulâ-ike yu/tevne ecrahum merrateyni bimâ saberû veyedraûne bilhaseneti-sseyyi-ete vemimmâ razeknâhum yunfikûn(e)

Ali Bulaç Meali İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.

Edip Yüksel Meali Onların ödülleri, sabretmelerinden ötürü iki kez verilecektir. Kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz nimetlerden verirler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İşte onlara, sabretmelerinden ötürü mükafatları iki defa verilecektir. Bunlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah rızası için harcarlar.

Süleyman Ateş Meali İşte onlara, sabretmelerinden ötürü mükafatları iki kez verilir; onlar kötülüğü iyilikle savarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (hayır yoluna) harcarlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İşte böylelerine ödülleri, sabrettikleri için iki kez verilir. Onlar, kötülüğü güzellikle karşılayıp savarlar. Ve onlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan

infak ederler.Yusuf Ali (English) Twice will they be given(3386) their reward, for that they have

persevered, that they avert Evil with Good, and that they spend (in charity) out of what We have given them. *

M. Pickthall (English) These will be given their reward twice over, because they are steadfast and repel evil with good, and spend of that wherewith We have provided them,

Kasas Suresi

55واذاzaman

سمعوا

işittikleri

غو اللboş söz

اعرضوا

yüz çevirirler

عنهondan

وقالواve derler

لـناbize

اعمالناbizim

işlerimiz

ولكمve size

اعمالك�� ه

sizin işleriniz

سالمselam

��عليك هsize olsun

النبتغي

biz istemeyiz

ب�الجاهين

cahilleri

Türkçe Transcript (*) Ve-iżâ semi’û-llaġve a’radû ‘anhu ve kâlû lenâ a’mâlunâ velekum a’mâlukum selâmun ‘aleykum lâ nebteġî-lcâhilîn(e)

Ali Bulaç Meali 'Boş ve yararsız sözü' işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: 'Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, sizin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun, biz cahilleri benimsemeyiz' derler.

Edip Yüksel Meali Boş sözleri işittiklerinde ondan yüz çevirirler ve, "Bizim işimiz bize, sizin işiniz size. Size selam (barış) olsun. Biz cahillerle uğraşmak istemeyiz," derler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Onlar, boş söz işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler ve "Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selam olsun. Biz kendini bilmezleri istemeyiz" derler.

Süleyman Ateş Meali Boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: "Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz size. Size selam olsun (haydi hoşça kalın), biz cahiller(le sohbet etmey)i istemeyiz" derler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Boş lakırdıyı duyduklarında, ondan yüz çevirir şöyle derler: "Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size. Selam olsun hepinize. Biz cahilleri önemsemeyiz."

Yusuf Ali (English) And when they hear vain talk, they turn away therefrom and say: "To us our deeds, and to you yours;(3387) peace be to you: we seek not the ignorant." *

M. Pickthall (English) And when they hear vanity they withdraw from it and say: Unto us our works and unto you your works. Peace be unto you! We desire not the ignorant.

Kasas Suresi

56ك ان

senي ب�ال تهdoğru yola iletemezsin

منkimseyi

احببتsevdiğin

ولكنfakat

اللهAllah

ي ب�يهdoğru yola

iletir

منا �'يش ه

dilediğini

وهوve O

اعلمdaha iyi bilir

ب�بالمهتين

yola gelecek olanları

Türkçe Transcript (*) İnneke lâ tehdî men ahbebte velâkinna(A)llâhe yehdî men yeşâ(u)(c) vehuve a’lemu bilmuhtedîn(e)

Ali Bulaç Meali Gerçek şu ki, sen, sevdiğini hidayete erdiremezsin, ancak Allah, dilediğini hidayete erdirir; O, hidayete erecek olanları daha iyi bilendir.

Edip Yüksel Meali Sen sevdiğini doğruya iletemezsin. Dilediğini doğruya ileten sadece ALLAH'tır. Doğruya ulaşmayı hakedenleri en iyi bilen de O'dur. *

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Resulüm!) Sen sevdiğini hidayete eriştiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.

Süleyman Ateş Meali (Ey Muhammed), sen, sevdiğini doğru yola iletemezsin, fakat Allah, dilediğini doğru yola iletir. O, yola gelecek olanları daha iyi bilir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Şu bir gerçek ki, sen istediğin kişiyi doğru yola iletemezsin. Ama Allah, dilediğine kılavuzluk eder. Hidayete erecekleri O daha iyi bilir.

Yusuf Ali (English) It is true thou wilt not be able to guide every one(3388) whom thou lovest; but Allah guides those whom He will and He knows best those who receive guidance. *

M. Pickthall (English) Lo! thou (O Muhammad) guidest not whom thou lovest, but Allah guideth whom He will. And He is best aware of those who walk aright.

Kasas Suresi

57وقالواdediler ki

انبـع نت

biz uyarsak

الهدىdoğru yola

معكseninle beraber

نتخطفatılırız

من م�ارضن

yurdumuzdan

اولمن نمك

biz bir mekan

vermedik mi?

لهمonlara

حرماdokunulmaz

امناgüvenli

يجبىtoplanıp

getirildiği

اليهona

ثمراتürünlerinin

كلشيءher şeyin

رزقاbir rızık olarak

منا لدنkendi

katımızdan

ولكنfakat

اكثرهمçokları

اليعلمو

نbilmezler

Türkçe Transcript (*) Ve kâlû in nettebi’i-lhudâ me’ake nuteḣattaf min ardinâ(c) eve lem numekkin lehum haramen âminen yucbâ ileyhi śemerâtu kulli şey-in rizkan min ledunnâ velâkinne ekśerahum lâ ya’lemûn(e)

Ali Bulaç Meali Dediler ki: 'Eğer seninle birlikte hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan) çekilip-kopartılırız.' Oysa biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürününün aktarılıp toplandığı, güvenli bir harem'de yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

Edip Yüksel Meali Dediler ki, "Senin hidayetine uysak yurdumuzdan ediliriz. Onları, katımızdan her çeşit ürünün rızık olarak toplanıp götürüldüğü güvenli ve kutsal bir bölgeye yerleştirmedik mi? Ne var ki çokları bilmez.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

"Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız" dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekkei Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.

Süleyman Ateş Meali Dediler ki: "Biz seninle beraber doğru yola gelirsek yurdumuzdan atılırız." Biz onlara kendi katımızdan bir rızık olarak, her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir mekan vermedikmi? Fakat çokları bilmezler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Dediler ki: "Eğer seninle birlikte yol alırsak, yerimizden, yurdumuzdan oluruz." Biz onları, katımızdan rızık olarak gelen tüm ürünlerin derlenip toplandığı güvenli, saygıdeğer bir mekâna yerleştirmedik mi? Ama onların çokları bilmiyorlar.

Yusuf Ali (English) They say: "If we were to follow the guidance with thee, we should be snatched away(3389) from our land." Have We not established for them a secure sanctuary, to which are brought as tribute fruits of all kinds,- a provision from Ourselves? but most of them understand not. *

M. Pickthall (English) And they say: If we were to follow the Guidance with thee we should be torn out of our land. Have We not established for them a sure sanctuary, whereunto the produce of all things is brought (in trade), a provision from Our presence? But most of them know not.

Kasas Suresi

58وكم

niceاهلكناbiz helak

ettik

بطرت منşımarmış

يشت فتلكب�مİşte şunlar

قريةkenti

ه�هrefah içinde

مساكنهم

onların meskenleri

لمتسكن

oralarda oturulmadı

منبعدهم

onlardan sonra

االancak

ياـل ��ق م ب�pek az

ا وكنbiz olduk

نحنbiz

ب�الوارينvaris

Türkçe Transcript (*) Vekem Ehleknâ min karyetin batirat me’îşetehâ(s) fetilke mesâkinuhum lem tusken min ba’dihim illâ kalîlâ(en)(s) vekunnâ nahnu-lvâriśîn(e)

Ali Bulaç Meali Biz, yaşama biçimleriyle 'refah içinde şımarıp azmış' nice şehri yıkıma uğrattık. İşte meskenleri; çok az (bir zaman) dışında (onlarda) kendilerinden sonra oturulabilmiş değildir. (Onlara) Varis olanlar biziz.

Edip Yüksel Meali Kendilerine verilen nimetlere nankörlük eden nice toplumları yok etmişizdir. İşte şunlar, kendilerinden sonra pek az kimse tarafından ikametgah edinilmiş evleridir. Oralara biz varis olduk.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Biz, maişetleriyle şımarmış nice memleketi helak etmişizdir. İşte yerleri! Kendilerinden sonra oralarda pek az oturulabilmiştir. Onlara biz varis olmuşuzdur.

Süleyman Ateş Meali Biz refah içinde şımarmış nice kenti helak ettik. İşte şunlar, onların meskenleri, onlardan sonra oralarda pek az oturuldu. Onlara hep biz varis olduk (hepsi bize kaldı).

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Yaşayışı şımarıklık ve gösterişe yol açmış nice kenti helâk ettik biz. İşte yerleri yurtları! Onlardan sonra oralarda çok az oturuldu. Biziz Vâris olanlar/mirasçılar, biz!

Yusuf Ali (English) And how many populations We destroyed, which exulted in their life (of ease and plenty)! now those habitations of theirs, after them, are deserted,- All but a (miserable) few! and We are their heirs!(3390) *

M. Pickthall (English) And how many a community have We destroyed that was thankless for its means of livelihood! And yonder are their dwellings, which have not been inhabited after them save a little. And We, even We, were the inheritors.

Kasas Suresi

59 وماكانdeğildir

ك ربRabbin

مهلكhelak edici

القرىülkeleri

حتىkadar

يبعثgönderinceye

��ي ب رسوالbir elçi

يتلواokuyan

عليهمonlara

ه�اياتنayetlerimizi

ا وما كنve biz değiliz

امهاAnakent(olan

Mekke)de

مهلكيhelak edici

القرىülkeleri

االolmadan

واهلهاhalkı

ظالمون

zalim

Türkçe Transcript (*) Vemâ kâne rabbuke muhlike-lkurâ hattâ yeb’aśe fî ummihâ rasûlen yetlû ‘aleyhim âyâtinâ(c) vemâ kunnâ muhlikî-lkurâ illâ veehluhâ zâlimûn(e)

Ali Bulaç Meali Senin Rabbin, 'ana yerleşim merkezlerine' onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe şehirleri yıkıma uğratıcı değildir. Ve biz, halkı zulmeden şehirlerden başkasını da yıkıma uğratıcı değiliz.

Edip Yüksel Meali Rabbin, toplumların merkezine, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe onları yok etmez. Biz, halkı zalim olmayan toplumları asla yok etmeyiz.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Rabbin, kendilerine âyetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezlerine göndermedikçe, memleketleri helâk edici değildir. Zaten biz, ancak halkı zalim olan memleketleri helâk etmişizdir.

Süleyman Ateş Meali Rabbin, Anakent(olan Mekke)de onlara ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermedikçe ülkeleri helak edici değildir. Ve biz, halkı zalim olmadan ülkeleri helak ediciler değiliz. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Senin Rabbin, memleketleri/medeniyetleri, ana merkezlerinde kendilerine ayetlerimizi okuyan bir resul göndermedikçe helâk etmez. Biz; ülkeleri/medeniyetleri, halkları zulme sapmadıkları sürece helâk etmeyiz.

Yusuf Ali (English) Nor was thy Lord the one to destroy a population until He had sent to its centre a messenger, rehearsing to them Our Signs; nor are We going to destroy a population except when its members practise iniquity.

M. Pickthall (English) And never did thy Lord destroy the townships, till He had raised up in their mother(town) a messenger reciting unto them Our revelations. And never did We destroy the townships unless the folk thereof were evil doers.

Kasas Suresi

60 وما

يتم ب,ا و2size verilen

منشيء

her şey

فمتاعgeçimi

الحيوةhayatının

الدنياdünya

ينته ه�و ب6ve süsüdür

وماolan ise

عندyanında

اللهAllah\ın

خيرdaha

hayırlıdır

م&وابقve daha kalıcıdır

افال �تعقلو نaklınızı

kullanmıyor musunuz?

Türkçe Transcript (*) Vemâ ûtîtum min şey-in femetâ’u-lhayâti-ddunyâ vezînetuhâ(c) vemâ ‘inda(A)llâhi ḣayrun veebkâ(c) efelâ ta’kilûn(e)

Ali Bulaç Meali Size verilen her şey, yalnızca dünya hayatının metaı ve süsüdür. Allah katında olan ise, daha hayırlı ve daha süreklidir. Yine de akıllanmayacak mısınız?

Edip Yüksel Meali Size verilen her şey, bu dünya hayatının malı ve süsüdür. ALLAH'ın yanında olanlar ise daha iyi ve süreklidir. Anlamaz mısınız?

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Size verilen şeyler, dünya hayatının geçim vasıtası ve debdebesidir. Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hâlâ buna aklınız ermeyecek mi?

Süleyman Ateş Meali Size verilen her şey, dünya hayatının geçimi ve süsüdür. Allah'ın yanında olan ise daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Aklınızı kullanmıyor musunuz?

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Nasiplendirildiğiniz şeyler şu iğreti hayatın yararından ve süsünden ibarettir. Allah'ın katındaki ise daha hayırlı ve daha süreklidir. Hâlâ aklınızı işletmeyecek misiniz?

Yusuf Ali (English) The (material) things which ye are given are but the conveniences of this life and the glitter thereof;(3391) but that which is with Allah is better and more enduring: will ye not then be wise? *

M. Pickthall (English) And whatsoever ye have been given is a comfort of the life of the world and an ornament thereof; and that which Allah hath is better and more lasting. Have ye then no sense?

Kasas Suresi

61افمن

kimse midir?

وعدناهkendisine

vadettiğimiz

وعداbir söz

حسناgüzel

فهوve o

يه ب�الmuhakkak

ona kavuşacak

olan

كمنkimse gibi

عناه متkendisine

yaşattığımız

متاعgeçici zevkini

الحيوةhayatının

الدنياdünya

ثمsonra

هوo

يومgünü

القيمة

kıyamet

مني بالمحض

نgetirileceklerden

olan

Türkçe Transcript (*) Efemen ve’adnâhu va’den hasenen fehuve lâkîhi kemen metta’nâhu metâ’a-lhayâti-ddunyâ śümme huve yevme-lkiyâmeti mine-lmuhdarîn(e)

Ali Bulaç Meali Şimdi, kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz, dolayısıyla ona kavuşan kişi, dünya hayatının metaı ile metalandırdığımız sonra kıyamet günü (azaba uğramak için) hazır bulundurulan kişi gibi midir?

Edip Yüksel Meali Kavuşacağı güzel bir ödülü kendisine söz verdiğimiz bir kimse, kendisini dünya hayatının malıyla nimetlendirdiğimiz ve sonra diriliş günü hesaba çekilen kimse gibi midir?

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Şu halde, kendisine güzel bir vaadde bulunduğumuz, ardından ona kavuşan kimse, (sırf) dünya hayatının geçici zevkini yaşattığımız ve sonra kıyamet gününde (azab için) huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir?

Süleyman Ateş Meali İmdi kendisine güzel bir söz verdiğimiz ve muhakkak o(söz verile)ne kavuşacak olan kimse; sırf kendisine dünya hayatının geçici zevkini yaşattığımız ve sonra kıyamet günü (yakalanıp) getirileceklerden olan insan gibi midir?

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz, ardından da ona kavuşan kimse, şu iğreti hayatın yararıyla nimetlendirdiğimiz, sonra kıyamet gününde huzurumuza dikilecekler arasına giren kimse gibi midir?

Yusuf Ali (English) Are (these two) alike?- one to whom We have made a goodly promise, and who is going to reach its (fulfilment),(3392) and one to whom We have given the good things of this life, but who, on the Day of Judgment, is to be among those brought up (for punishment)? *

M. Pickthall (English) Is he whom We have promised a fair promise which he will find (true) like him whom We suffer to enjoy awhile the comfort of the life of the world, then on the Day of Resurrection he will be of those arraigned?

Kasas Suresi

62ويوم

o günيهم ب�ينا

(Allah) onlara

seslenerek

فيقول

der ki

اينnerede?

شركاءي

benim ortaklarım

ين بالكنتم

olduklarını

تزعمون

sandığınız şeyler

Türkçe Transcript (*) Veyevme yunâdîhim feyekûlu eyne şurakâ-iye-lleżîne kuntum tez’umûn(e)

Ali Bulaç Meali O gün (Allah) onlara seslenerek: 'Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede?' der.

Edip Yüksel Meali Gün gelir, onlara, "Ortaklarım olduklarını iddia etmekte olduklarınız hani nerede?" diye seslenir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

O gün Allah onları çağırarak, "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz, hani nerede?" diyecektir.

Süleyman Ateş Meali O gün (Allah) onlara seslenerek: "Benim ortaklarım (olduklarını) sandığınız şeyler nerede?" der.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

O gün onlara seslenerek şöyle diyecek: "O kendilerini bir şey sandığınız ortaklarım nerede?"

Yusuf Ali (English) That Day ((Allah)) will call to them, and say "Where are my ´partners´?- whom ye imagined (to be such)?"

M. Pickthall (English) On the Day when He will call unto them and say : Where are My partners whom ye imagined?

Kasas Suresi

63قالderler

ين بالحق

hak olanlar

عليهمüzerlerine

القولsöz

نا ربRabbimiz

ء ال �5ه اşunlardır

ين بال ه�اغوين

azdırdıklarımız

اغويناهم

onları da azdırdık

كماgibi

ه�غوينkendimiz azdığımız

أنا تبرuzak

olduğumuzu

�الي هsana arz ederiz

ما كانواzaten onlar

değildi

انا ايbize

يعبدون

tapanlardan

Türkçe Transcript (*) Kâle-lleżîne hakka ‘aleyhimu-lkavlu rabbenâ hâulâ-i-lleżîne aġveynâ aġveynâhum kemâ ġaveynâ(s) teberra/nâ ileyk(e)(s) mâ kânû iyyânâ ya’budûn(e)

Ali Bulaç Meali Üzerlerine (azab) sözü hak olanlar derler ki: 'Rabbimiz, işte bizim azdırıp-saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi.

Edip Yüksel Meali Aleyhlerinde yargının gerçekleştiği kimseler, "Rabbimiz, şunlar bizim saptırdığımız kimselerdir; biz kendimiz sapmış olduğumuz için onları saptırdık. Onları bırakıp sana sığınıyoruz. Onlar aslında bize tapmıyorlardı," derler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(O gün) haklarında azaba itilme, hükmü gerçekleşen kimseler, "Rabbimiz! Biz nasıl azmışsak, işte bu azmışları da öylece azdırdık. (Onların suçlarından) beri olduğumuzu sana arzederiz. Zaten onlar aslında bizlere tapmıyorlardı." derler.

Süleyman Ateş Meali (Azab) söz(ü) üzerlerine hak olanlar: "Rabbimiz, azdırdıklarımız şunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. (Biz azdık, onlar da bize uydular. Onların yaptıklarından) uzak olduğumuzu, (bu hususta bizim suçumuz olmadığını) sana arz ederiz. Zaten onlar bize tapmıyorlardı (kendi arzularına tapıyorlardı)." derler.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Üzerlerine hüküm hak olanlar şöyle diyecekler: "Rabbimiz, azdırdıklarımız işte şunlar! Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzak olduğumuzu sana arz ediyoruz. Zaten onlar sadece bize kulluk/ibadet etmiyorlardı ki!.."

Yusuf Ali (English) Those against whom the charge(3393) will be proved, will say: "Our Lord! These are the ones whom we led astray: we led them astray, as we were astray ourselves: we free ourselves (from them) in Thy presence: it was not us they worshipped."(3394) *

M. Pickthall (English) Those concerning whom the Word will have come true will say: Our Lord! These are they whom we led astray. We led them astray even as we ourselves were astray. We declare our innocence before Thee: us they never worshipped

Kasas Suresi

64يل ب�وdenir ki

ادعواçağırın

شركاءكم

koştuğunuz ortakları

فدعوهم

onları çağırırlar

فلم يب ب*يست

واfakat

çağrısına cevap

vermezler

لهمbunların

وراواve

karşılarında görürler

العذا� ه

azabı

لوne olurdu

هم انonlar

كانوايهتدو

نyola

gelselerdi

Türkçe Transcript (*) Vekîle-d’û şurakâekum fede’avhum felem yestecîbû lehum veraevû-l’ażâb(e)(c) lev ennehum kânû yehtedûn(e)

Ali Bulaç Meali Denir ki: 'Ortaklarınızı çağırın.' Böylelikle çağırırlar, ama kendilerine cevap vermezler ve azabı görürler. Hidayet bulmuş olsalardı ne olurdu.

Edip Yüksel Meali Onlara, "Haydi ortaklarınızı (yardıma) çağırın." Bunun üzerine onları çağırırlar, ancak kendilerine karşılık vermezler. Azabı görürler ve doğru yolda bulunmadıklarına yanarlar.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

"(Allah'a koştuğunuz) ortaklarınızı çağırın!" denir, onlar da çağırırlar; fakat kendilerine cevap vermezler ve (karşılarında) azabı görürler. Ne olurdu (dünyada iken) doğru yola girselerdi!

Süleyman Ateş Meali (Allah tarafından) onlara: "(Bana), koştuğunuz ortakları çağırın!" denir. Onları çağırırlar. Fakat (çağırılanlar), bunların çağrısına cevap vermezler ve (bunlar), karşılarında azabı görürler (sanki çağırdıkları şey, azabın kendisi olmuştur). Ne olurdu (sanki dünyada) yola gelselerdi! *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Şöyle denilir: "Çağırın ortak koştuklarınızı!" Onlar da çağırırlar. Fakat ötekiler bunlara cevap veremezler; azabı görmüşlerdir. Önceden yola gelselerdi ne olurdu!

Yusuf Ali (English) It will be said (to them): "Call upon your ´partners´ (for help)" :they will call upon them, but they will not listen to them; and they will see the Penalty (before them); (how they will wish) ´if only they had been open to guidance!´

M. Pickthall (English) And it will be said: Cry unto your (so called) partners (of Allah). And they will cry unto them, and they will give no answer unto them, and they will see the Doom. Ah, if they had but been guided!

Kasas Suresi

65ويومve gün

يهم ب�يناonlara

seslenerek

فيقولdediği

ماذااجبتمne cevap verdiniz?

ب�المرسين

elçilere

Türkçe Transcript (*) Veyevme yunâdîhim feyekûlu mâżâ ecebtumu-lmurselîn(e)Ali Bulaç Meali O gün (Allah) onlara seslenerek: 'Gönderilen (elçilere) ne cevab verdiniz?'

der.Edip Yüksel Meali O gün onlara seslenerek, "Elçilere nasıl bir cevap verdiniz?" der.Elmalılı Hamdi Yazır Meali O gün Allah onları çağırıp "Peygamberlere ne cevap verdiniz?" diyecektir.Süleyman Ateş Meali (Allah) Onlara seslenerek: "Elçilere ne cevap verdiniz?" dediği gün,Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah o gün onlara seslenir de şöyle der: "Hak elçilerine ne cevap verdiniz?"

Yusuf Ali (English) That Day (Allah) will(3395) call to them, and say: "What was the answer ye gave to the messengers?" *

M. Pickthall (English) And on the Day when He will call unto them and say: What answer gave ye to the messengers?

Kasas Suresi

66 فعميت

kör olmuştur

عليهمonlara

االنـباءhaberler

يومئذo gün

فهمonlar

ال اءل يتس

ونbirbirlerine

de soramazlar

Türkçe Transcript (*) Fe’amiyet ‘aleyhimu-l-enbâu yevme-iżin fehum lâ yetesâelûn(e)Ali Bulaç Meali Artık o gün, haberler onlar için körelmiştir; birbirlerine de soramazlar.Edip Yüksel Meali O günde gerçekleşen olaylar karşısında şaşkına dönmüşlerdir.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İşte o gün onlara bütün haberler kapkaranlık olmuştur; onlar birbirlerine de soramayacaklardır.

Süleyman Ateş Meali O gün haberler, onlara kör olmuştur (yani sözler sanki kör olmuştur, hiçbir söz gelip onların ağızlarını bulamaz, yanıt verecek bir tek kelime bulamazlar) onlar, birbirlerine de soramazlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Artık o gün onlara karşı tüm haberler kör olmuştur. Birbirlerine de bir şey soramazlar.

Yusuf Ali (English) Then the (whole) story that Day will seem obscure to them(3396) (like

light to the blind) and they will not be able (even) to question each other. *

M. Pickthall (English) On that day (all) tidings will be dimmed for them, nor will they ask one of another,

Kasas Suresi

67فاما

amaمن

kimتابtevbe ederse

وامنve inanırsa

وعملve yaparsa

صالحاiyi iş

فعسى

umulur

انيكون

olması

من ب#المفلين

kurtuluşa erenlerden

Türkçe Transcript (*) Feemmâ men tâbe veâmene ve’amile sâlihan fe’asâ en yekûne mine-lmuflihîn(e)

Ali Bulaç Meali Ancak kim tevbe edip iman eder ve salih amellerde bulunursa artık kurtuluşa erenlerden olmayı umabilir.

Edip Yüksel Meali Kim tevbe eder, inanır ve erdemli davranırsa işte o zaman başarılı olabilir.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Fakat tevbe ederek, iman edip iyi işler yapan kimseye gelince, o, kurtuluşa erenler arasında olmayı umabilir.

Süleyman Ateş Meali Ama kim tevbe eder, inanır ve iyi iş yaparsa, o kurtuluşa erenlerden olabilir.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ama tövbe eden, inanıp hayra ve barışa yönelik iş yapan kişinin, kurtuluşa erenlerden olması ümidi vardır.

Yusuf Ali (English) But any that (in this life) had repented, believed, and worked righteousness, will have hopes to be among those who achieve salvation.

M. Pickthall (English) But as for him who shall repent and believe and do right, he haply may be one of the successful.

Kasas Suresi

68ك وربve Rabbin

يخلقyaratır

مااء يشdilediğini

�ويختا مve seçer

ما كانdeğildir

لهمonların

�1الخير مseçim

اللهسبحاAllah

عماوتعال

نmünezzehtir

ىve yücedir

يشركون

ortak koştuklarından

Türkçe Transcript (*) Verabbuke yaḣluku mâ yeşâu veyaḣtâr(u)(k) mâ kâne lehumu-lḣiyera(tu)(c)

subhâna(A)llâhi vete’âlâ ‘ammâ yuşrikûn(e)Ali Bulaç Meali Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer; seçim onlara ait değildir. Allah, onların

ortak koştuklarından münezzehtir, yücedir.Edip Yüksel Meali Rabbin dilediğini yaratır, dilediğini seçer. Seçim onlara ait değildir. ALLAH

onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçim hakkı yoktur. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir ve şanı yücedir.

Süleyman Ateş Meali Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Seçim, onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştukları şeylerden uzaktır, yücedir. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Seçim onların değil/onların seçme hakkı yok. Allah, onların ortak koştuklarından yücedir, arınmıştır.

Yusuf Ali (English) Thy Lord does create and choose as He pleases:(3397) no choice have they (in the matter): Glory to Allah. and far is He above the partners they ascribe (to Him)! *

M. Pickthall (English) Thy Lord bringeth to pass what He willeth and chooseth. They have never any choice. Glorified be Allah and exalted above all that they associate (with Him)!

Kasas Suresi

69ك وربve Rabbin

يعلمbilir

ما تكنneyi gizlediğini

صدورهم

göğüslerinin

ومايعلنونve neyi açığa vurduğunu

Türkçe Transcript (*) Verabbuke ya’lemu mâ tukinnu sudûruhum vemâ yu’linûn(e)Ali Bulaç Meali Rabbin onların göğüslerinin sakladıklarını ve açığa vurduklarını bilir.Edip Yüksel Meali Çünkü Rabbin, onların açığa vurduklarını bildiği gibi göğüslerinin

gizlediklerini de bilir.Elmalılı Hamdi Yazır Meali Rabbin, onların, sinelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.Süleyman Ateş Meali Rabbin, onların göğüslerinin neyi gizleyip neyi açığa vurduğunu bilir.Yaşar Nuri Öztürk Meali

Ve Rabbin onların göğüslerinin neyi sakladığını, neyi açığa vurduğunu da bilir.

Yusuf Ali (English) And thy Lord knows all that their hearts conceal and all that they reveal.(3398) *

M. Pickthall (English) And thy Lord knoweth what thee breasts conceal, and what they publish.

Kasas Suresi

70

وهوve O

اللهAllah\tır

الolmayan

الهtanrı

االbaşka

2ه مO\ndan

لهO\na

mahsustur

الحمدhamd

فيلى و2اال

ilkte de

واالخ�1ر ه

ve sonda da

ولهve O\

nundur

الحكم

Hüküm

واليهve O\na

ترجعونdöndürüleceksiniz

Türkçe Transcript (*) Vehuva(A)llâhu lâ ilâhe illâ hu(ve)(s) lehu-lhamdu fî-l-ûlâ vel-âḣira(ti)(s) velehu-lhukmu ve-ileyhi turce’ûn(e)

Ali Bulaç Meali O, Allah'tır, kendisinden başka ilah yoktur. İlkte de, sonda da hamd O'nundur. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

Edip Yüksel Meali O ALLAH'tır; O'ndan başka tanrı yoktur. Başta da Sonda da övgüler O'nadır. Tüm yargı da O'na aittir ve O'na döndürüleceksiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İşte O, Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda da hamd O'nundur, hüküm O'nundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz.

Süleyman Ateş Meali O, kendisinden başka tanrı olmayan Allah'tır. İlkte de, sonda da (dünyada da, ahirette de) hamd O'na mahsustur. Hüküm de O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

O, Allah'tır! Tanrı yoktur O'ndan başka. İlkte de sonda da hamd yalnız O'nadır. Hüküm de yalnız O'nundur/O'nun içindir. Ve siz yalnız O'na döndürüleceksiniz.

Yusuf Ali (English) And He is Allah. There is no god but He. To Him be praise, at the first and at the last: for Him is the Command, and to Him shall ye (all) be brought back.

M. Pickthall (English) And He is Allah; there is no God save Him. His is all praise in the former and the latter (state), and His is the command, and unto Him ye will be brought back.

Kasas Suresi

71قلde ki

ارايتمbaksanıza

انeğer

جعلkılsa

اللهAllah

عليكمüzerinize

يل الgeceyi

سرمد ا

sürekli

الى يومgününe kadar

القيمةkıyamet

منkimdir?

الهtanrı

غيرbaşka

اللهAllah\tan

يك ب,يأمsize

getirecek

)'بضيا مışık

افالتسمعون

işitmiyor musunuz?

Türkçe Transcript (*) Kul eraeytum in ce’ala(A)llâhu ‘aleykumu-lleyle sermeden ilâ yevmi-lkiyâmeti men ilâhun ġayru(A)llâhi ye/tîkum bidiyâ-/(in)(s) efelâ tesme’ûn(e)

Ali Bulaç Meali De ki: 'Gördünüz mü söyleyin; Allah, kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa, Allah'ın dışında size aydınlık verecek ilah kimdir? Yine de dinlemeyecek misiniz?'

Edip Yüksel Meali De ki, "ALLAH geceyi diriliş gününe kadar üzerinize sürekli kılsaydı ne dersiniz? ALLAH'tan başka hangi Tanrı size bir ışık getirebilir? İşitmiyor musunuz?"

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Resulüm!) De ki: "Düşündünüz mü hiç, eğer Allah üzerinizde geceyi tâ kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size ışık getirecek tanrı kimdir? Hâlâ işitmeyecek misiniz?"

Süleyman Ateş Meali De ki: "Baksanıza, eğer Allah, üzerinize geceyi kıyamet gününe kadar sürekli kılsa Allah'tan başka size ışık getirecek tanrı kimdir? (Söyleyin), işitmiyor musunuz?"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

De ki: "Söyleyin bakalım, Allah geceyi, kıyamet gününe kadar üzerinizde sürekli kılsa, Allah'tan başka hangi ilah size ışık getirebilir? Hâlâ dinlemeyecek misiniz?"

Yusuf Ali (English) Say: See ye? If Allah were to make the Night(3399) perpetual over you to the Day of Judgment, what god is there other than Allah, who can give you enlightenment? Will ye not then hearken? *

M. Pickthall (English) Say: Have ye thought, if Allah made night everlasting for you till the Day of Resurrection, who is a God beside Allah who could bring you light? Will ye not then hear?

Kasas Suresi

72قلde ki

ارايتمbaksanıza

انeğer

جعلkılsa

اللهAllah

عليكمüzerinize

هار النgündüzü

سرمد ا

sürekli

الى يومgününe kadar

القيمةkıyamet

منkimdir?

الهtanrı

غيرbaşka

اللهAllah\tan

يك ب,يأمsize

بليلgeceyi

تسكنون

dinleneceğiniz

��ي م ب�onda

getirecek

افالتبصرو

نgörmüyor musunuz?

Türkçe Transcript (*) Kul eraeytum in ce’ala(A)llâhu ‘aleykumu-nnehâra sermeden ilâ yevmi-lkiyâmeti men ilâhun ġayru(A)llâhi ye/tîkum bileylin teskunûne fîh(i)(s) efelâ tubsirûn(e)

Ali Bulaç Meali De ki: 'Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyamet gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa Allah'ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir? Yine de görmeyecek misiniz?

Edip Yüksel Meali De ki, "ALLAH gündüzü diriliş gününe kadar üzerinize sürekli kılsaydı ne dersiniz? ALLAH'tan başka hangi Tanrı dinleneceğiniz geceyi size getirebilir? Görmüyor musunuz?

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

De ki: "Haber verin bakayım, eğer Allah üzerinizde gündüzü ta kıyamet gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka, istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek tanrı kimdir? Hâlâ görmeyecek misiniz?"

Süleyman Ateş Meali De ki: "Baksanıza, eğer Allah, üzerinize gündüzü, kıyamet gününe kadar sürekli kılsa, Allah'tan başka, size dinleneceğiniz geceyi getirecek tanrı kimdir? Görmüyor musunuz?"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

De ki: "Söyleyin bakalım, eğer Allah kıyamet gününe kadar, gündüzü üzerinizde sürekli tutsa, Allah'tan başka hangi tanrı, içinde sükûnet bulacağınız bir gece verebilir size? Hâlâ görmeyecek misiniz?"

Yusuf Ali (English) Say: See ye? If Allah were to make the day perpetual over you to the Day of Judgment, what god is there other than Allah, who can give you a night in which ye can rest? Will ye not then see?(3400) *

M. Pickthall (English) Say: Have ye thought, if Allah made day everlasting for you till the Day of Resurrection, who is a God beside Allah who could, bring you night wherein ye rest? Will ye not then see?

Kasas Suresi

73 ومن ب�رحمت

rahmetinden dolayı

جعلvar etti

لكمsizin için

يل الgeceyi

هار والنve gündüzü

لتسكنوا

dinlenmeniz için

ب�يهonda

ولتبتغواve

aramanız için

من ب�فضلO\nun lutfunu

ك ولعلم

ve umulur ki

تشكرون

şükredersiniz

Türkçe Transcript (*) Vemin rahmetihi ce’ale lekumu-lleyle ve-nnehâra liteskunû fîhi velitebteġû min fadlihi vele’allekum teşkurûn(e)

Ali Bulaç Meali Kendi rahmetinden olmak üzere O, sizin için, dinlenmeniz ve O'nun fazlından (geçiminizi) aramanız için geceyi ve gündüzü var etti. Umulur ki şükredersiniz.

Edip Yüksel Meali Geceyi ve gündüzü, birinde dinlenmeniz ve diğerinde onun nimetlerini aramanız için düzenlemesi O'nun rahmetindendir. Belki şükredersiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Rahmetinden dolayı, Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz (gündüzün) ise O'nun lütuf ve kereminden (rızkınızı) arayasınız. Umulur ki şükredersiniz.

Süleyman Ateş Meali Rahmetinden dolayı sizin için geceyi ve gündüzü var etti ki, geceleyin dinlenesiniz ve (gündüzün) Allah'ın lutfunu arayasınız ve (Allah'ın ni'metine) şükredesiniz.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Rahmetinin bir eseri olarak geceyi ve gündüzü sizin için oluşturdu ki, onda sükûnet bulasınız, O'nun lütfundan bir şeyler dileyesiniz ve şükredebilesiniz.

Yusuf Ali (English) It is out of His Mercy that He has made for you Night and Day,- that ye may rest therein, and that ye may seek of his Grace;- and in order that ye may be grateful.

M. Pickthall (English) Of His mercy hath He appointed for you night and day that therein ye may rest, and that ye may seek His bounty, and that haply ye may be thankful.

Kasas Suresi

74ويوم

o günيهم ب�ينا

onlara seslenerek

فيقول

der ki

اينnerede?

شركاءي

ortaklarım

ين بالكنتم

oduklarını

تزعمون

sandığınız şeyler

Türkçe Transcript (*) Veyevme yunâdîhim feyekûlu eyne şurakâ-iye-lleżîne kuntum tez’umûn(e)

Ali Bulaç Meali O gün (Allah) onlara seslenerek: 'Bana ortak olarak öne sürdükleriniz nerede' der.

Edip Yüksel Meali Onlara seslendiği gün, "Benim ortaklarım olduğunu sandığınız kimseler nerede?" der.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Ve hele o gün Allah onları çağırarak: "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani, nerede?" diyecektir.

Süleyman Ateş Meali O gün onlara seslenerek: "Ortaklarım sandığınız şeyler nerede?" der.Yaşar Nuri Öztürk Meali

Gün olur, seslenir onlara da şöyle der: "O, bir şey zannettiğiniz ortaklarım nerede?"

Yusuf Ali (English) The Day that He will(3401) call on them, He will say: "Where are my

´partners´? whom ye imagined (to be such)?" *M. Pickthall (English) And on the Day when He shall call unto them and say: Where are My

partners whom ye pretended?

Kasas Suresi

75ونزعنا

çıkarırız منكلher

امةümmetten

يدا ب�شbir şahid

فقلناderiz

هاتواgetirin

برهانكم

delilinizi

فعلموا

bilirler ki

انkesinlikle

الحقgerçek

للهAllah\a aittir

وضلve sapıp

gider

عنهمkendilerinden

ماşeyler

كانوا �يفترو ن

uydurdukları

Türkçe Transcript (*) Veneza’nâ min kulli ummetin şehîden fekulnâ hâtû burhânekum fe’alimû enne-lhakka li(A)llâhi vedalle ‘anhum mâ kânû yefterûn(e)

Ali Bulaç Meali Her ümmetten bir şahid ayırıp çıkardık da: 'Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin' dedik. Artık öğrenmiş oldular ki, hak, gerçekten Allah'ındır ve uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır.

Edip Yüksel Meali Her bir toplumdan bir tanık seçer ve, "Delilinizi getirin," deriz. Böylece, tüm gerçeğin ALLAH'a ait olduğunu öğrenecekler ve uydurmuş oldukları şeyler kendilerini bırakıp kaybolacaktır.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(O gün) her ümmetten bir şahit çıkarır, "Haydin, kesin delilinizi getirin!" deriz. O zaman bilirler ki, hakikat Allah'a aittir ve uydurageldikleri şeyler (putlar) de kendilerinden ayrılıp kaybolmuşlardır.

Süleyman Ateş Meali Her ümmetten bir şahid çıkarırız: "Delilinizi getirin!" deriz. Gerçeğin Allah'a aidolduğunu bilirler ve uydurdukları şeyler kendilerinden sapıp gider.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Her ümmetten bir tanık çıkarmış da şöyle demişizdir: "Getirin susturucu kanıtınızı!" Bunun üzerine onlar hakkın Allah'a ait olduğunu bilmişlerdir. O iftira aracı yaptıkları şeyler de onları yüzüstü koyup kaybolmuşlardır.

Yusuf Ali (English) And from each people shall We draw a witness,(3402) and We shall say: "Produce your Proof": then shall they know that the Truth is in Allah (alone), and the (lies) which they invented will leave them in the lurch.(3403) *

M. Pickthall (English) And We shall take out from every nation a witness and We shall say: Bring your proof. Then they will know that Allah hath the Truth, and all that they invented will have failed them.

Kasas Suresi

76ان

elbetteقارون

Karunكان

idi من قوم

kavminden

موسى

Musa\nın

فبغىazgınlık etti

��عليه مonlara karşı

واتيناهona

vermiştik

منالكنوز

hazineler

ماki

انmuhakkak

مفاتحه

onun anahtarları لتنوأ

ağır geliyordu

بالعصبةbir

topluluğa

لي ا2ا�1القو هgüçlü

اذhani

قالdemişti ki

لهona

قومهkavmi

التفرحşımarma

انşüphesiz

اللهAllah

اليحبsevmez

ي ب#الفرن

şımarıkları

Türkçe Transcript (*) İnne kârûne kâne min kavmi mûsâ febeġâ ‘aleyhim(s) veâteynâhu mine-lkunûzi mâ inne mefâtihahu letenû-u bil’usbeti ulî-lkuvveti iż kâle lehu kavmuhu lâ tefrah(s) inna(A)llâhe lâ yuhibbu-lferihîn(e)

Ali Bulaç Meali Gerçek şu ki, Karun, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: 'Şımararak sevinme, çünkü Allah şımararak sevince kapılanları sevmez.'

Edip Yüksel Meali Karun, Musa'nın halkından olmasına rağmen ihanet edip onlara zulmetti. Kendisine öyle hazineler vermiştik ki anahtarları güçlü bir topluluğa bile ağır geliyordu. Halkı ona şöyle demişti: "Şımarma, ALLAH şımaranları sevmez."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demişti ki: "Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez."

Süleyman Ateş Meali Karun, Musa'nın kavminden idi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz kendisine öyle hazineler vermiştik ki onun (hazinelerinin) anahtarlarını (taşımak), güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Kavmi ona demişti ki: "Şımarma, Allah, şımarıkları sevmez."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Şu da bir gerçek ki Karun, Mûsa kavmindendi. Onlara karşı şımarıklık/azgınlık yaptı. Ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını taşımak, kuvvetli bir grubu bile zorluyordu. Kavmi ona şöyle demişti: "Şımarma, çünkü Allah, şımaranları sevmez."

Yusuf Ali (English) Qarun was doubtless,(3404) of the people of Moses; but he acted insolently towards them: such were the treasures We(3405) had bestowed on him that their very keys would have been a burden to a body of strong men:(3406) Behold, his people said to him: "Exult not, for

Allah loveth not those who exult (in riches). *M. Pickthall (English) Now Korah was of Moses folk, but he oppressed them and We gave him

so much treasure that the stores thereof would verily have been a burden for a troop of mighty men. When his own folk said unto him: Exult not; lo! Allah loveth not the exultant;

Kasas Suresi

77وابتغiste (ara)

ب�يماiçinde

اتيكsana verdiği

اللهAllah\ın

الدارyurdunu

االخرة

ahiret

والتنس

ve unutma

يبك ب نnasibini

منالدنيا

dünyadan da

واحسن

ve iyilik et

كماgibi

احسن

iyilik ettiği

اللهAllah\ın

اليكsana

وال تبغve isteme

الفسادbozgunculuk

في�8االر م

yeryüzünde

انçünkü

اللهAllah

اليحبsevmez

المفسب�ين

bozguncuları

Türkçe Transcript (*) Vebteġi fîmâ âtâka(A)llâhu-ddâra-l-âḣira(te)(s) velâ tense nasîbeke mine-ddunyâ(s) veahsin kemâ ahsena(A)llâhu ileyk(e)(s) velâ tebġi-lfesâde fî-l-ard(i)(s) inna(A)llâhe lâ yuhibbu-lmufsidîn(e)

Ali Bulaç Meali 'Allah'ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah bozgunculuk yapanları sevmez.'

Edip Yüksel Meali "ALLAH'ın sana verdiği nimetlerle, dünyadaki payını unutmadan ahiret yurdunu ara. ALLAH sana nasıl iyilikte bulunmuşsa sen de iyilikte bulun. Yeryüzünde bozgunculuk yapmayı arama. ALLAH bozguncuları sevmez."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

"Allah'ın sana verdiğinden (O'nun yolunda harcayarak) ahiret yurdunu gözet, ama dünyadan da nasibini unutma! Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez."

Süleyman Ateş Meali Allah'ın sana verdiği (bu servet) içinde ahiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma, Allah sana nasıl iyilik ettiyse sen de öyle iyilik et, yeryüzünde bozgunculuk (etmeyi) isteme, çünkü Allah bozguncuları sevmez.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

"Allah'ın sana verdikleri içinde âhiret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran/Allah'ın sana lütufta bulunduğu gibi sen de lütufta bulun. Yeryüzünde fesat

isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez."Yusuf Ali (English) "But seek, with the (wealth) which Allah has bestowed on thee, the Home

of the Hereafter,(3407) nor forget thy portion in this world: but do thou good, as Allah has been good to thee, and seek not (occasions for) mischief in the land: for Allah loves not those who do mischief." *

M. Pickthall (English) But seek the abode of the Hereafter in that which Allah hath given thee and neglect not thy portion of the world, and be thou kind even as Allah hath been kind to thee, and seek not corruption in the earth; lo! Allah loveth not corrupters,

Kasas Suresi

78قالdedi ki

ما ـ انşüphesiz

يته ب,ا و2o bana verildi

علىsayesinde علم

bir bilgi م�عن ب�

bende bulunan

اولميعلم

bilmedi mi ki

انşüphesiz

اللهAllah

قدelbette

اهلكhelak

etmiştir

من ب�قبل

kendisinden önceki

منالقرو

نkuşaklar arasıda

منniceleri

هوo

اشدdaha güçlü

منهkendisinden

قوةkuvvet

bakımından

واكثرve daha

çok

��جمع مcemaati bulunan

والل يسـsorulmaz

عنذنوبهم

günahlarından

المجرمونsuçlulara

Türkçe Transcript (*) Kâle innemâ ûtîtuhu ‘alâ ‘ilmin ‘indî(c) eve lem ya’lem enna(A)llâhe kad ehleke min kablihi mine-lkurûni men huve eşeddu minhu kuvveten veekśeru cem’â(an)(c) velâ yus-elu ‘an żunûbihimu-lmucrimûn(e)

Ali Bulaç Meali Dedi ki: 'Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir.' Bilmez mi, ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkarlardan kendi günahları sorulmaz.

Edip Yüksel Meali Dedi ki, "Tüm bunlar bana, bilgi ve becerimden dolayı verildi." Ondan önce, kendisinden daha büyük bir güce ve sayısal çoğunluğa sahip nice nesilleri ALLAH'ın yok ettiğini bilmezmi? Suçluların suçları kendilerinden sorulmaz.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Karun ise: "O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi." demiştir. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan

daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti. Günahkarlardan günahları sorulmaz (Allah onların hepsini bilir).

Süleyman Ateş Meali Bu (servet) bende bulunan bir bilgi sayesinde bana verildi dedi. Bilmedi mi ki Allah, kendisinden önceki kuşaklar arasıda kendisinden daha güçlü ve daha çok cemaati bulunan nice kimseleri helak etmiştir? Suçlulara günahlarından sorulmaz. *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

O dedi: "Bu servet bana, bendeki bir ilim sayesinde verildi." Peki o bilmedi mi ki Allah, önceki nesiller içinden ondan kuvvetçe daha zorlu, sayıca daha çok olanları bile helâk etmiştir. Günahlarının ne olduğu, günahkârlardan sorulmaz.

Yusuf Ali (English) He said: "This has been given to me because of a certain knowledge which I have."(3408) Did he not know that Allah had destroyed, before him, (whole) generations,- which were superior to him in strength and greater in the amount (of riches) they had collected? but the wicked are not called (immediately) to account(3409) for their sins. *

M. Pickthall (English) He said: I have been given it only on account of knowledge I possess. Knew he not that Allah had destroyed already of the generations before him men who were mightier than Him in strength and greater in respect of following? The guilty are not questioned of their sins.

Kasas Suresi

79فخرج(Karun) çıktı

علىkarşısına

ب�قومkavminin

ب�يiçinde

ب�ينت م ب6süsü

(debdebesi)

قالdediler

ين باليدون بيisteyenler

الحيوةhayatını

الدنياdünya

يا ليتkeşke

لناbize

verilseydi

مثلbir benzeri

de

ماتي و2اverilenin

��قارو نKarun\a

ه انgerçekten

onun

لذوvardır

حظşansı يم ب9ع

büyük

Türkçe Transcript (*) Feḣarace ‘alâkavmihi fî zînetih(i)(s)kâle-lleżîne yurîdûne-lhayâte-ddunyâ yâ leyte lenâ miśle mâ ûtiye kârûnu innehu leżû hazzin ‘azîm(in)

Ali Bulaç Meali Böylelikle kendi ihtişamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını istemekte olanlar: 'Ah keşke, Karun'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçekten o, büyük bir pay sahibidir' dediler.

Edip Yüksel Meali Bir ara, tüm görkemiyle halkının arasına çıkmıştı. Dünya hayatını seçenler, "Keşke Karun'a verilenlerin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten, o çok şanslı biri," dediler.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Derken Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, "Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı. Hakikat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir" dediler.

Süleyman Ateş Meali (Karun) süsü, (debdebesi) içinde kavminin karşısına çıktı. dünya hayatını isteyenler: "Keşke Karun'a verilenin bir benzeri de bize verilseydi, dediler, gerçekten onun büyük şansı var!"

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Karun, süsü-püsü içinde toplumunun karşısına çıktı. Şu iğreti dünya hayatını amaçlayanlar dediler ki: "Ah, Karun'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi. Gerçekten o, çok nasipli bir adam!"

Yusuf Ali (English) So he went forth among his people in the (pride of his wordly) glitter. Said those whose aim is the Life of this World: "Oh! that we had the like of what Qarun has got! for he is truly a lord of mighty good fortune!"(3410) *

M. Pickthall (English) Then went he forth before his people in his pomp. Those who were desirous of the life of the world said: Ah, would that unto us had been given the like of what hath been given unto Korah! Lo! he is lord of rare good fortune.

Kasas Suresi

80وقالve dediler

ين بالتوا و2ا

verilmiş olanlar ise

العلمbilgi

ويلكمyazık size

ثوابsevabı

اللهAllah\ın

خيرdaha

hayırlıdır

لمنkimse için

امنinanan

وعمل

ve yapan

��صالح هiyi iş

واليلقيهاve buna

kavuşturulmaz

االbaşkası

الصابرون

sabredenlerden

Türkçe Transcript (*) Vekâle-lleżîne ûtû-l’ilme veylekum śevâbu(A)llâhi ḣayrun limen âmene ve’amile sâlihan velâ yulakkâhâ illâ-ssâbirûn(e)

Ali Bulaç Meali Kendilerine ilim verilenler ise: 'Yazıklar olsun size, Allah'ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz' dediler.

Edip Yüksel Meali Kendilerine bilgi verilmiş olanlar, "Yazık size, inanan ve erdemli davranan için ALLAH'ın ödülü daha iyidir," dediler. Buna ancak sabredenler kavuşturulur.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, şöyle dediler: "Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükafatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir."

Süleyman Ateş Meali Kendilerine bilgi verilmiş olanlar ise: "Yazık size, dediler, inanan ve iyi iş yapan kimse için Allah'ın sevabı daha hayırlıdır. Buna ancak sabredenler kavuşturulur."

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Kendilerine ilim verilmiş olanlar şöyle demişti: "Yazıklar olsun size! İman edip hayra ve barışa yönelik iş yapan kişi için Allah'ın vereceği karşılık daha üstündür. Ama buna, sadece sabredenler ulaştırılır."

Yusuf Ali (English) But those who had been granted (true) knowledge said: "Alas for you! The reward of Allah (in the Hereafter) is best for those who believe and

work righteousness: but this none shall attain, save those who steadfastly persevere (in good)."

M. Pickthall (English) But those who had been given knowledge said: Woe unto you! The reward of Allah for him who believeth and doeth right is better, and only the steadfast will obtain it.

Kasas Suresi

81فخسف

ناnihayet batırdık

ب�بonu

وبداره

ve evini barkını

االرضyere

فماكانolmadı

لهonun

منفئة

bir topluluğu

ينصرونه

ona yardım edecek

مندون

karşı

��الل هAllah\a

وماكان

ve değildi

مني بالمنتص

نkendini

kurtaranlardan

Türkçe Transcript (*) Feḣasefnâ bihi vebidârihi-l-arda femâ kâne lehu min fi-etin yensurûnehu min dûni(A)llâhi vemâ kâne mine-lmuntasirîn(e)

Ali Bulaç Meali Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik. Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebileceklerden de değildi.

Edip Yüksel Meali Onu eviyle birlikte yerin dibine geçirdik. ALLAH'ın dışında kendisine yardım edecek bir bölüğü yoktu; kazananlardan olmadı.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Derken biz onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek taraftarları olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.

Süleyman Ateş Meali Nihayet onu da, evini barkını da yere batırdık. Allah'a karşı ona yardım edecek bir topluluğu olmadı. Kendi kendini (savunup) kurtaranlardan da değildi.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Nihayet, Karun'u da sarayını da yere geçirdik. Allah'a karşı kendisine yardım edecek yandaşları da yoktu. Kendi kendisine yardım edebileceklerden de değildi.

Yusuf Ali (English) Then We caused the earth(3411) to swallow up him and his house; and he had not (the least little) party to help him against Allah, nor could he defend himself. *

M. Pickthall (English) So We caused the earth to swallow him and his dwelling place. Then he had no host to help him against Allah, nor was he of those who can save themselves.

Kasas Suresi

82واصبحve başladılar

ين بالوا تمنisteyenler

مكانهonun

yerinde olmayı

باالمسdün

يقولون

demeğe

ويكانvay demek

ki

اللهAllah

يبسطbollaştırıyor

زق الرrızkı

لمناء يشdilediğine

منب�عباد

kullarından

�ويقد هve kısıyor

لوالolmasaydı

ان منlutfetmesi

اللهAllah\ın

عليناbize

لخسف

yere batırırdı

م�بنbizi de

ه ويكانdemek

gerçekten

ال يفلحiflah olmaz

الكافر �و ن

kafirler

Türkçe Transcript (*) Veasbeha-lleżîne temennev mekânehu bil-emsi yekûlûne veykeenna(A)llâhe yebsutu-rrizka limen yeşâu min ‘ibâdihi veyakdir(u)(s) levlâ en menna(A)llâhu ‘aleynâ leḣasefe binâ(s) veykeennehu lâ yuflihu-lkâfirûn(e)

Ali Bulaç Meali Dün, onun yerinde olmayı dileyenler, sabahladıklarında: 'Vay, demek ki Allah, kullarından dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daraltmaktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkârcılar felah bulamaz' demeye başladılar.

Edip Yüksel Meali Bir önceki gün onun durumuna imrenenler, "Demek ki ALLAH kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. ALLAH bize lütfetmeseydi bizi de batırırdı. Demek kafirler başarıya ulaşamazlar," demeye başladılar.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler de: "Demek ki Allah kullarından dilediğine rızkı çok da, az da verir. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkârcılar iflah olmazmış" demeye başladılar.

Süleyman Ateş Meali Dün onun yerinde olmayı isteyenler: "Vay, demek Allah kullarından dilediğine rızkı açar ve kısar. Allah bize lutfetmiş olmasaydı, bizi de yere batırırdı. Demek gerçekten kafirler iflah olmaz!" demeğe başladılar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Akşam onun mevkiine/konumuna imrenenler sabah şöyle diyorlardı: "Vay be! Allah, kullarından dilediğine rızkı açıp yayıyor, dilediğine de ölçüyle veriyor/kısıyor. Allah bize lütufta bulunmasaydı, vallahi bizi de batırmıştı. Demek ki, inkârcılar asla iflah etmiyorlar."

Yusuf Ali (English) And those who had envied his position the day before began to say on the morrow: "Ah! it is indeed Allah Who enlarges the provision(3412) or restricts it, to any of His servants He pleases! had it not been that Allah was gracious to us, He could have caused the earth to swallow us up! Ah! those who reject Allah will assuredly never prosper." *

M. Pickthall (English) And morning found those who had coveted his place but yesterday crying: Ah, welladay! Allah enlargeth the provision for whom He will of His slaves and straiteneth it (for whom He will). If Allah had not been gracious unto us He would have caused it to swallow us (also). Ah, welladay! the disbelievers never prosper.

Kasas Suresi

83تلك

işteالدار

yurduاالخرةahiret

نجعلهاonu veririz

ين ال بلليدون بي

istemeyenlere

علواböbürlenmeyi

فياالرضyeryüzünde

وال��فساد م

ve bozguncuğu

والعاقبة

ve sonuç

ين ب�للمتsakınanlarındır

Türkçe Transcript (*) Tilke-ddâru-l-âḣiratu nec’aluhâ lilleżîne lâ yurîdûne ‘uluvven fî-l-ardi velâ fesâdâ(en)(c) vel’âkibetu lilmuttekîn(e)

Ali Bulaç Meali İşte ahiret yurdu; biz onu, yeryüzünde büyüklenmeyenlere ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere (armağan) kılarız. (Güzel) Sonuç takva sahiplerinindir.

Edip Yüksel Meali Bu ahiret yurdunu, yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu istemiyenlere ayırdık. Sonuç erdemlilerindir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir.

Süleyman Ateş Meali İşte ahiret yurdu: Onu yeryüzünde böbürlenmek ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere veririz. (Güzel) sonuç, (günahlardan) sakınanlarındır.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İşte âhiret yurdu! Biz onu, yeryüzünde üstünlük taslamayanlarla bozgunculuk peşinde koşmayanlara veririz. Sonuç, takva sahiplerinindir.

Yusuf Ali (English) That Home of the Hereafter We shall give to those who intend not high- handedness or mischief on earth:(3413) and the end is (best) for the righteous. *

M. Pickthall (English) As for that Abode of the Hereafter We assign it unto those who seek not oppression in the earth, nor yet corruption. The sequel is for those who ward off (evil).

Kasas Suresi

84من

kimاء ج

getirirseبالحسنةbir iyilik

فلهona vardır

خيرdaha güzeli

ه�منهondan

ومنve kim

اء جgetirirse

ئ ي بالسة

kötülük

فاليجزى

cezalandırılmaz

ين بالعملواyapanlar

ا ـ ي الست

kötülükleri

االbaşkasıyla

ماşeylerden

كانوايعملو

نyapmış

oldukları

Türkçe Transcript (*) Men câe bilhaseneti felehu ḣayrun minhâ(s) vemen câe bi-sseyyi-eti felâ yuczâ-lleżîne ‘amilû-sseyyi-âti illâ mâ kânû ya’melûn(e)

Ali Bulaç Meali Kim bir iyilikle gelirse, artık onun için daha hayırlısı vardır; kim bir kötülükle gelirse, artık kötülükleri yapanlar, yalnızca yaptıklarıyla karşılık görürler.

Edip Yüksel Meali Kim iyilikle gelirse kendisine ondan daha iyisi verilecektir. Kim kötülük ile gelirse, o kötülükleri işleyenlere ancak yaptıkları kadar bir karşılık verilecektir.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Kim bir iyilik getirirse ona ondan daha üstün karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.

Süleyman Ateş Meali Kim bir iyilik getirirse ona ondan daha güzeli vardır. Kim kötülük getirirse, kötülükleri yapanlar, ancak yaptıkları (kötülük) kadar cezalanırlar.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

İyilik/güzellik getirene ondan daha hayırlısı var. Kötülük getirenlere gelince, kötülükleri yapanlar yapmış olduklarından fazlasıyla cezalandırılmayacaklardır.

Yusuf Ali (English) If any does good, the reward to him is better than his deed; but if any does evil, the doers of evil are only punished (to the extent) of their deeds.(3414) *

M. Pickthall (English) Whoso bringeth a good deed, he will have better than the same; while as for him who bringeth an ill deed, those who do ill deeds will be requited only what they did.

Kasas Suresi

85ان

şüphesizي بالفرض

gerekli kılan

عليكsana

القران

Kur\an\ı

ادك لـرelbette seni

döndürecektir

الى)�معا م

varılacak yere

قلde ki

ي �!�ر بRabbim

اعلمbilir

منkim

اء جgetirmiştir

بالهدى

hidayet

ومنve kim

هوO

ب�يiçindedir

ضاللbir sapıklık

ين ب�مapaçık

Türkçe Transcript (*) İnne-lleżî ferada ‘aleyke-lkur-âne lerâdduke ilâ me’âd(in)(c)kul rabbî a’lemu men câe bilhudâ vemen huve fî dalâlin mubîn(in)

Ali Bulaç Meali Şüphesiz, sana Kur'an'ı farz kılan, seni dönülecek yere elbette döndürecektir. De ki: 'Rabbim, hidayetle geleni de, açıkca bir sapıklık içinde olanı da daha iyi bilmektedir.'

Edip Yüksel Meali Sana Kuran'ı özgüleyen, kuşkusuz seni kararlaştırılmış noktaya döndürecektir. De ki, "Kimin hidayet getirdiğini ve kimin açık bir sapıklık içinde olduğunu Rabbim iyi bilir."

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

(Resulüm!) Kur'ân'ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan Allah, elbette seni (yine) dönülecek yere döndürecektir. De ki: "Rabbim, kimin hidayetle geldiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu en iyi bilendir."

Süleyman Ateş Meali Kur'an'ı sana (indiren ve) gerekli kılan (Allah), elbette seni varılacak yere döndürecektir. De ki: "Rabbim kimin hidayet getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde bulunduğunu bilir." *

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Bu Kur'an'ı sana farz kılan, elbette ki seni vaat edilen yere/belirlenen sona götürecektir. De ki: "Hidayeti getireni de açık bir sapıklık içinde olanı da en iyi Rabbin bilir."

Yusuf Ali (English) Verily He Who ordained(3415) the Qur´an for thee, will bring thee back to the Place(3416) of Return. Say: "My Lord knows best who it is that brings true guidance, and who is in manifest error."(3417) *

M. Pickthall (English) Lo! He Who hath given thee the Qur’an for a law will surely bring thee borne again. Say: My Lord is best aware of he who bringeth guidance and him who is in error manifest.

Kasas Suresi

86 وما كنتترجوا

sen ummazdın

ان يلقىvahyolunacağını

اليكsana

الكتاب

Kitabın

االancak

رحمةbir rahmet

olarak

منك رب

Rabbinden

فالتكونن

o halde olma

يرا ب�ظarka

ي بللكاف� ه

kafirlere

Türkçe Transcript (*) Vemâ kunte tercû en yulkâ ileyke-lkitâbu illâ rahmeten min rabbik(e)(s) felâ tekûnenne zahîran lilkâfirîn(e)

Ali Bulaç Meali Kitabın sana (kalbine vahy ile) bırakılacağını umud etmezdin; (bu,)

Rabbinden ancak bir rahmettir. Öyleyse sakın kafirlere arka olma.Edip Yüksel Meali Sana bu kitabın verileceğini ummazdın; ancak bu Rabbinden bir

rahmettir. Kafirlere arka olma.Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Sen, bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu ancak Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!

Süleyman Ateş Meali Sen, o Kitabın, senin kalbine bırakılacağını ummazdın. Ancak Rabbinden bir rahmet olarak (Kitap senin kalbine bırakıldı). O halde kafirlere arka olma.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Sen bu Kitap'ın sana indirileceğini ummuyordun; Rabbinden bir rahmet olarak geldi. O halde, gerçeği örten nankörlere/inkârcılara sakın destekçi olma.

Yusuf Ali (English) And thou hadst not expected that the Book would be sent to thee except as a Mercy from thy Lord:(3418) Therefore lend not thou support in any way to those who reject (Allah´s Message).(3419) *

M. Pickthall (English) Thou hadst no hope that the Scripture would be inspired in thee; but it is a mercy from thy Lord, so never be a helper to the disbelievers.

Kasas Suresi

87 وال

ك يصدنve sakın seni

alıkoymasınlar

عنايات

ayetlerinden

اللهAllah\ın

بعدsonra

اذانزلتindirildikten

اليكsana

وادعda\vet et

الىك ربRabbine

وال تكونن

ve olma

منالمشر

�ي ه �بortak

koşanlardan

Türkçe Transcript (*) Velâ yesuddunneke ‘an âyâti(A)llâhi ba’de iż unzilet ileyk(e)(s) ved’u ilâ rabbik(e)(s) velâ tekûnenne mine-lmuşrikîn(e)

Ali Bulaç Meali Sana indirildikten sonra, sakın seni Allah'ın ayetlerinden alıkoymasınlar. Sen Rabbine çağır ve sakın müşriklerden olma.

Edip Yüksel Meali Sana indirildikten sonra seni ALLAH'ın ayetlerinden saptırmasınlar. Rabbine çağır; ortak koşanlardan olma.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah'ın âyetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu âyetlerden alıkoymasınlar. Rabbine davet et. Asla müşriklerden olma!

Süleyman Ateş Meali Ve Allah'ın, ayetleri sana indirildikten sonra sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine da'vet et, ortak koşanlardan olma.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra sakın seni geri çevirmesinler. Rabbine yakar/Rabbine çağır. Sakın şirke bulaşanlardan olma.

Yusuf Ali (English) And let nothing keep thee back from the Signs of Allah after they have been revealed to thee: and invite (men) to thy Lord, and be not of the company of those who join gods with Allah.(3420) *

M. Pickthall (English) And let them not divert thee from the revelations of Allah after they have been sent down unto thee; but call (mankind) unto thy Lord, and be not

of those who ascribe partners (unto turn).

Kasas Suresi

88وال تدع

yalvarmaمع

ile beraberاللهAllah

الهاbir tanrıya

اخ رbaşka

الyoktur

الهtanrı

االbaşka

2ه فO\ndan

كلشيء

herşey

هالكhelak olacaktır

االbaşka

��وجه مO\nun

yüzü(zatı)ndan

لهO\nundur

الحكم

Hüküm

واليهve O\na

ترجعونdöndürüleceksiniz

Türkçe Transcript (*) Velâ ted’u me’a(A)llâhi ilâhen âḣar(a)(m) lâ ilâhe illâ hu(ve)(c) kullu şey-in hâlikun illâ vecheh(u)(c) lehu-lhukmu ve-ileyhi turce’ûn(e)

Ali Bulaç Meali Ve Allah ile beraber başka bir ilaha tapma. O'ndan başka ilah yoktur. O'nun yüzünden (zatından) başka her şey helak olucudur. Hüküm O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz.

Edip Yüksel Meali ALLAH ile birlikte hiç bir tanrıyı çağırma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun varlığı hariç her şey yok olmaya mahkumdur. Yargı tümüyle O'nundur ve siz O'na döndürüleceksiniz.

Elmalılı Hamdi Yazır Meali

Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz.

Süleyman Ateş Meali Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarma. O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun yüzü(zatı)ndan başka herşey helak olacaktır. Hüküm O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

Yaşar Nuri Öztürk Meali

Allah'ın yanında diğer bir tanrıya daha kulluk etme. İlah yok O'ndan başka. O'nun yüzü dışında her şey helâk olacaktır. Hüküm yalnız O'nundur ve O'na döndürüleceksiniz.

Yusuf Ali (English) And call not, besides Allah, on another god. There is no god but He. Everything (that exists) will perish except His own Face.(3421) To Him belongs the Command, and to Him will ye (all) be brought back. *

M. Pickthall (English) And cry not unto any other god along with Allah. There is no God save him. Everything will perish save His countenance. His is the command, and unto Him ye will be brought back.