voir magazin - eylül 20012

104
KARAKAŞ ATLANTİS Halka Arzını Başarı İle Tamamladı 2012 TAKI SANAT MODA EYLÜL Miss Turkey 2012 AÇELYA SAMYEL DANOĞLU TEB Yastık Altı Birikim Denizbank Altın Bankacılığı MUSTAFA CECELİ İrfan Nalçacı Başarı Öyküsü KONYALI SAAT Dahi Beyinlerin E-Ticaret Sitesi LİDYANA

Upload: sicakmarka

Post on 25-May-2015

6.196 views

Category:

Lifestyle


0 download

DESCRIPTION

Voir Magazin - Eylül 2012 Sayısı

TRANSCRIPT

Page 1: Voir Magazin - Eylül 20012

KARAKAŞ ATLANTİSHalka Arzını Başarı İle Tamamladı

2012 TAKI

SANATMODA

EYLÜL

Miss Turkey 2012

AÇELYA SAMYELDANOĞLU

TEBYastık Altı BirikimDenizbankAltın Bankacılığı

MUSTAFACECELİ

İrfan Nalçacı Başarı ÖyküsüKONYALI SAAT

Dahi Beyinlerin E-Ticaret Sitesi LİDYANA

Page 2: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 3: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 4: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 5: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 6: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 7: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 8: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 9: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 10: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 11: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 12: Voir Magazin - Eylül 20012

Saygıdeğer okuyucularımız;

İ kinci sayımızın sevinciyle kısa bir değerlendirme yapmak istiyorum. Dağıtımını 5000 adet olarak gerçekleştirdiğimiz dergimizin, geri dönüşleri bizleri çok gururlandırdı. Gerek şehir içi, gerek şehir dışından bizlere ulaşıp tebrik eden herkese çok teşekkür ederiz. Takdir edilmek, beğenilmek bizleri onure etti.

İkinci sayımızı da bu şevkle çalıştık. Bizlere güvenip; hayallerimize ortak olan, olaylara kişisel bakmadan bizlere desteğini esirgemeyen, bizler için çabalayan ve tıpkı derginin mensubu gibi çalışan sektördeki dost firmalarıma da ayrıca teşekkürü borç bilirim.

Piyasalardaki olumsuz şartların sektöre yansımalarına ne yazık ki şahit oluyoruz. Benim şahsi kanaatim, böyle dönemlerde sektör olarak daha çok kenetlenmek ve birbirimizi desteklemek. Ben bir dergi mensubu olarak sizlere haber desteğimi sürdüreceğimin ve sesinizi duyurmaya devam edeceğimin sözünü verebilirim. Dilerim yaklaşan Rotaforte Kuyumculuk Fuarı, hepimizin beklentisine cevap verecek şekilde, yoğun olarak gerçekleşir.

Üretken, kazançlı bir ay geçirmenizi dilerim.

Nurseli’denİmtiyaz Sahibi

Voir Magazin Adına Nurseli GÖKÇÜ[email protected]

Yazı İşleri MüdürüGonca ÇİPE (Sorumlu)

Genel Yayın KoordinatörüA.Faruk GÖKÇÜL / [email protected]

Editör / Gonca ÇİPE / [email protected] / Ceren CEYHAN / [email protected]

Görsel Yönetmen / Burcu Tokoğlu İNCESU [email protected]

Moda Editörü / Erol ALBAYRAKSanat Danışmanı / Faruk ÖZ

Moda Çekim Planlama / Mor & Art DesignDijital Medya Sorumlusu / Sıcak Marka

Reklam ve Halkla İlişkiler / Burak GÖKÇÜ[email protected]

Yayın Danışmanları / Av. Hamdi ÇİYİLTEPEYrd. Doç. Dr. Nuri SEZER

Bu Sayıda Katkıda Bulunanlar Nuran AÇILAN, Nuri AÇILAN, Mustafa İSLAMOĞLU

Bayram YIĞCI, İsmail HOCAOĞLU

Renk Ayrımı & Baskı / Portakal Baskı AŞ.Huzur Mah. Tomurcuk Sok. No:5 K:1 4.Levent

Şişli-İstanbul/TürkiyeTel: +90 212 332 28 01 (pbx) Fax: +90 212 332 02 08

Dağıtım / Aras KuryeYayın Türü / Aylık Süreli Yayın

Yönetim Yeri ve İletişimAlemdar Mah. Nuruosmaniye Cad. No: 21 D:105

Eser Han Fatih - İstanbul / TürkiyeTel: +90 212 522 15 51

www.voirmagazin.com [email protected]

Nurseli GÖKÇÜL

EYLÜL - 2012 2. SAYI

Kapak / Açelya Samyel DanoğluFotoğraf / Zeynel Abidin Ağgül

10

VOIR Magazin’de yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyele-ri, yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Bu dergide yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır. Bu uyarı VOIR Dergi-si’nin birinci sayfasından son sayfasına kadar, içinde yer alan tüm haber, yorum, analiz ve öneriler için geçerlidir. İlan ve reklamların sorumluluğu sahiplerine aittir. Dergide yayım-lanan yazı, fotoğraf ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden alıntı yapılamaz.

VOIR Magazin’in Tüm Hakları Saklıdır.Yerel Süreli Yayın Olarak 5000 Adet Basılmıştır.

Page 13: Voir Magazin - Eylül 20012

14 VOIR GÜNCEL 16 VOIR HABER Miss World Türkiye Güzeli Açelya Samyel Danoğlu

19 Konyalı Saat: İrfan Nalçacı Röportaj

22 VOIR HABER Karakaş Atlantis Halka Arzını Başarı ile Tamamladı

26 VOIR HABER Alyansları Dile Getiren Marka Tarz Alyans

30 Dahi Beyinlerin Sitesi Lidyana.com

29 VOIR KÖŞE Murat Tırpan: Temmuz Ayında Altın

30 Mustafa Ceceli Röportaj

40 TEB: Selami Erten Röportaj: Yastık Altı Birikim

42 Denizbank: Cem Turgut Gelgör Röportaj: Altın Bankacılığı

46 Murat Kodaz Röportaj: Krizi Fırsata Çevirdik 48 Mücevher Trendleri Aylin Gözen 50 Gülmesini Bilmeyen Dükkan Açmasın Röportaj: Mahmut Serbes

52 VOIR MODA Jale Hürdoğan

56 VOIR HABER İstanbul’da Fuar Başkadır

60 VOIR HABER Mücevher Taşları Hakkındaki Yanlışlar

62 Noyan Şahin: Sinemaya Aşığım Ancak, Modaya da Tutkunum 64 VOIR KÖŞE Erol Albayrak: Moda Serüveni

66 Bencillik Değil, “Ben”cilik Ropörtaj: Esra ve Aykut Oğut

68 VOIR YAŞAM Denizin Ortasında Ev Konforu Tiara 3100 Coronet Denizlerdeki Asi ve Güçlü Oyuncağınız Atlantis 44

70 VOIR Tasarım Sasanna: Hülya Çelik Pabuççuoğlu Elif Gönenç Camcıgil 72 Şık Adımlar Zeren Akman 74 VOIR Trend

81 VOIR Mekan Papalina

86 Rana Demiriz: Yaşı Küçük Başarısı Büyük

87 Günseli Top Öz: Neşter Yerine Fırça 88 VOIR GEZİ Rize

95 VOIR KİTAP KÖŞE Müge Bilgin Akdaş: Byglossarist

97 VOIR KÜLTÜR SANAT

11

Page 14: Voir Magazin - Eylül 20012

VOIR EDİTÖR’DEN

12

Yazıma herkese teşekkür ederek başlamak istiyorum. Dergiyi beğe-nenlerin sayısı oldukça fazla. Severek yaptığımız işimizin sonuçları-nı, çok güzel bir şekilde aldık. Kendim ve ekibimiz adına çok teşek-kür ederiz.

Bu ay biraz farklı olsun bu sayfa istedim. Seçkilerimi, beğenilerimi paylaşmak istedim. Fazla yazıyla sizleri bunaltmamak, görsel şenlik yapın istedim. Aslın-da buraya seçmek istedim o kadar çok şey var ki… Her üreticiyi, tasarımcıyı bu anlamda tebrik etmek isterim. Zordur üretmek!

Takdir ettim: Samsung Electronics Türkiye tarafından, Toplum Gönüllüleri Vakfı işbirliği ve Muharip Gaziler Derneği katkıları ile Kore Gazilerinin to-runlarına “Üniversite eğitimi burs fonu” oluşturmuşlar. Pek de iyi yapmışlar.

Günlük Takılarım: Bijuteri olarak beğendiğim ve yönümü bulmama yardım edecek pusula kolyeyi gimora.com’da buldum. Altın olarak da, Koçak Gold’un nazar boncuklu bu kolyesine bayıldım. Her ikisi de günlük kullanım için ideal.

Ekstra Beğeni: Bu kasklara tek kelimeyle aşık oldum.İtalyan motosiklet markası Vespa, 65. Yılına özel, Swarovski taşlarla bezediği kasklar çok şık. İki büyük markanın ışıltısı birleşmiş.

Canım Ayakkabılarım: Kış ayına girdiğimiz şu günlerde ve rahatına düşkün biri olarak Elle’nin botlarını, herhalde dolabımın en trendi seçebilirim.

Şık Bir Gece: Çok şık siyah bir elbise ile kombin yapabileceğim elmas kolye ile pırlanta ve aqua marin taşından oluşan yüzük… İkisini de şık bir gecede kullanılmak üzere kutusunda saklamalı.

Güneşe Karşı: Victoria’s Secret, tasarladığı gözlüklere meleklerinin adlarını vermiş. Ne de iyi etmiş. Ama ben en çok “Marisa” adını verdiği gözlüğe bit-tim. Her kıyafete, her güne kullanılabilecek cinsten.

Tekvin Diamond

Koçak Gold

Gimora.com

Elle

Vespa-Swarovski

Victoria’s Secret, Marisa

Page 15: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 16: Voir Magazin - Eylül 20012

14

VOIR GÜNCEL

Hayatının her alanında stil sahibi ve modayı takip eden Park Bra-

vo kadınının yeni konsept markası Park Bravo Home’un gülümseten ürünlerine yeni bir seri eklendi. Ban-yo ve mutfağınıza renk katacak kok-teyl, kek ve pasta şeklinde hem kul-lanışlı hem sevimli havlu serileri evini renklendirmeyi sevenlerin yeni aşkı olacak. Kokteyl bardağı, mini pasta şeklinde özel hazırlanan çift ve tek havlulu tasarımlar çilekli, portakallı ve çikolatalı görünümleri ile misafir-lerinizin iştahını kabartacak.

Bu havlular evinize katacaktat

Didem Aras’ın neşesini katarak hazırladığı tasarımların-dan oluşan “Didem’in İzi” markası www.gimora.com

takı dünyasını şenlendiriyor. Didem’in İzi Koleksiyonu’nda bulunan marjinal tasarımlar görenleri kahkahaya boğuyor. Koleksiyonda Beni Sevmeyen Ölsün, Dert Bende Derman Sende, Beni Ne Doktorlar Ne Avukatlar İstedi, Kocam Sa-ğolsun, Ne Varsa Bende Var ve Biz Ayrılamayız gibi espirili kolyelerin yanı sıra semazen, kaftan, buddha, om, ra, vav gibi sembollerin bulunduğu kolyeler de bulunuyor. Renga-renk kurukafa, nal, kalp, nar, balık ve yonca detaylarının göze çarptığı bilekliklerin olduğu bu eğlenceli tasarımlara gimora.com’ dan ulaşabilirsiniz.

Takı ile mizah Didem'in İzinde

buluşuyor... Hedef kitlesi tarafından büyük ilgi ile takip edilen Lotus’un

yeni tasarımları büyük saat seven-ler için ideal. Yüksek kalite, uygun fiyat, çağdaş teknoloji, yaratıcı ve dünya çapında saygınlık başlıkları altında koleksiyonuna yeni tasarım-lar sunan Lotus’un; çelik kasa, ka-uçuk kayış ve mineral cam özellik-leri taşıyan yeni saatleri kare kadran sevenlere hitap ediyor. Mavi, gri ve siyah renk seçenekleri olan saat-ler; Moj ve Fix Silver mağazalarının yanı sıra Sezgin Saat güvencesi ile Türkiye’deki tüm seçkin saatçilerde satışa sunuluyor.

Büyük saat severlerin tercihi: Lotus

Page 17: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 18: Voir Magazin - Eylül 20012

Star TV’nin organize ettiği Miss Tur-key 2012 yarışmasında, Türkiye gü-zeli seçilen Açelya Samyel Danoğlu,

ülkemizi Miss World Dünya güzellik ya-rışmasında başarı ile temsil etti. Toplam 116 ülkeden yarışmacının katıldığı organi-zasyonda bir çok branşta başarı ile yarışan Açelya Samyel Danoğlu, Miss World tacını alamasa da bir aylık kamp sürecinde yaşa-mı boyunca unutamayacağı güzel zaman-lar yaşadı. İlerleyen zamanlarda kendisini dergimizde konuk olarak ağırlayacağız. Ancak öncesinde yarışma serüveni ile il-gili önemli satırbaşlarını sizinle paylaşmak istedik.Açelya Samyel Danoğlu, Miss Turkey ya-rışmasının hemen ardından Ünlü tasarımcı Erol Albayrak ile bir araya gelerek Miss

World kamp sürecinde yapacağı etkinlik-ler, katılacağı davetler ve final gecesi giye-ceği kostüm için görüşmelere başladı. Ya-rışmaya bir buçuk ay kala Açelya Samyel Danoğlu’nun yeni imajı için, Türkiye’nin güzellik sektöründe isim yapan alanında uzman kişilerden oluşan bir ekip seferber oldu. Güzellik uzmanı Dr.Cansen Yeni, Açelya Samyel Danoğlu’nun beslenme, kavitasyon ve cilt bakımı ile ilgili gerekli işlemlere başladı. Yaklaşık bir buçuk aylık süreçte, fazla kilolarını en sağlıklı şekilde vermesine ve pürüzsüz bir cilde sahip ol-masına yardımcı oldu.Dünyaca ünlü tasarımcımız Erol Abayrak, Açelya Samyel Danoğlu’nun final gecesi giyeceği o muhteşem kostümü tasarladı. Hemen kısa bir hatırlatma yapalım; Erol Albayrak geçen yıl Londra’da yapılan Miss World 2011 yarışmasında Dünyanın en güzel kıyafeti ödülünü, altın rengi bir kos-tümle ikinci kez ülkemize kazandırmıştı. Bu seferki yarışmada, Açelya Samyel Da-noğlu için turkuaz rengini uygun gören Albayrak, ipek şarmöz kumaşı Milano’dan sipariş ederek tasarımını uygulamaya baş-ladı. Şampanya rengi inzıbıl kumaşa yakla-şık iki kilo kristal taş kullanarak, kasnak nakışı tekniğiyle işlenen Osmanlı lale mo-tiflerini belirleyici desen olarak kullanan Albayrak, ünlü desinatör Hafize Haliloğlu ile çalıştı.Saç stil ve uygulama kısmında, alanında uzman kuaförlerden oluşan Hair Mafia ekibiyle çalışan Albayrak, makyaj uygula-malarında ise ünlü makyöz Burçin Gök-su’nun dokunuşlarıyla Açelya Samyeli Danoğlu’nun daha da güzel bir imaja ka-vuşmasını sağladı.Kamp sürecinde Açelya’nın giyeceği gün-düz ve gece kıyafetleri için ise Moonist ile çalışan Albayrak, ülkemizi böylesine önemli bir yarışmada temsil etme şansı yakalayan güzelimiz için unutulmaz bir ha-zırlık serüvenine imza attı.Son olarak Dünyaca ünlü fotoğraf sanat-çımız Zeynel Abidin Ağgül ile gerçekleş-tirilen moda çekimi ile bu güzelliği kalıcı hale getirdiği fotoğrafı ilk defa dergimizin kapağında sizlerle paylaşıyoruz.

Star TV’nin organize ettiği Miss Turkey 2012 yarışmasında, Türkiye güzeli seçilen Açelya Samyel Danoğlu, ülkemizi Miss World Dünya güzellik yarışmasında başarı ile temsil etti. Toplam 116 ülkeden yarışmacının katıldığı organizasyonda bir çok branşta başarı ile yarışan Açelya Samyel Danoğlu, Miss World tacını alamasa da bir aylık kamp sürecinde yaşamı boyunca unutamayacağı güzel zamanlar yaşadı. İlerleyen zamanlarda kendisini dergimizde konuk olarak ağırlayacağız. Ancak öncesinde yarışma serüveni ile ilgili önemli satırbaşlarını sizinle paylaşmak istedik.

BİR GÜZEL GEÇTİ

VOIR HABER

16

Page 19: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 20: Voir Magazin - Eylül 20012

Babanız Mustafa Nalçacı “Şen Saatçi” markasıyla perakende mağazacılık sektörüne adım attı. Sonrasında nasıl “Konyalı Saat” markasına dönüldü? “Konyalı Saat” şirketler grubu kurucu-muz ve onursal başkanımız babam Musta-fa Nalçacı, 1951 yılında Konya’da ilk saat mağazasını açtı. Ardından 1963 yılında marka, ailemizle beraber İstanbul Sirke-ci’ye taşındı. İstanbul’daki “Konyalı Saat” markasına geçiş o zamanlar “Konyalı Lo-kantaları” sahibi baba dostumuz Nurettin Doğanbey’ in önerisiyle değiştirildi. 1965 yılında ilaveten bir çok kol saati markaları-nın distribütörlüğüne başladık. 2001’e ka-dar tek mağazalı olarak faaliyetini sürdü-ren “Konyalı Saat” mağazalar zinciri; 2001 krizini fırsata çeviren Konyalı Saat A.Ş. ve

Ersa A.Ş. ortaklığıyla kuruldu. Öncesinde uzun süredir perakendecilikte büyümek istiyorduk, kriz bunun için çok güzel bir fırsat sundu bize. O dönemin popüler Car-refour AVM’lerin kiralamasını yapan Fran-sız arkadaşlarım vardı. Krizde sıkıntıya giren Tik-Tak isimli altı şubeli mağazalar zincirini almak isteyip istemediğimizi sor-dular. Bu çok ilgimizi çekti ve hızlı yatırım kararımızla o dönem altı mağazayı birden alarak ve bize destek veren beş bayimizle, bir anlamda devşirme franchising siste-miyle şubelerimizle beraber 11 mağazaya ulaştık.

İlk Konyalı Saat mağazanızı 1963 yı-lında “Vaksevanapoulos” kardeşler-den devraldığınız yazıyor sitenizde.

Bunun hikayesi nedir?1951’de “Şen Saatçi” adıyla kurulduktan sonra 1963 yılında Sirkeci’de “Vakseva-napoulos” kardeşlerden devralınan ilk “Konyalı Saat” mağazası açıldı. Universal Geneve, Mathey Tissot gibi büyük dünya markalarının distribütörlüğüne de baş-landı. “Konyalı Saat”, 1968 yılında Türki-ye’nin ilk ve tek bekçi kontrol ile duvar saati fabrikasını kurdu. 60 yıllık tecrübesi ve uzun yıllar beraberce çalıştığı bayileri-nin de talebiyle “Konyalı Saat” mağazalar zinciri projesini 2001 yılında yedi kurucu mağaza ile hayata geçirdi. Bugün “Konyalı Saat” in 17 mağazası bulunuyor. “Konyalı Saat” mağazalarında bir çok popüler saat markasını Türkiye’de tüketicinin beğeni-sine sunuyoruz.

Peşinden Gidecek Cesaretin Varsa, Bütün Rüyaların Gerçek Olabilir

Walt Disney

“Konya’dan İstanbul’a uzanan tam bir azim ve başarı öyküsü. Türkiye’de ilk kez duvar ve bekçi saatlerini kuran bir

ömürlük saat markası Konyalı Saat Yönetim kurulu başkanı İrfan Nalçacı ile Konyalı Saat’in gelişimi üzerine yapılan röportajı beğeninize sunuyoruz.

18

Page 21: Voir Magazin - Eylül 20012

Peki siz, yani İrfan Nalçacı olarak ne zaman ve nasıl dahil oldunuz “Konyalı Saat”e?1980 yılı Saint-Benoit Fransız Lisesi ve ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği bölümü mezunuyum. Ardından Fransa’da dört aylık teknik eğitim ve üç aylık İngil-tere dil eğitimlerim oldu. Eğitim ve yurt dışı iş seyahatleri aralarında düzenli olarak şirketler içinde değişik görevlerde bulun-dum. 1991 yılından beri Konyalı Saat grup şirketleri içerisinde; yönetim ekibinde, abim İhsan Nalçacı ile operasyonun için-deyim.

www.konyalisaat.com.tr online satış sisteminizin hem sizin açınızdan hem de müşteri açısından ne gibi avantaj-ları oluyor?www.konyalisaat.com.tr online satış site-miz aslında bugün 17. mağazamız olarak faaliyet göstermekte. 30’u aşkın dünya markası ile bu markalara ait 6.500 farklı model ile internet kullanıcısına hizmet ve-riyor. Ayrıca bütün ürünlerin stok adetleri ve hangi mağazalarda satıldığına dair bilgi-ler de sitemizde yer alıyor. Ayda 260.000’i aşkın ziyaretçi online satış mağazamızı zi-yaret ediyor. Ziyaretçilerimiz sitemizdeki filtreleme yöntemi ile hayalindeki saate en yakın saat modellerini kolayca bulabiliyor. Ayrıca alınan saat hediye edilmek istenir-se, saati hediye paketi yapıp içine hediye notuyla birlikte adrese gönderiyoruz. İs-tanbul içi alışverişlerde, dört saatte adrese teslim yapabiliyoruz.

Gelecek yıllardaki hedefleriniz neler?2013 yılı sonuna kadar imzalanan kiralama sözleşmelerimiz ile “Konyalı Saat” Pera-kende mağazalar zinciri olarak 24 mağaza-ya ulaşmayı planladık. “Konyalı Saat” ma-ğazaları genişleme programı içinde en iyi lokasyonlarda ve uygun kiralama koşulları ile mağaza açma stratejimizi sürdürece-ğiz. Çok markalılık ve marka temsil şart-larından dolayı yurt dışında mağaza açma planlarımız yok. Sağlıklı ve sürdürülebilir büyüme prensibimizi eskiden olduğu gibi koruyacağız.

Babanızdan bayrağı siz devraldınız. Sizden sonra bayrağı kim devralacak?Umuyorum benim iki oğlum ve abim İhsan Nalçacı’nın bir oğlu; hepsi saat ve kontrol sistemlerindeki işimizi devam ettirecek-ler. Henüz yaşları 15-19 arasındalar ve bir-kaç sene içinde onlara yavaş yavaş görev-ler vermeye başlamayı düşünüyoruz.

Takı kültürü oldukça geniş bir sektör. Niye kuyumculuk değil de saatçilik? Özel bir sebebi yok ve bence bunu şirket onursal başkanımız babam Mustafa Nal-çacı’ ya ilk mağazasını kurarken neler dü-şündüğünü sormak daha doğru olur ama ben bunun özellikle babamın bir saat fab-rikası kurma fikri ve arzusundan dolayı bu yönde geliştiğine inanıyorum. Aslında bu röportaj vesilesiyle belki de Konyalı Saat Grup aktivitelerimizi kısaca açıklamak perakende ve distribütörlük yönlerimizin farklı platformlarda geliştiğini ve yürütül-düğünü anlatmak üzere yerinde olacaktır. Her ne kadar bu röportajı “Konyalı Saat” mağazalar zinciri olarak perakende faa-liyetimizi size anlatmak üzere yaptıysak aslında Konyalı Saat Grubu dört ana kolda ve beş farklı şirketle faaliyetlerini sürdür-mektedir.

Konyalı-Ersa Mağazacılık A.Ş.: Bu röportajımıza konu olan ve 2002 yılında Konyalı Saat A.Ş. ve Ersa A.Ş. ortaklığıyla kurulmuş Konyalı Saat Perakende ma-ğazalar operasyonunu yöneten ortaklığımızdır. Bugün -17- mağazası vardır.Konyalı Saat A.Ş.-1951 yılında temelleri atılmış ve grubun en eski ve ilk şirketidir. Halen Zenith, Nacar, Movado, Ice-Watch ve Carrera Saatlerinin Türkiye Dist-ribütörü ve 570 bayisiyle en geniş bayi ağına sahip saat sektöründeki firmadır. Aynı zamanda 1968 yılında Türkiye de kurulmuş ilk ve tek Duvar, Bekçi ve Kule/Meydan saatleri üreticisi ve ihracatçısıdır.

Erben Kontrol Sistemleri A.Ş.: 1983 yılında kurulmuş OT/VT otomatik veri toplama, RFID radyo-frekans ta-nımlama sistemleri, kule, cephe ve merkezi saat sis-temleri, spor, zaman ölçüm ve skorboard, PDKS perso-nel devam kontrol ve kartlı geçiş sistemleri konusunda faaliyet gösteren firmamızdır.

Best İthalat A.Ş.: 2004 yılında Nalçacı ve Akyüzol ai-leleri tarafından kurulmuş; kahve grubumuzda faaliyet gösteren iki firmamızdan biri olup, Lavazza markasının Türkiye Distribütörü ve Master Franhise’idir.

Bakkal 24 lTD. ŞTİ.: 2003 yılında kurulmuş ve 1450 adet civarında sıcak ve soğuk otomat makineleri işle-ten grup şirketimizdir.

19

Page 22: Voir Magazin - Eylül 20012

VOIR GÜNCEL

Zen Pırlanta ve Oleg Cassini Birarada

Türkiye’de pırlantanın lideri Zen Pırlanta ve dünyanın en ünlü gelinlik marka-larından Oleg Cassini, evlilik hazırlığı yapan müşterilerine avantajlar sunmak

için biraraya geldi. Zen Pırlanta, İstanbul’daki mağazalarından alışveriş yapanlara Oleg Cassini gelinliklerinde geçerli olacak “%20 indirim çeki” hediye ederken; Oleg Cassini müşterileri de Zen Pırlanta’da kullanılmak üzere “%30 indirim çeki” sahibi oluyor. Oleg Cassini imzalı gelinlikler Zen Pırlanta tasarımlarıyla göz kamaş-tırıcı bir şekilde ışıldayacak.

Şans MeleğinizZen Pırlanta’da

Cuore Vivo ile zamanın ritmini yakalayın

Gieuseppe Verdi’nin ünlü operası Nabucco dör-düncü bölümden sonra bitiyor olabilir ama İs-

viçreli saat markası RAYMOND WEIL, beşinci defa notayı elinde tuttu ve Nabucco koleksiyonuna Cu-ore Vivo modelini ekledi. Nabucco Cuore Vivo ile muhteşem bir saatin kalbi açığa çıkıyor ve mekanik severlerle buluşuyor. Oldukça sıra dışı tasarımlı Na-bucco Cuore Vivo’nun makinen adaptasyonu saye-sinde, kadranı saat 10 yönünde açılıyor ve makineyi görünür kılıyor. Saatin kalbi, titanyum ve çelikten yapılan ve 200 metreye kadar su geçirmezliği bulu-nan kasası ile korunuyor. 400 adet üretilen Nabucco Cuore Vivo, imajı ile örtüşen gösterişli kutusu ile bir-likte Günsal Saat yetkili bayilerinde.

Özel akşamların en şık erkeği olmak isteyenlere

Abdullah Kiğılı

Özel davet ve etkinliklerde giyimiyle en şık olmayı kim istemez? Tür-

kiye’nin erkek giyiminde fark yaratan markası Abdullah Kiğılı, İtalya’nın en ünlü kumaşlarıyla terzi titizliğinde di-kilmiş ceket, gömlek ve pantolonlarını işte bu özel akşamlar için sergiliyor.

20

Page 23: Voir Magazin - Eylül 20012

Her şey bir ‘evet’ ile başlar. Kalbe giden tek damara sahip parmaklara takılan bağlılığın simgesi alyans ile tamamlanır. İki sevdalı ömür

boyu birbirine kenetlenir. Bu özel anlar Piramit Alyans'ın şahitliğinde daha da unutulmaz kılınıyor. Hepsi nakış gibi tek tek elde işlenmiş birbirinden özel tasarım harikası alyanslarla sizde kendinizi özel hissedeceksiniz.

PİRAMİTALYANS

Aşkı parmaktan kalbe taşıyan halkalar

“ADVERTORIAL” SAYFADIR. 21

Page 24: Voir Magazin - Eylül 20012

“Kurumsallaşma her alanda olduğu gibi bizim sektörümüzün de en önemli ihtiyaçlarından biri. Ülke ekonomisine katkının yanında, müşteri memnuniyeti açısından da bu alanda kat edilmesi gereken yollar var. Halka açık

bir şirket olarak bundan böyle daha şeffaf ve hesap verebilir bir sektöre öncülük etmek arzusundayız.”“Tüketicilerde altın sektörünün kayıt dışı olduğuna yönelik bir algı olduğunu, kendilerinin ise bu algıyı kırmaya çalıştık-larını anlatan Karakaş,” Artık uluslararası bağımsız denetim raporları var. Yeni Türk Ticaret Kanunu’na uyduk. Bunun so-nucunda çok yalın, çok şeffaf bir bilanço ile kendimizi anlattık. Uzun süren çalışmalarımızın ardından Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve İMKB’nin detaylı inceleme ve denetleme çalışmala-rının ardından onay vermesi ile halka arzımızı gerçekleştirdik. 13 yıl aradan sonra ilk defa bir kuyumculuk şirketi İMKB’de halka açıldı. Bunun haklı gururunu yaşıyoruz. Köklü ve güven veren bir firma olmamız bu halka arzda bir kez daha işlerimizi kolaylaştırdı, yatırımcılar ve müşterilerimiz tarafından ne kadar tercih edilebilir olduğumuzu bir kez daha gördük. Tabiki bunu başarmak ve çizgimizi korumak için yıllardır azimle çalışıyoruz ve çalışmaya devam ediyoruz. Biz ne kadar bayrağı ileri taşısak-ta hiçbir zaman bir yerlere gelmiş olduğumuzu, işimizin bitmiş olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü biliyoruz ki genç ve dinamik

22

KARAKAŞ ATLANTİS HALKA ARZINI BAŞARI İLE TAMAMLADI

24-25-26 Temmuz 2012 tarihlerinde talep toplayarak halka açılan Karakaş Atlantis, üç günde Toplam 4725 Kişi yatırımcıya ulaştı ve 56,224,837.50 TL’lik (22.489.935.- TL nominal) talep topladı. 2011 ve 2012 yılının en başarılı halka arzını gerçekleştirdiklerini belirten Karakaş Atlantis Yönetim Kurulu Başkanı Kamil Karakaş, konu hakkında şu açıklamaları yaptı.

VOIR HABER

Page 25: Voir Magazin - Eylül 20012

bir ekibiz, daha iyi yerlere gelebiliriz ve daha iyisini yapabiliriz. Buna inanıyor ve bu felsefe ile hareket ediyoruz. Bu halka arz sürecinde bizlere güvenen, yatırım yapan yatırımcılarımıza da çok teşekkür ediyoruz. Önümüzdeki dönemde ivmemizi daha yukarıya taşıyarak yatırımcılarımızın memnuniyetini yükselt-meyi hedefliyoruz.“Karakaş Atlantis’in halka arzına ilişkin rakamlarını da belirten Karakaş, Halk Yatırım Menkul Değerler A.Ş’nin konsorsiyum liderliğinde “Sabit Fiyatla Talep Toplama” yöntemiyle yapılan halka arz sonucunda şirketin sermayesinin 50 milyon TL’den 66 milyon 750 bin TL’ye yükseldiğini ve tamamı sermaye artırımı ile gerçekleşen halka arzda 16 milyon 750 bin TL’lik nominal değerdeki paylar 2.50 TL’den satışa sunularak işlem sonunda 41 milyon 875 bin TL’lik hasılat elde edildiğini ve rekor sayıla-bilecek sayıda bireysel ve kurumsal 4651 yeni ortağa ulaştıkla-rını söyledi ve halka arz sonrasında halka açıklık oranının yüzde 25,09 olarak gerçekleştiğini belirtti. Yatırımcıya da kendilerini iyi ve doğru anlattıklarını, yaklaşık 200 sayfalık bir izahname hazırladıklarını, bunun da sektörün anlatılması ve anlaşılması adına iyi bir çalışma olduğunu kaydetti.Ayrıca hissesini 90 gün boyunca elinde tutan yatırımcılara % 10 bonus hisse vereceklerini, bu şekilde daha en baştan hisse senedini yatırımcılar için cazip hale getirdiklerini belirtti.Geleceğe ilişkin bilgilerde veren Karakaş, şunları söyledi: Yeni açıklanan İstanbul Sanayi Odası Türkiye’nin En Büyük Sanayi Kuruluşu (ISO 500) sıralamasında, 416’ıncılıktan 265’ inciliğe yükseldik, amacımız büyüme ivmemizi artırarak devam ettir-mek, bunun ile ilgili çalışmalarımız da devam ediyor. Önümüz-deki dönemde bünyemize 3 bölge müdürlüğü daha ekleyerek Türkiye’nin coğrafi anlamda % 100’ üne ulaşmak istiyoruz. Böylece bu yeni bölgelerle yaklaşık 200-250 kurumsal müşteri-ye daha ulaşabilmeyi planlıyoruz. Ayrıca yeni bölgelerde işe ala-cağımız yaklaşık 80 kişi ile istihdama da katkı sağlamış olacağız.

İŞLETME KART YOLDA Geçtiğimiz günlerde Denizbank’la Hesaplı Altın Sistemi (HAS) adı verilen proje kapsamında işbirliği anlaşması imzalayan Ka-rakaş Atlantis, kuyumculara faizsiz sermaye desteği vereceğini duyurmuştu. Şirket şimdi “İşletme Kart” projesini de hayata geçirmeye hazırlanıyor. Buna göre kendilerinden devamlı ürün alan yaklaşık 400 kuyumcuya 50-100 bin lira limitli kredi kartı vereceklerini ifade eden Kamil Karakaş, “Bu kartlar sayesin-de bizimle çalışan kuyumcular kur farkından kurtulacak, çünkü aldıkları altınların bedelini Türk Lirası olarak ödeyecekler bu-nun yanı sıra son tüketiciye de aldığı ürünü TL bazında çeşitli vadelerde ödeme imkanı da yaratılmış olacak. Burada kuyumcu ve son tüketici yararına bir sistem oluşacak. Böyle bir sistemi oluşturuyor olmaktan dolayı mutluyuz.” şeklinde konuştu.

23

Page 26: Voir Magazin - Eylül 20012

24

VOIR GÜNCEL

Elle, çılgın sokak modasını yansıtan 2012-2013 sonbahar-kış koleksiyonu ile yeni

sezona merhaba diyor. 10 farklı model ile farklı tarzlara hitap eden koleksiyonda dolgu topuk bu kışın en öne çıkan trendi. Senelerdir vazgeçemediğimiz Oxfordlar ve Bootieler de bu kış dolgu topuklu olarak karşımıza çıkıyor. Yeni sezonda ihtişamlı platformlar göz alırken, bilekte biten spor ayakkabılar ile maskülen, bağcıklı bot ve ayakkabılar rahatlığından ödün vermeyenler için en ideal seçimi oluşturuyor. Yuvarlak burun tasarımlar ve çiçek baskılı Mary Jane tarzı ayakkabılar ise ELLE’ in her zamanki klasikleri arasında. Çiçek, yıldız ve puantiye baskılar, keçe ve yün detaylar, neon renkli ruganlar, 80’lerin troklu ve zımbalı mo-delleri, leopar baskılar soğuk kış günlerine ha-reket getiren unsurlar olarak öne çıkıyor.

Mücevher sektörünün yenilikçi markası Jival, mücevher severleri yepyeni bir koleksiyonla buluşturuyor. “Tılsım” isimli koleksiyonda elmas, zümrüt ve yakutun göz alıcı renkleri

ve asaleti yeniden yorumlanıyor. Bu koleksiyonda geleneksel tasarımları modernize ederek mücevher severlere sunan Jival, zümrüt yeşili yakutun kırmızısı ile kadınlara büyülü bir ışıltı kazandırıyor. 14 farklı modelin bulunduğu ve özel el işçiliği kullanılarak, sadece her modelden birer adet üretilen; Tılsım Koleksiyonu’nda yer alan mücevherlerle sizde ayrıcalıklı olmanın keyfini çıkartın.

Sokak modasına

uyun

Jival ile mücevherin tılsımlı dünyasına

yolculuk

Standart tasarımları, modanın en son çizgi-leri ile birleştiren Creo, 2012-2013 sonba-

har-kış koleksiyonlarında çikolata rengi modası-na yer verdi. Kusursuz işçiliği, sıradışı ve özgün tasarımları, “Chocolate” serisinde kahverenginin verdiği ışıltı ve asillikle ön plana çıkıyor. Koleksi-yonlarında öncülük ettiği stilleri ile eşsiz bir tasa-rım başarısına imza atan Creo, kendisine özgü koleksiyonları ile hem erkek hem de bayanlar için sınırlı tasarımları, 316 L çelik üzerine özel iyon kaplama “Chocolate” serisi ile, modayı ya-kından takip edenlere hitap ediyor.

Çikolata Tadında Saatler

Page 27: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 28: Voir Magazin - Eylül 20012

bağlamda tasarımlarımızda tecrübelerimizi dünyanın gelişen zevk trendlerine göre uyarlıyor; teknolojik imkanlarımızı, piya-sanın alım gücünü de tartarak yeni ışıklar yakalamaya çalışıyoruz.

Konsept mağazalarınıza özel tasarım-larınız var. Niye böyle bir ayrıma gitti-niz? Bu tasarımlarınızı hangi etkenleri göz önünde bulundurarak oluşturuyor-sunuz?Nişantaşı Alyans Butik, zaten özünde stan-dart kuyumculuk mağazasından farklı bir yapıya sahip. Nisan alışverişi önceliğini amaçlayan bir yapımız var. Çeşidimiz ağır ve klasik değil hafif ve modern bir içeriğe sahip. Dolayısıyla piyasada sevilen ve tu-tulan çeşidi de içeriyor. Ama genç fikirleri, yeni akımları eskiyle harmanlamaya çalı-şan bir çeşidimiz de mevcut. Bu nedenle devamlı yeni çalışmalar üretmeye devam ediyoruz. Dolayısıyla Tarz Alyans, bayile-ri aracılığıyla toptan alyans satışına devam ederken, yeni markası ile yeni akımlara da kucak açmaya çalışıyor.

26

Tarz Alyans 1994’te kurulan bir firma ama sektörde daha eskisiniz. Tarz Al-yans kurulana kadarki süreçten bahse-der misiniz?Tarz Alyans 1994’te kurulan bir şirket ama bizim ailemizin kuyumculuk hayatı 1970’li yılların başına dek uzanıyor. Babam Yüksel Ayarman’ın kurmuş olduğu kuyumculuk firması 20 yılı aşkın bir süre perakende ku-yumculukta faaliyet gösterdi. Ben de okul hayatım boyunca mağazada kuyumculuğu öğrenmiş oldum. 1990’lı yılların başında -ki benim üniversiteyi bitirdiğim döneme denk geliyor- imalat sektöründeki açıklığı göre-rek radikal bir kararla atölye kurduk. Aile meslek tecrübemize, mühendislik bilgimi ve yurt dışı tecrübelerini katarak imalatı ilerlettik. Bu tarihten sonra da perakendeyi bırakarak imalat ve toptan satışla iş hayatı-mıza devam ettik.

Tasarımlarınızı oluştururken trendleri neye göre belirliyorsunuz?Tasarım işi esasında çok komplike bir yapı-ya sahip. Günümüzdeki popüler “takı tasa-rımı” ndan biraz daha derin bir yapı bu. Bu

Ayarman ailesinin 1970’lerde parakendecilikle başlayan kuyum serüveni 1994’te Tarz Alyans adı altında devam etti. Mert Ayarman‘ın babasının deneyimlerinden yararlanarak ve sektördeki eksiklikleri göz önünde bulundurarak kurduğu Tarz Alyans, alyans kategorisinde sektörün öncülerinden. Mert Ayarman’a göre Tarz Alyans’ı bu kadar özel kılansa hem özel tasarımlara sahip alyansları hem de değişik konsept mağazaları…

Alyansları dile getiren marka TARZ ALYANS

Page 29: Voir Magazin - Eylül 20012

27

İzmir dışındaki müşterileriniz size na-sıl ulaşabilir? Tarz alyans nerelerde mevcut?Türkiye’nin dörtte üçünde bayilerimiz mevcut. Son kullanıcılar kendi şehirlerin-deki bayilerimizden çeşitlerimizi inceleye-bilirler. Bayi listelerimiz ise internet sayfa-mızda mevcut.

Mağaza dekorasyonlarınız da dikkat çekici. Biraz bahseder misiniz?Mağaza dekorasyonumuz, mağaza amacı düşünülerek sade tasarlandı. Nişan alış-verişi düşünüldüğünde, kafalardaki düğün kavramında sadelik ön plana çıkıyor. Gelin-liklerin rengi, yani saflığın simgesi beyaz ana konseptimiz. Ferah ve tertemiz bir ma-ğazacılıkla; rahat ve konforlu bir alışveriş amaçlıyoruz. Büyük mağazalarımızdaki su damlası figürlerimiz de duruluğun simgesi.

Reklama ne kadar önem veriyorsunuz? Bu yöndeki çalışmalarınız neler?Reklam artık bizim vazgeçilmez bir tar-zımız oldu. Tarzımızı belirleyen birçok reklam kampanyası yaptık geçmişte. Her biri ayrı dinamiğe sahip, içerik olarak sıra dışı olmaya çalıştık. Adem ve Havva’dan bu yana aşk (herkesçe bilinen adıyla yı-lanlı kız); Paris’de aşk başkadır (Paris’de yapılan çekimler), Eros (çocuk mankenler ile yapılan temiz aşk çalışması) gerçekten unutulmaz çalışmalarımız oldu. Bu sene karakalem çalışmalarla bir ömür boyu aşk temasına devam ediyoruz. Meslek dergile-rinde reklamlarımız aralıksız devam ediyor. Zaman zaman yerel ve ulusal basın ve bazı TV programları sponsorluğumuz da reklam çalışmalarımız içerisinde. Marka bilincini sadece kuyum camiasına değil, son kullanı-cılara da iletmek açısından tüm çalışmaları-mız devam ediyor.

Ürün grubunuzda altının yanında pır-lanta da var. Günümüzde en çok hangi-si tercih ediliyor?Alyans çalışmalarımız şirketimizin ana ge-misi olarak yürüyor. Ancak pırlanta çalışma-larımız da gerek yurt dışı imalatımız, gerek-se kendi bünyemiz ürünleriyle; hem kardeş markamız Maia Jewel ile toptan, hem de mağaza zincirimiz Nişantaşı ile perakende olarak devam ediyor. Alyans satışı ülkemiz ve yurt dışı pazarlarını düşündüğümüzde daha sağlıklı devam ediyor. Ancak pırlan-ta da vazgeçilmeyecek bir önceliğe sahip. Mücevher artık altın takının önüne geçmiş durumda. Genç nesil ağır altın ürünler ye-rine hafif pırlantalı ürünleri tercih ediyor. Pırlantalı ürünlerin satışının artacağını dü-şünüyorum.

Alyans takmayı sevmeyen erkeklere yönelik farklı tasarımlarınız var mı?Alyanslar günümüzde artık daha farklı olma gayesiyle çok işlemeli ve ağır olmaya baş-ladı. Çiftler hem farklı hem de zarif model arayışı içinde. Bayan parmaklarına işlemeli modeller çok yakışırken, erkek müşteriler bu modellerden uzak durmaya çalışıyor. Bu seferde çiftler arasında uyumsuzluk so-runu çıkıyor. Biz yeni tasarımımız “Gölge Koleksiyonu” ile bayan alyansın üzerinde işlemeyi erkek alyansın içine alarak hem erkek alyansını sadeleştirmiş olduk hem de alyanslar arası uyumu bozmamış olduk. Bilhassa erkek müşterilerimiz hem eşleri-ni kırmadıkları için hem de kendileri sade model taktıkları için koleksiyona çok sıcak yaklaşıyorlar.

İhracatınızla ilgili bilgi verir misiniz? Hangi ülkelerle çalışıyorsunuz?İhracat çalışmalarımız şubelerimizin bu-lunduğu ülkelerde devam ediyor. Münih’de bulunan şubemizden Almanya, Avusturya, Hollanda ve Belçika’ya ürünlerimiz çanta-larımız aracılığıyla servis ediliyor. Bu böl-gedeki hacmimiz gittikçe büyüyor ve çalış-malarımız devam ediyor. Ayrıca Bükreş ile Moskova’daki partnerlerimiz aracılığıyla, Romanya ve Rusya çalışmalarımız da hızla devam ediyor. Bunların dışında birkaç Arap ülkesine de firma bazlı ihracat çalışmaları-mız mevcut.

Yurt dışındaki müşteri profilinizle ülke-mizdeki müşteri profiliniz arasında fark var mı? Zevkler, tercihler farklı mı?

Yurt dışındaki alyans modelleri ülkeye göre ciddi değişiklikler arz ediyor. Orta Avrupa daha sade ve düz hatlı alyans modellerini daha çok tercih ederken, İngiltere ve Kral-lık Ülkeleri çeltik denilen desenli çalışma-ları ağırlıklı beğeniyor. Amerika daha çok ‘band’ dediğimiz bombe alyansı severken, Arap ülkeleri ise işlemesi ağır farklı model-leri beğeniyor. Asya da ise bizde yirmi sene önce kullanılan ince ve yüksek ayar kalemli modeller hakimiyetini hala devam ettiriyor.

İleriye dönük hedefleriniz neler?Tarz Alyans olarak geçen seneki öncelikli hedefimiz müşteri portföyümüzü sorun-suz bir halde oturtmakdı ki bunu bu sene başardık. Şimdiyse müşteri portföyümüzü daha doyurucu ve farklı ürünler ile reka-bet şansını arttırıcı noktaya getirmeyi he-defliyoruz. Buna paralel Nişantaşı Alyans butik çalışmalarımız devam ediyor. Bayilik ve şubeleşmeye devam ediyoruz. Burada çok aceleci davranmayıp, öncelikle açılan şubelerin mutlak başarısı ve müşteri mem-nuniyetini oturtmayı hedefliyoruz. Sıradaki şubeler ise akabinde başarılı olacaklardır doğal olarak. Çok yakında İstanbul’da bir şubemiz daha hizmete girecek. Yurt dışın-da ise Orta Avrupa pazarına ağırlığımız de-vam ediyor. Almanya ve Almanca konuşan ülkelerde daha yapacağımız çok işimiz var. Burada markalaşma çalışmalarımızı arttırı-yoruz.

Page 30: Voir Magazin - Eylül 20012

28

SADE, KADINSI BİR O KADARDA ŞIKBüyük Okyanus’tan esinlenerek tasarlanan

Edox’un ünlü saati “Grand Ocean” artık deniz kızlarına özel hale geldi. 36 mm. çelik kasa üçlü butonlarıyla bu koleksiyonun ünlü karakteristiğini tekrar vurguluyor. Kar beyazı olan kadranı ise rüz-gar gülü kabartmasıyla süslenmiş, diğer sayaçlar ve göstergeler zarifçe gümüş şeritlerle vurgulan-mış. Bütün Grand Ocean koleksiyonunda olduğu gibi kasa arkası Chronolady’ nin su sporları dün-yası ile olan bağlantısının altını çizmek için özel di-zayn edilmiş dünya haritası ile işlenmiş. Sağlam ve ultra dayanıklı Swiss chronograph mekanızmasıyla donatılmış bu yeni Grand Ocean Chronolady, en çok da deniz kızı gibi özgürlüğün ve şıklığın peşin-de olan bayanlar için.

Sofia ile zaman daha sofistikeLacoste Saat, Sofia modeli ile bir kez daha kadınla-

rın gönüllerini fethediyor. Sofia’nın üç ibreli ve multi fonksiyonel olmak üzere iki farklı versiyonu bulunuyor. Kadranında pembe altın ve altın sarısı renk seçenekleri bulunan Sofia, gün, tarih ve saat fonksiyonlu kronografı ile şıklığın yanında fonksiyonelliği de bir arada sunuyor. Lacoste Sofia, çelik kasası ve çelik bileziği ile de göz kamaştırıyor. Sofia modeli ile kadınlar şık ve sofistike bir görünüm çizecek.

VOIR GÜNCEL

Greyder’de yaz indirimini kaçırmayın

Bu yaza damgasını vuran ayakkabı modelleriyle kadınların ve erkeklerin büyük beğenisini kazanan Greyder’de % 60’ a va-

ran yaz indirimi devam ediyor. Greyder 2012 yaz kadın koleksiyonu ile spor ve rahat ayakkabılarla kadınların özgür ruhunu yansıtırken, 70’lerin izini taşıyan dolgu topuklarıyla da şıklıktan ödün vermiyor. Greyder, erkek koleksiyonunda da her adımda rahatlık arayan ve şıklığından ödün vermeyen erkekler düşünüldü.

%60indirim

Page 31: Voir Magazin - Eylül 20012

29

Bujider Yeni Tasarımcılarını Arıyor

Bijuteri ve Aksesuarcılar Derneği ile DEMOS Fuarcılık işbirli-ğinde düzenlenen Bijuteri, Takı, Moda ve Aksesuarları Fu-

arı, 13-16 Eylül 2012’de İstanbul Fuar Merkezi’nde kapılarını açıyor. Bu yıl dördüncüsü düzenlenecek fuarda ‘Takı Tasarım Yarışması’yla yeni yetenekler keşfedilecek. Ünlü modacı Cemil İpekçi’nin Jüri Başkanlığı’nda bulunacağı yarışmada ilk 3’e gi-ren tasarımcıya para ödülü verilecek. Fuarda; kolye, küpe, yü-zük, broş, tekstil aksesuarları, etnik takılar, şapka, kemer ve doğal taş ürünleri gibi pek çok alanda ürün grubu ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor.

Hüznü ve neşeyi barındıran göz yaşından

esinlenerek tasarlanan bu özel koleksiyonu, Ekol Pırlanta’da bulmanız mümkün. 2012 sonbaharına yönelik üretilen; sarı citrine, pırlanta taşlarının kullanıldığı ve İtalya’da firma için özel tasarlanan “Göz Yaşı Zerresi” göz dolduran cinsten. Her göz yaşının “Mutluluk” için akmasını diliyor Ekol Pırlanta. Ayrıca kullanana uğur getireceğine inanılan, farklı kültürlere de hitap eden eşsiz bir tasarım.

Göz Yaşı ZerresiGözlerden akan bir damla yaş;

bazen hüznü, bazen neşeyi yansıtır.Nadidedir, değerlidir pırlanta kadar.

Kıymetlidir, zerresine kıyılmaz…

JİVALModernKadının Tercihi Parks by Park BravoParks by Park Bravo maskülen

detaylarla süslediği sonbahar /kış koleksiyonuyla farklı bir stile bürünmenizi sağlayacak. Temiz hatlar, parlak gümüş detaylar, füturistik vizyonlar ile her zamanki modern kadın imajının korunduğu koleksiyon kendine güvenen, genç, cesur kadınların beğenisini kazanacak. Parks by Park Bravo’nun couture kumaşların tercih edildiği yeni koleksiyonunda siyah ve kar beyazı renkleri öne çıkıyor. Mat ve parlak kumaşların birarada kullanıldığı koleksiyonda bulut pembesi, sis grisi ve demir koleksiyonun öne çıkandiğer renkleri.

Page 32: Voir Magazin - Eylül 20012

30

Lidyana.com’u kurma fikri nasıl ortaya çıktı? Süreci biraz anlatır mısınız?Uzun bir süredir çok eski arkadaşım olan Hakan Baş ile birlikte internet üzerine bir projeyi hayata geçirmek istiyorduk. Yap-tığımız sektör araştırmaları neticesinde Türkiye’de e-ticaretin henüz yolun başında olduğunu ve ileriye dönük ciddi bir potansi-yel taşıdığını gördük. Lidyana.com’a karar verirken takı ve aksesuar kategorisinde e-ticarette gördüğümüz boşluk bizim için belirleyici etken oldu. İş planımızı şekil-lendirdikten sonra geçtiğimiz yılın son çeyreğinde yatırım sürecine başladık ve neticesinde sizlerin de yakından tanıdığı iş

dünyasının önemli isimlerini yatırımcı ola-rak yapımıza dahil ettik.

Kendi alanlarında bir numara olan isim-leri bir araya getirdiniz. Lidyana.com’un yatırımcı kadrosunu belirlerken nelere dikkat ettiniz?Yola çıkacağımız yatırımcıları belirlerken bize sadece maddi olarak değil tecrübesi ve vizyonu ile de değer katacağına inandığımız isimler ile görüştük. Mevcut yapımıza bak-tığınızda her yatırımcımız profesyonel ala-nının önde gelen isimlerinden birisi olmak-la beraber, Lidyana.com için hayal ettiğimiz vizyon ile de bire bir örtüşmektedir. Bugün yakaladığımız hızlı yükselişin en önemli se-beplerinden birisi yatırımcılarımız ile uyu-mumuzdur.

Lidyana.com’u diğer e-ticaret sitelerin-den ayıran özellikler nelerdir?Lidyana.com’un diğerlerinden en büyük farkı takı ve aksesuar alanında ilk kurulan e-ticaret sitesi olmasıdır. Tabii rakipsiz bile olsanız, tüketici sizde istediğini bulamazsa terk etmesi de olağan bir durum. Tercih se-bebi olmaktaki en önemli etken, her zaman kaliteli ürün ve hizmet sunabilmektir. Türk kadının takı ve aksesuar merakı, sitemizde yer alan birbirinden yetenekli Türk tasa-

rımcıların her yerde bulunmayan tasarımla-rı, sunduğumuz güvenli alışveriş altyapısı, hızlı teslimat, ücretsiz kargo, değişim, iade ve tamir hizmeti bizim farkımızı ortaya çı-karıyor. Sunduğumuz bu üstün hizmet ka-litesiyle birlikte tasarımları sadece bizde satışa çıkan marka ve tasarımcıların sayısı artıyor. Biz de bu sayede tüm Türkiye ça-pında daha çok insanla, tasarımcıları buluş-turabiliyoruz. Günlük ortalama kaç kişi siteyi ziyaret ediyor? Ziyaretçi sayısıyla alışveriş ya-pan kişi sayısı ne orantıda? Bu hedefle-diğiniz bir rakam mı?Şu anda Lidyana.com’a giriş yapan günlük ziyaretçi sayısı yaklaşık 50 bin civarı ve üye sayımız da her geçen gün artmakla beraber şu anda 50 bin’e ulaşmıştır. Ayda 1 milyona yakın ziyaretçimizin yüzde bire yakın bir kısmı da müşteriye dönüşmektedir.

Ürün yelpazenizden bahseder misiniz? Bünyenizde kaç marka var?Yerli ve yabancı tasarımcıların ürünlerinin yer aldığı Lidyana.com’un ürün yelpaze-sinde Kısmet by Milka, Kenneth Jay Lane, MyNita, Tiffany & Co., Meral Saatçi, Derya Şensoy, d’Arc, MügeNY, Pandora, House of Harlow, DKNY, Just Cavalli, Fossil, Diesel,

Takı ve aksesuar alanında ilk kurulan site olma özelliği taşıyan Lidyana.com, kısa sürede büyük başarılara imza attı. Kurucu ortaklarından Onur Kınay ile yaptığımız röportajda; Lidyana.com’u daha yakından tanıyalım istedik. Ayrıca Türkiye’de e-ticaretin önemini de konuştuk.

Dahi Beyinlerin SitesiLidyana.com

Page 33: Voir Magazin - Eylül 20012

Gucci, ve daha pek çok markanın tasarım-ları yer almaktadır. Fiyat aralığı 15 TL ile 10.000 TL arasında değişen ürünler arasın-da kadınlar için çantadan kolyeye, kemer-den küpeye, yüzükten saate binlerce takı ve aksesuarın yanı sıra erkekleri için de kol düğmeleri, bileklikler, kolyeler ve kemerler bulunuyor.

Hem ziyaretçi sayınızı hem de bünye-nizdeki firma ve tasarımcı sayısını ço-ğaltmak için ne gibi çalışmalar yapıyor-sunuz? Lidyana.com’da yer alan zarafet elçilerinden ve onların seçimlerinden yararlanıyoruz. Bu kişiler tarzlarıyla takip ve merak ediliyorlar. Görünürlüğü ve bilinirliği artırmak için ise sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanıyo-ruz. Hem Lidyana’nın blog sayfasıyla moda-severleri besliyoruz hem de Twitter ve Fa-cebook’ta etkin bir şekilde paylaşım yaparak yer alıyoruz. Sitemiz henüz açılmadan bile Facebook üzerinde bizi beğenen 25 bin adet takipçimiz mevcuttu; şu an ise bu rakam 65 binin üstündedir. Tasarımcılarla olan iliş-kilerimiz de ise onlara özel ayırdığımız bir ekip var. Hem var olan tasarımcılar hem de bünyemize dahil ettiğimiz yeni tasarımcılara marka ekibimizle hizmet veriyoruz. Kalite-li hizmeti sadece kullanıcılara değil bizimle çalışan herkese sunmaya çalışıyoruz.

Lidyana.com 1,5 milyon liralık bir ser-maye ile kurulan bir site. Şu anki de-ğeri ise 30 milyon TL. Kısa sürede bu büyük bir başarı. Bunu neye bağlıyor-sunuz?Lidyana.com Şubat ayında kurulmasına rağ-men agresif bir şekilde büyümeye başlamış bir dikey e-ticaret sitesi. Sektördeki yoğun rekabete rağmen takı ve aksesuar sektö-ründe başarılı ortaklık yapımızın getirdiği güçten de yararlanarak ilk ayda 6 haneli cirolara ulaşıp, sonraki aylarda da bu perfor-mansı katlayarak büyümeyi başardık. Şim-diye kadar e-ticaret siteleri arasında bu ka-dar kısa sürede bunu başarabilen olmamıştı.

Hedefleriniz neler?Türkiye pazarında başarımızı kanıtladıktan sonra, Ortadoğu ve Avrupa’da takı ve akse-suar için referans olmak istiyoruz. İnsanlar takı almadan önce bizi ziyaret etsin, Türk tasarımcılarının tasarımlarına göz atsın ve bu sektörde en çok tercih edilen isim olalım istiyoruz. Bunu gerçekleştirebilmek için operasyonlarımızı yurtdışına da genişlet-meyi planlıyoruz.

Sizce ülkemizde insanlar e-ticaret kav-ramına ne kadar alıştı?Gelişmiş ekonomilere kıyasladığımız zaman Türkiye’de genel perakende içinde e-ticare-

tin payının henüz çok düşük olduğunu göre-biliyoruz. Ancak Türkiye e-ticaretin en hızlı büyüdüğü ülkeler arasında yer almaktadır. Takı ve aksesuardan bahsedecek olursak; Türk insanı takıya oldukça meraklı ve bü-yük bir alışveriş potansiyeline sahip. Türk tüketicisi güvenilir sitelerle tanıştıkça bu alana ayırdıkları harcama gücünü ciddi oran-da artıracaklardır. Türkiye’deki e-ticaret sektörü de diğer sektörlerde olduğu gibi Batı ülkelerinin trendlerini takip etmektedir. Teknoloji ola-rak aynı seviyede olsak da kreatif anlamda yenilikler genelde Batı’dan Doğu’ya git-mekte. Dolayısıyla Türkiye’deki sektörün biraz daha temkinli olduğunu söyleyebiliriz. Türk e-ticaretinin risk almaya daha kapalı olduğunu ve yenilikleri test ettikten sonra uygulamaya koyduğunu görüyoruz.Avrupa ülkeleri arasında Türkiye’yi ilk sı-raya taşıyan aylık yaklaşık olarak 29 saatlik internet kullanımını göz önünde bulundur-duğumuzda, e-ticaret sektör hacminin 2012 yılında yüzde 40 büyümeyle 32 milyar dolara ulaşmasının beklenen bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar pazar penetras-yonu oranları düşük olsa da büyümenin hız kesmeden devam edeceğini söyleyebiliriz.

E-ticaret’in daha da gelişmesi için neler yapılmalı?Müşteri ilişkileri en az ürün kalitesi kadar üzerinde durulması gereken bir hizmettir. Müşterilerden gelen geri dönüşler bizim için çok önemli. Lidyana.com’un gelişimi için hem müşteriyle olan iletişimimizi dik-kate alıyor hem de bunun şeffaflığına önem veriyoruz.E-ticaretteki en önemli strateji doğru kitle-yi siteye getirip, gelenlere olabildiğince faz-la alternatif sunarak onlara en uygun ürün-leri sunmak. Ayrıca ticaretin her dalında olduğu gibi sürekli müşteriyi dinlemek ve gerekli düzeltmeleri/değişiklikleri yapmak gerekiyor.

E-ticaret’in hem kurucu hem de müşte-ri açısından avantajları nelerdir?Offline bir mağazaya gün içinde gelebilecek müşteri sayısı ve bu müşterilere sunula-bilecek ürün sayısı sınırlıyken, internette binlerce ürünü aynı anda onbinlerce kişiye sunabilirsiniz. Pazarlama anlamında da onli-ne tarafta hedef kullanıcıları siteye yönlen-dirmek, mağazaya müşteri çekmekten çok daha kolay. Aynı zamanda kullanıcı için sokağa çıkma-dan ürün almanın kolaylığı da çok önemli. Örneğin biz müşterilerimize hızlı hizmet vermek için Lidyana.com olarak satılan ürünleri bir iş günü içerisinde adrese teslim edebiliyoruz.

31

Page 34: Voir Magazin - Eylül 20012

32

Flora Group atık internette1974 yılından bu yana Atatürk Ha-

valimanı arındırılmış salonları ve CIP Bölümü’ndeki mağazalarıyla perakende sektöründe hizmet veren Flora Group, online satış sektörüne giriş yaptı. Ha-valimanishop.com İş Geliştirme ve Sa-tış Müdürü Yonca Clark, artık e-ticaret rekabetinde Flora Group olarak var olacaklarını belirtti. Şu an için dünyanın en ünlü markalarının en yeni parfüm, güneş gözlüğü ve saatlerini satan Ha-valimanishop.com ürün kategorisini de genişletiyor. Yakın zamanda Vakko, Bee Goddess, Godiva gibi markaların satışına da başlamayı planlayan Hava-limanishop.com; özellikle cilt bakımı ve makyaj malzemelerine yatırım yapacak.

yeniİstanbul.com, yepyeni tasarımı ve dinamik içerik anlayışıyla yeni yüzü-

nü yayına aldı! Eğlenceli, canlı, farklı İstanbul.com sosyal medyasıyla da müthiş sürprizler, afili ödüller ve unutulmaz deneyimler vaat ediyor. İstanbulluların ve İstanbul severlerin sadece buluşma noktası değil, mobil özelliğiyle de cepte taşınabilen en güncel ajandası...Yenilenen İstanbul.com ile şehirde olup biten etkinlikleri izleyip takip edebilir, kendinizi geliştirecek birçok aktiviteye ulaşabilir, güzellik ve sağlık hizmeti veren işletmeleri yakından tanıyabilirsiniz. Ayrıca İstan-bul’da nerede ne yenirin yanıtını bulacağınız yüzlerce öneri bulabilir, keşfet ile konaklama ve ulaşım sorunlarınızı ortadan kaldırabilir, İstan-bul’un tarihini, kültürünü, yaşam tarzını adım adım izleyebilir, aklınıza gelmeyecek türlü soruların cevaplarıyla İstanbul ile ilgili merakınızı gi-derebilirsiniz.

İstanbul.com Yenilendi

E-Ticarettin yeni adresi: VivikeaNisan 2012’de tükecisiyle buluşan ve internetten alışverişte

yeni bir satış anlayışı sunan vivikea.com, e-ticarette yeni bir dönem başlatıyor. Geniş ürün çeşitliliği ve sürekli eklenen yeni markaları ile 7 gün 24 saat açık olan Vivikea.com, tüketicileri alışveriş merkezinde hissettiriyor. Mutfak ve evinize dair her şeyi bulabileceğiniz markaların ürünlerini buluşturan Vivikea.com’da yapılan her alışverişin bir de hediyesi var. Sitede, sürekli değişik kampanya ve indirimlerin yanı sıra zaman zaman süreli şok fiyat kampanyaları da yer alıyor. Üstelik her ürünün pratik kullanım ipuçları ve tariflerini de sitede bulmanız mümkün. Vivikea ayrı-ca Viviblog, Facebook veTwitter uygulamalarıyla sektörle ilgili en yeni, faydalı ve kapsamlı bilgileri sürekli müşterileriyle paylaşıyor.

Vivik

ea K

uruc

u Or

atağ

ı Billu

r Cey

han

Erdo

ğan

Sezgin Jewels her sezonun modasına uygun tasarladığı ko-leksiyonlarıyla tercih edilmeye devam ediyor. Son dönemin

modası ‘charm’ bileklikler Sezgin Jewels ‘Friendly Collection’ farkıyla tüketiciye sunuluyor. Deri bileklik ve kolyelerin yer al-dığı koleksiyonda tüketiciler kendi kombinlerini oluşturuyor. 925 ayar gümüş, altın ve rose’un kullanıldığı Friendly Collecti-on koleksiyonunda yer alan bileklik ve kolyeler kadınların yeni gözdesi.

Charm bileklikler Sezgin Jewels’da

Page 35: Voir Magazin - Eylül 20012

Ahlatçı, sarının ışıltılı dünyasını siz kadınların ayaklarının altına seriyor.Geleneksel ve modern çizgilerin harmanlandığı; zerafetin güzellikle bütünleştiği; her biri ayrı el işçiliğiyleince ince tasarlanmış bilezikler ve alyanslarAhlatçı kalitesiyle sizleri bekliyor. Sizde bu özel tasarımlarla kendinizi özel hissedin.

“ADVERTORIAL” SAYFADIR.

AHLATÇIGELENEKSEL ÇİZGİLERİN

MODERN ZAMANLA UYUMU

33

Page 36: Voir Magazin - Eylül 20012

34

Mütevazi, samimi, içimizden biri. Şöhretin getirdiklerini içine sindirmiş, sadece mesleğine, müziğine odaklanmış, “kendi” olmaktan vageçmemiş değerli bir sanatçı; Mustafa Ceceli. Melodilerin, şarkıların havada uçuştuğu bir sohbetle karşınızda…

CECELİMustafa

Page 37: Voir Magazin - Eylül 20012

35

Bilindiği üzere babanız kuyum sektö-ründe. Genelde bu sektörde çocuklar da babalarının izinden gider. Siz sanat-çı olmayı seçtiniz. Aileniz bu konuda size nasıl destek oldu?Müziğe olan ilgimi ve yatkınlığımı ilk keş-feden ailemdi. Bana ilk enstrümanı alan da ailemdi. Dolayısıyla onlardan bu konuda her zaman destek gördüm. Babamdan asla be-nim mesleğimi devam ettir veya şu mesleği seç diye bir baskı görmedim. Tam tersi ço-cuk yaşlardan itibaren öğrenim hayatımda dahil seçimlerimle ilgili beni özgür bırak-mışlardır. Ama bu kültüre uzak da değilim. Yaz aylarında kuyumcu dükkanımıza gider, ara ara çalışırdım. Kapalıçarşı’ ya gider, mal getirir götürürdüm. Bundan çok da keyif alırdım. Bu kültürü de yaşadığım için mut-luyum. Çünkü bambaşka bir sektör, bam-başka bir branş.

Müzik dünyasına adım atış öykünüzü biraz anlatır mısınız?Üç sene Veteriner hekimliği okuduktan sonra İstanbul’a gelerek İşletme Fakültesi-ni bitirdim. O dönem İstanbul’da olan bazı müzisyen arkadaşlarımla ara ara buluşur, onlara yaptığım çalışmaları dinletirdim. Bir arkadaşım sahnede çalmamı isteyince ilk olarak Cenk Eren ve Nükhet Duru sahne-sinde klavye çalmaya başladım. Sonrasında çorap söküğü gibi gelen serüven var. Tam da bu noktadayken; 2003 yılının Şubat ayı sonrasında, bir arkadaşım vesilesiyle, Ozan Doğulu ile tanıştım. Ona yaptığım çalışma-

ları dinlettim, bazı çalışmalarımı çok beğen-di ve benimle çalışmak istedi. Bu, tabiî ki İstanbul’a yeni gelmiş genç bir müzisyen için rüya gibi bir şeydi. Çünkü çok beğen-diğiniz bir aranjörün yanına gideceksiniz ve o size bir fırsat sunacak. Ozan Doğulu’nun bana verdiği bir fırsatla Kenan Doğulu’nun ‘Aklım Karıştı’ şarkısını düzenledim. Tama-miyle hayatımı değiştiren bir dönüm nok-tası oldu. Sonrasında Sezen Aksu’ya kadar uzanan, uzun bir serüven beni bekliyordu.

En büyük desteği Sezen Aksu’dan gör-müşsünüz. Halen de ortak çalışmalarınız devam ediyor. Yollarınız nasıl kesişti?Kenan Doğulu’yla başlayan aranjörlük yol-culuğu Emel Müftüoğlu’nun albümüyle devam etti. Onun stüdyo çalışmaları sı-rasında Sezen Hanım’la tanıştım. Ona da yaptığım çalışmaları dinlettim. Benim için yeni bir dönem başladı. Önce Sezen Ha-nım’ın “Hükümsüz” ve “İkili delilik” şar-

kılarını düzenledim. Sonrasında hem onun kendi bestelediklerini ve başka sanatçılara verdiği şarkıları düzenliyordum, hem de sahnede, bütün konserlerinde onun or-kestrasında yer alıyordum. Tabiî ki amatör yahut profesyonel, hemen hemen her mü-zisyenin yolunun kesişmesini isteyeceği bir isim Sezen Aksu. O sebeple ondan çok şey öğrendim. Müzikal kariyerimdeki pek çok şeyi ona borçluyum. Benim her zaman yolumu aydınlatmıştır. Halen, hem kendi albümünde hem onun diğer çalışmalarında aranjör olarak yer alıyorum. Zaten ilk ola-rak seslendirdiğim “Unutamam” şarkısının söz -müziği Sezen Aksu’ya aittir. Şarkıcılık-la da ilgili her türlü detay onun gözetiminde gerçekleşmiştir. İlk albümümün prodüktörü de kendisiydi. O yüzden bendeki yeri her zaman çok özel olacaktır.

Çok iyi bir aranjörsünüz. Peki besteci yö-nünüzü ne zaman ortaya çıkaracaksınız?Açıkçası son iki albümdür kendi bestelerimi seslendirmeye çalışıyorum, fakat son anda repertuardan çıkartıyoruz. Çıkartmamızın nedeni repertuardaki diğer şarkıların çok daha kuvvetli olması ya da benim bu şekilde hissetmem. Bu bir konsantrasyon mese-lesi. Siz hayatta neye yönelirseniz, hayat da size o şekilde geri döner. Ben şu an da aranjörlük ve solistliğe daha fazla konsantre olmuş durumdayım. Konsantrasyon alanımı besteciliğe de yöneltirsem belki başarılı ve güzel şarkılar ortaya çıkabilir. Ancak müzik piyasasında çalıştığım arkadaşlarımın şarkı-

Page 38: Voir Magazin - Eylül 20012

36

larını seslendirmenin de başka bir hazzı var. Oradaki sinerjiyi de düşünün. Farklı bir ki-şinin duyguları… Onun kaleminden, onun yüreğinden akmış; sizin sesinizle can bulu-yor. Önemli olan; yazsam, yazabilsem böyle yazardım diyebilmektir. Çoğunlukla da din-leyicilerim bana, “Sen bu şarkıları nasıl bir ruh haliyle yazıyorsun?” diyor Ben de diyo-rum ki, “Hiç birini ben yazmadım.” Ama bu duyguyu eğer karşıya yansıtabiliyorsam ne mutlu bana.

En çok konser veren sanatçıların ba-şında geliyorsunuz. Türkiye’nin dört bir yanına gidiyorsunuz. Bunun avan-tajlarını görüyor musunuz?Bizim ilk albümden itibaren bir parolamız vardı. Göz göze şarkılar söylemek. Bunu da gerçekleştirebilmenin tek yolu konserler. Yakinen sizi seyircinin görmesi, sizinle be-raber şarkılar söylemesi… Biz hiç bir böl-ge, şehir, ilçe, ülke ayırt etmeden her yere gidiyoruz. Türkiye’nin en iyi müzisyenle-rinden oluşan, iyi ve kaliteli müzik yapan bir grubumuz var. Ve iyi müzik dinlemeye herkesin hakkı var. Bunun yanında ikinci bir avantajı da şu; sizi televizyonda klipler-de ki kadar tanıyor ve biliyor insanlar. Hal-buki sizin sahnedeki haliniz, yakın haliniz çok daha farklı oluyor. Sahnede çok daha hareketliyiz, hareketli yönümüzü görüyor konserlere gelenler. O yüzden ben çok bü-yük faydasını görüyorum. Yayılmanın, özel-likle ülkemizdeki herkesle kucaklaşmanın yolu da onlarla karşı karşıya, göz göze, bu duyguları bu şarkıları paylaşmak. O yüzden gücümüz, nefesimiz el verdiğince konserle-re gitmeye özen gösteriyoruz.

Ağırlıklı olarak slow şarkılar söylüyor-sunuz? Bu sizin tercihiniz mi? Yoksa talep mi bu yönde?

Birinci ve ikinci albümümde hareketli şar-kılar mevcut olmasına rağmen sırasıyla “Unutamam”, “Karanfil”, “Limon Çiçekle-ri”, “Hastalıkta Sağlıkta”, “Dön”, “Tenlerin Seçimi” adlı slow şarkılara klip çektik. Klibi de zaten talep gören şarkılara çekiyoruz. Bununla beraber, albüm alma alışkanlığımız azaldığı için bizler, ancak kliplenen şarkıla-rın ön plana çıktığına tanık oluyoruz. Mü-zik endüstrisinin şu an içinde bulunduğu durum budur. Burada bazı konularda siz de gidişatı yönlendirebilirsiniz. Nitekim yedin-ci klip şarkısı “Hata” adlı şarkıya gelmiş-tir. Böylece, altı slow şarkıya bir hareketli şarkı…. Oran yine çok düşük. Buradaki bu algının oluşması birazcık bizlerin de uygula-dığı stratejiyle alakalıydı. Hareketli şarkıla-rı şu anda biraz daha ön plana çıkartıyoruz. “Bir yanlış kaç doğru”, “Bir zamanlar deli gönlüm” gibi. O yüzden sanıyorum ki iler-leyen birkaç ay içerisinde bu dengelenecek.

Son albümünüz “Es”ten bahseder mi-siniz? Şarkıları nasıl bir araya getirdi-niz? Kimlerle çalıştınız?Bu albümde yok yok. Sezen Aksu, Şehrazat, Ender Çabuker, Nil Karaibrahimgil, Gökhan Şahin, Emrah Karaduman, Soner Sarıkaba-dayı, Eflatun, Alper Altuntoprak, Ahmed Hulusi… Albümün repertuar çalışması bir yıl, stüdyo hazırlıkları üç ay sürdü. Çoğun-luklu olarak albümdeki düzenlemeleri ken-dim yaptım. Sadece albüme ismini veren ve çıkış parçası olan “Es” şarkısının söz- mü-zik ve düzenlemesi Ender Çabuker’e ait. Repertuarı seçerken oldukça titiz davranı-yoruz. Repertuarın son haline prodüktörüm Samsun Demir karar veriyor. Onun diğer projelerinde de çalıştığım için stratejik bir ortaklığımız var. O yüzden birbirimizin di-linden de iyi anlıyoruz. Repertuarda; sesi-mize yakışan, duruşumuzu destekleyen ve

daha ziyade birleştiriciliği, bütünleştiriciliği çağıran sözler olmasına özen gösteriyoruz. Şarkılarınızla kendinizi özdeşleştiriyor musunuz? Dinleyicileriniz şarkılarınızı dinlerken sizle empati kurabilirler mi?Bir şarkının sözü ya da müziği size ait ol-mayabilir. Ancak siz kulaklığı takıp o mik-rofonun başına geçtiğiniz zaman şarkıyı ya-şıyorsanız, işte o zaman gerçekten sadece sesiniz değil, duygularınız da kaydolur. O kaydolan duygular, sesiniz aracılığıyla din-leyicinize ulaşır. İşte bu şarkılardaki sa-mimiyet dediğiniz şey… Şarkıyı hissedip yaşadıysanız onun da karşı tarafa ulaşması anlamındadır, şarkıların samimiyeti. Çoğun-lukla dinleyicilerimiz bu empatiyi kuruyor ve onlardan bana gelen geri dönüşler, bu şarkıları benimle birlikte yaşadıkları yönün-de. Bu da son derece memnuniyet verici.

Sizde özel bir yeri olan şarkınız var mı? Klişe bir cevap gibi gelebilir ama insan çocuklarını ayıramaz derler ya tıpkı onun gibi, hepsi benim için çok özel. Bir önceki albümde ve bu albümde de hep sevdiğim, gerçekten seslendirmekten keyif aldığım şarkıları söyledim. Hiç bir zaman sevmedi-ğim bir şarkıyı söylemek gibi bir düşüncem olmadı. Tam tersi, hepsinden çok büyük haz aldım. O yüzden şarkılarım arasında bir ter-cih, bir seçim yapamayacağım.

Çok kısa zamanda uzun yollar katetti-niz, bir çok ödül aldınız ve milyonlarca hayranınız oldu. Bu başarıyı neye bağ-lıyorsunuz?Bu başarı konusunda kendime asla paye ve-remem. Bu sistemin getirisi, sistemin geri dönüşüdür. Sadece şükredebilirim. Asla ben Mustafa Ceceli’ yi, sizin şöhretli olarak ka-bul ettiğiniz kimliği sahiplenmiyorum. Ne mutlu ki, o ortak tek evrensel öz, kendini Mustafa ismi adı altında açığa çıkarmıştır. O yüzden ne mutlu ki ortak duygular şar-kı olarak dinleyenlerin kalbine gönlüne gi-diyor. Dinleyicilerin beğenileri karşısında, sadece şükredebilirim.

Bu popülerlik hayatınızda neleri değiş-tirdi? Avantajları ya da dezavantajları oldu mu?Elbette avantajları oldu. Bir aranjör, yalnız-ca kendi mesleki grubu tarafından tanınır. Şarkı söylediğiniz zaman daha genele yayı-lıp, genel dinleyiciyle, halkla buluşma imka-nı oldu. Tabiî ki bu, tanınırlığı beraberinde getirdi. Sevgiyi getirdi. Sorumlulukları da var. Ancak şöyle düşünüyorum; ben doğ-ru bir biçimde işimi yapmaya çalışıyorum. Elimden geldiğince yaptığım işin hakkını vermeye çalışıyorum. Hem aranjörlüğü hem de solistliği bu şekilde değerlendirdim bugüne kadar. Dezavantaj olarak; siz eğer

Page 39: Voir Magazin - Eylül 20012

37

kendinizi daha soyut bir şekilde değerlen-diriyor ve soyutlayarak, izole bir yaşam sürmek istiyorsanız dinleyicilerinizin size gösterdiği ilgi sizi rahatsız edebilir. Ama ben bundan kesinlikle rahatsızlık duymuyo-rum. Hala market alışverişimi kendim ya-parım. Kanlıca’dan Emirgan’a giden küçük motorlara biner, karşıya da geçerim ve in-sanların arasına karışırım. Bundan en ufak rahatsızlık duymuyorum. O yüzden bunun dezavantajlarını çok fazla yaşadığımı söyle-yemeyeceğim.

Bir ara dizide de oynadınız. İlerisi için oyunculuğu tekrardan düşünüyor mu-sunuz?Oyunculuk çok kutsal bir meslek. Özellikle oyuncu arkadaşlarım olduğu için ve onların nasıl çalıştığını gördüğüm için, şuan için böyle bir şey düşünmüyorum. Evet! Bir ara bir yardımcı rol şeklinde bir dizide yer almıştım. Zaten müziklerini yaptığım bir dizinin içinde geçen, bir müzik prodüktörü rolüydü. Yani rol yapmam gerekmiyordu. Daha evvelden çocuk yaşlarda da tele-vizyon ve dizi tecrübem olduğu için bunu kabul etmiştim. Ancak oyunculuk dediği-niz zaman, şu anda gerçekten çıtanın çok yükseldiğini görüyorsunuz. Özellikle bazı dizilerde. O yüzden ben şu anda şarkı söy-lemekten mutluyum.

Eurovizyon hakkında ne düşünüyorsu-nuz? Teklif gelse olumlu bakar mısınız?Eurovizyon sanıyorum sadece bizde çok ciddiye alınan, ölüm kalım meselesi haline gelen bir yarışma. Eurovizyon içinde çok fazla farklı dengelerin olduğunu unutma-yalım. Sadece şarkınızla yarışmıyorsunuz. Burada ülkelerin kendi aralarındaki ilişki-lerde önemli bir etken. Yani müzik kalite-sinin çok da ön planda olduğu bir yarışma olduğunu düşünmüyorum. Bize çok iyi başarılar getiren sanatçılar da oldu; Sertap Erener gibi. Bu noktada da gerçekten iyi bir çalışma yapıldığında başarılı sonuçlarla dönülebileceğine inanıyorum. Şu an Euro-vizyon ile ilgili böyle bir çalışmada buluna-bilmem için erken olduğuna inanıyorum. Belki ileriki zamanlarda değerlendirilebilir.

Artık şarkıların internet ortamında anında paylaşılıyor olması, cd satışları-na da büyük darbe vurdu. Bu yüzden birçok sanatçı da single’a yöneldi. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Değişen dünyaya ayak uydurmak zorun-dayız. Eğer internet ortamında şarkıların satışı yapılabiliyorsa, o zaman sizde cd’de diretmezsiniz. Bunu legal olarak internet platformunda satabilmenin yollarını ararsı-nız. İllegal mp3 paylaşımı ve indirilmesinin

sektöre vurduğu darbelerin başında mü-ziğin ucuzlaşması geliyor. Şu an; dinleyici açısından müzik, genel olarak değersiz bir şey. Çünkü elde etmenin bir bedeli yok. Benim ilk albümüm 120 bin gibi bir raka-ma ulaşmıştı. Bu albümde şu an tahmin ediyoruz ki 100 bine doğru devam edecek. Düşünün ki, altın plak eskiden bir milyo-nu geçen albümlere verilirdi. Fakat şu an 100 bini geçen albüme altın plak veriliyor. Buradan sektörün yüzde kaç küçüldüğünü siz de hesaplayabilirsiniz. Ancak sevindi-rici olan şey geçtiğimiz senelerde “Dön” isimli şarkı internetten yasal olarak en çok indirilen şarkı ödülü aldı. Bununla bera-ber yine, ttnet müzik, turkcell müzik gibi platformlarda benim şarkılarımın çok ciddi oranda dinlendiğini ve legal olarak indiril-diğini görüyorum. Bunlar bizim için umut

verici gelişmeler. Sadece kendi şarkılarım için değil, artık sektörün digital platformda da değer kazandığını görüyoruz. Maliyetler yüksek olduğu için pek çok sanatçı şu anda single ı tercih ediyor. Bu da bir metodtur. Ancak ben dinleyicilerime daha fazla şarkıyı birden sunmayı tercih ediyorum. Elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince, biz de al-büm yapmaya gayret ediyoruz.

Ekranlarda çok sakin dingin duygusal biri olarak gözüküyorsunuz. Normal hayatta da böyle misiniz? Sizi en çok ne sinirlendirir?

En son gittiğiniz film?Batman

En son aldığınız cd?Usher

En sevdiğiniz yemek?Kereviz

En son okuduğunuz kitap?Bilincin arınışı - Ahmed Hulusi

Eğer internet ortamında şarkıların satışı yapılabiliyorsa, o zaman sizde cd’de diretmezsiniz. Bunu legal olarak internet

platformunda satabilmenin

yollarını ararsınız...

Sakin olmaya çalışıyorum. Elbette ki her insan gibi şirazeden çıktığım anlar olabilir. Ancak şu var ki, ekranda gördüğünüzle ger-çek hayat diye tabir ettiğiniz arasında çok da bir fark yok. Yeni şarkıları da eğer izler-sek “Bir yanlış kaç doğru?”, “Bir zamanlar deli gönlüm” klibinde, hareketli olan tarafı-mı da dinleyicilerimizle tanıştırdığımı göre-ceksiniz. Ben gerektiği yerde gerektiği gibi davranmayı tercih eden bir kişiyim. Her-kes gibi, herkesin yaşadığı gibi yaşıyorum. Onun dışında bir aile hayatım var. Yaklaşık 3.5 yıllık evliyim ve 10 aylık bir de erkek bebeğimiz var, Arın… Tüm bunları bir ara-ya birleştirdiğiniz zaman; hayatı sakin ve dingin, ayakları yere basar bir şekilde yaşa-mam gerektiği konusunda bütün düşünce-lerim birleşiyor. O yüzden ekranda gördü-ğünüzden çok da farklı değilim diyebilirim.

Bundan sonraki projeleriniz neler?Es albümünün bir kardeşi geliyor. Es re-mixes albümü. İsminden de anlaşılacağı gibi, albümdeki şarkıların değişik versiyon-ları, remix halleri bulunuyor. Bununla bera-ber iki yeni şarkı ilave oldu. Bir tanesi eski bir Sezen Aksu klasiği olan “Bir zamanlar deli gönlüm” ve bir Eflatun şarkısı olan “Dünyanın bütün sabahları.”… Yine çok keyifli bulduğum ve rap sanatçısı pit10 ile ortak seslendirdiğimiz Es hiphop versiyo-nu var. İkinci albüm toplam 12 şarkıdan olu-şuyor. Es albümüyle beraber ikili cd olarak dinleyicilerimize ulaşacak. Bu double ak-bümde, birinci cd’nin yanında ikinci cd hedi-ye olarak verilecek. Halen daha aranjör ola-rak projelerde çalışmaya devam ediyorum. Yakın zamanda Burcu Güneş, Nilüfer, Emre Aydın’ın çıkacak olan albümlerinde aranjör olarak çalışıyorum. Yine Bengü’nün bir şar-kısını düzenleyeceğim. Son sürat müzikle beraber, müziğin denizinde yüzmeye de-vam ediyorum. Yurt içinde ve yurt dışında konserlerimiz olacak. Yoğun bir tempodan çıkmıştık ama Ramazan sonrasında bu tem-po geri başlıyor. Güncel olarak okurlarımız bizlere internet sitemizden, twitter ile fa-cebook sayfalarımızdan ulaşabilir ve takip edebilirler.

Page 40: Voir Magazin - Eylül 20012

VOIR GÜNCEL

Garantili, kaliteli, hesaplı

Çilek Gold, sürekli yenilenerek sektörde büyümeye devam edi-yor. Üretimde kalitesinin açık ara farkını ortaya koyan firma

ayrıca kalitesine de garanti verip, ürününün arkasında duruyor. Döküm, 14 ayar, kırmızı ürünler üreten Çilek Gold, her ay çıkardığı ve dikkat çeken ürünleriyle de takı modasını takip ediyor. Kaliteli ürünleri ucuza almak istiyorsanız siz de Çilek Gold’a vakit kaybet-meden uğrayın.

Sonbahar Network ile daha keyifli

NetWork kadını, şehir ışıklarının büyüsünde,

renkli bir sonbahara hazır. Maskulen formlar ve renk bloklarının cazibesini yansıtan NetWork 2012-2013 Sonbahar/Kış Kadın Koleksiyonu, tarzını kendine özgün bir stille yansıtmak isteyenlere pek çok alternatif sunuyor. NetWork’de bu sezon, neon paltolar, geometrik kesimler, şifon gömlekler, kaşmir ceketler, skinny pantolonlarla kombinlenen fermuar detaylı tüvit ceketler sezonun öne çıkan görüntüleri arasında yer alıyor. Ofis ortamından şık bir davete, hafta sonu aktivitelerinden sosyal yaşamın her anına hitap etmeyi başaran koleksiyon; giyimden aksesuar ve parfüme uzanan çeşitliliği ile NetWork stilini hayatın her anına taşıyor.

Şehrin ritmini yakalayın

NetWork, 2012-2013 sonbahar/kış erkek

koleksiyonu ile erkekleri şehrin ritmini yakalayan, sofistike bir sonbahar bekliyor. Geçtiğimiz sezon lanse ettiği Black, Zone ve Touch serileriyle koleksiyon derinliğini artıran NetWork’de bu sezon ekoseli aksesuarlar, büyük deri çantalar, eskitilmiş parkalar, trençkotlar ve renkli denimler sezonun öne çıkan görüntüleri arasında yer alıyor. İnce kabanlar, kalın örgü trikolar, canvas pantolonlar, astarsız hafif penye-yün karışımlı ceketler, fit kesimli ince trikolar, kış aylarına sıcaklık katan vazgeçilmez parçalar arasında olmaya adaylar. Bu sezon kahverengi, bordo, patlıcan moru, gri ve koyu yeşil renk grupları birbiriyle sıkça kombinlenirken; lacivertler, gül kurusu ve mavilerle mükemmel uyum sağlıyor.

Tasarımlarındaki kusur-suz detaylarla dikkat

çeken ve dünya çapındaki ödülleriyle saat sektörünün prestijli markalarından olan Rotary, örneğine rastlan-mayan bir çalışmaya imza atıyor. İsviçre’de üretilen ve tasarımı asalate dönüştüren Rotary, saat satın alan kişi-lere alışverişlerinde standart garanti belgesinin yanın-da bir de ‘50 Yıl Garanti Belgesi’ veriyor. Saati satın alan tüketicinin, bu belge ile birlikte www.sezginsaat.com/rotary adresine girerek garantisini aktif hale getir-mesi gerekiyor. Ayrıca bu ayrıcalıktan yararlanabilmek için 3 yılda bir Rotary yetkili servisine gidilip, saatin ge-rekli bakımlarının yaptırılması yeterli oluyor.

Rotary Saatlerine 50 Yıl GarantiBelgesi

Rotary Saatlerine 50 Yıl GarantiBelgesi

Page 41: Voir Magazin - Eylül 20012

TARZ ALYANS

Renkler, şekiller kişiliğinizin yansımasıdır. İfade biçiminizdir. Sevgi de bu ifade biçiminden aşkla doğar.

“ADVERTORIAL” SAYFADIR.

Yuvarlak halkaların beraberliği ruhların

bütünleşmesi olarak kabul edilirdi eski

Mısır’da. Bundan yola çıkan Tarz Alyans, her

ürünün kendi ruhu olduğuna inanarak ve bunu

bir konu ile bağdaştırarak üretim yapıyor.

Farklı ve ilginç tasarımlarıyla sevginize tercüman

oluyor. Renk renk, desen desen modelleriyle

kişiliğinize ayna tutuyor. Özel tasarımları, özel

bir sunumla beğeninize sunuyor. Tarzınızı

belirlemenize yardımcı oluyor. Sevginizi özel

hissedeceğiniz eşsiz tasarımlarıyla tanışıp,

Tarzınızı yakalayın!

39

Page 42: Voir Magazin - Eylül 20012

40

Ülkemizde tüketici altını daha çok na-sıl değerlendiriyor?Altın tüketimi ülkemizde çok uzun yıllar-dır var olan bir gelenek. Gerek tasarruf amacıyla gerekse de takı olarak tüketilen altının tasarruf aracı olarak kullanımı yay-gındır. Özellikle batıdan doğuya doğru git-tikçe altının yatırım aracı olarak kullanımı artış göstermektedir. Bugün hala kırsal kesimde banka hesap açmak yerine altını fiziken tutmayı yeğleyen kitlenin varlığın-dan bahsedebiliriz.

Altın hesabı nedir?Birikimleri 24 ayar saf altın karşılığı olmak üzere kaydi ya da fiziki olarak değerlen-dirme imkanı sunan hem bireysel hem de tüzel kişilerin açabileceği gram bazında çalışan bir yatırım aracıdır.

Peki, bu hesabın işleyiş mantığı nedir?USD/EUR hesaplar gibi işleyen Altın He-sabı da TL/USD/EUR gibi hesaplardan cari kurlardan altın alımı yapılarak karşılığında kaydi bir altının oluşması veya satış ya-pılarak altının diğer para birimlerine dö-nüşmesi şeklinde olabileceği gibi, belirli

koşullar dahilinde altın depo hesaplarına fiziken altın yatırılarak hesap açılması ve/veya fiziki olarak altının müşteriye teslim edilmesi şeklinde de işleyebilir.

Günümüzde altın bankacılığı neden bu kadar önemli?2008’in son aylarında ortaya çıkan küresel krizle beraber altın fiyatlarının yukarı yön-lü ve dalgalı seyri sonrası altın; alternatif bir yatırım aracı ve güvenli liman olarak ciddi talep görmüştür. Öyle ki bankalar-daki kıymetli maden depo hesaplarının büyüklüğü 2011 yılı başına göre %400’ün üzerinde artış göstererek bugünlerde 165 ton civarına oturmuştur. Bu gelişmele-re paralel olarak TCMB’nin TL munzam karşılıkları için %25 oranında altın tutul-masına izin vermesi ile de ciddi bir kaynak yaratma fırsatı elde eden Türk bankacılık sektörü için Altın Bankacılığı çok önemli bir noktaya gelmiştir. Gerek yastık altı-nın ekonomiye kazandırılması gerekse de kuyumculuk sektörünün ihtiyaç duyduğu hammaddenin Altın Kredisi yoluyla reka-betçi fiyatlardan sunulmasına imkan sağla-mıştır.

ltın eskiden beri halkımızın vazgeçilmez yatırım araçlarının başında gelir. Özellikle kadınlar için. Dişlerinden, tırnaklarından arttırdıkları birikimleriyle soluğu kuyumcuda alan kadınlar, aldıkları altını evlerinin en güvendikleri köşesinde saklarlar. Günümüzde ‘yastık altı’ diye

tabir edilen bu altınlar onlar için yaşamlarının güvencesidir. Zor zamanlarda o altınlar imdada yetişir. Ancak son zamanlarda ‘yastık altı’ na yeni bir alternatif doğdu: Altın Hesabı. Bir yanda eski alışkanlıklarından vazgeçemeyip ‘yastık altı’ nı tercih edenler, bir yanda çağa ayak uydurup bankaların sundukları avantajlardan yararlanmak için ‘Altın Hesap’ açtıranlar. Peki hangisi daha kazançlı? Neden son zamanlarda ‘Altın Hesap’ ın önemi bu kadar çok vurgulanıyor? Ve neden ‘yastık altı’ birikim bankalara çekilmek isteniyor? TEB Altın Bankacılığı Satış Direktörü Selami Erten ile yaptığımız röportajda tüm bu soruların cevabını ve ‘Altın Hesap’ ile ilgili öğrenmek istediğiniz her şeyi bulacaksınız.

yastık altı birikim

Türkiye ekonomisi için ciddi bir kaynak

“ “

A

Page 43: Voir Magazin - Eylül 20012

41

Son zamanlarda bankalara giren altın miktarının artmasındaki etkenler ne-ler?2011 yılının üçüncü çeyreğine kadar be-lirli bir oranda artış gösteren bankalardaki kıymetli maden depo hesapları, üçüncü çeyrekte global ekonomideki gelişmele-rin sebep olduğu altın fiyatlarında yaşanan hızlı yükseliş ile beraber yatırımcının ilgi-sini çekmiş ve özellikle bu dönemde banka müşterilerinin TL/USD/EUR gibi mevdu-atlarından altın mevduatına çok önemli bir dönüşüm yaşanmıştır. Bununla beraber TCMB’ nin TL munzam karşılıkları için %25 oranında altın tutulmasına izin ver-mesi ile Türk bankacılık sektörünün ciddi bir kaynak yaratma fırsatı elde etmesini ve yastık altındaki altının toplanması için kampanya, reklam çalışmaları ve altın günleri yapmasını da diğer etkenler olarak bahsedebiliriz.

Hala birikimini yastık altında tut-makta ısrar eden bir kesim var. Bunun nedenleri, bu kesimin çekinceleri siz-ce neler? Ülkemizde altını yatırım aracı, söz ge-limi adeta kötü gün dostu olarak gören, altını fiziki olarak tutmak isteyen bir ke-sim mevcut. Bunun en önemli nedeninin altının yastık altında tutulması geleneği olduğundan bahsedebiliriz. Aynı zamanda yastık altında olduğu tahmin edilen altının bir bölümü de takı amaçlı kullanılmaktadır. Belli bir yaş üstünde kesimin de henüz bilezik, küpe, yüzüklerini taşıdıklarını, düşünürsek yürüyen bu zenginliğin de ekonomiye kazandırılmasının kısa vadede mümkün olmadığı gözükmektedir. Diğer taraftan Anadolu’nun birçok yerinde yas-tık altındaki altınların kuyumculara ema-net edilmesi kültürü devam etmektedir. Çok miktarda altının da eskiden banka gibi çalışan kuyumcularda tutulduğu tahmin edilmektedir. Henüz banka ile tanışmamış ciddi bir kesimin olması da nedenler ara-sında önemli bir yer tutmaktadır.

Bu kesimi ekonomiye nasıl kazandır-mayı planlıyorsunuz?Bu kesimin yastık altında tuttuğu altının ekonomiye kazandırılmasına bankaların altın günleri düzenleyerek altın toplama işi yapmasını iyi bir örnek olarak göstere-biliriz.

Yastık altı yatırımı ekonomiye kazan-dırmak neden bu kadar önemli?Yastık altın altının ekonomiye kazandırıl-ması, bankalar ve Türk ekonomisi için çok

ciddi bir kaynağı ifade etmektedir. Öyle ki yastık altında olduğu varsayılan 250 milyar USD’ lik kaynak, BDDK 2012 yılı ikinci çeyrek verilerine göre bankalardaki toplam döviz mevduatın yaklaşık iki katına denk gelmektedir. Böyle bir kaynağın eko-nomiye kazandırılması ile bankalar müşte-rilerine ucuz kredi sunma imkanına sahip olurlar. Aynı zamanda toplanan altınların bir bölümünün TL munzam karşılıklar için MB’na gönderilmesi ile MB’nin döviz re-zervinde ciddi bir artış meydana gelecek-tir ki ülkelerin adeta gücünü ifade eden bu rakamın artması önemli bir gösterge olacaktır.

Peki, altınını bankaya yatıranın avan-tajları ne oluyor? Hesap açtırmak iste-yenlere nasıl bir hizmet sağlıyorsunuz?Altınını bankaya yatıran müşteriler vadeli altın hesabı açarak gr bazında getiri elde ederken, hesap işletim ücretinden muaf, çalınma, kaybolma gibi risklerden de arın-mış olmaktadırlar. Aynı zamanda istedikle-

ri zaman ilgili kanallar (Bireysel/Kurum-sal İnternet Bankacılığı, Telefon Şubesi, ATM) aracılığıyla da 7/24 altın alım/satım işlemlerini yapabilmektedirler.

Altın fiyatlarındaki dalgalanmalar he-sapları olan müşteriyi nasıl etkiliyor?Altın Hesabı da tıpkı döviz mevduat hesap-ları gibi işlediği için fiyatlardaki dalgalan-malarda altının diğer para birimlerine göre artış veya azalışları olabilmektedir.

Kuyum sektöründeki esnaflara yönelik uyguladığınız taksitli altın kredisin-den bahseder misiniz? Bu kredi ne gibi faydalar sağlıyor? Kuyumculuk sektörünün ihtiyaç duyduğu “taksitli altın kredisi” alternatifi ile özel-likle yıl içinde sirkülasyonu yüksek olan kuyumcu müşterilerimiz aylık eşit taksit-ler halinde zorlanmadan sermayelerine sermaye katma imkanına eriştiler. Aynı zamanda düşük faizli olması da kuyumcu-lara ucuz kredi anlamında fayda sağlamıştır.

Page 44: Voir Magazin - Eylül 20012

42

Altın insanlar için neden hep güvenli bir yatırım aracı olmuştur?Türkiye, yatırım anlamında değişik tercih-leri olan bir ülke. Türk insanı gayrimenkul ve altına yatırım yapmayı seviyor. Altın likidite edilebilir olma özelliğiyle her za-man insanların ilgisini çeken bir yatırım aracı haline dönüşmüş durumda. Ve emtia olduğundan dolayı da fiziken saklama, yas-tık altında tutma, ihtiyaç duyduğunda sata-bilme özellikleri insanları cezbediyor. Biz altının unutulduğunu düşünüyorduk. Yeni nesil farklı yatırım enstrümanlarına yönel-meye başlamıştı. Ama bu son dönemdeki ciddi yükseliş tekrar insanlara altını yatı-rım aracı olarak hatırlattı. Biz bankalarda dolayısıyla altını daha kolay tedavül edi-lebilir, daha kolay ulaşılabilir hale getirdi-ğimiz için hem altın mevduatı anlamında hem altın yatımı anlamında ciddi bir artış oldu.

Son zamanlarda yastık altı altın neden bankalar için cazip hale geldi?Türkiye de ciddi bir yastık altı altından bahsediliyor. Bazı tahminler bunun üç bin ton bazı tahminler beş bin ton seviyesinde olduğunu söylüyor. Bu rakamlara baktığı-nız zaman hemen hemen Türkiye de ki bireysel mevduat kadar altın yatırımından bahsediyoruz. Bankalar açısından da mev-duat kazanmak ve bunu tekrardan kredi

olarak sektöre geri döndürmek asli göre-vimiz zaten. Ve bizde banka olarak bunu gerçekleştirmek için neler yapabileceği-mize bakıyoruz. Merkez Bankası da bunun farkına vararak bankaların munzam kar-şılık olarak yatırabildikleri tutarların altın olarak TL tarafta tutulabilmesi imkanını yarattı.

Denizaltın günleri nedir?Altına yatırım yapmak isteyen yatırımcıla-rımız için yeni yeni sunduğumuz bir ürün. Bugüne kadar altın olarak yatırım yaptığı-nızda bu altınınızı bozdurmanız gerekti-ğinde mecburen ya kuyumcuya gitmek zo-runda kalıyordunuz, ya sarrafiyeye. Şimdi bankalar özellikle altının içindeki has altın miktarını hesabınıza geçmenizi sağlayan bir çalışma içerisinde. Bizim ‘DenizAltın Günlerimiz’ de bunu simgeliyor. İstan-bul Altın Rafinerisi ile birlikte yaptığımız bir çalışma. Bizim müşterilerimizin fiziki altınlarının içindeki has altın miktarı ex-perler tarafından belirlenip müşterilerin hesaplarına altın olarak yatırılıyor. Ve siz altınınızı hiç bozdurmadan altın olarak hesaplaştırma mevduata dönüştürme şan-sına sahip oluyorsunuz. İster bunu faiz getirisi ile vadeli altın mevduat hesabına dönüştürüp altından altın olarak getiri sağ-lama şansına sahip oluyorsunuz ister depo hesabı dediğimiz saklama hizmetinden

Türkiye’de artık bir dönem sona eriyor, yastık altın da tutulan altınlar gün yüzüne çıkıyor. Yastık altı altının yeni adresi ise bankalar. Yastık altında yatan serveti ekonomiye kazandırmak isteyen bankalar kolları sıvadı. 'Altın günleri' düzenleyerek şubede fiziki

altını mevduata dönüştüren bankalar, sundukları geniş ürün yelpazeleriyle de yatırımcılar için cazip hale geldi. Bu bankalardan biri de DenizBank. DenizBank Altın Bankacılığı Grup Müdürü Cem Turgut Gelgör, altına yapılan yatırımın bankalar aracılığı ile gerçekleştirilmesinin her türlü koşulda güvenli saklamayı sağladığını vurgulayarak DenizBank’ın Altın Bankacılığı alanında en geniş ürün yelpazesine sahip olan banka olduğunu belirtti.

CEM TURGUT GELGÖR

DenizBank, Altın Bankacılığı alanında

en geniş ürün yelpazesine sahip olan banka

“ “

Page 45: Voir Magazin - Eylül 20012

43

yararlanabiliyorsunuz. Üstelik bu hiçbir masraf ödemiyorsunuz.

Hesap açtırmak isteyenlere nasıl bir ürün yelpazesi sunuyorsunuz?Şu anda DenizBank müşterilerine sek-tördeki en geniş ürün yelpazesini sunu-yor. DenizAltın Günler’inden başlayarak vadesiz altın depo hesabı, vadeli altın mevduat hesabı, müşterilerimiz önceden verdikleri talimat ile düzenli olarak aylık ya da 3 aylık sürelerle düzenli olarak çey-rek, yarım, tam veya gram şeklinde altına yatırım yapıp, çok uygun faiz oranları ile altınlarına altın katabilecekleri altın biri-ken hesap ürün yelpazemiz arasında yer almaktadır. Ayrıca bunları çok farklı kanal-lardan da sunabiliyoruz. Sadece şubeleri-miz aracılığıyla değil internet üzerinden istediğiniz zaman internete girip hesap açabilir, yine internet, ATM veya çağrı merkezimiz üzerinden 24 saat altın alıp satabilir durumdasınız. İşin mevduat ta-rafında bu ürünleri sunuyoruz. İşin kredi bacağına baktığımızda kuyumcular tara-fına onlara farklı altın kredileri tipleri ile hizmet vermeye çalışıyoruz. Eşit taksitli veya taksitli altın kredileri veriyoruz. Bu sektörde çok büyük yenilik ve çok talep görüyor. Bunun ana sebebi bugüne kadar hep bir yıl vadeli verilmiş olan altın kre-dileri vade sonunda topla vitrindeki altını getir kapat şeklinde yönlendirildiği için kuyumcularımız için ciddi bir işçilik kaybı anlamına geliyordu. Biz taksitli kredi ola-rak ödeme şansı yarattığımızda aydan aya bir otomobil kredisi öder gibi ödeyebildik-leri için vade sonunda vitrinlerini bozmak zorunda kalmıyorlar. Bu onlar için yeni bir ürün. Aynı zamanda spot kredilerle birlik-te erken kapama opsiyonlu spot kredileri sunduk ki ellerine altın geçtiğinde veya kapatmak istediklerinde kapatabilsinler. Bir de çok yeni ve sektörde olmayan gü-müş kredi imkanı sunduk.

Altın ATM projenizden bahseder misiniz?Biz bunun adına AltınMatik diyoruz. İs-terseniz hesabınızdan altın alabileceksiniz fiziken. İsterseniz Denizbank müşterisi olmasanız bile TL’ nizi ATM’ den yatı-rıp altın olarak alabileceksiniz. İsterseniz istediğiniz kredi kartıyla altınınızı fiziken ATM’ den alabileceksiniz. Şu an sadece alım tarafındayız ama gelecek dönemde daha da farklı projelerle bu AtınMatikleri değerlendirmek istiyoruz.

Bankalar aracılığı ile yapılan altın ya-

tırımı müşteri-lere ne tür ka-zançlar sağlıyor?Altını kaydi olarak alabildiğiniz için iste-diğiniz zaman satma şan-sına sahip oluyorsunuz. Ve hangi kurdan alıp hangi kurdan satacağınızı önceden biliyor oluyorsunuz. Fiziken saklama derdiniz olmadığı içinde her türlü hırsızlığa ve güvensizliğe karşı kendinizi güvence altına almış oluyorsu-nuz. Altınınızı hiç bozdurmadan teminat olarak kullandırma şansına sahip oluyor-sunuz. En büyük avantajlarından biride altını gram gram alıp gram gram satabi-liyorsunuz. İhtiyaç halinde istenilen tutar kadar bozdurulabilir. Ayrıca mevduat gü-vencesi mevcut

Yılda bankanıza giren altın miktarı ne kadar? Bu hedeflediğiniz bir rakam mı?Biz geçen sene yaklaşık altı tona yakın toplam kaydi ve fiziki altın mevduatı açtık. Bunun bir buçuk tonunu da kredi olarak sektöre geri döndürdük. Tabi burada ara-daki fark sektörün ihtiyacıyla ilgili. Sektör altı ton kredi talep etseydi altı tonda dön-dürebilirdik. Bizim tahminlerimiz her yıl yaklaşık yüzde yirmi, yüzde otuz oranında altın mevduatının büyüyeceğine yönelik.

Peki alışkanlıklarından vazgeçmeyen, Altınını yastık altında tutmayı sürdüren kesimi nasıl çekmeyi planlıyorsunuz? Altına ulaşım kolaylaştıkça, istedikleri

zaman geriye ala-bileceklerini bildik-

leri zaman biraz daha bankalara yakınlaşacak-

larını düşünüyoruz. Ama Türkiye de öyle bir kitle var

ki altının kendi yastığının altında olma hissini seviyor. Onları bankalara

çekmek çok zor.

Karakaş Atlantis ile Oortaklaşa yürüt-tüğünüz Hesaplı altın sistemi (HAS) uygulamasından bahseder misiniz?Üç bacaklı bir proje bu. Bir tarafı bizim yıllardır sektörde doğrudan borçlandırma sistemi olarak bildiğimiz bir nakit yöne-timi sisteminin altın kredisi ile harman-lanmış hali. Biz, Atlantis Karakaş’ tan mal alacak kuyumcularımıza Atlantis Karakaş’ ın desteğiyle birlikte sıfır faizli altın kre-disi kullandırarak fonlama imkanları ya-ratıyoruz. Onlarda bu kullandırılan kredi karşılığında Atlantis Karakaş’ tan mal alı-yorlar. Atlantis Karakaş tarafından baktı-ğımız zaman da onlarında müşterilerine ilave bakiye, mal vermesini sağlıyoruz. Bir diğer bacağı ise kuyumculara uzun va-deli taksitli satış imkanı yaratıyoruz. Bir de şu anda üzerinde çalıştığımız bizim tüm KOBİ lerimize hitap eden ‘İşletme Kart’ diye bir ürünümüz var. Bu İşletme Kart’ı kuyumcularımıza da sunup onların sadece altın krediler imkanıyla değil TL kredileri imkanıyla da işlem yapabilmelerini sağlı-yoruz. Dolayısıyla kuyumcularımızın ihti-yacı neyse HAS ile buna ulaşabilecekler.

Page 46: Voir Magazin - Eylül 20012

44

Rize‘de, Rize Kuyumcular Derneği tarafından organize edi-len iftar programında vatandaş ile kuyumcu esnafı birlikte

oruç açtılar. Oldukça sıcak bir ortamda gerçekleşen iftar, Rize Kuyumcular Derneği Başkanı Abdurrahman SERDAR’ın konuş-masıyla daha fazla anlam kazandı. Başkan SERDAR, “Rama-zanın bereketini nasıl bizler burada hissediyorsak, Allah’ın bize nasip ettiği ekonomik gücü de Ramazanda daha fazla fakirler ve ihtiyaç sahiplerine hissettirmemiz lazım. Bu ölçülere dikkat ettiğimiz anda Ramazan ayı, asıl amacına ulaşmış demektir’’ şeklinde konuştu. Yemek sonrası içilen sıcak çayların ardından vatandaşlarla birlikte topluca teravih namazına geçildi.

Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç, Türkiye’de bir çok alanda faali-

yette bulunan mikro,küçük ve orta ölçekli işletmelerin ekono-mik krizin yarattığı yıkıntılarla boğuşurken; Türk bankacılık sek-töründen yılın ilk yarısında gelen yüksek karlara dikkat çekti. ‘Bu karlar adeta müşterilerin hesabından zorunlu hale getirile-rek kesilen paralardır. Bu paralarda esnafın hakkı vardır.’ diyen Özgenç ayrıca Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan “bazı banka-ların KOBİ’lerin ihtiyaçları karşısında inatla tefecilik yaptığını” söylüyorsa bir yerlerde sorun olduğunu belirtti. Bazı insafsız ve aşırı kar hırsı ile çalışan bankaların fahiş ücretler almasının insanlara el insaf dedirttiğini ifade eden Özgenç, ‘herkes kafa-sına göre komisyon almamalı. Bankalar tarafından masraflar açıkça ilan edilmeli. Müşteriye tercih hakkı tanınmalı.’ dedi.

RAMAZAN BEREKETİ SOKAKLARA TAŞIYOR

ÖZGENÇ: Bankalar Kar Ederken KOBİ’ler Zarar Ediyor

VOIR GÜNCEL

Türk Telekom’ dan STK’laraözel kampanya

İyi bir kurumsal vatandaş olma bilinciyle hayata geçirdi-ği sosyal sorumluluk projeleriyle toplum hayatına değer

katmayı amaçlayan Türk Telekom, bu amaç doğrultusun-da kamu yararına hizmet veren sivil toplum kuruluşlarına destek olacak özel bir kampanyaya imza attı. Özel servis numarası olarak kullanılan 444’lü hatlar için erişim numa-rası ücreti, bağlantı ve yönlendirme ücretleri almadan hiz-met sunacak olan Türk Telekom, bu uygulama ile kamu yararına hizmet sunan STK’ların daha kolay erişilebileceği bir platform oluşturmayı hedefliyor. Mevcut ve yeni STK müşterilerine sunulan bu hizmet kapsamında arayan nu-maraların kampanya kapsamındaki 444’lü numaralara yönlendirilmesi de 12 ay boyunca ücretsiz olarak yapı-lacak. Kampanyadan yararlanmak isteyen STK’ların 31 Aralık 2012 tarihine kadar Türk Telekom ofislerine baş-vurması yeterli olacak.

Page 47: Voir Magazin - Eylül 20012

Biz Önce Güven Sonra Altın Satıyoruz

A ltın bankacılığı, yaklaşık yedi yıldır var olan bir kav-ram. Özellikle İstanbul Altın Rafinerisi yönetimi bu konuda yaptığı çalışmalarla Türkiye’ye çok büyük

kazanımlar kattı. Türkiye’de yıllardan beri hurda dönüşü-nün rafine edilmesi en az bir hafta gibi bir zaman alırken; İstanbul Altın Rafinerisi’nin geliştirdiği teknikle bu süreç dört saate indi. Bu rafine edilebilen altınlar, gram altınlar şeklinde basılıp yurt dışında olduğu gibi vatandaşa satıla-bilinir hale geldi.

Bu arada Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’nun 32. Maddesinin C bendinde bir değişiklik yapılarak, ban-kaların altın bankacılığı yapabilmesinin önü de açıldı. Ama 2011’e kadar bankalar, diğer yaptıkları işlemlerden kazan-dıklarını altın bankacılığından kazanamayacakları için önem göstermediler. Altın bankacılığının son dönemlerde bu ka-dar gündemde olmasının nedeni ise Türkiye’de cari açığın % 10’lara dayanmasıyla ekonomide yumuşak karın oluşma-sı. Bu nedenle Hükümet, son dönemde cari açığı aşağı çe-kebilmek adına, bütün sektörlerde en alt kademelere kadar bir çalışma yaptı ve hangi malın içeride üretilebileceğini, ithalatın içerden karşılanabileceğini araştırdı. Kuyumcu-luk sektörü de yıllık bazda 200 tonluk altın ithalatı yapan bir sektör. “Yastık altı” diye tabir edilen ve kullanılmayan yaklaşık 5000 ton gibi bir atıl kaynak var. Dolayısıyla bu zenginliğin üzerinde otururken 200 ton altın ithal ederek cari açık vermenin çok akıllıca olmadığı aşikar. Bu neden-le Merkez Bankası ve Hükümet, bu atıl kaynağın hareke-te geçirilmesi için işbirliğine giderek, bankaların mevduat karşılığı Merkez Bankası’na yatırdıkları döviz ve TL cinsi yatırımın artık altın olarak da yatırabileceği hükmünü ge-tirdi. Bu uygulama aynı zamanda likidite sağlamak adına da olumludur. Kuyumcuların bu uygulamaya itiraz edip, POS makinelerini iade ederiz tutumunu ise tasvip etmiyorum. Bugün parakende ticarette kredi kartı kullanımı % 90’lara varan oranda. Siz sektör olarak kredi kartı kullanmayaca-ğım derseniz var olan müşterinizi de kaybedersiniz.

Bu noktada STK’na iş düşüyor. STK’ların Hükümetle diya-log kurup, konuyu enine boyuna anlatıp, kuyumcuları bil-gilendirmeleri gerekiyor. Kuyumcular, müşterilerinin artık bankalara gideceğini düşünüyorlar. Ancak sarrafiye binde beşle, binde iki arasında kar marjıyla oluşan bir ticaret şek-li. Dolayısıyla biz, müşterilerimizin altını 50 kuruşa daha ucuz nereden alabilirim düşüncesiyle davrandıkları bir tica-reti sürdürmeye çalışıyoruz. Bu bankacılık sektörü için çok karlı bir iş değil. Ayrıca biz kuyumcular olarak önce güven sonra altın satıyoruz. O yüzden kuyumcuların müşterile-rini bankalara kaptırmak gibi bir durum söz konusu değil.

Mehmet Ali Yıldırımtürkİstanbul Mücevherciler Kuyumcular

Ve Sarraflar Derneği Başkanı

45

Page 48: Voir Magazin - Eylül 20012

46

Nil kuyumculuktan önce sektördeki varlığınızdan bahse-der misiniz?Aslında bizim sektöre girişimiz Esenyurt ve Avcılar olmak üze-re iki ayrı semtte perakende mağazalar olarak 1989’da başladı. İlerleyen yıllar ve artan tecrübelerimizle birlikte hem daha iyi hizmet verebilmek hem de daha fazla insana ulaşabilmek adına farklı ürün ve ayarlarda periyodik aralıklarla üretime ve toptan mağazalaşmaya yöneldik.

Nil Bilezik’i kurmaya nasıl karar verdiniz?Nil Bilezik’ i kurmaya 2001 ekonomik çıkmazının hemen ardın-dan karar verdik. Bu süreç her anlamda zorluklarla doluydu. O dönemde her gün onlarca işyeri kapanıp yüzlerce insan işsiz ka-lırken biz hem işyeri açmayı hem de küçük çapta da olsa insan-larımıza istihdam yaratmayı planlıyorduk. Tabi bu arada insanlar bizlere deli gözüyle bakmaya başladılar ve ekonomi bu durumda iken başarısız olacağımızı düşündüler. Ama şükürler olsun ki hem sevenlerimizi sevindirdik hem de yüzümüzün akıyla böyle zor bir dönemi muvaffakiyet ile geçirdik. İnşallah her zamanda çalışmaya devam edip başarılı olmaya gayret edeceğiz.

Mağaza olarak neden Kuyumcukent’i tercih ettiniz?Bizim Kuyumcukent kompleksini tercih etmemizdeki asli unsur kendimizden daha çok çalışanlarımızı düşünmemizdir. Çünkü buradaki şartlar sağlık ve hijyen bakımından söylüyorum bun-ları diğer çalışma ortamlarımızdan çok daha yüksek ve kaliteli. Açıkçası buradaki ortam hem bize hem de çalışanlarımıza iyi bir şekilde etkili oldu.

Müşterileriniz ürünlerinize Kuyumcukent dışında nasıl ulaşabilir?

VOIR HABERKodaz ailesinin 1989 yılında parakendecilikle başlayan kuyum serüveni 2001 yılından itibaren markalaşma yolunda ağır ve emin adımlarla devam etti. 2001 yılında çıkan ekonomik krize rağmen büyük bir risk alınarak kurulan Nil Bilezik, şu an sektörün öncü firmalarından. Bayrağı baba Alaaddin Kodaz'dan devralan Murat Kodaz bu başarıyı hem verilen emeğe hem de müşterileriyle kurdukları dostluk ilişkilerine bağlıyor.

MURAT KODAZ: Krizi fırsata çevirdik

Müşterilerimizin ürün-lerimize Kuyumcukent dışında ulaşabilecekleri en net yer sürekli olarak güncellediğimiz internet adresimizdir. Bunun yanı sıra sık sık yeni baskıla-rını yaptığımız ürün ka-taloglarımız vasıtasıyla da ürünlerimiz hakkında bilgi sahibi olabilirler.

Kemikleşmiş müşte-rileriniz dışında yeni müşteri çekmek için neler yapıyorsunuz?Sizin de öngördüğünüz

gibi kemikleşmiş olarak tabir edebileceğimiz müşterilerimiz var ama artık onlarla aramızdaki diyalog çoktan esnaf müşteri ilişki-sini aşıp neredeyse akrabalık ilişkisine dönüştü. Biliyoruz ki on-lar ve biz birbirimizi; her zaman sahip çıkacak, her zaman birbi-rini destekleyecek çok iyi dostlar olarak görüyoruz. Bunun yanı sıra yeni dostlar ve arkadaşlar kazanmak için görsel ve yazılı basını kullanıyoruz. Açıkçası bunun da sektördeki bilinirliğimizi çok üst seviyelere çektiğini rahatlıkla söyleyebilirim.

İhracatınızla ilgili bilgi verir misiniz? Hangi ülkelerle ça-lışıyor sunuz?Şu an için sadece Almanya da birkaç müşterimiz var. İleride tabi ki yeni ülkelerle çalışmayı planlıyoruz.

Page 49: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 50: Voir Magazin - Eylül 20012

Mücevherde de tekstilde olduğu gibi her yıl mega trendler belirleniyor, toplumların eğilimlerine göre temalar ve stiller ortaya çıkıyor. Bu trendler belirlenirken iki kaynak takip ediliyor; birisi makro boyutta, tüm dünyada gözlenen köklü, uzun vadeli değişimler. Örneğin, doğaya karşı sorumluluklarımızda artan duyarlılığın gözlemlenmesi, sanat ve tasarımda yeni akımlar veya bunları yönlendirecek güçteki değişiklikler. Diğeri ise mikro değişimler, Altın Küre ödüllerinde kimin ne taktığı gibi. Güncel ve kısa süreli trendleri, eğilimleri oluşturuyor.

MÜCEVHER TRENDLERİ

FuntologyVahşi olmayan hayvanları içeriyor, içinde fanteziler, peri masalları barındırıyor, kaygısız ve rahat.

Go GreenBir yönüyle doğal ve taze, doğaya geri dönüşü hatırlatıyor. Ama bu trend aynı zamanda özlenen doğayla ilgili sosyal ve etik yükümlülüklerimize gönderide bulunuyor, bu bağlamda biraz siyasi bir mesaj taşıyor.

Geçmişe duyulan özlem modern yorumuyla mücevherlerde... Danteli andıran mücevherler, geçmişin danteller arasında geçen romantik aşklarına götürüyor bizi.

Over the RainbowGünümüzde metaller sadece sarı değil, kahve, siyah, mineli... Gökkuşağını andıran uyumlu bir renk cümbüşü yaşanıyor.

Nostalgia

Page 51: Voir Magazin - Eylül 20012

Mücevherde Rönesans Dönemi

Kelime anlamı “Yeniden Doğuş” olan Rö-nesans, 15. ve 16. yüzyılda İtalya’dan başlayarak, sırasıyla Fransa, Almanya

ve İngiltere’yi ardından tüm Avrupa’yı etki-si altına alan; edebiyat, felsefe, sanat ve bilim alanında gelişmelerin, yeniliklerin ve farklı bir anlayışın yaşandığı döneme verilen addır.Rönesans dönemi ve keşiflerin, Avrupa’da mü-cevherin gelişmesinde önemli etkisi olmuştur. 16. Yüzyıl sonlarında artan keşifler ve gelişen ticaret, sanat ve farklı kültürleri etkilemenin yanında, çok farklı çeşitlerdeki mücevher taş-larının da bulunmasına ve kullanılabilmesine imkan tanımıştır. Daha önceki dönemlerde al-tın ve değerli metallerin kullanımı ön planda iken, bu dönemde mücevher taşlarının farklı kullanımları artarak önem kazanmıştır. Kulla-nılan taşlar ağırlıklı olarak Kolombiya zümrü-dü, topaz, spinel, iolit, krizoberil, Hindistan ya-kutları, lapis, turkuvaz, peridot, opal, garnet ve ametist olmuştur. Büyük taşlar genelde taşın etrafını çevreleyen ve kutuya benzer şekilde hazırlanan sadelerin içine oturtulur.1912 yılına kadar saklı olduğundan dolayı bu-lunamayan Londra’daki Cheapside Hazineleri renkli mücevher taşlarının Rönesans Döne-mi’nde kullanımına verilebilecek en etkileyici örneklerdendir. Ayrıca Rönesans dönemi mücevherlerinde mine kullanımı oldukça belirgindir. Minyatür heykeller, baskılar, kazılarak ya da kabartma ile hazırlanmış portrelerin yer aldığı kameolar bu dönemdeki güzel sanatların mücevher tasarımı üzerindeki en farkedilir etkilerindendir.Rönesans Dönemi’nde ressamlarına siparişle yaptırılan mücevherler de, bu dönemin mücev-herlerindeki belirgin tarzın oluşmasına neden olmuştur. Bu dönemde sanatçılara mücevher yaptırtmak son derece önemlidir. Tanınmış dönem ressamlarından Albrecht Dürer, Roma- Germen İmparatorluğu için bir taç tasarlar, yine tanınmış Alman ressam Hans Holbein da pek çok mücevher tasarlamıştır. Hans Holbe-in’ın mücevherleri pandantlar, broş ve küpeler-den oluşur.Yine bu dönemde takı yapanlar arasında, günü-müzde de kullanılan ilk ayrım yapılmaya başla-mıştır; ucuz malzemelerle çalışanlara “bijute-rici”, değerli metallerle ve taşlarla çalışanlara “kuyumcu” denmeye başlamıştır.

Aylin GÖZENMücevher - Pazarlama Uzmanı

ICA International Color Stone Association Üyesi

49

Albrecht Dürer

Hans Holbein

On the cuffKol düğmeleri çok moda, daha çok metalik

olanlar tercih ediliyor.

DiamondsPırlanta kullanımı vazgeçilmez oluyor. Pırlantalar artık rengarenk, mavi, siyah ve beyaz... Mavinin pırıltısında evreni, uzayın derinliklerini çağrıştırıyor.

2012 yılında Hollywood starları arasında bir fenomen ve trend haline gelen; karma, içsel barış, huzur ve mutluluk gibi olguları temsil eden sembolleriyle “Shamballa” megatrendler arasında hızla yükseliyor.

Shamballa

Zaman Tüneli

Page 52: Voir Magazin - Eylül 20012

50

Mesleğe ailenizin yanında başlamışsı-nız. O dönemden biraz bahseder misi-niz?Mesleğe 70’li yıllarda Adapazarı’nda aile-min yanında başladım. Bir taraftan okula devam ederken bir taraftan da çalışıyor-dum. Ailede bu mesleği yapan çok fazla kişi olunca Serbes Kuyumculuk, Adapazarı’nda kısa sürede çok tanınmıştı. Bu da benim için büyük şanstı tabii. Böylece ben mesleği ailemden öğrenme olanağına sahip oldum. İlk profesyonel girişimim kardeşimle ortak bir mağaza açmak oldu.

Kendi mağazanızı açma fikri nasıl gelişti?Sadece kuyumculuk sektöründe değil, iş ne olursa olsun bir süre sonra o mesleği öğ-rendiğinizi ve tek başına bir şeyler yapma-nın zamanının geldiğini fark ediyorsunuz. Benim için de böyle oldu. 1994 yılında ben artık tek başıma bu işi yapabilirim dedim. 5 yıl içinde tam bir düzen oturtmuş ve işle-rimi büyütme konusunda planlarımı hayata geçirmek üzereydim ki, deprem bir anda bütün planlarımı alt üst etti. Bütün emeğim toprağın altına gömülmüştü. Haftalarca en-kaz başında bekledim, uzun bir süre sonra altınlarımın bir kısmını çıkarmayı başardık ama büyük hasar vardı. Adapazarı’nda hayat durmuştu. Yine de pes etmedim. Kısa süre içerisinde prefabrik de olsa yeni bir mağaza açtım. Sonra aynı sokakta üç mağaza daha açtım. Sektördeki kişiler bana insan aynı

sokakta üç mağaza açıp kendine rakip yara-tır mı dediler, ama benim amacım orada ku-yumcular caddesi yaratmaktı ve baktım ki zaman içinde başka markalar da bu caddeye gelmeye başladılar, böylece ben amacıma ulaştım.

Sakarya’dan İstanbul’a gelmek marka-nıza nasıl bir değer kattı?İstanbul’a 2007 yılında geldik. İlk mağa-zamızı Viaport AVM’de faaliyete geçirdik. Sakarya’da yeterli büyüklüğe ulaşmıştık, hedeflerimiz arasında zincir bir marka ya-ratmak en başından beri vardı. Sadece doğru zamanın gelmesini ve çalışan kadromuzun bu büyümeye hazır olmasını bekliyorduk. 2007 yılında bu hedeflerimiz için artık ha-zırdık ve Lizay Pırlanta İstanbul’a geldi. Markamıza pek çok farklı boyutta değer kattı. Öncelikle şu an Sapphire AVM, Perla Vista AVM, Maltepe ve Nuruosmaniye’deki iki mağazamızla toplam 10 mağazada farklı hedef kitlelere ulaşan, farklı lokasyonlarda hizmet veren zincir bir marka olduk. Siz ne kadar iyi bir marka olursanız olun, ulaşabi-lirliğiniz yoksa tercih edilme şansınız çok zayıf. Biz bu zaman zarfında hem kalitemizi aynı standartta tuttuk hem de ulaşılabilir-lik sağladık. Önümüzdeki üç yıl içinde de %100 büyüme hedefliyoruz.

Avm’lerde mağazalaşmanın artıları neler?

AVM’ler belirli bir trafiği olan, özellikle İs-tanbul gibi büyük Metropollerde yaşayan insanlar için birçok marka ve etkinliğin aynı anda bulunabileceği vazgeçilmez bir kon-sept. Önemli olan müşteri profilini doğru belirleyip doğru AVM’lere yatırım yapmak. Şu an için bizim üç farklı AVM’de mağaza-mız var. Her biri Lizay Pırlanta Markası için doğru nokta atışları oldu. Eğer AVM’nin müşteri profili ile markanın müşteri profili birbirine uyum sağlıyorsa, siz de hem de-korasyon, hem personel eğitimi konusunda üstünüze düşen görevleri yerine getirerek AVM ziyaretçilerine bekledikleri hizme-ti verebiliyorsanız, ticari açıdan yanlış bir adım atmış olmanız mümkün değil.

Markanıza nasıl bir yatırım yapıyorsu-nuz?Biz bütçesini sağlayalım, istediğimiz yerde mağaza açalım mantığıyla ilerlemiyoruz. Öncelikle satış personelinin eğitimine çok özen gösteriyoruz. Çünkü müşterilerimizle birebir muhattap olduklarından markanın algısını ve imajını korumamızda satış eki-binin doğru hareket etmesi bizim vazge-çilmezimiz. Müşterinin ihtiyacını anlamak, müşteriyi satmak istediğimiz ürüne değil onun kullanacağı ürüne yönlendirmek, doğ-ru teknik bilgileri vermek, var olan port-föyümüzün uzun yıllar bizi tercih etmesi açısından çok önemli. Tüm bu sebeplerden dolayı biz öncelikle ekip arkadaşlarımıza

Tüm olumsuz ticari şartlara rağmen azmederek çalışan, aile mesleğini daha

kurumsal bir yapıya dönüştürmeyi başaran bir isim; Mahmut Serbes

GÜLMESİNİ BİLMEYEN

DÜKKAN AÇMASIN

Page 53: Voir Magazin - Eylül 20012

51

arlarını titizlikle takip ediyor. Bu yıl hangi taşlar daha öne çıkacak, geometrik desen-ler mi yoksa doğa figürleri mi moda olacak, ne renk altın kullanılacak gibi soruların hepsinin cevabı bir yıl önceden belirlenmiş oluyor. Koleksiyonlar da bu doğrultuda ha-yata geçiyor. Bir de yurt dışında sadece bize özel tasarımlar yapan, dünya starlarına da mücevher tasarlayan çok önemli isimlerle çalışıyoruz. Bu isimler daha çok özel kolek-siyonlarımızın tasarımını gerçekleştiriyor.

İtalya’da sadece Lizay patentli üretim yapan bir firmayla çalışyorsunuz. Bun-dan bahseder misiniz?Mücevher mutlaka kişiye özel olmalı. Ta-bii ki üzerimize giydiğimiz her takı için bu geçerli değil ama örneğin, eğer üzerinizde safir ve pırlantadan oluşan bir kolye ya da zümrüt bir set taşıyorsanız, bu tasarımla-rın birçok mağazanın vitrininde olmasını istemezsiniz. Biz de müşterilerimizin özel mücevherler taşımaları amacıyla İtalya’da bir firmayla çalışıyoruz. Bu firma sadece Lizay Patentiyle üretim yapıyor. Tasarlanan koleksiyonlar Türkiye’de hiçbir markaya sunulmuyor.

Müşteri çekmek adına ne gibi projele-riniz var?Öncelikle biz var olan müşterilerimizin memnuniyeti adına çalışmalar yapıyoruz çünkü müşteri sadakati bizim için çok önemli. Lizay Pırlanta’dan alış veriş yapan bir kişinin markaya güvenmesi ve sonraki tüm alışverişlerinde de Lizay Pırlanta’ya gelmesi ilk önceliğimiz. Bu sebeple hem yöneticilerimiz hem satış personelimiz dü-zenli aralıklarla pek çok fraklı konuda eği-tim alıyor. Teknik bilgilendirme eksiksiz ve doğru yapılıyor. Müşteri çok iyi dinleniyor ve bizim satmak istediğimiz ürün değil, ki-şinin beğenileri doğrultusunda onu mutlu edecek doğru tasarımı tercih etmesi için yardımcı olunuyor. Tabii ki tüm bunların ya-nında anneler günü, sevgililer günü, yılbaşı gibi bir takım özel zamanlarda indirim ve hediye kampanyaları tarzında promosyon-lar gerçekleştiriyoruz.

İstanbul ve Sakarya dışında markaları-nız nerelerde varlık gösteriyor?Biz kendi mağazalarımız dışında Anado-lu’da pek çok ile de ürün veriyoruz. Çünkü faaliyet alanımız sadece perakende üzerine değil. İstanbul ve Sakarya dışında kendi ma-ğazamız yok, ancak Ege ve İç Anadolu’da birçok Lizay Pırlanta markalı ürün bulabil-meniz mümkün.

yatırım yapıyoruz. Tabii ki büyümek için de farklı yatırımlarımız var. Son bir yıldır ihracat yapmaya hazırlanıyoruz. Tüm alt yapı çalışmalarımızı tamamladık. 2013 yılın-da ciromuzun önemli bir kısmını ihracatın oluşturmasını planlıyoruz ve önümüzdeki üç yılda mağaza sayımızı da 25’e çıkarmayı hedefliyoruz.

Sosyal medyayı ne kadar kullanıyorsunuz?Sosyal medyadan ziyade, dijital platformu kullanıyoruz. On-line bir satış sitemiz var. Aranan tüm kategorilerin rahatlıkla bulu-nabileceği bir site oluşturduk. Çok olumlu geri dönüşler alıyoruz.

Lizay ve Mahmut Serbes Kuyumculuk arasında ürün yelpazesi açısından fark-lılık var mı?Tabii ki var. Lizay Pırlanta’nın ürün yel-pazesi daha çok değerli ve doğal taşlardan oluşuyor. Koleksiyonlarda ağırlıklı olarak pırlanta, zümrüt, yakut, safir ve elmasın kullanıldığı tasarımlar yer alıyor. Müşteri-lerimiz ürünlerimizi kullandığında kendini özel hissetsin istiyoruz. Bu sebeple yurt dı-şında sadece bize özel tasarım yapan bir fir-ma ile çalışıyoruz. Serbes Kuyumculuk’ta ise daha çok altın ağırlıklı ürünler mevcut.

“Gülmesini bilmeyen dükkan açmasın” Çin atasözünü kendinize prensip edin-mişsiniz. Biraz açar mısınız?Evet bu ata sözü benim ve çalışanlarımın en önemli prensiplerinden bir tanesi. Tele-fonda bile gülümseyerek konuşulduğunda karşınızdaki kişiye verdiğiniz pozitif enerji ciddi boyutta artıyor ki yüz yüze iletişimde gülümsemenin önemi çok daha büyük.Biz müşterilerimize lüks tüketim ürünü satıyoruz. Önlerinde onlarca alternatif var. Ürünü çok beğenmeleri satın almayı ger-çekleştirmek için yeterli değil. Mağaza dekorasyonundan, ürünün sunumuna ka-dar her detay çok önemli. Siz gün boyunca bir tasarımın özelliklerini 50 defa anlatmış olabilirsiniz. Ama size gelen 50’inci kişi o tasarımı ilk defa dinliyor. Bunu unutmamak lazım. Bu sebeple de ilk ziyaretçimize na-sıl gülümseyerek bilgi verdiysek son ziya-retçimize de aynı enerjiyle sunumumuzu gerçekleştirmemiz gerekiyor. Bunu başara-mıyorsak sadece mağaza açmak değil, hiç-bir konuda doğru hizmet vermek mümkün değil bence.

Tasarımları nasıl hayata geçiriyorsu-nuz? Nelerden esinleniyorsunuz?Kendi tasarım ekibimiz dünyadaki ve Tür-kiye’deki trendleri, yurt içi ve yurt dışı fu-

Page 54: Voir Magazin - Eylül 20012

52

VOIR MODA

jaleHürdoğan

ocukluğundan beri içinde var olan bir tutku moda, Jale Hürdoğan için. Önce ufak ufak kendisi için çizmeye başlar;

ardından arkadaşlarının modacısı olur. Bir adım ötesi Türkiye’nin önde gelen markalarının tasarımcılığı… Bir adım daha ötesi ise kendi markası Janucha. Janucha, Jale Hürdoğan’ın ananesinin kendisine taktığı bir sevgi lakabı. Hürdoğan’ın Nişantaşı’ndaki butiğini ziyaret ettiğinizde hem kendisinin hem butiğinin dekorasyonunun hem de tasarımlarının Janucha lakabı ile birebir örtüştüğünü görebilirsiniz. Janucha sadece bir butik değil aynı zamanda atölye. Yani tasarımlar çizilip, biçilip, dikildiği gibi sıcağı sıcağına askılardaki yerini alıyor. Janucha’da alışılagelmemiş renk kombinlerinden oluşan tasarımlardan vintage kıyafetlere özel tasarımlardan aksesuara kadar bir çok özel parçayı bir arada bulabilirsiniz.

Page 55: Voir Magazin - Eylül 20012

5353

Moda hayatınıza ne zaman ve nasıl girdi?Moda benim hayatımda çocukluğumdan itibaren hep vardı. Ortaokul yıllarımda kendime modeller çizer sonra da terzide diktirir, arkadaşlarıma mezuniyet kıyafetleri çizer, evde sürekli eskizler yapardım. Daha sonra da bunun eğitimini aldım.

Nasıl bir eğitim aldınız?Önce Boğaziçi Üniversitesi’nde Ekonomi Bölü-mü’nü bitirdim. Daha sonra ise Amerika’ ya gittim ve The School of the Art Institute of Chicago’ da Moda Tasarımı eğitimi aldım.

Birçok önemli markalara tasarım yapmışsınız. Kendi markanızı yaratmaya nasıl karar verdi-niz? Aslında bu işin hayaline, zaten kendi adımla hazırla-dığım koleksiyonları oluşturmakla başlamıştım. Bu hayalimi gerçekleştirmek için almam gereken eği-tim dışında bir de kazanılması gereken tecrübe var-dı. Türkiye’ye döndükten sonra da önde gelen hazır giyim firmalarında çalışarak gereken tecrübeyi de oluşturdum.

Markanızın ismi olan ‘Janucha’ nerden geliyor?“Janucha” anneannemin bana taktığı bir isim aslın-da, Ayşecik gibi bir sevgi lakabı.

Tasarımlarınızdan bahseder misiniz? Tasarım yaparken nelerden ilham alıyorsunuz? Tasarımlarım aslında bitmeyen bir sürecin ara du-rakları. Uzunca bir süre hiçbir şey çizemezken bir anda oturur günlerce çizebilirim. İçimdeki değişim hiç bitmez. Yaşadıklarımı, gördüklerimi toplar so-nunda bir konu çerçevesinde çizime dökerim. Tama-men hayattan ilham alırım; seyrettiğim bir film, oku-duğum bir kitap, bir fotoğraf, ya da eski zamanlarda yaptığım bir gezi beni bir anda harekete geçirebilir.

Vintage kıyafetlerde koleksiyonunuzun önem-li parçalarından. Bu kıyafetleri nasıl bir araya getiriyorsunuz? Hikayesi sizi en çok etkileyen hangi parça oldu?Hayatta en çok sevdiğim şeylerden biri seyahat et-mek. Bu gittiğim yerlerde gezerken de mutlaka vin-tage butiklerine uğrarım, gizli deliklerden enteresan parçalar bulmaya çalışırım. Bir kere Tel Aviv’de çok minik bir butikte, 60’larda oraların “it girl” konu-munda olan bir kadının özel diktirmiş olduğu haute couture bir elbise bulmuştum. Şu an çok sevdiğim bir arkadaşımın dolabında duruyor.

Hedef kitleniz kimlerden oluşuyor?Aslında 20+ diyebileceğim bir yaş grubundaki şe-hirli, genelde kariyer sahibi, belli bir duruşu olan

Tasarımlarım hayattanbirer parça… Tasarımlarım hayattanbirer parça…

Page 56: Voir Magazin - Eylül 20012

VOIR MODAkadınlardan oluşuyor. Ama tabi 20 yaş altı da çok fazla müşterim var.

Son zamanlarda Türkiye’de de Fas-hion Week düzenleniyor. Yurt dışıyla kıyaslar mısınız? Eksikliklerimiz var mı?İstanbul Fashion Week nereden baksanız son birkaç yıldır düzenlenen bir organizas-yon, yani daha çok yeni. O yüzden tabi ki eksikleri var, fakat her geçen yıl biraz daha iyileştiriliyor. Seneye IMG’ nin de organi-zasyona girmesiyle beraber, umarım ya-kın tarihte yurtdışındaki moda haftalarıyla kıyaslanabilecek duruma geleceğiz.

Yurt dışında ki Fashion Week‘lerin Türk tasarımcılara ne gibi katkıları oluyor? Biz burada dünya ile eş zamanlı olarak ko-leksiyonlarımızı oluşturuyor ve sunuyo-

ruz. Ancak tabi ki moda dünyasındaki temel taşları belirleyen New York, Paris, Londra ve Milano moda haftaları oluyor. Bizim yurtdışındaki fashion week’leri görmemiz, ulaşmak istediğimiz yerleri belirlememize ve daha iyiye gitmek için neler yapmamız gereketiğini anlamamıza ve tabi ki birçok yönden ilhamla dolmamıza yarıyor.

Geçtiğimiz yıl düzenlenen IFW de ret-ro havası kattığınız koleksiyonunuz çok beğenildi. Bu sene nasıl bir kolek-siyon hazırladınız? Koleksiyonlarımda alışılagelmemiş renk kombinleriyle çalışmaktan zevk alıyorum. Renkleri beraber karıştırarak dengeyi bul-mayı seviyorum. Bu sene aslında biraz daha organik hatlarla, oturan kesimleri bir-leştirmek istedim. Gerisi sürpriz.

Yurt içinde ve yurt dışında ki hangi tasarımcıları kendinize yakın buluyor-sunuz? Yurt dışından Dries Von Noten, Haider Ac-kermann ve Marc Jacobs diyebilirim. Türk tasarımcıların ise hepsini çok beğeniyo-rum, çoğu zaten yakın arkadaşım. Hepimiz aslında biraz da idealist bir şekilde bu ko-şullarda bu işi yapmaya çalışıyoruz...

En çok kimi giydirmek isterdiniz?Neden?Galiba en çok Tilda Swinton ve Kate Moss. Kate Moss inanılmaz güzelliği ve taşıdığı kıyafetle bütünleşmesiyle; Tilda Swinton ise güçlü ve tarz sahibi duruşuyla.

Önümüzde ki sonbahar ve kış kadınla-rın gardrobunda en çok hangi model-leri göreceğiz?Haki rengi, askeri kesimler ve parlak de-taylar, 70’lerin etkisinde devam eden kup-lar, çan etekler, kısa pantolonlar ve büyük paltolar... bir de gömleklerin ve kazakların üstüne giyilen ceketler…

Son zamanlarda moda blogları da çok popüler... Takip ettiğiniz bir blogger var mı? Tabi ki çoğunu takip ediyorum. Artık blog-lar hayatımızın bir parçası oldu, özellikle bazı moda blogları var ki çok güzel yazılı-yor. Bunlardan Türkler’den Koray Caner’i, yurtdışından ise Manrepeller’i ve Face-hunter’ı takip etmeye özen gösteriyorum.

Gerçekleştirmek istediğiniz bir haya-liniz var mı? New York Fashion Week’e katılmak ve tabi ki New York, Londra, Paris, ve Milano gibi şehirlerde dükkan açabilmek.

54

Page 57: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 58: Voir Magazin - Eylül 20012

İstanbul, 4-7 Ekim 2012 tarihleri arasında CNR Expo’da Avrupa’nın en prestijli fuarı Istanbul Jewelry Show için kapılarını 35. kez açıyor.Türk kuyumculuk sektörünün gelişiminde önemli

rolü olan fuar, her yıl olduğu gibi bu yılda yeni ve farklı ürünleri dünya profesyonelleri ile buluşturacak.Anadolu’nun gizli kalmış hazinelerinin izlerini taşıyan özel tasarım ürünler Istanbul Jewelry Show Ekim’e damgasını vuracak. Yüzyıllar boyunca Anadolu’nun ta-rihi zenginliklerinden beslenen usta sanatçıların elinde en son teknoloji ile şekillenen özel tasarım ürünler bu yıl ilk defa yerli ve yabancı alıcılar ile buluşacak.

Sekiz ülke, 15 şehir 3000’den fazla kuyumcu ziyaret edildiUBM Rotaforte ekibinin 8 ülkeye yapmış olduğu zi-yaretlerde, bölgenin önde gelen alıcıları ve yerel der-neklerle görüşüldü. Dubai, Hong Kong, ABD, İtalya, Lübnan, Azerbaycan, Rusya ve Hindistan’ın da arala-rında bulunduğu mücevher sektörü için önem taşıyan ülke dernek, bu ülkelerin ilk 10 önemli alıcı firmaları ile toplantılar yapılarak, kuyumculuğun merkezi önemli bölgeler ziyaret edildi. Türkiye’de ise; kuyumculuk sektörüne yön veren 7 şehirde önemli toptancılar, üreticiler ve Kuyumcu Oda Başkanları ile görüşmeler yapıldı. Ziyaret edilen şehir-ler arasında Adana, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlı-urfa, Diyarbakır, Bursa ve Antalya yer almaktadır.

UBM Rotaforte 26 yaşında!UBM Rotaforte, Dünya’nın lider fuar şirketlerinden merkezi Hong Kong’da bulunan UBM Asia Ltd ve İs-tanbul Mücevher Fuarı’nın organizatörü Rotaforte Fu-arcılık A.Ş’nin evlilikleri sonucu kurulmuş bir ortak teşebbüs firmasıdır. İstanbul Mücevher Fuarı, 26.yılını kutladığı bu dönemde Mart ve Ekim aylarında olmak üzere yılda iki kez düzenlenmekte ve 35.500 m2’nin üzerinde bir alanda düzenlenen fuarlar 1.700’e yakın katılımcı 60.000’e yakın ziyaretçi ile buluşturmaktadır. Fuarlarda sergilenen ürünler; altın, pırlantalı ve gümüş mücevher, değerli ve yarı değerli taşlar, inciler, sade mücevher (montür), saatler, makine, alet ve ekipman, sergileme ürünleri ve güvenlik gereçleridir. İstanbul Mücevher Fuarı, 1.100’den fazla üretici ve ihracatçı firma üyesi bulunan IDMMIB tarafından desteklen-mektedir. Rotaforte, aynı zamanda Türkçe ve İngilizce dillerinde basılan RFJ Magazin Dergisi’nin da yayımcı-sıdır. İstanbul Mücevher Fuarı’nın yanı sıra Dünya’nın çeşitli ülkelerinde (İtalya, B.A.E, Hindistan) düzenle-nen mücevher fuarlarında da Türk Pavyonları organize etmektedir.

5656

VOIR HABERİSTANBUL'DA FUAR BAŞKADIR

600’ün üzerinde marka ve katılımcı 4-7 Ekim’de İstanbul Jewelry Show’da Dünya alıcıları ile buluşacak !

u uAnadolu’nun 5000 yıllık mücevher deneyimi ilk kez Ekim fuarında sahne alıyor!

Page 59: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 60: Voir Magazin - Eylül 20012

58

VOIR GÜNCEL

Aker, 2012-2013 Sonbahar-Kış Kolek-siyonu’ndaki özgün tasarımları ile yine

tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Aker Eşarp koleksiyonunda vintage çi-çek esintisinin oluşturduğu nostaljik ve romantik tarz öne çıkarken: tasa-rımlarda kullanılan ağaç yaprakları-

nın yeşili, koyu kırmızı ve bordo ton-ları, mürekkep mavisi, petrol tonları, kayısı beyazı gibi renkler ve altın sarısı

gölgeleri yoğun olarak göz kamaştırı-yor. Stil sahibi kadınların vazgeçilmezi Aker Giyim

Koleksiyonu ise bu sezon çok zengin seçenekler içeriyor. Özel-likle 60’ların etkisi vurgulanmak istenen koleksiyonda feminen, yuvarlak omuzlar, yumuşak hatlar, tünikler, sigaret pantolonlar, uyumlu ve değişik dokulu katlar ve trençkotlar öne çıkan parça-lar. İtalyan malzemeler ve özel tasarımla üretilen çantalarda; şal desenlerin yanı sıra, eşarplarla kombinlenebilen dayanıklı, desenli ipek çantaları da sezonun gözdelerinden olacak.

“Şems Hoşgörü” koleksiyonu kadınları büyülüyor

Birbirinden özel ve şık tasarımlarıyla sektöre damgasını vuran Favori, 11 ayın sultanı Ramazan ayına özel olarak Şems’in

hoşgörüsünden ilham aldığı ‘Şems Hoşgörü’ koleksiyonuna hayat verdi. Nefsi olgunlaştırmaktan bahseden Şems suresi, Şems ile Mevlana’nın insanlığın yoluna ışık tutan fikirleri ve din, dil, ırk ayırımı yapmadan herkese insan olarak yaklaşan felsefeleri, “Şems Hoşgörü” koleksiyonunun çıkış noktasını oluşturuyor. Koleksiyonda kolye ucundan yüzüğe gerdanlıktan bileziğe kadar 100’ü aşkın parça bulunuyor. Ramazan’a özel favori parçaları ise kolye uçları. Tasarımcıların Mevlana’nın öğretilerinden esinlenerek hayat verdikleri kolye uçlarında semazenler, vav harfi ve güneş en ilgi çeken temalar arasında bulunuyor.

“şemshoşgörü” Raymond Weil’den

Renklerin Senfonisi: Lady Maestro

Raymond Weil bu sene kadınlar için büyük boyu, pırlantaları ve renkli kayışları ile dikkat

çeken Lady Maestro’ yu koleksiyonuna ekledi. Lady Maestro’ ya görünür makine, sedef kadran ve tam 74 tane yüksek parlaklıkta pırlanta eşlik ediyor. Kasa boyu ise büyük boy saat seven kadınlar için oldukça tatminkar: 39 mm. Kırmızı, turuncu, mavi, yeşil ve bej alternatifli el yapımı krokodil kayışlar ise farklılık arayanlar için. Raymond Weil’ e özel çift kanatlı emniyet sistemli katlanabilir klipsi kullanım açısından güvenilirlik ve kolaylık sağlıyor. Bu kusursuz tasarım Günsal Saat’ in seçkin Raymond Weil bayilerinde satışa sunuluyor.

60’ların ruhunuyakalayın

Page 61: Voir Magazin - Eylül 20012

Köklü markayaYeni Mağaza

Yücel Bedir; 25 yıllık sektörel tecrübesini, 12 senedir Ela Diamond markası ile pırlanta sektöründe başarıyla sür-

dürüyor. Uzun yıllardır hizmet verdiği Ağaoğlu Çarşısı’nda dükkan değişikliğine giden marka, yenilediği mağaza kon-septiyle de göz dolduruyor. Önceliğini taş satışına ayıran; montür, mıhlama, rodaj, cila, sertifika gibi işlerinizin takibini ve teminini de gerçekleştirilebiliyor. Tam hizmet anlayışından yola çıkarak hareket eden firmada, işlerinizi kolaylıştırabile-cek tüm hizmetleri de bulmanız mümkün. Tamamiyle müş-teri odaklı bir politika sürdüren Ela Diamond; yeni yerinde, yenilikleriyle sektöre hizmet vermeye devam ediyor.

Ela Diamond yeni adresinde hizmete başladı…

DalgalanmalarıFırsata Çevirin

A ltının ons fiyatının Ağustos ayı ortalarına kadar 1570-1625 bandında yatay hareket ettiğini gözlemledik. Bu bandın kırılmasını gerektirecek herhangi bir somut veri

olmamasından dolayı altın, bu bandın üst sınırına yaklaşarak seyrini devam ettirmekteydi. Bu ayın sonuna kadar piyasayı derinden etkileyecek herhangi bir veri olmamasından dolayı altın 12 Eylül tarihine kilitlenmiş durumda. 1 Eylül Jackson Hole toplantısı sonrası yaşanacak dalgalanmalar 12 Eylül’de FED toplantısının ardından artık altında bahsettiğimiz bandın mutlaka yukarı kırılmasını beklemekteydik. Fakat FOMC top-lantısının sonucuna göre ekonominin yeniden canlandırılması için parasal genişlemeye sıcak bakıldığı yönündeki açıklama-lar ve ABD istihdam taleplerinin beklentilerin altında gelmesi altına sert yükseliş getirdi.

Diğer yandan USD endeksinde yaşanan yükselişler altını olumsuz etkilemekte, fakat bu olumsuz seyrin uzun süreli hal almaması ve USD endeksinde yaşanan tersi hareketlerde al-tının ons fiyatının hızlı ve kalıcı şekilde yukarı yönlü hareket etmesi altının yönünün yukarı olcağını teyit ediyor.

Dünya Altın Konseyi’nin raporuna göre Merkez Bankaları’nın altın alımları geçen seneye göre ikiye katlanmış durumda fa-kat küresel altın talebi tam tersi hareket ederek %7 oranında gerilemiş olarak karşımıza çıkmaktadır.

ABD’de beklentilerin altında gelen istihdam verilerinin ardın-dan FED, yaptığı işsizlik sorunu çözmede ve ekonomiyi dü-zeltmede yapılabileceklerin sınırlı olduğuna dair açıklamalar-da Ağustos ayında altına olan talebi tetikledi. Goldman Sachs grubundan yapılan önemli bir açıklama ise şöyleydi;

12 Eylül FED toplantısından herhangi bir parasal genişleme kararı çıkmayacağı, eğer böyle bir süreç söz konusu olacaksa 2012 sonları veya 2013 başları olabilir, hatta bazı FED yetkili-leri de ABD’deki faiz arttırımlarının 2014’ten önce başlayaca-ğı, yönünde idi.

Özetle önümüzdeki haftalarda da altının arada yükseliş-dü-şüşleri devam edecek. Fakat gevşemeleri alım fırsatı olarak değerlendirmeyi öneriyorum. Zira Eylül ayı kuyumcu sektö-rünün Hindistan’da stok doldurmaya başladığı ay olarak bilin-mekte, bu da istatistiki olarak önümüzdeki Eylül ayında altını yukarı olarak göstermekte.

Murat TırpanMurat Gold

Yönetim Kurulu Başkanı

Dirençler; 1670-1680-1704Destekler; 1665-1641-1628

59

Page 62: Voir Magazin - Eylül 20012

60

A Türkiye’de, son 10 yılda daha çok satın alınan ve tanınmaya başla-yan mücevher taşları konusunda, önemli bilgi eksiklikleri ve yan-lışlar mevcut. Konuyu pratikte

tanımayan, gemoloji eğitimi almış, fakat taş-larla yeterince tanışmamış, pratik eksiği olan gemologlar da bu konularda çeşitli yanlışlara düşmektedir. Pratik bilgi olmadan, taşlarla iç içe yaşamadan ve teorik bilgi olmadan, sade-ce taşlarla uğraşmanın yeterli olmayacağı çok nettir. Üstelik, bu kişilerin bilgileri güvenilir algılanmakta, bu da, taşlar konusundaki eksik ve yanlış bilgileri içinden çıkılamaz hale ge-tirmektedir.Kısaca mücevher taşları bilimi olarak ta-nımlayabileceğimiz Gemoloji, Jeoloji ve Mi-neraloji bilimlerinin alt dallarından biridir. Taşların oluşumlarını, özelliklerini vb.gibi inceleyen Gemoloji alanında uzman kişilere de Gemolog adı verilmektedir. Gemolog ola-bilmenin en büyük şartı ise dünyada var olan tüm mücevher taşlarını, doğallarını, sente-tiklerini ve taklitlerini doğru bir şekilde ta-nımlayabilmektir. Sadece pırlanta konusunda uzmanlaşmış kişiler dünyanın en iyisi olsalar da, Gemolog olarak adlandırılamazlar. Bu ki-şilere ancak pırlanta uzmanı denilebilir. Dola-yısıyla yurt içinde ya da yurt dışında kısa dö-nem pırlanta veya renkli taş eğitimi aldıktan sonra, bu kişilerin kendini Gemolog olarak nitelendirmesi yanlıştır.Gemoloji hem teorik hem de pratik olarak geniş kapsamlı bilgiyi ve aynı zamanda tec-rübeyi gerektiren bir bilim dalıdır. Dünyada gemoloji alanında her geçen gün yeni tek-nikler gelişmektedir, devamlılık arz eden bu gelişmeleri bilmemek, yeni bir iyileştirme, tedavi (treatment) tekniği çıktığında bunlar-dan haberdar olmamak, doğru tespit şansını tehlikeye sokar. Bunun dışında dünya piyasa-sını takip etmek pek çok taşı incelememizde son derece büyük kolaylıklar sağlayacaktır. Örneğin 20, 30, 40 karat ağırlığında hiçbir iyileştirme işlemi görmemiş mükemmel renk ve berraklıkta bir yakut bugün müze-

lerde ya da en büyük mücevhercilerde dahi yoktur. Eğer olduğunu kabul edersek fiyatı 10 milyonlarca dolar olacaktır. Maalesef bu konuda, Türkiye’de yanlış düzenlenen pek çok sertifika bugün piyasada dolaşmakta ve insanların kafasını karıştırmaktadır. En mükemmel gemoloji laboratuarına danışılsa da, eğer bunların sonuçlarını okumada ye-terli tecrübe ve dünya piyasaları deneyimi yoksa, büyük bir ihtimalle hata yapılır. Bu da gerek şahıs gerekse kurum olarak dü-zenlenen sertifikaların güvenirliliğini yok edecektir. Üniversitelerimizde de, kübik zirkonya taşlarla pırlanta eğitimi, taklit ve sentetik üç beş taşla yapılan renkli mücev-her taşları eğitimleri maalesef mezunlara yeterli gelmemekte ve sektöre hazır olarak girmelerini engellemektedir. Sonuç olarak, bu üniversitelerden mezun pek çok kişi, bilgi yetersizliğinden başka sektörlere geçmek zorunda kalmaktadır. Bu grupların öncülüğünde, pırlanta da da-hil tüm taşlara bundan sonra “mücevher taşı” değil de süs taşı denmesi yönünde-ki istekler, dünyayı tanımamanın yanında uluslararası gemoloji kuruluşlarının yayın-larını yetersiz yabancı dil bilgisinden anla-yamamaktan kaynaklanmaktadır. İngilizcesi “Ornamental Gemstones” olan ve dilimize “Süs Taşı” olarak çevirebileceğimiz taşlar; oltu taşı, lüle taşı, akik gibi süs eşyaları ya-pılacak kadar büyük ve çok çıkan taşlardır. “Gemstones” yani “Mücevher Taşları” nın ilk öğretilen ve en önemli özelliği ise; daha nadir bulunmaları, eşsiz güzellikte olmaları ve dayanıklılıkları gibi süs taşlarında aran-mayan ön koşullarıdır.Bu konularda herkes daha dikkatli olmalı ve internetten bulunan her kaynağı güvenilir düşünmemeli, araştırmalar ve yayınlar için yetkinliği tartışılmayacak kaynaklara baş-vurmalıdır. Hiç unutulmamalıdır ki sadece birkaç yüz TL karşılığında çok ciddi görü-nümlü bir web sitesi yaptırmak ve bu site-yi eksik yanlış pek çok bilgi ile doldurmak mümkündür.

Fazıl ÖZENUluslararası Mücevher Taşları

Derneği Türkiye Başkanı

MÜCEVHER TAŞLARI HAKKINDAKİ YANLIŞLAR

Page 63: Voir Magazin - Eylül 20012

“ADV

ERTO

RIAL

” SAY

FADI

R.

Bir “SÖZ” ümüz var!

Tasarımlarında motif zenginliği ile dikkat çeken Söz Kuyumculuğunbilezik koleksiyonları kalite kokuyor. Özellikle kalem işçiliğini ön plandatuttuğu tasarımları gelin adaylarını cezbediyor. Biribirinize bağlılık sözü vermeden önce “SÖZ”ü ziyeret edin…

Maden işlendikçe değerlenir. Tasarımındaki işçilik ne kadar kusursuzsa,değeri o kadar artar.

61

Page 64: Voir Magazin - Eylül 20012

62

Noyan Şahin kimdir?Noyan Şahin İşletme mezunu, sinema eği-timi almış ve moda sektöründe çalışan çok yönlü bir kişi. Kreatif yönümü en çok ser-gileyebileceğim iki farklı dal olan sinema ve moda alanlarından birini seçtim açıkçası. Küçük yaşlardan itibaren daha çok sanat-sal alanlarda çalışmayı arzuladım. Sinema aşığıyım ancak modaya da tutkunum. Üni-versite tahsilimi işletme olarak belirleme-min esas nedeni her işin işletme olmadan yapılamayacağı düşüncesiydi. Sonuç olarak yönetmen de olsanız moda tasarımcısı da; Türkiye’de şirket yönetimi gibi konularda bilgi sahibi olmanız gerekiyor. Nitekim doğ-ru bir düşünceymiş.

Moda hayatınıza ne zaman girdi?Moda; Erol Albayrak ile tanışmamdan sonra hayatıma girdi. 2006 yılında birlikte çalışmaya başladık. Erol’un defilelerinin konsept, tasarım ve organizasyon yönetim süreçlerini üstlendim. Ardından şirketin

genel koordinatörü olarak tüm branşların yönetimini devraldım.

Yaptığınız işlerden bahsedebilir misiniz?İlk olarak 2007 yılında Hollanda ve Türkiye arasında gerçekleştirilen ve her iki ülkede dört gün süren “Bridges to Fashion” projesi direktörlüğü yaptım. İki ülke moda kültürü-nün diğer tarafa taşınmasını amaçlayan bu projede her iki ülkenin birçok önemli tasa-rımcılarının karma defileler, sempozyumlar, work shoplar yoluyla kamuoyu nezninde bir platform oluşturduk. 2008 Yılında Milli Eğitim Bakanlığı ve TOÇEV ile ortaklaşa yürüttüğü ve yurt genelindeki yatılı ilköğ-retim bölge okullarının sosyal eğitim alan-larının yeniden düzenlenmesi projesi olan, “Günebakan” projesi kapsamında bu proje-ye kaynak sağlayarak üç okulun eksiklikle-rini giderdik. Erol ile birlikte 2009 yılında Fashion in Circus defilesini LG Mobile’ın sponsorluğunda Maçka Küçükçiftlik Park’ta orijinal bir sirk çadırında ve sirk ekipmanla-

VOIR TASARIM

Sevgilerini, meraklarını, tutkun olduğu moda ile harmanlıyor. Farklı konseptlere imza atıyor. Yaptığı her işle günlerce medyada yer alan Noyan Şahin’i yakından tanıyalım istedik.

SİNEMAYA AŞIĞIM, ANCAKMODAYA DA TUTKUNUM

Page 65: Voir Magazin - Eylül 20012

63

rıyla birlikte yaptık. Ardından 48. Uluslara-rası Antalya Altın Portakal Film Festivali gala gecesi için yazdığım “Cinema by Erol Albayrak” projesi ve hemen akabinde Av-rupa Birliği sponsorluğunda gerçekleştir-diğimiz “Jungle” projesi geldi. 2011 yılının Eylül ayında CPI Uluslararası Moda Mar-kaları ve Tasarımcıları Fuarı’nı İstanbul Ak-varyum’da Erol Albayrak Spring Summer 2012 Splash defilesi ile açtık. Ardından, bir önceki projenin uluslararası medyada çok ses getirmesinden dolayı geliştirdiğimiz; 80’ler Türkiye’sini ve moda anlayışını ifade etmek istediğimiz 49. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali gala gecesi geldi. 2012 Yılı Şubat ayında, İstanbul Moda Haftasında sergilediğimiz “Erol Albayrak Fall Winter 2012/2013 African Sunset” ile devamını getirdik. Hepsi benim için ayrı çalışmalar ve emeklerdi… Şimdiye kadar amaçladığımız ancak ulaşamadığımız bir hedef olmadı.

Size konsept tasarımcısı diyebilir miyiz?İşlerimin arasında konsept tasarımcılığı da var. Erol Albayrak Design Studio’nun genel koordinatörlüğü ile birlikte Miss Turkey başta olmak üzere birçok etkinlikte kon-sept danışmanlığı ve tasarımcılığı da yapı-yorum. Hatta birçok firma ile de bu alanda çalışmalarım mevcut.

Defilelerin ve yer alacak kıyafetlerin konseptlerini nasıl belirliyorsunuz? Nelerden ilham alıyorsunuz?Açıkçası tam tersini yapıyoruz. Ben daha çok konseptin ana hatlarını, dayanaklarını

belirliyorum. Müzik, mekan tasarımı gibi… Buna; kokteyl alanından tutun davetlilere ikram edilecek mönüye, defile podyumun-dan led ekran grafik ve animasyon tasarı-mına kadar her şey giriyor. Ardından işin medyaya yansıması kalıyor ki bu doğrultu-da ihtiyacınız olan o cümle zaten en başta belirlenmiş ve medyaya yansımış oluyor. Açıkçası bir konsepti tasarladığınızda tek bir cümleyi ortaya çıkarmış oluyorsunuz. Konsepti uygulayıp elde etmeyi hedefle-diğiniz çıktı ise tek bir cümledir. O cümle medya ve kamuoyu tarafından ifade edilme-mişse başarılı değilsiniz demektir. Bu işin de sağlaması bu…

İlerideki projelerinizden bahseder mi-siniz?Şimdi önümüzde İstanbul Fashion Week var. Ardından Moda Tasarımcıları Derneği olarak, Aralık ayında önemli bir sosyal so-

rumluluk projesinin startını vereceğiz. Ay-rıca ismini şimdilik açıklamak istemediğim bir mücevher markasının, gerçekleştirmek istediği bir etkinliğin konseptini uygulama-ya koyacağız. Bilgi vermek istemiyorum, çünkü markanın çok büyük yatırım yaptığı bir çalışma olacak. Sürpriz diyelim…

Bu projeler oldukça maliyet ve emek gerektiren çalışmalar… Hangi yönleri daha fazla stresli? Açıkçası konsepti tasarladıktan sonra uy-gulama sürecinde acaba doğru mu ilerliyo-rum diye kendimizi sorguladığımız oluyor. Bunun nedeni mükemmeliyetçi yaklaşımı-mızdır. Bununla birlikte işbirliği yaptığımız bazı firmaların yeteri kadar bilinçli olmama-sı, vizyonlarının eksikliği de kendinizi ifade etme güçlüğü yaratabiliyor. Bu nedenle ça-lışacağımız firmaları belirlerken vizyonları-mızın örtüşmesine dikkat ediyoruz.

Fashion in Circus

Fashion in Discotheque Fashion in Cinema

Page 66: Voir Magazin - Eylül 20012

Erol Albayrak

Merhabalar,Bu ay sizlere moda olgusu üzerine yaptığım genel bir araştırma yazısı ile ilginizi çe-kecek bir takım bilgileri sunmak istiyorum. Yaşamımızın neredeyse her köşesinde karşımıza çıkan ve adına “Moda” dediğimiz kavram, insanoğlunun var oluşundan günümüze kadar uzanan bir serüvendir. İnsanoğlu doğası itibari ile, çıplak olarak geldiği dünya yaşamına, giyinmeyi iç güdüsel bir dürtü olarak mı ya da doğal koşul-ların gerektirdiği bir ihtiyaç olarak mı kullanmaya başladığı konusu hala tartışılmak-tadır. İnsanların giyinme ihtiyacına sebep olan dürtüleri elbette ki doğal şartların değişimine paralel olarak gelişmiştir. Tabi ki bu şartlar doğanın insana sunduğu sonsuz nimetler sayesinde şekillenmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır. Yaban hayatı içinde avlanarak karnını doyuran insanoğlu bu hayvanların postundan ilk giysisini yaratmıştır. Zamanla insanın toprağı ve toprağın getirilerini kullanmayı öğrenmesi ile de pamuk keşfedildi. Bugünkü modanın şekillenmesine ve gelişmesine en bü-yük katkı aslında pamuğun keşfi ile başlar. Daha sonra buna alternatif petrol ürün-leri polyester kumaşlar ile tanışmamız, çok uzun seneler sonra olacaktır.Modanın dünya medeniyetleri üzerindeki yansımaları, bugünkü “Yöresel” dediği-miz kavram ile isimlendirilir. Her ülkenin kendine has çizgisi, renk kombinasyonla-rı ve simgeleyici desen karakterleri o kültürün izlerini taşır. Doğal yaşamdan tutun da sosyal ve ekonomik faktörlere kadar uzanan pek çok çeşitlemenin yansımaları giysi kültürü olarak karşımıza çıkar. Zengin Mısır tarihindeki firavunlardan, gör-kemli Osmanlı saraylarındaki muhteşem sultan giysilerinde, bu tarihsel ve kültürel zenginliği görebilirsiniz. En güzel ve pahalı kumaşlar ile hazırlanan bu kostümler, o dönemde mevki ve rütbe manasını içeren semboller ile süslenirdi. Özel insanlar ayrıcalıklarını giydikleri kıyafet ile gösterirlerdi. Bu gösterişin ve şaşaanın en had safhada yaşandığı dönem “Rönesans Avrupa” sıdır. Çemberli jüpon ile kabartılmış abartılı etekler ve çelik korse ile aşırı inceltilmiş beller, o dönemin en karakteristik çizgisiydi. 1. Dünya savaşı sonrasında yıkılan Avrupa’da, savaş sonrası yeniden ya-pılanma gerekliliğinden dolayı ve ekonomi devriminin başlarında, artık kadınların da ağır çalışma şartlarına maruz kaldığı gözlenmiştir. Bu nedenle şaşaalı kabarık eteklerin yerini daha düz ve kısa etekler almıştır. Erkekler klasik takım elbiseler ve kravatla o dönemlerde tanışmıştır. Artık daha düz, daha kullanılabilir giysi dev-ri ve buna paralel olarak düzelen, gelişen Avrupa ekonomisinde moda konusunda devrimler başlamıştır. Mayo ve ardından bikini, mini etek gibi dünyayı sarsan moda çılgınlığı o yıllarda tüm Dünyaya yayılmıştır. Özellikle Fransa ve İtalya’daki atılım-lar moda olgusunu ekonomik bir güç haline getirmiştir.Günümüzde moda olgusu, tasarımcıların sınır tanımaz hayal güçlerinin kıyafetlere yansıyan örnekleri ile doludur. Çoğu insanın bunları kim giyer acaba dediği giysiler-de, biraz da geçmişe duyulan özlemin ve o dönemdeki şaşaanın izlerine rastlamak mümkündür.İnsan doğası, özellikle kadınların doğası güzellikler üzerine kurulmuştur. Şık giyin-mek ve çekici olmak her kadının yapısında olan bir özelliktir. Moda olgusu kadınlar-daki aslında bu dayanılmaz zaafın üzerinde büyük bir hakimiyet kurmuş önemli bir ticari araçtır. Modayı ona uyulması gereken bir yaptırım haline getiren de ekonomik rant ve kazanç düşüncesidir. Bu amaçla, dünyanın belirli moda merkezlerinde yapı-lan moda fuarlarında, gelecek yılın moda trendleri ile ilgi doneler ve bilgiler verilir.Uzun moda serüveni içinde yaptığımız yolculuk aslında geleceğin moda anlayışına da ışık tutmaktadır. Hızla gelişen dünyanın, moda akımlarına kendilerini saplantı derecesinde kaptıran kişilere tavsiyem; kendilerini mutlu hissedecekleri , yakışan giysilere sahip olmalarıdır. Unutmayın siz modaya değil, moda size esir olduğu za-man şık olabilirsiniz.

MODA SERÜVENİ

Kanallar yeni sezona hazırlanıyor. Yeni dizilerin, yeni projelerin alt yapılarına ve oyuncu seçimlerine başladı. Öyle görünüyor ki yeni sezonda TV kanallarında farklı yüzler de göreceğiz...

Kanallarda değişik projelerde gördüğümüz Şehnaz Öz-kaya da dizilerde oyunculuk yapmak üzere görüşme-

lere başladı. Daha önce “Şöhret”, “İyi ki varsın” dizisiyle ve sunuculukta gördüğümüz Şehnaz Özkaya’nın hangi dizide rol alacağı merak konusu…Türkiye Şehnaz Özkaya’yı 2003 yılında Best Model yarış-masına katılarak “Best Smile Güzeli’’ seçilmesi ile tanıdı. 2004’de Best Model’ in oluşturduğu model ekibiyle birlikte “Gönüllü Turizm Elçileri” olarak Paris, Japonya ve Afrika’da ülkemizi başarıyla temsil etti. Kısa sürede güzelliği ve sem-patikliğiyle büyük beğeni toplayan Şehnaz Özkaya, 2006 yılına kadar başarıyla sürdürdüğü modellik kariyeriyle de dikkatleri üzerine çekti. Üniversite eğitiminin yanı sıra tiyat-ro eğitimi de alan Özkaya, 2006 yılından sonra ise kariyer hayatına hep gönlünde yatan oyunculukla devam etme kararı almıştı.Bugüne kadar yer aldığı projelerle adından sıkça bahsettirmeyi ve izleyenlerin gönlünde taht kurmayı başarmış bir isim… Sumru Yavrucuk ve Ayla Algan hay-ranlığını her fırsatta dile getiren Şehnaz Özkaya, gülüşü-nün ardından, oyunculuğunu da tescillemeye niyetli…

64

Yeni SezonaMerhaba

Page 67: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 68: Voir Magazin - Eylül 20012

66

İlk kitabınızdan başlamak istiyorum. Evrenden Torpilim Var kitabınızda insanlara, yeni bir şey öğrettiniz: G.O.D.. Yani; Gülümse Odaklan De-ğiştir. Nedir G.O.D? Kısaca anlatabilir misiniz?Aykut- G.O.D sistemi insanlara çaktır-madan bir mesaj veriyor elbette - gülüyor. Ama bu aramızda kalsın. Öğrendiklerimizi en kolay şekilde nasıl kategorileyebilirim diye kendime sorduğumda, aklıma üç adım geldi. Gülümse, odaklan, değiştir! Gülüm-se demek şu; olduğunuz durumu önce bir kabullenin, ona ne kadar direnç gösterir-seniz o kadar çok yaratmaya devam ede-ceksiniz. Sonra istediğiniz her ne ise bir güzel odaklanın. Sonrası ise kendi kendine gelişiyor. Yani değişim başlıyor. Çok basit üç adım. Esra - Tabii bu basit bir hatırlatma. Belirli bir anlayış ve algılayışa geçtikten sonra iş-leyebilecek üç adım. Olayın bir hatırlatma-sı gibi. Matematikten yola çıkacak olsak; 2+2=4. Bu çok basit bir formül. Fakat daha okuma yazma bilmiyorsak veya saymayı daha öğrenmemişsek; bir, iki, üç ne demek bilmiyorsak, 2+2 yi hesaplayamayız.

Bu kitaptan sonra, yine okuyucunuzu şaşırtarak, kapağında ayna olan bir

kitap çıkardınız. Hatta kitabınıza isim de vermediniz. Neden ayna ve neden İsimsiz?Aykut- Ayna’nın çok klişe olduğunun far-kındayım. Kendini gör! Kendine ayna tut, içini tanı vs. gibi bir çok anlamda ve bir çok kitapta kullanıldı ayna olayı. Ama gerçek bir ayna hiç kullanılmamıştı. Belki gerçek bir ayna kullanarak bu klişeyi anlamlı bir hale getirebilirim dedim. Çünkü; bir şeyi elde etmek istiyorsanız değişmesi gere-ken “Siz” siniz. Ekonomi, kişiler, patron-lar, hükümet, çalışma ortamı falan değil… “Siz” değişmek zorundasınız. İsim koymak istemedim çünkü, özellikle Türkiye’de başkalarının aptal saptal doğ-rularını körü körüne cahilce takip etmek ve bunu marifet saymak gibi bir alışkanlık var. Ben buna büyük bir tokat atmak iste-dim. Önemli olan sadece sizin doğrularını-zın ne olduğudur. Bu satırları okuyanların hemen ‘’Aaaa ama bu bencillik değil mi?’’ dediğini duyabiliyorum. Hayır! Bencillik değil, “Ben” cillik. Önce kendiniz olamı-yorsanız kimseye bir faydanız dokunamaz, haberiniz olsun.

Tüm kitaplarınızda egodan hep bah-settiniz. Demek çok önemli ki son kitabınızı direkt egolar üzerine yazdı-

nız. Peki söyler misiniz nedir ego?Esra- Evet, ego kavramı çok vurguladı-ğımız bir unsur. Ego nedir? Nasıl işler? Nasıl yönetilir? egonun doğal direnci ne-dir? Bizce, günümüzde çok önemli sorular bunlar. Egoyu kötüleyen, aşılması veya yok edilmesi gereken bir unsur olduğunu savunan bir çok öğreti var. Bu bizce; insan-ları kendileri ve başkaları ile daha barışçı bir alana değil, tam tersine daha kavgacı bir alana taşımakta. Kendi yaşam koçum Darel Ruhtherford`dan egonun ne oldu-ğunu tam anladığım zaman, hayatımı çok hızlı değiştirebildim. Ama bunun ötesinde eskisine göre kendimi çok daha derinden ve şartsız şekilde sevebilmeye başladım. Ego Latince’de “Ben” demek. Geçenlerde bir öğrencime “Egon hakkında ne düşü-nüyorsun?’’ dedim. “O beni çok zorluyor. Ondan kurtulmak istiyorum, Ona bazen acınacak birşey olarak bakıyorum.’’ dedi. Kişi neredeyse egoyu, sisteme yanlışlıkla sızmış bir düşman gibi görüyor. Şimdi tüm bu cümleleri ego lafı yerine gerçek anlamı olan ‘’Ben’’i yerleştirelim. “Benden kur-tulmak istiyorum. Ben, beni çok zorluyor. Bana bazen acınıcak birşey olarak bakıyo-rum.’’ Kendisi bu cümleleri tekrarlarken hem egoyu kötülemenin ne kadar saçma bir yaklaşım olduğunun farkına vardı hem

Bencillik Değil

Enerji dolu, cıvıl cıvıl, güleryüzlü, samimi iki insan; Esra ve Aykut Oğut… Yaşam koçluğu yapıyor ve kitap yazıyorlar. Bunlara ek olarak Esra, kundalini yoga eğitmenliği de yapıyor. Ego ve kitapları üstüne zevkli bir sohbet yaptık.

“Ben”cillik!

Page 69: Voir Magazin - Eylül 20012

67

de kendine özünde acıyan bir tavır ile yak-laştığını fark etti. Ego sadece hayat veya kendi hakkımızda oluşturduğumuz nega-tif veya pozitif bir kararın koruyucusu... ‘’Ben akıllıyım, herşeyi iyi yaparım’’ bir karar. Bu kararı koruyansa ego. “Ben ap-talım, hiç başarılı olamam.’’ Bu da bir ka-rar. Bunu yine koruyacak olan ego. Daimi olarak mı? Hayır. Biz kararımızı değiştirip, egoya yeni komutu yerleştirirsek, o zaman ego bu yeni aldığımız kararı koruyacaktır ve bu doğrultuda hayatta deneyimlemeye başladıklarımız değişicektir. Biz yeni şe-kilde “Var” olmaya karar vermeye, yeni “Varoluş” seçimi diyoruz. Yeni var oluş se-çimleri ile hayatımızın herhangi bir alanını değiştirmek mümkün. Aykut ile bunu de-falarca deneyimledik. Kendi uyguladığımız sistemde inancımız şu; biz becerdiysek bu herkes için mümkündür. Ama tabii ki herkes hayatını değiştirmeyi seçecek an-lamına da gelmiyor. Bunun nedenleri de çok farklı. Sorunun dışına çıkmama adına burada noktayı koyma zamanı geldi.

Kitabınızı en dikkat çekici yanı ise soru-cevap şeklinde olması. Neden so-ru-cevap şeklinde yapma gereği duy-dunuz? Bu soruların cevaplarını, nere-den ve ne kadar bir sürede topladınız? Çünkü görüyorum ki ciddi bir araştır-ma ve ayrı bir emek de var ortada.Aykut- Soruların toplanması yaklaşık bir yıldan fazla sürdü. Gelen binlerce soru arasından belirli bir gruplama yaparak, genele hitap edebilecek soruları cevapla-mayı seçtik. Soru cevap yapmak istedik çünkü, bazen bir kavramı ‘’konu’’ olarak anlattığımızda, okuyucu hiç bir şekilde üs-tüne alınamayabiliyor, yani okuduğu şeyin kendi yaşadığı problem ile aynı olduğunun farkında bile olamayabiliyor. Ama aynı konuyu soru olarak karışısında görünce, kendi yaşadıkları ile bağdaştırmaya başla-yabiliyor.

Peki, ilişkiler içinde en çok problem yaşanan olaylardan biri de kadın-er-kek ilişkileri.. Bununla ilgili de öne-rileriniz var kitaplarınızda. Kadın-Er-kek ilişkilerinde de Ego büyük önem taşıyor değil mi? Esra- Egoyu sadece bilgisayarda bir prog-ram olarak düşünmek doğru bir yaklaşım olur. Problemler egomuz olduğu için başla-mıyor. Araba kullanmak gibi. Direksiyonda ego varsa, kendimizi gitmek istemediği-miz yerlerde bulmak mümkün. Neden? Ego kötü olduğu için değil. Sadece gitmek istediğimiz yol ile bilgisayardaki program örtüşmediği için. Güven dolu bir ilişki yaşamak istiyoruz ama beyindeki prog-ram - tüm erkekler aldatır – ise, problem

yaşayacağız demektir. İşte tam burada şu devreye giriyor; şöför ego mu? yoksa sen mi? (yani programlar ötesi – bilincin mi?) Eğer program bizi idare ediyorsa, o zaman yaşayacağımız sadece problem olacaktır. Sonunda bir yerlerde duruma uyanma-ya başlayana kadar. Bundan sonra artık problem çözüm oyununa geçebiliriz. Ama bunun için, egonun bize hizmet ettiği bir ilişki gerekli. Bizim egoya değil. Aldığı-mız bir karar zaten bize hizmet ediyorsa bir problem yoktur. Etmiyorsa problem yaşıyoruz demektir. Ama problemlerin gü-zelliği; her zaman için yeniden doğuş ve dönüşüm şansıdır. Eğer problemi bu şekil-de kullanmayı öğrenmişsek tabii.Eğer ilişkilerde insanlar problemlerden büyümeyi seçebilirse, ilişki içinde kişiler birbirlerine çok hizmet etmiş olur ve be-raber daha ve daha olmanın tadını çıkara-bilirler. Ama hiç problem olmasın, “hiçbir şey değişmesin, her şey aynı kalsın.” diye yaklaşım varsa, zaten bu başlı başına prob-lemi yaratan bir bakış açısı. Hayat sürekli bir değişim içinde.

Her söyleşide birbirinizin siparişi ol-duğunuzu söylüyorsunuz. Nedir bu-nun hikayesi? Bize de anlatmanız mümkün mü?Esra- Bu hikayeyi kendi kitabıma saklıyo-

rum, diyor ve gülüyor… Bizlere de heye-canla kitabını beklemek kalıyor.

Bu arada sitenizi de biliyorum. Çok keyifli bir site. Ayra Şehri… Öncelikle Ayra’nın anlamını sorayım? Bu sitede, bire bir yaşam koçluğu mu yapıyorsu-nuz?Ayra, Aykut’un Ay’ı ve Esra’nın Ra’sı ile ortaya çıktı… Fakat ortaya çıkışından son-ra çok ilginç deneyimlerimiz oldu. Aykut kutlu Ay demek... Ra ise güneşi simgeli-yor. Yani Ay ve Güneş. Bu ismi verdikten

sonra bir çok kültürde ay ve güneşin farklı bir yeri olduğunu, özel bir ilişkileri oldu-ğunu öğrendik. Ayın temsil ettikleri ve Güneşin temsil ettikleri farklı şeyler var. Bir yerde Aykut ve Esra birebir bunların temsilcisi diyebiliriz.

Esra- Annem daha Ayra ismini bilmiyor-du. Düğünümüzde insanlara küçük el yapı-mı biblolar hediye vermek istedi. Bunları Meksika’da bir köyde yaptırdı. Biblolar olacağını biliyordum ama ne olacağını bil-miyordum. Bir geldiler ki, Ay ve Güneş... Sitemizde birebir yaşam koçluğu yapmı-yoruz. Zaten böyle bir şeyi online yapmak mümkün değil. Sitemizde soru-cevap üze-rine çalışıyoruz. Üyelerimiz kendi takıldık-ları, merak ettikleri konularla ilgili sorular soruyorlar, biz de haftalık video bültenler ile bunları cevaplıyoruz. İlk başladığımızda ne kadar verimli olacağını gerçekten bile-miyorduk, ama yıllar içinde gördük ki, üye-lerimiz muhteşem değişimler gösterip, sü-per yaratımlarda bulunmaya başladılar.

Son bir sorum daha var. Okuyucuları-nıza ve site ziyaretçilerinize çok de-ğer verdiğinizi biliyorum. Onlarla pe-riyodik olarak bir araya geliyorsunuz. Buna alışık değiliz pek… Bu durumda sizlere “egosuyla barışıklar” deyimini

kullanmamız yanlış mı olur? Aykut- Çok teşekkürler. Okuyucularımız-la buluşmak herşeyden önce büyük bir keyif… Onların gelişmelerini duymak, hi-kayelerini dinlemek, bize çok büyük bir gu-rur ve çalışma hazzı veriyor. Egolarımızla barışığız diyebilirim ama %80… Bizim de barışamadığımız yerler tabii ki var. Kişisel gelişim dediğimiz şey, ‘’tamam oldu bitti ben muhteşem oldum’’ gibi bir alan değil. Hayat boyu sürecek bir yolculuk. Ne kadar çabuk egomuzla barışırsak o kadar huzurlu ve mutlu bir hayat bizi bekliyor.

Page 70: Voir Magazin - Eylül 20012

68

İtalyan yat devi Atlantis’in son serisinden Atlantis 44 asiliği, özgürlüğü ve gücü ile baş döndürüyor. Tamamen Akdenizli bir tekne olarak üretilen Atlantis 44, 13,43 metre uzunluğunda, 4,25 metre genişliğinde. Atlantis 44’ün banyolarının da içerisinde bulunduğu iki master kamarası bulunuyor.

İç tasarımında çekicilik ve işlevselliği vurgulayan Atlantis 44, ayarlanabilir masası, yatak olabilir otur-ma grupları, ve büyük dolapları ile yaşanılabilirliği arttırıyor. Genişliğin ve rahatlığın ön planda tutul-duğu bu modelde ağırlıklı olarak doğal meşe ağacı kullanılmış, tavan döşemesi mikrofiber, yerler ise halı ile kaplanmış. Aynalar ile genişletilen mekan, deri kaplamalar ve gri lake cilalar ile sıcak bir ortam haline getirilmiş. İki adet banyosu bulunan Atlantis 44, kabinlerinde olduğu gibi banyolarında da aynı malzemeleri kullanarak bütünlüğü sağlamış. Kamaralarda bulunan çift gardropların yanı sıra yatak altlarında da bazalar kullanılarak ekstra depo yerleri oluşturulmuş. Tamamen deri kaplama olarak hazırlanan havuz kısmında ki gruplar ayarlanabilir özellikleri ile dikkat çekerken; genişliği ve güvenliği maksimuma çıkartılmış yan yürüme yerleri ile hareket özgürlüğü yaratılmış. Beyaz kasa ve siyah camları ile daha agrasif ve güçlü bir görüntü elde edilen bu modelde, Cummins 2 x OSD 4.2 700 HP Kw 514 tipi tamamen titreşimsiz ve yakıt tüketiminde tasarruf yapılabilen bir motor tercih edilerek hız ve performans maksimum seviyeye çıkarılmış.

Denizlerdeki asi ve güçlü oyuncağınız ATLANTİS 44

VOIR YAŞAM

Page 71: Voir Magazin - Eylül 20012

Günübirlik denize açılmaktan hoş-lananlar için ideal olan Tiara 3100 Coronet kendine has özellikleri ve

heyecan verici seçenekleriyle tüm dikkatleri üzerinde topluyor. Tek kişilik kokpiti, 10 kişilik oturma alanı, tam donanımlı mutfağı, gecele-meye uygun geniş kabini ve standart kokpit ekipmanları ile güveni ve konforu birarada sunan 3100 Coronet, radarı geniş ve merdi-venli yüzme platfomu ile de göz dolduruyor. Standart olarak Fresh White jetkollu gövde ve güverteye sahip olan bu model gövde olarakta pek çok opsiyona sahip. Benzinli ve dizel olmak üzere ikiz motor seçenekleriyle güçlü ve stabil manevra kabiliyetine sahip olan 3100 Coronet’in iç tasarımında da her bir ince ayrıntı tek tek düşünülmüş. Stan-dart modelde güvertenin ilerisinde ki hatch kapakları mahremiyeti korurken, Ocean Air ekranı ile teknenin içinde ferahlığın ön plana çıkması sağlanmış. Çift kişilik yatağı, istifleme dolabı ve duvara monte edilmiş LCD TV’si ile 3100 Coronet geceleme için size keyifli bir ortam sunuyor. Baş tarafta yer alan banyo-su ayakta duş alma imkanı tanırken; koryan tezgahı, paslanmaz çelik lavabosu, aynası ve tuvaletiyle eksiksiz bir banyo keyfi sunuyor. Kısacası Tiara, 3100 Coronet modeli ile evi-nizin konforunu denize taşıyor.

TIARA 3100 CORONET Denizin ortasında ev konforu

69

Page 72: Voir Magazin - Eylül 20012

Hülya Çelik Pabuççuoğlu ve Elif Gönenç Camcıgil’in yolları güzel sanatlara hazırlıkla kesişir. Ardından Marmara Güzel

Sanatlar Fakültesi Endüstri Ürünleri Tasarım bölümünde devam eder. Okul sonrası Hülya Çelik Pabuççuoğlu Urart’ta, Elif Gönenç Camcıoğlu da basın sektöründe -dekorasyon dergilerinde styling olarak- çalışma hayatına atılır. Hülya Hanım’ın 2004 yılında Sa-sanna’yı kurması ve 2011’de Elif Hanım’ın da katılmasıyla yolları yeniden birleşir.Sasanna’nın ilk kuruluşu da oldukça ilginç bir olayla başlar. Urart firmasından ayrılan Hülya Hanım, Paşabahçe firmasından gelen, amabalaj için kilit tasarımı teklifini değerlendirme kararı alır. Bu-nun için şirket olması gerekir ve böylece Sasanna Tasarım kurulur.Her iki tasarımcı da; kültürlerden, duygulardan, inançlardan, geç-mişten ve hatta gelecekten beslenerek hayallerini hayata geçiri-yor. Talep ve trendleri de dikkate almalarına karşın, sergi ve özel işlerde daha sanatsal yaklaşımlar sergiliyorlar. Koleksiyonlarında el işçiliğine uygun doğal malzemeleri tercih ediyorlar. Ahşap, mer-mer, cam, metal (gümüş,pirinç,bakır) gibi… Özellikle ev eşyala-rında yarı değerli taş kullanmayı, böylece aksesuarı daha değerli hale getirmeyi de seviyorlar.

Bu üç temel üzerine oluşturdukları birbirinden eşsiz, birbirinden muhteşem koleksiyonları görülmeye değer. Natura, Tılsım ve Miras koleksiyonları adından da anlaşılacağı gibi içlerinde ayrı birer kimlik barındırıyor. Ayrıca Hülya Çelik Papuççuoğlu ,çeşitli kişisel ve karma sergilerde, yurt içi ve yurt dışı çalışmalarında da bulunmuş, özgür, sanatçı ruhunu ortaya çıkarmayı başarmış.Sasanna’da perakende müşterilerinin yanı sıra Paşabahçe, Tav, Koç Üniversitesi gibi kurumsal müşterielere de mevcut. Tasa-rım, Üretim ve danışmanlık hizmetleri; Scrikss Kalem’in Kat-re-Zer tasarımı gibi…Sasanna’nın ürünlerine; Four Seasons Gift Shop, Sabancı Müze-si, Nişantaşı Asayra, Ankara Nar gibi elit mağazalardan ulaşma-nız mümkün. Tüm ürün çeşitlerini merak ediyorsanız, Sultanah-met’in eşsiz tarihi dokusu eşliğinde Sasanna’nın galerisini kısa da olsa bir ziyaret edin deriz. Müthiş obje tasarımları kaçırılmaması gereken ve mutlaka görülmesi gereken eşsiz tasarımlar…

Hülya Çelik Pabuççuoğlu ve Elif Gönenç Camcıgil, Sasanna Tasarımın çatısı altında birleşmiş, iki değerli tasarımcı… Satış kaygısı taşımaksızın, kullanıma yönelik objeler tasarlıyorlar. Kimi zaman bir metale, kimi zaman da bir mermere hayat veriyorlar. Madenlerin soğuk yapılarını, yaptıkları tasarımlarla ısıtıyorlar.

SASANNA

70

Page 73: Voir Magazin - Eylül 20012

? SORMAK

Soru sormak nedir diye hiç düşündünüz mü acaba? Ne kadar basit, ne kadar sıradan, hemen cevaplayabileceği-miz bir şey gibi duruyor değil mi? Peki hiç doğru soru-

yu soramadığınızı düşündüğünüz oldu mu? Ya da bir sorunun pek çok yeni soru doğurmasına ne demeli. Soru sormanın yöntemleri var mıdır acaba? Elbette soru sormak da bir yön-teme dayandırılabilir. O zaman doğru sorular sormak için doğru yöntemleri bilmemiz gerekmektedir. Basit ama bir o kadar da geniş ve karmaşık olan “Soru sormak” ilginçtir ki engin bir araştırma konusudur. Bu derinlemesine konuyu, birkaç aya bölerek biraz irdeleyelim isterseniz.

Tüm yaşamımız, iş hayatımız aslında bir sorgulamadır. Bu sorgulamaları yaparken bazen doğru, bazen yanlış sorular sorarız. Yanlış soru olur mu diye düşünebiliriz, ama olur. Yanlış sorular zaman kaybına, iletişim bozukluklarına, hatta kimi zaman da ekonomik kayıplara yol açmaktadır.

Basit gözüken soru sormak ve bunların cevaplarını almak ilk bakışta kolay bir veri toplama yöntemi gibi görülse de du-yarlılık, yoğunlaşma, bireyler arası anlayış, öngörü, zihinsel uyanıklık ve disiplin gibi pek çok boyutları bulunmaktadır. Bu boyutlar sorduğumuz sorular gibi cevapları da farklılaş-tırmaktadır. Bazen hoşlandığımız şeyleri duymak için, bazen bilmek, bazen öğrenmek, bazen sınamak, bazen kendimizi tatmin etmek için, bazen de küçümsemek için değişik tip-lerde sorular sorarız. Sorulardan alacağımız cevaplar sadece bilgi transferi için değildir. Duygu transferi içinde olmakta olduğunu unutmamız gerekmektedir. Soru teknikleri de uz-manlara göre değişiklik göstermekte. Daha çok bulunduğu yere göre soru değişik şekilde sınıflandırmaktadırlar.

Genel olarak; açık uçlu sorular, kapalı uçlu sorular, yarı kapa-lı uçlu sorular olarak sınıflansa da bazı uzmanlar tek cevabı olan sorular, çok cevabı olan sorular, paralel sorular, karışık sorular şeklinde soru tekniklerini kullanmaktadırlar. Bunla-rın yanı sıra amacı gizlemek için kullanılan sorular, varsa-yıma dayalı sorular, tuzak sorular da bulunmaktadır. Soru sormak kadar bazen cevapları da yorumlamak gerçekten uz-manlık istemektedir. Özellikle anket soruları yorumlayanlar gerçek bir uzman olmak zorundadır. Bazı yazarlar da satır aralarını okuyabildiklerini iddaa etseler de bu biraz şüpheli ve yoruma açıktır. Sorduğumuz sorular aldığımız, alamadığı-mız veya almayı hayal ettiğimiz cevaplar için çok önemlidir. Sorduğumuz sorulara aldığımız cevaplar için ayrılan zaman da çok önemli olabilmektedir.

“Yanlış bilgilerle donatılmış insanlardan, doğru cevapları ala-mayacağımızı unutmayalım.”

Selçuk ÖZKANTekvin Pırlanta

Genel Müdür Yardımcısı

Kimimize göre hüzün, kimimize göre romantiktir sonbahar. Tatlı tatlı esen rüzgarda yürümenin ya

da hafif yağan yağmurda kahvenizi yudumlamanın ayrı

bir keyfi vardır.

Bu güzel sonbahara farklı bir hava ve romantiklik katan, kaliteli tasarımlarıyla

giyisilerinizi tamamlayacak çok şık takılar, Sercan Otantik tasarımlarında.

Koleksiyonlarında, sonbaharıno sepia tonlarına renk katarak, yazın

son demlerini biraz olsun “renkli” yaşamanızı sağlıyor.

Sonbaharda Romantizmi Yaşayın

71

Page 74: Voir Magazin - Eylül 20012

Zeren Akman kimdir?1971 Eskişehir doğumluyum. Ev hanımı bir anne ile mobilyacı babanın iki kızından biriyim. 1992 senesinde eşimle evlenerek Bursa’ya yerleştim. İki çocuk annesiyim.

Ayakkabı tasarlamaya ne zaman ve nasıl başladınız?2009 yılında içimdeki girişimcilik ruhunun uyanmasıyla, hangi işi yapabilirim diye dü-şünürken birden kendimi bayan ayakkabı sektörünün içinde buldum ve altı ay gibi kısa bir sürede kendi markamı yarattım.

Neden kıyafet değil de ayakkabı?Bursa ve çevresindeki tekstil firmaları-nın ve konfeksiyon atölyelerinin çokluğu benim ayakkabı sektöründeki yetersizliği görmeme sebep oldu.

Tasarladığınız ayakkabıları özel kılan nedir?Öncelikle kendi zevkimi yansıtması, ayak-kabıyı giyenlerin kendilerini rahat hisset-mesi, sonra da bir modelin sadece dört ya da beş adetten oluşması ve bir daha da aynı modelin gelmemesi. Bütün bunların dışında, her sezona yeni modellerle devam etmek, benim ayakkabılarımı diğer marka-lardan ayıran başlıca özelliklerdir.

Kolleksiyonlarınızı oluştururken ne-lerden ilham alıyorsunuz?Aslında ilham aldığım herhangi bir şey yok. Sadece kendi zevkimi ve hayallerimi

profesyonel ekibimle birlikte ayakkabıla-rıma yansıtıyorum. Girişimcilik ruhunun, bir şeyleri başarmak ve yaratmakla ilgili bir duygu olduğunu düşünüyorum.

İnsanlar bir ayakkabının size ait oldu-ğunu nasıl anlar?Tasarımlarımın özel olması gerektiğini düşünüyorum ve insanların o ayakkabıyı bir yerde gördüğünde ‘Bu Zeren Akman tasarımı’ demelerini istiyorum. Bunun için de bir ayakkabının renk, topuk, kalıp ve aksesuar uyumuna kadar her ayrıntısıyla birebir kendim ilgileniyorum.

Ayakkabılarınızı tasarlarken daha çok hangi materyalleri ve hangi renkleri kullanıyorsunuz? Bunları belirlerken moda-trend olmuş ak-sesuar ve renklerin yanında içinde bulun-duğumuz mevsimin genel özelliklerini de dikkate almaya özen gösteriyorum.

Asla giymem ve tasarlamam dediğiniz ayakkabı modeli var mı?Emek ve zaman harcanarak yapılmış bütün ayakkabı modellerine saygım var. Ama so-nuçta her insanın kendi zevki ve beğenisi vardır. Ben de kendi tarzıma ve beğenime uymayan ayakkabıları tercih etmiyorum.

Sizce kadınlar ayakkabıları neden bu kadar çok seviyor?Biz kadınlar erkeklere göre hayatı daha

VOIR TASARIM

ŞIK ADIMLAR

72

Bizi taşıyan, her yükümüzü omuzlayan ayaklarımız ve onların giyisisi ayakkabılar… Rengarenk, çeşit çeşit… Gönlünü ayakkabı tasarımına vermiş ünlü tasarımcı Zeren Akman ile ayakkabı ve tasarımları üzerine söyleştik.

Page 75: Voir Magazin - Eylül 20012

73

farklı ve daha dolu yaşıyoruz. Bizi biz ya-pan değerlerimiz, tutkularımız ve duygu-larımız hayata bakışımıza yansıdığı gibi, ayakkabıya bakışımıza da yansıyor.

Türkiye’de tanınan bir tasarımcısınız. Artık bir çok dizide oyuncular sizin ayakkabılarınızı giyiyor. Yurt dışı için de bu tarz projeleriniz var mı?Henüz Türkiye’de hedeflediğim yere ulaş-tığımı düşünmüyorum. Ama “Evet artık istediğim yerdeyim’’ dediğim gün yurt dışı projelerini de düşünebilirim.

Kadınlara ayakkabı seçimi konusunda verebileceğiniz tüyolar var mı?

Bir kadın ayakkabı alırken öncelikle o ayakkabının rahat olmasına dikkat etme-li. Sonra da kıyafetine olan uyumunu göz önünde bulundurmalı.

Ayakkabı tutkunları tasarımlarınıza nasıl ulaşabilir?Şu anda Bursa’da faaliyet gösteren ve ya-kında İstanbul Nişantaşı’nda açacağım ma-ğazamdan bana ulaşabilirler.

İleriye dönük hedefleriniz neler?Bayan ayakkabı sektöründeki bütün ge-leneksel kuralları yıkıp Türk Markasını Dünyaya tanıtmak en büyük hedefim.

Page 76: Voir Magazin - Eylül 20012

74

VOIR TREND

GUESS BY MARCIANO

TOM FORD CALGARY

Özgürlüğün en sevimli, en renkli, en zarif simgelerinden biri olan kelebekler,

14 ayar sarı altın beyaz swarovski taşlar, sarı altın ve el işçiliği ile hazırlanan

kafesle bütünleşiyor...

TEKİN SEYREKOĞLU

MANGO

TEKVİN DIAMOND

Page 77: Voir Magazin - Eylül 20012

75

DKNY

GUESS

GUESS

GUESS

JİVAL

JİVAL

ZİRVE ALYANS

MANGO

MANGO

MANGO

Page 78: Voir Magazin - Eylül 20012

76

VOIR TREND

MANGO

FCUK

VICTORIA’S SECRETSERCAN OTANTİK

GUESS CHARLES&KEITH

MANGO

Page 79: Voir Magazin - Eylül 20012

Yaz aylarının sonuna geldiğimiz bu günlerde akşam saatlerinde serin hava etkisini göstermeye başlıyor. Yazlık kıyafetlerin yerini sonbaharın vazgeçilmezi ince montlar alıyor. Havaların serinlemeye başladığı bu günlerde hem sizi sıcak tutacak, hem de şıklığınızı tamamlayacak olan baharlık montlar Kiğılı mağazalarında sizleri bekliyor.

Sonbahara Girerken

GUESS

Yağmurda kalmış,güneşte kavrulmuş, rüzgarda uçuşmuş denimler

DKNY

CHARLES&KEITH

unisex yaşamTazelik ve özgürlükten ilham alan yeni sonbahar koleksiyonu kotlarıyla CK Jeans, unisex yaşam tarzını yansıtan rahatlığı ve işlevselliği tüketicilerine sunuyor.

CALVIN KLEIN JEANS

77

Page 80: Voir Magazin - Eylül 20012

78

VOIR TREND

DESA

BATİK

DESA

ELLE

CHARLES&KEITH

GUESS

Sonbahara Doğru

CHARLES&KEITH

JİVAL

MANGO

MANGO

CALVIN CLEIN

Page 81: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 82: Voir Magazin - Eylül 20012

PİRAMİT

80

ATLANTİS KARAKAŞ

ZİRVE ALYANS

VOIR TREND

DEMETRIOSBEYAZ BUTİK

Page 83: Voir Magazin - Eylül 20012

81

PİRAMİT

PİRAMİT

COSMO BELLABEYAZ BUTİK

İbrahim Tatlıses’in eşi için hazırlanan gelinlik modeli.

Page 84: Voir Magazin - Eylül 20012

İftar programına AK Parti İstanbul Milletvekili Ahmet Baha Öğütken, AK Parti Sivas Milletvekili Ali Tu-

ran, CHP İstanbul İl Başkan Yrd. Mus-tafa Ataş, CHP İl Yönetim Kurulu Üyesi Şükrü Metin, İstanbul Müftü Yardımcısı Veysi Patır, İstanbul Kültür Üniversite-si’nden Yrd.Doç. Dr. Asuman Sönmez, TMSF Yönetim Kurulu Üyesi İlhami Öz-türk, Kadın Hakları Savunucusu Av. Sev-da Şahin, Av. Önder Durdu, Tüketiciler Birliği Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu,

GOPSİAD Başkan Yrd. Mehmet Yıldırım, Altın ve Para Piyasaları Uzmanı ve Zaman Gazetesi ekonomi köşe yazarı Mehmet Ali Yıldırımtürk, AK Parti Kağıthane İl Genel Meclis Üyesi Kamil Özgenç, KO-BİDER üyeleri, sivil toplum kuruluşları, vakıf ve derneklerin temsilcileri ile basın mensupları katıldı.Geceye, Mübarek Ramazan Ayı münase-betiyle dua ile başlandı. Ardından davete bizzat katılamayan ve aralarında Baş-bakan Yrd. Bekir Bozdağ’ın da yolladığı teşekkür ve kutlama mesajının okunma-sıyla devam edildi. Ayrıca İstanbul Va-lisi Hüseyin Avni Mutlu da KOBİDER Başkanı Nurettin Özgenç’i telefonla ara-yarak, programından dolayı katılamaya-cağını üzülerek bildirdi. Mesajların ardın-dan KOBİDER Genel Başkanı Nurettin Özgenç açılış konuşmasında derneğin başarılarından bahsederek, “Türkiye’nin önemli meselelerinin Ülke gündemine gelmesine vesile olduk. Birincisi Ayasofya’ların tekrar camiye çevrilmesi yönünde ısrarlı ve kararlılıkla yaptığımız açıklamalar. Ayasofya, camii olarak ibadete açılmalı yönünde oluştur-duğumuz kamuoyu ile yetkililerimiz ça-lışma başlatmışlardır. Nihayetinde arzu edilen hedefe ulaştık ve Trabzon Ayasof-ya’sının tekrar eski haline yani camiye dönüştürüleceği sözünü Başbakan Yar-dımcımız Sayın Bülent Arınç’tan aldık.İkincisi katsayı sorunundan dolayı adeta kapanma noktasına gelen mesleki okul-ların tekrar eski haline kavuşması ile ilgili bu okulların önemine değindik. Bu

okulların birer cazibe merkezi olmasını ısrarla talep ettik. Yine aynı şekilde se-kiz yıllık eğitimiz kaldırılarak yerine yeni eğitim sisteminde uygulanmaya başlanan 4+4+4 modelini savunduk.Bir diğeri de 55 yıllık Türk Ticaret Ka-nununun değişmesi yönünde görüş bil-dirdik. Sayın Bakan Hayati Yazıcı’nın nez-dinde düzenlenen toplantıda bazı noksan kalan hususlara değinerek değiştirilmesi-ni sağladık. Son olarak, bugün yaptığımız açıklamada bankaların masraf adı altında yüz kadar farklı adlarla müşterilerinin hesapların-dan yaptığı kesintilere değindik.” dedi. Sonrasında Ak Parti İstanbul Milletveki-li Ahmet Baha Öğütken, Ak Parti Sivas Milletvekili Ali Turan ve CHP İstanbul İl Başkan Yrd. Mustafa Ataş konuşmacı olarak geceye değer kattı. Mesut Yıldız’ın davete katılanlara

teşekkür ve saygıları-nı ileten kapanış konuşmasının ardından terasta çay ve kahve ikramıyla geceye son verildi.

VOIR HABER

KOBİDER’İN DAVETİNE YOĞUN İLGİKüçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği‘nin (KOBİDER), her yıl düzenlediği iftar yemeği Taksim Point Otel’de, 4 Ağustos Cumartesi günü gerçekleştirildi.

82

Ahmet Baha Öğütkenİstanbul AKP Milletvekili

Ali TuranSivas AKP Milletvekili

Nurettin ÖzgençKOBİDER Başkanı

Şükrü MetinCHP İl Yönetim Kurulu Üyesi

Page 85: Voir Magazin - Eylül 20012

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

E212RFAD_SW24x30cm.pdf 1 08.05.2012 11:59

Page 86: Voir Magazin - Eylül 20012

84

VOIR MEKAN

Tatlı tatlı esen rüzgar… Belki de ufukta kaybolan bir tekne… Ataköy Marina'da, kışın ayrı bir tat, yazın ayrı bir tada varacağınız bir mekan. Maviliklere dalıp, derin huzur bulacağınız bir restoran, Papalina Balık… İşletmenin sahibi Erhan Ece ile mekanı tanıyalım.

Papalina Balık ne zaman hayata geçti?Papalina 2003 yılında gurme bir balık restoranı olarak hizmet vermeye başladı.

Gaziantepli bir ailesiniz. Balık restoranı açma fikri nasıl gelişti?Ayvalık ve Ege mutfağı aşığı bir aileyiz.. Mekanımızın marinada denize nazır olması ve işinde uzman bir ekip ile buluşmamız Papalina’nın kuru-luşu için şartların oluşmasını sağladı..

Mekanınızın ismi olan papalina balığını özel kılan nedir?Papalina balığı sardalya familyasından olup, dünyada sadece Ege, Ayva-

PAPALİNA

lık bölgesinde yaşayan küçük ve lezzetli bir balık türüdür. Temmuz ve Eylül ayları arasında bulunan bu lezzeti, zaman zaman restoranımızda servis etmekteyiz.

Gece 2011 En İyi Mekan Ödülü’ne layık görüldünüz. Papalinayı mekan olarak özel kılan nedir?Papalina; taze ve gurme mönüsü, ilgili sevis personeli ve eşsiz konu-muyla bir çok ödüle layık görülmüştür.

En çok tercih edilen special yemekleriniz ve mezeleriniz hangileri?Mevsimin tüm taze ürünleri mostramızda sergilenmektedir. Balık seçi-miniz arzunuza göre pişirilip servis edilmektedir. Sıcak ve soğuk meze çeşitliliğimiz de bizleri farklı kılan unsurlardandır. Fesleğenli levrek ma-rin, akya balık pastırma, Ege otları, midyeli pilav, levrek lokma, somon dolma, fener çöp şiş, kalkan tandır gibi birçok spesiyal ürünümüz mev-cut.

Müşteri profiliniz kimlerden oluşuyor?Müşteri profilimiz damak tadına ve kaliteye önem veren iş, sanat ve siyaset dünyası ağırlıklı olup, ailece müdavimimiz olan bir çok konuğu-muz bulunmaktadır.

Mekanınıza gelip de balık tercih etmeyenler için hazırladığınız menüleriniz var mı?Balık tercih etmeyenler için sınırlı alternatifler sunabiliyoruz. Ama biz daha çok balığı sevdirmeye ve tüketmeye yönlendirmeye çalışıyoruz misafirlerimizi.

Page 87: Voir Magazin - Eylül 20012

85

Mekanınızın ambiyansından bahseder misiniz?Mekanımız denizle içi içe bir konumda ve samimi, sıcak bir ambiyansa sahiptir.

Gastronomi workshopları da düzenliyorsunuz. Biraz bah-seder misiniz?Ege’nin karşı yakasından gelen konuk aşçılarla, mönü geliştirme çalışmaları yapmaya devam edeceğiz. Bu, hem çalışanlarımıza olumlu bir motivasyon sağlamakta hem de misafirlerimize zaman zaman farklı lezzetler tattırtabilmemize imkan vermektedir.

Peki Papalina’nın müdavimleri bu lezzetli yemekleri Ata-köy Marina dışında nerelerde tadabilirler?Bahçeşehir’de bir yıl önce açtığımız Papalina’da yine aynı lezzetle-ri ve keyfi sunmaya devam ediyoruz.

Papalina Balığın üst katında da Papalina Mey var. Biraz da Papalina Meyden bahseder misiniz?Papalina Balık üst katında yer alan salonumuzda, hafta sonları greek taverna geceleri düzenleyip, lezzeti eğlence ile tamamlı-yoruz.

Hayatımızın her alanını etkisi altına alan sanatı baktığınız her yerde, bazen bir resimde bazen de bir mimari yapıtta görebilirsiniz. Bu ayki köşemde geniş bir konu olan sanat

akımları ve etkilerini sizlerle paylaşmak istedim. Ama takdir edersi-niz ki, bu kadar önemli bir konu sadece bir köşeye sığamayacak genişlikte. Bu yüzden yazı dizisi halinde, içimize sindire sindire iş-lemek istiyorum.Sanat tarihi içinde var olan sanat akımlarının ortaya çıkışlarında şe-killer, sosyal gelişmeler, bilimsel ilerlemeler, görsel algılamalar, akım-ların kendilerinden önceki akımlara bir tepkisidir. Rönesans’da sadelik, ölçüler, denge, önem arzeder. Her şey mate-matikle ifade edilip, görsellerin bile matematik kurallarına dayandırı-larak ifade edilmesi… Dünya görüşüyle birlikte Barok, bu kuralcılığa bir tepki olarak doğmuştur. Derinlik ve hareketlilik ortaya çıkmış, Rönesans resmindeki simetri mantığı bozulmuştur. Realizm’den önceki sanatlarda konular, şekiller seçilir ve en gösterişli bir şekilde yansıtılırdı. İşte doğayı olduğu gibi göstermek, gerçekçi görseller-le canlandırmak için Realizm ortaya çıktı. Empresyonizm’in ortaya çıkması sanayileşmenin, kent yaşamı üzerinde büyük etkileri ol-muş, doğayla ressamlar güneş ışığını keşfetmişler, güneş ışığının renkler üzerinde yaptığı farklılıkları tuvallerine aktarmışlardır. Sanat-çılar daha sonra tepkilerini farklı sanat akımları ile ortaya koymuş-lardır. Gerçek dünyanın baskılarından bunalıp, düşler dünyasına sığınmışlardır. Sürrealizm’in (gerçek üstü) ortaya çıkışı da böyle başlar. Sigmund Freud’un bilimsel çalışmaları onları etkiler. Psiko-loji ve bilinç altı ile ilgilenirler ve resimlerine yansıtırlar. Bilinç altının ve rüyaların gizemli dünyası onları çeker, Picasso “Sürrealizm bir rüyalar iklimidir” der. Gelin sanat akımlarına ve zamanlarına şöyle bir göz atalım...

Yrd.Doç.Dr. Nuri SezerGrafik Sanatçısı

Sanat Akımları ve Etkileri

u Rönesans (Klasizm, 15.yy 16.yy)u Barok (17.18.yy)u Neo Klasizm (18.yy ve 19.yyılın başı)u Romantizmu Realizm (19.yy 2. yarısı)u Empresyonizm (izlenimcilik,19.yy sonu)u Puantaizm (yeni izlenimcilik)u Post empresyonizmu Fovizm (19.yy sonu 20.yy başı)u Dadaizmu Ekspresyonizm (ifadecilik 19.yy sonu 20.yy ilk yarısı)u Alman dışa vurumculuğuu Fütürizmu Metafizik resimu Kübizmu Soyut resim (abstre, 20 yy)u Soyut sanat akımlarıu Rayonizmu Süprematizmu Konstrüktivizmu De stijl-neo plastizmu Sürrealizmu Action painting

Bir dahaki ay bu akımları anlatmaya,geniş açıklamaya yer vereceğim.

Leonardoda VinciRönesans

Jean Auguste Dominique Ingres, Neo Klasizm1780-1867

Rembrandt 1606-1669Barok

Rembrandt 1606-1669Barok

Paul Cézanne 1839-1906 EmpresyonizmGustave Klimt

1862 -1918Art Nouveau

85

Page 88: Voir Magazin - Eylül 20012

86

Yazı serüvenine okumayı öğrenme-siyle birlikte küçük şiirlerle başlı-yor. Ardından hikayelere, hikayeler

de romanlara… Yine bir hikaye olarak başladığı Gölgedeki Işıklar, ödül alan bir romana dönüşüyor. Henüz 14 yaşınday-ken yazdığı bu roman ona farklı bir pen-cere açıyor.Disiplinli ve planlı çalışması sayesinde; okulunu başarıyla yürütüyor, sosyal faa-liyetlerine zaman ayırıyor, romanlarına ve resim çalışmalarına da vakit buluyor. Planlı çalışmasının meyvelerini de alıyor Rana Demiriz. İlk kitabının tanıtımını Marmaris İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü katkısıyla yapı-yor. Sonra sırasıyla; Marmaris Belediye-si, MARTAB belediyeler birliği, Marma-ris Kaymakamlığı, Muğla İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Muğla Valiliği ve son olarak da Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan makamına kabul ederek ödüllendiriyor.Kitaplarının yanında resime olan merakı da Rana Demiriz’e birincilikler getiriyor.

Resim yeteneğini yazma yeteneği ile bir-leştirmeyi de bilen küçük yazar, kitapla-rındaki sahneleri de kendi eliyle resme-diyor. Başarıdan başarıya koşan gencimiz, ilköğretimi birincilikle tamamlamış ve münazarada da ilçe birinciliği alarak rüş-tunu ispatlamış nadir yeteneklerimizden.Gölgedeki Işıklar kitabının başarısının ardından devam niteliğinde; Yüzleşme, Donmuş Ateş ve son olarak Kutsal Denge romanları basılıyor. 20 yaşındaki bir genç kızın Amerika’da başlayıp, İspanya, Tür-kiye gibi ülkelerde devam eden macera-larını anlatan, fantastik-mitolojik olaylarla bezenmiş bir aşk hikayesini konu alıyor. Her yaş grubuna hitap ediyor.Her yıl yeni hedefler koyarak yoluna devam eden Rana Demiriz’in en büyük hayali ise kitaplarının başka dillerde ya-yımlanması ve beyaz perdeye uyarlanma-sı. Ne diyelim bunca beceriyi bir araya toplamış ve bunu başarıyla yürütebilen böylesine gençlerimizin çoğalması dile-ğimizle…

VOIR haber

Pırıl pırıl, aydın, gelecek vadeden Rana Demiriz… Yazdıkları ile ses getirmesinin yanı sıra resim yarışmasında da birinciliği bulunan yetenekli bir genç. Henüz 14 yaşındayken yazdığı ilk romanı “Gölgedeki Işıklar” ile bir çok ödül almış en küçük roman yazarımız.

Yaşı küçük başarısı büyük

RANA DEMİRİZ

Page 89: Voir Magazin - Eylül 20012

Günseli Hanım biraz kendinizi tanıtır mısınız?1961 Adana doğumluyum. Ama çocukluğum ve gençliğim Üsküdar’ da geçti. İlkokul, ortao-kul ve liseyi Üsküdar’ da okudum. 1984 Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil bölümü mezunuyum. 22 senedir Mar-maris’ te yaşıyorum.

Ne zaman kendinizdeki yeteneği fark edip bu yönde çalışmaya başladınız?Ben fark etmedim. Lisedeki resim öğretme-nim Yaşar Ünlüer fark etti. Benim hayalim tıp okumaktı ama hocam bende özel bir yetenek olduğunu ve akademi okumam gerektiğini söyleyince resim bölümünü seçtim. Yaşar ho-camın sayesinde akademi sınavlarını kazan-dım. O gün bugündür de resim benim tüm hayatım oldu.

Aslında çok yönlü bir sanatçısınız. İpek üzerine batik ve duvar boyama çalışmala-rınız da var. Bunlardan bahseder misiniz?Marmaris’ e yerleştikten sonra sokak ressam-lığı yapmaya başladım. İpek üzerine yaptığım 1000’ e yakın tablom ve bir o kadar yağlıboya ve suluboya çalışmalarım dünyanın değişik ül-kelerine gitti. Kreşler, ilköğretim okulları, bar-lar ve kafelerde duvar resim çalışmalarım var. Beni en çok heyecanlandıran ise bir caminin kalemkarlığını yapmaktı. 45 yaşında ve biraz kiloluca bir kadının dört katlı bir bina yüksek-liğinde kurulan inşaat iskelesinde, 30 santim kalasın üzerinde kubbe boyaması nasıl heye-can verici olmasın… Bu gün olsa gene yaparım dediğim işlerden biriydi. Şimdiye kadar kaç tane resim sergisi açtı-nız? Nerelerde?İlk kişisel sergimi 1991 yılında Marmaris Martı Otel’de açtım.1992 İstanbul Holiday Inn Otel’de, Muğla Tanıtım Günleri’nde ipek çalışmalarımla yer aldım.1992-1997 yılları arasında Marmaris’ te her sene altı ay süreyle sokak sergilerim oldu.1998-Magic Life Otel‘de kişisel sergim oldu.2001-Marmaris Grand’azur Otel’de 25 Atatürk port-resinden oluşan kişisel sergimi açtım.2003-2004 Marmaris Point Center - karma 2005-Marmaris Beldibi Anfi Tiyatro - karma2007-Marmaris Kadın ve Sanat Festivali - karma2008-Marmaris Lidya Otel - kişisel2009-2010 Marmaris Point Center - karma2011-Alanya Kültür Merkezinde Akdeniz Üniversi-tesi’nin düzenlediği İpek Sempozyumu’na ipek çalış-malarımla katıldım.2012-İstanbul Tuzla Gelenekten Geleceğe Türkiye Buluşmaları karma sergi. Ders de veriyorsunuz, kaç öğrenciniz var? Öğretmenliği hiç düşünmediğim halde dönem dönem akademi hazırlık için özel öğrencilerim olmuştu. Marmaris Kenan Evren İlköğretim Okulu’ndan ders verme teklifi alınca kızım da orada okuduğu için düşünmeden kabul et-tim. İki sene öğretmenlik yaptım. 15 senedir Marmaris Flarmoni Derneği Görsel Sanatlar Bölümü’nün başındayım. 15 senedir düzenli olarak ders veriyorum. İlköğretim öğrencile-

rim, güzel sanatlar lisesi hazırlık öğrencilerim, akademi hazırlık öğrencilerim ve hobi gurubu öğrencilerim var. Zamanımın tümü derslerle geçmeye başladı. Öğrenci sayım her yıl değişir.

Türkiye’deki resim sanatını Avrupa ülke-leriyle karşılaştırdığınızda neler söyleye-bilir siniz?Avrupa sanatta kendini iyi servis etmiş sadece. Bizim de çok geri kaldığımızı düşünmüyorum. Çok usta sanatçılar ve zanaatkarlar yetiştirdi bu topraklar. Anadolu’da kilim dokuyarak çok özel bir dil geliştirmiş kadın, kilimin üzerine yaptığı muhteşem soyut desenlerle sevgilisine mektup yazıyor. Minyatürlerimizi gören Picas-so; “İşte gerçek sanat bu” demiş. Hiç eğitim almamış çoban, dağda bulduğu taşları oyarak minik heykeller yapıyor. Yani hiçbir şey engel olamıyor insanoğlunun sanatla ilgilenmesine.

Sanatın insan yaşamındaki yeri ne olmalı?Hala bu çağda bile bana ders almak için gelen öğrencinin annesi “Ressam olup da ne olacak, öğretmen olsun, doktor olsun, hemşire olsun” diyerek memnuniyetsizliğini dile getirebiliyor. Atatürk’ ün söylediği “Hepiniz milletvekili ola-bilir, bakan olabilir, hatta Cumhurbaşkanı olabi-lirsiniz ama sanatçı olamazsınız.’” sözü böyle düşünenlere cevaptır. Bundan sonra gerçekleştirmek istediğini bir sergi hayaliniz var mı?Önümüzdeki yıl mart ayında Viyana’da Mar-maris Flarmoni Derneği ile birlikte konser ve sergi planımız var. Hayalim ise kızımla bir sergi açmak…

Neşter yerine fırça

GÜNSELİ TOP ÖZ

Hayali tıp okumakken birden kendini tuvallerin, renklerin, fırçaların büyülü dünyasında buldu. 1000’ e yakın tablosu dünyanın dört bir yanına ulaştı. E yetenek büyük, hayal gücü geniş olunca kendisini tablo çalışmalarıyla sınırlamadı. Kumaş boyama, ipek üzerine batik, ipek üzerine ebru. Sokak ressamlığı da yaparak bir çok mekanın duvarlarını renklendirdi, bir nevi sokaklara imzasını attı. Hiç korkmadan 4 katlı bir bina yüksekliğindeki inşaat iskelesine çıkarak camii kubbesi boyadı. Marmaris’te yaşayan ressam Günseli Top Öz, 25 yıllık sanat hayatını Voir okurları için anlattı.

87

Page 90: Voir Magazin - Eylül 20012

RİZEYeşilin Maviye, Mavinin Yeşile

Göz Kırptığı Şehir

VOIR GEZİ

Akan sular olaydım Kız testine dolaydımGümüşten kollarına Bir bilezik olaydım

Bu sene mısir unuTadinadur tadinaSevmişim alacağumAnamun inadına”

88

Page 91: Voir Magazin - Eylül 20012

Rize’nin tarih öncesi hakkında bilgiler sınırlı durum-dadır. MÖ 2.bin yıl başlarına dayanır. Ancak yörenin yazılı tarihi MÖ 7. yüzyılda Miletli denizcilerin yap-tıkları seferlerle başlar. Daha sonra sırasıyla; Kim-mer, Med, Pers, Kral Pharnakes, Partlar ve Roma

egemenliklerinin işgaline uğrar. Önemli konumdadır. (Karade-niz-İran ticaret yolu) Bu yüzden Bizans ile Sasaniler arasında bir-kaç kez el değiştirir. Malazgirt Zaferi’nin ardından Selçukluların eline, I.Haçlı Seferi sonrasında Doğu Roma Hakimiyetine geri döner. III. Haçlı Seferi’nden sonra Trabzon Rum İmparatorlu-ğu’nun egemenliğine girer. Fatih Sultan Mehmed devrinde, 1461 yılında kentte Osmanlı egemenliği başlar. I.Dünya Savaşı’nda 9 Mart 1916’da Rus işgali yaşayan Rize, 2 Mart 1918’de kurtulur. Bu tarihten sonra Trabzon vilayetine bağlı sancak merkezi olan kent, Cumhuriyet sonrasında 1924’te il olur.

Doğu Karadeniz Bölgesi’nin her mevsim farklı tatlar sunan, yeşi-lin maviyle harmanlandığı kenti Rize. Coğrafi konumun sunduğu fırsatlarla bir doğa ve kültür cenneti. Bol yağış alan Kaçkar Dağ-ları’nın eteklerine kurulmuştur bu şirin Karadeniz şehri. Coğrafi yapı gereği, genellikle yamaçlarda, dağınık şekilde, çoğu zaman aile içi bir kaç evlik guruplar halinde, konumlanmış; orman ve yeşille bütünleşmiş birkaç ahşap ve taş evden oluşan yerleşme-ler, heyecan verici bir görüntü oluşturmaktadır. Genellikle dar ve dolambaçlı patikalardan yürümek, evlere ulaşmanın tek yoludur. Dağlarda karların erimesi sonrasında hayvanlarıyla birlikte yay-lalara çıkan yöre insanı, yaz günlerini yaylada geçirip, sonbahar mevsiminin sonunda tekrar evlerine döner. Rize denilince akla ilk gelen tabiî ki çaydır. Doğal olarak Rizelilerin en önemli geçim kaynağını da çay oluşturur. E çevre kirliliğinden uzak yaylalardaki çiçek çeşitliliğinin desteklediği üretim ile ortaya çıkan dünyaca ünlü Anzer Balı’nı da unutmamak gerek. Geniş ormanlarla kaplı Rize kenti, yaban hayatı konusunda da hayli zengindir. Orman-larında geyik, ceylan, bozayı, kurt, çakal, tilki, çayırlık-fundalık alanlarda huş tavuğu, ur kekliği, tepelerde ise çengel boynuzlu keçi gibi türlere rastlamak mümkündür. Atmaca avcılığı ve yaka-lanan bu hayvanların eğitimi sonrasında yapılan bıldırcın avcılığı yöre kültüründe önemli bir yer teşkil eder.2000’li yıllarla birlikte turizm de kent ekonomisinde belirgin bir rol üstlenmeye başlar. Vadileri belirleyen dereleri, metrelerce yüksekten düşerek Karadeniz’e karışan şelaleleri, Kaçkar’ın eteklerini süsleyen yaylaları, yayla turizminin ünlü merkezlerin-den Ayder ve İkizdere İlçeleri, dik yamaçlarla kurulu yayla evleri ve bu evlerdeki otantik yaşam tarzı; tarihi eskilere uzanan na-dide ahşap konakları, yaz aylarında yapılan şenlikleri ve horonu

89

Doğanın binbir renginin,yeşilin binbir tonunun,

tarihin bozulmayan yapısının, tadı damaklardan silinmeyen

yemeklerinin ve insanın kanını kaynatan müziğin

buluştuğu yer Rize…

Page 92: Voir Magazin - Eylül 20012

90

ile eksik olmayan festivalleri… Doğayla yoğrulan yaratıcı, özgün ve leziz sofraları; sık ormanlarındaki zengin bitki çeşitliliği, buzul gölleri, Ortaçağlı kaleleri, kemerli taş köprüleri, sıcacık termal kaynakları, özenle işlenen çay tarlaları, neşeli ve esprili insanları Rize’yi ziyaretçileri için cazip hale getirir. Rize’de yapacak çok şey, gezip görüle-cek çok yer vardır. Bakanlar kurulu tarafından “Turizm Merkezi” ilan edilen Ayder Yaylası, Yukarı Kavron Yaylası, Anzer Köyü ile kaleler ve müzeler bunlardan sadece bir kaçı. Doğayla iç içe bir şehre gelip de bundan yararlan-mamak olmaz. Rize’nin dağları ve yaylaları keyifli ve hay-ranlık verici yürüyüş parkurlarına, debisi yüksek nehirleri rafting’e, bitki ve hayvan çeşitliliği doğa gözlemlerine, zirveleri zorlu dağcılık rotalarına izin verir. Kent bu duru-muyla hayli yüksek bir doğa turizmi potansiyeline sahiptir. Haziran ayının ikinci haftasından, Ağustos’un son haftası-na kadar olan dönemde ise Rize yaylaları binlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen şenliklerle bezenir. Bu şenlikler sadece Türkiye’deki değil tüm dünyadaki Rizeliler’in bu-luşma nedenidir.

Sadece turistik yerler değil müziğiyle; tulum ve özellik-lede kemençesiyle büyülüyor Rize ziyaretçilerini. En iyi kemençe limon ağacından, en iyi yayında servi ağacından yapılır. Kemençeden, türküden bahsetmişken Karadeniz’ in geleneksel dansı horonu unutmak olmaz. Figürleri çe-şitlilik gösteren oyun son derece hareketlidir. Hemşin ho-ronları tulum, Rize horonları kemençe eşliğinde oynanır. Horonda yapılan titreme, silkiniş, ürperme figürleri deni-zi, denizden çıkan balığın can çekişini ifade eder.Rize Bölgesi insanı kendine özgü şivesiyle türküler, des-tanlar, hikayeler, masallar, bilmeceler, ninniler, fıkralar söylemiş ve nesilden nesile aktarmıştır. Sevdalık türkü-leri, gurbet türküleri en çok görülenlerdendir. Yörede “atma” ve “karşı beri atma türküleri” özellikle önemlidir. İmece çalışmalarında kız ve erkeklerin karşılıklı türkü ya-rışına girmeleriyle doğmuştur.

Peki Rize’ye gelip de kilo almadan dönen olmuş mudur? Tabi ki hayır! Hamsili ekmeği, mıhlaması, hamsili pilavı, lahana sarması, laz böreği, turşu pilavı yörenin geleneksel yemekleri arasındaki yerini alır. Hepsi birbirinden lezzetli yemeklerin tadı damaklardan kolay kolay gitmez.

KemençeKemençenin ortaya çıkışının ilginç bir hikayesi de vardır.. Rivayete göre Rizeli iki ailenin çocukları birbirlerine sevdalanır. İki aşık kavuşacakları günü düşlerken, ailelerin arası açılınca çareyi kaç-makta bulurlar. Aileleri peşlerine düşer ve onları bir ormanın kıyısın-da sıkıştırır. Çaresiz kalan gençler “Bizi bunların elinden kurtar Alla-hım! Dal olup bölüşelim, saz olup söyleşelim” diye dua ederler ve son kez kucaklaştıktan sonra kök salıp dallanmaya, budaklanmaya başlarlar. Kız limon, erkek servi ağacı olur. İki sevdalı böylece saz olup söyleşir, söz olup sevdalarını dile getirirler.

El sanatlarıRize’de özellikle el sanatı ve bunun yanında zanaat da yaygın olarak devam etmekte, unutulmaya yüz tutmuş olanlar da canlandırılmaya çalışılmaktadır.Rize bezi: Eskiden kenevirden üretilen Rize bezi, günümüzde tekrar canlandırılmaya çalışılıyor.Sepet örme: Engebeli araziye sahip Rize’de, dağlık alanlarda kul-lanılmak üzere, altı sivri sepetler örülür.Hasır örücülüğü: Eskiden mısır koçanlarının yaprakları ile ve sonralarında söğüt çubuğu da kullanılarak üretim yapılmaktadır.Çorap örme: Özellikle Hemşin ve Çamlıhemşin’de, yün iplikle yapılır ve motifine göre isim alır. Kibele, çay yolu gibi…Bakır işlemeciliği: Diğer illerden farklı ince işçilik isteyen çekiç işçiliğine dayanır, seyrek darbeli değildir. Kuyumculuk: Rize’de daha çok el sanatlarına ağırlık verilmiş, kuyumculuk tarihi daha yeni dönemlere dayanmaktadır.

VOIR GEZİ

Page 93: Voir Magazin - Eylül 20012

Bodrum’un önde gelen konsept otellerinden Sundance Resi-dences & Suites Hotel Tuna Kiremitçi ve Canan Tan ile edebi-

yat söyleşileri dizisine başlıyor. Edebiyat söyleşilerine iki önemli edebiyatçı ile başlayacak olan Sundance Residences & Suites Hotel’de 8 Eylül Cumartesi günü son dönemin popüler yazarlarından Canan Tan son kitabının odak noktada olduğu bir söyleşiyle okurları ile buluşacak. Issız Erkek-ler Korosu adlı kitabıyla raflarda yerini alan romanıyla Canan Tan edebiyat ve kültür konulu söyleşiyle edebiyatseverlerle bir araya gelecek.

Sundance Residences & Suites Hotel Edebiyat Şölenine Ev Sahipliği Yapıyor!

Windowist Tower, tüm teknik altyapısının yanı sıra çevreci özel-likleri, konforu, güvenliği ve kişiye özel sunduğu hizmetleriyle

ofis yaşamına yeni bir bakış açısı getiriyor. Maslak’ta bulunan 26 katlı Windowist Tower’da iş hayatına ilişkin tüm ihtiyaçlar göz önünde bu-lundurularak tasarlanmış ofislerde, kendinizi iş yerinde değil, hayatın içinde hissetmeniz mümkün. Şirket kurulumu, teknik destek, çeviri ve tercümanlık, gelen ve giden posta ve paketlerinizin yönetimi, uluslara-rası ve yurtiçi kargo, depo alanı kiralama hizmeti, hukuki danışmanlık, muhasebe, oturma ve çalışma izinleri servisi, concierge, kuru temiz-

leme, catering, iskan, baskı ve reklam, uçak ve otel rezervasyonları, çiçek siparişi, ofis için tabela plazada sunulan hizmetlerden sadece bazıları. Ofis hayatının yükünü azaltacak tüm bu hizmetler sayesinde, Windowist Tower çalışanları zamandan ve enerjiden tasarruf ederek hem iş hem özel hayatlarına daha fazla zaman ayırabiliyor. Windowist Tower bünyesinde, yönetici bölümü ayrı olarak dizayn edilmiş 64 adet 5-7 kişilik corner suit ofisler, 23 adet 5 kişilik ofisler, 79 adet 2-3 kişilik ofisler ve 16 adet tek kişilik ofisler barındırıyor.

İstanbul’a renkli ve yeni bir soluk getiren Şile Gardens Hotel, farklı atmosferi ve temiz havasıyla sadece şehirden uzaklaşmak isteyenleri

değil iş dünyasını da ağırlıyor. 167 oda, 12 kabana, 130 superrior, 16 deluxe, 6 suit ve 1 kral dairesiyle hizmet veren Şile Gardens Hotel, 1000 kişilik Balo Salonuna ek olarak değişik ebatlardaki 8 adet top-lantı salonu, toplantı aralarında nefes almanız için Artene Restaurant, Hoku’s Brasserie & Bar, D’Light Lobby Lounge, 500 kişilik Havuz Bar ve fuaye seçeneklerini sunarken, son sistem teknik ekipmanlarıyla or-ganizasyonları sorun olmadan gerçekleştirmek isteyen firmaları misa-fir etmeyi hedefliyor. İş yorgunluğunu üzerinden atmak isteyenler için ise çeşitli aktiviteler sunan Best Western Şile Gardens; paintball, ATV, binicilik, tenis gibi faaliyetler için misafirlerini bekliyor.

Ofis Hayatının Yeni Adresi Windowist Tower

İş dünyasının yeni adresi:Best Western Şile Gardens

91

Page 94: Voir Magazin - Eylül 20012

VOIR TREND

BATH&BODY WORKS

DERMOKİLSaç bakım maskesininin çeriğinde

bulunan kil mineralleri ve bitki özleri, saçlarınızı derinlemesine

güçlendirirken yazın yıpranan saçlarınızı nemlendirecek ve saçlarınızı eski

parlaklığına kavuşturacak. Parlak ve arınmış bir cilde sahip olmak Dermokil

yüz ve vücut bakım maskeleriyle hayal olmaktan çıkıyor.

MARRAKESH

Argan Yağı’nın mucizevi etkilerini formülünde barındıran Marrakesh İksir, yaz sonrasında saçlar için tam anlamıyla bir kurtarıcı.

FRESH’N SOFT İLE CİLDİNİZİ ŞIMARTINTürkiye’nin ıslak temizlik mendili alanında ilk ve öncü markası Fresh’n Soft, papatyanın sağlık ve güzelliğe olan etkisini makyaj temizleme mendiliyle birleştirdi. Papatya özü sayesinde de cildiniz yumuşayarak, rahatlayacak; içerisindeki zeytinyağı özleri ile yüzünüzün doğal nem dengesini sağlarken, yaşlanma belirtilerini azaltacaksınız. Fresh’n Soft’un kuru ve hassas ciltler için özel olarak geliştirdiği makyaj temizleme mendili ise içeriğindeki jojoba yağı ve aloe vera özü sayesinde cilt kuruluğunu ve hassasiyetini gidermeye yardımcı olurken, cildi besliyor ve nemlendiriyor.

92

Page 95: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 96: Voir Magazin - Eylül 20012

94

VOIR GÜNCEL

Sabri Özel’ de %70indirim fırsatı

Sabri Özel çizgisi, farklı konseptleriyle yenilenerek; günün her anına özel, rahatlıkla kullanılabilecek

ürünlerle vitrinlerde yer alıyor. Günün her anı rahat ve şık olmak isteyenler için; gömlekler ince garni, şe-rit detaylarıyla koleksiyondaki yerini alıyor. Ceketten gömleğe pantolondan t-shirte uzanan ürün yelpaze-sinde renk çeşitliliği ile giyim alternatifleri çoğalıyor. Sezonda, koleksiyonun önemli parçası olan cotton ipliklerin kullanıldığı triko ve penyeler ise; trendy renklerin hakim olduğu beyaz, lacivert, kırmızı, bej, kahve, camel, gri, siyah, mavi, sarı, saks gibi renk-lerle göze çarpıyor. Kullanılan renkler, klasikten vaz-geçemeyen ancak özgün tarzını da ortaya koymak isteyenler için cazip seçenekler sunuyor. Sabri Özel kadın koleksiyonu; triko ve penye modelleriyle göz doldururken, Sabri Özel erkek koleksiyonu da be-dene oturan slimfit takım elbiseler de heyecan veren detaylarla göz dolduruyor. Günün her anına özel, rahatlıkla kullanılabilecek ürünlerin yer aldığı Sabri Özel Yaz Koleksiyonu’nda, bayan ürün ve erkek ürün gruplarında %70 indirim fırsatı da sizleri bekliyor.

Doğanın zarif esintileri artık boynunuzda

Koçak Gold’un doğadan esinlenerek hazırladığı ‘Zarif Kolyeler’ vitrinlerdeki yerini aldı. Doğadan esinlenerek tasarlanan kele-

bekli, uğur böcekli, çiçekli, güneşli, meyveli, çapalı sembollerin yer aldığı kolyeler gündüz ve gece kullanıma uygunluğuyla tüm kadın-ların boyunlarını süsleyerek şıklıklarına şıklık katıyor. Koleksiyonda; beyaz ve sarı altından üç kelebek motifi zincir etrafına serpiştiril-miş, yine zincir ucunda büyük kelebek motifi üzerinde nazar bon-cuklu kelebek figürü, kirazlı kolye, halka içinde yer alan iki kanatlı melek, kalp figürü içinde yer alan çiçek dalları, küçükten büyüğe dizilmiş halkalar üstünde yer alan iki kelebek, büyük halka içinde yer alan farklı renklerde çiçek motifleri ve yine büyük halka için-de yer alan farklı renklerde kelebekler, çapa, güneş ve anahtarlık sembolleri yer alıyor.

Zenith’ten gezginlere özel saat

Dünyanın gizli kalmış harikalarını seven bir gezginseniz, el işçiliği-nin kusursuz yaratıcısı ve tarihin en önemli saat üreticilerinden

Zenith’in Pilot serisinden Doublematic saatlerini denemelisiniz. Ze-nith’in biçimsel mirasını taşıyan Doublematic saatleri, nerede uyan-dığını unutan gezginler için özel olarak tasarlandı. 24 ülkenin saat dilimlerini göstermekle beraber farklı bir alarm modelinide içinde barındıran Pilot Doublematic saatleri 50 saat güç depolama özelli-ğine sahip. Saatten çok daha fazlasını bulabileceğiniz Pilot Doub-lematic, kronograf sistemi ile de tutkunlarının beğenisine sunuluyor. Zenith’in bu eşsiz eserinin diğer özellikleri arasında 5 ATM basınca kadar su geçirmezlik özelliği, 24 saat alarm dilimi ve 30 saniyede bir alarm uyarı sistemi sayesinde gökyüzünde hayatını geçirenlerin, uçakları evi olarak benimseyenlerin ve teknoloji olmadan da hayatı-mı sürdürebilirim diyenlerin vazgeçilmezleri arasında.

Page 97: Voir Magazin - Eylül 20012

”Bin Muhteşem Güneş”, ilk romanı “Uçurtma Avcısı”yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini’nin ikinci romanı. Yazar, bu ro-manında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesi-şen yaşamları ve dostlukları üzerinden...“Bin Muhteşem Güneş”, kesinlike okunması gereken bir roman. Kah-ramanları kadın olduğu için mi bilmem ama “Uçurtma Avcısı”ndan çok daha etkileyici buldum. Tarzı ile ilk kitabında bizi kendine hayran bırakan Hosseini “Bin Muhteşem Güneş” ile sonsuza dek kendisine bağlıyor. Savaşı, bir ülkenin yok oluşunu ve bu insanlık dışı süreçte Afganlı kadınların penceresinden çaresizliği yazıya döküyor. Olayları ve duyguları dile getiriş şekli büyüleyici, etkilenmemek mümkün değil. Di-ğer Hosseini hayranları gibi üçüncü kitabını merakla bekliyorum. “Bin Muhteşem Güneş”, mutlaka kitaplığınızda olmalı ve zaman zaman tek-rar okunmalı. Kesinlikle okuyun, okumadan ölmeyin...

İnsanları ve ülkeleri, spor ile yakınlaştırarak, barışın sağ-lanabilmesini amaçlayan “Olimpiyat Oyunları”, 1896’dan beri her dört yılda bir; dünya çapında sporcu, gazeteci ve

seyircilerin katılımı ile gerçekleştirilmektedir.

Yaz Oyunları (1896’ dan bu yana) ve Kış Oyunları (1924’te başlanmış olup, 1994’ ten beri Yaz Oyunlarının yapıldığı yıl-lardan iki sene sonra) olarak iki farklı organizasyon şeklinde gerçekleştirilen olimpiyatların, MÖ. XIV. yüzyıla kadar uzan-dığı ve oyunların, Yunanistan’ ın Olympia yöresinde başladığı bilgisi mevcuttur.

Ancak 393 yılında, bin yılı aşkın tarihi olan oyunlar, İmparator Theodosius tarafından din dışı olduğu düşüncesiyle kaldır-mıştır.

16 - 23 Haziran 1894 arasında, Sorbonne Üniversitesi’nde dü-zenlenen bir kongrede, aristokrat Baron Pierre de Coubertin, sadece spor ile gerekli fiziksel eğitimin alınabileceği ve spor kuruluşlarına yeni bir sistem getirmek istediği hakkındaki düşüncelerini paylaşmıştır. Böylelikle kongrenin son güması-na karar verilmiştir. Ayrıca bu oyunları organize etmek üzere “Uluslararası Olimpiyat Komitesi” (IOC) kurulmuştur.

Nazım’ımız Londra Metrosu Duvarlarını Süslüyor...

Nazım Hikmet’in, “Geceleyin Bakü” (Baku at Night) adlı şiiri, 2012 Olimpiyat Oyunları’na paralel olarak, “Yeraltında Dünya Şiirleri” çerçevesinde, Londra metrosu trenlerini süsleyecek. “Geceleyin Bakü” şiiri, Olimpiyat sürecince 100 bin adet olarak basılacak olan kitapçıkta, Londra metrosunda ücretsiz olarak dağıtılacak. Kitapçıkta ayrıca, 1986’dan bu yana Londra Metrosu’nda sergilenen diğer seçme şiirler de eşlik edecek. 12 hafta sürecek olan “Londra 2012 Festival”i, 22 Haziran 2012 tarihinde başladı ve 9 Eylül’e kadar devam edecek.Ve işte o şiir...

GECELEYİN BAKÜGeceleyin yıldızsız ağır denize bakar,geceleyin zifiri karanlıkta,güneşli buğday tarlasıdır Bakü şehri.Tepedeyim,

Avuç avuç çarpar yüzüme ışık taneleri,havada rast peşrevi Boğaziçi suları gibi akar.

Olimpiyat Oyunları

Diyabette pH Mucizesi • Dharma Yayınları: Diyabet yönetilebile-cek ciddi bir hastalıktır. Dr. Young, basit ve tamamen doğal yöntemlerle vücudunuzun ihtiyaç duyduğu alkali ortamı nasıl koruyacağınızı göste-rerek hastalığınızı yavaşlatmanız, durdurmanız hatta tersine çevirmeniz konusunda size yardımcı olacaktır. Yalnızca on iki haftada kendinizi bü-tünüyle sağlıklı ve zinde hissetmeye başlayacak ve bunu, diyabet has-talarının genellikle yüksek dozlarda kullandığı ilaçlara ihtiyaç duymadan başaracaksınız.

IŞIK AĞLARI • Maya Kitap: Diana Cooper’dan hepimiz için ruhsal ay-dınlanma mesajları içeren çok değerli spiritüel bir roman. Diana Coo-per’ın spiritüel öğretilerle birlikte Sfenks’in, Piramitlerin ve Bermuda Üçgeni’nin gizemlerini, yunusların kutsallığını, Saf Atlantis bilgeliğini ve üçüncü gözü anlattığı bu kitap Taşların Sessizliği ve Güç Şifreleri’nin ardından gelen üçüncü romanıdır.

KAN YANGINI• Nemesis Kitap: Alec Reynard, o bir seçkin… O ve türü için, dünya büyük tehlikelerle dolu bir yer. Ruhunun karanlık kuyu-ları Alec’i ezmeye çalışırken o, yakalandığı hastalıktan kurtulmak ve gü-nışığında yaşayabilmek için gizli tıbbi tedaviler görüyor. Domini Lancer, vampirlere inanmayan bir ölümlü. Onun için vampirler sadece dedesinin anlattığı gece masallarında geçen, gerçekte var olmayan yaratıklar. Oysa dedesinin ona vampir hikayeleri anlatmasının bir nedeni var. Alec ve Domini’yi bir araya getiren şey ise zihinlerinden geçen düşünceler. Bu düşünceleri takip ederek birbirlerinin hayatlarına giren Alec ve Domi-ni’nin tutku ve macera dolu hikâyesi bu kitapta sizleri bekliyor.

KENDİME YAZILAR • Remzi Kitabevi: Tarih, felsefe, siyaset, edebi-yat, ekonomi, hukuk, Osmanlı, Türkiye ve yaşam üzerine… Mahfi Eğil-mez, felsefe, siyaset, edebiyat, tarih ve yaşam gibi farklı konulardaki görüş, izlenim ve değerlendirmelerini bu kitapta paylaşıyor. Yaşadığımız çağı derinlemesine kavramak için birer yol gösterici olan yazıların bir bölümü ilk kez gün yüzüne çıkıyor.

Bin MuhteşemGüneşYazar: Khaled HosseiniTürü: Dünya RomanSayfa Sayısı: 430Yayınevi: Everest Yayınları

Byglossarist

editörün seçtikleri

Müg

e B

ilgin

Akd

95

Page 98: Voir Magazin - Eylül 20012

96

VOIR GÜNCEL

Dinamizme Devam

Sonbahara artık sayılı günler kaldı… Yaz mevsimiyle birlikte canlanan doğa yerini kuru yapraklara ve sarı bir hüzne bı-

rakıyor. Bizler de doğayla birlikte yazın canlılığını ve enerjisini kaybediyoruz. Ancak doğru mücevher seçimiyle bu enerjiyi daha uzun süre korumak mümkün…İtalya, Tayland ve Hong Kong’ta bulunan toplam 12 atölye-deki tasarım ekibi tarafından sadece Lizay patentiyle üretilen mücevherlerin tamamı oldukça iddialı. Lizay Pırlanta’nın yazın dinamikliğini taşıyan özel koleksiyonunda, baharı temsil eden özellikle kuş ve kelebek gibi hayvan figürleri, pırlanta, mavi ve renkli safirle süslenmiş. Canlılığı temsil etmesi sebebiyle kolek-siyonun büyük bir çoğunluğu “Rose” rengi altından oluşuyor. Mücevher trendlerini ve dünyadaki gelişmeleri çok yakından takip eden Lizay Pırlanta tasarımcıları, bu yeni koleksiyonun her yaşa hitap edeceğini ve mücevher tutkunlarının hep üze-rinde taşıyacağı parçalar olacağını belirtiyorlar. Bu özel tasa-rımlar şimdiden Levent Sapphire Çarşı, Beylikdüzü Perlavista AVM, Kurtköy Via Port, Nuruosmaniye ve Adapazarı’ndaki Li-zay Pırlanta mağazalarında yerini aldı.

Burcunuzu kolunuzda taşıyın

Nacar’ın astroloji ve saat tutkunları için hazırladığı muhte-şem kollekiyon Nacar Burç Serisi görücüye çıktı. Zarif taş-

larla süslü, deri ve metal bilezik alternatifleri ile herkesi büyü-leyen Burç Serisi; işçiliği, tasarımı ve benzersiz konseptiylede saat meraklıları için ideal koleksiyonların başında geliyor. Sizde burcunuzu yanınızda taşımak istiyorsanız Nacar ve Darphane işbirliğiyle hazırlanmış ve sadece 100 adet üretilmiş bu eşsiz koleksiyonu kaçırmayın.

“AMERİKA VESPUCCİ’’ KALEMİ İLE KEŞİF SIRASI SİZDE

Yeni Dünya’nın kurulduğu kıta olan Amerika’nın keşfini gerçekleştiren Amerigo Vespucci, “Av-

rupa’dan, Asya’dan hatta Afrika’dan bile çok sayı-da insan ve hayvan tarafından mesken edilmiş bu kıtayı keşfettim.” sözlerini söylediğinden bu yana tam 500 yıl geçti. Floransalı gezginin 500. ölüm yıl-dönümü için İtalyan kalem devi Visconti çok özel bir kalem tasarladı. Visconti, Vespucci’nin ken-di yolculuğundan ve Waldeseemuller’in 1507’de meşhur haritayı çizmesinden ilham alarak tasar-ladığı kalemlerde grafik çalışma içine mükemmel Visconti süsleme tekniği ve ışık gölge oyunu kul-landı. Böyle özel bir parça özel bir sunum kutusu olmadan var olamazdı ve bunun için Visconti çey-rek kadran ile bağlantılı usturlap şeklinde bir kutu tasarlayarak Vespucci’nin yolculuğunu tamamladı. Bu özel kalemler 500 adet ile sınırlı.

Page 99: Voir Magazin - Eylül 20012

97

KONSERHarbiye’de Karadeniz Fırtınası“Yaşamak ve sanat ciddi iştir diyenler hayden konse-re” Türk Halk Müziği ve Karadeniz müziğinin öncü ismi Volkan Konak ile Harbiye’de Kuzey Rüzgarı esecek. Hem kendi bestelerinin hem de geleneksel halk müziği tarzındaki şarkıları ile hayranlarının karşısında olacak olan Volkan Konak, şiirleri, sohbeti ve hikayeleri ile 3 Eylül akşamı Harbiye Açıkhava’da unutulmayacak bir konsere imza atacak. Biletler Biletix’ te.

Radyo Eksen İftiharla takdim eder: “Eksen On Fair”2007 ve 2008 yıllarında Helldorado, Kultur Shock, Devotchka ve The Gutter Twins konserlerini düzenle-yen Radyo Eksen, ilk kez bir festival için kolları sıvadı. İstanbul, 15 Eylül 2012 Cumartesi günü Maçka Kü-çükçiftlik Park’ta yeni alternatif festivaline kavuşuyor. 2010 NME en iyi yeni grup ödülünün sahibi Bombay Bicycle Club, The Stranglers, 90’lı yılların en önemli indie rock gruplarından Space festivalde yer alacak isimlerden. Eksen On Fair festivalinde ayrıca Radyo Eksen DJ’lerinin yanı sıra Belle & Sebastian Dj Set, Babyshambles-Libertines ortaklığı olanLondon Guns ve daha fazlası tüm gün sürecek etkinlikte dinlenebile-cek. Biletler Biletix’ te.

MFÖ Harbiye’de

Türk Pop Müziği’nin en köklü gruplarından, MFÖ, yıl-lara meydan okuyan performansları, dinleyicisinin çok iyi bildiği eski ve yeni parçaları ile 4 Eylül Salı günü Harbiye Açıkhava sahnesinde olacak.bu eşsiz müzik ziyafetini kaçırmayın. Biletler Biletix’ te.

Melih Kibar & Çiğdem Talu Anılıyor6 Eylül akşamı Turkcell Kuruçeşme Arena’da sözlerini Çiğdem Talu’nun yazdığı Melih Kibar şarkıları yankıla-nacak. BKM ve SDS Organizasyon tarafından düzenle-nen gecede; Erol Evgin, Nükhet Duru ve Candan Erçe-tin ile Onur Mete, Sibel Gürsoy, Tuba Önal ve Zeynep Alasya en güzel Melih Kibar ve Çiğdem Talu şarkılarını seslendirecekler.“İçimdeki Fırtına”, “İşte Öyle Bir Şey”, “Sevdan Olmasa”, “Bir de Bana Sor” gibi birbirinden güzel 300’ün üzerinde şarkıya imza atan Melih Kibar ve Çiğdem Talu’nun anılacağı gecenin tüm geliri Çağ-daş Yaşam Melih Kibar ve Çiğdem Talu Fonu kapsa-mındaki “Çoban Yıldızı Projesi”ne aktarılacak. Biletler Biletix’ te.

Red Hot Chili Peppers İstanbul’da8 Eylül Cumartesi akşamı, Pozitive Live organizasyo-nuyla Türkiye’de ilk kez sahne alacak Red Hot Chili Peppers, santralistanbul’da müzikseverlerle buluşa-cak. Dünya çapında yaklaşık 60 farklı şehri kapsayan turnenin Türkiye ayağında, Red Hot Chili Peppers, fark-lı tarzları, eğlenceli sahne performansları ve enerjileri ile dinleyicilerine unutulmaz bir konsere imza atacak. Bu muhteşem konser öncesinde sahnenin açılışını ise Türkiye’de punk/rock deyince ilk akla gelen grup Athe-na yapacak. Biletler Biletix’te.

Nil’in Dünyasını Keşfedin“Ben Buraya Çıplak Geldim” albümüyle, yine müzi-ğin ayrık otu olduğunu gösteren Nil Karaibrahimgil, 9 Eylül’de Turkcell Kuruçeşme Arena’da olacak. Sahne şovunda albümünde bahsettiği he-man bat-man pac-

man ve mad-men’le, Kazablanka’ya kadar gidip gele-cek, gölgeleriyle savaşacak, son klibindeki dansları ve dünyada ilk kez bir albüm çıkmadan şarkıları duyuran kendi buluşu ‘mini klip’ler de o gece Turkcell Kuruçeş-me Arena sahnesinde olacak. Ayrıca internet konserin-de olduğu gibi o gece, seyircilerden aldığı bir cümleyi besteleyecek. Biletler Biletix’ te.

Dünden Bugüne NilüferNilüfer, 13 Eylül Perşembe günü Turkcell Kuruçeşme Arena sahnesinde bu yıl vereceği en büyük konsere hazırlanıyor! Orkestrası ve ekibiyle dünyanın en güzel manzaralı sahnesinde unutulmaz bir gece planlayan Nilüfer’in sürprizleri de olacak.İki bölüm olarak planan konserin ilk bölümünde Nilüfer klasik şarkılarını ses-lendirecek. Konserin ikinci bölümünde ise Nilüfer’in rock müzisyenleri ile hazırladığı albümünün repertuarı sahneye taşınacak. Sahne üzerine kurulacak özel per-de ile de çeşitli dans gösterileri farklı bir teknik ile kon-ser boyunca Nilüfer’e eşlik edecek. Biletler Biletix’ te.

Boğaz’da Ebru Gündeş RüzgarıDünyanın ve Türkiye’nin starlarını Boğaz’ın ışıkları altında ağırlayama devam eden Turkcell Kuruçeşme Arena, 15 Eylül Cumartesi akşamı Türk müziğinin en güçlü seslerinden biri olan Ebru Gündeş’i ağırlayacak. Hayranları ile ilk kez Boğaz kıyısındaki bu mekanda bu-luşacak olan sanatçı, 1,5 yıllık aradan sonra çıkardığı ve 13,5 ismini verdiği albümü ile Türk Sanat Müziği rüzgarı estirecek. Son albümünün yanı sıra, hayranla-rının çok sevdiği ve yıllardır eskimeyen parçalarından oluşacak repertuarı ile Ebru Gündeş güzelliği ve muh-teşem sesi ile yine göz kamaştıracak. Biletler Biletix’ te.

VOIR KÜLTÜR

SANAT

Page 100: Voir Magazin - Eylül 20012

Leonard Cohen Hayranları Müjde!Müzikseverlerin yıllardır dört gözle beklediği efsanevi müzisyen, söz yazarı, şair Leonard Cohen, 2012 Old Ideas Dünya Turnesi kapsamında, 19 Eylül 2012 ta-rihinde sadece bir konser için İstanbul’a geliyor. Le-onard Cohen, 2012 Dünya Turnesi kapsamında vere-ceği konserlerinde “Dance Me To The End Of Love”, “Ain’t No Cure for Love”, “Bird on a Wire”, “Chelsea Hotel #2”, “Suzanne”, “Hallelujah” “So Long, Marian-ne”, “I’m Your Man”, “First We Take Manhattan” gibi unutulmaz şarkılarına da yer verecek. Sanatçının İs-tanbul konserinde klasikleşmiş şarkılarına hazır olun. Biletler Biletix’ te.

Dead Can Dance Yeniden Bir Arada1980 ve 90’ların en özgün topluluklarından Dead Can Dance, yaklaşık 15 yıllık bir aradan sonra yeniden İs-tanbul’da. Tüm albümleri ülkemizde yayımlanan toplu-luk özellikle Baraka adlı belgesel filmde kullanılan “The Seraphim’ parçasıyla hafızalara kazınmıştı ve yine topluluğun Ortadoğu müziklerinden ilham alan parça-sı ‘Saldek’ bir dönem tüm müzik marketlerce sıklıkla çalınarak İstiklal Caddesi’nin fon müziği haline gelmiş-ti. 1998’de çalışmalarına uzunca bir ara veren grup geçtiğimiz aylarda yeni bir albüm ve dünya turnesi için yeniden bir araya geldi ve bu efsane grubun turnesi Istanbul konserleriyle start alacak.19 Eylül Harbiye Ce-mil Topuzlu Açıkhava Sahnesinde, büyüleyici ve ruhani bir gece için şimdiden biletlerinizi almanızı tavsiye ede-riz. Biletler Biletix’ te.

Boğaz’da Yavuz Bingöl İle Türkü KeyfiTurkcell Kuruçeşme Arena’da, BKM organizasyonuyla gerçekleşen konserler hız kesmeden devam ediyor. Turkcell Kuruçeşme Arena’nın 20 Eylül Cuma akşamki konuğu, Türk Halk Müziği’nin güçlü yorumcusu Yavuz Bingöl olacak. Türkülerini, Boğaz’ın ışıkları altında oku-yacak olan sanatçı, dinleyicilerine unutulmaz bir müzik şöleni yaşatacak. Biletler Biletix’te.

Boğazda Balkan EsintisiBu yaz farklı müzik tarzlarından, önemli konukları ağır-layacak olan Turkcell Kuruçeşme Arena’nın, alternatif

müzik alanındaki en renkli konuğu, Beirut olacak. Bü-yük bir Balkan orkestrası gibi tınlayan ve herhangi bir müzik türüne koymakta zorlanacağınız grup, son dere-ce zengin enstrüman çeşitliliğiyle neşeli marşlardan, melankolik baladlara geniş bir yelpazede gezinecek. Beirut, 2011 yılında piyasaya çıkardığı, New York’un soğuk kış günlerinde kaydedilmiş olmasına rağmen, son derece neşeli ve enerjik albümü “Rip Tide” turnesi kapsamında 21 Eylül Cuma günü Turkcell Kuruçeşme Arena’da hayranları ile buluşacak.

Urban Festival İstanbul 2012

İstanbul’un ilk şehir temalı festivali Urban Festival Is-tanbul, 30 Eylül Pazar günü müzikseverlerin huzuruna çıkıyor. Şehir temasını öne çıkaran festival ruhunu, İstanbul’un merkezindeki Maçka’da bulunan Küçük-çiftlik Park’ta 2 farklı sahnede yaşatacak olan Urban Festival İstanbul, bu yıl Kuzey Avrupa müziğinin günü-müzdeki en önemli temsilcisi olan Röyksopp’un yanı sıra dünyaca ünlü grupları ve sanatçıları ağırlayacak. Biletler Biletix’ te.

Şevval Sam Harbiye’de

Şevval Sam, 29 Eylül 2012 gecesi unutulmayacak bir konser için Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’n-de. Sanatçı, “Toprak Kokusu” temalı solo konserinde seçkin eserleri ile birlikte Ramazan Bayramı’nın birinci günü müzik marketlerde yerini alan “İki Tek” isimli yeni alaturka albümünden de eserler seslendirecek. Sahne, ışık şovları ve koreografilerle adeta görsel bir şölene dö-nüşecek konseri kaçırmayın. Biletler Biletix’ te.

Levent Yüksel Jolly Joker İstanbul’da

Türkiye’nin en iyi bas gitaristlerinden ve Sezen Ak-su’nun yetiştirdiği sayılı müzisyenlerden biri olan Levent Yüksel hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. 29 Eylül Jolly Joker İstanbul’ da gerçekleşecek olan konserde sanatçı dünden bugüne bütün şarkılarını seslendirerek sevenlerine unutulmaz bir müzik ziyafeti yaşatacak. Biletler Biletix’ te.

Ferhat Göçer - Symphonie D’orient29 Eylül akşamı Symp-honie D’orient projesi ile Harbiye Açık Hava’da se-venleriyle birlikte olacak Ferhat Göçer, gecede yeni albümünden ve klasikleş-miş repertuarından seçtiği

şarkıların yanı sıra, Amy Winehouse, Sting, Adele, Pink Floyd coverlarını Metropol Senfoni Orkestrası’na etnik tınılarıyla eşlik edecek olan İstanbul Strings eşliğinde yorumluyor. Birlikte eşsiz bir sentezin sizleri beklediği geceye özel hazırlanacak dekor ve ışık tasarımları ise izleyenleri büyüleyici bir yolculuğa çıkaracak. Biletler Biletix’ te.

Berlin Flarmoni Orkestrasıİstanbul’daİstanbul Kültür Sanat Vakfı, 40. yılında, dünyanın en saygın orkestralarından Berlin Filarmoni Orkestra-sı’nı İstanbul’da ağırlıyor. Orkestranın daimi şefi Sir Simon Rattle yönetiminde, 27 Eylül Perşembe akşamı Haliç Kongre Merkezi’n-de gerçekleştirilecek konserin solistleri dünya çapın-da adlarından övgüyle söz edilençellist Efe Baltacıgil ile kontrbas sanatçısı Fora Baltacıgil olacak. Berlin Filarmoni Orkestrası, İstanbul’daki konserinde Schu-bert’in “Bitmemiş Senfoni”si, Efe ve Fora Baltacıgil’in solist olacağı Bottesini’nin “Viyolonsel ve Kontrbas için Düzenlenmiş Grand Duo Concertant” adlı eseri ile Beethoven’in “La Majör 7. Senfoni”sini seslendirecek. Biletler Biletix’ te.

Zuhal Olcay ve Halil Sezai Aynı Sahnede

Oyunculuk kariyeri yanında, yorumculuk kariyerinde de kendisini ispatlayan, duru sesi ve dinamizmi ile büyük beğeni toplayan Zuhal Olcay ile çeşitli tiyatro oyunları ve dizi filmlerde oynayan ve 2011 yılında çıkardığı Seni Beklerken albümü ile müzik kariyerinde büyük bir çıkış

98

VOIR KÜLTÜR

SANAT

Page 101: Voir Magazin - Eylül 20012

99

yakalayan Halil Sezai, ilk defa bu özel projede bir araya geliyor. Organizasyonunu Funorg’un yaptığı bu yıl ikin-cisi düzenlenecek Eylül’de Harbiye’de 2012 Konserleri kapsamında yer alan bu özel konser 23 Eylül’ de. Bi-letler Biletix’ te.

İlhan İrem ile Boğazda Muhteşem Geceİlhan İrem, çok nadir olarak verdiği konserlerden biri ile Turkcell Kuruçeşme Arena sahnesinde ölümsüz klasikleri ve son dönem çalışmaları ile izleyicilerine unutulmaz bir gece yaşatacak. Düşsel bir atmosferde gerçekleşen İlhan İrem Konserleri, yoğun duygu payla-şımlarının yaşandığı aşk ayinlerine dönüşüyor. Sizde 22 Eylül’ de gerçekleştirilecek bu konseri kaçırmayın. Biletler Biletix’ te.

SAHNE“Hurafeleme” Yunus Emre’deHer şeye inanacak kadar saf, temiz yürekli ve bir o ka-dar da sakar Hurafettin’ in tek gayesi internet aracılığıy-la kendine kız arkadaşı bulmak ve onlarla eğlenmektir. Üç aydır internet üzerinden görüştüğü kız arkadaşı Oylum’u sonunda bir kır kahvesinde buluşmaya ikna eder. Ancak üzerine hayaller kurduğu kız arkadaşı ile ilgili beklenmedik bir sürprizle karşılaşır. Büyük bir şaş-kınlık yaşayan Hurafettin önce kaçmayı düşünür. Ama onu daha da büyük bir sürpriz beklemektedir. Engelsiz sahne tarafından Yunus Emre Kültür Merkezi’ nde dü-zenlenecek olan Hurafeleme ile TOFD (Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği) ’nin yürüttüğü onlarca projeye finan-sal destek sağlanması amaçlanıyor. Hurafeleme 07 Eylül 18.00- 07 Eylül 20.30 da. Biletler Biletix’ te.

Ailemizle Son Yüzleşme! ikincikat’ın en naif oyunu “Limonata”, son oyunlarıyla veda etmeye hazırlanıyor. Sami Berat Marçalı’nın yaz-dığı oyun, bir ailenin dağılma hikâyesine odaklanıyor. 2011/12 tiyatro sezonunda adından sıkça söz ettiren, birçok ödülün de sahibi olan oyunda Deniz Türkali,

Heves Duygu Tüzün, Banu Çiçek Barutçugil, Barış Gö-nenen, Tevfik Şahin ve Sezgi Mengi oynuyor. Iraz Yön-tem’in yardımcı yönetmenlik yaptığı metnin yönetmeni

ise Murat Mahmutyazıcıoğlu. Biletler Biletix’ te.

“Korku Tüneli” İkincikat’daikincikat’ın açılış oyunu “Kor-ku Tüneli” yeniden sahneleni-

yor. Oyun, çocukluk korkularımız ve acımasız dünyanın geldiği son durumu mercek altına alıyor. “Kâinatın En Hızlı Saati”, “Uğrak Yeri”, “Kürklü Merkür”, “Cam Yap-raklar” gibi ülkemizde sahnelenmiş önemli oyunları yazan Philip Ridley, sinema/tiyatro alanlarında birçok önemli ödülün de sahibi. İlk oyunu “Korku Tüneli” ile de İngiliz tiyatrosunun önemli isimlerinden biri olmayı ba-şarmış. İlk kadrosuyla sahnelenen oyunda Banu Çiçek Barutçugil, Murat Mahmutyazıcıoğlu, Ushan Çakır ve Eyüp Emre Uçaray oynuyor. Özlem Karadağ’ın dilimi-ze çevirdiği metnin yönetmeni ise Sami Berat Marçalı. Biletler Biletix’ te.

Dünyanın En Popüler Şovu Cirque du Soleil, İki kıtada İstanbul’ da

Gösteri sanatlarında yepyeni bir boyut açan dünyaca ünlü gösteri topluluğu Cirque du Soleil güneşi İstan-bul’da tekrar doğuyor. Eleştirmenler tarafından toplu-luğun en göz alıcı ve etkileyici şovu olarak tanımlanan Alegria bu Eylül’de izleyiciler ile buluşmaya hazırlanı-yor. Finansbank’ın ana sponsorluğunda düzenlenen şov, 2012’de asla kaçırılmaması gereken gösteriler arasında yerini alarak, görselliğiyle tiyatro, dans ve fiziksel sınırları zorlayan performansın doruğa çıktığı muhteşem bir gösteriye imza atacak. Alegria gösteri-si 22 Eylül – 14 Ekim tarihleri arasında Ülker Arena ve Ora Arena’da sahne alacak. Pozitif Live tarafından düzenlenen şovun bu sene için en önemli özelliği ise İstanbul’da hem Asya’da hem de Avrupa kıtasında 2 şovun üst üste gerçekleşiyor olması.

SERGİYenikapı’nın Eski Gemileri Rahmi M. Koç Müzesi’ndeYenikapı’da 2004 yılında başlayan Marmaray ve Metro Projeleri inşaat alanında ortaya çıkan, son yılların en

dikkat çekici arkeolojik verileri olarak kabul edilen The-odosius Limanı kalıntılarının fotoğraflarının yer aldığı ‘Yenikapı’nın Eski Gemileri’ Sergisi 16 Eylül’e kadar Rahmi M. Koç Müzesi’nde sizleri bekliyor. Varlığı Bizans kaynaklarından bilinen ancak konumu ve gerçek bü-yüklüğü tartışmalı olan Theodosius Limanı kalıntılarının su yüzüne çıktığı ilk anlarda kazı çalışmalarında yer alan arkeologların deklanşöründen karelerin yer aldığı ‘Yenikapı’nın Eski Gemileri’ sergisi, bu anlamda bir ilk olma özelliği taşıyor.

ETKİNLİKiKEDi Dev Kediler İstanbulSokaklarındaİDANS Festivali`nin 6. açı-lışını yapacak olan iKEDi, haftasonları 12 ilçede, 17.00 ve 19.00 saatleri arasında düzenlenecek. Bu yıl 1 Eylül ile 7 Ekim tarih-leri arasında düzenlenecek olan iKEDi atölyelerine 10 yaşın üzerindeki bütün İstanbullular ücretsiz katılabilir. Aileniz, anneniz, babanız, okul veya iş arkadaşlarınız, çocuklarınız için günün en eğlenceli kısmını bu atölye-lerde geçireceksiniz. Sonrasında ürettiğiniz/yarattığınız İstanbullu Yunusu, Lüferi, Kediyi, Köpeği, Martıyı bera-berinizde evinize götüreceksiniz ve bu keyifli zamanı sonsuza dek hatırlayabileceksiniz.

Mutfakta 8 haftaKendi evinin executive chef’i olmak isteyenler için tüm mutfak tekniklerini profesyonel şeflerden öğreneceğiniz kapsamlı bir mutfak eğitimi Mutfak Sanatları Akade-misi’n de sizi bekliyor. Mutfağın inceliklerini 8 hafta boyunca her çarşamba günü keşfedeceksiniz. Eğitim süresince kendi özel istasyonunuzda çalışacak ve pro-fesyonellerin teknikleriyle gerçek bir şef gibi yemek pi-şirmenin keyfine varacaksınız. Yerinizi Biletix’ ten ayırtın.

FUARModa Dünyası Bu Fuarda BuluşuyorModa dünyasının bir araya geldiği İstanbul Moda Fuarı, 13-15 Eylül 2012 tarihleri arasında CNR EXPO’da dü-zenleniyor. Özellikle Rusya ve Orta Doğu’dan gelecek pazar alıcılarını katılımcı firmalarla buluşturacak fuar, sektöre ilişkin en son gelişmeleri yansıtan İstanbul Moda Fuarı, küresel pazarlarda rol alan alıcı ve satı-cıların iş diyaloğu kurmasını ve moda sektöründe yeni pazarların geliştirilmesini amaçlıyor.

Page 102: Voir Magazin - Eylül 20012

VOIR’E ULAŞIN

Her ay yayımlanacak olan dergimizin,adresinize gelmesini istiyorsanız,voirmagazin.com’u ziyaret edip

formumuzu doldurarak,adres kaydı yaptırabilirsiniz.

İletişim+90 212 522 15 51 f [email protected]

Page 103: Voir Magazin - Eylül 20012
Page 104: Voir Magazin - Eylül 20012