uluslararasi modern ÇaĞ ve gazzÂlÎ sempozyumuisamveri.org/pdfdrg/g00073/2014/2014_yavuza.pdf ·...

17
S.D.Ü. ĠLÂHĠYAT FAKÜLTESĠ ULUSLARARASI MODERN ÇAĞ VE GAZZÂLÎ SEMPOZYUMU International Symposium on Modern Age and al-Ghazzali 12-14 Mayıs/ May 2011 BĠLDĠRĠLER KĠTABI ISPARTA 2014

Upload: lamtuyen

Post on 20-Mar-2019

217 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

S.D.Ü.

ĠLÂHĠYAT FAKÜLTESĠ

ULUSLARARASI MODERN ÇAĞ VE

GAZZÂLÎ SEMPOZYUMU

International Symposium on Modern Age

and al-Ghazzali

12-14 Mayıs/ May 2011

BĠLDĠRĠLER KĠTABI

ISPARTA 2014

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

GAZZÂLÎ‟NĠN YÖNETĠM ANLAYIġINDA, HADĠS VE SÜNNET

KÜLTÜRÜNÜN ĠZLERĠ

Adil YAVUZ*

Özet

Ġlahi mesajı insanlığa ulaĢtırma sorumluğu ile görevlendirilen tüm peygamberler, dinin toplumsal düzeyde yaĢanması için de mücadele etmiĢlerdir. Çünkü kulluk sadece bireysel ve vicdani bir alanda gerçekleĢen bir yaĢam tarzından ibaret değildir. Dini kabullenenler toplumda cereyan eden kötülüklere karĢı tavır almakla, iyilikleri teĢvik edip desteklemekle de mükellef tutulmuĢlardır. Hz. Peygamber de, dini tebliğ etmek, açıklayıp anlatmak göreviyle beraber, ilahi iradenin istediği Ģekilde onun uygulamasının mücadelesini de vermiĢtir.

Özellikle Medine dönemi toplum hayatının, tebliğ edilen dine göre Ģekillendirildiği bir süreç olarak devam etmiĢtir. Sosyal hayatı, birey toplum iliĢkilerini düzenlemek için bir takım idari yapılanmalara gidildiği görülmüĢtür. Hz. Peygamberin Ģahsında Nebevî ve idarî otorite birleĢtirilmiĢtir. Mescid-i Nebevî sadece bir namazgah olarak kalmamıĢ, sosyal ve idari problemlerin halledildiği bir mekan olarak da hizmet vermiĢtir. Bu yapılanmayı yaĢayarak öğrenen Sahabe, Hz. Peygamber‘den sonra bu yapıyı koruması gerektiğini idrak etmiĢti. Nitekim Hz. Peygamber‘in vefat ettiği gün, ilk ele alınan konulardan birisi de, Hz. Peygamber‘in vefatı sebebiyle boĢalan idarî mekanizmanın hemen doldurulması olmuĢtur.

Hulefâ-i RâĢidûn dönemi‘nde, idari yapı Hz. Peygamber‘den öğrenilen esas ve uygulamalar dikkate alınarak korunmaya çalıĢılmıĢ, karĢılaĢılan problemlerin halli için Nebevî uygulamalar, en önemli baĢvuru kaynaklarından birisi olmuĢtur. Bu hassasiyet, bundan sonra kurulan Müslüman devletleri bir Ģekilde etkilemiĢ, Nebevî tatbikata uygun davranmak, idarî tasarrufların meĢruiyetinin temel referansı olmuĢtur. Ġslam siyaset bilimcileri de, hem idari yapının ĢekilleniĢinde hem de yaĢadıkları dönemde karĢılaĢılan meselelerin çözüme kavuĢturulmasında, Asr-ı Saadet uygulamalarını esas almıĢlardır. H. 4.-5. asra gelindiğinde Ġslami siyaset teorisini ele alan müstakil eserler kaleme alınmaya baĢlamıĢtır.

* Doç. Dr., Selçuk Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Hadis ABD Öğretim Üyesi; [email protected],

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

354

Ġslam tarihi açısından, bir taraftan iç karıĢıkların sürdüğü, bir taraftan Fatımî devleti destekli Batınî propagandanın devam ettiği sıkıntılı bir dönemde yaĢayan Ġmam Gazzâlî (450-505/1058-1111) de, elbette karĢılaĢılan idarî problemlere ilgisiz kalmamıĢ, onlar için bir takım çözüm önerileri sunmuĢtur. Büyük bir ilim adamı olmakla beraber, Gazzâlî bazı eserlerinde kullandığı hadis merviyyatı konusunda tenkitlere maruz kalmıĢtır. Onun yönetimle ilgili görüĢlerinde sünnetin etkisini ve izlerini müĢahede etmekteyiz. Yönetimin yapısını ortaya koyarken, Hz. Peygamberin uygulamalarından örnekler sunmuĢtur. Yine Hadis ve sünnet verilerinden hareketle, yöneticileri birçok konuda uyarmıĢtır.

Traces of The Prophetic Culture on The Political Theory of Al-Ghazzālī

Abstract

All the prophets were in charge of not only preaching the divine message but also implementing it in social life. This is because servitude is not confined to a life lived in individual consciousness. Those who adopt religion are responsible for fighting against the evil and for supporting and encouraging the good in society, too. Along with his duty of preaching and teaching religion, the Prophet Muhammad also strove to ensure its practice as ordained by God.

The Medinan period in particular is a process in which the social life is shaped according to the religion preached. There were made some administrative regulations to organize the social life and interpersonal relations. The prophetic and administrative authority was united in the personality of the Prophet Muhammad. The Nabawī Mosque functioned not only as a temple but also as a governmental and legal center where social and administrative issues were dealt with. The companions of the Prophet learned this social organization by experience, noticing that it should be protected after the decease of the Prophet. For one of the foremost issues that were handled on the very day of his death was the selection and installment of a new leader.

The Four-Rightly Guided Caliphs mostly preserved the administrative structure laid down by the Prophet Muhammad, taking recourse to this structure in dealing with the new issues. The same structure shaped the following Muslim state polities; ruling in harmony with the Prophetic model became criterion for the legitimacy of their policies. Muslim political theoreticians relied on the practices of the Prophet and the Rightly Guided Caliphs in formulating their political thoughts and in solving the contemporary problems. With the turn of the fourth and fifth centuries after Hijrah, there were written independent works devoted to the elaboration of the Islamic political theory.

Imām Ghazzālī (450-505/1058-1111), who lived in a period in which the Muslim world suffered a domestic chaos and an intense Fatimi State aided Shiite-Batini propaganda, of course, did not remain insignificant to the present political problems, suggesting some solutions. Ghazzālī is criticized for employing some unauthentic Prophetic traditions in some of his works though he is a great scholar. We can observe the effects and traces of hadith on his views in the field of political theory. While putting forward the structure of governance, he has given examples of the Prophet‘s practices. He has also warned the administrators on many issues, on the basis of Hadith and Sunnah knowledge.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

355

Ġlahi mesajı insanlığa ulaĢtırma sorumluğu ile görevlendirilen tüm peygamberler, dinin toplumsal düzeyde yaĢanması için de mücadele etmiĢlerdir. Çünkü kulluk sadece bireysel ve vicdani bir alanda gerçekleĢen bir yaĢam tarzından ibaret değildir. Dini kabullenenler toplumda cereyan eden kötülüklere karĢı tavır almakla, iyilikleri teĢvik edip desteklemekle de mükellef tutulmuĢlardır. Hz. Peygamber de, dini tebliğ etmek, açıklayıp anlatmak göreviyle beraber, ilahi iradenin istediği Ģekilde onun uygulamasının mücadelesini de vermiĢtir.

Özellikle Medine döneminin, toplum hayatının tebliğ edilen dine göre Ģekillendirildiği bir süreç olduğu bilinen bir gerçektir. Bu dönemde sosyal hayatı, birey toplum iliĢkilerini düzenlemek için bir takım idari yapılanmalara gidildiği görülmüĢtür. Hz. Peygamberin (s) Ģahsında Nebevî ve idarî otorite birleĢtirilmiĢtir. Mescid-i Nebevî sadece bir namazgah olarak kalmamıĢ, sosyal ve idari problemlerin halledildiği bir mekan olarak da hizmet vermiĢtir. Bu yapılanmayı yaĢayarak öğrenen Sahabe, Hz. Peygamber‘den sonra bu yapıyı koruması gerektiğini idrak etmiĢti. Nitekim Hz. Peygamber‘in vefat ettiği gün, ilk ele alınan konulardan birisi de, Hz. Peygamber‘in vefatı sebebiyle boĢalan idarî mekanizmanın halife tayiniyle hemen doldurulması olmuĢtur.

Hulefâ-i RâĢidûn Dönemi‘nde, idari yapı Hz. Peygamber‘den öğrenilen esas ve uygulamalar dikkate alınarak korunmaya çalıĢılmıĢ, karĢılaĢılan problemlerin halli için Nebevî uygulamalar, en önemli baĢvuru kaynaklarından birisi olmuĢtur. Bu hassasiyet, bundan sonra kurulan Müslüman devletleri bir Ģekilde etkilemiĢ, Nebevî tatbikata uygun davranmak, idarî tasarrufların meĢruiyetinin temel referansı olmuĢtur. Ġslam alimleri de, hem idari yapının ĢekilleniĢinde hem de yaĢadıkları dönemde karĢılaĢılan meselelerin çözüme kavuĢturulmasında, Asr-ı Saadet uygulamalarını esas almıĢlardır. Ondan sonraki asırlarda ise idari yapılanma ve uygulamaları ele alan müstakil eserler kaleme alınmaya baĢlamıĢtır.

Ġslam tarihi açısından, iç karıĢıklıkların sürdüğü, sıkıntılı bir dönemde yaĢayan Ġmam Gazzâlî (450-505/1058-1111) de, yaĢadığı dönemde karĢılaĢılan idarî problemlere ilgisiz kalmamıĢ, onlar için bir takım çözüm önerileri sunmuĢtur.

Her ilim adamının, düĢünce ve fikirlerinin oluĢmasında, problemlere yönelik kanaatlerinin Ģekillenmesinde elbette yaĢadığı dönemin etkisi olmuĢtur. Bu gerçekten hareketle, önce Gazzâlî‘nin yaĢadığı dönemin ana hatlarıyla dikkate alınması gerektiğini düĢünüyoruz.

A. Gazzâlî‟nin Hayatı, YaĢadığı Dönem ve Coğrafya

Ebû Hamid Muhammed b. Muhammed el-Gazzâlî, (450-505/1058-1111) Horasan‘ın Tûs Ģehrinde dünyaya gelmiĢtir. Babasının iplik ticareti ile meĢgul olduğu, belirtilir. Babası çocuklarını okutmaya ömrünün yetmeyeceği düĢüncesiyle, onların eğitimini sufi bir dostundan rica etmiĢtir. Gazzâlî ve kardeĢinin hamileri, babalarının bıraktığı az miktardaki mal bitince, onlara daha fazla yardımcı olamayacaklarını söyleyerek, bir medreseye girmelerini tavsiye etmiĢtir.1 Bir süre Cürcan‘a gidip ilim

1 Bkz. Ġsnevî, Abdurrahîm, et-Tabakâtü‘ş-şâfiiyye, I-II, nĢr. Kemal Yusuf el-Hût, Beyrut, 1407; II, 111.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

356

öğrenen Gazzâlî, 473/1080‘de NiĢabur‘daki Nizamiye Medresesi‘ne gitmiĢ ve Ġmâmu‘l-Harameyn el-Cüveynî‘den (478/1075) ilim öğrenmiĢtir. Tûs ve NiĢabur sufilerinin meĢhurlarından biri olan Ebu Ali el-Farmedî‘den öğrenim görmüĢtür. Cüveynî‘nin vefatından sonra meĢhur Selçuklu veziri Nizâmülmülk ile görüĢmüĢ ve onun yakın ilgisini görmüĢtür. 484/1091 yılında Bağdat Nizamiye Medresesi müderrisliğine tayin edilmiĢtir.2 485/1092 yılında Selçuklu veziri Nizamülmülk öldürülmüĢ, kısa bir süre sonra da Sultan MelikĢah vefat etmiĢtir. Birkaç yıl sonra büyük bir Ģüphe krizine kapılan Gazzâlî, 488/1095 yılında müderrislik görevini bırakıp Bağdat‘tan ayrılmıĢ ve ġam‘a gidip Emevî Camii‘nde inzivaya çekilmiĢ, riyazat ve mücahede ile meĢgul olmuĢtur. Kudüs‘te yazmaya baĢladığı Ġhyâu ulûmi‘d-dîn adlı eserini ġam‘da tamamlamıĢtır.3 489/1096 yılında hac vecibesini yerine getirdikten sonra Bağdat‘a oradan da Horasan‘a dönmüĢtür. 492/1099 yılında Kudüs, Haçlılar tarafından iĢgal edilmiĢtir. Dönemin Selçuklu Sultanı Sencer‘in veziri ve Nizamülmülk‘ün oğlu olan Fahrülmülk‘ün ikna etmesiyle, 499/1106‘da NiĢabur Nizamiye medresesine dönerek yeniden ders vermeye baĢlar.4 Üç-dört yıl ders verdikten sonra 503/1109 yılında görevini bırakıp Tûs‘a döner. Orada bir medrese ve sufiler için bir hangâh yaptırmıĢtır.5 Ömrünün son bir kaç yılını ders okutmak, gönül ehlinin sohbetlerine katılmak ve eser yazmakla geçirmiĢ ve kendisini yeterli görmediği hadis ilmiyle6 meĢgul olmuĢ, Sahihayn‘ı mütalaa etmiĢtir. Tûs‘ta 505/1111 yılında vefat etmiĢtir.7

Gazzâlî‘nin yaĢadığı dönemde, onun hayatını da belli ölçüde etkileyen iki önemli Ġslam ülkesi bulunmaktaydı; Fatımîler ve Selçuklular. Fatımiler (296-567/909-1171), adını Hz. Fatıma‘dan alır. Onunla Hz. Ali‘nin soyundan geldiklerini iddia ederler. Fatımî devletinin esası Ġsmaililik hareketine dayanmaktadır. Bu hareket, ġiaya göre altıncı imam Cafer es-Sadık‘ın oğlu Ġsmail‘i nas yoluyla yedinci imam olarak halef tayin ettiği iddiasına dayanmaktadır. Ġsmail, babası hayattayken vefat etmiĢtir (145/762). Ġmamiyye Ģiası ise, yedinci imam olarak Cafer es-Sadık‘ın oğlu Musa Kazım‘ı kabul etmektedirler. Ġsmailî dâî Ebu Abdullah eĢ-ġîî, Kuzey Afrika‘da Berberi Kütame kabilesinin desteğiyle bir Ġsmailî üssü kurar. Ġsmailî Ġmam Ubeydullah el-Mehdî de buraya gelerek, birlikte Ağlebiler devletinin baĢkenti Rakkâde‘yi ele geçirir ve halife ilan edilir (296/909). Böylece Bağdat‘a bağlı olmayan Fatımî devleti kurulur. 358/969 yılında Mısır‘ı ele geçirirler. Fatımiler özellikle Sünni Müslümanlığın merkezi olan Bağdat‘ı ele geçirmek istiyorlardı. Bu bölgeye propaganda amacıyla dailerini gönderiyorlardı. Fatımî devleti, Müstansır billah‘ın döneminde Mısır, Güney Suriye bölgesi, Kuzey Afrika, Afrika‘nın Kızıldeniz sahilleri, Hicaz ve Yemen‘i hakimiyetine

2 Zehebî, Muhammed b. Ahmed, Siyeru a‘lâmi‘n-nübelâ‘, I-XXV, thk. ġuayb el-Arnaût, Beyrut, 1405, XIX,

323. 3 Bkz., Ebu‘l-Ferec ibnü‘l-Cevzî, Abdurrahman b. Ali, el-Muntazam fî târîhi‘l-mülûk ve‘l-ümem, I-XVII, thk.,

Muhammed Abdulkadir Ata‘, Mustafa A. Ata‘, Beyrut, 1415, XVII, 125. Ġbnü‘l-Cevzî, Ġhyâ‘da mevzu ve sahîh olmayan çok hadis bulunduğunu, onlara Ġ‘lâmu‘l-ihyâ ve Telbîsü Ġblîs adlı eserinde iĢaret ettiğini belirtir. Bu tür hatalarının Gazzâlî‘nin hadis alanındaki bilgisinin azlığından kaynaklandığını söyler. (age., XVII, 126).

4 Bkz., Zehebî, age., XIX, 324. 5 Bkz., Ġsnevî, age., II, 113. 6 Bkz., Gazzâlî, Kânûnu‘t-te‘vîl, (Mecmûatü resâili‘l-Ġmâm el-Gazzâlî, içinde), (Beyrut, 2006) VII, 132. 7 Bkz., Ebu‘l-Ferec ibnü‘l-Cevzî, age., , XVII, 126; Zehebî, age., XIX, 324-326;

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

357

alarak en geniĢ sınırlarına ulaĢmıĢtır. Bağdat‘ın tehdit altına girmesi üzerine Abbasiler, Selçuklulardan yardım istemiĢlerdir. Fatımilerin desteği ile Abbasilere karĢı ayaklanan Arslan Besasiri, Bağdat‘ı istila ederek, Fatımî halifesi adına hutbe okutmuĢtur (450/1058). Gazzâlî‘de bu olayın olduğu yılda doğmuĢtur. Abbasi halifesi bir yıl hapsedilmiĢtir. Selçuklu Türkleri Tuğrul Bey‘in öncülüğünde, Arslan Besasiri‘yi de bertaraf ederek, Abbasi hilafetini Fatımiler‘in elinden kurtarırlar. Mısır, Suriye, Yemen ve Hindistan‘daki Ġsmaililer‘in büyük bir kısmı, Fatımi halifesi Müstansır Billah‘ın oğlu Müsta‘lî‘nin (487/1094) imamlığın kabul ederler. Ġran Ġsmaililer‘i ise onun diğer oğlu Nizar‘ın imamlığını kabul ederler. Bunlara Nizariyye denilmiĢ ve onlara Hasan Sabbah öncülük etmiĢtir.8 Hasan Sabbah, kurduğu teĢkilatla ele geçirdiği Alamut kalesini merkez edinerek, Selçuklu idaresini uzun süre rahatsız etmiĢ, bazı idarecilerini suikastle öldürtmüĢtür. Fatımi vezirliğine Selahaddin-i Eyyubî‘nn tayini ile Mısır‘daki yönetim değiĢmeye baĢlamıĢ Abbasiler adına hutbe okunmuĢ vee Sünni Müslümanlık orada hakim olmaya baĢlamıĢtır (567/1171)9. Fatımî halifesi Muiz lidinillah (362/972) döneminde veziri Cevher es-Sıkıllî tarafından, Kahire‘de Cuma camii olarak inĢa ettirilen (361/972) Ezher camii,10 zamanla Fatımî davetin merkezi haline gelmiĢtir.11 Gazzâlî‘nin hayatı boyunca Ehl-i sünnet dünyasını Ġsmailî-Batınî propagandaları ile etkileyen güçlü bir Fatımi idaresinin devam ettiği görülmektedir.

Gazzâlî‘nin de tebaası olduğu Büyük Selçuklu Devleti (431-552/1040-1157), Gaznelileri yenen Tuğrul Bey tarafından kurulmuĢtur. Tuğrul Bey, Merv‘de yapılan kurultayda alınan karara uyarak Bağdat‘taki Abbasi halifesine bir elçi göndermiĢ ve ona bağlılığını bildirmiĢtir. Halife Kâim Biemrillah‘ın daveti üzerine 447/1055‘te Bağdat‘a gitmiĢ, halife onun adını hutbelerde okutmuĢtur. Yukarıda da iĢaret edildiği üzere Abbasi halifesine isyan ederek Bağdat‘ı ele geçiren Arslan Besasiri, Tuğrul Bey tarafından etkisiz hale getirilip öldürülmüĢtür. Tuğrul Bey‘in vefatından (455/1063) bir süre sonra Alparslan, yönetimi ele geçirip, Nizamülmülk‘ü vezir tayin etmiĢtir. Abbasi halifesi de onu sultan olarak ilan etmiĢtir. Alparslan, 463/1071 yılında kazandığı Malazgirt zaferi ile, Anadolu fethinin kapısını açmıĢtır. Vefat etmesi üzerine yerine oğlu MelikĢah geçmiĢtir (465/1073). Nizamülmülk‘ün vezirlik görevi onun zamanında da devam etmiĢtir. MelikĢah, Alamut kalesini iĢgal ederek orada bir Nizarî-Ġsmailî devlet kuran Hasan Sabbah ve Batınilerle mücadelesini bir devlet politikası haline getirmiĢtir. Veziri Nizamülmülk, hem askeri hem ilmî açıdan mücadele ettiği Batıniler tarafından öldürülmüĢtür (485/1092). Kendisi de bu olaydan yaklaĢık bir ay sonra Bağdat‘ta vefat etmiĢtir. Oğlu Berkyaruk (485/1092), amcası TutuĢ ve kardeĢi Muhammed Tapar ile taht mücadelesine giriĢmiĢtir. Bu kargaĢa devam ederken Haçlılar, 492/1099 yılında Kudüs‘ü ele geçirmiĢtir.12 Gazzâlî‘nin inzivaya çekildiği yıllarda vuku bulan ve Kudüs‘ün iĢgaliyle bütün Ġslam dünyasını derin üzüntüye boğan Haçlı saldırıları karĢısında sessiz kalması, halifenin isteği üzerine önde gelen alimler halkı iĢgalcilere karĢı direniĢe çağırırken onun hiçbir eserinde bu geliĢmelerden tek bir kelimeyle bile söz etmemesi tenkit konusu yapılmıĢtır. Onun bu sırada Horasan

8 Bkz., Seyyid, Eymen Fuad, ―Fatımîler‖ DĠA (Ġstanbul, 1995), XII, 228-231. 9 Bkz. Seyyid, agm. DĠA, XII, 232, 235. 10 ÂĢur, Said Abdullah, ―Ezher‖, DĠA (Ġstanbul, 1995), XII, 53. 11 Bkz. Seyyid, agm. DĠA, XII, 235. 12 Bkz., Sümer, Faruk, ―Selçuklular‖, DĠA (Ġstanbul, 2009), XXXVI, 365-370.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

358

bölgesinde olması ve yaĢadığı coğrafyayı ciddi olarak sarsan Batınî fitne ve terörün onu meĢgul etmesi sebebiyle bu konu üzerinde duramadığı ifade edilmektedir.13 Bu gerekçeye yaĢadığı ülkedeki taht kavgalarının sıkıntıları da ilave edilebilir. Onun ölümü üzerine yönetime gelen oğlu II. MelikĢah‘tan sonra kardeĢi Muhammed Tapar (498/1105), yönetimi devralmıĢtır. O öldükten bir süre sonra 511/1118 yılında yönetime gelen kardeĢi Sultan Sencer (552/1157)‘in Oğuzlarla mücadeleyi kaybedip esir düĢmesi ile Büyük Selçuklu Devleti tarih sahnesinden çekilmiĢtir.14

Selçuklular, Ġslam dünyasının siyasi liderliğini ele aldıktan sonra iç politikada ġîî-Fatımîler, dıĢ politikada Bizanslılarla mücadeleyi temel ilke kabul etmiĢlerdir. ġîî-Fatımiler‘e karĢı Sünniliğin hamisi olmuĢlardır. Selçuklu sultanları fıkhî açıdan Hanefî mezhebine bağlı kalmıĢlar ve 447/1055‘de Bağdat‘a geldiklerinde Kâdılkudat olan ġafiî alimi Ġbn Makula‘nın yerine Hanefi alim Ebu Abdullah ed-Dâmeganî bu göreve getirilmiĢtir. Sultan Alparslan, Bağdat‘ta Ebu Hanîfe‘nin kabrinin yanında Hanefiler için bir medrese yaptırmıĢtır. Fatımilerin açmıĢ olduğu Ezher Medresesinde yetiĢen ġîî-Fatımî dâîlerin çalıĢmalarına karĢı Selçuklular, Nizamiye Medreselerini inĢa ettirmiĢlerdir. Ġmamül‘l-Harameyn el-Cüveynî ve Gazzâlî gibi alimler burada müderrislik yapmıĢtır. ÇeĢitli bölgelerden gelen öğrenciler, Bağdat, NiĢabur, Merv, Herat ve Ġsfahan gibi Ģehirlerdeki Nizamiyelerde okuyarak memleketlerine dönmüĢ ve Sünnîlik üzerine ortak bir kültürün geliĢmesine hizmet etmiĢtir. Tuğrul Bey‘in ve kısa bir süre Alparslan‘ın vezirliğini yapan Amîdülmülk el-Kündürî amelde Hanefî, itikatta Mutezilî idi. Ehl-i Bidat‘a minberlerden lanet edilmesi için Tuğrul Bey‘den izin almıĢ ve onlara EĢ‘arîleri de katmıĢtır. Bu tür baskılar sebebiyle, Ġmamü‘l-Harameyn el-Cüveynî ve Beyhakî, memleketlerini terk etmek zorunda kalmıĢlardır. Alparslan tahta geçince, ġafiî ve EĢ‘arî olan Nizamülmülk‘ü vezir tayin etmesi ile lanet okuma son bulmuĢtur. Nizamiye Medreseleri açılmıĢ ve ġafiî-EĢ‘arî alimlere geniĢ imkanlar tanınmıĢtır. Mutezile de varlığını devam ettirmiĢtir. Nitekim Sultan Sencer‘in dostlarından ġehristânî ve müfessir ZemahĢerî, Mutezilî olup itibar görmüĢlerdir.15

Gazzâlî‘nin hayatının geçtiği tarihi kesit ile coğrafyanın siyasi, sosyal ve ilmî durumu ana hatları ile böyle bir tablo arz etmektedir. ġüphesiz bu Ģartlar hem onun yetiĢmesinde hem de, fikir ve düĢüncelerinin oluĢmasında belli ölçüde etkili olmuĢtur. Nizamiye medreselerinde öğrenim görmüĢ, ders vermiĢ, Selçuklu sultanları ve vezirleri ile muhatap olmuĢtur. Bu tespitlerden sonra onun, idarecilere yönelik tavsiyelerine kısaca değinmek istiyoruz.

B. Yöneticilerle ĠliĢkileri ve Onlara Yönelik Tavsiyeleri

Gazzâlî‘nin diyalog kurduğu ilk siyaset adamı Selçuklu veziri Nizamülmülk‘tür. H.478/m.1085‘de hocası Ġmamu‘l-Harameyn öldükten sonra Gazzâlî, bu veziri ziyarete gitmiĢtir. Nizamülmülk, onun bir münazarada üstün geldiğini görerek zekasına hayran olur. Nihayet 484/1091‘de onu Bağdat‘taki Nizamiye medresesine müderris tayin eder. Gazzâlî bir taraftan ders veriyor, kitap yazıyor, diğer taraftan siyasi

13 Bkz., Çağrıcı, Mustafa, Gazzâlî, DĠA, (Ġstanbul, 1996), XIII, 493. 14 Bkz., Sümer, agm., DĠA, XXXVI, 370-371. 15 Ocak, Ahmet, ―Selçuklular‖ DĠA, XXXVI, 375-376.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

359

meselelerle ilgilenmek zorunda kalıyordu.16 Nizamülmülk, ilmini ve zekasını keĢfettiği Gazzâlî‘yi, hem mensubu bulunduğu ġafiî mezhebini güçlendirme hem de –daha önemlisi- Sünnî yönetime baĢkaldıran ve Ġslam dünyası için büyük tehlike teĢkil eden Batınî hareketini durdurma planı açısından uygun bir eleman olarak görmüĢ olmalıdır.17 O, MelikĢah‘ın temsilcisi olarak, halife ile yapılan görüĢmeleri de yürütmüĢtür. Fatımîlerin Abbasî hilafetine, dolayısıyla Selçuklulara karĢı yürüttüğü propagandayı durdurmak üzere, karĢı propagandanın yürütülmesiyle görevlendirildi. Gazzâlî‘nin bu dönemde siyasetle ilgili eserlerinin çoğu, Fatımî etkilerine karĢı Abbasî hilafetinin meĢruiyetinin savunulduğu ve ―Batınî‖ veya ―Ta‘limî‖ olarak nitelediği Ġsmailî öğretinin çürütülmesine yönelik tamamıyla siyasi amaçlarla yapılan çalıĢmalardır.18 Diğer taraftan, Nizamiye‘de ders verdiği dönemde, vezir Nizamülk‘ün öldürülmesi ve MelikĢah‘ın ölümü sonrasında Selçuklu Ģehzadeleri arasında Nizamülmülk‘ün oğullarının yönlendirdiği taht mücadelelerine Ģahit olmuĢtur.19 Böyle bir hayat tarzının ve ortamın içinde olan Gazzâlî‘nin yönetim ile ilgili problemlere bigane kalması mümkün değildi. Bunun da ötesinde öğrendiği ilmin temel kaynakları da böyle bir mesuliyeti yüklemekteydi.

Kur‘an‘da iyi olanı emretmek, kötü olana karĢı çıkmak bu ümmetin özelliği olarak sayılmıĢ, bunu yapacak bir topluluğun yetiĢtirilmesi emredilmiĢtir. Nitekim Ģöyle buyrulmuĢtur: "Siz insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten menedersiniz ve Allah'a inanırsınız...''20, ''İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden, kötülükten meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir"21 Ģeklinde yer alan ayetler, genel olarak yanlıĢ olan söz ve fiillere karĢı tavır almayı, müdahale etmeyi Ġslam ümmetine bir görev olarak yüklemektedir. Aynı türden genel uyarılar, Hz. Peygamber‘in hadislerinde de yer almaktadır. O Ģöyle buyurmuĢtur: "Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle onun kötülüğünü söylesin; buna da gücü yetmezse kalbiyle ona buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir''22 En faziletli cihad hangisidir sorusuna ―Zalim sultanın yanında hak olan sözü söylemektir‖23 cevabını vermiĢ olması bu konuda yapılmıĢ bir teĢvik olarak değerlendirilebilir. Nitekim Gazâlî de, yöneticilere iyiliği emretme, onları kötülükten nehyetme konusunu iĢlerken bu hadisi zikretmiĢtir.24 Kitap ve sünnette yer alan bu tür ifadelerin, yöneticilere yönelik tavsiyelerde bulunma geleneğinin temellerini oluĢturduğu düĢünülebilir.

16 Çubukçu, Ġbrahim Agâh, ―Gazzâlî ve Siyaset‖ Ankara Üniv. Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, (Ankara, 1962),

IX, 125. 17 Çağrıcı, Gazzâlî, DĠA., XIII, 491. 18 Bkz., Çubukçu, agm., 125, 126; Alkan, Halûk, ―Gazzâlî‘de Otorite Kavramı‖, Ġslami Sosyal Bilimler

Dergisi, (Ġstanbul, 1995), c.III, sy. 2, 119. 19 Bkz., Alkan, agm., c.III, sy. 2, 118. 20 Alû Ġmrân, 3/110. 21 Alû Ġmrân, 3/104. 22 Müslim, b. Haccâc KuĢeyrî (261/875), Sahihu müslim, I-V, thk. M. Fuad abdulbaki, (Beyrut, 1375), Ġman, 78; Ebu Dâvud, Sünenü Ebî Dâvud, I-IV, thk: Sıdkî Muhammed Cemil, (Beyrut, 1414) Salat, 248

(1140); Tirmizî, Muhammed b. Ġsa (279/892), Sünenü‘t-tirmizî, I-V, thk. Ahmed Muhammed ġakir, Fuad Abdulbâkî, Abdulkadir Ġrfân Hassûne, (Beyrut, 1414) Fiten, 11 (2179); Nesaî, Ahmed b. ġuayb (303/915), Sünenü‘n-nesâî, I-IX, 3. bsk. (Beyrut, 1414), Ġman 17 (5008); Ġbn Mâce, Muhammed b. Yezîd Kazvînî (273/886), Sünenü İbn Mâce, I-II, thk, Sıdkî Cemîl Attâr, (Beyrut, 1415) ,Fiten, 20 (4013).

23 Ġbn Mâce, Fiten, 20 (4012). 24 Gazâlî, İhyâu ulûmi‘d-dîn, I-IV,(Mısır, 1939), II, 337.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

360

Devleti yönetenlere yönelik tavsiyede bulunmak amacıyla yazılan eserlere, devlet baĢkanları için yazılmıĢsa, ―nasîhatü‘l-mülûk, âdâbü‘l-mülûk,, tuhfetü‘l-mülûk, ahlâku‘l-mülûk, enîsü‘l-mülûk‖, vezir, emir veya diğer devlet adamlarına yönelikse, ―nasîhatü‘l-vüzerâ, tuhfetü‘l-vüzerâ, mir‘atü‘l-vüzerâ‖ gibi adlar verilmiĢtir.25 Hz. Peygamber‘in de komutan veya valilik gibi görevleri verdiği sahabilere bazen sözlü bazen de yazılı talimatlar verdiği bilinmektedir. Hz. Ali‘nin Mısır valisi Malik EĢter en-Nehâî‘ye gönderdiği rivayet edilen Nehcü‘l-Belağa adlı eser, bu alanın ilk örnekleri arasında sayılabilir. Ġbnü‘l-Mukaffa‘ Risâletü‘s-siyâse adlı eserini Abbasi halifesi Mansur için yazmıĢtır.26 Selçukluların Ġslam dünyasında geniĢ bir hakimiyet sahası oluĢturdukları m.XI. yüzyılın ortalarından itibaren, siyasetname telifinde önemli bir artıĢın olduğu görülmektedir.27 Gazzâlî‘nin doğumundan kısa bir süre sonra vefat etmiĢ olan Hanbelî alim Ebu Ya‘lâ el-Ferrâ‘ (458/1066), el-Ahkâmu‘s-sultâniyye adlı eserine Ġmamet konusuyla baĢlamıĢ, imamı tayin etmenin hükmü, aranacak özellikler, gibi konuları ele almıĢtır. Ġmamın vezir, emir, kadı ve namaz kıldıracak imamı tayin etmesi ile ilgili konular iĢlenmiĢtir. Zekatın toplanması, ganimetin dağıtılması, özel mülkiyette olmayan arazilerin ihyası gibi oldukça tafsilatlı ve sistematik olarak konuların iĢlenmiĢ olması, bu tür eserlerin o dönemde ciddi bir alt yapıya dayandığını göstermektedir.28 Gazzâlî‘nin hocası olan Ġmamü‘l-Harameyn el-Cüveynî‘nin (478/1085) konu ile ilgili el-Gıyâsî: Gıyâsetü‘l-ümem ve‘s-siyâsetü‘z-zulem adlı eseri de, Ferrâ‘nın eseri gibi, imamet konusuyla baĢlar, bu konuyu daha tafsilatlı ele alır.29 Ġdarenin uzun süre pratiği ile meĢgul olan Nizamülmülk‘ün(485/1092) Siyasetname‘si de bu açıdan önem arzetmektedir.

Gazzâlî, idarecilerle olan iliĢkileri üç gruba ayırır. Birincisi, senin idarecinin yanına gitmendir ki bu en kötüsüdür. Ġkincisi, onların senin yanına gelmeleridir. Üçüncüsü ise, onlardan uzak durman, ne senin onları ne de onların seni görmesidir ki bu da en sağlıklı olanıdır. Bu konuda uyarı mahiyetinde Ģu hadisi zikretmiĢtir: ―Benden sonra, yalan söyleyen, zulmeden yöneticiler olacaktır. Kim onların yalanını onaylar, zulümlerine yardım ederse, o benden değildir, benim de onunla bir işim yoktur. Onlar, (Kıyamette) havz başında benim yanıma gelemez‖30 Onun bu anlattıklarından,31 idarecilerin eĢiğini aĢındıran alim tipini tasvip etmediği anlaĢılmaktadır.

Gazzâlî‘nin idarecilere yönelik tavsiyelerini baĢka eserlerinde ele almakla birlikte, bir bütün oluĢturacak Ģekilde, bu amaçla kaleme aldığı et-Tibru‘l-mesbûk fî nasîhati‘l-mülûk adlı eserinde dile getirdiğini görüyoruz. Kitabın baĢında verilen bilgiye göre, Gazzâlî, bu eserini MelikĢah‘ın oğlu Muhammed Tapar‘a (498/1105) hitaben yazmıĢtır. Gazzali‘nin onun sultan olmasından 6-7 yıl sonra vefat ettiği dikkate alınırsa bu eseri,

25 Adalıoğlu, Hasan Hüseyin, ―Siyasetname‖, DĠA., (Ġstanbul, 2009), XXXVII, 304. 26 Bu eser ve aynı müellifin birkaç küçük risalesi, Vecdi Akyüz tarafından ―İslam‘da Siyaset Üslubu‖ adıyla

Türkçeye çevrilerek neĢredilmiĢtir. (Dergah Yayınları, Ġstanbul, 2004). 27 Adalıoğlu, agm., DĠA., XXXVII, 305. 28 Eser, Muhammed Hamid el-Faki‘nin taliki ile, Daru‘l-kütübi‘l-ılmiyye tarafından (Beyrut, 1983)‘de

neĢredilmiĢtir. 29 Bu Eser ise, Halil Mansur‘un haĢiye çalıĢması ile, Daru‘l-kütübi‘l-ılmiyye tarafından (Beyrut, 2003)‘de

neĢredilmiĢtir. 30 Bkz. Tirmizî, Fiten, 72 (2266); Nesâî, Bey‘at, 36 (4208); Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 96. 31 Bkz., Gazzâlî,, Ġhyâ; II, 140.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

361

onun ilim, öğretim ve yönetim tecrübelerinin bir hamulesi olarak değerlendirilebilir. Gazzâlî, eserine Allah‘ın birçok nimetlerinin olduğunu, bunlara Ģükretmesi gerektiğini sultana hatırlatarak baĢlar. Dünya hayatının fani olduğunu, bin küsur yıl yaĢayan Hz. Nuh‘un (as) bile vefat ettiğini hatırlatır. Devamlı olan nimetin iman olduğuna dikkat çeker. ―Görmedin mi, Allah nasıl bir benzetme yaptı. Güzel söz, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaç gibidir‖32 ayetinde ifade edildiği gibi, (Ey melik!) sen de imanının kökü yerin derinliklerinde, dalları semaya uzanan bir ağaç gibi olması için onu taat suyu ile sulamalısın der. Bu ağacın on tane kökü, on tane de dalı olduğunu belirtir.33 Daha sonra bunları teker teker ele alıp açıklar. Onun tespitine göre, imanın kökleri; Ġman, yaratıcıyı noksanlıktan tenzih etmek, kudret, ilim, semi‘, basar, kelam sıfatlarına inanmak, Allah‘ın fiilleri, ahiret inancı ve Rasulullah‘ın son peygamber oluĢu, bu sebeple onun getirdiklerinin üzerine bir ziyadenin olmayacağını anlatır. Bu konuları iĢlerken bir taraftan kelami esasları ele alır, diğer taraftan muhatabı olan sultana, her Ģeyi yaratan, her Ģeye gücü yeten bir Allah‘a karĢı sorumlu olduğunu vurgulu ifadelerle anlatır. Kendisi ile Allah arasında olan hatalarını onun bağıĢlayabileceğini, ama kulların haklarını bağıĢlamayacağını vurgulamaktadır.34 Ġmanın dalları olarak saydıkları ise Ģunlardır:

1- Yönetimin değerini ve tehlikelerini bilmelisin.

2- Alimlerle görüĢüp, onların nasihatlerine kulak vermelisin.

3- Sadece kendinin zulümden kaçman yetmez. Emrinde olanlara da çeki düzen vermelisin.

4- Vali (yönetici) genellikle kibirli olur. Kibirden öfke ve intikam duyguları zuhur eder. Bu kurt ve benzeri hayvanların hasletidir. Peygamber ve velilerin yolu ise, affediciliktir.

5- Bir Ģeyle karĢılaĢınca, kendini halk yerine koy, o halde yapılan hoĢuna gitmeyecekse sen de onu yapma.

6- Kapında bekleyen ihtiyaç sahiplerini hakir görme. Bir müslümanın ihtiyacı varken, nafile iĢle uğraĢarak onu geciktirme.

7- Kendini pahalı elbise giymeye, lüks yemek yemeye alıĢtırma.

8- Bir iĢi yumuĢaklıkla halletme imkanı varken, Ģiddet kullanma.

9- Ġdare ettiğin insanların -Ġslam ilkelerine göre- senden razı olmasına gayret et.

10- Ġslam‘a aykırı olan konularda, hiç kimsenin rızasını almaya çalıĢma.35

Dikkat edilirse, Gazzâlî‘nin imanın dalları olarak saydığı on hususun hepsi de, tavsiyede bulunduğu idarecinin davranıĢlarına çeki düzen verme amacını gütmektedir. Ayrıca bunların günümüzdeki idareciler için de geçerli ve anlamlı tavsiyeler olduğunu söyleyebiliriz.

Gazzâlî, sultana iman ağacını yetiĢtirmekle uğraĢması için, her hafta Cuma gününü rabbine ibadet için tahsis etmesini tavsiye eder. Bu günde duaların kabul

32 Ġbrahîm, 14/24. 33 Gazzâlî, et-Tibru‘l-mesbûk fî nasîhati‘l-mülûk(Beyrut, 1409), 6, 7. 34 Gazzâlî, et-Tibru‘l-mesbûk, 9-14. 35 Bkz., Gazzâlî, et-Tibru‘l-mesbûk.,14-29.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

362

edildiği bir saatin olduğuna36 iĢaret eder.37 Cuma günü, hatta PerĢembe ile birlikte oruç tutmasını, namaz kılmanın caiz olacağı helal kazançla alınan ipek bir elbise giymesini tavsiye eder Bu özellikleri taĢımayan elbiselerden Allah‘ın razı olmayacağını söyler (ve küllu sevbin ala gayri hazihi‘s-sıfati, fe innellahe la yerdahu).38 Yine Cuma günü sabah namazını cemaatle kılmasını, güneĢ doğuncaya kadar konuĢmamasını, kıbleden yönünü çevirmemesini, bin kelime-i tevhid çekmesini, güneĢ doğunca bir kiĢiye emrederek bu kitabı kendisine okutmasını böylece bu bilgilerin iyice zihnine yerleĢmesini tavsiye etmektedir.39

Gazzâlî, sık sık sultana ölümü ve hesap gününü hatırlatarak Ģöyle demektedir: ―Ey dünya sultanı, dünya bir duraktır, ebedilik yurdu değildir. Ġnsan da yolcudur. Ġlk durağı anne karnı, son durağı kabridir... Her nefesi attığı bir adımdır. Her nefesiyle ahirete biraz daha yaklaĢır. Bu dünya bir köprüdür. Kim onu imar etmeye kalkarsa, zamanı boĢa geçmiĢ olur.40 Ġnsanlar iki gruptur. Bir grup, dünyanın dıĢ görünüĢüne bakıp, uzun emellerin peĢinde olanlardır. Diğer grup ise aklı baĢında olan, vereceği son nefesi göz önünden ayırmayan, sonlarının nasıl olacağını, dünyadan nasıl ayrılacaklarının kaygısını taĢıyanlardır.41 Gazzâlî, tavsiyelerinde son derece samimi ve etkileyici bir üslup kullanır.

Gazzâlî‘nin baĢka bir tavsiyesinde, o günkü yöneticilerin bazı problemli davranıĢlarını bize aktarmaktadır. Ona göre, ―sultan, devamlı, satranç, tavla oynamakla, içki içmekle, ava çıkmakla meĢgul olmamalıdır. Çünkü bunlar onu, halkın iĢleriyle meĢgul olmaktan alıkoyar.‖42 Bu uyarılar, idareciler arasında içki kullanımının olduğunu göstermektedir. Nitekim, Nizamülmülk‘ün Siyasetname‘sinde yer verdiği tavsiyelerden birisi de, sultanın yakını olan nediminin ―sarhoĢluk ve ayıklık halinde hayır ve Ģerden bahsetmesinin faydalı ve padiĢahın görevi için uygun olacağıdır.‖43 Bu bilgiler o dönemde içki kullanımının bir ölçüde sultanlar arasında görülebildiğini ortaya koymaktadır. Gazzâlî‘nin tavsiye üslubundan, bir noktada onun da buna tümüyle karĢı çıkamadığı anlaĢılmaktadır.

Eserde çokça hikaye ve hikmet baĢlığı altında olay anlatılmaktadır. Bunlar eserin neredeyse % 80‘ine yakındır denilebilir. Bunların nasihatlerine ciddi bir etkileyicilik sağladığı görülür. Sahabeden, sufilerden, hatta Aristo, Eflatun gibi filozoflardan bile görüĢler ve olaylar aktarır.44 Tebliğin hacmini artırmamak için tebliğ çerçevesinin dıĢında kalan bu tür bilgileri aktarmayacağız.

36 Bkz., Ebu Dâvud, Salat, 201 (1048). 37 Gazzâlî, et-Tibru‘l-mesbûk, 7. 38 Bkz., Gazzâlî, age., 7. Halbuki, Ġbn Mâce, Ebu Dâvud ve Nesâî tarafından tahric edilen bir hadise göre,

Hz. Peygamber, ipek ve altın kullanılmasının, ümmetinin erkeklerine haram olduğunu beyan etmiĢtir. Bkz. Ġbn Mâce, Libâs, 19, (3595); Ebu Dâvud, Libâs, 11 (4057); Nesâî, Ziynet, 40 (5159). Gazzâlî gibi önemli bir ilim adamının bu hadise rağmen böyle bir tavsiyeyi kasten yaptığı düĢünülemez. Ancak bunu fark etmemesi de yadırganacak bir durum olsa gerektir.

39 Bkz., Gazzâlî, age., 7-8. 40 Gazzâlî, age., 30. 41 Gazzâlî, age., 36. 42 Bkz., Gazzâlî, age., 65. 43 Nizamülmülk, Siyasetname, trc., Nurettin Bayburtlugil, (Ġstanbul, 1981), 131. 44 Bkz., Gazzâlî, et-Tibru‘l-mesbûk, 19, 20, 72, 108…

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

363

Bazen aktardığı bilgilerde geçen hataların, Gazzâlî‘nin dikkatinden kaçtığı da görülmektedir. Bu eserinde Ģöyle bir bilgi aktarmaktadır: ―Emevi halifesi Süleyman b. Abdilmelik, ―dünya nimetlerinden uzun süre faydalandım, acaba ahirette durumum nasıl olacak diye düĢünür. Devrinin alim ve zahidlerinden Ebu Hâzim‘e gidip –bana iftar edeceğin Ģeyden bir miktar ver- demiĢ. O da ona bir miktar yağda kavrulmuĢ kepek verip bu benim iftarlığım deyince Süleyman bundan çok etkilenmiĢ. Dönüp üç gün oruç tuttuktan sonra bununla iftar etmiĢ. O gün ailesi ile yatmıĢ. Bu beraberlikten oğlu Abdulaziz dünyaya gelmiĢ. Abdulaziz‘den de zamanında adalet ve zühdü ile tanınan Emevî halifesi Ömer b. Abdulaziz dünyaya gelmiĢ olup, halife olunca Ömer b. Hattab‘ın (ra) yolunu izlemiĢ. Süleyman b. Abdilmelik‘in niyetinin, orucunun ve bu yiyecekle iftar etmesinin bereketine böyle bir insan dünyaya gelmiĢtir diye yorumlanmıĢtır.‖45 Halbuki, Ömer b. Abdulaziz, Süleyman b. Abdulmelik‘in torunu değildir. Onun babası Abdulazîz, dedesi ise Mervan‘dır.46 Zaten dedesi Süleyman olsaydı, babasından sonra (dedesi olarak) onun adı kaydedilirdi. Süleyman b. Abdulmelik ölünce, oğulları küçük olduğundan, ve damadı olan Ömer b. Abdulaziz de Medine valisi iken adalet ve baĢarısı ile tanındığından halife tayin edilmiĢtir. Bu tarih açısından meĢhur bir olaydır.

Bütün bunlarla birlikte eserin, yöneticilere tavsiye açısından, açık ve cesur bir uslüpla yazıldığı, Gazzâlî‘nin gerektiği yerde sözünü çekmeden en net ifadelerle devleti yöneten sultanı uyardığı görülmektedir. Bu tespitlerden sonra, eserde hadis ve sünnet kültürünün etkilerini ele almak istiyoruz.

C. Yönetim AnlayıĢında Hadis ve Sünnet Kültürünün Ġzleri

Gazzâlî, iyi bir dini eğitim ile yetiĢmiĢ ve eserleri ile kalıcı izler bırakan, günümüzde bile adından söz ettiren önemli bir Ġslam alimidir. Eserlerinde doğal olarak, diğer konulurda olduğu gibi, yönetimle ilgili konuları iĢlerken de, Hz. Peygamberin hadis ve sünnetinden istifade etmiĢtir.

Gazzâlî, insanlar için Peygamberin önemini dile getirdikten sonra, idareciler (sultanlar) konusunu ele aldığını görmekteyiz. Gazzâlî, Allah‘ın insanlar içinden iki grup insanı seçtiğini, bunlardan birinin, insanlara kulluğun nasıl yapılacağını açıklayan ve bunun yolunu gösteren peygamberler olduğunu anlatır. Onun seçtiği ikinci grubu ise, insanların birbirlerine zarar vermemesi için seçtiği sultanlar olduğunu belirtir. Gazzâlî, böylece peygamberlik ile yöneticilerin önemini birbiriyle bağıntılı olarak ele almakta ve Ģöyle demektedir: ―Haberde varit olduğuna göre sultanlar, Allah‘ın yeryüzündeki gölgesi (görevlileri)dir. Allah, yöneticilik (meliklik) görevi verdiği kimseleri, yeryüzünde gölgesi (görevlisi) olarak tayin etmiĢtir. Ġnsanların onu sevmesi ve itaat etmesi gerekir. Onlara isyan ve itiraz etmek caiz olmaz. Nitekim Allahu Teala, Ģöyle buyurmaktadır: ―Ey iman edenler, Allah‘a itaat edin, Rasûle itaat edin, ve bir de sizden olan ûlu‘l-emre itaat edin‖47. Ona göre, Allah‘ın dinine muhatap olan kimseler, melik ve

45 Gazzâlî, age., 21. 46 Bkz., Zehebî, Muhammed b. Ahmed, el-Kâşif fî ma‘rifeti men lehu rivayetun fi‘l-kütübi‘s-sitte, I-III, (Beyrut,

1997), II, 307; Ġbn Hacer el-Askalânî, Ahmed b. Ali, Takrîbu‘t-tehzîb, I-II, thk., Halil Me‘mûn ġîha, (Beyrut, 2001), II, 66.

47 Nisâ‘, 4/59.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

364

sultanları sevmelidir. Emrettiklerini yapmalı, salatanatı verenin Allah olduğunu bilmelidir. Nitekim, Kur‘an‘da ―De ki, Ey mülkün sahibi olan Allahım! Sen mülkü (yönetimi) dilediğine verirsin, dilediğinden de mülkü alırsın. Dilediğini yükseltirsin. Dilediğini de alçaltırsın. İyilik senin elindedir. Sen her şeye kadirsin‖ buyurmuştur.‖48 Gazzâlî, böylece bir taraftan yöneticinin ilahi takdirle geldiğini vurgularken, diğer taraftan halkı da, idareciye itaat konusunda uyararak, huzurlu bir toplum oluĢturmaya çalıĢmaktadır.49 Bir diğer eserinde de ―Ġnsanların gönlünü, yöneticiye itaate yönlendiren mev‘izeler‖ konusunda, ―Habeşli bir köle olsa bile, yöneticinize itaat ediniz‖50 hadisi ile görüĢünü teyit ettiği görülmektedir.51 Yönetim konusu ile ilgili yaklaĢımına genel olarak bakıldığında, idareciye yönelik uyarılarının ağırlıkta olduğu açıkça görülmektedir. Ancak, idareciye itaatin bu Ģeklide gerekçelendirilmesi, Emevî idaresinin kendi meĢruiyetlerini izah tarzını hatırlatmaktadır. Ġtaat kadar, onun nerede baĢlayıp nerede bittiğinin de belirlenmesi önem arzetmektedir. Nitekim yukarıda delil olarak zikrettiği rivayetlerin Ġbn Mace ve Nesâî tarafından tahric edilen metinlerinde ―Allah‘ın kitabına uygun olarak sizi yönettiği sürece‖ ziyadesi de yer almaktadır. Hadis metninde yapılan bu takti‘ (hadisin bir kısmını aktarma), isabetli olmamıĢtır. Çünkü hadisin tam anlaĢılmasına engel olmaktadır.

Gazâlî, sultanın bir vezir edinmesinin gerekliliğinden bahsederken Ģöyle demektedir: ―Vezir olmadan sultanın zamanını değerlendirip idareyi yürütmesi imkansızdır. Sadece kendi aklıyla iĢ yapan kesinlikle yanılır. Görmüyor musun ki, bütün faziletine ve fesahatine rağmen Allah, Hz. Peygambere aklı baĢında olan ashabı ile istiĢare etmesini emretmiĢ ve ―Onlarla işleri iştişare et‖52 buyurmuĢtur. Bir diğer yerde Musa (as) peygamberin Ģöyle dediğini nakletmiĢtir: ―Bana ailemden bir vezir ver. Kardeşim Harun‘u. Onunla beni destekle. Onu da işime ortak yap‖53 Peygamberler bile, vezirden müstağni olamadıklarına göre, baĢkalarının ihtiyacı daha çoktur.‖54 Böylece, yardımcı olacak vezirler edinilmesinin zorunlu olduğunu, ayet ve nebevi sünnet ile gerekçelendirdiğini görmekteyiz.

Gazzâlî, yemekle zehirlenme konusuna sultanın dikkatini çekerek, yemeğin baĢında güvenilir bir adamının olmasını, önce yemeği piĢirenin, yemekten yemesini tavsiye eder. Hz. Peygamberin, yemekten hoĢlandığı bir hayvanın ön kol eti ile zehirlendiğini,55 Hz. Ömer‘in Ebu Lü‘lüe tarafından, Hz. Ali‘nin Abdurrahman ibn Mülcem tarafından zehirli kılıçla yaralanarak öldürüldüğünü, Hz. Hasan‘ın karısı tarafından zehirlendiğine dikkat çekmektedir.56 Tarih boyunca birçok yöneticinin bu tür süikastlere kurban gittiği düĢünülünce, bu uyarının önemi daha iyi anlaĢılmaktadır.

48 Alu Ġmrân, 3/26. 49 Gazzâlî, et-Tibru‘l-mesbûk , 43. 50 Ġbn Mace, Cihâd, 39 (2861); Nesâî, Bey‘at, 26(4192). Muhteva olarak benzer bir rivayet için bkz.,

Müslim, Ġmaret, 36 (1837). 51 Gazzâlî, Sirru‘l-alemeyn, 53. 52 Alu Ġmran, 3/ 159. 53 Tâhâ, 20/ 29-32. 54 Bkz., Gazzâlî, age., 83. 55 Bkz., Ma‘mer b. RaĢid, Kitabu‘l-Câmi‘, (Abdurrezzak b. Hemmam es-San‘anî, el-Musannef, I-XI, thk.

Habîbu‘‘r-rahman el-A‘zamî, 2. bsk., Beyrut, 1403), XI, 28-29 (19814). 56 Gazzâli, Muhammed b. Muhammed, Sirru‘l-alemeyn ve keşfu mâ fi‘d-dâreyn, thk., Muhammed Hasan,

Ahmed Ferîd el-Mezîdî, (Beyrut, 2003), 15-16.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

365

Hz. Peygamber‘e de böyle bir suikast teĢebbüsünün olduğunu hatırlatan Gazzâlî, sultanı bu konuda uyarmaktadır.

Onun idarecilere yönelik tavsiyelerinde üzerinde en çok durduğu konu adalet meselesidir. Buna teĢvik için Ģu hadisi kaydetmektedir: ―Kıyamet gününde, Allah‘ın (lutfedeceği) gölgesinden başka gölge ve sığınak olmayacaktır. Bu gölgeden de sadece yedi grup insan istifade edecektir. Bunlar, yönettiği halkı arasında adaletli davranan sultan, Rabbine kulluk etme iştiyakıyla yetişen genç, kendisi çarşıdayken bile gönlü mescidde olan kimse, birbirlerini Allah için seven iki kimse, tenha bir yerde Allah‘ı zikredip gözü yaşla dolan kimse, mal ve güzellik sahibi bir kadın kendisiyle beraber olmayı (zinayı) teklif ettiğinde ben Allah‘dan korkarım diyen kimse ile infak ettiğinde sağ elinin verdiğini sol elinin bilmediği kimsedir‖57 Kütüb-i sitte müelliflerince tahric edilen bu hadisle beraber zikrettiği ―Bir sultanın bir günlük adaletli yönetimi, Allah katında yetmiş yıllık ibadetten daha hayırlıdır‖58 rivayetini ise herhangi bir kaynakta bulamadık. Yine adalet konusuyla ilgili olarak zikrettiği bir diğer hadis ise, ―Üç kimse vardır ki, Allah onlara rahmet nazarıyla bakmaz; Zalim ve yalancı sultan, zina eden ihtiyar ve kibirli fakir‖59 Gazzâlî, ilk aktardığı hadisle sultanı adaletli olmaya teĢvik ederken, sonraki aktardığı diğer rivayetle de zalim olan sultanın Allah katındaki kötü durumu ile uyarmaktadır. Böylece onun, Hz. Peygamberin risaletinde gördüğümüz tebĢîr (müjde) ve inzâr (uyarı) dengesini gözettiğini söyleyebiliriz.

Gazzâlî‘nin sultanı uyardığı bir diğer konu öfkesine hakim olmaktır. Onun eserine aldığı bir rivayete göre, bir adamın güç ve cesareti övülür. Bunun üzerine Hz. Hz. Peygamber (s), ―Güçlü ve cesur olan, başkalarını güreşte yenen değil, (öfkelenince) nefsine hakim olandır.‖60 Öfkeli hareket etmenin herkesi büyük hatalara sürükleyip zararlara sebep olduğu bilinmektedir. Öfkesine hakim olamayan, özellikle etki ve yetki sahibi bir yönetici olduğunda, ortaya çıkacak zararın, zulmün daha büyük olacağı kesindir.

Gazzâlî‘nin eserlerinde kullandığı hadislerin bir kısmı, ümmetin büyük çoğunluğunca kabul gören Kütüb-i tis‘a‘da bulunabilmektedir. Ancak eserlerinde kendileriyle istidlal edip konuları açıkladığı bazı rivayetler bizlere ulaĢan kaynaklarda bulunamamaktadır. Belki bunların kısmen o dönemde bulunup da günümüze ulaĢmayan kaynaklarda bulunduğu ileri sürülebilir. Ancak bir takım mevzu rivayetleri eserlerinde zikretmektedir. Bu tür rivayetlerin eserlere kaydedilmesinde ne bir alimin ne de baĢkasının mazur görülmesi mümkün olamaz. Yönetimle ilgili konuları iĢlerken bu tür rivayetlere yer verdiği görülmektedir. Onlardan bir kaçını sizlere arz etmek istiyoruz.

Gazzâlî, halkın ekonomik açıdan zorluğa düĢmeleri halinde, idarecinin üzerine düĢen görevi hatırlatmayı da ihmal etmez ve Ģu tavsiyede bulunur: ―Halk sıkıntıya

57 Bu hadis manayı değiĢtirmeyen bazı lafız farklılıkları ile Kütüb-i sitte müellifleri tarafından eserlerinde

tahric edilmiĢtir. Bkz., Buhârî, Muhammed b. Ġsmail (256/870), Sahîhu‘l-Buhârî, thk: Abdulazîz b. Abdullah b. Bâz, I-VIII, (Beyrut, 1994.) Zekat, 16 (1423); Müslim, Zekat, 91 (1031); Tirmizî, Zühd, 53 (2398); Nesâî, Adâbu‘l-kudât, 1 (5395); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I-VI, (Amman, 2003), II, 440.

58 Gazzâlî, et-Tibru‘l-mesbûk, 14-15. 59 Müslim, Ġman, 172 (107); Ahmed b. Hanbel, age., II, 480. 60 Hadis biraz lafız farklılıklarıyla Kütüb-i tis‘a müelliflerince eserlerinde tahric olunmuĢtur. Bkz., Buharî,

Edeb, 76 (6114); Müslim, Birr, 107 (2609); Ġmam Malik, b. Enes (179/795), El-Muvatta‗, tlk. Saîd Lahhâm, (Beyrut, 1989, Husnü‘l-huluk, 12 (1681);

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

366

düĢüp, muhtaç hale gelince, sultanın onlara yardım etmesi gerekir. Özellikle kıtlık olur, fiyatlar aĢırı yükselirse (yani enflasyon olduğu zamanda), insanlar geçim sıkıntısına düĢüp, yeterli kazanç elde edemedikleri zaman, yönetici onlara, yiyecek vermeli ve hazinesinden mali destekte bulunmalıdır.‖ Onun dokuz asır önce dile getirdiği geliĢmiĢ bir sosyal devletin özelliklerini yansıtan bu tespitleri, günümüzdeki bazı devletlerde kısmen uygulanabilen bir tavsiye olması itibariyle son derece önemli ve anlamlıdır. Ancak Gazzâlî‘nin, bu konudaki görüĢünü teyit etmek amacıyla, Hz. Peygambere atfederek aktardığı ―Kafir olanlardan dört kiĢinin ölümüne üzüldüm. Adaleti sebebiyle EnuĢirvan‘ın, cömertliği sebebiyle Hatem et-Tâî‘nin, Ģiiri sebebiyle Ġmruu‘l-Kays‘ın, iyiliği sebebiyle Ebu Talib‘in ölümüne üzüldüm.‖ haberinin metni ne sahih olan kaynaklarda, ne zayıf ve mevzu rivayetlerin bulunduğu kaynaklarda bulunmaktadır.

Gazzâli, zalim olan sultanın idaresinin devam etmeyeceğini belirterek, Hz. Peygamber‘den ―Mülk (yönetim), küfür ile devam eder. Ama zulüm ile devam etmez‖ dediğini nakletmektedir.61 Ancak bu rivayeti muteber kaynaklarda bulamadığımız gibi, zayıf ve mevzu rivayetlerin yer aldığı kaynaklarda da tespit edemedik. Sadece Âlûsî (1270/1854) Hûd suresinin 117. ayetinin tefsirinde, bu sözü Hz. Peygamber‘e atfetmeksizin, temrîz sigası ile ( : denildi ki) diyerek nakletmektedir.62 Kaynaklarda bulunamayan bir sözün, Hz. Peygamber‘e atfen verilmesi yerine, Âlûsî‘nin yaptığı gibi temriz sigası ile aktarılması daha isabetli olurdu.

Gazzâlî, sultana kendisi için özel bir yemek seçmesini tavsiye eder. Önceki halifelerden Me‘mun‘un, Ümeyye oğlullarının kendine özel bir yemekleri olduğunu aktardıktan sonra, Ebu Tâlib el-Mekkî kanalıyla, Peygamber‘in (s) Ģöyle dediğini nakleder: ―Cima kuvvetim azalınca kardeĢim Cebraîle bunu Ģikayet ettim. Bana Herîse (denilen yemeği) yememi tavsiye etti. Ondan sonra belimin daha güçlendiğini gördüm.‖63 Bu rivayet hakkında, Ebu‘l-Ferec Ġbnü‘l-Cevzî (597/1201), bu hadisi Muhammed b. Haccac uydurmuĢtur, rivayetin tüm tarikleri ona dayanmaktadır. Onu, Nesâî metrûkü‘l-hadîs,64 Ġshak b. Râhûye kezzâb diyerek cerh etmiĢtir. Ġbn Adiy, onun mevzu hadislerinden birisi de Herîse hadisidir demiĢtir.65 Burhaneddin el-Halebî de, Zehebî‘den bu hadis onun uydurmalarındandır dediğini nakletmektedir.66 Gazzâlî‘nin böyle mevzu bir rivayeti tahkik etmeden eserine alıvermesi elbette yadırganacak bir durumdur. Daha önce iĢaret edildiği gibi, Gazzâlî, kendisi de hadis ilminde yeterli olamadığını ― ‖ (hadis ilminde birikimim azdır) diyerek67 dile getirmiĢtir. Gerçekten de eserlerinin daha çok fıkıh, kelam, tasavvuf ve felsefe alanında yoğunluk kazandığı bilinmektedir. Gazzâlî‘nin Ġhya‘sındaki hadisleri ele alan Irakî‘nin

61 Gazâli, et-Tibru‘l-mesbûk, 44. 62 Alûsî, Ebu‘l-Fadl Muhammed, Rûhu‘l-meânî fî tefsîri‘l-Kur‘ani‘l-azîm ve‘s-seb‘u‘l-mesânî, I-XXX, (Beyrut, trs),

XII, 163. 63 Gazzâli, Sirru‘l-alemeyn, 24-25. 64 Nesâî, Ahmed b. Ali, Kitâbü‘d-duafa‘ ve‘l-metrûkîn, thk., Mahmud Ġbrahîm Zayed, (Beyrut, 1406), 233

(534). 65 Ebu‘l-Ferec Ġbnü‘l-Cevzî, Abdurrahman b. Ali, Kitâbü‘l-mevzûât mine‘l-ehâdîsi‘l-merfûât, I-III, thk.

Nureddin Boyacılar, (Riyad, 1997), III, 159-161 (1375). 66 Bkz., Burhaneddîn el-Halebî, el-Keşfu‘l-hasîs ammen rumiye bi vad‘i‘hadîs, thk., Subhi es-Sâmerrâî, (Beyrut,

1407), 222 (636). 67 Bkz., Gazzâlî, Kânûnu‘t-te‘vîl, (Mecmûatü resâili‘l-Ġmâm el-Gazzâlî, içinde), VII, 132.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

367

el-Muğnî‘sinde yaptığı tespitler, kendi itirafı ile de örtüĢmektedir. Nitekim Irâkî‘nin eseri üzerine yapılan bir yüksek lisans çalıĢması da, Ġhyâ‘da yer alan 4798 hadisten, 2900 kadarının (%60) sahih ve hasen hadislerden, 1352‘sinin (%28) zayıf, 254‘nün (%5) bulunamadığını, 252‘sinin (%5) Lâ asle leh Ģeklinde değerlendirildiğini, 73 tanesinin (%2) mevzu olduğunu ortaya koymuĢtur.68 Zayıf rivayetlerin terğîb ve terhîb konusunda kullanılabileceği kanaatine göre hareket etsek bile, 579 tanesinin (%12) hiçbir Ģekilde kullanılmaması gereken rivayetler olduğu görülmektedir. Genel olarak tasavvuf kültüründe kullanılan hadisler üzerine yapılan bir çalıĢmada ise, bulunamayan, çok zayıf ve aslı yok diye değerlendirilen rivayetler % 12, mevzu rivayetler ise %10 olarak tespit edilmiĢtir.69 Gazzâlînin, yönetimle ilgili konulardaki hadis kullanımında ise, durumun Tasavvuf kültüründeki rivayetlere göre nispeten daha iyi olduğu görülmektedir. Ancak yine de bulunamayan ve mevzu rivayetlerin dikkat çekecek seviyede bulunduğu söylenebilir.

D. Sonuç

Gazzâlî mütevazi imkanlara sahip bir esnaf çocuğu olarak baĢladığı hayatında, gerçekten baĢarılı bir öğrenim görmüĢ, elde ettiği ilmi seviye ile hayranlık uyandırmıĢtır. Onun ilmi güç ve kapasitesi, dönemin meĢhur Selçuklu veziri Nizamülmülk‘ün dikkatini çekmiĢ ve onu Nizamiye medresesine müderris tayin etmiĢtir. O dönemdeki Ezher merkezli ġîî-Ġsmâilî propagandaya karĢı, baĢarılı bir mücadele vermiĢtir. Hayatının son dönemlerinde kendi birikimini ve üslubunu sorgulayan ciddi bir fikir çilesi çekmiĢ, bunun sonucunda o zühd ve takva hayatına, tasavvufa ilgi duyarak, iç dünyasına ağırlık veren bir hayat tarzını tercih etmiĢtir.

Saygın ve iyi tanınan bir alim olması hasebiyle, üst düzey yöneticilerle dolayısıyla yönetim ve siyasi problemlerle içli dıĢlı olmuĢtur. Bunun sonucunda elde ettiği birikim ve neticeleri, teĢvik, uyarı veya öneri üslubu içinde eserlerinde kaydetmiĢtir. Bunlar incelendiğinde, samimi, içten ve yeri geldiğinde de sözünü çekmeyecek bir üslupla tenkide dönüĢtürerek idarecilere yönelttiğini görmekteyiz. Sorumluluk sahibi bir ilim adamı olarak onun bu yönü gerçekten takdire Ģayan olup, eserleri bu günün idarecileri için bile ufuk açıcı bir özellik arz etmektedir.

Eserlerinde hadis ve sünnet, onun temel referanslarından biri olmuĢ, yönetimle ilgili konularda onları hayatın pratik gerçekleriyle mezcederek, yöneticilerin dikkatine arz etmiĢtir. Kullanılan hadislerin sıhhati açısından bakıldığında, sûfîlerde görüldüğü gibi, sıhhatten çok rivayetin fonksiyonel değerini ön planda tuttuğu, zayıf hatta bu gün için referans kabul edilen hadis kaynaklarında bulunamayan veya mevzu olan rivayetleri, eserlerinde çok rahat kullanabildiği görülmektedir. Hadisleri aktarırken, ne senedleri zikretmiĢ, ne de hadisleri eserlerinde tahric eden hadis kaynaklarına atıfta bulunmuĢtur. Bu yönüyle eserlerinde kaydettiği rivayetler için bir sened tenkidi yapmak mümkün değildir. Ancak, hadis metinleri tahrîc edilerek bu rivayetler üzerine bir söz söylenebilir. Kendisinin de ifade ettiği gibi, hadis ilmindeki birikimi diğer alanlardaki

68 Bkz., Çibuk, Ġsmail Hakkı, Irâkî‘nin Hayatı ve el-Muğnî Adlı Eseri, (YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi),

Konya, 2010., 84-85. 69 Bkz., Uysal, Muhittin, Tasavvuf Kültüründe Hadis, Konya, 2001, 412.

Uluslararası Modern Çağ ve Gazzâlî Sempozyumu / International Symposıum on Modern Age and al-Ghazzali / 12-14 Mayıs/ May 2011 Isparta

368

birikimine nispetle zayıf kalmıĢtır. Ancak onun elli üç yıllık ömründe, bu gün bile Ġslam dünyasında büyük bir ilgi ile okunan, etkileri hissedilen kıymetli eserler vermiĢ önemli bir ilim adamı olduğu gerçeğini dile getirerek ve ona Yüce Mevladan rahmet dileyerek sözlerimi tamamlıyorum.