topal osman ağa

88
Osman Ağa, Giresun'un Hacı hüseyin mahallesindeki köklü bir aile olan Feridunzadeler' dendir. Annesi Zeynep hanımdır. Osman Ağa ticaretle uğraşırken 1912 yılında Balkan savaşı başlamış, babası askerlik bedelini ödediği halde o, gönüllü bir birlik oluşturarak savaşa katılmıştır. Başarılarından dolayı yarbaylık rütbesine kadar yükselmiştir. Bu savaşlarda sağ ayağından ağır bir şekilde yaralanmış, tedavisinden sonra "GAZİ" ünvanı alarak Giresun'a geri dönmüştür. GAZİ TOPAL OSMAN AĞA -1884 Yılında Giresun'un Hacıhüseyin Mahallesinde doğdu. -1912 Yılında Balkan Harbine gönüllü katıldı. Sağ dizinden yaralanarak sakat kaldı ve 'TOPAL' lakabı ile anılmaya başlandı. -30 Kasım 1915'te gönüllü olarak Doğu Cephesinde Ruslara karşı savaştı. -Şubat 1918'de Giresun Belediye Başkanı oldu -Şubat 1919 Yılında Muhafazai Hukuk-u Milliye Cemiyeti Giresun Şubesini kurdu. -1919 Yılında İstanbul Hükümeti hakkında tutuklama kararı çıkardı, Tutuklanmamak için Keşap ve Şebinkarahisar yöresine kaçtı. -29 Mayıs 1919'da Atatürk ile Havzada gizli olarak buluştu. -5 Haziran 1919'da Arkadaşları ile Pontusçu Rumlar'ın Giresun'daki Rum Mektebine Astıkları Pontus bayrağını indirdi. -8 Temmuz 1919'da hakkındaki tutuklama kararı Padişah Vahdettin tarafından kaldırıldı. -Temmuz 1919 'da giresuna geri döndü ve tekrar belediye başkanı ve muhafazai Hukuk-u Milliye Cemiyeti başkanı oldu. -Temmuz 1919'da Osman Ağaya Kaymakam Baki bey tarafından başarısız bir suikast düzenlendi. -Şubat 1920'de 'GEDİKKAYA' gazetesini yayınlamaya başladı.

Upload: suehendan-eroglu

Post on 03-Jul-2015

225 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: topal Osman Ağa

Osman Ağa, Giresun'un Hacı hüseyin mahallesindeki köklü bir aile olan Feridunzadeler' dendir. Annesi Zeynep hanımdır. Osman Ağa ticaretle uğraşırken 1912 yılında Balkan savaşı başlamış, babası askerlik bedelini ödediği halde o, gönüllü bir birlik oluşturarak savaşa katılmıştır. Başarılarından dolayı yarbaylık rütbesine kadar yükselmiştir. Bu savaşlarda sağ ayağından ağır bir şekilde yaralanmış, tedavisinden sonra "GAZİ" ünvanı alarak Giresun'a geri dönmüştür.

GAZİ TOPAL OSMAN AĞA

-1884 Yılında Giresun'un Hacıhüseyin Mahallesinde doğdu.

-1912 Yılında Balkan Harbine gönüllü katıldı. Sağ dizinden yaralanarak sakat kaldı ve 'TOPAL' lakabı ile anılmaya başlandı.

-30 Kasım 1915'te gönüllü olarak Doğu Cephesinde Ruslara karşı savaştı.

-Şubat 1918'de Giresun Belediye Başkanı oldu

-Şubat 1919 Yılında Muhafazai Hukuk-u Milliye Cemiyeti Giresun Şubesini kurdu.

-1919 Yılında İstanbul Hükümeti hakkında tutuklama kararı çıkardı, Tutuklanmamak için Keşap ve Şebinkarahisar yöresine kaçtı.

-29 Mayıs 1919'da Atatürk ile Havzada gizli olarak buluştu.

-5 Haziran 1919'da Arkadaşları ile Pontusçu Rumlar'ın Giresun'daki Rum Mektebine Astıkları Pontus bayrağını indirdi.

-8 Temmuz 1919'da hakkındaki tutuklama kararı Padişah Vahdettin tarafından kaldırıldı.

-Temmuz 1919 'da giresuna geri döndü ve tekrar belediye başkanı ve muhafazai Hukuk-u Milliye Cemiyeti başkanı oldu.

-Temmuz 1919'da Osman Ağaya Kaymakam Baki bey tarafından başarısız bir suikast düzenlendi.

-Şubat 1920'de 'GEDİKKAYA' gazetesini yayınlamaya başladı.

-Eylül 1920'de Giresunlu gönüllüler ile Ermeni harekatını bastırmak üzere Kars'a gitti.

-12 kasım 1920'de Giresun usakları ile birlikte Ankara'da Atatürk'ün muhafızlığına başladılar.

-12 Kasım 1920'deOsman Ağa ve 47. Gönüllü Alayının Koçgiri İsyanını bastırmaları.

-5 Ağustos 1921'de Komutasındaki 47. Giresun Gönüllü Alayı Ankara'ya geldi.

-Ağustos 1922'de 42. ve 47. Gönüllü Alayları Başkomutanlık, Sakarya Meydan Muharebesine katıldılar.

-2 Nisan 1923, Osman Ağa 'nın ölümü ve Cumhuriyet Şehidi olması.

Page 2: topal Osman Ağa

-Nisan 1923, Osman Ağa 'nın Giresun kalesine gömülmesi.

-Mart 1925, Osman Ağa'nın naaşı anıt mezara taşınmıştır.

Osman Ağa Kimdir

Osman Ağa, Giresun'un Hacıhüseyin mahallesindeki Ferudunzadeler ailesindendir. Babası Hacı Mehmet Efendi, Annesi Zeynep hanım olup ailesi ticaret ile uğraşmakta idi. 1912 yılında balkan savaşı başladığına Osman Ağa ticaret işi ile uğraşmakta idi, babası askerlik bedelini ödemesine rağmen O gönüllü birlik oluşturarak savaşa katıldı. Savaşta göstermiş olduğu başarılarından dolayı Yarbaylık rütbesine kadar yükseldi. Bu savaşlarda sağ dizinden yaralanarak Gazi ünvanını aldı. Giresuna döndükten sonra 1.Dünya savaşına katılmış,Batum ve Harşit çayında Ruslara karşı savaşarak, Rusların Harşit çayını geçmelerini engelleyerek Tirebolunun işgalini önlemiş.

Mondros Mütarekesinden sonra Belediye başkanı olmuş, Uzun yıllar bereber yaşayan Ermeni ve Rum işgalci çetelerinin belini gönüllüler kurarak kırmış. Bu Rum ve Ermeni işgalci çeteler,Osmanlı hükümetine Osman Ağa'yı şikayet ederek hakkında tutuklama kararı çıkarttırmışlar, Bunun üzerine Osman Ağa, Şebinkarahisar bölgesine yerleşmiş.

8 Mayıs 1919 tarihinde Yunan Kızılhaç heyetini taşıyan bir Yunan gemisi Giresun'a gelir. Heyet 11Mayıs 1919 tarihinde Taşkışla'ya beyaz renkli Yunan Kızılhaç Bayrağını asar, 5 Haziran 1919 Tarihinde ise Pontus bayrağını asarlar. Bu olaylar üzerine Osman Ağa , Harekete geçerek arkadaşları ile birlikte işgalcilerin bayraklarını indirip, yerlerine Türk bayrağını asarlar.

Osmanlı hükümeti tarafından affedilen Osman Ağa; İzmir ilinin Yunanlılar tarafından işgal edilmesi üzerine, 17 Mayıs 1919 tarihinde Giresun'da büyük bir miting düzenleyerek işgalci devletleri ve göz yumanları protesto etmiştir.

29 Mayıs 1919 tarihinde Havza'da Mustafa Kemal Atatürk ile gizlice buluşmuş. Bu buluşmadan sonra Atatürk'den aldığı emirler doğrultusunda hareket etmiş, ayrıca bu emirler kendisine güç verdiği için daha rahat hareket etmeye başlamış.

Erzurum Kongeresine Dr Ali Naci DUYDUK ve İbrahi Hamdi Bey'i temsilci temsilci olarak göndermiş. Giresun Askerlik Şubesi Başkanı Hüseyin Avni Alpaslan ve Jandarma Komutanı Hamdi Bey ile anlaşarak,Eylül 1920'de Giresun gençlerinden oluşan 'GİRESUN GÖNÜLLÜLER TABURU'nu kurmuştur.

Page 3: topal Osman Ağa

Kurulan bu tabur ilk önce Ermeni saldırılarında görev almış. 12 Kasım 1920'de Osman Ağa Mustafa Kemal ATATÜRK ile tekrar buluşmuş, Atatürkün korunması içi önce yanındaki on kişiyi, Daha sonrada Giresundan topladığı 100 kişilik muhafız gurubunu Ankara göndermiş. Bu şekilde Atatürkün ilk muhafız birliği Giresunlulardan kurulmuş.

Giresun'da GEDİKKAYA isimli bir gazete çıkartarak, Milletin milli şuurun'un oluşmasını sağlamaya çalişmiş. Bu çalışmaları art niyetli kişiler tarafından engellenmeye çalışılmış.

Giresun Müdafa-i Milliye Başkanı ve Belediye Başkanı sıfatıyla Kasım 1920'de Ankaraya gitmiş,Gerakli emirleri aldıktansonra Giresuna dönerek, 12 Ocak 1921 tarihinde 42. ve 47. Gönüllü Alayların kurulması çalışmalarını başlatmış.

Mart 1921'deki Koçgiri ayaklanması Topal Osman Ağa komutasındaki 47. Gönüllü Alayının büyük katkıları ile bastırılmıştır.

Çorum-Merzifon-Tokat ve Samsun havalisinde Rum ve Ermeni çetelerini tamamen kaldıran Osman Ağa , komutasındaki Gönüllü Alyı ile birlikte Sakarya savaşına katılmıştır. Bu savaşta 42. Alay, Tirebolu'lu Binbaşı Hüseyin Avni Bey Komutasında büyük kahramanlıklar göstermiştir, Taşlıtepe sırtlarını kanlarının son damlasına kadar savunmuşlar.Bu alayın tamamını şehit veren Osman Ağa, Mangaltepe sırtlarında büyük kahramanlıklar göstermiştir.

Trabzon milletvekili Ali Şükrü beyin ölümünden sorumlu tutulmuş, 2 Nisan 1923'de çıkan bir çatışmada 40 yaşında iken vefat etmiş

Mezarı Giresun Kalesindedir.

Page 4: topal Osman Ağa

Topal Osman'la Köşk'ü basan Rasim Bey anlattı

"Atatürk'ün Topal Osman baskınında çarşaf giyip Köşk'ten kaçtığı" bilgisi nedeniyle Çalışlar'a dava açılırken, Topal Osman'la baskına katılan Rasim Aydın anlattı: Köşk'e gittik, Latife Hanım yalnızdı.

Çankaya baskınını gerçekleştiren Topal Osman'ın en yakın adamı Haliloğlu Rasim'in bugüne kadar yayınlanmamış anıları, Yeni Aktüel dergisinde yayınlandı. Bağcılar Savcısı Ali Çakır, "Latife Hanım" kitabında yer alan "Atatürk, Topal Osman baskınında Çankaya'yı çarşaf giyerek terk etti" bilgisi yüzünden yazar İpek Çalışlar hakkında 4,5 yıl hapis istemiyle "Atatürk'e hakaret" davası açtı. Savcı Çakır, dava gerekçesini "Bu bir belge değil. Bilginin dayandırıldığı Vecihe İlmen yaşamıyor, tanıklık yapması da söz konusu değil" diye açıkladı. Savcı tanık olmadığını söylerken, Yeni Aktüel muhabiri Ecevit Kılıç, baskına katılan Topal Osman'ın en yakın adamı Rasim Aydın'ın anılarına ulaştı. Rasim Aydın'ın aynı adı taşıyan torunu, dedesinin noter tasdikli kayıtlarda anlattıklarını Yeni Aktüel'e anlattı. Rasim Aydın, İpek Çalışlar'ın yazdığı gibi "Atatürk çarşaf giyerek uzaklaştı" demiyor, çünkü o Köşk'e gittiğinde içeride Atatürk değil, kalpak giymiş ve perdenin arkasında Atatürk gibi yürüyen Latife Hanım'ı bulduklarını söylüyor. Rasim Aydın ayrıca, Köşk'ü Atatürk'ü öldürmek değil, kurtarmak için bastıklarını belirtiyor.

KURTARACAKTI

Topal Osman'ın ekibinden Haliloğlu Rasim diye bilinen Rasim Aydın, yıllar sonra olayları, kendisiyle aynı adı taşıyan torununa anlattı. Torun Rasim Aydın teybe kaydetti, kitap olarak yayımlayacaktı, ancak dedesi "Bunlar Cumhuriyet'e zarar verir. Sizin de geleceğinizi karartırlar" diye karşı çıktı. Rasim Aydın 2001'de 116 yaşındayken öldü. Ses kayıtlarını muhafaza eden ve bu kayıtları notere tasdik ettiren Rasim Aydın, dedesinin anılarının, "Latife Hanım" kitabıyla ilgili İpek Çalışlar'a dava açılmasına neden olan Çankaya baskınına ilişkin bölümünü, Yeni Aktüel'e şöyle anlattı:

AYDIN ANLATIYOR

...Önce dedemlerin kaldığı ev sarılıyor. Teslim olmaları anonsu yapılıyor. Topal Osman, dedemleri topluyor: "Bundan Atatürk'ün haberi yoktur. Meclis'teki İkinci Grup taraftarları bizi gözaltına aldıktan sonra Atatürk'ü öldürecekler. İki grubaayrılıyoruz. Bir grup hemen arka çıkıştan gidip Atatürk'e haber versin." Dedemin içinde bulunduğu 8 kişilik bir grup, gecenin karanlığından yararlanarak Köşk'e gidiyor.

LATİFE HANIM YALNIZ

Köşkün kapısında tanımadıkları askerler varmış. Dedemlerin içeri girmesine izin vermiyorlar. "Atatürk'e haber getirdik" diyor dedemler, ama "siz söyleyin biz iletelim" yanıtını alıyorlar. İçeride perdenin arkasından Atatürk'ün dolaştığını görüyorlar. İzin verilmeyince ateş ederek içeri giriyorlar.

Page 5: topal Osman Ağa

Ancak, içerdeki kalpaklı kişinin Atatürk değil Latife Hanım olduğu ortaya çıkıyor. Latife Hanım üniforma giymiş ve pencere kenarındaki sedirin üzerinde ileri geri gidip geliyormuş. Arka tarafa da lamba koymuşlar dışardan görünsün diye. Muhaliflerin tezgâhının içinde Latife Hanım'ın da olduğunu düşünerek ona da saldırmışlar. Hâlâ emri Atatürk'ün verdiğini anlamamışlar. Ama sonunda yakalanıyorlar. Topal Osman yaralıyken Tekçe'ye hakaret ediyor. Tekçe de tabancasını çekip kafasına ateş açıyor ve öldürüyor. Dedemler Atatürk'ü öldürmek için değil, kurtarmak düşüncesiyle Köşk'ü basıyor."

BUGÜN BİLE HİSSEDİLİR

Topal Osman'ın yakın arkadaşlarından Yazıcıoğlu Mehmet'in torunu olan işadamı Atilla Yenel de, baskınla ilgili araştırmalar yaparak canlı tanıklarla da görüştü. Edindiği bilgileri ayrıntılandırarak Yeni Aktüel'e anlatan Yenel'in sözlerinden bir bölüm şöyle: "Tanıklar Atatürk'ün Köşk'ten tebdili kıyafet kurtulduğunu anlatmışlardı. Ama bu bugüne dek bana ilginç gelmemişti. Bana ilginç gelen Topal Osman'ın ortadan kaldırış biçimiydi. İlk önce muhafız birlikleri Topal'ın kaldığı evi kuşatıyor. Topal Osman, kuşatmayı yardıktan sonra Çankaya'ya baskın düzenliyor. Konuşmasın diye Topal Osman öldürülüyor. Adamları da Karadeniz'e geri gönderiliyor. Sonuçta muhafız alayında görev yapmışlardı. Tutuklanan olmamış. Korku ve baskı nedeniyle kesinlikle konuşmadılar olay hakkında. Zaten yıllarca MİT'in takibine maruz kalıyorlar. Giresun üzerinde büyük bir baskı vardı. Bu hâlâ hissedilir. Geri gelenler Atatürk'ün kendilerine sahip çıkmamasına anlam veremezdi."

Page 6: topal Osman Ağa

Topal Osman'dan Ergenekona

Topal Osman

Sadık Varer

Kendinizi, emeğin ve insanlığın özgür geleceğini dert edinen bir "dünya yurttaşı" olarak görüyorsanız, milliyetçiliğe uzak durursunuz!...

Türkçe'yi altı yaşında "mecburen" öğrenen bir Laz'ım, ama hiç bir zaman Laz milliyetçisi olmadım. Ne var ki bu durum, tarihsel ve kültürel değerlerime yabancılaşmamı gerektirmiyor. Tam tersine, yok sayılan tarihimi ve kültürümü milliyetçilerden daha büyük bir kararlılıkla sahipleniyorum.

Laz tarihini ve kültürünü araştırıp bilince çıkartan Laz aydınlarının çalışmalarını yayınlayan lazebura.net ve lazuri.com siteleri için düşündüğüm bir yazıyla ilgili kaynakları incelerken, resmi tarihin, Mustafa Kemal'in muhafızı olarak kaydetmekle yetindiği Topal Osman ile Ergenekoncular arasında enteresan bir "kader ortaklığı" fark ettim. Böylece, 1925 öncesinin bildik Lazistan mebuslarından hareketle, bilinmezlik halini muhafaza eden kimi konuları neşterlemeyi amaçlayan yazımın yönü ve başlığı değişti. Güncelliğini bir süre daha koruyacağı anlaşılan Ergenekon mevzuu öne geçti..

Topal Osman ile Ergenekon'un ne alakası var?..

Bu sorunun yanıtını alabilmemiz için, ya Giresun'da görevli iken, büyük bir hayranlık duyduğu Topal Osman'ın heykelini yaptıran Veli Küçük'le, Teşkilat-i Mahsusa ve Jitem - Ergenekon "akrabalığı" üzerine uzun ve duygusal bir tarih sohbeti kurmak ya da Topal Osman'ın hayat hikayesine bir göz atmak lazım. Sizi bilemem ama ben Topal Osman'ın hayat hikayesine göz atmayı seçiyorum!..

Önce bir yanlışı düzeltelim. "Mustafa Kemal'in muhafızı Laz Osman" olarak da bilinen Topal Osman, Lazcanın Le'sini bile bilmezdi; Lazların binlerce yıldır yaşadıkları coğrafyaya yaklaşık 250 km. uzaklıktaki Giresun'lu Topal Osman, büyük olasılıkla, Fatih'in 1461 yılında Trabzon'la birlikte Giresun,

Page 7: topal Osman Ağa

Tirebolu, Görele ve Bedreme kalelerini ele geçirdikten sonra bölgeye yerleştirdiği yüz bin civarındaki Çepnilerdendir.

Topal Osman, birinci savaş yıllarında Karadeniz'de oldukça yaygın olan eşkıya gruplarından birinin reisidir. Onu meşhur eden ilk vukuatı, Giresun'da topladığı yüz kişilik bir eşkıya grubu ile Trabzon hapishanesini basması ve kaçırdığı yüz elli mahkumu çetesine katmasıdır.

Bir yandan eşkıyalığın icaplarına uygun "işler'le uğraşan Topal Osman, diğer yandan, Enver Paşa tarafından İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde kurulan ve özellikle Ermeni Tehciri ile Kürt isyanlarının bastırılmasında bir dizi katliama "imza atan' Teşkilat-ı Mahsusa'ya bağlı olarak" memlekete faydalı işler'le de uğraşmaya başlar.

Artık, Teşkilat-ı Mahsusa gibi ürkütücü bir gizli teşkilatla organik ilişkisini de kullanarak "meşru bir güç" haline gelmeye başlayan Topal Osman'ın önünde kimse duramaz!..

Daha sonra, Rum teşkilatlanmasının tasfiyesinde, Karadeniz'in bu gözü kara çetecisinden yararlanabileceğini anlayan Padişah Vahdettin, işlediği sayısız yağma, soygun ve cinayetlerle birlikte, Ermeni Tehciri'nde gerçekleştirdiği katliamlardan dolayı Topal Osman hakkında verilmiş bulunan tevkif kararını kaldırır.

Mustafa Kemal'in Topal Osman'la ilişkisi ise, ancak pragmatik siyasetin "kuralsızlığı" ile açıklanabiliir; Karadeniz'deki Rum başkaldırısının tasfiyesi için bir çare arayan Mustafa Kemal, "Rum meselesini çözmek" amacıyla, zaten Rumların canını ve malını almakla meşgul olan Topal Osman'la ilişki kurmuştur. Mustafa Kemal'in Samsun'a çıktıktan hemen sonra Havza'da Topal Osman'la görüştüğünü, Teşkilat-ı Mahsusa'nın son reisi olarak bilinen Hüsamettin Ertürk'ten öğreniyoruz.

Hasan İzzettin Dinamo, "Kutsal İsyan II."de bu görüşmeye değinmektedir. Karadeniz'deki "Pontus belasının ortadan kaldırılması işi'ni üstlenen Topal Osman'ın Mustafa Kemal'e verdiği yanıt şöyledir ; "Siz merak etmeyin Paşam. Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulacaklar."

Hiç kuşku yok ki, Topal Osman, Mustafa Kemal'e verdiği sözü "layıkıyla" yerine getirmiş; binlerce Rum öldürmüş ve bu arada, korkup kaçan, ülke değiştiren Rumların mallarına el koyup, yakın geçmişte balıkçılık ve kahvecilik yaparak geçinmeye çalışırken, Karadeniz'in en büyük zenginlerinden "Osman Ağa" olmayı da başarmıştır!..

Page 8: topal Osman Ağa

Topal Osman Ağanın "şansı" yaver gitmektedir; Büyük Millet Meclisi, Topal Osman'ı, "Mustafa Kemal'in Muhafız Alayı Komutanlığı" vazifesiyle Ankara'ya davet etmiştir.. Topal Osman, artık Mustafa Kemal'in en yakın adamıdır…

Mustafa Kemal'in Topal Osman gibi "tehlikeli" birini yanına almasıyla ilgili pek çok yorum yapılmıştır. Yaygın görüş, Meclis içinde ve dışında oluşan muhaliflerin tasfiye edilmesi için kendine çok sadık ve o ölçüde "iş bitirici" birine duyulan ihtiyaç, şeklindedir.

Gerçekten de bu görüşü doğrulayan bir dizi bilinen olay vardır. Bunlardan ikisi, üzerinde en çok durulan olaylardandır. Birincisi, Anadolu'daki mücadeleye katılmak üzere yola çıkan Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Trabzon'da katledilmeleri; ikincisi, Mecliste Mustafa Kemal'in en etkili muhalifi olarak bilinen Lazistan Mebusu Ali Şükrü'nün "ortadan kaldırılması'dır..

1921 yılı başında Türkiye Komünist Partisi, "Anadolu Ayaklanması" olarak nitelenen mücadeleye katılmaya karar vermiş ve bu kararını Mustafa Kemal'e bildirmişti.. Mustafa Kemal, TKP'lilerin Anadolu'ya gelmelerini ve mücadeleye katılmalarını çok tehlikeli bir gelişme olarak değerlendirmiş ve vakit geçirmeden "lazım gelen önlemleri" almıştır..

Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve diğer TKP'liler Kars'ta, halkın büyük tezahüratıyla karşılandılar. Ama, ondan sonra halkın tepkisi değişti!.. Yol boyunca "bazı gruplar'ın saldırıları ile karşılaşmaya başladılar. Durumu "değerlendiren" yetkililer TKP'lileri Batum üzerinden Bakü'ya geri yollamak "amacıyla" Trabzon'a götürdüler. Trabzon'da kayıkçı kahyalığı yapan Yahya Kaptan ve adamlarının provakatif saldırısına maruz kaldılar. Silahsızlandırılmış halde bir taka ile Karadeniz'e açılmaya zorlandılar ve ardından, Yahya Kaptan'ın adamları tarafından kuşatılarak katledildiler. 1921 yılında, 28 Ocak gecesi Mustafa Suphi ve on dört yoldaşı Karadeniz'e gömüldüler!..

Bu trajik olayın faillerinden Yahya Kaptan'ın akıbeti ise bellidir; katliamdan kısa bir süre sonra "birileri" Yahya Kaptan'ın işini bitirmiştir!..

Şimdi, Lazistan Mebusu Ali Şükrü olayına geçebiliriz.

23 Nisan 1920'de açılan Büyük Millet Meclisi'nde iki grup vardır. Birinci grubu Mustafa Kemal, ikinci grubu ise Ali Şükrü yönetmektedir. Ali Şükrü, etkili bir siyasi muhalif ve aynı zamanda gazetecidir, Tan gazetesinin sahibidir.

Page 9: topal Osman Ağa

Özellikle, İnönü başkanlığında sürdürülen Lozan görüşmelerindeki başarısızlıklar üzerine yaptığı konuşmalar ve yayınlarla Mustafa Kemal'in canını fena halde sıkmaya başlayan Lazistan Mebusu Ali Şükrü, bir Meclis toplantısında, TKP'lilerin Trabzon'da katledilmeleri ile ilgili görüşmeleri ve telgrafları deşifre edip, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Mustafa Kemal'in emri ile Topal Osman ve adamı Yahya Kaptan tarafından katledildiğini ispatlayınca, kendi sonunu hazırlamış oldu; Meclisi karıştıran bu olaydan kısa bir süre sonra Ali Şükrü ortadan kayboldu!..

Cesedi üç gün sonra Ankara'da, Mühye köyünde bulundu ve yapılan araştırma sonucunda, Ali Şükrü'nün Topal Osman tarafından kaçırılıp öldürüldüğü anlaşıldı.

Bunun üzerine Meclis, Topal Osman'ın tutuklanmasına ve idam edilmesine karar verir. Tutuklanacağını haber alan ve ihanete uğradığını düşünen Topal Osman, çetesiyle Ankara'nın altını üstüne getirip kendisine sahip çıkmayan Mustafa Kemal'in peşine düşer.

Sonuç; Mustafa Kemal'in emri ile Topal Osman öldürülür.

Topal Osman'ı öldüren İsmail Hakkı'dır ve tıpkı "işi bitince" öldürülen Jitem kurucusu Cem Ersever'in en yakın adamlarından biri tarafından öldürülmesi gibi, "işi biten" Topal Osman da bir zamanlar en yakın adamlarından biri olan nizami ordu kıta komutanı İsmail Hakkı tarafından öldürülmüştür.

Ve hikaye, devam etmektedir!..

Page 10: topal Osman Ağa

TOPAL OSMAN, ALİ ŞÜKRÜ BEY VE TEK ADAM

-IV-

Topal Osman’ın Kahramanlıkları

Yukarıda kısa başlıklar halinde hayatını verdiğimiz Topal Osman ile ilgili olarak Sinop mebusu Dr. Rıza Nur “Hayatım ve Hatıralarım” adlı eserinde şöyle anlatmaktadır;

…..

Bir gün Topal Osman ile karşılaşan Dr. Rıza Nur arasında şu konuşma geçer;

- Bu gâvurlardan hayır yoktur. Ben bu işleri iyi yapıyorum diye yapıyorum. Kötü ise iyisini söyleyin. Derhal öyle yaparım. Ben cahil bir adamım. Yalnız bir gayretim var; Türküm, Müslümanım. Evet, Türk’ü, dini gavurlardan kurtarmak için çalışıyorum. Başımı bu yola koydum.

- Osman Ağa’nın bu sözü bana çok te’sir etti. Pek sevdim. Hem dindar, hem Türkçü. İkisi birden bu cahil adamda, mükemmel şey. Sonra bilfiil büyük bir cesaretle harpler ediyor. Yanıma çağırıp oturttum ve kendisine;

Ağa! Sen Ferid Bey’e, bilmem kime bakma! Yaptığın yanlış değil. Tamamıyla doğrudur. Haklısın, vatana büyük hizmetler etmişsin. Bildiğin yolda devam et! Dedim.

Memnun oldu.

- Ya bunlar sonra bir şey yaparsa?, dedi.

- Ben senin tarafındayım. Korkma! Dedim.

Osman Ağa Pontus ihtilalının iptidalarında nerede bir Pontuscubaşı varsa oraya gider, onu öldürürmüş. Giresun’dakileri birer ikişer öldürmüş. Samsun, Sinop ve İnebolu’yu da temizlemiştir. İhtimal bu sayede Pontus ihtilalı tamamıyla yapılamamış, genişleyememiştir. Çünkü Ağa onları reislerinden mahrum etmişti. Sinop’ta işittimdi. Ağa bir gün Giresun’dan motoruna binip, Gerze’ye gelmiş. Orada gayet zengin. Harbioğlu adında bir Rum manifaturacı vardı. Meğerse bu, Pontuscular’ın orada başı imiş. Gerze’de epeyce de Rum vardı, iki-üçyüz kişilik, tüfekli. Dükkânına girmiş.

“- Harbioğlu kim? Demiş. Harbioğlu,

- Benim! Demiş.

- Şu kumaşı ver, demiş. Harbioğlu merdivene çıkmış, arkasını Ağa’ya dönmüş. Ağa tabancasını çekip ateş etmiş, herif devrilmiş. Ağa da gidip motoruna binmiş, açılmış. Sinop’ta Pontuscubaşı eczacı Altunoğlu Vasil’i de haklamak için Sinop’a gelmiş ise de mutasarrıf Zihni, Ağa’yı jandarma ile tehdit ederek mani olmuştur. Vasili’yi sonra meçhul başka biri öldürmüş.

- Ağa, Pontus’u iyi temizle, dedim.

Page 11: topal Osman Ağa

- Temizliyorum, dedi.

- Rum köylerinde taş taş üstüne bırakma, dedim.

- Öyle yapıyorum ama kiliseleri ve iyi binaları lazım olur diye saklıyorum, dedi.

- Onları da yık, hatta taşlarını uzaklara yolla, dağıt. Ne olur ne olmaz, bir daha burada kilise vardı, diyemesinler dedim.

- Sahi öyle yapayım. Bu kadar akıl edemedim, dedi.

Topal Osman yeni bir Köroğlu’dur. Milli bir kahramandır. Halk kahramanıdır.

…...

Dr. Rıza Nur, Osman Ağa’nın kahramanlıklarını da bahis ederken Giresun’a yapmış oldukları hizmetleri de yazmakta ve bu hizmetleri yaparken Rumlar’a karşı olan tutumunun da devam ettiğin belirtmektedir.

Giresun’a çıkıp gezdim. Osman Ağa’nın burada da dirayeti gözüküyor. Bir aralık belediye reisi olmuş. Birçok yerleri yıkmış, muntazam sokaklar açmış, geniş bir rıhtım yapmış. Motor tamirhaneleri yaptırmış. Giresun küçük bir minyatür Avrupa şehri olmuş. Giresun’da Rumlar’ın harpten evvel yaptırdıkları muazzam bir abide varmış. İşitirdim. Göremedim, sordum;

- Osman Ağa dinamitle yıktı, dediler.

Bu Topal bizden daha iz’anlı nasyonalist. Aferin… Giresun’da Ağa’nın kardeşi bana ziyafet verdi. Oğlu vapura dağ çileği ile geldi. Daha on metreden misk gibi kokuyor. Ufak yabani çilek; fakat misk, Giresun’a mahsus.

- Ağa, o sizin Giresun’daki abide ne oldu? Dedim.

- Dehşetli bir deniz oldu. Daha Giresun’da böyle şey olmamış. Heykelin hepsini alıp götürdü, dedi.

- Ya Gerze’deki Harbioğlu’na ne oldu?

- Ha, firar etmiş!, dedi. Bu adam öldürdüklerine öldürdüm demez, firar etti derdi. Öyle tabi söylüyor ki, sanki kesilen bir serçedir. Ben de güldüm. O da güldü. Giresun’da azılı bir Pontuscu doktor varmış. Osman Ağa bunu hastayım diye evine çağırmış. Kurnaz Rum emniyetini temin için bir Türk doktorunu da alıp beraber gelmiş. Ağa tertibini yapmış. O evde Rum’u öldürmüşler. O esnada Türk doktoru kaza ile gitmiş.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi o günün Köroğlusu Topal Osman Ağa gösterdiği kahramanlıklarla Sinop’tan Hopa’ya kadar olan yerlerdeki Rumlar’ın etkisini kırmış ve gelecekte doğabilecek olan Rum istilasını büyük bir cesaretle önlemiştir.

Page 12: topal Osman Ağa

Aslında bu yazımızda biz kişilerin hayatını değil karanlıkta kalan bazı olayları aydınlatmak istiyoruz. Yakın tarihimizin pek ifşa edilemeyen olaylarından biri olan Ali Şükrü Bey ile Topal Osman Ağa’nın ölümünü isterseniz biraz irdeleyelim. Hem Topal Osman hem de Ali Şükrü Bey birbirleriyle hemşeriyken niye istenmeyen olaylar gelişti. İsterseniz diğer yazımızda biraz da Ali Şükrü Bey’den bahsedelim.

TOPAL OSMAN, ALİ ŞÜKRÜ BEY VE TEK ADAM

-V –

Kadir Mısıroğlu Trabzon Meb’usu Şehid-i Muazzez Ali Şükrü Bey adlı kitabında Ali Şükrü Bey’den şöyle bahseder;

….

Evet, yakın tarihimizin en kahraman simalarından biri olan ve Büyük Millet Meclisi’nin Birinci Devresinde “Trabzon Meb’usu” sıfatıyla vazife görmekte iken –hiç şüphesiz fikirlerinden dolayı- feci bir şekilde suikasde kurban giden Ali Şükrü Bey, Trabzonlu olup 1884 yılında Vakfıkebir’e bağlı Şarli Nahiyesinde doğmuştur. Babası mütekaid Bahriye kolağası (önyüzbaşı yahud kıdemli yüzbaşı) Hacı Hafız Ahmet Kaptan’dır. Aileleri mahallen “Reisoğulları” namıyla meşhurdur.

Asıl mesleği itibariyle bahriye zabiti olan Ali Şükrü Bey, kardeşi Şevket (Doruker) Bey ile birlikte Heybeli Ada’daki Bahriye Mektebi’ne kaydolmuş, burasını 1904 senesinde bitirerek Bahriye Erkan-ı Harb zabiti (Deniz Kurmay Subayı) olarak orduya katılmıştır.

Şahsiyet ve faaliyetleriyle daha genç yaştan itibaren dikkatleri çekmeye başlayan Ali Şükrü Bey’i 1909 senesinde kurulan “Donanma-yı Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti”nin kurucuları arasında görmekteyiz. Kısaca “Donanma Cemiyeti” denilen ve Ali Şükrü Bey’in reis-i saniliğini (ikinci başkanlığını) deruhte eylediği bu cemiyetin gayesi o güne kadar ihmal edilmiş bulunan donanmayı kuvvetlendirmekti.

…..

Her neyse, şu gerçekti ki; 1909 yılına gelindiğinde Osmanlı Donanması çok zayıf durumdaydı. Ufukta beliren tehlikeler sebebiyle de bunu takviyesi icap ediyordu. İşte bu sebepledir ki, halkın da geniş ölçüde yardım ve alakasını sağlamak maksadiyle “Donanma-yı Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti” adıyla bir cemiyet kurulmuştu. O zaman Türk bahriyesinde birçok yüksek rütbeli şahsiyetler bulunduğu halde, Ali Şükrü Bey merhumun bu cemiyete ikinci başkan seçilmesi onun şahsiyet ve dirayetiyle etrafta uyandırdığı alaka ve teveccühü tek başına ispat eden bir keyfiyettir.

….

Ordunun büyük ölçüde siyasetin içine itilmesi ve siyonizmin hakim olduğu İttihad ve Terakki’nin burada kendinden olmayanı barındırmak istememesi üzerine çok sevdiği askerlikten istifa eden Ali Şükrü Bey, yine de mesleğiyle alakasını kesmemiştir. Donanma Cemiyeti tarafından alınmak istenen

Page 13: topal Osman Ağa

nakliye gemileri için Liverpool’a gönderilmiş olmasından istifadeyle İngiltere’de deniz hukuku tetkikat ve tahsili ile meşgul olmuş, meşhur Deniz Hukuku Profesörü Zibel’den hususi surette dersler almıştır.

Bilahare yurda dönen Ali Şükrü Bey, siyasi hayata atılmış ve bu sahada metin ahlakı, medeni cesareti ve şuurlu muhafazakârlığı ile kısa zamanda temayüz etmiştir.

….

1968 yılındaki Ulus Gazetesi’nde İnönü, Ali Şükrü Bey hakkında şunları beyan etmiştir;

“Ali Şükrü Bey, Meclisin en sert bir üyesi ve özellikle Atatürk’e karşı son derece insafsız ve kırıcı ifadeler ve hareketlerle muhalefet eden bir unsuru idi.”

Birinci Meclis’te mebus olarak bulunan Zamir Bey (Damar Arıkoğlu), Ali Şükrü Bey için şunları anlatıyor;

“Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey, İstanbul Meb’usan Meclisi’ne 36 yaşında iştirak etmişti. Kendisine bahriye kurmay binbaşılığından istifa etmiş, iyi derecede İngilizce bilir, iri yapılı, sert bakışlı, ifadesi düzgün, iyi konuşan, sözünü dinleten, kendi bildiğinden şaşmayan hatipti.

Soysal duruma gelince…

Muhafazakar, hatta mutaassıptı. Cemiyet hayatımızda değişikliği tahammül edemeyen, kadınlarımızın cemiyet içinde vazife almalarına taraftar değildi. Hocalar ve muhafazakar mebuslar üzerinde itibari büyüktü.

Page 14: topal Osman Ağa

TOPAL OSMAN OLAYI

Karadeniz ve Lazlar

Osmanlı bir anlamda dinler ve uluslar mozaiği idi. Bu nüfus hareketinin olağanüstü hızla oluşması giderek bazı ulusal ve dinsel renklerin kısa bir süre sonra Anadolu’dan silinmesine yok olmasına neden oldu.

Lazlar da, Osmanlı devleti içinde milletler mozaiğinden birini oluşturuyordu. Bu çözülüş sürecinde bağımsızlıkçılık, özerklik vs. talepleri ifade yerine kaderlerini egemen unsur olan Türk Ulusunun varlığına tabi kılma durumu esas davranış haline geldi.

Anadolu’nun Karadeniz kıyıları coğrafi olarak Anadolu özelliklerinden çok Kafkasya’nın bir devamıdır. Bu coğrafi devamlılık, benzerlik ve yakınlık ona aynı zamanda tarihsel, sosyal, siyasal, sosyolojik özellikler de kazandırmıştır. Nüfusun kültürel dokusu da Anadolu’nun devamından çok Kafkasya’nın kültürel devamı özelliklerini taşımaktadır.

Anadolu köylüsü, buğday yerine mısır ve hamsiyi seven, küçük tarlalarını eli ile işleyen, toplu köyler yerine dağınık köycüklerde yaşayan, bazı yönlerden kendine benzeyen ama aynı zamanda çok farklı yönleri de olan bu topluma Laz demiştir.

Laz terimi Anadolu’da Karadenizliler için kullanılır. Ama Karadenizliler ısrarla Laz olmadıklarını söylerler. Pontus Rumlarına, öbür Rumlar tarafından, tıpkı Karadeniz Türklerine diğer Türkler tarafından söylendiği gibi Laz (Lazoi) denirmiş. Bu terim Türkçe’de çağrıştırdığı anlam gibi, Rumca’da hafif esprili bir anlamına gelmekteymiş.

Karadeniz Türklerinin olduğu gibi, Pontus Rumları da Kafkas özellikleri olarak kabul edilen; kan davası gütme, silahlara ilgileri vs. ile bilinirlermiş .

Bu benzerlikler giysileri ve folklorda da görülür. Hangisinin Rum kaynaklı, hangisinin Türk kaynaklı olduğunu saptamak ise oldukça güçtür. Örneğin; her iki halkın üç telli kemanlarının eşlik ettiği halk dansları vardır. Her ikisi de aba, zıpka ve başlıktan oluşan giysiler giyerler. Giysi, fişekler, kemerler, tabanca ve bıçaklarla süslüdür. Kadınların giydiği geniş çizgili önlükler, kadınların taşıdığı sepetler de aynıdır. Sepet ve bu giysili antik çağlardaki tapınak duvarlarındaki resimlere kadar uzanır (1).

Page 15: topal Osman Ağa

Karadeniz’de yaşayan halkın özelliklerini kısaca özetledikten sonra olayın kahramanı ile Mustafa Kemal Atatürk’ün bağlantısını kurabilmek için başa dönmemiz gerekmektedir.

Mustafa Kemal, Bandırma vapuru ile Samsun’a geldikten sonra 29 Mayıs 1919’da Osman Ağa ile Havza’da gizlice buluşmuş ve öyle tanışmıştır. Bu tarihten yaklaşık 1,5 yıl sonra da Mustafa Kemal, Topal Osman Ağadan Giresun Laz uşaklarından oluşan ve kendisinin korumasında görev alacak bir muhafız birliği oluşturmasını istemiş , Ankara’ya getirilmesini rica etmiştir.

Osman Ağa ve Mustafa Kemal’in muhafız birliğini oluşturacak “Kara Zıpkalılar” Ankara’ya 10 Kasım 1920’de gelirler. Onları Mustafa Kemal’in baş yaveri Salih Bozok karşılar. Konukları, Taşhan Otel’e yerleştirir. Muhafızların başında, Osman Ağa ile birlikte; oğlu İsmail Bey ve Kaymakamzade Asım Bey vardır. Muhafızları oluşturacak kafileyi ise şu isimler oluşturur:

Gümüşreisoğlu Mustafa Kaptan, Kırlak (Co) Hüseyin, Tığlıoğlu Ömer, Yoloğlu Hüseyin, Yılancıoğlu Hasan, Kayadibinden Aşıkoğlu Garip, Alışıhoğlu Mehmet, Akyoma’dan Osmanoğlu Ali, Akyoma’dan Sarı Mustafa ve Keşap’tan Kösoğlu Hamit’tir (1).

Giysilerinden dolayı kendilerine “Kara Zıpkalılar” denilen bu grup, Mustafa Kemal’in Kuvayi Milliye Destanı’nda ilk muhafızları oldular ve “Giresun Gönüllü Maiyet Müfrezesi” adıyla tarihe geçtiler.

9. Ordu Kıtası Müfettişi sıfatı ile Karadeniz’e gönderilen Mirliva Mustafa Kemal’in bölge ile ilgili raporlarından bazı bilgiler şöyledir;

“Mütarekeden sonra Yunanlılık emeli güden bütün Rumlar her yerde şımardılar. Samsun havalisinde de Pontus hükümetini kurmak için birleştiler. Bütün Rum çeteleri bu maksat uğrunda siyasi bir şekil aldı. Son zamanlarda Samsun havalisinde Rum nüfusunu arttırmak için Rusya’da ne kadar Rum varsa buraya gönderilmesine çalışılmıştır.

Bugün Samsun havalisinde 40 kadar Rum çetesi vardır. Buna karşılık Türk ahali, hükümet tarafından korunmadığından bazı Laz çetelerini Trabzon havalisinden getirterek mal ve namuslarını korumak zorunda kalmışlardır. Böyle 13 Müslüman çetesi faaliyettedir. Hakiki durum budur. Samsun’da nüfus ekseriyeti Rumlardadır. Rumlar hükümete karşı soğukturlar. Fakat Liva içinde ezici çoğunluk Türklerdir (1)”

Page 16: topal Osman Ağa

Trabzon Vilayetine gelince İslamlardan bir kaç çete var ise soygunculuk maksadına dayanıyor. Tehcir işlerinden dolayı yakalanmamak için kaçan Topal Osman Ağa’nın çetesi mühim olup, Giresun ve civarında faaliyettedir.

Böylece Mirliva Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu Kıtası Müfettişliğine çok geniş yetkililerle ve Genelkurmay’ın da tasdiki ile başlamıştı. Karadeniz’deki görevleri arasında ise, bu bölgede özellikle Hıristiyan nüfusun aleyhine asayişi bozan çeteleri ve ele başlarını halletmede vardı. Raporda da görüldüğü gibi bunların başında da Topal Osman Ağa geliyordu.

Topal Osman Kimdir?

Osman Ağa, 1884 yılında Giresun Hacı Hüseyin mahallesinde doğmuştur. Babası Hacı Mehmet Efendi ve dedesi İsmail Kaptan, Giresun’un önde gelen eşrafları arasındaydılar. Kendileri deniz ticareti ile uğraşırlardı. Rus limanları ile Karadeniz limanları arasında taşımacılık yaparlardı. Ekonomik durumları oldukça iyiydi.

Osman da küçük yaştan beri ailenin işlerine yardımcı olurdu. Çok defa Batum’a Trabzon’a, Samsun’a Ordu’ya gidip gelmişliği vardı. Gençliğinden beri liderlik vasfına sahip birisiydi. İsmindeki “Ağa” ifadesi de bunun sonucudur.

Osman askerliği çok sevmesine rağmen, askeri okula gidememiştir. İsteğini savaşa, savaşmaya yöneltmeye çalışmış ve bunda da oldukça başarılı olmuştur.

Evlilik çağı gelince Osman Ağa, Panazoğlu Hacı İsmail Ağa’nın kızı Hatun Panaz Hanım ile evlenmiştir. Kayınpeder varlıklı biridir.

Osman Ağa bir süre sonra Rumlar tarafından Aksu Deresi ağzına kurulu kereste fabrikasına da ortak olur. Daha sonra oğulları, İsmail ve Mustafa dünyaya gelirler.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarındaki çöküş dönemi Giresun’u da etkiler; Rum, Sırp, Arnavut, Bulgar uluslarının Osmanlı’ya karşı bağımsızlıkçılık istemleri Karadeniz’deki Rum ve Ermeniler üstünde de etkili olur. Pontus’daki bu antik etnik gruplar bu ortamdan hareketle kıpırdanmaya başlarlar. Bu durumdan imparatorluğun egemen unsuru olan Türkler rahatsız olurlar. Bu durum karşılıklı heyecanlı hareketlerle istenmeyen olayların çıkmasına yol açar.

Page 17: topal Osman Ağa

Derken, 1912 yılında Balkan Savaşı patlak verir. Seferberlik ilan edilir. Osmanlı yeni asker toplar. O sırada Osman Ağa da asker adayıdır. Ama bedelli askerlikte vardır. Osman’ın babası Hacı Mehmet Efendi oğlunu askere göndermek istemez. Askerlik şubesine gider, askerlik bedeli olan 54 sarı altın lirayı ödeyerek oğlunu cepheye gitmekten kurtarır.

Bu durumu duyan Osman çok üzülür. Babasına gidip bedeli alması için ısrar eder. Aksi halde gönüllü olarak arkadaşlarıyla birlikte askere gideceğini bildirir. Babası ikna olmayınca, isyan eder ve askere gönüllü olarak yazılır. 65 gönüllü arkadaşı ile Giresun’dan İstanbul’a hareket ederler.

Osman Ağa, Balkan Savaşı’nda Trakya-Çatalca önlerinde savaşırken sağ diz kapağından aldığı şarapnel parçasıyla ağır yaralanır. İstanbul-Şişli Etfal Hastanesi’nde tedavi olur. Ama bacak eski halini almaz. Osman Ağa Topal kalır. İşte Topal lakabı bu savaştan kendisine anı olarak kalmıştır. Giresun’lu gönüllülerin yarıdan çoğunun şehit olduğu bu savaştan sonra Osman Ağa Giresun’a Topal olarak değnekleri ile döner (1).

1914 yılında ise; Birinci Dünya Savaşı patlak verir ve Topal Osman’ın Ruslara kaşı savaşmak için gönüllü topladığını görülür. Giresun’dan topladığı 100 kadar gönüllüye Trabzon Cezaevi’nin kapılarını açarak 150 kişiyi de ilave edince Topal Osman gönüllülerin başında Batum önlerinde savaşa katılır.

Gönüllü taburu “Teşkilat-ı Mahsusa Alayı’na” bağlı olarak görev alır. Topal Osman savaş sırasında tifo hastalığına yakalandığında, Rus ordusu Bayburt önlerindeydi. Nisan 1916’da Rus Ordusu Trabzon’u işgal eder. Akçaabat bombalanır. Bu sırada Osman Ağa’nın gönüllülerinin sayısı 800’ün üstündedir. Gerilla savaşı yöntemleri ile gönüllüler Ruslara hayli kayıp verirler.

1917’de Rusya’da “Ekim Devrimi” gerçekleşince bu cephedeki savaş biter. Çünkü kurulan Sovyetler Birliği orduyu geri çeker.

Bundan sonra Topal Osman Ağa, Giresun’da azınlıklara karşı çeşitli şiddet içeren olaylara karışır. Azınlıkların İstanbul’a ihbar üstüne ihbar ederek hemen yakalanıp cezalandırılmasını istedikleri kişilerin başında da “Topal Osman” gelir.

Topal Osman kendisini kimseye danışmadan Belediye Başkanı ilan etmişti. Çünkü o günlerde Pontus sahillerinin tek hakimiydi.

Page 18: topal Osman Ağa

Rum ve Ermeni Cemaati ileri gelenleri, gerek doğrudan İstanbul Hükümeti’ne gerek Patrikhane aracılığıyla İtilaf devletleri temsilcilerine Topal Osman’ı şikayet eden telgraflar çekip yakalanmasını vs. istemeye başladılar.

Duruma el koyan, İstanbul’da kurul Divan-ı Harp adı verilen “Olağanüstü Savaş Mahkemesi” Topal Osman’ın derhal yakalanarak İstanbul’a gelmesine karar verir.

Durumu öğrenen Topal Osman silahlı adamlarının da yardımıyla dağa çıkar. topladığı gönüllülerle birlikte o yıllarda Sivas’a bağlı Sebinkarahisar’a yerleşir.

Topal Osman ise bu gelişmelere misilleme olarak Keşap ve Karahisar çevresindeki Rum köylerine ard arda baskınlar yapar (1).

Bu şartlar Haziran ortalarında “Taş mektep’e” ayrılıkçı Rumların Pontus bayrağını çekip Türk esnafa saldırmasıyla oluşur. Topal Osman yanında 20 atlı ile şehri basar, bayrağı indirir. Bu olaydan sorumlu sayılan Rum doğramacı ustasını da yanına alarak gider. Baskın sonrası doğramacının öldürüldüğü duyulunca Rumlar paniğe kapılır. Bu durumu iyi değerlendiren Osman ağa Rum ileri gelenlerine baskı yaparak İstanbul hükümetince bağışlanmasını sağlamaya çalışmıştır.

Gerek bu durum gerek Cemiyet yönetiminin girişimleri sonucunda, bir ay içinde Topal Osman İstanbul’un “Affı Şahanesi” ile bağışlandı. Topal Osman yasal olarak Giresun’a döndü ve Hacı Kadıoğlu İsmail Efendi’den Belediye Başkanlığı görevini devraldı. Kısa bir süre sonrada Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Giresun Şube Başkanı oldu.

Topal Osman çevresine topladığı gönüllülerle Rum çetelerini temizlemeye çalışırken, Mustafa Kemal de 9. Ordu Müfettişi olarak Rumları ve Ermenileri Türk çetelerinden korumak için padişah tarafından görevli olarak 16 Mayıs 1919’da Samsun’a gönderildi. Mustafa Kemal ve 21 arkadaşı 19 Mayıs 1919 günü Samsun Limanı’na ayak basarlar.

Yani Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkınca yapacağı işler arasında Topal Osman’ı ve çetesini yakalayıp etkisiz hale getirmesi de vardır.

Ancak, Mustafa Kemal’in daha önce Topal Osman ile bağlantılı olduğu ve Samsun’a çıkar çıkmaz, Havza’da kendisi ile görüştüğü de çeşitli kaynaklarda belirtilir.

Page 19: topal Osman Ağa

Mustafa Kemal’in Topal Osman’la görüşme isteği kendisine ulaşınca, Topal Osman yanına yakın arkadaşı Temoğlu İsmail Ağa’yı, Dalgaroğlu Bilal’i ve Çavraklı Kara Ahmet’i yanına alarak Havza’nın yolunu tutar.

Topal Osman’ın Mustafa Kemal’le tanışmasını sağlayan bu ilk görüşme 29 Mayıs 1919 günü Havza’da gerçekleşir. İki lider arasında uzunca süren gizli bir görüşme yapılır.

Mustafa Kemal özetle şöyle der:

“- Görüyorum ki, vatansever duygular taşımaya gençliğinde başlamışsın. Senin bugünkü yolun, o günkü açtığın çığırdan gelmektedir. Memleket kurtuluncaya kadar, içinde bir tek dış ve iç düşman kalmayıncaya kadar çarpışmak zorundayız. Sen, Karadeniz köy ve şehirlerini koruyacaksın. Çetin derme çatma bir kuvvet olmaktan çıkaracaksın. Bir alay teşkil edeceksin. Bu alayın kumandanı olacaksın. Sana genç ve atak subaylar vereceğiz. Pontuscular hangi usulleri kullanıyorsa, siz de o usulleri çekinmeden kullanın. Vatanı kurtarmakta bu son şansımızdır. Bu mücadeleyi kaybedecek olursak, tarihten siliniriz”.(1)

“- Pontus belasının temizlenmesini tamamıyla senin tecrübeli ellerine bırakıyorum.

Giresun Beldesi seni destekliyor hiç durma teşkilatını yap. Git reislik makamına otur. Şehir bir fiil senin ve adamlarının işgalinde bulunsun. Sen kaçıp dağa çekileceğine Pontuscular ve Rumlar kaçsın. Onlar bir kere kanunsuz yola adım atar göründüler mi zamanla hepsini temizleriz” der.

Mustafa Kemal ile Topal Osman’ın tanışması ve bundan sonraki birlikteliğini Giresun’lu araştırmacı Mustafa Dağ şöyle yorumluyor;

“Topal Osman Ağa artık bu dakikadan itibaren fikirleriyle, canıyla, malıyla, adamlarıyla ve her şeyiyle Mustafa Kemal’in yayındaydı. Onun için canını her an vermeye hazırdı. Mustafa Kemal’e ve onun hareketine engel olmak isteyen ve onun muhalif göründüğü herkes Osman Ağa’nın artık en büyük düşmanıydı. Topal Osman Ağa’nın Mustafa Kemal’e bu yürekten bağlılığı ölünceye kadar devam etti. Nitekim canını da bu uğurda verdi”(1).

Topal Osman’ın çetesi Karadeniz sahillerinde sürekli artıyordu. Her gün yeni gönüllüler katılıyor, giderek gönüllü birliğinin masrafları da artıyordu. Gönüllü milislerin yedirilmesi, giydirilmesi, silahlandırılması ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması için önemli bir bütçeye gereksinim duyuluyordu.

Page 20: topal Osman Ağa

Bu ise halkın bağış ve katkıları ile gerçekleşiyordu. Halktan toplanan paralardan şikayetçi olanlar da yok değildi. Çünkü Osman Ağa zorunlu olarak varlıklı kişilerden, daha fazla maddi katkı bekliyordu. Bu isteği yerine getirmeyenlerin ise canını şu veya bu şekilde yakabiliyordu. İşte kendisinden yardım istenen, vermek istemeyen bir kısım eşraf el altından İstanbul ve padişah yanlısı Trabzon Valisi Kara Galip’e sürekli şikayetlerde bulunuyorlardı.

Bu şikayetlerin ulaştığı yer sadece Trabzon ve İstanbul Hükümeti ile sınırlı kalmamış, I. TBMM’den sonra da Ankara Hükümeti’ne de sık sık şikayetler ulaşmıştır.

Erzurum KongresiMustafa Kemal, Erzurum Kongresi’nin yapılacağı ve Giresun’u temsilen iki kişinin gönderilmesini Topal Osman’a bildirir. Giresun’daki cemiyette, ili temsil edecek okumuş iki temsilciyi Erzurum’a göndermeye karar verir. Bunlar Giresun’un yetiştirdiği iki aydın temsilci Dr. Ali Naci Duyduk ile Mühendis İbrahim Hamdi Bey’dir. Giresun delegeleri büyük bir törenle uğurlanır. 10 Temmuz 1919’da yapılması düşünülen Erzurum Kongresi çeşitli engellemeler sonucu 23 Temmuz 1919 ‘da başlar. Kongre Trabzon ve Giresun delegelerinin açtığı canlı tartışmalara tanık olur.

Topal Osman Ağa, merkez üssü Giresun olmak üzere Karadeniz sahillerinin en etkin Kuvayi Milliye komutanı idi. O, Osmanlı’nın son döneminde katıldığı savaşlardan olan Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’na Giresun yöresinden binlerce gönüllü toplayıp katılmakla kalmamış, Kurtuluş Savaşı için Karadeniz’de oluşan milli güçlerinde çekirdeği olmuş. Giresun’da dur durak tanımadan Laz uşaklarından oluşan birlikler kurarak cepheden cepheye koşmuştur.

Kara Zıpkalılar sadece Karadeniz’de kalmamışlar, onlara nerede gereksinim duyulmuşsa yönlerini o hedefe çevirmişlerdir.

1920 yılı Eylül ayında Kars’ta Ermenilere karşı güç anlar yaşayan Kazım Karabekir’in 15. Kolordusu’na Giresun uşakları yetişmiş ve dört ay Karabekir Paşa’nın emir ve komutasında önemli yararlılıklar göstermişlerdir.

TBMM. Açıldıktan Sonraki Olaylar

İç isyan dalgalarının Ankara Hükümeti’ni salladığı günlerde Mustafa Kemal, Kazım Karabekir’den inanç ve iradesine tam güvenebilecek disiplinli, herhangi bir yerde patlayacak bir ayaklanmayı anında bastırabilecek balyoz gibi davranabilecek, 1000 kadar kişiden oluşan bir kuvvet ister. Karabekir’in bir

Page 21: topal Osman Ağa

iki önerisi yetersiz bulunur. M.Kemal ve İsmet Paşa’nın kafasındaki kuvvet “Lazistan uşakları”ndan oluşan Topal Osman çetesidir. Buna da Karabekir Paşa karşı çıkar sonuçta “Osman Ağanın” bölgede kalmak koşulu ile bu kuvvetin oluşturulması kabul edilir.

Hazırlıklarını tamamlayan Topal Osman adamları ile birlikte Ekim 1920 sonlarında Giresun’dan hareket eder. 12 Kasım’da Ankara’ya varır doğrudan Mustafa Kemal’in buyruğuna giren ve yerel giysileri ile görevlerini sürdüren Topal Osman birliğinin resmi adı ise; “Giresun Gönüllü Laz Müfrezesi” olur. Önce 10 kişiden oluşan birliğin sayısı daha sonra 250’ye kadar yükselir.

Mustafa Kemal ile Başyaver Salih Bozok vasıtasıyla tanıştırılıp göreve başlayan müfrezeyi o günlerde Osman Ağa karşısına alır ve şu öğütte bulunur:

“Mustafa Kemal Paşa’nın hayatı ve muhafazası size, yalnız size aittir. O’ nu her yerde siz koruyacaksınız. Şayet Mustafa Kemal Paşa’ya bir şey olursa kendinizi yok bilin. Hatta memlekette bıraktıklarınızı da yok bilin”(1).

Osman Ağa tekrar bölgeye döner. Orada bugün de hayli tartışılan bir konu olan; 47. Alay tarafından “Koçgiri İsyanı” adı verilen Kurtuluş Savaşı dönemindeki ilk “Kürt İsyanı” olarak nitelenen isyanın bastırılmasına katılır.

Topal Osman Ağa komutasındaki 47. Alay Pontusçuların çok önemli direniş merkezlerinden olan Havza’ya geldiğinde hayli “iş” başarmıştır. Samsun havalisini de Rum çetecilerinin etki alanından çıkaran Osman Ağa Ankara’dan gelen yeni bir emirle Ankara’ya hareket eder. Oradan da vakit geçirmeden Sakarya cephesine yönelir.

Sakarya Meydan Savaşı, 22 gün 22 gece sürer. 42. Alay’ın komutanı Hüseyin Avni Bey dahil tümü şehit olur. Osman Ağa’nın komutasındaki 47. Alay’dan ise 285 kişi sağ kalmıştır. Yani gönüllü olarak Ankara’ya gelen 6000 civarındaki Giresun’ludan yaklaşık 400 kişi geri dönebilmiştir. 5550’ü aşkın Giresun’lu şehit olmuştur (1).

Sakarya Meydan Savaşı kazanıldıktan sonra Giresun Gönüllü Alaylarının görevi sona erer ve dağıtılırlar. Osman Ağa ise, Sakarya’dan sonra önce Ankara’ya sonra İstanbul’a arkasından Giresun’a gider. Osman Ağa gittiği yerlerde bir kahraman gibi sevgi ve coşku ile karşılanır.

Osman Ağa, Gülnihal Vapuru ile 21 Aralık 1922 Perşembe günü Giresun açıklarında görününce yer yerinden oynar. Tüm Giresun halkı sahile iner. Yüzlerce davul, zurna çalar ve bombalar, fişekler patlar. Lav mavzerlerinin neşeli uğultusu adeta yeri görü inletir olmuştur. Karaya yanaşan kayıktan inen Osman Ağa doğruca Belediyeye gider.

Page 22: topal Osman Ağa

Topal Osman Giresun’a döner ama bu sırada Giresun uşaklarından oluşan gönüllü Laz müfrezesi de Ankara’da Mustafa Kemal’i gölge gibi izlemektedir. Gönüllü birliğin görevi sadece Mustafa Kemal’i değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni de korumak olmuştur. Tabi sayısı da arttırılıp 250’yi bulmuştur.

Topal Osman Ankara’da

Karadeniz’deki çetesinden gönüllü alayları oluşturduğu sırada yarbaylığa kadar yükselen Topal Osman Ağa artık meclis Muhafız Birliği’nin de komutanı olmuştu. Ankara’da kaldığı günlerde kullanılması ve birliğin komutanlığı için Ayrancı civarında “Papazın Köşkü” denilen yer kendisine tahsis edilmişti.

Lazistan uşaklarından oluşan Topal Osman Ağa’nın çetesi özel giysileri olan aba, zıpka ve başlıklar içinde Mustafa Kemal Paşa’nın ve TBMM’nin Özel Muhafız Taburu olarak görevini sürdürüyordu. Başlarında ise okuma yazması bile olmayan Kuvayi Milliye’nin Milis Yarbayı Osman Ağa bulunuyordu.

Topal Osman Ağa, Millet Meclisi’nde kendisine ayrılan özel kısımda silahlı adamlarıyla oturur ve oturumları dikkatle izlerdi.

I. TBMM oldukça hareketli geçer, Mustafa Kemal’i değişik konularda eleştiren bir dizi milletvekili bulunurdu. Konuşmaları ve eleştirileri dikkatle izleyen Topal Osman, Mustafa Kemal’e yönelen eleştirilere hiç tahammül edemez, eleştiri sahiplerine kızgınlıkla bakarmış. Osman Ağa, meclisin her şeyinin kendisinden sorulduğu kanaatindedir.

Mecliste Gruplar ve Ali Şükrü Bey’in Ölümü

I.TBMM kurulup çalışmalara başlayınca çeşitli konuların tartışılmasında meclis üyeleri arasında görüş ayrılıkları belirlemeye başlar. Bu ayrılıklar giderek türdeş grupların oluşmasına yol açar. İşte I. TBMM’de; 1. Grup ve 2. Grup diye adlandırılan gruplarda bu oluşumun sonucudur.

Bunlardan Mustafa Kemal’in etrafında oluşanı I. Grup , Mustafa Kemal’in en güçlü muhaliflerinin oluşturduğu grup ise 2. Grubu oluşturur.

Page 23: topal Osman Ağa

İkinci grupta çoğunluk muhafazakar unsurlardan oluşmasına rağmen çeşitli nedenlerle Mustafa Kemal’in karşısında yer alarak bu grupta kalmış olanlar da vardır.

Hüseyin Avni (Erzurum), Albaş Selahattin (Mersin) , Ali Şükrü (Trabzon), Müfit Hoca (Kırşehir), Mehmet Şükrü (Afyon), Celalettin Arif (Erzurum) ikinci gruptaki milletvekillerindendir. Ali Şükrü Bey Meclisteki bazı tartışmalar sırasında çok ateşli konuşmalar yapmış ve bir çok kere M. Kemal ile karşı karşıya gelmiştir (2).

M. Kemal bu durumdan hoşnut değildir; meclisteki “Islahat”, “Müdafaa-i Hukuk”, “İstiklal Grubu” ve “Halk zümresi” gibi gruplar arasındaki çekişmelerden dolayı, “Mecliste hükümeti tutmak ve herhangi bir iş yürütmek imkansız hale geldi” demektedir. (Nutuk. Aktaran:1)

Ona göre bu çekişmelerden dolayı, hakim olan şey ise, “düzensizlik ve anarşi” dir. “Şu halde iki yoldan birinin seçimi kesin bir şekil aldı: Ya bu meclis ile katiyen görüşülmeyeceği gerçeği üstüne yeni tedbirler almak, veyahut yaptığımız gibi bir çoğunluk grubu meydana getirmek.”(1).

Mecliste Mustafa Kemal’e muhalefetin kıyasıya yapıldığı bir dönemdir. Meclisin esas olarak iki gruba bölünmüş olduğu bu dönemde, İkinci Grubun lideri Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey 26 Mart 1923 günü akşamından sonra aniden ortadan kaybolur ( 2).

Ali Şükrü bey, üç günden beri eve gelmemiştir. Soruşturmuşlar, aramışlar, bulamamışlardır.

Edindikleri bilgiye göre, en son Karaoğlan çarşısında Kuyulu kahvede nargile içerken Topal Osman Ağa’nın adamlarından Muhafız Bölüğü kumandanı Mustafa Kaptan’ın yanına geldiği ve beraber kalkıp gittikleri ama başka da hiçbir haber alınmadığı yönündedir.

Rauf Orbay devamını şöyle anlatıyor:

“Şevket Bey’e otur dedim. Ve derhal gereken emirleri vererek aratmaya başladım. Aynı zamanda Osman Ağa’nın adamıyla kahveden gittiğinden bu ağayı da aratıyordum. Fakat Ali Şükrü Bey gibi, o da meydanda yoktu. “(1)

Olayın yankısı derhal meclise yansır. Başbakan Rauf Orbay’ın ve meclis başkanı Ali Fuat Cebesoy’un da bulunduğu meclis oturumunda Ali Şükrü Bey’in en yakın arkadaşlarından ve İkinci Grubun liderlerinden Erzurum milletvekili Hüseyin Avni Bey, 29.3.1923 günkü meclisin oturumda söz alır, kürsüye çıkar ve konuşmaya başlar ( 3):

Page 24: topal Osman Ağa

“- Efendiler, bu şerefli kürsü bugün açıklı bir duruma sahne oluyor. Bu şerefli milletin mebusları bugün kalpleri ağlamış birer zavallı, birer çaresiz gibi birbirlerine bakıyorlar. Ey milletin kabesi ! Sana da mı saldırı? Ey milletin reyi, sana da mı saldırı ? Ey milletin mukaddesatı, sana da mı saldırı ? (Lanet sesleri) (Bu millet ölmez, fikir ölmez, zihniyet ölmez sesleri..).

- Bir mebusun ağzı, kalemi o milletin namusudur. Bu namusa saldıran eller kırılsın. Mebus, bu milletin namusudur. Saldırı arkadaşımıza değil, milletin namusunadır. Böyle namussuzlar yaşamamalı, kahrolmalı!

- Ali Şükrü Bey, iki günden beri kayıptır. Memleketin sahibi, çok büyük bir tarihin sahibi, bir mebus kayboluyor, hükümet bulamıyor.

... Ya siyasi ise? Demek ki bu memlekette herhangi bir düşüncenin başbuğu ölecektir. Hiçbir zaman ölmez!” (3 ve 1)

Meclis birbirine girmiştir. Konuşmacılar hükümete ateş püskürmektedirler. Başbakan Rauf Orbay ve Meclis Başkanı Ali Fuat Cebesoy meclisi yatıştırmaya çalışırlar. Muhalifler susmak bilmezler. Meclisteki tartışmalardan sonra olayın oluş biçimi birkaç gün sonra aşağı yukarı ortaya çıkar.

Başbakan Rauf Orbay anılarında şöyle yazıyor:

“Derhal arama emri verdim. Ankara Valisi Abdülkadir Bey, Jandarma Komutanı, Polis Müdür ve bütün güvenlik kuvvetleri seferber oldukları halde, hatta kendi arabamı da arama işlerine verdiğim halde iz bile bulunamadı”

Devamlı aramalar sonunda Çankaya yolundan geçen araba ekibine bağlı jandarmaların, ana yoldan ayrılan araba izlerini tarlada sürdürmeleri sırasında yeni kazılmış bir çukurda Ali Şükrü Bey’in ölüsüne rastlanır.

Ölünün avucundaki, sımsıkı tutulmuş bir sandalye hasırı parçasının da Topal Osman’ın evinde bulunan kırık sandalyeye ait olduğu tespit edilince, ele sağlam bir ipucu geçirilmiş oldu. Yakalanan Osman Ağa’nın adamı Mustafa Kaptan da Ali Şükrü Bey’i kendisinin Topal Osman’ın evine götürdüğünü söyledi. Ali Şükrü Bey’i orada ayakta duran Osman Ağa’nın karşısına oturtmuşlar. Ve verdikleri kahveyi içerken birdenbire üzerine atılarak boğmuşlar. Mustafa Kaptan’ın bu itirafı ile olay tamamen aydınlanmıştı. Bu haberi akşamüzeri meclisteki odamda çalışırken getirdiler.”(1).

Page 25: topal Osman Ağa

Daha önce edinilen bilgiler de olayın Topal Osman tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir:

Ali Şükrü Bey, Karaoğlan çarşısındaki kuyulu kahvede nargilesini içerken yanına Topal Osman Ağa’nın adamlarından Mustafa Kaptan gelir. Bir süre sonra Ali Şükrü hemşerisi ile kol kola kahveden çıkar. Osman Ağa, Mustafa Kaptan vasıtasıyla Ali Şükrü Bey’i evine davet etmiştir . Aynı akşam Osman Ağa’nın Samanpazarı’ndaki evinin üst katında komşular gürültülü sesler duyduklarını ifade etmişler. Sabahın erken saatlerinde de eşyayı nakletmek için evin kapısına bir arabanın geldiğini söylemişlerdir (4).

Bu bilgilerin ışığında gerekli işlemin yapılmasına sıra gelmiştir. O sırada M.Kemal ile Başbakan Rauf Orbay arasında şu konuşma geçer:

“Atatürk- Şimdi ne düşünüyorsun?

Orbay- Bir şey düşündüğüm yok. Topal Osman’ı yakalamak gerek. Çankaya’nın arkasında, Ayrancı tarafında Papazın Bağı denilen yerde bulunduğu sanılıyor.

Atatürk- Nasıl yakalatacaksın?

Orbay- Meclis Muhafız Birliği ile

Atatürk- Meclis Muhafız Birliği’nde Topal Osman’la gelmiş Karadenizliler var, bunlar birbirlerine ateş etmezler, ne sen, ne ben, ne Ankara.. Bir şey kalmaz....

Orbay – Suçluları yakalatmak mutlak gerek.... Eğer Başkomutan olarak ve herhangi bir düşünce ile sizce buna gerek görülmüyorsa, benim bunu yarın mecliste anlatmam gerekecektir. “ (1)

Ali Şükrü’yü Osman Ağa’nın öldürüldüğüne dair yeterli delil vardır. Güvenlik önlemi olarak M.Kemal ve eşi Latife Hanım Çankaya’yı boşaltarak istasyondaki eve yerleşirler. Daha sonra da Muhafız Taburu Komutanı İsmail Hakkı Tekçe, Topal Osman Ağa’nın kaldığı evi sarar. 2 Nisan sabahının ilk saatlerinde çatışma başlar. Yarım saate yakın bir çatışmadan sonra Osman Ağa kasığından yaralı olarak ele geçer. Sedyeye konur, yolda giderken kan kaybından ölür. Çatışma sırasında 12 çete mensubu da öldürülür, birkaçı da yaralanır.

Böylece 26 Mart 1923’te Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Beyin kaybolması ile başlayan soruşturmada kapanmış olur. Kaynaklarda Ali Şükrü Beyin ölüm tarihi 27 Mart 1923 olarak verilmektedir (5).

Page 26: topal Osman Ağa

Bu arada 1. TBMM’.de çıkan sert tartışmalar nedeniyle 1 Nisan 1923’ te kendini feshetmiştir. 2 Nisan 1923 ‘te Topal Osman’ın ölümü açıklanır. Bu ölümün ardından hem Ali Şükrü Beyin hem de Topal Osman’ın cenazeleri memleketlerine gönderilerek defnedilirler.

Cumhuriyet tarihinin bu ilk suikastına ilişkin kaynaklarda farklı görüşler bulunmaktadır(1). Ancak, bu denli önemli bir olay ile ilgili olarak Mustafa Kemal yazdıklarında hiçbir yazılı belge bırakmamıştır.

Kaynaklar:

Şener, CEMAL. “Topal Osman Olayı - I ve II”. Yeni Gün Yayıncılık. İstanbul.2001.

Kandemir, “Cumhuriyet Devrinde Siyasi Cinayetler” . Ekicigil Yayınları –tarih serisi, No:4. İstanbul.1955.

Aydemir,Ş.SÜREYYA.. “Tek Adam”. Remzi Kitabevi. İstanbul. 1966.

Taçalan,N. Ve Etingu, TURGUT. “Büyük Ayaklanmalar ve Suikastlar Tarihi”. Milliyet Yayını. İstanbul.1973.

Kocatürk,UTKAN. “Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronoloji” . Türk Tarih Kurumu Basımevi. Ankara.1988.

Page 27: topal Osman Ağa

TOPAL OSMAN OLAYI

Karadeniz ve Lazlar

Osmanlı bir anlamda dinler ve uluslar mozaiği idi. Bu nüfus hareketinin olağanüstü hızla oluşması giderek bazı ulusal ve dinsel renklerin kısa bir süre sonra Anadolu’dan silinmesine yok olmasına neden oldu.

Lazlar da, Osmanlı devleti içinde milletler mozaiğinden birini oluşturuyordu. Bu çözülüş sürecinde bağımsızlıkçılık, özerklik vs. talepleri ifade yerine kaderlerini egemen unsur olan Türk Ulusunun varlığına tabi kılma durumu esas davranış haline geldi.

Anadolu’nun Karadeniz kıyıları coğrafi olarak Anadolu özelliklerinden çok Kafkasya’nın bir devamıdır. Bu coğrafi devamlılık, benzerlik ve yakınlık ona aynı zamanda tarihsel, sosyal, siyasal, sosyolojik özellikler de kazandırmıştır. Nüfusun kültürel dokusu da Anadolu’nun devamından çok Kafkasya’nın kültürel devamı özelliklerini taşımaktadır.

Anadolu köylüsü, buğday yerine mısır ve hamsiyi seven, küçük tarlalarını eli ile işleyen, toplu köyler yerine dağınık köycüklerde yaşayan, bazı yönlerden kendine benzeyen ama aynı zamanda çok farklı yönleri de olan bu topluma Laz demiştir.

Laz terimi Anadolu’da Karadenizliler için kullanılır. Ama Karadenizliler ısrarla Laz olmadıklarını söylerler. Pontus Rumlarına, öbür Rumlar tarafından, tıpkı Karadeniz Türklerine diğer Türkler tarafından söylendiği gibi Laz (Lazoi) denirmiş. Bu terim Türkçe’de çağrıştırdığı anlam gibi, Rumca’da hafif esprili bir anlamına gelmekteymiş.

Karadeniz Türklerinin olduğu gibi, Pontus Rumları da Kafkas özellikleri olarak kabul edilen; kan davası gütme, silahlara ilgileri vs. ile bilinirlermiş .

Bu benzerlikler giysileri ve folklorda da görülür. Hangisinin Rum kaynaklı, hangisinin Türk kaynaklı olduğunu saptamak ise oldukça güçtür. Örneğin; her iki halkın üç telli kemanlarının eşlik ettiği halk dansları vardır. Her ikisi de aba, zıpka ve başlıktan oluşan giysiler giyerler. Giysi, fişekler, kemerler, tabanca ve bıçaklarla süslüdür. Kadınların giydiği geniş çizgili önlükler, kadınların taşıdığı sepetler de aynıdır. Sepet ve bu giysili antik çağlardaki tapınak duvarlarındaki resimlere kadar uzanır (1).

Karadeniz’de yaşayan halkın özelliklerini kısaca özetledikten sonra olayın kahramanı ile Mustafa Kemal Atatürk’ün bağlantısını kurabilmek için başa dönmemiz gerekmektedir.

Mustafa Kemal, Bandırma vapuru ile Samsun’a geldikten sonra 29 Mayıs 1919’da Osman Ağa ile Havza’da gizlice buluşmuş ve öyle tanışmıştır. Bu tarihten yaklaşık 1,5 yıl sonra da Mustafa Kemal, Topal Osman Ağadan Giresun Laz uşaklarından oluşan ve kendisinin korumasında görev alacak bir muhafız birliği oluşturmasını istemiş , Ankara’ya getirilmesini rica etmiştir.

Osman Ağa ve Mustafa Kemal’in muhafız birliğini oluşturacak “Kara Zıpkalılar” Ankara’ya 10 Kasım 1920’de gelirler. Onları Mustafa Kemal’in baş yaveri Salih Bozok karşılar. Konukları, Taşhan Otel’e yerleştirir. Muhafızların başında, Osman Ağa ile birlikte; oğlu İsmail Bey ve Kaymakamzade Asım Bey

Page 28: topal Osman Ağa

vardır. Muhafızları oluşturacak kafileyi ise şu isimler oluşturur: Gümüşreisoğlu Mustafa Kaptan, Kırlak (Co) Hüseyin, Tığlıoğlu Ömer, Yoloğlu Hüseyin, Yılancıoğlu Hasan, Kayadibinden Aşıkoğlu Garip, Alışıhoğlu Mehmet, Akyoma’dan Osmanoğlu Ali, Akyoma’dan Sarı Mustafa ve Keşap’tan Kösoğlu Hamit’tir (1).

Giysilerinden dolayı kendilerine “Kara Zıpkalılar” denilen bu grup, Mustafa Kemal’in Kuvayi Milliye Destanı’nda ilk muhafızları oldular ve “Giresun Gönüllü Maiyet Müfrezesi” adıyla tarihe geçtiler.

9. Ordu Kıtası Müfettişi sıfatı ile Karadeniz’e gönderilen Mirliva Mustafa Kemal’in bölge ile ilgili raporlarından bazı bilgiler şöyledir;

“Mütarekeden sonra Yunanlılık emeli güden bütün Rumlar her yerde şımardılar. Samsun havalisinde de Pontus hükümetini kurmak için birleştiler. Bütün Rum çeteleri bu maksat uğrunda siyasi bir şekil aldı. Son zamanlarda Samsun havalisinde Rum nüfusunu arttırmak için Rusya’da ne kadar Rum varsa buraya gönderilmesine çalışılmıştır.

Bugün Samsun havalisinde 40 kadar Rum çetesi vardır. Buna karşılık Türk ahali, hükümet tarafından korunmadığından bazı Laz çetelerini Trabzon havalisinden getirterek mal ve namuslarını korumak zorunda kalmışlardır. Böyle 13 Müslüman çetesi faaliyettedir. Hakiki durum budur. Samsun’da nüfus ekseriyeti Rumlardadır. Rumlar hükümete karşı soğukturlar. Fakat Liva içinde ezici çoğunluk Türklerdir (1)”

Trabzon Vilayetine gelince İslamlardan bir kaç çete var ise soygunculuk maksadına dayanıyor. Tehcir işlerinden dolayı yakalanmamak için kaçan Topal Osman Ağa’nın çetesi mühim olup, Giresun ve civarında faaliyettedir.

Böylece Mirliva Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu Kıtası Müfettişliğine çok geniş yetkililerle ve Genelkurmay’ın da tasdiki ile başlamıştı. Karadeniz’deki görevleri arasında ise, bu bölgede özellikle Hıristiyan nüfusun aleyhine asayişi bozan çeteleri ve ele başlarını halletmede vardı. Raporda da görüldüğü gibi bunların başında da Topal Osman Ağa geliyordu.

Topal Osman Kimdir?

Osman Ağa, 1884 yılında Giresun Hacı Hüseyin mahallesinde doğmuştur. Babası Hacı Mehmet Efendi ve dedesi İsmail Kaptan, Giresun’un önde gelen eşrafları arasındaydılar. Kendileri deniz ticareti ile uğraşırlardı. Rus limanları ile Karadeniz limanları arasında taşımacılık yaparlardı. Ekonomik durumları oldukça iyiydi.

Osman da küçük yaştan beri ailenin işlerine yardımcı olurdu. Çok defa Batum’a Trabzon’a, Samsun’a Ordu’ya gidip gelmişliği vardı. Gençliğinden beri liderlik vasfına sahip birisiydi. İsmindeki “Ağa” ifadesi de bunun sonucudur.

Osman askerliği çok sevmesine rağmen, askeri okula gidememiştir. İsteğini savaşa, savaşmaya yöneltmeye çalışmış ve bunda da oldukça başarılı olmuştur.

Page 29: topal Osman Ağa

Evlilik çağı gelince Osman Ağa, Panazoğlu Hacı İsmail Ağa’nın kızı Hatun Panaz Hanım ile evlenmiştir. Kayınpeder varlıklı biridir.

Osman Ağa bir süre sonra Rumlar tarafından Aksu Deresi ağzına kurulu kereste fabrikasına da ortak olur. Daha sonra oğulları, İsmail ve Mustafa dünyaya gelirler.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarındaki çöküş dönemi Giresun’u da etkiler; Rum, Sırp, Arnavut, Bulgar uluslarının Osmanlı’ya karşı bağımsızlıkçılık istemleri Karadeniz’deki Rum ve Ermeniler üstünde de etkili olur. Pontus’daki bu antik etnik gruplar bu ortamdan hareketle kıpırdanmaya başlarlar. Bu durumdan imparatorluğun egemen unsuru olan Türkler rahatsız olurlar. Bu durum karşılıklı heyecanlı hareketlerle istenmeyen olayların çıkmasına yol açar.

Derken, 1912 yılında Balkan Savaşı patlak verir. Seferberlik ilan edilir. Osmanlı yeni asker toplar. O sırada Osman Ağa da asker adayıdır. Ama bedelli askerlikte vardır. Osman’ın babası Hacı Mehmet Efendi oğlunu askere göndermek istemez. Askerlik şubesine gider, askerlik bedeli olan 54 sarı altın lirayı ödeyerek oğlunu cepheye gitmekten kurtarır.

Bu durumu duyan Osman çok üzülür. Babasına gidip bedeli alması için ısrar eder. Aksi halde gönüllü olarak arkadaşlarıyla birlikte askere gideceğini bildirir. Babası ikna olmayınca, isyan eder ve askere gönüllü olarak yazılır. 65 gönüllü arkadaşı ile Giresun’dan İstanbul’a hareket ederler.

Osman Ağa, Balkan Savaşı’nda Trakya-Çatalca önlerinde savaşırken sağ diz kapağından aldığı şarapnel parçasıyla ağır yaralanır. İstanbul-Şişli Etfal Hastanesi’nde tedavi olur. Ama bacak eski halini almaz. Osman Ağa Topal kalır. İşte Topal lakabı bu savaştan kendisine anı olarak kalmıştır. Giresun’lu gönüllülerin yarıdan çoğunun şehit olduğu bu savaştan sonra Osman Ağa Giresun’a Topal olarak değnekleri ile döner (1).

1914 yılında ise; Birinci Dünya Savaşı patlak verir ve Topal Osman’ın Ruslara kaşı savaşmak için gönüllü topladığını görülür. Giresun’dan topladığı 100 kadar gönüllüye Trabzon Cezaevi’nin kapılarını açarak 150 kişiyi de ilave edince Topal Osman gönüllülerin başında Batum önlerinde savaşa katılır.

Gönüllü taburu “Teşkilat-ı Mahsusa Alayı’na” bağlı olarak görev alır. Topal Osman savaş sırasında tifo hastalığına yakalandığında, Rus ordusu Bayburt önlerindeydi. Nisan 1916’da Rus Ordusu Trabzon’u işgal eder. Akçaabat bombalanır. Bu sırada Osman Ağa’nın gönüllülerinin sayısı 800’ün üstündedir. Gerilla savaşı yöntemleri ile gönüllüler Ruslara hayli kayıp verirler.

1917’de Rusya’da “Ekim Devrimi” gerçekleşince bu cephedeki savaş biter. Çünkü kurulan Sovyetler Birliği orduyu geri çeker.

Bundan sonra Topal Osman Ağa, Giresun’da azınlıklara karşı çeşitli şiddet içeren olaylara karışır. Azınlıkların İstanbul’a ihbar üstüne ihbar ederek hemen yakalanıp cezalandırılmasını istedikleri kişilerin başında da “Topal Osman” gelir.

Topal Osman kendisini kimseye danışmadan Belediye Başkanı ilan etmişti. Çünkü o günlerde Pontus sahillerinin tek hakimiydi.

Rum ve Ermeni Cemaati ileri gelenleri, gerek doğrudan İstanbul Hükümeti’ne gerek Patrikhane aracılığıyla İtilaf devletleri temsilcilerine Topal Osman’ı şikayet eden telgraflar çekip yakalanmasını vs. istemeye başladılar.

Page 30: topal Osman Ağa

Duruma el koyan, İstanbul’da kurul Divan-ı Harp adı verilen “Olağanüstü Savaş Mahkemesi” Topal Osman’ın derhal yakalanarak İstanbul’a gelmesine karar verir.

Durumu öğrenen Topal Osman silahlı adamlarının da yardımıyla dağa çıkar. topladığı gönüllülerle birlikte o yıllarda Sivas’a bağlı Sebinkarahisar’a yerleşir.

Topal Osman ise bu gelişmelere misilleme olarak Keşap ve Karahisar çevresindeki Rum köylerine ard arda baskınlar yapar (1).

Bu şartlar Haziran ortalarında “Taş mektep’e” ayrılıkçı Rumların Pontus bayrağını çekip Türk esnafa saldırmasıyla oluşur. Topal Osman yanında 20 atlı ile şehri basar, bayrağı indirir. Bu olaydan sorumlu sayılan Rum doğramacı ustasını da yanına alarak gider. Baskın sonrası doğramacının öldürüldüğü duyulunca Rumlar paniğe kapılır. Bu durumu iyi değerlendiren Osman ağa Rum ileri gelenlerine baskı yaparak İstanbul hükümetince bağışlanmasını sağlamaya çalışmıştır.

Gerek bu durum gerek Cemiyet yönetiminin girişimleri sonucunda, bir ay içinde Topal Osman İstanbul’un “Affı Şahanesi” ile bağışlandı. Topal Osman yasal olarak Giresun’a döndü ve Hacı Kadıoğlu İsmail Efendi’den Belediye Başkanlığı görevini devraldı. Kısa bir süre sonrada Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Giresun Şube Başkanı oldu.

Topal Osman çevresine topladığı gönüllülerle Rum çetelerini temizlemeye çalışırken, Mustafa Kemal de 9. Ordu Müfettişi olarak Rumları ve Ermenileri Türk çetelerinden korumak için padişah tarafından görevli olarak 16 Mayıs 1919’da Samsun’a gönderildi. Mustafa Kemal ve 21 arkadaşı 19 Mayıs 1919 günü Samsun Limanı’na ayak

basarlar.

Yani Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkınca yapacağı işler arasında Topal Osman’ı ve çetesini yakalayıp etkisiz hale getirmesi de vardır.

Ancak, Mustafa Kemal’in daha önce Topal Osman ile bağlantılı olduğu ve Samsun’a çıkar çıkmaz, Havza’da kendisi ile görüştüğü de çeşitli kaynaklarda belirtilir.

Mustafa Kemal’in Topal Osman’la görüşme isteği kendisine ulaşınca, Topal Osman yanına yakın arkadaşı Temoğlu İsmail Ağa’yı, Dalgaroğlu Bilal’i ve Çavraklı Kara Ahmet’i yanına alarak Havza’nın yolunu tutar.

Topal Osman’ın Mustafa Kemal’le tanışmasını sağlayan bu ilk görüşme 29 Mayıs 1919 günü Havza’da gerçekleşir.

İki lider arasında uzunca süren gizli bir görüşme yapılır.

Mustafa Kemal özetle şöyle der:

“- Görüyorum ki, vatansever duygular taşımaya gençliğinde başlamışsın. Senin bugünkü yolun, o günkü açtığın çığırdan gelmektedir. Memleket kurtuluncaya kadar, içinde bir tek dış ve iç düşman kalmayıncaya kadar çarpışmak zorundayız. Sen, Karadeniz köy ve şehirlerini koruyacaksın. Çetin derme çatma bir kuvvet olmaktan çıkaracaksın. Bir alay teşkil edeceksin. Bu alayın kumandanı olacaksın. Sana genç ve atak subaylar vereceğiz. Pontuscular hangi usulleri kullanıyorsa, siz de o

Page 31: topal Osman Ağa

usulleri çekinmeden kullanın. Vatanı kurtarmakta bu son şansımızdır. Bu mücadeleyi kaybedecek olursak, tarihten siliniriz”.(1)

“- Pontus belasının temizlenmesini tamamıyla senin tecrübeli ellerine bırakıyorum.

Giresun Beldesi seni destekliyor hiç durma teşkilatını yap. Git reislik makamına otur. Şehir bir fiil senin ve adamlarının işgalinde bulunsun. Sen kaçıp dağa çekileceğine Pontuscular ve Rumlar kaçsın. Onlar bir kere kanunsuz yola adım atar göründüler mi zamanla hepsini temizleriz” der.

Mustafa Kemal ile Topal Osman’ın tanışması ve bundan sonraki birlikteliğini Giresun’lu araştırmacı Mustafa Dağ şöyle yorumluyor;

“Topal Osman Ağa artık bu dakikadan itibaren fikirleriyle, canıyla, malıyla, adamlarıyla ve her şeyiyle Mustafa Kemal’in yayındaydı. Onun için canını her an vermeye hazırdı. Mustafa Kemal’e ve onun hareketine engel olmak isteyen ve onun muhalif göründüğü herkes Osman Ağa’nın artık en büyük düşmanıydı. Topal Osman Ağa’nın Mustafa Kemal’e bu yürekten bağlılığı ölünceye kadar devam etti. Nitekim canını da bu uğurda verdi”(1).

Topal Osman’ın çetesi Karadeniz sahillerinde sürekli artıyordu. Her gün yeni gönüllüler katılıyor, giderek gönüllü birliğinin masrafları da artıyordu. Gönüllü milislerin yedirilmesi, giydirilmesi, silahlandırılması ve diğer ihtiyaçlarının karşılanması için önemli bir bütçeye gereksinim duyuluyordu. Bu ise halkın bağış ve katkıları ile gerçekleşiyordu. Halktan toplanan paralardan şikayetçi olanlar da yok değildi. Çünkü Osman Ağa zorunlu olarak varlıklı kişilerden, daha fazla maddi katkı bekliyordu. Bu isteği yerine getirmeyenlerin ise canını şu veya bu şekilde yakabiliyordu. İşte kendisinden yardım istenen, vermek istemeyen bir kısım eşraf el altından İstanbul ve padişah yanlısı Trabzon Valisi Kara Galip’e sürekli şikayetlerde bulunuyorlardı.

Bu şikayetlerin ulaştığı yer sadece Trabzon ve İstanbul Hükümeti ile sınırlı kalmamış, I. TBMM’den sonra da Ankara Hükümeti’ne de sık sık şikayetler ulaşmıştır.

Erzurum KongresiMustafa Kemal, Erzurum Kongresi’nin yapılacağı ve Giresun’u temsilen iki kişinin gönderilmesini Topal Osman’a bildirir. Giresun’daki cemiyette, ili temsil edecek okumuş iki temsilciyi Erzurum’a göndermeye karar verir. Bunlar Giresun’un yetiştirdiği iki aydın temsilci Dr. Ali Naci Duyduk ile Mühendis İbrahim Hamdi Bey’dir. Giresun delegeleri büyük bir törenle uğurlanır. 10 Temmuz 1919’da yapılması düşünülen Erzurum Kongresi çeşitli engellemeler sonucu 23 Temmuz 1919 ‘da başlar. Kongre Trabzon ve Giresun delegelerinin açtığı canlı tartışmalara tanık olur.

Topal Osman Ağa, merkez üssü Giresun olmak üzere Karadeniz sahillerinin en etkin Kuvayi Milliye komutanı idi. O, Osmanlı’nın son döneminde katıldığı savaşlardan olan Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı’na Giresun yöresinden binlerce gönüllü toplayıp katılmakla kalmamış, Kurtuluş Savaşı için Karadeniz’de oluşan milli güçlerinde çekirdeği olmuş. Giresun’da dur durak tanımadan Laz uşaklarından oluşan birlikler kurarak cepheden cepheye koşmuştur.

Kara Zıpkalılar sadece Karadeniz’de kalmamışlar, onlara nerede gereksinim duyulmuşsa yönlerini o hedefe çevirmişlerdir.

Page 32: topal Osman Ağa

1920 yılı Eylül ayında Kars’ta Ermenilere karşı güç anlar yaşayan Kazım Karabekir’in 15. Kolordusu’na Giresun uşakları yetişmiş ve dört ay Karabekir Paşa’nın emir ve komutasında önemli yararlılıklar göstermişlerdir.

TBMM. Açıldıktan Sonraki Olaylar

İç isyan dalgalarının Ankara Hükümeti’ni salladığı günlerde Mustafa Kemal, Kazım Karabekir’den inanç ve iradesine tam güvenebilecek disiplinli, herhangi bir yerde patlayacak bir ayaklanmayı anında bastırabilecek balyoz gibi davranabilecek, 1000 kadar kişiden oluşan bir kuvvet ister. Karabekir’in bir iki önerisi yetersiz bulunur. M.Kemal ve İsmet Paşa’nın kafasındaki kuvvet “Lazistan uşakları”ndan oluşan Topal Osman çetesidir. Buna da Karabekir Paşa karşı çıkar sonuçta “Osman Ağanın” bölgede kalmak koşulu ile bu kuvvetin oluşturulması kabul edilir.

Hazırlıklarını tamamlayan Topal Osman adamları ile birlikte Ekim 1920 sonlarında Giresun’dan hareket eder. 12 Kasım’da Ankara’ya varır doğrudan Mustafa Kemal’in buyruğuna giren ve yerel giysileri ile görevlerini sürdüren Topal Osman birliğinin resmi adı ise; “Giresun Gönüllü Laz Müfrezesi” olur. Önce 10 kişiden oluşan birliğin sayısı daha sonra 250’ye kadar yükselir.

Mustafa Kemal ile Başyaver Salih Bozok vasıtasıyla tanıştırılıp göreve başlayan müfrezeyi o günlerde Osman Ağa karşısına alır ve şu öğütte bulunur:

“Mustafa Kemal Paşa’nın hayatı ve muhafazası size, yalnız size aittir. O’ nu her yerde siz koruyacaksınız. Şayet Mustafa Kemal Paşa’ya bir şey olursa kendinizi yok bilin. Hatta memlekette bıraktıklarınızı da yok bilin”(1).

Osman Ağa tekrar bölgeye döner. Orada bugün de hayli tartışılan bir konu olan; 47. Alay tarafından “Koçgiri İsyanı” adı verilen Kurtuluş Savaşı dönemindeki ilk “Kürt İsyanı” olarak nitelenen isyanın bastırılmasına katılır.

Topal Osman Ağa komutasındaki 47. Alay Pontusçuların çok önemli direniş merkezlerinden olan Havza’ya geldiğinde hayli “iş” başarmıştır. Samsun havalisini de Rum çetecilerinin etki alanından çıkaran Osman Ağa Ankara’dan gelen yeni bir emirle Ankara’ya hareket eder. Oradan da vakit geçirmeden Sakarya cephesine yönelir.

Sakarya Meydan Savaşı, 22 gün 22 gece sürer. 42. Alay’ın komutanı Hüseyin Avni Bey dahil tümü şehit olur. Osman Ağa’nın komutasındaki 47. Alay’dan ise 285 kişi sağ kalmıştır. Yani gönüllü olarak Ankara’ya gelen 6000 civarındaki Giresun’ludan yaklaşık 400 kişi geri dönebilmiştir. 5550’ü aşkın Giresun’lu şehit olmuştur (1).

Sakarya Meydan Savaşı kazanıldıktan sonra Giresun Gönüllü Alaylarının görevi sona erer ve dağıtılırlar. Osman Ağa ise, Sakarya’dan sonra önce Ankara’ya sonra İstanbul’a arkasından Giresun’a gider. Osman Ağa gittiği yerlerde bir kahraman gibi sevgi ve coşku ile karşılanır.

Osman Ağa, Gülnihal Vapuru ile 21 Aralık 1922 Perşembe günü Giresun açıklarında görününce yer yerinden oynar. Tüm Giresun halkı sahile iner. Yüzlerce davul, zurna çalar ve bombalar, fişekler

Page 33: topal Osman Ağa

patlar. Lav mavzerlerinin neşeli uğultusu adeta yeri görü inletir olmuştur. Karaya yanaşan kayıktan inen Osman Ağa doğruca Belediyeye gider.

Topal Osman Giresun’a döner ama bu sırada Giresun uşaklarından oluşan gönüllü Laz müfrezesi de Ankara’da Mustafa Kemal’i gölge gibi izlemektedir. Gönüllü birliğin görevi sadece Mustafa Kemal’i değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni de korumak olmuştur. Tabi sayısı da arttırılıp 250’yi bulmuştur.

Topal Osman Ankara’da

Karadeniz’deki çetesinden gönüllü alayları oluşturduğu sırada yarbaylığa kadar yükselen Topal Osman Ağa artık meclis Muhafız Birliği’nin de komutanı olmuştu. Ankara’da kaldığı günlerde kullanılması ve birliğin komutanlığı için Ayrancı civarında “Papazın Köşkü” denilen yer kendisine tahsis edilmişti.

Lazistan uşaklarından oluşan Topal Osman Ağa’nın çetesi özel giysileri olan aba, zıpka ve başlıklar içinde Mustafa Kemal Paşa’nın ve TBMM’nin Özel Muhafız Taburu olarak görevini sürdürüyordu. Başlarında ise okuma yazması bile olmayan Kuvayi Milliye’nin Milis Yarbayı Osman Ağa bulunuyordu.

Topal Osman Ağa, Millet Meclisi’nde kendisine ayrılan özel kısımda silahlı adamlarıyla oturur ve oturumları dikkatle izlerdi.

I. TBMM oldukça hareketli geçer, Mustafa Kemal’i değişik konularda eleştiren bir dizi milletvekili bulunurdu. Konuşmaları ve eleştirileri dikkatle izleyen Topal Osman, Mustafa Kemal’e yönelen eleştirilere hiç tahammül edemez, eleştiri sahiplerine kızgınlıkla bakarmış. Osman Ağa, meclisin her şeyinin kendisinden sorulduğu kanaatindedir.

Mecliste Gruplar ve Ali Şükrü Bey’in Ölümü

I.TBMM kurulup çalışmalara başlayınca çeşitli konuların tartışılmasında meclis üyeleri arasında görüş ayrılıkları belirlemeye başlar. Bu ayrılıklar giderek türdeş grupların oluşmasına yol açar. İşte I. TBMM’de; 1. Grup ve 2. Grup diye adlandırılan gruplarda bu oluşumun sonucudur.

Bunlardan Mustafa Kemal’in etrafında oluşanı I. Grup , Mustafa Kemal’in en güçlü muhaliflerinin oluşturduğu grup ise 2. Grubu oluşturur.

İkinci grupta çoğunluk muhafazakar unsurlardan oluşmasına rağmen çeşitli nedenlerle Mustafa Kemal’in karşısında yer alarak bu grupta kalmış olanlar da vardır.

Hüseyin Avni (Erzurum), Albaş Selahattin (Mersin) , Ali Şükrü (Trabzon), Müfit Hoca (Kırşehir), Mehmet Şükrü (Afyon), Celalettin Arif (Erzurum) ikinci gruptaki milletvekillerindendir. Ali Şükrü Bey Meclisteki bazı tartışmalar sırasında çok ateşli konuşmalar yapmış ve bir çok kere M. Kemal ile karşı karşıya gelmiştir (2).

M. Kemal bu durumdan hoşnut değildir; meclisteki “Islahat”, “Müdafaa-i Hukuk”, “İstiklal Grubu” ve “Halk zümresi” gibi gruplar arasındaki çekişmelerden dolayı, “Mecliste hükümeti tutmak ve herhangi bir iş yürütmek imkansız hale geldi” demektedir. (Nutuk. Aktaran:1)

Page 34: topal Osman Ağa

Ona göre bu çekişmelerden dolayı, hakim olan şey ise, “düzensizlik ve anarşi” dir. “Şu halde iki yoldan birinin seçimi kesin bir şekil aldı: Ya bu meclis ile katiyen görüşülmeyeceği gerçeği üstüne yeni tedbirler almak, veyahut yaptığımız gibi bir çoğunluk grubu meydana getirmek.”(1).

Mecliste Mustafa Kemal’e muhalefetin kıyasıya yapıldığı bir dönemdir. Meclisin esas olarak iki gruba bölünmüş olduğu bu dönemde, İkinci Grubun lideri Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey 26 Mart 1923 günü akşamından sonra aniden ortadan kaybolur ( 2).

Ali Şükrü bey, üç günden beri eve gelmemiştir. Soruşturmuşlar, aramışlar, bulamamışlardır.

Edindikleri bilgiye göre, en son Karaoğlan çarşısında Kuyulu kahvede nargile içerken Topal Osman Ağa’nın adamlarından Muhafız Bölüğü kumandanı Mustafa Kaptan’ın yanına geldiği ve beraber kalkıp gittikleri ama başka da hiçbir haber alınmadığı yönündedir.

Rauf Orbay devamını şöyle anlatıyor:

“Şevket Bey’e otur dedim. Ve derhal gereken emirleri vererek aratmaya başladım. Aynı zamanda Osman Ağa’nın adamıyla kahveden gittiğinden bu ağayı da aratıyordum. Fakat Ali Şükrü Bey gibi, o da meydanda yoktu. “(1)

Olayın yankısı derhal meclise yansır. Başbakan Rauf Orbay’ın ve meclis başkanı Ali Fuat Cebesoy’un da bulunduğu meclis oturumunda Ali Şükrü Bey’in en yakın arkadaşlarından ve İkinci Grubun liderlerinden Erzurum milletvekili Hüseyin Avni Bey, 29.3.1923 günkü meclisin oturumda söz alır, kürsüye çıkar ve konuşmaya başlar ( 3):

“- Efendiler, bu şerefli kürsü bugün açıklı bir duruma sahne oluyor. Bu şerefli milletin mebusları bugün kalpleri ağlamış birer zavallı, birer çaresiz gibi birbirlerine bakıyorlar. Ey milletin kabesi ! Sana da mı saldırı? Ey milletin reyi, sana da mı saldırı ? Ey milletin mukaddesatı, sana da mı saldırı ? (Lanet sesleri) (Bu millet ölmez, fikir ölmez, zihniyet ölmez sesleri..).

- Bir mebusun ağzı, kalemi o milletin namusudur. Bu namusa saldıran eller kırılsın. Mebus, bu milletin namusudur. Saldırı arkadaşımıza değil, milletin namusunadır. Böyle namussuzlar yaşamamalı, kahrolmalı!

- Ali Şükrü Bey, iki günden beri kayıptır. Memleketin sahibi, çok büyük bir tarihin sahibi, bir mebus kayboluyor, hükümet bulamıyor.

... Ya siyasi ise? Demek ki bu memlekette herhangi bir düşüncenin başbuğu ölecektir. Hiçbir zaman ölmez!” (3 ve 1)

Meclis birbirine girmiştir. Konuşmacılar hükümete ateş püskürmektedirler. Başbakan Rauf Orbay ve Meclis Başkanı Ali Fuat Cebesoy meclisi yatıştırmaya çalışırlar. Muhalifler susmak bilmezler. Meclisteki tartışmalardan sonra olayın oluş biçimi birkaç gün sonra aşağı yukarı ortaya çıkar.

Başbakan Rauf Orbay anılarında şöyle yazıyor:

“Derhal arama emri verdim. Ankara Valisi Abdülkadir Bey, Jandarma Komutanı, Polis Müdür ve bütün güvenlik kuvvetleri seferber oldukları halde, hatta kendi arabamı da arama işlerine verdiğim halde iz bile bulunamadı”

Page 35: topal Osman Ağa

Devamlı aramalar sonunda Çankaya yolundan geçen araba ekibine bağlı jandarmaların, ana yoldan ayrılan araba izlerini tarlada sürdürmeleri sırasında yeni kazılmış bir çukurda Ali Şükrü Bey’in ölüsüne rastlanır.

Ölünün avucundaki, sımsıkı tutulmuş bir sandalye hasırı parçasının da Topal Osman’ın evinde bulunan kırık sandalyeye ait olduğu tespit edilince, ele sağlam bir ipucu geçirilmiş oldu. Yakalanan Osman Ağa’nın adamı Mustafa Kaptan da Ali Şükrü Bey’i kendisinin Topal Osman’ın evine götürdüğünü söyledi. Ali Şükrü Bey’i orada ayakta duran Osman Ağa’nın karşısına oturtmuşlar. Ve verdikleri kahveyi içerken birdenbire üzerine atılarak boğmuşlar. Mustafa Kaptan’ın bu itirafı ile olay tamamen aydınlanmıştı. Bu haberi akşamüzeri meclisteki odamda çalışırken getirdiler.”(1).

Daha önce edinilen bilgiler de olayın Topal Osman tarafından gerçekleştirildiğini göstermektedir:

Ali Şükrü Bey, Karaoğlan çarşısındaki kuyulu kahvede nargilesini içerken yanına Topal Osman Ağa’nın adamlarından Mustafa Kaptan gelir. Bir süre sonra Ali Şükrü hemşerisi ile kol kola kahveden çıkar. Osman Ağa, Mustafa Kaptan vasıtasıyla Ali Şükrü Bey’i evine davet etmiştir . Aynı akşam Osman Ağa’nın Samanpazarı’ndaki evinin üst katında komşular gürültülü sesler duyduklarını ifade etmişler. Sabahın erken saatlerinde de eşyayı nakletmek için evin kapısına bir arabanın geldiğini söylemişlerdir (4).

Bu bilgilerin ışığında gerekli işlemin yapılmasına sıra gelmiştir. O sırada M.Kemal ile Başbakan Rauf Orbay arasında şu konuşma geçer:

“Atatürk- Şimdi ne düşünüyorsun?

Orbay- Bir şey düşündüğüm yok. Topal Osman’ı yakalamak gerek. Çankaya’nın arkasında, Ayrancı tarafında Papazın Bağı denilen yerde bulunduğu sanılıyor.

Atatürk- Nasıl yakalatacaksın?

Orbay- Meclis Muhafız Birliği ile

Atatürk- Meclis Muhafız Birliği’nde Topal Osman’la gelmiş Karadenizliler var, bunlar birbirlerine ateş etmezler, ne sen, ne ben, ne Ankara.. Bir şey kalmaz....

Orbay – Suçluları yakalatmak mutlak gerek.... Eğer Başkomutan olarak ve herhangi bir düşünce ile sizce buna gerek görülmüyorsa, benim bunu yarın mecliste anlatmam gerekecektir. “ (1)

Ali Şükrü’yü Osman Ağa’nın öldürüldüğüne dair yeterli delil vardır. Güvenlik önlemi olarak M.Kemal ve eşi Latife Hanım Çankaya’yı boşaltarak istasyondaki eve yerleşirler. Daha sonra da Muhafız Taburu Komutanı İsmail Hakkı Tekçe, Topal Osman Ağa’nın kaldığı evi sarar. 2 Nisan sabahının ilk saatlerinde çatışma başlar. Yarım saate yakın bir çatışmadan sonra Osman Ağa kasığından yaralı olarak ele geçer. Sedyeye konur, yolda giderken kan kaybından ölür. Çatışma sırasında 12 çete mensubu da öldürülür, birkaçı da yaralanır.

Böylece 26 Mart 1923’te Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Beyin kaybolması ile başlayan soruşturmada kapanmış olur. Kaynaklarda Ali Şükrü Beyin ölüm tarihi 27 Mart 1923 olarak verilmektedir (5).

Page 36: topal Osman Ağa

Bu arada 1. TBMM’.de çıkan sert tartışmalar nedeniyle 1 Nisan 1923’ te kendini feshetmiştir. 2 Nisan 1923 ‘te Topal Osman’ın ölümü açıklanır. Bu ölümün ardından hem Ali Şükrü Beyin hem de Topal Osman’ın cenazeleri memleketlerine gönderilerek defnedilirler.

Cumhuriyet tarihinin bu ilk suikastına ilişkin kaynaklarda farklı görüşler bulunmaktadır(1). Ancak, bu denli önemli bir olay ile ilgili olarak Mustafa Kemal yazdıklarında hiçbir yazılı belge bırakmamıştır.

Kaynaklar:

Şener, CEMAL. “Topal Osman Olayı - I ve II”. Yeni Gün Yayıncılık. İstanbul.2001.

Kandemir, “Cumhuriyet Devrinde Siyasi Cinayetler” . Ekicigil Yayınları –tarih serisi, No:4. İstanbul.1955.

Aydemir,Ş.SÜREYYA.. “Tek Adam”. Remzi Kitabevi. İstanbul. 1966.

Taçalan,N. Ve Etingu, TURGUT. “Büyük Ayaklanmalar ve Suikastlar Tarihi”. Milliyet Yayını. İstanbul.1973.

Kocatürk,UTKAN. “Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Kronoloji” . Türk Tarih Kurumu Basımevi. Ankara.1988.

Page 37: topal Osman Ağa

/Doğan Avcıoğlu (Milli Kurtuluş tarihi)

Giresun'un ünlü kabadayılarından Topal Osman da Ermeni sürgünü suçlularındandır, aranmaktadır. Osman Ağa 1917 yılında biraz sermaye ve birkaç kayık sahibidir. O sıralarda asker kaçakları boldur. Bir yandan düşmanla savaşılırken, öte yandan asker kaçaklarına savaş verilmektedir. Daha sonraları Milli Mücadele karşıtları arasında yer alacak olan Tümen komutanı Albay Hacı Hamdi, Osman Ağa'ya asker kaçaklarını kovalama ve yakalama yetkisi tanır. Bu belgeyi alan Osman Ağa, kendi küçük çetesini, yakaladığı asker kaçaklarını öteki kaçakları öteki kaçakları yakalamak için hizmetine alarak bir müfreze haline sokar. Böylece güçlenir, Türkler de dahil, Giresun halkı üzerinde korku ve dehşet yaratır. Bir ara Rusya 'ya kaçmak isteyen beş Rum'a kayık sağladı diye Suşehri ne gönderilip sekiz ay orada göz hapsinde tutulsa da, dönüşünde tekrara çetesinin başına geçer. Mütareke'de, Ermenilere zalim davrandığı, işkence ettiği iddialarıyla kovuşturulur. Giresun'dan çıkıp Keşap'a gider ve orada gizlenir. Bu sırada Rum çeteleri, Pontus Devleti emelleriyle Türkleri öldürmeye köyleri yakıp yıkmaya hız vermişlerdir. Doğu Karadeniz bölgesi, Pontos olmak ya da Ermenilere verilmek tehlikesiyle karşı karşıyadır. Trabzon ilinde direniş hazırlıkları vardır. Trabzon'a bağlı Giresun'da direnişçiler, Osman Ağa'dan yaralanmayı kararlaştırırlar. Erzurum Kongresi delegesi Giresunlu Dr. Ali Naci Duyduk olayı şöyle anlatır:

"...Trabzon merkezi, artan tehlikelerin yarattığı kaygılarla, gerekirse silahlı direnişe girişme kararı vermişti. Bu karara nasıl uyacağımızı düşünüyorduk. Çünkü Müslüman halkta silah yoktu. Aklımıza Osman Ağa geldi. Onun da silahlı bir çetesi vardı. Fakat Ermeni sürgününden sorumlu olarak İstanbul Hükümetince aranıyordu. Bu nedenle Keşap taraflarına gitmişti. Gidip kendisiyle görüşmek ve Giresun'a gelmesini sağlamak kararını verdik. Önce Giresun Kaymakamı Pertev Bey ile anlaştık. Sonra Keşap'a gidip Osman Ağa'yı bulduk, durumu anlattık, Kaymakamın göz yumacağını bildirdik, birlikte çalışmayı önerdik. Kabul etti ve Giresun'a geldi ."

Balkan Savaşında topal kalan Osman Ağa, sert metotlarıyla Rum çetelerini ezer. Rum çeteler, Türk köylerini yakıp kadın ve çocukları öldürünce, Osman Ağa çok daha sert karşılık verir. Her Türk evine saldırı en az üç Rum evine saldırıyla cezalandırılır. Çeteciler, gemi kazanlarında yakılır. Osman Ağa, Giresun’dan Samsun'a kadar uzanan bölgede egemen olur. Osman Ağa Samsun'da bir derebeyi gibidir. Sakarya savaşlarında Giresun gönüllü alayının başında Yarbay rütbesiyle kahramanca dövüşür. Gönüllüler, süngüleri bulunmadığından, bellerindeki küçük eğri bıçaklarla düşmana saldırırlar ve püskürtürler.

Trabzon'da ise Teşkilat_ Mahsusa'nın Trabzon temsilciliğini yapmış bulunan Ahmet Barutçu'ya bağlı Yahya Kahya'nın milis güçleri vardır. Mustafa Suphi'nin öldürülüşünü Yahya Kâhta düzenler. Daha

Page 38: topal Osman Ağa

sonra Yahya Kâhya, Enver Paşa'nın hizmetinde Mustafa Kemal'e karşı tertiplere girişir. Trabzon’da İttihatçılığı ve Yahya Kâhya’yı etkisiz kılmakla görevlendirilen Tümen komutanı Sami Sabit, bunlara karşı mücadele açar. Yahya Kâhya 1922 Temmuzunda askeri kışla önünde, meçhul kişiler tarafından öldürülür.

Osman Ağa, Karadeniz kıyılarında Rum çetelerini, kurduğu kuvvetle temizlemeye çalışırken, Ordu müfettişi Mustafa Kemal Paşa, Rumları bu Türk çetelerinden korumak ve bu çeteleri yok etmek göreviyle Samsun'a çıkartılır! Mustafa Kemal'in Osman Ağa ile bağlantı kurduğu anlaşılmaktadır. Hüsamettin Ertürk'e göre, Atatürk, Samsun'a gelir gelmez Havza'da Osman Ağa ile görüşmüştür. Bu iddia başka kaynaklarca doğrulanmamakla birlikte, Osman Ağa'nın Atatürk'e bağlandığı bellidir. Nitekim Erzurum Kongresinin günlerinde bugünkü beş ili kapsayan o günkü büyük Trabzon ilinin bazı delegeleri Atatürk'e karşı çıkarlar. Mustafa Kemal, 56 delegenin 38 ya da 48 oyuyla başkan seçilir. Seçildikten sonra İbrahim Hamdi, Ali Naci, Ömer Fevzi gibi delegeler ondan başkanlıktan çekilmesini isterler. İbrahim Hamdi, askerlikten istifa ettiği halde kongreye ilk gün üniforması ve Padişah yaverliği kordonuyla gelen Mustafa Kemal'i yüksek sesle eleştirir:

"-Paşa, askerlik elbisesiyle Kongreyi etkiliyorsunuz. Bundan böyle sivil gelmenizi rica ederim ." Atatürk elbisesini değiştirir ve öteki toplantılar sivil gelir. Kongre'de Ömer Feyzi, İbrahim Hamdi, Ali Naci, Yusuf Ziya, Doğu için geniş bir özerkliği öngören Prens Sabahattin den esinlenmiş 22 maddelik bir program sunarlar. Programın bir maddesi şöyledir:

"...Doğu Anadolu illerinde Türk soyunun en kolay kabul edebileceği Anglosakson uygarlığının rehberleri olan Amerikan ve İngiliz milletlerinden herhangi birinin bilimsel, ekonomik ve uygarca olan yol göstericiliğini ve yardımını iyi karşılar "

Bu program Kongreyi baltalama sayılır, özellikle Ordu yerine milis güçleri kurulması istenmesi eleştirilir. Bu muhalifler, Mustafa Kemal'in Heyet-i Temsil iye’ye seçilmesine de karşı çıkarlar ve Heyet-i Temciliye üyelerinin seçimlerini gösteren kapanış tutanağını Ömer Feyzi'nin kayınbabası Hüseyin Abanoz oğlu da dâhil reddederler.

Page 39: topal Osman Ağa

Muhalifler dönüşte korku içindedirler. Torul-Maçka bölgesinde bulunan Halit Bey'den çekindiklerinden, yol değiştirip güvenlik tedbirleri içerisinde Trabzon'a dönerler. Sonradan "Yücellikler" arasına girecek olan Ömer Feyzi Eyüboğlu, Trabzon'da sert yayın yapar, Heyet_i Temsil iye’ye geçici Hükümet gibi çalışma olanağını getiren Erzurum Kongresi kararına ateş püskürür, memleketin eski İttihatçılar elinde yeni bir felakete sürüklenmekte olduğunu yazar. Halit Bey, Ömer Feyzi2yi susturma kararı alır. Karabekir Paşa, Ömer Feyzi'nin Erzurum'a paketlenmesini ister. Bunu duyan Ömer Feyzi, İstanbul’a kaçar. Ali Naci ile İbrahim Hamdi'nin karşısına da Giresun'da Topal Osman dikilir. Topal Osman'ı bunlar, Giresun Kaymakamını ziyaret ederek saklandığı yerden çıkarmış ve Rum çeteleriyle mücadelede görevlendirmişlerdir. Fakat Topal Osman artık Mustafa Kemal'e bağlıdır, Erzurum Kongresi kararlarına karşı çıkanları bağışlamaz ve Giresun’da barındırmaz. Demokrat Parti milletvekilliği de yapacak olan ve Yassı adaya gidecek olan Dr. Naci Duyduk, Osman Ağa'daki tutum değişikliğini şöyle anlatır:

“Kongreye gidinceye kadar her dediğimizi yapan, bizimle birlik olan Osman Ağa, birdenbire değişmiş, Kongredeki tutumumuzu nasıl öğrenmişse öğrenmiş, bize sataşmak için bahane arıyordu. Birkaç kez hakaret ve tehditlerine uğradım. Ben Giresun gençler Birliğinin başkanıydım. Gençleri çağırarak beni başlarından atmalarını söylemiş. Gençler kabul etmeyince, Birliği de binasını dağıttı.

Osman Ağa, Giresun’da bir hükümdar gibi idi. Kimseyi dinlemiyor, her istediğini yapıyordu. Dönüşümüzden biraz sonra Giresun’a gelen Kaymakam Hüsnü ( Çakır- İnönü döneminde bakanlık yaptı ) Beyi bile dairesinden çıkarmamış, Trabzon’dan gönderilen bir Fransız torpidosu ile kurtulup Trabzon’a gelebilmişti. İbrahim Hamdi, bir kaç ay sonra bir yolunu bulup Giresun’dan da, memleketten de çıkıp gitti.

Bizimle arkadaşlık eden aydın hemşerilerimiz de korku içerisindeydiler. Bir seferinde Avukat Cemil ile Bekir Sükuti kendilerini evlerinin üst kat penceresinden aşağı atmışlar ve bu yüzden hayli zaman tedavi görmüşlerdi.

Benim durumum çok tehlikeli idi. Her an beni vurdurma olasılığı var idi. Bir kaç kez, Osman Ağa’nın çetesinde bulunan akrabam Kaptan’ın* haber vermesiyle kurtuldum .(*Mustafa Kaptan milis teğmeni rütbesiyle Meclis Muhafız komutanlığını 1923 Martına kadar yapar. Trabzon’un muhalif Milletvekili Ali Şükrü’nü Topal Osman ile birlikte öldürmeleri üzerine tutuklanır, askeri cezaevine konulur.

Page 40: topal Osman Ağa

Milletvekilleri, Kaptan’ın subay sayılıp askeri cezaevine konulmasına şiddetle karşı çıkarlar, sivil cezaevine konmasını isterler. Bir zamanların İştirakiyun Partisi kurucusu Mehmet Şükrü şöyle haykırır:

“Korkarız ki, oradan kaçırılsın... Kaçırılmasın oradan ...”

Osman Ağa’nın çetesi, Doğu’da ayaklanan eşkıya üzerine gönderilince, ben de gidecektim. Fakat son dakikada vazgeçti. Bir zaman sonra haber göndererek Erzurum’a gitmemi emretti. Çarem yoktu, gidecektim. Fakat yakın arkadaşım Bulancak Bucak müdürü Osman Fikret, yolda öldürüleceğimi haber verince, limandaki bir Fransız ticaret gemisine sığındım .”

Öteki Erzurum Kongresi Muhalifi Kitapçızadelerden Yüksek Mühendis İbrahim Hamdi’de* (İbrahim Hamdi Edinburg Üniversitesinde mühendislik okumuştur. Dünya savaşı ile İttihatçıların ve Ordu mensuplarının memleketi felakete sürüklediğine inanır. Erzurum Kongresinde Atatürk’e üniformanı çıkar der. Topal Osman’ın tehditlerine uğrayınca İngiltere’ye gider. Almanya’da Siemens’de çalışır. Sonra a.E.G firmasının Türkiye temsilcisi olarak geri döner )Osman Ağanın elinden kaçışını şöyle açıklar:

“Mustafa Kemal Paşa’ ve onu tutan Ordu ile aramıza açılınca, daha önce bizim aracılığımızla kaçak durumdan kurtulup Giresun’a gelmiş olan Topal Osman, iyice pervasızlaştı ve kimseyi dinlemez oldu. Üzerimde apoletsiz yedek subay üniforması ve cebimde tabanca ile geziyordum. Topal Osman’ın bizi her an öldürmesi mümkündü. Çünkü vahşi yaradılışlı bir insandı. Buyruğundakilerin hepsi de kolaylıkla suç işleyebilecek insanlardı. Topal Osman Ağa’nın Ermenilere büyük kötülük ettiği yolunda adı çıkmıştı. Gerçekten Topal Osman, Ermeni ve Rum çetelerini bastırıyordu fakat Müslümanlara ve Türklere de kötülükleri dokunuyordu. Kimsenin yaşam, mal, ırz güvenliği kalmamıştı. Ben ve birkaç Giresunlu ülkücü ise, sanki memleketimizi korumak görevi bize verilmiş gibi, Giresun2u huzurlu bir yaşam içinde tutabilmeye uğraşıyor ve Topal Osman çetesinin hangi din ve milliyette olsun, masum insanlar kötülük etmesini onaylamıyorduk. Nitekim adamlarından biri, bir Türk’ün eşini kaçırmıştı. Bana gelip yakındılar. Topal Osman’a gittim ve bu gibi olayların tekrarına meydan vermemesini söyledim. O zamanlar bizi dinliyordu. Fakat Erzurum Kongresinde muhalif damgası yiyince, artık bizi dinlemez oldu. Bizi ortadan kaldırıp Giresun’un tek egemeni olma hevesine kapıldı. Erzurum Kongresini eleştiren yazının çıkmasından sonra ise yaşamım iyice tehlikeye girmişti... Erzurum Kongresinden birkaç ay sonra deniz yoluyla İstanbul’a oradan İngiltere ye gittim.

Topal Osman seçim yönetiyor

Page 41: topal Osman Ağa

Erzurum Kongresi muhaliflerinin etkisiz kılınması Trabzon’da muhalefet sona ermez. Bu kez Sivas Kongresi muhalifleri ortaya çıkar. Erzurum’da Heyet_i Temsil iyeye seçilen İzzet Eyüboğlu ve Servet Hacısalihoğlu, Sivas Kongresini tanımazlar, bölgeci bir tutum takınırlar, Karabekir Paşa’dan da destek görürler. Halit Bey, Karabekir Paşa’ya rağmen, bu muhalefeti susturmaya çalışırsa da engellenir. Atatürk, Karabekir Paşaya karşı Halit Bey’i tutar. Halit Bey seçimleri etkilemekte rol oynar. Topal Osman ise, Samsun’dan İstanbul Meclisine millicilerin gitmesini sağlamaya çalışır. Samsun’da İstanbul Hükümeti yanlısı Mutasarrıf ile Kadı, seçimlere adaydır. Kastamonu ve Trabzon valileri bu istenmeyen kişilerin adaylıklarını geri almalarını sağlayamazlar. Topal Osman müfrezesi Samsun üzerine yürür. Mutasarrıf ile Kadı bir İngiliz savaş gemisine binip İstanbul’a kaçarlar. Sonradan Milli Mücadeleye katılacak olan Hürriyet ve İtilafçı Rıza Nur ise, Kuvayı Milliyecilerin silahlı gösterilerine rağmen Sinop’ta seçimi kazanır.

Gümüşhane’den de Erzurum Kongresinde Atatürk ile birlik olmakla birlikte, Sivas Kongresinde İzzet Ve Servet Beylerle birlikte ona karşı çıkan İbrahim Paşa’nın oğlu Kadirbeyzade Zeki seçilir. Meclis feshedilince Zeki’nin Damat Ferit’le işbirliği halinde Trabzon’da çalışacağı öğrenilir. Atatürk,8 Nisan 1920’de bunu Karabekir’e yazar ve gözaltında tutulup gerektiğinde tutuklanmasını ister. Fakat Zeki Bey daha İnebolu’da yakalanır, Ankara’ya yollanır, milletvekilliğinden istifa ettirilir ve Gümüşhane2de oturmasına müsaade edilir (Sonradan ikinci dönem Meclis seçimlerini bağımsız olarak kazanır. İzmir suikastından tutuklanır. Beraat eder ve politikayı bırakır ) .Erzurum Kongresinin Heyet-i Temciliye üyesi Servet Hacısalihoğlu ise, hemen politikayı bırakır, hatta Trabzon’da bile oturmayı uygun bulmayarak Samsun’a yerleşir ticaretle uğraşır. İzzet Eyüboğlu ise, Millet Meclisi seçimlerini kazanır. İstanbul ile Ankara arasındaki analaşmazlığı gidereceğini, gerekirse, Ankara’dan İstanbul’a gideceğini, Padişah’a bağlı bulunduğunu söyleyerek öteki Milletvekili arkadaşlarıyla birlikte Ankara’ya doğru yola çıkar. Fakat Samsun-Çarşamba yolu üzerinde Gümüşhane Milletvekili Ziya ile birlikte 6 Mayıs 1920’de eşkıyalar (?) tarafından öldürülür. Öldürülenlerle birlikte yolda bulunan öteki beş milletvekili, olayın basit bir Milletvekili olmadığını 9 Mayıs 1920’de düzenledikleri bir tutanakla saptarlar.

Millet Meclisi, Topal Osman’dan sorulur

Bu arada iç isyanlar almış yürümüştür. İsyan dalgaları, Ankara kapılarına ulaşmıştır. Atatürk 19 Nisan’da Karabekir Paşa’dan “Disiplinine, inanç ve iradesine tam güvenilecek ve herhangi bir yerde patlayabilecek her ayaklanmayı anında tepeleyebilmek üzere güçlü bir yumruk gibi davranabilecek” 500 ila 1000 kişilik bir seçkin kuvvet ister. Karabekir ancak 30 atlıyla “yeşil ordu öncüsü” diye bilinen Ebulhintli Cafer’i yollar. Bu kez Atatürk ve İnönü, Trabzon Valisi Hamit’e, Tümen komutanı Dadaş Rüştü’ye, Karabekir Paşa’ya haber vermeden yazarak “Lazistan ve Giresun’dan “ müfreze isterler. Akıllarında Osman Ağa ‘da vardır. Olayı öğrenen Karabekir Osman Ağa giderse Rumlar azar” der. Ama Osman Ağa bölgede kalmak koşulu ile bir birliğin Ankara’ya gitmesine razı olur. Sonradan Topal Osman da Ankara’ya gelir. Mustafa Kemal Paşa’nın özel Muhafız Taburu olarak bu birlik milli kıyafetle görev yapar. Topal Osman, Milis Yarbayı rütbesiyle Giresun Alay Komutanıdır. Osman Ağa Meclis’in

Page 42: topal Osman Ağa

de kendisinden sorulduğu kanısındadır. Bu anlayışla eskiden dostu olan Trabzon Milletvekili Ali Şükrü’yü 26 Mart 1923’de öldürür. Son gizli toplantılarda 1.ve 2. gurup toplantılarında, eller ceplerinde karşı karşıya gelmişlerdir. Bu toplantıda Atatürk eli cebinde kürsüden inmiş ,”memleketi zarar sokuyorsunuz, amacınız nedir ?” diyerek Ali Şükrü’nün üzerine yürümüştür. Taraflar vuruşmak üzeredir. Meclis Başkanı Cebesoy Paşa, önündeki çanı kürsüden gurupların arasına fırlatarak ortalığı yatıştırır. Topal Osman, kendi anlayışına göre, Ali Şükrü’yü öldürerek Meclisteki asayişsizliğe son vermek ister. Başbakan muhalefete göz kırpan Rauf Orbay’dır, olayın üstüne gider, hatta tehditte bulunur. Orbay, anılarında Atatürk’le bu konuda aralarında geçen konuşmayı açıklar:

“Atatürk-Şimdi ne düşünüyorsun?

“Orbay – Bir şey düşündüğüm yok. Topal Osman’ı yakalamak gerek. Çankaya’nın arkasında, ayrancı tarafında Papazın bağı denilen yerde bulunduğu sanılıyor.

“Atatürk-Nasıl yakalatacaksın?

“Orbay – Meclis Muhafız birliği ile...

“Atatürk – Meclis Muhafız Birliğinde Topal Osman’la gelmiş Karadenizliler var. Bunlar birbirlerine ateş etmezlerse, ne sen, ne ben, ne Ankara... Bir şey kalmaz...

Orbay – Suçluları yakalamak mutlak gerek... Eğer Başkomutan olarak ve herhangi bir düşünceyle, sizce buna gerek görülmüyorsa, benim bunu yarın Mecliste anlatmam gerekecektir”.

Page 43: topal Osman Ağa

Bunun üzerine Atatürk, eline hücum planını da çizip vererek İsmail Hakkı Tekçe’yi Osman Ağa ve arkadaşlarını ele geçirmekle görevlendirilir. Topal Osman vurulup öldürülür. Meclis’te cesedinin gömüldüğü yerden çıkartılarak Meclis kapısı önüne asılması önerilir. Başkanın “ oy birliği ile kabul edildi” demesi üzerine Erzurum Milletvekili Salih haykırır:

“-Buna el kaldırmayan suç ortağı olacaktır”

Topal Osman Olayı ” Cemal ŞENER, Ant Yayınları, 1992 Kitabından alıntılar

1912 Balkan savasında askerden muaf tutulamasa için babasının verdiği paraya rağmen, arkadaşları ile beraber gönüllüler olarak İstanbul’a gelir. Trakya’da şarapnel parçasıyla yaralanır ve bacağı eski haline almaz. Topal lakabı buradan gelir.

Birinci dunya harbinin çıkmasıyla Giresun dan dan topladığı 100 kişilik bir çeteyle Trabzon’daki hapishanenin kapısını açtırıp 150 mahkûmu da çetesine ilave eder. Bu ‘gönüllü’ taburu “Teşkilatı Mahsusa Alayı”na bağlı görev yapar.

Çetesinin ‘icraatları’ üzerine Ista bul Divan-i Harp Topal Osman’ın derhal yakalanarak İstanbul’a geçirilmesine karar verir. Topal Osman topladığı gönüllüler ile Şebinkarahisar’a kaçar. Keşap ve Kara hisar bölgelerindeki Rum köylerine baskınlar yapar. 1919 un sonlarında Affedilir ve Muhafazam Hukuku Milliyet Cemiyeti Giresun Şube Başkanı olur.

Atatürk Samsun’a çıktığı’nda Topal Osman Ermeni sürgünü suçlusu olarak aranmaktadır. M.Kemal Havza’da Topal Osman’la görüşür. M.Kemal “Eğer Türk halkı seni destekliyorsa, git reislik (belediye) makamına otur. Şehir senin ve adamlarının işgali altında bulunsun. Sen kaçıp dağa çekileceğine Rumlar kaçsın. Onlar bir kere kanunsuz yola adım atar güründüler mi zamanla hepsini temizleriz” der. (Hasan I. Dinamo,‘Kutsal İsyan’).

Page 44: topal Osman Ağa

Trabzon Valisinin İstanbul’a şikâyetleri olur: Giresun’da adam öldüren haraç alan bir eşkıya türedi bizi bundan kurtarın. Memleketin kaçırttığı Rum ve Ermenilerin mallarının tapularını kendi üzerine yaptırdığı, hatta bu tapuların çuvallar dolusu olup satmakla bitirilemediği söylenir. Topal Osman Rum çeteci elebaşlarını çuvallara koyup taslara bağlayarak kayıklardan denize atar. Bir Bolucu Rum ölüsüne iki altın veriyor (Cemal Şener, T.Osman olayı, röportajlar, 1992).

Giresun sancağı Reji Miduru Nakiyuddin, M.Kemal’ gönderdiği bir telgraftan bir bölüm: “… Osman Ağa tümden cahil olup geçmişte bir hiç olduğundan bahsetmeye gerek yoktur. 1. Balkan harbide bir ayağının sakat kalması sonucu gördüğü iltifat ve yardımlardan başlayarak kahvecilik, balıkçılık, göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir zamanda milyonerliğe çıkan bu zatin… Kurduğu zenginliğin. Zorla elegeçirme olduğunu gözler önüne arz ederim…

Topal Osman çetesi Kocgiri olaylarında tekrar görülür. Topal Osman ve Çetesinin Koçgiri üzerindeki zulmü öylesine azgınlaşır ki, Koçgirili Beko ozel olarak bu çete ile savaşmak için gonderilir. Erzimcan’dan gelen birlikler Topal Osmanî kurtarır.

Sakarya Meydan Savasında Topal Osman ve çetesi 6000 kişilik bir grupla katılır. Savaştan sonra Giresun uşaklarında oluşan gönüllü Laz müfrezesi Ankara’da M.Kemali ve meclisi korumasını yapar. Topal Osman Millet Meclisinde kendisine ayrılan özel kısımda silahlı âdemleriyle otudur ve oturumları izler.

Birinci Mecliste 1. Ve 2. Grup diye adlandırılan iki grup vardır. 1. Grup M.Kemal ve arkadaşları. 2. Grup muhalifler saltanat ve hilafet yanlıları. İkinci meclisin oluşturulması için yapılan seçimlerde 2.gruptan kimsenin meclise alınmaması için yoğun çabalara girilmiş ve bunda oldukça başarılı olunmuştur. Bu konudaki en büyük desteği de Alevi-Bektaşi kökenli milletvekilleri vermiştir.

İkinci grubun temsilcisi Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’dir. Ali şükrü bir meclis toplantısından sonra ortadan kaybolur ve birkaç gün sonra ölü bulunur. Son meclis toplantısında M.Kemal ile araları çok gerginleşmiş ve birbirlerinin üzerine yürümüşlerdir.

Page 45: topal Osman Ağa

Ali Şükrüy’ü Topal Osman’ın öldürdüğüne dair yeterli delil ortaya çıkartılır. M. Kemal Tabur Konutanina Osman’ın teslim alınması için gerekli planı çizerek verir. Kendisi esi Latife Hanımla birlikte Çankaya’yı boşaltıp istasyondaki eve yerleşir. Topal Osman yaralı ele geçirilir daha sonra olur.

Rauf Orbay anılarında (Feridun Kandemir) şöyle der: “ Osman üstüne gelindiğini sezince Çankaya köşküne hücum etti. Köşkte kimseyi bulamayınca kapıyı kırıp içeri girdi ne bulduysa parçalayıp ortalığı karmakarışık etti.”

Meclisin idam kararı üzerine Topal Osman’ın olusu gömüldüğü yerden çıkartılarak meclisin önünde cesedin bası kesik olduğundan ayağından asılarak herkese gösterilir.

Mahir İz (Yılların İzi, 1975) Topal Osman çetesinin Ankara’da nizami bozacak tavırlar içine girdiklerini anlattıktan sonra “ galiba bir tasla iki kus vurulsun diye Ali Şükrü Bey’in izalem vücudu Topal Osman’a havale edildi” der.

Donemin Sinop milletvekili Rıza Nur, Topal Osmanî ilk hamlede teslim olduğunu yaylım ateşlerinin mahsus yapıldığını söyler. (Cemal Şener, Topal Osman Olayı, 1992).

“ 1. Dünya Savasında Teşkilatı Mahsusa” adli kitap. (Arif CEMIL, Arca Yayınları, 1997)

Topal Osman ve çetesi Türk ordusuna Borçka’da Ruslara karsı katılır. Çete o zamana kadar hiç Sivas görmemiş kişilerden murrekepti. Oyuzden evvela on alti on yedi yasındaki cocuklar cete efradi arasından Çıkarılarak hastane emrine verilir. Yalnız Topal Osman bunlarda birkaçını mutlaka yanında alıkoymak istemiştir.(sayfa,171)

Page 46: topal Osman Ağa

Topal Osman Gürcü Hasan Efendiyle görevlendirilir. Topal Osman çetesinin efradı Rusların ilk hücum teşebbüslerinde kaçmaya başlamışlar ve Osman bunları durdurmak için hiç bir teşebbüste bulunmamıştı. Bunun üzerine Hasan Efendi kaçaklarda bir iki tanesini yere sermeğe mecbur olur. Topal Osman yanına birkaç kişiyi alarak cepheyi terk edip Hasan beyi şikâyet için Borçka’ya gittiğinde, cepheden firarini kapatmaya neden bulur.

Rıza efendi (Borcka’daki komutan olmalı) Topal Osmanî cepheden kaçtığı için azarlar ve divan harbine verir. Efrattan birisi ilk defa firar ederse değneğe ve ikinci defa firar ederse idama mahkûm ediliyordu. Değnek cezası mevzuu bahis olan müfrezenin en küçük zabiti tarafından tatbik olunuyordu. Muhakemede Hasan Efendinin raporundan sonra, Osman’ın cepheden firar ettiği kati surette sabit olmuş ve kendisi 50 değnek cezasına mahkûm edilmiştir.

Bütün Topal Osman efradıyla diğer çeteler bir meydana toplanır, Osman bu dairenin ortasına getirili. Karar okunduktan sonra küçük bir zabit elleri ve ayakları iki kişi tarafından tutulan Osman’ın uzerinde kirilan degnekleri degistirmek suretiyle divani harbin karari olan 50 degnegi tamamıyla tatbik eder. Kendisine ancak iki gün sonra gelebilir.

Topal Osman basından gecen bu vakalardan sonra anlamıştır ki harp esnasında çetecilik yapmak cesaret ve askerlik işidir. öyle zan ve tahmin edildiği gibi vurup kırmak yagma etmek degildir. O yuzden Hasan efendiden ozur dileyerek elini oper. Bunu yapmadaki maksadi arkadaslari ile beraber savaşmak değil, kimseyi gucendirmeden gene ortadan ayrilabilsin!

Hasan Efendiye kendisinin cekilmesine musade edilmesini rica eder. Bu maksatla doktordan bir rapor alinip Trabzon'a gonderilir. Gonderilmeden silahlari tamamiyle alinmis ve beraberinde getirdiği çete efradı cephede alıkonmuştur.

Page 47: topal Osman Ağa

*AYŞE HÜR

Topal Osman'ın tarih sahnesine ilk çıkışı, l. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Giresun'dan topladığı 100 kişilik çeteyle Trabzon hapishanesinin kapısını açtırıp 150 mahkumu çetesine ilave etmesiyledir. Kendi ifadesine göre 1. Balkan Harbi'nde yaralanarak topal kalan Topal Osman'ın gönüllüleri Teşkilat-ı Mahsusa'ya bağlı olarak Artvin yöresindeki Ermenilerin tehcirinde görev(!) yaparlar. Nisan 1916'da Borçka'da Ruslara karşı savaşan Türk ordusuna katılan Topal Osman, orduda kabadayılığa devam etmekle kalmayıp sıcak çarpışmaları görüp kaçma emareleri gösterince, 50 değnekle cezalandırılır, ardından alelacele çürük raporu alıp memleketine geri döner. (Arif Cemil, '1. Dünya Savaşı'nda Teşkilat-ı Mahsusa')

Bire üç

Asker kaçağı Topal Osman, bir süre sonra, uzun süredir bağımsız Pontus Devleti'ni kurmayı hedefleyen Rum çeteleri ile uğraşan Giresun-Samsun havalisinde ortaya çıkar. İttihatçıların gizli örgütü Teşkilat-ı Mahsusa'nın son başkanı Hüsamettin Ertürk'e göre Mustafa Kemal Samsun'a gelir gelmez Havza'da Osman Ağa ile görüşür. ('İki Devrin Perde Arkası', 1964) Halbuki bu sırada Topal Osman, İstanbul Divan-ı Harbi tarafından Ermeni katliamlarına katılmaktan aranmaktadır. Anlaşılan maharetlerinden Rumlara karşı yararlanmak ihtiyacı doğmuştur ki, 8 Temmuz 1919'da hakkındaki tutuklama kararı Padişah Vahdettin tarafından kaldırılan Topal Osman, Muhafaza-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti Giresun Şube Başkanı olur. Ardından Erzurum Kongresi'nde Mustafa Kemal'e muhalefet edenleri sindirme görevini başarı ile yapar. H. İ. Dinamo'ya göre Mustafa Kemal "Pontus belasından kurtulmayı Topal Osman'ın tecrübeli ellerine" bırakmıştır. Topal Osman da, "Siz hiç merak etmeyin Paşam. Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulacak" demiştir. ('Kutsal İsyan', 2. Cilt ) Falih Rıfkı'ya göre Topal Osman basılan her Türk evine karşı üç Rum evini basıp zulüm ve işkenceleri ile bölgeyi Rumlardan tamamen temizler.

Ağustos 1920'de 3. Fırka komutanı Rüştü Bey BMM'ye Osman Ağa'nın eşkiyalığından, taşkınlığından şikayet eder. Lazistan mebusu Osman Bey, Mustafa Kemal'e bir telgraf gönderir "Bu cahil adamın şimdiye kadar Giresun'da yapmadığı rezalet kalmadı. Rumlardan ve ahaliden aldığı yüz binlerce liranın hesabını kimse soramıyor" der. Giresun Sancağı Reji Müdürü Rükneddin Bey daha da cesurdur. Uzun mektubunda ".. memleketi terk ederek başka bir ülkeye kaçan Rumların mülk ve bahçelerini kendine, akraba ve soyuna sopuna ve dalkavukları arasında böldüğü gibi, bunların İslam halktan alacaklarına karşılık kasalarında sakladıkları senetleri (.) çaresiz köylülere geri vereceği yerde (.) senetleri zorla ödetmek veya karşılığında bir bölüm Müslümanların bağ ve bahçelerini zaptetmiş ve tapularını elde etmiştir (.) Batı cephesinde görünüşte vatan hizmeti ile uğraşırken bile memleketi hâlâ pençesinde tutmak için her araca başvurmakta ve acımasız işler yaptırmaktadır" der. Aynı tarihlerde hazırlanan resmi bir rapora göre Topal Osman, Samsun havalisinde 900 kişiyi (Rum?) bir mağaraya koyup öldürmüştür. Bu raporlar adeta referans mektubu işlevi görmüş gibidir, çünkü bir ay sonra Topal Osman, Giresun uşaklarından oluşan 250 kişilik gönüllü Laz Müfrezesi ile Mustafa Kemal'in Muhafız Alayı Komutanı olarak Ankara'ya davet edilir. Osman Ağa yolda da boş durmaz ve Çorum-Alaca civarında evlere tecavüz eder, bazı hayvan ve malları gasp eder. (Cemal Şener, Topal Osman Olayı ve

Page 48: topal Osman Ağa

ekindeki Cumhurbaşkanlığı arşiv belgeleri.) Meclis'te kendisine ayrılan özel locada silahlı adamları ile oturup oturumları izlemeye başlayan Topal Osman, her şeyin ondan sorulmasını bekler hale gelmiştir.

Topal'ın referansları

Mustafa Kemal'in artık yanıbaşında olan Topal Osman'ın 47. Gönüllü Alayı, Mart 1921'de patlak veren Koçgiri Kürt isyanını bastırırken öyle zalimane davranır ki, Meclis'te büyük tartışmalar yaşanır. Kendi anlattığına göre sadece isyancı Kürtleri değil, Suşehri, Koyulhisar, Reşadiye, Niksar ve Erbaa'daki Ermeni ve Rumları da öte dünyaya havale etmiştir. (Ahmet Emin Yalman'ın Topal Osman'la Mülakatı, Vakit, 19.2.1922.) Birliği ile oradan Sakarya Meydan Savaşı'na katılmak üzere yola çıkarken giderayak Merzifon'un kalan Rum ve Ermeni ahalisini de katleder. Kahramanımız, ideolojik önderi, Tirebolulu Binbaşı Hüseyin Avni Bey komutasında Sakarya'da savaştıktan sonra sağ salim geri döner. (Bugün çok yaygın olan ve Topal Osman'ın cepheye 6,000 kişilik Giresun gönüllü ile gittiği, bunların 5500'ünün şehit olduğu efsanesine gelince: Falih Rıfkı ve Alptekin Müderrisoğlu gibi ciddi kaynaklara göre Sakarya Meydan Savaşı'nın tüm şehit sayısı 3,282 olduğuna göre bu rakamlar tamamen uydurmadır.)

Ali Şükrü olayı

Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.net/sinirsiz-muhabbet-burada/36491-kocgiri-kurt-isyani-ve-topal-osman.html#post304625

Topal Osman'ı tarihe geçiren olay ise ufuktadır. Bilindiği gibi Birinci Meclis'te Mustafa Kemal ve arkadaşlarının oluşturduğu 1. Grup ile Mustafa Kemal'e çeşitli nedenlerle muhalefet edenlerden oluşan 2. Grup sürekli çatışma içindedir. 2. Grubun liderlerinden biri olan Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey'in Mustafa Kemal'in Hakimiyeti Milliye gazetesine karşılık Tan gazetesini çıkarması, ardından hilafet yanlısı broşür bastırması durumu iyice gerginleştirir. Lozan görüşmeleri sırasında İsmet İnönü'nün hariciyeci olmamasını eleştiren Ali Şükrü, bu dönemde meclis çalışmalarını engelleyerek Mustafa Kemal'in tepesini iyice attırır. Hatta Mustafa Kemal'le birbirlerinin üzerine yürürler. Bu günlerde Ali Şükrü Bey birden ortadan kaybolur. Kayboluşunun üçüncü günü, bir çobanın ihbarıyla boğulduğu anlaşılan ölüsü Ankara civarındaki Mühye köyü civarında bulunur. Anlaşılır ki Topal Osman, Ali Şükrü Bey'in Mustafa Kemal'i sürekli üzmesine tahammül edememiş ve Ali Şükrü Bey'i, Mustafa Kemal tarafından kendisine bağışlanan Papazın Bağı denen yerdeki evinde öldürmüştür.

Olayın ardında kim var?

Olayın ortaya çıkması üzerine Topal Osman'ın nasıl teslim alınması gerektiğine dair harekat planını bizzat Mustafa Kemal hazırlar, ardından eşi Latife Hanım'la birlikte Çankaya Köşkü'nden ayrılıp, İstasyon civarındaki eve çekilir. Topal Osman Ağa teslim olmayı kabul etmediği gibi Çankaya Köşkü'ne gidip öfke ile her yeri kırıp döker. Fakat 1 Nisan'ı (1923) 2 Nisan'a bağlayan gece sabaha kadar süren çatışmada yaralı olarak ele geçirilecek, hastaneye götürülürken yolda ölecektir. Nedense başı kesilerek alelacele gömülmüştür. Ancak Meclis daha önce Ali Şükrü Bey'in katillerinin yakalanarak Ulus Meydanı'nda idam edilmesi kararını oybirliği ile aldığı için, başsız ceset mezardan çıkarılır, Ulus Meydanı'nda ayağından darağacına asılır. Olayın arkasında kim vardır sorusu o günlerde herkesi

Page 49: topal Osman Ağa

meşgul eder. Mustafa Kemal'in İstasyon'daki eve geçmesi, Topal Osman'ın Çankaya Köşkü'nü talan etmesi, yaralı halde yakalandığı halde kafasının hemen kesilip gömülmesi dedikodulara neden olur. O günlerde TBMM zabıt katibi olan Mahir İz 'Yılların İzi' adlı anı kitabında hem Ali Şükrü Bey'in yıpratıcı muhalefetinden hem de artık hizmetine lüzum kalmayan Topal Osman çetesinden kurtulmak için bir taşla iki kuş vurulduğunu söyler. 'Türkiye Cumhuriyeti' adlı kitabında Mahmut Goloğlu da benzer bir kanıda olup, Mustafa Kemal'e ömrü boyunca sadık kalmış olan Falih Rıfkı, açıkça Mustafa Kemal'in emri ile öldürüldüğünü söyler. Rıza Nur gibi yeminli bir Mustafa Kemal düşmanının bu konudaki daha ağır ithamlarını tekrarlamaya gerek bile yok.

Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.net/showthread.php?p=304625

Peki bu olayla Topal Osman efsanesinin sonu gelmiş midir? Burası biraz karışık. 1925'de bizzat Mustafa Kemal'in emri ile naaşı Giresun Kalesi'ndeki anıt mezara nakledilir. 1983'te Kenan Evren şehri ziyareti sırasında Topal Osman'dan övgüyle söz eder. 1987'de yerel yöneticiler 2 Nisan'larda Topal Osman'ı anmaya başlarlar. Yıllar sonra Susurluk Skandalı'nın baş kahramanlarından emekli tuğgeneral Veli Küçük, güya Giresun'da jandarma bölge komutanlığı yaptığı sırada, Topal Osman Ağa'nın hayatından pek etkilendiği için adına bir heykel yaptırmaya karar verir. İstanbul'da yaptırdığı heykel, 2001 yılında dikilmesi için Giresun'a gönderilir ama dönemin belediye başkanı, bugünkü CHP milletvekili Mehmet Işık'ın talimatıyla, depoya kaldırılır. 2002'de heykel konusunda mülki idare, İçişleri ve Genelkurmay arasında bir dizi yazışma yapıldığı haberleri basına sızar. Aynı yıl, Giresun kalesindeki anıtın eski Türkçe yazılı kitabesi üzerindeki metinde Topal Osman'ın "Pontusçuların imhasındaki hizmetleri" de övüldüğü için, "milli güvenlik siyaseti" açısından sakıncalı bulunur ve yerine "milli güvenlik siyasetine uygun" Latin harfli yeni plaket konulur. Efsanenin arka planından haberdar olmayan Giresun'un milliyetçileri bu gelgitlere bir türlü anlam veremezler ve celallenirler. O sırada bir başka kahraman Mehmet Ali Ağca aramıza karışır. Abdullah Çatlı'nın hayaleti gözlerimizin önünden geçer. Bize de ülkemizde kahraman kime denir sorusu üzerine düşünmek, kahraman yetiştirme geleneğimizin köklülüğüne şapka çıkarmak kalır.

Page 50: topal Osman Ağa

KOÇGIRIAYAKLANMASI (1920-1921) (Kisa Aciklama)

Misto Pasa, Maciran (imranli) Çit yöresinde degirmencilikyapmaktadir. Ali Beyle musahip dir. Abdülhamit'e 1000 teneke bugday verdigi için pasalik unvani veriliyor. Kendisine kiliç hediye ediliyor. Koçgirililerin önderligini yapanlar Diyap ve Boz agalardir. Koçgiri köyleri asil yerlesim yerleridir. Bu köyde geçmiste Ermeniler yasamaktaydi. Halen kilise ve mezarliklari mevcut. Misto Pasa'nin kardesi Mahmut Bey Kizilqele'de oturmaktadir.

Alisan ve Haydar beyler, Misto Pasa'nin çocuklaridir. Alisan Bey Bogazveren'de, Haydar Bey Karapar'da oturmaktadir. Isyanin önderlerinden Aliser Azgerköyündendir. O dönemdeilk kez Kürtler adina diplomasi yapan Kürt aydinidir.

Misto Pasa disinda yukarida isimleri sayilanlar ve Aliser'in kardesiTuran, Kevres köyünden Taqi, Cefan köyünden Azimet, Çermisik köyünden Haci Bey, Gemecik köyünden Nuriye Keles, Qoyunqesi köyünden Kemere, Karapar köyünde bir araya gelerek, hareketin yapilip yapilmamasini tartisiyorlar. Alisan Bey ve esi Dersim'de cürler. Kisçok sert oldugu için dönemiyorlar. Devlet güçleri provokasyonla hareketin erken baslamasina neden oluyorlar. Süreç henüz kistir, hazirliksiz bir hareketi daha kolay bastiracaklarini düsünürler. Haydar Bey Martla hareketi baslatiyor. 6 Mart 1921de Imranlisehir merkezine Kürt bayragi dikiliyor. Zara'dan Imranli'ya dogru

gelen Osmanli güçlerine Günde Ûeseban'da darbe vuruyorlar ve cephanelerine el koyuyorlar. Sivas'daki yönetim daha büyük bir askeri güç sevkediyor. Alisan ve Haydar Beylerin denetiminde yürütülen hareketin alani Koçgiri (Zara, imranli, Divrix, Hafiq, Kuruçay, Refaxiye ve Sariz'a kadar uzanan alandir) dir.

Düzenli bir ordu yoktur. Onar, yirmiser kisilik gruplar, besli denilen silahlarla savasmaktadirlar. Gerekli silah ve cephaneleri yoktur. Dersim halki disinda bir destekleri yoktur. Savasmak isteyen insanlar silah bulamiyorlar. Savas araç ve gereçleri Osmanli ordusundan elegeçirdikleridir. Kadinlar arasinda da silah kusanip savasanlar mevcuttur.

Haydar Bey ve beraberindekiler Çengelli dagina, Azimet ve Taqi beyler Çiyaye Sor'a gidiyorlar. Daha sonra Azimet Bey Türk çeteleri tarafindanöldürülür.

Sadiyan asireti agasi Paso, Topal Osman güçlerini pusuya düsürüyor ve bütün cephanelerine el koyduktan sonra birakiyor.Paso daha sonra Gundebekir'a köylüleri tarafindan öldürülür. Topal Osman durumu haber alir ikinci kez yine ayni güzergahtan gelir. Kuruçay,Çit,Çengelli istikametinde ilerliyor. Taqi, Haydar Bey ve Sadi asireti mensuplari birbirlerine kirgin bir sekilde degisik yörelere gidiyorlar. Bu durum Topal Osman güçlerinin rahatlikla ilerlemesine yol açiyor. Haydar Beyin köyü Karapar'a dogru giden ve silahlanip savasmak isteyen Koçgiri, Bekiran, Gemiye, Çiçekali, Azger, Gezger, Diyar, Konagakevn köylerinin halki silahsiz ve korunmasiz bir biçimde Refaxiye tarafindan

gelen Topal Osman güçlerince tümüyleöldürülür. Korku salmak için cenazeleri üst üste odun istifi gibi atilir. Sivil halk Çiyaye Sor (Kizil Dag) ve Çengelli daglarina, ormanlik alanlara siginir.Bogazveren köyü yakinlarindaki magarada 75 gün boyunca onlarca insan saklaniyor. (Her iki dag da halk tarafinda

Page 51: topal Osman Ağa

kutsal görülmektedir.) Magara, dag ve ormanlik alanlara siginamayip yakalananlarin hepsi kursunlanir, hançerlenir. Hareket bastirildiktan sonrayakalananlar, Sivas'ta yargilandi. Mahkemeler ve sürgün birbirini izledi. Halkin bir bölümüçevre Kürt illerine gitti.Köylerde tam bir soykirim uygulandi, isbirlikçi bir kaç köy disinda bütün köyler bu vahsetten nasibini alir.

Koçgiri'de TC büyük bir katliam yapmistir ancak Koçgiri'nin yenilmesinin en büyük nedeni ihanet ve ulusal birligi saglayacakönderligin olmamasidir.

Halkin Yapisi

Maciran (imranli); 108 köyden olusuyor. Bunun yalnizca 8'i türkçe konusuyor. Türkçe konusan köylerin de bir kismi Sünni,bir kismi Alevidir. Kürt köylerinin tümü Alevi. Diger ilçelerde de ayni durum mevcuttur. Imranli merkezinde oturanlar, 1893 Osmanli-Rus harbinden kaçan ve Alisan Bey tarafindan buraya yerlestirilen türkçe konusan kisilerdir. Bunlar Kürtlerin bütüniyiniyetlerine, kendilerini topraklarina kabul etmelerine ragmen, daha sonra Topal Osman'in güçleriyle birlikte Kürt halkina saldirmislar ve katliamlarda rol oynamislardir. O dönem Kürtlere

saldiran Sünni Türk köylerinin tümü herfirsatta Kürt Alevilerine saldirmaktadirlar, bugün tamamina yakini MHPlidir.

SÜRGÜN

Refaxiye beylerinden Idris ve yakinlari hangi köylerin halkinin sürgüne gönderilmesi konusundailgili birimlere gerekli bilgiyi sunuyor. Bu insanlar sürgün edildikten sonra arazilerinin tümüne sahip oluyor.

Balikesir, Ivrindi, Çarklicak köyü ve çevresine Haydar Beyin yakinlarini yerlestiriyorlar. Bursa, Balikesir, Eskisehir, Konya ve Afyon sürgün yerleridir.

Alisan ve Haydar Beyler 7 yil Istanbul'da sürgündekaldiktan sonra köylerine dönebiliyorlar. Taqi Bey'in çocuklari halen Kevresle, Alisan Bey 1933'de suikast Be öldürüldü. Çocuklari vetorunlari Türk metropolerineveAvrupa'ya gitier. Mahmut Bey'in akrabalari Balikesir'e sürüldü. Bir kismi halen Kizilqele'de yasamaktadir. Aliser Dersim'de hain Rayber tarafindan suikast sonucu öldürüldü. Yakinlarinin bir kismi Azger köyünde yasamaktadirlar. Tarbasii Memik yenilgiden sonra Dersim'e gitti ve suikast sonucu öldürüldü.Çocuklari halen Tarbasköyündeyasamaktadirlar. Haci Bey savasmadi.

Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.net/tarih/133754-taniklar-kocgiri-katliamini-anlatiyor.html#post1056203

Haydar Bey yönetme yeteneginden uzak, rahatlikla kandirilabilen bir yapiya sahipti. Bu yapiya sahip olmasaydi Koçgiri'de farkli bir durum gelisebilirdi. Sürgün dönüsü imranli'da yasamini sürdürdü

Koçgiri'de halkinin özgürlügü için savasan Taqi Bey"in oglu Dursun Kamber Akturk'le ölümünden birkaç gün önce yaptigimiz röportaji oldugu gibi yayinliyoruz. Agir hasta oldugu ve zorlukla konustugu için, çok seyi anlatamadi. Savasçiydi ve kendisine Aktürk soyadini sonradan verdiler. Ancak O hiçbir zaman bunu içine sindiremedi. Bu soyadi ona Koçgiri katliamini hatirlatiyordu. Bu söyleside Kürt Alevi tarihinin karanlikta birakilan bazi noktalarina parmak bastigi inancindayiz.

Roportaj

Zülfikar: Kendinizi tanitir misiniz?

Page 52: topal Osman Ağa

D. Kamber: Hozat'in Xopik köyünden gelmeyiz. Sex Hesenanasiretindeniz. ilkin Kemah'a geliyorlar. XaletBey Osmanlinin oradaki yöneticisi. Dayim, Kemah'tan Susehri'ne kadar olan bölgenin vergisini toplayip Xalet Bey'e vermekle görevlendiriliyor.

Zülfikar: Vurgunu anlatir misiniz?

D. Kamber: Misto Pasa'nin katibi olan Aliser Efendi

Zara'ya gidiyor. Muamer Bey orada kaymakam. Aliser'in yaninda Misto Pasa'nin aleyhine konusuyor. Gücünden korkuyordu. Aliser'in elinde bastonu varmis, bastonu kaymakamin basina indiriyor. 0 kaymakam gidiyor, daha sonraSevvaz'avaliolarakdönüyor. AliserEfendiyi Sevvaz'a istiyor. Kendisine, "Osmanlinin düsüncesi; "Koçgiri Rusla birlesti seklindedir" vb. seyi er söylüyor. Sonra 250 süvariyi imranli merkezine gönderdiler. Bu süvariler Haydar Bey ile babami Delidaga götürdüler. Bunlari orada öldürmek

istediler. Faik Bey adinda bir jandarma komutani öldürülmeleriniönlüyor. Bunlari gerisin geriye Asagi Duridn köyüne getirip bir eve kapatiyorlar. Bu köy Sünni Türk köyüdür. Ekmek ve suyu yukardaki bacadan kendilerine birakiyorlar. Misto Pasa'nin kardesi Mahmut Beyi de Susehrine götürüyorlar. Orda Sadili Kirmo Yusuf, MistoPasanin kardesinin getirildigini haber aliyor ve gidip görüsüyor. Durumunu anliyor. Vahit Pasayi haberdar

ediyor. Vahit Pasa Imranli'ya (Maciran) tel çekiyor, yanima getirin diyor. Faik Bey, babam Taqi'yi, Alisan ve Haydar Beyi Vahit Beyin yanina götürdü. Mizikalar çaliniyor. 1 yüzbasi ve jandarmalar bizimkileri çadirin yanina götürüyorlar. Çadirin içinde Vahit Pasanin "esekoglu esegin apoletlerini sökün" demesini bizimkiler duyuyorlar.

Haydar Bey, Faik Beye "Bizi pasanin sinirli zamaninda getirdin, ya bunlari öldürün derse, ne yapacagiz" diyor. Daha sonra bizimkileri çadirina aliyor. Sohbet sirasinda "hanginiz Alisan Bey, siz iyi kursun atar misiniz?" diyor.

Alisan Bey, Haydar Beyin iyi attigini belirtiyor. Bir ay bizim beyleri orda tuttular. 1 tabur askeri bizim köye verdiler. Yüzbasi geldiginde biz misafir 1 perverligimizi gösterdik. Bizimkiler

hapisten döndüklerinde, yüzbasi onlari Mistolara davet etti. Bende babamla birlikte gittim. Tabur komutani izzet efendi kürtçe kilam söyleyen

Elo'ya "ulan anasini S....... niye kürtçe söylüyorsunuz" diye

bagirdi. Bunu derdemez babam "niye adamima küfürsöylüyorsunuz"dedi ve ayaga kalkti. Hüseyneres'te görevlibulunan 4 bölük komutaniÇerkezSahin'de kalkti tabancasiniçekti. Sen kim oluyorsun dedi ve Izzet Efendiyi köseye sikistirdi. Diger zabitlarin elleri silahlarinda, bir ates edilse en az 10 kisi ölecek.

Zaten oradaki görevliler yaralanip Istanbul'a kaçmayi tercih ederlerdi. Bizim köylüler silahlarini alip kapiya dayandilar. "Kimdir beyimiz e karsi gelen" diyorlardi. Sabahleyin

Dursun Kamber AKTURK ve esi

Page 53: topal Osman Ağa

kalktik Hüseyneres'e gittik. Gula Mistan'i getirmisler orda oynatiyorlardi. Biz köye döndük.

Zülfikar: Vurgun nerden basladi?

D Kamber: Hükümet500 ki silik bir alay asker gönderdi. Izzet Bey adinda bir binbasi vardi. Rifet'e Kür onlar araniyorlardi. Onlar daglardaydilar. Onlari yakalama bahanesiyle askerler gönderildi. Rifet ve yanindaki silahli kisiler Kandiller ile Kapukaya arasinda askerleri pusuya düsürdüler. 1'i öldürüldü, 16'siesir alindi. Devlet Haydar Beyi ve babam onlari, teslim alinan askerleri almaya gönderdiler. 20 civarinda erkegi teslim alan Haydar Bey hepsini Bogazveren'e götürdü. Orda onlara elbise giydirdiler, ihtiyaçlari karsilandi ve gönderildiler. Haydar Beyin

evinin kapisinda duran albayi Nezo vurdu.

Albay vurulunca o alay gitti. Zor durumdaydilar. Birkaç cephede savasiyorlardi. Bundan dolayi Kürtlerin üzerine gelemediler. Bizleri oyaladilar. Yazin askerlerini imranli'ya gönderdiler. Hükümet Topal Osman adli eskiyayiüzerimizegönderdi. Sadili Paso vurulmasaydi, Topal Osman üzerimize gelemezdi. Bekiranlilar onu vurmakla Kürtleri büyük bir savasçidan, bir kahramandan ayri düsürdüler. Topal Osman'in Koçgiri'ye girme kapisi, Refaxiye tarafindan bu sekilde açik kaldi. Topal Osman'a gün dogdu. Topçam'daki Rumlarin hepsini kirdi. Eskiyaydi, mahiyeti vardi. Ermenilere de zarar verdi. Refaxiye'ye dogru geldi. 500 kisi de Dersim'den aldi.

Kaynak: Bydigi Forum http://www.bydigi.net/showthread.php?p=1056203

Haydar Bey Tuzla gözüne gitti. Azimet Bey Pola

deresine gitti. Güçlerayrildi.AzimetBey gittigi yerde yenildi. Yenilenler Imranli'ya dogru geldiler. Ben, babam ve diger

"Bu süre zarfinda Imranli ve civar yerlerden üçyüzden fazla kisiyi boyunlarina weris baglayip, kaniçilaya, kamçilaya yürüterek Sivas'a hapse götürdüler. Seyit Riza büyük tepki gösterdi."

savasçilar Göleris' e gittik. Kürt kuvvetleri 900 düsman silahina el koymuslardi. Alisan Bey Divrixi'de kaymakam idi. M. Kemal, Alisan Beyi Refaxiye'ye gönderdi ki, o silahlari alsin. Alisan Bey, Hildere'de duruyordu. Dersimliler geldiler ve o silahlari katirlara yükleyip götürdüler. M. Kemal Alisan Beyi Dersim'e de gönderdi. M. Kemal askeri Yunan'in önüne gönderdi. Yunan bittikten sonra çekti buraya. Topal Osman geldiginde 500 Dersimli ve Koçgiriliden bazilari ona ve mahiyetine karsi savasmaya gittiler.

Refaxiye'de degirmenlerin ordan bizim buraya 3 ayda gelebildiler. Mitralyözleri vardi. Bize göre silah yönünde güçlüydüler. Biz Ortaköy degirmeninin orda mevziye yatmistik. Yenice tarafindan bir bölük asker geldi. Biz dürbünle izliyoruz. Kuz köyl e kadin ve çocuklari topladilar. Köyün altina pire (köprü) nin yanina götürdüler. Hepsini taradilar bunun üzerine biz saldiriya geçtik. 12 askeri orada öldürdük, kaçamadilar. Kayinbogaz'da kaldilar, orayi sardik. Gomamistik'in oraya da askerler gelmisler di. Alaylar ordan geriye dönüyor.

Ortaköy'den Pilo karisini yanina almis suya vurup karsiya geçiyorlar. Askerler yakalamis, nereye gittigini soruyorlar, "size bilgi vermeye geldim" diyor.

Page 54: topal Osman Ağa

Azimet Beyin gittigini, Haydar BeyinÇengelli'de oldugunu, babamin mahiyetinde olan 70-80 kisilik silahli güç disinda kimsenin bulunmadigini belirtiyor.Onun verdigi bilgiler dogrultusunda asker hücuma geçti. Babaligim Nuri vuruldu. Amcam Izzet ve digerleri Agila gittiler. Yaralilarimiz vardi. Babam çarpisiyordu. Biz Seyd Hüseynin Gomunaordan Günde Bale'nin yaylasina gittik. Bir bölümümüz kar kütüklerinin üzerinde yürüdük. Birbirimizi kaybettik, Azize Kür'ün yaylasina geçtik. Gürgin tarafinda duman yükseldigini haber verdiler. Haberci gönderdik, Azimet Bey ordaymis.Kelares,Kanisurik,Mistan köylerine haber gönderdik, ekmek istedik. Azimet Bey de yanimizageldi. Orda epey tartistik. Durumumuzu konustuk Bazilari kara, magara yasamina, açliga dayanamadiklarini belirterek bizden ayrilip gittiler. Savasmayi biraktilar. Biz bulundugumuz yerden Kevresipi'ye geçmek istedik. Kar bastirdi. Geri döndük. Biralayaskeryolda hareket halinde. Birsüre sonraÇiyeye Sor'intepesine ulastik. Etrafi rahatlikla dürbünle izliyoruz. Onlar da bizi görmüsler, ama ulasamadilar. Neset adli al bay baslarindaydi. Alevi oldugu söyleniyordu. Bulundugu yerden izliyoruz. Köylerden ates ve duman yükselmekteydi. Babam, "bunlar bütün köyleri yaktilar, yakaladiklariniöldürdüler, artik dönüp giderler" dedi. Ve ardindan, "biz Yenice köyüne dogru gidelim. Bunlar ulasmadan ordaki insanlarimizi kurtaralim" dedi.

Goma Nuriye geldik. Bir gece sonra Yenice'ye ulastik. Ertesi gün iki haberciyi Mahmut Beye gönderdik. O, habercilere bizim yanina gitmemiz gerektigini söylemisti. Kaniya Sipi-Sivanke köyüne gittik. Yanimizda bir tane de Ermeni çocuk vardi. Yetimdi, açti. Sürekli agliyordu. Hepimiz açtik. Kuto'nun evine gittik. Zor bela 14 ekmek aldik. Mahmut Beyin ogullari Hakki, Haydar, Hüseyne Kür bize at getirdiler. Görüstükten sonra bu atlara binerek Goleris'e dogru yol aldik.

Erzincan mutasarifi, af çiktigini ve kendisinin Taqi Beyi korumasi gerektigini söylüyor, Mahmut Beye. Mahmut Bey inanmiyor. Mahmut Bey, mutasarifa "dogru mu söylüyorsun, Taqi Bey su anda benim evimde" diyor. Birlikte eve geliyorlar. Geldiler bizayri biryerdeyiz. Ben birakmadim babam yanina gitsin, güvenmiyordum.Öldürtebilecegini düsünüyordum. Mutasarif ayrilip Babus'a gitti, giderken Mahmut Beye, "gidip getireceksin, ölüyse "~"~" basini, sagsa kendisini görmek istiyorum. Haber aldim Haydar Beyin paralari Taqi Beyin yanindadir, paralar için onu öldürdünüz mü" diyor.

Mahmut Bey bize konustuklarini anlatti.Babam ve kendisi beraber Babus'a gittiler. Ertesi gün bize bir seyler hazirladilar. Biz de Goma Xancike'ye dogru hareket ettik. Yanindakiler de babama tekrar "Babus'a gitme seni vururlar" diye tembihlediler. Sivanke'ye geçtik. Ordabiray kaldik. Peci köyüne geldigimizde ben hastalandim.

Bu süre zarfinda Imranli ve civar yerlerden üçyüzden fazla kisiyi yakalayip boyunlarina vveris baglayip,

kamçilaya, kamçilaya yürüterek Sivas'a hapse götürdül er. Seyit Riza buyüktepki gösterdi. Sürekli tel çekti, hapistekiler birakilsin diye.

Zülfikar: Topal Osman'i nerede ve kim vurdu?

D. Kamber: Biz mevzideydik, izliyoruz. Dilo haini bilgi verdi ya, o da rahatlikla dolasacagina inandi. Berver'den geliyorlar. Ortaköy'de Topal Osman güçlerinin önünü kestik, Zimeg köyünde yasayan bir tek sey birakmadilar. Her seyi yok ettiler.

Bizim atis mesafesine girince Hesene Silike nisan aldi ve vurdu. Atiöldü, kendisi yaralandi. Çaliyurt'ta bir dürzü iti sirtinda tasidi

Page 55: topal Osman Ağa

Zülfikar: Isyandan sonra neler oldu?

D. Kamber: Misto Pasa Alisan'a söhretli bir dügün yapti. Resit Pasa Sivas'ta haber gönderip Misto Pasa'yi istiyor. Gidip geldi. Hasta düstü ve bir iki gün sonra öldü. Biz zehirlendirildigini düsünüyorduk. Güçlü Kürt istemiyorlardi.

Trabzon mebusu Ali Sükrü, M. Kemal'e karsiçikiyor. M. Kemal bundan korkuyor ve Topal Osman'a Sükrü Beyi vurdurttu. Topal Osman'i pasa edecegini söylüyordu. Ali Sükrü'yü evine davet edip boguyor. Cinci deresinde batakliga atiyor.M. Kemal kendisine engel olabilecek herkesi vurdururdu. Sonunda Topal Osman'i da istedigi gibi kullandiktan sonra öldürttü. Çünkü M. Kemal'in çok seyini biliyordu. Ziya Xursit, Sivas valisi Faik Beyin kardesiydi, izmir'de M. Kemal'i öldürmek istiyorlar. Edirne milletvekili topal Sevki Bey de bunlar içinde, bu zat ihbar ediyor. Tertipçilerin hepsi asildi.

Page 56: topal Osman Ağa

Topal Osman Ağa (d. 1883, Giresun - ö. 2 Nisan 1923, Ankara) Türk asker, milis yarbayı. Mustafa Kemal'in Giresun'lulardan oluşan ve 19 Mayıs 1919 dan itibaren yanından ayrımadığı muhafız kıtası komutanı.

Konu başlıkları [gizle]

1 Askerlik hayatı

2 Ali Şükrü cinayeti

3 Tanıkların ağzından Topal Osman Ağa

4 İlgili filmleri

5 İlgili şarkılar

6 Kaynakça

Askerlik hayatı [değiştir]Balkan Savaşları, Balkan harbinde Çatalca cephesinde Bulgarlara karşı savaşırken sağ diz kapağından yaralandı. Şişli Etfal hastanesinde tedavi oldu. İstiklal Harbinde Enver Paşanın Anadolu'ya girişini engelledi. Sakarya savaşında emrindeki Giresun gönüllü alayının mermisi bitince düşmana kamalarıyla saldırdı. Koçgiri İsyanı'nın bastırılmasında görev aldı.

Atatürk'ün muhafız alay komutanı oldu. TBMM deki muhafız kıtası asker bulundurma geleneği Topal Osman ve Giresunlu hemşerilerinden buyana devam etmektedir.Bugün bile halen tartışılan meclisteki asker olayı o dönemden kalan bir gelenektir. Zira sadece Giresun lu muhafızları Gazi yi korumak için meclise silah ve mühimmatlarıyla birlikte girme ve oturumları dinleme ayrıcalığına sahiptiler.

Ali Şükrü cinayeti [değiştir]27 Mart 1923 tarihinde, bir gün evvel TBMM'de Mustafa Kemal Paşa'yla ağır şekilde tartışan milletvekili Ali Şükrü Bey'i evine davet etti ve Atatürk'e yaptığı saygısızlığın nedenini sordu ve adamlarıyla birlikte boğarak öldürdü, ardından da Çankaya sırtlarında boş bir tarlaya gömdü.[1]

Üzerinden yoğunlaşan şüpheler üzerine - Mustafa Kemal'in kişisel koruması ve isteksizliğine rağmen - TBMM deki Padişah yanlısı muhalefet tarafından hakkında yakalama emri çıkartıldı. Mustafa Kemal, başbakan Rauf Orbay'a "Topal Osman'ın çok yiğit bir adam olduğunu" belirterek bu yüzden yakalama işinin kendi muhafız taburuna bırakılmasını ve polis ve jandarma'nın bu işe karışmamasını istedi.

Page 57: topal Osman Ağa

Bu olayın ardından Ankara'da, Ayrancı Bağları'nda bir bağ evinde bulunan Topal Osman ve Giresun'lu muhafızlar muhalefetin emrine uymadı ve teslim olmadı çatışmaya girdi. Ancak daha sonra Kardeş kavgasına meydan vermemek için fazla direnmeyen Giresun'luladan bazıları ve Topal Osman Ağa yaralı olarak derdest edildi. Daha sonra bu yarasından dolayı hayatını kaybetti.[2] Gazinin bu olaya çok üzüldüğü, Topal Osman'ın bir Cumhuriyet şehidi olduğunu ifade ettiği ve TBMM kararıyla mezarından çıkarılıp Meclis kapısında asılarak teşhir edilmesine büyük tepki gösterdiği söylenir.

Tanıkların ağzından Topal Osman Ağa [değiştir]

Topal Osman'ın Giresun'daki mezarıKâzım Karabekir, Doğu Cephesi Komutanı, 1ci Mecliste Edirne Milletvekili): Celalettin Arif (1ci T.B.M.M.'de Erzurum Milletvekili ve I.Başkanı) ve taraftarı gerici gurup kırk imzalı sahte bir telgrafla ile Mustafa Kemal Paşa'yı tehdit etmişler.(...) Mustafa Kemal'in durumu çok zayıflamıştı. Kendisine destek olacak bir kuvvet, Topal Osman'ı ve Giresun'lu Uşaklardan oluşan kuvvetlerini gönderdim.

İsmet İnönü: Karadenizli milli kuvvetlerin başında Osman Ağa isminde bir kumandan bulunuyordu. Bunlar Karadenizden, Giresundan gelmişlerdi. Bir askeri kuvvet olarak hemen bütün muharebelere sevk olundular. Muhaberelere iştirak ettiler, kahramanca cansiperane çalıştılar. Muharebelerden sonra çok itibarlı ve fedakar bir milis kuvveti oldular!

Tunalı Hilmi Bey (1ci T.B.M.M.'de Bolu Milletvekili): Giresun'un gösterdiği fedakarlık, cür'et, kahramanlık ve cesaret kalbimi sevinçle doldurdu!

Dr. Zeynelabidin (Abidin) Atak (1ci T.B.M.M.'de Lâzistan Milletvekili): Giresun'un gösterdiği fedakarlık,Osmanlı ,Türk ve İslam tarihinde altın kalemle yazılacak işlerdir.

Page 58: topal Osman Ağa

Çağımızın Bir (Başka) Kahramanı: Topal Osman

Ayşe Hür

(31.01.2006)

Falih Rıfkı Atay Çankaya kitabında “Savaş bitip de İngilizler ve müttefikleri, İttihatçı ve hele Ermeni öldürüşçülüğünün hesaplarını sormak yoluna gidince, ne kadar gocunan varsa silahlanıp bir çeteye katılmıştır” der. Hakikaten de, Milli Mücadele’nin önemli isimlerinden Yenibahçeli Şükrü Bey, Deli Halit Paşa, Küçük Kazım, Hilmi, Nail Beyler, veya daha sonra Cumhuriyet hükümetlerinde bakanlık yapan Şükrü Kaya, Abdülhalik Renda, Pirinççizade Arif Fevzi, Ali Cenani Bey, Tevfik Şükrü Aras gibi yüksek sınıftan beylerin de Ermeni Tehciri’nde rolleri vardır. Celal Bayar ise Ben de Yazdım adlı 8 ciltlik kitabında Milli Mücadelenin diğer önemli isimleri olan, İsmail Canbolat, Pertev ve Cafer Tayyar beyler, Yüzbaşı Arap Nuri, Yüzbaşı Hüsamettin, Ahmet Rıfat, Yüzbaşı Tahir, Kara Kemal gibi şahsiyetlerin 1914’de Ege’de yürütülen Rum tehcirindeki rollerini kendi açısından pek güzel anlatır. Bunların dışında, İpsiz Recep, Dayı Mesut, Kara Aslan, Kel Oğlan gibi birçoğu isimleriyle müsemma çetecilerin, Giritli Şevki, Giritli Caferaki, Çerkez Ethem ve Reşit kardeşler, Serezli Parti Pehlivan gibi kabadayıların da Ermeni ve Rumlara yönelik pek çok katliama karıştıkları bilinir. Milli Mücadele’nin Ege’deki mutemet adamı Demirci Mehmet Efe’nin yörede işlemedik suç bırakmadığı için dağa çıkan bir eşkıya olduğunu, Milli Mücadelede yer almak suretiyle bu suçlarından arındığını biliyoruz. Efe’nin Rum ahaliyi tehcir etmek konusunda ters düştüğü Türklere kızıp Denizli’yi ateşe vermesini ise olayları soruşturmak üzere Ankara’dan gönderilen Asliye Hukuk Hakimi Sındırgılı Süreyya Bey gayet güzel anlatır. Bu kişilerin her birinin hikayesi çok ilginçtir ama Topal Osman’ın temsili nitelikteki öyküsü hepsinden daha zihin açıcıdır.

ASKER KAÇAĞINDAN KAHRAMANA

Topal Osman’ın tarih sahnesine ilk çıkışı 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Giresun’dan topladığı 100 kişilik çeteyle Trabzon hapishanesinin kapısını açtırıp 150 mahkumu çetesine ilave etmesiyledir. Kendi ifadesine göre 1. Balkan Harbinde yaralanarak topal kalmıştır. Topal Osman’ın gönüllüleri (!) Teşkilat-ı Mahsusa’ya bağlı olarak Artvin yöresindeki Ermeni tehcirinde görev (!) yaparlar. Nisan 1916’da Borçka’da Ruslara karşı savaşan Türk ordusuna katılan Topal Osman, orduda olduğunu unutup kabadayılığa devam etmekle kalmayıp, sıcak çarpışmaları görünce kaçma emareleri gösterince, komutanı kendisini affetmez ve 50 değnekle cezalandır. Değnekler, kahramanımızın alelacele çürük raporu alıp memleketine geri dönmesine yeter de artar bile. (Arif Cemil, 1. Dünya Savaşında Teşkilat-ı Mahsusa)

Asker kaçağı Topal Osman bir süre sonra Giresun-Samsun havalisinde ortaya çıkar. Bölge uzun süredir bağımsız Pontus Devleti’ni kurmayı hedefleyen Rum çeteleri ile uğraşmaktadır. İttihatçıların gizli

Page 59: topal Osman Ağa

örgütü Teşkilat-ı Mahsusa’nın son başkanı Hüsamettin Ertürk’e göre Mustafa Kemal’in Samsun'a gelir gelmez Havza'da Osman Ağa ile görüşmüştür. (İki Devrin Perde Arkası) Halbuki bu sırada Topal Osman İstanbul Divan-ı Harbi tarafından Ermeni katliamlarına katılmaktan aranmaktadır. Anlaşılan bu alandaki maharetlerinden Rumlara karşı yararlanmak ihtiyacı doğmuştur ki, 8 Temmuz 1919'da Osman Ağa hakkındaki tutuklama kararı Padişah Vahdettin tarafından kaldırılır. Topal Osman, Muhafazai Hukuk-u Milliye Cemiyeti Giresun Şube başkanı olur ardından Erzurum Kongresi’nde Mustafa Kemal’e muhalefet edenleri sindirme görevini başarı ile yapar. H.İ. Dinamo’ya göre Mustafa Kemal “Pontus belasından kurtulmayı Topal Osman’ın tecrübeli ellerine” bırakmıştır. Topal Osman da “Siz hiç merak etmeyin Paşam. Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arısı gibi boğulacak” der. (Kutsal İsyan, 2. Cilt)

Falih Rıfkı’ya göre Topal Osman basılan her Türk evine karşı 3 Rum evini basmak, mezarını kendine kazdırıp diri diri adam gömmek, vapur kazanlarında kömür yerine canlı adam yakmak gibi zulüm ve işkenceleri ile bölgeyi Rumlardan tamamen temizler. Görevinde ne kadar başarılı olduğunu Genelkurmay raporlarından anlarız. O tarihte çetecilik olayına karışan Rum sayısı 11.118 iken Rum çeteciler tarafından öldürülen Türk köylü sayısı 1817’dir. 1914 Osmanlı Salnamesi’ne göre Trabzon, Sivas ve Kastamonu vilayetlerinde yaşayan 450 bin Rum’dan 86 bini 1. Dünya Savaşı sırasında Rusya’ya göç etmiş, 322 bini 1923 nüfus mübadelesiyle Yunanistan’a gitmişti. Aradaki fark olan 65-70 bin Rum’un 1916-1923 arasında şu veya bu şekilde hayatını kaybettiği tahmin edilir. (Aktaran Stefanos Yerasimos, Pontus Meselesi, Toplum ve Bilim, 1988-89 Güz sayısı.)

TEHCİR ZENGİNİ

Ocak Ağustos 1920’de 3. Fırka komutanı Rüştü Bey BMM’ye Osman Ağa’nın eşkiyalığından, taşkınlığından şikayet eder. Mustafa Kemal’den Topal Osman’a çekilen tel şöyledir:

“Hizmet vatanseverliğini takdir, fakat işlerinizde daima hükümeti güçlendirecek biçimde hareket etmeniz.” 1921’de Lazistan mebusu Osman Bey Mustafa Kemal’e bir telgraf gönderir “Bu cahil adamın şimdiye kadar Giresun’da yapmadığı rezalet kalmadı. Rumlardan ve ahaliden aldığı yüz binlerce liranın hesabını kimse soramıyor. Şimdi eşkıyalığını Trabzon liman içinde yapmaya başlıyor ki… bu halin devamı pek çok çirkin olaya sebebiyet verecektir.”

Giresun Sancağı Reji Müdürü Rükneddin Bey daha da cesurdur. Uzun mektubunda şöyle der:

“Osman Ağa tümden cahil biri olup, geçmişte bir hiç olduğundan bahsetmeye gerek yoktur. 1. Balkan Harbinde bir ayağının sakat kalması sonucu gördüğü iltifat ve yardımlardan başlayarak kahvecilik,

Page 60: topal Osman Ağa

balıkçılık yaparken, göz açıp kapayıncaya kadar kısa bir zamanda milyonerliğe çıkan bu zatın kurduğu zenginliğin…. zorla ele geçirme olduğunu gözler önüne arz ederim. Memleketi terk ederek başka bir ülkeye kaçan Rumların mülk ve bahçelerini kendine, akraba ve soyuna sopuna ve dalkavukları arasında böldüğü gibi, bunların İslam halktan alacaklarına karşılık kasalarında sakladıkları senetleri (...) çaresiz köylülere geri vereceği yerde (...) senetleri zorla ödetmek veya karşılığında bir bölüm Müslümanların bağ ve bahçelerini zaptetmiş ve tapularını elde etmiştir (...) Batı cephesinde görünüşte vatan hizmeti ile uğraşırken bile memleketi hâlâ pençesinde tutmak için her araca başvurmakta ve acımasız işler yaptırmaktadır.”

Aynı tarihlerde hazırlanan resmi bir rapora göre Topal Osman, Samsun havalisinde 900 kişiyi bir mağaraya koyup öldürmüştür. Bu raporlara Mustafa Kemal’in cevabı

“Osman Ağa hakkında şikayet edilen hallerden bittabi pek müteessir oldum (...) Bu biçim hareketlerin onaylayıcısı ve destekleyicisi olmadığımı bu vesile ile hatırlatmak isterim (...) Ancak şikayetnamenizin son fıkralarında ‘kendi kendimizi müdafaa ederiz’ tarzındaki lüzumsuz ve yersiz görmekteyim efendim”

şeklindedir. Aslında işlediği suçlar hakkında adeta bir referans mektubu işlevi görmüş gibidir çünkü, bir ay sonra Topal Osman BMM tarafından Mustafa Kemal’in Muhafız Alayı Komutanı olarak Ankara’ya davet edilir ancak Osman Ağa yolda da boş durmaz ve Çorum-Alaca civarında evlere tecavüz eder, bazı hayvan ve malları gasp eder. Olayları rapor eden içişleri ve savunma bakanlığı telgrafları üzerine Mustafa Kemal’in Topal Osman’a yazdığı kısa telde “Yol boyunca müfrezeniz erlerinden bazıları uygunsuz hallere baş vurduklarından bahisle şikayet edilmektedir. Buna kesinlikle ihtimal vermiyorum…” sözcükleri anlayana çok şey söyler. (Cemal Şener, Topal Osman Olayı’nın ekindeki Cumhurbaşkanlığı arşiv belgeleri) 28 Ocağı (1921) 29 Ocağa bağlayan gecede, Kazım Karabekir’in son derece mahir manevrası sonucu, Rusya’dan ülkeye dönüş yapmaya kalkan, TKP üyesi Mustafa Suphi ve 14 yoldaşının hançerlenerek Karadeniz’in karanlık sulara atılmasının sorumlusu balıkçı kahyası Yahya ve adamları da Topal Osman’ın yoldaşlarıdır. Kayıkçı Yahya daha sonra Mustafa Kemal’in emri ile öldürülmüştür. Bu olay da aydınlatılmayı beklemektedir.

Mustafa Kemal’in artık en yakın adamı olan Topal Osman’ın oluşturduğu 47. Alay, Mart 1921’de patlak veren Koçgiri Kürt isyanını bastırırken öyle zalimane yöntemlere başvurur ki, Meclis’te büyük tartışmalar yaşanır. Topal Osman sadece isyancı Kürtleri değil, Suşehri, Koyulhisar, Reşadiye, Niksar ve Erbaa’daki Ermeni ve Rumları da öte dünyaya havale etmiştir. (Ahmet Emin Yalman’ın Topal Osman’la Mülakatı, Vakit, 19.2.1922) Birliği ile oradan Sakarya Meydan savaşına katılmak üzere yola çıktığında son bir hamle yapar ve Merzifon’un Rum ve Ermeni ahalisini katleder. Kahramanımız, ideolojik önderi, Tirebolulu Binbaşı Hüseyin Avni Bey komutasında Sakarya’da savaştıktan sonra sağ salim geri döner. (Bugün çok yaygın olan ve Topal Osman’ın cepheye 6000 kişilik Giresun gönüllü ile gittiği, bunların 5500’ünün şehit olduğu efsanesine gelince: Falih Rıfkı ve Alptekin Müderrisoğlu gibi

Page 61: topal Osman Ağa

ciddi kaynaklara göre Sakarya Meydan Savaşı’nın tüm şehit sayısı 3282’dir. Yani Topal Osman hayranlarının verdikleri rakamlar tamamen uydurmadır.)

ALİ ŞÜKRÜ OLAYI

Topal Osman’ı daha da popüler yapacak olay ise ufuktadır. Bilindiği gibi Birinci Mecliste Mustafa Kemal ve arkadaşlarının oluşturduğu 1. Grup ile Mustafa Kemal’e çeşitli nedenlerle muhalefet edenlerden oluşan 2. Grup sürekli çatışma içindedir. 2. Grubun liderlerinden biri de Trabzon milletvekili Ali Şükrü Bey’dir. Dini konulardaki hassasiyetleri ile dikkati çeken Ali Şükrü Bey, Mustafa Kemal’in Hakimiyeti Milliye gazetesine karşılık Tan gazetesini çıkarmakla yetinmez bir de Hilafet yanlısı broşür bastırır. Lozan görüşmeleri sırasında İsmet İnönü’nün hariciyeci olmamasını eleştiren Ali Şükrü, bu dönemde meclis çalışmalarını engelleyerek Mustafa Kemal’in tepesini iyice attırmıştır. Hatta Mustafa Kemal’le birbirlerinin üzerine yürümüşlerdir. Bu günlerde Ali Şükrü Bey birden ortadan kaybolur. Kayboluşunun üçüncü günü kardeşi bakanlar kuruluna başvurur, bir çobanın ihbarıyla boğulduğu anlaşılan ölüsü Ankara civarındaki Mühye köyü civarında bulunur. Kurulan bir komisyon bazı somut delillerden (örneğin Ali Şükrü Bey’in sıkılmış yumruğunun arasında bulunan hasır parçasının Topal Osman’ın evindeki sandalyeden kopmuş olduğu tespit edilmiştir) hareket ederek Topal Osman’ın suçlu olduğuna karar verir. Anlaşıldığı kadarıyla, Topal Osman, Ali Şükrü Bey’in Mustafa Kemal’i sürekli üzmesine tahammül edememiş, (yani durumdan vazife çıkarmış) ve Ali Şükrü Bey’i, Mustafa Kemal tarafından kendisine bağışlanan Papazın Bağı denen yerdeki evine davet ederek öldürmüştür.

Olayın ortaya çıkması üzerine Topal Osman’ın nasıl teslim alınması gerektiğine dair harekat planını bizzat Mustafa Kemal hazırlar ardından eşi Latife Hanımla birlikte Çankaya Köşkü’nden ayrılıp, İstasyon civarındaki eve çekilir. Alınan tedbir yerindedir, çünkü Topal Osman Ağa teslim olmayı kabul etmediği gibi Çankaya Köşkü’ne gidip öfke ile her yeri kırıp döker. (Rauf Orbay, Yakın Tarihimiz, C.4) Fakat 1 Nisan’ı (1923) 2 Nisan'a bağlayan gece sabaha kadar süren çatışmada yaralı olarak ele geçirilecek, hastaneye götürülürken yolda ölecektir. Nedense başı kesilerek alelacele gömülmüştür. Ancak Meclis daha önce Ali Şükrü Bey’in katillerinin yakalanarak Ulus Meydanı’nda idam edilmesi kararını oybirliği ile aldığı için, başsız ceset mezardan çıkarılır, Ulus Meydanı’nda ayağından darağacına asılır. Olayın arkasında kim vardır sorusu o günlerde herkesi meşgul etmiştir. Mustafa Kemal’in neden İstasyon’daki eve geçtiği, Topal Osman’ın neden Çankaya Köşkü’nü talan ettiği, yaralı halde yakalandığı halde neden kafasının hemen kesilip gömüldüğü gibi konular şüphe çekmiştir. İlginçtir, hemen her konuda bir şeyler söyleyen Mustafa Kemal, bu konuda suskunluğunu korumuştur. Ali Fuat Cebesoy Mustafa Kemal’in Topal Osman’ın ‘tepelenmesi’ sırasında sessiz kalışını biraz imalı biçimde anlatır. (Siyasi Hatıralar) O dönemde TBMM zabıt katibi olan Mahir İz Yılların İzi adlı anı kitabında hem Ali Şükrü Bey’in yıpratıcı muhalefetinden hem de artık hizmetine lüzum kalmayan Topal Osman çetesinden kurtulmak için bir taşla iki kuş vurulduğunu söyler. Türkiye Cumhuriyeti adlı kitabında Mahmut Goloğlu’da benzer bir kanıda olup, Mustafa Kemal’e ömrü boyunca sadık kalmış olan Falih Rıfkı Çankaya kitabında, “Topal Osman da en sonunda nizamlı ordunun kıta Kumanlarından İsmail Hakkı Tekçe tarafından ve Mustafa Kemal’in emriyle Çankaya sırtlarında vurulmuştur” der. Rıza

Page 62: topal Osman Ağa

Nur gibi yeminli Mustafa Kemal düşmanının bu konudaki daha ağır ithamlarını tekrarlamaya gerek yok.

EFSANENİN DİRİLİŞİ

Peki bu olayla Topal Osman efsanesinin sonu gelmiş midir? Burası biraz karışıktır. 1925’de bizzat Mustafa Kemal’in emri ile naaşı Giresun Kalesi’nde ilk gömüldüğü yerden alınıp, yine kale içindeki anıt mezara nakledilir. 1981’de Giresun mülki yöneticileri kendisini kahraman ilan etmek için Türk Tarih Kurumu’ndan görüş alırlar ama gelen cevap olumsuzdur. 1983’de Kenan Evren şehri ziyareti sırasında Topal Osman’dan övgüyle söz eder. 1987’de yerel yöneticiler 2 Nisan’larda Topal Osman’ı anmaya başlarlar. Yıllar sonra Susurluk Skandalı’nın baş kahramanlarından emekli tuğgeneral Veli Küçük, güya Giresun'da jandarma bölge komutanlığı yaptığı sırada, Topal Osman Ağa'nın hayatından pek etkilendiğini için adına bir heykel yaptırmaya karar verir. İstanbul'da yaptırdığı heykel, 2001 yılında dikilmesi için Giresun'a gönderilir ama dönemin belediye başkanı, bugünkü CHP Milletvekili Mehmet Işık'ın talimatıyla, depoya kaldırılır. 2002’de heykel konusunda mülki idare, İçişleri ve Genelkurmay arasında bir dizi yazışma yapıldığı haberleri basına sızar. Aynı yıl, Giresun kalesindeki anıtın eski Türkçe yazılı kitabesi üzerindeki metinde Topal Osman’ın “Pontusçuların imhasındaki hizmetlerini” öven cümleleri “milli güvenlik siyaseti” açısından sakıncalı bulunur ve yerine “milli güvenlik siyasetine uygun” Latin harfli yeni plaket konulur. Giresun’un milliyetçileri bu gel-gitlere bir türlü anlam veremezler ve celallenirler. O sırada bir başka kahraman Mehmet Ali Ağca aramıza karışır. Abdullah Çatlı’nın hayalati gözlerimizin önünden geçer. Bize de ülkemizde kahraman kime nedir sorusu üzerine düşünmek, kahraman yaratma geleneğimizin köklülüğüne şapka çıkarmak kalır.

Page 63: topal Osman Ağa
Page 64: topal Osman Ağa