reportturk e-dergİsİ mart 2012 sayisi

32

Upload: reportturk-kurumsal-kiymetler-dergisi

Post on 15-Mar-2016

252 views

Category:

Documents


7 download

DESCRIPTION

İŞ DÜNYASININ KURUMSAL KIYMETLER E-DERGİSİ

TRANSCRIPT

Page 1: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI
Page 2: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Nurgül KocaAcar

ED

IT

ÖR

DE

N

Yılın Düğünü

Mart sayımızda bir süredir yalnızlık çeken Arçeliğin teknoloji, inovasyon ve fonksi-

yonelliği temsil eden robotu Çelik’in Çeliknaz ile aşkını ve düğününü kapağa taşımak

istedik.

Amerika temsilcimiz Prof. Dr. Tevfik Dalgıç da köşe yazısında kurumsal iletişim olgu-

sunun giderek önemi artan rekabet ve küreselleşme nedeniyle şirket içindeki rolünün

daha stratejik bir konuma ulaşmaya başladığına dikkat çekmiş...

Prof. Dr. Faruk Şen de kaleme aldığı makalesinde Avrupa’daki Türklerin geçtiğimiz

sonbahardan sonra daha ciddi boyutlarda ırkçılık tehdidi ile karşı karşıya kaldığından

söz ediyor.

Mali Danışman Osman Yıldız da köşe yazısında genel sağlık sigortası uygulamalarına

değiniyor.

İtibar Atölyesi Başkanı ve İletişim Danışmanı Ertan Acar ise kadınlarla erkekler

arasındaki kelime dağarcığının kullanımı ve iletişimdeki farkı vurgulayarak kadınların

erkeklere göre daha çok sosyal etki alanında kaldığını ve sosyal yaşamdaki üstünlüğü-

nü vurguluyor.

Dergimizin İngiltere Temsilcisi Vehbi Koca da Suriye’de yaşanan kaosun ve belirsizli-

ğin iyice içinden çıkılmaz hale geldiğinden ve kazananı olmayan kaotik, kalıcı sonuçlar

üreteceğinden bahsediyor.

TMSF Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Dr. Yusuf Adıgüzel de köşe yasında son Al-

manya seyahatinde Köln Havaalanı’nda yaşamış olduğu gurur kırıcı ve ayrımcı tutumu

vurguluyor.

İstanbul Ticaret Üniversitesi Basın Müşaviri Mehmet Canıtatlı da REPORTTÜRK’teki

ilk köşe yazısında İstanbul’un vazgeçilmez bir değer haine gelmesine ve gayrimenkul

yatırımlarının çok önemli boyutlarda ivme kazandığına dikkat çekiyor.

Hepinize keyifli okumalar…

•Yayın Kurulu:

•İletişim Adresleri:

Esentepe Mah. Kasap Sok. Aslan Apt. No:11 D:7 Şişli/İst

•Yazı İşleri:

[email protected]

•Web: www.reportturk.com

•Telefon:

0212.272.51.51•

Fax: 0212.272.49.50

•Ankara Temsilcisi:

Abdullah KuşPortakal Çiçeği Sokak Ansera İş Merkezi

No 17/66 Çankaya /AnkaraTelefon: 0312.440.49.57

•Abd Temsilcisi:

Prof. Dr. Tevfik DalgıçDallas, Texas, USATel-214-2124343

e-mail:[email protected]

İngiltere Temsilcisi: Vehbi Koca

10 Avocet Close, Se1 5En London/UkTelefon: +44 (0)20 7232 0291

•Dijital Yayın Platformu:

Dijimecmua•

Sayfa Tasarım: V2 Medya İletişim

• REPORTTURK Basin meslek ilkelerine uymaya soz vermistir.• Kose ve makalerdeki yorum, bilgi ve haberlere iliskin sorumluluk yazirina aittir.

İmtiyaz Sahibi:Ertan Acar Medya İlişkileri Danışmanlığı adına

Ertan Acar●

Genel Yayın YönetmeniNurgül Acar

●Genel Yayın Koordinatörü

Aslı Yörükoğlu●

Sorumlu Yazı İşleri MüdürüMetin Koca

● Editör

Aylin Levendoğlu

Reklam ve pazarlama:

● REPORTTURK Basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.

● Köşe ve makalelerdeki yorum, bilgi ve haberlere ilişkin sorumluluk yazarına aittir.

Adnan Dalgakıran, Ali Eren, Fatih Acer,Kemal Yamankaradeniz, Tufan Darbaz, Prof. Dr. Faruk Şen, Mehmet Canıtatlı,

Dr. Yusuf Adıguzel, Çiğdem Penn, Osman Yılmaz, Metin Koca

Page 3: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI
Page 4: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

İçindekiler

makaleler PROF.DR. FARUK ŞEN

Yeni ırkçılık Avrupa’daki Türkler için bu sonbahardan sonra daha ciddi boyutlara erişebilir

PROF. DR. TEVFİK DALgıÇKurumsal marka

ERTAN ACARKadınlar neden “dır dırcı”dır?

VEHBİ KOCASon Halkanın Öncesi: Suriye

YUSUF ADıgÜZELBeni bir BİMER anladı, o da yanlış anladı

MEHMET CANıTATLıGeleceğin merkezi İstanbul

OSMAN YıLDıZGenel Sağlık Sigortası karmaşası

CAN ÇAğDAŞKriz nedir?

MERVE SEÇKİNMarkaların kurumsal sosyal sorumlulukları

8

10

11

14

16

18

20

22

24

HABER LSE’nin dünyaca ünlü davranış bilimleri

uzmanı Prof. Patrick Humphreys geliyor12 HABER

Turkcell 2012’de 1,7 milyar yatırım yapacak26

HABER Sağlık iletişimde yeni çağ28 HABER

Kayak Yapan Gazeteciler Olimpiyatları Erzurum’da30

kısa kısa Yüz nakli yapılan Uğur Acar

kameralar karşısına geçti

FOX Televizyonu 5 yaşına girdi

Google’da en çok aranan anahtar

kelime Earmark oldu

Twitter’ın kurucusundan kullanıcılara

tavsiye

Petline’dan ‘Hijyenik Tuvalet’ için

eğlenceli animasyonlu reklam

Ülker de “helal” leniyor

6

HABER Bu reklamlarla birlikte Arçelik’te yeni bir dönem

başlıyor

Yılın düğünü15

Page 5: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Teknoprofil “Erken Uyarı Sistemi” sayesinde pazardaki yerinizi belirleyebilir, rakiplerinizin durumunu izleyebilirsiniz. Patent ihlali riskinden korunabilir, zaman ve para kaybını engelleyebilir, teknolojik rekabetin tüm avantajlarından yararlanabilirsiniz.

destekphone: 444 43 44 www.destekpatent.com.tr

Rakip Teknolojilere Karşı

RAKİP

RAKİP

RAKİP

RAKİP

RAKİP

RAKİP

RAKİP

Page 6: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Yüz nakli yapılan Uğur Acar kameralar karşısına geçti

Türkiye’de ilk kez yüz nakli yapılan, dünyanın da gündemine oturan Uğur Acar, basının önüne çıkarak konuştu.21 Ocak’ta Akdeniz Üniversitesi Hastanesi’nde Türkiye’nin ilk yüz nakli olan 19 yaşındaki Uğur Acar, bugün ilk kez basın mensuplarının karşısına çıktı. Basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Uğur Acar, donör Ahmet Kaya’nın ailesine teşekkür ederek “Kendimi iyi hissediyorum. Yarınki basın toplantısında konu-şacağım. Ahmet Kaya’nın ailesine teşekkür ederim. Doktorumla gerekli açıklamaları yapacağım. Şimdi daha fazla konuşmak istemiyorum” dedi.

KISA

KSI

A

6 | Report Türk - Mart 2012

FOX Televizyonu 5

yaşına girdi

İhlas Medya’dan aldığı kanalı FOX televizyonu 5

yaşına girdi.

2007 yılında TgRT’ satın alınarak ismi FOX

olarak değiştirmiş ve yayına başlamıştı.

Muhafazakar izleyici kesimine sahip olan kanal

yeni adıyla birlikte hızlı bir değişim göstermiş ve

popüler yayıncılığa geçiş yapmıştı.

Diziler ile Türk izleyicisini ekrana bağlamayı

başaran FOX, özellikle ana haber bülteni saye-

sinde kendine en çok izlenen kanallar arasında

sağlam bir yer edindi.

FOX genel Müdürü, Pietro Vicari éTürkiye’de en

çok izlenen televizyon kanalı olmak. Her geçen

gün bu amacımıza daha da yaklaşıyoruz.” dedi.

Google’da en çok aranan anahtar kelime Earmark oldugoogle’ın Politika ve Seçim gözlem Takımı iki saat süren münazara sırasında arama motorunu izledi. Bu iki saat içinde kelimenin normal zamanlarda aranma oranının %2300 katına çıktığı görüldü.Cumhuriyetçi adaylar arasında kalan dört aday CNN’de Çarşamba günü karşı karşıya geldi. Münazarayı izleyenlerin en çok dikkatini celbeden kelime ise “Earmark” (Ödenek) oldu.Kongre dilinde “Earmark” kelimesi belli bir proje için federal bütçeden ödenek sağlanmasının garantisine karşılık geliyor. Bu ödenek bazı amaçlar doğrultusunda faturalarda gösterilmez. Bazen bu ödeneğin parası alakasız yerlere yansıtıldığı ve bunun faturası genelde seçmene kesildiği için genelde bu tarz hükümet harca-maları tartışma konusu oluyor. Çarşamba günü de münazara sırasında eskiMassachusetts Meclis üyesi Mitt Romney ve eski Pennsylvania Senatörü Rick Santorum bu konuya değindi.Romney, Santorum’a “ödenekçi” yakıştırmasını yaparak seçim kampanyasında bu ödenekten faydalandığını ileri sürdü. Sonra Santorum Romney’nin üzerine giderek başkanı olduğunu Salt Lake City Olimpiyatları’nda bu ödenelten fayda-landığını iddia etti. Romney ise bu saldıraya ödenek kullanılarını genel olarak eleştrirerek cevap verdi.Sonuç olarak ikisi de bir ortak paydada birleşerek bu ödenekleri ileride veto etmeye karar verdi.Ama adaylarında bu konu üzerinde uzun sure durması izleyicilerin dikkatini bu yöne çekmeye yetti. google ayrıca münazara sırasında aramalarda Newt gingrich’in dibe vurduğunu Santorum’un ise dört aday arasında mutlak birinci olduğuna dikkat çekiyor.

Page 7: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Ülker de “helal” leniyor

gıda sektöründe faaliyet gösteren Ülker grubu, ürünlerine yönelik ‘helal sertifikalandırma’ için harekete geçti. Ülker, özellikle Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde ihracatını artırmak için Türkiye’nin ilk helal gıda sertifikası veren kurumu olan gıda Ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme Ve Sertifikalama Araştırmaları Derneği gİMDES’ten ürünleri için ‘helal sertifikası’ alacak.

İlk sertifika süt ürünlerineSertifika için uzun bir süredir gİMDES’le görüşmelerini sürdüren Ülker Sakarya’da bulunan süt ürünleri fabrikasında, yakla-şık 200 personeline ‘helal gıda’ konusunda seminer verdi. Seminer, gİMDES Başkanı Dr. Hüseyin Kami Büyüközer ve ekibi tarafından verildi. gün boy süren eğitim programında ‘helal gıdanın önemi’ ‘temizlik’ ‘helal ürün şartları’ gibi konularında bilgiler personele aktarıldı.

4 ayrı fabrikada denetimYakın bir tarihte gİMDES, Ülker’in Türkiye’nin farklı yerlerindeki 4 ayrı süt fabrikasında aynı anda denetim yapacak ve bir hafta içinde sertifika verecek. Daha sonra çikolata ve makarna grupları için sertifikalandırma çalışmaları başlatılacak.

Mart 2012 - Report Türk | 7

Twitter’ın kurucusundan kullanıcılara tavsiyeTwitter’ın kurucularından ve yaratıcı yönetmeni olan Biz Stone, 500 milyon kullanıcısına tavsiyede bulundu...

Kanada’nın Montreal kentinde katıldığı bir konferansta konu-şan Stone, Twitter’da çok vakit geçirmenin, “sağlık açısında zararlı olduğunu” belirtti ve tweet atıp okumak yerine başka şeylerle uğ-raşmalarını tavsiye etti. Twitter’in ilk hayata geçtiği dönemde birçok kişi tarafından başarısız bir girişim olarak görüldüğünü söyleyen Stone, “Tabi ki Twitter’a sıkça gir-menizi istiyorum ama bunu sağlıklı bir şekilde yapın” dedi. Stone, 140 karakterli twitlerin karakter sayısını artırmak gibi bir planları olmadığını da sözlerine ekledi.

Petline’dan ‘Hijye-

nik Tuvalet’ için eğ-

lenceli animasyonlu

reklam

Petline, geçtiğimiz aylarda lansmanını gerçekleş-

tirdiği Hijyenik Tuvalet (HWC) projesini, hazırladığı

eğlenceli animasyon reklam ile tanıtmaya başladı.

HWC projesi için hazırlanan, animasyon reklam

serilerinin ilkinde Petline istasyonu önünde iki

mikrobun, bavulları ellerinde, uzaklaşma çabaları

görülüyor.

HWC reklamında, 8 kişilik bir ekip görev almış.

byAlps ve Efekturk çalışma grubunun 5 haftalık

hazırlık süreci sonunda çekimleri tamamlanmış.

Reklam filminin başrol oyuncuları iki mikrop arka-

daş sıfırdan ve tüm hareketleri yapacak şekilde

Efekturk ekibi tarafından tasarlanmış.

Page 8: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

8 | REPORTTURK / Mart 2012

MAKALEMAKALE

PROF.DR. FARUK ŞEN

Türk Dışişleri Avrupa’daki Irkçılık Tehdidini Ciddiye Almalıdır

Yeni Nazizm’in sinyalleri 1992 yılında Kuzey Almanya’nın Mölln kentinde ırkçıların 3 Türk kadınının gece evle-rini yakmalarıyla ortaya çıkmış, 7 ay sonra 29 Mayıs 1993 tarihinde Solingen’de 5 yeni ırkçının genç Ailesinin 5 kadın ferdini yakmasıyla genişlemiştir. Yeni ırkçılığın Almanya’daki ilk sinyallerini 2007-2008 yılları arasında gör-dük. Ludwigshafen’ da aşırı sağcılar bir Türk evini yakarak 11 kişinin ölümüne sebep oldular ; fakat göçmenlerden sorumlu Alman Bakan Maria Böhmer bütün olanaklarını kullanarak bu olayın aydınlanmasını önledi. Yeni Nazizm ve

yeni ırkçılığın sinyalleri Avrupa’da 11 Eylül 2001 tarihinde New York’taki saldırılardan sonra ortaya çıktı. Yeni ırkçılığı 5 ana önemli noktada toplayabiliriz:1. Yeni ırkçılıkta doktriner liderler ortaya çıkıyor ve bunlar doktrinlerini ya Breivik gibi 1564 sayfalık 3 yıl süren ma-nifestolarda topluyorlar ya da Eski Merkez Bankası ve hala Sosyal Demokrat Parti üyesi Thilo Sarrazin gibi Türkleri ve Müslümanları aşağılayan kitaplar yazarak hem bundan zen-gin oluyor hem de kendi ülkesinde parti kursa %18’lik oy alacak bir konuma geliyor. Ayrıca Sarrazin’in görüşlerini Almanya’daki kamuoyu araştırmaları sonuçlarına göre hal-kın %75’inin desteklediğini söyleyebiliriz.

Yeni ırkçılık (New Racism) Avrupa’daki Türkler için bu sonbahardan sonra daha ciddi boyutlara erişebilir

Page 9: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Mart 2012 / REPORTTURK | 9

MAKALEMAKALE

2. Yeni sağın liderleri bu yeni ırkçılığın en önemli destekle-yicileri oluyorlar. AB’deki bazı liderlerin “AB bir Hristiyan değerler topluluğudur, Müslüman bir ülkeye yer yoktur” şeklindeki açıklamaları Breivik gibi kişilerin bundan etkilene-rek “Ben de Avrupa’yı Müslümanlar’dan temizleyeyim veya Müslümanlara yeşil ışık yakan sol ve sosyal demokrat par-tileri cezalandırayım” teorisini içerir.3. İslam karşıtı bilimadamlarının yazdıkları kitaplar ve İslam’a karşı haksız suçlamalar yeni ırkçılığı destekleyen görüşler olarak ortaya çıkıyor.4. Aşırı sağ partiler artık söylevlerinde daha popü-list bir yaklaşım içine giriyor, kitleleri daha fazla etkilemeye çalışıyorlar. Kendi parti elemanları ırkçı saldırılarda bulun-masa bile belirli gençleri ırkçı saldırılara azmettiriyorlar. 5. genç akademisyenler ve orta üstü sınıfta aşırı sağcılık ve ırkçılık gelişiyor ve bunların çocuklarındaki İslam’a ve göçmenlere yönelik saldırıların arttığını görüyoruz. Norveç , refah düzeyi açısından böyle saldırıların en az beklendiği ülkeler arasındaydı. Ekonominin büyük kriz-lere girdiği ve ekonomik çöküşün büyüdüğü Almanya, İngiltere, Fransa ve hatta Hollanda, Avusturya gibi ülkeler-de böyle akımların önümüzdeki günlerde şiddetlenmesini beklememize rağmen tetikleme Norveç’ten geldi. Cami

düşmanlığı ve İslam düşmanlığının büyük boyutlara ulaştığı İsviçre’nin dışında Almanya, Fransa gibi ülkelerde ekonomik kriz devam ediyor , Almanya’da Türklerin %22’si fakirlik sı-nırının altında yaşıyor. Böyle ülkelerde göçmenlere yönelik ve özellikle sayıları 19 milyonu bulan AB’deki Müslümanlara yönelik saldırıların gelişmesi olasıdır. Bu açıdan Türkiye’ye çok büyük iş düşüyor. Türkiye, ön-celikle 27 AB ülkesindeki büyükelçilerini bir araya getirip bu ülkelerde Türklere ve Müslümanlara yapılacak saldı-rılar karşısında ne gibi tedbirler alınabileceğini tartışmaya açmalıdır. İkinci adımda da Avrupa’daki Türk sivil toplum örgütlerini toplayarak yurtdışı Türklerine yönelik atılımlar içine girmeli. Avrupalı ülkelerle ihracatta ve atılımlarda öncü rol oynayan TOBB, burada yaşayan insanlara iş dünyası açısından da sahip çıkmakdıdır. TAVAK’ın tespitlerine göre AB sınırları içinde yaşayan 144 bin Türk girişimci, önümüzdeki günler-de Türk camilerinde böyle saldırılarla karşı karşıya gelebilir. Özellikle ağustos ayında Avrupa’da ekonomik krizin en üst boyutlara gelmesi Avrupa’daki ırkçıları, yabancı düş-manlarını göçmenlere saldırıya itecektir. İslamofobi ve Türkofobinin gelişimi Avrupa’daki 19 milyon Müslüman’ı ve bunların içindeki 5 milyon 200 bin Türk’ü hedef tahtası hali-ne getirmesi beklenebilir.

Page 10: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

10 | REPORTTURK / Mart 2012

MAKALEMAKALE

PROF. DR. TEvFİK DAlgıç

Kurumsal hüviyet, şirketler kadar, sivil toplum ku-rulusları, yardım kurumları, siyasi partiler ve ülkeler için de geçerli bir kavram. “Kurumsal marka, şirket

veya kuruluşun üst yönetimince, bilinçli olarak kararlaştırılan ve örgüt kişiliğinin niteliklerini açıkça tanımlayan bir markalaş-ma önermesidir.”(Balmer 2000). Bu önerme; şirketin müş-terileri, ortak paydaşları, (hissedarlar, çalışanlar, iş yaptığı şirket ve kuruluşlar, sendikalar vs.),medya kuruluşları, kamu kurumları ve siyasal kuruluşlarla, ülke içi v e dışında iş yaptı-ğı ülkeler v e buralardaki kamuoyu ile iletişim kurma, kendini başkalarından ayırt etme ve markasını güçlendirme amaç-larına yöneliktir. Yani, şirketin tüm iletişiminin, bilinçli olarak kurumsal markanın yaratmak istediği algılamayı, izlenimi ve imgeyi güçlendirecek, bu imgenin iyi özelliklerini ortaya çıka-rıp, uzun dönemde şirkete güveni, bağlılığı ve sürdürülebilir ilişkiyi aratacak nitelikte olması gerekir.Bir anlamda, şirketin kapıcısından korumasına, telefon sant-ralındaki görevliden müdür sekreterine, satış memurundan, genel müdüre, oradan da yönetim kurulu üye ve başkanına kadar herkesin, aynı amacı güçlendirecek ve aynı algılamayı yaratacak davranışta olması beklenir.Şirket yönetimi ise, bu amacı gerçekleştirmek için gerekli olan kaynakları sağlamak, gerekli kişi veya kuruluşlara yetki aktarımını yapmak, planlarını da ona göre ayarlamak du-rumundadır. Yani, hedef ve amaç belirlenmişken, bunları

gerçekleştirmek için gereken maddi kaynaklar sağlanmaz ve içerde gerekli görev tanımı yapılmazsa, tüm bunlar kağıt üze-rinde kalmaya mahkumdur. Kısaca söylemek gerekirse, üst yönetim elini taşın altına koymak zorundadır.

Kurumsal İletişim Stratejik Bir GörevdirKurumsal iletişim olgusu, giderek önemi artan rekabet ve küreselleşme nedeniyle şirket içindeki rolü, daha stratejik bir konuma ulaşmaya başlayan pazarlama fonksiyonuna yeni bir misyon daha getiririyor ve pazarlamayı bir anlamda üst yö-netim katına taşıyacak türden gelişmeler ortaya çıkıyordu. Kotler’in 1986’da Harvard Business Review dergisinde ya-yımlanan “Megmarketing” makalesindeki gibi, halkla ilişkiler ve piyasadaki etkin politik güçlerle iletişim sağlamak için, pa-zarlama karması dediğimiz 4P‘ye 2 P (Public relations, Power) daha ekleniyordu. Sonuçta kurumsal iletişim, bir bakıma üst yönetimin genel sorumluluğuna giren stratejik bir nitelik kaza-nıyordu. Bu konuyu ,1988’de yazdığımız bir yazıda (Advances in Business Studies-An ırish Review) ele almıştık.Kurumsal Marka artık Üst Yönetici’nin (Chief Executiv e Offi-cer-CEO) görevleri arasına girmiş bulunmaktadır ve 3 önemli özellik taşır:1 . İletişim kurmak2. Farklılığı öne çıkarmak3. Kurum veya şirket imajını güçlendirmek.

Bir Anı24 aylık yedek subaylık görevimi, 6 aylık muhabere kursundan sonra Jandarma genel Komutanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü’nde kısım amiri olarak yaptım. O sıralarda, tüm teşkilata genel Komutan imzası ile gönderdiğimiz bir talimatname ile basın ve yayın organları ile temaslarda, Jan-darma genel Komutanlığı adına Basın ve Halkla İlişkiler Şube-sinin tek yetkili makam olduğunu bildirdik. Böylece kurumsal iletişim tek elden yönetilmeye başlandı. Bu arada Jandarma Dergisi çıkararak Jandarma’nın var olan olumlu imajını pekiş-tirecek ve güven duygusunu daha da güçlendirecek bir adım atmıştık.

Kurumsal marka

Page 11: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Mart 2012 / REPORTTURK | 11

MAKALEMAKALE

ERTAN ACAR

Kadınlar günde 20 bin erkekler ise toplam 5 bin kelime konuşuyormuş. Bunu ben iddia etmiyo-

rum, Psikiyatri Bilimi’nin yaptığı araştırmalar söylüyor. Kadın okurlarımız alınmasın ama onlara yakıştırılan “dır dırcı” tanımlaması da buradan geliyor.Örneğin bir erkek sabah uyandığında dağarcığına yük-lediği sözcük kontörlerini akşama kadar işte, sokakta, orada burada akşam eve gelmeden harcıyor.Eve geldiğinde de artık cepte konuşacak kelime kalmı-yor doğal olarak.Hal böyle olunca kadınlar ne yapsın? Alıyorlar sazı ellerine. Bir taraftan da gece uyuyuncaya dek tüketilmesi gere-ken binlerce sözcük var tabii. Vıdı da vıdı…Aslında bu kadınların eksikliği değil. Erkeklere göre üstünlüğü.Araştırmalara göre, kadınların beyni erkeklerden daha hızlı çalışıyor. Bu da onların muhakeme ve düşünme ye-teneğinin erkeklere oranla daha güçlü olmasını sağlıyor. O nedenle kadınlar iletişime ve bilgi paylaşımına erkek-lerden daha yatkın oluyorlar.Aslında bu DNA’larımızdaki kodlarda saklı. İşin aslı ilk insanlara kadar uzanıyor. Çünkü kadınlar o dönemlerde bile erkeklere karşı akıl üstünlüğünü kullanmışlar. Erkeklere “Hadi sen git avlan. Bana yiyecek getir, ben de sana bakayım” demişler. Başka vaatlerle de motive olan erkekler, arazide av peşinde koşarken ister istemez her avcı gibi sessiz olmayı öğrenmişler. Sessiz olmak için de temel şart az konuşmak tabi ki. Böylece az konuşmak er-keklerin DNA’sına da işlenmiş.Peki erkekler avdayken kadınlar ne yapmış. Erkekler gelinceye kadar mağaralarda dans etmişler, ken-di aralarında iletişime geçmeyi öğrenmişler. Yani bol bol dedikodu yapmışlar. Çok konuşmak da kadınların DNA’sına kodlanmış.

İşte “Anadil” kavramı da buradan geliyor. Çünkü baba-lar binlerce yıl önce avda, bugünlerde işte olduğu için çocuklar dili annelerinden yani kadınlardan öğreniyor. İletişim kurmayı da bize kadınlar öğretiyor.Şimdi anlıyor musunuz, günümüzde tıpkı mağara dö-neminde olduğu gibi kocalarını avlanmaya, pardon işe gönderen kadınların günlerde neden bir araya geldiğini ya da işyerlerinde iki kadının yan yana geldiğinde ayaküstü veya birbirini hiç tanımayan iki kadının yolda karşılaştı-ğında bile kırk yıldır tanışıyormuş gibi sohbet edecek bir konu bulabiliyor olmalarının nereden kaynaklandığını?Hepsi DNA’larımızdaki kodlarda saklı…Kim ne derse desin, her kadın kendi sosyal etki alanında bir iletişim üstadıdır. Bu nedenle, marka olmak, konuşul-mak, mal ya da ürün satmak isteyen öncelikle kadınları ikna etmek zorundalar. Ülke nüfusumuz yaklaşık 72 milyon. Ülkemizdeki kadın erkek sayısı da hemen hemen eşit. Yani ikna edilmeyi bekleyen 36 milyon kadın var. “Ata erkil bir milletiz” deniyor ya o da palavra. Tüm dün-ya toplumları gibi biz de “ana erkiliz”. Boşuna kendimizi kandırmayalım…

Kadınlar neden “dır dırcı”dır?

Page 12: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

hAbEr

12 | REPORTTURK / Mart 2012

Birbirinden değerli konuşmacıların söz alacağı TİE 2011 Sonuçları Değerlendirme Zirvesi 7 Mart 2012 Çarşamba günü İstanbul Ticaret Üniversitesi (İTİCÜ) Eminönü Kam-püsü Konferans Salonu’nda gerçekleştirilecek. Zirvenin açılış konuşmasını bu yıl ki onur konuğu Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan yapacak. Ayrıca LSE’den dünyaca ünlü davranış bilimleri uzmanı Patrick Humphreys, TİE Platformu Yürütme Kurulu Başkanı Can Çağdaş, İTİCÜ Rektörü Prof. Dr. Nazım Ekren, İTİCÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. A. Halim Zaim, İtibar Atölyesi Kurucusu ve TİE Platformu Yürütme Kurulu Üyesi Ertan Acar, Uluslararası araştırma şirketi Xsights’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve TİE Platformu Yürütme Kurulu Üyesi Çiğdem Penn, İTİCÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Münevver Turanlı, TİE Platformu Yürütme Kurulu Başkan Yardım-cısı F. Fatma Çelenk ve İTİCÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ebru güzelcik Ural gibi pek çok önemli ismin konuşmacı olarak katılacağı Türkiye İtibar Endeksi 2011 Sonuçlarını Değerlendirme Zirvesi’nde, İTİCÜ’nün akademik deneti-minde İtibar Atölyesi tarafından gerçekleştirilen TİE 2011 sonuçları açıklanacak. Zirve’de ayrıca TİE’den kurumların nasıl yararlanacağı ve iş dünyası açısından 21. Yüzyılda en önemli gündem maddesi olan itibar yönetimi konusunda kurumların neler yapabilecekleri konuları paylaşılacak.

Patrick Humphreys Kimdir?Profesör Patrick Humphreys Londra Ekonomi ve Siyasi Bilimler Okulu’nda (School of Economics and Political Sci-ence) Londra görsel-işitsel bileşim ve multimedya labo-ratuvarının yöneticisidir (www.londonmultimedialab.org). Kendisi ayrıca Londra Ekonomi Okulu’nda AB’nin FP7 pro-jesini (CADıC, entelektüel kapitalin örgütler arası değerle-mesi ve gelişimi) (www.cadic-europe.org) yönetmekte-dir. Bundan önce ise İngiltere Sanat Konseyi için “Yaratıcı Ortaklık: Değere giden Yollar’ı yönetmiş, AB’nin FP6 pro-

jesi (ınCAS: Entelektüel Kapital Raporu, Avrupa) için RTD takımına liderlik etmiştir. Profesör Humphreys Londra Multimedya Laboratuarı’nın (LML), Pekin’deki “Spritivity Uygulaması” üzerine olan Zen Zone Medya Laboratuarıyla birlikte ortak girişiminden sorumludur. Kendisinin yenilikçi ve yaratıcı karar verme, multimedya örnek-olay inceleme üretimi ve çıktıların işbirlikçi yaratımına destek kararında uzmanlığı vardır. Küçük ve orta ölçekli şirket ilerlemesi ve endüstriyel sektör gelişimi; sağlık, kültür, gelişim, yerel ağ oluşturma, ulusal ve uluslararası kaynak projelerinde çe-şitliliğe öncülük etmiştir. Pek çok ülkede sektör gelişimi, itibar gelişimi ve yöneticilik ve örgütsel dönüşümü içerdiği girişmişlere dahil olmuştur. Profesör Humphreys ıFıP’in

Türkiye İtibar Endeksi 2011 Sonuçları 7 Mart’ta açıklanıyor. Türkiye İtibar Endeksi 2011 Sonuçlarını Değerlendirme Zirvesi’nin onur konuğu Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan

LSE’nin dünyaca ünlü davranış bilimleri uzmanı Prof. Patrick Humphreys geliyorTürkiye İtibar Endeksi (TİE) Akademik Danışma Kurulu üyesi ve London School of Economics (LSE) öğretim üyesi Prof. Patrick Humphreys, İtibar Atölyesi’nin İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlediği Türkiye İtibar Endeksi 2011 Sonuçlarını Değerlendirme Zirvesi’ne katılmak üzere Türkiye’ye geliyor.

Page 13: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Mart 2012 / REPORTTURK | 13

hAbEr

destek karar sistemleri üzerinde çalışma grubunun baş-kanlığını yapmıştır. 2006’da yaratıcılık ve yenilikçilik, karar verme, karar desteği üzerine olan ıFıP Wg8.3 konferan-sında program başaranlığı ve guangzhou Vitamin Creative Space tarafından koordine edilen “Pearl River Delta’da kentsel alternatif model ve farklı bireyler arası canlı di-yaloglar” çalışmasının sponsorluğunu yapmıştır. Kendisi Amfilissos akış örgüsünün (www.amfilissos.org) yazarıdır. Patrick Humphreys, karar verme ve karar desteği tekno-lojileri ansiklopedisinin (ıgı global, 2009) Frederic Adam ile yardımcı editörlüğünü yapmaktadır. Kendisi endüstri ve ticaret, asil sanat topluluğu ve Çin’deki uluslararası yaratıcı endüstriler ittifakının (www.ıCıA-net.com) uluslararası ku-rulunun bir üyesi ve Papertronic Ltd ve Spritivity Worldwi-de Ltd.’in yöneticisidir. ,,

Türkiye İtibar Endeksi Hakkındaİş, basın ve akademik dünyadan öncü ve kanaat önde-ri isimlerinin destekleri ile kurulan İtibar Atölyesi, kurum ve markaların, sektörler ligindeki yerlerini, hedef kitle ve paydaşları nezdindeki algılarını net ve tarafsız bir şekilde ölçümleyebilecekleri Türkiye İtibar Endeksi’ni önümüzdeki günlerde ülke ekonomimizin hizmetine sunulacak. ‘Tür-kiye İtibar Endeksi’nin her yönü ile bilimsel bir zeminde, her türlü spekülasyon ve yönlendirmeye kapalı olarak ha-zırlanması için yaklaşık 1,5 yıldır titiz bir çalışma yürütül-müş, çalışmalar ESOMAR üyesi uluslararası bir araştırma şirketi olan Xsights ile birlikte yapılmış ve İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin akademik işbirliğinde ve akademik deneti-minde yürütülmektedir. “Türkiye İtibar Endeksi” Amerika ve İngiltere’de yıllardır yürütülen itibar endekslerinin Tür-kiye uygulaması olacaktır. Ulusal Endeks oluşturulurken,

araştırmanın saha çalışması 26 ilde tesadüfî örneklem yöntemi ile hem yüzyüze hem de online yapılmıştır. Söz konusu 26 il Türkiye İstatistik Kurumu’nun belirlediği temsil yeteneği en yüksek illerdir. “Türkiye İtibar Endeksi” algı-lanan tanıma ve beğeni ekseninde, kurum ve markaların toplumun çeşitli sosyal kesimlerinden oluşan “kamu” nezdindeki MR’ını çekmeyi amaçlamaktadır. ‘Türkiye İti-bar Endeksi’ oluşturulurken, Türkiye genelinde 15 Aralık 2011 – 30 Ocak 2012 tarihlerinde 26 ilde 2 bin 56 kişiyle yüz yüze temsili bir çalışma yürütülmüştür ve elde edilen sonuçlarla ‘Türkiye İtibar Endeksi’ hesaplanmştır. Ülke eko-nomisinin lokomotif sektörleri kabul edilen, en büyük 12 farklı sektörün detaylı bir biçimde analiz edildiği endeks, bu yönü ile genel Türkiye ekonomisi, sektörler, şirketler ve Sivil Toplum Kuruluşları için bir navigasyon görevi üstle-necektir. Türkiye İtibar Endeksi’ndeki temel parametreler tanıma, beğeni, güven, tanışma, memnuniyet, bağlılık, elçilik ve gönüldaşlıktır. Bu parametreler akademik çalış-malar tarafından desteklenmiş ve uluslararası platformlar-da kabul gören parametrelerdir. Araştırmada bu başlıkları ayrıntılı analizle verecek sorular yöneltilerek, sektör ve sektör aktörlerine ilişkin pek çok veri elde edilmektedir. 12 sektörün incelendiği bu endekste sektörlerin algısı da incelenecek, başarılı itibar yönetimi için bir yol haritası çizilecektir. Kurum ve markalar her şeyden önce “Türkiye İtibar Endeksi”nden yararlanarak sektörlerindeki yerlerini, kamuoyu nezdindeki algılarını ölçümleyebileceklerdir. Bu sayede stratejik yol haritalarının hazırlanmasında ve yatı-rımcı ilişkilerinin şekillenmesinde “Türkiye İtibar Endeksi” önemli bir parametre olacaktır.

Page 14: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

14 | REPORTTURK / Mart 2012

MAKALE

Bir bilinmezlik ve bilgi kirliliği yumağında Suriye`deki gelişmeleri kaygıyla takip ediyoruz hep birlikte. Konuya dahil olan bütün taraflar,

kendi gündemleri ışığında ve politik çıkarlarına göre, gidi-şata müdehale etme konusunda biribirleriyle yarışıyorlar adeta. görünen o ki; Türkiye olarak, sınırlarımızda sonu kolay kestirilemeyen uzun ve kalıcı sorunlar yaratacak bir mecraya dogru hızla sürükleniyoruz. Üstelik devleti yöne-tenler sorunun merkezinde yer almak icin yoğun çaba içindeler sanki. Her nekadar cok yakın tarihsel ve kültürel bağlarımızın olduğu söylense de, Suriye konusunda be-nim kişisel kaygım Türkiye’nin bu koşullarda kısa ve uzun vadede hiçbir kazanımının olamayacağıdır. Hatta tam

tersine, bölgede yaşanan belirsizlik iyice içinden çıkılmaz hale gelecek ve kazananı olmayan kaotik, kalıcı sonuç-lar üretecektir. Tıpkı Özal’ın körfez savaşı öncesi “bir koyup üç alacağız” söyleminin fos çıkması gibi. Burada asıl oynanan oyun, İran’ın stratejik olarak, Suriye’nin e-limine edilişinden sonra, asıl hedef olduğu gerceğidir, kendimizi kandirmayalim. Suriye oyunun ilk perdesidir sadece. gectigimiz hafta sonu sayıları binbeşyüzü geç-meyen Suriyeli göçmenin, Londra’nın ünlü Trafalgar Meydanı’nda Suriye yönetimini protesto eylemine tanık oldum. Aralarında uluslararası af örgütü gönüllülerinin de olduğu, farklı guruplar ve örgütlerden oluşan protes-

tocular, kendilerince Beşir Esad ve Suriye yönetiminin, son 50 yıldır Suriye halkı-na yaptığı baskı ve kıyımları dile getirdiler. Türkiye’nin isyancılara desteğinin de vur-gulandığı gösteri bana oldukça zorlama ve göstermelik gibi göründü. Mesele, olabildi-ğince kamuoyu oluşturabilmek ve Suriye’ye askeri müdaheleyi haklı gösteren gerekli politik zemini oluşturmak çabasidir aslin-da. Sanırım hemen herkes, Esad ailesinin ve Baas partisinin demokratik olmayan, zalim ve kanlı diktatörler olduğu konusun-da hemfikirdir fakat, neden simdi? Fotoğraf oldukca nettir ve Suriye zincirin son halka-sının bir öncesidir. İran’ın susturulabilmesi, başta İsrail olmak üzere, ABD ve bazı ba-tılı ülkelerin politika ve strateji analistlerine göre, “Suriye konusundaki elde edilecek başarı”ya endekslidir. Önce Suriye sonra İran. Şu anda aklı selim herkesin ıranla sa-vaşın en erken Nisan, Mayis en geç Eylül, Ekim aylarında başlayacağına kesin gözüyle bakmaktadır. Ama önce Suriye ...

Son Halkanın Öncesi: Suriye

vEhbİ KOCA

Page 15: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Mart 2012 / REPORTTURK | 15

hAbEr

Bu reklamlarla birlikte Arçelik’te yeni bir dö-nem başlıyor.Bu yeni dönemde Arçelik markasının yenilikçiliğe olan tutkusu “Arçelik, yeniliği aşkla tasarlar” söylemiyle ifa-de ediliyor.Bu yeni dönemin ilk reklam filminde görkemli bir düğün-le dünya evine giren Çelik ve Çeliknaz’ın mutluluklarına tüm Türkiye şahit oluyor. Düğünde önemli bazı ayrıntılar da var. Çeliknaz’ın göz kamaştıran gelinliği ünlü tasa-

rımcı Bahar Korçan tarafından tasarlandı. Bu gelinlik Çeliknaz’ın tasarım, zarafet ve estetiğe verdiği önemi vurguluyor.Tüm zamanların en sevilen düğün müziği La Cumpar-sita, Arçelik’in yenilikçi anlayışıyla yeniden düzenlendi; aşk ve duygu dolu sözler yazılarak ünlü sanatçı Yaşar tarafından seslendirildi. İlerleyen günlerde bu şarkı hiç kuşkuşuz yeni çiftlerin en mutlu anlarına eşlik edecek.çeliğe ve çelik naza mutluluk dileniyor.

Yılın düğünüArçelik’in teknoloji, inovasyon ve fonksiyonelliği temsil eden robotu Çelik ve yeni tasarım, estetik, stil ve zarafet sembolü olarak konumlandırılan Çeliknaz ile birlikte Arçelik yenilik-lerini anlatan reklamları gösterime girdi.

Page 16: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

16 | REPORTTURK / Mart 2012

MAKALEMAKALE

Reporttürk’ün Ocak sayısında “Almanların başı-na gelenler ve Türklere vize muafiyeti” başlıklı

bir makale kaleme almıştım. Amacım, son Almanya seyahatimde Köln Havaalanı’nda yaşamış olduğum a-şağılayıcı, küçük düşürücü, gurur kırıcı, ayrımcı tutumu gündeme getirmekti. Almanya’ya giden Türk vatandaş-larının başına sık sık geldiği anlaşılan bu durum ile ilgili bir farkındalık yaratmak istedim. Reportturk’teki makaleyi Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, TBMM Dışişleri Komisyonu’nun tüm ü-yeleri, TC Berlin Büyükelçiliği, Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu vs gibi onlarca adrese e-posta ile yolladım. Özellikle milletvekillerinden en küçük bir geri dö-nüş olmaması bana çok şaşırtıcı geldi. Herbirinin en az bir tane danışmanı vardır. Kendileri olmasa da

danışmanları resmi mail adreslerine gelen maillere ba-kıyor olmalılar. Ya da bunlar benim iyi niyetim.Hakkını yemeyelim tek geri dönüş, Başbakan’a ulaşma-sı ümidiyle (!) yolladığım Başbakanlık İletişim Merkezi BİMER’den geldi. Onlar da yolladığım maili, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde değerlendirmiş-ler ve yasal sürenin dolduğu gün İçişleri Bakanlığı’na yönlendirmişler. Bu yönlendirme BİMER’deki konuyla ilgilenen arkadaşımızın gelen maili okumadan ya da an-lamadan yönlendirdiğini gösteriyor. Komedi de burada başlıyor.Önceki yazımda, “Atatürk Havalimanı’na gelen bir Alman bir aileye, Türk polisi, Alman polisinin bize Almanya’da uyguladığı muameleyi onlara yapsa ne olur?” diye sormuştum. İnsanlık dışı uygulamaları mu-tekabiliyet esasına göre “biz de yapsak ne olur”unu sorgulamak istemiştim.BİMER, benim başıma gelen olayı “Almanlar’ın ba-şına gelmiş” zannederek (?) İçişleri Bakanlığı’na ve Emniyet genel Müdürlüğü’ne yönlendirmiş. Emniyet’in Yabancılar Dairesi ise BİMER’in yönlendirdiği bu önem-li (!) evraka iki gün içinde cevap yazdı: Sn. Adıgüzel, Alman bir ailenin tatillerini geçirmek üzere geldikleri Atatürk Havalimanı’nda yaşadığı so-runlara yer verdiğiniz e-postanız incelenmiştir. İlgili e-postanızda belirtilen hususlarla ilgili olarak gerekli in-celeme ve araştırmanın yapılabilmesi için yer, zaman ve kişilerin bilinmesine ihtiyaç duyulmaktadır. :)

Beni bir BİMER anladı, o da yanlış anladı

YUSUF ADıgÜZEl

Page 17: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Mart 2012 / REPORTTURK | 17

MAKALEMAKALE

Ben de Emniyet’in Yabancılar Dairesi’ne aynı gün cevap yazdım ve konuyu kapattım: E-postanın incelendiğini söylüyorsunuz ama maa-lesef yazınızın içeriğinden okumadığınız anlaşılıyor. “Almanlar’ın başına birşey gelmiyor. Türkler’in başına geliyor!”Anladım. Yüce makamlar ironiden haz etmiyorlar. Ne söylüyorsan doğrudan söyle. Lafı dolandırma. Kimsenin okumaya, anlamaya, çözmeye mecali yok. Yetkili ki-şiler adına, gelen talepleri değerlendiren memurlar, maalesef e-postayı yönlendirmekle sorunu çözdükleri-ni zannediyorlar. Maksat “yasal süresi geçmeden, konu bizden çıksın”.

Ruslar’dan şikayetçiyimKars Türkiye’nin ilk planlı şehridir. Osmanlı Rus Harbi ile Rusların eline geçen şehir, 1920’ye kadar yaklaşık 40 yıl Rus işgalinde kalmıştır. Ruslar, işgalden sonra sadece nüfus değil, mimariyi de dönüştürmüştür. Kars Çayı’nın doğusunda kalan bölgede adeta yeni bir şehir kurmuş-lar ve birbirlerini dik kesen düzenli yollar yapmışlar.Rusların şehri terketmesinden 50 sene sonra bir

hükümet yetkilisi Kars’ı ziyarete gitmiş. Kahvehaneye girip halkın sorunlarını dinlemek istemiş. Yaşlı bir amcaya selam verip, validen, hükümetten bir isteği, bir şikayeti olup olmadığını sormuş. Yaşlı adam cevap vermiş:Hiçbir şikayetim yok. Allah hepsinden razı olsun, hiçbi-rini başımızdan eksik etmesin. Ama şu Ruslar’dan çok şikayetçiyim demiş.Hükümet yetkilimiz şaşırarak: Hayrola, Ruslar’dan ne şikayetin var? Demiş.Yaşlı amca:Allah onları bildiği gibi yapsın. Adamlar 70 sene ön-ce buralara yol yaptılar, 50 senedir ortalarda yoklar. Yollarımız delik deşik. Çok bakımsız. Eskidi artık. Devlet dediğin bir gelip bakar, gerekirse tamir eder... demiş....gene ironik oldu yazımız. Bizim yetkililerden olumlu o-lumsuz herhangi bir tepki gelmemesi normal olabilir de, Almanlar’ın tepkisiz kalması şaşırtıcı geldi bana. Üstelik şikayetimi ve yazımı Konsolosluğun facebook sayfasın-da da paylaşmıştım... :) Almanlardan şikayetçiyim.

Page 18: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

18 | REPORTTURK / Mart 2012

MAKALEMAKALE

MEhMET CANıTATlı

Kim ne dersin bir başkadır İstanbul’da soluklan-mak. geleni geçeni hayran bırakan bir kız gibi.

İçinde yaşayan da katlanıyor kahrına, uzaklardan gelen de. Boşuna ‘Taşı toprağı altın’ dememişler bu şehir için. Fethi bile Hadis-i Şerif’e konu olan bu şehir için değer biçmek belki haddimize değil. Ancak görünen o ki, çöken ekono-mileri karşısında yükselen Doğu’nun en yakın noktası olan İstanbul gayrimenkulde yarışında ‘ben de varım’ diyor. Tempo dergisinin geçen ayki sayısında da yazmıştım… İstanbul’un en kıymetli varlığı gayrimenkuldur artık. Bugü-ne kadar incelediğim tüm istatistikler, İstanbul’da emlak yatırımı yapanların kazandığını ortaya koydu. Bu alandaki kazançlar, sadece bireysel ya daşirketlerin kârlılığı olarak görülmemeli. Artık inşaat sektörü 2012’in kurtarıcı loko-motifi olarak görülmekte. İşin içine bir de girişimcilik ruhu-nu katarsak, bir yıl sonra ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkacaktır. İstanbul’un bir uçtan bir uca şantiyeye dönüştürülmesi sa-dece cebinde 5-10 yıllık birikimi olan orta sınıf vatandaşın değil, Ortadoğu’dan, Londra’dan hatta Amerika’dan gelen yatırımcıların da gündeminde. ABD’deki düşünce kuru-luşlarından Brookings Enstitüsü. 20 Ocak’ta, dünyanın en büyük 200 metropol ekonomileri arasında yaptığı araştır-masında bile İstanbul, Ankara ve İzmir’i dünyanın en hızlı büyüyen 10 şehri arasında sıraladı. Listede İzmir, İstanbul ve Ankara’yı geride bırakarak dördüncü sırada yer alırken, Ankara altıncı İstanbul ise yedinci sırada yer alıyor.. Demek ki, inşaat dünyası için İstanbul parlayan yıldız. Türk inşaat sektörünün geride bıraktığımız yılda yüzde 10’luk büyümesi, sektördeki istihdam edilenlerin sayısının iki milyonu bulması, konut stoklarının bir şekilde alıcı bul-ması, bankaların bu alanda kredi musluklarını açması bu yıl yaşanılacakların yol haritasını ortaya koymakta. Bu yıl kim inşaat duracak derse yanlış söylemiş olur. Hele hele

bunu sektörün önde gelen isimlerinden işitmek yanlışların en büyüğü olur. Şu anda çektiğimiz fotoğraf geçen seneye gore daralma olduğunu ortaya koysa da, güven tesisisin sağlandığı anda yaşanabilecek sıçramayı tahmin edemi-yorum. Herşeye ragmen beklentiler 2012’de de inşaat sektörünün ekonominin lokomotifleri arasında yer alacağı yönünde. geçen yıl satışı yapılan 500 bine yakın konutun bankacılık sektörüne, krediler yönüyle, 75 milyar liralık bir katkısağladığını da unutmamak gerek.

Yabancının gözü mütekabiliyetteBir yazımda, ‘Türkiye’de yabancıya mülk satışını sınırlan-dıran Mütekabiliyet Kanunu ile ilgili düzenleme bugün yü-rürlüğe girse bir yıl içinde yabancıya 5 milyar dolarlık konut satılabilir.’ demiştim. Bu ifadeleri bir yere not edin lütfen. Kanun tasarısı Meclis gündeminde. Yürürlüğe girmek için gün sayıyor. geçtiğimiz günlerde bir araya geldiğimiz gay-rimenkul Yatırım Ortaklığı Derneği (gYODER) Başkanı ışık gökkaya, yabancıya satışla birlikte konut fiyatlarının bu yıl yüzde 10-15 arasında artacağı görüşünde. İlk etapta İstanbul’un merkezi bölgelerinde satışların artacak.Şirket-ler bu satışları için Ortadoğu, Rusya ve Uzakdoğu pazarında araştırmalarını tamamlamış durumda. Yöneticiler,‘Yeter ki kanun çıksın’ diyor.

Geleceğin merkezi İstanbul

Page 19: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Mart 2012 / REPORTTURK | 19

MAKALEMAKALE

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 2012 yılı yol haritasında kentsel dönüşüm önemli yer tutuyor. Mütekabiliyet ya-sasının gündemde olması da gayrimenkul sektöründe canlılığın devam edeceğini göstermekte. gSMH’nın yüzde 30-40’ını oluşturan gayrimenkül sektörünün ülke ekonomi-sinden daha fazla büyüyeceğini söyleyebiliriz.

Ofisler baş tacıBu arada holdinglerin iştahını kabartan inşaat sektörü, yeni yatırım planlarını da beraberinde getirdi. Önce iştah kabartan konut açığına el atan şirketler, şimdi A sınıfı ofis projeleriyle öne çıkıyor. Bugün şehrin merkezinden uzak ama ana arterlere yakın noktalarda konumlanan projelerde bile rezidans hizmeti mantığı öne çıkmakta. Demek ki bir ihtiyaç var. Fiyat aralıkları konut fiyatlarının oldukça üzerinde de olsa, artık markalı bir rezidansta ofis sahibi olmak prestij haline dönüştü. Buna karşılık firmalar boş durmuyor. Beklentilere cevap veren firmalar arasın-daki rekabet artık tüketicilerin de tercihini zorlamakta. Hizmette sınırın olmadığı A sınıfı rezidansların sayısının artması bu alandaki eksikliğin ne derece fazla olduğunu göstermekte. Ofis hizmetlerinden beklentilerin artması da gayrimenkulşirketlerinin hemen hemen hepsini A sını-fı denilen, hizmet standardıyüksek yeni ofis yatırımlarına yönelmiş durumda. Bu tip ofislerde teknolojik altyapıya

önem veriliyor. A sınıfı ofislerde verilen hizmette neredey-se sınır yok gibi. TSKB gayrimenkul Değerleme A.Ş.’den Kurumsal Değerleme Yönetici yardımcısı Ozan Kolcuoğlu, İstanbul’da bulunan yaklaşık 1.820.000 m2 A sınıfı ofis ala-nının yaklaşık 500.000 m2’sinin Anadolu yakasında, geri kalan 1.320.000 m2’sinin Avrupa yakasında yer aldığını ifade ediyor. TSKB verilerine göre yeni yatırımlar ile birlikte bu stokun 2.500.000 m2 seviyelerine kadar yükselme-si söz konusu. Tabiki burada ağırlığı finans merkezlerinin Ataşehir’de yoğunlaşacağı öngörüsüyle Anadolu yakasın-da yeni yatırımlarda yoğunlaşma olacağını söyleyebiliriz. Ofis piyasaları için; 2011 yılının arz tarafında da talep ta-rafında da hareketli bir yıl olduğunu söylemek mümkün. Bu sürecin devamlılığı her işte olduğu gibi üretime, morale ve güvene bağlı. Kentsel dönüşüm, yabancılara gayrimen-kul satışına dönük yasa değişikliği, 2B arazilerinin satışı ve bina stoğunun depreme dayanıklıhale getirilmesi süreçleri bu yılın başlıca gelişmeleri olacak. Düşünün ki, bunlar birer birer gerçekleşti.. O Zaman ne olacak ?Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın de-yimiyle sadece Beyoğlu değil İstanbul da uçacak… Şimdi uçuş hazırlıkları tamamlandı. geri sayım devam ediyor. gelecek yazımızda sektöre ivme katacağını düşündüğüm birkaç projeden sözedeceğim. Kalın sağlıcakla

Page 20: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

20 | REPORTTURK / Mart 2012

MAKALEMAKALE

2006 yılında “Sosyal Sigortalar ve genel Sağlık

Sigortası Kanunu” ile uygulamaya konulan, an-

cak 2012 yılına kadar yeşil kartlılar ile kayıt dışı kesimin

kapsam dışı bırakıldığı genel Sağlık Sigortası (gSS) uy-

gulamasında, 1 Ocak 2012’den itibaren kapsam dışı

bırakılanlar da zorunlu olarak yer almaya başladı. Yeni

uygulamaya göre, Türkiye’de yaşayan herkes genel

Sağlık Sigortası kapsamında olacak. 1 Ocak itibarıy-

la yeşil kart uygulaması sona ererken, yeşil kart vizesi

dolanlar ve herhangi bir sağlık güvencesi bulunmayan-

ların, bir ay içerisinde ikamet ettikleri il/ilçenin Sosyal

Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’na (SYD) gelir testi

yaptırmak için başvurması gerekiyor.

90 GÜNDE BİR OTOMATİK KONTROLgelir testi süreci şu şekilde yürütülecek:

* SgK, yıl içinde vizesi dolan yeşil kartlılar ile sistemde

hiç kaydı olmayan kişileri, asgari ücret düzeyinde gelir-

leri var olarak kabul edip resen tescil edecek.

* Kişiler SYD Vakfı’na başvurduklarında başvuruları a-

lınarak SOYBİS sorgusu ile hane ziyaretleri yapılacak

ve gelir durumları puanlama formülüne göre tespit

edilecek. Sistem üzerinden 90 günde bir kişilerin du-

rumunun değişip değişmediği otomatik olarak kontrol

edilecek.

* gelir testi sonucunda; 2012 yılında, aile içinde-

ki kişi başına geliri 295.5 TL’den düşük olarak tespit

edilen kişilerin primleri devlet tarafından ödenecek ve

bu kişiler sağlık hizmetlerinden yararlanmaya devam e-

decekler. Aile içindeki kişi başına geliri; 295.5 TL ile

886.5 TL arasında olanlar 35 TL; 886,5 TL ile 1.773

TL arasında olanlar 106 TL, 1.773 TL’nin üzerinde o-

lanlar da 212 TL prim ödeyerek sağlık hizmetlerinden

yararlanmaya devam edecek. Brüt asgari ücrete en-

dekslenen primler, asgari ücret arttıkça yükselecek.

KAMU HİZMETİ YAPMAYANA YARDIM YOK Sosyal Yardım Modeli’nin ana çerçevesi şöyle:

* Sosyal yardım için başvuruda bulunanlar, yaş, mes-

lek ve sağlık durumları açısından incelemeye tabi

tutulacak. Bu kesimden çalışabilir durumda olanlar

ayıklanacak.

* Çalışabilir durumda olan kişiler, meslek kurslarına

yönlendirilerek İş-Kur’a kayıtlı hale getirilecek. Meslek

sahibi yapılarak, uygun işlere yerleştirilecek. Çalışabilir

durumda olup meslek sahibi yapılamayan kişiler de

toplum yararına kamu hizmetlerinde çalıştırılacak.

Ağaç dikme, okul boyama, çevre temizliği gibi işlerde

çalıştırılacak. Bunları yapmayı kabul etmeyenlere sos-

yal yardım verilmeyecek.

* Sağlık sorunları veya yaşları nedeniyle hiçbir işte ça-

lışmaya uygun olmayanlar da yoksulluk puanlarına göre

yardım alacak.

Genel Sağlık Sigortası karmaşası

OSMAN YılDıZ

Page 21: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Mart 2012 / REPORTTURK | 21

MAKALEMAKALE

Yasanın yürürlüğe girmesiyle gelir testti yaptırmak için

kaymakamlıklara gelen vatandaş uzun kuyrukla kar-

şılaşan vatandaş yine çileden çıktı. Devlet kendince

çözüm üretti ve süreyi mart a kadar uzattı. Mart tan

sonra ne olacak onu da bekleyip göreceğiz. Aslında

tahmin etmekte çok zor değil. Yine bir sürü kargaşa

yine belirsizlik, başvuru süresini kaçıranlar olacak, unu-

tanlar olacak. Hatta umursamayanlar bile olacak. Tabi

neticesinde idarece yapılacak hesaplamayla yüksek

miktarda gSS primi ödemekle karşılaşabilecekler.

Burada dikkat çekilmesi gereken bir nokta ise; Hangi

akla hizmet etmek için ve kim tarafından hangi a-

maçla hazırlandığı bilinmeyen bir düzenlemeye göre,

1/1/2012 tarihinden itibaren 4857 sayılı Kanun’un

13 ve 14’üncü maddelerine göre kısmi süreli ve-

ya çağrı üzerine çalışanlar ile ev hizmetlerinde ay

içerisinde 30 günden az çalışanların, eksik gün-

lerine ait genel sağlık sigortası primlerini 30

güne tamamlamaları zorunlu tutulmuştur.

SgK yaptığı duyuru ile 1/1/2012 tarihinden

itibaren bu kapsamdaki sigortalılardan ay

içinde 30 günden eksik çalıştıkları süre-

leri 4/a kapsamında isteğe bağlı prim

ödeyerek tamamlayanlar hariç işveren-

leri tarafından ay içinde 30 gün bildirimi

yapılmadığı günden itibaren 30 günden

eksik kalan günleri için kanunun (60/g)

bendi kapsamında aylık prime esas ka-

zanç alt sınırı üzerinden re’sen sistem

üzerinden tescil edileceğini açıkladı.

Tabi 3 yıl ertelendiği için de kimse-

nin yürürlüğe gireceğine inanmadığı bir

ortamda düzenleme yürürlüğe girin-

ce part-time çalışanlar birer birer işten

ayrılmaya başladı.

Eğer bu işçiler işten ayrılırsa (ki büyük bölümü işten ay-

rılacak veya kayıtdışı çalışacaktır.) SgK her bir kişi için

yaklaşık 162 TL sigorta priminden mahrum kalacak,

hem de önemli miktarda vergi kaybı olacaktır.

Sadece SgK primi hesaplandığında; AYLıK 22 milyon

TL kayıp oluşacaktır.

Oysa asıl yapılması gereken işsizliği azaltıcı önlemler

almak, kayıt dışı istihdamı azaltmak olmalıdır, ama gö-

rünen o ki yürürlüğe giren gSS kanunu beraberinde

yeni bir karmaşayı ve issizlikte artışı getirecek.

Page 22: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

22 | REPORTTURK / Mart 2012

MAKALEMAKALE

Kelime anlamını tam tarif edebilmek için bir uzman görüşüne başvurma eğilimi ile Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne baktığımızda kriz kelimesi-

nin karşılığı olarak şu ifadeyi görüyoruz: “Bir ülkede veya ülkeler arasında, toplumun veya bir kuruluşun yaşamında görülen güç dönem, bunalım, buhran.”Ancak “güç dönem, bunalım ve buhran” kelimeleri “kriz” kelimesinden biraz ayrışmış, onu yeterince ta-rif edemiyorlar gibi görünüyor ve bu kelimeler sanki iş hayatımızdan da yavaş yavaş çıkıyorlar. genel ka-bul görmüş bir diğer kriz tarifi bu durumu büyük ölçüde açıklıyor:“Kriz, bir örgütün kriz öngörme ve önleme mekanizma-larını yetersiz bırakan, üst düzey hedeflerini ve işleyiş düzenini tehdit eden, bazen örgütün yaşamını tehlike-ye sokan, karar verilip uygulamaya geçilmeden önce tepki süresini kısıtlayan ve oluşumuyla da karar verici-ler için sürpriz niteliği taşıyarak örgütte gerilim yaratan durumdur.”Bu tarifte kurumun öngörme ve önleme mekaniz-malarının çöküşü, hedeflerin alt üst oluşu, kurumun yaşamının riskte olduğu, tehdide karşı reaksiyon sü-resinin çok sınırlı olduğu ifade edilmekte, ani bir kaos tehdidi algılatılmak istenmektedir. gerçekten de iş-letmelerin tarihinde derin kaos ortamları bir çoğunu yok etmiştir. Bütün bu ifadeler beni şöyle bir tarife yönlendiriyor:“Belirsizlik ortamında sistemin atardamarlarına, özüne yönelik oluşmuş dış ya da iç tehdit krizdir.”Dış tehdit derken ya doğal felaketleri kastederiz, ya da ulusal veya uluslar arası ekonomik, sosyal, politik çal-kantıları. Kurum ya da işletmeler olarak bunlara karşı oluşumlarını engelleyici önlemleri almamız söz konu-su olamaz. İç tehditler ise ya kurumun dinamiklerinden, ya da ay-maz ve kötü yönetim tarzlarından kaynaklanır. Delikanlı adama aids bulaşmaz mantığı, biz organizeyiz, biz güç-lüyüz, bizim şirketimizde kriz olmaz iyimserliği ile pek de farklı değildir ve çoğunlukla şirketlerde yaşanan

krizlerin kuluçka mekânı bu mantığın içinde saklıdır. Her şirketin başına kriz gelebilir ve bu çok yıkıcı da ola-bilir. Oysaki gerek iç ve gerekse dış tehditler için olası senaryolar üreterek hazırlıklı olabilmek, kriz ile baş et-menin bilinen en iyi yöntemidir. Abartılı özgüven ya da aşırı cilalanmış egoların, alınacak proaktif önlemleri o-lumsuz etkilemesine imkan vermemek gerekir.

Kriz eylem planı nedir?Bence bir krizin meydana getirdiği en büyük hasar çalışanların psikolojisini derinden etkilemesi, yaşam sevincini azaltarak iş motivasyonunu yok etmesidir. Bu olgu çalışanların sadece iş hayatı ile sınırlı kalmaz; onların özel hayatlarında da güçlü sarsıntılar yaşaması-na sebep olur. Ancak eyer çalışan kurumunda bir kriz eylem planının varlığından haberdar ise kendini daha güvende hissedecek, kriz anında kendisine biçilecek rolü önceden bilecektir. Kriz eylem planı, lideri belir-lenmiş, olası kriz kaynakları en üst düzeyde irdelenmiş, takım çalışmasının tarifinin yapılmış ve kamuoyu ile ku-rulacak iletişimin yönetim tarzının tarif edilmiş olduğu ileri düzey bir yönetim planıdır.Kriz eylem planı iyi organize edilmiş bir kitapçıktır as-lında. Ve her yöneticinin başucunda durmalıdır. Neler vardır bu kitapçığın içinde?Öncelikle kriz yönetim ve iletişim takımlarının kimler-den, ya da hangi yönetim kadrolarından oluşturulacağı tarif edilir. Farklı krizler farklı liderlikler gerektirebileceği için olası liderlerin kişilik ve mesleki vasıfları belirlenir. Takımda bulunanlar iyi insan ilişkilerine sahip, yasalara, işletmeye, çalışanlara ve iletişlime hakim kişiler arasın-dan seçilirler.İkinci madde işletme ya da kurum için yüksek risk alanlarının irdelenmesi ve bu alanların sisteme ve-rebilecekleri olası hasar detaylarının hesaplanması olacaktır. Bu çok güçlü bir deprem olabileceği gibi bir-den çok dev bankanın batması, derin bir siyasal kriz, birçok müşterinin kısa zamanda iflası sonucu alacakla-rın buharlaşması, işletme içinde önemli bir kaza ya da

Kriz nedir?CAN çAĞDAŞ

Page 23: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

Mart 2012 / REPORTTURK | 23

MAKALEMAKALE

yangın, rakip bir şirketin beklenenden çok önce üstün bir teknolojiye sıçraması veya bir yöneticinin şirketi do-landırması olabilir.Kitapçığın üçüncü maddesi sanırım kriz iletişim planı olacaktır. Bu plan içinde kurum sözcüsü hem iç hem de dış iletişim için gerektiğinde ayrı ayrı belirlenecek-tir. Ayrıca iletişim kanalının nasıl açılacağı, yapılacaklar listesi, ilk temas kurulacak mecra organlarının belirlen-mesi, iletişimin ne şekilde genişletileceği, nasıl ve ne kadar şeffaf olunması gerektiği, gerektiğinde bir baş-ka iletişim planına geçilebileceği tarif edilir. Kriz iletişim takımı kriz boyunca ve hatta krizden sonra da uzunca bir süre içten ve dıştan gelecek soruları cevaplamakla ve bu amaçla sürekli bilgi toplamakla yükümlü olacak-ları için görev tarifleri aslında bu kriz iletişim planı ile belirlenmelidir. Kriz eylem planının son bölümü ise krizin soğuma dö-neminde ya da daha sonra normale nasıl dönüleceğini, yetki ve sorumlulukların nasıl geri verileceğinin tarifle-rini içermelidir. Bu aşamadan sonra kriz yönetim takımı yaşananları dokümante eder ve bu doğrultuda aydınlatı-cı eğitimler hazırlar, ki yaşanmış olanları çalışanlar daha sakin bir ortamda bir kez daha gözden geçirebilsinler.Kriz iletişim planının bence çok önemli bir yararı daha var ki o da bunu hazırlayacak mental yapıdaki şirketle-re, krizler daha oluşmadan evvel önlem alabilmeleri için gerekli derin görüş ve tahmin yeteneğini sağlamasıdır. Bu sayede oluşacak proaktif yapı sistemin bütünü ta-rafından özümseniyorsa krizin boyutu ne olursa olsun oluşacak hasar kabul edilebilir düzeyde kalacaktır.

Kriz iletişimi nedir?Kriz anında zaman zaman krizin kendisinden daha da yı-kıcı olabilecek bir başka olgu vardır; iletişim krizi! İçsel arızalardan kaynaklanan krizlerde ne yazık ki genelde vazgeçilmez bir günah keçisi vardır ve bu her zaman medyadır. Şirket kriz içinde çalkalanmaktadır ve medya bunu haber yapar! Siz bilgi verseniz de yapar, verme-seniz de. Çünkü onun kendi bilgi kaynakları vardır ve haberi yapmakta özgürdür. Eğer medyayı düzenli o-larak bilgilendiriyorsanız yayınlanacak olan şirketiniz kaynaklı doğru bilgidir ve bilginin yönetimi size aittir. Eğer siz bilgi vermiyorsanız, medyanın ulaşacağı dış kaynaklı bilgi tam doğru olmak zorunda değildir. İşte

bu durumda iletişim krizi oluşacaktır. Durum böyle ise medyayı suçlamak abestir ve bu durum ülkemizde çok sık yaşanmaktadır. Bunları yaşamamanın yolu ise şeffaf bir iletişim strate-jisini kurgulamaktır. Öncelikle bir sözcü belirlenmelidir. Bazen iç ve dış olmak üzere iki sözcü de olabilir. Bu sözcü ya da sözcülerin öncelikli görev tarifi çalışanla-rı bilgilendirerek, moralleri olabildiğince üst düzeyde tutarak, yapılacak çalışmalara yürekten katılımı sağla-mak, dışa yönelik ise kurumun itibarına sahip çıkarak zedelenmesini engellemek, sosyal paydaşlar ve kamu nezdinde taraftarlığı, gönüldaşlığı sağlamaktır.

Krizler fırsata dönüştürülebilir mi?Evet her tehdit beraberinde fırsatları taşıdığı gibi krizler de fırsatları beraberinde getirebilir. 65 milyon yıl evvel dünyaya çarpan göktaşı dinozorları yok ederken insanın atası olan küçük memelilerin yaşam alanlarını genişle-terek modern insanın oluşmasına yol açmıştı. Mikro bazda baktığımızda örneğin şirketin mali yapısında o-luşan çok derin bir çatlak, tedavi edildiğinde çok daha güçlü bir mali yapı için mesnet oluşturacaktır. Makro düzeyde de benzer bir örnek verebiliriz. 2008’den bu yana dünya piyasalarında yaşanan çalkantılar, gele-cekte benzerlerinin yaşanmaması için gerekli kurumsal önlemleri beraberinde getirmiş, bazı ülkelerin hovarda mali politikaları da afişe olmuştur. Evet çok derin bir kriz yaşanmıştır, ancak sonuçları daha sağlıklı bir gele-cek vaat etmektedir.

İyi kriz iletişimine güncel bir örnek?Marka vermeden bir örnek vermek gerekirse son dö-nemde bir otomotiv firmasının farklı inançlara yönelik söylemi ciddi bir kriz yaratmış, ancak zamanında alınan önlemler ve kamuoyu ile kurulan şeffaf iletişim krizi bü-yümeden sonlandırmıştır. Bu noktada şirketi ve destek hizmeti sağlayan iletişim ajansındaki dostları kutlamak lazım. Ancak kötü bir örneği de yine son dönemlerde hep birlikte yaşadık. Deprem ve tsunami sonucu oluşan Fukuşima nükleer santralı felaketi, onca insanın hayat-ları pahasına mücadele etmelerine rağmen, iletişimi doğru yönetilemeyen bir kriz olarak tarihe geçecektir.

Page 24: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

24 | REPORTTURK / Mart 2012

MAKALE

Kurumsal sosyal sorumluluk projeleri, günümüzde marka-ların vazgeçilmez iletişim faaliyetlerinden biri haline geldi.

Bunun bir nedeni gönüllülük çalışmalarının medyada ilgi görme-si olsa da, diğer önemli nedeni ise şirketlerin sosyal sorumluluk bilinçlerinin artmış olması. Toplumun faydasını güden ve uzun so-luklu olan bu çalışmaları takip eden Medya Takip Merkezi (MTM), yılın ilk ayında öne çıkan KSS projelerini mercek altına aldı. Yürüttükleri sosyal sorumluluk faaliyetleri ile toplumun yeter-siz kalan yanlarına katkı sağlamayı amaçlayan markalar, aynı zamanda kamuoyu nezdinde kurumsal itibarlarını da geliştiriyor. MTM’nin hazırladığı araştırma raporuna göre, Ocak ayında yürütü-len çalışmalarla medyada en fazla öne çıkan KSS uygulaması, Türk Telekom’un “Türkiye’ye Değer” projesi oldu. Son zamanlarda proje kapsamında görme engelliler için hazırlanan “Telefon Kütüphanesi Projesi”, Raskolnikov’lu reklam filmiyle medyada ilgi görürken, pro-jenin diğer kollarından olan “Türk Telekom Okulları” ve “İnternet Evleri” gibi çalışmalar da beğeni topluyor.“Sokakta İlk Adımlar” 10 yaşında…Aynı araştırmaya göre, Ocak ayında medyada öne çıkan bir diğer KSS projesi, Renault-Mais’in yürüttüğü “Sokakta İlk Adımlar” ol-du. Bu yıl, 10. yılına giren proje, çocuklara yol güvenliği bilinci ve trafikte güvenli davranış alışkanlıkları kazandırmak amacını taşıyor. Bu yılın sonunda, projeden yararlanan öğrenci sayısının 1 milyon 200 bin olacağı tahmin edilirken; proje 2011 yılında, Türkiye Halkla İlişkiler Derneği’nin 7. Altın Pusula Yarışması’nda Büyük Ödül’e la-yık görüldü.ETİ & Çekül kültür elçileri yetiştiriyor…Ayın medyada en fazla ye bulan bir başka kurumsal sosyal sorum-luluk projesi ise, Eti gıda ile Çekül’ün ortaklaşa gerçekleştirdiği “Eti Çekül Kültür Elçileri” kampanyası oldu. Proje, 2008 yılından beri, Türkiye’nin doğal ve kültürel varlıklarının değerini bilen, koruma ve

yaşatma sorumluluğuna sahip, bilinçli kuşakların yetiştirilmesini a-maçlıyor. 2012 yılı sonunda 77 kente ulaşılması planlanan projede, toplam 4 bin kültür elçisinin yetiştirilmesi planlanıyor.“Ülkem İçin” ses getirmeye devam ediyor…Son dönemde, reklam filmiyle de ilgi toplayan “Ülkem İçin” pro-jesi, ayın ses getiren bir diğer KSS çalışması oldu. Koç Topluluğu tarafından, şirket çalışanları, bayileri ve tedarikçilerinin katılımları da sağlanarak gerçekleştirilen proje ile, Ocak ayı sonunda Kızılay’a 83.579 ünite kan bağışı sağlandığı açıklandı.Ocak ayında medyada en fazla yansıma bulan diğer kurumsal sos-yal sorumluluk projeleri ise şöyle sıralandı:

Markaların kurumsal sosyal sorumlulukları

MERvE SEçKİN

AYIN EN ÇOK KONUŞULAN PROJELERİ

Türkiyeye Değer (Türk Telekom)

Sokakta İlk Adımlar (Renault-Mais)

Eti Çekül Kültür Elçileri (Eti gıda)

Ülkem İçin (Koç Holding)

Yeteneğe Destek Yaratıcı Ekonomiye Destek (Türk Telekom)

Mustela ile Bebeğim Olacak (Mustela)

Hayalden gerçeğe (Procter&gamble)

Düşler Akademisi Projesi (Vodafone)

Baba Beni Okula gönder (Milliyet)

Meslek Lisesi Memleket Meselesi (Koç Holding)

Trafik Hayattır (Doğuş Otomotiv)

Bilim İlaç Toplum gönüllüleri (Bilim İlaç)

Bir Usta, Bin Usta (Anadolu Sigorta)

Her Okula Bir Kardeş Kuruluş (Kaşmir Halı)

Mikrokredi (HSBC)

*MTM’nin Ocak ayında, ulusal gazete ve dergilerde yaptığı basın takibi

sonuçlarından elde edilmiştir.

Page 25: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI
Page 26: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

26 | REPORTTURK / Mart 2012

hAbEr

Turkcell 2012’de 1,7 milyar yatırım yapacak

Abone sayısı 2011’de 1,1 milyon arttı Müşteri memnuniyetine ve yeni teknolojilere yaptığı yatırımlar sayesinde Turkcell, 2011 yılında 1,1 mil-yon net abone alımı kaydederek toplam abone sayısını 34.5 milyona yükseltti. Turkcell faturalı abone sayısı bir yılda yüzde 16 oranında artarak 12 milyona yaklaş-tı. Abone başı aylık ortalama kullanım 2011’de yüzde 20 artarak 214 dk oldu. Turkcell’in şebekesindeki mo-bil internet trafiği 2011’de, 3g’nin Türkiye’ye geldiği 2009 yılının 13 katına ulaştı. Aynı iki yıllık dönemde Turkcell’in mobil internet gelirleri yüzde 177 oranında arttı ve 2011’de 724 milyon TL oldu. Kullanım bazında

birim fiyatlar iki yılda yüzde 81 oranında düşerken a-bone başı mobil internet kullanımı yüzde 560 oranında artış gösterdi. Mobil servisler ve mobil internet ge-lirlerindeki artışla Turkcell’in ses dışı gelirleri toplam gelirlerinin 4’te 1’i seviyesine yaklaştı. Turkcell’in yurti-çindeki ve yurtdışındaki iştirakleri başarılı performansa önemli katkılar sağladı. Türkiye’yi saniyede 1000 Mb hızlı fiber internet ile tanıştıran Turkcell Superonline 2011 yılını yüzde 37 gelir büyümesiyle tamamladı. Türkiye’nin “ışık hızında” fiber internet hizmeti sunan ilk ve tek operatörü olan Turkcell Superonline fiber in-ternet abone sayısı 260 bini, erişilen hane sayısı ise 1 milyonu geçti. 7 Milyon abonesiyle Ukrayna’nın en ye-nilikçi operatörü olan life:) 2011’de gelirlerini yüzde 9, AVFÖK’ü ise yüzde 46 oranında artırarak önemli bir başarıya imza attı.

2012 Hedefleri: 1,7 milyar TL yatırım, 2000 yeni istihdamTurkcell 2012’de Türkiye’ye yatırım yapmayı sürdüre-cek. 2012’de yaklaşık 1,7 milyar TL teknoloji ve altyapı yatırımı yapmayı planlayan şirket Anadolu’daki çağrı merkezleri aracılığıyla istihdam yaratmaya devam e-decek. 2011 yılını 2000 ek istihdamla tamamlayan Turkcell 2012 yılında da aynı sayıda yeni istihdam hedefliyor. Turkcell’in 2010 yılı finansal ve operasyo-nel sonuçlarını değerlendiren Turkcell genel Müdürü Süreyya Ciliv “Türkiye’de pazar payı odaklı fiyat re-kabeti bütün yıl boyunca devam ederken, müşteri memnuniyetine verdiğimiz önem ve daha da güçle-nen lider marka algımız ile müşterilerin tercihi olmaya devam ediyoruz. Yıl boyunca, 3g ve fiber altyapımıza önemli yatırımlar yapmaya devam ederek Türkiye’nin iletişim ve teknoloji altyapısını dünya liginde ilk sıra-ya yerleştirdik. En iyi müşteri deneyimini en uygun fiyata sunduğumuz Turkcell markalı T serisi cihazları-mız 2011 yılında en çok satan android telefon oldu. Süreyya Ciliv Turkcell’in müşterileri, çalışanları, iş or-takları ve hissedarlarına destekleri için teşekkür etti.

Page 27: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI
Page 28: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

hAbEr

“OTC’de reklam yasağı kalktı mı?”, “Yeni sağlık yasasıy-la ilaç markaları için neler değişti?” “Reçeteli ilaçların reklamı serbest mi?”, “Promosyon çalışmaları yasaklan-dı mı?”... Tüm bu soruların yanıtı ve kör pazarlamanın hakim olduğu sağlık sektöründe yeni iletişim modelleri Marketing Türkiye ve MMı Türkiye organizatörlüğünde 19 Mart’ta gerçekleştirilecek olan “Sağlık İletişiminde Yeni Çağ” konferansında masaya yatırılacak. Dünyada ki sağlık sektöründeki gelişmelerle birlikte; Türkiye’de de sağlık sektörü bugüne değin hiç olmadığı hızda değişiyor. İlaç gibi gıdalar, tüketici markası olmuş ilaçlar ve derken yakın zamanda sağlık iletişimini baştan sona değiştirecek yeni düzenlemeler gündeme geliyor. Ve artık sağlık alanında pazarlama ile ilgili bilinen her şe-yin baştan yorumlanması gerekiyor. Markalar için uzman tavsiyesi her zamankinden de daha kıymetli hale gelme-sine rağmen yeni düzenlemelerle uzmana ulaşma yolları gün geçtikçe daha fazla daralıyor. Bu durum Türkiye’de-ki sağlık sektörüne de ciddi yatırımlar getiriyor. global sermayenin Türkiye’ye akışı, değişimin dünya ile daha entegre bir şekilde olmasını sağlıyor. Dolayısıyla Türkiye dünyadaki değişimi 10 yıl geriden değil, eşzamanlı olarak

ve bazen daha da ileriden yaşıyor. “Healthcare Revo-lution” zirvesi tam da bu ihtiyaca yönelik olarak sağlık iletişimine yepyeni bir bakış açısı getirebilecek sağlık, pazarlama ve konomi, profesyonellerini bir araya getiri-yor. Sağlık sektörünün içinde bulunduğu dönüşümle ilgi sorulara cevaplar aranıyor. Dönüşüm içerdiği fırsatlar sorgulanıyor. “Healthcare Revolution” zirvesinde sağlık iletişimi yeniden yorumlanıyor.

Neden katılmalı?“Healthcare Revolution” zirvesinde; dünyada ve Türki-ye’deki sağlık iletişimi eğilimlerini ve tüm yenilikleri ilk ağızdan dinlerken buna ilaveten başarılı markaların arka-sındaki stratejileri ve sırlarını, sağlık sektöründe marka-laşmak için nasıl kullanabileceğinizi öğreneceksiniz.

Sağlık iletişimde yeni çağ

28 | REPORTTURK / Mart 2012

Page 29: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI
Page 30: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI

30 | REPORTTURK / Mart 2012

hAbEr

Türkiye’de bir ilk yaşandı; Kayak Yapan gazeteciler Olimpiyatları Erzurum’da yapıldı.25 Şubat 2012 günü, merkezi İsviçre’de bulunan, SCıJ (Ski Club of ınternational Journalists) üyesi 200 gazeteci Türkiye’ye geldi. 35 ayrı ülkeden gelen gazeteciler hafta sonu İstanbul’u gezerek, 27 Şubat pazartesi günü Erzurum’a hareket etti ve Palandöken’e geçtiler.Bir grup kayak yapan gazeteci, elini taşın altına koymaya karar ve-rerek Kayak Yapan gazeteciler Uluslararası Derneği’ne üye oldu. 2010’da Fas’ta yapılan genel Kurul’a gazeteci yazar Yaz-gülü Aldoğan, Hürriyet gazetesi’nden Şükrü Küçükşahin (Hürriyet) ve Türkiye Ka-yak Federasyonu’ndan bir heyet-le giderek dönemin Spordan sorumlu Devlet Bakanı Faruk Özak’ın mektubuyla iki yıl sonrası için genel Kurul’u Türkiye’ye davet ettiler. geçen yıl Kanada’da ya-pılan genel Kurul’da kala-balık bir takımla Türkiye’yi

temsil eden gazetecilerin bu daveti kabul edildi. Erzurum Palandö-

ken Dağı, bu yıl 35 ülkeden 200 gazeteciyi ağırladı.

Türk Takımında Yazgülü Aldoğan ve Şükrü Küçükşahin dışında Bar-

çın Yinanç ve Ali Abaday (Hürriyet Daily News), Doğan Satmış, Ha-

lil Özer (Habertürk) Mahmut Övür (Sabah), gamze Düşmez (AA),

Erhan Karadağ (Kanal D), Zeynep Alemdar (AP), Yücel Dönmez

(internet) ve Doğu Anadolu gazeteciler Cemiyeti Başkanı Feridun

Fazıl Özsoy ile Erzurumlu gazeteciler yer aldılar.

25 Şubat’ta değişik ülkelerden İstanbul’a gelen ga-

zetecilere THY, TAV, Erzurum Valiliği, Erzu-

rum Belediyesi, Erzurum Üniversitesi,

Palandöken ve Yakutiye Belediyesi,

İstanbul Büyükşehir Belediye-

si gibi kurumlar yanında Coca

Cola, Altur gibi özel sektör ku-

ruluşları da ağırlama konusunda

destek oldular.

Kayak Yapan Gazeteciler Olimpiyatları Erzurum’da

Page 31: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI
Page 32: REPORTTURK E-DERGİSİ MART 2012 SAYISI