planar geographic sayı 2

46
Planar Geographic KUZU VE KAPLAN CHANGELİNG THE LOST - RPG SİSTEMLERİNİN DEĞERLENDİRMESİ - KATİP SÜLEYMAN EFENDİ - AVCI’NIN GÜNCESİ - SKULLPORT - GNOSİS - KURTLARIN VAHŞETİ www.rpgelisim.org Temmuz 2007 - Sayı: 2 Pandora’nın Kitabını açmaya hazır mısınız?

Upload: api-3766940

Post on 07-Jun-2015

304 views

Category:

Documents


9 download

DESCRIPTION

RPGelişim ekibi tarafından hazırlanan Planar Geographic adlı rpg e-zine'inin birinci sayısı.

TRANSCRIPT

Page 1: Planar Geographic Sayı 2

PPllaannaarrGGeeooggrraapphhiicc

KUZU VE KAPLANCHANGELİNG THE LOST - RPG SİSTEMLERİNİN

DEĞERLENDİRMESİ - KATİP SÜLEYMAN EFENDİ - AVCI’NIN GÜNCESİ - SKULLPORT - GNOSİS - KURTLARIN VAHŞETİ

www.rpgelisim.org Temmuz 2007 - Sayı: 2

Pandora’nın Kitabını açmaya hazır mısınız?“ ”

Page 2: Planar Geographic Sayı 2

PlanarGeographic

Temmuz 2007 - Sayı 2EDİTÖRDEN3KUZU VE KAPLAN4CHANGELING: THE LOST15RPG SİSTEMLERİDEĞERLENDİRMESİ

19

KATİP SÜLEYMAN EFENDİ27AVCI’NIN GÜNCESİ33HUNTER: THE RECKONING

35

SKULLPORT37GNOSİS41KURTLARIN VAHŞETİ43

© 2007 RPGelişim yayını. Tüm hakları saklıdır. Dergi içersindeki tüm yazılar, illüstrasyonlar ve dizayn RPGelişim ekibininve misafir katılımcılarının ortak ürünüdür ve çalışmaları da kendilerinden alınan özel izinlerle dergide yer almaktadır. Bu çalış-maların izinsiz olarak kopyalanması, basımı ve dağıtımı yasaklanmıştır.Dergi içersinde çeşitli diyarlara ve sistemlere ait yazılar bulacaksınız. Bu yazılarda kullanılan kaynaklarının hepsi ilgili oyunfirmalarının telif hakkı alınmış fikir eserleridir ve parasal olmayan bir amaçla telif hakkı kanunlarına uyularak konulmuş-tur.Dergi içersindeki diyarlar ve sistemlere dair yazılar tamamen kurgusaldır ve yazılıp çizilenler gerçek hayata yorulmamalıdır. RPGelişim Proje Ekibi.

DERGİ ÇALIŞMA GRUBU

Genel Yayın Yönetmeni:Hakan “Charon” Arslan

Yayına Hazırlayan:Ozan “Occultsearcher” Toptaş

Kapak Resmi:Gavin “GHIllustrations” Hargest

Yazar Grubu:Burak “BuRock” SonbudakDoğuş “Fool of Spades” BayazıtEmre “Full Metal Alchemist” CanayazHakan “Charon” ArslanMurat “Siliterin” KozlukluOğuz “Alukah” TelormanOzan “Dragonfire” ErkanŞükrü “Gwydion The Quick” Kuran

Page 3: Planar Geographic Sayı 2

EDİTÖRDEN

Zaman öyle hızlı akıp geçiyor ki insan bir şeylerin ucundan tutup onu sürüklemeye çalışır-ken, arkasında bıraktığı daha pek çok şey aklını alıyor ve yanında getiremediklerine dönüpdevamlı bakmasına sebep oluyor; fakat üzülerek söylüyorum ki bu pek de bir şeyi değiş-

tirmiyor ve bizlere de elde olan az ile yetinmekten başka çare kalmıyor.

Hayatın her sahnesinde olduğu gibi RPGelişim projesi için de bu anlattığım geçerlidir.Periyotsuz bir çalışmayla ortalama 40 sayfalık bir e-dergi hazırlayarak size, Türkçe kay-nak sağlamaya çalışmaktayız; fakat yurtdışında ki rol yapma oyunları (RYO) endüstri-sinde her ay o kadar çok kaynak kitap ve aksesuar çıkıyor ki bunların izini sürmek bilebazı zamanlar imkânsız hale gelebiliyor. Buna rağmen, Türkçe kaynak konusunda kieksikliği doldurmak amacıyla, her ay e-dergimizi sizin beğeninize sunuyoruz. Umarımuzun süreler boyunca bu işte başarılı oluruz.

Değinmek istediğim bir başka konu ise kapak illüstrasyonlarımız. İlk sayımızda Brezil-yalı illüstratör Julio Ferreira’nın “World War II” isimli çalışmasını kullanmıştık. Kendisirol yapma oyunları hakkında çok az fikre sahip olmasına karşın bizlere, Türkiye’de ger-çekleştirilen bu gönüllü projeye eseri ile katkıda bulunmaktan büyük memnuniyet duya-cağını belirtmişti.

Bu ay ki kapak illüstrasyonumuz ise dünyaca ünlü illüstratör Gavin Hargest’a ait. Ken-disi White Wolf firmasının çıkartmakta olduğu kitaplara görseller hazırlayan biri olmasınarağmen, RPGelişim projesinden bahsettiğimizde kendisi de bu projeyi oldukça beğendive gönüllü olarak bizim için “Self Hate” ismini verdiği sıfırdan bir çalışma hazırladı. Yanısıra White Wolf firması da bu ay yayınlayacağımız prologue ve epilogue çevirisi ile Pro-methean: The Created oyununun tanıtımını bizim yapmamıza izin verdi.

Yabancı destekçilerimizden aldığımız katkılar, bizi oldukça sevindirse de bir diğer açı-dan baktığımızda bu, bizi oldukça üzmekte. Nedeni, ülkemizde var olan pek çok kalitelive bilgili yazarlardan, illüstratörlerden ve tasarımcılardan yeterince destek alamıyor ol-mamızdır. White Wolf firmasının veya illüstratörünün bizimle gönüllü olarak çalışıyor ol-ması ve e-dergi için materyal sağlaması, ülkemizde bu camiada yer alan kişi vekurumlardan yeterince destek alamamamızı anormal olarak karşılamamızı sağlamak-tadır.

Son olarak dergi için çalışan / destek veren ekibime ve siz okurlara saygı ve minnettar-lığımı sunar, keyifli vakit geçirmenizi dilerim.

RPGelişim Proje Ekibi adına;

Hakan ARSLAN

Page 4: Planar Geographic Sayı 2

44 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

KUZU VEKAPLAN

PROMETHEANTHE CREATED

NOT: Bu hikâye Promethean: The Created kitabından alın-mış olup White Wolf firmasının özel izniyle çevrilmiştir. Ay-rıca Gavin Hargest'a dergi kapağı için çizmiş olduğuPromethean çalışması için teşekkür ederiz.

Page 5: Planar Geographic Sayı 2

55Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Çeviri:

Doğuş “Fool of Spades” Bayazıt

Burak “BuRock ”Sonbudak

Hakan “Charon” ArslanKüçük kuzum kim yaptı seni?Kim yaptı biliyor musun seni?

—William Blake “Kuzu”

BİRİNCİ GÜN

Agnes Gray: Marie nasıl, Brian? Sen nasılsın?

Şerif Brian Tierny: Bir süreliğine oldukça kötüydü.Tabi hala kötü... Otobüs kazası olalı neredeyse bir yıloluyor biliyorsun. O olay kendi başına kötüyken şimdide bu oldu. O lanet ateş de, herkes 5 sene içinde tü-kenir demesine rağmen yanmaya devam ediyor.Bazen ben de, artık eşyalarımızı toplayıp diğerleri gibigitmeyi düşünüyorum. Yani-.AG: Önemli değil Brian. Derin bir nefes al. Dün gecehiç uyuyabildin mi?BT: İyiyim ben. Teşekkürler doktor. Gitmeye hazır mı-sınız?AG: Evet kayıt cihazı şimdiden çalışmaya başladı.BT: Ver, ben alayım onu. Üzgünüm sandalye pekrahat değil, ama elimizde olan bu.AG: Kelepçeler gerçekten gerekli mi?BT: Doktor dün gece tutuklanmamak için direnirkenbir adamın kolunu kırdı. Onunla hücrede değilken ko-nuşmak istediğinden emin misin? Eğer seninle onunarasında parmaklıklar olsaydı çok daha rahat hisse-derdim.AG: Ben o şeklide çalışmıyorum bunu biliyorsun. Ka-lemim nerede? Şu anda o kadar hırçın görünmüyor.Siz içeri aldığınızdan beri hiçbir şey söylemedi mi?BT: Tek bir şey bile… Denemedik de değil hani. Benbir problem olmasın diye hemen şurada duracağım.AG: O kadar kalın kelepçelerin içerisinde birinin nasılproblem olacağını aklım almıyor. Herhalde sana dı-şarıda beklemeni rica etmemin bir faydası yoktur.BT: Hayır bayan.AG: Tamam. Artık başlayalımAG: Görüşmeye başla.AG: Beyefendi benim adım Agnes Gray. Bir psikolo-

ğum. Burada size bazı sorular sormak için bulun-maktayım. Beni duyabiliyor musunuz? Beni anlaya-biliyor musunuz?AG: Tamam, eğer hemen konuşmaya başlamak iste-miyorsanız, önemli değil. Eğer yapabiliyorsanız beniduyabildiğinize ve anlayabildiğinize dair bir işaret ver-menizi rica ediyorum. El kaldırmanız, parmak kaldır-manız da yeterli olur. Ya da eğer-BT: Tanrım! O gözler…AG: Brian!BT: Özür. Sessiz olacağım…AG: Tamam beyefendi. Bu iyidir. Teşekkür ederim.Göz teması iyidir. Şimdi bazı sorular sormak istiyo-rum. Bir mahsuru var mı?Verney: Bana Verney diyin, eğer ge-gerekirse.AG: Eee, siz… Evet... Bu sizin gerçek isminiz olduğuiçin mi sizi böyle çağırmalıyım?V: Ge-gerçek ismim yok.AG: Anlıyorum. Peki, o zaman Bay Verney. Neredeolduğunuzu biliyor musunuz? Neden burada olduğu-nuzu?V: Siz kimdiniz de-demiştiniz?AG: Adım Agnes Gray. Psikoloğum.V: Buradasınız çünkü, çünkü benim akıl sağlığımısorguluyorlar. Değil mi?AG: Dün gece neden tutuklandığını hatırlıyor musu-nuz?V: İnsanların yü-yür-yürüyemeyecekleri yerlere yü-yürümeyi tercih ediyorum.AG: Nerede tutuklandığınızı hatırlıyor musunuz?V: Evet. Çocuk parkında. Çok huzurlu bir y-yer. F-f-fırtına da bile. Onları uyurken rahatsız etmek birutanç ka-kaynağı.BT: Orospu çocuğu!AG: Brian...BT: Doktor bence yeterince duyduk.AG: Ona ben karar veririm Brian. Şimdi lütfen...BT: Peki...AG: Hangi şehirde olduğumuzu biliyor musunuz BayVerney. Hangi eyalet?V: B-bunu yapmak zorunda mıyız? Çok yorucu.AG: Eğer istemiyorsanız benimle konuşmak zorunda

Page 6: Planar Geographic Sayı 2

66 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

değilsiniz. Bu sadece bir ön-görüşme. Yarın bir eya-let tesisine götürüleceksiniz ve orada sizinle konuşa-cak insanlar olacak. Ayrıca eğer yasal bir temsilcinizolsun isterseniz...V: Yeter! Oyununu oynayacağım. Evet, ben Apple-town, Pennsylvania’da, zengin taşkömürü yatakla-rıyla ünlü Pale dağlarının eteklerindeyim. En azındanson madenin 50 yıl evvel kapanmasına kadar öyleydi.Bana böyle anlatıldı. Ve şimdi kömür, toprağın altındayanıyor. Bir zamanlar çam, akça ve defne ağaçlarıylakaplı kalın bitki örtüsüne sahip taşrayı zehirliyor. Ka-sabanın batı yakasındaki sokakları dolaştınız mı dok-tor? En sonunda maden ateşininhantal p-parmaklarının yerin al-tından ulaştığı yere? Ağaçlarıgördünüz mü, köklerinden öldü-rülen? Asfaltın kabardığını, kükürtdumanlarının kaldırımlardaki çat-laklardan yükseldiğini gördünüzmü? Ben gördüm. Bu kasabayıçok iyi biliyorum. Orası yıllar bo-yunca benim hapishanem oldu.AG: Burada, batı yakasında ter-kedilmiş bir kilisede konakladığınıokuyorum; Kutsal Ruh Kilisesi...Ne kadar süredir oradaydın?V: Bu lanet ilçede on senedir ka-lıyorum. Bu, melek ile yaptığımbir p-pazarlıktı ve şimdi sonunayaklaşıyorum. Buraları özleyece-ğim diyemem.AG: Kilise… Kasabanın o kısmıneredeyse yaşanılamaz du-rumda. Ateşin en sıcak kısmınınhemen yanında… Orada bu kadar uzun süre kalabil-diğine şaşırdım. Binanın çökeceğinden hiç endişe-lenmedin mi? Karbon monoksit göstergen var mıydı?V: Orayı dikkatlice inceledim ve o zamanki ihtiyaçla-rımı k-karşılıyordu. Ve benim için, ateşten ve onungetireceklerinden kaçış yoktur. Ateş başladığında benoradaydım. B-benim nefretimle doğdu ve çilemle bes-lendi. F-farketmez ki. Felaketin herhangi bir biçimibeni her zaman takip ediyor. Alıştım artık.AG: O halde bir dakika; anlamama izin ver. Son onyıldır burada yanan ateşten kendinin sorumlu oldu-ğunu söylüyorsun. Neden böyle düşünüyorsun?V: Maden tünellerine gitmiştim. Onlara on s-seneönce girdim. Ateş benim d-dostum değil, ama gere-kirse ondan bir alet y-yaparım.

AG: Bay Verney, tutuklanmadan önce o mezarlıktane yaptığınızı söyleyebilir misiniz?V: B-birşey için bekliyordum. En çok ne-nefret ettiğimbirisi hakkında düşünüyordum. Söyleyin, Doktor:Sizin çocuğunuz var mı?AG: Ben burada kendim hakkında konuşmak için de-ğilim Bay Verney. Bugünün hangi gün olduğunu söy-leyebilir misiniz? Tarihi?V: Bugün Pazartesi d-doktor. Ayın onikisi.AG: Aramak istediğiniz birisi var mı? Burada olduğu-nuzu bilmesini istediğiniz bir akrabanız?V: Siz bu kasabadan değilsiniz, öyle değil mi doktor?

Sizi daha önce görmedimdeğil mi? Sizi tanımıyorumdeğil mi?AG: Ben Appletown’da yaşa-mıyorum Bay Verney. Eğerdaha önce tanışmış olsaydıkeminim ki hatırlardım.V: Ama ben hatırlamayabili-rim. Hafızam bazen b-beniyanıltıyor. B-bazen düşünü-yorum da acaba gerçektendü-düşünüdüğüm kişimiyim? Yoksa acaba sadeceonun aklı karışmış, çirkin ev-latlarından birisi miyim?AG: Ne sıklıkta hafıza kayıp-ları yaşıyorsunuz Bay Ver-ney?V: Şekilsiz yaratıklarız, yarımkalmış.AG: Özür dilerim, bu bir alıntımıydı?

V: Modern Prometheus’u okudunuz mu doktor, MaryWollstonecraft Shelly’den?AG: Bir roman mı? Üzgünüm sanırım okumadım.Okumalı mıyım?V: İlginç bulabilirsiniz. Ha-hatalarına rağmen size be-ben-benim kim olduğumu anlatacaktır.AG: Peki nasıl? Kitabın sizinle-V: Kısa sürede dalgalarla öteye taşındı, karanlık veuzaklığın içinde kayboldu. Hepsi bu kadar doktor...Sizinle işim b-bi-bitti...AG: Bay Verney... Bay Verney! Sizi konuşmaya zor-layamam tabii ki ama düşünüyorum da bana bu ko-nuda...AG: ...AG: Pekâlâ. Eğer fikrinizi değiştirirseniz, günün geri

Page 7: Planar Geographic Sayı 2

77Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

kalan kısımnda ben kasabada olacağım.BT: [Anlaşılamıyor] kapıyı açayım...AG: Teşekkürler.AG: Vay canına. O oda içerisindeki statik elektrik ko-lumdaki tüyleri diken diken etti.BT: Dinle Aggie. Bu kasabada o hasta ruhlu piçi yap-tığı şey yüzünden linç etmek isteyen büyük bir kala-balık var. Üstelik eğer ben bir kanun görevlisiolmasaydım, o sürüye ben önderlik ederdim. Lütfenbu ucubenin akıl hastası teşhisiyle yırtmasına filanizin verme.AG: Brian bu karar bana ait değil. Yargıç Carter saatbeş gibi benim raporumu alacak. Biliyorsun adamsanrılı olabilir, ya da numara yapıyor olabilir. Bu kararıbaşkalarına bırakacağım. Adam uyanık, tepkisel veçevresinden haberdar… Ben devam edeceğim vesize herifi ilçe hapishanesine tıkmanızı önereceğim.BT: Ondan kurtulmak bir rahatlık kaynağı olur. Eve nezaman dönüyorsun? Yeni fırtınaların gelişinden raporediyorlar.AG: Bu gece B&B’de kalacağım.AG: Kahretsin. Şunu kapatmayı unutmuşum. Hep-

BİRİNCİ GECE

AG: Hmm... Ah... Siktir! Saat 3 olmuş. Az önce haya-tımın en garip rüyasını gördüm. Unutmadan önceteybe kaydediyorum. Bu, tarla gibi bir yerde duruyo-rum, sararmış otların üzerinde. Ve hemen yanımdauzun bir kadın vardı. Yüzünü göremiyordum. Yüzünebir tür duvak, beyaz bir duvak takmıştı... Aaaahneyse, unutuyorum sanki. Dev bir çarmıhın dibindeduruyorduk, fakat, fakat evet İsa başağı duruyordu.Sonra kadın ellerini uzattı. Sağ eli güneş gibi parlı-yordu, sol eli karanlıktı. Tanrım uyumam lazım. Ço-cukları aramak için çok erken. Yarın yapacağım ilkşey olsun. Billy hala okulda tartaklanıyor mu öğren-meliyim. O sıçtığımın ilkokul çocukları! Eğer çocuk-larımdan ellerini çekmezseler boğazlarınayapışacağım. Evet, çok hoş olurdu.“Bu gece Fox’ta; Bekâr anne katil oldu, evlatlık ço-cukları şimdi yine öksüz.”.Hmm… O kadın-acaba annem miydi? Keşke yüzünügörebilseydim. Belki o zaman hatırlardım. Verney’inkitabını tekrar karıştırayım en iyisi. Nereye—

İKİNCİ GÜN

AG: Brian, sen iyi misin? Çok gergin gözüküyorsun.Endişeleniyorum.B: Haydi içeri girelim doktor. Bana aldırma, gerçek-ten...AG: Neden buraya geri getirildiğimi anlamıyorum.Yani, tavsiyemi dün verdim. Neden beni tekrar çağır-dılar? Komşularımın çocuklarıma biraz daha uzunsüre bakabilmeleri iyi oldu. Özledim onları. Aradan birgün geçmiş olsa bile... Kahretsin, özür dilerim Brian.Aptalım ben.B: Özür dilemeyin doktor.AG: Pekâlâ. İşe başlayabiliriz. Ama maksadını anla-mıyorum.B: Hâkim Carter dedi ki-AG: Biliyorum, biliyorum. Gün ağarırken telefondaonunla konuşuyordum. Daha fazla detay istiyormuş.Ben de daha fazla detay getiririm. İtiraf etmeliyim kiburada benimle birlikte kaldığın için çok memnunum.Yani, böyle olmasını istemiyordum ama bu adamdaolan birşey beni rahatsız ediyor. Sandalyeye ve yerekelepçeli olduğunu biliyorum; onun kadar büyük biradam bile ondan kurtulamaz ama… İyi ki buradasın...B: Aggie… Ben… Ben birşey olmasına izin vermeye-ceğim, söz.AG: Girelim.AG: Görüşmeye başlansın.AG: Mr. Verney iyi uyuyabildiniz mi?V: Doktor çok az uyudum. Her zamanki gibi…AG: Bugün nasılsınız?V: Hareket ediyorum, nefes alıyorum, düşünüyorum.İhtiyacım olan herşey...AG: Anladım. Bugün biraz daha iyi görüyorum sizi.V: Evet. Dün geceki fırtına yüzünden sanırım. O türhavalar her zaman beni canladırır.AG: İyi fırtınaydı. Dün gece bahsettiğiniz kitap içinmükemmel bir arkaplandı. Kitabın başka bir ismi vardeğil mi?V: Daha bilinen bir ismi, evet.AG: Frankenstein. Kitabın filminden bu kadar farklıolduğunu bilmiyordum.V: Okudunuz mu, d-doktor?AG: Kütüphanede buldum ve biraz karıştırdım. Kita-bın neden sizinle ilgili olduğunu merak ediyordum.V: Size benim kim olduğumu anlattığını söylemiştim.AG: Evet, öyle demiştiniz. Ve siz doktorsunuz; VictorFrankenstein.V: Ah, o kitap benim yaşadıklarımla çok benzeşme-sine rağmen, bazı detaylarda çok yanlıştı. AncakMadam Shelley’e hikâyemi kimin anlattığı konusunda

Page 8: Planar Geographic Sayı 2

88 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

bir teorim var. Zavallı kadın. Keşke onunla tanışabil-seydim. O da kendini yalnız hissetmiş olmalı. Anne-sini, babasını, eşini, çocuğunu kaybetti. Eminimkendini c-canavar karakteri ile özdeşleştirdi, yaban-cılarla sarılmış her insanın yaptığı gibi…AG: O halde sen hikâyedeki canavarsın. İsmi yoktuve dün sen de bana isminin olmadığını söylemiştin.V: Yaratıcım bana bir isim v-vermedi, doğru. F-F-Frankenstein onun ismiydi, benim değil. O ismin birzamanlar cesaret ve kahramanlık gibi anlamlar ver-diğini biliyor muydunuz? Aziz George efsanesi ile il-gili.AG: Hayır, bilmiyordum. Ama bana bu tanıdığın Dok-tor Frankenstein’dan söz et.V: Evet. Kitapta kibar bir bilim ve irfan adamı şeklindetanıtılıyordu. Gerçekte, bilimi, simyayı, büyücülüğü -eline ne geçerse- beynindeki imgeleri ve konseptlerişekillendirmek için kullanan bir fanatikti. Kendini yor-gunluk ve açlıkla kamçılardı. Neşter veya testere tut-madığında elleri titrerdi, sadece kendisinin gördüğüvarlıklara fısıldarken dudakları seğirirdi. Kullandığı ir-fanı çalmıştı, anlatabiliyor muyum? Beyninde, sıra-dan insan zekâsının kavrayamaması gerekli olankavramlar ve hesaplar vardı. Ve bunlar onu yaktı; herdakika yürüyen bir alev gibiydi. Bir şekilde Pyros’uçıplak gözleriyle görmüştü ve zihni onunla kavrulmuşve kurumuştu.AG: Pardon… Pyros?V: Sönmeyen ateş. İlahi alev. Şu anda bile benimiçimde yanan benlik-benim türümün hepsinde yanar.Bizim gibi bir yaratıcı-mesela benim yaratıcım- tara-fından inşa edilmiş herkesin içinde bulunan yaşamkuvveti. Biz kendimize Prometeanlar diyoruz; mitler-deki ateş hırsızının anısından hareketle.AG: Bu ilginç. Senin gibiler var o zaman. Kardeşle-rin, akrabaların? Doktorun kaç -sizden kaç taneyaptı?V: Benim yaratacım sadece beni yaptı. Ama ondanönceki bir kaçı da aynı günahı işledi. Ve bizler başkacanavarlar meydana getiren canavarlarız. Bunlarınhiçbirinin daha önceleri bilmiyordum tabi. İlk aylarımılaboratuar faresinin hayatı şeklinde geçirdim. Shelleyo kısmı atlamış. Ne kadar acıya dayanabilirdim? Nekadar açlık? Ne kadar soğuk? Ne kadar karanlık? Birgünün işkencesi diğerine karıştı. Ama bir gün yaratı-cımın benden k-korktuğun farkına vardım. Zayıftı.Ben tutsaktım ama güçlüydüm. Beni yok etmek ye-rine elektrik akımıyla işkence yapmak istediğinde,voltaj beni d-do-doyurdu! Beni iyileştirdi! Bana özgür

olmam için ihtiyacım olan gücü verdi! Onu oracıktaöldürebilirdim. İstedim de ama b-birşey beni tereddütettirdi. Yaratıcımı yok etmenin saygısızlığı ile ilgili kal-mış bir tür his... Bunun yerine ondan kaçtım.AG: Suistimale uğramış olduğun için üzüldüm.V: Suistimal? Bu sadece ondan ayrıldıktan sonramuzdaripi olduğum a-acının bir gölgesiy-d-di. Bu dün-yada benim için herhangi bir yerin olmadığı gerçeği-nin yavaş yavaş anlaşılmasıy-d-dı. Onun gerçeksuçuydu, cezalandırmak için çağrılan birisiydi. Benis-sa-sahte bir yaşam ile gereksiz yere uğraştıran kim-senin kendisinin de gerçek yaşam ile bir b-bağlantısıyoktu.AG: Senin anlattığın o diğerlerine ne oldu peki?Orada senin gibi başkalarının da olduğunu söylemiş-tin.V: Benim y-yaratıcım sadece Pyros’u döverek o ilahiateşi insansı bir kılıfın içine sokma amacında olan enson kırmaydı. Belki bu ameliyatlar ve elektriklendir-meler eski zamanların kayıp bilgisi için kaba bir kul-lanıma sahipti. Bunu bilemem. Fakat benim bildiğimdört farklı çizgi daha var; bu varlıkların hepsi dekadim zamanlardan kalma varlıklar.Nepriler, ölen ve yeniden doğan Osiris’i takip ediyor.Galateidler ise tıpkı Yunan mitolojisindeki gibidirler.Mitolojide kendi ideal eşlerini yontan ve onları ya-şama bağlayan kimseler vardır bilir misin? Galateid-ler’in yaratıcıları da tıpkı onlar gibidirler. OnlarGalateidleri yakışıklı ölülerden biçimlendirirler.Tammuzlar, kil ve toprakla şekillendirilmiş cesetlerdir,bilinen Golem hikâyelerinin kara birer yansımaları-dırlar.Ve Ulganlar, bir cesedin ikiye ayrılarak koparılmasıve ruhlar tarafından yeniden şekillendirilmesi ile mey-dana gelmiştirler. Onlar bu ruhlara hükmeden k-karaŞamanların emirleri altındadır.Bu çizgilerin ilk yaratanların isimleri hatıralardan si-lindi, fakat her Prometean kendi türünden başkalarınıyaratabilecek bilgiyi taşımaktadır. E-erken ya da geç,hepimiz bu bilgiyi kullanırız. Ben kendi adıma bunuy-yaptım. P-pek çok kez hem de. Izdırap, ancak pay-laşılarak dindirilebilir. Ve bu uzun, uzun yolculuktaaramızdan birilerinin ortaya çıkarak büyük bir iş çı-kartması ve bizi tamamlaması gerekmektedir…AG: Büyük iş çıkarmak?V: Bizler simyasal et yığınlarıyız. Simyagerler ile aynıyolu arıyoruz. Bir hayal, yavaş yavaş anladım. Veartık o yolu aramıyorum.AG: Anlamadım.

Page 9: Planar Geographic Sayı 2

99Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

V: Anlamadın mı? Beni asla anlamayacaksın.AG: Peki ne oldu senin bab- …Ummm… Seni yapandoktora?V: Ondan i-intikamımı aldığımı daha önce söylemiş-tim. İntikamım ne hızlı ne de merhametliydi.AG: Ona karşı daima intikam mı aradır?V: İlk b-başlarda değil. Mutluluğu bildiğim bir zamanvardıysa, bu zaman, onun korkularla dolu odasındankaçtığım geceydi. İlk hafta, hiçbir acı hissetmeksizinbir ormanın içinden geçtim. Özgürdüm. Dingin gök-yüzünün beni r-rahatlatmasına izin veriyordum. Geceçiçeklerinin harikulade kokusu,böceklerin cırcır sesleri karşı-sında hayrete düşmüştüm. İlkkez y-yı-yıldızları görüyordum.Gökteki minik mücevherlerin pa-rıltısı… Onlara dokunabileceğimidüşünüyordum. Ayağa kalktımve gördüm ki onlar benden çokuzaktaydılar. Buna güldüm. Ayyükseldiğinde, onunla konuş-maya dair bir içgüdü uyandıbende ama konuşmak benim içinçok z-zordu. Ses tonum bana acıveriyordu.Koştum, koştum ve sonundayere düştüm ve r-rüyasız bir uy-kuya daldım. Kırsalda bulunan bir mezarlıkta uyan-mıştım. S-sesler duyuyordum; beni gördüklerindekorkabilirlerdi ve bu yüzden bende onlardan gizlen-dim. Ö-ölü bir ağacın arkasından, toprağı kazmışgözleri yaşlı küçük bir grup köylüyü izliyordum. Onla-rın sözlerinin ne kadar korkutucu olduğunu anlamış-tım. Onlar gittiğinde, yeni kapatılmış mezara doğrukoştum ve ellerimle toprağı kazmaya başladım. On-ların, canlı birisini y-y-yaktıklarını düşünüyordum, bi-liyorsun işte –yaşam ile ölüm arasındaki farkı henüzbilmiyordum.Tabutu kırarak açtım ve cesedi g-göğsüme a-aldım.Onu kucağıma aldım ve yar-r-rı biçimli sözlerimle ku-lağına fısıldayarak ona teselli vermeye başladım.Ona her şeyin y-yolunda olduğunu söylüyordum.Sonra onu yere uzattım ve vücudunu g-g-güneş ışı-ğına çevirdim. S-sıcak güneş ışığının onu uyandıra-bileceğini düşünüyordum. Başını k-kucağımayerleştirdim ve saçlarını okşamaya başladım. Ardın-dan nedense köylüler geri geldiler. Ellerinde çiçeklerve m-mumlar vardı. Ve beni orada o halde gördüler.Nasıl bir tepki verdiklerini hayal edersin. Benzer olay-

ların defalarca başıma geldi. Niçin bilmiyorum amainsan halklarının anlayışına göre benim d-d-doğamın uygunsuz olduğunu ve benzer davranışlarıbir daha yapmamam gerektiğini anlamam oldukçauzun zaman aldı.AG: Nasıl böyle söylersin? İnsanların sana negatiftepki vermesi son derece normal. Fakat farklı olay-lardan yola çıkarak, doğanın seni bizden farklı bir ya-bancı yaptığı kanısına nasıl varabilirsin?V: Ben varolmamalıydım, Doktor. Biz Prometeanlarvarolmamalıydık. Eğer onurlu birisiysen, bunu sende

hissedersin. Varlığımda bir huzursuzluk,rahatsızlık bulunmakta… Bu içgüdüselbir tiksinti ve nefret…Biz bunu ‘Huzursuzluk’ olarak nitelendi-riyoruz ve bu nedenle hiçbirimiz insan-larla birlikte ortak duygularlayaşayabilecek bir yer b-bu-bulamayacağız.AG: Ve bu… Sizin kendi tabirinizle ‘Hu-zursuzluk’… Bu senin daima tecrübeedindiğin bir olgu mu? Bu duygununsizin kendinizi başkalarına karşı izole et-meniz gerektiğini mi düşünüyorsun?Hissettiğin şey yalnızlık mıdır?V: Yalnızlık hakkında hiçbir şey söyle-medim. Ve bu duygu sadece i-insanların

hissettiği tipte bir huzursuzluk değil. Kişinin kendi do-ğasından irkilmesi diyebiliriz buna.Benim gibi birisinin huzursuzluk etkisi inanılmaz birö-ölüm ve çürümüşlük manzarası oluşturuyor.Niçin bu bölgenin bu denli çorak ve zehirlenmiş oldu-ğunu düşünüyorsun?AG: Bunu yapan madenlerde patlak veren yangındeğil mi?V: Yangın, ben buraya geldikten sonra başladı. Eğermadenler yanmaya başlamasaydı ‘huzursuzluk’ ke-sinlikle başka anlamlara bürünecekti. Bir kuraklık. Birsalgın. Görünmez birtakım pislikler. Düzenin birönemi yok. Ben buradayken, doğanın yasaları y-yı-kımın gücüne karşı eğilir ve ben buradan gidenedeğin felaketler bu topraklarda hiç eksik olmaz.

İKİNCİ GECE

BT: Aggie, ben Brian. Belki bu benim tek şansım. Bukasedi her gece dinleyip dinlemediğini bilmiyorum;fakat eğer çok geç değilse… Yarın geri gelme Aggie.

Page 10: Planar Geographic Sayı 2

1100 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Geri gelme. Şehri terk et. Kimseyle konuşma, beni yada yargıç Carter’ı aramaya çalışma. Sadece git vegeri gelme. O zaman belki o… O tehlikeli, Aggie.Senden ne istediğini bilmiyorum; fakat o, tehlikeli.Ondan uzak durmalısın. Lütfen.

*****

AG: Tanrım, neredeyse şafak sökecek. Bunu detaylıkonuşmalıyız. Neden bu orospu çocuğu aklıma gir-meye çalışıyor? Hikâyesi… Tacizci baba, terk edilmeolayları, vücutsal ve algısal bozulmalar, kendi vücu-dundan ayrılmalar. Benim fikrim, onun gerçek birinsan olmadığı ve bunu herkes söyleyebilir. Acaba şi-zofren mi? Cesetlere olan saplantısı… Önceki geceonu tutukladıklarında saplantılarının esiri mi olmuştu?

Cesetlerle ne yaptı?

Bu gece yine rüyalar gördüm – bunlardan kurtulma-lıyım. Baş aşağı çarmıha gerilme. Bir elinde parlak,diğer elinde kara bir madeni para tutan beyaz peçelikadın. Acaba gerçekten annem mi? Çocukluğumdantanıdığım başka biri mi? Lanet olsun, ne zaman ço-cukluğumla ilgili daha çok şey hatırlamaya başlaya-cağım? Yarın Dr.Garner’i aramalıyım. Bakalım birgelişme kaydettiğimi düşünüyor mu? Oh hayır, ay so-nuna kadar tatile çıkmıştı. Lanet olsun.

Belki bugünden itibaren kasedi dinlemeliyim. Hayır,hayır… Birkaç saat daha uyumaya çalışmalıyım.

ÜÇÜNCÜ GÜN

AG: Bugün başlarken, bana nasıl Appletown’a geldi-ğini anlatmanızı istiyorum.V: Evet. Bunu öğretici b-bulabilirsiniz, doktor. Düş-manımın izini takip ederek geldim, y-yolumun kesiş-tiği herkesten daha çok nefret ettiğim kişiyi...Sonunda intikamımı almaya kararlı bir şekilde Apple-town’a geldim; fakat madenlere indiğimde sadece birtuzak buldum. Aradığım kimse gideli çok olmuştu vederinlerdeki odalar ete aç Pandoranlar ile doluydu.AG: Pan-… Pandoranlar. Bu sözcük… Bunların neolduğunu biliyor muyum?V: Flux’un dölü, Pyros’un v-vahşi yüzü. Kaos ve deh-şetin vücut bulmuş hali. Bir başarısızlığın, kasıtlı birkötüye kullanmanın ya da İlahi Ateş’in sonucudur. Bir

başka Prometean yaratmaya çalışan her Prometean,Pandoran yaratma riski taşır. Yeni v-vücut parçaları.Sürüngenlerinki gibi sürünen organlar, vücudu yarıpdışarı sızan iç organlar, karaya çalan ve dokunaçlarasahip bir kafa… Bazıları büyük, zeki, hatta insan gö-rünümlü yaratıklar. Diğerleri grotesk ve i-ilkel şekildekalırlar. Her iki durumda da vicdan azabı çekmeksizinhareket ederler. Yok ederler. Yozlaştırırlar. Beslenir-ler.AG: Beslenmek mi?V: Pyros için deli olurlar. Onu bir Prometeandanalmak için yapmayacakları şey yoktur. O gece tü-nelde derinlere ilerlerken, uyandıklarını duydum, du-varların arasından bir kurtçuk gibi süründüklerini.Onları çağıran benim varlığım, benim Pyros’umdu.Onlar benim düşmanımın yarattıklarıydı. Onlar b-benitanıyordu, ben de onları. Kalabalık sayılarının hare-ketlerini engelleyeceği dar geçişler aradım; fakat el-leri, kancaları, dikenli dilleri kayadaki her çatlaktanbana ulaştı. Elimden gelen tüm biçim değiştirme gü-cümü kullanmama rağmen h-hala daha fazlası vardı.AG: Bekle. Biçim değiştirme? O nedir?V: Kimyasal bir işlem. İçindeki İlahi Ateş’i kontrol et-meyi öğrenen herkes bu tür maharetler sergileyebilir.Sana bunu ispatlayabilirdim; ama Pyros’un ışığı v-vü-cudumun gerçeğini aydınlatır. Yaralarımı, dikişlerimive ceset gibi olan rengimi görürsün. Bu sana rahat-sızlık verir. Biçim değiştirme gücü, her ne kadar Muh-teşem İş denen şeyin yanında e-eğlencelik olsa da,kullanışlıdır.AG: Muhteşem İş. Kara madeni paranın parlaklaş-ması… Kurşunun altına dönmesi gibi mi?V: Doktor? B-bana söylemek istediğiniz bir şey mivar? Yüzünüz kızardı.AG: Ben… Şeye geri dönelim. Umm… Yani maden-lerdeydiniz…V: Güruh bir sonraki saldırısına hazırlanırken bir ha-reketsizlik vardı. Ellerimi kaldırdım ve bir savunmadoğaçladım ve kömürü sadece avuç içlerimde ve p-parmaklarımda görünce, güldüm. Yıkım etrafımı sar-mıştı. Bu nedenle, kalan Pandoranların daha geniş,kömür cevheriyle dolu bir odaya doluşmasını sağla-dım ve her şeyi ateşe verdim. Oh, yaratıklar bir yeni-doğan gibi çığlık atıyorlardı. Seyrettim. Arada bir, birtanesi alevlerden sürünerek çıkıp ayaklarımda inle-yip merhamet dileniyordu. Ben ise kahkahalar atarakonları ateşin içine geri attım. Yangının kontrolden çık-maya başladığını fark etmiştim. Yakında, dayanabi-leceğimden daha fazla duman ve sıcaklık olacaktı.

Page 11: Planar Geographic Sayı 2

1111Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Sonra…AG: Sonra ne?V: Sonra onlar g-geldi. Melekler. Kaşmallim. B-b-be-be… Be-ben onlar hakkında k-konuşmakta zorlanı-yorum. Onların… Güzellikleri hakkında.AG: Bir meleğin size Appletown’da kalmanızı söyle-diğini söylemiştiniz.V: Onlar melekler miydi yoksa başka bir şey mi eminolamam. Onlar Pyros’tan y-yapılmıştı. O gece orda,madenlerde tek bir tane mi yoksa daha fazlası mı gö-ründü söyleyemem. Eğer ateşin gözleri o-olsaydı…Yıldırımın yüzü… Bu, Kaşmallimi ikinci görüşümdü.İlkinde konuşmamışlardı.Bu kez konuştular. S-seslerini t-tarif edemem. Banadediler ki Pandoranların bazıları benden kaçmışlar.Dediler ki onları avlamak benim g-görevimmiş. Bunuyaparsam, sonuncusu yok edilene kadar kalırsam, ö-ö-ödüllendirilecekmişim. Benim gibi biri –onların söz-leriyle- benim gibi biri, değerli bilgilerle banadönecekmiş.Parlak beyaz ışığa daha fazla katlanamadığımda,zihnimde onların sözleri yankılanırken kıpırdamadandurdum. Alevler yüzeye yaklaştığında, bir mil uzak-tan kızıl parlamayı görebiliyordum. Ve kalmaya veKaşmallimin isteğini yerine getirmeye k-karar verdim.Terkedilmiş bir kiliseye taşındım ve orayı gereksinim-lerime uyarladım. Zamanımı kasaba ve ölmekte olankırsal arasında bölüştürdüm. Kaçan Pandoranları a-avladım. Zamanla b-bazıları kömür katmanlarına giripateşi takip ederek kasabaya vardılar. Sayılarını biravuca kadar azalttım. Sonra, g-geçen sene, kazameydana geldi.AG: Otobüs kazası.V: Evet. İçinde yedi çocuk olan bir o-ok-okul otobüsü.Sürücü yanlış bir karar verip yanlış sokağa döner. Yerçöker, otobüs bir yarığa dalar. Çocukların hepsi ora-cıkta ölür. Çarpmanın şiddetinden minik boyunları kı-rılarak…AG: Kendinizi bu olaydan da mı sorumlu tutuyorsu-nuz?V: Ben değil. Hayır. Bunu Pandoranlar yaptı. Ceset-ler toplandıktan sonra çukura girdim; fakat Pando-ranlar g-gitmişti. İzleri soğumuştu.Olanları tahmin etmem bir y-yılımı aldı– dikkatimiçeken başka şeyler de oldu tabii. Bu kırsalda olangarip şeyleri s-söylesem şaşar kalırsın doktor. Kendikaranlık nedenleri için burada olup biteni takip edenvarlıklar… Kasaba halkı nöbette olduğum için babaminnettar olmalı. Sonra, düşmanım olan o kadını ne-

rede olduğuna ilişkin bir belirti buldum sandım, l-lanetolsun ona. Yanılmışım; fakat bu yanılgım çok z-za-manımı yedi.AG: Bekle. Şu bahsettiğiniz düşmanınız. Başta onunsizin… Yaratıcınız olduğunu düşünmüştüm. Fakat sizondan, o kadın diye bahsediyorsunuz.V: EvetAG: O zaman kim o kadın?V: Bir h-hata. Bir Pandoran. Alışılmadık bir z-ze-zekaya,. T-tetikteliğe ve bağımsızlığa sahip.AG: Neden özellikle bu… Pandoran… Sizin düşma-nınız? Neden onu diğerlerinden ayrı tutuyorsunuz?V: O-onun hakkında d-daha fazla konuşmak istemi-yorum.AG: Bence istiyorsunuz Bay Verney. Burada olmanı-zın tüm nedeni o kadın değil mi?V: Tamam, tamam. Sana, diğer Prometeanlar gibi,benim türümden olanları yaratmayı denediğimi s-söy-lemiştim. Bilerek başka birini bu tür bir varoluşa zor-lamak mantıksız ve canavarca bir davranış gibigörünüyor olmalı. Daha mantıklı anlarımda bana öyleg-görünür. Fakat arkadaş isteği dayanılmaz halegelir… Ve tamamlanmamız için yaratmanın gerçek-leşmesinin gerektiğine inananlar vardır.AG: Yani onu siz yarattın. Onu siz yaptınız ve o sizedüşman oldu.V: Evet. Fakat sadece bana düşman olmadı. O,benim ilk yaratma denememdi. Ve onu yanlış y-yap-tım. B-ba-başarısız oldum. Flux açığa çıktı ve o birPandoran olarak v-varlık buldu. İlk başta n-normalgibi görünen nadir bir tür. B-birkaç gün, onun, benimu-umut ettiğim her şey olduğuna emindim. Sonra,üçüncü günde, o… o,o, deri değiştirdi.AG: Sesinizde acıyı duyuyorum Bay Verney. Çocu-ğunuzun size düşman olması zor olmalı.V: Hayır. Benim çocuğum d-değil.AG: …Oh, oh, anlıyorum. O kadın –V: Sadece bir y-yıl önce yaratılmıştım. Sürgün ve iş-kence- çürüyüş, reddedilme, keder, sürgün ve ezi-yetle geçen bir yıl. Taşıyıcıyı yaratmak için banar-rehber olacak içgüdülere ve doktordan aldığım bazınotlara ve kitaplara sahiptim. F-fakat başarısız oldum.V: O, benim gelinim olacaktı.V: Beni t-terk ettiği gün, Pyros’umu kuruttu ve yıkılı-şımı izledi. Hissettiği şefkatin bir yalan olduğunu söy-ledi. İlk görüşte ona itici geldiğimi ve bendentiksindiğini… Sonra d-derisini çıkarıp parça parçaayaklarımın dibine fırlattı. Sadece y-yüzünü s-sak-

Page 12: Planar Geographic Sayı 2

1122 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

ladı. Hala benim yaptığım şekilde olan son p-parça-sıydı. Yüzü. O g-g…O güzel yüzü. O yüzü, fırıncınındüzinelerce t-taze bakire cesetleri arasından seçmiş-tim. Yerine dikmek için saatlerimi harcadım. Sakarparmaklarımın ilmek atlamaması için olabildiğinceyavaş çalıştım. Ve şimdi, onun yarattığı her Pando-ran, çarpık vücutlarının bir yerinde o aynı yüze sa-hipler. Her şeyden fazla, bu nedenle onlarıa-avlıyorum. Sadece onun p-planlarını bozmak içindeğil, aynı zamanda o güzel yüze defalarca kez ba-kabilmek için.V: …AG: Bay Verney, burada kesebilir miyiz? Olanları tamolarak... Brian?V: Birkaç gün önce her şey bana malum oldu. SonPandoranların otobüs kazasından sonra nereye gitti-ğini biliyordum. Akşam karanlığının çökmesini bekle-dim. Güneş batmadan önce bir fırtına patlak verdi;benim için iyiye işaretti. Yağmurla yıkanmış toprağıkazmanın daha zor olacağını düşünmedim bile. Herbir çocuğun nereye gömüldüğünü b-biliyordum. A-Ad-larını, ailelerini biliyordum. Kasabada olan bitenlerleher zaman yakından ilgilendim. Her bir tabutu top-raktan çıkartıp e-evime götürmeyi bitirdiğimde saatsabahım ikisiydi. İşim bittiğinde mezarlığa geri dönüpmeleğin s-söz verdiği hediyemi bekledim.AG: Yani diyorsunuz ki tabutların içindekiler... Pan-doranlar mıydı?V: Kızlı erkekli yedi çocuğun bedenlerini çalışma oda-mın zeminine serdim. Biri senin o-oğlundu değil miŞerif? İtiraf ediyorum ki, ilkini keserken içimde birazşüphe vardı. Bıçağımı dikkatlice kullandım. Uykudakibir Pandoranı farketmesi z-zor olabilir. Sonra onu gör-düm, kaburga kemiğine kıvrılmıştı. Yerinden çek-memle birlikte birden bir iribaş gibi, kedi boyutundabir kurtçuk kadar açıldı. Canlanmaya başladı. Bir tü-mörden gerçek haline dönüşmeye başladı. Onu öl-dürmeden önce g-gelinimin suratını görene kadarbekledim.Diğerlerine de aynı şeyi yaptım. Zaten uyanmaktay-dılar. Gelinimin yüzü her kaburganın arasından banadikkatle bakıyordu. Yaratıkların hepsini şişledim veüzerlerindeki s-suratları yüzdüm. Yüzdüğüm suratlar,kemik gibi s-sertleşerek mükemmel görünümlü birölüm maskesine dönüştüler. Bunlardan, kasabanınetrafında öldürdüğüm Pandoranlardan aldığım yüz-lercesine sahibim. Hepsi kilisenin bodrumundasaklı... Gözlerinin arkasında mumlar kalacak şekildebir odada asılı duruyorlar.

AG: Brian, kapıyı açar mısın lütfen?BT: Ben... Ben açamam, üzgünüm.AG: Fakat-V: Biliyor musun, hikâyemi Shelley’e anlatanın geli-nim olduğundan eminim. Bu, onun bana mesaj gön-derme şekli. Şeytani zekâsını, sembolik zaferler almakonusundaki azmini çok takdir ederim. En sevdiğitaktiklerden biri, benim soyumdan olan Promethean-lardan birini yozlaştırmaktır... Benim yanlış giden ya-ratışlarımdan birkaç nesil uzaklaşmış birini. Onlarıhenüz y-yeniyken bulur, kulaklarına nefret fısıldar vebana düşman eder. Onları vahşi Flux ile kandırır vebir Kentomani’ye dönüşmelerine neden olur.V: …V: Doktor? Haydi, oturun ve bitirelim bu işi.AG: Evet, ben... Ben üzgünüm. Neler oluyor? Azönce ne dediniz?V: Kentomani –simya yolunun en karanlık zarafeti.Takip etmediğim tek yolun. Zarafetler bize Biçimlen-dirmeyi kullanmayı öğretir, İçsel Ateş’i ve onun ezi-yetlerini anlamamıza yardımcı olur. Kentomani ise,Pandoran güruhlarını anlamayı ve onları yönetmeyisağlayan zarafettir. Yeni bir üreme organı ç-çıkaranakadar bu kulağa güzel bir fikir gibi gelebilir.AG: Gelininiz... Onu en son ne zaman gördünüz?V: Hm? Ne zaman... Yaklaşık yüz yıl önce. O gün çokkan dökülmüştü. Beni yakınına getirmek için benimyaratılarımdan birini kullandı ve koca bir köyü banakarşı savaşması için kışkırttı. Her şey bittiğinde o vePrometean çırağı p-parçalanmış bedenimi dağın te-pesine taşıdılar. Onların varlığından dolayı tüm kırsalkuruyup çoraklaşmıştı. Yakınlardaki kuru dalların veçıraların yanında bir kutu kibrit duruyordu. Hareket-siz bedenimi ayak bileklerimden astılar...AG: O bir değirmendi, haç değil. Sizi yıkık-dökük birdeğirmenin tepesine baş aşağı astılar.V: Evet, beni değirmenin pervanelerine sıkıca b-bağ-ladılar. Bunu söylemiş miydim?AG: Nasıl hayatta kaldınız?V: Değirmeni a-ateşe verdikten sonra kaçtılar. Alev-lerin çabucak kontrolden çıkacağını biliyorlardı. Be-denim hareketsizdi; fakat etrafımda olup bitenlerinf-farkındaydım. Gökyüzünün b-bulutlarla kaplandığınıgördüm. Doğa v-varlığımıza vahşice tepki gösteri-yordu belki de. Duman yükseldiğinde, yağmurun za-manında yetişip yetişemeyeceğini merak ettim. Fakatbaşka bir şey oldu.AG: Yıldırım.V: Değirmene çarptığında her şey parlak mor bir

Page 13: Planar Geographic Sayı 2

1133Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

renge bulandı. O anda b-bedenimin kontrolünü gerikazandım. O gece k-köye geri dönüp kalan herkesic-cezalandırdım. Çalıştığım ilk zarafet ile yeniden uğ-raşmaya başladım, Stannum’a. Eziyetin, öfkenin veintikamın zarafetine. Hala da çalışırım. Peki, doktor,sizce de şu anda o kasıntı duruşunuzu bir kenara bı-rakıp sizden intikamımı almamam için yalvarmayabaşlamanız gerekmiyor mu?AG: Dur… Brian? Brian, bana yardım et.BT: Aggie, yapamam. Marie onda. Yargıcın torunu daonda…V: Evet. Şerif Tierny’nin adamları mezarlıkta beni bul-duklarında onlarla g-gitmem gerektiğini hissettim.Sonra sen geldin ve çok t-tanıdık gelmiştin. Me-leğin vaat ettiği ö-ödülünse olup olmadığını m-merak ettim. Bu s-saçmalığa devam etmek eniyi yol gibi gözüktü. Sonraki gece Şerif Tierny veYargıç Carter’ı ziyaret ettim; s-seni burada t-tut-malarını sağlamak için. Ve ş-şimdi, sonunda,hatırlıyorum. D-değirmendeki sendin, değil mi?Gelinimle birlikte? Seni buraya beni s-sorgula-man, p-planlarımı öğrenmen için mi gönderdi?Nerede olduğunu biliyorsun. O bilgiye i-ihtiya-cım var.AG: Kurşun... Altına...V: Burada… Bu beş para etmez zincirlerin beniburada tutabileceğine dair numara yapmama g-gerek yok artık. [Zincirleri söküp atar]…AG: Evet, şimdi biliyorum. Kurşun… Altına dö-nüşür. Senin istediğin şey bu... Kendi biçiminideğiştirmek… Kendini bir insan yapmak…BT: Kes şunu. Ona zarar verme! Buna izin ver-meyeceğim. Bunu kaldıra-V: Sessiz, Şerif. Ayağa kalkma. Beni bunu tek-rar y-yapmaya mecbur bırakma!AG: Dur, lütfen, yapma. Benim iki… Çocuğumvar.V: O halde niçin d-dövüşten geri çekilmedin,doktor? Gösteriş yapma zamanı sona erdi. Ge-linim ile birlikte buradaydın. Sende benim gelintarafından bozulmuşluğa uğratılan bir y-yav-rumdun. Kendi değerinin muhakemesini yap.Şimdi biçimini değiştirmeye çalışacaksın. Banagücünü göster, belki de şu anda kurtulabilirsin.İlk yumruğum ile seni a-ayakta tutacağım [Biryumruk vurur].AG: Ahhh… Hahhh… Yapamam… Ughhh…Hughhh…V: Beni öldürmeye çalıştığın zamandan bu yana

çağlar geçti. Elbet bir şeyler öğrenmişsindir. Bana gü-cünü göster! Biçim değiştir…AG: Dur. Lütfen… Tekrar boğazımı sıkma. İzin ver…İzin ver de bakayım, Brian’ın durumu iyi mi?V: Unut onu! Şu anda endişelenmen gereken kişibenim.AG: Sen bir canavarsın.V: Hepimiz öyleyiz.AG: Aman Tanrım. Bu nasıl doğru olabilir ki? Ben…V: G-Gelinim nerede. Söyle ç-çabuk.AG: Bilmiyorum! Neden bunu yapıyorsun?V: Bana kaçamak cevap verme. Bu seni kurtarmaz.Hiç kimse seni kurtaramaz.

Page 14: Planar Geographic Sayı 2

1144 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

AG: [Duyulmayacak bir şekilde] –Bunu iyi bil. Niçinacı çektiğini biliyorum.V: Ne dedin sen?AG: Nedenini biliyorum. Kurşundan altına... Cana-var… İçine… İnsanın içine… İşte sen busun, değilmi? Sen kendini kurşun olarak görüyorsun. İnsanlığıise altın olarak… Siz… Prometeanlar… Siz insan ol-maya çalışanlarsınız, gerçek birer insan…V: Ayağa kalk.AG: Yanlış mıyım?V: Bu, ‘Muhteşem İş’ olarak b-bilinir. İnsan ruhununiçine Azoth’u koyma işlemi… Bir Prometeanın insan-lığa ulaşmasındaki nihai ama bir o kadar yavaş birsüreç. Ama artık bunların hepsi benim inanmadığımy-yalanlar.AG: Fakat bu yanlış, değil mi? Sen… Sen buna ina-nıyorsun. Görmedin mi? Acı çekmenin sebebi bu işte.Senin bir parçan hala… Hala senin gerçek bir insanadönüşebileceğine inanıyor. Eğer bu imkânsız ise, ozamanda kendi doğanla barışmalısın. Sen, sen yaz-gına boyun eğdin. Fakat sen yazgına boyun eğdiğinsürece, imrenerek peşinden koştuğun gerçekten birinsan olma şansını kaybediyorsun. Nerede yanlışyaptığını bulmalısın. Niçin hala bir canavarsın?Bunun cevabını bulmadan evvel bir kez bile dinlen-meksizin uğraş vermelisin.V: K-kalk ayağa, l-lanet herif. Seni öldürmek zorundakalacağım yoksa. Kalk ayağa. Bana gelinimin neredeolduğunu söyle hemen, bu şansı sana tekrar verme-yeceğim.AG: Bu değil mi? Niçin onu aklından bir an olsun çı-karmadığının sebebi bu değil mi? Bu bir öfke ya daintikam değil. Evet bu. Bu, çünkü onunla birlikte ol-duğun o kısa süre içersinde bir şeyler hissettin, dahaönce hiç hissetmediğin bir şey. Tıpkı bir insan gibi his-settin.V: YETER! [Aggie’ye güçlü bir yumruk vurur]……Sanki çok nazik biriymişçesine numara yapma bana.Bu, kan…Bu bir his uyandır-m-mıyor. Biz kolay kolay yaralan-mayız. O bunu nasıl yapa-b-bildi… Onu öldürdüm müyoksa? Bu bir numara olmalı. Doktor? [Aggie’nin üze-rine eğilir]BT: Ellerini… Ondan… Uzak… Tut…V: O… O gerçekten ö-ölmüş. Ama n-nasıl…BT: Pislik… Orospu… Çocuğu…V: B-ben… Ben onu ö-ö... Ben onu ö-öldürdüm.Fakat bu i-imkânsız. Onu nice zamandır t-tanıyor-

dum. Onu yüzyıllar öncesin-d-den hatırlıyorum. Onasıl sadece bir insan olabilir? Nasıl…BT: Seni… Pislik…V: Kes! Onu ö-öldürdüm, anla-m-mıyor musun? O ö-öldü! O… O benim gibi değilmiş…O bir i-in-insandı! G-gerçek bir insan! O y-yolu b-bul-muştu! Lanet olsun! Lanet Kaşmallim. Ne getirdikle-rini bana niye s-söylemediler. O y-yolu bulmuştu. Veben onu ö-öldürdüm. Aman Tanrım! Bana bunu nasıly-yaptığını s-söyleyebilirdi. Bana bu sırrı v-verebilirdi.Bana s-söylemesini isteyebilirdim… Bunu y-yapabi-lirdim… Ben ne yaptım?BT: Nerede… Nerede benim… Eşim?V: Bunu nasıl yap-t-tın Doktor Gray. Sana bunu s-söyletmeye çalışıyordum. Ve şimdi benim u-ulaşa-mayacağım bir yerdesin.BT: Lütfen…V: D-dur. H-ha… Hayır… Sen d-değilsin. Ne yap-maya ihtiyacım olduğunu b-biliyorum. Seni hala kul-lan-a-abilirim, Doktor. Seni g-geri getirebilirim, değilmi? Seni tekrar y-yaratabilirim. Ve s-sana bildiklerinianlattırabilirim… Ya da senin y-yeniden yürümenisağlayabilirim. Evet… Senin bedenin harika... Bu ba-cakları değiştirmek gerçekten büyük ayıp olurdu…BT: Lütfen söyle… Nerede eşim?V: Pekâlâ Şerif. Sen bana yardım ettin… Sana eşininm-madenlerde saklı olduğunu söylemiştim. Ama bubir yalan. Benim kaldığım kilisede, bir klozet ve taklitbir duvar var. O duvarın arkasında kilisenin arka oda-larına geçişi sağlayan bir el merdiveni var. Senin Ma-rie’n ve çocuğun Carter orada s-saklı… İplerlebirbirlerine sıkıca bağlanmış şekilde… Karanlıkta…Onlara yiyecek ve su bırakmıştım. Şoktan kurtulduk-tan sonra sana gidip onları bulman için izin verece-ğim. Ve umut et ki, o da senin onu düşündüğün gibiseni düşünsün.BT: Sen… Sen onu… [Gerisi duyulmaz]V: Elveda. Bir daha görüşmeyeceğiz.

Page 15: Planar Geographic Sayı 2

STORYTELLING GAMEOF BEAUTIFULMADNESS

1155Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Page 16: Planar Geographic Sayı 2

Yazan:

Hakan “Charon” Arslan

Changeling estetiğin ve acımasızlığınoyunu, tutkunun ve kayboluşun, rü-yaların ve çılgınlığın oyunu. Ve sen,

bir peri olarak, dikenlerin içinden geçen biryolda senden çalınmış olan hayatı yenidenelde edebilmek uğruna savaşıyorsun.Şimdi kendin için en iyi yolu seçmelisin; kay-bolmuş yaşamına dair parçaları bulabilirsinve onları birleştirebilirsin. Böylece eski ya-şamına yeniden kavuşacaksındır. Yahut hır-sının peşini bırakmayarak kendine yeni biryaşam kurmayı deneyebilirsin.Fakat her halükarda seni yolundan alıkoy-mak isteyen bir şeyler olacaktır. Perilerin şuünlü saray entrikalarından tut, sen ne ya-parsan yap devamlı olarak seni takip eden,başına musallat olmuş gerçek perilere kadarpek çok şey seni yolundan alıkoymaya çalı-şacaktır.Böyle diyor White Wolf firmasının çıkarmayıplanladığı beşinci oyun olan Changeling’ingeliştiricisi Etham Skemp. Yazı oldukça he-yecan verici fakat dilerseniz beşinci oyunhakkında biraz daha derinlere inelim.Promethean: The Created’dan sonra piya-saya çıkarılması düşünülen Nwod oyununAğustos 2006 da firmanın takipçilerine du-yurulmuştu. Bu tarihten bu yana da firmanınizlediği genel tutum, insanları heyecanlan-dırmak yönünde. Nitekim White Wolf un çı-kardığı her oyunda klasikleştirdiği X:The Ygibi bir ayrıntıda bile insanları heyecanlan-dırma yoluna gidilerek Changeling oyunu-nun artyazısı olan ‘The Y’ kısmı iki ayöncesine kadar belirtilmemişti. Yanı sırafirma oyunun içeriği hakkında da oldukça kı-sıtlı bilgi vererek insanların bu yeni oyunakarşı şevklerini arttırmayı amaçlıyor. GeneEthan Skemp’in bu konuda yaptığı bir yorumzaten herşeyi açıklığa kavuşturmakta: “Yenibir oyun hazırlıyorsanız, insanları heye-canlandırmalı, sabırsızlandırmalısınız”.Yani düşüncenin özü bu... Fakat firma, in-sanları heyecanlandırmanın yanı sıra, onla-rın beklentilerini ve tepkilerini ölçmeyi deihmal etmiyor. Bu yüzden; hakkında henüzhiçbir şey bilinmeyen Changeling oyunu için

resmi sitelerinde bir forum açıldı ve insan-ların genel beklentileri ve oyun hakkındaspekülasyonlar incelendi. Kişisel kanaatim,Changeling sisteminin belli bir kısmını dabu spekülasyonlardan yola çıkarak şekil-lendireceklerdir. Tabi White wolf sistem ya-ratıcıları insanları şaşırtmakta üstüne adamtanımaz. Bu yüzden Changeling hakkındakigenel görüşleri takip ederek onlara hiç bek-lemedikleri bir feyk atmaları olası.Şimdi gelelim pek çoğumuzun merak ettiğimeseleye. Yani, “Neden Changeling?” so-rusunun yanıtını aramaya…Sorunun cevabı için önce tersten gidelim is-terseniz. Yani “Neden Changeling?” soru-sunun cevabından önce “Neden Hunter,Demon, Mummy ya da Wraith değil?”Bu sorunun cevabını şu şekilde verebiliriz;—Hunter: The Reckoning, Demon: The Fal-len ve Mummy: The RessurectionOWoD(Old World of Darkness)’a sembolikbir kapanış yapabilmek –ya da çeşitli açık-ları kapatabilmek, birer kulp kapak uydura-bilmek- amacıyla hazırlanmış oyunlardı vefazlada ses getirememişti.Wraith: The Oblivion ise eski sistemdezaten yeterli ticari kazanç sağlayamama-sından ötürü 1999 yılında sona erdirilmişti.Ayrıca şu anda yeni sistemde Wraith: TheOblivion ile benzer içeriğe sahip Orpheusoyunu limitli satışlarla firma için yeterli tat-min noktasına ulaşmış durumda.

—Evet, OWoD içinde çok fazla Yahudi-Hristiyanik öğe taşıyordu. NWoD(NewWorld of Darkness) ise dünyamıza ait kültöğelerden ziyade modern fantezi anlayışınadaha yakın duruyor. Hunter, Demon veMummy oyunları ise dünyamızın kült öğe-lerinden yararlanılarak çıkarılmış oyunlardı.Yani bu üç oyunun çıkarılmamasının altındayatan sebep bu da olabilir.

—OWoD ile NWoD birbirinden farklı oyungruplarıdır. Yani çıkarılmış oyunlar birbirin-den bağımsızdır. Dolayısıyla eski bir oyunTime of Judgment ile beraber kapandı diye

1166 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Page 17: Planar Geographic Sayı 2

yeni sistemde yine bu isimde bir oyun yer alma-yacak diye bir şey söz konusu olamaz. Vampire,Werewolf, Mage oyunları eski sistemde de vardı,yeni sistemde de varlar. Fakat aralarında dağlarkadarda fark var. Yani;Nwod’ın yapı itibariyle bulunduğumuz dünyanıngeçmişini, ırklarını, dinlerini ve sembolleriniOwod kadar keskin hatlarla ele almıyor olmasıve metaplot öğe olarak görmemesi ileride Hun-ter ve Demon oyunlarının çıkmayacağı anla-mına gelmez. Çünkü Nwod da kendioyunlarında çeşitli inançlara dair mitik ve kültistöğeleri pekâlâ kullanıyor. Yani buradan doğrubakacak olursak, ileride Hunter ve Demon oyun-larına da yer verilebilir.Nitekim Mage: The Awakening’de öne sürülenalternatif evren yapısında şu boyutlar yer al-maktadır;—Totemlerin Krallığı, Yaratıkların Evi; PrimalWild—Semavilerin Krallığı, Meleklerin Evi; Aether—Gizemlerin Krallığı, Gölge Yaratıklarının Evi;Stygia—Kâbusların Krallığı, İblislerin Evi; Pandemo-nium—Büyünün Krallığı, Perilerin Evi; ArcadiaBurada yer alan Arcadia’yı tanıyoruz değil mi?Şimdi gelelim “Neden Changeling?” sorusununyanıtını aramaya…—Gotik, korku, düşsellik, modernite, fantezi,okült gibi öğeleri rahatlıkla temele alabilmesi veesnek, hayalgücüne dayalı bir ürün olması...— Her ne kadar Changeling eski sistemde limitlisatışlarla piyasaya sunulsa da –ki şimdide limitlisatış durumu söz konusu olacaktır muhtemelen-coşkulu bir fanatik kitlesine sahip. Ve bu kitleningözünde Changeling her zaman ayrı bir konumasahiptir. Öyle ki OWoD kapanmadan önce WhiteWolf’un resmi sitesinde açılan ankette “En sev-diğiniz White Wolf Oyunu Hangisi?” şeklinde birsoru yöneltilmiştir. Alınan sonuç ise takribenşöyle;

Changeling: The Dreaming——%24Demon: The Fallen—————-%6Hunter: The Reckoning———-%17Kindred of the East—————-%12Mummy: The Resurrection——-%6Orpheus———————————%8Wraith: The Oblivion—————%17

NOT: Yaklaşık 1300 oy kullanılmıştır. Oylamaya

Mage, Vampire ve Werewolf oyunları dâhiledilmemiştir.

Yani aslında bazılarımız Changeling’i çokalternatif bir OWoD oyunu olarak görmüşolsa bile istatistiklerin daha farklı sonuç ver-diği ortada. Ayrıca OWoD zamanında limitlisatışlarla piyasaya sürülen Changeling:The Dreaming oyununun 99 yılında kapa-tılmasına karar verilen Wraith: The Obliviongibi kapatılacağı düşünülmekteydi fakatWhite Wolf firması 2004 yılında Change-ling: The Dreaming materyallerinin yenibaskılarını piyasaya sürme kararı almıştır.Bunda Changeling fanatiklerinin etkisi ol-duğu söylenebilir. Changeling kitapları limitlisatışa sunulmuş olsa bile zamanında fir-maya satış açısından oldukça güven ver-mişti. İsterseniz şimdi Ebay’e giripChangeling kitaplarını aratın. Çok az kitapelden çıkarılmak istenmektedir ve satılmakistenen kitaplarda epey yüksek fiyatlarla alı-nabilir(Kithbook: Pooka’nın 160 küsur do-lara satıldığına bizzat şahit olduğumusöyleyebilirim).

—Changeling’in beşinci oyun olarak piya-saya sürülmesinin altında yatan bir başkasebep daha var ki o da Justin Achilli’nin(NWoD fikrini ortaya atan kişi) OWoD ka-panırken Changeling’in yeni sistemde deyer edineceğinin sinyallerini vermiş ol-ması…

Bunlara benzer başka spekülasyonlarda dabulunulabilir tabi fakat kesin olan bir şey varo da yeni oyunun eskisiyle örtüşmeyecekolması. Girişte verdiğim yazıda okuduğu-nuz üzere Changeling: The Lost, Change-ling: The Dreaming’den farklı bir anlayışasahip olacak. Atmosfer olarak Changeling:The Dreaming’in sahip olduğu fantastik-ko-medya anlayışından farklı olarak, yeni oyunbiraz daha içsel korkuya yönelik karanlık biratmosfere bürünebilir. Ve muhtemelen peri-lerin nereden geldikleri hakkında genekesin bilgiler verilmeyecek, bu konu Story-teller’ların kendi yorumlarına bırakılacaktır.Niçin varolduklarının altında yatan sebebiise Ethan Skemp açıklamış, kendilerindençalınan yaşamı arayışları konu alınacak-mış. Tabi her şey bununla da bitmiyor olsa

1177Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Page 18: Planar Geographic Sayı 2

1188 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

gerek, bekleyip göreceğiz.

Yani uzun lafın kısası, aslında sistem değişmiş olsa da White Wolf hazırladığı oyunların özünüaçıklamak konusunda hala oldukça başarılı.

Şimdilik söyleyebileceklerim bu kadar. Birde unutmadan, oyun 2007 yazında görücüye çıka-cak. Bu tarih gelene kadar Changeling hakkında tartışmaları takip etmek isteyenler için iki adresvermek istiyorum.

Changeling:The Lost oyunu için hazırlanmış demo pdf.http://www.white-wolf.com/downloads.php?category_id=119

White Wolf resmi forumunda Changeling: The Lost için ayrılmış tartışma bölümü.http://forums.white-wolf.com/viewforum.php?f=58

Alternatif bir World of Darkness sitesinde Changeling için ayrılmış tartışma bölümü.http://www.shadownessence.com/forum/...?showforum=377

Son olarak, Changeling: The Dreaming üzerine yazılmış çok güzel bir şiirle bitirmek istiyorum.Bu şiiri dikkatle okuduğunuzda perilerin benliğinin çok güzel yansıtıldığını göreceksiniz.

Herkese iyi eğlenceler, görüşmek üzere…

Chase Feonsdotter “Childling”

ÇOCUKSUO kız her gece şarap içip tatlı yer,İpek dantellerle güzelce kuşanırdı.Kukuletasını çenesine bir güzel bağlarVe başka bir dünyayı hayal ederdi.

Uzaklarda, yıldız ışıklarının ve sislerin fısıltılarındaKızın hayalini kurduğu bir dünya vardıDenizlerin dalgaları üzerinde,Dans ettiği, perilerin;Kızın onları bulması ümidiyle.

Şafak vakti uyandığında,Işığıyla gecenin büyüsünü takip ederdi.“Ayın Çocuğu” ise kaçardı ondan, sessizce;“Anne Alacakaranlığın” yardımı ile koşar ve sakla-nırdı.

Ve kızın gözlerini açardı hemenGökyüzü kadar mavi bir melek,

“Bu gece tekrar kendi krallığını hayal edeceksinVe yudumlayacaksın hayalleri, ışığı ve sevgiyi…”

Page 19: Planar Geographic Sayı 2

1199Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

RPGSİSTEMLERİDEĞERLENDİRMESİ

BÖLÜM 1

Page 20: Planar Geographic Sayı 2

2200 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Bilgisayar RPG oyunlarında olduğu gibi masa-üstü RPG oyunlarında da bir büyük çoğun-lukla bir kural sistemi kullanılır. Bazı GM’ler ve

oyuncular tarafından masaüstü RPG’nin önemli par-çalarından biri sayılan kural sistemleri başka GM’lerve oyuncular tarafından oyunun çok da önemli ol-mayan bir parçasıdır. Peki, nedir bu kural sistemleri?Neden geliştirilmiştirler ve neyi amaçlamaktadırlar?Hangi sistemler vardır ve özellikleri nelerdir? Hakla-rında neden bu kadar farklı fikirler vardır? Bu yazıdaelimizden geldiğince bu soruların cevaplarına ulaş-maya çalışacağız.Bu bölümde kural sistemlerinin işlevlerinden ve ül-kemizde oldukça yaygın olarak kullanılan iki sistemolan AD&D 2. edisyon ve D&D 3. edisyondan bah-sedeceğiz. İlerleyen bölümlerde GURPS, Whitewolf,d20 sistemlerinden bahsedeceğiz. Ayrıca kural sis-temi kullanmadan bir oyun nasıl oynanır bu tür biroyunun ne gibi kolaylıkları ve problemleri oldu-ğundna bahsedeceğiz. Son olarak da kural sistem-leri üzerindeki görüşlerden ve sistemler hakkındaneden oldukça farklı görüşler olduğundan bahsede-ceğiz.

KURAL SİSTEMLERİNİNİŞLEVLERİ

Kural sistemleri RPG oyunlarının gelişmesiyle para-lel olarak gelişmişlerdir. 1970’lerde ilk üretilen RPGsetting’ler kendi sistemleri ile birlikte geliştirilmişler-dir. Zamanla gittikçe daha detaylanan ve karmaşık-laşan kural sistemleri günümüzde farklı settinglereuyarlanabilen genelleştirilmiş kural sistemleri ( ör:d20, GURPS ) olarak karşımıza çıkmaktadırlar.Masaüstü oyunlarda her oyuncunun karakterininbelli sosyal, fiziksel, zihinsel ve bazen doğaüstü ye-tenekleri vardır. Her sistemde bu yeteneklerin ifadeettiği şeyler farklıdır. Bir sistemde bu yeteneklerin sı-nırlarının belirli olması gerekmektedir. Güçlü bir ka-rakter bir taşı yerden kaldırıp atabilir mi ?Atabiliyorsa ormandaki bir ağacı da yerinde söküpdüşmanlarını bu ağaç ile parçalayabilir mi ? Bu ye-teneklerin sınırlarının çizilmesi her oyunda yapılması

gereken işlerin en önemlilerinden biridir.Eğer tüm grup herşeyi yapabilen üstün var-lık ( ? )’lar tarafından oluşmuş ise bir oyunoynamanın bir manası yoktur çünkü böylebir grubun ne başedemeyeceği bir varlık nebir görev ne de bir hedefleri vardır. Karak-terlerin karşılarına gelen problemleri aşıpaşamayacaklarının nasıl belirleneceği birmasaüstü oyunun önemli parçalarından bi-risidir. Bu noktada devreye giren kural sis-temleri GM’e ve oyunculara karakterlerininsınırlarını çizer, neleri yapıp neleri yapama-dıklarını kesin veya kaba taslak bir şekildeortaya koyar.

MEVCUT KURALSİSTEMLERİ

D&D 2nd Edition ( AD&D )

Firma : TSR(eski) Wizardsof the Coast(yeni)Çıkış Tarihi :1989Önemli Set-ting’ler : Forgot-ten Realms,Dragonlance,Dark Sun,Birthright, Ra-venloft, Planes-

cape, Spelljammer

TSR firması tarafından 1989 yılında piya-saya çıkarılan AD&D eski bir sistem olma-sının yanısıra günümüzde halakullanılmaktadır. Ülkemizde yaygın olarakkullanılan ilk sistem olduğundan büyük birönem taşır. Özellikle 23 yaş ve üzeri bir çokoyuncu ve GM’in ilk kullandıkları sistemAD&D’dir. Zamanı için oldukça başarılı bir

Yazan:

Şükrü “Gwydion The Quick” Kuran

Page 21: Planar Geographic Sayı 2

2211Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

sistem olsa bile günümüzde yerini kendisin-den çok daha esnek bir yapıya sahip olanD&D 3rd edisyon’a bırakmıştır. Ancak D&D3rd edisyon’da istediğini bulamayan oyun-cular ve GM’ler hala bu sistem ile ülkemizdeoyun oynattıklarından ülkemizde mevcutolarak kullanılan sistemler arasına alıyoruz.

Karakter Yetenekleri

D&D sistemlerinde karakterler 6 adet yete-neğe sahiptirler. Strength, Dexteriy ve Cons-titution ‘dan oluşan fiziksel yeteneklerinyanında Intelligence, Wisdom ve Charismazihinsel yetenekleri oluşturur. Bu yeteneklerkarakter oluşumunda 3 – 18 aralığında (in-sanlarda) zar ile belirlenir ve oyun içindekolay kolay değişmezler. Bu skorlarda 9 –11 ortalama bir insanı temsil ettiği gibi 18’inüstüne çıkıldığında insan üstü seviyelereulaşılmış demektir. Yeteneklerde üst sınırolarak 25 olarak belirlenmiştir. Elf, Dwarf gibiyarı-insan ırklarının üyelerinin haricinde ka-rakterler genel olarak en fazla 18 skorunaulaşabilirler. Daha yüksek skorlar yaratıklar,üstün ırklar, tanrılar gibi insanüstü varlıklaraayrılmıştır. Skorların oyunun başında belir-lenip oyun içinde kolay kolay değişmemesioyunun başındaki skor belirlenme safhası-nın oyunun en önemli kısımlarından biriyapar. Skor’larda karakterler arası adaletinsağlanması için GM’ler tarafından zar ile ka-rakter skorları oluşturmanın yanısıra puandağıtımı gibi çeşitli yöntemler geliştirilmiştir.Karakterlerin 6 yeteneği belli iken yaratıkla-rın Intelligence haricinde yetenekleri genel-likle yoktur. İlk bakışta önemsiz gibi görünsede yaratıklara yetenekler ile ilgili bir işlemuygulayacağı zaman (ör: yetenek testi - abi-lity check) GM’in kullandığı yaratığa o andabir yetenek skoru düşünmesi gerekmekte-dir. Oyunlar arasında tutatlılık için aynı ya-ratığın skorlarının birbirine yakın olmasıgerektiğinden, yaratık skorlarının GM tara-fından oyun öncesi belirlenip not edilmesi la-zımdır.Yetenekler ile ilgili bir diğer sorun ise Wis-dom ve Charisma yeteneklerinin tanımıdır.Wisdom temelde bilgelik diye tanımlansa daaslında rahip, druid gibi tanrısal güçleresahip sınıflar için düşünülmüş Intelligence’ın

alternatifi bir büyü yeteneğidir. Ancak bununla birliktekarakterin irade gücü, duyu ile gözlem yeteneği ola-rak da kullanıldığı olur. Dolayısıyla dikkatli bir ormankorucusu otomatik olarak bilge ve yüksek irade sa-hibi olmaktadır. Benzer bir şekilde Charisma yeteneğide fiziksel güzellik, liderlik yeteneği ve yaşama arzu-sunu içerir. Dolayısıyla mesela fiziksel olarak güzelgörünen ancak liderlik yeteneği pek olmayan bir ka-rakteri sistem kuralları içinde tanımlamak mümkündeğildir.

Karakter Kabiliyetleri

Karakterlerin yetenekleri proficencyler ile tanımlan-mıştır. Her karakter sınıfı ve seviyesine bağlı olarakbelli adet proficency’ye sahiptir. Sistem de yaklaşık50 – 60 adet proficency vardır. Ancak karakterlerin ilkbaşta alabilecekleri proficency adetlerinin oldukça azolması ve ancak 3 – 4 seviye’da bir yeni bir profi-cency kazanabilmeleri karakterlerin gelişimini ve çe-şitliliğini oldukça kısıtlamaktadır. GM’ler bu sistemidaha kullanılabilir hale getirmek için ilk seçilen profi-cency adedini artırmak ve bazı proficency’leri (ör: Atsürmek, ateş yakmak) proficency’yi almamış karak-terler tarafından da kullandırmak gibi yöntemlere baş-vurmuşlardır.

Dövüş Sistemi

AD&D’de her dövüş round’u 1 dakika olarak belirlen-miştir. Karakterlerin bir round’da ne yapıp ne yapa-mayacağı sistemde belirtilmiştir. Karakterler yükselenseviye’ları ile bir round’da yapabilecekleri hareket sa-yısı da artmaktadır. Ancak 1 dakikalık round süresibü sürede yapılabilen hareketlerin birçoğunu açıkla-makta yetersiz kalmaktadır. Bu problemin en çarpıcıkısmı saldırı hamleleridir. Sisteme göre 1. seviye birsavaşçı bir round’da 1 hamle yapabilmektedir. Ger-çekte en fazla bir kaç saniye süren bir kılıç savurmahareketini bir AD&D karakteri ancak 1 dakikada ya-pabilmektedir (veya 1-2 saniye’de kılıcı savurup gerikalan 58 – 59 saniyeyi boşa geçiriyor olarak da dü-şünülebilir).Dövüşler karelerden oluşan bir harita üzerinde oy-nanması sistem tarafından tavsiye edilmektedir. Büyümenzilleri ve etki alanlarının, karakterlerin nereye kaçround’da gidebileceğinin hesaplanmasında bu yapı-daki bir harita oyunu oldukça kolaylaştırmaktadır. Ka-relerden oluşan bir haritada çapraz ilerlemelerde biradaletsizlik olmaktadır. Sistemde çapraz hamleler ileyatay hareketler aynı mesafe olarak düşünüldüğün-

Page 22: Planar Geographic Sayı 2

2222 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

den çapraz hareket edip yatay hareketten daha uzakmesafelere ulaşılabilmek gibi bir sorun bulunmakta-dır.Her karakterin ve yaratığın sınıfı, sınıftaki seviyesi,Constitution skoru ve çeşitli büyüler ile belirlenen bircan değeri – Hit Point (HP) vardır. Her karakter veyayaratık hasar aldığında HP’si aldığı hasar oranındaazalır ve HP’si -10’a düşen karakter veya yaratıkölür. HP sistemi temel olarak basit anlaşılır, kolay veoyuncuların çabuk ölmesini engelleyen bir sistem ol-masına karşın seviye atlandığında HP’nin de art-ması ilerleyen seviyelerde karakterleri aşırı dayanıklıve onlarca darbeye dayanabilen birer insanüstü ya-ratık halilne getirmektedir. Bu da oyunun gerçekçiliközelliğini oldukça düşürmektedir.

Karakter İlerlemesi ve Ödüllendirilmesi

Her karakter oyuna belirli bir sınıf ile ve bu sınıfta bi-rinci seviyede başlar. Sınıflar karakterlerin yapabile-ceklerini belirlerken ilerleyen seviyelerde ne gibiavantajlar kazanacağını da gösterir. Karakterler kar-şılarına çıkan yaratıkları, NPC’leri altettiklerinde be-lirli miktada deneyim puanı – experience point (XP)kazanırları. Bu XP’ler belli seviyelere ulaştıklarızaman karakterler sınıflarında bir üst seviyeye ge-çerler. Oyun temel olarak karakterlerin yaratıkları al-tetmesi, bir üst seviyeye çıkması ve daha güçlüyaratıklar ile dövüşmeleri üzerine kuruludur. Ancakülkemizde AD&D bu oyun sisteminden çok dahaderin ve detaylı şekillerde kullanılmıştır.Basit ve kullanışlı bir sistem olan bu seviye atlamasistemi AD&D’nin yaygınlaşmasında ve kolay anla-şılmasında büyük bir rol oynamış olmasına karşıngerçek hayat karşılığı olmadığından gerçekçi oyun-larda sorunlar oluşturmaktadır. Oyuncular yaratıklarile mücadele ettikleri sürece seviye sisteminin birproblemi göze batmazken başka insanlar ile müca-dele etmeye başladıklarında ciddi sorunlar çıkabil-mektedir. Normalde kimse tepeden tırnağa zırhlı birşehir muhafızına saldırmayı düşünmezken AD&D’deorta – yüksek seviye karakterler muhafızın çokdüşük seviye olduğunu düşünüp sopalar ile dahiolsa muhafıza saldırıp onu rahatlıkla alt edebilirler.Seviye atlamalarda farklı sınıfların seviye atlamala-rının farklı olması, birden çok sınıf seçimindeki kısıt-lamalar, yarı-insan ırklarının seviye limitleri AD&Ddeki seviye sisteminin problemleri arasında ilk baştagöze çarpanlardır.Sistemin piyasaya çıkmasından sonraki yıllardamevcut karakter sınıfları içinde çeşitliliğe imkan sağ-

lanması için sınıflara Kit adı verilen alterna-tif sınıflar eklenmiştir. Bir sınıfın farklı kit’le-rine sahip aynı sınıfa dahil olan ikikarakterin birbirinden farklı yetenekleri var-dır.

Rol Yapma’ya Uygunluk

AD&D sisteminde oyunun anafikri yukarıdabelirttiğim gibi karakterlerin yaratıkları imhaetmesi ve seviye atlaması üzerine kurulu ol-duğu için rol yapma yeteneği kısıtlı bir sis-temdir. Ayrıca her karakterin ahlaksalyapısını belirten Allignment adlı bir özelliğibulunmaktadır. Her karakter kendi allign-ment’ına göre davranmak zorundadır. Buşekilde rol yapma konusunda oyuncuya yolgösteren bir sistem olan Allignment sistemiPaladin, Druid gibi sınıflar için çok uygunolsa bile daha temel sınıflar (ör: Savaşçı,Büyücü) için karakterlerin rollerinin dar ka-lıplar içerisinde kalmaya zorlar.Aşağıda belirteceğim gibi AD&D sistemin-deki eksikler yüzünden sistemin ilk değişik-liğe uğradığı yer ülkemizde rol yapmayeteneği olmuştur. Birçok GM oyunu basityaratık kesmeceden çıkartıp rol yapma ye-teneğinin zarlarda atılan sayılardan dahaönemli olduğu bir hale getirmiştir.

Zar Sistemi

AD&D sisteminde birçok zar çeşidi kullanı-lır. Sistemde 4, 6, 8, 10, 12 ve 20 yüzlü zar-lar bulunurken bu zarlardan en çok d20kullanılır. Saldırı hamleleri, yetenek testi,saving throw’larda hep d20 kullanılır. d20‘nin en önemli özelliklerinden başka birisiise belli bir verilen bonus ve penaltılar ilebelli bir zorluk seviyesindeki bir işin başarıile yapılma ihtimalinin oldukça kolay hesap-lanmasıdır. Mesela hiç bir bonus ya da pen-altı olmadan d20 atıldığı bir durumda zarın14 veya üzeri gelme ihtimali yüzde (20 – 14+ 1) * 5 = 35 olarak hemen hesaplanabilir.Bu sebepten bir d20’deki 1 puan’lık herbonus %5’lik bir iyileştirmeyi, 1 puan’lık herpenaltı ise %5’lik bir kötüleşmeyi simgeler.AD&D zar sisteminde d20’ler bazı durum-larda belli bir sayının üstünde atılması ge-rekirken bazı durumlarda da bir sayının

Page 23: Planar Geographic Sayı 2

2233Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

altında atılması gerekmektedir. Ayrıca sal-dırı zarlarında atılması gereken sayının he-saplanmasında kullanılan THACO değerizaman zaman kafa karıştırmaktadır. Bu zarproblemleri çok önemli olmamalarına karşınsisteme yeni uyum sağlamaya çalışan biroyuncunun uyum süresini uzatmaktadır.

Sistemin Değişime Açıklığı

AD&D sisteminin en önemli problemi çoktemel kurallar (ör: seviye atlama, saldırıhamlesinin vurup vurmadığının hesaplan-ması) haricinde ikinci önemli kurallarda sis-temin kurallarının açık olmaması ve yorumaaçık bırakılmış olmasıdır. Eski bir GM arka-daşım AD&D Dungeon Master’s Guidebookkitabının sayfalarca tek kuralı anlattığınısöylemişti : “DM’in dediği kuraldır”. Belki bukadar olmasa bile sistem o kadar fazla kısmıGM’e bırakmıştır ki her GM sistemi kendinegöre şekillendirmeden temel kuralları ileoyunu oynatırken çok zorlanır.Sistemdeki bu açıklar aynı zamanda siste-min ülkemizdeki en kuvvetli noktası halinegelmiştir. GM’ler kendi kural yorumlarını veuygulama sonuçlarını birbirine anlattıp diğerGM’lere tecrübelerini akatarmışlar bu şe-kilde sistem kişisel tecrübeler üzerine geliş-miştir. Dolayısıyla AD&D’de GM’in tecrübesioldukça önemlidir diyebiliriz.

Yorum

AD&D sadece bir kural sistemi olarak elealındığında yaşını haliyle göstermektedir.Katı kuralları, kurallarındaki net belli olma-yan yerlerin çokluğu ve rol yapmaya pekaçık olmaması günümüzün daha esnek sis-temlerinin yanında tercih edilmesini azalt-maktadır. Ancak ülkemizdeki AD&D GM’leriçok uzun süredir RPG oyunları oynatmış ol-dukları için kişisel tecrübelerinden sisteminhatalarını oldukça azaltıp oynanabilirliği yük-sek oyunlar ortaya çıkarmaktadırlar. Ayrıcasistem için geliştirilmiş olan campaign’lerinbir çoğu halen orjinalliğini ve etkilyiciliğini ko-rumaktadır. Sırf bu campaign’ler için halaAD&D oynayan gruplar bulunmaktadır.

Avantajlar ve Dezavantajlar

+ Sistemdeki birçok eksiklikten dolayı sistemin GMtarafından kolaylıkla değiştirilebilmesi+ Oldukça başarılı setting’lere sahip olması

- Allignment sistemi- Seviye atlamanın oldukça keskin hatlar ile belir-lenmiş olması- Sistemin oyunun dövüş ağırlıklı oynamak üzere oy-

nanmak üzere dizayn edilmişolması- Açıklık kazanmamış olan birçok konunun bulunduğundananlaşılmasının zor olması

D&D 3 - 3.5rd Edition

Firma : Wizards of the CoastÇıkış Tarihi : 2000 ve 2003 (sı-rasıyla)

Önemli Setting’ler : Greyhawk, Forgotten Realms,Eberron

Wizards of The Coast, 2000 yılında uzun yıllardır oy-nanmakta olan AD&D sisteminin yerini almak üzereD&D 3rd edisyon’u piyasaya çıkardı. Bazı kısımla-rında AD&D sisteminin alışılagelmiş mekanizmaları-nın aynen kullanıldığı (ör: Allingment, seviye vesınıflar, Hit Point (HP) sistemi) D&D 3. edisyon, birçok yerde de eski sisteme göre büyük farklılıklar içe-rir. Piyasaya çıkmasından bir süre sonra oldukça po-püler bir sistem haline gelen D&D 3rd edisyon,ülkemizde de en çok kullanılan sistemlerin arasınahızla girdi. Hatta ülkemizde şu anda en çok tercihedilen sistem olduğu bile söylenebilir. Sistem 2003yılında elden geçirilerek 3,5. edisyona yükseltildi. Buiki edisyon arasında temel olarak büyük farklılıklarolmadığı için bu incelememizde iki sistemi bir olarakele alacağız.

Karakter Yetenekleri

AD&D sisteminde olduğu gibi karakterler üç adet fi-ziksel ve üç adet zihinsel yeteneğe sahiptir. Bu ye-tenekler karakter oluşumunda 3 – 18 aralığında(insanlarda) zar ya da puan dağıtma sistemi ile be-lirlenir ve oyun içinde seviye atlamalar, belli büyülerile az miktarda da olsa daimi olarak değişebilirler. Buskorlarda 9 – 10 ortalama bir insanı temsil ettiği gibi18’in üstüne çıkıldığında insan üstü seviyelere ula-şılmış demektir. Üst sınır olarak sistemin teorik bir

Page 24: Planar Geographic Sayı 2

2244 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

sınırı olmamasına karşın genelde oyuncular,NPC’ler ve yaratıklar en fazla 40 – 50 civarında ye-tenek seviyelerine sahip olabilirler.Yetenekler konusunda D&D 3. edisyonun AD&D’denen önemli farkı ise yeteneklerin oyun süresince de-ğişmesi ve bütün NPC ve yaratıkların 6 yetenek pua-nınında (istisnalar hariç) belirli olmasıdır. D&D 3.edisyonda yetenekler çeşitli sebepler ile (ör: büyü-ler, zehirlenme) geçici olarak azalıp artabilirler. Bugeçici değişiklikler genelde daimi değişiklerden dahabüyük aralıklarda gerçekleşirler. Geçici yetenek de-ğişimleri sistemde karakterlerin başına gelen birçokşeyin açıklanmasında büyük kolaylıklar sağlamak-tadır. NPC’lerin ve yaratıkların 6 yeteneğinin de ol-ması GM’in işini oldukça kolaylaştırmaktadır.Yetenekler kısmında AD&D’den gelen zihinsel yete-neklerin neyi ifade ettiği sorunu burada da karşımızaçıkmaktadır. Sadece D&D sistemlerinde olan ve tamaçıklaması zor yapılan Wisdom yeteneği D&D 3rdedisyon’da da mevcuttur. Benzer bir şekilde fizikselgüzellik, sosyal yetenek, hayata bağlılık gibi birbirin-den çok farklı kavramlar tek bir yetenek, Charisma,ile ifade edilirler ki bu rol yapma konusunda prob-lemlere yol açmaktadır.

Karakter Kabiliyetleri

D&D 3. edisyonun AD&D’e göre en büyük farklılık-larından biri karakter kaabiliyetleridir. AD&D’dekiproficency sistemi çok daha esnek ve kullanışlı skill– feat sistemleri ile değiştirilmiştir. Sistemde 40’ayakın temel skill bulunur (bu adet GM’in isteğinegöre artırılabilir). Karakterler seviye atladıklarında al-dıkları skill puanları ile karakterlerinin istedikleriskill’lerini artırabilirler. Skill puanlarının farklı dağıtıl-ması ile iki büyücü, iki savaşçı birbirinden farklı özel-liklere sahip olabilmektedir ve bu şekilde özelleşmişkarakterlerin oluşmasına imkân sağlanmıştır. Skill’le-rin nerede nasıl kullanılacağı da sistemde bir okörnek ile açıklanmış olduğundan skill sistemi yeni birGM ve oyuncu tarafından kolaylıkla anlaşılabilir.Skill’lere ek olarak AD&D’deki proficency’leri andı-ran Feat’ler ile karakterlere ikinci bir özelleşme im-kanı sağlanmıştır. Genelde savaşçıların işineyarayan ve savaş sisteminde karakterlere ek yete-nekler veren Feat’ler 3 seviye’da bir defa alınır. Alı-nabilecek Feat adedi skill adedine göre oldukçafazladır ve temel sistem kitaplarından sonra çıkanyardımcı kitaplar ile bu liste daha da artırılmıştır veher yeni kitap ile artmaya devam etmektedir.

Dövüş Sistemi

D&D 3. edisyon’da dövüşler altı saniyelikround’lardan oluşmaktadır. Bir karakterin birround’da ne yapıp ne yapamayacağı ve buişlerin alacağı zamanlar sistemde belirtil-miştir. D&D 3. edisyon’da özellikle skill kul-lanımlarının ne kadar zaman gerektirdiğikonusunda eksiklikler bulunsa da D&D 3.5.edisyon’da bu konu netlik kazanmıştır.Dövüşlerin AD&D’de olduğu gibi karelerdenoluşan bir harita üzerinde oynanması sis-tem tarafından tavsiye edilmektedir. Büyümenzilleri ve etki alanlarının hesaplanma-sında bu yapıdaki bir harita oyunu oldukçakolaylaştırmaktadır.AD&D’deki HP sistemi önceki edisyonagöre sistemin en az değişen kısımlarından-dır. Karakterlerin seviye atlamalarında al-dıkları ve yüksek Consistituon skorlarınagöre gelen HP değerleri daha düzgün belir-lenmiştir ve anlaşılması daha kolaydır.

Karakter İlerlemesi ve Ödüllendirilmesi

Önceki edisyon’da olduğu gibi D&D 3. edis-yon’da karakter sınıfları ve seviye atlamasistemi üzerine kurulmuştur. Sistemin oyun-culardan beklediği grubun karşılarındaki ra-kipleri altetmesi ve tecrübe kazanarak dahagüçlü rakipler ile karşılaşmasıdır. Her ka-rakterin belli bir karakter sınıfı ve bu sınıftabelli bir seviyesi vardır. Karakter çeşitliliğiadına D&D 3. edisyon’da farklı karakter sı-nıflarından oluşan çok sınıflı karakterleryapmaya imkân tanınmıştır. Bu çok sınıflılıküst seviye prestij sınıfları ile sistem tarafın-dan da desteklenmektedir. Bu prestij sınıf-ları sadece belli gereksinimlerikarşılayabilen karakterlerin alabileceği bellikonularda uzmanlaşmayı sağlayan ek sı-nıflardır. AD&D’deki kit’lere benzemekle be-raber kit sisteminden çok daha esnek birsistemdir. Bir karakterin birden çok prestijsınıfı olabilir.Sistemin en önemli özelliklerinde birisi deEncounter Level (EL) sistemidir. Sistemdekikurallara göre her yaratığın ve NPC’nin bellibir zorluk seviyesi vardır. Bu zorluk seviyesiyaratıkların Challange Rating (CR) değer-lerinden NPC’lerde de sınıf seviyelerindan

Page 25: Planar Geographic Sayı 2

2255Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

belirlenir. Bir yaratığın EL değerine bakıla-rak oyuncuların bu yaratık ile karşılaştıkla-rında onlara göre zayıf mı güçlü mü yoksaeş seviyede mi olduğu oldukça kolay anla-şılabilmektedir. Diğer hiçbir sistemde olma-yan bu EL sistemi savaş sahnelerininhazırlanmasında GM’in işini çok kolaylaştır-maktadır. Fikir olarak oldukça iyi bir sistemolan EL sistemi bazı istisnalar, aşırı orjinalfikirli oyuncular ve deneyimsiz GM’ler hari-cinde oldukça iyi birşekilde çalışmaktadır.Kişisel görüşüm olarak D&D 3. edisyon’unen önemli özelliği bu EL sistemidir ve siste-min yaygınlığında çok büyük rol oynamıştır.

Oyuncular altettikleri NPC’lerin veya yara-tıkların CR değerlerine göre deneyim puanıve büyülü/büyüsüz ekipman kazanırlar. CRsisteminin ilerleyen seviyelerde da düzgünçalışabilmesi için deneyim puanlarının yanı-sıra büyülü/büyüsüz eşyalarında oyuncularasistemin önerdiği miktarda verilmesi gerek-mektedir.

Rol Yapma’ya Uygunluk

Sistem temel olarak yukarda belirttiğim gibidevamlı düşmanların altedilmesi ve üst se-viye yaratıklar ile çarpışma üzerine kuruldu-ğundan rol yapma yeteneği konusunda çokiyi değildir. Ayrıca AD&D’den geçen birbaşka sistem olan Allignment sistemi ile ka-rakterlerin rol yapma yetenekleri oldukça kı-sıtlanmaktadır.Ancak skill sisteminin esnekliğinden ve sos-yal skill’lerin de sistemde varolmasındanoyun istendiği taktirde yaratık kesme oyu-nundan çıkartılabilir. Sosyal diyaogların,düzgün rol yapmanın da deneyim puanlarıile ödüllendirilmesi oyunu rol yapmanın önplanda olduğu bir noktaya rahatlıkla getire-bilmektedir. Ancak karakterlerin sınıflarınınolması, her sınıfın sadece belli skill’lerde ko-laylıkla ilerleyebilmeleri oyuncuyu bir nokta-dan sonra oldukça kısıtlamaktadır. Buproblem skill, feat ve çok sınıflılık ile kısmençözülse bile tamamen ortada kalkmamakta-dır.

Zar Sistemi

Sistemde AD&D’de olduğu gibi bir çok çeşit zar kul-lanılır. Silah hasar zarları ve bazı büyülerdeki büyü-nün etkinliğini belirleyen zarlar haricinde neredeyseher durumda d20 kullanılır. d20’nin yanısıra d4, d6,d8, d10 ve d12’de daha az oranlarda kullanılır.AD&D’nin aksine her durumda zarın yüksek gelmesiiyidir. Zar’da 1 kritik hata, 20’de kritik başarıyı ifadeeder. Skill’ler ile saldırı zarlarının aynı sistem ile ya-pılması sisteme yeni alışan oyuncuların öğrenmele-rini çok kolaylaştırmaktadır. Ayrıca her d20atıldığında tek d20 kullanılır. Bu da bazı sistemler-deki çok zar atmanın önüne geçer ve onlarca zaratma zahmetinden oyuncuyu ve GM’i kurtararakoyunu hızlandırır.

Sistemin Değişime Açıklığı

D&D 3. edisyon’da sistemin kuralları oldukça net be-lirlenmiştir. İstisnai durumlar haricinde oyunun ku-rallarına ek kurallar getirmeden GM birçok durumunaltından kolaylıkla kalkabilir. Ancak, sistem bu kural-lar çerçevesinde (özellikle seviye atlama kuralları)kurulmuş olduğu için GM’in yapacağı kural değişik-likleri oyunun dengesini kolaylıkla bozabilir (ör: Se-viye atlamalarda HP artışının kaldırılması, oyuncuyakendi seviye’inin alması gereken büyülü eşyalarınverilmemesi). Birçok GM özellikle oyunculara büyülüeşya verilmesinde sistemin önerdiğinden az veyafazla eşya vererek oyundaki EL sisteminin etkinliğinioldukça azaltmaktadırlar. Ellerinde büyülü kılıçlarınolması gereken seviyede grubun elinde hiç bir bü-yülü silah yok ise normalde grubun rahatlık ile ba-şedebileceği bazı yaratıklar grubun tamamını bileortadan kaldırabilmektedirler. Bir GM sistemde de-ğişiklik yaparken yaptığı değişikliğin neleri etkiledi-ğini dikkatlice incelemesi gerekir yoksa çok çabukölen oyuncular ya da GM’in karşılarına çıkardığı her-şeyi kolaylıkla imha eden bir grup oluşabilir.Dolayısıyla D&D 3. edisyon’da GM’in kurallarda de-ğişiklik yapma imkanı başka sistemlere göre oldukçaazdır. Ayrıca sistem basit olduğundan bir çok oyuncuda sistemi bilmektedir. Bu yüzden GM’in bir kuralıfarklı kullandığını kuralları oyun öncesinde belirtmesioyuncuların kafalarının karışmaması için çok önem-lidir. Aksi takdirde oyun içinde tatsız tartışmalara yolaçılabilir.

Yorum

D&D 3. ve 3,5. edisyonu önceki versiyondaki birçokprobleme çözüm getiren öğrenilmesi ve oynanması

Page 26: Planar Geographic Sayı 2

2266 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

oldukça kolay bir sistemdir. Şu anda başka hiçbir sis-temde bulunmayan EL sistemi ile tecrübesiz GM ta-rafından oyuncuların karşısında dengeli rakiplerçıkarılması çok güzel dizayn edilmiştir. Çok sınıflılık,skill ve feat’ler ile birbirinden çok farklı karakterleroluşturulabilmektedir. Ancak öte yandan kurallarınçok net belirli olması GM’lere kurallarda pek fazlahareket imkânı tanımamaktadır. AD&D’deki bu ko-nudaki rahatlıktan sonra bu kadar keskin bir farklılıkbazı GM’lerin yeni sisteme geçmemesinde önemlibir rol oynamıştır. Yeni başlayan gruplara ve GM’lerekolay öğrenilebilirliği açısınan çok uygun bir sistem-dir. Ayrıca piyasaya çıktığından beri yedi yıl geçmişolduğundan olgun bir sistemdir.

Avantajlar ve Dezavantajlar

+ EL sistemi+ Çok sınıflılığın bulunması ve Prestij sınıfları ile teş-vik edilmesi+ Kolay öğrenilebilirlilik+ Gelişmiş skill sistemi+ Basit zar kuralları

- Allignment sistemi- Seviye atlamanın keskin hatlar ile belirlenmiş ol-ması- Sistemin oyunun dövüş ağırlıklı oynamak üzere oy-nanmak üzere dizayn edilmiş olması.

Page 27: Planar Geographic Sayı 2

2277Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

KATİP SÜLEYMANEFENDİ

BÖLÜM II: UYANIŞYazan:

Hakan “Charon” Arslan

Anadolu’nun belki de en soğuk bölge-lerinden biri olan Bolu’ya kış geldi-ğinde toprak adeta buz keser,

ormanların üzerini karlarla kaplı bembeyazbir örtü kaplardı. Dağ sıralarının kuzeydengüneye doğru kademeli bir şekilde yüksel-diği Bolu bölgesinde, Karadeniz’e yağış ge-tiren kuzeybatı rüzgârlarının iç kısımlara katedebilmesi, bölgenin bol yağış almasına veormanların büyük alanlara yayılmasınasebep olmuştur. Dört bir yanı dağlarla ve or-manlarla kaplı olan bu bölgede Trakya’yageçiş için tek yol ise, yüksek rakımlı dağlar-dır.Namı diğer, geçit vermez Bolu dağları…

KUZEYBATI ANADOLU-BOLU

Geceyle beraber tipi etkisini arttırırken KâtipSüleyman Bolu dağı üzerinde bir mağarayazorlukla sığınabilmişti… Bursa’dan ayrılışı-nın üzerinden ise tamı tamına 3 gün 2 gece

geçmişti.Kâtip, Bolu’ya varana dek kendi atıyla ilerle-mişti fakat Bolu dağlarını aşabilmek içinkendi atının gücü yetersizdi. Bu yüzden kâtipBolu üzerine vardığında, ‘menzil beygiri’ ola-rak bilinen ve bu zorlu yolları aşmak üzerineeğitilmiş atlardan bir tane alarak yola yeniatıyla devam etti. Fakat hayatı boyuncaBursa topraklarının dışına hiç çıkmamış bi-risi olarak kâtip, dağ yollarını aşmakta ol-dukça zorlanıyordu, bu da bir gerçekti.Ayrıca Kâtip Bolu dağları üzerinde bir geçittebulamamıştı. Elinde sadece Batı Anado-lu’nun genel bir haritası ile Marmara’nın coğ-rafik özelliklerini belirten bir harita vardı.Bolu’ya vardığında ise elindeki iki haritanında artık işine yarayamayacağını anlamıştı.Nitekim iki haritada ona ilerleyebileceği biryol göstermiyordu. Yanı sıra Anadolu top-rakları, haritalarda gösterildiği kadar basit bircoğrafyaya sahip değildi, bu da aşikârdı.Fakat bu dağlar aşıldıktan sonra İslambol’a

UYARI: Beyler bayanlar, bu bir oyundur. Gerçek hayattaki inançları ve çeşitli uygulamaları ele alanMage oyunu kurgusal bir eğlenceden fazlası değildir.

Hayır, bu oyun; okült bilgiler araştırma rehberi, satanik bir propaganda veya bir belî de değildir.Fakat söylemek gerekir ki bizim burada yazdıklarımız dini açıdan hissiyatlı okuyucuları rahatsızedebilir. Eğer kendinizi bu kategoride görüyorsanız, lütfen aşağıda yazılanları okumadan geçiniz.Sizin gücenmenizi, üzülmenizi veya sinirlenmenizi istemeyiz.

Page 28: Planar Geographic Sayı 2

2288 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

varmış olacaktı, bunu da biliyordu.Kâtip, köylere ve kasabalara uğramaktanolabildiğince kaçınmıştı. Onun kim olduğu-nun sorulmasını dahi istemiyordu. Bolusancağı üzerinden geçen bu yolcuyu birileriizlemeye veya tanımaya kalkarsa bu hiç iyiolmazdı. Bu yüzden kâtip insanlardan daolabildiğince uzaklaşmıştı. Bu şüpheci yak-laşımı yüzünden Bolu dağlarından geçişiçin herhangi bir geçit olup olmadığını daöğrenememişti. Yine de buna razıydı. Birazgizliliğin kimseye zararı dokunmazdı. Nite-kim kâtibin İslambol’da da gideceği hiçbiryer yoktu. Ona sadece “gel” denmişti. Ne-reye varacağını kendisi de bilmiyordu.Fakat bu muallâk bilginin dahi peşini bırak-mamıştı. Kâtibin hayatında öğrendiği enönemli erdemlerden biri sabırdı çünkü. Kâ-tibin kırılmaz iradesi ve sabrı ona hayatı bo-yunca hep doğru yolu göstermişti. Kâtipşimdide bunun böyle olacağından emindi.Her ne olursa olsun yola devam etmeliydi.Mağarayı bulması kâtip için mucizevî bilesayılabilirdi. Zira gece vakti bu dağlarda yolalmak büyük cesaretti. Kışın bütün soğuğubu topraklar üzerinde hissedilirken birdağda mahsur kalmak apayrı bir anlam ta-şıyordu. Fakat umudun tükendiği anda buıssız mağara kâtibe gözükmüştü. Girişkısmı karlarla kaplı olan mağaranın içersibir kese gibi aşağı doğru kıvrılıyor, insanınyüzüne kırbaç gibi vuran rüzgârın acımasızetkisini dışarısında bırakıyordu. Kâtip Sü-leyman Efendi ise mağaranın ilerisindekidar bir oyuğa sığınmıştı. Ortam gene soğukve rahatsız ediciydi fakat kâtip şimdi bunuumursamıyordu. Çünkü o saatlerdir düşün-celeriyle boğuşuyordu…‘Kâtip… Geldin buraya kadar. Fakat şimdiyolun ne önü ne de arkası belli. Artık ne ge-riye dönebilirsin ne de ileri devam edebilir-sin. İdeallerinin tutsağı olmuşsun sen,karakış sadece bunun yansıması. Tutsaklı-ğını senin yüzüne vuruyor. Sen fikirlerininesirisin, onlara hükmetmeyi öğrenememiş-sin henüz. Fakat ne yazık ki artık başka biryol yok. Bu dağları asla aşamazsın. Ya-nında yiyecek hiçbir şey kalmadı. Geri dön-

mekten başka çaren yok.’‘Bu karakış ideallerimin, yani gerçekliğin biryansıması olamaz. Çünkü benim gördüğümgerçeklik bu değil. Bu olsa olsa gerçekliğinçarpıtılmış bir zuhuru olabilir. Ve ben geri dö-nemem. Şimdi geri dönersem, ömrüm bo-yunca bir daha asla gerçek Kâtip Süleymanolamam. Onun çarpıtılmış bir zuhuru olurumancak. Tıpkı etrafımı çevrelemiş bu esaretgibi. Bende esiri olurum gerçek gibi görü-nenlerin...’

Kâtibin zihni soyut düşüncelerle yoğrulurken;o eliyle başını bastırıyor, zihnine egemen ol-maya çalışan içsel sesi durdurmaya çalışı-yordu. Onun duymadığı şey ise ağzındançıkan sayıklamalardı.“Enel Hakk! Enel Hakk! Enel Hakk!”‘Söylediklerin; gördüklerin ve yaşadıkların ileörtüşmüyor Süleyman. Varsayalım ki dedik-lerinde haklısın. Peki, bu dağları nasıl aş-mayı düşünüyorsun? Madem benimsöylediklerim gerçek değil, o halde bana ger-çeği göster. Ya da…’İşte tam bu esnada Kâtip Süleyman Efendiellerini başından çekerek havaya kaldırdı.Başını oyuğun tepesine dikti, gözlerini faltaşıgibi açtı ve haykırmaya başladı. Kâtip Sü-leyman hayatı boyunca asla böyle abartılı birhareketler yapmazdı. Şimdi ise kendindengeçmiş gibiydi.“ENEL HAKK!”Kâtip elleriyle oyuğun yukarısını tutarak ol-duğu yerden kalktı. Bütün vücudu titriyorduve hareket etmekte zorlanıyordu. Yine deoyuğun üzerine çıkmayı başardı. Şimdi tek-rar aynı sözleri sayıklamaya başlamıştı.‘Bana gerçekliği göster… Bu çarpık görün-tüyü yık…’Kâtip ileride duran bir dal parçasını aldıeline. Kim bilir ne zaman düşmüştü bu ma-ğaranın içine. Kâtip mağaranın girişine sır-tını döndü ve dal parçasını elinde izlemeyebaşladı. Şimdi onu, sıradan bir dal parçasıolmasından farklı olarak, evrenin yapıtaşınıoluşturan elementlerden biri olduğunu görü-yordu. Dal parçası elinde eriyip gitmeye okadar yatkındı ki kâtip bunu önlemek için onu

Page 29: Planar Geographic Sayı 2

2299Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

hızla yere koydu ve ellerini mesafeli bir bi-çimde üzerinde tutarak üzerine yoğunlaş-maya çalıştı. Bir taraftan da şu sözlerisöylüyordu;“Mucizelere kadir olan yüce Allah’ım.Sen Süleyman kulunu bu karakıştan kur-tar. Sen kimi doğru yola iletmek istersenonun göğsünü İslam’a açarsın. Bana,sonu İslambol’a çıkan bir yer göster kibende yolumdan geri çevrilmeyeyim.”Bu sözlerle birlikte yerdeki dal parçası kendietrafında dönmeye başladı. Kâtip Süleymangözlerini açtığı vakit dal parçasının dik birşekilde aşağıyı gösterecek şekilde kendi et-rafında genişleyen bir oyuk açıldığını gördü.Kâtip bu oyuğun içersinden dışarı doğrubembeyaz bir ışığın fışkırdığını görüyordu.Fakat bu ışık doğal bir ışık değildi. Kâtip;‘Nur dedikleri bu olsa gerek’ diye düşün-mekten kendini alamadı.Dal parçası kendi çevresinde inanılmaz birhızda dönmeye devam etti. Bu esnada yarıkgenişledi, genişledi ve genişledi. Kâtip Sü-leyman’ın içinden geçebileceği bir büyük-lüğe ulaştığında ise dal parçası havada biranlığına dimdik durdu ve bekledi. Hemenardından ışık huzmelerinin ardına düşerekortadan kayboldu. Hemen ardından KâtipSüleyman’da önce atını sonra da kendisiniışıyan boşluğa bıraktı. Bunu yaparken birtaraftan da dualarına devam etmişti. Işıkhuzmesine atladıktan sonra ise kâtip bilin-cini kaybetti…

~~~Kâtip tekrar kendine gelir gibi olduğunda bi-lincine hâkim olmaya çalışıyordu. Gecevakti olmalıydı, çünkü etraf karanlık gibiydi.Hemen ilerisinde ise büyükçe bir şey duru-yordu. Atı olsa gerekti ama ondan epeyuzakta görünüyordu. Sokakta başka hiçkimse gözükmemekteydi.Kâtibin önünde iri kesim kayalardan oluşantaştan bir yol vardı ve bu yol kıvrılan darsokak boyunca devam ediyordu. Fakatkâtip bunların hiçbirini yeterince iyi algıla-yamıyordu. İçgüdüsel olarak etraftakileri ta-nımlamaya çalışıyordu fakat algısıneredeyse sıfırlanmıştı. Hiçbir şey olması

gerektiği gibi değildi. Kâtip ise bunu dahi farkedecek algıya sahip değildi. Aklında şu andatek bir şey vardı. O da, Bolu Dağı’ndaki obüyük mucizenin özünde kaba bir yapısı ol-duğu fikriydi. Ve bu fikir hızla büyüyerek zih-ninde çarpık ifadelere bürünmekteydi. O isebu ifadelere ne karşı koyabiliyor ne de onlarıreddedebiliyordu.Kâtibin etrafındaki yapılar, yer ve gök bir aniçin gözünde eğrilip bükülmeye başladı! Et-raftaki her şey olağanüstü bir şekilde değişi-yordu sanki… Gösterilen mucizenin aslındahiç yapılmaması gereken bir şey olduğu fikrizihnini kemirmeye başladı. Bu olumsuz dü-şünceye karşı direnemeyen kâtip dengesinikaybeder gibi oldu. Önce bir çığlık atmayıdenedi fakat bunu başaramayınca elleriyleetrafında tutunabileceği bir yer aradı. Kendi-sinden çok ileride duran atına doğru büyükadımlarla yürümeye kalktı fakat ikinci adı-mını atamadan atın göbek kısmına çarptı vebilinçsizce yere yığıldı. Bayılıp kaldı…

~~~

Kâtip gözlerini tekrar açtığında kendisini ge-nişçe bir odanın kubbeli tavanına bakarkenbuldu. Bilinci yerindeydi şimdi ve başını yas-tıktan hafifçe kaldırarak etrafına bakındı.Hemen sağında bir pencere vardı, solda ile-ride ise odanın kapısı görünüyordu. Yata-ğından kalkan kâtip pencereye doğruyaklaştı, perdeyi hafifçe aralayarak dışarı-daki sokağa baktı. Burasının neresi olduğuhakkında hiçbir fikri yoktu.Kâtip pencerenin kenarından dışarıyı izle-mekte olduğu sırada kapıdan içeri bir adamgirdi. Orta boylu, esmer tenli, sakin bir yüzifadesine sahipti adam. Başında fazla genişolmayan fakat iyi sargılanmış bir kavuk bu-lunmaktaydı. Adam üzerine kırmızı renk to-nuna hâkim işlemeli geniş bir kaftan giymiştive bunun altında kırmızılı mavili bir yelek vebej rengi bir gömlek vardı. Kırmızı bir kuşaksiyah şalvar ve kahverengi bir çarık ile ta-mamlanıyordu.Kâtip Süleyman’a yaklaşan kimse Celal binMahmud’dan başkası değildi. Kâtip Süley-man karşısındakini görünce şaşkınlığını giz-

Page 30: Planar Geographic Sayı 2

3300 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

leyemedi. Tek eli öne doğru seğirdi ve öy-lece kaldı.Celal bin Mahmud ise elinde bir maşrapa vebardak taşıyordu.“İslambol’a hoş geldin Kâtip SüleymanEfendi. Celal bin Mahmud selamlarınısunar.”Celal bin Mahmud Kâtip Süleyman’a bak-maktaydı fakat sonra sanki demin hiç kelametmemiş, kâtibi hiç görmemiş gibi davrana-rak yatağın kenarına doğru yürüdü ve maş-rapayı yatağın yanına koydu, bir bardak sudoldurdu. Ardından bardağı aldı ve kâtibeuzattı.“Buyur, susamışsındır. Epeydir baygın-sın.”Celal bin Mahmud’un Türk olmadığı belliydifakat aksanındaki sakinlik eskiden beri kâ-tibi oldukça etkilerdi. Şimdide öyle olmuştu.Öyle ki; sözler ve durumun verdiği şaşkın-lıkla beraber kâtibin göğsüne bir heyecandalgası yayılmıştı. Ve hakikaten çok susa-mıştı. Adamın elinden bardağı almadanevvel elini göbeğinde kavuşturarak adamınönünde hafif bir baş selamı verdi.“Kâtip Süleyman yardımınız için şükür-lerini sunar Celal bin Mahmud Efendi.Evvela beni o sokak ortasında âcizanebırakmaksızın alıp buraya getirdiğiniziçin size teşekkürlerimi sunarım. Lakinhiçbir şey anlamış değilim. Siz beni nasılbulabildiniz? Ve bana o sokakta ne ol-duğu hakkında da hiçbir fikrim yok.Bana ne oldu Celal Efendi?”Son cümlenin basit bir cevabının olamaya-cağı aşikârdı. Öyle ki kâtip son cümleyi ol-dukça imâkar söylemişti.Celal bin Mahmud ise, kâtibin şaşkınlıklasorduğu soruları önceden beklermiş gibisakin ve gayri ihtiyari bakışlarla karşıladı,ellerini saygıyla önüne aldı;“Aslında bende sizi bekliyordum desemyeridir. Fakat boş bir sokakta yerde ya-tarken değil tabiî ki. Daha erken gelmekisterdim tabiî ki fakat her şey çok hızlıgelişti biliyorsun. “Sözlerin bitmesinden sonra Celal bin Mah-mud kâtibin yatağına doğru yürüdü ve ya-

tağa oturdu, bacaklarını altına aldı, dahasonra eliyle kâtibe de yanına oturmasını işa-ret etti. Kâtip Süleyman’da yanına oturdu-ğunda, sözlerine başladı;“Vahdet-i Vücut gerçekleşti Kâtip Süley-man Efendi. Benliğini birlik ile buluştura-rak esas benliğine ulaştın. Boludağlarından nasıl geçtiğini biliyorum. Birmucize ile… Bu mucize şüphesiz ki Al-lah’ın güzel bir lütfudur. Tıpkı Konstanti-nopolis’in fethi gibi…Yaşam bir birliktir Katip Süleyman Efendi.Allah’ın yolu bizim yolumuzdur ve O bize,Mi’rac’a ancak ve ancak Birlik olarak ula-şabileceğimizi öğütlüyor. Uyanamamışolanlar bu inancı tam olarak kavrayamı-yorlar fakat biz evrenin birliğini ve bütün-lüğünü kavrayabilen kimseleriz.Amacımız ise birlik inancını algılayama-yanları da algılayanlarla birlikte Allah’ınhidayetine erdirmek. Ancak bu sayedeMi’rac’a ulaşabiliriz.Sen ise içinde yatan birlik inancının gü-cünü keşfetmiş olansın. Birliğimizin gü-cünden bir parçada sana bahşedildi. Veşüphesizdir ki sen bu gücü keşfedebil-mek üzere gaipten çağrılar duymaktay-dın. Bu çağrılara kulak vermeyebaşladığında ise inancımızı kavramayabaşladın ve inancımızın getirileri olan mu-cizelerle bize taşındın. Kaderimiz bize ev-renin birliğini sağlayabilmek için evreningizemli güçlerini kullanabilme gücü verdi.Ve bizde küçük bir ölçüde de olsa bugücü kullananlarız.Bizler Batınileriz. Kaderimiz bizi iblis soy-larıyla karşı karşıya getirmiş Kâtip Süley-man Efendi. Bunun için onlardangizlenmek zorundayız. Onlar her yerdeolabilirler, bu yüzden herkesten gizleni-yoruz. Dört bir yana dağılmış çöl kumlarıgibiyiz. Üstatlarımız gelip bize ikinci biremir verene değin saklanmaya devamedeceğiz. Bu şekilde birliğimiz bozulma-yacaktır. İçimizde dışımızda bir kalacak-tır… İleride bu konuda daha pek çok şeyöğreneceksin zaten…Seni nasıl bulduğuma gelirsek; biz bir bü-

Page 31: Planar Geographic Sayı 2

3311Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

tünün parçalarıyız Kâtip SüleymanEfendi. Eğer birbirimizi bulmak istiyor-sak birlik inancına odaklanmamız yeter-lidir. Böylece birbirimizi bulmamızmümkün olabilir.Dün gece buraya ulaştığında bayılmanınsebebi ise birlik inancına henüz yete-rince hâkim olamaman. Gerçekleşen mu-cize her neyse bu sende olumsuz bir etkibıraktı. Bu etki uzun bir süre devam ede-bilir. Fakat bilmen gereken tek bir şeyvar, o da mucizenin etkisini yanlış an-lamlara yormaman gerektiği...Şüphesiz ki mucizeler Allah tarafındanbize hidayet edilmiştir ve biz de elimiz-deki bu gücü birliğimizi korumaya yöne-lik olarak kullanırız. Ben seninde dündenberi içine düşmüş olduğun etkiye buh-ran diyorum. Birlik öğretisi üzerindedaha çok bilgiye ulaştığında buhranı vemucizeleri daha iyi kavrayacaksın.Bunun içinde nefsini sabır ile test etmengerekecek.”Kâtip Süleyman Efendi şimdi bir şeyler an-lamaya başlıyordu. Fakat henüz hiçbir şeyçözümlenmiş değildi. Kâtip soru soran ba-kışlarla karşısındaki adama bakıyordu kitam o sırada elindeki bardağı hatırladı. Ar-dından tek seferde bardaktaki suyu içti.“Peki, bundan sonra ne yapmam gereki-yor Celal bin Mahmud Hazretleri?”Bu sözler üzerine Celal bin Mahmud sözle-rine devam etti;“Kendini sabır ile test edeceksin demiş-tim Kâtip Süleyman. Ben, Mürşit Celalbin Mahmud, bundan sonra senin hocanolacağım. Birlik inancını keşfetmedenevvel onlarca yıl boyunca kâtiplik yaptın,buna devam edeceksin. Kalbindeki gücükeşfedene kadar sabredeceksin. Kal-binle ruhun bir olduğunda ise inancınsana yol gösterecek.”Celal bin Mahmud bir süre durdu ve bekledi.Söylediklerinin Süleyman Efendi tarafındananlaşılıp anlaşılamadığını anlamak üzereona baktı. Celal bin Mahmud’un ona baktı-ğını gören Kâtip Süleyman yavaşça yereçevirdiği başını olumlu anlamda sallamaya

başladı. Yavaş yavaş o da anlamaya başlı-yordu şimdi. Celal bin Mahmud ise şöyledevam etti;“Bundan sonra sana Mutasavvıf Süley-man Efendi diyeceğim.”Kâtip Süleyman başını olumlu anlamda sal-ladı. Celal bin Mahmud onun üstadı olmuştu.Kâtibin bunu kabullenmesi fazla uzun sür-memişti.“Ve seninle beraber Mi’rac’a ulaşmanındiğer gizli ve mucizevî yollarını keşfede-ceğiz. Fakat dediğim gibi, önce sabır vetevekkül…”Mutasavvıftan hiçbir cevap gelmedi. Elleriniönünde kavuşturmuştu ve öylece bekliyordu.Celal bin Mahmud ayaklarını altından alarakayağa kalktı, elini çömezine doğru uzattı;“Şimdi gel Mutasavvıf Süleyman. Dahayapmamız gereken pek çok şey var.”

Mutasavvıf Mürşidinin elini tek hamlede kav-rayıp ayağa kalktı. Hocasının gözlerinin içinebakıyordu şimdi. Mutasavvıfın gururlandığıgözlerinden okunabiliyordu. Yaşlı gözleriyeni bir şevkle aydınlanmıştı şimdi. MürşitCelal bin Mahmud’da bu bakışları memnu-niyetle karşıladı.Ve birlikte odadan çıktılar…

~~~Uğruna doğduğu toprakları, cemaatini, kâ-tiplik görevlerini bırakıp hiç tanımadığı top-rakları aramaya koyulan Süleyman Efendi,sabrı ve iradesi ile birliğin yolunu bulmuştu.Ve şimdi anlıyordu ki ona İslambol’a ulaşdenmişti fakat aslında birlik inancına çağrıl-mıştı. Süleyman Efendi’nin kararlılığı okadar kuvvetliydi ki kimliğini ve yolunu kim-seye söylemeksizin, kat-i bir gizlilikle yolunadevam etti ve inancı sayesinde geçit vermezBolu dağlarını dahi adeta delip geçmişti.Mutasavvıf Süleyman Efendi yıllarını kâtip-lik ile geçirmeye devam etti. Saklı Olanlarlabirlikte gizli çalışmalarına devam etti. Öyle kikendisine verilen görev daha sonra onuNephandi’lerin arasına sızmaya, şeytan soy-larının gizli güçlerini ve zaaflarını öğrenmeyekadar vardı. Fakat o inancını asla kaybet-medi. Kalbide, ruhu da, aklı da birdi çünkü.

Page 32: Planar Geographic Sayı 2

3322 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Tasavvuf bunu emrederdi ve o da bu mü-kemmeliyeti kendinde bulmuştu.

~~~…Bulunduğumuz zamandan çağlar ön-cesinde, muzaffer bir kahraman devasabir yaratığı öldürdü. Yaratığın leşi öylebüyüktü ki yere serildiğinde tüm dünyayısaran dev bir dağa dönüştü ve kahra-man o vakit anladı ki bu yaratığın ölme-siyle dünya, insanlığın yükselişine karşıartık engelsizdi.Kahraman, Kaf Dağını yontarak tıpkıMi’rac yolunda olduğu gibi şekillendirdi.Dağın temeline karmaşıklıklar ve farklı-lıklarla dolu İnsan İnancını ve bu inanç-lar doğrultusunda mücadele verenAvatarları yerleştirdi.Yükselişin Yolları, Uyanmışların ve Di-yarların içinden geçerek dağın etekleriboyunca yukarı çıkmaktaydı ve varlıkları‘Saf Olanlarının Gölgelerinin’ olduğunoktada birleşmekteydi. Ve Onlar zir-veye ulaşmadan evvel, Birlik olacaklardı.Bu gerçekten büyük bir çalışma ve be-delsizde değil tabii ki. Kahramanın öl-dürdüğü yaratığın kanı dünyanın içinedoğru aktı ve toprağa kanındaki büyü-den esanslar bıraktı. Yanı sıra, dünyanınmerkezine Kaf Dağına kadar sızan kan,Yükseliş Dağının temelinde yatan insaninancının kararsızlığını ve Avatarlarınson yükseliş mücadelesini tehlikeye so-kacak unsurlar şekillendirdi.Görev ise; Geleneklerin tamamınınMi’rac Yolunda yeniden birlik olması vekontrol edilmesi zor olan bu saf gücünMi’rac Yolunda ilerleyebilmek için doğruve güvenli biçimde kullanılmasıydı.Dağın temelinde şu anda var olan karar-lılık, karmaşaya dönüşüp tehlike işaret-leri vermeden evvel Birlik olunmalıydı...

Ehli Batin Efsanesi -Mutasavvıf Süley-man Efendi’nin yazıtlarından

~~ SON ~~~

Page 33: Planar Geographic Sayı 2

3333Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

AVCI’NIN GÜNCESİİKİNCİ BÖLÜM: TAKİP

Yazan:

Emre “Full Metal Alchemist” Canayaz

İKİNCİ BÖLÜM: TAKİP

21 Temmuz 2001O lanet şeyi görüp, takip et-meye karar vermemin üzerin-den 5 gün geçmişti amahakkında sadece hastanedetüm çalışanlar için tutulan ka-yıtlardan başka bir şey yoktu.İsmi: Edward HANSONDoğum Tarihi: 08 / 21/ 1970Açık Adres: 3131 MEETING-HOUSE RD MARCUSHOOK, PA 19061Telefon: (610) 497 -8795

Ama bana daha fazlasının lazım olduğunu bi-liyorum. Hangi günler çalıştığını ve nöbetçiolarak kalacağını buldum. En yakın tarih 24

Temmuz’du. Kendi nöbet günümü ona göre ayar-layıp onu izlemeye devam ettim. Garip bir tipti(inanbana senin kadar değil, Teddy) (Bkz. Birinci Sayı).Yalnız takılıyor, devamlı işleri ile ilgileniyordu. Çokkonuşkan bir tip değildi ve bana sanki tedirgin dav-ranıyormuş gibi geldi.

İlginçtir, ne zaman o akşamı hatırlasam yine oışıkları görüyorum ve görüşümdeğişiyor. Aramızda saklanan‘sizin gibileri’ görebiliyorum. Ne ol-duğunuzu anlamıyorum-Tanrı bilirsiz nesiniz- fakat en azından sizinnormal insanlardan farklı olduğu-nuzu biliyorum. Siyah ve beyazınarasındaki farkı görmek gibi… Birşekilde anlıyorum, kazandığım bugörü yeteneği ile anlayabiliyorum.

Daha sonraki günlerde kendimi24 Temmuz’daki büyük buluş-mama hazırlamam gerekiyordu.İçgüdüsel olarak bu kokuşmuş etyığınını geldiği cehenneme gön-

dermem gerektiğini hissediyordum. Ama buhastalıklı yürüyen cesedi ne durdurabilirdi ki?‘Ölülerin Şafağı’nda gördüğüm bilgilere nekadar güvenebilirdim? (*1). Bu yüzden bazenders çalışmak için saatlerimi harcadığım mer-kez şehir kütüphanesinde bu seferde kıçımıkurtarmak için gittim. Kitapların arasında sa-dece daha fazla kayboldum. Onlarca hikâye, ef-sane... Bu yarım bilgiler ile yola çıkarsamdüşeceğim durumların hiçte parlak olmadığı or-tadaydı. Ne yapmalıydım karar veremiyordum.

Page 34: Planar Geographic Sayı 2

3344 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

22 Temmuz 2001Hastanede işler hiç de umduğum gibi gitmedi. Buhademeye karşı olan takıntım normal hayatımı et-kiler hale geldi. Hastalardan kan almayı bırak enbasit tansiyon ölçme işlemini bile yapamaz oldum.Bu ‘şeyler’ ne idi? Bize masal olarak anlatılan şey-lerden başka hangileri doğruydu?Tüm günümü Edward adındaki bu hademeyi takipetmekle geçirdim. Onu beyin cerrahisi uzman Dok-tor Norah McDanson’ın odasının yakınında sık sıkgörüyordum. Sanki benim onu takip etmem gibi Ed-ward’da Dr. Norah’ı takip ediyor, aklında çıkaramı-yor gibiydi.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: GİZLİ GERÇEKLER

23Temmuz 2001Hastaneler savaş alanları gibidir. Ölüm ve yaşamarasında bitmeyen bir savaş var Ted(bkz. BirinciSayı). Onların arasında öyle ince bir çizgi vardır kibazen hangi tarafta olmanız gerektiğini karıştırırsınya da sizin için hangisinin daha iyi olduğuna…Bugün büyük bir gündü çünkü korku filmlerindenfırlamış bu yaratıkla ilk defa yakın temas halinegeçmeyi başardım. İlk ve muhtemelen son kez…

Saat 23.30 ‘da nöbetimi tutmak için gece hasta-neye geldim ve onunda burada olduğunu biliyor-dum. Bana selam veren insanlara umursamadan,sadece onu düşünerek acil servis kapısından has-taneye giriş yaptım. Onun nerde olabileceğini dü-şünerek etrafıma bakınıyordum. Kendi halimdesoyunma odasına doğru ilerlerken onu, karanlık birkoridorun köşesinde bana bakarken gördüm. Busefer gözlerimi ondan ayırmadım aklıma ilk karşı-laşmamızda duyduğum sesler ve gördüğüm ışıklargeldi ve görüşüm tekrar değişti. Onu artık kendigerçek şeklinde görebiliyordum. Gözler olması ge-

reken boşluklar direk olarak bana bakıyordu.Ellerindeki kanı bir beze siliyordu. Sırıtıp banabaktı. Niye onun peşinde olduğumu sordu veelindeki, üzerinde kan ve muhtemelen kemikparçaları olan bir balyozla bana yaklaşmayabaşladı! Balyozu sanki bir oyuncak çekiçmiş-çesine çok rahat taşıyabiliyordu…Kalbim heyecanla atmaya başlamıştı. Boğa-zıma kadar yükselen paniğin tekrar bedenimiele geçirmesine izin vermemeliydim! Bir şeyleryapmalıydım! Çünkü eğer o balyozla bana sal-dırırsa pek şansımın olmadığını biliyordum.Fakat muhtemelen adrenalinin ve kendimi ko-ruma içgüdümün etkisi ile yakınlarımda olanbüyük kül tablalarından birini sanki kaslarımadolan yeni muhteşem bir güçle (*2) o pisliğinkafasına indirdim.Küllük tuzla buz olmuştu. Adam ise oraya yı-ğıldı, kaldı. Yapmam gereken şey basitti. O biravdı ve bende bir avcı. Eğer onu önce öldür-mezsem bu sefer ben av konumuna düşecek-tim ve onun pis ellerinde ölümü tadacaktım.Yere yığıldığı anda ellerimi çenesine dolayıphızlı bir şekilde yana doğru çevirdim. Omurga-sından gelen keskin bir çıtırtı ile memnun ol-muştum. Artık onun cansız -nasıl oluyorsa-bedeni yerde idi. Onu sürükleyerek en yakın-daki malzeme odasına götürdüm. Kullandığıağır balyozu da onunla beraber dolaba koyupkapıyı hızla kapattım. Acaba balyozdaki kan vekemik parçaları kime aitti?Gecenin ilerleyen saatlerinde onu bıraktığımmalzeme dolabından bir sedye ile aldım ve üs-tünü beyaz bir çarşafla örtüp morga kadar taşı-dım.Neşterimi ve cesetlerin göğüs kafesini kırmaktakullandığımız özel makası ararken aklımda tekbir düşünce vardı;‘Artık onunla ilgili bazı gizli gerçekleri öğren-menin vakti gelmişti. Hem de en derinlerdeki…’

Page 35: Planar Geographic Sayı 2

3355Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Herkese Selamlar;

Hunter: The Reckoning(H: TR)’in karanlıkdünyasına tekrar hoş geldiniz. Öykümüzegeçen sayıdan kaldığımız yerden devam

ettik ve gelecek sayıda da devam etmeyi umut edi-yorum. Okurken fark ettiğiniz üzere, öykü içerisindenumaralandırdığım yerleri size açıklama çalışaca-ğım. Aslında amacım size her yerde yazılı olan ku-ralları anlatmak değil; aksine Hunter oynarkenoyunu zevkli kılacak ve role-play’inize katkısı do-kunacak ipuçlarını size aktarmak. Faydası olaca-ğını umarak hemen açıklamalarıma başlıyorum.

1)Bilgi Kirliliği ve Hunter Net: Hepimiz biliyoruz ki,canavarlar var ve aramızda yaşıyorlar. Ama biz on-ların varlıkları hakkında sahip olduğumuz bilgilerindoğruluğundan ne kadar eminiz ki? Vampirlerdenkorunmak için sarımsak mı asmalıyız ya da onlarıöldürmek için kalplerine kazık mı saplamamızlazım? Kapımızın önüne ekşi süt koyarsak perilereve girmez mi? Ya da en can alıcı soru;

Bize efsanelerde, masallarda anlatılanların nekadarı doğru?

Bir Hunter için en ölümcül olabilecek hatalardanbiri ‘sanmak’tır. Çünkü gerçekler genelde sizin‘sandığınız’ gibi olmuyor ve kesin gerçeğe ulaş-mayı başaramasanız bile elinizde fikir yürütme-nize yetecek birtakım bilgiler olması gerekiyor.Çünkü her oyunda olduğu gibi H: TR de de bilgigerçekten en büyük hazinedir.

Size birde Hunter-net’ten bahsetmek isterim.Hunter-net, biraz önce anlattığım bilgi kirliliğiniortadan kaldırmak, diğer Hunter’ların kendi ara-larında bilgilerini ve deneyimlerini paylaşabile-cekleri ve hatta tanışabilecekleri bir platformoluşturmak üzere kurulan çok önemli haber por-talıdır. Witness1 isimli ilk üye tarafından kurul-muştur. Bu bilgi ağına sadece hunter larıngirebileceğine inanılır. Her üyenin ismi iki kı-sımdan oluşur. İlki kendini tanımladığı ismi, ikin-cisi ise ona sistem tarafından verilen ve bu bilgiağındaki kaçıncı üye olduğunu gösteren num-

HUNTER: THERECKONİNG

TANITIM YAZILARI 2Yazan:

Emre “Full Metal Alchemist” Canayaz

Page 36: Planar Geographic Sayı 2

3366 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

arasıdır(Örn:Witness1, Bookworm55, Doc-tor119…)…Böyle bir paylaşım sitesinde herkes kendi tecrübe-lerini diğerlerine aktarabildiği için neyle karşı kar-şıya olduğunuzu öğrenmek ve hatta onu neyinöldürebileceğini bilmek emin olun hayatınızı bir günkurtarabilir.

2)Conviction Point ve Edge:

Bir hunter olarak sizi diğer in-sanlardan ayıran şeyi sorsanızsize sadece ‘Conviction Point’derim. Şöyle ki, ConvictionPoint sizin ikinci görüye(secondsight) geçmenizi sağlayan güç-tür. Ayrıca size özel hunter güç-lerini(Edge) kullanmanızı sağlarve bununla beraber zihninizikorkunun varlığından korumayayardımcı olur.(bkz Birinci Sayı). Bir hunter, özelgüçlerini kullanırken çok dikkatli davranmak zorun-dadır. Çünkü eğer conviction point’i biterse normalinsanlardan hiçbir farkı kalmaz. Zihni gördüğü şey-lerin korkunçluğu altında ezilir. Sahne sonlarındaconviction point tekrar eski haline döner(yavaşyavaş).Ama tabiî ki conviction point olmadan o sah-nenin sonuna kadar yaşamayı becerebilirseniz ;) .

Edge’ler ise hunterlara bahşedilen özel güçleridir.Bunlar conviction point harcanarak yapılan özel ye-tenekler olarak tanımlamak uygundur. Hunter’danhunter’a göre değişir. Hikâyemizdeki ana karakte-rimiz Edward adındaki hizmetli ile karşı karşıya gel-diğinde ilk karşılaştığı günü düşünerek ikincigörüye geçiyor ve onu çevreleyen deri maskesin-den bağımsız olarak görüyor. Tabiî ki bunu yapar-ken 1 adet conviction point kullanıyor.-Secondsight’a geçmek her zaman 1 adet conviction pointharcamak gerektirir.- Bununla beraber hala Con-viction Point’i kaldığı için bu karşılaşmalarındaondan korkmuyor aksine sakin kalmayı beceriyor.

Kendisinin de tam olarak bilmediği üzere Ed-ward’ın kafasına vururken kaslarına dolan güçesasında bir Edge. Hunter’lar Edge’lerini far-kında olmadan kullanırlar -genelde-. Bu du-rumda ise karakterimiz aşırı korktuğu vehayatta kalma içgüdüsüne sarıldığı için bu Ed-ge’i aktif hale getirmiş oldu (Kullandığı Edge’inismi Cleave dir. Bu özel güç size herhangi bir

eşyayı ölümcül bir silah ha-line getirmenizi sağlar.-ör-neğin küllük, şemsiye ya dabasit bir kalem. Ama bu eş-yaya uygulanan bu güç ne-deni ile kırılma ya da zarargörme ihtimali oldukça faz-ladır. Ama sizde karşınız-daki yaratığa bir o kadarfazla zarar verirsiniz) .

Bu sayılıkta bu kadar arkadaşlar. Aşağıda be-lirttiğim E-Mail ve MSN adreslerimden bana ra-hatlıkla ulaşıp sorularınızı sorabilirsiniz. Birsonraki sayıda görüşene kadar herkese “ İYİAVLAR”…

MSN: [email protected]: [email protected]

Page 37: Planar Geographic Sayı 2

3377Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

SKULLPORT

Yazan:

Ozan “Dragonfire” Erkan

Vhaler uzun yıllar önce Kafatası Limanı’nınsınırsız imkânlar ve barınmasına olanakveren ortamına kapılıp burada kalmaya

karar vermiştir. Aslen nereden ya da nasıl bir ai-leden geldiği bir muammadır ki Abel Toril’in nere-deyse tüm ‘tieflingleri’ için bu geçerlidir. AmaVhaler’i diğer tiefling’lerden ayıran özelliği, ken-disini bulunduğu çevrede kabul ettirmeyi başar-ması ve hatta soylu bir pozisyona da ulaşmasıdır.Ama bu soyluluk forsu tabii ki, Vhaler’in çok se-vilen birisi olduğundan değil, ona “bazı” konu-larda muhtaç olunduğundan gelmiştir. GerekKafatası Harabelerine giderek gösterdiği cesaretgerek ticaretini yaptığı eşsiz parçalar onunönemli bir pozisyona uzanmasında adımını attığıbasamaklar olmuştur. Ama en önemli özelliği Ka-fatası Limanı’nda olan geniş bağlantıları saye-sinde ulaşabildiği sınırsız kaynaklardır. KafatasıLimanı gibi her sokakta başka bir güç unsurununsöz sahibi olduğu bir yerde, Vhaler kadar genişbir çevreye sahip olmak ise imkânsıza yakındır.Vhaler’in bunu nasıl ya da ne zaman başardığıbilinmemektedir. Zaten bu limanda yaşamak is-teyenler, etrafta olan bitene dair çokta fazla sorusormazlar. Çünkü derin sorular genellikle insanhayatını kısaltabilecek şeylerdir.Vhaler günlük işlerinden birisi için gri cücelerinbolca bulunduğu kuzey kesimdeki bir hana yolla-nıyordu. Son zamanlarda yanından hiç ayırma-dığı yeni ‘çırağı’ Josi(Joseph) ile beraber hersokakta ardında fısıltılar bırakarak ilerliyordu.Onu görenler hafif bir selam verip hemen oradanuzaklaşmak istiyordu. Vhaler ile gereğinden fazlavakit geçirmek asla akıl kârı olmazdı.Civardakiler onlara saygılı ve korkulu bakışlar atı-yorlardı. Vhaler ise sadece basitçe kafasını ya da

mütemadiyen bastonunu sallayarak onlara kar-şılık veriyordu. Bir yandan da Josi ye direktiflerveriyordu.Hedefledikleri hanın sokağına çıkan son döne-meci de aldıklarında ‘Gri Kupa Hanı’ tüm pis ko-kusu ile karşılarına çıkıvermişti. Vhaler, birazşevki kırılmış gibi yaparcasına ağzını bir men-dil ile kapatarak hana girdi. Çırağı Josi de hiçtereddüt etmeden onu takip etti.İçerisi tahmin edileceği gibi hınca hınç gri cücedoluydu. Ama Vhaler’in hedefi belliydi. Handakien seçkin –insan standartlarında pek seçkin sa-yılmasa da- masaya doğru yöneldi. Şu noktayakadar durdurulmamış olması Vhaler’in konu-munun bariz bir göstergesiydi. Masada dörttane kaba saba duergar oturmaktaydı.İçlerinden en genç olanı derhal kalkıp yerini te-reddütsüz Vhaler’e verdi ve grubun lideri olandiğer bir kaba saba duergarın arkasına geçti.Josi’de, Vhaler’in hemen arkasında ayakta bek-lemeye başladı. Olası bir kavgada bir faydasıolacağından değil de daha çok gösteriş amaçlıbir görüntü oluşturmak adına böyle bir konumalmıştı Josi. Zaten burada kimse işlerinin bo-zulmasını istemediğinden Vhaler’e pek bulaş-mazlardı.Lider olan duergar homurtular eşliğinde selamvermeden hemen konuya girdi;“Bize ne getirdin ?”Vhaler şeytani sırıtışını takınarak karşılık verdi;”Sadece derin kralınıza en derin saygılarımıGrinndek. Birde ilgini çekebilecek mücev-herler, tabiî ki piyasadaki fiyatın altında birfiyata.”“Peh saygılarını kendine sakla, mücevherpiyasasını da seninin kontrol ettiğini gayet

Page 38: Planar Geographic Sayı 2

3388 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

iyi biliyoruz. Başka ne söyleyeceksin? Buoyunlardan haz etmediğimizi biliyorsun Vha-ler.” Şeklinde homurdandı cüce lider.“Peki, madem konuya girmek istiyorsun öyleolsun”Vhaler bastonunu Josi’ye uzattı ve kendisine birkese uzatmasını bekledi.“Demir Halka daha fazla köle istiyor, anlaşı-lan zihin yüzücüler epey bir memnun kalmış-

lar. Kara Hançerler’de sizin silahlardan dahafazla istiyorlar. İlk ödeme burada. Ben tabiî kikendi payımı aldım endişelenme. Ayrıca KaraHançerler’in sizin akraba sorununu çözdü-ğünü belirtmem lazım. Derin Kral’ınız artık so-yundaki yeğenleri için edişe etmesin sadeceonların yaslarını tutsun. Unutmadan son birşey daha, eğer beni kazıklamaya çalışırsanızpiyasadaki tüm mücevherleri çeker ve Kara

Page 39: Planar Geographic Sayı 2

3399Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Hançerler’e veririm. Gerisini siz ve derin kra-lınız düşünsün.”Vhaler gülümseyerek keseyi masaya attı. Hafifbir baş selamı verdi, bastonunu Josi’den aldı veneşeli bir şekilde handan ayrıldı.

Masada kalan duergarlar ağızları açık bir şekildeVhaler’in ardından bakakaldılar.

*****Günün ilerleyen saatlerinde Vhaler, Josi ile bera-ber yıkılmış eski bir binanın eşiğinde duruyor-lardı. Hiç tereddüt etmeden etraflarını kol açanettiler. Vhaler onları izleyen kimse olmadığınaemin olunca virane binadan içeri geçtiler. Fazlailerlemeden Vhaler gümüş bastonunu sertçe yerevurdu ve önlerinde bir geçit açıldı. İkili usulca ge-çitten içeri girdiler.Geçitten geçtiklerinde muhteşem doğu tarzı dö-şemelere sahip ve Calimshan kilimleri ile dona-tılmış rahat bir odaya gelmişlerdi. Vhalerbastonunun en üst kısmını hafifçe çevirdi.“Tamam Josi, zihin yüzücü gelmeden öncebiraz vaktimiz var ne sormak istiyorsun sev-gili çırağım?”Josi biraz rahatlayarak kendisini rahat koltuklar-dan birisine bıraktı.“Anlamak istiyorum usta. Beni yetiştirdinizama neden büyü eğitimine başladım ve son-rasında bitirdim? Ayrıca bugünkü duergarolayında da hala kafama takılan noktalar var.Derin Kral’ın elçisinden kurtulmak istediğinedair bir haber almıştın, ama bu işle ilgilenme-din.”Vhaler, Josi’nin dikkatine takdir dolu bir gülüm-seme ile karşılık verdi.“Sevgili Josi. Büyü konusundaki yeteneğintakdire şayan doğrusu ama sen bize dahabaşka alanlarda lazımsın. Annemiz seni banaemanet ederken ne istemişti hatırla. Büyübunun sadece bir parçası... Büyü, gerekli yer-lerde kullanman için ve bazı büyüsel araçlarahâkim olabilmen için gerekli bir unsur sa-dece.Bunlarla kafanı yorma şimdilik. Ama duergarolayına gelirsek bana yer veren genç cüceyihatırlıyor musun? İşte o Derin Kral’ın soyun-dan gelen birisi ve elçi de bugün konuştuğu-muz lider kılıklı cüceydi. Kralın amacı isebariz bir şekilde genç soydaşını elçi yapmak...Bende bunun için elçinin ödemesini yaparkenkeseye kafataslarını delirtecek miktarda kafa-tası tozundan iliştirdim. Nasıl olsa cücelerkavgadan pek uzak duramazlar. Elçi duergarilk kavgası sonrasında Gölge Limanı’nın esas

sahipleri tarafından kolaylıkla yok edilecek-tir.Ama şimdi düşünmemiz gereken daha,hmmm… Nasıl desem akıllı bir müşteri var.Sen sadece buna odaklan.”Vhaler tam eline bir kadeh şarap almıştı ki bek-lenilen konuk büyüsel bir geçitten geçerekodaya teşrif etti. Toril üzerindeki belki de en iğ-renç yaratık olan bu zihin yüzücü ortaya çıkarçıkmaz, ahtapotumsu kafasını boynunu kıpır-datmaksızın çevirerek etrafa bakındı –bütün or-tamı aklına kazımıştı bu esnada. Bu odadaki birnesne onu hoşnutsuz kılmıştı. Zihin yüzücü hı-şımla bu nesnenin sahibi olan Vhaler’e odak-landı ve ardından ahtapotumsu kafasınıVhaler’e dikerek adeta delici bakışlarla onadoğru ilerlemeye başladı.Odada zihinsel güçlerin kullanımını kısıtlayanbir anti-güç olduğundan, zihin yüzücü telepatikmesajlar yaymak yerine sadece konuşabile-cekti.Ağzından belli belirsiz çıkan birkaç homurtu,her iki yana açılmış sivri pençeli elleri, önedoğru eğilmiş boynu ile çizdiği agresif görün-tüsü, eline geçecek ilk fırsatta Vhaler’e neleryapacağını belli ediyordu. Buna karşın Vhaler,hemen fırsatçı kimliği ile müdahale etme isteğiduydu.“Sevgili iş ortağım, tam zamanında geldin.Bizde sevgili çırağımla seni bekliyorduk.”Zihin yüzücü adeta süzülerek Vhaler’e tehlikelibir biçimde yaklaştı ama Vhaler hiç istifini boz-madı. Zihin yüzücü bu sefer daha anlaşılır birşekilde o ıslaksı sesi ile konuşmaya başladı.”Sen ve senin şu gümüş asan! Elbette birgün kaderin seni ellerime bırakacak. Ben-den saklamaya çalıştıklarını bir bir öğrene-ceğim!”Vhaler kıkırdayarak kafa salladı;“Değerli iş ortağım, bu engelleyici güç sa-dece senin güvenliğin için. Buradaki gençdostumun kafası o kadar boş ki onu oku-maya kalkarsan içine düşüp boğulursun.Benim kafamın içi de o kadar karışık ki birkere girersen bir daha çıkamazsın.”Vhaler koltukların önünde ki alçak bir masayailerleyerek oradaki harita ve mücevherlere dik-kat çekti.“Şimdi karşılıklı iltifatları bırakalım da iş ko-nuşalım.”Masa üzerindeki harita dört bir köşesindeki mü-cevherler tutturulmuş Gölge -nam-ı diğer Kafa-tası Limanı’nın çok ayrıntılı bir tasviri ilegörüntüsüydü. Vhaler, haritanın batısını ve gü-

Page 40: Planar Geographic Sayı 2

4400 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

neyini işaret ederek harita üzerindeki figürleri yo-rumlamaya başladı.“Gölge Limanı bildiğiniz gibi erişimimizin ol-duğu üç temel kısımdan oluşmaktadır. Ancaksevgili iş ortağım, senin bulunduğun batı kıs-mında Qilué Veladorn’un müritleri GözünAjanları’na karşı oldukça baskılı davranmayabaşladılar.Ayrıca Qilué ile Arpçıların iş birliği içinde ol-duklarına dair şüphelerim var. Bence iyi yü-rekli kara elflere bu konuda destek olmalıyız.Xanathar’ın ajanları dağılacak ya da kendile-rine yeni yerler arayacaklardır. Zaten uzunzamandır onların arasında ilgilendiğim yete-nekli birisi var. Onları tarafımıza çekebiliriz.Ayrıca bu şekilde Demir Halka’yı da biraz ra-hatlatmış oluruz. Ancak daha büyük bir me-sela bu sefer Luskan’ın Sahip Kulesi adınaburada el altından işleri yürüten yarı-yuantiVyzzstek Nhynssoth.Şimdilik onlara iş teklifleri götürerek onlar-dan korkuyormuşuz izlenimi vermekten ya-nayım. Her ne kadar yarım kanda olsaLuskanlılar korkulduklarını hissederlerse gü-venleri artar ve rahat davranmaya başlarlar.Ayrıca Sahip Kulesinin sevgili iş ortağımsenin Kraken Birliği ile ilgin eminim ki onla-rın da ilgisini çekiyordur. Bu konuda alaca-ğın önlemleri gelecekteki işlerimizigarantilemek adına şiddetle öneririm.”Vhaler zihin yüzücüye arsız bir sırıtış atıp kafa-sını haritaya geri çevirdi.“Geriye bizi meşgul edecek pek bir şey yok.Zhentarim bizi hala kendi saflarında sanıyorve iyi ödeme yapıyor. Cyric Kilisesi zaten şuanda Zhentarim kontrolünde ya da tamtersi… Ne de olsa dini işlere pek kafam ça-lışmıyor. Şimdi senin şu yeni grup hakkındasöyleyeceklerini dinleyelim ‘Ortağım’”.Zihin yüzücü süzülürcesine konforlu odada birtur attı. Özellikle şu anda görü ve tarama gü-cünden yoksun bir şekilde söyleyeceği kelime-leri çok dikkatle seçmeliydi. Vhaler ile ne zamaniş yapsa çok dikkatli olmalıydı. Islak tonda söz-lerine ağır ağır başladı;“Kendilerini ‘Görünmeyenler’ diye bir grup,sayı ve kuvvet olarak hadlerinden fazla güç-lendiler. Ancak beni endişelendiren, grubunkendisi değil, başındaki varlık. Gerisi de an-laşmamız gereği sana kalıyor. Eğer tartışa-cak başka bir mesele yoksa artık gitmemlazım.”Vhaler işgüzar gülümsemesini takınarak basto-

nunu sertçe yere vurdu ve zihin yüzücünün açı-lan geçitten geçişini izledi. Bir müddet daha ge-çidin mavi halelerinin dağılışını izledi ve ardındanhışımla Josi’ye döndü. Yüzündeki şeytani sırıtışile adeta iblis atalarında koparılmış bir ifade yatı-yordu.Vhaler’deki bu ani değişim Josi’yi ilk anda tedir-gin etmişti ama hemen sonrasında soğukkanlılı-ğını korudu. Artık Vhaler’in ani değişimlerineayak uyduracak kadar zamandır onun yanın-daydı.Josi Vhaler’in diyeceklerini beklerken, Vhalersanki odada ikisinden başkaları da varmış gibiusulca Josi’ye yaklaştı ve onun kulağına bir şey-ler fısıldamaya başladı;“Yeniden gözden geçirmemiz gereken şeylervar. Sevgili iş ortağım farkında olmadan iste-diğinden fazlasını açık etti.”Sadece birkaç cümle sarf eden zihin yüzücününneyi açık ettiğini çözememiş olan Josi meraklaVhaler’i izledi. Vhaler ise herhangi bir yorumdabulunmadı. Sadece ellerini saçlarına atarak, saçrengi ile uyumlu olan kızıl gözlerini kıstı. Birdenbire planını kurmuş vaziyette konuşmaya baş-ladı;“Josi hızlıca Arpçı ajanlarından iş yaptığımızbirini bul ve Hlaavin hakkında öğrenebildikle-rini öğren ve onları ‘Görünmeyenler’ hak-kında uyar. Arpçılarla her zaman için seninaran daha iyi olmuştur. Hala benim soyumüzerine haklı şüpheleri vardır.”Kendisini biraz toparlamış Vhaler olağan sırıtış-larından birisini takındı. Artık tamamen sakinleş-mişti.“Ben de şu Sahip Kulesinin büyücülerindenbirkaçı ile görüşeyim. Korunağa birkaç özelbüyü ekletmem lazım.”Josi hiçbir yorumda bulunmadan Vhaler’e itaatetti. Onun kıvrak zekâsı pek çok kritik anda en iyiçıkış yolu olmuştur. Ama neyin çıkış yolunu arı-yordular bu sefer işte bunu anlayamıyordu Josi.

Page 41: Planar Geographic Sayı 2

4411Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

GNOSİSYazan:

Oğuz “Alukah” Telorman

BAŞLANGIÇ

Kara Prens’in yazmalarından alıntıdır…16 Mart 1627

Bir sürü isim verdiler bana...

Ama artık hiçbirinin önemi yok ve geçmiş çağ-larda da çok azının önemi vardı. Çünkü, yazı icatedildiğinden beri küstah insanoğlu, bütün varlı-ğını ona adadı, bilgiyi onda aradı. Harflere veseslere kudret yükleyenlerin esareti altında ne-redeyse altı bin yıl geçti aradan.İnsanlar, kendi başlarına yarattıkları bütün kav-ramlara bir isim koydu; bunu ilk yapan – dün-yaya gelen son imanın sahiplerinin de dediği gibi- “Kanlı Toprak”tan olandı. Ne var ki kavramlarilk yaratıldığı gibi kalmadı, hepsi de kendi özle-rinden çok uzaklara savruldu. İnsanoğlu o küstahzekasıyla çok parlak bir buluşa imza attığını sa-nıyordu ama yıllar geçtikçe kendi yarattığınınesiri olmaya başladı.Kimileri adına “din” dedi ve başını göğe çevirdi– önündeki çukurlara bakmadı ve sadece kendini“O”nun iradesine bıraktı. Kimileri “varlık” dedive bir daha asla kurtulamayacakları bir uyuşuk-luğun içinde kendileri onu sorgulayacaklarıyerde, “varlık”ın kendilerini sorgulamasına izinverdi. Kimileri ise adına “bilim” dedi ve yenişeyler keşfettiklerini zannederek, eskiyi bir ke-nara koydular; ne var ki ilerledikçe karşılarınaçıkan sorunların, onları eskiye götürdüğü birkısır döngünün içinde hapsolduklarını asla anla-yamadılar.Ve bazıları da var ki, öğrendikleri, bildikleri vehatta bilmedikleri her şeyi sorgulayabilecekle-rini zannederek “Bilgi”yi parçalara böldüler –anlama yolunda adım attıklarını sandıkça bütünüdaha da böldüler – sonunda, aynı Öz’den o kadarçok parça oluştu ki insanoğlu hepsinden şüpheduymaya başladı. Çok sık olmasa da bazıları bu

sonuçsuz çabadan sıyrılıp başını kaldırdıysa da hiçbiri,binlerce yılda inşa edilmiş o karanlık labirentte yolunubulmayı başaramadı. Çünkü dünyevi bilgiye saplanıp ka-lanlar için “Mutlak”ın bilinmesi hayli ürkütücüydü. Ha-tırladığım biri vardır ki, bu yüzden kendinden geçerekinsanların arasında büyük bir huşu içerisinde “Ben Tan-rı’yım!!” diye haykırmıştı – ki son derece haklıydı -. On-ların “mistik” dediği ve hiçbir işe yaramayan o kadar çokilim mevcuttu ki...Binlerce yılın mücadelesi ve tecrübesi dışında elimegeçen tek şey, insanoğlunun ne kadar aptal ve küstah ol-duğunun bilgisiydi. Zaten işime en çok yarayan bilgi debu oldu. Asurlulara karşı oluşturulmuş Anadolu’nun ilkdevletlerinden, Avrupa’nın, Doğu bilgisine sahip olabil-mek için binlerce kilometre yol kat ettiği o karanlık gün-lere kadar, hiçbiri yaptığı hatanın farkına varamadı. Nearadığını bile bilmeyenler bir yana, aradığını bambaşkaşeyler zanneden ahmaklar, bu hatayı çoğunlukla canla-rıyla ödediler. Ama benim için canlarının hiçbir önemiyoktu. Ben bu kadar zaman boyunca, onların parçalaraböldükleri “Bilgi”nin peşindeyim. Boğazlarına acıma-sızca dalan bir çift keskin dişin acısını ve hayatlarının vü-cutlarından çekilişini hissettiklerinde tecrübe ettikleriçaresizliğin aslında hiçbir şey olmadığını bilmiyorlardı –ve asla da bilemeyecekler. Gecenin Çocukları da dâhilhiçbiri, kullandığım “Bilgi”nin aslında ne kadar güçlü ol-duğunu gördüklerinde bu hatasından, bin yıllar süren uy-kusundan vazgeçemedi.Çünkü “varoluş” her zaman daha kolaydır.Şimdi; “Bilgi”nin tarih boyunca hırpalanmış ve acıma-sızca parçalanmış özünden oluşan yıkıntıların arasında ge-zinirken, insanoğlundan daha fazla nefret ediyorum. Buyolu neden seçtiğimi ve neden asla pişman olmayacağımışimdi daha da iyi anlıyorum. Ama artık vakit yaklaşıyor;çember kapanıyor. Aşağısının ve Yukarısının gizemi sa-dece onun ilmine erebilenler için son bir kez daha dün-yaya yayılıyor.Ki aslında o hep bizimleydi.Bir Arap bana, “bizler, insanların korkularını avlarız” de-mişti. İnsan, kendi korkularından ders almayı bilmeyenaciz bir yaratıksa, bizler de bu dersi onlara kabul ettir-meye çalışan öğretmenlerdik. Ne var ki öğretmek son de-

Page 42: Planar Geographic Sayı 2

4422 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

rece yorucu bir hal almaktaydı. Asırlar önce kendi kur-duğum okulu bırakıp gitmek işte bu yüzden benim içinkaçınılmazdı. Neyi sorguladıklarının bile farkında olma-yan insanlardan uzak durmalıydım. Yine de onlar bendenuzak durmadılar. Dünyanın hangi ucuna gittiysem pe-şimden geldiler. “Bilgi”yi aramaktansa, hazıra konmakonlar için daha kolaydı ve bu yüzdendir ki her seferindekaybettiler. Hem de her seferinde biraz daha fazlasını.Onların sonraları “Gnosis” dediği şey için arayışım çağ-lar sürdü. Tıpkı insanoğlunun hatası gibi… Çağlar boyusüren bir hataydı insanoğlu; artık bunun farkına varmalıve tıpkı yarattığı gibi kendisi yok etmeli her şeyi. İşte ozaman “Bilgi”, “Tek” olacak. Her Yukarıdaki Aşağıdakigibi, her Aşağıdaki de Yukarıdaki gibi olacak. İşte ozaman insan, varlığını değil, varoluşuna sebep olan bil-giyi sorgulayacak ve bin yıllardır inşa ettiği her şey birerbirer yıkılacak.İşte o zaman; “Ben” olacak...

- A -

Page 43: Planar Geographic Sayı 2

4433Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Wayris sağ elindeki mızrağı havadakendi ekseni etrafında bir kez döndü-rerek kurt hasmının boynuna doğru

savurdu. Kendisi bir adım geriye atan kurt ikipençesinin keskin ve sağlam tırnaklarını kulla-narak hızla gelen mızrağı durdurdu. Silahınınkontrolünü rakibine kaptırmak istemeyen sentorsavurduğu kadar hızlı bir şekilde, saplamaktançok kesmek için tasarlanmış uzun, geniş ve inceuçlu mızrağını geri çekti.En az kendisi kadar hızlı olan düşmanı saldırıyageçmek için vakit kaybetmedi ve Wayris’in sağön bacağına diş izlerini çıkarmak amacıyla ha-rekete geçti. Tecrübeli sentor düşünülmeden ya-pılan bu saldırıyı avantaja dönüştürdü. Mızrağınıdik şekilde bacağıyla kurt adamın ağzı arasınatam zamanında yerleştirdi ve saldırgan kendi hı-zının verdiği ivme nedeniyle yaptığı hamleyi za-manında durduramayıp burnunu doksanderecelik açıyla mızrak ucunun keskin kısmınageçirdi. Hassas burun bölgesine aldığı kesiğinacısıyla uluyarak çevreye yayılan çarpışma sesi-nin yoğunluğuna kendince bir katkı sağladıktansonra karnına şiddetle vuran iki toynağın etki-siyle kendisine yardıma gelen başka bir kurdunüzerine düştü.İki kurt adam yere kapaklandığında ince bir mız-rak ucu öne üsttekinin kalbiyle daha sonradaüzerindeki cesedi fırlatıp altta kalmaktan kurtu-lan diğerinin şah damarıyla acı verici bir bu-luşma gerçekleştirdi.Sol taraftan üzerine atlayan bir başka kurt Way-ris’in sol omzunda hatırı sayılır bir yara açtı.Eğer dört bacağı olmasaydı sentor çarpışmanınetkisiyle yere düşeceğimden emindi. Mızrağınıkurdun böğrüne saplamak için hamle yaptığındahamle mızrağın sağını iki pençesiyle kavrayanbaşka bir likantrop tarafından engellendi. Bir anöleceğini düşündü Wayris “Beni kabul et yüceMestia.” dedi. Tabiat tanrıçası duasını kabul et-memiş olacak ki omzunu ısırmış olan kurt adamacı içinde feryat ederek geri yalpaladı.Efyard’ın kılıçları koltuk altlarından girip kur-dun vücuduna kuvvetli bir acı dalgası yaydığın-

dan kürklü yaratık Wayris’i bırakmak zorunda kalmıştı.Efyard’ın hınzır gülümsemesi Wayris’i bir anlık şaşkın-lıktan kurtarıp, ona mızrağını tutan düşmanından kurtul-ması gerektiğini hatırlattı.Wayris mızrağı aşağı doğru çekip, yerle olan açısını birazdaralttı ve çektiğinden daha fazla kuvvet kullanarak mız-rağı yeni açısıyla kazandığı doğrultuda yukarı kaldırıp sa-pının ucuyla hasmının göğsüne sert bir darbe indirdi. Kurtadam darbenin tesiri ile bir adım gerilemesine rağmenmızrağı bırakmadı. Ancak artık bunun bir önemi yoktu.Sentor rakibiyle arasına istediği ölçüde mesafe yerleştir-meyi başarmıştı. Şaha kalkıp kurt hasmının omuzlarınasert bir çifte indirdi. Bu hamlenin sonucu olarak yere düş-mekten kurtulamayan likantrop, bu sefer pençelerini mız-raktan ayırmak zorunda kaldı. Çaresiz kurdun sonhissettiği şey az önce sapını tutuğu mızrağın keskin kıs-mının gerdanına temiz bir yarık açması oldu.Silahının kontrolünü yeniden tek başına ele geçiren Way-ris ağır yarasına rağmen kendisine yeni bir rakip bulmakiçin gözleriyle savaş alanını taramaya başladı. Kendisineulaşan her damla kanı cömertçe dışarı fışkırtan sol om-zundaki yaraya yeşil bir ışık topu çarptığında tanrıçanınHetrais’in dualarına cevap vermekte olduğunu anladı.Sentor rahip tabiat tanrıçasından aldığı güçle kardeşlerineşifa büyüleri yolluyordu. Ağır yarası süratle kapananWayris başı dertte olan Efyard’a yardım için koştu. Birsentor kurt adam tarafından ısırıldığında likantroba dö-nüşmüyordu fakat Efyard bir insandı ve onun kendisinikeskin dişlerden koruması gerekiyordu.Arnil kendisine arkadan yaklaşan bir kurdun göbeğinegüçlü bir çifte vururken ön taraftan saldıran başka bir has-mının pençe hücumlarını becerikli mızrak hamleleriyledurdurmaya çalışıyordu. Sentor sezileri az önce arkaayaklarıyla engellediği düşmanının yerden kalktığını söy-lüyordu. Arnil önündeki kurdu boş verip arkasını döne-mezdi. Kanlı gözlerle kendisine bakan iki ayaklı kurtyorulmak diye bir şeyden habersizmişçesine ardı ardınaataklar gerçekleştiriyordu. Kendisinin yenemeyeceğikadar iri bir rakiple mücadele ettiğinin farkındaydı. Şid-detli bir homurtuyla duyduğu küfür ona arkasındaki pis-lik için endişe etmemesi gerektiğini anlattı. Kolları sürekliartan bir tempoyla mızrak sallamaktan dolayı ağrımayabaşladığında hasmı aniden durdu. İri kurt dizlerinin üze-rine çöktü ve mızrağını kaburgalarına saplamamış olan

KURTLARIN VAHŞETİYazan:

Murat "Siliterin" Kozluklu

Page 44: Planar Geographic Sayı 2

4444 Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

Seliyar’ı gözler önüne serdi.“Dikkat et!” Seliyar bu uyarıyı yapar yapmaz Arnil in-sansı gövdesini olabildiğince eğdi, gözleri kanlı toprağabaktığı için üzerinden bir kurdun geçtiğini sadece hislerisayesinde anlayabildi. Gövdesini geri kaldırdığında Seli-yar’ın önündeki cesedin üzerine bir tane daha koymuş ol-duğunu gördü. Birkaç saniye önce üzerinden geçenkurdun gözleri yerinde değildi. Hasmının neden o kadarisabetsiz bir saldırı şimdi anlıyordu, muhtemelen Seli-yar’ın şahini daha arkasındayken bu kurdun gözlerini çı-kartmıştı. Kurt hasmı sadece koku alma ve işitmeduyularını kullanarak saldırmak zorunda kalmıştı. Arnil’eher savaşta Seliyar özellikle kendisi koruyormuş gibigeldi.Kayaların ardındaki bölümde durum iyiydi. Sentorlarınhenüz kayıp vermemesine karşın yerlerde kurt adam ce-setleri birikiyordu. Yaklaşık yirmi beş tane sentor kaya-lıkların gerisinde bir mızrak hattı oluşturmuş, daha kurtadamları dışarıda bırakabilmek için savunma yapıyor-lardı. Yüksek kayalar kale suru gibi işlev görüyor bu şe-kilde likantropların doğrudan saldırıya geçmesizorlaşıyordu.Hatırı sayılır yükseklikte bir ateş topu sentorların üzerin-den uçup kayaların ardındaki kurt adam güruhunun orta-sına düştü. Yanan bedenlerden yükselen duman gecekaranlığına karışırken Wayris tabiat tanrıçasının nasıl olupda ormanın içerisinde bir ateş topu atılmasına izin verdi-ğini anlayamıyordu.Yanmakta olan kurt adamlar panik içerisinde koşuşturu-yor bunu yaparken çimen ve çalıların tutuşmasına nedenoluyorlardı. Bulundukları çevre ormanın geri kalanına kı-yasla ağaç bakımından fakirdi. Yamacın ortasında bir avlugibi açık duruyordu fakat bol miktardaki dikenli çalılarve yabani otlar alevleri zorlanmadan ormanın içlerine ta-şıyabilirlerdi.Ateş topu kayalardaki baskıyı azaltmış ve savunma yap-makta olan sentorları rahatlatmıştı. Eğer kurtlar batı ya-macın saldırmasalardı ve önceden Efyard tüm klana siperardında nasıl savunma yapılacağını öğretmeseydi büyükihtimalle şu an da en az on kayıpla ormanın içlerine doğrugeri çekilmekle uğraşıyor olacaklardı. Şu an bu saldırıyıpüskürtmeyi başarmış görünüyorlardı. Haftalar boyu yap-tıkları idmanlar ve özellikle beyinsel olarak kurduklarıiletişim sayesinde hiç ses çıkarmadan taktik kurabilmişkimin zor durumda olduğunu beş duyu organlarını kul-lanmadan öğrenebilmişlerdi.Burnunda bir su damlasının serinliğini hissettiğinde Way-ris tanrıçasına bir kez daha hayran oldu. Süratle yayılan

alevler bir iki saniye içerisinde başlayan sağa-nak yağmurun etkisiyle çok vakit kaybetmedensöndüler. Ayrıca Wayris bu şiddetli yağmur sa-yesinde kurt adamların sudan nefret ettiğini an-lamış oldu. Deliler gibi sirkelenip ıslaklıkyüzünden kabarık giden postlarını kaşımaklameşguldüler.Kurt adamlar için en büyük şok yağmur bulut-larından biri dolunayın önünü kapattığında ya-şandı. Likantrop formuna girmeleri için ayışığına ihtiyaçları yoktu dolunay onları sadecemecbur bırakıyordu ancak şu an ki değişimle-rini ay ışığı yüzünden gerçekleştirmişlerdi vedeğişimi sağlayan etken yok olup da etrafı ka-ranlık kapladığında bedenleri yeniden insan hal-lerine döndü.Wayris’in emriyle kayaların üzerinden aşıp anibir hücum başlattılar. İnsan hallerine dönüş ol-duklarından kendilerini bir an önce likantropşekle sokmak için içsel gerilimlerinden fayda-lanma yoluna giden kurt adamlar, yapmaya ça-lıştıkları işlemin en az yirmi saniye süreceğininfarkındaydılar. Yamaç aşağı koşamaya başladı-lar çünkü sabit kalmaları ölmeleri anlamına ge-lirdi koşmanın elbette dezavantajları da vardı:hareketliyken değişim süresi uzuyordu.Sentor savaşçılar birçok kurdu öldürme imkânıbuldular ancak insan formdan tekrar likantropbiçimine dönmeye başladıklarında hızla kayala-rın koruma alanına geri döndüler. Rgasser bugün tanrıların sentorlardan olduğunu fark etmişolacak ki adamlarına geri çekilme emri verdi.Her adımında küfrediyor, şansına lanetler oku-yordu.

******Güneş doğu ufkunda daha yarısını bile göster-memişken tüm klan ayaktaydı. Eğer dünkü ça-tışmada ağır yaralar almasaydı muhtemelensentorların uyku düzenine alışmış olan Efyardda uyanık olacaktı.Hetrais genç savaşçının yaralarıyla ilgilenmiş vekesinlikle iyi olduğunu söylemişti. Yaşlı rahipbu insanın mutlaka kendilerinden gizli büyü kul-landığına inanıyordu. Üç yıl boyunca kurtadamlarla savaşıp hiç ısırılmamak sadece pençedarbelerinden etkilenmek ancak efsunla yapıla-bilecek bir şeydi.

Page 45: Planar Geographic Sayı 2

4455Planar Geographic -- TTEEMMMMUUZZ 22000077

DDOOGGUUSSTTAANN HHAAKKKKIINNIIZZ OOLLAANNII AALLMMAAYYAAHHAAZZIIRR OOLLUUNN..

BBIIRR SSOONNRRAAKKII SSAAYYII::

Page 46: Planar Geographic Sayı 2

Planar Geographic’inbu sayısında:

KKuuzzuu vvee KKaappllaannCChhaannggeelliinngg:: tthhee LLoossttRRPPGG SSiisstteemmlleerrii DDeeggeerrlleennddiirrmmeessii BBööllüümm IIKKaattiipp SSüülleeyymmaann EEffeennddii BBööllüümm IIIIAAvvccıı’’nnıınn GGüünncceessii BBööllüümm IIIIHHuunntteerr:: tthhee RReecckkoonniinnggSSkkuullllppoorrttGGnnoossiissKKuurrttllaarrıınn VVaahhsseettii