lokman hakim

31
Gönül Katremden Damlalar – Lokman Hakim Sayı: 1 Ocak 2014 Öyle bir çağda yaşıyoruz ki... Ruhlarımız ve bedenlerimiz yorgun. Çevremizi kuşatmış şeytan ve nefs orduları. Oda yetmezmiş gibi, etrafımızda sahte gülücükler atan, insan şeytanları... Bir çok şey birbirinine benziyor değil mi hayatınızda? Ama bazılarının değeri, diğerlerinden farklı yapıyor onları. Ailemiz ve sevdiklerimiz de öyle değil mi? Bazı yönlerden birinci olunsada bir elmas olunmuyor her zaman. Hatasız kul olunmuyor...Kimse kimseyi beğenmiyor. Öyle değil mi? Düşünüyorumda...Bugün varız, yarın ise yokuz. Bir zamanlar bizim gibi nefes alıp verenler yaşamadı mı yeryüzünde? Onlar da hayatı sevdiler...Kimi ünlüydü, varlıklı ve zengindi. Gökte ve yerde sayısız nimetlerle beslendiler. Muhteşem evlerde yaşadı kimileri. Günlük kavgalar, günlük koşuşturmacalar oyaladı onları. Tıpkı bizim gibi...Acaba diyorum, ecel onlarada ansızın gelmedi mi? Düşnüyorum işte...Kimbilir kimi uykusunda yakalandı. Kimisi arzu ve heveslerinin peşinde koşarken ansızın yakalandı. Ve kimisi bir iz bile bırakamadan gitti. Öyle değil mi? Bizi ısıtan aynı güneş onlarada doğmuştu. Yağan yağmurlar onlarıda ıslattı. Ağaçlar, kuşlar, çiçekler bize anlattıklarını onlarada anlattı. Denizdeki dalgalar hâla çarpıyor sahilimize. Asırlara meydan okurcasına. Bize bir şeyler fısıldıyor dalga sesi.

Upload: lokman-hakim

Post on 23-Mar-2016

259 views

Category:

Documents


6 download

DESCRIPTION

Gönül Katremden Damlalar...

TRANSCRIPT

Page 1: Lokman Hakim

Gönül Katremden Damlalar – Lokman Hakim

Sayı: 1 Ocak 2014

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki...Ruhlarımız ve bedenlerimiz yorgun.Çevremizi kuşatmış şeytan ve nefs orduları.Oda yetmezmiş gibi, etrafımızda sahte gülücükler atan, insan şeytanları...

Bir çok şey birbirinine benziyor değil mi hayatınızda?Ama bazılarının değeri, diğerlerinden farklı yapıyor onları.Ailemiz ve sevdiklerimiz de öyle değil mi?Bazı yönlerden birinci olunsada bir elmas olunmuyor her zaman.Hatasız kul olunmuyor...Kimse kimseyi beğenmiyor.Öyle değil mi?Düşünüyorumda...Bugün varız, yarın ise yokuz.Bir zamanlar bizim gibi nefes alıp verenler yaşamadı mı yeryüzünde?Onlar da hayatı sevdiler...Kimi ünlüydü, varlıklı ve zengindi.Gökte ve yerde sayısız nimetlerle beslendiler.Muhteşem evlerde yaşadı kimileri.Günlük kavgalar, günlük koşuşturmacalar oyaladı onları.Tıpkı bizim gibi...Acaba diyorum, ecel onlarada ansızın gelmedi mi?Düşnüyorum işte...Kimbilir kimi uykusunda yakalandı.Kimisi arzu ve heveslerinin peşinde koşarken ansızın yakalandı.Ve kimisi bir iz bile bırakamadan gitti. Öyle değil mi? Bizi ısıtan aynı güneş onlarada doğmuştu.Yağan yağmurlar onlarıda ıslattı. Ağaçlar, kuşlar, çiçekler bize anlattıklarını onlarada anlattı.Denizdeki dalgalar hâla çarpıyor sahilimize.Asırlara meydan okurcasına. Bize bir şeyler fısıldıyor dalga sesi.Hüzünlenirim nedense dalga sesinde. Uçsuz bucaksız deniz alıp götürür beni...Hayallerin bile ulaşamadığı yerlere. Ve ey sen? Nefes alan ben...Nefeslerin ve nefeslerim bile sayılı iken...Hazır mısın? Kötüyü değil, kötülüğü yok etmeye.Gönüller yıkmaya değil, gönüller yapmaya...Hazır mısın?Selam ve dua ile...

Page 2: Lokman Hakim

Lokman Hakim - 25 Nisan 2013

Mazlum ol, zalim olma,üzülde, üzen olma;Mahşerde hesap zordur,Ezilde ezen olma...

Ne güzel söylemiş değil mi şair?Adeta duygularıma tercüman olmuş.Benim bir ölümcül hastalığım var.Seninde var ey Can! Farkında mısın?Şu anda dünya üzerinde yaşayan 7 milyar insanın başına gelen ortak bir noktamız var.Doğum...Tüm insanların başına gelmişir doğum.Bundan sonra yine tüm insanlığın başına gelecek kesin bir ortak noktamız daha var.Oda ölüm...Öleceğimiz garanti. Öleceğimiz belli ise, ölümcül bir hastalığımızı göstermez mi?Ne zaman öleceğimi biliyor muyum?Hayır...Şu satırları yazarken olma olasılığı var mı?Evet dediğini duyar gibiyim. Yarın olabilir mi? Yada 30 yıl sonra...Evet. Bunların hangisinin başımıza geleceğini bilmiyoruz.Akşama sağ salim ulaşacağımı nerden biliyorsunuz?Birde bunun tersini düşünelim.Sabah evden çıkarken evde bıraktığın aileni, sevdiklerini akşam eve gidince sağ bulma olasılığın nedir?Var mıdır böyle bir garanttimiz?Az sonra telefonunun çalmayacağını, birinin öldüğünün söylenmeyeceğini nerden biliyorsun?Peki sana ayân olsaydı, dün gece bilseydin öleceğini.Yada tanıdığın eşinin, kardeşinin, annenin yada dostunun öleceğini...Dün gece yaşadaklarını düşün.Yine aynı şekilde mi geçirirdin geceni?Onunla iyi geçinir, bir dediğini iki etmezdin öyle değil mi?Kırgınlıkları tamir etmeye zamanımız var.Telaşlanmayın hemen. Dünyanın tüm hazineleri bir araya gelse, Aldığımız nefesi geriye getiremeyeceğine göre...Siz zaten en değerli hazineye sahipsiniz.Bir gün bir köşeye çekilip keşkeleri saymadan önce...Gurursa gururunuzu yenin. Sevgisizlikse yeniden sevgi tohumlarını ekmeye bakın.

Henüz vakit varken, arayın üzerinizde emeği olan insanları.Onlara bir teşekkürü, bir güler yüzü çok görmeyin.Ne demiştim önceki yazımda:Var mısınız? Kötüyü değil, kötülüğü yok etmeye...Selam ve Dua ile...

Page 3: Lokman Hakim

Lokman Hakim - 27 Nisan 2013Günler, aylar, yıllar geçip gidiyor...O kadar hızlı gidiyor ki, ancak arkalarından baktığımızda fark edebiliyoruzgelip gidenleri ve dönmeyecekleri...Geriye dönüp baktığımda bir birinden güzel günler görmekle teselli buluyorum.Geçen günlerin boşu boşuna geçmediğine inanıyorum.

Okumasını bilirseniz, her insanın bir kitap olduğunu göreceksiniz.Ondan o kadar çok şey öğrenirsiniz ki... Hayatınız değişir adeta.Yeni bir hayata başlarsınız, O insanı okudukça.Bugün size böyle birinden bahsedeceğim. Hayatımın kadınından.Onu bir internet sitesindeki yazılarından, yorumlarından tanıdım.Umulmadık zamanlarda insanın karşısına çıkıyor. Kerametli sözleriyle adeta yaralara merhem oluyordu.Gözüm, kulağım, artık o kadın olmuştu. Bir gün: "bana da dua et" dedi.Asude tenhalarda dillenirken duası... Dünyanın yükü benim omuzlarıma binmişti adeta."olur" dedim.. ."Senide dualarıma katık ederim, sen de bana dua et..."Hamd olsun Hacca gitmek nasip oldu. Hacca gittim. Hani dedim ya, dünyanın yükü adeta omuzlarımda diye...Beni adeta mıknatıs gibi kendine çekiyordu.Ay, nasıl ki Dünya'nın uydusuysa, bende onun uydusu olmuştum.Etrafında dönüp duruyordum. Artık onu tanımak, onu okumak istiyordum.Ondaki bu yaşama azmi, beni mest etmişti.Hayatta kalma azmine, hiç bir şey olmamış gibi yaşamasına, hayran kalmıştım.Onun dünyasına girmiştim artık. Bir gün, yüz yüze geldik. Kırk yıllık dost gibi...Belli ki ruhlarımz, bizler yaratılmadan tanışmışlar.Onun somurtmuş, üzgün hiç resmini görmedim. Yada bana göstermedi, bilmiyorum.İşte canlı olarak karşımdaydı... Yine güler yüzüyle karşısındaydım.Rabbim biliyor ki, o tebessümde, ömrüm boyunca hiç kimsede görmediğim bir sıcaklık ve güzellik vardı.Belli ki haşir ve sırattan sonra, ebedi saadet diyarına doğru uçan cennet insanlarının mutluluğu.Ve ona aşık oldum...Her an umulmadık şeyler yaşayabiliyorsunuz. Onu tanıyınca...Nefes aldığımı anladım. Umulmadık şekilde, batan güneşim yeniden doğmuştu.Her günüm her anım artık daha farklı... İyi ki onu tanımışım...Yaşadıklarımın planını yapmadım. Umulmadık şekilde, bir çok insanla tanıştım.Umulmadık şekilde, hiç tanımadığım bir insanla evlendim.Ama onu asla unutmadım...Unutmayacağım. Adeta her hareketi, her sözü ruhuma işleniyordu nakış nakış.Ben meğer yürümeyi bile bilmiyor muşum.Çocuk muşum hââ.Tıp Fakültesini biirmiş, 40 yaşına girmiş olan ben... Meğer ne kadar cahilmiş, meğer ne kadar çocukmuşum.Acılar içerisinde kıvranırken bir insan nasıl gülebilir? Bunu en iyi ondan öğrendim.Ondan o kadar çok şey öğrendim ki.. Hâlâda öğrenmeye devam ediyorum...

Bir anımızdan bir anımızı kestirmemiz güç.Çünkü hep yaşadım bunu. Her an umulmadık şeyler yaşanmaya devam ediyor.Sebepler vesile kılınıyor. Umulmadık şeyler yaratılıyor.Tek umut kapısı olan Rabbimiz, nelere kadir değil ki?Tüm sebeplerin yaratıcısı Rabbiimize, Şükürler olsun...

Page 4: Lokman Hakim

Selam ve Dua ile...

Lokman Hakim - 29 Nisan 2013"Aşık oldum"Bu cümleyi duymayanımız yok.BELKİDE KENDİ YAŞANTIMIZDA KULLANMIŞIZDIR.Peki nedir bu aşk?...Derinlemesine tefekkür edip hiç düşündünüz mü?Özde mi aşık olunur?, sözle mi aşık olunur?Biliyorum aşkı tarif etmek çok zor.Aşk, kimini veli,kiminide deli eder; onuda biliyorum.Ama yinde aşkı anlatmak isiyorum.

Yunus Emre'de aşkı anlatmaya çalışmış:"Ölürse ten ölür, aşklar ölesi değil."Nedim'e göre aşk daha başka.Yok bu şehr içre senin vasfettiğin dilber Nedim,Bir peri suret görünmüş, bir hayal olmuş sana...Dedim ya aşkın tarifi yok.Bana göre aşk, aşık maşukunu bulunca başlar.Ona kavuşmak için, üç süzgeçten geçmek gerek.Aşk, teslimiyet ister.Aşk, sabır ister.Aşk, tevekkül ister.

Bu üç filtreyi geçenler zafere erenlerdir.Bu dünyada kavuşmasalar bile...Onlar yanıp kavrulsalarda, onları ayakta tutan bir aşkları vardır.İstanbul'daki sevgilisinin başı ağırdığı zaman, Ankara'da beynine sancılar giren aşığın da arzusu güzel ölmektir.Ölmek, onlar için kavuşmak değil mi?Aşıklar karanlık çökünce ve güneş doğarken gözyaşı dökerler.Teslimiyet, sabır ve tevekkül içinde.Teslimiyet, ben seninim duygusu ile,Sabır, kavuşamamanın verdiği acı ile,Tevekkül ise, Allah'ın bizim için yazdığı kadere rıza göstermek ile...Yanaklardan süzülen gözyaşları dualara karışır.Buna tüm kainat şahittir.Melekler bile gıpta ile bakarlar bu gözyaşlarına.Eller SEVGİLİYE açılmışır, sevgiliye kavuşmak için.Mezarlıklarda kaç aşık yatıyor bilinmez.Lakin ölüm bizede gelecektir.Ya kavuşmak için...Ya da ayırmak için...Şimdi sorarım size, siz aşık mısınız?

Page 5: Lokman Hakim

Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 30 Nisan 2013Ağlama deyip geçmeyin.Ağlamak mühim bir konu. Bazı şeyler istemeden olur...Hapşırmak, öksürmek, esnemek gibi.Özlemekte öyle,sevmekte.Ne bileyim ağlamakta öyle işte.İstemeden olur. Gözünüzden yaşlar süzülür gider ansızın..Tıpkı Sükût-u İsyan gibi ağlayıverirsiniz...

Manevi bir sıırrı var gözyaşının. Ben öyle inanıyorum.Adeta insanın ruhu yıkamıyor, ferahlıyor, huzura kavuşuyor.O yüzden bırakın kendinizi. Doya doya ağlayın diyorum.Benim gibi...Ağlayın ki; Kalbiniz pâklansın, ruhunuz rahata kavuşsun.Bazen ağlamamak için direniriz.Karşıdaki güçsüz olduğumuzu anlamasın diye, öyle değil mi?Oysa ben ağlamayan insanın güçsüz olduğunu düşünüyorum.Televizyonda duygusal filmlere ağlayacağına, gerçek sorunlarına, acılarına ağla. Günahlarına ağla.Örneğin Seni deliler gibi seven erkek arkadaşının seni bıraktığı günü hatırla.Hayır, amacım size işkence çektirmek değil.Araştırmalara göre, insanı derinden etkileyen acıların neden olduğu gözyaşları,insanı çok daha fazla rahatlatıyormuş. Baksana, bu durumun bile olumlu bir yanı varmış meğer!İçine atmak ve gözyaşlarının akıp gitmesine izin vermemek...Doğru mu sizce? Ağlamayan insanda, stresle ilgili kimyasalların vücutta şişe şişe depolanmasına sebep oluyor.Bu da insanın sıkıntısını iki katına çıkarıyor. Bunu ben söylemiyorum, araştırma sonuçları gösteriyor.Ağlamak yoluyla içindeki sıkıntıyı atamayan insanlar,negatif duygularını daha yıkıcı alkol ve uyuşturucu gibi yollarla ortaya çıkarıyorlar. Allah korusun... Ağlamak, ruhu olduğu gibi, bedeni de rahatlatıyor demiştim ya.Soğan ayıklarken meydana gelen gözyaşı ile bir yakınını kaybeden insanın gözyaşı,kimyasal farklılık gösteriyor.Duygusal gözyaşında daha çok tuz ve hormonal madde bulunuyor.Gözyaşı, Gözün dış yüzeyindeki hücreleri yeniliyor,Göze kaçan maddelerin dışarı atılmasına yardımcı oluyor.Gözün ihtiyaç duyduğu oksijen ve diğer besinleri sağlıyor.Gözü bakterilerden ve enfeksiyonlardan koruyor...Çünkü Allah (c.c.) hiçbir şeyi boşuna yaratmıyor.Öyle değil mi? Ne demiştim; Ağlama deyip geçmeyin. Bırakın duygularınız dışa vursun.İçinizdeki kor ateşi sizi yakmasın. Acılarınız Gozyaşlarınız olup damla damla süzülsün yanaklarınızdan.Sonra hatırlayın size güven aşılayan insanları. Doyasıya ağlayın size değer verip de ötelere göçenleri.Sizi el üstünde tutanları hatırlayın... Doyasıya ağlayın sevdiklerinize söyleyemediğiniz güzel sözler için...

Page 6: Lokman Hakim

Söylemeyi yarına bıraktığınız güzel sözleriniz için ağlayın.Henüz vaktiniz varken...Selam Ve Dua ile...

Lokman Hakim - 8 Mayıs 2013Bugün ezeli sır kaderimiz hakkında, bir şeyler yazmak istiyorum.Her saniye yeni insanlar dünyaya gelirken, bir yandanda terkediyorlar dünyayı.Sürekli bir geliş, bir gidiş var. Bunu tüm canlılarda görebiliriz aslında.

Ve bir uyum, bir ahenk var. Öyle değil mi?Sizce biz tesadüffen mi geldik dünyaya? Yaşıyoruz, çoğalıyoruz ve ölüyoruz.Kusursuz bir göz verilmiş bize. Vücudumuzda görev alan her organ, her hücre görevini biliyor.Kusursuz bir şekilde saat gibi ne ileri gidiyor, nede geri kalıyor.Gördüğünüz gibi bunları biz ayarlamadık. Anne babamızı seçme şansıda verilmemiş bize.Buraya kendimiz gelmiyor, gönderiliyoruz. Konuyu derinlemesine düşünmeye devam edersek.Üç kavram çıkıyor karşımıza. Kader, kaza ve irade. Kader, Allah'ın her şeyi bilmesi ve yazması. Yani kâinatın plan ve projesi. Bugüne kadar olanlar ve bundan sonra olacaklar kader defterimize yazılmış.Kaza, Yazılanların başa gelmesi. İrade ise insanın seçme kuvveti. Benim nerede ne zaman ne yapacağım yazılmıştır. Ne zaman, kiminle evleneceğm kayıt edilmiş... Ne yapacağımı Allah ezeli ilmiyle bilmiş öyle yazmıştır. Yemek, konuşmak, yürümek gibi fiillere karar veren benim.Zayıfta olsa bir irademiz, azda olsa bir ilmimiz, cılızda olsa bir kuvvetimiz var.Yol kavşaklarında hangi yöne gideceğimizi kendimiz seçiyoruz.Bu konuda kimseyi suçlama hakkımız yok öyle değil mi? Yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Bayrama 2 yada 3 gün kala Ankara'ya gitmek için terminale bilet almaya gidecektim. Bizimkileri telefonla aradım. Ulaşınca beni terminalden almaları için. Her zaman ki bilet aldığım firmaya gittim önce. Bilet kalmamıştı. Şaşırmıştım...İlk kez böyle bir şeyle karşılaşıyordum. Bir çırpıda tüm terminali gezdim, bilet buladım. Bayram yoğunluğu olsa gerek. Yine başladığım yere döndüm. "Ben sizin devamlı müşterininizim. Bir çaresi yok mu?"Yer yok" deyip kestirip atıyorlardı. Bense binmeye kararlı. pes etme niyeim yoktu."Listeye tekrar bakın. Size 2 bilet parası veririm" dedim. Yer bulacağını umuyordum.Yine olmadı. Bu kez "Bakın dedi,m ben doktorum. Acil gitmem lazım. Hostes koltuğunda da gidebilirim.Araya tabure atsanız, orda da gitmeye razıyım..."Ne yazık ki bunların hiç biri olmadı. O otobüse binemedim.Her yolu denemiştim... Demek ki olmayınca olmuyormuş. Ne param işe yaradı, nede mevkim.O moral bozukluğu ile bizimkileri aramayı unuttum. O günü gidemeyip geri döndüm.Sabah telefon sesi ile uyandım. Arayan babamdı. O anda aklım başıma gelmişti.Beni terminalde bekliyorlardı belli ki. Ama durum öyle değildi. Daha özür dilemeye fırsat olmamıştı.Babam otobüse binmediğime seviniyordu. Benim binmeye çaıştığım her zamanki firma otobüsü, kaza yapmıştı.Geçmiş gün tam hatırlamıyoru, 14 ya da 24 ölü vardı. Onlarca yaralı.Bense dona kalmıştım. Ezeli sır kaderimiz, burada devreye girmişti.O zaman bir şey daha öğrendim. Elinden geleni yap, gerisine karışma.Kaderimizi yazan Allah bizi kendi halimize bırakmamış. Sınırsız ilmiyle hayatımız için gerekli şeyleri planlamış ve yaratmış. Başımıza çirkin bir hal gelirse bilelim ki, ya bizim hatamızdan veya imtihan içindir.Nedense kendi başımıza gelenlere menfaatımıza göre hadiselere hayır ve şer adını veririz.Olmamış bir evlilik için karşıyı suçlarız. Kur'an-ı Kerim bu ruh halimizi şöyle anlatıyor.

Page 7: Lokman Hakim

"Sizin hoşunuza gitmeyen öyle şeyler vardır ki, onlar hakkımızda hayırlı olabilir.Yine hoşlandığımız öyle şeyler vardır ki, hakkımızda şer olabilir.İşin Hakikatını Allah bilir, halbuki siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216)Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 11 Mayıs 2013Her geçen günümüz bir daha yaşanmayacak.İncir çekirdeğini doldurmayan bahanelerle neden günümüzü zehir edelim ki?

Tartışmalar, küskünlükler bize ne kazandırır ki?Öyle değil mi? Her anımız çok değerlidir. Ne kadar zamanımız kaldığını bilmiyoruz.Zaman hızla akıp gidiyor. Her anın kıymetini bilip keşkeleri saymayalım.Günün fırsattlarını değerlendirmeye bakalım. Pişman olduğunuzda geriye dönüşünüz olmayacak ve hikaydeki gibi keşkelere fırsat vermeyelim.

Günlerden bir gün kırlangıcın biri bir adama âşık olmuş. Ve adamın penceresinin önüne konup adama şöyle demiş:- Ben seni çok seviyorum lütfen pencereyi açıp beni içeri al da birlikte yaşayalım.Adam:- Olmaz alamam... Sen bir kuşsun hiç bir kuş adama âşık olur mu? demiş. Kırlangıç tekrar:- Lütfen pencereyi açıp beni içeri al birlikte yaşarız. Hem ben sana dost ve arkadaş olurum canın da sıkılmaz birlikte yaşar gideriz, demiş.Adam yine:- Alamam... Git başımdan, diye cevap vermiş.Üçüncü ve son defa kuş adamın penceresinin önüne konup adama tekrar şöyle demiş:- Lütfen beni içeri al. Artık soğuklar da başladı, dışarıda kalamam biliyorsun; ben sıcak havalarda yaşayabilirim sadece. Beni içeri almazsan başka sıcak ülkelere gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni içeri alda burada kalayım.Birlikte yemek yer, omzuna konar seni neşelendirir sana yarenlik ederim.Sen de benim gibi yalnızsın, der... Adam ona:- Git derhal başımdan! Ben yalnız kalırım demiş ve kuşu kovmuş...Kırlangıç da bu cevap üzerine üzüntülü bir şekilde uçmuş ve uzaklara gitmiş. Adam bir müddetten sonra şöyle düşünmüş:“Ben ne akılsız bir adamım, niye kırlangıçla birlikte kalmayı kabul etmedim?Ne güzel birlikte kalırdık.” demiş ve çok pişman olmuş, pişman olmuş ama iş işten geçmiş.Kendi kendine “nasıl olsa sıcaklar başlayınca kırlangıcım yine gelir, ben de onu içeri alırım birlikte mutlu bir hayat sürerim”, demiş.Ve penceresini sonuna kadar açıp beklemeye başlamış.Yazın gelmesiyle kırlangıçlar da gelmeye başlamış. Ama onun kırlangıcı gelmemiş.Yazın sonuna kadar hiç penceresini kapatmadan pencerenin başında beklemiş ama boşuna.Kırlangıç yokmuş. Gelen kırlangıçlara sormuş ama onun kırlangıcını gören olmamış.Sonunda bir bilge kişiye halini danışmak ve ondan bilgi almak için gitmiş.

Page 8: Lokman Hakim

Bilge kişiye olayı anlattıktan sonra bilge kişi ona şöyle demiş:- “Kırlangıçların ömrü 6 aydır”...

Unutmayın her an çok değerlidir.Kırlangıçların ömrü 6 aydır, ama sizin bu kadarcık bile zamanınız olmayabilir. Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 13 Mayıs 2013Şu anda bilinmeyenlerle karşı karşıyayım.Sen de bilinmeyenle karşı karşıyasın, farkında mısın?Elbette güneşin yarın doğacağına eminim. Günlerin peş peşe geleceğini de biliyorum.Gündüzün sonunda gecenin, kışın sonunda baharın geleceğini biliyoruz, öyle değil mi?Bu hep böyle oluyor çünkü. Ama hayat öyle mi? Hani dedim ya bilinmeyenle karşı karşıyayım diye.Hayatımız bir bilinmeyenli denklem gibi. Nelere mutlu olup nelere ağlayacağımızı kestiremiyoruz.Yaşam acıyla, gözyaşıyla, sevinçle, mutlulukla dolu...Ancak kaçırılan fırsatlara gözümüzü dikersek, yeni fırsatları göremeyiz.Bakın çevrenize, her şey değişiyor. Asla aynı kalmıyor...Her geçen saniye, tekrar yaşanmayacak.Öyle değil mi? Rabbimiz, bizlere kaldıramayacağımız yükü yüklemez.Aşılan her zorluk, çekilen her çile, bizi yaşama, bir sonraki sınava hazırlıyor.

Yaşam böyle sürüp gidiyor...Sınavdan sınava koşup duruyoruz.Bugünün zorluklarına tahammül etmeyenler ve vazgeçenler...Farkında olmadan geçici sorunların, kalıcı olmasına neden oluyorlar.Farkında mısın? Bir yerde okumuştum. Bir genç güvelerin kozalarından çıkarken çektikleri sıkıntıyı gözlemliyor. Güveler kozadan çıkana kadar adeta akla karayı seçiyor.Bu genç onlara acıyarak, kozalarından çıkmalarına yardım etmeye karar veriyor.Bir gün böceklerden birinin, kozadan çıkmasını önleyen ipeği, makasla kesiyor.Ama çok geçmeden böcek ölüyor.Neden mi? Böcek kozadan çıkarken sarfettiği çaba ve enerji ile vücudundeki zehirleri dışarı atıyormuş meğer.Ama böcek kolayca dışarı çıkığından, zehiri dışarı atamadığı için ölüyor.Hayatınızda karşılaştığınız zorluklardan nefret etmeyin. Asla isyan etmeyin.İnanın bana sadece para kazanmak, ya da sadece paralar harcamak insanı mutlu etmez.Hangi işi yapıyor olursanız olun, sadece çalışmakta insanı mutlu etmez.Sadece tail yapmak bile insanı bunalıma sokabilir. Önemli olan dengeyi sağlamak. Ve dengenin ortasında biz varız. Bir gün köylünün birine sormuşlar "ineğin ne kadar süt veriyor."Köylü cevap vermiş: "Sütü ondan sizin almanız gerekir."İşte gördüğünüz gibi, mutluluk ve başarıyı hayat bize vermez. Bizim almamız gerekiyor.Taş devri taşlar bittiği için değil, mantıklar değiştiği için bitmedi mi?Dışarıya ne verirseniz bilin ki onu alırsınız. Şükretmeyi bilirseniz daha fazlasını alırsınız.Her ne olursa olsun onu kaybettim demeyin. Onu geri verdim deyin.Elimizdekiler bizim için bir nimet. Geri verdiklerimizden de dersimizi almışızdır.

Page 9: Lokman Hakim

Belki de çok daha iyi fırsat bizi bekliyordur. Bir kişinin bizi sevmesini istiyorsak, önce biz onu sevmeliyiz.Hadi artık, hayatınızı sevin ve mantığınızı yenileyin.Hayatı, tüm zorluklarına rağmen seviyorum. "Sizi seviyorum." Ya siz?...Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 29 Mayıs Çarşamba 2013

Tutturmuşuz gidiyoruz, "ekmek kavgası" diye.Gerçi ekmekle yetinsek iyide...Öyle demişiz işte.Aklımızda cevabı hazır. "Ekmek ne ile alınır?"Daha çocukken başlıyor büyüklerimiz nasihate."Çalış oğlum, bu devirde..."Birde bakmışız ki, çalışa çalışa sırtımıza bir yük binmiş."Para yükü""Paranız olacak ki hayallerinize erişesiniz.Yük değil para, isteklerize erişme aracı."

Böyle diyordu bir dostum.Ona anlatmaya çalışmıştım ama nafile...Aslında hep bu düşünce ile başlar para ile olan ilişkimiz.Neden sonra anlar insan, bir dairenin içine düştüğünü. Dön babam dön...

Kafamız yığınla alınacak ve verileceklerin hesabıyla dolu.Ve çalışıyoruz. "Para kazanmak için"O yolun çıkmaz yol olduğunu anlayana kadar devam eder bu koşturmaca.Burada çalışmayalım demiyorum efendim.Bakın izah edeyim.

Başarıya ve mutluluğa doğru koşmak için bizi çevremizdekiler kışkırtıyorlar.Daha ben çocukken doktor olacağım fikri empoze edilmişti bile...Fırlıyoruz ileri. Pastaya doğru koşar adımlarla.Ve ahlak ne diyor?"Her şey mübah, yürü..."Pasta küçük ama talep büyük. Herkes önüne geçen, ayağına dolanan herkesi düşman rakipler olarak görüyor.

Page 10: Lokman Hakim

Amiriniz, memurunuz, komşunuz rakip sayılıyor.Bunada inandırılmışız. Hatta, "önce benim hakkım"Kıskançlık, haset ve rekabet üzerine kurulu dünyamız.

Kullan at kültürünün bir parçası olmuşuz.Arabaların, televizyonların, şunun, bunun modelleri durmadan değişiyor.Biz de yenisinin peşinden koşuyoruz.Öyle değil mi?

Önce televizyonu tanıdık, ardından renkli televizyon, derken kumandalısı...Falanca aldı... Ben neden almayayım. Çalış dur artık.Yada bir gönül dostumun bana dediği gibi."Senin paran var gez bakaılm, bizde çalışalım." 01bYapılan bir psikolojik araştırmaya göre:Para denilince duyulan ilk iş endişe imiş.Sonra onu kırgınlık, bunalım ve mutsuzluk izliyormuş.

İşte güya mutlu olmak için, yedisin de onyedisin de içine itildiğimiz tablo.Gencin gözünün önüne parayı iliştirin, gören göz görmezleşir.Ne garip bir durum değil mi?

Evlatlarımıza menfaatleri için yaşamadıklarını öğretmeliyiz bence.Halbuki biz onları daha açgözlü, daha acımasız bir hale itiyoruz.Sonu gelmez maddi istekler, Bu derin uykudan gençlerin uyanmasını engelliyor.

Her şeyin Allah'a ait olduğunu bir anlayabilsek olay çözülecek.Sahi mesala pazardan elma alırken onu çiftçiye ve manavcıya mal ediyoruz öyle deği mi?Çıkarıp parasını verdiğimizde, bu benim oldu sanmıyor muyuz?Aslında elmaya para ödemiyoruz biz. Manava, komisyoncuya ödüyoruz.Elmaya karşı, onu verene karşı borcumuzu düşünürsek.Her halde alış verişide Allah adına yapmış oluruz. Öyle değil mi?Her şey seni rızan için Allahım...

Aklımı o akıllara yardıma gönderesim geliyor.Neticede bende bu tablonun içindeyim.Ve aklımla, bir çıkış yolu bulmak üzere, kainata uzanıyorum.İhiyaçsa yemek, ihtiyaçsa giymek..."Şunda var bende yok dediğimden değil"ihtiyaç duyduğum için alacaksam, Bizi ve onları yaratanı bilerek alalım...

Page 11: Lokman Hakim

Onu düşünerek...Ona teşekkür ederek...Ne güzel söylemiş büyükler:Dünyada kiracı gibi yaşayın. Sonra ayrılması zor oluyor...Hayırlı cumalar efendim.

Selam ve Dua ile...

Lokman Hakim - 27 Eylül 2013 CumaYaşamak için ne kadar çok şeye ihtiyacımız var bir düşünün.

Ne kadar çaresiziz bu konuda, biliyor musunuz?İnsan saçlarına muhtaç. O olmadan bir yanı noksan kalıyor.Kaşa, göze, kirpiğe muhtaç. Dudağa çeneye, mideye muhtacız.Geçelim bunları...Ayağa muhtacız. Topuğa, parmağa, tırnağa muhtacız..Saçlarımız gün geçtikte ağarıyor.Tırnaklarımızın uzaması hiç bitmiyor.Saçlarımın beyazlaşmasını izlerken, ya saçlarım olmasaydı diye düşünüyorum çoğu kez.Ben meğer ne çok şeye muhtaçmışım.Ben bunları yapmaktan öyle acizim ki...Bir kalp ya da bir göz yapabiliyor muyuz?İşte ibadelerimiz bu aczimizin şükrü efendim.Kul olduğumuzu ve başıboş olmadığımızı anlıyoruz böylece.Rabbimizin sonsuz ikramlarına karşı biz aciz kalıyoruz.Tüm kainatı adeta insanoğlunun emrine veren Rabbimiz karşısında el bağlamamız gerek miyor mu?

Çevremdeki insanlara bakıyorum da, namaz kılmak insanlara güç geliyor.Bu dünyada sadece insanlar yaşamıyor. Ağaçlarda, hayvanlarda yaşıyor.Ve Dünya nimetlerinden faydalanıyorlar, ama kabiliyetleri miktarınca.Demek ki dünyaya gelmekle iş bitmiyor.Cennete ancak mü'min kullar girecekler, Allah'ın lütfuyla.Dereceleri ibadetleri ve ihlasları nisbetince olacak.

Ceneb-ı Hak bizim ibadelerimize muhtaç değil. Hiç bir şeye muhtaç değil.Peki ya biz? Nelere muhtaç değiliz?İbadete muhtacız...Manen hastayız biz.

Page 12: Lokman Hakim

İlaçları içmemiz için bize ısrar eden doktora, bana niçin ısrar ediyorsun senin ne ihtiyacın var diyebilir miyiz? Birde şöyle diyenlerimiz var:"Ben karıncayı bile incitmem, benim kalbim tertemiz neden namaz kılayım ki?"Karıncayı incitmemen güzel de kardeşim.Namaz kılmanı emreden Rabbini ve bunu tebliğ eden Efendimizi(s.a.v.), namaz kılmayarak incitmiş olmuyor musun?

Nefsimizin cılız ve sahte mantıklarla kurduğu tuzaklara kanmayalım.Namaza koşan her insan, ebedi saadete uzanmaya adaydır kardeşim.

Namazın şükür yönünden ayrı bir de sosyal, ahlaki ve sağlık yönüde var.Birazda sağlık yönünden bahsedeyim isterseniz.Namaz en başta günlü hayatımızı planlar.Günü 5 parçaya ayırır. Ve her günümüzün dolu dolu yaşanmasını sağlar.Namaz biliyorsunuz temizlikle başlar.Günde beş defa abdest alan bir müslümanın üstünlüğü böyleede ortaya çıkmaz mı?Günümüzün moda hastalığı olan stresle bunalan insan, ruhun miracı namazla bir anda rahatlayarak huzura kavuşur.Yatsı namazını kılan bir insan, sakinleştiricilere gerek kalmadan ruhen bir gevşeme emin eder ve uzun bir geceyi derin bir uykuyla geçiririz.

Namaz kılanlarda eklem romatizmaları daha az rastlanıyor. Araştırmaya göre namaz kılanlar, 10 basamaklı merdiveni ortalam 22 sniyede çıkarken, namaz kılmayanlar 34 saniyede çıkabiliyorlar.Namaz konusunda yapılan her araştımada benzer sonuçları görebilirsiniz.Namaz insanları camilerde mescidlerde bir araya getirerek kaynaştırır. Dostluk ve kardeşliği arttırır.

Birde meselenin hikmet yönü var.Hepsinden önemlisi de bu zaten. Biz abidiz. Abidin işi de ibadet emektir.Emri dinlemek ve yasaklardan kaçmaktır.Biz kullara kulluk yaraşır. İbadetini bu şuurla yapan cennetteki makamını yükseltir.

Biz ibadetlerimizi faydalar için değil. ihlasla yapalım.Bu inceliği sezemeyenler ibadet kapısını kapatır ve büyük zarara düşerler.

O halde gelin şimdi tam bir ihlasla, Namaza başlayalım.

Selam ve dua ile...

Page 13: Lokman Hakim

Lokman Hakim - 10 Ekim 2013 Perşembe

Yaşamak için ne kadar çok şeye ihtiyacımız var bir düşünün.

Ne kadar çaresiziz bu konuda, biliyor musunuz?İnsan saçlarına muhtaç. O olmadan bir yanı noksan kalıyor.Kaşa, göze, kirpiğe muhtaç. Dudağa çeneye, mideye muhtacız.Geçelim bunları...Ayağa muhtacız. Topuğa, parmağa, tırnağa muhtacız..Saçlarımız gün geçtikte ağarıyor.Tırnaklarımızın uzaması hiç bitmiyor.Saçlarımın beyazlaşmasını izlerken, ya saçlarım olmasaydı diye düşünüyorum çoğu kez.Ben meğer ne çok şeye muhtaçmışım.Ben bunları yapmaktan öyle acizim ki...Bir kalp ya da bir göz yapabiliyor muyuz?İşte ibadelerimiz bu aczimizin şükrü efendim.Kul olduğumuzu ve başıboş olmadığımızı anlıyoruz böylece.Rabbimizin sonsuz ikramlarına karşı biz aciz kalıyoruz.Tüm kainatı adeta insanoğlunun emrine veren Rabbimiz karşısında el bağlamamız gerek miyor mu?

Çevremdeki insanlara bakıyorum da, namaz kılmak insanlara güç geliyor.Bu dünyada sadece insanlar yaşamıyor. Ağaçlarda, hayvanlarda yaşıyor.Ve Dünya nimetlerinden faydalanıyorlar, ama kabiliyetleri miktarınca.Demek ki dünyaya gelmekle iş bitmiyor.Cennete ancak mü'min kullar girecekler, Allah'ın lütfuyla.Dereceleri ibadetleri ve ihlasları nisbetince olacak.

Page 14: Lokman Hakim

Ceneb-ı Hak bizim ibadelerimize muhtaç değil. Hiç bir şeye muhtaç değil.Peki ya biz? Nelere muhtaç değiliz?İbadete muhtacız...Manen hastayız biz.İlaçları içmemiz için bize ısrar eden doktora, bana niçin ısrar ediyorsun senin ne ihtiyacın var diyebilir miyiz? Birde şöyle diyenlerimiz var:"Ben karıncayı bile incitmem, benim kalbim tertemiz neden namaz kılayım ki?"Karıncayı incitmemen güzel de kardeşim.Namaz kılmanı emreden Rabbini ve bunu tebliğ eden Efendimizi(s.a.v.), namaz kılmayarak incitmiş olmuyor musun?

Nefsimizin cılız ve sahte mantıklarla kurduğu tuzaklara kanmayalım.Namaza koşan her insan, ebedi saadete uzanmaya adaydır kardeşim.

Namazın şükür yönünden ayrı bir de sosyal, ahlaki ve sağlık yönüde var.Birazda sağlık yönünden bahsedeyim isterseniz.Namaz en başta günlü hayatımızı planlar.Günü 5 parçaya ayırır. Ve her günümüzün dolu dolu yaşanmasını sağlar.Namaz biliyorsunuz temizlikle başlar.Günde beş defa abdest alan bir müslümanın üstünlüğü böyleede ortaya çıkmaz mı?Günümüzün moda hastalığı olan stresle bunalan insan, ruhun miracı namazla bir anda rahatlayarak huzura kavuşur.Yatsı namazını kılan bir insan, sakinleştiricilere gerek kalmadan ruhen bir gevşeme emin eder ve uzun bir geceyi derin bir uykuyla geçiririz.

Namaz kılanlarda eklem romatizmaları daha az rastlanıyor. Araştırmaya göre namaz kılanlar, 10 basamaklı merdiveni ortalam 22 sniyede çıkarken, namaz kılmayanlar 34 saniyede çıkabiliyorlar.Namaz konusunda yapılan her araştımada benzer sonuçları görebilirsiniz.Namaz insanları camilerde mescidlerde bir araya getirerek kaynaştırır. Dostluk ve kardeşliği arttırır.

Birde meselenin hikmet yönü var.Hepsinden önemlisi de bu zaten. Biz abidiz. Abidin işi de ibadet emektir.Emri dinlemek ve yasaklardan kaçmaktır.Biz kullara kulluk yaraşır. İbadetini bu şuurla yapan cennetteki makamını yükseltir.

Biz ibadetlerimizi faydalar için değil. ihlasla yapalım.Bu inceliği sezemeyenler ibadet kapısını kapatır ve büyük zarara düşerler.

O halde gelin şimdi tam bir ihlasla, Namaza başlayalım.

Page 15: Lokman Hakim

Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 10 Ekim 2013 Perşembe

Bu sabahta uyandık derin uykularımızdan...Yine göz penceremizden bakıyoruz dünyaya.Sesler işitiyor, nefes alıp veriyoruz.Elhamdülillah.

Bugünde güneş beklenen saatte doğdu.Kazasız belasız ışıl ışıl yanıp dünyayı aydınlattı.Bugünde bebekler dünyaya gözlerini açtı.Hayvanlar yavruladı...Bugünde inekler süt, arılar bal yaptı.Tüm kainat vazifelerini eksiksiz yaptı, peki ya biz?Günlük vazifelerimizi yapabiliyor muyuz?Başımız dik mi?

Yoksa binbir tane iplikle bağlı uyuyan dev gibi miyiz?Ünlü bir masal vardır hani... Uyuyan dev masalı.Parmak kadar insanlar kıl gibi ince halatlarla bağlamışlar hani uyuyan devi.Binlerce ip bir araya gelince kopmaz bir halat olmuş.Hayatın binbir türlü derdi insanı öyle sarar ki... Farkında bile olmazsınız.Uyandıktan sonra anlarsınız sım sıkı ince iplerle bağlandığınızı ama nafile.Kurtulmak istersiniz ama kurtulamazsıız.Bedeli pahalıdır uyanık kalmanın.Fatura, aile, arkadaş, akraba, giyim, araba, kuaför, ev, yalnızlık, gezi, televizyon, internet...Bunların her biri birer tane iplikcik. Kurtul bakalım kurtulabilirsen.Kur'anda en çok geçen ayet-i biliyorsunuz.:"Ey akıl sahipleri, düşünmez misiniz?" mealindeki ayeti.Rabbimiz bizi düşünmeye, tefekküre davet ediyor.İnsanın düşünmek için yaratıldığı apaçık ortada.Düşünelim... Her güne yeniden başlarken...İmanda elbise gibi eskiyor, ya da demir gibi paslanıyor...

Page 16: Lokman Hakim

Onu her gün yenilemek, parlatmak gerekmez mi?Gücü azalan bir pili şarz etmiyor muyuz?Gündelik koşturmacalar imanımızı zayıflatıyor., farkına bile varamıyoruz. Ne demiştim yazımın başında?Şükürler olsun hala nefes alıp veriyoruz. Uyanığız...Uyumadan uyanık kalın.Bedeli pahalıdır uyanık kalmanın.Uyuyan dev gibi sakın bağlanmayın.Kendinizi her doğan sabah yeniden şarz edin. Olur mu?Selam ve dua ile...Lokman Hakim - 13 Ekim 2013 Pazar

Bir resim aslında çok şey anlatır, anlyabilene...Söylemek istersin de söyleyemezsin hani, söyleyeceklerini.

Boğazın düğümlenir, gözlerin dolar, yutkunursun, sadece bakarsın...öylesine...Susturursun özlem dolu sözcüklerini...Gözlerinle anlatmak istesen de bunu da yapamazsın, gözlerin kaçar söyleyemez yine.Oysa resimler öyle mi?Bir resim çok şey anlatır bize.Resmin içinde kaybolursun adeta, boğulursun.Bir sevinç yada bir hüzün kaplar yüreğinizi bakınca resime.Bir resim bin sözcüğe bedeldir yeri gelince.

Page 17: Lokman Hakim

Bir şey istemezler bizden.Karşılksız verirler bize vereceklerini.

Bir resim meğer ne çok şey anlatırmış bize.Baktıkça bakarsınız...Daldıkça dalarsınız.Ve kaybolursunuz resimle birlikte.

Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 20 Ekim 2013 PazarZamaan zaman geçmişime bakarım...Oradan dersler çıkarmak için. Ömrümü nasıl geçirmişim...Havaya mı yazı yazmışım, yoksa suya mı?Bazen bir korku kaplar içimi. Kendimi sıfır olarak görüyorum.Dünya imtihanı öyle ağır ki?

Bu yükün altında eziliyorum.. Ben kimim? Neyim ve ne olmalıyım?İnişler ve çıkışlarla bu sorularla boğuşuyorum.Hani arabalar viraj alınca savrulur ya...İşte öyle zaman zaman bende savruluyorum, tıpkı sizin gibi.Hacda gittiğim an geliyor aklıma. Kâbe'ye girerken eriyorum...Adeta yılanın deri değiştirmesi gibi insanın ruhu bedeninden ayrılıyor.Nasıl ki bir balonun havası alınır, tıss diye havası söner.Saniye saniye bunu hissediyor ve sönüyorum. Gururdan eser kalmıyor.Üstünüzde ki ihram bile size ağır geliyor. Omuzlarınız çöküyor, elleriniz titriyor, her şeyiniz değişiyor sanki.Sana "geldim Ya Rabbi" diyorsunuz. Çorak topraklardan gelip vahaya kavuşuyorsunuz."Beni benle, beni sensiz bırakma ya Rabbim."Oradaki duygu selini anlatacak kelime bulamıyorum.Ve ordaki ibadet lezzetini insan dönünce kaybediyor. Ve dua ediyorum:"Allahım ben ordaki namazların kıymetini bilemedim.Nolur o lezzette bana namaz kılmayı nasip et."Ama heyhat... O lezzette artık kılamıyorum. Ben o günlerin kıymetini bilemedim.Hayatta böyle değil mi? Kıymeti elden gidince bilinmiyor mu?Geçmiş geçmişte kaldı. Orda yaptıklarım yanıma kâr kaldı.Bunları neden mi anlatıyorum? Bugünümüzü geçmişimize borçluyuzda ondan.Ve insanı hayata geçmişi bağlıyor...Bir yerlerde okumuştum. "Mühim olan kahramanca ölmek değil, kahramanca yaşamak." diye.İşte öyle kahramanlar tanıyorum ve gıpta ile bakıyorum.Bir şeyi yok etmek çok kolayken, var etmek ne kadar zor değil mi?İnsanlar kazandıklarını zannederken aslında kaybediyorlar.Para ile imtihan ediliyoruz. Dostlarla imtihan oluyoruz...Ailemiz, işimiz, çocuklarımız...İmihanlarla geçiyor ömrümüz. Yaşlanıyoruz hızla...

Page 18: Lokman Hakim

Geçmişe bakıp hayıflanmak niye?Keşkelrimi sıralarken peş peşe ne geçecek ki elime?Mevlana'nın şiiriyle sana sesleniyorum ey Can!Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.Bizim dudağımız kurur, sen kuruyacak olsan.Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 24 Ekim 2013 Perşembe

Sık sık Karacaahmet mezarlığına giderim. Üsküdar'da Zeynep Kamil hastaesinin karşısında.Orada tefekküre dalarım. Kendi cenazemi hayal ederim.Bense her şeyi farkettiğim halde tabutun içinde giderken...sesimi çıkaramayacağım. Sonra o bedenim toprakla kapanacak... Ve yapayalnız kalacağım.Cenazeme gelenler beni terk edecekler.İyiliklerim ve kötülüklerimle baş başbaşa, kala kalacağım.Nasıl bir telaşa sürüklendiğimi anlatamam. Sizde kendi cenazenizi hayal ettiniz mi hiç?Etmediyseniz...Gözlerinizi kapayıp düşünün. Eyvahlar etmenin, keşkelerin fayda etmediğini...Ölümün size ansızın geldiğini düşünün. Sizde benim gibi telaşlandınız değil mi?Ve ölüm bize bir gün yüzde yüz gelecek, kesin gelecek.Bir süre sonra anlıyorsunuz ki: Önemli olan hayatta, arkamızdan bize hayır dua edecek insanlar bırakmak.Dost, eş, evlat, akrabaya sahip olmak...Sizi bilmem ama bunları düşününce uykularım kaçıyor.Gündüzleri rahatım kaçıyor. Bence ölümün gerçeğini keşfeden insan, hayatınıda anlamlı yaşar.Allah rızası için yapılan her şey ibadet olur...İbadet yalnız namaz kılmak, oruç tutmka değil... Her güzel davranış ibadet oluyor.Doğduğumuz andan itibaren bize verilen senaryoyu oynuyoruz.Bu oyunu iyi oynamakta elimizde, kötü oynamakta.Karşımıza çıkan hiç bir şey boşuna çıkmıyor. Sizin benim karşıma çıkmanız gibi...Unutmayalım ki, hiç bir zaman insanların tamamını mutlu edemeyiz.Bizdeki mutsuzluğun temelinde birbiri takip etme var.Kendimizi tanımadan, başkası iyi para kazanıyor diye onun peşine gidiyoruz.Hata yapıyor sonrada mutsuz oluyoruz. Sonra da bencillik başlıyor...Ben mutsuz oldum başkalarıda mutsuz olsun. Oysa hata yaptığımızda, bu benim için deneyim oldu diyebiliyor muyuz?Bu özentiyi giyim kuşamdada yapıyoruz. Sanki marka giymesek dışlanacakmışız gibi geliyor bize.Yeni göreve başladığımda yeni bir süper takım elbise satın aldım hemde marka.Nede olsa doktorum örnak olmalıyım güya.Öyle dolaşıyorum sağda solda.Doktorun havasından geçilmiyor dediler çevremdekiler.Sonra spor giyinmeye çalıştım.Bu defada insanlar:Bu nasıl doktor? Doktor dediğin böylee mi giyinir?

Page 19: Lokman Hakim

O zaman anladım ki insanları memnun edemiyorum.Elbiseyi akşam eve gidince çıkarınca çıplak kalmıyor muyum?Ve ben olmuyor muyum?Marka olmak isiyorsam ben olacağım dedim.En iyi marka yüreğimiz ve beynimiz.

Her şey gönlünüzce olsun, dememi beklemeyin sakın.Olmaz efendim. Gönül her şeyi istiyor, iyi kötü demeden.Rabbim her şeyin hayırlısını versin gönlümüze.Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 25 Ekim 2013 Cuma

Dış görünüşe bakıpta aldanmamak gerekir.Görünürde yağmur buluttan oluşur. Meyve de ağaçtan...Ben dünyaya gelirken anne ve babamı seçmedim. Annem, benim resmimi çizerek siparişte vermemiş.Her hücremle her azamla bir kudret harikasıyım. Şuursuz muz ağacı, o güzelim muzu nasıl yapsın.

Cansız bulut, yağmur damlasını muhtaç yerlere nasıl ulaştırsın?Pencereden bakmakla, pencereye bakmak aynı şey değildir.Pencereye bakanlar lekeleri görürken, pencereden dışarı bakanlar güzellikleri görürler.Bir profösör tahtaya beyaz bir kâğıt yapıştırıp ortasına siyah bir nokta koymuş.Ardından öğrencilere ne gördüklerini sormuş: Hepsi "siyah bir nokta" gördüklerini söylemişler.Koskoca beyaz bir kâğıdı kimse görememiş. Kuran-ı kerimde geçen ayette Rabbimiz bakın ne diyor:"Onları sana bakar görürsün, halbuki onlar görmezler" (A'raf suresi, 198)Bakmakla görmek aynı değilmiş meğer... Neye baktığımız değil, nasıl baktığımız önemli ey can!Ben sana bakarken, sen nereye bakıyorsun? Görmüyor musun?Elindeki buzu erimeden satabilmek için telaşla koşuşturan adam:"Sermayesi tükenen adama yardım edin." diye bağırıyormuş.Ordan geçen bir Allah dostu düşüp bayılmış. Ayılıpta kendine gelince sebebini sormuşlar."Eriyen buz değil, ömrüm idi" diyerek sebebini açıklamış.Sermayemiz hızla erimiyor mu? Bugünlerde facebook sohbetleri, paylaşımları almış başını gidiyor.Güya bir söz pazarı kurulmuş. Bir kısım insanlar kaliteli sözlere müşteri oluyor.Boş sözleri satın alıyorlar. Lokman Suresi 6. ayette bakın Rabbimiz ne diyor:"insanlardan kimi de vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve onu eğlence yerine tutmak için laf eğlencesi (veya boş söz) satın alırlar. İşte onlar için aşağılayıcı bir azab vardır."Lüzumsuz sohbetlerden kaçınmamız gerekmiyor mu?Hayat bize verilen en büyük nimet değil mi? Ne kadar süreceğini bilmediğimiz hayat yolu fırsatlarla dolu.Zaman zaman "Fırsat treni" istasyonumuza uğrar. Eğer gaflet uykusundaysak, yükünü boşaltmadan geçer gider.Bize düşen görev, yeni fırsat trenini kaçırmamak olmalı.Bir hikaye okumuştum. Bir kervanın yolcuları gece istirahate çekilmişler.Eşyaların başına da bir nöbetçi koymuşlar. Sabah uyanınca eşyaların çalındığını görmüşler.Hemen nöbetçinin yakasına yapışmışlar: "Sende mi uyudun, neden bize haber vermedin." Nöbetçi:"Uyanıktım, fakat korktum. Ama isterseniz şimdi bağırabilirim."

Page 20: Lokman Hakim

Zamanında yapması gerekeni yapmayan nöbetçi, ne kadar bağırsa da eşyaları geri getiremez, değil mi?Ya şimdi ya asla deyip fırsatları kaçırmamak gerekir. Kıyametin isimlerinden biri "Pişmanlık günü" diğeri de " aldanma günü'dür" Ölen herkes pişman olacaktır. Kötülük yapanlar kötülüklerinden dolayı...iyilik yapanlar daha fazla iyilik yapmadıkları için... Neden fırsatları değerlendiremedik diye pişman olup ellerini dizlerine vuracaklar. Fakat artık orada ne el kalmıştır, ne de diz...Hayatta bize sunulan fırsatlar bazen aleyhimize görünür.Şartlar limon gibi eşki olabilir. Fakat biz, su ve şeker ilavesiyle o limonu limonata yapabiliriz."Kader limonu limonata yapın diye verir." Keşkeler yerine "Affet ya Rabbi" demeli insan.Dökülen süte ağlamanın bir faydası yok. Yapacağımız şey bundan sonra dökmemektir.Batan güneş için ağlama ey can!Yendien güneş doğduğunda ne yapacağına karar ver.Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 29 Ekim 2013 SalıŞu kısacık hayatta, öyle lüzumsuz şeylere vakit ayırıyoruz ki?Ben yemeklerde biraz seçiciyimdir.Midemin çöplük olmadığını düşünüyorum.Kolay kolay yemek beğenmem. her şeyi yemem.Düşünüyorum da yaşantım da aynı seçiciliği malesef gösteremiyorum.

edikodu almış başını gidiyor. Malayani sözler...Biriyle bir araya gelsem hemen dedikodu başlıyor.Hemen kaçamıyorsun...Lafı değiştirmeye gayret etsemde nafile.Bir Allah dostu çarşıdan geçerken Lüzumsuz bir söz duyarım endişesiyle kulağına pamuk tıkarmış.Gözümüz, kulağımız, hayallerimiz bile tehdit altında. Biz istemesekte.Onlar bizi bırakmıyor malesef.Yeri geldiğinde bana ne.Yeri geldiğinde sanane diyebilmek çok zor geliyor bize.Hani bilirsiniz bir fıkra vardır.Nasrettin hoca'ya bir gün birisi:"Hocam, bakın bir tepsi baklava"Hoca umursamaz tavırla "Bana ne" demiş."Ama hocam, sizin eve gidiyor." deyince. Hoca:"Öyleyse be adam sana ne?Her engelde isyan ediyoruz.Gülen yüzümüz gülmez, gören gözümüz görmez oluyor...Önümüze kim çıkarsa kabak onun başına patlıyor.Hıncımızı ondan alıyoruz.Ne kadar kolay öyle değil mi?

Page 21: Lokman Hakim

Deli dolu akan nehir, nasıl çevresine zarar verirse.Dizginlenmeyen nefsimizde sahibine öylece fayda vermiyor...Hayatımız engellerle dolu.Kolay elde edilenler kolay elden çıkar ya.Güç elde edilenler de kolay elden çıkmazlar.Bunuda biliyor, böylece teselli buluyoruz kendimizce.Kuşlar tane bırakılmış tuzaklarla avlanır ya.Dünyada binlerce tuzak ve taneler var.Biz ise aç ve gözü doymaz kuşlar gibiyiz.Hemen tuzaklara balıklama dalıyoruz.Öyle değil mi?Engellerimiz takılmak için değil, aşılmak için ey can!Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 01 Kasım 2013

Önce ağlamayı öğrendik hayatta.Hayatı bize öğreten bir ailemiz vardı.Ağlayarak yaptırdık isteklerimizi çoğu kez onlara...Şimdi biricik kızımda aynı şeyleri yapıyor bana.Ağlayarak yaptırmaya çalışıyor isteklerini.Ama ben ona hayır'ı öğretiyorum...Büyüdükçe canı daha çok yanmasın.

Ağlayarak isteklerini alamayacağını, öğrensin istiyorum.Sonra büyüdükçe gülmeyi öğrendik...Daha sonrada gülerken ağlamayı öğreniyor insan.Adeta cam duvarlarla çevrili çevremiz.Ne zaman sınırlarımızı zorlasak,kan revan içerisinde kalıyor bedenimiz, ellerimiz, yüreğimiz...ve çevremizde cam kırıkları...Tarifsiz acılar yaşıyoruz bazen.Kimsenin anlayamadığı, kimsenin bilemediği....Yaşam bir oyun gibi geliyor bana.Kuralları ve amacı olan bir oyun.Bir levelden diğer bir levele geçiyorsunuz hani.Her leveli geçtikçe seviniyorsunuz, geçemeyince de üzülüyoruz.Öyle değil mi?Yenildikçe daha çok hırslanıyoruz. Daha çok donanımlı oluyoruz.Daha çok puan toplarken daha çok oyun karakteri (arkadaş) kazanıyoruz.Tabi kötü karakterlerde var oyunda.Yaptıklarımızı yıkan, üzüldüklerimize sevinen karakterler.Oyun bittiğinde ise sanal puanlar, kazanılmış topraklar ve bir zafer bizi bekliyor.Oyun bitince "keşke oyunda şunlarıda yapsaydım" demenin gereğide kalmıyor, önemide.Önünde ağladığımız engellere "Ne güzel şeylere vesile oldu" diye tebessümle bakıyoruz.

Page 22: Lokman Hakim

Öyle değil mi?

Bir elmasın güzelliği ona biçim verdikçe ortaya çıkar ya.En parlak yıldırım en karanlık fırtınada çıkarmış ya.İnsand engelleri aştıkça, hayatın derinliklerine ulaşıyor. Mana ikliminde zirve yapıyor.Hayatta hiç problemi olmayan insan var mı?La Rahate Fiddünya (Dünyada rahatlık yok)Demedi mi Resulü Enbiya?

Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 04 Kasım 2013Çalışıyoruz, çalışıyoruz çalışıyoruz...Elbette buna mecburuz ama hayatın tüm güzel yönlerini ellerimizle itiyoruz.Sevinçleri, mutlulukları, hep sonraya bırakıyoruz.Gittiğimiz diş doktoruna kızıyor, yeri gelince çocuğumuza bağırıyoruz.Sıkıntılıyız ya... Derdimiz çok ya...Sıkıntıların bitmesini bekliyoruz.Beyaz atlı prensin çıkıp gelmesini bekliyoruz.Ama heyhat! Elden ne gelir ki.

Bizim en çok yaptığımız hatalardan biri de,başımıza gelen musibetleri herkese yana yakıla anlatmak ve sızlanmak.Yanlış anlaşılmasın ortada suçlama yok.

Dişiniz mi ağırıyor?"Mü'min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak tasa isabet edecek olsa,Allah bu sebeple onun günahından bir kısmını mağfiret buyurur."[Buhari]

Sıkıntımız geçim derdi mi?"Geçim sıkıntısına sabredeni Allahü teâlâ Firdevs Cennetine koyar." [Ebuşşeyh]

Kadere rıza gösteriyor muyuz?Allahü teâlâ buyurdu ki:"Benim hükmüme razı olmayan ve verdiğim musibete sabretmeyen benden başka Rab arasın." [Taberani]Başka gidecek kapmız mı var?

Page 23: Lokman Hakim

Sınıtıya sabretmenin mükafatından belki de haberimiz yok."En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir." [Tirmizi]

Başımıza gelen bela ve sıkıntılara sabrediyor ve göğüs gerebiliyorsak bu ne büyük nimet.Farkına varabilene...Hayat akıp giderken ey can!Hayat, elinden nelerini alıp götürüyor farkında mısın?

Ağrılarım, ve hastalıklarım artıyor...Bugün düne göre daha da yorgunum.Bu arada artık gençte değilim. Günden güne zarardayım.Öyle değil mi?

Geçenlerde bir dostuma şöyle dedim."Bugün de zarar ettik."O da anladı ki para yönünden zarar ettim.Bir ürünü pahalı aldıgımı zannetti galiba."Olur böyle şeyler sıkma canını" diye teselli etmeye çalıştı beni.Bense sözlerime devam ettim."Eskiden bedestenler vardı. Bilir misin dedim?Hani aynı ürünü satan kapalı çarşılar misali.Baharatçılar çarşısı, kunduracılar çarşısı gibi...Burdaki esnaflardan biri her gün dükkanını kapatırken böyle dermiş:"Bugün de zarar ettik."Komşuların dikkatini çekmiş bu sözler.Toplanıp karar vermişler.Yarın hiç kimse dükkanını açmayacak, böylece tüm satışları bu adam yapacakmış.Öylede olmuş...Koca bedesten de tek başına akşama kadar tüm satışları yapmış.Dükkanını kapatmaya yakın tüm esnaf çıkagelmiş.Bakaklım adam ne diyecek diye.Adam yine aynı şekilde söylemiş:"Bugün de zarar ettik." Adama kızmışlar:"Ne açgözlü adamsın. Tüm satışları sen yaptığın halde hala zarar ettim diyorsun?"Adam anlamış meseleyi. Gülerek şöyle demiş:"Arkadaşlar ben burada maddi kazançtan bahsetmiyorum ki.Ömrümden bir gün daha gitti diye kendimi zararda hissediyorum."Siz siz olun bugün aklınızdan geçen güzellikleri asla yarım bırakmayın.Ne yapacaksanız hemen ama hemen şimdi yapın.

Page 24: Lokman Hakim

Dişçiye mi gitmeniz gerekiyor. Hemen gidin.Kitap mı okuyacaksınız? hemen şimdi okuyun.Çocuğunuzu, sevgilinizi öpmek mi istiyorsunuz? Hemen şimdi öpün onu.Yarın bambaşka bir insan olacağım mı diyorsun? Neden şimdi olmuyorsun?Ve hayat akıp giderken ey can!Hayatı ertelemeyin...Selam ve dua ile...

Lokman Hakim - 07 Kasım 2013 Perşembe