kalÇa anatomİsİ

82
T.C. Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1.Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği Şef: Doç.Dr. Mücahit GÖRGEÇ CLS SPOTORNO TİPİ ÇİMENTOSUZ TOTAL KALÇA ARTROPLASTİSİNİN ORTA VE UZUN DÖNEM SONUÇLARI (Uzmanlık Tezi) Dr.Hakan Özcan İstanbul 2006 1

Upload: buixuyen

Post on 07-Feb-2017

319 views

Category:

Documents


1 download

TRANSCRIPT

Page 1: KALÇA ANATOMİSİ

T.C.Haydarpaşa Numune Eğitim ve

Araştırma Hastanesi1.Ortopedi ve Travmatoloji KliniğiŞef: Doç.Dr. Mücahit GÖRGEÇ

CLS SPOTORNO TİPİ ÇİMENTOSUZ TOTAL KALÇA ARTROPLASTİSİNİN ORTA VE UZUN DÖNEM SONUÇLARI

(Uzmanlık Tezi)

Dr.Hakan Özcan

İstanbul 2006

1

Page 2: KALÇA ANATOMİSİ

ÖNSÖZ

Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Ortopedi ve Travmatoloji

kliniğindeki uzmanlık eğitimim süresince her zaman bana örnek olmuş olan, mesleki bilgi ve

becerisi yanında, mütevazı ve sevecen kişiliğiyle her zaman saygı ve sevgiyle hatırlayacağım,

dürüstlük ve çalışkanlık gibi kişilik özelliklerinin meslek hayatımda önemli yer tutmasını

sağlayan saygıdeğer Klinik Şefimiz Doç.Dr. Mücahit GÖRGEÇ’e;

Uzmanlık eğitimimin son 2.5 yılını geçirdiğim, disiplinli ve tempolu çalışma

saatlerinde bilgi ve becerisini her zaman örnek alacağım, klinik içi bilimsel toplantılarda

düşüncelerimizin özgürce ifade edilebilmesine olanak sağlayan, dürüst, akılcı ve mütevazı

kişiliğini her zaman hatırlayacağım saygıdeğer Klinik Şefimiz Doç.Dr. Nazır Cihangir

İSLAM’a;

Tez çalışmalarımda bana yardımlarını esirgemeyen saygıdeğer Şef Yardımcımız Op.

Dr.Hasan Bombacı’ya

Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi, becerilerini bizimle koşulsuz olarak paylaşan

saygıdeğer uzman ve başasistanlarım Op.Dr. Adnan Kafadar, Op.Dr.Uğur Haklar, Op.Dr.

Oğuz Durakbaşa, Op.Dr. N.Okan, Op.Dr. Kerem Canbora, Op.Dr. Atilla Polat’a;

İyi bir hekim olmanın yanında iyi bir insan olmanın mesleki hayatımda önemli yer

tutmasını sağlayan, bilgi ve becerilerini benimle paylaşmaktan hiç çekinmeyen, hoş

sohbetlerini ve güleryüzlerini saygı ve sevgiyle anacağım ağabeylerim Op.Dr. Hakan Tuygun

ve Op.Dr. Necdet Sağlam’a;

Aynı ortamda çalışarak acı ve tatlı pek çok anı paylaştığım,yoğun çalışma saatlerinin

yükünü paylaştığımız asistan arkadaşlarıma;

Yoğun çalışma saatlerinde karşılıklı işbirliği içinde birlikte olduğumuz klinik

hemşirelerimiz ve personeline;

Özveri isteyen bu mesleği seçmemde en önemli etkenlerden birisi olan sevgili babam

Prof.Dr.Fahri Özcan’a;

Ve de varlıklarıyla her zaman mutlu olduğum aileme sonsuz minnet ve teşşekürlerimi

sunarım.

Saygılarımla

Dr.Hakan Özcan

2

Page 3: KALÇA ANATOMİSİ

İÇİNDEKİLER

1. GİRİŞ........................................................................................................2

2. GENEL BİLGİLER.................................................................................4

3. GEREÇ VE YÖNTEM............................................................................43

4. BULGULAR.............................................................................................50

5. TARTIŞMA..............................................................................................54

6. SONUÇ......................................................................................................66

7. VAKA ÖRNEKLERİ...............................................................................67

8. KAYNAKLAR..........................................................................................72

3

Page 4: KALÇA ANATOMİSİ

GİRİŞ

Kalça eklemi sahip olduğu yüksek hareket yeteneği sayesinde ayakta durma,oturma,

koşma,çömelme gibi pek çok hareketin gerçekleştirilmesinde önemli rol oynayan bir

eklemdir.Bu eklemi etkileyen problemler kişilerin yaşam kalitelerini önemli derecede

düşürmektedir.

Primer osteoartrit,romatoid artrit,gelişimsel kalça displazisi,Perthes hastalığı.vb. pek çok

hastalık kalça eklemini etkilemektedir.Bu hastalıkların yol açtığı eklem dejenerasyonu

sonuçta ağrılı kalçalara yol açmaktadır.Hareketli bir yaşamı kısıtlayacak bu gibi sorunları

aşmak amacıyla pek çok cerrahi girişim yapılmaktadır(düzeltici osteotomiler vb.).Bu

prosedürler erken evrelerde yüz güldürücü sonuçlar verebilmektedir.Ancak eklem

dejenerasyonunun ileri düzeyde olduğu hastalarda total kalça artroplastisi çoğunlukla tek

seçenek olmaktadır.Bozulmuş eklem yüzeylerinin yapay olarak restore edilmesi hastaların

kalça fonksiyonlarını oldukça arttırmaktadır.Bu yüzden total kalça artroplastisi en çok yapılan

erişkin eklem replasman cerrahisi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Modern total kalça artroplastisi prosedürüne en yakın cerrahi girişim ilk kez 1923 yılında

Smith-Petersen tarafından femur başı yerine camdan yapılmış bir kap yerleştirilmesiyle

başarıldı.Smith-Petersen bir hastanın sırtındaki cam yabancı cismi çıkardığında bu cismin

düzgün bir sinovyal membranla çevrildiğini görmüştü.Bu da kendisine cam materyalin eklem

artroplastisi amacıyla kullanılabileceğini düşündürtmüştü.Erken sonuçlar cesaret verici

olmasına rağmen çoğu protez birkaç ay içinde kırılmıştı.

1937 yılında Stuck ve Venable biyouyumluluğu ve dayanıklılığı oldukça iyi olan

vitalyumu keşfettiler.

Aufranc’ın yaptığı çeşitli modifikasyonlarla Smith-Petersen kap artroplastisi kalça

rekonstrüksiyonu için standart hale geldi.

1946 yılında Judet kardeşler akrilik femur başı kullandılar ancak akriliğin aşınması

sonucu ciddi doku reaksiyonu ortaya çıkmaktaydı.

Thompson ve Moore femur medullasına fikse olan metalik endoprotezi geliştirdiler.

4

Page 5: KALÇA ANATOMİSİ

1951 yılında Urist,Ring,McKee-Farrar metal-metal total kalça implantları kullandılar.

Ancak sürtünmenin fazla olması sebebiyle yüksek oranda gevşeme ve ağrı ortaya

çıkmaktaydı.

1961 yılında Charnley, politetrafloretilenden yapılan astetabular kabı akrilik çimento ile

(polimetilmetakrilat) asetabuluma tespit etmiş, femoral komponent için ise Moore protezini

kullanarak az sürtünmeli total kalça artroplastisini gerçekleştirmiştir.

1966 yılında Ring femurda Moore protezini ve asetabular kabın pelvise tespiti için

vidanın kullanıldığı yöntemi geliştirdi.

1966 Müller, Charnley’in protezinin şeklini değiştirerek daha sonra Charnley-Müller

protezi olarak anılacak protezi geliştirdi.

1970’li yılların başında Amerika’da Engh,Harris ve diğer araştırmacıların geliştirdiği

protezlerde mikro düzeyde kemiksel tespit amacı önem kazanmıştır.

Ülkemizde, ilk total kalça artroplastisi 1959 yılında Rıdvan Ege ve Erdoğan Altınel

tarafından gerçekleştirilmiştir.

Günümüzde,çimentolu veya çimentosuz total kalça artroplastileri kendi içerisinde çözüm

bekleyen problemleri olmakla beraber yaşam kaliteleri kalça eklemi dejenerasyonu sebebiyle

bozulmuş hastalar için yüz güldürücü bir tedavi yöntemidir.Daha ideal tespit yöntemleri

keşfetmek amacıyla çalışmalar devam etmektedir.

5

Page 6: KALÇA ANATOMİSİ

KALÇA ANATOMİSİ

Kalça eklemi femur proksimali ve os coxae kemiklerinin oluşturduğu enarthrosis

spherica grubundan multiaksiyel bir eklemdir.

Eklem yüzeyleri

A-Femur proksimali

Femur başı ,boynu ve küçük trokanterin 5 cm. kadar distalini içine alan kemik

yapıdır.Baş-boyun ile femur cismi arasında 125-130 derecelik bir açı vardır(inklinizasyon

veya kollodiafizer açı).Femur cismi kondillerinden geçen yüzey veya plan ile femur boynu

arasında ortalama15 derece kadar öne açılanma (anteversiyon açısı) vardır.

Femurun en yukarıdaki asetabulumla eklemleşen kısmı bir kürenin üçte ikisi

kadardır.Femur başının tepesinde medialde fossa capitis femoris (fovea) vardır, buraya

ligamentum teres (lig. Capitis femoris) yapışır.Femur başı altında bulunan subkapital

sulkustan sonra femur başının dörtte üçü çapındaki femur boynu (collum femoris) ile devam

eder.Femur boynu ile cisminin birleşme yerinde arka dışa doğru kabarık bir tümsek oluşturan

büyük trokanter (trochanter major) bulunur.Büyük trokanter tepesi yaklaşık olarak femur başı

merkezi ile aynı seviyededir(coxa vara ve valga hariç).Femur boynu altında, femur cismi arka

iç yüzünde arkaya doğru bakan daha küçük bir çıkıntı olan küçük trokanter (trochanter minor)

bulunur. (Şekil 1)

Şekil 1. Femur proksimali (Sobotta)

6

Page 7: KALÇA ANATOMİSİ

B-Asetabulum

Os coxae’da femur başına tamamen uyacak şekilde ve onun yarısından fazlasını

içine alan yapıya asetabulum denir.Asetabulumun esas eklem yüzünü facies lunata teşkil

eder.2 cm genişlikte olan bu yüz esas olarak hyalin kıkırdakla örtülüdür.Bu yüzeyin altındaki

çukurluk fossa asetabulidir, kıkırdak ile örtülü değildir.Asetabulumda kıkırdağın en kalın yeri

anterosuperior, femur başında ise anterolateraldir.

Asetabulumun kenarları 5-6 mm genişliğinde fibröz kıkırdaktan oluşmuş, labrum

asetabulare denilen bir halka ile yükseltilmiştir.Bu fibröz kıkırdak asetabulumun alt kısmında

bulunan İncisura Asetabuli denilen çentiğin üzerinden atlar ve asetabulumu her tarafından

çevreler.Oldukça yüksek olan bu kıkırdak halka sayesinde asetabulum derinleşir ve yuvarlak

femur eklem yüzünün yarısından fazlasını içine alabilecek duruma gelir. (Şekil 2)

Şekil 2 . Asetabulumun anatomik yapısı ve bağları (Sobotta)

Eklem Kapsülü

Eklem kapsülü yukarıda asetabulumun kemik kenarına yapışır, bunun sonucu olarak

Labrum Asetabulare ile Ligamentum transversum eklem içinde kalır.Aşağıda ise önde, arkaya

nazaran daha distalde olmak üzere femur boynuna yapışır.Böylece kapsülün fibröz tabakası,

önde Linea İntertrocanterica üzerinde, arkada Crista İntertrocanterica’nın 1.5 cm kadar iç

tarafına yapışır.

Eklem bağları

Kalça ekleminin üç büyük ligamenti bulunur

Ligamentum iliofemoralis: Bertin bağı olarak da bilinen Y şeklinde çok kuvvetli bit

bağdır.Yukarıda Spina İliaca Anterior İnferior, aşağıda Linea intertrochanterica’ya tutunur.

Eklemin ön yüzünü çaprazlar.Ligamentlerin en kalını ve en güçlüsüdür.Ayakta durma

esnasında aşırı ekstansiyonu engeller.(Şekil 3)

7

Page 8: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 3. Kalça eklemi bağları (Sobotta)

Ligamentum İschiofemorale: Üç ligamentin en incesidir.Asetabulumun en arkasında

ve altında Corpus İschii’den başlar. Üst lifleri horizontal, alt lifleri yukarı ve dışa doğru

uzanır.Collum femorisin üst-arka kısmına yapışır.Ligament ekstansiyonda spiral durumunu

kaybederek femur başını asetabulumun içine daha fazla çeker.Ligament fleksiyonda gevşer,

femur başı ve asetabulum arasındaki temas yüzeyini azaltarak hareketi kolaylaştırır. (Şekil 4)

8

Page 9: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 4. Kalça eklemi bağları (Sobotta)

Ligamentum Pubofemorale: Üçgen şeklinde olup tabanı, pubisin üst ramusuna, tepesi

intertrokanterik hattın alt kısmına yapışır.Ekstansiyon ve abduksiyonu kısıtlar, adduksiyonu

kolaylaştırır.

Kalça ekleminin bir de iç ligamenti bulunur;

Ligamentum Capitis Femoris (Lig.Teres): Fovea capitis femoris’ten fossa asetabuliye

uzanır.Yassı bir banttır.İçinden medial epifizyel damarlar geçer.

Sinovyal membran:

Kalça ekleminin sinovyal membranı iki kısımdan oluşur:

1.Kapsülün iç yüzünü örttükten sonra kapsülün yapıştığı yerlerde femurun boynuna

dönerek femur başını örter.Kıkırdağın sınırına kadar gelip, asetabulum tarafından labrum

asetabulareye dönerek bunun dış yüzünü örter.

2.Ligamentum capitis femoris’in femur başına yapıştığı yerin çevresine tutunduktan

sonra, bağı sararak asetabuluma gider ve fossa asetabuli’yi dolduran bağ dokusunu sarar,

sonra facies lunata’nın ve ligamentum transversum asetabuli’nin iç kenarına yapışır.

9

Page 10: KALÇA ANATOMİSİ

Eklemin Sinirleri:

Eklemin ön kısmını N.femoralis’in dalları, ön-alt kısmını N.Obturatorius’un dalları,

arka kısmını ise N.Quadratus Femoris’in ve N.Gluteus Superior’un dalları innerve eder.

Eklemin Damarları:

A.Circumflexa Femoris, a.glutea superior ve inferior, a.obturatorius ve a.profunda

femoris dalları eklemi besler. (Şekil 5)

Şekil 5. Kalça eklemi damar yapısı (Rockwood)

10

Page 11: KALÇA ANATOMİSİ

Kalça Eklemi Adaleleri

Fonksiyonlarına göre kalça ekleminin hareketinde etkili olan kaslar şu şekilde

gruplanabilir.

Kalça Eklemi Ekstansörleri

M.Gluteus Maximus,Hamstring adaleleri (M.Biceps Femoris’in uzun başı, M.

semitendinosus, M.semimembranosus), M.Adduktor Magnus’un arka lifleri, M.piriformis’dir.

M.Gluteus Maximus kalçanın en kuvvetli akstansörüdür.Ayakta duran bir insanda asla

gevşemez, ancak yürüme esnasında çok az fonksiyon görür.Hamstring adaleler ise, yürüme

esnasında kalçanın esas ekstansörleri ve dizin fleksörleri olarak rol alır.

Kalça Eklemi Fleksörleri

Psoas,iliacus,rectus femoris,sartorius,pectineus,adduktor longus,adduktor brevis ve

gracilis kasları

Kalça Eklemi Dış Rotatorları

Gluteus maximus,obturator internus,obturator eksternus,qaudratus femoris,piriformis,

gemellus superior ve inferior,sartorius ve gluteus medius’un posterior kısmı.

Kalça Eklemi İç Rotatorları

Adduktor longus,adduktor brevis,adduktor magnus,gluteus medius’un anterior kısmı,

gluteus minimus’un anterior kısmı,tensor fasya lata,pectineus ve gracilistir.

Kalça Eklemi Abduktorları

Tensor fasya lata,gluteus minimus,gluteus maximus,gluteus medius ve sartorius

kaslarıdır.Bu adalelerin çok önemli bir görevi de yürüme esnasında pelvisin yerden teması

kesilmiş ekstremite tarafına düşmesini engellemektir.

Kalça Eklemi Adduktorları

Adduktor longus,adduktor brevis,adduktor magnus’un iskiofemoral kısmı,gracilis ve

pectineus kaslarıdır.

Kalça Eklemi Hareketleri

11

Page 12: KALÇA ANATOMİSİ

Kalça eklemi; horizontal, sagittal ve vertikal eksen etrafında hereket eder. (dere)

Sagittal eksende: Bu eksende fleksiyon ve ekstansiyon hareketleri yapılır.Kalça

fleksiyonu, diz ekstansiyonda iken hamstringler tarafından kısıtlandığından ancak 80 derece

kadardır.Diz tam fleksiyonda iken 120 derece’ye kadar fleksiyon yapılabilir.Kalça

ekstansiyonu ise 13 derece kadardır.

Frontal eksende: Bu eksen üzerinde abduksiyon ve adduksiyon hareketleri yapılabilir.

Kalça abduksiyonu uyluk ekstansiyonda iken 30 derece,kalçayı fleksiyona getirdiğimizde 90

derecedir.Kalça adduksiyonu ayakta dik durulduğunda 10 derece,kalçayı fleksiyona getirerek

yapıldığında ise 40 derecedir.

Vertikal Eksende:

Bu eksen üzerinde iç ve dış rotasyon hareketleri yapılır.Kalça iç rotasyonu ayakta iken

35 derece, uyluk hafif fleksiyona alındığında ise 60 derecedir.Kalça dış rotasyonu ise ayakta

iken 15 derece, uyluk hafif fleksiyona alındığında ise 40 derece kadardır.

Bu hareketler dışında, üç hareketin birleşimiyle sirkumdüksiyon hareketi yapılır.

KALÇA EKLEMİ BİYOMEKANİĞİ

12

Page 13: KALÇA ANATOMİSİ

Kalça eklemi, vücut ağırlığı ve kalça abduktorları arasında etkili bir kaldıraç gibi

görev yaparak, bu iki güç arasında bir denge durumu sağlar.Bu etkileşim sayesinde yürüme

siklusu sırasında pelvis stabilize edilir.

İnsanda vücut ağırlığının dağılımı yaklaşık olarak şöyledir; Trokanterleri birleştiren

çizginin üzeri tüm vücut ağırlığının 4/6’sı, çizginin altında kalan kısım 2/6’sını oluşturur.Bu

durumda alt ekstremitelerin her biri vücut ağırlığının 1/6’sını oluşturmaktadır(122).

Kalçaya etki eden başlıca kuvvetler vücut ağırlığı (W) ve vücut ağırlığına ait moment

etkisinin dengelenmesinde rol alan abduktor kas kuvvetidir(M).Bu iki kuvvetin vektörel

bileşkesi etkin olan gerçek vektörel (R) kuvvetidir.

Femur başı rotasyon merkezi olacağı için, (R)’nin büyüklüğü (M) ve (W)

kuvvetlerinin vektöryel toplamı olmak durumundadır.Yapılan çalışmalar sonucunda vücut

ağırlık çizgisinin femur başı rotasyon merkezine uzaklığının, abduktor kasların femur başı

merkezine olan uzaklığının yaklaşık 3 katı olduğu tespit edilmiştir.Bu sebepten dolayı

abduktor kaslar, tek ayak üzerinde duran bir insanda, pelvisi düz tutabilmek için vücut

ağırlığının 3 katı bir kuvvet uygulamalıdırlar(122).(Şekil 6)

Şekil 6. Kalça eklemine etkiyen kuvvetler (Miller)

Pelvisin dengede kalabilmesi için kaldıraç kolu prensiplerine göre;

Kuvvet x Kuvvet kolu = Yük x Yük Kolu olmalıdır.Bu prensipten yola çıktığımızda,

M x A = W x B

M = W x B / A’ dir

B = 3 x A olduğundan

13

Page 14: KALÇA ANATOMİSİ

M = W x 3 x A / A = 3W olur

R=M+W olduğuna göre, M=3W ise R=4W olur

Burada R=4x5/6 vücut ağırlığı=20/6 vücut ağırlığıdır.Görüldüğü gibi tek kalçaya etki

eden yüklerin toplamı vücut ağırlığının 3 katından fazladır.Bununla beraber tırmanma, koşma,

atlama gibi hareketlerde, vücut ağırlığının yaklaşık 10 katı kadar yük kalça eklemi üzerine

binebilmektedir(51).

Kalça eklemi üzerine binen yükler, yalnızca koronal planda olmamaktadır.Vücudun

ağırlık merkezi, eklem aksının posteriorundan geçer ve protezli bir kalçada stemin

posteriorunda sagittal bükülmeye yol açar.Bu yönde etkili olan kuvvetler, protezli bir kalçada

özellikle kalça fleksiyonda iken, merdiven inip çıkarken veya sandalyeye otururken artacaktır.

Koronal ve sagittal planda stem üzerine etkili olan kuvvetler, torsiyonel etki meydana

getirecektir.Yürüme siklusu sırasında protezli bir kalçada femur başına doğru yönelen

kuvvetler, protezin sagittal planda anterioruna doğru 15-25 derece arasında bir açı oluşturarak

gelecektir.Merdiven çıkma, düz bacak kaldırma gibi hareketlerde ise kuvvetler daha da öne

gelecektir.Bu kuvvetler femoral komponentin retroversiyona veya posteriora zorlanmasına

neden olacaktır.Bu sebepten dolayıdır ki stem kırılmaları genellikle stemin anterolateral

yüzeyinden başlar.Stemin proksimal kısmının genişliğinin artması, femur metafizini daha iyi

dolduracak ve femoral komponentin torsiyonel stabilitesini arttıracaktır(51).

ÇİMENTOSUZ TOTAL KALÇA ARTROPLASTİSİ HAKKINDA

GENEL BİLGİLER

14

Page 15: KALÇA ANATOMİSİ

Geçmişte yapılan bazı çimentosuz total kalça artroplastilerinin başarısızlığının ana

sebebi implantın yetmezliğine ve implant şeklinin gerekli primer stabiliteyi

sağlayamamasından kaynaklanmıştır.

Eğer bir artroplasti prosedürünün uzun ömürlü olması isteniyorsa, implant ve kemik

arasında biolojik ve mekanik denge sağlanmalıdır.Proteze komşu kemikteki değişiklikler, bir

kırığın internal fiksasyonu sonrası kemikte oluşan değişikliklerle karşılaştırılabilir.Ancak

internal fiksasyonda implant materyalinin destek görevi zaman geçtikçe kemik doku

tarafından devir alınır.Artroplastide ise implant görevini sonuna kadar maksimum kapasitede

sürdürmelidir.Bu da ancak implantın kalıcı biomekanik integrasyonuyla mümkün olabilir(86).

Çimentosuz kalça protezi uygulaması için gerekli olan özel gereksinimler şu şekilde

sıralanabilir(86):

1.Protezi yerleştirmak amacıyla açılan boşluk, yaşayan kemiğin biomekaniğini en az

rahatsız etmesi için mümkün olduğunca küçük tutulmalıdır.

2.Endoprotezin primer fiksasyonu mümkün olduğunca sıkı yapılmalıdır.

3.Endoprotezin şekli,stabilizasyonu ve mekanik özellikleri, tüm yönlerden sisteme

etkileyen kuvvetler açısından dikkatle incelenmeli ve bu şekilde yük verme sırasında protez

ve kemik arasında göreceli hareket önlenmelidir.Fizyolojik olmayan yüklenmeler kemik

rezorbsiyonunu ve gevşemeyi tetikleyebilmektedir.

4.Endoprotezin yerleştirilmesi esnasında kemik doku hasara uğratılmamalıdır.

İMPLANT MATERYALLERİ

Çimentosuz poroz kaplı femoral komponentler

Çimentolu tespitte gözlenen gevşeme ve kemik kaybı sorunları, 1970’lerin ortalarında

daha farklı tespit yöntemlerinin araştırılmasını hızlandırdı.Bu araştırmaların çoğu kemik

büyümesinin poroz yüzeyli metale doğru olması esasına dayanıyordu.

Bu tür bir tespitin gerçekleşmesi için perop implant stabilitesi ve kemikle protezin sıkı

teması şartları vardır.bu şartların yerine getirilmesi için implantlar femurun endosteal

kavitesine sıkıca oturmalıdır(51).

Poroz yapıların arasında kemik mineralizasyonu ve osteointegrasyonun sağlanabilmesi

için minimal 5µm’lik bir genişlik gereklidir.bu genişlik vaskülarizasyona olanak tanıyan

minimum genişlik olarak belirtilmektedir(48).

Kemik dokunun gelişimi için poroz çapının 50-500µm arasında olması gerekli olup,

ideal tespit için ölçülen optimum değer 100-400 µm olmalıdır(48).

40 µm’nin altındaki mikrohareketler ile güvenli bir osteointegrasyon sağlanırken, 150

µm’den büyük hareketlerde fibröz dokunun geliştiği gözlenmiştir(48).

15

Page 16: KALÇA ANATOMİSİ

Günümüzde poroz yüzeyli femoral komponentlerde iki tür materyal kullanılmaktadır.

1)Titanyum Alüminyum Vanadyum alaşımından yapılmış, porlu yüzeyi saf titanyum

lif veya baloncuklarla kaplanmış olanlar

2)Kobalt krom alaşımından ve yüzeyinde aynı alaşımdan yapılmış baloncukları

bulunanlar

Her iki materyalden yapılan protezler de tatmin edici sonuçlar vermektedir.Ancak

titanyum alaşımları üstün biyouymluluğu,yüksek yorgunluk direnci ve düşük elastik

modulusa sahip olmaları nedeniyle tercih edilmektedir.(51)

Çimentosuz femoral komponentler genel olarak anatomik veya düz olarak ikiye

ayrılırlar.Anatomik protezler femur proksimalinin proksimal endosteal kavitesine uyacak

şekilde dizayn edilmişlerdir.Bunun sonucunda da sağ ve sol kalçalar için ayrı protezler

kullanılmalıdır.Ancak düz protezlerin simetrik kesitleri vardır ve sağ-sol ayrımı yoktur(51).

Poroz yüzeyli olmayan femoral komponentler

Gevşeme dışı sebeplerden yapılan revizyonlarda, çıkarılan poroz kaplı femoral

komponentlerde osteointegrasyonun %10’dan az olduğu gözlenmiştir.Bu sonuç bazı

araştırmacıları farklı tespit yöntemlerini araştırmaya yöneltmiştir.Bu tip protezler kemik ile

implant arasındaki sıkı uyum (pres-fit) esasına dayanarak geliştirilmişlerdir.

Ayrıca son yıllarda hidroksiapatit kaplı protezler de yaygınlaşmış olup, güncel

çalışmalarda bu tip fiksasyonun osteointegrasyonu dramatik olarak arttırdığı görülmektedir

(51,19).

Sementsiz Asetabular Komponentler

Pek çok sementsiz asetabular komponent poroz kaplıdır.Ancak perop fiksasyonları

birbirlerinden farklıdır.Primer tespit transasetabular vida, pegler veya sivri çıkıntılarla

yapılmaktadır.Bazı modeller ise genişletilmiş kenar kısımları ile fiksasyon sağlamaktadır.Bazı

çalışmalarda bu tip komponentlerde gevşeme sorunları gözlenmektedir.(51)

İmplant Materyalleri ve Özellikleri

Total kalça artroplastisinde femoral ve asetabular komponentlerin çevre dokularla

biolojik uyumu, birbirleri olan etkileşimleri ve oluşan yüklenme streslerine karşı cevaplar gibi

birçok özellik implant materyallerinin seçiminde önem kazanmaktadır.

Genel olarak total kalça artroplastisinde kullanılan materyaller şu şekilde

sıralanabilirler:

1)Metaller: Kobalt-krom alaşımları, Titanyum ve alaşımları ve paslanmaz çelik en sık

kullanılan metallerdir.

16

Page 17: KALÇA ANATOMİSİ

2)Polimerler: Yüksek moleküler ağırlıklı polietilen (UHMWPE) polimerler arasında

en sık kullanılan materyaldir.Son yıllarda bu polimerin işlenmesiyle elde edilen çapraz bağlı

(cross-linked) polietilenin kullanımı yaygınlık kazanmaktadır.Çapraz bağlı polietilenin,

konvansiyonel polietilene göre aşınmaya direnci daha yüksektir(58).

3)Seramikler: Seramikler metal olmayan , farklı türlerde inorganik materyallerden

oluşmaktadır. Biyoaktif veya inert karakterde olabilirler. Biyoaktif seramikler kemikle

biyolojik bütünlük kurabilirler. İnert seramikler ise kemikle fibröz reaksiyon oluştururlar(50).

Değişik yapılarda seramikler günümüzde yaygın olarak kullanılmaktadır:

A. Alumina seramik: Kırılgan yapıda bir maddedir. Elastik modulusu kansellöz

kemikten 300 kat, polimetilmetakrilattan 190 kat yüksektir. Alumina-alumina eklem

yüzlerinde sürtünme katsayısı, metal-polietilen eklem yüzlerine göre 4000 kat daha azdır.

B. Zirkonyum seramik: Yüksek dayanıklıkları sebebiyle protez başlarının

kırılma riskini azaltmak için tasarlanmışlardır. Ancak yalnızca polietilenle eklem yapabilirler.

Zirkonyum-zirkonyum,zirkonyum-alumina eklem yüzlerinde ileri derecede aşınma sıkıntısı

görülmektedir. Deneysel çalışmalarda zirkonyum-polietilen ikilisinin aşınma oranı alumina-

polietilen ikilisine yakın bulunmuştur.

C. Kalsiyum-fosfat seramikler: İki tür bioseramik ortopedik cerrahide yaygın

olarak kullanılmışlardır: Hidroksiapatit (HA) ve trikalsiyum fosfat (TCP). HA kemikle fibröz

olmayan,sıkı bir entegrasyon sağlamaktadır. İmplantların stabilitesini artırmak amacıyla

metallerin üzerine kaplanarak kullanılırlar. Trikalsiyum fosfat ise hidroksiapatite oranla daha

fazla rezolüsyona uğramaktadır.

Yüksek biyouyumluluk özelliğinden dolayı seramikler total kalça artroplastisinde

eklem yüzeyi olarak özellikle genç ve aktif hastalarda tercih edilmektedirler. Bu materyallerle

yapılan total kalça artroplastileri sonrası osteoliz ve gevşeme daha az görülmektedir.Gelecekte

daha yaygın olarak kullanıma girebilecek şekillerinin üretileceği tahmin edilmektedir(50).

İmplant-Kemik Etkileşimi:

Normal işlev gören bir kalçada ekleme binen yük femur başı,boynu ve kemik

korteksleri aracılığıyle distale iletilir. Total kalça artroplastisi uygunmış bir kalçada ise yük

proteze aktarılır ve distale protez aracılığıyla iletilir. Buna bağlı olarak femurun proksimal

medial korteksine (kalkar femorale) binen yük önemli ölçüde azalır. Bu durum stress-

shielding olarak adlandırılır(37). Zaman geçtikçe yük taşımanın getirdiği fizyolojik uyarının

ortadan kalkmasına bağlı olarak kalkarda rezorbsiyon gelişmektedir.

Yakalıklı protezlerde proteze binen yük doğrudan kalkar femorale’ye nakledilir ve

kalkar femorale’de oluşan fizyolojik streslerin %30-40 kadarı oluşturulabilir. Titanyum

17

Page 18: KALÇA ANATOMİSİ

protezlerle fizyolojik streslerin %80’i, kobalt-krom protezlerle ise %67’si kalkar femorale’ye

iletilebilmektedir(92).

Protez kemik arasındaki yük aktarımının sık karşılaşılan bir sonucu da kemik

hipertrofisidir. Kemik hipertrofisi proksimalde trokanterik bölgede, distalde ise stem etrafında

ya da stem ucunda ortaya çıkar. Distal kortikal hipertrofi bir gevşeme bulgusu değildir.Kalça

eklemine binen yükün doğrudan distale aktarılmasının bir sounucudur(13).

Çimentosuz Total Kalça Artroplastisinde Kullanılan Asetabular Komponentler

18

Page 19: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 7. Çimentosuz total kalça artroplastisinde geçmişte kullanılan asetabular

komponentler(86).

1-Silindirik kap: Silindirik yivli kap, direkt olarak asetabuluma sıkıştırılır.Lindenhof

seramik protezinde, yivli seramik protez buna bir örnektir.(Şekil 7)

19

Page 20: KALÇA ANATOMİSİ

2-Kare kap: Bu tip kaplar displastik kalçalar için tasarlanmıştır.İlk kez Griss ve

arkadaşları tarafından kullanılmıştır.(Şekil 7)

3-Konik kap: Ring protezindeki polietilen asetabular komponent buna örnektir.

(Şekil7)

4-Elipsoid yivli kap: Buna örnek olarak Lord protezi gösterilebilir.Lord ve Bancel’e

göre tepesi kesilmiş elipsoid kap, tepesi kesilmiş konik ya da silindirik kaba göre kuvvetlerin

daha iyi dengelenmesini sağlar.(Şekil 7)

5-Hemisferik kap: Bu tür kaplar kalça ekleminin doğal anatomisine ve fonksiyonuna

daha uygundurlar.PCA,spotorno,Haris Galante gibi protezler buna örnektir.(Şekil 7)

Son yıllarda kullanılan çimentosuz asetabular komponentlerin hemen hepsi poroz

yapılı asetabular komponentlerdir.Titanyum veya Kobalt-krom alaşımından yapılmış metal

yarı kürenin dış kısmı küçük topçuklar veya titanyum lifçiklerle kaplanarak porlu yapı

oluşturulmuştur.Press-fit olarak hazırlanan boşluğa sıkıca oturtulan bu kaplarda primer

stabiliteyi özellikle rotasyonel stabiliteyi sağlamak amacı ile peg,spike gibi dikensi çıkıntılar

yahut vida ile tespit yöntemi eklenmiştir.

Vida ile kapların stabilitesinin arttırılması en iyi sonucu vermekle birlikte fleksibl

matkap uçları ve tornavidalara ihtiyaç göstermesi, pelvis içi damar-sinir yapıların zedelenme

riskinin olması, asetabular komponentin yukarı doğru migrasyonunda vidaların kırılması veya

polietileni zedelemesi gibi ihtimaller, daha az stabilitesi olan küçük dikensi çıkıntıları bulunan

kaplara ilginin artmasına sebep olmaktadır(106,101).

Bunun yanında ekspansiyon kap denilen, sıkıştırılarak asetabulum yatağına oturtulan

ve bunu tutan cihaz çıkartıldıktan sonra yay gibi genişleyerek dış yüzeyindeki çıkıntılarla

kemiğe tutunan, ayrıca içerdeki polietilen parçanın vidalanması ile stabilitesi arttırılan kaplar

da yaygın olarak kullanılmıştır(41).Kliniğimizde kullanmış olduğumuz CLS asetabular

komponent bu özellikleri taşımaktadır.Bütün metal kapların içinde kendinden kilitlenen veya

vidalanan çok yüksek moleküler ağırlıklı polietilen insert kullanılmaktadır.

CLS TİPİ ÇİMENTOSUZ TOTAL KALÇA PROTEZİ ÖZELLİKLERİ

20

Page 21: KALÇA ANATOMİSİ

CLS sistemi primer stabilizasyonunu pres-fit sağlayan bir sistemdir.Protezin femoral

komponentinin primer mekanik stabilitesi üç boyutlu sıkı uyum ile sağlanır. (Şekil 8). Protez,

frontal ve sagittal planda konikal, ön ve arka tarafındaki yüzeylerde birbirlerine paralel,

longitidunal çıkıntılar içererir. (Şekil 9)

Şekil 8: Femoral komponent

En iyi stabilizasyon, stemin kanal içindeki sıkı uyumu ile mümkündür.Stemin

rotasyonel satbilitesi,proksimalde spongioz kemiğin içine giren çıkıntılarla elde edilmiş olur.

İkincil fiksasyon ise prostetik stem üzerine biolojik osteointegrasyon yolu ile sağlanır.

Stem Ti16-Al17-Nb alaşımından üretilen PROTASUL 100 yakasız, düz saplı, elastik

modülütesi düşük, metal yorgunluğuna dirençli bir yapıdadır.Stem çakıldıktan sonra kemikle

arasında oluşan viskoelastik relaksasyon nedeni ile protez ilk ay içerisinde bir miktar

çökmekte ve böylece gerçek pres-fit oluşmaktadır.Stemin esas sıkışma sağladığı bölge

proksimal metafizer bölgedir.Stemin köşeleri stres yorgunluğunu azaltmak için

yuvarlaklaştırılmıştır.

21

Page 22: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 9.Femoral stem

Modüler başa sahip olan CLS sisteminin 28 veya 32 mm olmak üzere iki farklı çapta

baş seçeneği bulunur.Boyun için ise kısa-orta-uzun olmak üzere 3 değişik seçenek bulunur.

Baş için Protasul-1 (CoCrMo) alaşımından oluşan metal ve Biolox (Al2O3) seramik şekilleri

mevcuttur. (Şekil 10)

Şekil 10: CLS protez başları

Protezin asetabular komponenti, genişleyebilen titanyumdan yapılmış dış tabaka ve

bunun içine yerleştirilen polietilen kaptan oluşmaktadır.(Şekil 11).Polietilen kap, bu kısmın

içine yivlerle yerleştirilir.Bahsi geçen bu dış tabaka, hafif düzleşmiş bir yarıküre şeklinde olup

merkeze doğru giderek küçülen 6 tane yıldız şeklinde lob içerir.Tesbit dişleri radyal olarak 3

22

Page 23: KALÇA ANATOMİSİ

farklı enlemde yerleştirilmiştir.Dikensi çıkıntılar açılma sırasında pres-fit ile sağlanan

başlangıç stabilizasyonunu daha da arttırır, bu açılma esnasında özellikle merkezde kuvvet

uygulanır. Asetabular komponentin uygulanması sırasında en son kullanılan oyucunun

büyüklüğünde kap kullanılır. Kapa ekspansiyon yaptırılarak açıldığında en son oyucunun

büyüklüğüne ulaşır.Dikensi çıkıntılar subkondral kemiğe saplanır.Polietilen iç kapta

sıkıştırılarak yerleştirilince amaçlanan pres-fit sağlanmış olur.Asetabular komponentin dikensi

çıkıntıları ve ekspansiyon özelliği rotasyonel stabilite arttırıcı ve sıkı temas yüzeyi ile

osteointegrasyonu arttırıcı bir özellik taşımaktadır.(67)

Şekil 11. CLS asetabular komponent

23

Page 24: KALÇA ANATOMİSİ

TOTAL KALÇA ARTROPLASTİSİ ENDİKASYONLARI

Total kalça artroplastisi endikasyonları şu şekilde sıralanabilir(22),

Primer osteoartit

Romatoid artrit

Sekonder osteoartrit

a)Gelişimsel kalça displazisi

b)Femur başı epifiz kayması

c)Perthes hastalığı

d)Paget hastalığı

e)Travmatik kalça çıkığı

f)Asetabulum kırığı

Ankilozan spondilit

Femur başı avasküler nekrozu

a)Kırık ve dislokasyon sonrası

b)Hemoglobinopatiler(Orak hücreli anemi, vb.)

c)Böbrek hastalıkları

d)Kortizon kullanımı

e)Caisson hastalığı

f)Lepra

g)Gaucher hastalığı

h)Femur boyun ve intertrokanterik kırığı

Daha önce uygulanmış ve başarısız olmuş kalça ameliyatları

a)Kap artroplastisi

b)Artrodez ameliyatları

c)Femur proksimal osteotomileri

d)Femur başı endoprotezleri

e)Girdlestone ameliyatı

f)Total protez revizyonları

Proksimal femuru ve asetabulumu ilgilendiren kemik tümörleri

Herediter hastalıklar (Akondroplazi vb.)

24

Page 25: KALÇA ANATOMİSİ

TOTAL KALÇA PROTEZİ KONTRENDİKASYONLARI

Relatif Kontrendikasyonlar

1.Piyojenik artrit ve osteomyelit sekelleri

2.Tüberküloz

3.Kalça füzyonu ve pseudoartrozu

Mutlak Kontrendikasyonlar

1.Kalça eklemi, üriner sistem, cilt, solunum sistemi ya da vücudun herhangi bir

yerinde mevcut olan enfeksiyon varlığı

2.Hızlı,ilerleyici kemik hasarına yol açan patolojiler (jeneralize progresif

osteopeni, lokalize osteoporoz)

3.Nörotrofik eklem

4.Abduktor kasların felci veya yetersizliği

5.Progresif nörolojik hastalıklar

25

Page 26: KALÇA ANATOMİSİ

ÇİMENTOSUZ TOTAL KALÇA ARTROPLASTİSİNDE SPOTORNO

KRİTERLERİNE GÖRE HASTA SEÇİMİ

Çimentosuz total kalça artroplastisi uygulanacak hastaların seçiminde dikkat edilmesi

gereken dört ana unsur bulunmaktadır(111,112)

1.Cinsiyet

2.Yaş

3.Singh İndeksi

4.Morfolojik kortikal indeks

Cinsiyet: İnsanda kemik kaybı ortalama 40 yaşlarında başlar.Kadınlarda menapoz

sonrası hormonal değişikliklerle kemik kaybı hızlanır

Yaş: Genel olarak 50 yaş civarındaki hastalarda çimentosuz, 70 yaşın üzerindeki

hastalarda ise çimentolu protez endikasyonu bulunmaktadır. Bu tercihin sebebi genç

hastalarda ilerleyen yaşlarda revizyon gereksinimi olduğunda, protezin çıkarılmasının daha

kolay olmasıdır.

Singh İndeksi: 1970 yılında Singh tarafından açıklanan, femur boynundaki

trabekülleri değerlendirerek kişinin osteoporoz derecesini tahmin etmemize olanak sağlayan

değerlendirme sistemidir(107). (Şekil 12)

26

Page 27: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 12. Singh İndeksi (107)

Derecelendirme proksimal femurun gerçek AP grafisi ile yapılır.Evre 6’da tüm

trsbeküller görülmektedir.Evre 3’te trabeküller incelmiştir ve primer tensil grupta kırılma

mevcuttur.Evre 1’de ise sadece primer kompresif grup görülmektedir ve bu grupta da zayıflık

mevcuttur.

Spotorno’ya göre evre 6, 5’de çimentosuz protez endikasyonu bulunur.Evre 4, 3’de

genç hastalarda sınırlı olarak çimentosuz protez endikasyonu vardır.Ancak evre 2, 1’de

çimentosuz protez kontrendikedir(112).

27

Page 28: KALÇA ANATOMİSİ

Morfolfolojik Kortikal İndeks (MKİ)

Şekil 13: Morfolojik kortikal indeks

Femurun standart grafilerinde ölçülen iki uzaklık arasındaki orandan oluşur.

CD = Trokanter minörün en belirgin noktasından, femur uzun eksenine dik çizilen

çizgide, femurun iç ve dış korteksi arasındaki mesafedir.

AB = CD’nin 7 cm distalindeki medullar kanal çapıdır.

Morfolokik kortikal indeks (MKİ) = CD/AB

28

Page 29: KALÇA ANATOMİSİ

Tablo 1: Çimentosuz Kalça Protezi Değerlendirmesi

PuanCinsiyet Erkek 0 Kadın 1Yaş <50 0 50-60 1 61-70 2 >70 4Singh İndeksi 7 0 6-5 1 4-3 2 2-1 4MKI >3 0 3-2.7 1 2.6-2.3 2 <2.3 4

0-4 puan : Çimentosuz protez

5 puan : Tartışılabilir

>6 puan : Çimentolu protez uygulanmalıdır

Ameliyat Öncesi Planlama

Özellikle primer stabilizasyonun iyi olması için ameliyat öncesi planlamanın iyi

yapılması gereklidir.Bunun için öncelikle standart Pelvis AP grafisi üzerinde üç tane çizgi

çizilir.Birinci çizgi her iki iskiondan geçen teğet çizgidir (Şekil 14).İkinci çizgi, her iki

asetabulumun üst kenarından geçer.Üçüncü çizgi ise küçük trokanterlerin orta noktasından

geçer.Bu çizgilerin paralelliğine göre ameliyat öncesi planlama yapılır ve şablon çizilir.

29

Page 30: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 14: Standart Pelvis

Eğer 1. ve 2. çizgi paralelliği bozulursa pelviste kısalık veya kemik yapıda bozukluk

mevcuttur. Eğer 1. ve 3. çizgilerin paralelliği bozulursa femurda kısalık veya kemik yapıda

bozukluk mevcuttur.Eğer her üç çizginin de paralelliği bozulursa hem femur hem de pelviste

kısalık veya kemik yapıda bozukluk mevcuttur.

Şablonla Femurun Ölçülmesi

Bu ölçümde amaçlanan şey, protez başının uygun durumda yerleştirilmesini

sağlamaktır.Femur medullasına ve femur başına göre uygun şablon yerleştirilmesi sonrasında

femoral sapın büyüklüğü belirlenir. Uygun pozisyonda iken boyundan yapılacak kesimin

seviyesi belirlenir.

Asetabulumun Ölçülmesi

Şablonun asetabulumu, hastanın asetabulumunun subkondral kemiği üzerine getirilir,

asetabulumdaki kemik miktarına göre derin ya da sığ asetabular komponent seçilir. Asetabular

komponentin alt köşesi gözyaşı figürü seviyesinde olmalıdır. Eğer sığ asetabulumda

asetabular komponent dışarıda kalıyorsa, asetabulumun medializasyonu gerekecektir.

Tek taraflı dejeneratif koksartrozda ameliyat öncesi planlama incelenecek olursa:

1.Asetabular komponentin büyüklük ve pozisyonunun belirlenmesi: Ameliyat

edilecek tarafın rotasyon merkezi, karşı tarafa çizilen iki çizginin simetrik olarak transferi ile

bulunur. Asetabular komponent, şablonu horizontal ile 40°-50° açı yapacak şekilde, rotasyon

merkezi ortalanarak yerleştirilir (Şekil 15).

30

Page 31: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 15: Kabın şeklinin ve pozisyonun belirlenmesi (112)

2. Pelvis ve kabın çizimi: Bir kağıdın uzun kenarı pelvisin vertikal eksenine paralel

olacak şekilde grafi ve şablon üzerine yerleştirilir. Pelvis ve asetabular komponent kopya

edildikten sonra kopya kağıdı ve şablon kaldırılır (Şekil 16).

Şekil 16: Pelvis ve kabın çizimi (112)

3. Femoral komponentin boyut ve pozisyonunun belirlenmesi: Şablon femur

üzerine yerleştirilir. Stemin medullar kanal içerisine tam uyumu ayarlandıktan sonra ideali

şablon üzerindeki 3T çizgisinden birinin trokanter majöre dokunmasıdır (Şekil 17).

31

Page 32: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 17: Femoral komponentin şekil ve pozisyonunun belirlenmesi(112)

4. Pelvis seviyesi: Femur şablonu kaldırılmadan, ikinci adımda çizilmiş olan pelvis ve

asetabular komponent grafi üzerine yerleştirilir. Eğer bacak uzatılacaksa düzeltme miktarı

kadar yukarı, kısaltılacaksa aşağıya yerleştirilmelidir. Böylece stem ölçüsü hesaplanmış olur

(Şekil 18).

Şekil 18:

Pelvis

seviyesinin

belirlenmesi

(112)

5.

Sonuç:

Kağıt

üzerine

femoral

korteksler ve seçilmiş olan femoral komponent çizilir. Stemin lateral kenarı ile trokanter

major arası mesafe işaretlenir. Bu, raspanın uygulanması sırasında uygun lateral rezeksiyonu

32

Page 33: KALÇA ANATOMİSİ

belirler. En sonunda trokanter majörün tepesinden rotasyon merkezine bir çizgi çizilir (Şekil

19).

Şekil 19: Rotasyon merkezinin belirlenmesi (112)

33

Page 34: KALÇA ANATOMİSİ

TOTAL KALÇA ARTROPLASTİSİ KOMPLİKASYONLARI

1. Sinir Yaralanmaları:

Total kalça artroplastisinde nörolojik yaralanma çok sık görülmeyen bir

komplikasyondur (sıklık %1).Bazı serilerde klinik olarak belirgin nörolojik yaralanma sıklığı

%0.6-1.3 arasında değişmektedir (76). Predispozan faktörler arasında kadın cinsiyeti,

revizyon cerrahisi, ekstremitenin uzatılması ve kanamaya eğilim bulunmaktadır.Revizyon

artroplastilerinde nörolojik yaralanma sıklığı %7.6’ya kadar yükselebilmektedir (76). En sık

yaralanan sinir siyatik sinirdir (%78) daha sonra femoral sinir (%13.2) daha sonra da

obturator sinirdir (%1.6) .

Genel olarak sinir yaralanması traksiyon, kompresyon ya da iskemi sonrası

oluşmaktadır. Artroplasti sırasında ekstremitenin 2-4 cm kadar uzatılmasının sinir yaralanması

riskini arttırdığı göülmüştür. Bu tür bir mekanizmayla en çok siyatik sinirin peroneal dalı

yaralanmaktadır(76).

Ayrıca kalçadaki anatomik yapılardaki değişiklikler (konjenital kalça displazisi vb.)

sinir yaralanma olasılığını arttırmaktadır (90).

Seçilen cerrahi yaklaşımın sinir yaralanması riskini artırdığına dair bir kanıt

gösterilememiştir.Ancak tercih edilen cerrahi yaklaşımlarda, cerrahi aletlerin direkt etkileriyle

bazı yapılar risk altında olabilir. Bu açıdan bakıldığında anterior yaklaşımda femoral sinirin,

posterior yaklaşımda siyatik sinirin yaralanma olasılığı daha fazladır (76).

Hematom oluşumu geç dönemde görülen sinir yaralanmalarına sebep olabilmektedir

ve bu tür yaralanmanın, aşırı antikoagulan tedaviyle ilgili olabildiği gösterilmiştir (23).

Gluteal kompartmanda oluşacak hematom siyatik sinir basısına sebep olacaktır (6). İliacus

kasında oluşabilecek hematom ise femoral sinir basısına yol açabilmektedir (76).

Bu tür nörolojik komplikasyonların önlenmesi için dikkatli cerrahi teknik, implant ve

ekartörlerin dikkatli yerleştirilmesi önemlidir. Ekstremitenin tek seferde uzatılması

gerekiyorsa bunun 4 cm ile sınırlandırılması olası sinir hasarını engelleyecektir(76).Ayrıca

cerrahi sırasında nöral görüntüleme yöntemlerinin de bu riski azaltmada etkili olduğu

gösterilmiştir (60).

Total kalça artroplastisi sonrası görülen nöral yaralanmaların prognozu değişkendir ve

başlangıç yaralanmanın şiddetiyle ilişkilidir. Femoral sinir hasarının prognozunun siyatik

sinire göre daha iyi olduğu görülmüştür. İzole peroneal sinir hasarının prognozunun da

komplet siyatik sinir hasarından daha iyi olduğu görülmüştür (76). Johanson ve arkadaşları bir

çalışmalarında 34 nörolojik yaralanmalı hastanın %79’unda tama yakın düzelme olduğu, 28

hastanın 15’inde ise hem motor hem de duysal defisit kaldığını bildirmişlerdir(60).

34

Page 35: KALÇA ANATOMİSİ

2.Damar Yaralanmaları:

Total kalça artroplastisiyle ilişkili olan damar yaralanması, operasyon sırasında

kanama ya da ameliyat sonrası kanama şeklinde görülebilir. Diğer bazı potansiyel sekeller ise

arteryel-venöz trombozlar, yalancı anevrizma ve arteryövenöz fistüller,tromboembolilerdir

(76).

Kalça artroplastisi sonrası damarsal komplikasyon görülme oranı yaklaşık olarak %

0.25 olarak gösterilmiştir(88). Eksternal iliak arter ve A. Femoris kommunis en sık yaralanan

yapılardır (107).Damar yaralanması ya doğrudan damara yapılan travma sonrası ya da germe,

kompresyon gibi indirekt mekanizmayla gerçekleşebilmektedir (76). Hohmann ve diğer bazı

sivri uçlu ekartörlerin yol açtığı damar yaralanması en sık görülenlerdendir ve iki anatomik

bölgede sık görülmektedirler: Asetabulum üst kenarının anterior yüzünde ve femur boynunun

medialinde.

Şekil 20: Asetabular kadranlar (124)

Wasielewski ve arkadaşları tarafından asetabular vidaların güvenilir olarak

yerleştirilmesi amacıyla dört kadran sistemi tanımlanmıştır(Şekil20). Spina iliaka anterior

superiordan, asetabulumu ikiye bölen bir çizgi ve bu çizgiye asetabulumun ortasından çizilen

dik çizgiyle dört kadran elde edilir. Anterosuperior ve anteroinferior kadranlar damar

yaralanması açısından en yüksek riskli bölgelerdir(76). Eksternal iliak arter ve ven

anterosuperior kadranda yer alırken, siyatik sinir, superior gluteal sinir ve superior gluteal

damarlar posterosuperior kadranda yer almaktadır.Obturator sinir ve obturator damarlar ise

anteroinferior kadranda yer alır. İnferior gluteal sinir ve damar da posteroinferior kadranda yer

35

Page 36: KALÇA ANATOMİSİ

alır. Anterior kadranların aksine posterior kadranlarda kemik doku daha kalındır ve burada

vidalar daha güvenilir şekilde kullanılabilirler (22).

3. Dislokasyon:

Total kalça artroplastisi sonrası görülen dislokasyon klinik olarak önemli bir

komplikasyondur(80). Değişik serilerde %0.5-%10 arası sıklıkta görüldüğü bildirilmiştir

(63,74,95). Stabil olmayan total kalça artroplastisinin pek çok sebebi bulunabilmektedir.

Protez komponentlerinin doğru yerleştirilmemesi, çoklu revizyonlar, gluteal kaslarda zayıflık

ya da dengesizlik en sık görülen instabilite sebepleridir(63,98).

Total kalça artroplastisi sonrası dislokasyon gelişmesinde etkili faktörler şu şekilde

sıralanabilir(80):

1. Cerrahi yaklaşım (posterolateral,anterolateral) ve hastanın ameliyat masasındaki

pozisyonu

2. Yumuşak doku dengesi

3. Protezin dizaynı

4. Komponentlerin pozisyonu: Pek çok cerrah femoral komponentin 15°-20°

anteversionda, asetabular komponentin 30°-50° inklinasyona ve horizontal planda

20°-40° anteversiyonda olması gerektiği konusunda fikir birliğine varmıştır.

5. Birden fazla revizyon: Fackler ve Poss’un yaptığı bir çalışmada revizyon cerrahisi

sonrası dislokasyon sıklığı %5.5 iken primer total kalça artroplastisi sonrası

dislokasyon sıklığı %1.8 bulunmuştur(41).

Cerrahi yaklaşımın da dislokasyonda etkili olabileceği bazı çalışmalarla ortaya

konmuştur. Woo ve Morrey’in yaptığı bir çalışmada posterolateral yaklaşım kullanıldığında

dislokasyon oranı %5.8 olarak bulunurken,anterolateral yaklaşım tercih edildiğinde bu oran %

2.3 olarak bulunmuştur (125).

Bunun yanında asetabular komponentin yanlış yerleştirilmesinin, total kalça

artroplastisi sonrası görülen dislokasyonların en önemli sebebi olduğu pek çok çalışmada

bildirilmiştir. Asetabular komponent 5°-25° anteversionda, 30°-50° abduksiyonda

yerleştirildiğinde dislokasyon oranı %1.5 olarak bulunurken, bu güvenli aralığın dışına

çıkıldığında dislokasyon oranı %6.1 bulunmuştur(51,98). Ameliyat masasında hastanın

pozisyonunun cerrahın oryantasyonunu etkileyerek komponentlerin yanlış yerleştirilmesine

sebep olabildiği düşünülmektedir(51).

Yapılan bir çalışmada hastanın ameliyat öncesi durumunu değerlendirmeye yarayan

ASA (American Society of Anesthesiologists) skorunun dislokasyonlarla ilişkili olabileceği

36

Page 37: KALÇA ANATOMİSİ

gösterilmiş, skorun 3 ve daha fazla olduğu durumlarda riskin önemli ölçüde arttığı

bulunmuştur (63).

Dislokasyonların pek çoğu postop üç ay içinde gerçekleşmektedir. Buna sebep olarak

kas kuvveti ve kontrolü yeterince kazanılmadan kalça eklemine yanlış hareketler yaptırılması

gösterilmektedir(51)

Eğer komponentler doğru yerleştirilmişse dislokasyonlar, kapalı repozisyon sonrası

yatak istirahatiyle tedavi edilebilmektedir. Ancak komponentlerin birinde ya da birden

fazlasında yerleşim hatası varsa revizyon cerrahisi gerekmektedir(51).

4. Tromboemboli:

Tromboembolik hastalıklar total kalça artroplastisi sonrası görülen en ciddi

komplikasyonlardır. Ameliyat sonrası üç aylık dönemde görülen ölümlerin en sık sebebidirler

ve postop mortalitenin yarısından fazlasından sorumludurlar .Herhangi bir profilaksi

uygulanmadığında derin ven trombozu oranının, total kalça artroplastisi sonrası %40-70 kadar

sık görülebildiği gösterilmiştir(51).

Johnson ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada 7959 total kalça artroplastisi sonrası

pulmoner emboli sıklığı %7.89, ölümcül pulmoner emboli oranı ise %1.04 olarak

bulunmuştur(61).

Tromboembolik hastalığa yatkınlığın pek çok sebebi bulunmaktadır(51):

1. Daha önce geçirilmiş tromboembolik hastalık

2. Geçirilmiş venöz cerrahi ya da variköz ven varlığı

3. Geçirilmiş ortopedik cerrahi

4. İleri yaş

5. Malignansi

6. Konjestif kalp yetmezliği

7. İmmobilizasyon

8. Oral kontraseptif kullanımı ya da hormon tedavisi

9. Obesite

10. Aşırı kan kaybı ve transfüzyon

Yapılan çalışmalarda spinal-epidural anestezinin kan kaybını ve tromboemboliyi

azaltmada genel anesteziye göre daha üstün olduğu ortaya çıkmıştır. Hipotansiyon buna

eklendiğinde sonuçlar daha iyi olmaktadır(61). Hastaların genel durumları elverdikçe erken

mobilize edilmelerinin tromboemboliyi önlemede etkili olduğu konusunda görüş birliği

bulunmaktadır. Ayrıca aralıklı basınç uygulayan cihazlar da baldır venlerindeki trombozu

37

Page 38: KALÇA ANATOMİSİ

önlemede etkili bulunmuştur. Ancak bu cihazlar proksimal trombozu önlemede çok etkili

değildirler(51).

Warfarin hem tromboemboli profilaksisinde hem de tedavisinde kullanılabilen bir

ajandır. Yapılan bir meta-analizde, Freedman ve arkadaşları etkinlik ve güvenirlik açısından

çok etkili olarak bulunmuştur. Son yıllarda ise düşük moleküler ağırlıklı heparin

fragmanlarının kullanımı yaygınlaşmıştır. Pek çok çalışmada enoxaparinin, tromboemboli

profilaksisinde warfarin kadar etkili olduğu bulunmuştur(51). Ayrıca aspirin de tercih

edilebilecek bir profilaksi ajanıdır(61).

Pek çok profilaksi yöntemi arasında hangisinin kullanılacağı cerrahın tercihine bağlı

olmaktadır. Çoğu cerrah mekanik, farmakolojik ya da ikisinin kombinasyonu olan yötemleri

etkili olarak kullanabilmektedir(51).

Total kalça artroplastisi sonrası gelişen derin ven trombozu tanısında altın standart

venografi ve ultrasondur(61).

5. Periprostetik kırıklar:

Femur kırıkları ameliyat esnasında ya da ameliyat sonrasındaki dönemde oluşabilir.

İntraoperatif femur kırıkları genellikle çimentosuz kalça protezi uygulamalarında görülür.

Fitzgerald, Brindley ve Kavanagh intraoperatif femur kırığı sıklığını, çimentosuz primer

artroplastide %3.5, revizyon artroplastisinde ise %17.6 olarak bulmuşlardır(51).

Vancouver sınıflaması periprostetik kırıkları seviyelerine ve femoral komponentin

stabilitesine göre alt gruplara ayırmaktadır.Tip AG trokanter majör hizasındaki kırıktır,tip AL

ise trokanter minör seviyesindeki kırıktır.Bu kırıklar stabilse konservatif, instabil ise cerrahi

olarak tedavi edilebilirler. Tip B kırıklar stemin etrafındaki ya da ucundaki kırıklardır. Tip

B1’de femoral komponent stabildir.Bu tip kırıklar plak ya da strut allogreftlerle tedavi

edilebilirler.Tip B2’de femoral komponent stabil değildir ve revizyon cerrahisine gerek

duyulur. Tip B3’de ise femoral komponent hem gevşemiştir hem de kemik stoğu yeterli

değildir. Bu kırıklar da revizyon cerrahisine ek olarak allogreft ile tedavi edilebilir.Tip C

kırıklar ise stemin ucundan daha distaldedir ve protezden bağımsız tedavi edilirler(27,59).

(Şekil 21)

38

Page 39: KALÇA ANATOMİSİ

Tip A Tip B1 Tip B2

Tip B3 Tip C

Şekil 21: Periprostetik kırıklar (59)

6. Enfeksiyon:

Total kalça artroplastisi sonrası enfeksiyon görülebilecek en kötü

komplikasyonlarından biridir. Hasta için ağrı verici ve kısıtlayıcı olup genellikle

komponentlerin çıkarılmasıyla sonuçlanmaktadır. Mortalitesi %7-62 arasında değişmektedir.

Günümüzde total kalça artroplastilerin ortalama %1’inde enfeksiyon görülmektedir(51).

Fitzgerald total kalça artroplastilerinden sonra görülen enfeksiyonları, semptomların

başlangıcına ve enfeksiyonun klinik sebebine göre 3 gruba ayırmıştır(51):

1. Akut postoperatif enfeksiyon: Ameliyat sonrası ilk 12 haftada görülen

enfeksiyonlardır.

39

Page 40: KALÇA ANATOMİSİ

2. Gecikmiş derin enfeksiyon: Gecikmiş derin enfeksiyon ameliyat sonrası 6-24 ay

içinde görülen enfeksiyonlardır.

3. Gecikmiş hematojen enfeksiyon: 24 aydan sonra görülen enfeksiyonlardır.

Pek çok total kalça artroplastisi enfeksiyonunun etkeni S.Aureus ve S.Epidermidis’dir.

Bunun yanında pek çok gram pozitif ve gram negatif mikroorganizma da etken

olabilmektedir.E.Coli ve P.Aeruginosa, Gr(-)’ler arasında en sık karşılaşılan etkenlerdir. Son

yıllarda özellikle metisiline dirençli stafilokokların artmasıyla tedavilerinde zorluklar

yaşanmaya başlanmıştır(79).

Bir grup hastada eklem enfeksiyonu mevcut olduğunda sedimantasyonun

yükselmediği gözlenmiştir.CRP ölçümü derin enfeksiyonu değerlendirmek için çok daha

güvenilir bir yöntemdir.Röntgen komponent gevşemesini değerlendirmek amacıyla dikkatle

incelenmelidir. Kemik sintigrafisi, özellikle indium-111 ile işaretli beyaz kürelerle yapılan

sintigrafi güvenilir sonuçlar vermektedir.Enfeksiyon bulgularının varlığında eklem sıvısına

aspirasyon yapılarak alınan sıvının incelenmesi, etkenin izolasyonu açısından önemlidir

(51,79).

Enfekta total kalça artroplastilerinin tedavisinde şu yöntemler kullanılabilmektedir:

1.Antibiotik terapisi

2.Eklemin drenajı

3.Debridman ve modifiye Girdlestone ameliyatı

4.Bir veya iki aşamalı revizyon cerrahisi

Enfeksiyondan korunmak için en ucuz ve etkili yöntem profilaksidir. Endojen ve

eksojen enfeksiyonların önlenmesinde, profilaktik antibiotik kullanımı, ameliyat öncesi varsa

mevcut enfeksiyon odaklarının tespiti ve ona yönelik tedavinin uygulanması, ameliyattan

önce ameliyat sahasının iyi temizlenmesi, ameliyathane sterilizasyonuna dikkat edilmesi,

ameliyathanede personel sayısının ve personel değişim sıklığının azaltılması ve ameliyat

süresinin kısaltılması önemlidir. Charnley’in standart ameliyathane koşullarında ve antibiotik

profilaksi uygulanmadan yaptığı seride enfeksiyon oranı %7 iken, hem profilaktik antibiotik

kullanımı hem de laminar hava akımlı ameliyathaneler ile bu oran %0.6’ya düşmüştür(89).

7. Aseptik Gevşeme:

Çimentosuz total kalça cerrahisindeki sık karşılaşılan mekanik problemlerden biri de

femoral ve asetabular komponentteki gevşemedir. İmplant ve kemik arasındaki mekanik ve

biolojik etkileşim, kemik ile protezin ara yüzeyi üzerindeki yüklenmenin miktarını belirler ve

aseptik gevşemeye yol açan faktörlere zemin hazırlar. Çimentolu protezlerde, implant tespiti

ve protezden kemiğe yük transferi çimento aracılığıyla olurken, çimentosuz protezlerde

40

Page 41: KALÇA ANATOMİSİ

implant tespiti ve yük transferi doğrudan implant ile kemik ara yüzeyi aracılığıyla olmaktadır.

Çimentosuz protezlerde kemik ile protezin biyomekanik etkileşimi tam olarak aydınlatılmış

değildir.

Engh ve Bobyn basit radyografik gözleme dayanan bir sınıflama sistemi öne

sürmüşlerdir. Bu sistemde femoral komponentin fiksasyon derecesi üç şekilde olabilmektedir:

1)Kemiğin protez yüzeyine doğru büyümesi 2)Stabil fibröz fiksasyon 3)İnstabil. Kemiğin

protez yüzeyine doğru ilerlemesi ile oluşan fiksasyonda vertikal çökme yoktur ve stem

atrafındaki radyoopak çizgiler yok denecek kadar azdır. Bir implantın stabil fibröz fiksasyona

sahip olabilmesi için proksimal migrasyon olmamalı ama stem etrafında fazla sayıda

radyoopak çizgi bulunmalıdır.İmplantın instabil kabul edilmesi için progresif çökme

görülmeli ve stem etrafında yaygın radyoopak çizgiler olmalıdır(36,51). Şekil 22

1. Gerçek kemiksel ilerleme 2. Stabil fibröz fiksasyon

3. Unstabil fiksasyon Şekil 22. Biyolojik fiksasyon tipleri (36)

41

Page 42: KALÇA ANATOMİSİ

Çimentosuz poroz kaplı asetabular komponentlerde gevşeme 10 yıla kadar sık

görülmeyen bir komplikasyondur.Pek çok seride asetabular komponent etrafında radyolusen

alanlar bulunmakla beraber bunların klinik önemlerinin az olduğu görülmüştür. Leopold ve

arkadaşları yaptıkları bir çalışmada klinik olarak iyi işlev gören asetabular komponentlerin

yarısından fazlasında bir ya da birden fazla bölgede nonprogresif radyolusan alanlar tespit

etmişlerdir.Diğer asetabular komponentlerin başarısı bu kadar değildir(51).

8. Heterotropik Ossifikasyon:

Heterotropik ossifikasyonun sebebi tam olarak bilinmemektedir ancak kemik

rezeksiyonu yapılan veya yumuşak doku disseksiyonunun fazla yapıldığı ameliyatlardan sonra

daha sık gözlenmektedir. Heterotropik ossifikasyon total kalça artroplastisi sonrası %8-90

oranında görüldüğü bildirilmektedir(2,31,110,120).Chalmers ve arkadaşları heterotopik kemik

oluşumunda 3 şartın gerekli olduğunu belirtmişlerdir(2).

1. Osteojenik prekürsör hücre

2. İndükleyici bir ajan

3. Osteogenezis oluşumu için yardımcı çevre dokusu

Heterotopik kemik oluşumundaki risk faktörleri genel olarak şu şekilde sıralanabilir:

A. Ameliyat öncesi

1. Cinsiyet (erkek)

2. Hipertrofik osteoartrit

3. Ankilozan spondilit

4. Bilateral osteoartrit

5. Ameliyat öncesi eklem hareketlerinin kısıtlı olması

6. Taze femur boyun kırığı nedeniyle TKA uygulanması

7. Revizyon cerrahisi

8. Geçirilmiş kalça travma ve ameliyatları

9. Daha önce TKA yapılmış ve bunda heterotopik ossifikasyon gelişmiş ise

B. Ameliyat sırasında

1. Cerrahi yaklaşım (anterolateral ve Smith-Petersen yaklaşımı)

2. Trokanter osteotomisi

3. Cerrahi işlemin uzun sürmesi

4. Kan kaybı

5. Femur başının asetabulumdan parçalanarak çıkarılması

6. Epidural anestezi

42

Page 43: KALÇA ANATOMİSİ

7. Sementsiz TKA uygulaması

8. Protez tipi

C. Ameliyat sonrası

1. TKA’ni takiben ilk bir hafta içinde dislokasyon gelişmesi

2. Beş günden uzun süren ateş yüksekliği

3. Steril drenaj

4. Yüzeyel enfeksiyon

5. Hematom gelişmesi (1,47)

Purtill ve arkadaşları, yaptıkları bir çalışmada, çimentolu ve çimentosuz artroplastiler

arasında heterotopik kemik oluşumu açısından fark görememişlerdir(51).

Heterotopik kemik olşumunda kullanılan sınıflama Broker ve arkadaşlarının 1973

yılında yaptığı sınıflamadır(11).

1. Tip: Yumuşak dokuda kemik adacıkları mevcuttur.

2. Tip: Proksimal femurda ya da pelviste kemik çıkıntı mevcut olup karşılıklı kemik

yüzeyler arası 1 cm’den fazladır.

3. Tip: Proksimal femur ya da pelviste kemik çıkıntı mevcuttur ve karşılıklı kemik

yüzeyler arası mesafe 1 cm’den azdır.

4. Tip: Ankiloz mevcuttur.

Heterotopik ossifikasyon sık görülmesine karşın eklemde kısıtlılık veya ankiloza yol

açma olasılığı %2-7 arasında değişmektedir.

Difosfonatlar heteropik kemik oluşumunun önlenmesinde kullanılabilirler.

Günümüzde ise profilaksi amacıyla daha çok düşük-doz radyoterapi ve indometazin

önerilmektedir(51).Pek çok çalışmada 450-2000 cGy arası değişen dozlarda radyoterapinin

profilakside etkili olduğu gösterilmiştir.Radyasyonun pluripotent mezenkimel hücrelerden

osteblastik hücrelere farklılaşmayı önlediği düşünülmektedir. Hedley ve arkadaşları, yaptığı

bir çalışmada radyoterapi sonrası gevşeme, vertikal çökme, osteoliz olasılığının artmadığını

göstermişlerdir.

Non-steroidal antienflamatuar ilaçların ve indometazinin profilakside etkili olduğu

bilinmektedir. Postop 75mg’lık indometazinin 6 hafta süreyle kullanılmasının heterotopik

kemik oluşumunu azalttığı görülmüştür. Ayrıca diğer Non-steroid antienflamatuar ilaçların

(meloksikam, naproksen, ibuprofen.vb.) indometazin kadar etkili olduğu bildirilmektedir(51).

43

Page 44: KALÇA ANATOMİSİ

8. Uyluk ağrısı:

Yapılan pek çok çalışmada uyluk ağrısının çimentosuz total kalça artroplastilerinden

sonra ortaya çıktığı ve bu tür cerrahi uygulamanın karakteristik özelliği olduğu görülmektedir.

İnsidansı değişik serilerde %1.9-40.4 arasında değişmektedir. Uyluk ağrısı sebepleri arasında

hastanın kemik yapısı, büyük boy stem kullanımı, düz femoral stemler, femoral komponent

instabilitesi ve gevşeme yer almaktadır. Buna rağmen kesin etyoloji hala tam olarak

bilinmemektedir(17,73). En çok kabul görülen hipotez, iyi fikse edilmiş femoral komponentin

ucunda oluşan yüksek kemik streslerinin uyluk ağrısının oluşumunda etkili olduğudur(73).

Vresilovic ve arkadaşları stem çapıyla uyluk ağrısı arasında ilişki olduğunu, stemin

çapı arttıkça uyluk ağrısının da arttığını rapor etmişlerdir(121).

44

Page 45: KALÇA ANATOMİSİ

GEREÇ VE YÖNTEM

Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji

Kliniği’nde 01.04.1992-31.12.2001 yılları arasında 20’si erkek, 43’ü kadın 63 hastanın 69

kalçasına Spotorno’nun geliştirdiği CLS tipi çimentosuz total kalça artroplastisi

uygulanmıştır.

Bu çalışmayı oluşturmak için ameliyattan sonra en az 36 ayını dolduran hastaların

kontrol amacıyla kliniğimize başvurmaları istendi. Çağrımıza uyarak kontrole gelen 28

hastanın 34 kalçası bu çalışmaya dahil edildi.

Olgularımızın 33’ü (%97) kadın, 1’i erkek idi. Ameliyat oldukları tarih itibari ile

olgularımızın yaşları 23 ile 73 arasında olup, yaş ortalaması 59.5’dir.(Tablo 2)

Yaş Grubu Hasta Sayısı20-30 131-40 141-50 551-60 761-70 1371-80 7Toplam 34

Tablo 2: Hastaların yaş dağılımı

En kısa takip süremiz 36 ay, en uzun 150 ay olup ortalama 75.8 aydır. Olgularımızın

ameliyat öncesi tanıları şu şekilde sıralanmakatdır: Primer idiopatik koksartroz 26 (%76.4),

kollum femoris kırığı 2 (%5.8),avasküler nekroza bağlı koksartroz 1 (%2.9),multip epifizyal

displaziye bağlı koksartroz 2 (%5.8), gelişimsel kalça displazisine sekonder koksartroz 1 (%

2.9), parsiyel protez revizyonu 2 (5.8). (Şekil 23)

Primer koksartoz

Collum femoris k.

MED

GKD

Parsiyel protezrev.Avasküler nekroz

45

Page 46: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 23: Hastaların tanılara göre dağılımı

17 hastanın sağ kalçası (%50), 11 hastanın sol kalçası (%32.3), 6 hastanın da (%17.6)

her iki kalçası ameliyat edildi.

Sol kollum femoris kırığı nedeni ile parsiyel protez uyguladığımız bir hastada

ameliyattan sonra erken protrüzyon gelişmesi üzerine total kalça artroplastisi uygulanmıştır.

Sağ kollum femoris kırığı nedeniyle kliniğimize başvuran hastamızın asetabulumunda

dejeneratif değişiklikler görülmesi üzerine primer cerrahi seçenek olarak sementsiz total kalça

artroplastisi uygulandı.

Hastalarımızın hiçbirinde total kalça protezi uygulamasının sağ kalımını etkileyecek

ek bir hastalık mevcut değildi.

AMELİYAT TEKNİĞİ

Ameliyat öncesinde tüm olgulara bir metre mesafeden çekilen, pelvis AP ve

koksofemoral AP grafileri üzerinde komponent boyutlarının belirlenmesi amacıyla ölçümler

yapıldı.

Ameliyatta hastalar etkilenen kalçaya göre lateral dekübitis pozisyonunda yatırılıp

ameliyat edilecek kalça ve çevre bölgeler batikon solüsyonuyla boyandı. Kalçanın steril

örtülmesinin ardından ameliyat sahasına steril drape yapıştırıldı. Tüm kalçalara modifiye

Gibson insizyonuyla yaklaşıldı. Tensor fascia lata geçildi.Kısa dış rotatorlar kesilerek kapsüle

gelindi. Kapsül tamamen eksize edildi. Kalça disloke edilmeye çalışıldı. Bunun

başarılamadığı durumlarda femur boynuna osteotomi uygulanarak femur başı çıkartıldı.Uygun

ekartörler yardımıyla asetabulum ortaya kondu. Mevcut osteofitler eksize edildi. Uygun

46

Page 47: KALÇA ANATOMİSİ

büyüklükte oyucuyla başlanarak, subkondral kanama odakları görülünceye kadar asetabulum

2’şer mm’lik artışlar gösteren oyucularla oyuldu. Asetabulum hazırlandıktan sonra, en son

kullanılan oyucu ölçüsüne denk gelen metal kap, 45° lik inklinasyon ve 15° lik anteversionda

olacak şekilde yerleştirildi ve metal genişletici ile genişletildi. Daha sonra buna uygun olacak

ölçüde yivli polietilen kap, metal kabuk yivlerine yerleştirilerek sıkıştırıldı. Bunu takiben

femoral komponente geçildi. Medullar kavite 15° anteversion açısı ile en küçük raspadan

başlanarak artan ölçülerde raspalandı. Daha sonra deneme protezi yerleştirilerek protez-

medulla-kalkar uyumu değerlendirildi. Deneme protezlerinden sonra uygun stem ve baş

yerleştirilerek, kalça yerine koyuldu. Stabilitenin kontrolünü takiben ameliyat sahası serum

fizyolojik ile yıkanıp aspiratif dren konmasını takiben katlar usulüne uygun kapatıldı.

AMELİYAT SONRASI TAKİP

Tüm hastalara tromboembolik komplikasyonların önlenmesi amacıyla ameliyattan bir

gün önce başlanıp, ameliyat sonrası 7. güne kadar, günde bir doz düşük molekül ağırlıklı

heparin uygulandı. Enfeksiyonun riskinin azaltılması amacıyla ameliyattan yarım saat önce 1

gr. ve sonrasında 8 saat ara ile 1 gr. İ.V. 1.kuşak sefalosporin, 12 saat ara ile aminoglikozit

türü başka bir antibiyotik kombine olarak toplam 2 gün uygulandı.

48 saat sonra aspiratif dren çekildi. Hastalara izometrik Quadriseps egzersizleri

hemen başlatılıp ameliyat sonrası 3. veya 4. günde, yataklarında ayaklarını aşağıya sarkıtmak

sureti ile oturmaları sağlandı. Beş-yedi gün içinde hastalar yürüteç ile ayağa kaldırılıp

ameliyatlı kalçanın üzerine yük vermeden yürümesine izin verildi. Ameliyat sonrası 6 hafta

boyunca ameliyat olan tarafa yük verdirilmedi. Sonrasında tedrici olarak yük verdirilmeye

başlandı. Heterotopik kemik oluşumunun önlenmsei amacıyla günde tek doz 75 mg

indometazin ameliyat sonrası 1. gün başlanarak toplam 6 hafta süre ile verildi. Hastalar

ameliyat sonrası 6. hafta-3.ay-6.ay-12.ay ve daha sonra yıllık olmak üzere poliklinik

kontrollerine çağrılıp klinik ve radyolojik değerlendirme yapıldı.

OLGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

1. Klinik Değerlendirme: Ameliyat sırasında ve ameliyat sonrasında meydana gelen

komplikasyonlar kayıtlardan tespit edildi. Hastaların kalça işlevleri Harris kalça skorlamasına

göre değerlendirildi(40,52). Harris kalça skoru kalça fonksiyonlarını ağrı (44 puan),

fonksiyon (47 puan), deformite (4 puan)ve hareket açıklığı (5 puan) olacak şekilde

47

Page 48: KALÇA ANATOMİSİ

değerlendirir. Hem objektif hem de subjektif değerlendirmeye olanak verir. Trendelenburg

ayrıca kaydedilir. 90-100 puan arası mükemmel, 80-89 puan arası iyi, 70-79 puan orta, 70

puanın altı kötü olarak değerlendirilir. Uyluk ağrısı her hastaya ayrıca sorularak

değerlendirildi. Ekstremite uzunluklarını değerlendirmek amacıyla spina iliaca anterior

superior ve medial malleol arası mesafe ölçülerek uzunluk farkı varsa kaydedildi. Biz

çalışmamızda Harris kalça skorunun içinde yer olan ağrı ve fonksiyon puanını kendi başlarına

da değerlendirmeye kattık.

Uyluk ağrısı Johnston ve arkadaşlarının 1990 yılında yaptığı çalışma esas alınarak

değerlendirildi.Buna göre uyluk ağrısı gün içinde ara sıra hissediliyorsa, günlük aktiviteleri

etkilemiyorsa, ağrı kesici kullanımını gerektirmiyorsa hafif; eğer günlük aktivitelerin

modifikasyonunu gerektiriyorsa ve ara sıra ağrı kesici kullanımına yol açıyorsa orta; eğer

sabit karakterli, narkotik ağrı kesici kullanımına yol açıyorsa ve günlük aktiviteleri etkiliyorsa

şiddetli olrak sınflandırılmaktadır(62).

HARRİS KALÇA SKORLAMASI – Standart Form

1. AĞRI (En fazla 44 puan)-yok....................................................................................................44-hafif,ara sıra,aktivite kısıtlaması yok............................................40-orta derecede, sık yapılan aktivitelere etkisi yok sık olmayan aktivitelerle nadiren ağrı,aspirin aldırabilir............30-ileri derecede ağrı, dayanılabilir ancak fazla işte veya sıradan aktivitelerde kimi kısıtlamalar aspirinden daha güçlü ağrı kesicilere ihtiyaç olabilir...................20-belirgin ağrı,aktivitelerde ciddi kısıtlama ancak yürüyebilir,sık ağrı kesici kullanımı....................................10-tamamiyle iş göremez, yatakta bile ağrı, iş göremez.....................0

2. FONKSİYON (En fazla 47 puan)

-YÜRÜME1. Topallama

yok................................................................................11hafif...............................................................................8orta................................................................................5belirgin.........................................................................0

48

Page 49: KALÇA ANATOMİSİ

2. Destekyok................................................................................11uzun yürüyüşler için baston.......................................7çoğu kez baston............................................................5tek koltuk değneği.......................................................3iki baston......................................................................2iki koltuk değneği........................................................0yürüyemiyor (sebep?).................................................0

3. Mesafesınırsız..........................................................................116 blok............................................................................82-3 blok.........................................................................5ev içinde........................................................................2yataktan sandalyeye....................................................0

-AKTİVİTE1. Merdiven çıkma

parmaklıkları kullanmadan normal..........................4parmaklık kullanarak normal....................................2her iki durumda da......................................................1merdiven çıkamıyor.....................................................0

2. Ayakkabı, çorap giymekolaylıkla.......................................................................4zorlukla..........................................................................2giyemiyor.......................................................................0

3. Oturmasıradan bir sandalyede 1 saat rahat oturma..............5yüksek bir sandalyede 1 saat oturabilme...................3hiçbir sandalyede rahat oturamama...........................0

4.Toplu taşıma araçlarına binebilme......................................13. DEFORMİTE YOKLUĞU (Her biri 1 puan.En fazla 4 puan)

-30 dereceden az fleksiyon kontraktürü-10 dereceden az abduksiyon kontraktürü-ekstansiyonda 10 dereceden az fikse internal rotasyon-kısalık 3.2 cm’den az)

4. HAREKET AÇIKLIĞI (HER ARALIK KATSAYISI İLE ÇARPILACAK.SONUÇLAR TOPLANIP 0.05 İLE ÇARPILACAK) (EN FAZLA 5 PUAN)

Fleksiyon............................0-45 derece (45) * 1.0 ............................45-90 derece (45) *0.6 ............................90-110 derece (20) * 0.3 ............................110-130 derece (20) *0

Abduksiyon....................... 0-15 derece (15) * 0.8 ........................15-20 derece (5) * 0.3 eksternal rotasyon (ekstansiyonda)........................0-15 derece (15) * 0.4 .........................15 derece ve üstü * 0

internal rotasyon (ekstansiyonda)..........................*0

adduksiyon................................................................0-15 derece (15) * 0.2 ................................................................15 derece ve üstü * 0

Trendelenburg pozitif level nötral 2. Radyografik Değerlendirme: Sonuçların radyografik değerlendirilmesi amacıyla

pelvis AP, ameliyat edilen kalçanın AP ve lateral grafileri incelendi. Ameliyattan sonra ilk

çekilen ve son kontrolde çekilen grafiler karşılaştırıldı. Femoral komponentin vertikal

hareketini (çökme,subsidence) değerlendirmek için, protezin superomedial köşesi ile küçük

trokanterin hemen bittiği yer arası mesafe ya da protezin superolateral köşesi ile büyük

trokanterin tepesi arası mesafe ölçüldü. Kontrolde 5 mm ya da daha fazla değişiklik protezin

aşağı yönde yer değiştirmesi olarak değerlendirildi (15).(Şekil 24)

49

Page 50: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 24: Radyografik değerlendirme yöntemleri (15)

Asetabular komponentin vertikal ve horizontal hareketinin değerlendirilmesi iki

yöntemle yapıldı: (1) asetabular kabın alt kenarı ile aynı taraftaki gözyaşı figürünün alt kenarı

arası dikey mesafe ölçülerek (2) Köhler çizgisi ile asetabular kabın merkezi arasındaki yatay

mesafe ölçülerek.Bu ölçümlerin her ikisinde de 2 mm’den fazla değişiklik asetabular

migrasyon olarak değerlendirildi(Şekil 24).Asetabular kabın eğimi her iki gözyaşı figürü

hizasından geçen yatay çizgi ve kabın üst ve alt köşelerinden geçen çizginin yaptığı açı

ölçülerek belirlendi(15)(Şekil 24). Protezin ucundaki kortikal indeks intramedullar kanal

çapının femurun dış çapına oranlanmasıyla hesaplandı(15)(Şekil 24). Femur etrafındaki

osteolitik (radyolusan) alanlar için Gruen ve arkadaşlarının, asetabulum etrafındaki osteolitik

(radyolusan) alanlar için ise DeLee ve Charnley’in tarif ettiği kriterler kullanıldı(34).

Asetabular kap ağzını birleştiren çizgiye, ortası merkez olmak üzere 45° ve 135°’lik iki dik

çizgi çekilerek üç alan oluşturulur: 1.alan 0°-45°,2.alan 45°-135°, 3.alan 135°-180° arasında

kalan alanlardır.(Şekil 25)

50

Page 51: KALÇA ANATOMİSİ

Şekil 25: DeLee ve Charnley’in asetabular alanları (34)

Küçük trokanterin hemen altından ve stemin ucundan femur diafizine iki dik çizgi

çizilir.Bunların tam ortasından üçüncü bir çizgi çizildiğinde hem AP hem de lateral grafide

7’şer alan elde edilmiş olur.(Şekil 26)

Şekil 26: Gruen’in femoral alanları (34)

BULGULAR

51

Page 52: KALÇA ANATOMİSİ

Klinik Bulgular:

Ameliyat öncesi değerlendirme: Hastalarımızın ameliyat öncesi ağrı puanı ortalaması

16.47 iken ameliyat sonrası 38.76 olarak bulundu. (Şekil 27)

05

101520253035404550

1 4 7 10 13 16 19 22 25 28 31 34

Seri 1Seri 2

Şekil 27: Ameliyat öncesi ve sonrası ağrı skoru dağılımı( Seri 1: Ameliyat öncesi, Seri

2: Ameliyat sonrası)

Ameliyat öncesi fonksiyon skoru ortalaması 24.94 iken son kontrolde bu ortalama

43.02 olarak bulundu. (Şekil 28)

0

5

10

15

20

25

30

35

40

45

50

1 3 5 7 9 11 13 15 17 19 21 23 25 27 29 31 33

Seri 1Seri 2

Şekil 28: Ameliyat öncesi ve sonrası fonksiyon skorlaması

Ameliyat öncesi Harris kalça skoru ortalaması 45.71 iken son kontrolde bu değer

89.29 olarak hesaplandı. Son kontrolde kalçaların 20’sinde Harris kalça skoru 90-100 arası,

8’inde 80-89 arası, 4’ünde 70-79 arası ve 3 tanesinde 70 puan altı olarak hesaplandı.

52

Page 53: KALÇA ANATOMİSİ

Buna göre kalçaların %58.82’si mükemmel, %23.52’si iyi, %11.76’sı orta ve %5.88’i

kötü olarak değerlendirildi. (Şekil 29)

Mükemmel (%58.82)iyi (%23.52)orta (%11.76)kötü (%5.88)

Şekil 29: Son kontrolde Harris kalça skoru dağılımı

Bu değerlendirme sistemiyle değerlendirilen ve son kontrollerinde iyi veya mükemmel

sonuçları olan hastaların hepsi günlük aktivitelerinde önemli ölçüde rahatlık elde ettiler.

Sandalyede oturma ve oturur pozisyondan ayağa kalkma gibi ameliyat öncesi zorlukla yapılan

hareketleri kolaylıkla yapar hale geldiler.

Hiçbir hastanın son kontrolünde Harris kalça skorlamasında belirtilen kalça

deformitesine rastlanmadı.

Uyluk ağrısı 34 hastanın 3’ünde (%8.82) son kontrolde mevcuttu.Bu hastalarımızda

uyluk ağrısı Johnston ve arkadaşlarının yaptığı sınıflamayla hafif olarak değerlendirildi(62).

Radyografik bulgular:

Tüm kalçaların ameliyattan hemen sonra ve son kontrole geldiklerinde çekilen

grafileri karşılaştırılarak değerlendirme yapıldı.Femoral komponentin vertikal hareketi

(çökme) ortalaması 2.79 mm olarak hesaplandı.3 kalçada 5mm’nin üstünde çökme tespit

edildi.Klinik değerlendirmede bu hastalardaki çökmenin herhangi bir bulgusuna rastlanmadı.

Femoral komponentin etrafındaki osteolitik(radyolusan) alanlar Gruen’in belirlediği

kriterlere göre değerlendirildi.Zon 1’de 2, zon 2’de 13, zon 3’de 7,zon 4’de 5, zon 5’de 1, zon

6’da 7, zon 7’de 1 kalçada 2 mm’yi geçmeyen radyolusan alanlar saptandı. (Şekil 30)

53

Page 54: KALÇA ANATOMİSİ

Gruen 1 (%5.88)Gruen 2 (%38.23)Gruen 3 (%20.58)Gruen 4 (%14.70)Gruen 5 (%2.94)Gruen 6 (%20.58)Gruen 7 (%2.94)

Şekil 30: Gruen’in alanlarına göre dağılım

Asetabular komponentin radyografik değerlendirmesinde zon 1’de 5, zon 2’de 7, zon

3’de 3 kalçada 2 mm’yi geçmeyen osteolitik alan saptandı. 18 kalçada ise hiçbir zonda

osteolitik alan görülmedi. (Şekil 31)

DeLee0(%52.94)

DeLee1(%14.70)

DeLee2(%20.58)

DeLee3(%8.82)

Şekil 31: DeLee ve Charnley’in alanlarına göre dağılım

Asetabular komponentin vertikal yer değiştirmesi 14 kalçada (%41.17) hiç görülmedi.

14 kalçada (%41.17) 2mm veya altında vertikal hareket gözlendi. 4 kalçada (%11.76) ise

3mm-4mm arası vertikal hareket tespit edildi.Bir hastamızda (%2.94) ise 15 mm vertikal

hareket gözlendi.Asetabular komponentin horizontal yer değiştirmesi 18 kalçada (%52.94) hiç

görülmezken 14 kalçada (%41.17) 2mm’nin altında yer değiştirme tespit edildi.İki kalçada ise

3mm horizontal hareket görüldü (%5.88).Asetabular kap açısı ameliyattan hemen sonraki

grafilerle ve son kontrolde çekilen grafilerle ölçülerek değerlendirildi. Ameliyat sonrası

grafilerde asetabular kap açısı 35°-55° arasında ölçülüp ortalaması 47.55° olarak bulundu.

Son kontrol grafilerinde asetabular kap açısı yine 35°-55° arasında ölçüldü ve ortalaması ise

47.41° bulundu.

54

Page 55: KALÇA ANATOMİSİ

34 kalçanın 8 tanesinde Brooker sınıflamasına göre tip 1, 2 tanesinde tip 2 ve bir

kalçada ise tip 4 heterotopik ossifikasyon tespit edildi.Tip 4 heterotopik ossifikasyon görülen

hastamıza radyoterapi uygulandı ve 6 aylık takibinde bulguları geriledi.

Komplikasyonlar:

Ameliyat sırasında bir olgumuzda meydana gelen tr.major kırığına serklaj ile internal

tespit uygulandı.Takiplerde bu kırığın tamamen kaynadığı ve herhangi bir sekel kalmadığı

görüldü.

Bir olgumuzda ameliyat sonrası tromboflebit geliştiği tespit edildi. Konservatif tedavi

edilen hasta sekel görülmeksizin iyileşti.

Bir hastamızda ameliyat sonrası erken dönemde dislokasyon görüldü.Bu hastamıza

kapalı redüksiyon uygulandı.Daha sonraki takiplerde redislokasyon görülmedi.

Sol kollum femoris kırığı mevcut olan bir hasta; kırık sonrası 4.ayda kliniğimize

başvurmuş ve yapılan grafi kontrolünde kaynama görülmemesi üzerine kliniğimize yatırılarak

sementsiz total kalça artroplastisi uygulanmıştır. Bu olgumuzda ameliyat sonrası başlayan

heterotopik ossifikasyon, ilerleyerek Broker sınıflamasına göre evre 4 olmuştur. Başka bir

hastanede uygulanan radyoterapi sonrası 6 aylık takibinde heterotopik kemik oluşumunun

gerilediği görülmüştür.

Bilateral çimentosuz total kalça artroplastisi uygulanan bir olgumuzda takiplerde sol

kalçada asetabular protrüzyon tespit edildi.Yapılan klinik ve laboratuar inceleme ile bu

durumun enfeksiyona bağlı olduğu düşünüldü ve hastaya girdlestone ameliyatı uygulanmasına

karar verildi.Ameliyatta alınan kültür materyalinde üreme olmaması ve patoloji raporunda

proteze karşı yabancı cisim reaksiyonu saptanması üzerine hastaya revizyon artroplastisi

uygulanmasına karar verildi.Daha sonraki takiplerde herhangi bir sorunla karşılaşılmadı.

Bir olgumuzda ameliyat sonrası 9. yılında femur proksimal kırığı oluştu.Bu kırığa Doll

Miles plağı ile internal tespit uyglandı.Takiplerde kırığın sorunsuz olarak kaynadığı görüldü.

55

Page 56: KALÇA ANATOMİSİ

TARTIŞMA

Bu çalışma CLS spotorno tipi çimentosuz total kalça protezi uygulanan hastaların orta

ve uzun dönem sonuçlarını değerlendirmek amacıyla yapıldı.1991 yılında Spotorno tarafından

dizayn edilen protez bunu izleyen yıllarda ülkemizde ve tüm dünyada yaygın olarak

kullanılmıştır. Erken dönem başarıları yüksek bulunan protezin kullanımı, pazarlayıcı

firmanın faaliyetlerini azaltmasıyla, 2000 yıllarından sonra azalmaya başlamıştır.

Hastalarımızın yaş ortalaması 59.5 olup en küçük yaş 23 en büyük yaş ise 73 idi. Yaş

ortalamasının,çimentosuz protezler hakkında yayınlanan literatürlerdeki diğer serilerle

uyumlu olduğu görülmektedir. Total kalça artroplastisi için hasta seçiminde Spotorno’nun

kriterleri arasında yaş da yer almaktadır(112). Spotorno kriterlerine göre genç hastalara

çimentosuz total kalça artroplastisi uygulama eğilimi vardır.Son yıllarda çimentosuz total

kalça artroplastisi için yaş aralığı oldukça genişlemiş olup, 80 yaş ve üstü hastalara da

uygulanmaya başlanmıştır. Güncel bir çalışmada 80 yaş ve üstü çimentosuz total kalça protezi

uygulanan hastalar değerlendirildiğinde, iyi sonuçlar alınmış ve klinik olarak çimentolu

protezler kadar iyi sonuç vermiştir(99). Bizim çalışmamızdaki hastaların büyük çoğunluğu

40-70 yaşları arasında yer almıştır. Hastalarımızın klinik ve radyografik sonuçları tatmin

edicidir ancak 80 yaş ve üstü hastamız olmadığından bu yaş grubundaki sonuçlar

değerlendirilmemiştir.

Bu çalışmayı oluşturan seride en sık tanı olarak (%76.4) primer koksartroz

gözlenmekte olup Engh ve arkadaşlarının 1990 yılında yaptıkları çalışmada 959 kalçanın

694’ünde (%72.36) tanı olarak primer koksartroz bulunmuştur(36). Kim ve arkadaşlarının

yaptığı çalışmada en sık tanı olarak femur başı osteonekrozu (%58) bulunurken primer

koksartroz oranı ise %8 olarak bulunmuştur(65). Değişik pek çok çalışma incelendiğinde ise

genel olarak en sık tanının primer koksartroz olduğu görülmektedir(39,104). Bizim

çalışmamızdaki sonuç genel literatürle uyumlu görülmüştür.

Cerrahi yaklaşım olarak hastaların tümünde posterolateral yaklaşım ugulandı.Bu

yaklaşım dışında anterolateral ve transtrokanterik yaklaşım gibi teknikleri uygulayan cerrahlar

bulunmaktadır.2001 yılında Ritter ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada anterolateral ve

posterolateral yaklaşımlar karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada posterolateral yaklaşımda

dislokasyon oranı anterolateral yaklaşıma göre daha yüksek bulunmuştur. İki yaklaşım

arasında anlamlı başka bir fark görülmemiştir. Son yıllarda ise total kalça artroplasti

uygulamalarında minimal invaziv girişim yaygınlık kazanmaktadır. Bu yaklaşımla cerrahi

sırasında daha az kan kaybı,daha az yumuşak doku travması ve de buna bağlı olarak

hastanede kalış süresinin kısalacağı savunulmaktadır. Woolson ve arkadaşlarının 2004 yılında

56

Page 57: KALÇA ANATOMİSİ

yaptığı çalışmada standart insizyon ile minimal invaziv teknik karşılaştırılmıştır. Çalışma

sonucunda her iki grup arasında cerrahi süresi,kan kaybı,transfüzyon oranları ve hastanede

kalış süreleri açısından anlamlı fark bulunmamıştır.Bununla birlikte minimal invaziv teknikte

yara komplikasyonları ve asetabular komponent malpozisyonu daha yüksek oranda

bulunmuştur. Ayrıca femoral komponentin primer fiksasyonu minimal invaziv grupta daha

kötü olarak görülmüştür(126). Benzer bir çalışmada da yine standart insizyon ile mini

insizyon karşılaştırılmış minimal invaziv tekniğin erken dönemde herhangi bir avantajının

bulunmadığı görülmüştür(91).Bu çalışmayı oluşturan serideki tüm hastalara posterolateral

yaklaşımı uyguladık. İlerleyen yıllarda ağırlıklı olarak anterolateral yaklaşımı kullanmaya

başladık. Hastalarımızda ameliyat sonrası takipte yara komplikasyonları, aşırı kan kaybına

bağlı masif transfüzyon veya komponentlerin yanlış yerleştirilmesine bağlı komplikasyonlar

görülmedi. Tüm asetabular komponentlerin ameliyat sonrası grafilerde güvenilir kabul edilen

aralıklarda yerleştirilmiş olduğu görüldü. Femoral komponentin primer fiksasyonunun

ameliyat sırasında ve ameliyat sonrası grafilerde iyi olduğunu görüdük. Minimal invaziv

yöntemlerin, konvansiyonel yöntemlere göre üstünlüğünün kanıtlanabilmesi için daha geniş

serili ve daha uzun takipli çalışmaların yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Operasyon sonrası yük verdirme zamanları konusunda pek çok görüş ayrılıkları

mevcuttur.Bazı yazarlar 3 hafta baş parmak temasına izin verip ardından 3 hafta parsiyel yük

verilmesini takiben tam yük verdirmeye izin vermişlerdir(8,14,53,56,104).Bazı yazarlar ise 6

hafta hiç yük verilmesine izin vermeyip sonraki 6 hafta parsiyel yük verilmesinin ardından

tam yük verilmesini savunmaktadır(42,46,66).Primer fiksasyonun iyi yapıldığı

komponentlerde poroz yüzeylerde kemiksel ilerleme 8-11 hafta sonra en yüksek düzeye

ulaşmaktadır(25).Bu bilginin varlığında protez ve Spotorno’nun orijinal tekniğinde belirttiği

gibi kemik arasındaki biyolojik tespitin en iyi şekilde oluşması için hastalarımıza12 hafta

süreyle tam yük verdirtmedik. Ameliyat sonrası uzun dönem takiplerde femoral

komponentlerde tespit ettiğimiz düşük osteoliz (ve buna bağlı gevşeme) oranları ile asetabular

komponentlerde görülen düşük migrasyon ve osteoliz oranları bu görüşümüzü destekler

niteliktedir.

Hastalarımızın ameliyat öncesi ağrı puanı ortalaması 16.47 iken ameliyat sonrası 38.76

olarak bulundu. Ameliyat öncesi fonksiyon skoru ortalaması 24.94 iken son kontrolde bu

ortalama 43.02 olarak bulundu. Ameliyat öncesi Harris kalça skoru ortalaması 45.71 iken son

kontrolde bu değer 89.29 olarak hesaplandı. Son kontrolde kalçaların 20’sinde Harris kalça

skoru 90-100 arası, 8’inde 80-89 arası, 4’ünde 70-79 arası ve 3 tanesinde 70 puan altı olarak

57

Page 58: KALÇA ANATOMİSİ

hesaplandı. Buna göre kalçaların %58.82’si mükemmel, %23.52’si iyi, %11.76’sı orta ve %

5.88’i kötü olarak değerlendirildi.

Değişik serilerde son kontrolde Harris kalça skoru ortalaması farklılıklar

göstermektedir.Burt ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ortalama on yıllık takipte ortalama

Harris kalça skorunu 91.5 olarak bulmuşlardır(14).Kawamura ve arkadaşları 10-14 yıllık

takipte ortalama 85 (64), Grübi ve arkadaşları minimum 10 yıllık takipte %85.4 (46),

Sakalkale ve arkadaşları minimum on yıllık takipte 91 (104) gibi değerler elde etmişlerdir.

Bizim çalışmamız sonucunda bulunan 89.29 harris kalça skoru ortalaması literatürle

uyumluluk göstermektedir.

Uyluk ağrısı çimentosuz total kalça artroplastisinin sık karşılaşılan

komplikasyonlarından biridir(73).Bourne ve arkadaşlarının 1991 yılında yaptığı çalışmada

sementli ve sementsiz total kalça artroplastileri karşılaştırılmış ve uyluk ağrısının sementsiz

total kalça artroplastilerine özgü bir bulgu olduğunu saptamışlardır(17). Sementsiz total kalça

artroplastileri sonrası uyluk ağrısı sıklığı erken dönemde ortalama %23 olarak görülmektedir

(30,54,118).Daha yakın tarihlerde yayınlanan bir makalede değişik serilerde uyluk ağrısı

sıklığı %1.9-40.4 arsında değişmektedir(73). Uyluk ağrısının muhtemel sebepleri arasında

unstabil fibröz fiksasyon, kemik ile protez arasındaki elastik modulustaki uyumsuzluk ve

endosteal irritasyon gösterilmektedir(8,18,37).Bunun yanında pek çok çalışmada iyi fikse

edilmiş, uygun pozisyon ve büyüklükte femoral komponentlerde de uyluk ağrısı görüldüğü

bildirilmektedir(5,37).İyi fikse edilmiş femoral komponentlerde görülen uyluk ağrısının

sebebi olarak stemin ucunda geçekleşen yüksek kemik stresleri gösterilmektedir(73).Uyluk

ağrısı sorunu kimi cerrahı femoral komponent için sementli uygulamalara yöneltmiştir. Kimi

cerrahlar ise bu sorunu femoral komponentin fiksasyonu için değişik morfolojik yapıda

implantlar kullanarak çözmeye çalışmışlardır(8,30).

1992 yılında Vresilovic ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada stem çapıyla uyluk

ağrısı arasında doğrudan ilişki olduğu, stem çapı arttıkça uyluk ağrısı insidansının arttığı öne

sürülmüştür(73,121). Bazı poroz kaplı anatomik stemlerde (Howmedica,Rutherford,NJ) uyluk

ağrısı insidansı %12-27 gibi yüksek oranlarda görülmektedir. Bu stemler silindirik

yapıdadırlar, stem çapları büyüktür ve de elastik modulusları yüksektir(73,12). Bazı

çimentosuz femoral stemlerin proksimalden distale doğru incelen yapıda dizayn edilmesi

uyluk ağrısının insidansını azalttığı düşünülmektedir. Mallory-Head (Biomed,Warsaw,IN) gibi

dizaynlarla yapılan artroplastiler sonrası uyluk ağrısı insidansının %3 gibi düşük oranlarda

görülmesi bu fikri desteklemektedir(73).

58

Page 59: KALÇA ANATOMİSİ

Ülkemizde bazı serilerde uyluk ağrısı insidansı %21 (69), %32 (28) ve %14.6 (111)

gibi değişik oranlarda görülmektedir. Bizim çalışmamızda uyluk ağrısı son takipte 34 kalçanın

3’ünde (%8.82) mevcuttu. Bu hastalarımızdaki uyluk ağrısı Johnston ve arkadaşlarının yaptığı

sınıflamayla hafif olarak değerlendirildi(62). Çalışmamızda kullandığımız femoral komponent

proksimalden distale üç boyutlu olarak incelen şekilde dizayn edilmiştir. Bu şekilde dizayn

edilen femoral komponentlerde uyluk ağrısı sıklığının nispeten az görüldüğünü belirtmiştik.

Bizim serimizde bulunan %8.82’lik sonuç, proksimalden distale incelen yapıda femoral

komponentlerden biraz yüksek görülmektedir. Ancak literatürdeki değişik femoral

komponentlerin kullanıldığı pek çok seriyle karşılaştırıldığında uyluk ağrısı sıklığı düşük

olarak bulunmuştur. Bunun yanında daha geniş serilerle değişik sonuçlara ulaşabilmenin

mümkün olduğunu düşünmekteyiz.

Asetabular komponentin optimum fiksasyon yöntemi konusunda net bir fikir birliği

bulunmamaktadır. Mulroy ve Harris’in yaptığı çalışmalarda sementleme tekniklerinde ve

asetabular komponent dizaynındaki gelişmelere rağmen sementli asetabular komponentlerin

sağ kalımı sementli femoral komponentlere göre hala düşük düzeylerde olduğu görülmüştür

(72). Pek çok çalışmada sementli asetabular komponentlerdeki gevşeme erken dönemde

olmasa da ameliyat sonrası 5. ve 10. yıllar arasında hızla artmaktadır(3,103). Yüksek oranda

görülen bu geç dönem aseptik gevşeme sorunu çimentosuz asetabular komponent

kullanımının hızla yaygınlık kazanmasına yol açmıştır.Templeton ve arkadaşlarının yaptığı

çalışmada, başarısız olmuş sementli asetabular komponentler çıkarılarak sementsiz

komponent uygulanmış ve ortalama 13 yıllık takipte mükemmel sonuçlar elde edildiği ortaya

çıkmıştır(116). Bunların arasında en çok tercih edilen modeller; vidalı,pegli,poroz kaplı ve

hidroksiapatit kaplı olanlardır. Laboratuar çalışmalarında vidalı asetabular komponentlerin

stabilitesi iki pegli veya üç sivri çıkıntılı komponentlere göre daha iyi bulunmuştur(71). Vidalı

asetabular komponentlerdeki en önemli problem ise uygulama sırasında pelvis içindeki

nörovasküler yapıların zedelenme ihtimalinin olmasıdır(9,49). Bununla birlikete Tomkins ve

arkadaşları 132 hastadan oluşan serilerinde, 2 vida ile yapılan tespitlerde, en az bir vida

pelvisin iç korteksini geçmesine rağmen hiçbir nörovasküler komplikasyon saptamamışlardır

(117). Bu çalışmada kullandığımız CLS ekspansiyon kap, 6 segmentten oluşmaktadır, her

segmentte 9 adet 3 sıra halinde dizilmiş sivri çıkıntı bulunur. Bu çıkıntılar subkondral kemiğe

tutunarak stabiliteyi arttırır ve rotasyonu önler. Ayrıca kap genişleyebilecek şekilde dizayn

edilmiştir. Bu asetabular komponenti uyguladığımız hastalarda ameliyat sırasında primer

stabilitenin çok iyi olduğu görüldü.Ameliyat sonrası grafilerde de kabın asetabuluma sıkı bir

şekilde oturduğu görüldü.

59

Page 60: KALÇA ANATOMİSİ

Vakalarımızın asetabular kap açısı ameliyat sonrası erken dönemde ve son kontrolde

ölçülerek değerlendirildi. Ameliyat sonrası grafilerde asetabular kap açısı 35°-55° arasında

ölçülüp ortalaması 47.55° olarak bulundu. Son kontrol grafilerinde asetabular kap açısı yine

35°-55° arasında ölçüldü ve ortalaması ise 47.41° bulundu. Hiçbir hastamızın son kontrolünde

asetabular kap instabilitesini düşündürecek açı değişimine rastlanmadı.

Latimer ve arkadaşlarına göre bir asetabular komponentin gevşemiş kabul edilmesi

için vertikal veya horizontal planda 3mm’den fazla hareket veya kap abduksiyonunda en az 4°

lik değişim olması gerekmektedir(72).Sutherland ve arkadaşlarına göre astebular komponentte

5mm’ye hareket gözlenmesi kabul edilebilmektedir(115).Bizim serimizde 4 kalçada 3mm’nin

üstünde ancak 4mm ve altı vertikal hareket gözlendi, hiçbir hastada asetabular kap açısında 4°

veya üstü değişim olmadı.4 mm vertikal hareket gözlemlediğimiz hastalarda asetabular

gevşemeden şüphelenilebilir. Ancak bu hastaların fonksiyonel değerlendirmesinde

gevşemenin herhangi bir bulgusu görülmemiştir.4mm vertikal hareket tespit edilen

hastalarımızın birinin son kontrolünde Harris kalça skoru 73.7 (orta), diğer hastamızda 65.6

(kötü), diğer bir bir hastamızda 95.3 (mükemmel) ve bir başka hasta da ise 86.3 (iyi) olarak

bulunmuştur.15 mm vertikal hareket tespit ettiğimiz bir hastanın ise son kontrolünde Harris

kalça skoru 89.5 (iyi) olarak bulunmuştur. Asetabular komponentte 2mm’nin üzerinde

horizontal hareket saptadığımız hastamızda, bu yer değiştirmenin enfeksiyona bağlı olduğunu

gösteren klinik,laboratuar ve sintigrafik bulgular mevcut idi. Revizyon kararı aldığımız

hastanın, ameliyat sırasında alınan kültür materyalinde üreme olmadı ve patolojik

incelemesinde yabancı cisim reaksiyonu bulguları tespit edildi. Bu durumun titanyum

asetabular kabın ve polietilen aşınma artıklarına karşı gelişen doku yanıtından

kaynaklandığını düşündük. Revizyon cerrahisi sonrası takiplerde komplikasyon görülmedi.

Dunkley ve arkadaşlarının 2000 yılında yaptıkları çalışmada poroz kaplı Harris-

Galante asetabular komponentler değerlendirilmiş, minimum 5 yıllık takipte hiçbir

komponentte asetabular migrasyona sekonder revizyona gereksinim duyulmamıştır(34).

Sementsiz ve metal kaplama olmayan polietilen asetabular komponentlerin değerlendirildiği

445 hastadan oluşan seride, 6 yıldan sonra çok yüksek oranlarda gevşeme görülmüştür. Bu

yüksek gevşeme oranlarının asetabular komponentle kemik arasındaki mikro hareketten

dolayı açığa çıkan debris materyaline karşı gelişen yabancı cisim reaksiyonundan

kaynaklandığı düşünülmektedir(81). Poroz kaplı hemisferik çimentosuz kaplarla yapılan

çalışmalarda ise osteolize bağlı gevşeme oranları düşük bulunmaktadır(119). Benzer bir

çalışmada poroz kaplı asetabular komponent kullanılmış, ek olarak komponentin fiksasyonu

için vida tespiti uygulanmıştır. Her iki çalışmada da osteolize bağlı komponent gevşemesi

60

Page 61: KALÇA ANATOMİSİ

düşük oranlarda görülmüş ve yapılan revizyonların büyük çoğunluğunun polietilen

aşınmasından kaynaklandığı tespit edilmiştir(81,119). Öyle görülmektedir ki çimentosuz

asetabular komponentlerin başarısındaki en önemli problem polietilen aşınması ve buna bağlı

komplikasyonlardır(9,81,117,119). 32 mm femoral baş yerine 28 mm femoral baş

kullanılmasının polietilen aşınmasını azalttığı düşünülmektedir(77,117). Aynı zamanda

femoral baş olarak titanium alaşımlarının kullanılmasının polietilen aşınmasını kobalt krom

alaşımlarından daha fazla artırdığı pek çok çalışmayla belgelenmiştir(24). Mochida ve

arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada seramik-seramik eklemlerde aşınmaya bağlı debris,

seramik-polietilen eklemlere göre daha az bulunmuştur(85).

Bizim çalışmamızda, asetabular komponentin radyografik değerlendirmesi snucunda

zon 1’de 5, zon 2’de 7, zon 3’de 3 kalçada 2 mm’yi geçmeyen osteolitik alanlar saptandı. 18

kalçada ise hiçbir zonda osteolitik alan görülmedi. Bir hastamıza (%2.9) daha önce anlatılan

sebeplerden dolayı revizyon cerrahisi gerekti.Bu değer, CLS ekspansion kap ile yapılan çok

güncel bir çalışmadaki değere benzerlik göstermektedir(67).Bu çalışma sonucunda ortalama

on yıllık takipte revizyon oranı %1 olarak bulunmuştur.Ancak bu çalışmada eklem yüzeyleri

olarak alumina-polyethylene ve 28 mm’lik baş kullanılmıştır.Takiplerde bir kalçada asetabular

komponent gevşemesine ve kırılmasına bağlı revizyon gereksinimi duyulmuştur. Biz

serimizde ise eklem yüzeyleri olarak metal(krom-kobalt)-polietilen, baş olarak 28 mm’lik

femur başlarını tercih ettik.Hiçbir asetabular komponentte kırılmaya bağlı revizyona gerek

duyulmadı. Çalışmamızdan ortaya çıkan sonuçları değerlendirdiğimizde CLS ekspansiyon

kabın orta ve uzun dönemde stabilite ve gevşeme oranları yönünden başarılı sonuçlar

verdiğini düşünüyoruz. Ancak bu protezin ikinci on yıllık sağ kalımları ile ilgili çalışmalar

yapılmadan kesin sonuçlara ulaşılamayacağını düşünüyoruz.

Total kalça artroplastisi sonrası dislokasyonun pek çok sebebi bulunmaktadır.Bunlar

arasında prostetik komponentlerin yanlış yerleştirilmesi, birden fazla revizyon, gluteal

kaslarda güçsüzlük veya dengesizlik önemli yer tutmaktadır. Asetabular komponentin yanlış

yerleştirilmesi pek çok yazar tarafından en önemli faktör olarak gösterilmektedir( Fackler ve

Poss 1980, Dorr ve arkadaşları 1983, Coventry 1985, Morrey 1992)(63,74,80,98,125).Total

kalça artroplastisi sonrası dislokasyon en sık ilk bir ay içinde görülmektedir(78). Ancak

literatürde geç dönemde de görülebildiği bildirilmektedir. Bir dislokasyon cerrahi sonrası 5.yıl

ve sonrasında görülürse geç dislokasyon olarak tanımlanmaktadır(78,125). Erken dislokasyon

sıklığı değişik serilerde %0.5-%10 arası değişkenlik göstermektedir(63).Geç dislokasyon

sıklıkğı ise %0.19 olarak bildirlmiştir(125).Woo ve Morrey’e göre ameliyat sonrası erken

dönemdeki dislokasyonların en sık sebebi kas güçsüzlüğü ve dengesizliğidir(125). Bizim

61

Page 62: KALÇA ANATOMİSİ

çalışmamızda bir hastamızda ameliyat sonrası 15. günde dislokasyon gelişti.Kapalı

redüksiyon uygulanan hastanın radyolojik incelemesinde asetabular ve femoral

komponentlerin yerleşimi uygun bulundu.Dislokasyon için yukarıda anlatılan risk

faktörlerinin hiçbiri bulunmayan hastada bu durumun ameliyat sonrası erken dönemde kas

güçsüzlüğü ve dengesizliğinden kaynaklandığını düşünüyoruz.Bu hastamızın 132 aylık

takibinde redislokasyon görülmemesi bu görüşümüzü doğrular nitelikte görünmektedir.Bu

çalışmadaki tüm hastalara posterolateral yaklaşımla total kalça artroplastisi uygulandı. Bir

çalışmada posterolateral ve anterolateral girişimler karşılaştırılmış, posterolateral girişimde

dislokasyon oranı %5.8 bulunurken, anterolateral girişimde bu oran %2.3 bulunmuştur(125).

Biz çalışmamızda posterolateral yaklaşımı tercih etmemize rağmen yalnızca bir hastada %

2.94 dislokasyon görülmüştür. Bu oranın elde edilmesinde cerrahi tekniğin etkili olabiliceğini

düşünüyoruz.

Femoral komponentin vertikal hareketi (çökme) ortalaması 2.79 mm olarak

hesaplandı.3 kalçada 5mm’nin üstünde çökme tespit edildi.Bu hastalarda klinik ve radyolojik

olarak femoral komponent instabilitesini veya gevşemesini düşündürecek bulgulara

rastlanmadı. Femoral komponentin etrafındaki radyolusan çizgiler Gruen’in belirlediği

alanlara göre değerlendirildiğinde zon 1’de 2, zon 2’de 13, zon 3’de 7,zon 4’de 5, zon 5’de 1,

zon 6’da 7, zon 7’de 1 kalçada 2 mm’yi geçmeyen radyolusan çizgiler saptandı.

Femoral komponentlerde görülen aseptik gevşeme sorunu, çimentosuz total kalça

artroplastilerinde karşılaşılan önemli problemlerden biridir. Çimentosuz femoral komponentin

en erken dizaynlarından bir tanesi poroz kaplı protezlerdir ve günümüzde ortalama 15 yıllık

klinik deneyimleri bulunmaktadır.Başlarda poroz kaplı femoral komponentin tümünü örtecek

şekilde dizayn edilmişlerdi. Bu tip protez kullanımının proksimal femurda osteopeniye yol

açtığının gösterilmesi üzerine parsiyel veya yalnızca proksimal poroz kaplı komponentler

kullanılmaya başlanmıştır(37,38,68).Bununla birlikte proksimal poroz kaplama

komponentlerde ise yetersiz fiksasyon veya fokal osteoliz kavramları gündeme gelmiştir

(55,94). Kawamura ve arkadaşlarının 300 hastalık serilerinde poroz kaplı anatomik

protezlerin 14 yıllık sağ kalımı asetabular komponent için %92.7, femoral komponent için %

94.9 olarak bulunmuştur(59). Bu çalışmada, 32 mm veya 26 mm femoral baş kullanılmasının

her iki komponent için de sağ kalım oranlarını etkilemediği saptanmıştır. Harris kalça skoru

hastaların %75’inde mükemmel veya iyi olarak değerlendirilmiştir. Ancak uyluk ağrısı

hastaların yaklaşık yarısında son kontrolde mevcuttu ve hastaların yaklaşık %16’ sında uyluk

ağrısı şiddetli veya kısıtlayıcı olarak değerlendirildi(64). Engh ve arkadaşlarının yaptığı bir

çalışmada uzatılmış poroz kaplı femoral komponent kullanılan 129 hasta minimum 15 yıl

62

Page 63: KALÇA ANATOMİSİ

takip edilmiş, femoral gevşeme oranı %3.4 olarak bulunmuştur(58).Bizim çalışmamızda

kullandığımız femoral komponentin tüm yüzeyi pürüzlü yapıdadır. Bu şekilde tasarlanmasının

amacı kemiksel ilerlemenin bu pürüzlü yüzeye doğru olması ve ileri dönemde stabiliteyi

artırmaktır. Çalışma sonucunda hiçbir femoral komponentte gevşeme bulgusunun

görülmemesi bu tasarımın başarılı olduğunu göstermektedir.Bu bilgiler ışığında spotorno

femoral komponentin orta ve uzun dönemde başarılı olduğunu düşünüyoruz.İkinci on yıllık

takibiyle ilgili elimizde yeterli klinik bilgi bulunmamaktadır.

Femoral komponent fiksasyon yöntemlerinden biri de hidroksiapatit kaplı portezlerdir.

Hidroksiapatit ile ilgili çalışmalar 1984 yılında laboratuar ve hayvan deneyleriyle başlamış,

ilk klinik uygulamalar ise 1987 yılında yapılmaya başlanmıştır.Bunu izleyen yıllarda pek çok

cerrahın aklında hidroksiapatitle ilgili bazı kritik sorular belirmeye başlamıştır.Bunlar: 1)

Hidroksiapatit kemik ilerlemesini artırıyor mu? 2) Hidroksiapatit polietilenin aşınmasını veya

osteolizi artırıyor mu? 3) Uzun dönemde hidroksiapatit kaplaması kayıp oluyor mu? Eğer

böyleyse implant fiksasyonu bu aşamadan sonra neyle sağlanıyor? (19)

Hidoksiapatit kaplamanın kemiksel ilerleme 6-10 yıllık sürelerde artırdığı

gösterilmiştir. Radyografik analizlerde hidroksiapatit kaplı komponentlerin orta ve distal

kısımlarında kansellöz yoğunlaşma ve kortikal hipertrofi görülmüş ve bunların progresif

kemik yeniden yapılanmasıyla ilgili olduğu düşünülmüştür(19). Bir çalışmada poroz kaplı

protezlerle hidroksiapatit kaplı protezler karşılaştırılmış, hidroksiapatit kaplı protezlerde,

poroz kaplı protezlere göre kemik yeniden yapılanmasının daha hızlı olduğu saptanmıştır(82).

Geesink ve Hoefnagels’in serilerinde 118 hastanın minimum 6 yıllık takiplerinde

hidroksiapatit kaplı femoral komponentlerde sağ kalım oranı %100, hidroksiapatit kaplı

asetabular komponentlerde sağ kalım oranı %99 olarak bulunmuştur(45).Kroon ve

Freeman’ın çalışmasında hidroksiapatit kaplı protezlerde çökmenin belirgin olarak az

görüldüğü bulunmuştur(70).

Hidroksiapatit kaplı protezlerin polietilen aşınmasını artırdığına ait bir bulguya

çalışmalarda rastlanmamaktadır. Polietilen aşınması ve proksimal femoral osteoliz

hidroksiapatit kaplı protezlerde gözlenmektedir. Ancak bu durum diğer tür protezlerde

görülenden daha fazla değildir.Bazı hayvan çalışmalarında da hidroksiapatit moleküllerinin

dokuda enflamatuar yanıta sebep olmadığı gösterilmiştir(19).Son olarak hidroksiapatit

kaplamanın uzun dönemde rezolüsyonuna ve kaybolduğuna dair net klinik veya deneysel

çalışma yoktur.Bazı deneysel çalışmalarda bir miktar rezolüsyon olsa bile buralardaki yüzeyin

%30 gibi bir kısmının kemik doku ile kaplandığı gösterilmiştir(93).Sonuçta hidroksiapatit

kaplı protezlerin, biolojik fiksasyon, pozitif kemik yeniden yapılanması, proksimal femoral

63

Page 64: KALÇA ANATOMİSİ

kemik kaybı ve implant stabilitesi yönünden diğer protezlerle eşit veya daha üstün olduğu

ispatlanmıştır(19). Çalışmamızda kullandığımız femoral komponent hidroksiapatit kaplı

değildir. Serimizde elde ettiğimiz %2.9 revizyon oranı hidroksiapatit kaplı protezlerdeki

revizyon oranına yakın bulunmuştur.Bunun, pürüzlü yüzeye sahip femoral komponentin

kemiksel ilerleme sayesinde ileri dönemde iyi bir stabilite sağlamasından kaynaklandığını

düşünüyoruz.Bu veriler doğrultusunda ve hidroksiapatit kaplı protezlerin maliyetinin yüksek

oluşu göze alındığında, bizim kullandığımız femoral komponent iyi bir tercih olabilir.

Yapılan araştırmalarda çimentosuz total kalça protezlerinin, ileri yaş hastalarında daha

uzun ömürlü olduğu ortaya çıkmaktadır. Duffy ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, 40 yaş altı

82 kalçaya çimentosuz total kalça artroplastisi uygulanmış. Minimum on yıllık takipte

kalçaların %29.3’üne revizyon uygulanmış. On yıllık sağ kalım oranları asetabular

komponent için %81.3, femoral komponent için %84.9 olarak bulunmuştur(32). Bizim

çalışmamızdaki %2.94’lük asetabular komponent revizyonu olması ve femoral komponentte

revizyona gerek görülmemesi bu görüşü destekler niteliktedir.Bu noktada kontrollü bir

çalışmanın daha iyi sonuç vereceğine inanıyoruz.

Heterotopik ossifikasyon total kalça artroplastileri sonrası sıkça karşımıza çıkan

komplikasyonlardan biridir. Çalışmamızda 34 kalçanın 8 tanesinde Broker sınıflamasına göre

tip 1 (%23.52), 2 tanesinde tip 2 (%5.88) ve bir kalçada ise tip 4 (%2.94) heterotopik

ossifikasyon tespit edildi. Tip 4 heterotopik ossifikasyon görülen hastamıza radyoterapi

uygulanmıştır ve 6 aylık takibinde bulguları gerilemiştir.

Heterotopik ossifikasyonun önlenmesinde NSAİİ kullanımı ve radyoterapi

kullanılmaktadır. Bu yöntemler belli düzeylerde etkili olsa da ideal tedavi yöntemi henüz

bulunamamıştır. Cella ve arkadaşları hastaların üçte birinde NSAİİ kullanımında kooperasyon

eksikliği bildirmiştir(20). Rayoterapinin ise yüksek maliyet, uzamış hastanede kalım süresi ve

potansiyel karsinojenez riskiyle ilişkili olduğu öne sürülmektedir(97). Heterotopik

ossifikasyon için en önemli risk faktörleri arasında cerrahi yaklaşım, protezin tipi, daha

önceki kalça operasyonu sonrası görülmüş heterotopik ossifikasyon, hipertrofik osteoartrit ve

erkek cinsiyet gösterilmektedir(110,47). Heterotropik ossifikasyon total kalça artroplastisi

sonrası %8-90 oranında görüldüğü bildirilmektedir(2,31,110,120). Bizim serimizde

heterotopik ossifikasyon sıklığı yaklaşık olarak %29.41 olarak bulundu. Bu hastalarda görülen

heterotopik ossifikasyonun büyük çoğunluğu grade 1 olarak tespit edildi. Çalışmamızda

görülen heterotopik ossifikasyon oranları literatürdeki oranlara yakın görülmektedir. Ancak

daha geniş serilerle sonuçların farklı oabileceğini düşünüyoruz.

64

Page 65: KALÇA ANATOMİSİ

Enfeksiyon total kalça artroplastisi sonrası görülebilecek en ciddi komplikasyondur.

Hastalarda ağrı ve fonksiyon kısıtlılığına yol açmaktadır, tedavi maliyetlerini ileri derecede

arttırmaktadır ve genelde de komponentlerin değişimiyle sonuçlanmaktadır. Geçmişte total

kalça artroplastisi sonrası enfeksiyon prevalansı %6-72 arasında değişen oranlarda

bildirilmiştir. Son yıllarda ise total kalça artroplastilerinin ortalama %1’inde enfeksiyon

görülmektedir(51).Rao ve arkadaşlarının güncel bir çalışmasında total kalça artroplastisi

sonrası görülen enfeksiyonların %53’ünde metisiline dirençli stafilokoklar, %39’unda

metisiline duyarlı gram pozitif organizmalar ve %8’inde Grup-B streptokoklar sorumlu

bulunmuştur. Bu çalışmada uzun dönem antibiotik supresyonuyla vakaların %86’sında iyi

sonuçlar elde edilmiştir(101).

Biz çalışmamızda hastalarımıza ameliyat öncesinden başlayarak postop 3.güne kadar

1.kuşak sefalosporin ve bir aminoglikozid ile profilaksi uyguladık. Cerrahi sırasında ölü

başlukları en alt seviyede tutarak, cerrahi bölgesine aspiratif dren yerleştirerek ve bol

irrigasyon yaparak bu profilaksinin etkinliğini artırmaya çalıştık.Bazı yazarlar posterolateral

girişimin, perineal bölgeye yakınlık sebebiyle enfeksiyon riskini artırdığını öne sürmektedir.

Bizim çalışmamızda bu görüşü doğrulayacak bulguya rastlanmadı.Takiplerde hiçbir

hastamızda derin enfeksiyon bulgularının olmadığı görüldü.Bu sonuçlar doğrultusunda

profilaksi yöntemlerimizin etkili olduğunu düşünmekteyiz.

Periprostetik kırıklar total kalça artroplastisinin önemli komplikasyonlarından birisidir

ve özellikle son 20 yılda görülme sıklığı artmıştır. Bu artışın çimentosuz femoral

komponentlerin kullanımının yaygınlık kazanmasıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Yapılan

çalışmalarda periprostetik kırık insidansı primer çimentosuz artroplastilerde %0.1 ile %3.2,

çimento ile yapılan revizyonlarda ise %3 ile %12 arasında değişien sıklıklarda bulunmuştur

(75). Periprostetik kırıklar daha önce de anlatıldığı gibi Vancouver sınıflamasıyla

değerlendirilmektedir(33).

Tip AGT (büyük trokanter) kırıklar eğer non-deplase veye minimal deplase ise ve

osteoliz yoksa konservatif tedavi edilebilirler. Aksi takdirde serklaj teliyle tespiti

önerilmektedir. Eğer osteoliz de mevcutsa kemik grefti uygulanması da gerekebilir. Tib B1

kırıklar eğer uzun oblik kırıklar ise serklaj teliyle, eğer kısa oblik veya transvers ise biplanar

tespit yöntemleriyle fikse edilmelidirler(serklaj,cable,vida ve allogreft..). Tip B2 kırıklarda

femoral komponent daha uzun bir stemle değiştirilmelidir. Tip B3 kırıklar femoral komponent

revizyonu gerektirir. Tip C kırıklar için günümüzde kabul gören tedavi şekli plak ve serklaj

uygulamasıdır(Doll-Miles,LISS..)(59).

65

Page 66: KALÇA ANATOMİSİ

Bizim çalışmamızda bir hastada perop Tip AGT femur kırığı gelişti. Deplase olan

trokanter majöre serklaj uygulandı. Takiplerde kırığın kaynadığı ve abduktör fonksiyonun tam

olarak sağlandığı görüldü. Bir hastamızda postop 9.yılda Tip C femur kırığı oluştu. Bu kırığa

Doll-Miles plağı uygulandı. Takiplerde kırığın komplikasyon görülmeden kaynadığı görüldü.

Bir hastamızda perop Tip B1 femur kırığı gelişti. Bu hastaya serklaj teli ile fiksasyon yapıldı.

Takiplerinde bu kırığın da sorunsuz olarak kaynadığı görüldü. Tüm kalçalar

değerlendirildiğinde periprostetik kırık oranı %8.82 olarak bulundu. Bu değer literatürün biraz

üzerinde gibi görülmektedir. Ancak çalışmayı oluşturan hasta grubu ameliyat edilen tüm

hastaları kapsamadığından gerçek oranın daha düşük olduğunu düşünüyoruz.

Total kalça artroplastisinin diğer önemli bir komplikasyonu da tromboembolik

hastalıklardır. Geçtiğimiz yıllarda yapılan pek çok çalışmada herhangi bir profilaksi

yapılmayan hastalarda %45-75 arası değişen oranlarda derin ven trombozu ve %1-3 oranında

da ölümcül pulmoner emboli bildirilmiştir(57,61,105). Günümüzde ise cerrahi tekniklerin

gelişimiyle tromboemboli profilaksisi uygulanmasa bile ölümcül pulmoner emboli oranları

düşmüştür(122). Warwick ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada total kalça artroplastisi

uygulanan 1162 hasta değerlendirmeye alınmış, yüksek risk taşıyan hastalar çalışma dışında

tutularak hastalara tromboemboli çorapları ve erken mobilizasyon uygulanmış. Bunun dışında

hastalara herhangi bir profilaksi uygulanmamış. Çalışma sonunda ölümcül pulmoner emboli

oranı %0.3 olarak bulunmuş(122).

Tromboembolik komplikasyonların önlenmesi amacıyla pek çok yöntem

tanımlanmıştır. Bunların içinde düşük molekül ağırlıklı heparin,warfarin,aspirin,dextran,

antiembolik çorap ve aralıklı pnömatik kompresyon ilk sıralarda yer almaktadır. Warwick ve

arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada ayak pompası ile düşük molekül ağırlıklı heparin

uygulamaları karşılaştırılmış ve her iki grupta tromboemboli oranları açısından fark

bulunmamıştır(123). Bir başka çalışmada tromboemboli profilaksisi olarak yalnızca aralıklı

pnömatik kompresyon uygulanmış, 425 hastalık seride derin ven trombozu oranı %4.6 ve

semptomatik pulmoner emboli oranı %0.6 bulunmuştur. Bu oranlar ilaç profilaksisi alan

hastalardaki oranlara yakın olarak değerlendirilmiş(57). Genel anesteziye oranla rejyonel

(spinal,epidural...) anestezi alan hastalarda tromboemboli komplikasyonları daha düşük

bildirilmektedir(105). Tromboemboli profilaksisi hakkında yapılan bir meta-analizde,

profilaksi almayan ve heparin,warfarin,aspirin,dextran ve diğer profilaksi yöntemleri

uygulanan çalışmalar değerlendirilmiş, sonuçta gruplar arasında istatistik olarak anlamlı fark

bulunmamıştır(128). Yine başka bir çalışmada ise warfarin ile dalteparin karşılaştırılmış,

dalteparinin warfarine oranla tromboemboli açısından daha etkili olduğu öne sürülmüştür(43).

66

Page 67: KALÇA ANATOMİSİ

Geçmiş yıllarda warfarinin tromboembolide çok etkili bir ajan olduğu ancak güvenilir doz

aralığının dar olması ve kanama komplikasyonları nedeniyle klinik kullanımının zor olduğu

öne sürülmüştür. Çok daha güncel bir meta-analiz sonucunda ise, düşük molekül ağırlıklı

heparin moleküllerinin, warfarine oranla daha etkili olduğu ancak kanama

komplikasyonlarının warfarine oranla daha yüksek oranda görüldüğü öne sürülmektedir(44).

Bizim çalışmamızda yalnızca bir hastada (%2.9) ameliyat sonrası tromboflebit

görüldü. Medikal tedavi uygulanan hastanın şikayetleri geriledi ve takiplerde rekürrens

görülmedi. Profilaksi amacıyla düşük molekül ağırlıklı heparin, antiemboli çorapları, erken

mobilizasyon yöntemlerimizin bu açıdan etkili olduğunu düşünmekteyiz.

67

Page 68: KALÇA ANATOMİSİ

SONUÇ

1- Kalça eklemi dejenerasyonunun ileri derecelerde olduğu hastalarda, total kalça artroplasti

uygulaması kalça fonksiyonlarını önemli ölçüde düzelterek yaşam kalitesini artırmaktadır.

2- Sementsiz total kalça artroplastisi geçmişte genç hastalarda tercih edilirken, günümüzde

özellikle revizyondaki kolaylıklar nedeniyle yaş aralığı oldukça genişlemiştir.

3- Ameliyat öncesi şablonla planlama yapılması hem cerrahi hem de cerrahi sonrası başarıyı

artırmaktadır.

4- Sementsiz total kalça artroplastisinde farklı tipte tasarımlar, değişik başarı oranlarıyla

kullanılmasına karşın ideal protez tipi konusunda fikir birliğine ulaşılamamıştır.

5- Çok sayıda implant türü hakkında ilk on yıllık sonuçlar yayınlanmasına karşın ikinci on yıl

ile ilgili yeterli bilgi bulunmamaktadır.

6- Posterolateral yaklaşım iyi bir cerrahi teknikle uygulandığı takdirde klinik olarak iyi

sonuçlar verebilmektedir.

7- Periprostetik kırıklar, kırık tipine bağlı olarak uygun şekilde tedavi edildiğinde sorunsuz

olarak kaynayabilmektedir.

8- Uyluk ağrısı farklı protez tipleriyle farklı oranlarda görülmekle birlikte halen çimentosuz

total kalça artoplastilerinin en sık komplikasyonlarından birisidir.

9- CLS spotorno tip sementsiz total kalça protezi uygulaması orta ve uzun dönemde, düşük

osteoliz ve gevşeme oranlarıyla klinik ve radyografik olarak iyi sonuçlar vermektedir.

68

Page 69: KALÇA ANATOMİSİ

VAKALARIMIZDAN ÖRNEKLER

Vaka 1: S.A. 46 yaş,kadın

Tanı: Sağ femur başı avasküler nekroz

Ameliyat öncesi HHS:48.8

Ameliyat tarihi: 07.06.1994

Son kontrol: 10.11.2005

Ameliyat sonrası HHS: 97.6 (mükemmel)

69

Page 70: KALÇA ANATOMİSİ

Vaka 2: B.D. 52 yaş,kadın

Tanı: Sağ koksartroz

Ameliyat öncesi HHS: 40.1

Ameliyat tarihi: 16.04.1996

Son kontrol: 10.03.2005

Ameliyat sonrası HHS: 95.1 (mükemmel)

Ameliyat öncesi grafi Erken post-op grafi

Ameliyat sonrası 107.aydaki grafisi

70

Page 71: KALÇA ANATOMİSİ

Vaka 3: K.K. 45 yaş,kadın

Tanı: Sol koksartroz

Ameliyat öncesi HHS: 39.3

Ameliyat tarihi: 31.05.1994

Son kontrol: 06.12.2005

Ameliyat sonrası HHS: 89.5 (iyi)

Ameliyat öncesi grafi Erken post-op grafi

Ameliyat sonrası 137.aydaki grafisi

71

Page 72: KALÇA ANATOMİSİ

Vaka 4: R.T. 62 yaş,kadın

Tanı: Sağ koksartroz

Ameliyat öncesi HHS: 54

Ameliyat tarihi: 23.03.1995

Son kontrol: 15.12.2005

Ameliyat sonrası HHS: 96.5 (mükemmel)

Ameliyat öncesi grafi Erken post-op grafi

Ameliyattan sonra 128. aydaki grafisi

72

Page 73: KALÇA ANATOMİSİ

Vaka 5: T.T 48 yaş,kadın

Tanı: Sağ koksartroz

Ameliyat öncesi HHS: 55

Ameliyat tarihi: 30.06.94

Son kontrol: 16.03.2003

Ameliyat sonrası HHS: 96.5 (mükemmel)

Ameliyat öncesi grafi Erken post-op grafi

Ameliyat sonrası 129. aydaki grafisi

73

Page 74: KALÇA ANATOMİSİ

KAYNAKLAR

1. Ahrengart,L.: Periarticular heterotopic ossification after total hip arthroplasty. Clin

Orthop. 263:49-58,1991

2. Ayers,DC.;Pellegrini,YD.; McCollister EC.; Prevention of Heterotopic Ossification

in High-Risk Patient by Radiation Therapy. Clin. Orthop: 263:87-93, 1993

3. Ballard WT,Callaghan JJ,Sullivan PM ,Johnston RC: The results of improved

cementing techniques for total hip arthroplasty in patients less than fifty years old. JBJS

76A:959-964,1994

4. Barrack RL,Mulroy RD,Harris WH: İmproved cementing techniques and femoral

component loosening in young patients with hip arthroplasty JBJS 74B:385-389,1992

5. Barrack,R.; Jasty,M.; Bragdon,C.; et al.: Thigh pain despite bone ingrowth into

uncemented femoral stems. JBJS Am 74:4, 1992

6. Black,DL.; Reckling,FW.; Porter,SS.: Somatosensory evoked potential monitoring

during total hip arthroplasty. Clin.Orthop. 262:170-177,1991

7. Bombelli,R. ve Santore, RF: Cementless isoelastic total hip prosthesis: Preliminary

report on the first 215 consecutive cases.In Morscher,E.(ed.): The cementless fixation of Hip

Endoprosthesis. New York, Springer-Verlag,1984,pp 211-219

8. Bourne,RB.;Rorabeck,CH.;Ghazal ME.;Lee,MH.: Pain in the thigh following total

hip replacement with a porous-coated anatomic prosthesis for osteoarthrosis. JBJS 76A:1464:

1994

9. Böhm,P.; Bösche,R.: Survival analysis of the Harris-Galante I acetabular cup. JBJS

80B: 396-403, 1998

10. Brantigan,JW.; Owens,ML.; Moody,F.G.: Femoral neuropathy complicating

anticoagulant therapy. Am.J.Surg. 132:108-109, 1976

11. Broker,A.F.; Bowerman,J.W.;Robinson,R.A.; Riley,L.H.; Ectopic Ossification

folloing Total Hip Replacement. Incidence and a Method of Classification. JBJS 55-A:1629-

32: 1973

12. Brown,T.; Larson,B.;Shen F. et al.: Thigh pain after cementless total hip

arthroplasty: Evaluation and management. J Am Acad Orthop Surg, 10:6, 2002

13. Burkat,BC.; Bourne,RB.; Rorabeck,CH. Et al.: Thigh pain in cementless total hip

arthroplasty. A comparison of two systems at 2-years follow-up. Clin.North. Am. 23:645-

653,1993

14. Burt,CF.;Garvin,KL.; Otterberg,ET. et al.: A Femoral component inserted without

cement in total hip arthroplasty. JBJS 80A:952-960: 1998

74

Page 75: KALÇA ANATOMİSİ

15. Callaghan, JJ.; Dysart, SH.; Savory, CG.: The Uncemented Porous-Coated

Anatomic Total Hip Prosthesis. JBJS. 70 (A): 337-346,1998

16. Cameron,HU.,Pilliar,RM. and MacNab,I.: The effect of movement on the bonding

of porous metal to bone. J.Biomed. mater. Res. 7:301,1973,1980

17. Campbell,A.C.L.; Rorabeck,H.H.; Bourne,R.B. et al.: Thigh Pain After Cemen

tless Arthroplasty. JBJS 74B:63-66,1992

18. Campbell,ACl.;Rorabeck,CH.;Bourne,RB.;Chess,D.;Nott,L.: Thigh pain after

cementless hip arthroplasty. JBJS 74B: 63-66: 1992

19. Capello,WN.; D’Antonio,JA.; Manley,MT.; Feinberg,JR.: Hydroxiapatite in total

hip arthroplasty. Clinical results and critical issues. Clin.Orthop. 355:200-211,1998

20. Cella,J.; Salvati,E.; Sculco,T.: Indomethacin for the prevention of heterotopic

ossification following total hip arthroplasty: effectiveness,contraindications and adverse

effects. J.Arthroplasty 3:229, 1988

21. Chandler HP,Reineck FT,Wixson RL,McCarthy JC: Total hip replacement in

patients younger than thirty years old. JBJS 63A:1426-1434,1981

22. Charles,H. EPSS, JR: Complications in Orthopaedic Surgery Volume II, 1035-

1037

23. Cohen, B.; Bhamra,M.; Feris,BD.: Delayed sciatic nevre palsy following total hip

arthroplasty. British J.Clin.Pr. 45:292-293,1991

24. Coller,JP, Mayor,MB.; Jensen,RE. et al.: Mechanisms of failure of modular

prosthesis. Clin.Orthop 1992; 285:129-39

25. D’Antonio,JA.; Capello,WN.; Jaffe,WL.: Hydroxyapatite-coated hip implant. Clin.

Orthop. 285:102-114, 1992

26. Della Valle,CJ.; Berger,RA. et al.: Primary total hip arthroplasty with a porous-

coated acetabular component. A concise follow-up of a previous report. JBJS 86A:1217, 2005

27. Devane,P.;Horne,G.; The Adult Hip. Complications of Total Hip Arthroplasty. 560

Turek’s Orthopaedics, 2005

28. Dinçer,D.; Çetin,I.; Erdemli,B.: Çimentosuz total kalça protezi uygulamalarımız ve

erken sonuçları. Hacettepe Ortopedi Dergisi. Vol: 1:158-162, 1991

29. Dorr LD, Takei GK, Conaty JP: Total hip arthroplasties in patients less than forty-

five years old. JBJS 65A:474-479,1983

30. Dorr,LD.: Total hip replacement using the APR system. Tech.Orthop., 1:22-29,

1986

75

Page 76: KALÇA ANATOMİSİ

31. Duck,H.J.; Mylod,A.G. Jr: Heterotopic Bone in Arthroplasty Clin.Orthop.

282:145-153, 1992

32. Duffy,GP.; Berry,DJ.; Rowland,C.; Cabanela,ME.: Primary uncemented total hip

arthroplasty in patients younger than 40 years old: 10- to 14 year results using first-generation

proximally porous-coated implants. J.Arthroplasty, 2001; 83:1706-1

33. Duncan,CP.; Masri,BA.: Fractures of the femur after hip replacement. Inst. Course

Lectures. 44:293-304, 1995

34. Dunkley,Abç; Jonathan,DJ. et al. : Cementless Acetabular Replacement in the

Young. Clin.Orthop. 376:149-155: 2000

35. Engh,CA.,Massin,O.: Cementless Total Hip Arthroplasty Using the Anatomic

Medullary Locking System. Clin.Orthop. 249:141-157,1989

36. Engh,CA.;Glassman,AH.;Suthers,KE.: The case for Porous-Coated Hip İmplants.

Clin.Orthop 261:63-81, 1990

37. Engh,CA.; Bobyn,JD. And Glassman,AH.: Porous-coated hip replacement. The

factors governing bone ingrowth, stres shielding and clinical results. JBJS 69 B (1):45-55,

1987

38. Engh,CA.; Bobyn,JD.: The influence of stem size and extent of porous coating on

femoral bone resorption after primary cementless hip arthroplasty. Clin.Orthop 231: 7-

28,1988

39. Engh,Jr.C.; Anderson,C.; et al.: Long-term results of use of the anatomic

medullary locking prosthesis in total hip arthroplasty. JBJS Am 79A:177-184, 1997

40. Eren AH: Harris kalça skoru. Acta Orthop Traumatol Turc. 31:285-288,1991

41. Fackler,CD.; Poss,R.: Dislocation in total hip arthroplasties. Clin.Orthop. 151:

169, 1980

42. Fox,GM.;McBeath,AA.;Heiner,JP.: Hip replacement with a threaded acetabular

cup JBJS 76A:195-201: 1994

43. Francis,CW.; Pellegrini,Jr.,VD.; Totterman,S.; et al.: Prevention of deep-vein

thrombosis after total hip arthroplasty. Comparison of warfarin and dalteparin. JBJS Am

79:1365-72, 1997

44. Freedman,KB.; Brookenthal,KR.; Fitzgerald,RH Jr.; Williams,S.; et al.: A meta-

analysis of thromboembolic prophylaxis following elective total hip arthroplasty. JBJS Am

82: 929-38, 2000

45. Geesink RGT, Hoefnagels,NHM: Six year results of hydroxiapatite-coated total

hip replacement. JBJS 77B: 534-547, 1995

76

Page 77: KALÇA ANATOMİSİ

46.Grübi,A.;Chiari,C.;Gruber,M.;Kaider,A.: Cementless Total hip arthroplasty with a

tapered, rectangular titanium stem and a threaded cup. JBJS 84A:425-431: 2002

47. Gülman,B.; Tomak,Y.; Kökçü,C.; Andaç,A.:Total kalça artroplastisi sonrası

heterotopk ossifikasyon. Risk faktörlerinin değerlendirilmesi. XV. Milli Türk Ortopedi ve

Travmatoloji Kongre Kitabı

48. Haddad, RJ.,Jr.,Cook,SD and Thomas,KA: Biological fixation of porous coated

implants. JBJS 69A:1459,1987

49. Haddad,RJ.; Cook,SD.; Brinker,MR.: A comparison of three varieties of non-

cemented porous coated hip replacement. JBJS 72B:2-8, 1990

50. Hamadouche,M.; Segel,L.: Ceramics in orthopaedics. JBJS 82B: 1095-99, 2000

51. Harkess JW. Arthroplasty of Hip. Campbell’s Operative Orthopaedics. Chapter 7

2003

52. Harris WH : Traumatic Arthritis of the Hip after Dislocation and Acetabular

Fractures: Treatment by Mold Arthroplasty. JBJS (Am) 1969:51-A:737-755

53. Healy,WL.;Casey DJ.; Iorio,R.; Appleby,D.: Evaluation of the porous coated

anatomic hip at 12 years. J.Arthroplasty Vol.17: 856-863: 2002

54. Hedley,RD.; Gruen,TAW.; Borden,LS.; Hungerford,DS. et al.: Two-year follow-up

of the PCA non-cemented total hip replacement. In the Hip: Proceedings of the fourteenth

open scientific meeting of the hip surgery, pp. 225-250,St.Louis C.V. Mosby, 1987

55. Heekin,RD.; Callaghan,JJ.; Hopkins,WJ. et al.: The porous-coated anatomik total

hip prosthesis, inserted without cement. Results after five to seven years in a prospective

study. JBJS 75A: 77-91.1993

56. Hernandez,JR.; Keating,EM.; Faris,PM.;Meding JB.;Ritter,MA.: Polyethylene

wear in uncemented acetabular components. JBJS Br. 76B: 263-266: 1994

57. Hooker,JA.; Lachiewicz,PF.; Kelley,SS.: Efficacy of prophylaxis against

thromboembolism with intermittent pneumatic compression after primary and revision total

hip arthroplasty. JBJS 81A: 690, 1999

58. Huo, MH.: What’s new in arthroplasty. JBJS 84A : 1894-1905, 2002

59. Javad Parvizi; Venkat R. Rapuri, et al.: Treatment protocol for proximal femoral

periprosthetic fractures. JBJS Am 86: 8-16, 2004

60. Johanson,NA.; Pellicci,PM.; Tsairis,P.;Salvati,EA.: Nevre injury in total hip

arthroplasty. Clin.Orthop. 179:214-222,1983

77

Page 78: KALÇA ANATOMİSİ

61. Johnson,R.; Gren,JR.; Charnley,J.: Pulmonary Embolism and its prophylaxis

following Charnley Arthroplasty. Clin.Orthop. 127:123-132,1997

62. Johnson,RC.; Christensen,WS.; Nielsen,BA. Et al.: Clinical and Radiographic

Evaluation of Total Hip Replacement. JBJS 72(A):161-168,1990

63. Jolles,BM.; Zangger,P.-F. Leyvraz: Factors Predisposing to Dislocation after

Primary Total Hip Arthroplasty. J.Arthroplasty 17:282-288:2002

64. Kawamura,H.;Dunbar,MJ.;Murray,P.;Bourne,RB. et al.: The porous coated

anatomic total hip replacement JBJS 83A:1333-1338: 2001

65. Kim,YH.; Oh,SH.;Kim,JS.: Primary Total Hip Arthroplasty with a Second

Generation Cementless Total Hip Prosthesis in Patients Younger Than Fifty Years of Age.

JBJS Am 85:109-114: 2003

66. Kim,YH.;Kim,JS.;Cho,SH.: Primary total hip arthroplasty with AML total hip

prosthesis Clin.Orthop. 360: 147-158: 1999

67. Kim,YG.; Kim,SY. et al.: The use of cementless expansion acetabular component

and an alumina-polyethylene bearing in total hip arthroplasty for osteonecrosis. JBJS 87B:

776, 2005

68. Kjell,SK.; Mathiesen,EB.; Lindgren,JU.: The uncemented fully textured Lord hip

prosthesis. Clin.Orthop. 382:133-211, 2001

69. Korkusuz,Z.; Erdemli,B.;Ateş,Y.: Çimentosuz Total Kalça Protezi Uygulamaları ve

Sonuçları. 12. Milli Türk Ortopedi ve Travmatoloji Kongre Kitabı. 612-617, 1991

70. Kron,P-O.; Freeman,MAR.: Hydroxiapatite coating of hip prostheses. Effect on

migration into the femur. JBJS 74B:518-522, 1992

71. Lachiewicz,PF.; Suh,PR.; Gilbert,JA.: In vitro initial fixation of porous coated

acetabular components. A biomechanical comperative study. J. Arthroplasty, 4:201-205, 1989

72. Latimer,HA.; Lachiewicz,PF.: Porous-coated acetabular components with screw

fixation. JBJS 78A: 975: 1996

73. Lavernia,C.; D’Apuzzo,M.; Hernandez,V.;Lee,D.: Thigh Pain Primary Total Hip

Arthroplasty.The Effects of Elastic Moduli. J.Arthroplasty Vol.19 No:7 Suppl. 2 2004

74. Lawton RL,Morrey BF: Dislocation after Long-Necked Total Hip Arthroplasty

Clin.Orthop. 2004 May;(422):164-6

75. Lewallen,DG.; Berry,DJ.: Femoral fractures associated with hip arthroplasty. In:

Morref BF, editor. Reconstructive surgery of the joints. Churchill Livingstone 902-919, 2003

76. Lewallen,DG.: Neruvascular injury associated with hip arthroplasty. JBJS

79A:1870-78, 1997

78

Page 79: KALÇA ANATOMİSİ

77. Livermore,J.; İlstrup,D.; Morrey,B.: Effect of femoral head size on wear of the

polyethylene acetabular component. JBJS 72A: 518, 1990

78. Marius von Knoch, Berry,DJ.; Harmsen,WS.; Morrey,BF.: Late dislocation after

total hip arthroplasty. JBJS 84A: 1949, 2002

79. Masterson EL; Masri,BA; Duncan,CP: Treatment of Infection at the Site of Total

Hip Arthroplasty. JBJS Am 1997;79A;1740-1749;1998

80. McCollum DE,Gray WJ: Dislocation after Total Hip Arthroplasty: Causes and

Prevention. Clin.Orthop. 261;159,1990

81. McDonald,JW.; Morscher,E.; Masar,Z.: Cementless uncoated polyethylene

acetabular components in total hip replacement. JBJS 72B:423, 1990

82. McPherson,EJ.; Dorr,LD.; Gruen,TA.; Saberi,MT.: Hydroxiapatite-coated

proximal ingrowth femoral stems. Clin.Orthop. 315: 223-230, 1995

83. McKee,G.K.: Development of Total Prosthetic Replacement of hip. Clin.

Orthop.72:85,1970

84. McLoughlin,JR.;Lee,KR.: Total hip arthroplasty in young patients. Clin.Orthop.

373:153-163: 2000

85. Mochida,Y.; Boehler,M.; Saizer,M. : Debris from failed ceramic on ceramic and

ceramic on polyethylene hip prostheses. Clin.Orthop. 2001; 389:113-125

86. Morscher,E.W.:Cementless Total Hip Athroplasty. Clin. Orthop 181:76-94,1983

87. Mulroy CG, Harris WH: The effect of improved cementing techniques on

component loosening in total hip replacement. JBJS 72B:757-760,1990

88. Nachbur,B.; Meyer,R.P.;Verkkala,K.; and Zürcher,R.:The Mechanisms of Severe

Arterial Injury in Surgery of Hip Joint. Clin.Orthop. 141:122-133.1979

89. Nasser,S.; Prevention and treatment of Sepsis in Total Hip Replacement Surgery.

Clin. North. AM. 23:265-277,1993.

90. Navaro,RA.; Schmulzried,TP.; Amstutz,HC.: Surgical approach and nevre palsy in

total hip arthroplasty. J. Arthroplasty. 10:1-5,1995

91. Ogonda,L.;Wilson,R.;Archbold,P.;Lawlor,M. et al.: A minimal insicion technique

in total hip arthroplasty does not improve early postoperative outcomes. A prospective,

randomised,controlled trial. JBJS 87:701-710: 2005

92. Oh,I.; Harris,WH.: Proximal strain distribution in the loaded femur. JBJS 66A:75-

85,1978

79

Page 80: KALÇA ANATOMİSİ

93. Overgaard,S.; Soballe,K.: Significant resorbtion of hydroxiapatite and fluorapatite

coatings on loaded implants. Acta.Orthop.Scand. 67(suppl 267):59, 1996

94. Owen,TD.; Moran,CG.; Smith,SR, et al.: Results of uncemented porous-coated

anatomic total hip replacement. JBJS 76B: 258-262,1994

95. Paterno,S.A.;Lachiewicz,P.F.;Kelley,S.S.: The influence of Patient-Related Factors

and the Position of the Acetabular Component on the Rate of Dislocation after Total Hip

Replacement. JBJS Am. 79:1202-10,1997

96. Pauwells,F.: Biomechanics of the Normal and Diseased Hip. Springer-Verlag,

Berlin,Heidelberg,New York,1974

97. Pellegrini,V Jr.; Gregoritch,S.: Preoperative irradiation for prevention of

heterotopik ossification following total hip arthroplasty. JBJS Am 78:870, 1996

98. Pierchon,F.;Pasquier,G.;Cotten,A.;Fontaine,C.;Clarisse,J.;Duquennoy,A.: Causes

of Dislocation of Total Hip Arthroplasty

99. Pieringer,H.; Labek,G.; Auersberg,V.; Böhler,N.: Cementless total hip arthroplasty

in patients older than 80 years of age. JBJS Br. 85B:641-5, 2003

100. Poss,R.,Walker,P.,Spector,M., Reilly DT., et al.: Strategies improving fixation of

femoral components in total hip arthroplasty. Clin.Orthop. 235:181-194,1988

101. Rao,N.; Crossett,LS.; Sinha,RK.; LeFrock,J.: Long-term supression of infection

in total joint arthroplasty. Clin.Orthop. 414:55-60, 2003

102. Rothman,R.H.,M.D,Cohn,J,P.T.: Cemented Versus Cementless Total Hip

Arthroplasty. Clin.Orthop.254: 153-166,1990.

103. Russoti,GM.; Coventry,MB.; Stauffer,RN.: Cemented total hip arthroplasty with

contemporary techniques. A five-year minimum follow-up study. Clin.Orthop. 235:141-147,

1988

104. Sakalkale,DP.;Eng,K.; Hozack,WJ.; Rothman,RH.: Minimum 10-year results of a

tapered cementless hip replacement. Clin.Orthop. 362:138-144: 1999

105. Salvati,EA; Pellegrini,VD; Sharrock,NE; Lotke,PA; Murray DW;Potter,H:

Symposium-Recent Advances in Venous Thromboembolic Prophylaxis During and after Total

Hip Replacement JBJS Am. 82:252-270, 2000

106. Sharp DJ,Porter KM: The Charnley total hip arthroplasties in patients under age

forty. Clin.Orthop 201:51-56,1985

107. Shoenfield,N.A;Stuchin,S.A.;Pearl,R. And Haveson,S.: The Management of

Vascular Injuries Associated with Total Hip Arthroplasty. J.Vasc.Surgery.11:549-555.1990

80

Page 81: KALÇA ANATOMİSİ

108. Singh,M. et al.: Changes in trabecular pattern of the upper end of the femur as an

index of osteoporosis. JBJS. 52A: 456,1970

109. Smith,S.E., Garvin,K.L.,Jordan,O.M.,et al.: Uncemented Total Hip Arthroplasty.

Clin.Orthop. 296:43-50,1991

110. Sneath, RJS.;Bindi,FD.; Davies,J.; Parnell,E.J.: The Effect of Pulsed Irrigation on

the Incidence of Heterotopic Ossification After Total Hip Arthroplasty. J.Arthroplasty Vol.16

No.5 2001

111. Solak,S.; Pestilci,F.I.; Ersan, Ö.;Ay,M.: Hidroksiapatit kaplı kalça protezleri ile

erken sonuçlarımız. XVI. Milli Türk Ortopedi ve Travmatoloji Kongre Kitabı. 789-791, 1999

112. Spotorno,L,S: İndication for the CLS stem. The CLS uncemented total hip

replacement system. Protek. Edition 1/91. Protek AG. Berne Switzerland,4,1991

113. Spotorno,L.; Romagnoli,S.: Cmentless Total Hip Replacement System CLS. ‘nd

Edition, Protek.1988

114. Stauffer, RN: Ten year follow-up study of total hip replacement. JBJS

64A:983,1982

115. Sutherland,CJ.; Wilde,AH.; Borden LS.; Marks,KE.: A ten-year follow-up of one

hundred consecutive Müler curved-stem total hip replecement arthroplasties. JBJS (Am)

1982; 64A:970-82

116. Templeton,JE.; Callaghan,JJ.; Goetz,DD.; Sullivan,PM.; Johnston,RC.: Revision

of a cemented acetabular component to a cementless acetabular component. A ten to fourteen

year of follow-up study. JBJS 2001; 16(8 suppl 1):140-4

117. Tomkins,GS.; Jacobs,JJ.; Kull,LR. ; Rosenberg,AG.; Galante,JO.: Primary total

hip arthroplasty with a porous-coated acetabular component: seven to ten year results. JBJS

(Am) 79A: 169-176, 1997

118. Tronzo,RG.: An overview of cementless total hip systems: A personal 20-year

odyssey. Orthopaedics,12:1161-1171, 1989

119. Udomklat,P.; Dorr,LD.; Wan,Z.: Cementless hemispheric porous-coated sockets

implanted with pres-fit technique without screws: average ten year follow-up. JBJS 84: 1195-

2000, 2002

120. Vincent, D.;Pellegrini,JR.; Gregoritch,SJ.: Preoperative Irradiation for Prevention

of Heterotopic Ossification following Total Hip Arthroplasty. JBJS Am. 78:870-881, 1996

121. Vresilovic,E.; Hozack,W.;Rothman,R.: Incidence of Thigh Pain after Uncemented

Total Hip Arthroplasty as a Function of Femoral Stem Size. J. Arthroplasty 11:3,1996

81

Page 82: KALÇA ANATOMİSİ

122. Warwick,D.; Williams,MH.; Bannister,GC.: Death and thromboembolic disease

after total hip replacement. A series of 1162 case with no routine chemical prophylaxis. JBJS

77B(1):983-987, 1990

123. Warwick,D.; HarrisonJ.; Glew,D.; Mitchelmore,A.; Peters,TJ.; Donovan,J.:

Comparison of the use of a foot pump with the use of low-molecular-weight heparin for the

prevention of deep-vein thrombosis after total hip replacement. A prospective, randomized

trial. JBJS 80:1158-66, 1998

124. Wasielewski,R.C.;Cooperstein,L.A.;Kruger,M.P.;RubashşH.E.: Acetabular

Anatomy and the Transacetabular Fixation of Screws in Total Hip Arthroplasty. JBJS 72-A,

April 1990

125. Woo,RY.; Morrey,BF.: Dislocations after total hip arthroplasty. JBJS 1982: 64:

1295-1306

126. Woolson,ST.;Mow,CS.;Syquia,JF. et al.: Comparison of primary total hip

replacements performed with a standart incision or a mini insicion. JBJS 86:1353-1358, 2004

127. Wroblewski BM,Siney PD: Charnley low-friction arthroplasty of the hip.Clin.

Orthop 292:191-201,1993

128. WD.,Murray.; AR,Britton; CJK.,Bulstrode: Thromboprophylaxis and death after

total hip replacement. JBJS 78B:863-870, 1996

82