hadislerle 28 basamak İslam _ abdulcabbar boran

544
HAD İ SLERLE BASAMAK İSLAM YEDİ safha DÖRT teslim Dr. Abdulcabbar BORAN 28 ^ 7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1 7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1 10/2/11 5:42 AM 10/2/11 5:42 AM

Upload: lisanx

Post on 26-Jul-2015

410 views

Category:

Documents


34 download

TRANSCRIPT

Page 1: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

H A D İ S L E R L E

BASAMAK İSLAM

YEDİ safha DÖRT teslim

Dr. Abdulcabbar BORAN

28

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 17 SAFHA 4 TESLIM.indd 1 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 2: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

ÖNSÖZ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 27 SAFHA 4 TESLIM.indd 2 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 3: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 3

Ezelî ve ebedî dîn, babamız Hz. İbrâhîm (A.S)’ın hanif dînidir. Ve hanif dîninden başka bir dîn hiç olmamıştır. Bu dîn Arapça adıyla İslâm’dır. İslâm kelimesi, slm (sin, lam, mim) kökünden gelir ve teslim demek-tir. Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insanoğlunun aslî vazifesi de dünya hayatını yaşarken Allah’a teslim olmaktır. Fakat ne yazık ki zaman içerisinde bu hayatî öneme haiz hedef unutulmuş, kurutuluşa yönelik bütün Kur’ân kavramları yok edilmiştir. İslâm’ın 5 şartına indirgenmiş, hurafelerle dolu bir dînî yaşantı içerisinde insanlar, mutsuz ve huzursuz bir dünya ve ahiret hayatına terkedilmişlerdir.

Oysaki Allahû Tealâ’nın insanı yaratma sebebi, en sevgili mahlûkunun sadece ve sadece mutlu olmasıdır. Ulûl’azm peygamberlere indirilen şeriat kitaplarının hepsi bu hedefe dayalıdır. Bütün peygamberler, yaşadıkları de-virde insanları mutluluğa davet etmişlerdir. Mutluluğa giden yol ise Allah’ın davetine icabet etmekten geçmektedir.

Allah’ın daveti ise Kendi Zat’ınadır.

10/YÛNUS-25: Vallâhu yed’û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sıratın mustekîm(mustekîmin). Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat’ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 37 SAFHA 4 TESLIM.indd 3 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 4: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM4

Her kim bu davete icabet eder de, ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı hedef tayin ederse, o kişi mutluluğa açılan kapının anahtarını eline almıştır. Kaldı ki mutluluk, Allah’ın emir ve yasaklarını üzerimize kuşanmak, onları giyin-mek, hâl edinmekle gerçekleşen bir muhteşem olgudur. Ve sadece Alah’a yönelenler, kesintisiz gerçek bir mutluluğun sahibi olabilirler.

O halde Kur’ân’daki İslâm = Mutluluk’tur. Bu mutluluk öyle bir yolculuğu ifade eder ki; yolun sonunda Allah’ın Zat’ı

vardır. Bundan 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbe, son-suz bir güzelliğe açılan bu yolculuğu tamamlamışlar; Allah’ın tüm insanlığa farz kıldığı bütün hedef emirleri gerçekleştirmişlerdir. İşte hepimizin üzerine düşen vazife Kur’ân-ı Kerim’deki bütün bu farz emirleri yerine getirmektir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbenin yaşadığı hayat, bu istikamette hepimiz için en ahsen örneği teşkil etmektedir. Öyle ki Kâinatın Efendisi hadis-i şerifleriyle Kur’ân’ın bütününü bizlere açıklamış, Allah’ın hakikatleri-ni hayatımıza tatbik ettiğimiz takdirde mutluluğun zirvesine ulaşacağımızı açıkça dile getirmiştir. Bu noktada dikkat edilmesi gereken tek şey odur ki; 14 asır öncesinden bugüne birçok uydurma hadis ortaya atılmıştır. Kaldı ki Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmaktadır: “Bir gün Benim hadislerim tartışma konusu olacak. O günlerde Kur’ân-ı Kerim’e bakınız. Kur’ân-ı Kerim’e aykırı bir hadisim olamaz.”

O halde bir hadîs-i şerifin doğruluğu, ancak Kur’ân-ı Kerim’le bire-bir örtüşüp örtüşmediğini incelemek suretiyle anlaşılabilecektir. Peyg-amber Efendimiz (S.A.V)’in hadislerinin her kelimesi, ayrı bir özenle değerlendirilmeli, araştırılmalıdır. Kur’ân-ı Kerim’e tamamen aykırı olan uy-durma hadisler ve emaniyye bilgiler sebebiyle, ne yazık ki İslâm bugün bir harabeye döndürülmüştür. Şu anda hurafelere dayalı bir dîn öğretisi bütün İslâm ülkelerini kaplamış durumdadır. Bugün dîn öğretilen müesseselerin hiç birinde hidayet gerçek muhtevasıyla öğretilmediği gibi, 28 basamak, 7 safha ve 4 teslimden de eser yoktur. Oysaki dîn, Kur’ân’dır ve Kur’ân’ın bütünü, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbenin yaşantısındadır.

O halde içinde bulunduğumuz asrın insanı, Kur’ân’daki İslâm’ı, yegâne furkan olan Kur’ân-ı Kerim’den öğrenmeye şiddetle muhtaçtır. İşte bu hayatî

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 47 SAFHA 4 TESLIM.indd 4 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 5: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 5

öneme haiz ihtiyacın bilincinde olarak, Yazar Dr. Abdulcabbar Boran sizler için eşsiz bir eser ortaya koymuştur. Elinizdeki bu kitap, bu minval üzere bir ilke imza atmaktadır. Asr-ı Saadet devrinin mimarı olan Peygamber Efendi-miz (S.A.V) ve sahâbenin yaşadığı 28 basamaklık dizaynı, Nebîler Sultanının hadîs-i şerifleriyle bu kitapta bulacaksınız.

Bu eşsiz eser, Kur’ân-ı Kerim’in bütününü ortaya koymakla kalmayıp, 1400 yıl öncesi ve bugünkü İslâmî öğretinin beyyinelere dayalı bir mu-kayesesi niteliğini de taşımaktadır. Eğer elinizdeki bu harikulade ilim haz-inesini okuma şansını yakaladıysanız, sizler de göreceksiniz ki; Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şeriflerle, İslâm’ın 28 basamağını bizlere en ince ayrıntısına kadar açıklamış. Ve yetmez! 14 asır evvel sahâbesiyle birlikte bütün bu güzellikleri yaşamış.

Biz inanıyoruz ki Yazar Dr. Abdulcabbar Boran’ın kaleme aldığı bu benzersiz çalışma, tüm okurlarını Allah’a doğru muazzam bir yolculuğa çıkaracak. Kâinatın en sevgilisinin dilinden günümüze kopup gelen İslâm hakikatleri ruhunuzu titretirken, her biriniz bu eşsiz yolculukta birer hakikat yolcusu olmayı dileyeceksiniz.

Sevgili okurlar! Eğer siz de Kur’ân’ın bütününe vakıf olmak ve sahâbe-nin yaşadığı o doyumsuz güzellikleri yaşamak istiyorsanız, her satırını hayranlıkla okuyacağınızı umduğumuz bu ilim hazinesini yanınızdan ayırmayınız. Unutmayınız ki Kur’ân furkandır. Ve İslâm âlemi 14 asırda içine düşürüldüğü bu korkunç karanlıktan, tüm zamanlara rahmet olarak indirilen Kur’ân-ı Kerim’in nuruyla sıyrılacaktır. Ve biz inanıyoruz ki; hidayet güneşi doğmuştur. Allah’ın güzelliklerinin hâkim olduğu bir sulh ve sukûn devresi yakın bir gelecekte tüm dünyayı kaplayacaktır. Allahû Tealâ’nın gönül dünyanızı sonsuz sevgisiyle kuşatması ve o sonsuz sevgi denizinde yokluğa erişenlerden olmanız dilek ve dualarımızla…

Mehtap ABDİ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 57 SAFHA 4 TESLIM.indd 5 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 6: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

Dr. Abdulcabbar BORAN

1. Bas k›: ‹s tan bul, Mart 2011

© Gri Ya y› ne vi *Editör : Mehtap AbdiKa pak Ta sa r›m : Zuhal ÜçüncüGra fik Uy gu la ma : Zuhal ÜçüncüTek nik Ha z›r l›k : Gri Rek lam Ajan s› A.Ş.ISBN : 978-9944-5289-9-3

Gri Ya y› ne viNispetiye Caddesi, Aytar SokakLevent İş Merkezi, 4. Kat, 1. Levent / ‹s tan bulTelefon : 0.212. 296 27 31 Faks : 0.212. 325 68 34 e-ma il : bil gi@gri ta sa rim.com Bü tün ya y›n hak la r› Gri Ya y› ne vi ne ait tir. ‹zin siz ço ğal t› la maz.

Ba s›m yeriSeçil Ofset100. y›l Mahallesi, MAS-S‹T Matbaac›lar Sitesi 4. Cadde, No: 77, Bağc›lar / ‹STANBULTelefon: 0 212 629 06 15www.secilofset.com * Gri Ya y› ne vi, Gri Rek lam Ajan s› A.Ş. Ku ru lu şu dur.

H A D İ S L E R L E

BASAMAK İSLAM

YEDİ safha DÖRT teslim

28

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 67 SAFHA 4 TESLIM.indd 6 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 7: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

H A D İ S L E R L E

BASAMAK İSLAM

YEDİ safha DÖRT teslim

Dr. Abdulcabbar BORAN

28

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 77 SAFHA 4 TESLIM.indd 7 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 8: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM8

İÇİNDEKİLER

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 87 SAFHA 4 TESLIM.indd 8 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 9: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 9

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM 7 SAFHA 4 TESLİMÖNSÖZ ........................................................................................................ 3

GİRİŞ ...................................................................................................... 25

KUR’ÂN-I KERİM’İN BÜTÜN SIRLARI, VEL ASR SURESİNDE GİZLENMİŞTİR ................................................ 28

Vel Asr Suresi, 28 Basamağın Bütününü İhtiva Etmektedir. ..................... 29

Vel Asr Suresi İle Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Hadîs-i

Şerifi Arasındaki İlişki ................................................................................. 30

İnsan Ne Zaman Sevmeye Başlar? ............................................................ 32

İşiten Kimdir? ............................................................................................. 33

Müteallim (Öğrenen) Kimdir? .................................................................... 34

Nefsin tezkiye olması ne sağlar? ............................................................... 34

Âlim (Öğreten) Kimdir? .............................................................................. 35

Helâk olanlar kimlerdir? ............................................................................ 36

1. Basamak OLAYLARIN YAŞANMASI ..................................... 381.1. “İslâm Dînine (Hanif Dînine) Girmeyen Ateştedir.” .................... 39

1.1.1 İslâm Nedir? .................................................................................. 41

1.1.2 İslâm Dîninin Giriş Basamağı Nedir - İslâm’a Nasıl Girilir? ........ 43

1.1.3. Ateş Ne Demektir? Ateş Ehli Kimlerdir? Ateşten Kurtulanlar ...... 43

Kimlerdir?

1.1.4 Diğer Dînlere Mensup Kişiler Ateşte Olacak Kişiler midir? .......... 45

1.2 “Kişinin Dîni Aklı Ölçüsündedir. Aklı Olmayanın Dîni Yoktur.” ..... 48

1.2.1 Dînî Konularda Sorumluluk Akla Aittir .......................................... 49

1.3 “Zandan Sakının. Zira Zan Sözlerin En Yalanıdır.” ...................... 53

1.3.1 Günümüzde Kur’ân unutulmuştur. Zanlara,

Bid’atlere Dayalı Bir Dîn Tatbikatı Mevcuttur. .............................. 54

2. Basamak OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ ...................... 582.1 “İnsanları Felâkete Sürükleyen Üç Şey Vardır. Cimrilik, Nefse

Uyma ve İnsanın Kendisini Beğenmesidir.” ................................. 59

2.1.1 Nefsinin Afetlerine Uyan Kişi Şeytanın Kuludur. .......................... 62

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 97 SAFHA 4 TESLIM.indd 9 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 10: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM10

2.1.2 Resûl’ün Davetinin Değerlendirilmesi .......................................... 63

2.1.3 Kişi Yaptığı Değerlendirme Neticesinde Resûl’e İtaat ve İcabet

Ederse Kurtuluştadır. .................................................................... 68

2.2. “Allah’ın Davetine İcabet Etmeyen, Allah’ın Resûlüne Âsi Olur.” ....... 70

2.2.1. Davete Muhatap Olanlar Kimlerdir? ............................................ 72

2.3 “Faydasız İlimden, Yükseltmeyen Amelden ve Kabul Olunmayan

Duadan Sana Sığınırım Ya Rabbi.” .............................................. 78

2.3.1 Faydasız İlim Nedir? ..................................................................... 78

2.3.2 Yükseltmeyen Amel Nedir? .......................................................... 82

2.4. “Emanete Riayet Etmeyenin Îmânı Yoktur. Ahde Vefa Etmeyenin

Dîni Yoktur.” .................................................................................. 85

2.4.1. Kur’ân-ı Kerim’e Göre Riayet Edilmesi Gereken Emanet Nedir? ...... 86

2.4.2. İnsanın İnsan Olabilmesi, Ancak Îmânla Mümkündür ................. 90

2.5. “Her Kötülüğün Başı Dünya Sevgisidir.” ...................................... 93

2.5.1. Dünya Hayatının Muhtevası .......................................................... 95

2.5.2. Dünyayı Dileyenlerin Âhiretten Nâsibi Yoktur ............................... 96

2.6. “Allah, İlmi İnsanlardan Söküp Almak Suretiyle Kaldırmaz. ....... 98

Bilâkis, Âlimlerin Canlarını Almak, Kabzetmek Suretiyle İlmi

Kaldırır. Aralarında Hiçbir Âlim Kalmaz. İnsanlar Cahilleri Önder

Edinirler. Onlara Sorular Sorarlar, Onlar da Bilgisizce Fetva

Verirler ve Böylece Hem Kendileri Sapıtırlar, Hem de

Başkalarını Saptırırlar.” ................................................................ 98

2.6.1. İlmin İnsanlardan Alınması Ne Demektir? ..................................100

2.6.2. Âlimin Ruhunun Kabzedilmesi ve Hurafeler ..............................101

3. Basamak 1. Safha ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEK ....1063.1 “İslâm Açıkça Yaptığımız Amellerdir, Îmânın Yeri İse Kalptir.” .107

3.1.1. Kalben Allah’a Yönelmek Ne Demektir? ....................................107

3.1.2. Vasıta Emirler ve Hedef Emirler Nelerdir? ..................................120

3.1.3. Vasıta Emirlerle Hedef Emirler Arasındaki İlişki Nedir? .............122

3.2. “Öyle İnsanlar Vardır ki, Cehennemlik Amel İşlerler, Cennete

Gideceklerdir. Öyle İnsanlar Vardır ki, Cennetlik Amel İşlerler

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 107 SAFHA 4 TESLIM.indd 10 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 11: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 11

Ama Cehenneme Gideceklerdir.” ..............................................123

3.2.1. İblisin Kurduğu Korkunç Tuzak; İslâm’ın Yalnızca 5 Şartını

Uygulayan İnsanları Cennet Ümidiyle Aldatmak! .......................126

3.3. “Kim Allah’a Ulaşmaya Muhabbet Duyarsa, Allah da Onu

Kendisine Ulaştırmaya Muhabbet Duyar. Kim Allah’a Ulaşmayı

Kerih Görürse, Allah da Onu Kendisine Ulaştırmayı

Kerih Görür.” ..............................................................................130

3.3.1. Ruhun Allah’a Ulaşması Bir Dileğe Bağlıdır ...............................130

3.3.2. Kalp Allah’ın Nazargâhıdır ..........................................................132

4.1 Hiç Kimse Kendi Ameliyle Cennete Giremez. Sahâbe Soruyor:

“Sen de mi Ey Allah’ın Resûl’ü?” Evet Ben de. Ama Allah Beni

Rahmetine Gark Etmiştir. ..........................................................135

4.1.1 Allah’ın Rahmeti ..........................................................................135

4.1.2 Fizikî İbadetlerle Hiç Kimsenin Kurtuluşa Ulaşması Mümkün

Değildir .......................................................................................136

5. Basamak HİCAB-I MESTURENİN KALDIRILMASI .......140

6. Basamak KULAKLARDAKİ VAKRANIN ALINMASI .......1405-6.1 “Ey Semâvat ve Arzın Yaratıcısı! Celâlin ve Yüzün Nuru Hakkı İçin

Kitab’ınla Gözlerimi Nurlandırmanı, Onunla Dilimi Açmanı, Onunla

Kalbimi Yarmanı, Göğsümü Ferahlatmanı, Bedenimi Yıkamanı

İstiyorum. Çünkü Hakk’ı Bulmakta Bana Ancak Sen Yardım

Edersin, Onu Bana Ancak Sen Nasip Edersin. Her şeye Ulaşmada

Güç ve Kuvvet Ancak Büyük ve Yüce Olan Allah’tandır.” ..........141

5-6.1.1 Başlangıçta Herkes Dalâlettedir .................................................142

5-6.1.2 Allah’ın Kitabı’yla Gözleri Nurlandırması ....................................143

5-6.1.3 Allah’ın Kitab’ıyla Dili Nurlandırması ..........................................144

5-6.1.4 Allah’ın Kitab’ıyla Kalbin Yarılması .............................................144

5-6.1.5 Göğsün Ferahlatılması ................................................................144

5-6.1.6 Bedenin Yıkanması, Hakkın Bulunması ......................................146

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 117 SAFHA 4 TESLIM.indd 11 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 12: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM12

7. Basamak EKİNNETİN ALINIP İHBATIN KONMASI ......1505-6-7.1 “Allah’ım, Kalbimi Nurlu Kıl, Lisanımı Nurlu Kıl, Bakışımı

Nurlu Kıl, İşitmemi Nurlu Kıl.” ...................................................151

5-6-7.1.1 Bakışın nurlu kılınması ............................................................154

5-6-7.1.2 İşitmenin ve lisanın nurlu kılınması .........................................154

5-6-7.1.3 Kalbin nurlu kılınması ..............................................................154

8. Basamak ALLAH’IN KALBE ULAŞMASI .....................1568.1 “Ben Yerime, Göğüme Sığmadım. Mü’min Kulumun Kalbine

Sığdım.” ......................................................................................157

8.1 Allah’ın Mü’min Kişinin Kalbine Girmesi Ne Demektir? .............157

8.2 Allah Ne Zaman Kişinin Kalbine Girer? ......................................158

9. Basamak KALBİN ALLAH’A DÖNMESİ ......................1609.1 “ Kulun Îmânı İstikamet Bulmaz Kalp Doğrulmadıkça, Kalbi

İstikamet Bulmaz Dili Doğrulmadıkça.” ......................................161

9.1.1 Îmânın İstikamet Bulabilmesi Ne Demektir? .............................161

9.1.2 Kalbin İstikamet Bulabilmesi ......................................................161

9.2 “Şüphesiz ki Âdemoğullarının Kalplerinin Tamamı, Rahmân

Olan Allah’ın Kudret Parmakları Arasında Tek Bir Kalp Gibidir.

Kul Nereye Çevrilmeyi İstiyorsa Allah da Onu Oraya

İstediği Gibi Çevirir.” .................................................................164

9.2.1 Allah’ın Dîni de, Şeriatı da Tektir. ..............................................165

10. Basamak KALBE NUR YOLUNUN AÇILMASI ...........16810.1 “Kalbe nur girince genişler, rahatlar.” “Bunun alâmeti nedir,

Ya Resûlullah?” dediler. Dedi ki: “Âhiret’e yöneliş, Aldatma

yurdundan (Dünya) uzaklaşma, Ölüm gelmeden ölüm

için hazırlık.” ..............................................................................169

10.1.1 Kalbe Nurun Girebilmesi, Kalbin Genişlemesi ...........................169

10.1.2 Kalbe Nur Girdikçe Kişinin Kalbi Aydınlanır ...............................170

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 127 SAFHA 4 TESLIM.indd 12 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 13: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 13

11. Basamak KALBİN ALLAH’IN ZİKRİ İLE YUMUŞAMASI ..17211.1 “Âdemoğullarının kalpleri kışın yumuşar. Çünkü Allahû Tealâ

Âdem (A.S)’ı çamurdan yaratmıştır. Kışın kar,

çamuru yumuşatır.” ..................................................................173

11.1.1 Kalbin Rahmete Kavuşması, Toprağın Yağmura

Kavuşması Gibidir. ......................................................................173

11.1.2 Kalbin Rahmete Kavuşması, Kışın Yağan Karlar Gibidir ............174

11.2 “Ey Allah’ın Resûl’ü! Kalbin Genişlemesi Nasıl Olur?”

“Allah Kişinin Kalbini Genişletirse, O Rabbinden

Bir Nur Üzeredir.” .......................................................................175

11.2.1 Rabbinden Bir Nur Üzere Olanlar Kimlerdir? ............................176

11.2.2 Bir Dilek Karşılığında Kalp Nura Kavuşur. ................................178

12. Basamak HUŞÛ OLUŞMASI ...................................18012.1 “Ümmetimin İçerisinde İlk Tatbikattan Kaldırılacak Emanet ve

Huşûdur. Öyle Olacak ki, Gaybde Rahmân’a Huşû Duyan Hemen

Hemen Hiç Kimseyi Görmeyeceksiniz.” ....................................181

12.1.1 Kur’ân-ı Kerim’in Bütününe Tâbî Olmak Nasıl Gerçekleşir? ......185

12.1.2 Emanetin Terk Edilmemesi Ne İle Mümkündür? ........................187

12.1.3 Nasıl Huşû Sahibi Olunur? ........................................................187

12.2 “Benim Sevgim Bir Kulun Kalbine Girerse, Allah Mutlaka Onun

Cesedini Ateşe Yasak Eder.” .....................................................191

12.2.1 Allah’ın En Sevdiği Varlık Olarak Yarattığı İnsandan

İstediği Nedir? ................................................................................192

12.2.2 Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Sevgisi, Kimin Kalbine Girer? 193

13. Basamak HACET NAMAZI ......................................19413.1 Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in Sünnet ve

Hadîslerinde; İstihare Namazı ve Hacet Namazı.........................195

13.1.1 İstihare Namazı ...........................................................................195

13.1.2 Hacet Namazı ..............................................................................196

13.2 “Ey İnsanlar! Hepiniz Dalâlettesiniz, Hidayete Erdirdiklerim

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 137 SAFHA 4 TESLIM.indd 13 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 14: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM14

Müstesna. Dileyin ki Sizi Hidayete Erdireyim. Hepiniz

Muhtaçsınız; Ni’metlendirdiklerim Müstesna. Dileyin ki Sizi

Ni’metlendireyim.” .....................................................................199

13.2.1 Kimler Kâfirdir? ..........................................................................205

13.2.2 Sıratı Mustakîm Nedir? ..............................................................205

13.2.3 Neden Allah’a İstikametlenmiş Olan Yol? ..................................206

14. Basamak 2. Safha MÜRŞİDE ULAŞMA VE TÖVBE ....21414.1 “Her İnsan Hata Eder. Hata İşleyenlerin En Hayırlıları Tövbe

Edenlerdir.” ...............................................................................215

14.1.1 İnsanlar Niçin Hata Yapar? .........................................................216

14.1.2. Kur’ân-ı Kerim standartları içerisinde 3 çeşit tövbe vardır. ......219

14.1.3 Mağfiret Nedir? ...........................................................................223

14.1.4 Şefaat Nedir? ..............................................................................224

14.2 “Bir Kişi Gerçekten İslâm’a Girerse Onun Bütün Günahlarını

Allah Örter. Ondan Sonra Sıra Mükâfat ve Mücâzata Gelir.

O kişinin, Bir Hasenatına 100 Mislinden 700 Misline Kadar

Mükâfat Verilir. Seyyiatına da Misli ile Mücâzat Verilir.” ............225

14.2.1 Günahlar Örtülür mü? ................................................................226

14.2.2 Hakkıyla İslâm’a Girmek Ne Demektir? ......................................227

14.2.3 Amelleri Boşa Gidenler Kimlerdir? .............................................228

14.3 “Kim Kurtuluş Gemisine Binmeyi, Güvenilir Bir Kulptan Tutmayı ve

Sağlam Bir İpe Sarılmayı Severse, Ali’yi Sevsin; Onun Düşmanına

Düşman Olsun ve Onun Evlâdından Olan Hidayet İmamlarına

Uysun; Zira Onlar Benim Halifelerim, Vâsilerim, Benden Sonra

Allah’ın Yarattıklarına Olan Hüccetleri, Ümmetimin Efendileri,

Takvalıları ve Cennete Rehberlik Eden Kimselerdir. Onların Hizbi

Benim Hizbimdir, Benim Hizbim İse Hizbullah’tır; Onların

Düşmanlarının Hizbi İse Hizbuşşeytan’dır.” ...............................231

14.3.1 Kurtuluş Gemisi Nedir? ..............................................................232

14.3.2 Güvenilir Bir Kulp Nedir?............................................................233

14.3.3 Sağlam Bir İpe Sarılabilmek Nedir? ...........................................234

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 147 SAFHA 4 TESLIM.indd 14 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 15: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 15

14.3.4 Hadîs-i Şerifteki Hidayet İmamları Kimlerdir? ............................235

14.3.5 Hizbuşşeytan Kimlerdir? .............................................................241

14.4 “Hicret İki Çeşittir; 1- Günahlardan Uzaklaşmak, 2- Allah ve

Resûl’üne Göç Etmektir. Tövbe de Kabul Olunduğu

Zaman Hicretin Ardı Arkası Kesilmez.” ......................................244

14.4.1 Allah’a Yapılan İlk Hicret Ne Zaman Başlar? ..............................248

14.4.2 Allah’a Yapılan İkinci Hicret Ne Zaman Başlar? .........................252

14.4.3 Zikrin Artırılması Önemli Bir Ayıraçtır;

Münâfıklık Ya da Fizik Vücut Teslimi! .........................................254

14.4.4 Daimî Zikrin Bir İşareti ..........................................................255

14.5 “Allah Kulları Üzerinde Ni’metini Görmek İster.” .......................256

14.5.1 Abd ve Abid Nedir? .....................................................................257

14.5.2 Ni’met Nedir? ..............................................................................257

14.5.3 Bir Abid Ne Zaman Abd (Kul) Olabilir? ......................................259

15. Basamak NEFS-İ EMMARE .....................................26415.1 “Gerçek Mücahit Nefs-i Emmaresi İle Cihad Eden Kimsedir.” ..265

15.1.1 Cihad Eden Kişi Kimdir? ...........................................................268

15.2 “Hayırlı Bir Gelişle Geldiniz! Küçük Cihaddan Büyük Cihada

Geldiniz. Büyük Cihad, Kulun Nefsi ve Hevasıyla

Cihad Etmesidir.” ......................................................................269

15.2.1 Büyük Cihad, Cihad-ı Ekber Nedir? ............................................269

15.2.2 Zikir, Nefs Tezkiyesi ve Nefsi Islah Etmenin Yegâne Vasıtasıdır .270

15.2.3 Cihad-ı Ekber Nasıl Kazanılır? ....................................................272

16. Basamak NEFS-İ LEVVAME ....................................27416.1 “Ümmetim İçin En Çok Korktuğum Şey, Nefslerinin Hevasına

Tâbî Olmaları ve Tûlû Emel Peşine Düşmeleridir.” ....................275

16.1.1 Nefsin Hevasına Tâbî Olmak Nedir? ..........................................275

16.1.2 ‘Tûlû Emel’ Nedir? ......................................................................276

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 157 SAFHA 4 TESLIM.indd 15 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 16: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM16

17. Basamak NEFS-İ MÜLHİME ....................................27817.1 “Muhakkak ki Şeytan Âdemoğlunun Kan Damarlarında Dolaşır ve

Ben Size Şeytanın Vesvese Vermesinden Korkarım.” ..............................279

17.1.1 Şeytanın İlhamı Nedir? ...............................................................279

17.1.2 Allah’tan İlham Alabilmek İçin Ne Yapmak Lâzımdır? ................280

17.1.3 Nefs-i Mülhime’deki Kişi İçin Mürşidin Önemi ............................281

17.2 “Muhakkak Ki Sizin Rabbiniz İçin Zamanınızın Günlerinde

Dalgalı Gelen Rahmet Kokuları Vardır. Bu Koku Dalgalarına

Kalbinizi Açıp Hazır Bulununuz.” ...............................................282

17.2.1 Kalbin, Rahmet Dalgalarına Hazırlanması .................................282

17.2.2 Salâvât ve Rahmet Nurları ..........................................................283

17.2.3 Sâlâvat ve Fazl Nurları ................................................................283

18. Basamak NEFS-İ MUTMAİNNE ................................28618.1 “Zengin Olan Çok Malı Olan Değil, Hakk’ın, Kendisine Verdiğine

Kanaat Edendir.” ........................................................................287

18.1.1 Allah’ın Kendisine Verdiklerine Kanaat Eden Kişi Kimdir? ........287

18.1.2 Hırsla Çalışmak İnsanı Zenginleştirir mi? ..................................288

18.2 “Zikrin En İyisi Hafî (Gizli) Olanı, Rızkın En Hayırlısı Kâfi

Gelenidir.” ..................................................................................289

18.2.1 Yan Üstü Yatarken Yapılan Zikir .................................................289

18.2.2 Verilen ve Verilmeyen Her Ni’mete Hamd ve Şükür ...................290

18.3 “De ki: Allah’ım Senden Mutmain Olan Bir Lütuf İstiyorum.

Sana Ulaşmaya İnanan, Hükmüne Rıza Gösteren ve Sana

Kanaat Eden Bir Nefs.” .......................................................................291

18.3.1 Mutmain Olan Lütuf Nedir? ........................................................291

18.3.2 Allah’a Ulaşmaya İnanmak .........................................................292

18.3.3 Allah’a Kanaat Eden Bir Nefs .....................................................293

18.3.4 Allah’ın Hükmüne Rıza Göstermek .............................................293

19. Basamak NEFS-İ RADİYE .......................................29419.1 “Mü’minin Başka Hiç Kimsede Bulunmayan İlginç Bir Hali

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 167 SAFHA 4 TESLIM.indd 16 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 17: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 17

Vardır. Onun Her İşi Hayırdır. Eğer Bir Genişliğe (Ni’mete)

Kavuşursa Şükreder ve Bu Onun İçin Bir Hayır Olur. Eğer

Bir Darlığa (Musîbete) Uğrarsa Sabreder ve Bu da Onun

İçin Bir Hayır Olur.” ...................................................................295

19.1.1 Nasıl Pozitif Derecat Kazanırız? ..................................................295

19.1.2 Ni’mete Kavuştuğunda Şükretmek .............................................296

19.1.3 Musîbete Uğradığında Sabretmek ..............................................296

19.2 “Kaza ve Kaderime Razı Olmayan, Beğenmeyen, Verdiğim

Ni’metlere Şükretmeyen, Benden Başka Rab Arasın.” ..............297

19.2.1 Kader ve Kaza Nedir? .................................................................297

19.2.2 Allah’ın Kaza ve Kaderine Razı Olan Kimdir? ...........................298

20. Basamak NEFS-İ MARDİYE ...................................30020.1 “Mükâfatın Büyüklüğü Belânın Büyüklüğü ile Orantılıdır. Allah ......

Bir Cemaati Sevdi mi, Onları Musîbete Müptelâ Eder. Kim Bunda

Sabırlı Olursa, Allah da Ondan Razı Olur, Kim de Razı Olmazsa

Allah da Ondan Razı Olmaz.” .....................................................301

20.1.1 Belâya Sabretmenin Mükâfatı Hesapsızdır .................................302

20.1.2 Allah’tan Razı Olmak Ne Demektir? ............................................303

20.1.3 Acılar İnsanı Terbiye Eder; Günahlara Kefaret Olur ..................304

20.2 “Resûlullah (S.A.V)`e Soruldu: “Ey Allah`ın Resûl’ü! Kişi Hayır

Yapsa, Halk da Bu Sebeple Onu Övse Bunun Hükmü Nedir?” “Bu

Mü`mine, Allah’ın Razı Olduğuna Dair Peşin Bir Müjdedir.”

buyurdular.”................................................................................307

20.2.1 İnsanların En Hayırlısı, İnsanlara En Faydalı Olandır ................307

20.2.2 Hidayete Vesile Olanlar ...............................................................308

20.2.3 Allah Kimlerden Razıdır? ............................................................309

21. Basamak - 3. Safha NEFS-İ TEZKİYE ...................... 31221.1 “Allah’a ve Âhiret Gününe Îmân Eden Kimse, Komşusuna

Eziyet Etmesin. Allah’a ve Âhiret Gününe Îmân Eden, Misafirine

İkramda Bulunsun. Allah’a ve Âhiret Gününe Îmân Eden

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 177 SAFHA 4 TESLIM.indd 17 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 18: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM18

Kimse, Ya Hayır Söylesin Veya Sussun.” ....................................313

21.1.1 Allah’a ve Âhiret Gününe Îmân Etmek Ne Demektir?.................314

21.1.2 Topluma Eziyet Etmemek ve İkramda Bulunmak .......................315

21.1.3 Allah Muhsinleri Sever ................................................................316

21.1.4. Allah’a ve yevm’il âhire îmân edenler kimlerdir? ......................320

21.2 “Ölmeden Evvel Ölünüz” ............................................................321

21.2.1 Ölmeden Evvel Ölmek Nasıl Gerçekleşir? ...................................322

22. Basamak - FENÂ MAKAMI - RUHUN ALLAH’A TESLİMİ .32422.1 “Başkalarını Hidayete Çağıran Kimseye, Kendisine Tâbî

Olanların Sevabı Gibi Sevap Verilir; Bununla Beraber,

Onların Sevabından da Hiçbir Şey Eksilmez. Başkalarını

Dalâlete Çağıran Kimseye de Ona İtaat Edenlerin Günahı

Kadar Günah Verilir; Bununla Beraber Ona İtaat Edenlerin

Günahlarından Hiçbir Şey Eksilmez.” .......................................325

22.1.1 Hidayete Çağıran İmamlar..........................................................326

22.1.2. Sıratı Mustakîm nedir? ..............................................................329

22.1.3 Dalâlete çağıran imamlar kimlerdir? ..........................................330

22.2. Allah’ın Evliyasına Tâbî Olan Şâkîlerden Olmaz.”

“Her Bid’atın Karşısında Mutlaka Allah’ın Bir Velîsi Vardır,

Onu Def Eder.” ...........................................................................339

22.2.1 Ruh Vücuttan Çıkınca Kişi Ölür mü? ..........................................344

22.2.2 İnsanın ruhu Allah’a Ölümle mi ulaşır?......................................345

22.2.3 İnsan Ruhunun Ölmeden Evvel Allah’a Ulaşması Var mıdır? .....346

23. Basamak BEKA MAKAMI .......................................35023.1 “Güzel Ahlâk Hataları Eritir; Suyun Buzu Erittiği Gibi.

Fenâ Ahlâk da Ameli Bozar; Sirkenin Balı Bozduğu Gibi.” .......351

23.1.1 Hataları Eriten Güzel Ahlâk Nedir? .............................................351

23.1.2 Ameli Bozan Fenâ Ahlâk Nedir? .................................................352

23.1.3 Hataların %100 Oranında Erimesi .............................................354

23.2 “Yediğinizi Allah’ın Zikri ve Namazla Eritin. Bundan Gâfil

Olmayın ki; Kalpleriniz Katılaşır.” ..............................................357

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 187 SAFHA 4 TESLIM.indd 18 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 19: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 19

23.2.1 Gâfil Olmayan Kişi Kimdir? .........................................................357

23.2.2 Zikir Nedir? .................................................................................358

23.2.3 Kalpleri Katılaşan İnsanlar Kimlerdir? ......................................359

24. Basamak ZÜHD MAKAMI .......................................36224.1 “Kim Allah’ı Çok Zikrederse Münâfıklıktan Uzak Olur. Münâfıklar

Size: ‘Gösteriş İçin Yapıyorsunuz.’ Diyecekleri Kadar Çok Ama

Çok Allah’ı Zikrediniz. Kim Allah’ı Çok Zikretmezse O, Îmândan

Uzaklaşır.” ...................................................................................363

24.1.1 Rahmân’ın Zikrinden Göz Yumanlara Şeytan Musallat Olur ......366

24.1.2 Münâfık Olmak İstemeyen Kimse Zikrini Arttırmalıdır ................368

24.1.3 Zikirden Yüz Çevirenler Fıska Düşen Kimselerdir ......................368

24.2 “Dünyada Zühd Sahibi Olmak, Kalbi ve Bedeni Rahatlatır.

Dünyaya Rağbet İse Kalbi ve Bedeni Yorar.” .............................378

24.2.1 İnsan Bedenî ve Kalbî Yorgunluktan Nasıl Kurtulur? .................380

24.2.2 Pozitif Zühd Nedir? .....................................................................380

24.2.3 Negatif Zühd Nedir? ....................................................................381

24.3 “Kıyâmette Allah Katında En Üstün Olan Allah’ı En Çok

Zikredenlerdir. Kâfirler ve Müşrikler İçerisinde Kılıcı İle

Kırılıncaya Kadar ve Kana Bulanıncaya kadar Savaşsa

da Şüphesiz Allah’ı Çok Zikredenlerin Derecesi Ondan

Daha Faziletli Olur.” ....................................................................382

24.3.1 Neden Zikir En Büyük İbadettir? ...............................................383

24.3.2 Âlimi Belirleyen Temel Vasıf Nedir? ............................................384

24.3.3 Bir İnsanın Kendisine Zulmetmesi ve Bir Başka İnsana

Zulmetmesi .................................................................................386

24.3.4 “Allah Katında Çalışmaların En Sevimlisi Hangisidir?” ..............393

24.4 “Dünyadan Rağbetini Kes ki; Allah Seni Sevsin. İnsanların

Elindekinden Rağbetini Kes ki; İnsanlar Seni Sevsin.” ..............396

24.4.1 Dünyadan Rağbetini Kesenler Kimlerdir? ..................................397

24.4.2 İnsanların Elindekine Rağbeti Kesenler Kimlerdir? ...................400

24.4.3 Bütün İhtiyaçları Temin Eden Allah’tır ........................................404

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 197 SAFHA 4 TESLIM.indd 19 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 20: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM20

25. Basamak - 4. Safha MUHSİNLER MAKAMI FİZİK VÜCUDUN ALLAH’A TESLİMİ .......................40625.1 “Gerçek Pehlivan Öfkelendiği Zaman Nefsine Hâkim Olabilen

Kimsedir.” ..................................................................................407

25.1.1 Kimler Öfkesini Yutabilir? ...........................................................407

25.1.2 Altı Tane Kalp Şartının Sahibi Olanlar ........................................408

25.1.3 Fizik Vücut Teslimi İçin Gereken Zikir ........................................409

25.1.4 Kalpteki %2’lik Aydınlanma.........................................................409

25.1.5 %51’lik Aydınlanma= Evvâb Kul Olmak ......................................410

25.1.6 Kalpteki %91’lik Aydınlanma=Muhsin Kul Olmak .......................410

25.2 “Mü’minler Birbirlerini Sevmekte, Birbirlerine Acımakta,

Birbirlerini Korumakta Bir Vücuda Benzerler. Vücudun

Bir Uzvu Hasta Olduğu Zaman Bu Sebeple Diğer Uzuvlar da

Uykusuzluğa ve Ateşli Hastalığa Tutulurlar.” ...........................411

25.2.1 İslâm Merdiveninde Muhsin Kul Olmak ......................................412

26. Basamak - 5. Safha ULÛL’ELBAB MAKAMI NEFSİN ALLAH’A TESLİMİ ....................................41426.1 “Kim Bir Yerde Oturur, Orada Zikretmezse; Zikretmeden

Kalkar İse, Allah’tan Ona Bir Noksanlık Vardır. Kim Bir Yere

Yatar, Orada Allah’ı Zikretmezse Ona Allah’tan Bir Noksanlık

Vardır. Kim Bir Müddet Yürür ve Bu Esnada Allah’ı

Zikretmezse Allah’tan Ona Bir Noksanlık Vardır.” ......................415

26.1.1 Zikir Niçin Önemlidir? .................................................................418

26.1.2. Daimî Zikre Ulaşan Kişinin Nefsiyle olan ilişkisi .........................423

26.2 “Dikkat Edin Vücutta Bir Et Parçası Vardır ki O İyi Olduğunda

Vücudun Tamamı İyi Olur. O Bozulduğu Zaman Vücudun

Tamamı Bozulur. Haberiniz Olsun O Kalptir.” ............................425

26.2.1 Nefsin Manevî Kalbi Nurlarla Dolarsa, Fizik Vücudun

Bütün Azaları Allah İçin Olur ......................................................426

26.2.2 Kalbi Tab Edilen Kişi Yaşayan Bir Ölüdür ..................................428

26.2.3 Tedebbür, Tefekkür, Tezekkür ....................................................429

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 207 SAFHA 4 TESLIM.indd 20 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 21: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 21

27. Basamak - 6. Safha İHLÂS MAKAMI ...............43427.1 “İhlâs’a Ermişlere Ne Mutlu, Onlar Hidayet Meşaleleridir.” .......435

27.1.1 İhlâs’a Nasıl Ulaşılabilir? .............................................................435

27.1.2 Tüm İnsanlar İçin Ulaşılması Gereken Hedef Neden İhlâstır? ...441

28. Basamak - 7. SafhaSALÂH MAKAMI – İRADENİN ALLAH’A TESLİMİ .......44428.1 “ En Hayırlınız, Emr-i Bil Ma’ruf, Nehy-i Anil Münker Yapanlardır.

Emr-i Bil Ma’ruf, Nehy-i Anil Münker Yapmazsanız; Allah Size

Azap Gönderir, Dua Etseniz Dahi Dualarınızı Kabul Etmez.” .....445

28.1.1 Emr-i Bil Ma’ruf Nehy-i Anil Münker Nedir? ...............................445

28.1.2 İnsan Ne Zaman Mâ’rufla Emredip Münkerden Sakındırabilir? 453

28.2 “Benim Sahâbem Gökteki Yıldızlar Gibidir; Hangisine Tâbî

Olursanız Hidayete Erersiniz.” ...................................................456

28.2.1 Sahâbe Nasıl Birer Yıldız Olmuştur? ..........................................456

28.2.3 İnsanlar Dîni Kimden Öğreneceklerdir? .....................................463

28.2.4 İnsan Kazanç veya Kayıpta Olduğunu Nasıl Anlayabilir? ...........464

28.3 “Benden Sonra Nebî Gelmeyecek. Âlimler Gelecek; Halifeler

Gelecek. Onlara Tâbî Olan Bana Tâbî Olur. Onlara Âsi Olan

Bana Âsi Olur.” ...........................................................................465

28.3.1 Hak Mü’minler ve Hak Mü’min Olmayanlar ...............................470

28.3.2 Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Vârisleri Kimlerdir? ................474

28.4 “Benim İçin İnsanların En Yakını ve En Sevgilisi, Her Kim

Olursa Olsun, Nerede Bulunursa Bulunsun, Takva Sahibi

(Muttaki) Olanlardır.” ..................................................................475

28.4.1 Kur’ân-ı Kerim’e Göre Takva Ne Demektir?................................475

28.4.2 Yedi Farklı Takva Vardır ..............................................................476

28.5 “Allah’ın Nebîlerine (Peygamberlerine) En Yakın Olanlar;

Cihad Ehli ile İlim Ehlidir.” .........................................................485

28.5.1 İlim Ehli Kimdir? .......................................................................485

28.5.2 Cihad Ehli Kimdir? ....................................................................488

28.6 “Benim Ümmetimin Âlimleri (Velîleri), Benî İsrail’in

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 217 SAFHA 4 TESLIM.indd 21 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 22: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM22

Peygamberleri Gibidir.” .............................................................491

28.6.1 Nübüvet, Peygamberlere (Nebîlere) Has Bir Olgudur ...............491

28.6.2 Risâlet Kıyâmet Gününe Kadar Devam Edecektir ............................493

28.7 “Kulum Bana Nâfile İbadetlerle Durmadan Yaklaşır, Nihayet

Ben Onu Severim. Kulumu Sevince de Ben Onun İşiten

Kulağı, Gören Gözü, Tutan Eli ve Yürüyen Ayağı Olurum.” .......497

28.7.1 Farz ve Nafile İbadetler ...............................................................499

28.7.2 Kişi Allah’ın Emirlerine İtaat Ettikçe, Allah’ın

Sevgisini Kazanır ........................................................................501

28.7.3 Allah ile İşiten, Konuşan, Tutan, Yürüyen Kişi

Devrin İmamıdır ..........................................................................505

28.8 “Allahû Tealâ, Her Yüzyılın Başında Bu Dîni İkame Edecek

Birini Mutlaka Beas Eder, Gönderir.” .......................................513

28.8.1 Mehdi (A.S) ve Hz. İsa (A.S) ....................................................514

28.8.2 Deccâl Fitnesi .............................................................................517

28.8.3 Duhan Fitnesi ..............................................................................517

28.8.4 Güneşin Batıdan Doğması ve Dabbetül Arz ...............................517

28.8.5 Ulûl Azm Nebîlerin Yardım Ettiği Resûl Peygamber

Efendimiz Değildir .......................................................................521

28.9 “Mehdi (A.S) Benim Soyumdandır. Benim Sünnetim Üzere

Mücâdele Verir; Benim Vahiy Üzere Mücadele

Verdiğim Gibi.” ..........................................................................533

28.9.1 Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Vahiy Üzere

Mücâdele Vermesi ......................................................................536

28.9.2 Hadisteki “Vahiy” Nedir? .............................................................538

28.9.3. Mehdi (A.S)’ın Vahiy Üzere Mücâdele Vermesi ..........................539

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 227 SAFHA 4 TESLIM.indd 22 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 23: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 23

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 237 SAFHA 4 TESLIM.indd 23 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 24: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM24

H A D İ S L E R L E

BASAMAK İSLAM

YEDİ safha DÖRT teslim

28

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 247 SAFHA 4 TESLIM.indd 24 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 25: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

25HADÎS-İ ŞERİFLERLE İSLÂM’IN 28 BASAMAĞI 7 SAFHA VE 4 TESLİM

GİRİŞ

Kur’ân’daki İslâm; Allah’a Ulaşmayı Dilemekle Başlayan 28 Basamaklık Bir Yolculuktur. Yolun Sonunda Allah vardır.

Eşref-i mahlûkat olarak yaratılan insanoğlunun varoluş sebebi; ezelde Allah’a verdiği sözleri (yemin, misak ve ahd) yerine getirip, dört teslimle Allah’a teslim olmaktır. Kaldı ki İslâm, teslim demektir. Kur’ân’daki İslâm’ı yaşamaksa, Kur’ân’ın bütününe tâbî olmayı gerektirmektedir. Bir bütünü muhtevasında barındıran VEL ASR Suresinde ifade edildiği gibi, İslâm 28 basamak, 7 safh a ve 4 teslimden oluşmaktadır.

28 basamaklık İslam merdiveninin;1. basamağında olayları yaşamak vardır.2. basamakta; insanlar yaşadıkları olayları değerlendirirler.3. basamakta; olayları doğru muhakeme edenler, Allah’a ulaşmayı dilerler. (İslam’ın 1.safh ası).4. basamakta; Allah Rahmân esmasıyla Kendisine ulaşmayı dileyen kişinin üzerine tecelli eder. 5. basamakta; Allah irşad makamıyla kişi arasındaki hicab-ı mestureyi kaldırır.6. basamakta; kişinin kulaklarındaki vakra alınır.7. basamakta; kişinin kalbindeki ekinnet alınıp yerine ihbat konur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 257 SAFHA 4 TESLIM.indd 25 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 26: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM26

8. basamakta; Allah kişinin kalbine ulaşır.9. basamakta; kalp Allah’a döndürülür. 10. basamakta; kalbe nur yolu açılır.11. basamakta; kişi Allah’ı zikretmeye başlar ve kalbi yumuşar.12. basamakta; kişi huşû sahibi olur.13. basamakta; kişi Hacet namazı kılarak Allah’tan mürşidini sorar.14. basamakta; mürşide tâbiiyet gerçekleşir. (İslâm’ın 2.safh ası)

Mürşide Tâbiiyett en Sonra Kişi, 7 Kademede Nefsini Tezkiye Eder Ve Her Tezkiye Kademesinde Ruh, Allah’a Doğru Bir Gök Katı Yükselir. 15. basamakta; Kişi Nefs-i Emmare kademesindedir (%100 şerri emreden nefs kademesi).16. basamakta; Nefs-i Levvame’de dir; artık nefsini kınamaya başlamıştır. 17. basamakta; Nefs-i Mülhime’dedir. Bu noktada şeytanın fücuru ve Allah’ın ilhamı kişiye ulaşır. 18. basamakta; Nefs-i Mutmainne’dedir. Allah’ın verdiklerini yeterli görmeye başlamıştır. 19. basamakta; Nefs-i Radiye’dedir. Allah’tan razı olmuştur.20. basamakta; Nefs-i Mardiyye’dedir. Allah da ondan razı olmuştur.21. basamakta; Nefs-i Tezkiyede’dir. Kişinin nefsinin kalbine Allah’ın nurları hâkim olmuştur. Ruh, Allah’ın Zat’ına ulaşmıştır. 3.safh a, 1.teslim.

Tezkiye Kademelerinin Tamamlanmasıyla Ruh da Allah’a Ulaşmıştır. Bundan Sonra Velâyet Kademeleri Başlar.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 267 SAFHA 4 TESLIM.indd 26 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 27: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 27

22. basamakta; Kişi Fenâ makamının sahibidir. Ruhu Allah’ın Zat’ında ifnâ olmuştur. 23. basamakta; Beka makamına ulaşılır. Kişinin ruhuna Allah’ın katında bir taht ihsan edilir.24. basamakta; Zühd makamının sahibi olunur. Kişi Allah’ı dünya hayatından üstün tutt uğunu Allah’a ispat etmiştir. 25. basamakta; Kişi Muhsinler makamına ulaşır. Kişi fizik vücudunu Allah’a teslim etmiştir. 4. safh a, 2. teslim.26. basamakta; Kişi ulûl’elbab makamındadır. Nefsini Allah’a teslim etmiştir. 5. safh a; 3. teslim.27. basamakta; Kişi İhlâs makamındadır. 6. safh a28. basamakta; Kişi Salâh makamındadır. İradesi de Allah’a teslim olmuştur. 7. safh a, 4. teslim.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 277 SAFHA 4 TESLIM.indd 27 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 28: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM28

KUR’ÂN-I KERİM’İN BÜTÜN SIRLARI, VEL ASR SURESİNDE GİZLENMİŞTİR

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 287 SAFHA 4 TESLIM.indd 28 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 29: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 29

Vel Asr Suresi, 28 Basamağın Bütününü İhtiva Etmektedir.

“Ya Âlim Olun; Ya Müteallim (Öğrenen) Olun; Ya İşiten Olun veya Seven Olun. Sakın Beşincisi Olmayın Helâk Olursunuz. Beşincisi İlme ve İlim Ehline Buğuz Edenlerdir.” (K: Taberani, Mecmeu’z-Zevâid ve Menbeu’l-Fevaid, c. 1, s. 122, C1, s. 75/9; Câmius Sağir, 1.cilt, 1. bölüm, Hadis No: 318)

Vel Asr Suresi, Kur’ân-ı Kerim’in kısa ama en önemli suresidir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de, yukarıdaki hadîs-i şerifinde Kur’ân’ın bütününü ihata eden Vel Asr Suresine atıft a bulunmuştur. Öyle ki 28 basamaklık İslâm merdiveni, 4 tane 7’li basamak olmak üzere bu surede yer almaktadır.

İmam-ı Şâfi Hazretleri buyurmuştur ki: “Kur’ân kaybolmaz. Farzı mahâl kaybolduğunu düşünürsek; tek başına Vel Asr Suresi yeterlidir.”

Elbett e lâfzî mânâları itibariyla Kur’ân’ın bütünü Vel Asr Suresinde yoktur. Ama 7 safh a ve 4 teslimden ibaret Kur’ân’ın bütünü, ruh olarak Vel Asr Suresinde yer almıştır.

Allahû Tealâ Vel Asr Suresinde şöyle buyurmaktadır:

103/ASR-1: Vel asrı.Asra yemin olsun.103/ASR-2: İnnel insâne le fî husrin. Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.103/ASR-3: İllellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabr(sabrı). Ama âmenû olanlar (ilk 7 basamağı aşanlar), nefs tezkiyesi yapanlar (ikinci 7 basamağı aşanlar), Allah’a ruhu ulaşıp Hakk’ı tavsiye edenler (üçüncü 7 basamağı aşanlar) ve sabrı tavsiye edenler (dördüncü 7 basamağı aşanlar) hariç.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 297 SAFHA 4 TESLIM.indd 29 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 30: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM30

● Âmenû olmak; birinci 7’li basamak. ● Islah edici amellere başlamak; ikinci 7’li basamak. ● Hakk’ı tavsiye etmek; üçüncü 7’li basamak. ● Sabrı tavsiye etmek; dördüncü 7’li basamak.

İşte Allahû Tealâ’nın Kur’ân-ı Kerim’deki dizaynı, bu dört tane 7’li basamağı ifade etmektedir. Âmenû olanlar, ölmeden evvel ruhunu Allah’a ulaştırmayı dileyenlerdir. Islah edici amellere başlamaksa, kişinin mürşide tâbiiyetiyle devreye giren nefs tezkiyesini (ıslah edici ameller işlemeye başlaması) ifade etmektedir. Hakk’ı tavsiye etmek mutlak surett e ruhun Allah’a teslimini, sabrı tavsiye etmek ise iradenin de Allah’a teslimini gerektirmektedir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in; “Ya âlim olun; ya müteallim (öğrenen) olun; ya işiten olun veya seven olun. sakın beşincisi olmayın helâk olursunuz. beşincisi ilme ve ilim ehline buğuz edenlerdir.” hadîs-i şerifi de, bu 28 basamaklık dizaynla birebir örtüşmektedir.

Vel Asr Suresi İle Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Hadîs-i Şerifi Arasındaki İlişki

Vel Asr Suresi Anlamı Hadîs-i Şerift eki

Yeri

1 “Ve tevâsav bis sabr” Sabredenler Âlim olan, öğretenlerdir

2 “Ve tevâsav bil hakkı” Hakkı tavsiye edenler Öğrenenlerdir

3 “Ve amilûs sâlihâti” Mürşide tâbî olanlar İşitenlerdir

4 “İllellezîne âmenû” Âmenû olanlar Sevenlerdir

5 “innel insâne le fî husrin” Hüsranda olanlar

İlme ve ilim ehline buğzeden, sevmeyenlerdir

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 307 SAFHA 4 TESLIM.indd 30 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 31: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 31

Hadîs-i şerift e; “Ya âlim olun; ya müteallim (öğrenen) olun.” ifadesiyle; “Ya sabrı tavsiye edin, ya hakkı tavsiye eden olun. Ya mürşide tâbî olup ıslah edici amellere başlayan birisi olun veya âmenû olan birisi olun (îmânı artan mü’minlerden, Allah’a ulaşmayı dileyenlerden olun)” mesajı verilmektedir.

Cahiliyye döneminde yaşayan Arap bedevîleri sahâbe yapan olay, Vel Asr Suresinin tamamını bir bütün olarak hayatlarına tatbik etmeleridir. Âli İmrân Suresinin 119. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ sahâbe-i kirâm için şöyle buyurmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-119: Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri).İşte siz (mü’minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz kitabın tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca “biz îmân ett ik” dediler, yalnız kaldıkları zaman, size karşı öfk elerinden parmak uçlarını ısırdılar. De ki: “Öfk enizden ölün.”Muhakkak ki Allah, sinelerde olanı en iyi bilendir.

Görüyoruz ki ashab-ı kirâm, Kitab’ın bütününe tâbî olmuşlardır. Vel Asr Suresindeki 4 kurtuluş sebebini de kendilerinde toplayarak hepsi ayaklı birer Vel Asr Suresi olmuşlardır. İstiklâl Marşımızın Yazarı Mehmet Akif Ersoy “Safahat” adlı şiir kitabındaki bir şiirinde şöyle buyurmaktadır:

Allah’ın 99 esması var. En başında Hakk, Ne büyük şey kul için Hakk’ı tutup kaldırmak. Hani Ashab-ı Kirâm birbirinden ayrılırlarken Mutlaka Vel Asr Suresini okurlarmış. Bu neden? Çünkü meknûndur bu Surede esrar-ı felâh.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 317 SAFHA 4 TESLIM.indd 31 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 32: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM32

En başında îmânî hakiki geliyor, sonra ameli SâlihSonra hakk, sonra sebat (sabır), işte kuzum insanlıkBu dört şey sende birleşti mi yoktur hüsran sana artık

Mehmet Akif Ersoy’un da ifade ett iği gibi 28 basamak, 7 safh a ve 4 teslimden oluşan dizayn, Kur’ân-ı Kerim’de farz kılınmasına rağmen ve 14 asır evvel sahâbe bütün bu farzları yerine getirmiş olmasına rağmen, bugünkü İslâm tatbikatında ne yazık ki 7 safh a ve 4 teslimden eser yoktur. Kur’ân’ın bütününü muhtavasında barındıran Vel Asr Suresi unutulmuş, unutt urulmuştur. İşte bu noktada bize düşen görev; Kur’ân’daki İslâm’ı ehl-i zikirden öğrenmek ve bir an önce hayata geçirmektir.

Öyleyse gelin hep birlikte Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîs-i şerifini, Vel Asr Suresi ışığında bir bütün olarak inceleyelim.

İnsan Ne Zaman Sevmeye Başlar?

“Veya Seven Olun” ifadesiyle anlatılan kişi, kendisi için bir müjdeci olan Resûl’ün davetini kabul eden kişidir.

Resûl, daveti kabul etmeyenleri cehenneme gitmekle uyarıcıdır. Daveti kabul edenler, 3. basamakta Allah’a ulaşmayı dileyenler,

Allah’ı sevenlerdir. Allah’a giden yolun giriş kapısı Allah sevgisidir. Seven sevdiğine yaklaşır. Korkan korktuğundan kaçar.

Kişi Allah’a ulaşmayı dilememişse, Allah’a göre kör, sağır ve idraksiz hüviyetinde olan birisidir. Böyle bir kişiyle irşad makamı (mürşid) arasında nefret vardır. Kişi Allah’a ulaşmayı dilediği an, Allah onun gözlerindeki, kulaklarındaki ve kalbindeki engelleri kaldırır. Bu kişi gören, işiten ve idrak eden bir hüviyet kazanır. O noktada kişi ile irşad makamı arasında doğrudan doğruya bir sevgi oluşur. Sevgiyi kalbe koyan Allah’tır. (Bknz. 3.basamak.)

Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerifinde de şöyle buyur-maktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 327 SAFHA 4 TESLIM.indd 32 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 33: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 33

“Âmenû olmadıkça (Allah’a ulaşmayı dilemedikçe) cennete giremez-siniz, birbirinizi (mürşidi) sevmedikçe de mü’min olamazsınız.”

Cennete girebilmek için âmenû olmak lâzımdır. Ama âmenû olabilmek için de mutlaka ve mutlaka Allah’a ulaşmayı dilememiz lâzımdır. O zaman seven kişi kurtuluştadır. Günümüz dîn öğreticileri, korkuya dayalı bir dîn tatbikatı öğretmektedirler.

Oysaki Allah’a giden yol sevgiden geçmektedir. Allahû Tealâ Kendisine yaklaşmamızı, Kendisine dost olmamızı,

Kendisine yakın olmamızı istemektedir. Allah’a ne kadar yaklaşabilirsek, O’na ne kadar dost olabilirsek ve ne kadar emirlerine itaat edersek, Rabbimizle aramızdaki sevgi de o kadar bütün bir hâl alacaktır.

İşiten Kimdir?

Hadîs-işerift e “Ya İşiten Olun” ifadesiyle anlatılan kişi, mürşidine tâbî olan kişidir.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bir başka hadîs-i şerifini hatırlayalım: “Ya Hakk’ı konuşunuz veya susunuz!” Burada Hakk’ı konuşan kişi, Hakk’ı tavsiye eden kişidir. Susan kişi, mürşidine ihsanla tâbî olan, mürşidini işiten kişidir. Yine Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Susan kazandı.” buyurmaktadır.

Allahû Tealâ Allah’a ulaşmayı dileyen kişiye 7 tane furkan verir. Ve kişinin ıslah edici amellere başlaması için kalp şartlarını da oluşturur. O kişinin kalbine hidayetle ulaşır. O kişinin kalbini Allah Kendisine çevirir ve kalbe giden rahmetin yolunu açar. Ve kişi zikretmeye başladığı an, kalp şartları tahakkuk ett iği için zikirle birlikte salâvât taşıyıcısı ve rahmet göğse gelir. Açılan yolu takip etmek suretiyle kalbe ulaşır ve o kişiyi huşû sahibi kılar. Huşû sahibi olan kişi Hacet namazıyla Allah’tan mürşidini sorar ve kendisine gösterilen mürşide tâbiiyetini gerçekleştirir. İşte mürşidin sözlerini işitip idrak eden bu kişi, hadis-i şerift e bahsi geçen “işiten” hüviyetindeki kişidir. (Bknz.6.basamak)

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 337 SAFHA 4 TESLIM.indd 33 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 34: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM34

Müteallim (Öğrenen) Kimdir?

Kim huşû sahibi olup da, hacet namazıyla mürşidini talep ederse, Allah’ın bir vaadi vardır; mutlaka ona mürşidini gösterecektir. O kişi 14. basamakta mürşide ihsanla tâbî olduğu zaman Allahû Tealâ’nın 7 tane ni’metini alır. 7 ni’mete mazhar olan kişi hâdis-i şerifin muhtevası içerisinde dinleyen kişidir. Ama müteallim olması için; yani öğrenen bir kişi olması için 7 kademede nefsini tezkiye etmesi lâzımdır.

Öğrenen kişi, Hakk’ı tavsiye eden, tebliğ yapan kişidir. Çünkü öğrenmek için öğretmek lâzımdır.

Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz: “Kim bildiğiyle amel ederse Allah ona bilmediğini öğretir.” buyurmaktadır.

Allahû Teâlâ bütün bunları bir tek talebimize, dileğimize bağlı olarak garanti altına almıştır. İhsanla mürşide tâbî olanlara Allah 7 tane ni’met verir ve onlara vasıta emirleri sevdirir. Böylece Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne, Radiye, Mardiyye ve Tezkiye kademeleri bir bir aşılır. Her tezkiye kademesinde, Allah’ın onlara sevdirdiği zikirle kalplerinde oluşan fazl miktarı %7 artarak devam eder. 7 kademede nefsin kalbinde %49 fazl birikimi ve huşûdan gelen %2 rahmet nuru olmak üzere %51 aydınlık oluşur ve böylece o kişinin nefsi tezkiye olur.

Nefsin tezkiye olması ne sağlar?

Nefsin tezkiye olması, o kişinin ruhunun Allah’ın Zat’ına ulaşmasını sağlar ki; bu ilk teslimdir. Bu teslimin muhtevası içerisinde kişi ermiş evliyadan olur.

Ermiş evliyadan olan kişiye Allah’ın verdiği görev, artık öğrenen kişi olmaktır.

Kişi neyi öğrenir? Kur’ân’ın ruhunu öğrenir. Kur’ân’ın ruhunu öğrenen kişinin ödevi Hakk’ı tavsiye etmektir. Öyleyse ne kadar Hakk’ı tavsiye ederse, o kadar Kur’ân’ın ruhunu öğrenir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 347 SAFHA 4 TESLIM.indd 34 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 35: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 35

Hakk’ı tavsiye etmek; insanları Allah’ın Zat’ına çağırmaktır. Ermiş evliyadan olan insan Hakk’ı tavsiye etmeye başlayınca: “Ey insanlar! Duyduk duymadık demeyin, Allah’a ulaşmayı dileyin. Dilerseniz, Allahû Teâlâ’nın ikramı söz konusudur. O ikram, 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısıdır. Biz Allah’ın ikramına mazhar olanlardanız. Biz bu ikrama sahip olduğumuz için, bu ikramı size de tavsiye ediyoruz. Biz bu ikrama Allah’a ulaşmayı dilemekle kavuştuk. Siz de bu ikrama sahip olun.” der.

Allah’ın bizler için muradı sonsuz âhiret ve dünya saadetidir. Daimî zikre ulaşan bir insan, âhiret saadetinde 5. kat cenneti elde etmiştir ve dünya saadeti %100’dür. Artık hiçbir olay, o kişiyi huzursuz ve mutsuz kılamayacaktır. Çünkü şeytan sadece afetlere tesir edebilir. Ama nefsin manevî kalbinde daimî zikirle artık afet kalmadığı için afetlerin yerini ruhtaki hasletler, faziletler olarak almıştır. Faziletlerden kaynaklanan talepler ve ruhun talepleri çakışıktır, birbiriyle örtüşme halindedir. Artık o kişi sonsuz bir huzur ve mutluluğu yaşıyordur. O zaman, bize düşen muteâllim olanlardan olup, daimî zikre ulaşmaktır. (Bknz.26. basamak).

Âlim (Öğreten) Kimdir?

28 basamaklık dizaynın son üç basamağında (ulûl’elbab makamında, ihlâs makamında, salâh makamında) kişi, hikmetin sahibi olur. Ama hikmetin ötesini öğrenmek için kişinin Allah’ın Zat’ına rüyet olması lâzımdır. Kim Allah’ın Zatı’nı görürse, Allahû Teâlâ tarafından irşada memur ve mezun kılınır ve artık o kişi âlimdir.

İradesini Allah’a teslim eden, Allah’ın Zat’ını gören hikmet sahibi âlim, fıkıh açısından nebîler gibidir. Ama nebîler onun ötesinde aynı zamanda risâletle ve nübüvvetle vazifelidirler ve Allah’ın tasarrufundadırlar.

Mehmet Akif Ersoy: “Bu dört şey sende birleşti mi, yoktur hüsran sana artık.” diyor.

İşte bu dört şey;

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 357 SAFHA 4 TESLIM.indd 35 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 36: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM36

● Âmenû olmak,● Islah edici amellere başlamak, ● Hakk’ı tavsiye etmek ● Sabrı tavsiye etmektir.

Gerçekten de o insan için artık hüsran söz konusu değildir.

Helâk olanlar kimlerdir?

Beşincisi olmayın helâk olursunuz.”Hadîs-i şerift e sözü edilen beşinci gruptakiler, ilme ve ilim ehline

buğz edenlerdir. İlim ehli; daimî zikre ulaşanlar, ulûl’elbab ve ötesidir. İlim de, ilim ehlinin bize öğrett iği Kur’ân-ı Kerim’i ifade etmektedir. Eğer onlar bunu gerçekleştirmiyorlarsa, o zaman gerçekleştirenlerin sahip olduklarına sahip olamayacaklardır. Onlar, Allah’ın ikramına sahip olmayacaklar, onlar Allah’ın ikrâmına sahip olmadıkları için fizik vücut teslimine, daimî zikre ve dolayısıyla âhiret ve dünya saadetine ulaşamayacaklardır. Oysa Allah’ın muradı; insanı âhiret ve dünya saadetine ulaştırmaktır. Allahû Tealâ hepinizden bir bütünü bu şekilde yaşamınızı istemektedir.

O halde her kim Allah’a ulaşmayı dilememişse o, Vel Asr Suresinde ifade edilen hüsrandaki kişidir. Ve her kim Alllah’a ulaşmayı dilememişse, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadis-i şerifinde ifade ett iği gibi helâk olanların arasındadır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 367 SAFHA 4 TESLIM.indd 36 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 37: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 37

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 377 SAFHA 4 TESLIM.indd 37 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 38: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM38

1 . B A S A M A K

OLAYLARIN YAŞANMASI

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 387 SAFHA 4 TESLIM.indd 38 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 39: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

39HADÎS-İ ŞERİFLERLE İSLÂM’IN 28 BASAMAĞI 7 SAFHA VE 4 TESLİM

1.1. “İslâm Dînine (Hanif Dînine) Girmeyen Ateştedir.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz hadîs-i şerifinde: “İslâm dînine girmeyen ateştedir.” buyurmaktadır. (K: Müslim 867). Nebîler Sultanının bu hadîs-i şerifl e bizlere vermek istediği mesajı, Kur’ân âyetleri ve sahih hadisler ışığında gelin hep birlikte inceleyelim.

Bütün insanlar hayata geldikleri andan itibaren bir takım olaylar yaşarlar. Ve bu olayların hepsi Allahû Tealâ tarafından bir hedefe dönük olarak dizayn edilir. Nasıl ki kâinatt aki her şey insanın emrine musahhar kılınmışsa, insan da Allah’a kul olmak için yaratılmıştır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

51/ZÂRİYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya’budûn(ya’budûni). Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yaratt ım.

Kul olma vasfı, sadece ve sadece Allahû Tealâ’nın bizim için seçtiği hanif dînin gereklerini yerine getirmekle kazanılacak bir vetiredir. Allah’ı tanımak, Allah’ı hakkıyla bilmekse, Allah’a dönük bir kalp taşımakla mümkündür. Fakat her insan, dalâlet standartları içerisinde dünyaya gelmektedir. Hanif dîninin giriş kapısı ölmeden evvel ruhen Allah’a ulaşmayı dilemek olduğu cihetle, her kim serbest iradesiyle Allah’a yönelirse, ancak onlar kurtuluşa eren yegâne fırkanın; Fırka-i Naciye’nin içinde yerlerini alacaklardır.

28 basamaklık İslâm merdiveninin 1.basamağında Allahû Tealâ’nın bizlere yaşatt ığı olaylar, işte bu minval üzere son derece hayatî bir önem arz etmektedir. Kişinin kalbinde Allah’ı arama dileğinin oluşması, yaşadığı musîbetlere, imtihanlara dayalı bir müessesedir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 397 SAFHA 4 TESLIM.indd 39 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 40: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM40

9/TEVBE-126: E ve lâ yerevne ennehum yuft enûne fî kulli âmin merreten ev merreteyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn(yezzekkerûne).Ve onlar, senede bir veya iki kere imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra tövbe etmiyorlar (Allah’a yönelmiyorlar) ve onlar zikir yapmıyorlar (Allah’ın ismini ardarda tekrar etmiyorlar).

Âyet-i kerimede görüldüğü üzere Allahû Tealâ insanları olaylarla imtihan ederek bir hedefin sahibi kılmak istemektedir. Bu nokta, 28 basamaklık İslâm merdiveninin 1.basamağını içerir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de; “İslâm dînine (hanif dînine) girmeyen ateştedir.” hadîs-i şerifiyle, İslâm’ın 1.basamağına; yani Vel Asr Suresinde ifade edildiği gibi herkesin hüsranda olduğu noktaya ışık tutmaktadır. Kişi hüsrandan ancak âmenû olmakla; Allah’a ulaşmayı dilemekle kurtulabilecektir. Kaldı ki hiç kimse doğuştan Müslüman, Yahudi veya Hıristiyan olarak dünyaya gelmiş değildir. Herkes dalâlet standartları içinde hayata gelir. Ve her kim, Allah’ın verdiği cüz’i iradeyle Allah’ı dilerse, ancak o kişi hanif dînin müntesibi olma hakkının sahibidir.

O halde “İslâm dînine girmeyen ateştedir” hadîs-i şerifi bir büyük Kur’ân-ı Kerim hakikatini ifade etmektedir. Kişi hangi şartların, hangi inanışın içinde olursa olsun, onu kurtuluşa ulaştıracak olan yegâne faktör, kendi serbest iradesiyle Allah’a ulaşmayı dilemesidir.

Kişinin aklı hangi ortamda şuurlanmışsa, o kalıplar içerisinde hareket edecektir. Eğer kişinin aklı, negatif bir ortamda şuurlanmışsa Allah’a âsi olacak, pozitif bir ortamda şuurlanmışsa Allah’ın emir ve yasaklarını hayatına zevkle tatbik edecektir. Kişiyi böyle bir ayıraca götürecek olan temel faktörse, bir tek dilektir: Allah’a ulaşmayı dilemek. Bu dileğin kalpte yeşermesi ise yaşadığımız olaylarla son derece yakından ilintilidir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîs-i şerifine göre ateşte olan birileri vardır. İşte bu hazin gerçeği ortaya koymak ve muhtevasını anlayabilmek için aşağıdaki soruların yanıtlarını aramamız gerekmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 407 SAFHA 4 TESLIM.indd 40 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 41: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 41

● İslâm nedir? ● İslâm dîninin giriş basamağı nedir- İslâm’a nasıl girilir?● Ateş ne demektir? Ateş ehli kimlerdir? Ateşten kurtulanlar

kimlerdir?● Diğer dînlere mensup kişiler ateşte olacak kişiler midir?

1.1.1 İslâm Nedir?

Ezelî ve ebedî bir tek dîn olduğunu daha evvel ifade etmiştik. Bu dîn babamız İbrâhîm (A.S)’ın Hanif dînidir; Arapça adıyla “İslâm’dır.”

Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

4/NİSÂ-125: Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vett ebea millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), vett ehazallâhu ibrâhîme halîlâ(halîlen).Ve hanif olarak Hz. İbrâhîm’in dînine tâbî olmuş ve vechini ( fizik vücudunu) Allah’a teslim ederek muhsin olan kimseden, dînen daha ahsen kim vardır. Ve Allah, Hz. İbrâhîm’i dost edindi.

Hanif dîninin 3 özelliği vardır. Ve 7 safha ve 4 teslimden oluş-

maktadır.

Vahdet: Allah’ın tekliği; tek bir Allah’a inanmak.Tevhid: Allah’a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu tek bir topluluk.Teslim: Ruhun, vechin, nefsin ve iradenin Allah’a teslimi.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 417 SAFHA 4 TESLIM.indd 41 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 42: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM42

7 safh a ve 4 teslim:1. safh a: Allah’a ulaşmayı dilemek.2. safh a: Mürşide tâbiiyet.3. safh a: Ruhun Allah’a teslimi (1.teslim).4. safh a: Fizik vücudun Allah’a teslimi; (2.teslim).5. safh a: Nefsin Allah’a teslimi (3.teslim).6. safh a: Muhlis olmak.7. safh a: İradenin Allah’a teslimi (4.teslim).

Ruh, nefs ve fizik beden üçlüsüyle yaratılan insanoğlu, bu üç vücudunu Allah’a teslim edeceğine dair ezelde Allah’a söz vermiştir. Yetmez, yolun sonunda iradenin de teslimi vardır. Kişiyi bu dünya hayatında mutsuz kılan, ruhu ve nefsi arasındaki kavgadır. Ruh, Allah’tan gelmiştir ve bünyesinde sadece Allah’ın güzellikleri vardır. Nefs ise bütünüyle karanlıklardan müteşekkildir ve şeytanın komuta merkezidir. İşte bu iki zıt kuvvet arasındaki devamlı çatışma, kişinin yegâne mutsuzluk sebebidir. Ahirett e ateşte olmak da yine kişinin nefsini ilâh edinmesiyle ilintilidir.

İslâm dîni dünya hayatında kesintisiz bir sulh ve sükûnu, yani dünya hayatında cenneti ve ahiret hayatında da cenneti vaat etmektedir. Allah’ın bu konuda en şerefl i mahlûku olarak yaratt ığı insana sözü vardır. Kim ölmeden evvel ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilerse, o kişi Allah’ın garantisi altındadır. Allah onun ruhunu mutlaka Kendisine ulaştıracaktır. (Bknz. 3.basamak).

Öyleyse hadîs-i şerift eki “Ateşte olmak” ifadesi, ahiret hayatı göz önüne alındığında cehennemi, dünya hayatı düşünüldüğünde ise; mutsuz olmayı, hüsranda olmayı, zulüm içinde olmayı ifade etmektedir. Hâlbuki Allahû Tealâ mutluluğun reçetesini bizlere vermiştir.

Kur’ân’daki İslâm=Mutluluk’tur.

Her kim bu reçeteyi hayatına tatbik etmişse o, ebediyen hüsrandan kurtulmuş, hem dünya hem de ahiret saadetine kavuşmuştur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 427 SAFHA 4 TESLIM.indd 42 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 43: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 43

1.1.2 İslâm Dîninin Giriş Basamağı Nedir - İslâm’a Nasıl Girilir?

Nasıl ki bir hedefe ulaşmak için evvelâ o hedefe ulaşmayı istemek gerekiyorsa, Allah’a giden yolda da kişinin evvelâ Allah’ı ulaşmayı talep etmesi gerekmektedir. Her işin başında olduğu gibi, İslâm dîninin giriş kapısı da talep etmek, istemektir. Kim, kalbî bir dilekle Allah’ın dînine adım atmayı dilerse o, bu kapıdan içeri adımını atmıştır. Bunun başka bir yolu, başka bir anahtarı olması mümkün değildir.

Allahu Teâlâ Kendisine yönelmeyi, Kendisini istemeyi, Kendisine ulaşmayı dilemeyi Kur’ân-ı Kerim’in pek çok âyetinde üzerimize farz kılmıştır. Bundan 14 asır evvel sahâbe bu farzı yerine getirerek Allah’a ulaşmayı dilemişler ve taguta kul olmaktan kendilerini kurtarmışlardır. (Bknz. 3.basamak).

1.1.3. Ateş Ne Demektir? Ateş Ehli Kimlerdir? Ateşten Kurtulanlar Kimlerdir?

Ateş, ahiret standartları içerisinde düşünüldüğünde cehennemde olmayı ifade etmektedir. Cehenneme gitmek ve gitmemek Kur’ân-ı Kerim’de Allah’a ulaşmayı dilemek ve dilememek ayıracıyla ayrılmıştır. Cehennemde olmanın gereği ise kişinin seyyiatinin hasenatından fazla olmasıdır.

23/MU’MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul mufl ihûn(mufl ihûne).O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 437 SAFHA 4 TESLIM.indd 43 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 44: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM44

23/MU’MİNÛN-103: Ve men haff et mevâzînuhu fe ulâikellezîne hâsirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).Ve kimin mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

Dünya hayatında Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, cehenneme gidecek olanlardır. Onlar, kendi kendilerine zulmedenler ve kendilerini hüsrana düşürenlerdir. Bu insanlar, Allah’ın âyetlerinden gâfillerdir. Dalâlett edirler ve ne yazık ki amelleri de boşa gitmiştir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V); “İslâm dînine (hanif dînine) girmeyen ateştedir” hadîs-i şerifindeki ateşin muhtevası, birincil açıdan budur. Ancak hadîs dünya hayatında da ateşte olmayı ifade etmektedir. Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi, mutsuz ve huzursuz bir dünya hayatının içerisinde olacağı cihetle, dünyevî açıdan da ateşin içindedir.

Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki; “Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez. Ben de giremem ama Rabbim Beni rahmetine gark etmiştir.”

Görüyoruz ki kişinin kendi ameli onu tek başına kurtuluşa erdiremeyecektir. Nefsine tâbî olan her insan, ne kadar ibadet ederse etsin, günah işlemeye devam edecektir. Böyle bir kişinin sevaplarının günahlarından ağır gelmesi asla mümkün olmayacaktır. Kurtuluşa ermenin olmazsa olmaz şartı Allah’a ulaşmayı dilemektir. Kişi mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemelidir ki; ancak bunun neticesinde Allah ona furkanlar versin ve günahlarını örtsün.

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tett ekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeff ir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).Ey âmenû olanlar! (Allah’a ulaşmayı dileyenler) Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 447 SAFHA 4 TESLIM.indd 44 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 45: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 45

Âyet-i kerimeden de anlaşılıyor ki; kişinin sevap tartılarının ağır gelmesi Allah’a ulaşmayı dilemesine bağlıdır.

1.1.4 Diğer Dînlere Mensup Kişiler Ateşte Olacak Kişiler midir?

Birleşmiş Milletlerde dînle ilgili birimin, şu an dünyada yaşayan insanların inançları üzerine yaptıkları bir araştırmada, 72 tane birbirinden farklı inanç türünün olduğu tespit edilmiştir. Ama Allah’ın dîni tektir. Allah dostları bu hakikati çok güzel ifade etmişlerdir.

Yunus Emre bir şiirinde şöyle buyurmaktadır:

“72 millete bir göz ile bakmayan Halka müderris olsa hakikatt e âsîdir.”

Aslında herkesin bir tek Hanif dîninin gerektirdiği inanca sahip olması gerekmektedir. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde bu evrensel mesajı şöyle vermektedir: “Benim ümmetim 73 fırkaya ayrılacak. 72 tanesinin gideceği yer ateş. Bir tanesi hariç.”

Tespit edilen inanç türü 72 tane olduğuna göre, 72 fırkanın her birinin içinde yer alan ve Allah’ın hanif dînini yaşayan küçük grupların oluşturduğu bir tek fırka da 73. fırkadır; yani Fırkayı Naciye’dir. Günümüzde özellikle Müslümanlar, “Herkesin Müslüman olması lâzım; olmadıkları takdirde ateşe gideceklerdir” düşüncesi ile yanlış bir idrakin içindedirler. Fakat Kur’ân’daki şeriat neyse, Tevrat’daki ve İncil’deki şeriat da odur. Çünkü Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 457 SAFHA 4 TESLIM.indd 45 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 46: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM46

bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vâsiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vâsiyet ett iğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

Allahû Tealâ âyet-i kerimede Nuh (A.S)’a, İbrâhîm (A.S)’a, Musa

(A.S)’a ve İsa (A.S)’a vasiyet edileni, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e de vahyederek şeriat kıldığını ifade etmektedir. Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz, Allah’ın Zat’ına davet ediyordu ve “Allah’a ulaşmayı dileyin.” diyordu. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V), 14 asır evvel Arap toplumu içerisinde dünyaya gelmişti. Allah’tan aldığı görevle hidayet tebliğine başladığı toplumun içinde Yahudiler de, Hristiyanlar da yaşıyordu. Peygamber Efendimiz (S.A.V), onlara da tebliği ulaştırmıştı.

Allahû Tealâ, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler için Bakara Suresinin

62. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

2/BAKA RA -62: İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).Şüphesiz ki; âmenû olanlar, Yahudiler, Hristiyanlar ve Sabiiler, bunlardan her kim, Allah’a ve yevm’il âhire inanır ve ıslah edici ameller işlerse (nefsini tezkiye ederse), bu durumda onların mükâfatları Rab’lerinin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 467 SAFHA 4 TESLIM.indd 46 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 47: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 47

katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır.

Allahû Tealâ burada, âmenû olan Müslümanlar, Yahudiler, Hristiyanlar

ve Sabiiler (Hz. İbrâhîm’in kavmi) olmak üzere bu 4 gruptan; her kim Allah’a ve yevm’il âhire îmân ederse; yani Allah’a ulaşmayı dilerse ve ıslah edici amellere başlarsa, mükâfatlarının Kendisi tarafından verileceğini ifade etmektedir.

5/MÂİDE-69: İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ves sâbiûne ven nasârâ men âmene billâhi vel yevmil âhıri ve amile sâlihan, fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).Muhakkak ki, âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler), ve Yahudiler, Sâbiiler ve Nasrânilerden (Hristiyanlardan) kim Allah’a ve âhir güne îmân eder ve nefsini ıslah edici ameller (nefs tezkiyesi) yaparsa onlara artık korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.

Herkes kendi kitabı ile 7 safh a ve 4 teslimi yaşarsa zaten Allah’ın

dînini; yani babamız İbrâhîm (A.S)’ın Hanif dînini yaşamış olacaktır. Bu dînin Arapça adı da İslâm’dır.

Allahû Tealâ, Âli İmrân Suresinin 113 ve 114. âyetlerinde şöyle

buyurmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-113: Leysû sevâ’(sevâen), min ehlil kitâbi ummetun kâimetun yetlûne âyâtillâhi ânâel leyli ve hum yescudûn(yescudûne).Onların (hepsi) bir değildir. Kitap ehlinden, gece saatlerinde kıyamda durup, Allah’ın âyetlerini tilâvet eden ve secde eden bir ümmet vardır.3/ÂLİ İMRÂN-114: Yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil mun-

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 477 SAFHA 4 TESLIM.indd 47 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 48: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM48

keri ve yusâriûne fîl hayrât(hayrâti), ve ulâike mines sâlihîn(sâlihîne).Onlar, Allah’a ve yevmil âhire îmân ederler, mâruf (irfan) ile emreder ve kötülükten nehyederler (men ederler) ve hayırlara koşarlar. İşte onlar, sâlihlerdendir.

Kitap ehlinden yani Yahudilerden, Hristiyanlardan vs. azınlık da olsa

7 safh a ve 4 teslimi yaşayanlar vardır. Allahû Tealâ, onların da kurtuluşta olduğunu ifade etmektedir. Çünkü ezelî ve ebedî bir tek dîn vardır. İnsanoğlu, neye sahip olursa olsun İslâm (Hanif) dînini yaşamasından başka bir mutluluk adresi yoktur. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de: “İslam dînine girmeyen ateştedir” hadîs-i şerifiyle, başlangıç noktasında hepimizin dalâlett e olduğunu; yani Allah’a ulaşmayı dilemediğimiz süre içerisinde dünya hayatında da, ahirett e de ateşte olduğumuzu ifade etmektedir.

O halde dünya hayatını yaşarken Allah’ın bize göndermiş olduğu Hanif dîninin şeriatını, kutsal kitaplardan (Tevrat, İncil ve Kur’ân-ı Kerim) öğrenmemiz gerekmektedir. Ve sadece öğrenmekle kalmayıp aynı zamanda hayatımıza tatbik ederek o güzelliklere ulaşmak hepimizin vazifesidir. Kur’ân-ı Kerim bize bunu emretmektedir.

1.2 “Kişinin Dîni Aklı Ölçüsündedir. Aklı Olmayanın Dîni Yoktur.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz diyor ki: “Kişinin dîni aklı ölçüsündedir. Aklı olmayanın dîni yoktur.” (K: Suyuti-Câmius Sağir, 2183. [3.535, Hadîs No: 4242]), Ravi: Câbir bin Abdullah R.A)

Bu hadîs-i şerift eki evrensel mesajı Kur’ân âyetleri ve Kur’ân’a uyan diğer hadîsler ışığında incelememiz gerekmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 487 SAFHA 4 TESLIM.indd 48 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 49: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 49

1.2.1 Dînî Konularda Sorumluluk Akla Aittir

Allahû Tealâ insanı 3 vücut, serbest irade ve akıl ile yaratmıştır. Hicr Suresinin 26. âyet-i kerimesi salsalin adı verilen bir topraktan yaratılan fizik bedenimizden söz etmektedir.

15/HİCR-26: Ve le kad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).Andolsun ki; Biz insanı, “hamein mesnûn olan salsalinden” (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) yaratt ık.

Şems Suresinin 7. âyet-i kerimesinde 7 kademede sevva edilen nefs

bedenimizden bahsedilmektedir.

91/ŞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).

Allahû Tealâ, Secde Suresinin 9. âyet-i kerimesinde ruhundan bize

üfürdüğünü ifade etmektedir.

32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef ’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).Sonra (Allah), onu dizayn ett i ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.

Ruhumuz, Allah’ın Ruhu’dur; Allah’ın bütün emirlerini yerine

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 497 SAFHA 4 TESLIM.indd 49 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 50: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM50

getiren, yasak ett iği hiçbir fiili işlemeyen bir yapıya sahiptir. Yani ahsen olarak bize teslim edilmiştir. Bütün insanların ruhu için geçerli olan da budur. Ama başlangıç noktasında fizik vücut ve nefs aynı hüviyett e değildir. Allahû Tealâ bütün insanlardan fizik vücudun da, nefsin de Allah’ın bütün emirlerine itaat eden, yasak ett iği fiilleri işlemeyen bir yapıda Kendisine teslim edilmesini istemektedir. Fizik vücudun kumandanı olan akıl, beyin vasıtasıyla bedene kumanda etmektedir. Aklın iki müşavirinden biri ruh, diğeri de nefstir. Ruh Allah’ın temsilcisi, nefs de şeytanın temsilcisidir.

İnsanlar 1. basamakta olayları yaşarken, ruhun emirlerini yerine getirdiklerinde mutlu olduklarını, nefsin emirlerini yerine getirdiklerinde ise mutsuz olduklarını, ancak akıl yoluyla idrak edebilirler. Aklın rolü mutluluğa ulaşma yolunda, olayları değerlendirme ve Allah’a ulaşmayı dileme aşamasında çok önemlidir. Aklımız nefsani bir ortamda şuurlandıysa doğal olarak, nefsin negatif taleplerine yeşil ışık yakacaktır. Bu durumda kişinin aklı onu, cehenneme götürecektir. Aklın şuurlandığı ortamın önemi ile ilgili olarak bir misâl verirsek; gece, bir odada bulunan iki kişi eğer lambalar yanıyorsa birbirlerini görürler. Ama ışıklar söndürülürse zifirî karanlık odada birbirlerini göremezler. Göz bebekleri yine yerindedir. Ama göz bebeklerinin görme fonksiyonunu yerine getirebilmesi için ışığa ihtiyacı vardır. Işık olmadığında göremezler. İşte göz bebekleri için ışık neyse akıl için de Allah’ın âyetleri odur. Öyleyse aklın şuurlanabilmesi için âyetlerin var olması lâzımdır.

Akıl, hedef emirleri sırasıyla yerine getirecektir. Ve bu emirleri hangi oranda yerine getirirse kişinin dîni de o ölçüdedir. Örneğin Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin dîni sadece o seviye itibariyledir. Nitekim her safh aya tekabül eden bir cennet vardır. 1. farz emri yerine getiren yani Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin gideceği yer, 1. kat cennett ir. Mürşide tâbî olan kişi 2. kat cennete gidecektir; çünkü 2. farz emri yerine getirmiştir. O halde hadîste geçen “Kişinin dîni aklı ölçüsündedir.” sözü Kur’ân-ı Kerim ile %100 örtüşmektedir.

Yine Kur’ân-ı Kerim’e baktığımızda görüyoruz ki; cehenneme giren insanlar akletmeyenlerdir. Cehennemin kapılarından girdiklerinde cehennem bekçileri onlara soruyorlar, diyorlar ki: “Yaşadığınız zaman dilimi içinde sizleri uyaran bir nezir gelmedi mi?”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 507 SAFHA 4 TESLIM.indd 50 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 51: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 51

Cehennemlikler cevap veriyorlar: “Geldi ama biz onları yalanladık ve Allah birşey indirmemiştir, dedik. Ve onları büyük bir dalâlet içerisinde olmakla suçladık. Eğer işitseydik ve akletseydik bugün cehennemde olmazdık.”

Allahû Tealâ, Mulk Suresinin 8, 9 ve 10. âyet-i kerimelerinde bu konuyu ifade etmektedir.

67/MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzı), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).(Cehennem) nerede ise öfk esinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.67/MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey’(şey’in), in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.”67/MULK-10: Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na’kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde, her devirde ve her ümmete âyetleri

tilâvet etmek, onları tezkiye etmek ve onlara Kitab’ı ve hikmeti öğretmek üzere hidayetçilerin (velî resûller, velî mürşidler) gönderildiğini açıklamaktadır.

16/NAHL-36: Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe min-hum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu), fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 517 SAFHA 4 TESLIM.indd 51 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 52: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM52

âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne). Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ett ik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve tagutt an (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûlün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün). 14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâu, ve huvel azîzul hakîm(hakîmu). Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlett e bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir. 23/MU’MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ett ik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 527 SAFHA 4 TESLIM.indd 52 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 53: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 53

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) de bir hadîsinde: “Mü’min kulağından sulanır.” buyurmaktadır. İnsanlara âyetleri okuyan Allah resûller ve velî mürşidler vardır. Âyetlerin tilâvetinde hedef emir, Allah’a ulaşmayı dilemektir. O halde her kim Allah’a ulaşmayı dilerse o, “İslâm dînine girmeyen ateştedir.” hadîs-i şerifinin muhatabı değildir. O kişi ateşten kurtulmuştur.

1.3 “Zandan Sakının. Zira Zan Sözlerin En Yalanıdır.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki:

“Zandan sakının zira zan, sözlerin en yalanıdır.” (K: Ravi Ebu Hureyre- Buhârî, Vasâyâ 8, Nikâh 45, Ferâiz 2, Edeb 57, 58; Müslim, Birr 28. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 56).

Kur’ân-ı Kerim’e göre zan; insanların kendi düşünceleri, kendi yorumlarıdır. İnsanlar 1. basamakta olayları yaşarken ve değerlendirirken sık sık zanna tâbî olurlar. Hâlbuki zan, hiçbir zaman Allah’ın âyetlerinin yerini tutamaz. Allah’ın âyetleri, Allah’ın hükümleridir; Allah’ın kanunlarıdır.

Allahû Tealâ Bakara Suresinin 78. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

BAKA RA -78: Ve minhum ummiyyûne lâ ya’lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûn(yezunnûne).Onlardan bir kısmı ümmîlerdir. Onlar (Allah’ın) Kitabı’nı bilmezler, sadece emâniyyeyi (kişilerin yazdığı kitapları) bilirler. Ve onlar sadece zannediyorlar.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 537 SAFHA 4 TESLIM.indd 53 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 54: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM54

Bir taraft a dînin yegâne kaynağı Kur’ân hakikatleri vardır. Diğer taraft a ise Kitab’ı bilmeyen insanların; Kur’ân hakikatleri yerine geçirdikleri kendi zanları olan bid’atler, emaniyyeler vardır. Her kim kendi zannını ve emaniyyeyi rehber edinirse, onlar ebediyyen hüsranda olacaklardır. Akıl sahiplerine düşen şeyse, olaylara Allah’ın cephesinden bakmak ve yaşananları O’nun gözlükleriyle değerlendirmektir. Kaldı ki Allah hiçbir kuluna acı ve sıkıntı vermek istemez. O’nun tek muradı, en sevgili mahlûkunun kalbinde bir tek dileği; Allah’a ulaşma dileğini oluşturmaktır.

1.3.1 Günümüzde Kur’ân unutulmuştur. Zanlara, Bid’atlere Dayalı Bir Dîn Tatbikatı Mevcuttur.

Şu andaki dîn tatbikatı, emaniyye bilenlerin tatbikatıdır. İnsanlar Kur’ân-ı Kerim’i sadece hatim indirilen, ölüler üzerine okunan, mezarlarda okunan bir kitap hüviyetinde algılamaktadırlar. İstiklâl Marşımızın yazarı, Allah dostu Mehmet Akif Ersoy bu konuda şöyle buyurmaktadır:

“İnmemiştir hele Kur’ân, bunu hakkıyla bilinNe mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için Kur’ân’ı yaşayın, Kur’ân’ı öğrenin.”

Eğer Kur’ân-ı Kerim yaşanmak için indirilen bir hayat kitabıysa, Kur’ân-ı Kerim’in ehli zikirden öğrenilmesi de bir zorunluluktur. Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz: “İlim öğrenmek her kadın ve erkeğe farzdır.” buyurmaktadır. Günümüz dîn tatbikatına baktığımız zaman ne yazık ki insanlar: “Acaba Allah’ın âyetlerindeki mânâ nedir? O mânâyı ben yaşıyor muyum? Yoksa hayatımın her saniyesinde devamlı olarak âyetlere karşı savaş halinde miyim?” diye kendilerine sormamaktadırlar. Onun yerine sadece İslâm’ın beş şartının tatbiki, vasıta emirler olan ibadetler yeterli

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 547 SAFHA 4 TESLIM.indd 54 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 55: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 55

görülmektedir ki, en önemli vasıta emirlerden olan Allah’a ulaşmayı dilemek ve ibadetlerin sultanı zikir; günümüz dîn tatbikatında yoktur. O halde insanlar zanlara dayalı bir dîn tatbikatı içerisindedirler.

Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

YÛNUS-36: Ve mâ yett ebiu ekseruhum illâ zannâ(zannen), innez zanne lâ yugnî mi-nel hakkı şey’â(şey’en), innallâhe alîmun bimâ yef ’alûn(yef ’alûne).Onların çoğu zandan başka bir şeye tâbî olmaz. Şüphesiz zan, haktan bir şey kazandırmaz. Muhakkak ki Allah, onların yaptıklarını bilendir.BAKA RA -79: Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâ(kalîlen), fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne).Yazıklar olsun onlara ki; elleriyle kitap yazarlar, sonra da (emâniyye bilgiler içeren) bu yazdıklarını az bir bedel (para) karşılığında satmak için: “Bu, Allah’ın indindendir.” derler. Yazıklar olsun onlara, elleriyle yazdıkları şeylerden dolayı. Yazıklar olsun onlara, kazandıkları şeyler sebebiyle.

Ne yazık ki insanlar, Kur’ân-ı Kerim’e aykırı zanlarını yazıyorlar ve

milyonlar onlardan öğrendikleri bu zanlar ile güzel amel işlediklerini zannediyorlar. Allahû Tealâ bu durumu, Kehf Suresinin 103, 104 ve 105. âyet-i kerimelerinde şöyle tanımlamaktadır:

KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen)De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 557 SAFHA 4 TESLIM.indd 55 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 56: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM56

KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an).Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybett ikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ett iler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitt i). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.

O halde iki grup insan söz konusudur.

Birinci grup; Allah’a ulaşmayı dilemeyen ve kendi zanlarına tâbî olan insanlardır. Onların amelleri boşa gider, bu sebeple onlar cehenneme gidecek olanlardır.

İkinci grup; olayları ve Kur’ân-ı Kerim’i değerlendirip Allah’a ulaşmayı dileyen, böylece Allahû Tealâ’nın ezelden beri tayin ett iği tek din olan Hanif dînine, Arapça adıyla İslâm dînine tâbî olan insanlardır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 567 SAFHA 4 TESLIM.indd 56 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 57: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 57

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 577 SAFHA 4 TESLIM.indd 57 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 58: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

2 . B A S A M A K

OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM58v

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 587 SAFHA 4 TESLIM.indd 58 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 59: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM

2.1 “İnsanları Felâkete Sürükleyen Üç Şey Vardır. Cimrilik, Nefse Uyma ve İnsanın Kendisini Beğenmesidir.”

(K: Beyheki, Mecmaü’z-Zevâid, 1/90; Müsnedü’ş-Şihab,1/214; Feyzü’l-Kadîr, 3/307).

İslâm merdiveninin 1.basamağında, herkesin olaylar yaşadığını ifade etmiştik. 2.basamakta ise Allahû Tealâ’nın bütün bu insanlar arasında bir seçim yapması söz konusudur. Bu noktada iki grup insan ortaya çıkmaktadır.

● Seçilmeyenler ● Seçilenler

◗ Seçilmeyenler kimlerdir? Allah’ın seçmedikleri her devirde insanların %5’lik bir kısmını

oluşturmaktadır. Seçilmemeleri, kalplerinde fitne ve fesat taşımaları sebebiyledir. Onlar, yeryüzünde devamlı fesat çıkarırlar ve daima başkalarına kötülük yapmak için uğraşırlar. Daha da önemlisi, kendileri Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi başka insanların da Allah’ı dilemesine mâni olurlar. İşte bu gruptaki insanlar hiçbir zaman Allahû Tealâ tarafından seçilmezler. Onlar, Kur’ân-ı Kerim’e göre uzak bir dalâlet içerisinde olan insanlardır. Ve kurtuluşları hiçbir şekilde mümkün değildir. Allahû Tealâ, başkalarının hidayetine mâni olan bu insanların kalplerini tab etmiştir.

◗ Seçilenler kimlerdir?Seçilenler de başlangıç noktasında dalâlett e olan insanlardır. Henüz

hidayet tebliği kendilerine ulaşmamıştır. Ve Allah’ın hidayetinden haberdar değillerdir. Ancak bu insanların kalbinde hayır vardır. Bu gruba

59 v

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 597 SAFHA 4 TESLIM.indd 59 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 60: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM60

girenler, her devirde insanların %90’dan fazlasını oluştururlar. Allah onları, kalplerindeki hayır sebebiyle seçmiştir. Her kim kalbinde hayır besliyorsa, başka insanlara kötülük etmek gibi bir arzusu, çabası yoksa ve yeryüzünde fitne çıkarmıyorsa, o kişi başlangıç noktasında dalâlett e olmasına rağmen Allah’ın seçtikleri arasındadır. İşte bu seçim sonrası, olaylarla imtihan edilen bu insanlar arasında yeni bir ayırım söz konusu olacaktır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

76/İNSÂN (DEHR)-3: İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiren ve immâ kefûrâ(kefûran). Muhakkak ki Biz, onu (Allah’a ulaştıran) yola hidayet ett ik. Fakat o, ya (Allah’a ulaşmayı diler) şükreden olur, ya da (Allah’a ulaşmayı dilemez) küfr eden olur.

Allahû Tealâ’nın insanları seçmesi tek başına bir şey ifade etmeyecektir. Seçilenlerin arasından her kim olaylar karşısında doğru değerlendirmeyi yaparsa, sadece onlar 3.basamağa ulaşa-bileceklerdir.

Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

2/BAKA RA -156: Ellezîne izâ esâbethum musîbetun kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne). Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ett iği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.

Âyet-i kerimeden de anlaşılıyor ki; Allah’ın seçtiği insanlar, kendilerine bir musîbet geldiği zaman; “Biz muhakkak ki Allah içiniz ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.

Ne yazık ki insanların çoğu böyle bir değerlendirme yapamadıkları için, İslâm’ın ilk iki basamağında kalanlardır. Her devirde Allah’ın seçtiği

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 607 SAFHA 4 TESLIM.indd 60 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 61: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 61

insanların arasından Allah’a ulaşmayı dileyenler, insanların %5’inden daha az bir grubu oluşturanlardır. Oysaki hidayet dînin tamamıdır, bütünüdür. Hidayet yoksa dîni yaşantı da yoktur. Dîn yaşanmazsa kimsenin mutluluğa, huzura ulaşması mümkün değildir. Yakın zamanda yapılan ve gerçekleri ihtiva eden bir ankett e, 36 ülkedeki en mutsuz insanların yaşadığı ülke Türkiye olarak görülmektedir. Bunun sebebi, insanların dînden uzaklaşması ve Kur’ân’daki İslâm’ın yaşanamamasıdır. Fakat unutulmamalıdır ki; bu hengâmenin arkasından muhakkak bir altın çağ, ikinci bir Asr-ı Saadet yaşanacaktır. Asr-ı Saadetin yaşanabilmesi için herkesin Kur’ân’daki İslâm’ı öğrenmesi ve Allah’ın hakikatlerini hayatına tatbik etmesi lâzımdır. Allah’ın hidayetle vazifeli kıldığı Mehdi Resûl devamlı olarak Allah’tan aldığı öğretiyi insanlara ulaştırmaktadır.

Kur’ân-ı Kerim’in omurgası olan 7 safh a ve 4 teslim dünya üzerinde muhakkak surett e yaşanacaktır. O halde tüm insanlar bu dünyada huzur ve mutluluk içerisinde bir hayatın var olduğunu ve mutlaka Kur’ân ahlâkıyla ahlâklanmaları gerektiğini idrak etmeli ve hayatlarını bu istikamett e düzenlemelidir. Konumuz olan hadîs-i şerif bu açıdan çok mânidardır: “İnsanları felâkete sürükleyen üç şey vardır; nefse uyma, cimrilik ve insanların kendisini beğenmesidir.”

Allahû Tealâ Kehf Suresinde 14 asır evvel en güzel örnek olan Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olan sahâbeden bahsetmektedir.

18/KEHF-28: Vasbır nefseke meallezîne yed’ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vechehu ve lâ ta’du aynâke anhum, turîdu zînetel hayâtid dunyâ ve lâ tutı’ men agfelnâ kalbehu an zikrinâ vett ebea hevâhu ve kâne emruhu furutâ(furutan). Sabah akşam, O’nun Vechi’ni (Zat’ını) isteyerek Rabbine dua edenlerle beraber nefsini sabırlı tut. Dünya hayatının ziynetini dileyerek gözünü onlardan çevirme! Kalbini zikrimizden gâfil kıldığımız ve hevasına (heveslerine) tâbî olan kimselere isteyerek, işinde haddi aşmış olanlara itaat etme!

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 617 SAFHA 4 TESLIM.indd 61 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 62: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM62

Burada iki grup insan söz konusudur:

● Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hidayet davetine tâbî olan ve Rabbinin Zat’ını dileyenler (sahâbe).● Kendilerine hidayet tebliği ulaşmasına rağmen hidayeti dilemeyenler. İşte onlar, hevasına tâbî olmuş kişilerdir.

O halde kim Resûl’ün hidayet davetine icabet eder de Allah’a ulaşmayı dilerse onlar, kurtuluşa erecek olanlardır.

2.1.1 Nefsinin Afetlerine Uyan Kişi Şeytanın Kuludur.

Hadîs-i şerift e bildirilen nefse uymak hevaya uymaktır. Nefsimizin manevî kalbinde şeytanın da negatif pençelerini geçirebildiği afetler vardır. Kin ve nefret, küfür, yalan, haksızlık ve zülüm, haset düşmanlık, cehalet, cimrilik, öfk e, isyan, sabırsızlık, kibir ve gurur, hırs ve şehvet, nankörlük, zan, gıybet, iptilâlar, vefasızlık, mürailik, fitne ve fesat olmak üzere 19 tane afet ki şeytan her afete %100 negatif tesir edebilmektedir. Eğer biz nefsimize uyarsak dolaylı olarak şeytanın emrini yerine getirmiş oluruz. Şeytanın kulu olarak bu dünya hayatını yaşayan bir kişinin ne bu dünyada huzur ve mutluluk yaşaması, ne öldükten sonra cennet yüzünü görmesi mümkündür. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

53/NECM-23: İn hiye illâ esmâun semmeytumûhâ entum ve âbâukum mâ enzelallâhu bihâ min sultân(sultânin), in yett ebiûne illez zanne ve mâ tehvel enfus(enfusu), ve lekad câehum min rabbihimul hudâ. Onlar (bu isimler) ancak sizin ve babalarınızın onları isimlendirdiğiniz isimlerdir. Allah onlara hiçbir sultan (delil) indirmedi. Onlar sadece zanna ve nefslerinin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 627 SAFHA 4 TESLIM.indd 62 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 63: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 63

arzuladığı şeylere tâbî oluyorlar. Ve andolsun ki, onlara Rab’lerinden hidayet geldi.

Allahû Tealâ burada, hevaya tâbî olanların özelliklerinden söz etmektedir. Gerçekten öyle midir? İblis insanlardan bir gruba: “Kur’ân inmiştir; insanlar Kur’ân’ı açıklamışlardır”, bir başka gruba da: “Kur’ân’ı siz anlayamazsınız; siz ancak ilim adamlarının söylediklerini anlayabilirsiniz.” düşüncelerini kabul ett irmiştir. İnsanlar, Kur’ân’ın yerine insanların yazdıkları kitapları devreye almış ve dîni Kur’ân-ı Kerim’den öğrenmek yerine insanların kitaplarından öğrenmeye başlamışlardır. Ama ne yazık ki bu kitapları yazanlar, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadisler için vaaz ett iği ölçüyü kullanmadıkları için kendi hevalarına tâbî olarak, zanlarını Kur’ân’ın hükümleri yerine geçirmişlerdir.

2.1.2 Resûl’ün Davetinin Değerlendirilmesi

Şu anda İslâm âleminin büyük bir kısmı kendisini hidayett e zannederek büyük bir yanılgının içine düşmektedir. Dîn öğreticilerinin çoğu, Kur’ân âyetleri hükmü gereğince ateşe çağıran imam hükmündedir. Gayeleri; İslâm’ın 5 şartının kurtuluş olarak insanlara öğretilmesidir. Ancak İslâm’ın 5 şartı muhtevası içerisinde, hidayetin giriş kapısı olan “Allah’a ulaşmayı dilemek” yer almamaktadır. Nefs tezkiyesi ve tasfiyesinin olmazsa olmaz şartı olan ıslah edici amel; zikir yer almamaktadır. Bunlar olmayınca dînin yaşanması söz konusu değildir.

Aslında bu, insanlar için bir imtihandır. Eğer insanlar Allahû Tealâ’nın yaşatt ığı bu imtihandan gerekli dersi alabilirlerse, Allah’ın Resûl’ünün hidayet davetine icabet etmek suretiyle kendilerini bu huzursuz ve mutsuz olma durumundan kalbî bir dilekle kurtarabilirler.

Allah’ın daveti iki kısımdan oluşmaktadır.● Allah’ın daveti; Allah’a ulaşmayı dilemeye davet.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 637 SAFHA 4 TESLIM.indd 63 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 64: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM64

● Resûl’ün daveti; Allah’a ulaşma daveti.

Allahû Tealâ Kasas Suresinin 50. âyet-i kerimesinde Allah’ın davetini kabul etmeyenlerin hevalarına uyanlar olduğunu bizlere ifade etmektedir.

28/KA SAS-50: Fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yett ebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenitt ebea hevâhu bi gayri huden minallâh(minallâhi), innallâhe lâ yehdil kavmezzâlimîn(zâlimîne). Bundan sonra eğer sana icabet etmezlerse (senin hidayete erdirme davetine uymazlarsa), bil ki onlar heveslerine tâbîdirler. Allah’tan bir hidayetçi olmaksızın (hidayetçiye değil de) kendi heveslerine tâbî olandan daha çok dalâlett e kim vardır? Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

Bir insan hevaya tâbî ise o zaman o, nefsine zulmeden birisidir. O kişi kendisini dînin içerisinde zannetse dahi; asla dînin içersinde değildir, bid’atlara dayalı bir dîn tatbikatı içerisinde huzursuz ve mutsuz olarak bu dünya hayatını yaşayacak, ölümden sonra da gideceği yer cehennem olacaktır. Böyle insanlarla Allah arasındaki ilişki cezaya dayalı bir müesseseyi ifade eder. Yapılan her hatanın akabinde Allah’ın temsilcisi olan ruh, Allah’ın kendisine verdiği yetkiyle mutlaka o kişilere, yapılan hata oranında azap edecektir.

● Allah’a ulaşmayı dileyenlerle, Allah arasındaki ilişki sevgiye dayalı bir ilişkidir. ● Hak mü’minlerle Allah arasındaki ilişki, mükâfata, müjdeye dayalı bir ilişkidir.● Mü’min olmayıp da kendisini mü’min zannedenlerle Allah arasındaki ilişki ise azaba dayalı bir ilişkidir.

Duhan Suresinin ilgili âyetlerine baktığımız zaman insanları saran bir elîm azabın söz konusu olduğunu görmekteyiz. İşte insanları

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 647 SAFHA 4 TESLIM.indd 64 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 65: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 65

saran elîm azap ve bu şekilde huzursuz ve mutsuz toplumların olması, insanların dîni yaşadıklarını zannetmesine rağmen gerçekte hak dîni yaşamamalarından kaynaklanmaktadır.

Öyleyse bize düşen; tebliğe muhatap olduğumuz zaman hemen tebliğe icabet etmek ve Allah’a ulaşmayı dilemektir. Allah’ın evrensel kanunlarından en üst seviyedeki, liyâkat ve mükâfat kanunudur; neye lâyıksak onu Allah’tan alırız.

Kehf-28’de sözü edilen her iki grupta olduğu gibi tebliğe muhatap olanlardan bir kısmı, hidayetçinin davetine uymak suretiyle hidayeti dilemiş, Allah’ın müjdesine kavuşmuştur. Diğerleri ise hidayet tebliği kendisine ulaşmasına rağmen, ya tebliğe ilgisiz kalmış, dünya hayatının cazibesine kapılmış veya ait olduğu emaniyye bilgiler sebebiyle tebliğe karşı çıkmış, kavga etmiştir. Veya daha da ötesine geçerek hangi âyet-i kerime kendisine gösterilirse gösterilsin, îmân etmeyip başkasının hidayetine mâni olan zalimler grubu içerisinde yer almıştır. Bu ikinci gruptaki kişiler Kur’ân’ı okumuşlar ama hidayeti dilemedikleri için Allah’ın kalplerine koyduğu engel sebebiyle Kur’ân kursaklarından geçmemiştir. Onun aslî mânâsına ulaşamamışlardır. Hidayeti dilemedikleri için sahip oldukları ilmi yaşamamışlardır, sahip oldukları ilim onlar için faydasız bir ilim olmuştur.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) noktayı şu şekilde koymuştur: “Faydasız ilimden Allah’a sığınırım.”

Öyleyse günümüz dîn öğreticileri, Allah’a ulaşmayı dilemedikleri takdirde kendilerini bekleyen en büyük tuzak, Allahû Tealâ’nın evrensel hükmüdür. Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin ilgisiz kalmaları sebebiyle hassalarına, tebliğciyle kavga etmeleri neticesinde uzuvlarına Allah engeller koyacaktır. Hangisi yeryüzünde fesat çıkarmaya başlarsa; Allahû Tealâ onların kalplerini de tab edecek, o zaman bir daha Allah’a ulaşmayı dileme imkânları olamayacaktır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

47/MUHAMMED-16: Ve minhum men yestemiu ileyke, hatt â izâ harecû min indike kâlû lillezîne ûtûl ilme mâzâ kâle ânifâ(ânifen), ulâikellezîne tabaallâhu alâ kulûbihim vett ebeû ehvâehum.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 657 SAFHA 4 TESLIM.indd 65 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 66: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM66

Ve seni dinleyenlerden bir kısmı, senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilenlere: “Biraz önce (O) ne dedi?” dediler. İşte onlar, Allah’ın, kalplerini mühürledikleri kişilerdir ve onlar hevalarına tâbî olanlardır.

Allahû Tealâ’nın engeller koyduğu hevasına tâbî olan insanlar, ne yazık ki Allah’ın âyetlerini, Allah’ın âyetlerinde bize ulaştırmak istediği mesajı anlayamazlar. Anlayabilmeleri Allah’ın katından hidayetle gelen hidayetçinin tebliğini; davetini kabul etmelerine bağlıdır. Allahû Tealâ resûllerini ne maksatla gönderdiğini şöyle açıklamaktadır:

4/NİSA-64:Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfuse-hum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ (rahîmen). Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmett ikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

Şu anda Mehdi Resûl, Allah’ın katından ona itaat edelim diye bizim için vazifeli kılınmıştır. Ve de: “Ey insanlar! Duyduk duymadık demeyin, Allah’a ulaşmayı dileyin, Allah’a ulaşmayı dileyin, Allah’a ulaşmayı dileyin.” buyurmaktadır. İnsanlar, her devirde kendilerine Allah’ın katından resûller gelmesine ve onlara hidayet mesajı getirmesine rağmen, içinde bulundukları cehâlet bataklığı sebebiyle bu mesajı idrak edememişlerdir. Bu sebeple de hangi resûl gelmişse zanlara, hevalarına ve nefslerinin afetlerine tâbî olarak onları ya yalanlamışlardır; ya da katletmişlerdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 667 SAFHA 4 TESLIM.indd 66 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 67: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 67

2/BAKA RA -87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaff eynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne mer-yemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus (kudu-si), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfu-sukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn (taktulûne). Andolsun ki Biz, Musa’ya kitap verdik ve ondan sonra da birbiri ardından (araları kesilmeksizin, peş peşe) resûller gönderdik. Ve Meryem’in oğlu İsa’ya beyyineler (açık kanıtlar) verdik ve onu Ruh’ûl Kudüs ile destekledik. Her ne zaman size bir resûl, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle (emirle) geldiyse, hemen kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürdünüz. 5/MÂİDE-70: Lekad ehaznâ mîsâka benî isrâîle ve erselnâ ileyhim rusulâ(rusulen). Kullemâ câehum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusuhum, ferîkan kezzebû ve ferîkan yaktulûn(yaktulûne). Andolsun ki Biz, İsrailoğulları’ndan misak aldık ve onlara resûller gönderdik. Onlara her resûl gelişinde, nefislerinin hevâlarına uymadığından dolayı, bir kısmını yalanladılar ve bir kısmını da öldürdüler.

Oysaki Resûl’ün “Allah’a ulaşmayı dileyin!” emrini yerine getiren herkes için, Allahû Tealâ o kişilerin eğer uzuvlarında engel varsa onu alır. Hassalarında engeller varsa onu alır. Kim olursa olsun Resûl’ün getirdiğine icabet ederse ondaki engelleri kaldırır. Furkanlarla mücehhez kılar, çok kısa zamanda ihsanla o insanları mürşidlerine ulaştırır. Tâbiiyetlerini gerçekleştirdikten sonra, verdiği söz gereğince Allah, onlardaki emaneti olan ruhu Kendisine ulaştırır. Yedi kademe nefs tezkiyesinin sonucunda onlara üçüncü kat cennet ve dünya saadetinin yarısını hibe eder.

Yaratan Allah her şeyi zıtt ıyla kaim kılmıştır, bu yüzden Resûl’ün tebliğini duyan kişi iki alternatift en bir tanesini tercih etmek durumundadır: Allah’ın Zat’ını dilemek veya dünya hayatını dilemek.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in: “İnsanları

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 677 SAFHA 4 TESLIM.indd 67 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 68: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM68

felâkete sürükleyen üç şey vardır: Cimrilik, nefse uyma ve insanın kendisini beğenmesidir.” hadîs-i şerifine göre Allah’a ulaşmayı dilemeyen insan hevasına tâbî olmuştur; yani nefsini beğenen insan hüviyetinde kalmıştır.

2.1.3 Kişi Yaptığı Değerlendirme Neticesinde Resûl’e İtaat ve İcabet Ederse Kurtuluştadır.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) Mehdi (A.S) ile ilgili vaaz ett iği bir hadîste şöyle buyurmaktadır: “Mehdi (A.S) döneminde cahil, cimri ve korkak olan kimse anında âlim, cömert ve cesur olur.”

Marifet kalben itaat etmektedir. Kalben itaat edebilmek için Kur’ân-ı Kerim’deki Allah’ın temel emrine Allah’a ulaşma dileğine icabet etmek lâzımdır. İcabet etiğimiz zaman Allahû Tealâ bizi yetiştirir, vasıta emirlerden zikri bize sevdirir, zikirle günbegün nefs kademelerini bir bir geçeriz. Ve akabinde Allahû Tealâ aydınlanan nefs kalbimizle, cimriyken bizi cömert hale getirir. Çünkü Allahû Tealâ’nın Kur’ân-ı Kerim’de üst seviyede bir vaadi vardır.

2/BAKA RA -261: Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh(habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun). Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun rızkını) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi’dir, Alîm’dir.

İnfâkın başladığı noktada tâbiiyet gerçekleşir, o noktadan itibaren ister zahirî muhteva içersinde sahip olduğunuz malı Allah yolunda

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 687 SAFHA 4 TESLIM.indd 68 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 69: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 69

infâk edin, ister manevî istikamett e Allah’ın size bahşediği zikir emrini devamlı yerine getirmek suretiyle nefsinizi infâk edin, zikirle her iki halde de infâk eden birisisiniz. İnfâk ett iğiniz takdirde Allahû Tealâ sizi cömert kılacaktır. Rûm Suresinin 39. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ iki grup insanı şöyle mukayese etmektedir:

30/RÛM-39: Ve mâ âteytum min riben li yerbuve fî emvâlin nâsi fe lâ yerbû indallâh(indallâhi), ve mâ âteytum min zekâtin turîdûne vechallâhi fe ulâike humul mud’ıfûn(mud’ıfûne). Ve insanların mallarında artış olsun diye faizden ( faiz olarak) verdiğiniz şey (Allah’a ulaşmayı dilemeden yaptığınız zikir), o takdirde Allah’ın katında artmaz (nefsinizin kalbindeki nurları oluşturmaz ve artt ırmaz). Allah’ın vechini (Allah’a ulaşmayı) dileyerek verdiğiniz zekât (yaptığınız (zikir)ler); işte böylece kat kat (nefsinizin kalbindeki nurları) artıranlar onlardır.

Kalbinde Allah’ın oluşturduğu bu nurlarla kişi cömert bir insan olur, güzelliklere kavuşur. Çünkü bilir ki o verdikçe Allahû Tealâ ondakini artırır.

14/İBRÂHÎM-7: Ve iz te’ezzene rabbukum le in şeker-tum le ezîdennekum ve le in kefertum inne azâbî le şedîd(şedîdun).Ve o zaman Rabbiniz size bildirmişti ki; eğer şükrederseniz (ni’metlerinizi) artırırız, eğer küfr edenlerden olursanız muhakkak ki azabım şiddetlidir.

Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd ve şükrederiz ki; buraya kadar bizi cömert kılan, seve seve Allah yolundan vermeyi bizlere sağlayan, hidayetin sadece ruhla alâkalı olan kısmıdır. Yani ruhun hidayetidir ama hidayetler burada bitmez. Allah’ın emanetleri olan fizik vücudumuzun

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 697 SAFHA 4 TESLIM.indd 69 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 70: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM70

hidayeti, nefsimizin hidayeti ve irademizin hidayeti vardır. En zor hidayet, dik yokuş; fizik vücudun hidayetidir. İlerleyen bölümlerde bu konulara daha ayrıntılı olarak değinilecektir.

2.2. “Allah’ın Davetine İcabet Etmeyen, Allah’ın Resûlüne Âsi Olur.”

“Allah’ın davetine icabet etmeyen, Allah’ın resûlüne âsi olur.” (K: Buhari, Nikah 71, 74; Müslim, Nikah 103, (1429); Tirmizi, Nikah 11, (1098); Ebu Davud, Et’ime 1, (37, Ravi İbnu Ömer).

Hanif dîninin gereğini yerine getirebilmek mutlaka Allah’ın davetiyle başlar. Allah’ın daveti Allah’a giden yolun giriş kapısıdır. Peygamber Efendimiz’in hadîs-i şerifi, Kur’ân-ı Kerim’e tamamen uygun olmakla birlikte, oldukça önemli bir gerçeği bizlere hatırlatmaktadır. Allah’ın davetine icabet etmek, İslâm dîninin temelidir. Ve 28 basamaklık skalanın 2.basamağında, her insan için bir seçim söz konusudur. İnsanlar ya Allah’ın davetine icabet ederek hem dünya, hem de ahiret saadetine ulaşacaklardır. Ya da davete icabet etmeyerek mutsuz ve huzursuz bir dünya hayatı yaşayacaklar, ahirett e de cehennemde olacaklardır.

O halde evvelâ kişiyi böylesine önemli bir ayıraca getiren davetin ne olduğunu açıklamak gerekmektedir.

“Allah nereye davet eder?” sualinin cevabı, Kur’ân-ı Kerim’in bir çok âyet-i kerimesinde açıklanmıştır. Kaldı ki davete icabet, İslâm’ı yaşamanın birincil koşuludur.

Allahû Tealâ Yûnus Suresinin 25. âyet-i kerimesinde, bütün insanlığı teslim yurduna davet ett iğini açıkça ifade etmektedir.

10/YÛNUS-25: Vallâhu yed’û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 707 SAFHA 4 TESLIM.indd 70 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 71: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 71

Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat’ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm’e ulaştırır.

Burada sözü edilen teslim yurdu, Allah’ın Zat’ıdır. Öyleyse Allah’ın daveti, sadece ve sadece Kendi Zat’ınadır. Daveti kabul edenlerin, Sıratı Mustakîm’e ulaştırılacağı, Yunus Suresinin 25. âyet-i kerimesinde kesin olarak ifade edilmektedir. Teslim yurdu ile Sıratı Mustakîm arasında bu babta yakın bir ilişki vardır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

6/EN’ÂM-87: Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm’e (Allah’a ruhu ulaştıran yola) hidayet ett ik (ulaştırdık).6/EN’ÂM-88: Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ıbâdih(ıbâdihî), ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne). İşte bu Allah’ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbett e yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi).

İnsan ruhu öncelikle Sıratı Mustakîm’e ulaşır. Sıratı Mustakîm’e ulaştıktan sonra Sıratı Mustakîm’den geçerek Allah’ın Zat’ına hidayet olur.

Bütün bu âyet-i kerimelerden anlaşılıyor ki; Allah’ın daveti sadece Kendi Zat’ınadır. Ve ancak davete icabet edenler, hidayet üzere olanlardır. Kurtuluşa erecek olanlar da hidayete adım atan, Sıratı Mustakîm üzere olan insanlardır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şerifinde buyuruyordu ki: “Allah’ın davetine icabet etmeyen, Allah’ın resûlüne âsi olur.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 717 SAFHA 4 TESLIM.indd 71 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 72: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM72

14 asır öncesine göre konuyu değerlendirecek olursak; Allah’ın davetini getirenin Allah’ın Resûl’ü olduğunu görürüz. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbe de insanları Allah’ın Zat’ına ulaşmaya çağırmışlardır. Diğer bir ifadeyle, Allah’ın Resûl’ü Allah’ın Zat’ına davet etmiştir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

12/YÛSUF-108: Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menitt ebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne). De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, bâsiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah’ı görerek) Allah’a davet ett iğimiz yol, işte bu yoldur. Allah’ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”

Bütün nebî resûller ve bütün velî resûller yaşadıkları devirlerde insanları Allah’a ulaşmayı dilemeye davet etmişlerdir. Kıyâmete kadar da bu davet, Allah’ın velî resûlleri aracılığıyla sürecektir. Ahzab Suresinin 40.âyet-i kerimesine göre Nübüvvet, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’le sona ermiştir. Ama risalet dünya durdukça devam edecek olan bir müessesedir. Allahû Tealâ her devirde her kavme, onların lisanları ile konuşan ve Allah’ın âyetlerini açıklayan velî resûller göndermiştir, göndermeye de devam edecektir.

O halde her kim cüz’i iradesiyle Allah’a ulaşmayı dilemeyip Allah’ın davetine icabet etmezse, o Allah’ın Resûl’üne de âsi olmuş demektir. Peygamber Efendimiz (S.A.V), hadîs-i şerifinde bizlere bu mesajı vermektedir.

2.2.1.Davete Muhatap Olanlar Kimlerdir?

Yusuf Suresinin 108. âyet-i kerimesinden de anlaşıldığı üzere resûl daveti getirendir; Allah’a davet eder. Allahû Tealâ Âli İmrân-132’de de şöyle buyurmaktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 727 SAFHA 4 TESLIM.indd 72 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 73: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 73

3/ÂLİ İMRÂN-132: Ve atîûllâhe ver resûle leallekum turhamûn(turhamûne). Ve Allah’a ve Resûl’e itaat edin, umulur ki böylece siz rahmet olunursunuz.

Âyet-i kerimedeki “Allah’a itaat edin.” ifadesinin anlamı, resûlün Allahû Tealâ’nın Zat’ına çağırmasıdır. İtaat eden kişi Allah’ın davetine icabet eden kişidir. Resûl devamlı olarak insanlara hidayeti tebliğ eder, der ki: “Ey insanlar duyduk duymadık demeyin! Allah’a ulaşmayı dileyin. Dilerseniz bu sizin için bir cennet müjdesidir. Dilemezseniz gideceğiniz yer cehennemdir.” Bu tebliğe muhatap olan insanlar ise 4 gruba ayrılırlar.

Birinci grup; tebliğe ilgisiz kalanların oluşturduğu gruptur. Davet kendilerine ulaşmasına karşın dünya hayatının cazibesi sebebiyle davete ilgi göstermeyenlerden oluşur. Allahû Tealâ, katından göndermiş olduğu resûlün bu davetine ilgisiz kalanların hassalarına engeller koyar.

İkinci grup: Emaniyye bilgiler sebebiyle resûle karşı çıkıp onu yalanlayanlardır ki, Allah onların uzuvlarına engeller koyar. Hassalarına, uzuvlarına engel konulan kişi artık Allah’ın âyetlerine göre sağır, dilsiz ve kördür. Yani o kişi sağırdır; Allah’ın âyetlerini işitmez. O kişi dilsizdir; Allah’ın âyetlerini konuşmaz. O kişi kördür; kesinlikle irşad kademesini görmez.

Üçüncü grup: Kişi tebliğe muhatap olduktan sonra resûle karşı savaşırsa, bu kişi Kur’ân-ı Kerim’deki ifadesiyle yeryüzünde fesat çıkaran birisi olur. Allahû Tealâ o kişinin kalbini tab eder. Kimin kalbi tab edilmişse Allahû Tealâ onları seçmez. Yani kalbin tab edilmesi, o kişinin kurtuluş yolunun kapanması anlamına gelir. Kalbi tab edilenler, tebliğ kendilerine ulaştığında kendileri Allah’a ulaşmayı dilemezler. Bunun ötesinde daveti yapan resûle karşı insanları kışkırtırlar ve böylece başka insanların hidayetine mâni olurlar. Günümüzde ateşe çağıran imamlar bu grupta yer almaktadırlar.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 737 SAFHA 4 TESLIM.indd 73 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 74: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM74

◗ Allah’a ve Resûlüne İtaat Edenler Dördüncü Grubu Oluştururlar.

Dördüncü grup: Seçilenler, devamlı olarak musîbetlerle imtihan olurlar. Musîbetler bir nevî Allahû Tealâ’nın öğütleri, ibret almamız gereken güzellikleridir. İşte seçilenler arasından o güzelliğin farkına varan, musîbet kendisine ulaşsa dahi “Ben Allah içinim.” diyen kişi tebliğe muhatap olduğu zaman, Allah’a ulaşmayı diler. Kişi Allah’a ulaşmayı diledikten sonra da Allahû Tealâ, o kişiye Rahmân esmasıyla tecelli eder. Allah’ın Rahmân esmasıyla tecelli etmesi, o kişiye artık rahmetin gelmeye başlaması anlamına gelir. (Âli İmrân-132)

Davete icabet edip Allah’a ulaşmayı dileyen kişi temelde Allah’a itaat etmiştir. Fakat Allah’a ulaşma davetini getiren resûl olduğu için, kişi aynı zamanda resûle de itaat etmiş olur. Zaten Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin daha sonra resûlün davetine icabet etmemesi mümkün değildir. Ayrıca görüyoruz ki, başlangıç noktası itibariyle bu kişi musîbetleri yaşadıktan sonra mutlaka Allah için olduğunu söyleyip Allah’a ulaşmayı dilemektedir.

Allah’a ve Resûlüne itaat eden kişi öyle bir inancın sahibidir ki; ● Herkesin ruhunun ölümle Allah’a ulaşacağından emindir. Alahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

2/BAKA RA -156: Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne). Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ett iği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” dediler.2/BAKA RA -46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne). O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 747 SAFHA 4 TESLIM.indd 74 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 75: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 75

● Bu kişi hayatt ayken serbest iradesiyle Allah’a ulaşmayı dilediği takdirde, Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesi gereğince Allahû Tealâ’nın, kendisini mutlaka mürşidine ve mürşidi vasıtası ile de Zat’ına ulaştıracağından emindir.

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vâsiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vâsiyet ett iğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

Konunun buraya kadar olan bölümünde görüyoruz ki önemli olan o kişinin evvel emirde Allah tarafından seçilmesidir. Zaten insanların büyük bir kısmı - %90’dan fazlası - seçilir. Fakat ne yazık ki, seçilenlerin arasından ancak %10’dan azı dünya hayatını yaşarken Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Allah’a ulaşmayı dilemenin bu kadar önemli olması ise kuşkusuz Allahû Tealâ’nın hiç kimseye vermediği ruhu insana vermesinden kaynaklanmaktadır. Ahzâb Suresinin 72. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:

33/AHZÂB-72: İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfak-ne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 757 SAFHA 4 TESLIM.indd 75 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 76: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM76

Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ett ik (sunduk, teklif ett ik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.

İşte Allah’ın bize üfürdüğü ruh Allah’ın ruhudur, bizde bir emanett ir ve bu emaneti insandan başka yüklenen olmamıştır. İnsanın en şerefl i mahlûk olması ve Allah’ın insana secde edilmesini emretmesi, Allah’ın üfürdüğü bu ruh sebebiyledir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

15/HİCR-28: Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin). Rabbin meleklere şöyle demişti: “Ben mutlaka, “hamein mesnûn olan salsalin”den (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) bir beşer (insan) halkedeceğim.”15/HİCR-29: Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fekaû lehu sâcidîn (sâcidîne).Artık onu dizayn edip, içine ruhumdan üfl ediğim zaman, hemen ona secde ederek yere kapanın!

Allahû Tealâ’nın âyet-i kerimede meleklere: “Ben bir beşer halk edeceğim” ifadesi, fizik bedenimize işarett ir, “Onu bir nefsle dizayn edeceğim” ifadesi ise nefsimize işarett ir. Ardından gelen “Ona ruhumdan üfürdüğüm zaman hepiniz ona secde edin” ifadesinden anlıyoruz ki; Allahû Tealâ’nın meleklere ve cinlere Âdem (A.S)’a secde etmesini emretmesi, Allah’ın üfürdüğü ruh sebebiyledir. Yani meleklerin ve cinlerin aslında Allah’ın ruhuna secde etmeleri söz konusudur. İblis bu hakikati bilmediği için secde emrine muhatap olduğu zaman “Beni ateşten yaratt ın, onu çamurdan yaratt ın. Ben onun önünde secde etmem.” demiştir.

İnsanoğlu 3 vücut ve serbest iradeyle yaratılan bir mahlûktur. Kişi fizik vücudun, nefsin ya da ruhun talebine uyabilir. Fizik vücudun ve

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 767 SAFHA 4 TESLIM.indd 76 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 77: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 77

nefsin talepleri çok çeşitli doğrultularda olabilir ama ruhun talebi tektir. Ruh Allah’ın ruhudur ve ruhun, Allah’ın Zat’ından başka ne cennetle, ne cehennemle, ne de dünya ile hiçbir ilişkisi, isteği yoktur; sadece ve sadece Allah’ı dilemektedir. Bu açıdan insanoğlunu şeytan ve nefsi karşısında gâlip getirecek yegâne olay, ruhun talebine uyarak Allah’a ulaşmayı dilemesidir. Bu dilek kalben yapılmış bir dilek olmalıdır. Kişi dili ile bu dileğini ikrar edebilir (etmese de olur) ama sadece dili ile dilediğinde Allah’ın katında bu geçerli değildir, kalben dilemesi şartt ır. İslâm skalasının 2.basamağı bu açıdan son derece hayatî bir önem arz etmektedir ki; bu kademede kişinin kalbinde Allah’a ulaşma dileği yeşerir, ya da yeşermez.

Devrin İmamı, yıllardır Allah’tan aldığı öğretiyle “Ey insanlar! Allah’a ulaşmayı dileyin. Dilerseniz bu sizin için bir cennet müjdesidir. Dilemediğiniz takdirde gideceğiniz yer cehennemdir.” diye devamlı olarak tebliğ edip uyarmasına rağmen, tebliğe muhatap olan insanların büyük bir kısmı gidip bu duyduklarını dîn öğreticilerine sormaktadırlar. Dîn öğreticileri de hiç inceleme gereği duymadan; “Hayır, o bilmiyor. O âyetleri kendisine göre yorumluyor. Doğru değil.” diye hüküm vermektedirler. Buradan anlıyoruz ki; bu insanlar kendileri Allah’a ulaşmayı dilememişlerdir. Bu şekilde davranarak başkalarının da dilemesine mâni olmaktadırlar. Bu sebeple de onların üzerinde vebal oluşmaktadır. Allahû Tealâ bu kişilerin birçok özelliğini Kur’ân-ı Kerim’de vermiştir.

Bu insanlar;● Üzerlerinde Allah’ın lâneti olanlardır.● Yeyüzünde fesat çıkaranlardır.● Kalpleri tab edilenlerdir. ● Allah’ın âyetlerini inkâr edenlerdir.● Amelleri boşa gidenlerdir. ● 28 basamaklık İslâm merdivenin 2. basamağından yukarı çıkamayanlardır.● Allahû Tealâ tarafından seçilmeyenlerdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 777 SAFHA 4 TESLIM.indd 77 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 78: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM78

2.3 “Faydasız İlimden, Yükseltmeyen Amelden ve Kabul Olunmayan Duadan Sana Sığınırım Ya Rabbi.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in vaazett iği: “Faydasız ilimden, yükseltmeyen amelden ve kabul olunmayan duadan Sana sığınırım Ya Rabbi.” (K: Ebu Davud c/2. sf: 192. H. No: 1548; Câmius Sağir-1490) hadîs-i şerifinde şu ana kavramlar yer almaktadır.

● Faydasız ilim● Yükseltmeyen amel● Kabul olunmayan dua

2.3.1 Faydasız İlim Nedir?

14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V), Kuba Mescidi’nde namaz kılarken orada bir grubun beraberce Kur’ân-ı öğrendiklerini görür ve onlara “Ne yapıyorsunuz?” diye sorar. Gruptakiler: “Biz ilim öğreniyoruz.” diye cevap verirler. Peygamber Efendimiz (S.A.V) onlara şöyle buyurur: “Öğrendiğiniz ilmi hayatınıza tatbik etmedikçe, ilminizle amel etmedikçe ilmin faydasına eremezsiniz.”

Bu hadîs-i şerift en aldığımız mesaj odur ki; kişinin hayatına tatbik etmediği ilim faydasız ilimdir. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir başka hadîsinde: “Bir insanın ilmi artıp hidayeti artmıyorsa o, Allah’tan uzaklaşır.” buyurmaktadır.

Ne yazık ki günümüz dîn adamlarının öğrendikleri dîn muhtevasında hidayet kavramı yok edilmiş, Kur’ân’a uymayan bir dizayn içerisinde değiştirilmiştir. “Hidayet nedir?” sorusuna verdikleri cevap “Hidayet doğru yoldur.” şeklindedir. Oysaki Kur’ân-ı Kerim’de hidayet; insan

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 787 SAFHA 4 TESLIM.indd 78 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 79: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 79

ruhunun Allah’a ulaşmasıdır. 3/ÂLİ İMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah’a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah’a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.” Yoksa onlar, Rabbiniz’in huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi’dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîm’dir (en iyi bilendir).

“İnnel hudâ hudallâhi; Muhakkak ki hidayet Allah’a ulaşmaktır.”

2/BAKA RA -120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve lân nasârâ hatt â tett ebia milletehum, kul inne hudâllâhi huvel hudâ, ve le initt eba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).Ve sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden asla razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaşmak (Allah’ın kendisine ulaştırması) işte o, hidayett ir.” Sana gelen ilimden sonra eğer gerçekten onların hevalarına uyarsan, senin için Allah’tan bir dost ve bir yardımcı yoktur.

“İnne hudâllâhi huvel hudâ; Muhakkak ki Allah’a ulaşmak var ya; işte o hidayett ir.”

İşte Kur’ân-ı Kerim’in tarif ett iği hidayet; günümüz dîn öğretilerinde

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 797 SAFHA 4 TESLIM.indd 79 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 80: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM80

olmadığı için bu dîni öğretenlerin Kur’ân-ı Kerim’e ters düşen ilmi, faydasız ilimdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de faydasız ilimden Allah’a sığındığını beyan etmiştir.

◗ Nefsini ilâh edinenler, bir ilim üzere dalâlett e

olanlardır. Allahû Tealâ, Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesinde şöyle bu-

yurmaktadır:

45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menitt eha-ze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne). Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlett e bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

Allahû Tealâ burada, nefslerini ilâh edinenleri bir ilim üzere dalâlett e bıraktığını ifade etmektedir. Sahip oldukları ilim, onları dalâlett en alıp hidayete ulaştırmamıştır. Kaldı ki muhtevasında hidayetin olmadığı bir öğreti, insanları faydasız ilimden öteye geçirmemektedir. Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesi, ilmin faydalı olabilmesi için o ilmin içinde mutlaka hidayetin olması gerektiğini net olarak ifade etmektedir.

◗ Sahip olduğu ilmi yaşamayanlar, faydasız ilmin sahipleridir.Faydasız ilmin sahibi olan insanlar, verdikleri öğütlerde hep nefs tezkiyesinden, güzel davranışlardan bahsederler. Bir insan sahip olduğu ilmi kendisi yaşamıyorsa, o da faydasız ilimdir. Allahû Tealâ, Bakara

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 807 SAFHA 4 TESLIM.indd 80 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 81: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 81

Suresinin 44. âyet-i kerimesinde bu hakikati açıklamaktadır. 2/BAKA RA -44: E te’murûnen nâse bil birri ve tensev-ne enfusekum ve entum tetlûnel kitâb(kitâbe) e fe lâ ta’kılûn(ta’kılûne). İnsanlara birr’i (tezkiye ve teslim olmayı) emrediyorsunuz da kendinizi unutuyor musunuz? Ve siz, Kitab’ı okuduğunuz halde hâlâ akıl etmiyor musunuz?

Bir baba kendisi sigara içtiği halde evlâdına, sigaranın zararlı olduğunu, sigarayı bırakmasını öğütlüyorsa; işte bu babanın sahip olduğu ilim faydasız ilimdir. Çünkü kendisi hayatına tatbik etmemiştir.

◗ Muhtevasında hidayet olan ilim, faydalı ilimdir. Allahû Tealâ’nın bir ilim üzere dalâlatt e bıraktığını ifade ett iği insanlar,

dînleri olmasına rağmen dalâlett e kalmışlarsa; bu, muhtevasında hidayetin olmadığı bir dîn tatbikatında olduklarını göstermektedir. Kur’ân-ı Kerim bir emanett ir, bu emanete riayet etmek asıldır; yani Kur’ân-ı Kerim’deki hükümlerin hayata tatbik edilmesi (yaşanması) asıldır. İnsanlar, Kur’ân-ı Kerim’i okuyor ama hayatlarına tatbik etmiyorlarsa faydasız ilimden öteye geçemezler. Alllahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

30/RÛM-7: Ya’lemûne zâhiren minel hayâtid dunyâ, ve hum anil âhıreti hum gâfilûn(gâfilûne).Onlar, dünya hayatının zahirî ni (görünen kısmını) bilirler. Ve onlar, âhirett en gâfil olanlardır.

◗ Allah’a ulaşmanın muhtevasında olmadığı bir ilim, faydasız ilimdir.

Hidayetin giriş kapısı, Allah’a ulaşmayı dilemek olduğu cihetle; Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir insan, asla dînini yaşayamayacaktır. Bu kişinin sahip olduğu ilim kendine de başkalarına da bir fayda sağlamadığı için faydasız ilimdir. Kur’ân-ı Kerim, dînin bütünüdür

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 817 SAFHA 4 TESLIM.indd 81 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 82: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM82

ve o bütünün içerisinde Allah’a ulaşmayı dilemek, Allahû Tealâ’nın kurtuluşumuzu bağladığı birincil koşuldur. Allah, hidayeti; Allah’a ulaşmayı dileyen kişiye furkanları, ihsanları ve 7 ni’meti verir, vasıta emirleri sevdirir ve nefs tezkiyesini gerçekleştirir. Ve o kişiyi İlm’el yakîn seviyesine ulaştırır. Daha ötede, Ayn’el yakîn ve Hakk’ul yakîn kademelerine ulaştırır.

2.3.2 Yükseltmeyen Amel Nedir?

Hadîs-i şerifin devamında Peygamber Efendimiz (S.A.V); “Yük-seltemeyen amel” ifadesi ile bir başka mesaj vermektedir.

Kişi, eğer ilmini hayatına tatbik ederse, ilmin yaşanması sebebi ile sahip olduğu amel de onu yükseltecektir. Ama faydasız ilim o kişinin amelinin de boşa gitmesini sağlamaktadır. Allahû Tealâ, Kehf Suresinin 103, 104 ve 105. âyet-i kerimelerinde bu konuya açıklık getirmiştir. Eğer kişi Allah’a ulaşmayı dilemekle ilgili âyetleri inkâr ediyorsa ve o kişi Allah’a ulaşmayı dilemiyorsa o zaman faydasız ilme dayalı olarak yaptığı ameller de boşa gidecektir.

18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen). De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an). Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybett ikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 827 SAFHA 4 TESLIM.indd 82 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 83: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 83

18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ett iler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitt i). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.

Amelinin boşa gitmesi halinde, kişiyi o amel yükseltmez. Bir amelin o kişiyi yükseltebilmesi için sâlih (nefsi ıslah edici) amel olması gerekmektedir. Islah edici (insanı Allah katında yükselten) amel ise zikirdir. Ve kişinin Allah’a ulaşmayı dileyerek 12 ihsanla mürşidine tâbî olmasıyla devreye giren bir müessesedir.

Günümüzde tatbikatt a olan İslâm’ın 5 şartı, Allah’ın emrett iği farzları içermektedir. Ama eksiktir; muhtevasında hidayet (Allah’a ulaşmayı dilemek), zikir ve tâbiiyet yoktur. Sadece İslâm’ın 5 şartıyla, vasıta emirlerin yerine getirildiği bir amel dizisi, içerisinde Allah’a ulaşma dileği olmadığı için kişiyi yükseltmez. O amelin kişiyi yükseltebilmesi için o kişinin ruhunun vücudundan ayrılarak, seyr-i sülûk yaşayıp, gök katlarında yükselmesi ve yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşması lâzımdır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

7/A’RÂF-175: Vetlu aleyhim nebeellezî âteynâhu âyâtinâ fenseleha minhâ fe etbeahuş şeytânu fe kâne minel gâvîn(gâvîne).Onlara, âyetlerimizi verdiğimiz kimsenin haberini oku (anlat). Sonra o, ondan (âyetlerden) ayrıldı, artık şeytan onu kendisine tâbî kıldı. Ve böylece o zarar görenlerden (azgınlardan) oldu.7/A’RÂF-176: Ve lev şi’nâ le refa’nâhu bihâ ve lâkinnehû ahlede ilel ardı vett ebea hevâh(hevâhu), fe meseluhu ke meselil kelb(kelbi), in tahmil aleyhi yelhes ev tetrukhu yelhes, zâlike meselul kavmillezîne kezzebû bi âyâtinâ, faksusîl kasasa leallehum yetefekkerûn (yetefekkerûne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 837 SAFHA 4 TESLIM.indd 83 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 84: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM84

Ve şâyet dileseydik onu, onunla (âyetlerimizle) elbett e yükseltirdik. Ve fakat o dünyaya meylett i ve hevasına (nefsinin afetlerine) tâbî oldu. Artık onun hali, köpeğin hali gibidir ki; onunla ilgilensen de solur, onu terketsen de (kendi haline bıraksan da) solur. Âyetlerimizi yalanlayan kavmin hali işte böyledir. Artık bu kısası anlat, böylece onlar tefekkür ederler.

Dîn hayatında; insanların işlediği şerrler sebebi ile kazanılan negatif dereceler; yani günahlar ve ruhun talebine uyarak kazanılan pozitif dereceler, hayırlar yani sevaplar vardır. Allahû Tealâ Mu’minûn Suresinin 102. âyet-i kerimesinde cennete gidebilmenin şartını, pozitif derecelerin, negatif derecelerden fazla olmasına bağlamıştır. Cehenneme gitmenin standardı (ölçüsü) ise negatif derecelerin, pozitif derecelerden fazla olmasına bağlanmıştır.

23/MU’MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul mufl ihûn(mufl ihûne). O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

 Kişi, eğer Allah’a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ, Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesine göre kişinin bütün günahlarını örtmektedir.

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tett ekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeff ir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 847 SAFHA 4 TESLIM.indd 84 10/2/11 5:42 AM10/2/11 5:42 AM

Page 85: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 85

Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi için geriye kalan sadece günahlardır. Çünkü kişi Allah’a ulaşmayı dilemediği için amelleri boşa gitmektedir. Allahû Tealâ, Zumer Suresinin 65. âyet-i kerimesinde şirk koşanların; yani Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin amellerinin boşa gideceğini ifade etmektedir.

39/ZUMER-65: Ve lekad ûhıye ileyke ve ilellezîne min kablik(kablike), le in eşrekte le yahbetanne amelu-ke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere: “Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allah’a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” diye vahyolundu.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîsinde: “Ümmetim için açık şirkten korkmuyorum, ama ümmetim için korktuğum şey gizli şirktir.” buyurmaktadır. Bir insan, Allah’a ulaşmayı dilemediği zaman gizli şirktedir. Günümüz dîn tatbikatında “Allah’a ulaşma dileği” olmadığı için bu tatbikatı uygulayan bir kişi gizli şirktedir ve şeytana tâbî olmaktadır. Gizli şirk sebebi ile de bu kişinin ameli boşa gider.

2.4. “Emanete Riayet Etmeyenin Îmânı Yoktur. Ahde Vefa Etmeyenin Dîni Yoktur.”

“Emanete riayet etmeyenin îmânı yoktur. Ahde vefa etmeyenin dîni yoktur.” (K: Râmûz, 463/3, Taberani, Bezzar, İbn Abbas; Ahmed b. Hanbel, III, 135)

Üç vücut, serbest irade ve akıl standartları içerisinde yaratılan insanoğlu, kendisinde bulunan emanetleri Allah’a teslim edeceğine dair ezelde Allah’a sözler vermiştir. Dalâlet üzere dünyaya gelen herkes için -bütün insanlar başlangıçta dalâlett edir-, emanete riayet etmek bir

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 857 SAFHA 4 TESLIM.indd 85 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 86: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM86

zorunluluktur. İslâm dîninin temel hedefi bu olmasına rağmen, insanların büyük çoğunluğu 2.basamakta kalarak Allah’ın bu farz emirlerini yerine getirmezler.

2. basamakta insanların %90’dan fazlasının Allahû Tealâ tarafından seçildiğini daha evvel de ifade etmiştik. İşte o seçilenlerin arasından kimler Allah’a ulaşmayı dilerlerse, sadece onlar emanete riayet edenlerdir. Olayların değerlendirildiği İslâm’ın 2.basamağı bu açıdan çok büyük önem taşımaktadır. Resûlullah (S.A.V) Efendimiz de, hadîs-i şerifiyle bu basamağın önemine dikkat çekmektedir. Emanete riayet etmeyen kişi, olayları doğru değerlendiremeyen, bu sebeple de hiçbir zaman Allah’a ulaşmayı dilemeyecek olan kişidir. Bu kişinin îmânı yoktur. Ve Allah’a verdiği sözleri yerine getirmediği cihetle dîni de yoktur. Ve ne yazık ki böyle bir kişinin dünya ve ahiret saadetine ulaşması da mümkün değildir.

2.4.1. Kur’ân-ı Kerim’e Göre Riayet Edilmesi Gereken Emanet Nedir?

Kur’ân-ı Kerim’e baktığımız zaman her şeyden evvel ruhun, Allahû Tealâ tarafından bize bir emanet olarak verildiğini görürüz.

33/AHZÂB-72: İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfak-ne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen). Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ett ik (sunduk, teklif ett ik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.

Allah’tan bir emaneti, Allah’ın ruhunu taşıyan tek varlık insandır. Bu emanet ne meleklerde, ne de cinlerde vardır. İnsandan başka hiçbir

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 867 SAFHA 4 TESLIM.indd 86 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 87: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 87

mahlûkatt a bulunmamaktadır. Allahû Tealâ ezelde ruhumuzdan aldığı “dünya hayatında Allah’a ulaşacağına dair” misakin gereği olarak emanetini geri istemektedir. Allahû Tealâ Enfâl Suresinin 27. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

8/ENFÂL-27: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tehûnûllâhe ver resûle ve tehûnû emânâtikum ve entum ta’lemûn(ta’lemûne).Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler), Allah’a ve Resûl’üne ihanet etmeyin! Ve siz, kendi emanetlerinize de bile bile ihanet etmiş olursunuz.

Dünya hayatını yaşarken emaneti sahibine teslim etmemek, emanete ihanett ir, emanete riayet etmemektir ve hadîs-i şerift e zikredildiği gibi emanete riayet etmeyenin îmânı yoktur.

Îmân sahibi olmak neyle mümkündür? Emanete riayet etmekle; yani ruhun talebine uymakla mümkündür.

Ruh, zaten bizim ruhumuz değil Allah’ın ruhudur ve bizde bir emanet olarak bulunmaktadır. Emanet sahibini istemektedir. Öyleyse emanetin gereğine riayet edersek, ruhun talebine uyarsak îmân sahibi oluruz. Nitekim Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîs-i şerifinde: “Ya Rabbim! Ruhuma îmânı sindirdiğin gibi nefsime de îmânı sindir.” buyurmaktadır.

Ruhun yapısındaki 19 tane haslett en bir tanesi de îmândır. Nefsimizde afetler söz konusudur. Ruhtaki îmânın karşılığı nefsimizdeki küfürdür ve doğal olarak Resûlullah (S.A.V) Efendimiz de “Ya Rabbim! Nefsime de îmânı sindir.” buyurmaktadır.

Emanete riayet etmeyen kişi, ruhun talebine değil nefsin talebine uyan kişidir. Nefsin talebi, şu dünya hayatına ait olan her şeydir. Nefs dünyayı istemektedir. Ve nefsin talebine uyan kişinin îmânı yoktur. Bu sebeple Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Her kötülüğün başı dünya sevgisidir.” buyurmaktadır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 877 SAFHA 4 TESLIM.indd 87 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 88: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM88

Nefsimizin manevî kalbinde 19 tane hastalık söz konusudur. Nefsin bütün talepleri şerrdir, ruhun bütün talepleri hayırdır. Ruhun bütün talepleri Kur’ân-ı Kerim’de de yer almaktadır. Kur’ân-ı Kerim de Allahû Tealâ’nın bize bir emanetidir. Bu sebeple “emanete riayet etmemek” demek, aynı zamanda Kur’ân’ın gereğini yerine getirmemektir. Ruh, Allahû Tealâ’nın bütün emirlerine riayet eden, yasak ett iği hiçbir fiili işlemeyen bir yapıya sahiptir. Allahû Tealâ bizden, Kur’ân-ı Kerim’de vaaz ett iği bütün emirlere itaati ve yasak ett iği fiilleri işlememeyi istemektedir. Dolayısıyla emanete riayet; ruhun talebine (Kur’ân âyetlerine) uymaktır. Ruhun talebine; Kur’ân âyetlerine uymayanın îmânı yoktur.

Kişi iradesini Allahû Tealâ’nın emrett iği istikamett e kullanmadığı takdirde kendi hevasına tâbîdir. Başkasının sahasına girmek suretiyle onun iradesine de belli istikamett e tahakküm eder, iradesini zorlarsa, o kişi şirktedir. Öyleyse Allahû Tealâ bizden, ne kendi hevamıza tâbî olmamızı ister, ne de başkalarının hevasına tâbî olmamızı ister. Çünkü kişi Allah’ın hükümlerine tâbî olmadığı takdirde ya kendi hevasına tâbîdir; ya da başkalarının hevasına tâbîdir.

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

13/RA ’D-2: Allâhullezî refeas semavâti bi gayri amedin terevnehâ summestevâ alel arşı ve sehha-reş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), yudebbirul emre yufassılul âyâti leallekum bi likâi rabbikum tûkınûn(tûkınûne). Görmekte olduğunuz semaları (gök katlarını) direksiz olarak yükselten Allah’tır. Sonra arşa istiva ett i. Ve Güneş’i ve Ay’ı emri altına aldı. Hepsi belirlenmiş bir süreye kadar akıp gider. İşleri düzenleyip idare eder. Âyetleri ayrı ayrı açıklar ki; böylece Rabbinize mülâki olmaya (ölmeden evvel ruhunuzu Allah’a ulaştırmaya) yakîn hasıl edersiniz.27/NEML-80: İnneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ vellev mudbirîn(mudbirîne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 887 SAFHA 4 TESLIM.indd 88 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 89: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 89

Muhakkak ki sen, ölülere işitt iremezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da (Allah’ın) davetini işitt iremezsin.27/NEML-81: Ve mâ ente bi hâdîl umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men yu’minu bi âyâtinâ fe hum muslimûn(muslimûne). Ve sen, körleri dalâletlerinden (çevirip) hidayete erdirecek değilsin. Sen, ancak âyetlerimize inananlara işitt irebilirsin. İşte onlar, teslim olanlardır.

Âyetlerin tilâvetini gerçekleştiren kişi, Allah’ın hidayetçisidir. Âyetlerin tilâvetine muhatap olan varlık da serbest irade sahibi insandır. Âyetlere îmân edenlerse, sadece Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Çünkü hidayet, insan ruhunun Allah’a ulaşmasıdır ve ancak cüz’i iradesiyle (serbest iradesiyle) hidayeti dileyenler işitebilirler. Ölüler ise, kendileri Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi başkalarının dilemesine de mâni olan; Allah’ın gazabına uğrayan insanlardır.

O zaman âyetlere yakîn sahibi olmak-âyetlere yakîn sahibi olmamak, âhirete yakîn sahibi olmak-âhirete yakîn sahibi olmamak gibi iki alternatif söz konusudur. İki alternatift en bir tanesini kişi serbest iradesiyle dileyecektir. Kişi serbest iradesiyle Allah’a ulaşmayı dilediği takdirde, Allahû Tealâ Şurâ-13’e göre o kişiyi Kendisine ulaştıracağını garanti etmektedir.

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ett iğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 897 SAFHA 4 TESLIM.indd 89 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 90: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM90

kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

“Allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu); Allah dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır.”

O halde kişiye düşen; sadece Allah’a ulaşmayı dilemesi ve Allah’ın âyetlerine yakîn sahibi olmasıdır. Ancak bu şartlar altında bir insan îmân sahibi olabilir. İşte Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Emanete riayet etmeyenin îmânı yoktur.” hadîs-i şerifiyle bizlere, ruhun talebine, Kur’ân âyetlerine uymayanın, Kur’ân âyetlerine yakîn sahibi olmayanın îmânı yoktur.” mesajını vermektedir.

2.4.2. İnsanın İnsan Olabilmesi, Ancak Îmânla Mümkündür

Said-i Nursi Hazretleri “Sözler” adlı kitabında îmânı şu şekilde tarif etmektedir: “Îmân insanı insan eder. Belki de o insanı sultan eder.” O halde herkes başlangıç noktasında insan olarak yaratılmıştır ama o insanın gerçekten insan olabilmesi ancak îmânla mümkündür. Kişi îmânın sahibi olmadığı zaman, insan olarak yaratılmış olmasına rağmen Kur’ân-ı Kerim’e göre hayvanlar gibidir, hatt a onlardan daha alt derecededir.

Nefsin îmân sahibi olabilmesi için Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzımdır. Fizik vücudun şeytana kul olmaktan kurtulması için de yine kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzımdır. En şerefl i varlık olan insan, 3 vücut ve serbest iradenin sahibidir. Bu vücutlardan bir tanesi bize ait değildir. Bizde bir emanet olan ruh, Allah’ın ruhudur. Ruh, Allah’ın ruhuysa, bizde bir emanetse ve o emanete riayet etmemiz gerekiyorsa, ruhumuzu Allah’a ulaştırmak üzerimize farzdır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 907 SAFHA 4 TESLIM.indd 90 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 91: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 91

Ruh, Allah’ın Zat’ına ulaştığı zaman fizik vücut emanet olacaktır. Nefs, rehine olmakta devam eder. Fizik vücut, Allah’a teslim olduğu zaman da nefs emanet olur. Nefs, Allah’a teslim olduğu zaman ise irade emanett ir. Ve her kim Allah’a ulaşmayı dilerse o emanete riayet edendir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

4/NİSÂ-58: İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran). Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, iyi işiten ve en iyi görendir.23/MU’MİNÛN-8: Vellezîne hum li emânâtihim ve ahdihim râûn(râûne). Ve onlar, emanetlerine ve ahdlerine riayet edenlerdir (uyanlar, sadık olanlardır).70/MEÂRİC-32: Vellezîne hum li emânâtihim ve ahdihim râûn(râûne). Ve onlar emanetlerine ve ahdlerine riayet edenlerdir.70/MEÂRİC-33: Vellezîne hum bi şehâdâtihim kâimûn(kâimûne). Ve onlar, şahitliklerinde kaim olanlardır (şahitliğe devam edenler).

Allahû Tealâ vücut ülkesinde nefs ve ruh arasında bir denge kurmuştur. Fizik vücut, ruh ve nefsin mekânıdır. Ruh, A’dan Z’ye kadar %100 Allah’ın emirlerine itaat eden, yasak ett iği hiçbir fiili işlemeyen bir yapıya sahiptir. Nefs de tam tersi, Allah’ın bütün emirlerine isyan eden, yasak ett iği fiilleri de mutlaka işleyen bir yapıya sahiptir.

Allah’ın katından şeriat kitaplarıyla gelen Allah’ın resûlleri,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 917 SAFHA 4 TESLIM.indd 91 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 92: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM92

hidayeti tebliğ ederler ve irademizin pozitif istikamett e devreye girmesini bizden isterler. Hidayet teklifi yapılır ve teklifin muhatabı olan kişi serbest irade sahibi insandır. Hidayeti kendi cüz’i iradesinin kararıyla seçtiği takdirde o zaman Allahû Tealâ; “Ben senin ruhunu Kendime ulaştıracağım.” garantisini verir. Rabbimiz ruhun Allah’ın Zat’ına ulaşmasında dengeyi yine kurar; ruhumuzu seyr-i sülûkla Kendisine ulaştırırken, nefsimizi de 7 kademede tezkiye eder. Bu kez fizik vücudumuzun içerisinde sadece nefsimiz vardır, fakat nefsimizin manevî kalbi %51 aydınlık %49 karanlıktır. Yani %51 aydınlıktan, fizik vücudun kumandanı olan akla pozitif talepler ulaşır. %49 karanlıktan akla, şeytanın negatif tesiriyle negatif talepler ulaşır. Akıl ya nurdan kaynaklanan talepleri veya karanlıktan kaynaklanan talepleri yerine getirecektir.

Allahû Tealâ’nın bizden isteği şey, tezkiye olduktan sonra günbegün şeytana ve nefsimize karşı kesinlikle cihad-ı ekberi devam ett irebilmemiz, zikrimizi artt ırabilmemizdir. Dış düşman olan iblis, nefsimizin manevî kalbindeki %49 karanlığa %100 tesir eder. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir savaştan dönerken sohbet yerinde sahâbesine diyor ki: “Biz küçük savaştan döndük. Büyük cihada başlıyoruz.” Sahâbe soruyor: “Ey Allah’ın Resûl’ü! Bundan daha büyük savaş olur mu?” “Elbett e.” diyor. “Kişinin kendi nefsine karşı cihadı, cihad-ı ekberdir.”

İnsan şeytanlara karşı yapılan cihad, cihad-ı sağirdir, küçük cihaddır ama içimizdeki nefsimize karşı olan cihad, cihad-ı ekberdir. Cihad-ı ekberi kazanabilmek hem nefsimize karşı, hem de dış düşman olan iblise karşı sıkı bir mücâdeleye girişmekle mümkündür. Bu sebeple bizim için en güzel örnek, Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbenin hayatıdır.

Şu anda İslâm tatbikatında İslâm’ın 5 şartının içerisinde emanete riayet var mıdır? Hayır. İslâm’ın 5 şartının içerisinde ahde vefa var mıdır? Hayır. Tatbikatt a sadece İslâm’ın 5 şartı vardır. Tatbikatt a Allah’a ulaşmayı dilemek olmadığı için, İslâm’ın 5 şartıyla hiç kimse ruhunu Allah’ın Zat’ına ulaştıramaz. Tatbikatt a zikir ve nefs tezkiyesi olmadığı için İslâm’ın 5 şartıyla hiç kimse fizik vücudunu Allah’a teslim edemez. Tatbikatt a mürşide tâbiiyet ve zikir olmadığı için İslâm’ın 5 şartıyla hiç

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 927 SAFHA 4 TESLIM.indd 92 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 93: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 93

kimse nefsini Allah’a teslim edemez. Bütün bunlar bizi bir sonuca ulaştırıyor ki; emanete riayet etmek

istiyorsak, istisnasız Allah’a ulaşmayı dilememiz ve ahde vefa etmek istiyorsak, mutlaka Allah’ın bizim için tayin ett iği mürşide tâbî olmamız gerekmektedir.

Allah’a ihanet etmemek, Allah’ın emanetini Allah’a teslim etmektir. Resûle ihanet etmemek, fizik vücudu tamamıyla Allah’ın resûlünün emirlerine tahsis etmek, resûlün emirlerini de A’dan Z’ye kadar yerine getirmektir. Bu dizayn içerisinde biz bize düşeni yaparsak Allah her şeye kâdirdir.

O halde Allah’ın âyetleriyle, Resûlullah’ın hadîsleri arasında %100’lük bir illiyet rabıtası vardır. Kaldı ki hiç kimsenin Kur’ân-ı Kerim’e ilâve ve eksiltme yapma yetkisi yoktur. Çünkü Hicr Suresinin 9.âyet-i kerimesine göre Kur’ân, Allah’ın koruması altındadır. Fakat hadîsler için durum öyle değildir. Peygamber Efendimiz (S.A.V):“Bir gün benim hadîslerim tartışma konusu olacak. Tartışma konusu olduğu günlerde Kur’ân-ı Kerim’e bakınız.” buyurduğuna göre, hadîs-i şerifl erin doğru olup olmadığı ancak Kur’ân’ı Kerim’e uygunluğu ile anlaşılacaktır.

2.5. “Her Kötülüğün Başı Dünya Sevgisidir.”

“Her kötülüğün başı dünya sevgisidir.”(K: İbn ebi’ddünya ve Beyhaki’den, İhya-u ulumi’ddin, Gazali, C.3,

S.454).

Allahû Tealâ herkesi hanif fıtratıyla yaratmış ve herkesin hem âhiret, hem de dünya saadetine ulaşması için hanif dînini seçmiştir. Hanif dîninin bütün asıl ve detaylarını da Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le bize miras bıraktığı Kur’ân-ı Kerim’e yerleştirmiştir.

Şerr fiiller, serbest iradenin sahibi insanlardan kaynaklanır. Nefsin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 937 SAFHA 4 TESLIM.indd 93 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 94: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM94

manevî kalbinde mevcut olan 19 tane afett en kaynaklanan taleplerin hepsi dünya hayatını ister. Nefsin bütün talepleri dünyaya dönüktür. “Her kötülüğün başı dünya sevgisidir.” hadîs-i şerifiyle Yûnus Suresinin 7 ve 8. âyet-i kerimeleri mukayese edildiği zaman şerrin insanın nefsinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne). Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatt a iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.10/YÛNUS-8: Ulâike me’vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne). İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).

Allahû Tealâ, tercihi bize bırakmıştır. Allah’ın rızası elbett e Allah’a ulaşmayı dilemek istikametindedir. Ama insanlar serbest iradenin sahibidir. Eğer bir insan kendisi dilemezse Allahû Tealâ, zorla Allah’a ulaşmayı dilett irmez. Çünkü dînde zorlama yoktur.

2/BAKA RA -256: Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lânfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).Dînde zorlama yoktur. irşad yolu (hidayet yolu, Allah’a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolundan, şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olur, Allah’a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 947 SAFHA 4 TESLIM.indd 94 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 95: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 95

(Allah’tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem’î’dir, Alîm’dir.

2.5.1. Dünya Hayatının Muhtevası

Allahû Tealâ, dünya hayatının muhtevasında neler olduğunu Tevbe-24’te anlatmaktadır.

9/TEVBE-24: Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereft umûhâ ve ticâretun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hatt â ye’tiyallâhu bi emrih(emrihî), vallâhu lâ yehdîl kavmel fâsikîn(fâsikîne).De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından (satışının durmasından) korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz (hoşunuza giden) evler, Allah’tan ve O’nun resûlünden ve O’nun (Allah’ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fasıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.

Dünya hayatında evlâtlar, mallar, eşler, kardeşler, ticaret vs. vardır. Allahû Tealâ, açık olarak bir insan için dünya hayatı Allah’tan ve resûlünden daha sevgili ise o insanın hidayete eremeyeceğini ifade etmektedir. Allahû Tealâ Âli İmrân Suresinin 14. âyet-i kerimesinde de şöyle buyurmaktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 957 SAFHA 4 TESLIM.indd 95 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 96: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM96

3/ÂLİ İMRÂN-14: Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi). İnsanlara, “kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan” şehvetleri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve Allah, O’nun katındaki en güzel sığınaktır.

Öyleyse insanların bir ömür boyu peşinden koştuğu huzur ve mutluluk dünya metaında değil, Allah’ın bizim için seçtiği hanif dîninde saklıdır. Hanif dînini oluşturan 28 basamaklık yolun sonunda ise Allah’ın Zat’ı vardır. 2.basamakta olan insanların içinden kimler, Allah’a giden yolu yol edinirlerse; Allah’a ulaşmayı dilerlerse işte onlar kesintisiz bir mutluluğun sahibi olanlardır.

2.5.2. Dünyayı Dileyenlerin Âhiretten Nâsibi Yoktur

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Her kötülüğün başı dünya sevgisidir.” demesinin sebebi, dünya hayatını tercih edenlerin nefslerinin hevasına uymalarıdır. Allahû Tealâ, dünya hayatını dileyene verir. Dünyayı dileyenlerin âhirett en nâsibi yoktur ve gidecekleri yer cehennemdir. Ama bir insan Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ her iki cihanda da onu huzura ve mutluluğa ulaştırır.

9/TEVBE-23: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tett ehızû âbâekum ve ihvânekum evliyâe inistehabbûl kufr e alel îmâni, ve men yetevellehum minkum fe ulâike humuz

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 967 SAFHA 4 TESLIM.indd 96 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 97: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 97

zâlimûn(zâlimûne). Ey âmenû olanlar! Îmâna karşı (îmânın üstüne), îmândan üstün tutarak şâyet küfr ü severlerse babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Ve sizden kim onlara dönerse işte onlar, onlar zalimlerdir.

Kişi Allah’a ulaşmayı dilediği takdirde Allahû Tealâ onun günahlarını örter. Geride kalan sevaplar da mutlaka kişiye cenneti garanti eder. Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin sevapları ise Allahû Tealâ tarafından sıfırlanır; boşa çıkarılır. Geriye kalan günahlar sebebiyle kişinin gideceği yer mutlaka cehennemdir. Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dilemeyen ve dünya hayatından razı olan bu kişiler için Munâfikûn Suresinin 3. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

63/MUNÂFİKÛN-3: Zâlike bi ennehum âmenû summe keferû fe tubia alâ kulûbihim fe hum lâ yefk ahûn(yefk ahûne). Bu, onların (önce) âmenû olmaları (Allah’a ulaşmayı dileyerek hidayete ermeleri ve ruhlarını Allah’a ulaştırdıktan), sonra küfr e düşmeleri sebebiyledir. Bu sebeple onların kalplerinin üzeri tabedildi (mühürlendi). Artık onlar fıkıh edemezler (idrak edemezler).

Allah’a ulaşmayı dileyerek ruhunu Allah’a ulaştıran kişi, zikrini artt ırmayıp dünya hayatından razı olursa yozlaşma başlar. Allah yolundaki hizmetlerden ve ibadetlerden kaçar. Ama kişi, ruhunu Allah’a ulaştırdığı noktada zikrini iştiyakle artt ırırsa, Allahû Tealâ’nın yardımı gelir ve kişi ilerlemeye devam eder. Ermiş evliyanın fıska düşmesi, tekrar dünya hayatını âhiretin önüne geçirmesinden kaynaklanmaktadır. Allahû Tealâ, Nahl-107’de fıskın asıl sebebinin, dünya hayatını âhirett en daha fazla sevmek olduğunu ifade etmektedir.

16/NAHL-107: Zâlike bi ennehumustehebbûl

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 977 SAFHA 4 TESLIM.indd 97 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 98: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM98

hayâted dunyâ alel âhıreti ve ennallâhe lâ yehdîl kav-mel kâfirîn(kâfirîne). İşte bu, onların dünya hayatını, âhiret hayatına göre daha çok sevmeleri ve Allah’ın, kâfir kavmi hidayete erdirmemesi sebebiyledir.

28 basamaklık İslâm merdiveninde Allah’a ulaşmayı dileyen kişi, Allah’tan hoşlanan birisidir. Mürşidine tâbî olan kişi, Allah’ı sevendir. Ruhunu ve fizik vücudunu Allah’a teslim ett iği zaman da Allah’ı seven birisidir. Ama daimî zikre ulaştığı zaman artık Allah’a âşık olan birisidir ve devamında hikmetin ötesine geçtiği zaman, iradesini teslim edip irşada memur ve mezun olan kişi ise en üst seviyede Allah’a hayran olan birisidir. Hayran olanların arasına girebilmek için teslim-i küllî ile 7 safh a ve 4 teslimi yaşayarak Allah’a teslim olmak gerekmektedir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîs-i şerifinde ifade ett iği gibi her kötülüğün başı dünya sevgisi olduğuna göre, nefsimizin taleplerini mutlaka ve mutlaka Allah istikametinde kullanmamız gerekmektedir.

2.6. “Allah, İlmi İnsanlardan Söküp Almak Suretiyle Kaldırmaz. Bilâkis, Âlimlerin Canlarını Almak, Kabzetmek Suretiyle İlmi Kaldırır. Aralarında Hiçbir Âlim Kalmaz. İnsanlar Cahilleri Önder Edinirler. Onlara Sorular Sorarlar, Onlar da Bilgisizce Fetva Verirler ve Böylece Hem Kendileri Sapıtırlar, Hem de Başkalarını Saptırırlar.”

Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) buyuruyor ki: “Allah, ilmi insanlardan söküp almak suretiyle kaldırmaz. Bilâkis, âlimlerin canlarını almak, kabzetmek suretiyle ilmi kaldırır. Aralarında hiçbir âlim kalmaz, insanlar cahilleri önder edinirler. Onlara sorular

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 987 SAFHA 4 TESLIM.indd 98 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 99: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 99

sorarlar, onlar da bilgisizce fetva verirler ve böylece hem kendileri sapıtırlar hem de başkalarını saptırırlar.” (K: Abdullah b.Amr b. el-As (R.A) )

Bu hadîs-i şerife dikkatle bakmak gerekmektedir. Kur’ân-ı Kerim, Allah’ın ilmidir. Ve Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, bütün insanlığı Kur’ân’la Allah’a davet etmiştir. Yetmez! 28 basamak, 7 safh a ve 4 teslimden oluşan Kur’ân’ın bütününü, 14 asır evvel sahâbesiyle birlikte yaşamıştır. Fakat ne yazık ki 14 asır sonra bugün, Kur’ân-ı Kerim’in yerini el yazması kitaplar almış, insanlar faydasız ilmin karanlığında bir ömür boyu 2.basamakta kalmaya mahkûm edilmişlerdir. Allah’ın ilmine sahip olmayanlar, Allah’a ulaşmayı hiçbir zaman dilemeyeceklerdir. Bu sebeple de hem dünya hayatında, hem ahret hayatında hüsranda olacaklardır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum ke en lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârefûne beyne-hum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne)Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatt en başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “Ben size iki emanet bırakıyorum. Bir tanesi Allah’ın Kitab’ı (ilim) Kur’ân-ı Kerim, diğeri de Ehli Beyt’im (ilim hazineleri, Kur’ân açıklayıcılarıdır, yani hikmet sahibi âlimlerdir).” buyurmuştur. O halde Kur’ân’ın bütününü hayatımıza geçirmek hepimizin üzerine farzdır. Fakat ne yazık ki İslâm âlemi, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in ifade ett iği gibi, Allah’ın ilminden yoksun insanlar tarafından hezimete uğratılmıştır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 997 SAFHA 4 TESLIM.indd 99 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 100: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM100

2.6.1. İlmin İnsanlardan Alınması Ne Demektir?

İlim ve ilim hazineleri, Kur’ân açıklayıcıları, et ve kemik gibi birbirinden ayrılmayan bir bütündür. Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz hadîs-i şerifinde: “Bir zaman gelecek ki; Allah, ilmi insanlardan alacak.” buyurmuştur. İlmin insanlardan alındığı zamanın muhtevasını anlamak için Duhan Suresine bakmak yeterli olacaktır. Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:

44/DUHAN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin). Artık göğün, apaçık duman ( fitne) getireceği günü gözle.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) başını göğe çevirip semâyı gözlemiş ve başını indirdiği zaman şöyle buyurmuştur: “İşte ilmin insanlardan alınacağı zaman, bu zamandır.” Sahâbeden biri: “Ey Allah’ın Resûl’ü! Biz Kur’ân-ı Kerim’i okuduk ve okuyoruz. Hanımlarımıza ve çocuklarımıza da okutuyoruz. Bu ilim bizden nasıl alınacak?” diye sorunca da, “Yahudilerin elinde Tevrat’ı, Hristiyanların elinde İncil’i görüyorsunuz. Onlar, o kadar Tevrat ve İncil okuyorlar da; hani onların elinde onlardan bir şey kaldı mı?” diye cevap vermiştir.

Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

62/CUMA-5: Meselullezîne hummilût tevrâte summe lem yahmilûhâ ke meselil hımâri yahmilu esfârâ(esfâren), bi’se meselul kavmillezîne kezzebû bi âyâtillâh(âyâtillâhi), vallâhu lâ yehdîl kavmez zâlimîn(zâlimîne).Kendilerine Tevrat yüklenip de (Tevrat’ın farzları okunup da), sonra O’nu taşımayanların (onunla amel

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1007 SAFHA 4 TESLIM.indd 100 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 101: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 101

etmeyenlerin) hali, ciltlerle kitap taşıyan merkebin hali gibidir. Allah’ın âyetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötü. Ve Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

Şu anda İslâm dünyasında da ne yazık ki aynı karmaşa söz konusudur. Çünkü 7 safh a, 4 teslimden mücehhez olan Kur’ân’daki İslâm, bugün tatbikatt an kaldırılmıştır. Dîn öğreticileri Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi, başkalarının da dilemesine mâni olmaktadırlar.

Allah’ın âyetlerinden gâfil ve Allah’a ulaşmayı dileyemeyen dîn öğreticilerinin ilim öğrett iği insanlar da, onlarla birlikte cehenneme doğru yol almaktadır. İşte Resûlullah (S.A.V) Efendimiz bu noktayı nazara alarak hadîs-i şerifi vaaz etmiştir.

İlmin insanlardan alınması, Allah’ın âlimlerin ruhlarını kabzetmesi suretiyle gerçekleşmektedir. Hikmet sahibi âlimlerin olmadığı yerde, cahiller dîn öğretmeye başlayacaktır.

2.6.2. Âlimin Ruhunun Kabzedilmesi ve Hurafeler

İnsanlar Kur’ân-ı Kerim’e aykırı olan hurafeleri, Allah âlimin ruhunu kabzett iği zaman dîn tatbikatına sokarlar. Allah’a göre âlim; hikmet sahibi âlimdir.

Bunu nereden biliyoruz? Çünkü Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir başka hadîs-i şerifinde: “Âlimin uykusu, cahilin ibadetinden iyidir.” buyurmaktadır..

Öyleyse cahil ibadet yapıyor. Ama cehil içindeyse, Allah’a ulaşmayı dilemeyen birisiyse, o yaptıklarının Allah’ın katında bir değeri yoktur. Ama âlim, uykudayken de zikirdedir. Her saniye, her an 700 derece kazanır. Hazreti Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz: “Hikmet sahibi âlimler, fıkıh açısından nebîler seviyesindedir.” buyurduğuna göre, söz konusu âlimin, her hâlükârda hikmet sahibi âlim olması lâzımdır. Demek ki ilmi, hikmet sahibi âlimden öğrenmek gerekmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1017 SAFHA 4 TESLIM.indd 101 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 102: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM102

Allahû Tealâ bütün insanları kadın olsun, erkek olsun hanif fıtratı ile yaratmıştır ve Allahû Tealâ bütün insanlar için bir tek dîn seçmiştir: Hanif dîni. Dînin yegâne kaynağı Kur’ân-ı Kerim’dir. Bakara Suresinin 151. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, sahâbeye hitap ederek şöyle buyurmuştur:

2/BAKA RA -151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen min-kum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yualli-mukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

Resûl’ün gönderilmesinin sebebi En’am Suresinin 48. âyet-i kerimesinde ifade edilmektedir.

6/EN’AM-48: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah’a ulaşmayı dilerse) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.

Allah’a ulaşmayı dilemeyip, Allah’ın âyetlerinden gâfil olan ve Allah’ın âyetlerini yalanlayanların gideceği yer cehennemdir. İşte günümüzdeki dîn öğreticileri, Allah’a ulaşmayı dîn tatbikatından çıkarmışlardır. İlmin kaldırılması, cehaletin top yekûn ortama hâkim olmasıdır. İlmin devreden çıkarıldığı bir devrede fitne zuhur edecektir. Nitekim duhan

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1027 SAFHA 4 TESLIM.indd 102 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 103: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 103

fitnesi bunu ifade etmektedir. Duhan, aslında bir dumandır. Ama bu duman, insanlar Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için oluşan azabı ifade etmektedir.

Ümr Bin (R.A.) diyor ki: “İlmi; âlimlere karşı övünmek, sefillerle mücâdele etmek; yahut insanların dikkatini üzerine çekmek için öğrenen kimseyi Allah cehenneme sokar.” Bu söz, âlimlerin taşıdıkları sorumluluğa kesinlikle en üst seviyede dikkat çekmektedir. Bakara Suresinin 159. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, Allah’ın âyetlerini gizleyenlerden, ketmedenlerden bahsetmektedir. Ve Allah’ın lânetinin, meleklerin lânetinin ve insanların lânetinin onların üzerine olduğunu ifade etmektedir.

2/BAKA RA -159: İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûn(lâinûne). İndirdiğimiz o beyyinelerden olan şeyleri ve hidayeti (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaştırılmasını) Kitap’ta Allah insanlara açıkladıktan sonra gizleyenler (var ya), onlara, hem Allah lânet eder hem de lânet ediciler lânet eder.

O halde ahir zamanda Allahû Tealâ’nın ilmi kaldırması, âlimlerin ruhlarının kabzedilmesi ile gerçekleşmektedir. Allahû Tealâ, yerine yenilerini tayin etmediği için insanlar, aralarında cahilleri önder seçerek bilmedikleri konuları onlara sorarlar. Onlar da o bilmedikleri konularda fetva vererek, insanların da, kendilerinin de Allah’ın yolundan sapmasına sebep olurlar.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “Âlimler, nebîlerin varisleridir.” buyurmaktadır. Ama bu âlim, hikmet sahibi âlimdir. Bakara Suresinin 151. âyet-i kerimesinde nebîlerin 5 görevi tevdi edilmektedir.

2/BAKA RA -151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen min-kum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yualli-

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1037 SAFHA 4 TESLIM.indd 103 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 104: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM104

mukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

Öyleyse “Âlimler, nebîlerin varisleridir.” hadîsiyle, devrin imamlarının âlim olduğu neticesine de ulaşıyoruz. Enbiya Suresinin 7. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, nebîlerin olmadığı dönemdeki ehli zikir olan âlimlerden bahsetmektedir.

21/ENBİYA-7: Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne). Ve senden önce, vahyett iğimiz rical (erkekler)den başkasını göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.

Allahû Tealâ vahye muhatap olan, vahyi Allah’tan alan, Allah’ın kendisine vahiy verdiği kişiyi vazifeli kılmaktadır ve bilmediklerimizi, o vahiy sahiplerine sormamızı emretmektedir. O halde Allah’tan vahiy alanlar, ehli zikirdir, ilim sahibidir. Ama vahyi reddedenler, hiçbir zaman âlim olamazlar.

Nitekim günümüz dîn öğretisine baktığımız zaman hurafeleri görüyoruz. Diyorlar ki: “Allah sadece peygamberlere vahyeder ve âyetlerini sadece peygamberlere verir. Peygamberlerin dışındakilere vahyetmesi, âyet vermesi mümkün değildir.” İşte bunu söyleyenler, Kur’ân-ı Kerim hakikatlerinden haberdar olmadığı gibi, kesinlikle Allah’tan vahiy almayanlardır. İşte bu insanlar cahil olanlardır. Önderlik ett ikleri insanlara bilgisizce, ilimsizce fetva vererek, hem kendilerini hem de başkalarını yoldan saptırmaktadırlar.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1047 SAFHA 4 TESLIM.indd 104 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 105: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 105

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1057 SAFHA 4 TESLIM.indd 105 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 106: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

3 . B A S A M A K 1 . S A F H A

ALLAH’A ULAŞMAYI DİLEMEK

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLAM106

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1067 SAFHA 4 TESLIM.indd 106 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 107: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM

3.1 “İslâm Açıkça Yaptığımız Amellerdir, Îmânın Yeri İse Kalptir.”

Allahû Tealâ’nın eşref-i mahlûkat olarak yaratt ığı insan için tek dileği, onun ahiret ve dünya saadetine ulaşmasıdır. Ahiret ve dünya saadetinin giriş kapısı ise hidayett ir. Yaşadığı musîbetler karşısında bir kalbî yakarışla Allah’a yönelen kişi, 28 basamaklık İslâm merdiveninin 3.basamağında hidayete adım atan kişidir.

Daha evvel de ifade ett iğimiz gibi 2.basamakta, Allahû Tealâ tarafından seçilenlerin içinden olayları doğru değerlendiren insanlar, bir hedefin sahibi olurlar. Bu hedef, kişinin ölmeden evvel ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilemesidir ki; İslâm’ın; yani hidayetin de yegâne giriş kapısı bu dilektir.

Bütün insanlar dalâlett e olarak dünya hayatına başlarlar. Ve ne yazık ki büyük çoğunluğu bu standartlar içinde hayatlarına devam ederler. Dalâlett en kurtulmanın yolu, hidayete adım atmaktır. O halde, bizim üzerimize düşen vazife, evvelâ hidayete adım atmayı dilemektir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde hidayeti hepimize farz kılmıştır.

Peygamber Efendimiz (S.AV): “İslâm açıkça yaptığımız amellerdir, îmânın yeri ise kalptir.” (K:C.Sağir-3060) hadîs-i şerifiyle, Kur’ân-ı Kerim’in olmazsa olmazı olan kalben Allah’a yönelmeyi, Allah’a ulaşmayı dilemeyi bizlere işaret etmiştir. Hadîs-i şerifin bizlere verdiği mesajı açacak olursak, evvelâ Allah’a yönelmenin muhtevasını ele almak lâzımdır.

3.1.1.Kalben Allah’a Yönelmek Ne Demektir?

Allah’a yönelmek Kur’ân-ı Kerim’de; “munîbîne”, “munîb” ve “enâbe” kelimeleriyle ifade edilmektedir. Hepsi aynı kökten gelen kelimelerdir. Ve bir gönül yakarışıyla Allah’a ulaşmayı dilemeyi ifade etmektedir. Bu

107

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1077 SAFHA 4 TESLIM.indd 107 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 108: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM108

dilek; ilk olarak insandaki ruh emanetinin; ruhun Allah’a döndürülmesini, emanetin sahibine teslim edilmesini dilemektir. Ruhun seyri sülûka başlamasıyla, nefsin temizlenmesi, nefsin teslim edilmesi işlemi de başlar. Bütün teslimlerin yerine getirilmesiyle kâmil insan mertebesine ulaşmak, Allah’a ulaşmayı dilemenin son kademesidir.

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde şöyle buyurmaktadır:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vett ekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O’na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.Allahû Tealâ Kendisine yönelen kişiyi, dünya hayatını yaşarken Kendisine ulaştıracağını garanti etmektedir.29 / ANKEBÛT - 5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).Kim Allah’a mülâki olmayı (hayatt ayken Allah’a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah’ın tayin ett iği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayatt ayken Allah’a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir. 42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ett iğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1087 SAFHA 4 TESLIM.indd 108 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 109: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 109

kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

Allahû Tealâ Bakara-46’da dünya hayatını yaşarken Allah’a ulaşmayı inanan ve bunu gerçekleştirebilen insanlardan söz etmektedir.

2 / BAKA RA - 46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.

Bu âyet-i kerimede Allahû Tealâ iki dönüşten bahsetmektedir Bu

dönüşlerden birincisi, bu dünya hayatını yaşarken ruhun Allah’a dönüşü, diğeri ise öldükten sonra ruhun Allah’a dönüşüdür. Öldükten sonraki dönüş, bizim elimizde olan bir dönüş değildir. Ama Bakara Suresinin 46. ayet-i kerimesinde ve Rûm Suresinin 31.âyet-i kerimesinde açık ve net olarak “Allah’a dönüş” emri vardır. Buradaki dönüşün ne olduğunu idrak etmek için yine Kur’ân âyetlerinden faydalanmak gerekmektedir.

◗ “Allah’a Dön” Emrinin Muhatabı İnsandır. Allah’a ulaşmaya muhatap olan varlık insandır. Ve insan 3 vücut ve

serbest iradeyle yaratılmıştır. İnsanın zahirî âleme ait olan fizik bedeni topraktan gelmiştir, ölümle tekrar toprağa dönecektir; Allah’a ulaşması mümkün değildir. Fizik vücudumuz salsâlin adı verilen şekillenebilir bir balçıktan yaratılmıştır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

15/HİCR-26: Ve le kad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin). Andolsun ki; Biz insanı, “hamein mesnûn olan salsalinden” (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) yaratt ık.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1097 SAFHA 4 TESLIM.indd 109 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 110: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM110

Berzah âlemine ait olan nefsimiz, enerji bedenimizdir; onun da Allah’a ulaşması mümkün değildir. Nefs ölümle birlikte ait olduğu yere; berzah âlemine giderek hayatına kıyâmet gününe kadar orada devam edecektir.

91/ŞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ. Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).İnsanın iradesi zaten vücut değildir. O halde Allah’a ulaşma yetkisinin sahibi, sadece Allah’ın Zat’ından bize üfürülen ruhtur. 32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef ’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne). Sonra (Allah), onu dizayn ett i ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (işit-me hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.17/İSRÂ-85: Ve yes’elûneke anir rûh(rûhı), kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen). Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de, her şeyin aslına rücû edeceğini açıkça ifade etmiştir. Fizik vücut topraktan geldiği cihetle, ölümle toprağa dönecektir. Nefs ise berzah âleminin varlığıdır ve berzah âlemine gidecektir. Ruh ise Allah’ın emrindendir. Allah’tan gelmiştir, mutlaka ve mutlaka Allah’a dönecektir. O halde Rûm Suresinin 31.âyet-i kerimesindeki irciî emrinin muhatabı, Allah’ın bizde bir emaneti olan ruhtur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1107 SAFHA 4 TESLIM.indd 110 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 111: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 111

◗ Ruhun Allah’a Ulaşması Farz mıdır? Ruh insanda Allah’ın bir emanetidir. Ve Allahû Tealâ ruhun Allah’a

ulaşmasının farz olduğunu, te’vile meydan vermeyecek şekilde bizlere açıklamıştır.

33/AHZÂB-72: İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfak-ne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ett ik (sunduk, teklif ett ik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.4/NİSÂ-58: İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran).Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir.51/ZÂRİYÂT-50: Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun). Öyleyse Allah’a firar edin (kaçın ve sığının). Muhakkak ki ben, sizin için O’ndan (Allah tarafından gönderilmiş) apaçık bir nezirim.89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1117 SAFHA 4 TESLIM.indd 111 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 112: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM112

tunsarûn(tunsarûne). Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vett ekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve O’na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.13/RA ’D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi). Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrett iği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebett el ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Ve Rabbinin İsmi’ni zikret ve her şeyden kesilerek O’na ulaş.

Her şeyden kesilme yetkisi nefste veya fizik bedende yoktur. Kâinatı aşıp yokluğa geçebilme yetkisi sadece insan ruhuna aitt ir. Yani sadece ruh her şeyden kesilerek Allah’a ulaşabilir. Bu da nefsin 7 kademede tezkiyesinden sonra gerçekleşir. Nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası da zikirdir. Zikirsiz bir nefs tezkiyesi, zikirsiz bir nefs tasfiyesi mümkün değildir. Bu sebeple âyet-i kerimede “Allah’ın ismiyle zikret ve her şeyden kesilerek Allah’a dön.” buyurulmaktadır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1127 SAFHA 4 TESLIM.indd 112 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 113: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 113

Allahû Tealâ Fâtır Suresinin 18. âyet-i kerimesinde de ruhun Allah’a ulaşmasının nefsin tezkiyesiyle mümkün olduğunu ifade etmektedir.

35/FÂTIR-18: Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru).Ve yük taşıyan birisi (bir günahkâr) başka birinin yükünü (günahını) yüklenmez. Eğer ağır yüklü kimse, onu (günahlarını) yüklenmeye (başkasını) çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine huşû duyanları ve namazı ikame edenleri uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa (nefsini tezkiye ederse), o takdirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüş Allah’adır (Nefs tezkiyesi ile ruh Allah’a döner, ulaşır).

◗ Ruh İnsana Hayat Verir Mi? İrciî Emri Bir Ölüm Emri midir?

Allahû Tealâ’nın insanı eşref-i mahlûkat kılması, sadece ve sadece Allah’ın ona üfürdüğü ruh sebebiyledir. İnsandan başka hiç bir varlık, Allah’ın ruhunu bünyesinde taşıma yetkisinin sahibi kılınmamıştır (Secde-9). Allah’ın daveti bizdeki ruh emanetini tek sahibi olan Allah’a iade etmek, teslim etmektir.

89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten). Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!

İblisin vaadi ise insanları Allah’ın yolundan saptırmaktır. İbrâhîm

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1137 SAFHA 4 TESLIM.indd 113 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 114: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM114

Suresinin 22. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ bu hakikati şöyle dile getirmektedir:

14/İBRÂHÎM-22: Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe veadekum va’del hakkı ve veadtukum fe ahleft ukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi musrıhıyy(musrıhıyye), innî kefertu bi mâ eşrektumûni min kabl(kablu), innaz zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun).Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah, size “hak olan vaadini” vaadett i. Ve ben de size vaadett im. Fakat ben, vaadimden döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa, yaptırım gücüne) sahip değilim. Sadece sizi davet ett im. Böylece siz, bana icabet ett iniz. Artık beni kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ett im. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.”

Bugün Devrin İmamı insanlara; “Ey insanlar, Allah’a ulaşmayı dileyin. Dilerseniz bu sizin için cennet müjdesidir. Dilemediğiniz takdirde gideceğiniz yer cehennemdir. Sizi cehennemle uyarıyorum.” demesine rağmen, insanların ve onlara dîn öğreten dîn adamlarının büyük bir çoğunluğu “Hayır. Ruh bize hayat verir. Ruh vücutt an çıkınca kişi ölür. Ancak ölümle insan ruhu Allah’a ulaşır. Hayatt ayken insan ruhunun Allah’a ulaşması yoktur.” demektedir. Dîn öğreticilerinin bu konuda söyledikleri, Kur’ân’daki İslâm’a tamamen aykırıdır. Kur’ân-ı Kerim’e göre bize hayat veren ruh değildir. Allahû Tealâ Hicr-23’de; “Sadece Biz hayat veririz. Ve biz öldürürüz.” buyurmaktadır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1147 SAFHA 4 TESLIM.indd 114 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 115: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 115

15/HİCR-23: Ve innâ le nahnu nuhyî ve numîtu ve nahnul vârisûn(vârisûne). Ve muhakkak ki; Biz, sadece Biz hayat veririz. Ve Biz öldürürüz. Ve varis olanlar da Biziz.

Dîn adamlarının “Ruh vücutt an çıkınca kişi ölür” ifadesinin tam aksine kişi evvelâ ölür, sonra ruh vücutt an ayrılır.

32/SECDE-11: Kul yeteveff âkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne). De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ett irecek (öldürecek). Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”

Bununla birlikte “Sadece ölümle insan ruhu Allah’a ulaşır.” ifadesi de doğru değildir. Bakara Suresinin 46. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, hem hayatt ayken ruhun Allah’a ulaşmasından, hem de ölümle insan ruhunun Allah’a ulaşmasından bahsetmektedir.

2/BAKA RA -46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.

Görüyoruz ki “Ruh vücutt an ayrılırsa kişi ölür” inanışı, dînimize sonradan girmiş bir büyük hurafedir, İblisin insanlığa bir büyük tuzağıdır. Kur’ân-ı Kerim’de ruhun insana hayat verdiğine dair hiçbir âyet-i kerime mevcut değildir. İnsandan başka hiçbir varlıkta ruh yoktur. O halde tek başına diğer canlıların ruhları olmadan yaşadıklarını dikkate aldığımızda dahi, “ruh vücutt an ayrılırsa kişi ölür” inanışının geçersizliği ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki “İrciî” emri, ölüm anını ihata etseydi, Allahû Tealâ insana ölmeyi emrediyor olurdu. Oysaki Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde intiharı kesinlikle yasaklamıştır. O

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1157 SAFHA 4 TESLIM.indd 115 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 116: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM116

halde “Allah’a dön” emrini, Allah’ın kişiyi ölüme davet etmesi olarak algılamak iblisin bir büyük tuzağıdır. Kişinin ölüm anında ruh vücutt an otomatik olarak ayrılacaktır. Bu noktada cüz’i iradenin bir dahli söz konusu olmayackatır. Hâlbuki Fecr-28’de serbest irade sahibi kişinin kendi iradesiyle Alah’a dönmesi emredilmektedir. Bütün nebîler ve onlara tâbî olanlar, ölmeden evvel ruhlarını Allah’a ulaştırmışlar ve irciî emrini yerine getirmişlerdir. Kıyâmete kadar her devirde Allah’ın yaşayan evliyaları olacaktır. Ve Allah’ın bütün velîleri Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in; “Ölmeden evvel ölünüz.” hadîs-i şerifinde ifade ett iği gibi, ruhlarını Allah’a ölmeden evvel ulaştırmış olanlardır.

13.asrın müceddidi Saidi Nursi Hazretleri şöyle buyurmaktadır: “Fâniyim fâni olanı istememAcizim aciz olanı istememRuhumu Rahmân’a teslim eyledimGayrısını istemem.”

O halde dönüş ancak Allah’adır. Ve bütün insanlar, kendilerinde emanet olan Allah’ın ruhunu, ölmeden evvel Allah’a ulaştırmakla vazifeli kılınmışlardır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

3 / ÂLİ İMRÂN - 102: Yâ eyyuhellezîne âmenûtt ekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı “O’nun hak takvası” ile (bi hakkın takva, en üst derece takva ile) takva sahibi olun! Ve sakın siz, (Allah’a) teslim olmadan ölmeyin! 2 / BAKA RA - 132: Ve vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya’kûb(ya’kûbu), yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).Ve, İbrâhîm (a.s) onu (Allah’a teslim olmayı) kendi oğullarına vasiyet ett i. Ve Yâkub (a.s) da: “Ey oğullarım! Muhakkak ki Allah, bu dîni sizin için seçti. Artık siz, Allah’a teslim olmadan ölmeyin.” diye (vasiyet ett i).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1167 SAFHA 4 TESLIM.indd 116 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 117: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 117

◗ Ruhunu Allah’a Ulaştırmayı Dilemeyenlerin Özellikleri

Kur’ân-ı Kerim standartları içerisinde Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişinin kurtuluşu ne yazık ki mümkün değildir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatt a iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır. 10/YÛNUS-8: Ulâike me’vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir)2/BAKA RA -257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhri-cuhum minez zulumâti ilân nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmett en nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları tagutt ur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.

Yûnus Suresinin 7. ve 8.âyet-i kerimeleri, Allah’a ulaşma dileğinin farziyetini ispat etmekle kalmayıp, dilemeyenlerin durumuna da kesin olarak açıklık getirmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1177 SAFHA 4 TESLIM.indd 117 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 118: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM118

Buna göre dilemeyenler; ● Dünya hayatından razı olmuşlardır.● Onlar, Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlardır.● Ve kazandıkları dereceler karşılığında gidecekleri yer cehennemdir. ● Yûnus Suresinin 45.âyet-i kerimesine göre bu kişiler hüsrandadır.

10/YÛNUS-45: Ve yevme yahşuruhum ke en lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yeteârefûne beyne-hum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatt en başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrandadır (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimseler olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allah’a ulaştıramadılar).

● Kaf-31’e göre takva sahibi değillerdir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır: 

50/KA F-31: Ve uzlifetil cennetu lil mutt ekîne gayre baîdin.Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.

Buradan şu sonuca ulaşıyoruz ki; takva sahibi olanlar, Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Ve cennet ancak takva sahipleri için yaklaştırılmıştır. Allah’a ulaşmayı dilemeyenler ise takva sahibi olmayanlardır. Ve bu sebeple gidecekler yer cehennemdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1187 SAFHA 4 TESLIM.indd 118 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 119: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 119

● Kehf- 103, 104 ve 105’e göre Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, amelleri boşa gidenlerdir.

18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen). De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an). Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybett ikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ett iler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitt i). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.

Allah’a ulaşmayı yalanlayanlar ise Kur’ân-ı Kerim’de kâfir olarak

adlandırılmışlardır. Allah onları hiçbir zaman Sıratı Mutsakîm’e ulaştırmayacaktır.

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden). Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1197 SAFHA 4 TESLIM.indd 119 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 120: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM120

yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan). Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm’e) hidayet edecek değildir.4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

Bütün bu âyet-i kerimeleri Peygamber Efendimiz’in; “İslâm açıkça yaptığımız amellerdir, îmânın yeri ise kalptir.” hadîs-i şerifiyle birleştirdiğimizde görüyoruz ki; îmânın vatanı kalptir. Kalben Allah’a ulaşmayı dilemeyen bir kişinin îmân sahibi olması mümkün değildir.

3.1.2. Vasıta Emirler ve Hedef Emirler Nelerdir?

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz hadîs-i şerifinde: “İslâm açıkça yaptığımız amellerdir, îmânın yeri ise kalptir.“ buyuruyordu. (K: C.Sağir-3060).

Bu ifadeden anlıyoruz ki; îmân sahibi olmanın beraberinde getirdiği bir takım ameller vardır. Kur’ân-ı Kerim’e göre Allah’ın dîni, hedef emirler ve vasıta emirlerden oluşmaktadır. 7 tane hedef emir ve buna bağlı olan 7 tane vasıta emir vardır.

Vasıta emirler; hadîste zikredildiği gibi açıkça yaptığımız amel-lerdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1207 SAFHA 4 TESLIM.indd 120 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 121: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 121

1- Namaz kılmak, 2- Oruç tutmak, 3- Zekât vermek, 4- Hacca gitmek, 5- Kelime-i şahadet getirmek, 6- Zikretmek, 7- Allah’a ulaşmayı dilemektir.

Kişi bir hedefin sahibi olmadıkça, vasıta emirleri yerine getirmek onu hiçbir şekilde kurtuluşa ulaştırmayacaktır. Vasıta; lâfzi manası itibariyle de araç anlamına gelmektedir. Asla amaç değildir. Amaca ulaşmanın yolu ise vasıtayı kullanmaktır. Kaldı ki İslâm dîni 7 hedef emir üzerine bina edilmiştir.

1- Allah’a ulaşmayı dilemek, 2- Mürşide tâbî olmak, 3- Ruhu Allah’a teslim etmek, 4- Fizik vücudu Allah’a teslim etmek, 5- Nefsi Allah’a teslim etmek, 6- İrşada ulaşmak, 7- İradeyi Allah’a teslim etmektir.

Bu hedef emirlerin yeri ise kesinlikle kalptir. ● Çünkü kalben kişi Allah’a ulaşmayı dilemedikçe Allah, Rahmân esmasıyla kişiye tecelli etmez. ● Kalben mürşidini Allah’tan sormadıkça, Allah ona mürşid göstermez. ● Kalben Allahû Tealâ’yı zikretmedikçe, Allah o kişinin ruhunu Kendisine ulaştırmaz. ● Kalben fizik vücudunu Allahû Tealâ’ya teslim etmeyi dilemedikçe, Allah o kişiyi muhsinlerden kılmaz.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1217 SAFHA 4 TESLIM.indd 121 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 122: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM122

● Kalben o kişi daimî zikre ulaşmayı dilemedikçe, Allah o kişiyi daimî zikre ulaştırmaz. ● Kalben İhlâs’a ulaşmayı dilemedikçe, Allahû Tealâ o kişiyi İhlâs’a ulaştırmaz. ● Kalben iradesini Allah’a teslim etmeyi dilemedikçe, Allah o kişinin iradesini teslim almaz.

O halde görüyoruz ki Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şerifinde çok önemli bir hakikati dile getirmiştir. Kişinin açıkça yaptığı ameller, Allah’ın üzerimize farz kıldığı vasıta emirlerdir. Fakat bir sonuca varmanın yegâne yöntemi; bir hedefin sahibi olmaktır. Hedefi belirleyen ise kalptir. Kişi kalbindeki Allah’a ulaşma talebi doğrultusunda vasıta emirleri yerine getirecektir. Aksi halde bir hedefe ulaşmak mümkün değildir.

3.1.3. Vasıta Emirlerle Hedef Emirler Arasındaki İlişki Nedir?

Resûlullah (S.A.V) Efendimiz bir hadîs-i şerifinde “Niyetin yeri kalptir, ameller de fizik bedenle yerine getirilir.” buyurmaktadır.

28 basamaklık İslâm merdiveninde Allah’a ulaşmayı dilemek bir hedef emirdir. Eğer kişi Allah’a ulaşmayı dilemişse o noktadan itibaren yapacağı ameller, onu mürşidine ulaştırmak için geçerli olacaktır. Eğer kişi mürşidine tâbî olursa, amelleri onu Allah’a ulaştırmak içindir. Eğer kişi ruhunu Allah’a teslim etmişse, ondan sonraki ameller fizik vücut teslimine ulaştırmak içindir. Eğer kişi fizik vücudunu Allah’a teslim etmişse, o zaman da bir sonraki hedef nefsi Allah’a teslim etmektir. Kalben nefsini teslim etmeyi dileyen kişinin yapacağı ameller de, onu bu hedefe ulaştırmak içindir.

Yani kısacası kalpte teşekkül eden hedef emirlerdir ama o hedef

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1227 SAFHA 4 TESLIM.indd 122 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 123: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 123

emirlere paralel vasıta emirler söz konusudur. Hedefi belli olmayan bir gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez. Hedef emirleri yerine getirmek için mutlaka vasıta emirlere gerek vardır. Vasıta emirleri yerine getirmeden hedef emirleri yerine getirmek mümkün değildir.

Günümüzdeki İslâmî öğretide ne yazık ki; ruhun talebi olan Allah’a ulaşma dileği ve nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası olan zikir yoktur. Allah’a ulaşmayı dilemek ve zikir İslâm’ın beş şartına eklenirse o zaman İslâm’da vasıta emirler tamamlanmış olur. Ama vasıta emirlere paralel bir de hedef emirler vardır. Sırasıyla onların yerine getirilmesi gerekir. İşte Resûlullah (S.A.V) Efendimiz de hadîs-i şerifinde bizlere bunu işaret etmiştir. “İslâm, açıkça yaptığımız amellerdir. Îmânın yeri ise kalptir.”

3.2. “Öyle İnsanlar Vardır ki, Cehennemlik Amel İşlerler, Cennete Gideceklerdir. Öyle İnsanlar Vardır ki, Cennetlik Amel İşlerler Ama Cehenneme Gideceklerdir.”

Hz.Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz buyuruyor ki: “Öyle insanlar vardır ki, cehennemlik amel işlerler, cennete gideceklerdir. Öyle insanlar vardır ki, cennetlik amel işlerler ama cehenneme gideceklerdir.” (K: Sahih-i Buhari - Bölüm 10 -1609)

Sevgili okurlar! Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu hadîs-i şerifiyle, Allah’a ulaşmayı dilemenin önemine dikkat çekmiştir. Gerçekten de cennetlik amel işlediği halde cehenneme, cennetlik amel işlediği halde cehenneme gidecek insanlar vardır. Kişiyi bu iki yoldan birine götürecek olan tek faktör vardır ki, bu kişinin kalben Allah’a ulaşmayı dilemesidir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de cennet ve cehenneme gidişi günahların sevaplara oranına bağlamıştır. Kimin sevap tartıları günahlarından 1 derece fazla ise o kişinin gideceği yer cennett ir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1237 SAFHA 4 TESLIM.indd 123 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 124: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM124

23/MU’MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul mufl ihûn(mufl ihûne). O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

Kimin günah tartıları sevaplarından 1 derece fazlaysa onun da gideceği yer, ebediyen kalmak üzere cehennemdir.

23/MU’MİNÛN-103: Ve men haff et mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne). Ve kimin mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

Allahû Tealâ altmış küsür âyet-i kerimede cehenneme gidenin ebediyyen orada kalacağını açıkça ifade etmektedir.

Nefsine tâbî olan bir insan devamlı surett e günah işleyeceğine göre, onun sevaplarının günahlarını aşması mümkün değildir. Ancak Allahû Tealâ’nın Enfâl-29’da Allah’a ulaşmayı dileyenler için bir müjdesi vardır.

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tett ekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeff ir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi). Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Âyet-i kerimeden de açıkça anlaşılıyor ki Allahû Tealâ, Allah’a

ulaşmayı dileyenlere furkanlar verir ve onların günahlarını örter. Bu durumda o kişinin günahları sıfırlanmıştır. Herkesin mutlak olarak bir

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1247 SAFHA 4 TESLIM.indd 124 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 125: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 125

sevabı vardır. Bu sebeple kişi Allah’a ulaşmayı dilediği an, hiçbir ameli olmaksızın ölse dahi, Mu’minun-102’ye göre cennete gidecektir. Çünkü Allah, o kişinin günahlarını Allah’a ulaşmayı dilediği an örtmüştür. Ve o kişi sevapları günahlarından fazla olan bir kişi hüviyetini almıştır. Kişi hangi günahın sahibi olursa olsun netice değişmeyecektir. Eğer gerçekten kalbî bir dilekle Allah’ı dilediyse, Allah onun günahlarını sıfırlayacaktır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîs-i şerifinde sözünü ett iği; cehennemlik amel işlediği halde cennete girecek olan insanlar, işte bu guruba giren insanlardır. Onlar, hiç bir zaman namaz kılmamış, oruç tutmamış, zekât vermemiş, hacca gitmemişlerdir. Aksine çok günah işlemişlerdir. Ama Zumer Suresinin 53. ve 54. âyet-i kerimelerine göre Allah’a ulaşmayı dilemişler, Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesine göre Allah onların günahlarını örtmüştür. Eğer yaşasalardı mutlaka Allah onları mürşidlerine ulaştıracaktı ve onlar ıslah edici ameller işlemeye başlayarak, ruhun teslimi, fizik vücudun teslimi, nefsin teslimi ve iradenin teslimine kadar yol alabileceklerdi. Ama ömürleri buna yetmemiştir; Allah’ı dilemişler akabinde de ölmüşlerdir. İşte bu insanlar, sırf Allah’a ulaşmayı diledikleri cihetle cennetin 1.katını hak etmişlerdir. Cehennemlik amel işledikleri halde cennete gitmişlerdir.

Hadîs-i şerifin ikinci kısmında cennetlik amel işledikleri halde cehenneme gidecek olan insanlardan söz edilmektedir ki; Allah’a ulaşmayı dilemeyen insanlar bu grubu oluşturmaktadır. Yıllarca İslâm’ın 5 şartını yerine getiren insanların, Allah’ın emirlerine olan itaatlerinden dolayı kazandıkları pozitif dereceler vardır. Allahû Tealâ o dereceleri hanelerine yazmıştır. Ancak kişi ölümüne kadar Allah’a ulaşmayı dilemezse, amelleri boşa gidecektir. Amelleri boşa gitt iği zaman geride kalan sadece negatif dereceleridir. Ve kişi negatif dereceleri sebebiyle cehenneme gider. O halde kişi hangi ibadetleri yapıyor olursa olsun, eğer Allah’a ulaşmayı dilemediyse ibadetleri ona fayda vermeyecektir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde Allah’a ulaşmayı inkâr edenler için mizan dahi tutulmadığını ifade etmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1257 SAFHA 4 TESLIM.indd 125 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 126: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM126

3.2.1. İblisin Kurduğu Korkunç Tuzak; İslâm’ın Yalnızca 5 Şartını Uygulayan İnsanları Cennet Ümidiyle Aldatmak!

Peygamber Efendimiz (S.A.V) 14 asır evvelinde, İslâm âleminin şu an içine düştüğü bu tuzağı, konumuz olan hadîs-i şerifi ile açıklamaktadır.

İslâm’ın 5 şartı (namaz, oruç, zekât, hac, kelime-i şehadet) cennetlik amellerdir, vasıta emirlerdir. Günümüzde insanlar, İslâm’ın 5 şartının içindeki cennetlik amelleri yapıyorlar ama “Allah’a ulaşmayı dilemek” ve nefsi tezkiye eden “zikir” bunların arasında yer almıyor. Allahû Tealâ Kehf Suresinin 103, 104 ve 105. âyetlerinde bu durumu açıklamaktadır.

18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen). De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?” 18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an).Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybett ikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar. 18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ett iler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitt i). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1267 SAFHA 4 TESLIM.indd 126 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 127: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 127

Kişi Allah’a ulaşmayı dilemezse, Kehf-105’e göre kendi iradesiyle işlediği cennetlik amellerin hepsi boşa gitmektedir. Bu durumda geriye sadece kişinin kendi iradesiyle işlediği şerr amellerin neticesinde kazandığı negatif dereceleri kalacaktır. Ve bu negatif derecelerin, pozitif derecelerinden (başkalarının kendisine yaptığı zulüm sebebiyle kazandığı dereceler) fazla olması sebebiyle kişi cehennemi hak eder.

Allahû Tealâ kişinin kurtuluşunu, Allah’a ulaşma dileği ve akabinde gelecek olan sâlih amellere, özellikle de zikre bağlamaktadır. Şeytan (iblis), insanın ezelî ve ebedî düşmanıdır. Şeytan, insanlar ibadet yapsınlar; bu ibadetlerle kurtuluşa ulaşacaklarını zannetsinler ama hiç birisi kurtuluşa ulaşamasın hedefiyle sinsi bir tuzak kurmuştur. Ve ne yazık ki kurtuluşa ulaştıran unsurları devreden çıkarıp geri kalan vasıta emirler ile insanları oyalayarak hedefine ulaşmaktadır. İslâm’ın 5 şartıyla insanları da kendisiyle birlikte cehenneme mahkûm etmektedir.

39/ZUMER-65: Ve lekad ûhıye ileyke ve ilellezîne min kablik(kablike), le in eşrekte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne). Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere: “Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allah’a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” diye vahyolundu.

Öyleyse insanı cehenneme götüren sebep, o kişinin Allah’a ulaşmayı dilememesidir. Cennete götüren sebep de, o kişinin Allah ulaşmayı dilemesidir.

Allahû Tealâ’nın her kavimde o kavmin ana lisanıyla vazifeli kıldığı resûllerin gönderiliş sebebine baktığınız zaman, En’âm Suresinin 48. âyet-i kerimesi evrensel bir mesaj vermektedir.

6/EN’ÂM-48: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1277 SAFHA 4 TESLIM.indd 127 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 128: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM128

Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah’a ulaşmayı dilerse) ve ıslah olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.

Resûl kavmine: “Allah’a ulaşmayı dilersen bu senin için cennet müjdesidir. Dilemediğin takdirde gideceğin yer cehennemdir.” diyerek tebliğ etmektedir. Resûllerin bu dünya hayatındaki asıl görevi tebliğdir. Eğer kişi Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ mutlaka onu üçüncü kat cennet ve dünya saadetinin yarısına ulaştıracaktır; ondan sonrası kişinin kendi gayretine, zikir artışına ve dik yokuşu aşmasına bağlıdır.

Zumer Suresinin 71. ve Mulk Suresinin 8, 9 ve 10. âyet-i kerimeleri, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîsini bir kere daha doğrulamaktadır.

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehen-neme zumerâ(zumeran), hatt â izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne). Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.67/MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun).(Cehennem) nerede ise öfk esinden çatlayacak gibi olur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1287 SAFHA 4 TESLIM.indd 128 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 129: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 129

Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu. 67/MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey’in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin).Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.” 67/MULK-10: Ve kâlû lev kunnâ nesmeu ev na’kılu mâ kunnâ fî ashâbis saîr(saîri).Ve: “Eğer biz işitmiş veya akıl etmiş olsaydık, alevli ateş halkı arasında olmazdık.” dediler.

Resûl: “Allah’a ulaşmayı dilersen cennete gideceksin. Dilemezsen gideceğin yer cehennemdir.” diyerek âyetleri tilâvet etmektedir. Ama insanlar: “Eski köye yeni âdet mi getiriyorsun? Ruh vücutt an çıkınca kişi ölür. Ancak ölümle insan ruhu Allah’a ulaşır.” diyerek, resûle karşı çıkmışlar ve azap sözü kâfirlere hak olmuştur.

17/İSRÂ-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hatt â neb’ase resûlâ(resûlen).Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ett iği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlett e ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlett e kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadık.

Allahû Tealâ insanoğluna, amellerinin karşılığında mükâfat veya ceza verir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1297 SAFHA 4 TESLIM.indd 129 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 130: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM130

3.3. “Kim Allah’a Ulaşmaya Muhabbet Duyarsa, Allah da Onu Kendisine Ulaştırmaya Muhabbet Duyar. Kim Allah’a Ulaşmayı Kerih Görürse, Allah da Onu Kendisine Ulaştırmayı Kerih Görür.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir hadîs-i şerifinde buyuruyor ki: “Kim Allah’a ulaşmayı muhabbet beslerse, severse, Allah onu Kendisine ulaştırmayı sever, muhabbet eder. Kim Allah’a ulaşmayı kerih görürse Allah da Kendisine ulaştırmayı kerih görür.” (K: Sahihi Buhari 12. cilt hadis no. 2043).

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu hadîs-i şerifinde yine bizlere evrensel bir mesaj vermektedir. Kim Allah’a ulaşmaya dilerse, Allah da onu Kendisine ulaştırmayı dileyecektir. Kim Allah’a ulaşmayı dilemezse, Allah da onu asla Kendisine ulaştırmayı dilemeyecektir. Bu hadîs-i şerif, Kur’ân-ı Kerim’le bire bir örtüşmektedir. Daha evvel de ifade ett iğimiz gibi, İslâm dînin anahtarı Allah’a ulaşmayı dilemektir. Ve ancak dileyenler için Allah’a ulaşmak söz konusudur.

3.3.1. Ruhun Allah’a Ulaşması Bir Dileğe Bağlıdır

Her emir Allah’tan gelip nasıl tekrar Rabbine, sahibine dönüyorsa, ruh da Allah’tan gelmiştir ve tekrar O’na dönmesi gerekir. Bu mutlaka kendi kararımızla gerçekleşecektir. Çünkü Allahû Tealâ ruhun dünya hayatında (fizik vücut ölmeden evvel) Allah’a ulaşmasını bize farz kılmıştır. Yoksa kişi ister kâfir, ister putperest, ister mecusi olsun ölümle birlikte herkesin ruhu zaten Allah’a ulaşır. Marifet, hayatt ayken ruhu Allah’a ulaştırmaktır. Nitekim hayatt ayken ruhun Allah’a ulaşması bizim kendi irademizin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1307 SAFHA 4 TESLIM.indd 130 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 131: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 131

kararına, bir tek dileğe bağlıdır.

Yunus Emre de bu hakikati şöyle dile getirmiştir:

“Dervişlik bir dilektir. Bilene düğün dernektir.”

O halde Allah’ın dostu olmak bir dileğe bağlıdır. Bu dilek dünya hayatında Allah’a ulaşmayı dilemektir. Allah kimin kalbinde bu talebi görürse; onu Kendisine ulaştıracağını garanti etmektedir.

13/RA ’D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aley-hi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlett e bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

Allahû Tealâ kişinin ruhunu Allah’a ulaştırmasını, iradesinin kararına bağlamıştır. Kişinin iradesi talep etmedikçe, Allah o ruhu asla Kendisine ulaştırmaz.

Nitekim Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in amcası bu istikamett e verilen çok çarpıcı bir misâldir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) en sevdiği amcasının kendisine tâbî olmasını istemiştir ama amcası: “Ben sana tâbî olursam etrafımdakiler ne der?” demek suretiyle o tâbiiyeti gerçekleştirmemiştir. Allahû Tealâ da Kasas Suresinin 56. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

28/KA SAS-56: İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne).

Muhakkak ki sen, sevdiğin kişiyi hidayete erdiremezsin (onun ruhunu Allah’a ulaştıramazsın). Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1317 SAFHA 4 TESLIM.indd 131 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 132: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM132

Ve O, muhtedileri (hidayete erenleri) daha iyi bilir.Demek ki biz hidayetine vesile olmak istediğimiz kişiyi ne kadar

seversek sevelim; o kişi kendi iradesiyle talep etmedikçe bizim onun Allah’a ulaşmasında bir katkımızın olması söz konusu değildir. Diğer taraft an, eğer o kişi Allah’a ulaşmayı dilerse, biz de buna sebep olursak veya Allah’a ulaşmayı diledikten sonra herhangi bir konuda kendisine yardımımız dokunursa, o zaman bir katkımız olabilir. İşte hadîste zikredilen mesaj budur: “Kim Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah da o kişiyi Kendisine ulaştırmayı diler.”

3.3.2. Kalp Allah’ın Nazargâhıdır

Allahû Tealâ devamlı insanların kalbine nazar etmektedir. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) de bir hadîs-i şerifinde: “Allah sizin soyunuza, mallarınıza, şekli şemâlinize bakmaz. Allahû Tealâ devamlı kalbinize bakar.” buyurmaktadır.

Eğer kalpte Allah’a ulaşma dileği söz konusu ise Allah mutlaka Rahmân esmasıyla o kişinin üzerine tecelli edecek ve peş peşe o kişiye 7 tane furkan verecektir. 7 furkanın verilmesi, o kişinin kapalı olan uzuvlarının açılmasını, engelli olan hassalarının üzerindeki engellerin de kalkmasını sağlar. Böylece o kişi, başlangıç noktasında uzuvlar ve hassalar üzerindeki engeller sebebiyle sağır, dilsiz ve kör iken o engellerin kaldırılmasıyla işiten, gören ve akleden birisi olur.

Bu kişi artık Allahû Tealâ’nın kendisi için tayin ett iği irşad kademesini sıradan bir insan olarak değil, irşad kademesi olarak görmeye başlar. İrşad kademesinin sözlerini alelâde sözler olarak değil, mânâsına ulaştığı için Hakk’tan inen sözler olarak idrak etmeye başlar. Bu sözlerin mânâsına erer, çünkü idrake ulaştıktan sonra kalbine nakşeder; kendisine mâl eder.

Akabinde Allahû Tealâ o kişide 6 tane kalp şartı gerçekleştirir. Buraya kadar açıklanan uzuvlar ve hassalar üzerindeki engeller, fizik bedenle alâkalıdır. Bundan sonra ifade edilecek olan 6 kalp şartı ise nefsle alâkalıdır. Bu şartları şöyle sıralayabiliriz:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1327 SAFHA 4 TESLIM.indd 132 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 133: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 133

1. Allah kalbindeki ekinneti alır.2. Fıkıh hassasını açar.3. Kalbine ihbatı yerleştirir.4. Kalbine hidayetle ulaşır.5. Kalbi Kendisine çevirir.6. Kalbine giden rahmet yolunu açar.

Nasıl fizik vücut namazı kılmak istediğinde abdest alması gerekirse, nefsin de abdesti bu 6 tane kalp şartıdır. Bunlar olmadıktan sonra nefs ibadetlere katılamaz.

Bu 6 tane kalp şartı o kişinin o noktadan itibaren “Allah” ismini tekrar etmeye başlamasını sağlar. Allah isminin tekrarıyla kişi huşû sahibi olur ve huşû sahibi olan kişi Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılarak Allah’tan mürşidini talep ederse, Allah ona mürşidini gösterir.

Mürşide tâbî olduğu zaman Allahû Tealâ o kişiye peş peşe 7 ni’met verir. Kişi 7 kademede nefs tezkiyesini gerçekleştirir. Buna paralel olarak ruh da 7 tane gök katı yükselir. Nefs-i Emmare’deki zikir artışıyla nefsin manevî kalbinde %7’lik nur birikimi oluşur. Buna karşılık ruh da 1. gök katına çıkar. Nefs-i Levvame’de zikir artışına paralel %7 nurlanma sonucu 2. gök katına, Nefs-i Mülhime’de 3. gök katına, Nefs-i Mutmainne’de 4. gök katına, Nefs-i Radiye’de 5. gök katına, Nefs-i Mardiyye’de 6. gök katına ve Nefs-i Tezkiye’de 7. gök katına ulaşır. 7 âlemi geçtikten sonra yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır ve böylece kişi ermiş evliya olur.

Kişiye düşen, hadîste de zikredildiği gibi sadece bir dilektir. Onu bir tek dileği karşılığında Kendisine ulaştıran ise Allah’tır. Sonuçta da Allah’ın evliyası olarak kişinin gideceği yer cennett ir.

Konunun diğer boyutu ise Allah’a ulaşmayı dilemeyeni, Allah’ın da Kendisine ulaştırmayı dilememesidir. Neticede o kişinin gideceği yer ne yazık ki cehennemdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1337 SAFHA 4 TESLIM.indd 133 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 134: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM134

4 . B A S A M A K

RAHMÂN ESMASININ TECELLİSİ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1347 SAFHA 4 TESLIM.indd 134 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 135: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 135

4.1 Hiç Kimse Kendi Ameliyle Cennete Giremez. Sahâbe Soruyor: “Sen de mi Ey Allah’ın Resûl’ü?” Evet Ben de. Ama Allah Beni Rahmetine Gark Etmiştir.

Nebîler Sultanı Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz: “Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez.” diye buyurduğunda, “Ya Resûlullah, sen de mi?” diye soruyorlar. “Ben de ama Allah beni rahmetine gark etmiştir.” diyor (K: Buhâri, İbn Mâce).

Peygamber Efendimiz’in bu hadîs-i şerifi, 28 basamaklık İslâm merdiveninin 4.basamağına işaret etmektedir. Gerçekten de kişiyi kurtuluşa erdirecek olan şey kendi ameli değil, Allah’a ulaşmayı dilemesi neticesinde Allahû Tealâ’nın ona Rahmân esmasıyla tecelli etmesidir. O halde evvelâ, Allah’ın rahmeti hakkında bilgi sahibi olmamız gerekmektedir.

4.1.1 Allah’ın Rahmeti

“Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez.” hadîs-i şerifinde sözü edilen amel, fizik bedene aitt ir. Fizik bedenin kumandanı ise akıldır. Aklın iki müşaviri vardır. Bir tanesi ruh, bir tanesi de nefstir. Allahû Tealâ sevgisinin, merhametinin bir gereği olarak insanı kurtuluşa ulaştırmak üzere katından peygamberler ve o peygamberlerle birlikte insanlara açıkladığı kutsal kitaplar göndermiştir. İşte Allahû Tealâ Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e Enbiyâ Suresinin 107. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1357 SAFHA 4 TESLIM.indd 135 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 136: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM136

21/ENBİYÂ-107: Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil âlemîn(âlemîne). Seni Biz, sadece âlemlere rahmet olarak gönderdik.

Allahû Tealâ’nın âlemlere rahmet olarak gönderdiği peygamber ve onun açıkladığı Allah’ın emirlerini muhtevasına alan kitaplar olmadıkça, hiç kimsenin kendi ameliyle kurtuluşa ulaşması mümkün değildir. Kaldı ki Allahû Tealâ, Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz’i (S.A.V) rahmetinin içine gark etmiştir. Kim kendi serbest iradesiyle, Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah o kişiyi de fazlının ve rahmetinin içine alacağını açıkça ifade etmektedir.

4/NİSÂ-175: Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen). Böylece Allah’a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah’a ulaştırmayı dileyenleri) ve O’na (Allah’a) sarılanları ise, (Allah) kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).

4.1.2 Fizikî İbadetlerle Hiç Kimsenin Kurtuluşa Ulaşması Mümkün Değildir

Allah’a îmân etmek ve O’na sarılmayı dilemek ruhun talebidir. Ama amel fizik bedenin görevidir. Salt fizik bedenin yapacağı ibadetlerle hiç kimsenin kurtuluşa ulaşması mümkün değildir. Ne yazık ki bugünkü dîn tatbikatı da bunun aksini ifade etmektedir. İnsanlar vasıta emirlerden ibaret İslâm’ın 5 şartını yerine getirerek; bu 5 şart ile kurtuluşa ulaşacaklarını zannetmektedirler. Ama İslâm’ın 5 şartının

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1367 SAFHA 4 TESLIM.indd 136 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 137: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 137

içerisinde ruhun talebi olan Allah’a sarılmak, Allah’a ulaşmayı dilemek olmadığı için kurtuluş mümkün değildir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

4/NİSÂ-175: Fe emmâllezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin min-hu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen). Böylece Allah’a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah’a ulaştırmayı dileyenleri) ve O’na (Allah’a) sarılanları ise, (Allah) kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).

Allah’ın bizi rahmetinin içine koyması ne ile gerçekleşir? O kişinin, ruhun talebine uyarak Allah’a ulaşmayı dilemesi ile gerçekleşir. İşte Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bu hadîste ifade ett iği şudur ki; “Hiç kimse kendi ameliyle cennete giremez. Kişi kalben Allah’a ulaşmayı dilemedikçe.” Çünkü Allah’a ulaşmayı dilemedikçe Allah o kişinin üzerine Rahmân esması ile tecelli etmez. Rahmân esması ile tecelli etmeyince, Allahû Tealâ o kişiye furkanlar vermez.

Kim Allah’a ulaşmayı dilerse o, 7 tane furkanın sahibidir.

1. Furkan: Kişinin baş gözünde hicab-ı mesture Allahû Tealâ tarafından alınır. 2. Furkan: Basar hassasının üzerindeki gışavet adlı perde kaldırılır. O kişi eskiden körken, görmeye başlar. Neyi görür? Allah dostlarını fark eder. Allah dostlarını alelâde insanlar olarak değil, irşad makamı olarak görmeye başlar. 3. Furkan: Kulaklardaki vakra alınır.4. Furkan: Sem’î hassasının mührü açılır. O kişi artık Allah dostlarının sözlerini alelâde sözler olarak görmez, Allah’tan inen hak sözler olduğunun mânâsına varır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1377 SAFHA 4 TESLIM.indd 137 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 138: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM138

5. Furkan: Kalbindeki ekinnet kalkar. (Ekinnet; idrake mâni olan engeldir.) 6. Furkan: Fıkıh hassasının mührü açılır. 7. Furkan: Kalbe ihbatı konur. Böylece o kişi akıl edenlerden olur.

Kur’ân-ı Kerim’de 2 grup insan vardır: Akıl edenler ve akıl etmeyenler. Akıl etmeyenler cehennemliklerdir. Akıl edenler Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “Kişinin dîni aklı ölçüsündedir. Aklı olmayanın dîni yoktur.” buyurmaktadır.

Aklı olmayanın nefsinin hevasına tâbî olduğu, buradan da açıkça anlaşılmaktadır.

Allah’ın rahmetine gark olabilmek için Allah’a sarılmamız yani ruhumuzu Allah’a ulaştırmamız, teslim etmemiz gerekmektedir. Ruhun Allah’a teslimi için de Allah’ın bizim için vazifeli kıldığı mürşidimize tâbiiyetimiz şartt ır.

Allah’a ulaşmayı dileyen kişi, mürşide tâbî olduğu an ise Allah tarafından 7 ni’metle desteklenir.

1. ni’met: Devrin İmamı’nın ruhu o kişinin başının üzerine gelip yerleşir. Mu’min Suresinin 15. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:

40/MU’MİN-15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı). Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine)

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1387 SAFHA 4 TESLIM.indd 138 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 139: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 139

Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.

2. ni’met: Allah kişinin kalbine îmânı yazar. Kalbe îmânın yazılması ile kişi toplam 7 tane kalp şartının sahibi olur ki; artık bu kişinin üzerine Allah Rahîm esması ile de tecelli eder. Rahmân ve Rahîm esmasının tecellisi rahmet ve fazl nurlarını kişinin kalbine getirmeye başlar.

3. ni’met: Kişinin o güne kadar işlediği bütün günahları Allah sevaba çevirir. El Gâfur esmasının sahibi olan Allah ona mağfiret eder.

4. ni’met: O kişinin ruhu vücudundan ayrılır. 5. ni’met: O kişi ıslah edici amellere, nefs tezkiyesine başlar. Çünkü

zikirle birlikte hem salâvât taşıyıcısı ile rahmet, hem de salâvât taşıyıcısı ile fazıllar gelmektedir. Rahmet ve fazlın kalpte birikmesi, kalpteki karanlık ve afetlerin çıkmasını sağlar.

6. ni’met: İrade afetlere karşı koyan güçtür, karanlıklar azaldığı için irade güçlenir.

7. ni’met: Fizik vücut da güçlenir. Böylece o kişi bir tek dilekle Allah tarafından 7 furkan, 12 ihsan ve

7 ni’metle desteklenen birisi olur. Bunlara ilâveten Allah o kişiye vasıta emirleri sevdirir. Vasıta emirlerin sevilmesiyle o kişinin üzerindeki şeytanın negatif etkisini Allah sıfırlar. Geri kalan ikinci düşman nefsini ise tezkiye etmek suretiyle devreden çıkartır. Nefs-i Emmare, Nefs-i Levvame, Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Radiye, Nefs-i Mardiyye ve Nefs-i Tezkiye Kademelerini bir bir zikir artışları ile geçerken, her kademeye paralel ruh da bir gök katı yükselir. Ruh 7. gök katına ulaştığı zaman 7 âlemi geçer ve yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır. Kişi böylece ermiş evliyadan olur. Ermiş evliya olmak, o kişiye âhiret saadetinde 3. kat cenneti ve dünya saadetinin yarısını kazandırır.

İşte Allah’ın bütün insanlar için istediği tek şey âhiret ve dünya saadetidir. Ama bir tek dilekle gerçekleşebilir. Sadece o kişi Allah’ı dileyecektir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1397 SAFHA 4 TESLIM.indd 139 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 140: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM140

5 . B A S A M A K

HİCAB-I MESTURENİN KALDIRILMASI

6 . B A S A M A K

KULAKLARDAKİ VAKRANIN ALINMASI

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1407 SAFHA 4 TESLIM.indd 140 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 141: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 141

5-6.1 “Ey Semâvat ve Arzın Yaratıcısı olan Rabbim! Celâlin ve Vechinin (Zat’ının) Nuru Hakkı İçin Kitab’ınla Gözlerimi Nurlandırmanı, Onunla Dilimi Açmanı, Onunla Kalbimi Yarmanı, Göğsümü Ferahlatmanı, Bedenimi Yıkamanı İstiyorum. Çünkü Hakk’ı Bulmakta Bana Ancak Sen Yardım Edersin, Onu Bana Ancak Sen Nasip Edersin. Her şeye Ulaşmada Güç ve Kuvvet Ancak Büyük ve Yüce Olan Allah’tandır.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bir duası şöyledir: “Ey Semâvat ve Arzın Yaratıcısıolan Rabbim! Celâlin ve Vechinin (Zat’ının) nuru hakkı için Kitab’ınla gözlerimi nurlandırmanı, Onunla dilimi açmanı, Onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü Hakk’ı bulmakta bana ancak Sen yardım edersin, onu bana ancak Sen nasip edersin. Her şeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah’tandır.” (K: Kütübi Sitt e, Hadis No: 1834, Kategori: Dua Bölümü/Üzüntü Ve Tasa Halinde Dua).

Nebîler Sultanı Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in yukarıdaki hadîs-i şerifî, 28 basamaklık İslam skalasının 5. ve 6. basamağını muhtevasına almaktadır. Allah’a ulaşmayı dileyen herkes, 4. basamakta Allah’ın Rahmân esmasıyla tecellisine mazhar olmuştur. Rahmân esmasının tecellisi kişide ardı ardına bir takım değişikliklerin oluşmasına neden olur. 5. basamakta, o kişinin irşad makamı ile arasında hicab-ı mesture adlı perde kalkar. 6. basamakta ise kişinin kulaklarındaki irşad makamın sözlerini işitmeyi engel olan (vakra) alınır.

Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1417 SAFHA 4 TESLIM.indd 141 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 142: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM142

17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyne-ke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhirati hicâben mestûrâ(mestûren). Sen Kur’ân’ı kıraat ett iğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefk ahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ ze-kerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren). O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, ( fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrett iğin zaman nefr etle arkalarına döndüler.

5-6.1.1.Başlangıçta Herkes Dalâlettedir

Peygamber Efendimiz’in yukarıdaki hadîs-i şerif, başlangıç noktasında herkesin dalâlett e olduğunu ifade etmektedir. Peygamberler dahi, dalâlet standartlarında dünyaya gelmişlerdir. Allahû Tealâ En’âm Suresinin 77. âyet-i kerimesinde İbrâhîm (A.S)’ı örnek vermiştir.

6/EN’ÂM-77: Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne). Ay’ı doğarken görünce: “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca: “Eğer Rabbim beni hidayet e erdirmezse, mutlaka dalâlett eki kavimden olurum.” dedi.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1427 SAFHA 4 TESLIM.indd 142 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 143: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 143

Şuarâ Suresinin 20. âyet-i kerimesinde Allahû Teala Musa (A.S)’ı örnek vermiştir.

26/ŞUARÂ-20: Kâle fealtuhâ izen ve ene mined dâllîn(dâllîne).Musa (A.S): “Onu yaptığım zaman ben, dalâlett e olanlardandım.” dedi.

Duhâ Suresinin 7. âyet-i kerimesinde ise Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz’i örnek vermiştir.

93/DUHÂ-7: Ve vecedeke dâllen fe hedâ. Ve seni dalâlett e buldu sonra hidayet e erdirdi.

Öyleyse başlangıç noktasında Peygamber Efendimiz (S.A.V) de dalâlett edir ve dalâlett e olduğunu, Allah’tan talepte bulunduğu bu duasıyla da net olarak ifade etmiştir. O halde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in duasında, Allah’ın rahmetinin bir tecellisi olarak 5.ve 6. basamakları işaret eden konuları birer birer irdelememiz gerekmektedir.

5-6.1.2 Allah’ın Kitabı’yla Gözleri Nurlandırması

Burada sözü edilen kitap Kur’ân-ı Kerim’dir. Kitab’ıyla gözleri nurlandırmayı Allahû Tealâ nasıl gerçekleştirecektir?

İnsanla Allah arasındaki 28 basamaklık dizaynın 3.basamağında, kişi Allah’a ulaşmayı diler. Ve Allah, Allah’a ulaşmayı dileyen bu kişiye derhâl Rahmân esmasıyla tecelli eder. Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi ona peş peşe 7 tane furkan verir. Eğer hassalar ve uzuvlar üzerinde engeller varsa, Allahû Tealâ birinci ve ikinci furkan olarak kişinin baş gözlerindeki görmeye mâni olan hicab-ı mestureyi ve basar

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1437 SAFHA 4 TESLIM.indd 143 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 144: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM144

hassasının üzerindeki gışavet adlı perdeyi alır. Böylece o kişi kör iken, Kitap’la görmeye başlar.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in: “Kitab’ınla gözlerimi nurlan-dırmanı istiyorum” duasında olduğu gibi, Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin gözleri de nurlanmış olur.

5-6.1.3 Allah’ın Kitab’ıyla Dili Nurlandırması

Eğer kulak üzerinde işitmeye mâni olan engel varsa Allah kişiden onu alır ve sem’î hassasının mührünü açar ve o kişi artık âyetlerin mânâsına ulaşır. Âyetlerin mânâsına ulaştığı için, kulak işitt iğini kalbe boşaltır ve o kişinin dili açılır, konuşmaya başlar. Böylece “onunla dilimi açmanı istiyorum” talebi de gerçekleşmiş olur.

5-6.1.4 Allah’ın Kitab’ıyla Kalbin Yarılması

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Onunla kalbimi yarmanı istiyorum” talebi için ise Allahû Tealâ evvel emirde idrake mâni olan engeli; ekinneti kalpten alır. Kalbin fıkıh hassasını açar ve ihbatı koyar. Yani Kitap’la o kişinin kalbini yarar. Kalbin yarılması, aslında göğsün yarılması anlamına da gelmektedir.

5-6.1.5 Göğsün Ferahlatılması

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Göğsümü ferahlatmanı istiyorum” talebi için de Allahû Tealâ, 7 furkana ilâveten Tegâbun Suresinin 11.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1447 SAFHA 4 TESLIM.indd 144 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 145: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 145

âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi kişinin kalbine hidayetle ulaşır.

64/TEGÂBUN-11: Mâ asâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve men yu’min billâhi yehdi kalbe-hu, vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun). Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a îmân ederse (âmenû olursa), (Allah) onun kalbine ulaşır. Ve Allah, her şeyi en iyi bilendir.

Sonra Kaf Suresinin 33. âyet-i kerimesine göre o kişinin kalbini Allah Kendisine çevirir.

50/KA F-33: Men haşiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîbin. Gaybda Rahmân’a huşû duyanlar ve münib (Allah’a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah’ın huzuruna) gelenler (için).

Allahû Tealâ, En’âm Suresinin 125. âyet-i kerimesine göre o kişinin göğsünü şerh eder, yarar. Teslimlere açar. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in duasındaki; “Kitab’ınla göğsümü ferahlat” ifadesi de bu anlama gelmektedir.

6/EN’ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne). Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlett e bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1457 SAFHA 4 TESLIM.indd 145 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 146: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM146

5-6.1.6 Bedenin Yıkanması, Hakkın Bulunması

Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Bedenimi yıkamanı istiyorum.” derken de Allahû Tealâ’dan nefsini tezkiye etme talebinde bulunmuştur. Nefsin tezkiyesi, kişinin mürşidine tâbî olduğu noktada başlar. Ve her zikir artışında nefsin kalbinde nurlar birikirken, afetler de kapı dışarı edilirler. Ne zaman kişinin kalbinde %51’lik bir nur birikimi olursa, o kişi nefsini tezkiye etmiştir.

“Hakk’ı bulmakta bana ancak Sen yardım edersin. Onu bana ancak Sen nasip edersin.” ifadesinde Hakk’ı temsil eden kişi ise, Allah’ın mürşididir. 7 tane furkan ve 12 tane ihsanla huşû sahibi olan kişi Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılarsa, Allahû Tealâ mutlaka ona mürşidini gösterir. Hacet namazı için Mâide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde ve Bakara Suresinin 45. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ: “Vesileyi, istianeyi Allah’tan isteyin.” buyurmaktadır.

5/MÂİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûtt ekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihî leallekum tufl ihûn(tufl ihûne). Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah’a karşı takva sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz. 2/BAKA RA -45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne). (Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbett e ağır gelir.

“Her şeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah’ındır.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1467 SAFHA 4 TESLIM.indd 146 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 147: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 147

ifadesinin mânâsı odur ki; gerçekten de her şeye ulaşmada, özellikle Allah’a ulaşmada sadece Allah yetki sahibidir. Tamamıyla Allah gerçekleştirir. Biz sadece dileriz, geri kalanını tamamıyla Allah gerçekleştirir.

Öyleyse görüldüğü gibi Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir talebin, dileğin karşılığında Allahû Tealâ’nın neleri vereceğini, hangi furkanları, hangi ihsanları ve hangi ni’metleri vereceğini aşağı yukarı peş peşe sıralamış ve bunu bir dua ile dile getirmiştir. Allah her şeyin sahibidir, hangi hedefe ulaşmak istiyorsak mutlaka onu Allah’tan talep etmemiz gerekmektedir. Allah’a ulaşma dileğinin kalpten gerçekleşmesinin sebebi de budur. Çünkü Allahû Tealâ kullarla olan ilişkisini kalp üzerinden gerçekleştirmektedir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

13/RA ’D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aley-hi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe). Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlett e bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

O zaman kişinin mutlak surett e kalben Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzımdır. Ancak kalben dilediği takdirde Allah o kişiye yardım edecektir ve onu Kendisine ulaştıracaktır. Kendisine ulaştırabilmesi için evvelâ Allah onu mürşide ulaştıracaktır. Mürşide ulaştığı zaman onu 7 ni’met ile destekleyecektir. Vasıta emirleri o kişiye sevdirecektir. Allahû Tealâ, nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası olan zikri o kişiye sevdirdiği için o kişi günbegün zikrini artt ıracaktır.

7 tane tezkiye kademesi vardır.

1- Nes-i Emmare, 2- Nefs-i Levvame,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1477 SAFHA 4 TESLIM.indd 147 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 148: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM148

3- Nefs-i Mülhime, 4- Nefs-i Mutmainne, 5- Nefs-i Radiye, 6- Nefs-i Mardiyye, 7- Nefs-i Tezkiye.

Her tezkiye kademesindeki zikir artışlarıyla kişinin kalbinde biriken fazl miktarı %7, %7 artarak devam eder. Kişinin kalbi aydınlandıkça ruh da 7 tane gök katı yükselir. 7. gök katında 7 âlemi geçtikten sonra yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır ve Allah’ın Zat’ında ifna olur, yok olur.

Bütün bu güzellikleri o kişiye sağlayan Allah’tır. Sanki kişi yapmış gibi ona mükâfat vermektedir. İşte bir dileğin karşılığında Allah’ın kuluna verdiği mükâfat 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısıdır. Allahû Tealâ bunu herkese ikram etmeye, hediye etmeye, hibe etmeye hazırdır. Yeter ki kul kalben Allah’ı dilesin. Allah mutlaka herkesi âhiret ve dünya saadetine ulaştırmak istemektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1487 SAFHA 4 TESLIM.indd 148 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 149: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 149

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1497 SAFHA 4 TESLIM.indd 149 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 150: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 . B A S A M A K

EKİNNETİN ALINIP

İHBATIN KONMASI

150 HADÎS-İ ŞERİFLERLE İSLÂM’IN 28 BASAMAĞI 7 SAFHA VE 4 TESLİM

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1507 SAFHA 4 TESLIM.indd 150 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 151: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎS-İ ŞERİFLERLE İSLÂM’IN 28 BASAMAĞI 7 SAFHA VE 4 TESLİMHADÎS-İ ŞERİFLERLE İSLÂM’IN 28 BASAMAĞI 7 SAFHA VE 4 TESLİM

5-6-7.1 “Allah’ım, Kalbimi Nurlu Kıl, Lisanımı Nurlu Kıl, Bakışımı Nurlu Kıl, İşitmemi Nurlu Kıl.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V), dua ederken diyor ki: “Allah’ım, kalbimi nurlu kıl lisanımı nurlu kıl, bakışımı nurlu kıl, işitmemi nurlu kıl.” (K: C. Sağir-1513).

Kalbin, lisanın, bakışın ve işitmenin nurlu kılınması, Allahû Tealâ’nın Rahmân esmasıyla tecelli etmesine bağlıdır.

Kişi başlangıç noktasında sağır, dilsiz ve kör iken Allah’ın yardımıyla işiten, gören ve idrak eden bir insan haline gelir. İşte bu muhteva, Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in duasında; “Kalbimi nurlu kıl, lisanımı nurlu kıl, bakışımı nurlu kıl, işitmemi nurlu kıl.” şeklinde ifade edilmiştir.

O halde başlangıç noktasında bu hassalar ve uzuvlar kapalıdır. Ne zaman ki Allah insanlara hidayet tebliğini ulaştırır, işte o noktada insanlar arasında farklı bir dizayn söz konusu olur.

● Tebliğci, kişiye hidayeti tebliğ ett iğinde eğer kişi ilgisiz kalırsa, Allahû Tealâ, Bakara Suresinin 6 ve 7. âyet-i kerimelerinde ifade edildiği gibi onun hassalarına engeller koyar.

2/BAKA RA -6: İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e en-zertehum em lem tunzirhum lâ yu’minûn(yu’minûne).Onlar muhakkak ki kâfirdirler. Onları ikaz etsen de etmesen de onlar için eşitt ir, onlar mü’min olmazlar.2/BAKA RA -7: Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh(gışâvetun), ve lehum azâbun azîm(azîmun). Allah onların kalplerinin üzerini ve işitme (sem’î) hassasının üzerini mühürledi ve görme (basar)

151 v

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1517 SAFHA 4 TESLIM.indd 151 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 152: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM152

hassasının üzerine gışavet (perde) çekti. Onlar için azîm (büyük) bir azap vardır.

● Kişi hidayetçi karşısında, kendisindeki Emâniyye bilgiler sebebiyle tebliğe karşı çıkarsa, Allahû Tealâ o zaman da uzuvlarına engeller koyar.

17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyne-ke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren).Sen Kur’ân’ı kıraat ett iğin (okuduğun) zaman, seninle âhirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefk ahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ ze-kerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren). O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, ( fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrett iğin zaman nefr etle arkalarına döndüler.

● Hidayetçinin tebliğine muhatap olan bazı insanlar, karşı çıkmakla kalmayıp ona savaş açarlar ve isyan ederler. O zaman da Allahû Tealâ onların kalblerini tabetmektedir.

İşte olaylar sonucunda sergiledikleri davranış biçimlerine göre seçilmeyenler, kalpleri tab edilenlerdir. Geri kalanların hepsi seçilir ve musîbetlerle imtihan edilir. Bu sırada kişinin hassaları ve uzuvları üzerinde engeller olmasına rağmen herhangibir anda o kişinin aklı başına gelebilir ve kalben Allah’a ulaşmayı dileyebilir. İşte bu dileğin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1527 SAFHA 4 TESLIM.indd 152 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 153: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 153

sahibi olduğu zaman Allahû Tealâ Rahmân esmasıyla tecelli eder ve Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesinde ifade edildiği gibi kişiye peş peşe furkanlar verir.

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tett ekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeff ir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi). Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Takva sahibi olmak, Allah’a ulaşmayı dilemekle mümkündür. Allahû Tealâ, Rûm Suresinin 31 ve 32. âyet-i kerimelerinde bu hakikati dile getirmektedir.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vett ekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne). (O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

Kalben Allah’a ulaşmayı dilemeyenler, dînde fırkalara ayrılanlardır. Dileyenler ise, kurtuluşta olan, Sıratı Mustakîm üzerinde Fırkayı Naciye’yi vücuda getirenlerdir.

İşte Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîste zikrett iği gibi bir

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1537 SAFHA 4 TESLIM.indd 153 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 154: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM154

insanın kalbinin, lisanının, bakışının ve işitmesinin nurlu kılınabilmesi için o kişinin bu furkanların sahibi olması lâzımdır.

5-6-7.1.1 Bakışın nurlu kılınması

Allahû Tealâ, evvelâ kişinin baş gözünde görmeye mâni olan engeli, hicab-ı mestureyi kaldırır (1. furkan). Sonra basar hassası üzerindeki gışavet adlı perdeyi alır (2. furkan). O kişi artık görmeye başlar. Evvelden Hakk’ı temsil eden kişiyi alelâde bir insan olarak görürken, görme hassası ve uzuvlarındaki engeller alındığı zaman artık irşad makamını görmeye başlar. Bu şekilde bakışları nurlu kılınmış olur.

5-6-7.1.2 İşitmenin ve lisanın nurlu kılınması

Allahû Tealâ, varsa kulaklarda işitmeye mâni olan engeli (vakrayı) alır (3. furkan), sem’î hassasının mührünü açar (4. furkan) ve kişi kelimelerin mânâsına ulaşır. Artık kulak işitt iğini kalbe ulaştırdığı için o kişinin lisanı da nurlu kılınmıştır. Çünkü lisanın nurlanması, kelimenin mânâsına ulaşmakla gerçekleşir. Böylece gören, işiten ve konuşan bir insan olur.

5-6-7.1.3 Kalbin nurlu kılınması

Son olarak Allahû Tealâ o kişinin kalbinin üzerindeki idrake mâni olan engeli (ekinneti) alır (5. furkan) ve fıkıh hassasının mührünü açar (6. furkan), ihbatı koyar (7. furkan). Böylece o kişi idrak etmeye başlar.

Bir insanın Allah’tan 7 furkanı alması, Peygamber Efendimiz

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1547 SAFHA 4 TESLIM.indd 154 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 155: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 155

(S.A.V)’in ett iği duanın bütününü içermektedir. Allahû Tealâ’nın kalbi, lisanı, bakışı ve işitmeyi nurlu kılması bir sebebe bağlıdır. Allahû Tealâ her şeyi bir sebep ve sonuç tahtında vücuda getirir. Burada sebep; bir insanın ruhunun talebine uyarak Allah’a ulaşmayı dilemesidir. Dilediği takdirde Allahû Tealâ Rahmân esmasıyla tecelli eder ve peş peşe bu furkanları verir. Sonra Allah, kişinin kalbine hidayetle ulaşır ve kalbini Kendisine çevirir. Arkasından o kişinin kalbine giden rahmet yolunu açar. Ve o kişi zikretmeye başladığı an, salâvât taşıyıcısı ile Allah’ın katından gelen rahmet nurları o kişinin kalbine girer. Nurlar kalbe girdiği zaman karanlıklar çıkar ve böylece kişi huşû sahibi olur. Huşû sahibi olan kişi, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılarsa Allahû Tealâ ona mürşidini gösterir. Bir insan mürşidine tâbî olduğunda Allah’tan 7 ni’met alır. Böylece o kişi Allahû Tealâ’nın emrett iği muhteva içinde yapması gerekenleri yapar.

Hadîsler, Kur’ân-ı Kerim ile karşılaştırıldığı zaman, bu konuları Allahû Tealâ’nın âyetlerde açıkladığı net olarak görülmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1557 SAFHA 4 TESLIM.indd 155 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 156: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM156

8 . B a s a m a k

ALLAH’IN KALBE ULAŞMASI

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1567 SAFHA 4 TESLIM.indd 156 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 157: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 157

8.1 “Ben Yerime, Göğüme Sığmadım. Mü’min Kulumun Kalbine Sığdım.”

Hadîs-i kutsîde buyuruldu ki: “Ben yerime göğüme sığmadım ama mü’min kulumun kalbine sığdım.” (K: Aliyyu’l-Kārî, Esrâru’l-Merfûa, 301).

Peygamber Efendimiz (S.A.V) yukarıdaki hadîs-i şerifinde,

28 basamaklık İslam merdiveninin 8.basamağına ışık tutmaktadır. Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin kalbine, Tegâbun Suresinin 11.âyet-i kerimesi gereğince Allah hidayetle ulaşır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

64/TEGÂBUN-11: Mâ asâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve men yu’min billâhi yehdi kalbe-hu, vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun). Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a îmân ederse (âmenû olursa), (Allah) onun kalbine ulaşır. Ve Allah, herşeyi en iyi bilendir.

O halde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Ben yerime göğüme sığmadım ama mü’min kulumun kalbine sığdım.” hadîs-i şerifi, bir büyük Kur’ân-ı Kerim hakikatini ortaya koymaktadır.

8.1 Allah’ın Mü’min Kişinin Kalbine Girmesi Ne Demektir?

Allahû Tealâ zamandan ve mekândan münezzehtir. Yani Allah’ın bir mekâna ve zamana ihtiyacı yoktur. Zamana ve mekâna ihtiyacı olmayan

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1577 SAFHA 4 TESLIM.indd 157 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 158: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM158

Rabbimiz, hadîste zikredildiği gibi yere ve göğe sığmamakta ama mü’min kulunun kalbine sığmaktadır. Bu, kalben Allah’a ulaşmayı dilediğimizde Allah’ın hidayetle kalbe ulaşmasıdır. Zaten Allah’a giden yol bu dilekle başlamaktadır. Allahû Tealâ’nın kul ile olan ilişkisi kalp üzerinden gerçekleşir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de hadîs-i şerifinde bizlere bu mesajı vermektedir.

8.2 Allah Ne Zaman Kişinin Kalbine Girer?

Allahû Tealâ’nın Allah’a ulaşmayı dileyen kişiye Enfâl-29’a göre 7 tane Furkan verdiğini daha evvel ifade etmiştik.

Bu 7 tane furkan ile birlikte Allahû Tealâ o kişiyi toplam 12 ihsanın sahibi kılacaktır. 8. basamakta Allahû Tealâ kişinin kalbine hidayetle ulaşır. Bu, kişiye verilen 8. ihsandır. Enfâl Suresinin 24. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi Allah kişi ile kalbi arasına girmiştir. Allah’ın kalbe girmesi; kişinin kalbine hidayetle ulaşması demektir.

8/ENFÂL-24: Yâ eyyuhellezîne âmenûstecîbû lillâhi ve lir resûli izâ deâkum limâ yuhyîkûm, va’lemû ennallâhe yehûlu beynel mer’i ve kalbihî ve ennehû ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler), Allah ve Resûl’ü sizi, size hayat verecek şeylere davet ett iği zaman (davete) icabet edin! Ve Allah’ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve muhakkak sizin O’na haşrolunacağınızı bilin! (Hepinizin ruhu Allah’ta toplanacak ve Allah, ruhlarınıza meab olacak.)

1. furkan; baş gözündeki hicab-ı mesturenin alınması, 2. furkan; basar hassasının önündeki gışavet adlı perdenin alınması,3. furkan; işitmeye mâni olan engel vakranın alınması, 4. furkan; sem’î hassasının mührünün açılması,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1587 SAFHA 4 TESLIM.indd 158 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 159: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 159

5. furkan; kalpteki ekinnetin alınması,6. furkan; fıkıh hassasının mührünün açılması,7. furkansa; kalbe ihbatın konması, 9. ihsan; kalbin Allah’a dönmesi,10. ihsan; kalbe giden rahmet yolunun açılması,11. ihsan; kalbe nurun girmeye başlaması,12. ihsan; kişinin huşû sahibi olmasıdır.

12.ihsanla huşû sahibi olan kişi, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kıldığı takdirde, Allah ona mürşidini gösterir. Bu kimse 7 tane furkan ve 12 tane ihsanla mürşidine tâbî olduğu zaman Allah’tan 7 tane de ni’met alacaktır.

İşte Allahû Tealâ, yere göğe sığmamasına karşılık bu 7 ni’metle mü’min kulunun kalbine girer. Çünkü o kişinin kalben Allah’a ulaşmayı dilemesi ve akabinde Allah’ın tayin ett iği mürşide ulaşması sonucunda Allah onun kalbine îmânı yazar.

Böylece îmân yazılmış olan kalp, Allah’ı zikretmeye başlar. Bu zikirle kalbe önce %2’lik rahmet nuru, sonra da tezkiyede %49’a, tasfiyede %98’e ulaşacak olan fazl nurları, salâvât nuru tarafından taşınır. Islah edici amel, nefs tezkiyesidir ki bu fizik bedenin yerine getirdiği bir iştir. Fizik beden zikretmeye başladığı zaman nefsin kalbine nurları göndererek nefse infâk etmektedir. Fizik bedenin çalışması maddî ve manevî olabilir. Manevî çalışması, işte bu zikirle oluşan nefse infâktır. Maddî çalışması da yine dünya için çalışmak ve etraft aki hak sahibi insanlara vermesidir. Allahû Tealâ olayları bu şekilde dizayn etmiştir.

Öyleyse görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Ben yerime, göğüme sığmadım. mü’min kulumun kalbine sığdım.” hadîs-i şerifi, 3. basamağı (Allah’a ulaşmayı dilemek) muhtevasına almakla birlikte, daha sonraki basamakları da içermektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1597 SAFHA 4 TESLIM.indd 159 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 160: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM160

9 . B A S A M A K

KALBİN ALLAH’A DÖNMESİ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1607 SAFHA 4 TESLIM.indd 160 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 161: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 161

9.1 “Kulun Îmânı İstikamet Bulmaz Kalp Doğrulmadıkça, Kalbi İstikamet Bulmaz Dili Doğrulmadıkça.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz; “Kulun îmânı istikamet bulmaz ta ki kalbi doğrulmadıkça, kalbi istikamet bulmaz ta ki dili doğrulmadıkça.” (Ahmet .b. Hanbel- Müsned-C.3 S.198) hadîs-i şerifiyle, kişinin kalbinin Allah’a döndürüldüğü 9.basamağı işaret etmektedir. O halde Peygamber Efendimiz’in bizlere vermek istediği mesajı, gelin Kur’ân-ı Kerim âyetleri ve onlarla örtüşen hadîsler ışığında inceleyelim.

9.1.1 Îmânın İstikamet Bulabilmesi Ne Demektir?

Îmân ruhun 19 hasletinden bir tanesidir. Îmânın istikamet bulması ruhun Sıratı Mustakîm’e ulaşmasına bağlıdır. Ruhun Sıratı Mustakîm’e ulaşması için kişinin kalben Allah’a ulaşmayı dilemesi gerekir. Kul ile Allah arasındaki ilişkilerde, ana merkez kalptir. İşte kulun kalbinin istikamet bulabilmesi, kalbin doğrulması için kişinin kalben Allah’a ulaşmayı dilemesi gerekir. Kalbin doğrulabilmesi için -varsa- kalpteki ekinnetin alınması ve kalpteki fıkıh hassasının açılması lâzımdır. Eğer bu engeller yoksa mutlaka kalbe ihbatın konması gerekir.

9.1.2 Kalbin İstikamet Bulabilmesi

Kalbin istikamet bulabilmesi ise o kulun dilinin doğrulmasına bağlıdır. Kulun dilinin doğrulabilmesi ise o kişinin zikre başlamasına bağlıdır.

Daha evvel de ifade ett iğimiz gibi, kendisine herhangi bir sebeple tebliğ yapılan kişi eğer tebliğe ilgisiz kalmış ise Allahû Tealâ hassalarına

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1617 SAFHA 4 TESLIM.indd 161 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 162: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM162

engeller koyar, basar hassası üzerine gışavet adlı perde yerleştirir. Sem’î hassası ve kalbin fıkıh hassasını mühürler. Eğer tebliğciye karşı çıkmışsa, Allahû Teâlâ kişinin uzuvlarına da engeller koyar. Uzuvlarında engeller olan kişinin kalbi konulan ekinnet sebebiyle artık kapalı duruma gelir. Baş gözlerine konulan hicab-ı mesture nedeniyle göremeyen ve baş kulaklarına da konulan vakra isimli engel nedeniyle işitemeyen bir insan haline gelir.

3. basamakta o kişi Allah’a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ onun basar hassasının üzerinden gışavet adlı perdeyi kaldırır ve baş gözündeki hicab-ı mestureyi alır. Böylece o kişi irşad kademesini alelâde bir insan olarak değil, irşad kademesi olarak görmeye başlar. Allahû Teâlâ baş kulaklarındaki işitmeye mâni olan engeli (vakrayı) alır. Daha sonra sem’î hassasını açar. O kişi irşad kademesinin söylediği sözlerin mânâsına ulaşır, yani işitir. İşitebilen insan; kalbi doğrulan insandır. Çünkü kişinin kalbinin içine îmân girebilmesi için kalp üzerindeki ekinnetin alınması, fıkıh hassasının açılması ve kalbe ihbatın konması gereklidir. Kişi Allah’a ulaşmayı dilemedikçe, Allahû Tealâ ona Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesindeki furkanları vermez.

Musîbetlerle imtihan olanlardan her kim ibret alır da kalben Allah’a ulaşmayı dilerse, 99 esmanın sahibi olan Rabbimiz, Rahmân esması ile o kişinin üzerine tecelli eder. Rahmân esması ile tecelli edince peş peşe 7 tane furkan verir. Daha sonra, kalp şartları gerçekleşen kişinin dilinin doğrulması için gerekli alt yapıyı hazırlar.

● Tegâbun Suresinin 11. âyet-i kerimesine göre hidayetle o kişinin kalbine ulaşır.● Kaf Suresinin 33. âyet-i kerimesine göre Allah o kişinin kalbini Kendisine çevirir.● En’âm Suresinin 125. âyet-i kerimesine göre o kişinin göğsünden kalbine rahmet yolu açar.

64/TEGÂBUN-11: Mâ asâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve men yu’min billâhi yehdi kalbe-hu, vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun). Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a îmân ederse (âmenû olursa), (Allah) onun

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1627 SAFHA 4 TESLIM.indd 162 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 163: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 163

kalbine ulaşır. Ve Allah, her şeyi en iyi bilendir. 50/KA F-33: Men haşiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîbin. Gaybda Rahmân’a huşû duyanlar ve münib (Allah’a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah’ın huzuruna) gelenler (için).6/EN’ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne). Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlett e bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.

6 tane kalp şartının sahibi olan kişinin dili doğrulmuştur. Dili doğrulan kişi Allah’ı zikretmeye başlarsa Allah’ın katından gelen salâvât ve rahmet (salâvât bir taşıyıcıdır, rahmet kalbe giricidir) kalbe girdiği oranda da karanlıklar çıkar. Ama Rahîm esması tecelli etmediği süre içerisinde fazıllar kalbe giremez. Rahmetin de kalpte tutunabildiği miktar sadece %2’dir, daha ötesine geçemez.

O kişi sadece bir dilekte bulunmuştur; Allah’tan, Allah’a ulaşmayı dilemiştir. Ama Allah bu dileğin karşılığında ona 7 tane furkan vermiştir, onu 12 tane ihsanın sahibi kılmıştır. Hacet namazını kılması halinde ona mürşidini göstermiştir. Mürşidine tâbî olduğu zaman ona 7 ni’met vermiştir ve 7 ni’met ile desteklediği bu kişiye vasıta emirlerini sevdirmiştir. Günbegün zikir artışı ile nefsini 7 kademede tezkiye etmiştir. Kişinin ruhunu Kendisine ulaştırmış ve sanki bunları o kişi yapmış gibi, ona 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısını Allah vermiştir. İşte bütün bunların hepsi bir dilekle elde edilmiştir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1637 SAFHA 4 TESLIM.indd 163 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 164: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM164

9.2 “Şüphesiz ki Âdemoğullarının Kalplerinin Tamamı, Rahmân Olan Allah’ın Kudret Parmakları Arasında Tek Bir Kalp Gibidir. Kul Nereye Çevrilmeyi İstiyorsa Allah da Onu Oraya İstediği Gibi Çevirir.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Şüphesiz ki Âdemoğullarının kalplerinin tamamı, Rahmân olan Allah’ın kudret parmakları arasında tek bir kalp gibidir. Kul nereye çevrilmeyi istiyorsa Allah da onu oraya istediği gibi çevirir.” (K: C. Sağir-2344).

Bu hadîs-i şerifin, âyetler ışığında açıklaması şu şekildedir: Hadîste zikredilen kalp, fizik bedenin kalbi değildir. Burada ifade

edilen, nefsimizin manevî kalbidir. Kalp, başlangıç noktasında tamamen karanlıklardan müteşekkildir ve yapısında kin ve nefret, küfür, yalan, haksızlık ve zulüm, haset ve düşmanlık, cehalet, cimrilik, öfk e, isyan, sabırsızlık, kibir ve gurur, hırs ve şehvet, nankörlük, gıybet, zan, kötü alışkanlıklar, vefasızlık, müraîlik, fitne ve fesat olmak üzere 19 tane afet (hastalık) vardır.

Bir insan kalben Allah’ı dilemezse, o zaman kalbindeki afetler sebebiyle devamlı aşağıya doğru, cehenneme doğru bir gidiş üzere olur. Ama hadîste zikredildiği gibi kalpler, Rahmân olan Allah’ın kudret parmakları arasında tek bir kalp gibidir; kul nereye çevrilmeyi isterse Allah da onu oraya çevirir. Yani kul, kalben Allah’a ulaşmayı dilerse Allah, onu oraya çevirir ve Kur’ân-ı Kerim’de ifade edildiği gibi mutlaka o kişiyi Kendisine ulaştırır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1647 SAFHA 4 TESLIM.indd 164 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 165: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 165

9.2.1 Allah’ın Dîni de, Şeriatı da Tektir.

Allah, kullara olan sevgisiyle, rahmetiyle insanlara peygamberler göndermiştir ve peygamberlere verdiği şeriat kitaplarını indirmiştir. Peygamberler ve onların vârisleri, şeriat kitaplarını insanlara açıklarlar. Allah’ın dîni de, şeriati de tektir.

30/RÛM-30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyi-mu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne). Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah’ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ett iğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1657 SAFHA 4 TESLIM.indd 165 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 166: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM166

Allahû Tealâ âyet-i kerimede: “Senin davetin müşriklere ağır geldi.” buyurmaktadır. Başlangıç noktasında herkes şirktedir. İşte şirkte olan bu insanları, Allahû Tealâ Kendisine davet eder. Şirk, ortaklık gerektiren bir müessesedir. Allah tektir ve şirkten kurtulabilmek mutlaka tek olan Allah’ı dilemekle mümkündür.

Bir insan, Allah’ı dileyerek şirkten kurtulur. Allah da o kişiyi mutlaka Kendisine ulaştıracağına dair Şûrâ Suresi 13. âyet-i kerimesinde bütün insanlara söz vermiştir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1667 SAFHA 4 TESLIM.indd 166 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 167: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 167

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1677 SAFHA 4 TESLIM.indd 167 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 168: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM168

1 0 . B A S A M A K

KALBE NUR YOLUNUN AÇILMASI

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1687 SAFHA 4 TESLIM.indd 168 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 169: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 169

10.1 “Kalbe nur girince genişler, rahatlar.” “Bunun alâmeti nedir, Ya Resûlullah?” dediler. Dedi ki: “Âhiret’e yöneliş, Aldatma yurdundan (Dünya) uzaklaşma, Ölüm gelmeden ölüm için hazırlık.”

“Kalbe nur girince genişler, rahatlar.” “Ya Resûlullah! Bunun alâmeti nedir?” dediler. Dedi ki; “Âhirete yöneliş, aldatma yurdundan, dünyadan uzaklaşma, ölüm gelmeden, ölüm için hazırlık.” (K: Tirmizi)

10.1.1 Kalbe Nurun Girebilmesi, Kalbin Genişlemesi

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu hadîs-i şerifl e bizlere Allah’a ulaşma dileğini tavsiye etmekle birlikte, kalbe nur yolunun açıldığı 10. basamağı işaret etmektedir. Allahû Tealâ Yûnus Suresinin 7. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne). Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatt a iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

Hadîs-i şerift e ifade edilen kalbe nurun girmesi; kişinin dünya hayatından uzaklaşmasına paralel olgudur. Gerçekten nefsin manevî kalbine baktığımızda tamamen karanlıklardan müteşekkil olduğunu ve yapısında 19 tane hastalığın varolduğunu görüyoruz. Bu hastalıkları

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1697 SAFHA 4 TESLIM.indd 169 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 170: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM170

şöyle sıralayabiliriz: 1-Kin ve nefret, 2-Küfür, 3-Yalan, 4-Haksızlık ve zulüm, 5-Haset

ve düşmanlık, 6-Cehalet, 7-Cimrilik, 8-Öfk e, 9-İsyan, 10-Sabırsızlık, 11-Kibir ve gurur, 12-Hırs ve şehvet, 13-Nankörlük, 14-Gıybet, 15-Vefasızlık, 16-Zan, 17-İptilâlar (kötü alışkanlıklar), 18-Müraîlik, 19-Fitne ve fesat.

Bu afetler dünyayı temsil etmektedir. Bunun için Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Her kötülüğün başı dünya sevgisidir.” buyurmaktadır. Kalpteki afetlerden kurtulmak yalnızca kalben Allah’ı dilemekle mümkündür.

Allahû Tealâ, Allah’ı dileyen herkese 4. basamakta Rahmân esmasıyla tecelli eder ve onlara furkanlar, ihsanlar verir ki; o kişinin kalbine zikirle nur girsin ve huşû sahibi olsun. Huşû sahibi olan kişi hacet namazıyla Allah’tan istediği ve Allahû Tealâ’nın kendisine gösterdiği mürşidine tâbî olduğu zaman, kalbine iki çift nur birden girmeye başlar.

10.1.2 Kalbe Nur Girdikçe Kişinin Kalbi Aydınlanır

Mürşide tâbî olduğumuz zaman ruhumuz vücudumuzdan ayrılır ve Sıratı Mustakîm üzerinden Allah’ın Zat’ına ulaşır. Bunu gerçekleştirebilmek için ise nefs tezkiyesi gereklidir. Kişi zikretmeye başladıktan sonra zikir artışına paralel kalpte %7’lik fazl birikimi oluşur. Bu da ruhun birinci gök katına çıkmasını sağlar. Kişi zikrini artırmaya devam eder; ikinci %7’lik fazl birikimi meydana gelir ve ruh ikinci gök katına çıkar. Yine %7 fazl birikimi ve ruh üçüncü gök katına çıkar. Mutmainne’de %7 fazl birikimi oluşur ve ruh 4. gök katına kadar çıkabilir. Bu şekilde kalbe nur girdikçe o kişinin kalbi devamlı aydınlanır, rahatlar. Ayrıca burada nurun ‘kalbe giren fazıllar’ mânâsına geldiğini görüyoruz.

O halde yapılması gereken şey aldatma yurdu olan dünyadan uzaklaşmak, âhirete yönelmek, ölüm gelmeden ölüm için hazırlanmaktır. Bunlar da ancak Allah’a ulaşmayı dilemekle mümkündür. Allah’a

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1707 SAFHA 4 TESLIM.indd 170 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 171: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 171

ulaşmayı dilediği an, o kişi bütün bu güzelliklerin sahibi olur. Kalbe nurun girmesi ise zikirle mümkündür. Allahû Tealâ’nın

tüm insanlar için vaazett iği temel hakikat budur. Ruhun Allah’a vasıl olması o kişiyi ermiş evliya kılar, ona 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısını sağlar. Huzur ve mutluluk ancak zikirle; kalbin nurlanması ile gerçekleşir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de hadîs-i şerifinde bu mesajı vermektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1717 SAFHA 4 TESLIM.indd 171 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 172: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM172

1 1 . B A S A M A K

KALBİN ALLAH’IN ZİKRİ İLE YUMUŞAMASI

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1727 SAFHA 4 TESLIM.indd 172 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 173: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 173

11.1 “Âdemoğullarının kalpleri kışın yumuşar. Çünkü Allahû Tealâ Âdem (A.S)’ı çamurdan yaratmıştır. Kışın kar, çamuru yumuşatır.”

Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz: “Âdemoğullarının kalpleri kışın yumuşar. Çünkü Allahû Tealâ Âdem (A.S)’ı çamurdan yaratmıştır. Kışın kar, çamuru yumuşatır.” (K: C.Sağir-6149) buyuruyor.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bu hadîste bize vermek istediği mesajı aradığımızda, Allahû Tealâ’nın Fussilet Suresinin 39. âyet-i kerimesinde şöyle buyurduğunu görmekteyiz:

41/FUSSİLET-39: Ve min âyâtihî enneke terel arda hâşiaten fe izâ enzelnâ aleyhel mâehtezzet ve rebet, innellezî ahyâhâ le muhyîl mevtâ, innehu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).Ve onun âyetlerindendir ki, arzı gerçekten kurumuş görürsün. Onun üzerine su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır. Muhakkak ki ona (arza) hayat veren (Allah), elbett e ölülere de hayat verendir. Muhakkak ki O, her şeye kaadirdir.

11.1.1 Kalbin Rahmete Kavuşması, Toprağın Yağmura Kavuşması Gibidir.

İnsanlar başlangıç noktasında ölü vaziyett edir. Ama kişi Allah’a ulaşmayı dilediği noktadan itibaren Allah, Rahmân esmasıyla tecelli eder ve bu, o kişiyi 7 tane furkan ve 6 tane kalp şartının sahibi kılar. Kişi Allah’ı zikretmeye başladığı noktada, salâvât taşıyıcısıyla rahmet o kişinin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1737 SAFHA 4 TESLIM.indd 173 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 174: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM174

kalbine gelir. Nasıl kuru topraklara yağmur yağdığı zaman toprak huşû içerisinde yumuşuyorsa, zikirle birlikte taşıyıcı nur olan salâvât ve Allah’ın katından gelen rahmet de kalbe girdiği zaman kalp böyle yumuşamaya başlar. İşte, Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bu hadîste belirtmek istediği nokta budur. Kalplerin yumuşayabilmesi için her şeyden evvel kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi gerekmektedir. Ancak Allah’a ulaşmayı dileyen kişi, 11.basamakta Allah’ı zikretmeye başlar. Ve bu zikir sebebiyle o kişinin kalbi yumuşar. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

6/EN’ÂM-122: E ve men kâne meyten fe ahyeynâhu ve cealnâ lehu nûren yemşî bihî fîn nâsi ke men me-seluhu fîz zulumâti leyse bi hâricin minhâ, kezâlike zuyyine lil kâfirîne mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).Ölü (Allah’a ulaşmayı dilememiş) iken (ona on iki ihsan vererek) diriltt iğimiz ve insanlar arasında onunla yürüyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde olup, ondan çıkamayacak kimse gibi midir? Böylece kâfirlere, yapmış oldukları şeyler süslü gösterildi.

11.1.2 Kalbin Rahmete Kavuşması, Kışın Yağan Karlar Gibidir

Başlangıç noktasında nasıl toprak susuz, kuru, ölü vaziyett eyse, bu hâldeyken üzerinde bir şey bitmiyorsa; insanlar da dalâlett eyken ölü vaziyett edirler. Allahû Tealâ, hidayet ilmiyle onlara tecelli etmektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîsinde hidayet ilmini bir yağmura benzett iğini ifade etmiştir; hidayet kime isabet ett iyse o kurtulmuştur.

İşte hidayet tebliği kendisine ulaştığı an, her kim Allah’a ulaşmayı dilerse bu kişi 3. basamaktadır. 4. basamakta da Allah kişiye mutlaka

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1747 SAFHA 4 TESLIM.indd 174 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 175: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 175

Rahmân esmasıyla tecelli eder. Fussilet Suresinin 39. âyet-i kerimesinde belirtildiği gibi, 7 tane furkan ve 6 tane kalp şartının sahibi olan kişi zikreder ve Allah’ın katından rahmet ve salâvât kişinin göğsüne gelir. Göğsünden kalbine rahmet yolu açılmışsa, açılan yoldan kalbe ulaşır. Salâvât, rahmeti taşıyan bir faktördür. Rahmet, kalbe girdiği oranda kalpten karanlıklar çıkar. Karanlıklar, kalbin katılaşıp kasvet bağlamasını, nurlar ise kalbin yumuşamasını ifade eder. Kalbe giren nur miktarı kadar kalbin yumuşaması söz konusudur. Zaten hadîste de bu ifade edilmektedir: “Âdemoğullarının kalbi kışın yumuşar.” Buradaki kıştan murat, kışın yağan yağmur ve karların Allah’ın katından gelen nura benzetilmesidir ve gerçekten yağmur ve kışın yağan karlar nasıl toprağı yumuşatıyorsa rahmet de kalbi yumuşatır.

11.2 “Ey Allah’ın Resûl’ü! Kalbin Genişlemesi Nasıl Olur?” “Allah Kişinin Kalbini Genişletirse, O Rabbinden Bir Nur Üzeredir.”

“Ey Allah’ın Resûlü! Kalbin genişlemesi nasıl olur?” diye bir sual sorulduğunda Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Allah kişinin kalbini genişletirse o Rabbinden bir nur üzeredir.” (K: Bihâr-ül Envâr, c.7,s.60.)

Bu hadîs-i şerif, 11.basamağı işaret eden En’âm Suresinin 125. âyet-i kerimesi ve Zumer Suresinin 22. âyet-i kerimesi ile alâkalıdır.

6/EN’ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne). Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1757 SAFHA 4 TESLIM.indd 175 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 176: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM176

göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlett e bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.39/ZUMER-22: E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah’a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah’ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.

İnsan ile Allah arasında 28 basamaklık İslâm merdiveninin 9. basamağında Allah kişinin kalbini Kendisine çeviriyordu. 10. basamakta kişinin kalbine bir nur yolu açıyordu. İşte 11. basamakta zikir yapmaya başlayan kişi, için Allah’ın göğüsten kalbe açtığı nur yolu üzerinden kalbe rahmet, fazl ve salâvât nurları gelir ve o kişinin kalbi genişler ve Allah’tan bir nur üzere olur. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de hadîs-i şerifinde bizlere bu evrensel mesajı vermek istemiştir.

11.2.1 Rabbinden Bir Nur Üzere Olanlar Kimlerdir?

Allah’a ulaşmayı dileyen kişide 6 tane kalp şartının oluştuğunu ifade etmiştik.

1. kalp şartı; kalpteki ekinnetin alınması,2. kalp şartı; kalbin fıkıh hassasının açılması, 3. kalp şartı ise kalbe ekinnet konmasıydı. 7 tane furkanı alarak akleder hale gelen bir insanın kalbinin

genişlemesi için 3 tane daha kalp şartının oluşması gerekiyordu ki; 4. kalp şartı: Allahû Teâlâ Tegâbun Suresinin 11. âyet-i kerimesine

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1767 SAFHA 4 TESLIM.indd 176 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 177: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 177

göre kişinin kalbine hidayetle ulaşıyordu.

64/TEGÂBUN-11: Mâ asâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve men yu’min billâhi yehdi kalbe-hu, vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a îmân ederse (âmenû olursa), (Allah) onun kalbine ulaşır. Ve Allah, her şeyi en iyi bilendir.

5. kalp şartı: Allahû Teâlâ Kaf Suresinin 33. âyet-i kerimesine göre şeytana dönük olan kalbi Kendisine çeviriyordu.

50/KA F-33: Men haşiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîbin.Gaybda Rahmân’a huşû duyanlar ve münib (Allah’a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah’ın huzuruna) gelenler (için).

6. kalp şartı: Kalbe giden rahmetin yolunun açılmasıydı. O halde Allahû Teâlâ’nın En’âm Suresi 125. âyet-i kerimesindeki:

“Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü şerh eder ve teslimlere açar.” ifadesi, göğsün yarılması; göğüsten kalbe rahmet yolunun açılması mânâsına gelmektedir. Böylece kişi, kalbe giden rahmet yolunun açılmasıyla 6 tane kalp şartının sahibi olmuştur.

Zikir bir şifredir ve Kur’ân-ı Kerim’deki muhtevasıyla ıslah edici (sâlih) ameldir. Nefs tezkiyesini sağlayan yegâne vasıta zikirdir. İşte bu 6 kalp şartına sahip olan bir insan “Allah” ismini zikrett iğinde zikirle birlikte Allah’ın katından salâvât taşıyıcısıyla rahmet nuru beraber gelir. Göğse gelen rahmet nurudur ve salâvât taşıyıcıdır. Rahmet, göğüsten kalbe rahmet yolunu takip ederek kalbe ulaşır. Ve kalbe girdiği miktar kadar zulmet kalpten çıkar. Yani kalp nura kavuşur.

Allahû Teâlâ, Zumer Suresinin 22. âyet-i kerimesinde göğsü şerh edilenlerin Allah’tan bir nur üzere olduklarını beyan etmektedir. Ancak yine Zumer-22 gereğince bazı insanların kalplerinin zikirle katılaştığı ve

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1777 SAFHA 4 TESLIM.indd 177 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 178: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM178

onların dalâlett e olduğu ifade edilmektedir. Dalâlett e olanlar, hidayeti dilemeyenlerdir. Hidayet ve dalâlet

birbirinin zıtt ı olan iki kavramdır. Başlangıç noktasında herkes dalâlett edir. Ama Allahû Tealâ merhameti, şefk ati ve sevgisi gereğince katından hidayetçileri ve hidayetçilerin açıkladığı Kutsal Kitapları göndermiştir.

11.2.2 Bir Dilek Karşılığında Kalp Nura Kavuşur.

Kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi ile Allahû Tealâ onu Kendisine ulaştırmak üzere şartları bir bir hazırlamaktadır. Allah, fizik bedenin şartlarını furkanlarla; nefsin manevî kalbini de 6 tane kalp şartının sahibi kılarak hazırlar. Bu kişi zikre başlarsa Zumer-22’de zikredildiği gibi kalbine nur ulaşır, kalbi nura kavuşur. Böylece kişi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in: “Allah kişinin kalbini genişletirse o Rabbinden bir nur üzeredir.” sözüyle belirtt iği noktaya ulaşır ve kalpte oluşan %2’lik nur, o kişiyi huşû sahibi kılar.

Allahû Teâlâ, Hadîd Suresinin 16. âyet-i kerimesinde diyor ki:

57/HADÎD-16: E lem ye’ni lillezîne âmenû en tahşea kulûbuhum li zikrillâhi ve mâ nezele minel hakkı ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhi-mul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).Allah’ın zikri ile ve Hakk’tan inen şeyle (Allah’ın nurları ile), âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) kalplerinin huşû duyma zamanı gelmedi mi? Kendilerine daha önce kitap verilip de böylece üzerinden uzun zaman geçince, artık (zikri unutt ukları için) kalpleri katılaşan kimseler gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasıklardır.

Huşû sahibi olan kişi, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gecede hacet

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1787 SAFHA 4 TESLIM.indd 178 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 179: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 179

namazı kılarsa Allahû Tealâ, Bakara Suresinin 45. âyet-i kerimesine göre ona mürşidini gösterir.

2/BAKA RA -45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbett e ağır gelir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1797 SAFHA 4 TESLIM.indd 179 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 180: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM180

1 2 . B A S A M A K

HUŞÛ OLUŞMASI

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1807 SAFHA 4 TESLIM.indd 180 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 181: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 181

12.1 “Ümmetimin İçerisinde İlk Tatbikattan Kaldırılacak Emanet ve Huşûdur. Öyle Olacak ki, Gaybde Rahmân’a Huşû Duyan Hemen Hemen Hiç Kimseyi Görmeyeceksiniz.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in 12.basamağı işaret eden; “Ümmetimin içerisinde ilk tatbikatt an kaldırılacak emanet ve huşûdur. Öyle olacak ki gaybte Rahmân’a huşû duyan hemen hemen hiç kimseyi görmeyeceksiniz.” (K: Abdullah İbnü’l-Mübarek, Kitabu’z-Zühd, Sh.47, Hds.172; Tirmizi 2791.) hadîs-i şerifinin Kur’ân âyetleri ve âyetlerle çelişmeyen diğer hadîslerin ışığında açıklaması şu şekildedir:

Hadîste “emanet” kelimesi zikredilmektedir. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V): “Size benden sonra iki emanet bırakıyorum. Bunlardan bir tanesi Allah’ın Kitabı, diğeri de Ehli-Beytim’dir.” buyurmaktadır.

Allahû Tealâ’nın bize üfürdüğü ruhun emanet olması gibi, Kur’ân-ı Kerim ve ehli beyt de, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bizlere emanetidir. Kaldı ki Peygamber Efendimiz (S.A.V), Kur’ân-ı Kerim’in terk edileceğini beyan etmektedir. Eğer emanet edilen Kur’ân-ı Kerim terk edilirse, huşûnun varlığı da söz konusu değildir.

Bâtıl, insanların sonradan dîn adına uydurdukları eklentilerdir. Hicr-9 ve Fussilet-42 ile Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’i koruyacağını açıkça beyan etmiştir. Allah’ın sözünde hulf yoktur, Allah katında söz değiştirilmez. Fakat İblis, değiştiremeyeceğini çok iyi bildiği Kur’ân hakikatlerini unutt urarak, insanları Allah’ın dîninden uzaklaştırmayı başarmıştır.

Allahû Tealâ, Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz’e Duhân Suresinde şöyle buyurmaktadır:

4/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1817 SAFHA 4 TESLIM.indd 181 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 182: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM182

Artık göğün, apaçık duman ( fitne) getireceği günü gözle.Allahû Tealâ Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e: “Gözetle” diyerek

kalp gözünü ifade etmektedir. Allah, dilerse kalp gözü ile geleceği de, geçmişi de, ânı da gösterir. İşte Allahû Tealâ o gün sahâbeyle sohbet yapan Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e de bunu göstermiştir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Bu zamanlar, ilmin insanlardan alınacağı zamanlardır.” buyurmuştur.

O sırada Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hemen yanı başındaki sahâbelerden bir tanesi Ziyad İbnu Lebîd el-Ensârî diyor ki: “Ey Allah’ın Resûl’ü! Çocuklarımıza Kur’ân-ı Kerim’i öğretiyoruz, kendimiz de okuyoruz ve her zaman Kur’ân-ı Kerim’le meşgulüz. Kur’ân-ı Kerim bizim elimizden nasıl alınacak?”

Bunun üzerine Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) buyuruyor ki: “Şu anda Hristiyanların elinde İncil, Yahudilerin elinde de Tevrat var. Onların ne işine yarıyor (Sanki onunla amel mi ediyorlar)?”

O halde tatbikatt an ilk kaldırılan emanet, Kur’ân-ı Kerim’dir. Bu da Kur’ân-ı Kerim’in yaşanmaması, terk edilmesi anlamına gelmektedir. İnsanlar, dîni Kur’ân-ı Kerim’den öğrenerek değil; dîn adına üretilen bid’atlerle, bâtıl sözlerle yaşamaktadırlar.

7 safh a 4 teslimden oluşan hak dîn devreden çıkartıldığında, onun yerine insanların babalarından, dedelerinden duyarak oluşturdukları, zanlara dayalı, bâtıl yani geleneksel dîn tatbikatı devreye girmektedir. Emanet kaldırıldığında, insanların dîni Kur’ân-ı Kerim’den öğrenmemelerinin doğal sonucu olarak huşû da yok olmuştur. Çünkü Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de mutlaka her devirde, her kavim içerisinde, o kavmin lisanıyla konuşan bir resûl gönderdiğini ifade etmektedir. Ve Rêsûl’e ulaşmanın ön koşulu huşû sahibi olmaktır. Allahû Tealâ resûller için şöyle buyurmaktadır:

18/KEHF-56: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), ve yucâdilullezîne keferû bil bâtılı li yudhıdû bihil hakka vett ehazû âyâtî ve mâ unzirû huzuvâ(huzuven).Biz, resûlleri sadece müjdeleyici ve uyarıcı olarak

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1827 SAFHA 4 TESLIM.indd 182 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 183: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 183

göndeririz. Kâfirler (ise) hakkı bâtılla iptal etmek için mücâdele ederler. Âyetlerimi ve uyarıldıkları şeyleri alay (konusu) ederler.

Resûl’ün görevi, Allah’ın âyetleriyle müjdelemek ve uyarmaktır. Resûl’ün karşısında yer alanlar, kâfirlerdir. Kâfirler de Hakk’ı yani Allah’ın âyetlerini bâtılla (dîn adına uydurdukları bid’atlerle) iptal etmek için mücâdele ederler ve Allah’ın âyetleri ile alay ederler.

Allah’ın Resûlleri emanet üzerinde muhafızlardır. Onlar, Allah’a ulaşma dileğinin farziyetini (Allah’ın davetini), insanlara âyetlerle ulaştırıp tebliğ ederler. Ama Allah’ın Resûl’üne karşı çıkanlar: “Hayır, ruh bize hayat verir, ruh vücutt an çıkınca kişi ölür. Ancak ölünce ruh Allah’a ulaşır, hayatt ayken insan ruhunun Allah’a ulaşması yoktur.’’ demektedirler.

36/YÂSÎN-11: İnnemâ tunziru menitt ebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb(gaybi), fe beşşirhu bi magfi-retin ve ecrin kerîm(kerîmin). Sen sadece zikre tâbî olanı ve gaybte Rahmân’a huşû duyanı uyarırsın. Öyleyse onu mağfiret ile (günahların sevaba çevrilmesiyle) ve “kerim ecir” ile müjdele.

Kişi, Allah’a ulaşmayı dilemediği takdirde Kur’ân-ı Kerim’i terk etmiştir. Çünkü “Allah’a ulaşmayı dilersen bu senin için cennet müjdesidir, dilemediğin takdirde gideceğin yer cehennemdir.” tebliğine muhatap olan kişi, Allah’a ulaşmayı dilemediğinde dünya hayatını dilemiştir; âyetlerden gâfildir. Âyetlerden gâfil olan kişi de Kur’ân-ı Kerim’i terk etmiş olur.

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatt a iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1837 SAFHA 4 TESLIM.indd 183 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 184: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM184

hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

Emanetin ve huşûnun ortadan kaldırıldığı dönem günümüzde yaşanmaktadır. Dîn, el yazması kitaplardan, zanlara dayalı hükümlerle öğrenilmektedir. Oysaki Allahû Tealâ’nın hak hükümleri Allah’ın koruması altında olan Kur’ân-ı Kerim’de yer almaktadır. Ve Allahû Tealâ’nın Resûl’ü Mehdi (A.S), 33 yılı aşkın bir süredir insanlara tebliğ yapmaktadır. “Ey insanlar, duyduk duymadık demeyin! Allah’a ulaşmayı dileyin, dilerseniz bu sizin için cennet müjdesidir, dilemediğiniz takdirde gideceğiniz yer cehennemdir!” diyerek insanları uyarmaktadır.

Mehdi Resûl, dîni Kur’ân-ı Kerim’le öğretendir. Resûl’e karşı çıkanlar, Kur’ân-ı Kerim’i terk ederek, zanlara dayalı bir dîn tatbikatının içerisine girmişlerdir. Kendilerine zikir gelmiş olmasına rağmen zikirden ayrılıp ona yüz çevirmişlerdir. Eğer kişi zikirden yüz çevirirse Allahû Tealâ’nın bu konudaki Kur’ân-ı Kerim hükmü şudur:

43/ZUHRÛF-36: Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun). Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.

Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi, otomatik olarak Rahmân’ın zikrinden yüz çevirmiştir. Cinn Suresi 17. âyet-i kerimesinde zikirden yüz çeviren bir insanın mutlak surett e azabı hakett iği ifade edilmektedir.

72/CİNN-17: Li neft inehum fîh(fîhi), ve men yu’rıd an zikri rabbihî yeslukhu azâben saadâ (saaden).Onları bu konuda imtihan edelim diye. Ve kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, onu çok şiddetli azaba uğratır.

Başlangıç noktasında bütün insanlar şeytanla dostt ur. İnsanlar Allah’a

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1847 SAFHA 4 TESLIM.indd 184 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 185: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 185

ulaşmayı dilemedikçe Allahû Tealâ, onları şeytanın elinden kurtarmaz. Ama Allah her kavme, o kavmin içinden, onların ana dilleriyle vazifeli kıldığı resûllerini göndermektedir. Resûl, Allah’a ulaşmayı dileyenler için müjdeleyici; dilemeyenler içinse uyarıcıdır.

12.1.1 Kur’ân-ı Kerim’in Bütününe Tâbî Olmak Nasıl Gerçekleşir?

35/FÂTIR-18: Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru).Ve yük taşıyan birisi (bir günahkâr) başka birinin yükünü (günahını) yüklenmez. Eğer ağır yüklü kimse, onu (günahlarını) yüklenmeye (başkasını) çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine huşû duyanları ve namazı ikame edenleri uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa (nefsini tezkiye ederse), o takdirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüş Allah’adır (Nefs tezkiyesi ile ruh Allah’a döner, ulaşır).

Allahû Tealâ Resûl’e: “Zikre tâbî olan ve gaybte Rahmâna huşû duyanları uyarırsın.” buyurmaktadır. Allah’a ulaşmayı dileyen kişi zikre tâbî olandır. Zikir; Kur’ân-ı Kerim’dir. Kur’ân, Allah’a ulaşmayı dilemeyi farz kılmaktadır.

Hadîste Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Bu ümmett en ilk kaldırılacak şey emanet ve huşûdur.” buyurarak ifade ett iği şey, Allah’a ulaşma dileğidir. Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi âyetlerden gâfildir. Âyetlerden gâfil olmak, emanetin kaldırılması demektir. Emanetin kaldırılması da huşûnun devreden çıkarılmasıdır. Çünkü Allah’a

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1857 SAFHA 4 TESLIM.indd 185 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 186: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM186

ulaşmayı dilemeyen kişi hiçbir zaman huşû sahibi olamaz. Kişi ancak Allah’a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ, 7 tane furkan ve 12 tane ihsan vererek o kişiyi huşû sahibi kılmaktadır.

2/BAKA RA -151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen min-kum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yualli-mukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

Bakara-151’de resûlün 5 görevi ifade edilmektedir.

1- Âyetleri tilâvet etmek. 2- Nefs tezkiyesi yaptırmak. 3- Kitab’ı öğretmek. 4- Hikmeti öğretmek.5- Hikmetin ötesini öğretmek.

Resûl, bu 5 görevle Kitab’ın bütününe tâbî olunmasını sağlar. Hz.

Muhammed Mustafa (S.A.V)’le sahâbe için Allahû Tealâ: “Siz Kitab’ın bütününe tâbîsiniz.” buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V), sahâbeye önce âyetlerin tilâvetini öğretmiştir. Sonra sahâbenin nefsini tezkiye etmiş, onlara Kur’ân-ı Kerim’ın ruhunu, hikmeti öğretmiştir. Sahâbe 7 safh a 4 teslimi yaşamak suretiyle iradelerini Allah’a teslim etmişler ve hepsi Allah tarafından irşada memur ve mezun kılınmışlardır. Yani Peygamber Efendimiz (S.A.V), 5. görevi olarak sahâbeye hikmetin ötesini de öğretmiştir.

Kişi Allah tarafından irşada memur ve mezun kılındığı noktadan itibaren hikmetin ötesini öğrenmeye başlar. Bu kişi küllî iradenin zikriyle tesbihtedir. Allah’tan aldığı emri hayatına tatbik eder. Artık

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1867 SAFHA 4 TESLIM.indd 186 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 187: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 187

öyle bir kişidir ki; Kur’ân taşıyıcısı olmuştur. Bu noktada kişi, Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanmıştır ve hikmetin ötesini öğrenmektedir. Sahâbe de başlangıçta Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e Allah’a ulaşmayı dileyerek tâbî olmuştur ve gerekli safh aları bir bir geçirmiştir. Böylece Kur’ân’ın bütüne tâbî olmuştur.

12.1.2Emanetin Terk Edilmemesi Ne İle Mümkündür?

12.1.3 Nasıl Huşû Sahibi Olunur?

Allahû Tealâ, Nahl Suresinin 43. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

16/NAHL-43: Ve mâ erselnâ min kablike illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne). Ve Biz, senden önce, kendilerine vahyett iğimiz ricalden (erkeklerden) başkasını (resûl olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o takdirde zikir ehline sorun!

Zikir ehli olan Allah’ın Resûl’ü her şeyi bilmek zorunda değildir. Zikir ehli, bildiğini insanlara ulaştırır; bilmediklerini de anında Allahû Tealâ’ya sorar ve cevabı yine insanlara ulaştırır. Allahû Tealâ “Bilmiyorsanız ehli zikre sorun.” buyurarak; “Siz zikir ehline bağlanın.” hükmünü de vermektedir. Zikir ehline bağlanabilmek için huşû sahibi olmak lâzımdır. Resûle ulaşmak için huşû sahibi olmak önemli bir dönüm noktasıdır. Çünkü kişi ne kadar hacet namazı kılarsa kılsın, huşû sahibi olmadıkça Allah ona mürşidini göstermemektedir. Ama huşû sahibi olmak için de olmazsa olmaz şart, Allah’a ulaşmayı dilemektir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in, açıklamakta olduğumuz hadîsi

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1877 SAFHA 4 TESLIM.indd 187 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 188: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM188

ile Kur’ân-ı Kerim âyetleri bire bir uyuşmaktadır. Eğer kişi Allah’a ulaşmayı dilemezse âyetlerden gâfildir (Yûnus-7). Âyetlerden gâfil olan kişi emaneti terk etmiştir. Bu kişi Kur’ân’a tâbî değildir. Bir insan, istediği kadar hatimler indirsin, Kur’ân-ı Kerim okusun, Allah’a ulaşmayı dilemedikçe huşû sahibi olamaz.

Bugün, Hidayet Çağı için Mehdi (A.S) Allah’tan hidayetle insanlara gelmiştir. Hidayet, insan ruhunun Allah’a ulaşmasıdır. Resûl, hidayeti tebliğ etmektedir. Kişi bu noktada Allah’a ulaşmayı dilemezse emaneti (Kur’ân-ı Kerim’i) terk etmiş olmaktadır. O halde kişinin emaneti terk etmemesi için mutlaka resûlün getirdiği hidayeti (Allah’a ulaşmayı dilemeyi) kabul etmesi gerekmektedir.

9/TEVBE-33: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihel muşrikûn(muşrikûne). Resûl’ünü müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler üzerine izhar etmesi (hak dîn olduğunu ispat etmesi) için gönderen odur.

Allahû Tealâ, ancak huşû sahiplerinin tezekkür yapabildiklerini ifade etmektedir.

87/A’LÂ-10: Seyezzekkeru men yahşâ. Allah’a karşı huşû duyan kişi zikir yapacaktır (ve tezekkür edecektir).

Allah’a ulaşmayı dileyen bir insanı Allahû Tealâ, verdiği söz gereğince mutlaka Kendisine ulaştırır. Çünkü Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ Allah’a ulaşmayı dileyenleri Kendine ulaştıracağına dair evrensel bir mesaj vermektedir.

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1887 SAFHA 4 TESLIM.indd 188 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 189: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 189

lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ett iğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

Ra’d Suresinin 27. âyet-i kerimesi gereğince Allahû Tealâ kimi dalâlett e bırakırsa onlar için kesinlikle Allah’a ulaşmak söz konusu değildir.

13/RA ’D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aley-hi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe). Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlett e bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

İnsanoğlunun önünde 2 tane seçenek vardır. Kişi, ya nefsin talebine uyar, dünya hayatını diler ya da ruhun talebine uyar ve Allah’a ulaşmayı diler. Ya irşad yolu, ya da gayy yolu vardır; üçüncü yol yoktur.

Öyleyse Allah’a ulaşmayı dilemek bir zorunluluktur. Ve Allah’a ulaşmayı dileyen kişi 11. basamakta zikretmeye başladığı an Allahû Tealâ’nın katından salâvât taşıyıcısıyla gelen rahmet kişinin göğsüne gelir. Kişinin göğsü şerh edilmişse, rahmet açılan yoldan kalbe ulaşır. Kalpte oluşan %2’lik rahmet o kişiyi huşûya ulaştırır (12. basamak). Zincirin halkaları birbirine eklendiği zaman Peygamber Efendimiz

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1897 SAFHA 4 TESLIM.indd 189 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 190: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM190

(S.A.V)’in hadîste vaaz ett iği sonuç ortaya çıkmaktadır: “Bu ümmett en ilk kaldırılacak şey emanet ve huşûdur.” Emanet yani Kur’ân-ı Kerim ve Allah’a ulaşmayı dilemek devreden çıkınca, doğal olarak huşû da olmaz. O halde emanet kaldırılmış olur.

Huşû sahibi olan kişi Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kıldığında Allahû Tealâ ona mürşidi gösterir (13. basamak). Kişi 14. basamakta mürşide tâbî olduğu zaman, 7 ni’metle nefs tezkiyesine başlar. Allah bu kişiye vasıta emirleri (namazı, orucu, zekâtı vs.) sevdirir. Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne, Radiye, Mardiyye, Tezkiye kademelerinde gün geçtikçe artan zikir ile kişinin kalbinde biriken fazılların miktarı her kademede %7 oranında artar. 7 tezkiye kademesinde %49 fazl ve %2’lik de önceden kalbe yerleşen rahmet nuru ile kişinin kalbi toplam %51 aydınlığa ulaşır. Her tezkiye kademesine paralel olarak ruh da bir gök katı yükselir. 7. gök katında 7 âlemi geçtikten sonra insan ruhu yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır. Böylece o kişi Allah’ın evliyası olur.

Allahû Tealâ’nın verdiği söz buraya kadardır. Bu noktadan itibaren kişi için tehlike başlar, fısk olayı devreye girer. Çünkü kişi Allah’a ulaşmayı dilediği an, Allahû Tealâ verdiği söz gereğince, o kişinin vekili olur. Vekili olması hasebiyle Allahû Tealâ o kişinin şeytanla arasındaki bağı (şeytanın o kişi üzerindeki negatif tesirini), kişinin ruhu Allah’a ulaşıncaya kadar sıfırlar. Bu noktadan sonra kişi zikrini artırmadığı takdirde, zikrin azalması sebebiyle fıska düşer, yoldan sapar ve münâfıklardan olur. Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Münâfıklardan olmak istemeyen kişi Allah’ı çok zikretsin.’’ buyurarak bizleri uyarmıştır.

Çok zikreden kişi, 24 saatin 12 saatt en fazlasını zikirle geçirendir. Yani o kişi zahidlerdendir. Zahid; Allah’ın zikrini dünyanın önüne geçiren, dünyaya değer vermeyen kişidir. Böylesi bir kişi âdeta risk olayını ortadan kaldırmış demektir. Bu nedenle Resûlullah (S.A.V) Efendimiz, insanların çok zikretmesini isteyerek, uyarmıştır. 3 saatlik bir zikirle kişinin ruhu Allah’a teslim olmuşken, Allahû Tealâ kişiye bunun ötesinde 12 saatt en daha fazla zikretmesini emir buyurmaktadır. Birçok kişi, bu emri yerine getirmeyi başaramamaktadır. Allahû Tealâ, Furkân Suresinin 27, 28, 29 ve 30. âyetlerinde diyor ki:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1907 SAFHA 4 TESLIM.indd 190 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 191: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 191

25/FURKÂN-27: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenîtt ehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen).Ve o gün, zalim ellerini ısırır: “Keşke resûlle beraber (Allah’a giden) bir yol itt ihaz etseydim.” der.25/FURKÂN-28: Yâ veyletâ leytenî lem ett ehız fulânen halîlâ(halîlen).Yazıklar olsun, keşke ben filanı (o kişiyi) dost edinmeseydim.25/FURKÂN-29: Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).Andolsun ki; bana zikir (Kur’ân’daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptırdı ve şeytan, insana yardımı engelleyendir.25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîtt ehazû hâzel kur’âne mehcûrâ(mehcûran).Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terkett i).” dedi.

Allah’ın yardımını bize ulaştıran Allah’ın Resûl’üdür. Allah’a giden yolda bu yardım olmadan bir adım bile ilerlemek mümkün değildir.

12.2 “Benim Sevgim Bir Kulun Kalbine Girerse, Allah Mutlaka Onun Cesedini Ateşe Yasak Eder.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz buyuruyor ki: “Benim sevgim bir kulun kalbine girerse, Allah mutlaka onun cesedini

ateşe yasak eder.” (K: Râmûz-ül-Ehâdîs)Hz. Ebû Bekir, malının tamamını Allah yolunda sarf ett iği zaman

sahâbe diyor ki; “Ya Ebû Bekir! Evlâtlarına miras olarak ne bıraktın?”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1917 SAFHA 4 TESLIM.indd 191 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 192: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM192

Hz. Ebû Bekir de cevaben diyor ki: “Allah ve Resûl sevgisini bıraktım.” Hz. Ebû Bekir’in bu sözlerinden, insanları zirveye taşıyacak olanın Allah ve Resûl sevgisi olduğu anlaşılmaktadır.

12.2.1 Allah’ın En Sevdiği Varlık Olarak Yarattığı İnsandan İstediği Nedir?

Allahû Tealâ, yaratt ığı insanları çok sevmektedir. Her şeyi insan için yaratmış olması, bu sevginin bir nişanesidir. Ve bütün insanların âhiret ve dünya saadetine ulaşmasını istemektedir. İnsanın âhiret ve dünya saadetine ulaşmasına mâni olan nefs ve bu nefse dışarıdan %100 tesir eden şeytandır. Bu nedenle Allah, insanın âhiret ve dünya saadetine ulaşması için nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yapmasını istemektedir.

Allahû Tealâ, bunu gerçekleştirmek üzere katından hidayeti tebliğ eden peygamberler ve bu peygamberlerle birlikte Kutsal Kitaplar indirmiştir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de âhir zaman peygamberidir ve Allah’ın Kendisine verdiği Son Şeriat Kitabı olan Kur’ân-ı Kerim ile insanları Allah’a davet ederek; hidayeti (Allah’a ulaşmayı) tebliğ etmiştir. Bu davet Allah’ı sevenler tarafından kabul edilir.

Seven sevdiğine koşar, korkan korktuğundan kaçar. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, yaşadığı dönemde

Devrin İmamı’dır. Kalbinde mürşid sevgisi olan muhakkak ki Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i de sevendir. Zaten Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i sevmeseydi onun mirasçısı olan mürşidi; Allah dostunu sevmezdi. Ama Allahû Tealâ onun kalbine mürşid sevgisi koyduğuna göre aynı zamanda kalbinde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sevgisi de vardır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1927 SAFHA 4 TESLIM.indd 192 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 193: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 193

12.2.2 Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Sevgisi, Kimin Kalbine Girer?

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sevgisi, Allah’a ulaşmayı dileyenin kalbine girer. Çünkü 7 furkan ve 12 tane ihsanın sahibi olan kişi huşû sahibidir. Ama bu furkanları ve ihsanları almanın olmazsa olmaz şartı, Allah’a ulaşmayı dilemektir. Huşû sahibi olan herkesin kalbinde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sevgisi vardır. Allah mutlaka ona mürşidini gösterir ve mürşide ulaştırır; tâbiiyeti gerçekleşir. O kişi hem Allah’ı, hem de Allah resûlünü seven birisidir. Allah’ı sevenin resûlü sevmemesi; resûlü sevenin de Allah’ı sevmemesi mümkün değildir. Allah’a ve resûlüne duyulan sevgi birbirinden ayrılması mümkün olmayan iki parçadır.

Allahû Tealâ bu noktadaki kişiye tâbiiyetle birlikte mutlaka Cennet-i Firdevs’i ihsan eder ve kişi cennetlik olması hasebi ile ateşten uzak olur. Hadîs-i şerift e zikredilen “Benim sevgim bir kulun kalbine girerse, Allah mutlaka onun cesedini ateşe yasak eder.” sözünden murat budur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1937 SAFHA 4 TESLIM.indd 193 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 194: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM194

1 3 . B A S A M A K

HACET NAMAZI

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1947 SAFHA 4 TESLIM.indd 194 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 195: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 195

13.1 Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in Sünnet ve Hadîslerinde; İstihare Namazı ve Hacet Namazı.

13.1.1 İstihare Namazı

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, bir konu ile ilgili Allah’tan “Hayırlı mı, uygun mu, değil mi?” diye sormak istikametinde talepte bulunan insanlara istihare namazını öğretmiştir. Bir şeyin uygun olup olmadığının, Allah’tan öğrenilmesi istihare namazını gerektirir.

● “Hz. Câbir (R.A) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalatu vesselâm) bize, Kur’àn’dan -bir sure öğrett iği gibi her işte istiharede bulunmamızı öğretirdi. Derdi ki: “Biriniz bir işi yapmaya arzu duyduğu zaman, farzlar dışında iki rekât namaz kılsın, sonra şu duayı okusun: “Allah’ım, senden hayır talep ediyorum, zira sen bilirsin. Senden hayrı yapmaya kudret talep ediyorum, zira sen vermeye kaadirsin, Rabbim yüce fazlını da talep ediyorum. Sen her şeye kaadirsin, ben âcizim. Sen bilirsin, ben cahilim. Sen gaybları bilirsin.” (Kütübü Sitt e - Hadisler 3000 : 3066)

● “Biriniz bir iş yapmaya niyetlenince farzın dışında iki rekât namaz kılsın ve şöyle desin: Ey Allah’ım, ilmine güvenerek senden hakkımda hayırlısını istiyorum, gücüme güç katmanı istiyorum. Sınırsız lütfunden bana ihsan etmeni istiyorum, gücüme güç katmanı istiyorum. Ben bilmiyorum, ama sen biliyorsun, ben güç yetiremem ama sen güç yetirirsin. Ey Allah’ım! Yapmayı düşündüğüm bu iş, dînim, dünyam ve  geleceğim açısından hayırlı olacaksa, bu işi benim hakkımda takdir buyur, onu bana kolaylaştır, uğurlu  ve bereketli

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1957 SAFHA 4 TESLIM.indd 195 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 196: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

196

eyle. Yok eğer benim dünyam ve geleceğim için kötü ise onu benden, beni ondan uzaklaştır. Ve hayırlı olan her ne ise sen onu takdir et ve beni hoşnut ve mutlu eyle!”   (Buhari, Teheccüd, 25)

İstihare namazı, iki rekâtlık bir namazdır ve gusül abdesti ile gece saat on ikiden sonra kılınır. Kılınışı şu şekildedir:

1. Rekât: Subhaneke + Fatiha + Kâfirun2. Rekât: Fatiha + İhlâsOturuş: Ett ehiyâtt u + Allahümme salli + Allahümme barik +

Rabbena Namazdan sonra yatak kıbleye paralel ayarlanır. Kişi, ölülerin kabre

konulduğu gibi sağ taraf üzere yatar ve başını yastığının üzerinde ileri geri hareket ett irerek basınç sebebiyle kulağından kalbin ritmik atışlarını duyar. Bu kalp atışlarına paralel olarak iç sesiyle “Allah, Allah” zikriyle uyur. Eğer gerçekten sorduğu sual hayırlıysa, uygunsa rüya âleminde Allahû Tealâ o kişiye beyaz ve yeşil renklerin hâkim olduğu bir rüya gösterir. Bu, o kişinin dileğinin uygun olduğunu ifade eder. Ama eğer gördüğü rüya kırmızı ve siyah renkleri ihtiva ediyorsa, o zaman sorduğu sualin uygun olmadığını Allahû Tealâ kendisine işaret etmektedir.

13.1.2 Hacet Namazı

Peygamber Efendimiz (S.A.V) Allah’tan ve insanlardan bir isteği bulunan kimselere de hacet namazını kılmayı önermiştir. Hadîslerde bu konu net olarak ifade edilmektedir.

● “Bir kimsenin Allahû Teâlâ’dan veya benî âdemden (insanoğlundan) bir hâceti olursa, tertemiz bir abdest alsın. Sonra iki rekât hâcet namazı kılsın. Sonra Allahû Teâlâ’ya senâ (hamd)da bulunsun ve Peygambere salâvât getirsin.” (Hadîs-i şerîf-Tirmizî)

HADÎS-İ ŞERİFLERLE İSLÂM’IN 28 BASAMAĞI 7 SAFHA VE 4 TESLİM

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1967 SAFHA 4 TESLIM.indd 196 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 197: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİMHADÎS-İ ŞERİFLERLE İSLÂM’IN 28 BASAMAĞI 7 SAFHA VE 4 TESLİM

● “Üstâdlarımız (hocalarımız); “Biz bu hâcet namazını kıldık ve ihtiyaçlarımız, dileklerimiz görüldü” demişlerdir.” (İbn-i Âbidîn)Tecnîs ve diğer kitaplarda, hâcet namazının yatsıdan sonra dört rekât olarak kılınacağı ve bir hadîs-i şerîfe göre ilk rekâtt a; bir fâtiha, üç âyet-el-kürsî, kalan üç rekâtin her birinde birer Fâtiha, İhlâs ve Muavvizeteyn okunacağı, bunlar yapılırsa, kılınan namaz Kadir Gecesinde kılınmış gibi olacağı kaydedilmiştir. (İbn-i Âbidîn)

● Ebû Hureyre, Resûlullah (S.A.V)’in şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: Gecenin (üçte ikisi geçip de) son sülüsü kaldığında Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ (keyfiyyeti bizce meçhul bir halde) her gece dünyânın semâsına inerek buyurur ki: “Hani bana kim duâ eder ki, onun duâsına icâbet edeyim! Benden kim hâcet ister ki, dileğini vereyim! Benden kim mağfiret diler ki, onu mağfiret edeyim!” (Sahihi Buhari, 5. bölüm, 590)

Hacet namazının bir özelliği vardır ki, bu namazı kılan kişinin mutlaka huşû sahibi olması gerekmektedir. Allahû Tealâ, Bakara Suresinin 45. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

2/BAKA RA -45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbett e ağır gelir.

Huşû sahibi olan kişi, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılar da, Allahû Tealâ’dan mürşid talebinde bulunursa, Allahû Tealâ o kişiye mutlaka mürşidini gösterir ve mürşidin görünmesi halinde o kişi gidip mürşidine tâbî olur.

Hacet namazı dört rekâtlık bir namazdır ve gece on ikiden sonra kılınır. Evvelâ boy abdesti (gusül) alınır ve namaz şu şekilde kılınır:

197 v

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1977 SAFHA 4 TESLIM.indd 197 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 198: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM198

1. Rekâtt a: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyet-el Kürsî2. Rekâtt a: Fatiha + İhlâs + Felâk + Nas Sureleri Oturuş: Ett ehiyâtt u 3. Rekâtt a: Fatiha + İhlâs + Felâk + Nas Sureleri 4. Rekâtt a: Fatiha + İhlâs + Felâk + Nas Sureleri Oturuş: Ett ehiyâtt u + Allahümme salli + Allahümme barik +

Rabbena Namaz bitt ikten sonra kişi, Allah’tan haceti neyse onu veya mürşidini

diler. Hiç konuşmadan yatmak gerekmektedir. Kıble yatağın sağ yanında kalmalı ve kişi vücudunun ön cephesi kıbleye doğru olarak, yan üstü yatmalıdır. Yatt ıktan sonra 3 Âyet-el Kürsî okunmalı ve kişi Allah’tan haceti neyse onu dilemelidir. Ayrıca kişinin başını yastığın üstünde hafifçe oynatıp (kulaktaki basınç sebebiyle) kalp atışlarını duyacak şekle getirmesi gerekmektedir. Kalp atışlarına paralel olarak her çift atışında “Allah, Allah” diyerek sessiz zikir yapmalı ve bu şekilde uykuya dalmalıdır.

Allahû Tealâ, hacet namazı ile talepte bulunan kişilere taleplerinin karşılanacağını vaad etmiştir.

2/BAKA RA -186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne). Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in, Allahû Tealâ’dan hacet namazıyla yardım istenebileceğini ifade eden pek çok hadîsi bulunmaktadır. Maddî ve manevî bir ihtiyaca, bir dileğe kavuşmak niyetiyle iki rekâtt an on iki rekâta kadar namaz kılınabilir. Ama tatbik edilen şekliyle istihare

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1987 SAFHA 4 TESLIM.indd 198 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 199: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 199

namazı iki rekâtt ır; hacet namazı ise dört rekâtt ır. Bu muhtevada hacet namazının Kur’ân’daki karşılığı Bakara Suresinin 45. âyet-i kerimesinde; “Sabırla ve namazla Allah’tan yardım (istiâne) isteyiniz. Zordur ama huşû sahipleri için değil.” cümlesi ile zikredilmektedir. Huşû sahipleri için zor değildir. Çünkü Allahû Tealâ vaad etmiştir; her kim huşû sahibi olur da Allah’tan hacet namazıyla yardım talep ederse, Allah mutlaka ona yardım edeceğini âyet-i kerime içerisinde garanti etmektedir.

Önemli olan kişinin huşû sahibi olabilmesidir. Huşû sahibi olabilmesi için de kalben Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzımdır. Çünkü bir insanın kalben Allah’a ulaşmayı dilemesinden sonra onu huşûya ulaştıracak olan Allah’tır.

13.2 “Ey İnsanlar! Hepiniz Dalâlettesiniz, Hidayete Erdirdiklerim Müstesna. Dileyin ki Sizi Hidayete Erdireyim. Hepiniz Muhtaçsınız; Ni’metlendirdiklerim Müstesna. Dileyin ki Sizi Ni’metlendireyim.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki: “Ey insanlar! Hepiniz dalâlett esiniz, hidayete erdirdiklerim müstesna. Dileyin ki sizi hidayete erdireyim. Hepiniz muhtaçsınız; ni’metlendirdiklerim müstesna. Dileyin ki sizi ni’metlendireyim.” (K: Müslim- Riyazus Sâlihîn s.137, Ravi: Hz. Ebu Zer.)

Hatem’ul Enbiyâ Peygamber Efendimiz (S.A.V), baştan sona Kur’ân’ı yaşayandı. O ayaklı bir Kur’ân-ı Kerim’di. Hz. Ayşe validemizin kendisine gelen ve: “O’nun size söyledikleri ama bizim bilmediğimiz şey ne vardır?” diye soran Arap bedevîlere verdiği cevap çok mânidardır: “Siz Kur’ân’ı bilmiyorsunuz, bilseydiniz bu suali sormazdınız. Çünkü O ayaklı bir Kur’ân-ı Kerim’di. O’nun ahlâkı, Kur’ân’dı. O, Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanmıştı.”

Kur’ân ahlâkıyla; Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanan Resûlullah (S.A.V)

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 1997 SAFHA 4 TESLIM.indd 199 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 200: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM200

Efendimiz, 23 sene boyunca Allah’ın kendisine indirdiği Kur’ân-ı Kerim’i âyetlerle bir bir sahâbeye açıkladı. İşte o açıklamalardan bir tanesi de şu an konumuz olan hadîs-i şerift ir.

Hadîs-i şerif ana hatlarıyla iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde: “Ey insanlar! Hepiniz dalâlett esiniz, hidayete erdirdiklerim müstesna. Dileyin ki sizi hidayete erdireyim.” ifadesiyle Resûlullah (S.A.V) Efendimiz neye işaret etmektedir? Başlangıç noktasında bütün insanlar dalâlett edir. Allahû Tealâ, En’âm-77, Şuarâ-20 ve Duhâ Suresinin 7. âyet-i kerimesinde, ulûl’azm nebîlerinden üç tanesini dile getirmek suretiyle konunun bütün insanlığa şâmil olan bir vetire olduğunu bizlere açıklamaktadır.

6/EN’ÂM-77: Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne).Ay’ı doğarken görünce: “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca: “Eğer Rabbim beni hidayete erdirmezse, mutlaka dalâlett eki kavimden olurum.” dedi.26/ŞUARÂ-20: Kâle fealtuhâ izen ve ene mined dâllîn(dâllîne).Musa (A.S): “Onu yaptığım zaman ben, dalâlett e olanlardandım.” dedi.93/DUHÂ-7: Ve vecedeke dâllen fe hedâ. Ve seni dalâlett e buldu sonra hidayete erdirdi.

Öyleyse herkes başlangıç noktasında dalâlett edir. Ancak Kur’ân âyetleri, Allah’ın katından gönderdiği hidayetçilerle, onların hidayeti tebliğlerinin akabinde serbest iradeleriyle Allah’a ulaşmayı dileyenlerin hidayet üzere olacağını bize net olarak ispat etmektedir.

20/TÂHÂ-123: Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menitt ebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2007 SAFHA 4 TESLIM.indd 200 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 201: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 201

(Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlett e kalmaz ve şâkî olmaz.”

Her dönemde o kavmin ana lisanıyla hidayeti kendisine tebliğ eden bir velî resûl ve bütün kavimler için hidayete erdirmekle vazifeli kılınan asâleten devrin imamı bir nebî resûl veya vekâleten vazifeli kılınan bir devrin imamı velî resûl söz konusudur. Nebî resûller her zaman parçasında ve her kavimde yoktur. Nebî resûller arasında Kur’ân’ın da bize tebliğ ett iği şekliyle fetret dönemi, boşluk dönemi vardır.

Özellikle İsa (A.S) ve Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz dönemlerinin arasında geçen 600 yıllık sürede kesinlikle peygamber, nebî yoktur. Bunu Resûlullah (S.A.V) Efendimiz hadîs-i şerifiyle de desteklemektedir: “Ben insanlardan Aziz Meryem oğlu İsa’ya en yakın olanım. Peygamberler, babaları bir, anneleri ayrı olan, aynı dîni öğreten kardeşlerdir. Benimle Onun arasında bir peygamber yoktur.” Bu hadîs-i şerif Sahihi Buhari’de geçmektedir.

Öyleyse İsa (A.S)’la Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz arasında nübüvvet açısından bir fetret dönemi vardır ama Allahû Teala risâletin bütün boyutları ile devam ett iğini âyet-i kerimelerle bize net olarak ispat etmektedir.

2/BAKA RA -87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaff eynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne mer-yemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusu-kumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne). Andolsun ki Biz, Musa’ya kitap verdik ve ondan sonra da birbiri ardından (araları kesilmeksizin, peş peşe) resûller gönderdik. Ve Meryem’in oğlu İsa’ya beyyineler (açık kanıtlar) verdik ve onu Ruh’ûl Kudüs ile destekledik. Her

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2017 SAFHA 4 TESLIM.indd 201 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 202: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM202

ne zaman size bir resûl, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle (emirle) geldiyse, hemen kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürdünüz.16/NAHL-36: Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe min-hum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu), fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne). Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ett ik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve tagutt an (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûl’ün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).23/MU’MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne). Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ett ik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.17/İSRÂ-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hatt â neb’ase resûlâ(resûlen).Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ett iği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlett e

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2027 SAFHA 4 TESLIM.indd 202 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 203: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 203

ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlett e kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadık.

Resûllerin gönderiliş gayesine baktığımız zaman En’âm Suresinin 48. âyet-i kerimesi bize bir işaret vermektedir.

6/EN’ÂM-48: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah’a ulaşmayı dilerse) ve ıslah olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.

Resûller, Allah’a ulaşmayı; hidayeti dileyenler için bir müjdeci, dilemeyenler için uyarıcıdır. Allahû Tealâ katından hidayetçiler gönderir. Allah’ın hidayetle desteklediği hidayetçiler o kavmin ana lisanı ile insanlara hidayeti tebliğ ederler. Derler ki: “Ey kavmimiz, duyduk duymadık demeyin! Allah’a ulaşmayı dileyin. Dilerseniz bu sizin için bir cennet müjdesidir. Dilemediğiniz takdirde gideceğiniz yer cehennemdir.” Ve insanlar dünya hayatındayken, bu tebliğ kendilerine ulaşmadan evvel asla terk-i dünya etmezler.

Dünya hayatında yaşayan akil ve baliğ olan insanların hepsi Allahû Tealâ’ya göre iki grupta toplanır. Cennetlikler ve cehennemlikler. Cennetlikler, dalâlett e iken Allah’ın katından gelen hidayetçinin hidayeti tebliği sonucunda hidayet davetini kabul edenlerdir. Cehennemlikler de dünya hayatını yaşarken, hidayetçi kendisine hidayeti tebliğ etmesine rağmen o daveti kabul etmeyen, hidayetçinin uyarısını dikkate almayan, hevâsı ve hevesinin doğrultusunda bir hayatı yaşayıp da cehennemi hak eden insanlardır. O zaman hadîs-i şerif çok mânidardır: “Ey insanlar

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2037 SAFHA 4 TESLIM.indd 203 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 204: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM204

hepiniz dalâlett esiniz, hidayete erdirdiklerim müstesna. Dileyin ki sizi hidayete erdireyim.”

O halde bir insanın Allah tarafından hidayete erdirilmesi, Allah’ın kendisine verdiği serbest iradesiyle dünya hayatında Allah’a ulaşmayı kalben dilemesine bağlıdır.

Ezelî ve ebedî düşman olan iblis, Allah’ın secde emrine âsi olup secde emrine itaat etmediği zaman kâfirlerden olmuştur. Rabbimiz bize Bakara Suresinin 34. âyet-i kerimesinde net olarak bu mesajı vermektedir.

2/BAKA RA -34: Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse), ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirîn(kâfirîne).Ve meleklere: “Âdem’e secde edin.” dediğimiz zaman iblis hariç, (onlar) hemen secde ett iler. (İblis) direndi ve kibirlendi. Ve kâfirlerden oldu.

Melekler, Allah’ın emrine itaatkâr varlıklar olmaları hasebiyle ifrada ve tefride gitmeleri mümkün değildir. Bütün melekler A’dan Z’ye kadar itaat etmişlerdir. Cinler de itaat etmiş ama cin taifesinden olan iblis secde etmekten imtina etmiştir.

7/A’RÂF-12: Kâle mâ meneake ellâ tescude iz emertuk(emertuke), kâle ene hayrun minh(minhu), halaktenî min nârin ve halaktehu min tîn(tînin). (Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: “Sana (secde etmeyi) emrett iğim zaman, seni secde etmekten men eden nedir?” İblis: “Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten ve onu nemli topraktan (balçıktan) yaratt ın.” dedi.

Cinler ateşten, insanoğlu da çamurdan yaratılmıştır. Ama iblis Allahû Tealâ’nın sözünü unutmuştur. Rabbimiz buyuruyordu ki: “Ben onu bir fizik vücutla halk edeceğim. Onu bir nefsle dizayn edeceğim ve ruhumdan üfürdüğüm zaman hepiniz ona secde edeceksiniz.” Öyleyse Allahû Tealâ’nın secde emri, Allah’ın insanoğluna üfürdüğü ruh sebebiyledir;

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2047 SAFHA 4 TESLIM.indd 204 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 205: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 205

Âdem (A.S)’ın fizik bedenine (çamura) değildir. İblis bu hakikati idrak etmediği için nefsine tâbî olmuş ve secde emrine itaat etmemiştir. Bize düşen şeyse, Allah’a ulaşmayı dileyip şeytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul olmaktır.

13.2.1 Kimler Kâfirdir?

Çoğu zaman günümüz dîn öğreticileri, küfür ehli olan insanları Allah’a inanmayanlar olarak tarif ederler. Bu doğru değildir. Âyet-i kerime gayet açıktır. İnanmaması bir yana iblis, Allahû Tealâ’yı görüyor; ama iblisi kâfir kılan olay, Allah’ın emrine itaatsizliğidir. Öyleyse bugünkü dîn öğreticilerinin Allah’ın dîninden ne kadar uzakta olduklarını bu hakikat bile tek başına gözler önüne sermektedir.

13.2.2 Sıratı Mustakîm Nedir?

Günümüz dîn öğreticilerine sorarsanız, “dosdoğru yol” diyorlar. Sırat yoldur; ama matematiksel gözle bu cümleye bakarsak iki nokta arasından milyarlarca doğru yol geçer. Bu dosdoğru yol lâfı hedefi saptırmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Ama Kur’ân-ı Kerim’de geçtiği mânâ itibariyle değerlendirirseniz, o zaman Sıratı Mustakîm’in Allah’a istikametlenmiş olan yol olduğu net olarak anlaşılacaktır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

15/HİCR-41: Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun). Allahû Tealâ şöyle buyurdu: “İşte bu, Bana yönlendirilmiş (Bana ulaştıran) yoldur.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2057 SAFHA 4 TESLIM.indd 205 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 206: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM206

6/EN’ÂM-87: Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm’e (Allah’a ruhu ulaştıran yola) hidayet ett ik (ulaştırdık).6/EN’ÂM-88: Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ıbâdih(ıbâdihî), ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne). İşte bu Allah’ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbett e yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi).

13.2.3 Neden Allah’a İstikametlenmiş Olan Yol?

Çünkü Allahû Tealâ’nın bize üfürdüğü bir ruh vardır. Bu ruh bizde emanett ir, bize ait değildir. O, Allah’ın ruhudur ve Allahû Tealâ ruhunu geri istemektedir. Ölümle birlikte ister kişi kâfir, ister putperest, ister mecusi olsun, kim olursa olsun ölümle ruhu Allah’ın Zat’ına ulaşmayacak hiç kimse yoktur. Ama marifet serbest iradenin sahibiyken, ölmeden evvel kişinin kendi serbest iradesiyle ruhunu Allah’a ulaştırmayı dilemesidir.

“Dileyin ki sizi hidayete erdireyim.” ifadesinden şunu anlıyoruz ki; hidayetçi Allah’ın katından hidayeti tebliğ etmek için gelir. Tebliğe muhatap olan kişinin Allah’ın temel emrine uyarak bu farzı yerine getirmek üzere harekete geçmesi, Allah’a ulaşmayı (hidayeti) dilemesi gerekir. Kişi hidayeti dilemelidir ki Allah tarafından hidayete erdirilsin. İşte hadîs-i şerift e zikredilen mânâ budur. Serbest iradenin sahibi kişi hidayeti dilemedikçe, Allah asla onun iradesine karışmaz ve onu kendi halinde dalâlett e bırakır. Yüzlerce âyet-i kerime bu hakikati dile getirmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2067 SAFHA 4 TESLIM.indd 206 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 207: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 207

10/YÛNUS-11: Ve lev yuaccilullâhu lin nâsiş şerresti’câlehum bil hayri le kudiye ileyhim eceluhum, fe nezerullezîne lâ yercûne likâenâ fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).Ve eğer Allah onların hayrı acele istemeleri gibi insanlara şerr için acele etseydi, elbett e onların ecelleri yerine getirilirdi (kaza edilirdi). Fakat (hayatt a iken) Bize ulaşmayı dilemeyen kimseleri, isyanları içinde şaşkın bırakırız.13/RA ’D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aley-hi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlett e bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehen-neme zumerâ(zumeran), hatt â izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne). Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.

Kâfirler hidayete muhatap olmalarına rağmen, hidayeti dileme-yenlerdir. Allah’ın emrini yerine getirmeyenlerdir. Tıpkı iblis gibi inkâr edenlerdir. O zaman bizim için hanif dînini yaşayabilmenin odak

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2077 SAFHA 4 TESLIM.indd 207 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 208: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM208

noktasında bir tek dilek vardır; kalben Allah’a ulaşmayı dilemek. Allahû Tealâ bu dileği kimin kalbinde görürse onu Kendisine ulaştıracağını, hidayete erdireceğini kesinlikle garanti etmektedir.

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ett iğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

İblis ise hedefi gereği insanların Allah’a ulaşmayı dilemelerine mâni olmak istemektedir.

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zanne-hu fett ebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn(mûminîne). Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mü’minleri oluşturan bir fırka (Allah’a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.

“İblis insanlar üzerindeki vaadini yerine getirdi.” Bunun mânâsı iblisin sözünü yerine getirmiş olmasıdır. Sıratı

Mustakîm’in üzerine oturarak o yola gelmek isteyenlerin yola

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2087 SAFHA 4 TESLIM.indd 208 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 209: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 209

girmesine mâni olup –mü’minler fırkası hariç- insanların çoğunu dalâlett e bırakmaktadır. Dalâlett eyken hidayet tebliğine muhatap olup hidayeti dileyenler, hak mü’minlerdir. Onlar, Allah tarafından hidayete erdirilirler.

Öyleyse 7 safh a ve 4 teslimden oluşan hanif dînini yaşamak isteyen herkesin yapacağı tek şey, hidayete muhatap olduklarında kalben Allah’a ulaşmayı dilemeleridir.

Allah’ın dostu olmak isterseniz, Allahû Tealâ sizi dostluğuna kabul eder. Nasıl mı? Allahû Tealâ, “Bana ulaşmayı dilediğiniz takdirde Ben sizi hidayete erdireceğim.” diyorsa, bunun mânâsı nefsimizin 7 kademedeki tezkiyesini Allah’ın bize hediye etmesi, bunu bize ikram etmesidir.

Nefs-i Emmare, Nefs-i Levvame, Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Radiye, Nefs-i Mardiyye, Nefs-i Tezkiye kademelerini bir bir geçtiğimiz zaman, bu kademelerin her birisinde %7’lik fazl birikimi kalbimizde toplanır. Nefs-i Tezkiye’de nefsimizin manevî kalbinde biriken toplam %49’luk fazl miktarı ve %2 de huşûya ulaştığımızda yerleşen rahmet nuru ile birlikte nefsimizin manevî kalbi %51 aydınlanır. Ona paralel olarak ruhumuz da 7 tane gök katı yükselir. 7. gök katında 7 tane âlemi geçtikten sonra yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır ve kişi Allah’ın ermiş evliyasından biri olur, Allah’ın dostu olur.

İncil’de: “Allah’la olan ilişkilerde bir çocuk misâli bir dost misâli olmak istiyorsak, mutlak suretle bizim günahlarımızdan arınmamız lâzım.” ifadesi yer almaktadır. O halde Allahû Tealâ’yla ilişkilerimizde bir çocuk misâli bir dost olmak istiyorsak bunun olmazsa olmaz şartı, hidayetçinin getirdiği hidayeti (Allah’a ulaşmayı) dilemektir, davete icabet etmektir. Allahû Tealâ’nın verdiği söz gereğince bizi Kendisine ulaştırmasıdır. Bizim de hidayete ermemiz, ermiş evliyadan biri olmamızdır.

“Hepiniz muhtaçsınız ama ni’metlendirdiklerim müstesna. Dileyin ki sizi ni’metlendireyim.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şerifin ikinci bölümünde; “Hepiniz muhtaçsınız ama ni’metlendirdiklerim müstesna. Dileyin ki sizi ni’metlendireyim.” buyuruyordu. Gerçekten hepimiz muhtacız. Çünkü Allah’ın bize üfürdüğü ruhun bizden ayrılabilmesi için; 12 tane ihsanla

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2097 SAFHA 4 TESLIM.indd 209 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 210: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM210

Allah’ın tayin ett iği mürşide tâbî olmaya muhtacız. Mürşid olmazsa hiçbirimizin hidayete ermesi mümkün değildir. Hidayeti dilemek, 1. kat cennete gidebilmek mümkündür; ama ondan sonraki hidayet safh alarını gerçekleştirebilmek hiç kimse için mümkün değildir. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Benim mürebbim olmasaydı ben Rabbime ârif olamazdım.”

Öyleyse evrensel kanun bütün insanlar için geçerlidir. Başlangıç noktasında herkes dalâlett edir. Ama Allahû Tealâ hidayeti dileyenleri hidayete erdirir. Herkes muhtaçtır ama Allahû Tealâ’nın kendisi için tayin ett iği mürşide tâbî olanlar ni’metlendirilir. Allahû Tealâ, kavim resûllerinden seçtiği bir kişiyi bakın nasıl beyan ediyor:

3/ÂLİ İMRÂN-164: Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). Andolsun ki Allah, mü’minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni’met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O’nun (Allah’ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah’a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.

Kişi mürşide tâbî olduğu an Allah’ın kendisine verdiği 7 tane ni’met vardır. 1. ni’met, devrin imamının ruhunun, o kişinin başının üzerine gelip yerleşmesidir. Huşû sahibi olan kişi Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı ile Allah’ın kendisi için tayin ett iği ni’meti (mürşidi) dilemelidir. Kur’ân’ın özeti hükmünde olan Fatiha Suresinde de bu ni’met ifade edilmektedir.

1/FÂTİHA-5: İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2107 SAFHA 4 TESLIM.indd 210 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 211: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 211

(Allah’ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz.1/FÂTİHA-6: İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). (Bu istiane’n ile) bizi, SIRA TI MUSTAKÎM’e (Allah’a ulaştıran yola) hidayet et (ulaştır).

Nasıl bir Sıratı Mustakîm?

1/FÂTİHA-7: Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne). O (SIRA TI MUSTAKÎM) ki; (başlarının) üzerlerine (Devrin İmamı’nın ruhunu) ni’met olarak verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlett e kalmışların (Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil.

Allah’tan ulaştırmasını dilediğimiz Sıratı Mustakîm; başlarının üzerinde ni’met taşıyanların yoludur. Hadîs-i şerift e zikredilen ni’met de, Allahû Tealâ’dan Fatiha Suresinde istediğimiz ni’mett ir. Başlarının üzerine ni’met verilenler Allah’ın tayin ett iği mürşide tâbî olan ve Sıratı Mustakîm üzere seyr-i sülûka başlayanlardır.

Her devirde devrin imamı Allah’ın bize bahşett iği bir ni’mett ir ve o ni’mete muhtaç olmayan hiç kimse yoktur. Şu anda dünya üzerinde yaşayan insanlar içerisinde Allah’ın seçtiği, vekâleten devrin imamı olarak atadığı, tâbî olanların başının üzerine onun ruhunu bir ni’met olarak gönderdiği yegâne kişi devrin imamıdır. Bütün insanlar ona muhtaçtır. Çünkü tâbiiyetini gerçekleştirmedikleri takdirde o ni’met onların başlarının üzerinde yer almaz. Onlar asla ve asla Fatiha’nın gereğini yaşayamazlar. Kur’ân okurlar, ama Kur’ân kursaklarından geçmez. Kur’ân’ın kalplerinde durabilmesi için, o kişilerin hidayete muhatap olduğu zaman hidayeti dilemesi gereklidir; dilediği takdirde gerisini Allahû Tealâ gerçekleştireceğini zaten vaat etmiştir.

Zavallı insanların çoğu şeytanın öğrett iği bid’atlerle bir dîn tatbikatı içerisinde olup, bir türlü Allah’ın vaaz ett iği huzura ve mutluluğa ulaşamıyorlar ve diyorlar ki: “Biz İslâm’ız”. Şeytan da onlara minareyi

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2117 SAFHA 4 TESLIM.indd 211 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 212: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM212

çalan kılıfını hazırlar misâli diyor ki: “Siz tamam vazifeyi yapıyorsunuz, ama ibadetlerin sonuçları burada alınmayacak. Öbür taraft a alınacak, tabiî ki burada huzursuz olacaksınız. Bunların karşılığı cennett e alınacak. Sen bunları yap kurtul.” Şeytan insanları böyle kandırıyor. İnsanlar da 80 yıl, 100 yıl İslâm’ın 5 şartını yerine getiriyorlar ama hep huzursuz ve mutsuzlar.

Sevgili okurlar! Kur’ân’ın her kelimesi Allah’ın kelâmıdır. “Allah’ın kelâmı, âhiret içindir ama dünya için değildir” ifadesi asla doğru değildir. “Kur’ân kelâmı dünya içindir ama ahiret için değildir.” ifadesi de asla doğru değildir. Namazın, orucun, zekâtın, kısacası Allah’ın tüm emirlerinin dünyevî faydalarının yanında mutlaka uhrevî ni’metleri de vardır.

Açıkladığımız hadîs-i şerif, 7 safh a ve 4 teslimden oluşan hanif dîninin ilk iki safh asını net olarak muhtevasına almaktadır. Öyleyse kalben Allah’a ulaşmayı dileyelim ki, Allah bizi hidayete erdirsin, Allah’ın dostu olalım! Hepiniz devrin imamının ruhuna muhtaçsınız, o başınızın üzerinde yer almadığı takdirde gök kapıları size açılmaz. O başınızın üzerinde olmadığı takdirde, ruhunuz vücudunuzdan ayrılmaz, kalbinize îmân yazılmaz. Bu üç şart gerçekleşmediği takdirde ondan sonraki hidayet safh alarının hiçbirisini yaşayabilmeniz mümkün değildir! İşte bu sebeple, bugün dünya üzerinde yaşayan herkes devrin imamına, o ni’mete muhtaçtır. A’râf Suresinin 40. âyet-i kerimesi unutulmamalıdır.

7/A’RÂF-40: İnnellezîne kezzebû bi âyâtinâ vestekberû anhâ lâ tufett ehu lehum ebvâbus semâi ve lâ yedhulûnel cennete hatt â yelicel cemelu fî semmil hiyât(hiyâti) ve kezâlike neczîl mucrimîn(mucrimîne). Muhakkak ki âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara kibirlenenler; onlara gök kapıları açılmaz (ruhlarını hayatt a iken Allah’a ulaştıramazlar). Deve (veya urgan) iğne deliğinden geçmedikçe cennete giremezler. Mücrimleri (suçluları) işte böyle cezalandırırız.

Ölümle kendisine gök kapısı açılmayan hiçbir varlık yoktur. Ölümle vazifeli olan melekler ruhumuzu yedeğine alarak, gök katlarını bir bir geçmek suretiyle, emaneti sahibi olan Allah’a teslim ederler. Ama

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2127 SAFHA 4 TESLIM.indd 212 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 213: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 213

marifet, ölmeden evvel bu emaneti Sahibine teslim etmektir. Ölümle emanet, vazifeli melekler tarafından sahibine götürülürken, hayatt ayken emanetin sahibine götürülmesi mutlaka devrin imamıyla gerçekleşir.

Bir insanın Allah tarafından ni’metlendirilebilmesi için Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazıyla devamlı olarak mürşidini Allah’tan dilemesi lâzımdır. Bir kişiye Allahû Tealâ hacet namazıyla mürşidini gösterirse, bunun mânâsı nedir?

1- O mürşiddir. 2- Allah’ın onun için tayin ett iği mürşiddir. 3- Aynı zamanda tövbe ederse, tâbî olursa mutlak surett e Allah onun ruhunu Kendisine hidayet edeceğine dair ona garanti vermektedir. 4- Devrin imamının ruhu bir ni’met olarak başının üzerine gelip yerleşecektir. Bu da, onun muhtaç iken Allah tarafından ni’metlendirilecek olduğunu gösterir.

O halde Allah’a karşı sorumlu olduğumuz yegâne kitap, Allah’ın indirdiği Kur’ân-ı Kerim’dir.

43/ZUHRUF- 44: Ve innehu le zikrun leke ve li kavmik(kavmike), ve sevfe tus’elûn(tus’elûne).Muhakkak ki O (Kur’ân), senin için ve senin kavmin için mutlaka bir zikirdir (öğütt ür). Ve siz, (Kur’ân’dan) sorumlu olacaksınız.

Âyet-i kerimeden de anlaşıldığı gibi bizler için önemli olan

Rabbimizin Kur’ân-ı Kerim’de bütün safh alarıyla anlatt ığı dînimizi öğrenmemiz ve Kur’ân-ı Kerim’deki İslâm’ı yaşayabilmemizdir. Bunu yaşadığımız takdirde 14 asır evvel sahâbe nasıl asr-ı saadeti yaşadılarsa, onlar nasıl sabikûn-el evvelîn oldularsa, bizler de inşallah sabikûn-el âhirîn olacağız. Çünkü onların izinden giden, onlar gibi 7 safh a ve 4 teslimi yaşayan herkesin Asr-ı Saadeti yaşaması Rabbimizin kesinlikle bir takdiridir. Allahû Tealâ mutlaka gerçekleştirir, O her şeye kâdirdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2137 SAFHA 4 TESLIM.indd 213 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 214: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM214

1 4 . B A S A M A K 2 . S A F H A

MÜRŞİDE ULAŞMA VE TÖVBE

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2147 SAFHA 4 TESLIM.indd 214 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 215: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 215

14.1 “Her İnsan Hata Eder. Hata İşleyenlerin En Hayırlıları Tövbe Edenlerdir.”

28 basamaklık İslâm skalasının 14.basamağı, Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin 12 ihsanla mürşidin önünde tövbe etmesini ihata etmektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in: “Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tövbe edenlerdir.” (K:Tirmizî, Kiyâme, 49; Ibn Mâce, Zühd, 30) hadîs-i şerifi de, mürşidin önünde yapılan bu tövbeyi işaret etmektedir.

Kur’ân bir bütündür. Ve bu bütünün muhtevasını hayata geçirmedikçe, hiçbirimiz Allah’ın bizler için seçtiği teslim dîninin gereklerini yerine getirmiş olmayız. Kaldı ki günümüzdeki İslâmî öğretide, Kur’ân’ın bütünü ve teslim emirleri ne yazık ki unutt urulmuştur. Oysaki Peygamber Efendimiz ve sahâbesi, bundan 14 asır evvel bu dînin gereklerini bütünüyle yerine getirmişlerdir. 1.basamakta olayların yaşanmasıyla başlayan İslâm skalasının 14.basamağında kâinatın en sevgili mürşidine, Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’e tâbî olmuşlar ve Onun önünde tövbe etmişlerdir. Böylelikle 7 safh a 4 teslimden oluşan hanif dînin 2.safh asını hayatlarına tatbik etmişlerdir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

48/FETİH-10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fev-ka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen). Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ett iği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2157 SAFHA 4 TESLIM.indd 215 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 216: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM216

getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).

Sizlere adım adım açıklamaya çalıştığımız 28 basamak, Kur’ân-ı Kerim âyetlerinin yanı sıra Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Kur’ân-ı Kerim’le tamamen örtüşen hadîs-i şerifl erinde açık ve net olarak ortadadır. O halde bize düşen şey, İslâm’ı hakkıyla yaşamak, bizim için en ahsen örnek olan Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbenin yaşadığı hayatı bugün de aynen yaşamaktır.

14.1.1 İnsanlar Niçin Hata Yapar?

Fizik beden, nefsimiz ve ruhumuz için bir mekândır. Yaptığımız hatalar da, fizik vücut ve nefsimizden kaynaklanmaktadır. Hadîste geçen “Her insan hata eder.” ifadesi, nefsimizden kaynaklanan şerr taleplerin fizik vücudun kumandanı akla kabul ett irilmesini ihata eder. Nefsimiz başlangıç noktasında; Kin ve nefret, küfür, yalan, haksızlık ve zulüm, hased ve düşmanlık, cehalet, cimrilik, öfk e, isyan, sabırsızlık, kibir ve gurur, hırs ve şehvet, nankörlük, gıybet, zan, iptilâlar, vefasızlık, mürailik, fitne ve fesat olmak üzere 19 tane afetle mücehhezdir.

Fizik vücut hastalandığı zaman tedavi istikametinde nasıl doktorlara gidiyorsak, nefsin de hastalıkları sebebiyle doktora gitmemiz, tedavi olmamız gerekmektedir. Hz.Mevlâna şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın peygamberleri doktorlardır. Allah’ın velî kulları, velî mürşidleri de sağlık memurlarıdır.”

İşte bu doktorlar ve sağlık memurları nefsimizin hastalıklarını tedavi etmekle görevlidirler. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

10/YÛNUS-57: Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2167 SAFHA 4 TESLIM.indd 216 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 217: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 217

mev’ızatun min rabbikum ve şifâun limâ fîs sudûri ve huden ve rahmetun lil mu’minîn(mu’minîne).Ey insanlar! Size, Rabbinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (nefsinizin kalbindeki hastalıklara) şifa ve mü’minlere hidayet ve rahmet gelmiştir.

O halde Kur’ân-ı Kerim, nefsimizin manevî kalbindeki hastalıklara şifadır. Her kim Allah’ın Kitab’ını hayatına tatbik ederse, o bütün bu hastalıklarından kurtulacaktır. Kaldı ki insanların hepsi başlangıç noktasında dalâlett e yani Nefs-i Emmare’dedir. Nefs-i Emmare’deki kişinin aklı fizik bedenin kumandanıdır. Şeytanın bizdeki temsilcisi nefs ve Allah’ın bizdeki temsilcisi ruh kendi istikametlerinde aklı ikna etmeye çalışırlar. Ruh aklı ikna ederse, fizik vücut hayır işler. Nefs aklı ikna ederse, fizik vücut şerr işler.

Dalâlet standartlarından hayata gelen herkes için şuurdan yoksun olan akıl, hevasına uymakta, nefse tâbî olmaktadır. Ama Allahû Tealâ insanı bu standartt a hayatını tüketsin diye yaratmamıştır. Aksine onları o dalâlet çukurundan hidayete erdirmek üzere katından hidayetçiler ve bu hidayetçilerle öğüt mahiyetinde, kalplerdeki hastalıklara şifa olan kutsal kitaplar göndermiştir. İnsanı huzursuz ve mutsuz eden sadece kendi nefsidir. Allahû Tealâ bütün insanlar için sadece bir tek şey ister: Âhiret ve dünya saadeti. Şeytan da Allah’ın talebinin tam zıtt ı istikamett e, insana âhiret hayatında da, dünyada da cehennemi yaşatt ırmak ister. Negatif etkisiyle devamlı nefsimize tesir eder ve nefsimizi o başlangıç konumundan çok daha aşağılara esfel-i sâfilîne götürmeye çalışır. Allahû Tealâ Tîn Suresinin 4 ve 5. âyet-i kerimelerinde şöyle buyurmaktadır:

95/TÎN-4: Lekad halaknel insâne fî ahseni takvîm(takvîmin).Andolsun ki Biz, insanı (nefsini), ahseni takvim içinde (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparak en güzele ulaşabilecek özellikte) yaratt ık.95/TÎN-5: Summe redednâhu esfele sâfîlîn(sâfîlîne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2177 SAFHA 4 TESLIM.indd 217 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 218: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM218

Sonra onu, esfeli sâfilîne (en sefil hale, nefsinin karanlıklarına) iade ett ik (çevirdik).

Nefsimiz bir takvim, bir zaman dilimi içerisinde ahsene ulaşabilecek muhtevada yaratılmıştır. Ama şeytan da Allah’ın ahsene ulaştırmak istediği nefsi, kendisi ile birlikte esfeli sâfilîne götürmek niyetindedir. O zaman insanoğlu Allah’ın kendisine verdiği serbest iradeyle ya düşmanı olan şeytandan yana tavır alacak ve şeytanla birlikte esfeli sâfilîne doğru gidecektir. Ya da Allahû Tealâ’nın emrine uyarak, nefsini tezkiye ve tasfiye etmek suretiyle nefsini ahsen kılacaktır. İnsanoğlunun önünde iki tane yol, alternatif veya seçim vardır. Bu seçimlerden bir tanesini yapmakla mükelleft ir. Hadîste geçen “Hata işleyenlerin en hayırlıları tövbe edenlerdir.” ifadesindeki kişiler, seçimlerini doğru istikamett e yapanlardır.

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde şöyle buyurmaktadır:

7/A’RÂF-172: Ve iz ehaze rabbuke min benî âdeme min zuhûrihim zurriyyetehum ve eşhedehum alâ enfu-sihim, e lestu birabbikum, kâlû belâ, şehidnâ, en tekûlû yevmel kıyâmeti innâ kunnâ an hâzâ gâfilîn(gâfilîne).Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tutt u. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”

Allahû Tealâ ruhumuz açısından sahibimizdir. Fizik vücut açısından emir merciidir ve nefsimiz açısından da nefsimiz için terbiyecidir, tezkiye ve tasfiye edicidir.

Allahû Tealâ kâlu belâ günü insanlara: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diye sormuştur. Hepimizin cevabı: “Kâlû belâ: evet.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2187 SAFHA 4 TESLIM.indd 218 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 219: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 219

olmasına rağmen, yeryüzü hayatına indiğimiz zaman “kâlû belâ” sözü unutulmuştur.

17/İSRÂ-48: Unzur keyfe darabû lekel emsâle fe dallû fe lâ yestetîûne sebîlâ(sebîlen).Bak, senin için nasıl misâller getirdiler (sana büyülenmiş, mecnun, deli, şair dediler) ve böylece dalâlett e kaldılar. Artık yola (Sıratı Mustakîm’e) ulaşmaya güçleri yetmez.

Kişi Allahû Tealâ’yı unutarak kendisi nefsini tezkiye etmeye kalkışmıştır.

53/NECM-32: Ellezîne yectenibûne kebâirel ismi vel fevâhışe illellemem(lememe), inne rabbeke vâsiul magfireh(magfireti), huve a’lemu bikum iz enşe-ekum minel ardı ve iz entum e cinnetun fî butûni ummehâtikum, fe lâ tuzekkû enfusekum, huve a’lemu bi menitt ekâ.Onlar ki, küçük günahlar hariç, büyük günahlardan ve fuhuştan içtinap ederler (sakınırlar). Muhakkak ki Rabbin, mağfireti geniş olandır. O, sizi daha iyi bilendir. O, sizi topraktan yaratmıştı. Ve siz, annelerinizin karnında cenin idiniz. Öyleyse nefslerinizi temize çıkarmayın (nefslerinizi tezkiye ett iğinizi iddia etmeyin). O (Allah), kimin takva sahibi olduğunu daha iyi bilendir.

14.1.2. Kur’ân-ı Kerim standartları içerisinde 3 çeşit tövbe vardır.

● Kişinin nefsi sebebiyle işlediği günahı için kendi kendine Allah’tan tövbe ve istiğfarda bulunması: Başlangıç noktasında

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2197 SAFHA 4 TESLIM.indd 219 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 220: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM220

bütün insanlar nefsine tâbîdir. Ve Yusuf Suresinin 53.âyet-i kerimesine göre, nefs devamlı şerri emretmektedir. Dünya hayatında envai çeşit istekleri vardır, her şeye talep sahibidir. Bu sebeple de Allah’ın emir ve yasaklarına uymak istemez. Ve sürekli kişinin şerr işlemesine neden olur. İnsanlar işledikleri günah sebebiyle Allah’tan aff edilmeleri için talepte bulunurlar. Ama bu tövbenin kişi için bir garantisi yoktur. Allah dilerse kişiyi aff eder, dilerse etmez. ● Mürşidin önünde yapılan tövbe: Allah’a ulaşmayı dileyerek 12 ihsanla mürşidine ulaşan kişinin mürşidin önünde yaptığı tövbedir. ● Nasuh Tövbesi: 28.basamağın 5.kademesinde yapılan tövbedir. Kişinin 28.basamakta irade teslimini gerçekleştirmesiyle, bir seher vakti Allah’ın huzurunda yapılan bir tövbedir. Bir daha bozulması mümkün olmayan bir tövbedir.

◗ Hadîs-i şerift e bahsi geçen tövbe hangisidir?Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Her insan hata eder. Hata

işleyenlerin en hayırlıları tövbe edenlerdir.” hadîs-i şerifinde sözünü ett iği tövbe, mürşid önünde yapılan tövbedir. Kişiyi kurtuluşa ulaştıracak olan da bu tövbedir. Çünkü Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin yaptığı tövbeler, devamlı iblis tarafından başka bir tövbeye götürülür. Kişinin yaptığı hataların hepsi nefsin manevî kalbindeki afetlerden kaynaklanmaktadır. Ve kişi nefs tezkiyesine başlamadığı takdirde günbegün her olayla kalbi kararır, sertleşir. O halde kişinin tövbesinin kabulü için ne yapması gerekir? Kendisine günahları işlett iren, nefsini tezkiye ve tasfiye etmesi için mürşid önünde tövbe etmesi gerekir. Ruhun bir tek talebi vardır ki, geldiği yere Allahû Tealâ’ya dönebilmektir. Kişi ruhun talebine uyduğu takdirde yani Allah’a ulaşmayı dilediği takdirde, Allahû Tealâ onu, nefsini tezkiye etmesi için mutlaka mürşidine ulaştırır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2207 SAFHA 4 TESLIM.indd 220 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 221: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 221

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfuse-hum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmett ikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

Başlangıç noktasında hiç kimsede engel yoktur. Akil ve baliğ olan herkese hidayetçiler hidayeti tebliğ ederler. Tebliğe muhatap olan kişi, serbest iradesiyle kalben ulaşmayı dilediyse, Allahû Tealâ ona peş peşe furkanlar verir. Kişi tebliğe muhatap olup da dilemedi, ilgisiz kaldıysa Allahû Tealâ o kişinin hassalarına engeller koyar. Eğer tebliğciyi yalanlarsa uzuvlarına engeller koyar. Ruhun dünya hayatında Allah’a ulaşmasına mâni olursa, yeryüzünde fesat çıkarırsa tebliğciye isyan bayrağını açarsa, o zaman da Allah o kişinin kalbini tab eder. Tamamen kişinin kalbî talebine bağlı olarak Allahû Tealâ o kişi üzerinde gerekli işlemleri vücuda getirmektedir. İnsanlara baktığımız zaman bir kısmı şeytan tarafından kötümser bir halin içerisine konularak Allah’tan uzaklaştırılmaktadır.

39/ZUMER-53: Kul yâ ıbâdiyellezîne esrefû alâ enfusihim lâ taknetû min rahmetillâh(rahmetillâhi), innallâhe yagfiruz zunûbe cemîâ(cemîan), innehu huvel gafûrur rahîm(rahîmu). De ki: “Ey nefsleri üzerine israf yüklemiş (haddi aşmış) kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Muhakkak ki Allah, günahların üzerine hepsini mağfiret eder (sevaba çevirir). O, muhakkak ki O; Gafûr’dur (mağfiret eden), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderen).”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2217 SAFHA 4 TESLIM.indd 221 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 222: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM222

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V), amcasını şehid

ett iren Vahşi’ye devamlı mektup yazarak İslâm’la şerefl enmesi için tebliğ etmiştir. Vahşi, hem şirk içinde putlara tapan birisidir, hem de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in en yakınını öldürmüş, şehit etmiştir. Bu açıdan büyük bir ümitsizlik içerisinde artık kurtuluşunun mümkün olmadığını düşünmektedir. Her seferinde daveti reddederken, Resûllullah (S.A.V) ona, Nisâ Suresinin 48. âyet-i kerimesiyle hitap etmiştir.

4/NİSÂ-48: İnnallâhe lâ yagfiru en yuşreke bihî ve yagfiru mâ dûne zâlike li men yeşâu ve men yuşrik billâhi fe kadift erâ ismen azîmâ(azîmen).Muhakkak ki Allah, O’na şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki şeyleri dilediği kimse için bağışlar. Ve kim Allah’a şirk koşarsa, o takdirde büyük bir günah işleyerek ift ira etmiştir.

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve sâlih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o takdirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2227 SAFHA 4 TESLIM.indd 222 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 223: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 223

Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet gönderendir).

Vahşi, Zumer Suresinin 53. âyet-i kerimesi kendisine okunduğu zaman “Tamam, ben şimdi kesinlikle tâbî olacağım.” demiştir. Zumer-53 ile Zumer-54 arasındaki illiyet rabıtasına göre, kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesi halinde evvelâ günahlarının örtülmesi, Furkan Suresi 70. âyet-i kerimesine göre ise mürşid önünde tövbe etmesi halinde günahların sevaba çevrilmesi ve îmânı artan mü’min olması gerçekleşecektir.

Öyleyse kişi hangi günahın içinde olursa olsun, kalben Allah’a ulaşmayı dileği takdirde, Allahû Tealâ onun bütün günahlarını örter (Enfâl-29). Geriye kalan sadece sevaplarıdır. Ve böylece o kişi bir tek dilekle Mu’minûn Suresinin 102. âyet-i kerimesine göre felâha ulaşanlardan, cennete gideceklerden birisi olur.

23/MU’MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul mufl ihûn(mufl ihûne). O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

14.1.3 Mağfiret Nedir?

Kişi Furkân Suresinin 70. âyet-i kerimesine göre, Allahû Tealâ’nın gösterdiği mürşide tâbî olup, tövbe ederse o güne kadar işlemiş olduğu bütün günahları Allahû Tealâ tarafından sevaba çevrilir. O halde görüyoruz ki Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in: “İnsanlar hata işler ama en hayırlıları tövbe edenlerdir.” hadîs-i şerifi, bir büyük Kur’ân-ı Kerim gerçeğini ortaya koymaktadır. Kişi, mürşidin önünde tövbe ett iği an hayra ulaşmıştır. Çünkü Allahû Tealâ, mürşid önünde veya devrin imamı önünde tövbe eden kişinin günahlarını örtmekle kalmaz, o kişiye mağfiret de eder. Yani günahlarını sevaba çevirir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2237 SAFHA 4 TESLIM.indd 223 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 224: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM224

Mürşid önünde tövbe eden kişi, sıfır günahın sahibidir. Sıfır günahın sahibi ama işlemiş olduğu bütün günahların sevaba çevrilmesiyle birlikte, akîl-bâliğ olduğu noktadan o güne kadar işlemiş olduğu bütün amellerin karşılığındaki sevapların sahibidir. Öyleyse hadîs-i şerift e bahsedilen tövbenin mürşid önünde yapılan tövbe olduğu net olarak anlaşılmaktadır.

14.1.4 Şefaat Nedir?

Allahû Tealâ, mürşide tâbî olup tövbe eden kişinin Allah’tan mağfiret talebini kabul eder, bir de devrin imamının o kişi için mağfiret talebini kabul eder. İki tane af, mağfireti vücuda getirir ki; bu o kişi için günahların sevaba çevrilmesidir. Bunun bir başka adı var mıdır? Elbett e. Tövbe eden kişiyle devrin imamı arasındaki bu olay şefaatt ir.

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfuse-hum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen). Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmett ikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

Allahû Tealâ’nın ne kadar peygamberi varsa hepsi kavimlerini mağfirete çağırmışlardır.

11/HÛD-3: Ve enistagfirû rabbekum summe tûbû ileyhi yumett i’kum metâan hasenen ilâ ecelin musem-

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2247 SAFHA 4 TESLIM.indd 224 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 225: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 225

men ve yu’ti kulle zî fadlin fadleh(fadlehu), ve in tevel-lev fe innî ehâfu aleykum azâbe yevmin kebîr(kebîrin). Ve Rabbinizden mağfiret istemeniz, sonra O’na tövbe etmeniz, belirlenmiş bir zamana kadar sizi güzel bir meta ile metalandırması (geçindirmesi) ve her fazl sahibine, fazlını vermesi içindir. Ve eğer (geri) dönerseniz o zaman ben, büyük günün azabının sizin üzerinize olmasından korkarım.

11/HÛD-52: Ve yâ kavmistagfirû rabbekum sum-me tûbû ileyhi yursilis semâe aleykum midrâran ve yezidkum kuvveten ilâ kuvvetikum ve lâ tetevellev mucrimîn(mucrimîne). Ya kavmim! Rabbinizin mağfiretini isteyin. Sonra O’na tövbe edin (mürşidin önünde tövbe edip, zikre başlayın). Üzerinize sema(dan) bol yağmur (bol rahmet) göndersin. Ve sizin kuvvetinizi, kuvvet ile artt ırsın. Ve mücrimler (suçlular) olarak yüz çevirmeyin.

Mağfiret tövbe ile gerçekleştiğine göre o zaman aslında Allahû Tealâ’nın bütün peygamberleri, resûlleri kavimlerini tövbeye ve mağfirete davet etmişlerdir. Öyleyse hadîs-i şerifl e âyet-i kerimeler birbiriyle %100 örtüşmektedir.

14.2 “Bir Kişi Gerçekten İslâm’a Girerse Onun Bütün Günahlarını Allah Örter. Ondan Sonra Sıra Mükâfat ve Mücâzata Gelir. O kişinin, Bir Hasenatına 100 Mislinden 700 Misline Kadar Mükâfat Verilir. Seyyiatına da Misli ile Mücâzat Verilir.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2257 SAFHA 4 TESLIM.indd 225 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 226: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM226

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Bir kişi gerçekten İslâm’a girerse, onun bütün günahlarını Allahû Tealâ örter, ondan sonra sıra mükâfat ve mücâzata gelir. O kişinin bir hasenatına 10 mislinden 700 misline kadar mükâfat verilir. Seyyiatına de misliyle mücâzat verilir.” (K: Sahih-i Buhari 1.cilt 39. hadis).

14.2.1 Günahlar Örtülür mü?

Günahların örtüldüğüne dair Kur’ân-ı Kerim’de bir âyet var mıdır ve günahları örten asıl sebep nedir?

Allahû Tealâ Enfâl-29’da şöyle buyurmaktadır:

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tett ekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeff ir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Allahû Tealâ günahların örtülmesini takva sahibi olmaya bağlamıştır. O halde takva sahipleri kimlerdir suali akla gelmektedir. Allahû Tealâ bu sualin cevabını Rûm Suresinin 31. âyet-i kerimesinde vermektedir.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vett ekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2267 SAFHA 4 TESLIM.indd 226 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 227: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 227

30/RÛM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne). (O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

Kur’ân-ı Kerim’deki 28 basamaklık dizaynın 3.basamağında kim Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ o kişiyi âmenû takvasının sahibi kılar. Ve Enfâl-29’da ifade ett iği gibi, kişinin günahlarını örter. O halde günahların örtülmesinin nedeni kişinin Allah’a ulaşmayı dileyerek takva sahibi olmasıdır ki, Kaf-33’e göre cennet sadece takva sahipleri içindir.

14.2.2 Hakkıyla İslâm’a Girmek Ne Demektir?

İslâm’a girişin olmazsa olmaz şartı takva sahibi olmaktır. Kişi takva sahibi olması halinde şirkten kurtulur. Resûlullah (S.A.V) Efendimiz hadîs-i şerifinde ifade ett iği gibi; Hakkıyla İslâm’a girmek de; âyet-i kerimede zikredildiği gibi takva sahibi olmakla mümkündür.

Takva sahipleri kalben Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Takva sahibi olmayanlar ise dînde fırkalara ayrılanlar, gizli şirkte olanlardır. Kişi bihakkın İslâm’a girer, takva sahibi olur, Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ verdiği vaad gereğince onun bütün günahlarını örter ve geriye sadece sevapları kalır. Sevapları günahlarından fazla olduğu için, Allahû Tealâ bir tek dilekle o kişiyi cennetine alır. Mu’minûn Suresinin 102. âyet-i kerimesinde cennete gidebilmenin ölçüsü verilmiştir.

23/MU’MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul mufl ihûn(mufl ihûne). O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2277 SAFHA 4 TESLIM.indd 227 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 228: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM228

14.2.3 Amelleri Boşa Gidenler Kimlerdir?

Tebliğe muhatap olan kişi buna rağmen Allah’a ulaşmayı dilemezse, Allahû Tealâ’nın âyetlerde beyan ett iği üzere onun amelleri boşa gider.

18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen). De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?” 18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an). Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybett ikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen).İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ett iler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitt i). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.

Allah’a ulaşmayı inkâr eden kişi, Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişidir. Kehf Suresinin 105. âyetine göre dilemeyen kişinin ameli boşa gitt iği için geride kalan sadece günahlarıdır. Allahû Tealâ cehenneme gitmenin ölçüsünü Mu’minûn Suresinin 103. âyet-i kerimesinde vermiştir.

23/MU’MİNÛN-103: Ve men haff et mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2287 SAFHA 4 TESLIM.indd 228 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 229: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 229

hâlidûn(hâlidûne). Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

Öyleyse şu sonuca ulaşıyoruz; Allah’a ulaşmayı dilemek kişiyi 1. kat

cennetin sahibi kılarken, dilememek de istisnasız o kişiyi cehennemlik kılar. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Hiç kimse kendi ameliyle cennete gidemez.” buyurmuştur.

1. kat cennete gidebilmek kesinlikle Allahû Tealâ’nın rahmetiyle gerçekleşen bir olgudur. Yapılması gereken şey, kişinin tebliğe muhatap olduktan sonra kalben Allah’a ulaşmayı dilemesidir. Ancak dileyen kişinin günahları Allahû Tealâ tarafından örtülecektir.

◗ Kişinin günahları örtüldükten sonra ne olur? Allahû Tealâ En’âm-160’da buyuruyor ki:

6/EN’ÂM-160: Men câe bil haseneti fe lehu aşru emsâlihâ, ve men câe bis seyyieti fe lâ yuczâ illâ mislehâ ve hum lâ yuzlemûn(yuzlemûne). Kim (Allah’ın huzuruna) bir hasene ile gelirse, artık onun on misli, onundur. Ve kim bir seyyie ile gelirse, o zaman onun mislinden başkası ile cezalandırılmaz. Ve onlar zulm olunmazlar.

Allahû Tealâ kim bir hasenat hayır işlerse onun 10 katını verir. Bu normal standart içerisinde gerçekleşen bir olgudur. Ama hadîs-i şerift e zikredildiği gibi günahları örtüldükten sonra Allahû Tealâ kişiyi o halde bırakmaz, ard arda ihsanlarını ulaştırır. 12. basamakta mürşide ulaşma huşûsuna sahip olan kişi Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılar.

2/BAKA RA -45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2297 SAFHA 4 TESLIM.indd 229 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 230: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM230

(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbett e ağır gelir.

Allahû Tealâ Bakara Suresinin, 45. âyetindeki vaadi gereğince, hacet namazı kılan kişiye mutlaka mürşidini gösterir. Kişi mürşidine tâbî olduğu an bir hasenesine 10 misliden 700 misline kadar mükâfat verilir. Seyyiatına da misliyle mücâzat verilir.

40/MU’MİN-40: Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu’minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin).Kim seyyiat (şerr, derecat düşürücü ameller) işlerse mislinden daha fazla cezalandırılmaz. Kadınlardan veya erkeklerden kim amilüssâlihat (nefsi ıslah edici ameller, nefs tezkiyesi) yaparsa işte onlar, (îmânı artan) mü’minlerdir. Onlar, cennete konulacak ve hesapsız rızıklandırılacaktır.

Islah edici amellere başlayabilmek mutlak surett e o kişinin mürşidine tâbî olmasını gerektirir. İhsanla mürşidine tâbî olan kişi Allahû Tealâ’dan 7 tane ni’met alır. 7 ni’mett en bir tanesi nefs tezkiyesi; yani ıslah edici amellere başlamaktır. Islah edici amellere başlayan kişinin, ruhun gök katlarında yaptığı seyr-i sülûka paralel nefs tezkiye kademelerini aşması söz konusudur. Her tezkiye kademesinde Allahû Tealâ’nın verdiği ihsanlar 100’er, 100’er artt ırılır. Emmare’de 1’e 100, yani 10’dan 100’e kadar, Levvame’de 1’e 200, Mülhime’de 1’e 300, Mutmainne’de 1’e 400, Radiye’de 1’e 500, Mardiyye’de 1’e 600 ve Tezkiye’de 1’e 700 ihsan verilir.

O halde Resûlullah (S.A.V) Efendimiz’in: “Bir kişi gerçekten İslâm’a girerse, onun bütün günahlarını Allahû Tealâ örter, ondan sonra sıra mükâfat ve mücâzata gelir. O kişinin bir hasenatına 10 mislinden 700 misline kadar

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2307 SAFHA 4 TESLIM.indd 230 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 231: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 231

mükâfat verilir. Seyyiatına de misliyle mücâzat verilir.” hadîs-i şerifi Kur’ân âyetleriyle yüzde yüz örtüşmektedir.

Kişi Allahû Tealâ’nın katından hidayetle gelen hidayetçinin tebliğine muhatap oldu, dinledi ve hidayeti diledi. Allah da verdiği söz gereğince onu hidayetçiye ulaştırdı. Kişi de hidayetçiye tâbî oldu. Akabinde de tâbiiyetle birlikte söylemiş olduğumuz bütün güzellikler tahakkuk ett i.

İşte hakkıyla İslâm’a girmek böyle gerçekleşir. Kısacası hakkıyla İslâm’a girmek takva sahibi olmakla; yani Allah’a ulaşmayı dilemekle mümkündür.

Resûlullah (S.A.V) Efendimiz’in hadîslerini incelerken Kur’ân âyetleri ile karşılaştırdığımızda net olarak Kur’ân muhtevasını görüyoruz. Önemli olan Kur’ân’a uygun olan hadîsleri almak ve onu hayatımıza tatbik etmektir.

14.3 “Kim Kurtuluş Gemisine Binmeyi, Güvenilir Bir Kulptan Tutmayı ve Sağlam Bir İpe Sarılmayı Severse, Ali’yi Sevsin; Onun Düşmanına Düşman Olsun ve Onun Evlâdından Olan Hidayet İmamlarına Uysun; Zira Onlar Benim Halifelerim, Vâsilerim, Benden Sonra Allah’ın Yarattıklarına Olan Hüccetleri, Ümmetimin Efendileri, Takvalıları ve Cennete Rehberlik Eden Kimselerdir. Onların Hizbi Benim Hizbimdir, Benim Hizbim İse Hizbullah’tır; Onların Düşmanlarının Hizbi İse Hizbuşşeytan’dır.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Kim kurtuluş gemisine binmeyi, güvenilir bir kulptan tutmayı, sağlam bir ipe

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2317 SAFHA 4 TESLIM.indd 231 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 232: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM232

sarılmayı severse Ali’yi sevsin; onun düşmanına düşman olsun ve onun evlâdından olan hidayet imamlarına uysun; zira onlar benim halifelerim, vasilerim. Benden sonra Allah’ın yaratt ıklarına olan hüccetleri, ümmetimin efendileri, takvalıları ve cennete rehberlik eden kimselerdir. Onların hizbi benim hizbimdir, benim hizbim ise Hizbullah’tır; onların düşmanlarının hizbi ise hizb-u şeytan’dır.” (K: Feraid’us- Simtayn, s. 5. Erceh’ul- Metalib, s. 461; Yenabi’ul- Mevedde, s. 445.)

14.3.1 Kurtuluş Gemisi Nedir?

Resûlullah (S.A.V) Efendimiz bir başka hadîs-i şerifinde ise “İslâm Nuh’un gemisidir, gemiye binen kurtulur.” buyurmaktadır. Bu açıdan meseleye bakarsak, Allah’ın bir temel emri vardır; bu emir dünya hayatını yaşarken emanet olan ruhu Allah’a ulaştırmaktır. Allah’a ulaşma dileği gerçekten kurtuluş gemisidir, Nuh’un gemisidir. Nitekim Hûd Suresinin 29. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, Nuh (A.S)’ı bize misâl vererek şöyle buyurmaktadır:

11/HÛD-29: Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne).Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ett iğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah’a aitt ir. Ve ben âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2327 SAFHA 4 TESLIM.indd 232 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 233: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 233

14.3.2 Güvenilir Bir Kulp Nedir?

Kim Allah’a mülâki olmayı (Allah’a ulaşmayı) dilerse, mutlaka Nuh’un gemisinde yerini alır. Bu geminin kaptanı devrin imamıdır ve yolcularını mutlaka Allah’a ulaştırır. Allahû Tealâ; güvenilir bir kulptan tutmayı isteyen kişiye güvenilir kulbu Bakara Suresinin 256. âyet-i kerimesinde açıklamaktadır.

2/BAKA RA -256: Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun). Dînde zorlama yoktur. İrşad yolu (hidayet yolu; Allah’a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolu; şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah’a îmân ederse (mü’min olur, Allah’a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah’tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem’î’dir, Alîm’dir.

Allahû Tealâ’nın kopmaz kulbu olan mürşide tâbiiyeti kim gerçekleştirirse, mutlaka Allahû Tealâ onu, Kendisine ulaştıracağını garanti etmektedir. Çünkü tâbiiyet sırasında devrin imamının ruhu, o kişinin başının üzerinde yer alır. Bu sebeple Allah’tan kopması mümkün olmayan kulp mürşiddir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2337 SAFHA 4 TESLIM.indd 233 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 234: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM234

14.3.3 Sağlam Bir İpe Sarılabilmek Nedir?

Sağlam bir ipe sarılabilmek nedir? Bu ipin muhtevasını idrak edebilmek için Âli İmrân Suresinin 112. âyet-i kerimesine bakmamız gerekmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-112: Duribet aleyhimuz zilletu eyne mâ sukıfû illâ bi hablin minallâhi ve hablin minen nâsi ve bâû bi gadabin minallâhi ve duribet aleyhimul meskeneh(meskenetu), zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnel enbiyâe bi gayri hakk(hakkın), zâlike bimâ asav ve kânû ya’tedûn(ya’tedûne). Onların üzerlerine, nerede olurlarsa olsunlar zillet (alçaklık) damgası vurulmuştur. Ancak Allah’ın ipine (Sıratı Mustakîm) ve insanlardan bir ipe (Allah’a ulaştıracak olan mürşide) sarılanlar (ulaşanlar), müstesna. (Onlar) Allah’ın gazabına uğradılar ve üzerlerine MESKENET (miskinlik) damgası vuruldu. İşte buna sebep; onların kesinlikle Allah’ın âyetlerini inkâr etmiş olmaları ve haksız yere peygamberleri öldürmüş olmalarıdır. İşte bu; onların (Allah’a) isyan etmelerinden ve haddi aşmış olmalarındandı.

◗ “Ve kim Allah’ın ipine sarılmayı severse Ali’yi sevsin.”Allahû Tealâ’nın Resûlü’nün burada Hz. Ali’yi zikretmesi, Allahû

Tealâ’nın Hz. Ali’den Kur’ân-ı Kerim’de bahsetmesi sebebiyledir. İsim verilmemekle birlikte Bakara Suresinin 207. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:

2/BAKA RA -207: Ve minen nâsi men yeşrî

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2347 SAFHA 4 TESLIM.indd 234 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 235: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 235

nefsehubtigâe mardâtillâh(mardâtillâhi), vallâhu raûfun bil ıbâd(ıbâdi).Ve insanlardan, Allah’ın rızasını dileyerek (Allah’ın rızası karşılığında) kendi nefsini satan kimseler vardır. Ve Allah, kullarına Rauf’tur (çok şefk atlidir).

Hicrett en evvel Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in emriyle yatağına yatırılıp onun yerine geçen kişi, Hz. Ali’dir. Düşmanlar evi sarıp, bir müddet sonra eve girdiklerinde, yatakta Hz. Ali’yi görmüşlerdir. Hz. Ali, Resûlullah’ın emrini yerine getirip, kendisini Allah rızası için devreden çıkarmıştır. O zaman bir sonuca ulaşıyoruz; Hz. Ali ruhunu, fizik vücudunu ve nefsini Allah’a teslim etmiştir. Bu durum hem hadîste, hem de hadîsle örtüşen bu âyet-i kerimede ifade edilmektedir. O zaman kişi Ali’yi sevmeli, onun düşmanına düşman olmalı ve onun evlâdından olan hidayet imamlarına uymalıdır.

14.3.4 Hadîs-i Şerifteki Hidayet İmamları Kimlerdir?

Başka hadîslerde ve Kur’ân-ı Kerim âyetlerinde bu kesinlikle sağlam bir şekilde ifade edildiği gibi, ümmeti Muhammmed’den yani Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz’in (S.A.V)’in evlâdı olan on iki tane imam resûl olacaktır. Bunların başında da Hz. Ali gelmektedir. İşte hadîste hidayet imamları diye ifade edilenler, bu imamlardır.

Bunun dışında da hidayet imamları olmamış mıdır? Elbett e olmuştur. Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Musa (A.S)’ın kavminden yani Yahudilerden on iki tane nakîb, nâzır seçtiğini beyan etmektedir.

5/MÂİDE-12: Ve lekad ehazallâhu mîsâka benî isrâîl(isrâîle), ve beasnâ minhumusney aşera nakîbâ(nakîben) ve kâlellâhu innî meakum lein ekamtumus salâte ve âteytumuz zekâte ve âmentum bi

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2357 SAFHA 4 TESLIM.indd 235 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 236: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM236

rusulî ve azzertumûhum ve akradtumullâhe kardan hasenen le ukeff irenne ankum seyyiâtikum ve le udhı-lennekum cennâtin tecrî min tahtıhel enhâr(enhâru), fe men kefere ba’de zâlike minkum fe kad dalle sevâes sebîl(sebîli).Ve andolsun ki Allah, İsrailoğullarından misâk almıştı. Ve onlardan on iki nâzır görevlendirdik. Ve Allâhu Teâla: “Eğer namazı mutlaka ikâme ederseniz, zekât verirseniz ve Resûl’lerime iman edip onlara yardım ederseniz ve Allah’a (Allah için) güzel bir borç verirseniz, muhakkak ki ben sizinle beraberim ve de mutlaka sizin günahlarınızı örterim ve sizi, mutlaka altından ırmaklar akan cennetlere koyarım.” dedi. Artık, bundan sonra sizden kim inkâr ederse mutlaka sevvâ edilmiş (Allah’a ulaştırmak üzere dizayn edilmiş) yoldan sapmış olur.

İsa (A.S)’ın havarilerinin de on iki olduğu ifade edilir. Allahû Tealâ’nın sünnetullahı dâhilinde Hz. Muhammmed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in de ümmeti içinde yine on iki tane imam vardır. Ve bu on iki tane imam, Evlâd-ı Resûl olarak Hz. Ali’nin soyundan gelmektedir. İçinde bulunduğumuz hidayet çağında, çağın hidayet imamı, yine Evlâd-ı Resûl olup Hz. Ali’nin soyundan gelmektedir ve Devrin İmamıdır. Kur’ân’a baktığımız zaman Allahû Tealâ’nın bütün nebîleri, asâleten devrin imamlarıdır. Allahû Tealâ’nın bu evrensel kanunu Enbiyâ Suresinin 73. âyet-i kerimesindedir.

21/ENBİYÂ-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne). Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyett ik. Ve onlar, Bize kul oldular.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2367 SAFHA 4 TESLIM.indd 236 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 237: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 237

Bu âyet-i kerimede zikredilen hidayet imamlarının hepsi peygamberlerdir. Fakat nebîler arasında fetret dönemi vardır. Her zaman parçasında nebî yoktur ve her kavime Allah’ın nebîleri gelmemiştir. Nebîlerin olmadığı dönemlerde Allahû Tealâ’nın kavim resûlleri arasından seçtiği bir kişi, vekâleten devrin imamıdır. Allahû Tealâ bu hakikati Âli İmrân Suresinin 179. âyet-i kerimesinde dile getirmektedir.

3/ÂLİ İMRA N-179: Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hatt â yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tett ekû fe lekum ecrun azîm(azîmun).Allah mü’minleri; pisi, temizden ayırıncaya kadar, şu üzerinde bulundukları hâl üzere bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine (gaybten) haberdar edecek de değildir. Fakat Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer, (gaybı ona, o resûlüne bildirir). O halde, Allah’a ve O’nun resûllerine îmân edin. Ve eğer îmân eder ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için ECRUN AZÎM (büyük mükâfat) var.

Resûller arasından seçilen vekâleten devrin imamıdır. Allahû Tealâ her devirde gaybını vekâleten seçtiği devrin imamına bildirir. Cinn Suresinde Allahû Tealâ bu gerçeği şöyle bildirmektedir:

72/CİNN-26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ(ehaden).O (Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz). 72/CİNN-27:İllâ menirtedâ min resûlin fe in-nehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ(rasaden).Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2377 SAFHA 4 TESLIM.indd 237 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 238: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM238

olanları) hariç! O takdirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından gözetenler sevkeder ki.

Kavim resûlleri arasında Allahû Tealâ’nın en üst seviyede seçtiği devrin imamı, tasarruf rızasının sahibidir. O, Allah’ın söylett irdiğini söyleyen, yaptırdığını yapan, Allah’ın tasarrufunda olan kişidir.

◗ “Hidayet imamlarına uyun. Onlar benim halifelerimdir, benim vâsilerimdir, benden sonra Allah’ın yaratıklarına olan hüccetleridir.”

Buradaki “hüccet” ifadesi, bütün devrin imamlarının Allah’ın resûlleri olduğunu ifade etmektedir. Nisâ Suresinin 165. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ bu hakikati şöyle dile getirmektedir:

4/NİSÂ-165: Rusulen mubeşşirîne ve munzirîne li ellâ yekûne lin nâsi alâllâhi huccetun ba’der rusul(rusuli), ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen). Müjdeleyici ve uyarıcı olarak resûlleri göndeririz ki; resûllerden sonra Allah’a karşı (bizi uyaran ve müjdeleyen bir resûl gelmedi diye) hüccetleri (delilleri) olmasın. Allah, Azîz ve Hakîm’dir.

Her devirde devrin imamı Allah’tan bir hüccett ir. İnsanların Allah’a karşı bir mazereti olmaması açısından, Allahû Tealâ mutlaka o resûlü vazifeli kılar. İşte içinde yaşadığınız bu zaman dilimi içerisinde Mehdi Resûl, Allahû Tealâ’nın insanlara bir hüccetidir. Mehdi Resûl Evlâd-ı Resûldür. Vekâleten Devrin İmamıdır, Hidayet İmamıdır. Zaman dilimi içerisinde dünyada ne kadar insan varsa, her kim hidayete erecekse, ancak O’nunla hidayete erer. Gök katlarında ruhun Allah’a ulaşmasında refakat eden de, Devrin İmamı olarak O’dur.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Evlâdımdan gelen hidayet imamlarına uyun, onlar ümmetimin efendileridir, onlar ümmetimin takvalılarıdır, onlar ümmetimde cennett e rehberlik eden kimselerdir.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2387 SAFHA 4 TESLIM.indd 238 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 239: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 239

ifadesini ela aldığımızda da görüyoruz ki; Resûlullah’ın söylediğiyle Kur’ân âyetleri %100 birbiriyle örtüşmektedir. Zaten Peygamber Efendimiz (S.A.V) ayaklı bir Kur’ân-ı Kerim’di. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde şöyle buyurmaktadır:

49/HUCURÂT-13: Yâ eyyuhen nâsu innâ halaknâkum min zekerin ve unsâ ve cealnâkum şuûben ve kabâile li teârefû, inne ekremekum indallâhi etkâkum, innallâhe alîmun habîr(habîrun). Ey insanlar! Muhakkak ki Biz, sizi bir erkek ve bir kadından yaratt ık. Ve sizi milletler ve kabileler kıldık ki, birbirinizi (soyunuzu, babalarınızı) tanıyasınız. Muhakkak ki Allah’ın indinde en çok kerim olanınız (ikram olunanınız, en şerefl i olanınız), (ırk ya da soy olarak değil) en çok takva sahibi olanınızdır. Muhakkak ki Allah, en iyi bilen ve haberdar olandır.

En takvalı olanlar, elbett e Allah’ın vekâleten seçtiği devrin imamlarıdır. 28 basamaklık İslâm merdiveni muhtevasında 7 safh a takva vardır. Bu 7 safh a takva iradenin teslimiyle son bulur, ötesi var mıdır? Elbett e, ötesi vardır. Kişi irade teslimini gerçekleştirse dahi, Allahû Tealâ’nın her kavimde, o kavmin ana lisanı ile, Allah’ın âyetlerini açıklasın diye risâletle vazifeli kıldığı resûlleri vardır ve bu resûllerin ötesinde de bir makam vardır. Her devirde o resûllerin arasından Allahû Tealâ’nın seçtiği, tasarrufuna aldığı Devrin İmamı vardır. Bu açıdan; “Şu anda dünya üzerinde takva açısından en üst seviyede olan kimdir?” sorusunun cevabı; vekâleten görev yapan Devrin İmamı’dır.

◗ “Onların hizbi benim hizbimdir.”Resûlullah (S.A.V) Efendimiz “Onların hizbi benim hizbimdir”

buyurmaktadır. Gerçekten öyle midir? Allahû Tealâ Mücâdele Suresinin 22. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2397 SAFHA 4 TESLIM.indd 239 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 240: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM240

58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu), ve yud-hıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), ulâike hizbullâh (hizbullâhi), e lâ inne hizbullâhi humul mufl ihûn(mufl ihûne).Allah’a ve âhiret gününe (ölmeden önce Allah’a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razı oldular. İşte onlar, Allah’ın taraft arlarıdır. Gerçekten Allah’ın taraft arları, onlar, felâha erenler değil mi?

Ve öyle insanlar vardır ki Allah rızası istikametinde nefislerini de satarlar.

2/BAKA RA -207: Ve minen nâsi men yeşrî nefsehubtigâe mardâtillâh(mardâtillâhi), vallâhu raûfun bil ıbâd(ıbâdi).Ve insanlardan, Allah’ın rızasını dileyerek (Allah’ın rızası karşılığında) kendi nefsini satan kimseler vardır. Ve Allah, kullarına Rauf’tur (çok şefk atlidir).

Nefsini Allah’a teslim eden kişi, 5. safh adaki rızanın sahibidir. Ve özellikle bu 5. safh adaki rızaya örnek Hz. Ali’dir. O halde; “Onlar benim hizbimdir.” ifadesiyle nefs teslimini gerçekleştirenler kastedilmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2407 SAFHA 4 TESLIM.indd 240 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 241: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 241

“Benim hizbim ise Hizbullahtır.” ifadesindeki mânâ ise zaten Mücâdele Suresinin 22. âyet-i kerimesinde zikredilmektedir: “Onlar felâha ulaşanlardır.”

14.3.5 Hizbuşşeytan Kimlerdir?

Hadîs-i şerift e zikredilen “Onların düşmanlarının hizbi ise hizbuşşeytandır.” ifadesi için Allahû Tealâ bakın ne buyurmaktadır:

5/MÂİDE-91: İnnemâ yurîduş şeytânu en yûkia beynekumul adâvete vel bagdâe fîl hamri vel meysiri ve yasuddekum an zikrillâhi ve anis salâh(salâti), fe hel entum muntehûn(muntehûne).Oysa ki şeytan, şarap ve kumar ile aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allâh’ı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoymak ister. Siz artık (bunlara) son verdiniz mi?

Şeytanın üzerimizdeki negatif tesirlerinin başında zikri unutt urmak gelir. Mücâdele Suresinin 19. âyet-i kerimesinde ise Allahû Tealâ hizbuşşeytan tanımını bize vermektedir.

58/MUCÂDELE-19: İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hizbuş şeytân(şeytâni), elâ inne hizbeşşeytâni humul hâsirûn(hâsirûne).Şeytan onları kuşatt ı. Böylece Allah’ın zikrini onlara unutt urdu. İşte onlar, şeytanın taraft arlarıdır. Şeytanın taraft arları, gerçekten hüsranda olanlar, onlar değil mi?

Şeytan kime zikri unutt urmuşsa, o hizbuşşeytandır. Hizbuşşeytan,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2417 SAFHA 4 TESLIM.indd 241 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 242: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM242

kendisi Allah’a ulaşmayı dilemediği gibi başkalarının dilemesine mâni olan insanlardır. Allah tarafından seçilmeyenlerdir, tagutu kendisine dost edinmiş kişilerdir. Allah, dostlarını zulmett en nura çıkartırken, tagut da kendisine dost olanları, bunun tam tersi nurdan zulmete götürür. Dolayısıyla bu hizbuşşeytandır.

2/BAKA RA -257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhri-cuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).Allah, âmenû olanların (Allah’a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmett en nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları tagutt ur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.

Hizbullah ise kendisi Allah’a ulaşmayı dilediği gibi başkalarının hidayetine de vesile olanlardır. Allahû Tealâ her ikisini de âyetlerde zikretmiştir. Öyleyse günümüzde Resûlullah’ın hadîsinde zikredilen “hidayet imamlarına uyun, ona sarılın” emrine göre, her kim Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde bildirilen vekâleten devrin imamına, Allah’a ulaşmayı dileyerek bağlanırsa, Allah, o kişinin ruhunu Kendisine ulaştıracaktır.

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2427 SAFHA 4 TESLIM.indd 242 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 243: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 243

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bu hadîste zikrett iği gibi, nebîlerin olmadığı dönemlerde hidayet imamları vardır. Özellikle on iki tane hidayet imamı, Resûlullah’ın soyundan gelen imamlardır. Hz. Ali’yle başlar, sonuncusu ise şu anda tâbî olmamız gereken Vekâleten Devrin İmamı olan Mehdi (A.S)’dır. 14 asır evvel Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in âhir zamanda geleceğini müjdelediği Evlâd-ı Resûl, Mehdi (A.S)’dır. Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Mehdi, ümmetimin en hayırlısıdır. Bid’atlerin her tarafı sardığı; Kur’ân’ın unutulduğu bir dönemde o gelir, benim sünnetim üzere mücâdele verir. Benimle insanlar nasıl şirkten kurtuldularsa, onunla da bu fitneden kurtulacaklardır.” buyurmaktadır.

İçinde bulunduğumuz çağda, duhan fitnesi ve deccâl fitnesi her tarafı sarmıştır. Duhan fitnesi dînin içerisindeki insanlardan kaynaklanan bir fitneyi ifade etmektedir. Dîni yaşadıklarını zanneden insanların gerçekte Kur’ân âyetlerine baktığımız zaman İslâm’dan en uzak kişiler olduğunu görürüz. Dîn tatbikatının içerisinde hidayet yok olmuştur, hidayet unutulmuştur. Her tarafı sarmış durumda olan bu âhir zaman fitnesi, duhan fitnesidir. Dîn adamları hidayeti dilemedikleri gibi öğretileriyle başkalarını da hidayett en men etmektedirler. Bu sebeple insanların en şerrlileridirler ve bu en şerrlilerden kaynaklanan bir fitne mevcutt ur. Aynı zamanda bir de dînin dışında gerçekleşen deccâl fitnesi söz konusudur.

Allah’a sonsuz hamd ve şükür ederiz ki, Kudret-i İlahî ile Resûlullah’ın Vârisi Evlâd-ı Resûl olan Mehdi (A.S) ve onu mutlaka yardımıyla destekleyecek âhir zamanda ineceği kesinleşen Hz. İsa (A.S)’ın çalışmalarıyla, dînler birleşecektir. Onlarla dîn tamamen bid’atlerden temizlenecek, Kur’ân ahlâkı, İslâm ahlâkı, Allah’ın ahlâkı bütün insanlara ulaşacak ve insanlar sonsuz bir âhiret ve dünya saadetini yaşayacaklardır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2437 SAFHA 4 TESLIM.indd 243 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 244: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM244

14.4 “Hicret İki Çeşittir; 1- Günahlardan Uzaklaşmak, 2- Allah ve Resûl’üne Göç Etmektir. Tövbe de Kabul Olunduğu Zaman Hicretin Ardı Arkası Kesilmez.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki: “Hicret iki çeşitt ir: 1- Günahlardan uzaklaşmak, 2- Allah ve Resûl’üne göç etmektir. Tövbe de kabul olunduğu zaman hicretin ardı arkası kesilmez.” K: (Ebu Davud 2481/Buhari / Müslim).

İnsanla Allah arasında, Allah’ın dizayn ett iği 7 safh a ve 4 teslimden oluşan 28 basamaklık bir İslâm merdiveni vardır. Bu hadîs-i şerif, basamaklardan 14. basamağa, safh alardan da 2. safh aya tekabül etmektedir. Aynı zamanda ruhun ve fizik vücudun Allah’a teslimini de muhtevasına alan bir dizayn içerisindedir.

Hadîs-i şerift e beyan olunduğu gibi hicret iki çeşitt ir. 1- Günahlardan uzaklaşmak: Başlangıç noktası Zümer Suresi 17. âyet-i kerimede bildirildiği şekilde, sahâbe gibi insanı günaha sürükleyen tagutt an içtinab etmektir. İnsanı günaha sürükleyen şeytan şeytanlar, cin şeytanlar ve insan şeytanlar olan tagutt an uzaklaşmaktır. Kim ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ tagutun, kişinin üzerindeki negatif tesirini sıfırlar, onu mürşide ulaştırır. Kişi ıslah edici amellere başlayarak, nefs tezkiyesi ve nefs tasfiyesine ulaşmasıyla günahlardan uzaklaşmış olur.

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi). Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ett iler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2447 SAFHA 4 TESLIM.indd 244 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 245: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 245

dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

2- Allah ve Resûl’üne göç etmek: Kişi, Hacet namazı akabinde Allah’ın gösterdiği mürşide ihsanla tâbî olursa, Allahû Tealâ’dan 7 ni’met alır. Bu 7 ni’mett en bir tanesi Nebe Suresi 39. âyet-i kerimeye göre ruhun vücutt an ayrılmasıdır. Islah edici amellere paralel olarak, ruhun gök katlarında seyr-i sülûkla yükselmeye başlamasını ifade eder.

78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), fe men şâett ehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben). İşte o gün (mürşidin eli Hakk’a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah’a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm’i) yol itt ihaz eder (edinir). (Allah’a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.

Tâbiiyetle birlikte ruhun vücudumuzdan ayrılarak, önce Devrin İmamı’nın ana dergâhına, sonra da Allah’ın Zat’ına ulaşmak üzere gök katlarında yükselmesi (seyr-i sülûk) gerçekleşir.

◗ Hadîs-i şerifin özellikle 2. safh a yani 14. basamakla ilgili olduğunu beyan eden işaret nedir?

Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîsin devamında “Tövbe de kabul olunduğu zaman artık hicretin ardı arkası kesilmez.” buyurmaktadır. Mürşid önünde ihsanla yapılan tövbe Nisâ Suresinin 64. âyet-i kerimesinde belirtildiği gibi, mutlaka Allah’ın garantisinde kabul edilir.

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfuse-hum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2457 SAFHA 4 TESLIM.indd 245 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 246: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM246

vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen). Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah’ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmett ikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah’tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah’ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl’ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

O halde ilgili âyet-i kerime ile hadîs-i şerifi birlikte mütâlea edecek olursak, hadîs-i şerift e zikredilen hicret iki çeşitt ir; Kötülüklerden uzaklaşmak, Allah ve Resûl’üne göç etmek.

8/ENFÂL-74: Vellezîne âmenû ve hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi vellezîne âvev ve nasarû ulâike humul mu’minûne hakkâ(hakkân), lehum magfiretun ve rizkun kerîm(kerîmun). Ve âmenû olanlar ve hicret (göç) eden kimseler ve Allah’ın yolunda cihad (savaş) eden kimseler ve barındıran (himaye eden) ve yardım eden kimseler, işte onlar, onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için mağfiret ve kerim rızık vardır.

Âyet-i kerimedeki “ve hâcerû” ifadesindeki hicret, Ankebût Suresinin 26. âyet-i kerimesinde açıklandığı gibi 14. basamakta ruhumuzun vücudumuzdan ayrılmasını; seyr-i sülûku ifade etmektedir.

29/ANKEBÛT-26: Fe âmene lehu lût (lûtun) ve kâle innî muhâcirun ilâ rabbî, innehu huvel azîzul hakîm(hakîmu).Bundan sonra Lut (A.S), O’na (İbrâhîm (A.S)’a) îmân ett i (tâbî oldu) ve dedi ki: “Muhakkak ki ben, Rabbime hicret edecek olanım (ruhumu yaşarken Allah’a

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2467 SAFHA 4 TESLIM.indd 246 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 247: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 247

ulaştıracağım). Muhakkak ki O; Azîz’dir (çok yüce), Hakîm’dir (hüküm sahibi).”

“Câhedû fî sebîlillâhi; Allah yolunda cihad” Ankebût Suresinin 6. âyet-i kerimesinde belirtildiği gibi Allah yolunda nefsimizle cihad etmektir.

29/ANKEBÛT-6: Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsih(nefsihî), innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(âlemîne). Ve kim cihad ederse, o takdirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).

O halde almamız gereken en önemli tedbir; ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı kalben dileyerek hacet namazıyla Allahû Tealâ’nın gösterdiği mürşide ihsanla tâbî olmaktır. Enfâl Suresinin 74. âyet-i kerimesini, aynı Surenin 2., 3. ve 4. âyet-i kerimeleri desteklemektedir.

8/ENFÂL-2: İnnemel mu’minûnellezîne izâ zukirallâhu vecilet kulûbuhum ve izâ tuliyet aley-him âyâtuhu zâdethum îmânen ve alâ rabbihim yetevekkelûn(yetevekkelûne). Gerçek mü’minler onlardır ki; Allah zikredildiği zaman kalpleri titrer (cezbelenir). Ve onlara Allah’ın âyetleri okunduğu zaman onların îmânlarını artt ırır ve Rab’lerine tevekkül ederler.8/ENFÂL-3: Ellezîne yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn(yunfikûne). Onlar namazlarını ikame ederler (kılarlar) ve rızık olarak verdiğimiz şeylerden infâk ederler.8/ENFÂL-4: Ulâike humul mu’minûne hakkâ(hakkan), lehum derecâtun inde rabbihim ve

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2477 SAFHA 4 TESLIM.indd 247 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 248: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM248

magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun). İşte onlar gerçek mü’minlerdir. Onların Rab’lerinin yanında dereceleri vardır. Ve onlar için mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) vardır ve kerim bir rızık vardır.

Âyet-i kerimede zikredilen mağfiret olayı 2. safh ada; yani konumuz olan 14. basamakta gerçekleşir. Öyleyse mürşide tâbî olanlar hak mü’minlerdir, mürşide tâbî olanlar mağfirete mazhar olacaklardır, mürşide tâbî olanların ruhları vücutlarından ayrılıp seyr-i sülûk’a başlayacaktır, ruhun hicreti gerçekleşecektir. Mürşide tâbî olanlarda nefs kötülüklerden uzaklaşacak, nefsin hicreti gerçekleşecektir. Bütün bunların hepsi 2. safh ada mürşide tâbiiyetle tahakkuk eden olgulardır.

Enfâl Suresinin 74. âyet-i kerimesi de aynı şekilde hak mü’minlerden bahsetmektedir. Her halükârda kişinin, Allah’a ulaşmayı diledikten sonra, Allahû Tealâ’nın kendisi için tayin ett iği mürşide tâbî olması lâzımdır. Kur’ân-ı Kerim’de hicretle ilgili âyetlere baktığımız zaman, hicretin birinci çeşidi; nefs tezkiyesi, ıslah edici amellere başlamak, kişinin günahlardan uzaklaşmasıdır. Hicretin ikinci çeşidi; emanet olan ruhun fizik vücutt an ayrılıp Allah’ın Zat’ına ulaşmasıdır.

14.4.1 Allah’a Yapılan İlk Hicret Ne Zaman Başlar?

Rabb’e hicret, ruhun seyr-i sülûk’ü ile 7 gök katında yükselmesi ve 7. gök katında 7 âlemi geçtikten sonra yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşması ve Allah’ın Zat’ında yok olmasıyla gerçekleşen bir olgudur. O halde ruhun hicreti var, nefsin hicreti var ve bir de fizik bedenin cihadı vardır. Nitekim Ankebût Suresinin 5. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ ruhun talebini belirtmektedir.

29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2487 SAFHA 4 TESLIM.indd 248 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 249: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 249

ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu). Kim Allah’a mülâki olmayı (hayatt ayken Allah’a ulaşmayı) dilerse, o takdirde muhakkak ki Allah’ın tayin ett iği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayatt ayken Allah’a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.

Ruhun Allah’a ulaşabilmesi nefs tezkiyesine bağlıdır.

29/ANKEBÛT-6: Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsih(nefsihî), innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(âlemîne). Ve kim cihad ederse, o takdirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).

Dolayısıyla bir insanın nefsine karşı cihad-ı ekberi kazanabilmesi, her şeyden evvel âyet-i kerimelerde zikredildiği gibi, infâk etmeye başlamasıyla mümkündür. Kazandığı rızık, manevî ise nefsine infâk edecektir, maddî ise etrafındaki insanlara infâk edecektir. Ama insanın 2. safh a ve 14. basamağa ulaşabilmesi, tebliğe muhatap olduktan sonra 3. basamakta Allah’a ulaşmayı dilemesi ile başlar. Kişi Allah’a ulaşmayı dilediği takdirde, Allahû Tealâ, Rahmân esmasıyla onun üzerine tecelli eder. Ona 7 furkan, 12 ihsan verir. Huşûya ulaşan bu kişinin Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılması halinde, Allahû Tealâ ona mutlaka mürşidini gösterir.

◗ Her kim, Allahû Tealâ’nın kendisi için tayin ett iği mürşide tâbî olursa, tâbiiyetle birlikte hicret olayı başlar.

Tâbiiyet, mürşidin önünde 12 tane ihsanla tövbenin gerçek-leştirilmesidir. Allah, mürşidin önünde tövbe eden kişiye 7 ni’met verir.

1. ni’met: Devrin imamının ruhunun başımızın üzerine gelip yerleşmesidir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2497 SAFHA 4 TESLIM.indd 249 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 250: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM250

40/MU’MİN-15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı). Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah’a ulaşmayı dilediği için Allah’ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah’a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.

2. ni’met: Allah o kişinin kalbine îmânı yazar.

58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhıri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ev ebnâehum ev ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhılu-hum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hızbullâh(hızbullâhi), e lâ inne hızballâhi humul mufl ihûn(mufl ihûne).Allah’a ve ahiret gününe (ölmeden önce Allah’a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razı oldular. İşte onlar, Allah’ın

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2507 SAFHA 4 TESLIM.indd 250 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 251: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 251

taraft arlarıdır. Gerçekten Allah’ın taraft arları, onlar, felâha erenler değil mi?

3. ni’met: O güne kadar işlemiş olduğu bütün günahları Allahû Tealâ sevaba çevirir.

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve sâlih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o takdirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet gönderendir).

4. ni’met: O kişinin ruhu vücudundan ayrılır.

78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), fe men şâett ehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).İşte o gün (mürşidin eli Hakk’a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah’a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm’i) yol itt ihaz eder (edinir). (Allah’a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.

Sıratı Mustakîm’i yol itt ihaz eden kişinin ruhu vücutt an ayrılır; bu birinci hicrett ir, Allah ve Resûl’üne göç etmektir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2517 SAFHA 4 TESLIM.indd 251 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 252: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM252

14.4.2 Allah’a Yapılan İkinci Hicret Ne Zaman Başlar?

5. ni’met: Kişi nefs tezkiyesine başlar; bu ikinci hicrett ir. Nefsimiz başlangıç noktasında tamamen karanlıklardan müteşekkildir ve yapısında 19 tane afet vardır. Günahları bize işlett iren, nefsimizin afetleridir. Zikretmeye başladığımız an, nefs tezkiyesi ve ıslah edici amellerle birlikte kalbimizin nurlandığı oranda günahlardan uzaklaşmış oluruz. Bu da, hadîs-i şerift e zikredildiği gibi ikinci hicrett ir.

6. ni’met: Nefs tezkiyesine paralel kalpteki karanlıkların azalmasına karşın irade güçlenir.

7. ni’met: Fizik vücut güçlenir. Böylece üçüncü olarak gerçekleşen olgu, kişinin Allah yolunda fizik vücuduyla cihad etmesidir. Hucurât Suresinin 15. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ hak mü’minleri tarif etmektedir.

49/HUCURÂT-15: İnnemel mu’minûnellezîne âmenû billâhi ve resûlihî summe lem yertâbû ve câhedû bi emvâlihim ve enfusihim fî sebîlillâh(sebîlillâhi), ulâike humus sâdikûn(sâdikûne).Mü’minler ancak onlardır ki, Allah’a ve O’nun Resûlü’ne îmân ett iler. Sonra da şüpheye düşmediler. Ve malları ve canları ile Allah yolunda cihad edenler; işte onlar, onlar sadıklardır.

İşte malları ile cihad etmek, nefsleri ile cihad etmek istisnasız bu standart içerisinde gerçekleşir. Kişi malıyla cihad eder. Eğer malı varsa, Allah yolunda kazandığının %2,5’u kendisine haramdır, bunu zekât olarak verir. Mürşide tâbî olduğu için malının bir %2,5’unu da birr olarak verecektir. Kazancında 6 grup insanın hakkı vardır. Dolayısıyla toplam kazancının %5’ini Allah yolunda infâk edecektir.

Malıyla ve nefsiyle de cihad etmesi demek; o kişinin diğer vasıta

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2527 SAFHA 4 TESLIM.indd 252 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 253: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 253

emirlerin yanında, en önemli ibadet olan zikri yapmaya başlamasıdır. Nefs-i Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne, Radiye, Mardiyye ve Tezkiye kademelerinde her kademede %7’lik fazl artışıyla o kişi mutlak surett e %49 faziletlerin sahibi olacaktır. Her tezkiye kademesinde ruh bir gök katı yükseldiği için ruhumuz da 7 tane gök katı yükselecek ve 7. gök katında 7 âlemi geçtikten sonra yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşacaktır. Böylece ruhun hicreti gerçekleşir, %51 oranında da nefsin hicreti gerçekleşir. Kişi her ne kadar kendisi Allah yolunda cihad eder gibi görünse de, tüm bunları bir dileğin karşılığında kendisine sevdiren, yaptıran Allahû Tealâ’dır. Bu Allah’ın bir ikramı, bir lütfu kerimi, bir hediyesidir. Allahû Tealâ bütün insanlara bir tek dilekleri karşılığında bunu garanti etmektedir. Ancak Allahû Tealâ’nın bütün insanlara sözü buraya kadardır.

5/MÂİDE-105: Yâ eyyuhellezîne âmenû aleykum enfusekum, lâ yadurrukum men dalle izehtedeytum. İlâllâhi merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (nefsinizin sorumluluğu üzerinize borçtur). Siz hidayett e iseniz, dalâlett eki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allâh’adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek.

Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyenlerin ruhunu vermiş olduğu söz gereğince Kendisine ulaştırır. Fakat Allahû Tealâ’nın bütün insanlardan istediği, fizik vücutlarını da Allahû Tealâ’ya teslim etmeleridir. Bunun için iştiyakle, gayretle yola devam etmeleri ve böylece hedefl eri sırayla aşmaları gerekir. Resûlullah (S.A.V) Efendimiz hadîs-i şerift e bu hakikati dile getirmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2537 SAFHA 4 TESLIM.indd 253 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 254: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM254

14.4.3 Zikrin Artırılması Önemli Bir Ayıraçtır; Münâfıklık Ya da Fizik Vücut Teslimi!

Fizik vücudun teslimi ruhun teslimi kadar kolay değildir. İç düşman olan nefsin afetleri %49 oranındadır, dış düşman olan iblis de bu afetlere %100 tesir edebilmektedir. Ve etraft aki insanlar da alabildiğine şeytanın hegemonyası altında bizimle uğraşmaya başlarlar. Burada hedefimize ulaşabilmemiz için zikrimizi günbegün artt ırmamız gerekmektedir. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz de bu sebeple: “Münâfıklardan ( fasıklardan) olmak istemeyen kişi Allah’ı çok zikretsin.”buyurmaktadır.

5/MÂİDE-54: Yâ eyyuhellezîne âmenû men yertedde minkum an dînihî fe sevfe ye’tîllâhu bi kavmin yuhıb-buhum ve yuhıbbûnehû ezilletin alel mu’minîne eizze-tin alel kâfirîne, yucâhidûne fî sebîlillâhi ve lâ yehâfûne levmete lâim(lâimin). Zâlike fadlullâhi yu’tîhi men yeşâu. Vallâhu vâsiun alîm(alîmun). Ey âmenû olanlar (Allâh’a ulaşmayı dileyenler)! Sizden kim dîninden dönerse, o zaman Allah onun yerine (başka) bir kavim getirecektir. Öyle ki, (Allah) onları sever ve onlar da O’nu (Allah’ı) severler. Mü’minlere karşı daha alçak gönüllü, kâfirlere karşı daha izzetlidirler (başları dik, vakarlı, şerefl idirler). Allah’ın yolunda cihad ederler. Hiçbir kınayanın kınamasından korkmazlar. İşte bu, Allah’ın fazlıdır, onu dilediğine (lütfedip) verir. Allah Vâsi’dir ( fazlı ve lütfu geniştir), Alîm’dir (her şeyi en iyi bilendir).

Bu âyet-i kerimede sözü edilen kişiler başlangıç noktasında Allah’a ulaşmayı dilemişler, Allah da onları Kendisine ulaştırmıştır. Ama zikirlerini artt ırmadıkları takdirde dînden dönüş olan münâfıklık, fısk

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2547 SAFHA 4 TESLIM.indd 254 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 255: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 255

olayı mukadderdir. Dolayısıyla kişinin yapması gereken şey zikrini artt ırmasıdır. Günün yarısından daha az bir zikirle kişi ruhunu Allah’a teslim eder ama fizik vücut teslimini gerçekleştirebilmek 18 saatlik bir zikri gerektirir. 18 saatlik zikre ulaşabilmek o kadar kolay değildir. Ama kişi azim ve sebatla yoluna devam eder de, 18 saatlik zikre ulaşırsa dik yokuşu aşar ve fizik vücudunu Allah’a teslim eder. O zaman fizik vücut artık Allah’ın bütün emirlerine itaat eden yasak ett iği fiilleri işlemeyen bir yapıya sahip olur.

14.4.4 Daimî Zikrin Bir İşareti

Ondan sonraki safh ada Allahû Tealâ o kişiye geceleri de zikir yapmayı nasip kılar. Zikirle uyuyan kişi sabahleyin de zikirle kalkarsa bu, onun bütün geceyi zikirle geçirdiğinin işaretidir. Otururken, ayaktayken, yan üstü yatarken üç hâlin üçünde de zikredebilen bir insan daimî zikre ulaşmıştır ki, en büyük hedef de budur, yani nefsin Allah’a teslimidir. Çünkü bize günahları işletecek olan nefstir. Daimî zikirde artık nefsimizin manevî kalbinde afetler yok olmuştur, onların yerine ruhtaki hasletler fazilet olarak gelip yerleşmiştir. Yani kişi 19 tane faziletin sahibidir, kişinin kalbi %100 nurlanmıştır. 7 kademede kalbi müzeyyen olan bu insana Allahû Tealâ yerin melekûtunu gösterir.

Ne zaman ki göklerin melekûtu gösterilir, kişi 27. basamakta İhlâs Kademesine geçer. Böylece kalbi 14 kademe daha müzeyyen olmuş, gök katlarında ve 7 âlemde olup biteni Allahû Tealâ ona göstererek bilgi vermiştir. Daha sonra 28. basamakta Salâh Makamının 4. kademesinde iradesini Allah teslim eder. 5. kademede ise Allahû Tealâ kişiyi irşada memur ve mezun kılar.

Hadîs-i şerif ile âyetlerin bağlantısı ağırlıklı olarak 2. safh a; yani 14. basamakla 22. basamak arasında bir muhtevayı ifade etmektedir. Ama 3. basamaktan başlayan ve 28. basamağın 5. kademesine giden bir bütün söz konusudur. Bu Kur’ân’daki 7 safh a ve 4 teslimin bütününü ihtiva eden Kur’ân’daki İslâm’dır. Allahû Tealâ herkesten 7 safh a 4 teslimden

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2557 SAFHA 4 TESLIM.indd 255 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 256: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM256

oluşan İslâm’ı yaşamasını istemektedir. Öyleyse önemli olan Allah’ın bizim için vaaz ett iği kanunları öğrenmek ve hayatımıza tatbik etmek ve neticede Allah’ın bizim için dizayn ett iği âhiret ve dünya saadetine ulaşmaktır.

14 asır evvel cahiliyye dönemini yaşayan Arap bedevîler birbirlerinin can düşmanıyken hepsi kardeş olmuş, Asr-ı Saadeti yaşamışlardır. Günümüzde durum bundan farklı değildir. İnsanlar yine cahiliyye âdetleri üzerine birbirleriyle kavgalı, birbirleriyle düşman, huzursuz ve mutsuzlar. 14 asır evvel sahâbenin tatbik ett iği Kur’ân’daki 7 safh a ve 4 teslimi hayatımıza tatbik edersek, ancak o zaman Asr-ı Saadeti yaşayan bir toplumu oluşturabiliriz. O halde Allahû Tealâ’nın insanlardan istediği; sahâbe gibi hedefl erine bir bir ulaşabilmeleridir.

Allahû Tealâ: “Her şeyi insan için, insanı Kendim için yaratt ım.” buyurmaktadır. Allah için olan insanın evvelâ ruhunu Allah’a teslim etmesi gerekir. Eğer yaradılış hedefini gözardı ederde unutursa, o zaman o insanın hedefine ulaşabilmesi mümkün değildir.

14.5 “Allah Kulları Üzerinde Ni’metini Görmek İster.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîsinde; “Allah, kulları üzerinde ni’metini görmek ister.” buyurmaktadır. (K: Amr İbni Şuayb, Tirmizi, Edeb, 54; Ebu Davud, Libas, 17; Ahmed, Hakim, Müstedrek, 4/135).

Hadîste dikkat etmemiz gereken iki tane esas kavram vardır. Bunların birisi ni’met, diğeri de Allah’ın kulları kavramıdır. Aynı kökten türeyen ibadet kelimesi ve kul olmak kelimesine baktığımız zaman birbirinden farklı mânâlar içerdiklerini görürüz.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2567 SAFHA 4 TESLIM.indd 256 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 257: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 257

14.5.1 Abd ve Abid Nedir?

Abid “ibadet etmek”, abd ise “kul olmak” mânâsındadır. Abid vasıta emirleri yerine getiren ibadet eden kişidir, kul ise bu ibadetlerle bir hedefe, bir sonuca ulaşan kişidir. İbadetler vasıta emirlerdir. Kul olmak ise bir hedef emirdir. Öyleyse kul denildiği zaman Allahû Tealâ’nın farz kıldığı hedefl eri gerçekleştiren kişi olarak idrak etmemiz gerekir. Kur’ân-ı Kerim’i incelediğimiz zaman 7 safh a kulluğu görüyoruz.

1. safh ada kul olmak, Allah’a ulaşmayı dilemekle gerçekleşir.2. safh ada kul olmak, Allah’ın tayin ett iği mürşide tâbî olmakla gerçekleşir. 3. safh ada kul olmak, ruhu Allah’a teslim etmekle gerçekleşir.4. safh ada kul olmak, fizik vücudu Allah’a teslim etmekle gerçekleşir.5. safh ada kul olmak, nefsi Allah’a teslim etmekle gerçekleşir.6. safh ada kul olmak, irşada ulaşmakla gerçekleşir. 7. safh a kul olmak ise, iradeyi Allah’a teslim etmekle gerçekleşir. Allahû Tealâ 7 safh a kulluğu, Kur’ân-ı Kerim’de isimleriyle bir bir açıklamıştır. En üstt en en alta doğru sıralamak gerekirse şu şekilde ifade edilmektedir: 1) Sâlih kul, 2) Muhlis kul, 3) Ulûl’elbab kul, 4) Muhsin kul, 5) Evvab kul, 6) Mü’min kul, 7) Münîb kul.

14.5.2 Ni’met Nedir?

Kur’ân-ı Kerim bir ni’mett ir. Mâide Suresinin 3. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim ni’metinden bahsetmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2577 SAFHA 4 TESLIM.indd 257 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 258: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM258

5/MÂİDE-3: Hurrimet aleykumul meytetu vedde-mu ve lahmul hınzîri ve mâ uhılle li gayrillâhi bihî vel munhanikatu vel mevkûzetu vel mutereddiyetu ven natîhatu ve mâ ekeles sebuu illâ mâ zekkey-tum ve mâ zubiha alen nusubi ve en testaksimû bil ezlâm(ezlâmi), zâlikum fiskun el yevme yeisellezîne keferû min dînikum fe lâ tahşevhum,vahşevni, el yevme ekmeltu lekum dînekum ve etmemtu aleykum ni’metî ve radîtu lekumul islâme dînen, fe menidturra fî mahmasatin gayra mutecânifin li ismin, fe innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun). Ölmüş hayvan, kan, domuz eti ve Allah’tan başkasının adına boğazlanan (kesilen), boğularak, vurularak, yüksek bir yerden yuvarlanarak veya boynuzlanarak ölen ve de yırtıcı hayvan tarafından parçalanıp yenen hayvan (ölmeden kesilmesi hariç) ve putlar adına boğazlanan hayvanlar ve fal okları ile kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bunlar fısktır. Bugün kâfirler sizi dîninizden döndüremedikleri için yeise kapıldılar. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin dîninizi kemâle erdirdim. Ve üzerinizdeki ni’metimi tamamladım. Sizin için dîn olarak İslâm’dan razı oldum. Artık kim açlık tehlikesiyle, günaha meyl etmeksizin zarurett e (yemek zorunda) kalırsa, muhakkak ki Allah gafûrdur, rahîmdir

Kur’ân’ın bütününe tâbî olan sahâbe, Allahû Tealâ’nın üzerinde ni’metlerini tamamladığı 7 safh a ve 4 teslimi yaşayanlardır. Kur’ân, Allah’ın bize bahşett iği manevî bir ni’mett ir ve Kur’ân ni’meti Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le tamamlanmıştır. Kur’ân ni’meti açısından hadîs-i şerifi incelemek gerekirse, Allah “Kur’ân ni’metini kulları üzerinde görmek istiyor.” ifadesi “Allah, insanların Kur’ân ahlâkıyla ahlâklanmasını istiyor” anlamına gelir. Bir insanın Kur’ân ahlâkıyla ahlâklanması 7 safh ada gerçekleşen bir olgudur. Kur’ân-ı Kerim’in yanısıra, aynı zamanda Allahû Tealâ’nın hidayete erdirmekle vazifeli kıldığı Devrin İmamı’nın ruhu da bizim için bir ni’mett ir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2587 SAFHA 4 TESLIM.indd 258 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 259: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 259

3/ÂLİ İMRÂN-164: Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).Andolsun ki Allah, mü’minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni’met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O’nun (Allah’ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah’a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.

Allahû Tealâ’nın hidayete erdirmekle vazifeli kıldığı kişi eğer nebîyse,

o asâleten devrin imamıdır. Nebîlerin olmadığı dönemlerde ise her devirde bir velî resûl vekâleten devrin imamıdır ve bu âyet-i kerimede zikredildiği gibi devrin imamının ruhu bütün insanlar için bir ni’mett ir. Allahû Tealâ, devrin imamının ruhunun bir ni’met olarak başımızın üzerine gelmesini istemektedir. Öyleyse hadîs-i şerife tekrar göz atacak olursak; “Allah kullar üzerinde ni’metini görmek ister ifadesindeki” sözü edilen ni’met, devrin imamının ruhudur.

Resûl, ayaklı bir Kur’ân’dır. Resûl gelince Kur’ân’ı okur ve Kur’ân takva sahipleri için bir hidayet rehberidir. Resûl hidayetçi olması nedeniyle Kur’ân da resûle işaret eder. İkisinin birbirinden ayrılabilmesi mümkün değildir. “Allahû Tealâ ni’metini kullar üzerine görmek ister.” ifadesi, iki anlamı birden muhtevasına almıştır.

14.5.3 Bir Abid Ne Zaman Abd (Kul) Olabilir?

28 basamaklık İslâm merdiveni yükselme ve yücelme basamaklarından oluşur. Bunlar bir insanın kâmil insan olabilme noktasına gelene kadar

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2597 SAFHA 4 TESLIM.indd 259 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 260: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM260

aşması gereken olgunlaşma basamaklarıdır. İnsan yaratılmışların içerisinde en şerefl i, en üstün varlıktır. Üç vücutla yaratılan yegâne varlık insandır. Fizik vücut, nefs ve ruhtan oluşan bu varlığa Allah bir de serbest irade vermiştir. O halde insanı bütün mahlûkatın en şerefl isi kılan şey, ne fizik bedenidir ne nefsidir, ne de iradesidir. İnsanı üstün kılan olay hiçbir mahlûkatt a olmayan Allah’ın kendisine üfürdüğü ruhtur.

Ruh Allah’ın ruhudur. Ve bizde bir emanett ir.

33/AHZÂB-72: İnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardı vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eşfak-ne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve dağlara arz ett ik (sunduk, teklif ett ik). Onu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Ve insan onu yüklendi. Muhakkak ki o (nefs), çok zalimdir, çok cahildir.

Allah’ın daveti bizdeki bu emaneti (ruhu), tek sahibi olan Allah’a iade etmek, teslim etmektir. Ruhun talebi de ait olduğu yere geri dönmektir. Öyleyse kurtuluşa ulaşmanın olmazsa olmaz şartı, ruhun talebine uymaktır, Allah’a ulaşmayı dilemektir. Herkes ibadet yapabilir ama marifet, herkesin o ibadetlerle kul olmasıdır. Kul olabilmek de, ruhun ölmeden evvel Allah’a ulaştırılması hedef emrini yerine getirmekten geçer.

14 asır evvel cahiliyye âdetlerinin hüküm ferma olduğu bir topluma Allahû Tealâ, en büyük ni’met olan Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i gönderdi ve Peygamber Efendimiz (S.A.V), “Yetlû aleykum âyâtinâ” âyet-i kerimesi gereğince onlara Allah’ın âyetlerini okudu. “Ey insanlar! Allah’a ulaşmayı dileyin. Dilerseniz bu cennet müjdesidir. Dilemediğiniz takdirde gideceğiniz yer cehennemdir.” dedi ve sahâbe Resûlullah’a îmân ett i.

2/BAKA RA -151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen min-

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2607 SAFHA 4 TESLIM.indd 260 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 261: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 261

kum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yualli-mukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

Hepsi Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesi gereğince Allah’a ulaşmayı dilediler.

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi). Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ett iler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

Sahâbe Allah’a ulaşmayı dileyerek taguta kul olmaktan kendilerini kurtardılar. Böylece Allah’a kul oldular. Tagutun muhtevası içerisinde şeytan şeytanlar, cin şeytanlar ve insan şeytanlar vardır. Bunlar Allah’ın mahlûklarıdır. Yani iki şık vardır: Halık’a kul olmak ya da mahlûka kul olmak. Mahlûka kul olmak; insan şeytana, cin şeytana, şeytan şeytana kul olmak demektir.

Kur’ân-ı Kerim’de, Rab sıfatı da bununla eşdeğer mânâda kullanılmaktadır. Allah’a kul olan Allah’ı Rab edinmiştir. Mahlûka kul olan ise dîn adamlarını yani mahlûku Rab edinmiştir. Allahû Tealâ Âli İmrân Suresinin 64. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-64: Kul yâ ehlel kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na’bude

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2617 SAFHA 4 TESLIM.indd 261 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 262: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM262

illâllâhe ve lâ nuşrike bihî şey’en ve lâ yett ehize ba’dunâ ba’den erbâben min dûnillâh(dûnillâhi), fe in tevellev fe kûlûşhedû bi ennâ muslimûn(muslimûne).De ki: “Ey Kitab Ehli! Sizinle bizim aramızda aynı olan bir kelimeye (Tevhit sözüne) geliniz. Allah’tan başkasına kul olmayalım ve O’na hiçbir şeyi şirk (ortak) koşmayalım ve bir kısmımız, bazılarını, Allah’tan başka Rab’ler edinmesinler.” Bundan sonra eğer dönerlerse, o zaman; “Bizim müslüman olduğumuza (teslim olduğumuza) şahit olun” deyiniz.

Her devirde iki grup insan yaşamaktadır.

● Birinci grup; Allah’a ulaşmayı dileyerek, âlemlerin Rabbini Rab olarak kabul eden ve O’na kul olan insanlardır.

● İkinci grup ise; Allah’a ulaşmayı dilemeyerek, şeytan şeytanlara, insan şeytanlara ve cin şeytanlara kul olan ve onları Rab olarak kabul eden insanlardır.

14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hidayet tebliğine muhatap olan iki grup insanı Allahû Tealâ Muhammed Suresinin 16. âyet-i kerimesinde şöyle anlatmaktadır:

47/MUHAMMED-16: Ve minhum men yestemiu ileyke, hatt â izâ harecû min indike kâlû lillezîne ûtûl ilme mâzâ kâle ânifâ(ânifen), ulâikellezîne tabaallâhu alâ kulûbihim vett ebeû ehvâehum.Ve seni dinleyenlerden bir kısmı, senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilenlere: “Biraz önce (O) ne dedi?” dediler. İşte onlar, Allah’ın, kalplerini mühürledikleri kişilerdir ve onlar hevalarına tâbî olanlardır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2627 SAFHA 4 TESLIM.indd 262 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 263: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 263

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2637 SAFHA 4 TESLIM.indd 263 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 264: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM264

1 5 . B A S A M A K

NEFS-İ EMMARE

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2647 SAFHA 4 TESLIM.indd 264 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 265: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 265

15.1 “Gerçek Mücahit Nefs-i Emmaresi İle Cihad Eden Kimsedir.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir hadîsinde şöyle buyuruyor: “Gerçek mücahit Nefs-i Emmaresi ile cihad eden kimsedir.” (K: Tirmizi, Ahmed bin Hanbel, Ramuzu’l-Ehadis, cilt.ı, sayfa. 233-4).

Allahû Tealâ’nın insanı 3 vücut ve serbest irade ile yaratt ığını ifade etmiştik. Fizik bedenimiz, bu âleme (zahirî âleme); nefsimiz de berzah âlemine aitt ir. Ruhumuz ise Allah’tan bize üfürülmüştür.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şerifindeki; “Nefs-i Emmare” ifadesiyle berzah âlemine ait olan nefsimizi kastetmektedir. Çünkü nefsimiz, başlangıç noktasında tamamen karanlıklardan müteşekkildir ve nefsimizin manevî kalbinde, kin ve nefret, küfür, yalan, haksızlık ve zulüm, haset ve düşmanlık, cehalet, cimrilik, öfk e, isyan, sabırsızlık, kibir ve gurur, hırs ve şehvet, nankörlük, gıybet, zan, kötü alışkanlıklar, vefasızlık, müraîlik, fitne ve fesat olmak üzere 19 tane hastalık (afet) vardır.

Nefs, bu 19 afet sebebiyle, başlangıç noktasında Allah’ın bütün emirlerine isyan eden, yasak ett iği fiilleri işleyen bir yapıya sahiptir. Bu özelliği sebebiyle “emredici nefs” mânâsına gelen Nefs-i Emmare adını almıştır. Aslında emretme hakkı, Allah’a aitt ir. Allah kulu yaratandır ve kul Allah’ın emirlerini yerine getirmekle sorumludur. Ama nefs yapısındaki afetler sebebiyle; cehaletinden, Allah’ın yerine kendisi emretmektedir.

Allahû Tealâ’nın dînde bizden istediği, nefsimize karşı cihadı ekberi kazanmamızdır. Yani nefsin de tıpkı ruh gibi Allah’ın emirlerine itaat eden, yasak ett iği hiçbir fiili işlemeyen yapıya ulaştırılması lâzımdır. Bu noktaya gelebilmek ancak nefs tezkiyesi ve kalp temizliği ile gerçekleşir. Nefsi tezkiye etmek 7 kademede gerçekleşir. Tezkiye kademeleri, Kur’ân-ı Kerim’deki âyetlerle şöyle açıklanmıştır:

1- Nefs-i Emmare: Yûsuf (A.S), Nefs-i Emmare kademesindeki nefsin, şerri ve kötülüğü emrett iğini ve Allah’ın yardımı olmadan kimsenin kendi nefsini tezkiye edemeyeceğini net bir biçimde açıklamaktadır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2657 SAFHA 4 TESLIM.indd 265 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 266: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM266

12/YÛSUF-53: Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ett iği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm’dir (rahmet nurunu gönderen ve merhamet edendir).

2- Nefs-i Levvame: Nefs yapısındaki karanlıklar, afetler sebebiyle devamlı şerr işler. Ama 2. nefs kademesi olan Nefs-i Levvame’de kişi artık yaptığı hataların, işlediği şerrlerin nefsinden kaynaklandığını bilir ve kendi nefsini levmeder (kınar).

Levmetmek; kınamak mânâsına geldiği için bu kademedeki nefse de Nefs-i Levvame adı verilmiştir.

75/KIYÂME-2: Ve lâ uksimu bin nefsil levvâmeh(levvâmeti). Ve hayır, levvame (kınayan) nefse yemin ederim.

3- Nefs-i Mülhime: Bu kademede artık nefsin manevî kalbinde, zikirle %23’lük bir nur birikimi sağlanmıştır. Başlangıç noktasında kişi, hep şeytandan ilham alıyordu ama bu noktada kişi Allah’tan da ilham almaya başlar. Bu nedenle Allahû Tealâ, hem Allah’tan ilham almaya başlanan, hem de şeytandan ilham almaya devam edilen bu kademeye Nefs-i Mülhime adını vermiştir.

91/ŞEMS-8: Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham ett i.

4- Nefs-i Mutmainne: Mutmain olan nefs, doyuma ulaşmıştır. Nefsin manevî kalbindeki aydınlanma %30’a ulaşınca kişi Allahû Tealâ’nın bu

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2667 SAFHA 4 TESLIM.indd 266 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 267: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 267

âlemle ilgili kendisine verdiklerinden ve vermediklerinden tamamen memnun bir hâl içerisindedir ki; şöyle düşünür: “Rabbim daha fazlasını verseydi onlarla azardım; az verseydi belki de isyan ederdim.” Kişi, sahip olduğu her şeyin optimâl bir dairede cereyan ett iğinin farkında ve ona göre bir hâl içerisindedir.

89/FECR-27: Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu). Ey mutmain olan nefs!

5- Nefs-i Radiye: Kişi Allah’ın verdikleri ile mutmain olduğunda, akabinde Allah’tan razı olur. Yani Allah’ın kendisine verdiği ve vermediği her şeyden razı olur.

89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten). Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!

6- Nefs-i Mardiyye: Kişi, Allah’tan razı olunca, Allahû Tealâ da o kulundan razı olur. Çünkü Allah’ın rızası kulun rızasının peşinden gelir. Nefs-i Mardiyye de Fecr Suresi 28. âyet-i kerimesinde zikredilmektedir.

7- Nefs-i Tezkiye: Bu kademede nefs, tezkiye olur ve kişinin ruhu Allah’a ulaşır.

35/FÂTIR-18: Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru). Ve yük taşıyan birisi (bir günahkâr) başka birinin yükünü (günahını) yüklenmez. Eğer ağır yüklü kimse,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2677 SAFHA 4 TESLIM.indd 267 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 268: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM268

onu (günahlarını) yüklenmeye (başkasını) çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine huşû duyanları ve namazı ikame edenleri uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa (nefsini tezkiye ederse), o takdirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüş Allah’adır (Nefs tezkiyesi ile ruh Allah’a döner, ulaşır).

15.1.1 Cihad Eden Kişi Kimdir?

Bir insanın nefsi ile cihad edebilmesi için ön şart; o kişinin kalben Allah’a ulaşmayı dilemesidir. Çünkü Allahû Tealâ, Ankebût Suresinin 5 ve 6. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).Kim Allah’a mülâki olmayı (hayatt ayken Allah’a ulaşmayı) dilerse, o takdirde muhakkak ki Allah’ın tayin ett iği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayatt ayken Allah’a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.29/ANKEBÛT-6: Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsih(nefsihî), innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(âlemîne). Ve kim cihad ederse, o takdirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).

Öyleyse ruhun Allah’a ulaşabilmesi için önünde bir nefs engeli vardır. Ama nefsi sürekli aktif hale getiren, destekleyen 2 tane düşman daha vardır; onlardan biri şeytan, diğeri de kötü arkadaştır. Kişinin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2687 SAFHA 4 TESLIM.indd 268 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 269: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 269

şeytandan kurtulabilmesi, kalben Allah’a ulaşmayı dilemesine bağlıdır. Kişi Allah’a ulaşmayı dilerse akabinde hacet namazı ile mürşidine tâbî olur ve böylece zikretmeye başlar. Zikirle birlikte Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne, Radiye, Mardiyye ve Tezkiye kademelerini bir bir geçer. Sonuç olarak o kişi Allah’ın Zat’ına ulaşır; ermiş evliyadan olur. Hadiste ifade edildiği şekli ile “gerçek mücahit” böyle bir kişidir.

15.2 “Hayırlı Bir Gelişle Geldiniz! Küçük Cihaddan Büyük Cihada Geldiniz. Büyük Cihad, Kulun Nefsi ve Hevasıyla Cihad Etmesidir.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki: “Hayırlı bir gelişle geldiniz! Küçük cihaddan büyük cihada geldiniz.” Bunun üzerine sahâbe soruyor: “Ya Resûlullah! Büyük cihad nedir?” Peygamber Efendimiz (S.A.V) de diyor ki: “Kulun nefsi ve hevasıyla cihad etmesidir.” (K: El Hatib, tarihinde, Cabir radıyallahu anh’dan rivayet ett i).

15.2.1 Büyük Cihad, Cihad-ı Ekber Nedir?

Allahû Tealâ Ankebût Suresinin 5.âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu). Kim Allah’a mülâki olmayı (hayatt ayken Allah’a ulaşmayı) dilerse, o takdirde muhakkak ki Allah’ın tayin ett iği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayatt ayken Allah’a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2697 SAFHA 4 TESLIM.indd 269 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 270: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM270

Ruhun Allah’a ulaşabilmesi için cihad-ı ekberin kazanılması gerekir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) konu ile ilgili bir başka hadîs-i şerifinde: “Kim cihad ederse, kendi nefsiyle cihad eder.” buyurmaktadır. Küçük cihad dış düşmanlara karşı yapılır. Ama büyük cihad, nefse karşı yapılan cihaddır. Her ikisi de Allahû Tealâ tarafından farz kılınmıştır. Nefsin cihadı, kişinin Allah’a ulaşmayı dileyip 12 ihsanla mürşidine tâbî olmasını gerektirmektedir. Bu noktaya ulaşan kişi Allah’tan 7 tane ni’met alır ve ıslah edici ameller işlemeye başlar.

Allahû Tealâ vasıta emirleri ve zikri kişiye sevdirir. Zikrin günbegün artması ile Allah, nefsin manevî kalbine nurlarını gönderir. Nefs-i Emmare, Nefs-i Levvame, Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Radiye, Nefs-i Mardiyye ve Nefs-i Tezkiye olmak üzere 7 tane tezkiye kademesinin herbirinde %7’lik fazl artışı sağlanır. Böylece Nefs-i Tezkiye kademesinde nefsin kalbinde %49’luk bir fazl birikimi olur. Daha önceden kişinin huşû sahibi olduğu noktada kalpte yerleşen %2’lik rahmet nuru ile kalpteki aydınlanma %51’e ulaşır. Bu noktada ruh Allah’ın Zat’ına ulaşır ve kişi ermiş evliya olur.

Kendileri hidayeti dilemedikler gibi başkalarının da hidayetine mâni olan insanlar, Allah’ın âyetlerinden gâfil olanlardır. Onlar insan şeytanlardır. İşte bu kişilere karşı yaptıpımız cihad, küçük cihad niteliğini taşımaktadır. Kişinin nefsine karşı girdiği cihad ise büyük cihaddır.

15.2.2 Zikir, Nefs Tezkiyesi ve Nefsi Islah Etmenin Yegâne Vasıtasıdır

Kur’ân-ı Kerim’de sâlih amel olarak açıklanan muhteva zikri ifade etmektedir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

65/TALÂK-11: Resûlen yetlû aleykum âyâtillâhi mubeyyinâtin li yuhricellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minez zulumâti ilen nûr(nûri), ve men yu’min

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2707 SAFHA 4 TESLIM.indd 270 10/2/11 5:43 AM10/2/11 5:43 AM

Page 271: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 271

billâhi ve ya’mel sâlihan yudhılhu cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), kad ahsenallâhu lehu rızkâ(rızkan). Resûl, âmenû olanları (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenleri) ve amilüssâlihat (sâlih amel, yani nefs tezkiyesi) yapanları, karanlıklardan nura çıkarmak için size Allah’ın âyetlerini açıklayarak okur. Ve kim, Allah’a îmân ederse ve sâlih (nefsi ıslah eden) amel işlerse onu, içinde ebediyyen kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennetlere dahil eder (koyar). Allah(’ın Zat’ı), onun (resûl) için en güzel rızık olmuştur.

Kalbin mutmain olması, ancak Allah’ın zikri ile mümkündür. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

13/RA ’D-28: Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu). Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah’ı zikretmekle mutmain olmuştur. Kalpler ancak; Allah’ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi?

Allahû Tealâ Kur’ân- Kerim’de zikri farz kılmıştır.

73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebett el ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Ve Rabbinin İsmi’ni zikret ve herşeyden kesilerek O’na ulaş.

Allahû Tealâ Kur’ân- Kerim’de çok zikri farz kılmıştır.

33/AHZÂB-41: Yâ eyyuhâllezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2717 SAFHA 4 TESLIM.indd 271 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 272: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM272

Ey âmenû olanlar! Allah’ı çok zikirle (günün yarısından fazla) zikredin.

Allahû Tealâ Kur’ân- Kerim’de daimî zikri farz kılmıştır.

4/NİSÂ-103: Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alâl mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten).Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken), (devamlı) Allah’ı zikredin! Daha sonra güvenliğe kavuştuğunuz zaman, namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz, mü’minlerin üzerine, “vakitleri belirlenmiş bir farz “ olmuştur.

15.2.3 Cihad-ı Ekber Nasıl Kazanılır?

Bir insanın ermiş evliyadan olması, cihad-ı ekberi kazanması için yeterli değildir. Sadece nefsinin manevî kalbi %51 oranında aydınlanmıştır. Bu noktadaki bir kişinin büyük cihadı kazanabilmesi için günbegün zikrini artt ırarak kalbinin %100 aydınlanması gerekmektedir. Kişinin kalbinde, zikir artışına paralel olarak velâyet kademelerinde %10’luk fazl artışları olur ve fazıllar, Fenâ Kademesinde %61, Beka Kademesinde %71, Zühd Kademesinde %81 ve Muhsinler Kademesinde %91 nura ulaşır. Burada kişinin fizik vücudu da Allah’a teslim olur. Sonraki Ulûl’elbab Kademesinde ise kalpteki aydınlanma %100’e ulaşır. Böylece kişi, nefsini Allah’a teslim eder.

Sonuç olarak bir insan Allah’a ulaşmayı dileyerek;

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2727 SAFHA 4 TESLIM.indd 272 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 273: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 273

● Şeytandan kurtulur.

● Mürşidine tâbî olarak kötü arkadaştan kurtulur.

● Nefsini Allah’a teslim ederek, hadîste ifade edilen nefse karşı cihad-ı ekberi kazanır.

Daimî zikre ulaşan bir kişinin geriye dönmesi söz konusu değildir. Allah onu İhlâs’a ulaştırır. İhlâs sahibi kişi Tövbe-i Nasuh ile tövbe ederek salâhın kapısından geçer. Böylece Allah, o kişinin kalbini 19 kademede müzeyyen kılarak irşada memur ve mezun kılar.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2737 SAFHA 4 TESLIM.indd 273 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 274: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM274

1 6 . B A S A M A K

NEFS-İ LEVVAME

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2747 SAFHA 4 TESLIM.indd 274 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 275: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 275

16.1 “Ümmetim İçin En Çok Korktuğum Şey, Nefslerinin Hevasına Tâbî Olmaları ve Tûlû Emel Peşine Düşmeleridir.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir hadîsinde şöyle buyurmuştur: “Ümmetim için en çok korktuğum şey, nefslerinin hevasına tâbî olmaları ve tûlû emel peşine düşmeleridir.” (K: Ebu Hureyre (ra) dan; Buhârî, Tarihül-Kebîr V-264; Beyhâkî, Şuabul-Îmân I-63/30; Taberâni, Mecmaul-Evsat IX-401/18864; Ayrıca İbni Adiy, Cabir R.A’dan rivayet olunmuştur)

16.1.1 Nefsin Hevasına Tâbî Olmak Nedir?

Hadîs-i şerift e; nefsin hevasına tâbî olmak ve tûlû emel peşine düşmek zikredilmiştir. Hevaya tâbî olmak; dizayn edilen nefsimize tâbî olmak demektir.

91/ŞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ.Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).

Üç vücudumuzdan biri olan nefs berzah âlemine aitt ir. Başlangıç noktasında nefsimizin yapısında; kin ve nefret, küfür, yalan, haksızlık ve zulüm, haset ve düşmanlık, cehalet, cimrilik, öfk e, isyan, sabırsızlık, kibir ve gurur, hırs ve şehvet, nankörlük, gıybet, zan, kötü alışkanlıklar, vefasızlık, müraîlik, fitne ve fesat olmak üzere 19 tane hastalık vardır. Ve arka planda bulunan şeytan da nefsimizin afetlerine %100 tesir edebilmektedir. İbrâhîm Suresinin 22. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2757 SAFHA 4 TESLIM.indd 275 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 276: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM276

14/İBRÂHÎM-22: Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe veadekum va’del hakkı ve veadtukum fe ahleft ukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi musrıhıyy(musrıhıyye), innî kefertu bi mâ eşrektumûni min kabl(kablu), innaz zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun).Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah, size “hak olan vaadini” vaadett i. Ve ben de size vaadett im. Fakat ben, vaadimden döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa, yaptırım gücüne) sahip değilim. Sadece sizi davet ett im. Böylece siz, bana icabet ett iniz. Artık beni kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ett im. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.”

Nefsimizin hevasına tâbî olmak, aslında şeytanın davetini kabul etmek anlamındadır. İnsanların çoğunda, başlangıç noktasında aklın (bir tanesi ruh, bir tanesi nefs olmak üzere) iki müşaviri vardır. Arka planda şeytanın nefse tesir etmesi sebebiyle nefs devamlı olarak aklı ikna eder ve kişi hevasına tâbî olarak şerr işler.

16.1.2 ‘Tûlû Emel’ Nedir?

Tûlû emel, gelecek ile ilgili beklentiler içerisinde olmak, uzun vadeli planlar içerisine girişmek anlamına gelir. Hâlbuki ölüm, biz insanlara çok yakın olan bir haldir. Her ne kadar dünyada bulunsak da ölüm kaderdir ve Allah’ın elindedir. İnsana hayatı veren de Allah’tır, insanı öldüren de

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2767 SAFHA 4 TESLIM.indd 276 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 277: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 277

Allah’tır. Mülkün sahibi Allah olması hasebiyle, her an dilediği noktada bizi öldürebilir.

Öyleyse tûlû emel peşine düşmek, uzun vadeli, dünya hayatı için planlar yapmak, aslında Allahû Tealâ’nın yasak ett iği bir fiildir ve nefsten kaynaklanmaktadır. Allahû Tealâ’nın her emrine isyan, yasak ett iği fiilleri işlemek, tulû emel sebebiyle hevaya tâbî olmaktır. Hevaya tâbî olmamamıza sebebiyet veren dünyaya ait uzun vadeli planlarımızdır.

O halde tûlû emel peşine düşerek hevaya, nefse tâbî olmak, şerr işlemek demektir. Şerrin işlenmesi sırasında derecat kaybı bitiminden sonra da azap vardır.

İnsanoğlu yaptığı hatadan sonra olayın farkına varıp nefsini kınar, “Keşke ben bunları yapmasaydım” der. Kişi nefsinin devamlı kendisine işlett irdiği hatalar sebebiyle, nefsini kınamaya başlar. Bu, Nefs-i Levvame (kendini kınayan nefs) kademesini ifade etmektedir. İşte Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şerifinde, İslâm merdiveninin 16. basamağına yani, nefs tezkiye kademelerinin ikinci olan Levvame kademesine dikkat çekmiştir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2777 SAFHA 4 TESLIM.indd 277 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 278: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM278

1 7 . B A S A M A K

NEFS-İ MÜLHİME

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2787 SAFHA 4 TESLIM.indd 278 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 279: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 279

17.1 “Muhakkak ki Şeytan Âdemoğlunun Kan Damarlarında Dolaşır ve Ben Size Şeytanın Vesvese Vermesinden Korkarım.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Muhakkak ki; şeytan âdemoğlunun kan damarlarında dolaşır ve ben size şeytanın vesvese vermesinden korkarım.” (K: Tecrid-i Sarih)

17.1.1 Şeytanın İlhamı Nedir?

Hadîs-i şerift e ifade edilen ilhamlar, şeytanın insana verdiği füccur ilhamlarıdır. Kötülüğü emreden bütün ilhamlar şeytandan kaynaklanır. Herkes şeytandan ilham alır. Nefs-i Mülhime kademesinde olan kişiye ise Allah’ın takvası ve şeytanın fücuru ilham edilir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

91/ŞEMS-8: Fe elhemehâ fucûrehâ ve takvâhâ.Sonra ona (nefse) fücurunu ve takvasını ilham ett i.

Şeytan, insanın kararsız, zayıf, iradesiz bir kişi olmasını istemektedir. Başlangıç noktasında, Allah’a ulaşmayı dilemeden önce herkes şeytanın kulu durumundadır (Yâsîn 60-61). Kişi hevasına tâbî olduğu süre içerisinde devamlı olarak şerr işler ve şeytanın emirlerini yerine getirir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2797 SAFHA 4 TESLIM.indd 279 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 280: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM280

17.1.2 Allah’tan İlham Alabilmek İçin Ne Yapmak Lâzımdır?

Takva, Allah’tan gelen mesajları ifade eder. Takva ilhamlarını alabilmek, yani Allah’tan gelen ilhamları alabilmek için takva sahibi olmak lâzımdır. Allah’tan ilham alabilmek isteyen bir kimsenin, öncelikle Allah’a ulaşmayı dilemesi gerekir. Allah’a ulaşmayı dilediği zaman 1. safh a takvaya ulaşır.

Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyen herkesin kalbinde huşûyu oluşturarak onları mürşidlerine ulaştırır. Mürşidine tâbî olan kişi 2. safh a takvaya ulaşır. Daha sonra nefs tezkiyesine başlar.

Nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası zikirdir. Zikirle nefsin manevî kalbinde Rahmân ve Rahîm esmalarının tecellisi söz konusudur. Böylece, Nefs-i Emmare’de %7, Levvame’de %7, Mülhime’de %7 fazl nurlarının birikimiyle kişinin kalbinde %23’lük bir aydınlanma oluşur.

Nefs-i Mülhime, Allahû Tealâ’nın mutlaka yerine getirmemizi istediği nefs tezkiyesinin 7 kademesinden üçüncüsüdür.

1- Nefs-i Emmare; kişinin nefsinin emrinde olduğunu,2- Nefs-i Levvame; yaptığı hataların nefsinden kaynakladığının farkına varan kişinin nefsini kınamaya başladığını,3- Nefs-i Mülhime ise; kişinin Allah’tan ve şeytandan ilham aldığını (Mürşid, Allah’tan gelen ilhamları hayata geçirmesini, şeytandan gelen ilhamları ise yerine getirmemesini ister.) ifade eden nefs kademeleridir.

Fizik bedenin kumandanı olan akıldır. Aklın iki müşavirinden bir tanesi ruh, bir tanesi nefstir. Eğer kişi devamlı, ruhun talebine uyarsa -ki bu, takva ilhamlarına bağlı olması demektir- yavaş yavaş Nefs-i Mülhimeyi de geçecektir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2807 SAFHA 4 TESLIM.indd 280 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 281: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 281

17.1.4 Nefs-i Mülhime’deki Kişi İçin Mürşidin Önemi

Mürşidine tâbî olarak Nefs-i Mülhime’ye ulaşan kişi için mürşidi ile irtibatı çok çok önemlidir. Çünkü Nefs-i Mülhime’de, hem şeytan ilhamlarını verir, hem de Allahû Tealâ ilhamlarını verir. Hangisinin Rabbanî, hangisinin zulmanî olduğunu ayırdetmek mümkün değildir. Daha evvel bu safh alardan geçerek, 7 safh a 4 teslimi tamamlamış olan mürşid şeytandan gelen ilhamları da bilir, Allahû Tealâ’dan gelen ilhamları da bilir. Mülhime kademesindeki kişi aldığı ilhamları, mürşidine teyit ett irirse, hangisinin Rabbanî, hangisinin zulmanî olduğunu mürşidinden öğrenecektir. Mürşid o kişiden, füccur ilhamlarını es geçmesini, takva ilhamlarını da hayatına geçirilmesini ister. Böylece kişinin, sağlam adımlarla bu kademeyi geçmesi mümkün olacaktır. Hadîs-i şerift e anlatılmak istenen de budur.

◗ Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şerifinde buyuruyordu ki: “Şeytan, Âdemoğullarının kan damarlarında dolaşır.”

Kirli kan kapısı toplardamar ve temiz kan kapısı atar damar

olmak üzere fizik vücudun kalbi iki kapıya sahiptir. Kirli kan kapısı nefsteki şeytanın kullandığı fücür kapısına benzetildiği için “Şeytan, Âdemoğullarının kan damarlarında dolaşır.” ifadesinde de şeytanın ilhamları damarlarda dolaşan kirli kana benzetilmiştir. İnsan vücudunda dolaşan kirli kan, nasıl fizik vücudun hastalığına sebebiyet veriyorsa, şeytanın verdiği ilhamlar da bu şekilde nefsin afetlerini, hastalıklarını aktif hale gelmesini sağlıyarak kişiyi azdırır.

Şeytanın vesvesesi değil de Allah’ın takva ilhamları doğrultusunda ilerlemek isteyen kişi, zikirle şeytanın vesveselerinden korunur. Zikir ibadetlerin sultanıdır. İnsan zikrett iği zaman Allah ile beraberdir, zikretmediği zaman şeytan ile beraberdir. Nefs Tezkiyesinin tüm kademeleri ancak zikir vasıtasıyla aşılabilir. Allahû Tealâ zikrimizi artt ırmamızı emretmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2817 SAFHA 4 TESLIM.indd 281 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 282: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM282

17.2 “Muhakkak Ki Sizin Rabbiniz İçin Zamanınızın Günlerinde Dalgalı Gelen Rahmet Kokuları Vardır. Bu Koku Dalgalarına Kalbinizi Açıp Hazır Bulununuz.”

Hadîs-i kutsîde şöyle buyruluyor: “Muhakkak ki sizin Rabbiniz için zamanınızın günlerinde dalgalı gelen rahmet kokuları vardır. Bu koku dalgalarına kalbinizi açıp hazır bulununuz.” (K: Müslim-Buhari)

17.2.1 Kalbin, Rahmet Dalgalarına Hazırlanması

Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin mürşidine tâbî olduktan sonra Allah’tan 7 tane ni’met aldığını ifade etmiştik. Bu 7 ni’mett en bir tanesi de nefs tezkiyesine başlamasıdır. Nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası zikirdir. Ve zikir üzerimize farzdır. Kalpler ancak zikir vasıtasıyla rahmete kavuşur.

73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebett el ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).Ve Rabbinin İsmi’ni zikret ve her şeyden kesilerek O’na ulaş.

Muhakkak ki namaz da bir zikirdir, Kur’ân-ı Kerim tilâveti de bir

zikirdir. Ama ibadetlerin sultanı olan zikir; hem namazdan, hem de Kur’ân-ı Kerim tilâvetinden büyüktür. En büyük olan bu zikir, “Allah” isminin kalpte tekrarıdır. Bir ‘elif ’, iki ‘lâm’ ve bir ‘he’den oluşan ‘Allah’ ismi bir şifredir. Rahmân esmasının tecellisi ile Rahîm esmasının tecellisine mazhar olan her kim bu şifreyi tekrar ederse, mutlaka göğsüne Allah’ın katından bir çift nur gelir ve kalbine ulaşır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2827 SAFHA 4 TESLIM.indd 282 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 283: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 283

24/NÛR-21: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tett ebiû hutuvâtiş şeytân(şeytâni), ve men yett ebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker(munkeri) ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm(alîmun).Ey âmenû olanlar, şeytanın adımlarına tâbî olmayın! Ve kim şeytanın adımlarına tâbî olursa o takdirde (şeytanın adımlarına uyduğu takdirde) muhakkak ki o (şeytan), fuhşu (her çeşit kötülüğü) ve münkeri (inkârı ve Allah’ın yasak ett iklerini) emreder. Ve eğer Allah’ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı (nefsinizin kalbine yerleşmeseydi), içinizden hiçbiri ebediyyen nefsini tezkiye edemezdi. Lâkin Allah, dilediğinin nefsini tezkiye eder. Ve Allah, Sem’î’dir (en iyi işitendir) Alîm’dir (en iyi bilendir).

17.2.2 Salâvât ve Rahmet Nurları

Allah’a ulaşmayı diledikten sonra Allah, Rahmân esmasıyla bize tecelli eder ve zikretmeye başladığımız an, salâvât taşıyıcısıyla rahmet nurları kalbimize girer.

17.2.3 Sâlâvat ve Fazl Nurları

Mürşidimize tâbî olduğumuz zaman bu sefer Allahû Tealâ Rahîm esmasıyla da bize tecelli eder. Zikretmeye başladığımız an salâvât ve rahmete ilâveten fazl nurları da gelmeye başlar.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2837 SAFHA 4 TESLIM.indd 283 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 284: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM284

Rahmân esmasının tecellisi ile; salâvât ve rahmet, Rahîm esmasının tecellisi ile; salâvât ve fazl, iki grup nur olarak o kişinin göğsüne gelir ve açılan rahmet yolunu takip ederek o kişinin kalbinde birikmeye başlar. Kalpte biriken, kalbi aydınlatan rahmet ve fazıllardır. Salâvât o nurları taşıyan bir vasıta durumundadır.

İşte hadîs-i şerift e zikredildiği gibi Rabbimizden gelen rahmet kokuları ancak zikirle mümkündür. Bu koku dalgalarına kalbimizi açıp hazır bulundurmamız; yani o rahmetin kalbimize girebilmesi için bizim kalbimizi açık tutmamız lâzımdır. Neyle açık tutacağız? Zikirle.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz zikretmemizi emretmektedir. Zikrett iğimiz süre içerisinde Rabbimizden gelen rahmet kalbimize girer ve kalbimizden karanlıkların çıkmasını, afetlerin direncinin azalmasını sağlar. Allahû Tealâ’nın bu hadîs-i şerift e vermek istediği mesaj net olarak budur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2847 SAFHA 4 TESLIM.indd 284 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 285: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 285

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2857 SAFHA 4 TESLIM.indd 285 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 286: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM286

1 8 . B A S A M A K

NEFS-İ MUTMAİNNE

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2867 SAFHA 4 TESLIM.indd 286 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 287: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 287

18.1 “Zengin Olan Çok Malı Olan Değil, Hakk’ın, Kendisine Verdiğine Kanaat Edendir.”

Hadîs-i şerif, insan ile Allah arasındaki 28 basamaklık olgunlaşma merdiveninden 18. basamağı ihtiva etmektedir. Nefs-i Mutmainne, kişinin doyuma ulaştığı basamaktır. Kişi artık Allah’ın verdiklerini yeterli görmeye başlamıştır. Bu noktaya kadar gelebilmek isteyen bir kimsenin her şeyden evvel Allah’a ulaşmayı dilemesi gerekir. 3. basamakta Allah’a ulaşmayı dileyen kişiye Allah, 4. basamakta Rahmân esmasıyla tecelli eder. Zikirle birlikte huşû sahibi olan kişi, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılarak, Allah’ın ona gösterdiği mürşide tâbî olması halinde Allah’tan 7 tane ni’met alır. Aldığı 7 ni’mett en bir tanesi de nefs tezkiyesidir. Nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası zikirdir.

18.1.1 Allah’ın Kendisine Verdiklerine Kanaat Eden Kişi Kimdir?

Nefs-i Emmare’deki kişinin nefsinin manevî kalbinde %7 fazl birikimi oluşur; 15. basamaktadır. Nefs-i Levvame’de, zikir artışlarıyla bir %7 fazl birikimi daha söz konusu olur; 16. basamaktadır. Kişi zikrini artırmaya devam eder. 17. basamakta, Nefs-i Mülhime’de nefsinin manevî kalbinde %7 fazl birikimi daha oluşur. Böylece kalp %23 aydınlanmıştır. 18. basamakta zikrini daha da artırır, %7 fazl birikimi ile nefsinin manevî kalbi %30 aydınlığa ulaşır; Nefs-i Mutmainne’dedir.

%30 aydınlanan bir nefsin sahibi olan kişinin kalbinde %30 nur, %70 karanlık vardır. Bu kişi kalbindeki nurlar sebebiyle, Allah’ın kendisine verdiklerine kanaat eden kişidir. Kendisi için Allahû Tealâ’nın verdiği ve vermediği her şeyin optimâl seviyede olduğunu düşünür: “Ya Rabbim, iyi ki verdiklerinden daha azını vermedin; bana bundan daha azını verseydin belki de isyan ederdim. İyi ki verdiklerinden daha

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2877 SAFHA 4 TESLIM.indd 287 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 288: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM288

fazlasını vermedin; daha fazla vermiş olsaydın belki de azardım.” diyerek elindekilere kanaat eder.

Öyleyse bu kişi hangi seviyede olursa olsun, Allahû Tealâ’nın her şeyden haberdar olduğunu, her şeyin en güzelini bildiğini ve Allah’ın, kendisi için optimâl seviyede olanı mutlaka verdiğinin farkına varmıştır. Hadîs-i şerif bu seviyeyi anlatmaktadır.

18.1.2 Hırsla Çalışmak İnsanı Zenginleştirir mi?

Peygamber Efendimiz bir sahâbeye: “Zengin kimdir?” sualini soruyor. Sahâbe: “Malı çok olandır.” şeklinde cevap veriyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Zengin, malı çok olan değil Hakk’ın kendisine verdiğine kanaat edendir.” buyuruyor (K: Buhârî, Rikak 15; Müslim, Zekât 130. Ayrıca bk. Tirmizî, Zühd 40; İbni Mâce, Zühd 9, Müslim: 1051, Kütübi Sitt e, Kanaat Bölümü, Ravi: Ebu Hureyre, Hadis No: 4860) ve: “Fakir kimdir?” diye soruyor. Sahâbe: “Fakir parası olmayandır.” cevabını veriyor. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Fakir, kalbinde Allah’ın âyetleri bulunmayan kişidir.” buyuruyor.

Demek ki fakir parası olmayan kişi değildir. Fakir; Allah’a ulaşmayı dilemeyen, kalbinde Allah’ın âyetleri bulunmayan kişidir.

İnsanın nefsinin manevî kalbinde 19 afett en bir tanesi de hırstır. Hırs afeti insanda hüküm ferma olursa, o kişi sahip olduğu hiçbir şeyi yeterli görmez. Neye sahip olursa olsun yeterli görmez. Hırs afetinin hüküm ferma olduğu insanlar hep açgözlüdürler, doymak nedir bilmezler, hep daha ötesini isterler. Böyle bir insan Allah’a ulaşmayı dilemedikten, mürşidine tâbî olarak nefs tezkiyesine başlamadıktan, kalbinde Allah’ın âyetleri bulunmadıktan sonra, neyi elde ederse etsin, fakir kalmaya mahkûmdur.

Eğer kişi Allah’a ulaşmayı dilemiş, mürşidine tâbî olmuş, zikirle nefsin manevî kalbinde %30’luk aydınlanma (nurlanma) oluşmuşsa, o zaman Hakk’ın kendisine verdiğine kanaat eden birisidir. Mutmain olmuştur, doymuştur, tatmin olmuştur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2887 SAFHA 4 TESLIM.indd 288 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 289: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 289

18.2 “Zikrin En İyisi Hafî (Gizli) Olanı, Rızkın En Hayırlısı Kâfi Gelenidir.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bir başka hadîs-i şerifini açıklayacağız inşaallah.

“Zikrin en iyisi hafî (gizli) olanı, rızkın en hayırlısı kâfi gelenidir.” (K: Ahmed b Hanbel; 1/172-180-187).

18.2.1 Yan Üstü Yatarken Yapılan Zikir

Hadîs-i şerift eki iki ana mesajdan bir tanesi “Zikrin en iyisi hafî (gizli) olanı” cümlesindedir. Hafî zikrin dışında bir de cehrî zikir vardır. Hadîste zikredilen ise hâfi zikirdir. Daimî zikre cehrî zikirle ulaşmak mümkün değildir. Çünkü; hanif fıtratıyla yaratılan insanın zamanının belli bir parçasında, dinlenebilmesi için uyuması lâzım gelir. Uyurken cehrî zikir yapamaz. Uyurken yapılabilen tek zikir, hafî zikirdir. Kur’ân-ı Kerim’e baktığımız zaman Allahû Tealâ Nisâ Suresinin 103. âyet-i kerimesinde net olarak bunu ifade etmektedir.

4/NİSÂ-103: Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten).Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken), (devamlı) Allah’ı zikredin! Daha sonra güvenliğe kavuştuğunuz zaman, namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz, mü’minlerin üzerine, “vakitleri belirlenmiş bir farz” olmuştur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2897 SAFHA 4 TESLIM.indd 289 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 290: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM290

İşte bu âyet-i kerime, insanoğlunun içinde bulunduğu üç hâlin üçünde de Allah’ı zikretmesini emretmektedir. Ayaktayken, otururken ve geceleyin yatağımızda yan üstü yatarken de zikredeceğiz. Yan üstü yatarken hiç kimse cehrî zikir yapamaz. Allahû Tealâ âyet-i kerimede yan üstü yatarken hafî zikirle zikretmemizi emir buyurmaktadır.

Yatağınıza yatıp, başımızı yastığın üzerine koyduğunuz zaman ileri-geri hareket ett irmek suretiyle kulaklarımızda oluşan basınç sebebiyle kalbimizin ritmik atışlarını duyarız. Duyduğumuz sese paralel olarak içimizden devamlı “Allah” ismini tekrar ederiz. Kalbimize, Allahû Tealâ eğer Rahmân esmasıyla tecelli etmişse; salâvât ve rahmet, eğer Rahîm esmasıyla tecelli etmişse; salâvât ve fazl olmak üzere iki çift nur birden mutlaka gelir.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) yine; “Âlimin uykusu cahilin ibadetinden iyidir.” buyurarak, âlim olan kişinin uykudayken zikredebilen kişi olduğunu net olarak bize ifade etmektedir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) yatarken de zikretmekteydi. Nitekim hadîs-i şerift e; “Benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz.” buyurmuştur. Öyleyse, uykudayken de olmak üzere her hâlükârda zikreden Peygamber Efendimiz (S.A.V) hangi zikri yapıyordu? Hafî zikri yapıyordu. Peygamber Efendimiz (S.A.V), beraber çıktıkları hicret yolculuğunda, mağarada kendisiyle birlikte olan Hz. Ebû Bekir’e de hafî zikri öğretmiştir ve Hz. Ebû Bekir hayatı boyunca hep hafî zikirle Allah’ı zikretmiştir.

Öyleyse hadîs-i şerift e verilen mesaj gereğince, her halükârda mutlaka Allahû Tealâ’yı hafî zikirle zikretmemiz lâzımdır.

18.2.2 Verilen ve Verilmeyen Her Ni’mete Hamd ve Şükür

Hadîs-i şerift eki bir diğer ana mesaj, “Rızkın en hayırlısı kâfi gelendir.” cümlesindedir. Allah’ın zikri ile zikreden kişinin nefsinin manevî kalbinde %30’luk bir nurlanma gerçekleşmişse, o kişi nefsin hırs afetini kontrolü altına almıştır. Kişi, kendisine hırs afeti hüküm ferma olduğu

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2907 SAFHA 4 TESLIM.indd 290 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 291: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 291

sürece, sahip olduğu hiçbir şeyi yeterli görmeyecektir. Hep aç gözlü olarak daha ötesini, daha ötesini isteyecektir. Ama bu noktada kalbinde %30’luk bir nurlanma gerçekleşmişse, o zaman o kişi sahip olduklarını yeterli görecektir.

“Rızkın en hayırlı kâfi gelendir.” ifadesiyle verilmek istenen mesaj; “Ya Rabbim! İyi ki bundan daha azını vermedin, daha azını verseydin belki de isyan ederdim. İyi ki daha çoğunu vermedin, çoğunu verseydin belki de azardım.” düşüncesinin sahibi olunmasıdır.

Öyleyse Nefs-i Mutmainne’de kişi, Allah’ın kendisine verdiği her şeyin optimâl standartlarda olduğunun idrakine ulaşır ve daha azında isyan, daha fazlasında ise azma olayının gerçekleşebileceğini düşünerek Allahû Tealâ’ya devamlı hamd ve şükreder. Eğer bir insan, Allah’ın kendisine verdiği her şeyi optimâl ve yeterli görüyorsa, elindeki rızık açısından en hayırlı noktaya ulaşmış demektir.

18.3 “De ki: Allah’ım Senden Mutmain Olan Bir Lütuf İstiyorum. Sana Ulaşmaya İnanan, Hükmüne Rıza Gösteren ve Sana Kanaat Eden Bir Nefs.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir adama şöyle dedi: “De ki: Allah’ım Senden mutmain olan bir lütuf istiyorum. Sana ulaşmaya inanan, hükmüne rıza gösteren ve Sana kanaat eden bir nefs.” (K: İbn Kesir, Muhtasar, III, 639).

18.3.1 Mutmain Olan Lütuf Nedir?

Mutmain olan lütuf; aslında bir tek dilekle 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısını mükâfat olarak Allah’tan almaktır. Çünkü Allahû Tealâ Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2917 SAFHA 4 TESLIM.indd 291 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 292: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM292

42/ŞÛRÂ-13: … allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

Kendisine ulaştıran Allah’tır. Allahû Tealâ’nın bir tek dileğimize karşılık ruhumuzu Kendisine ulaştırması Allah’ın bir lütfudur. Çünkü Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin ruhunu Kendisine ulaştırmak için;

1- Rahmân esmasıyla tecelli eder.2- 7 tane furkanı verir.3- 12 tane ihsanla destekler.4- huşû sahibi kılar.5- Huşû sahibi olan kişiye hacet namazı ile mürşidini gösterir.6- Gösterdiği mürşide tâbî olunması halinde 7 ni’meti verir.7- Nefsini 7 kademede tezkiye eder.8- Kişinin ruhunu 7. gök katında yükselterek, 7 âlemi geçtikten

sonra Kendisine vasıl eder.9- Böylece 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısını ona verir.

Bütün bunlar Allah’ın lütfu içerisine girmektedir.

18.3.2 Allah’a Ulaşmaya İnanmak

Bütün bunların gerçekleşebilmesi için o kişinin; 1- Ruhun dünya hayatında Allah’a ulaşmaya inanması, 2- Ruhun dünya hayatında Allah’a ulaştırılmasının farz olduğuna inanması, 3- Kalben Allah’a ulaşmayı dilemesi halinde Allah’ın onun ruhunu mutlaka Kendisine ulaştıracağına inanması gerekmektedir.

Kişi kalben Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ’nın da (o kişinin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2927 SAFHA 4 TESLIM.indd 292 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 293: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 293

vekili olarak) şeytanın negatif tesirini sıfırlayarak o kişiyi Kendisine ulaştırması mutlaktır.

Allahû Tealâ kişiyi mürşidine ulaştırır. Vasıta emirleri, özellikle de nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası olan zikri kişiye sevdirir. Kişi zikirle; Nefs-i Emmare, Nefs-i Levvame, Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne’ye ulaşır.

18.3.3 Allah’a Kanaat Eden Bir Nefs

Mutmain olan nefs kanaat eden bir nefstir.Bu durum hadîste: “Sana kanaat eden bir nefs istiyorum.” şeklinde

ifade edilmektedir. Kişinin bu noktaya ulaşabilmesi ancak zikirle mümkündür.

18.3.4 Allah’ın Hükmüne Rıza Göstermek

Allah’ın hükmüne rıza göstermek; “râdıyeten mardıyyeh” yani kişinin Allah’tan razı olması hâlidir. Kişinin Allah’tan razı olması hâli; o kişinin kalbinde %37’lik nur oluşmasıyla mümkündür. Hadîs-i şerift e verilen mesaj bu şekilde sonuçlanmaktadır. Allahû Tealâ da Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten). Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!

Kısacası; Allah’tan dilememiz gereken lütuf, aslında 7 kademede nefs tezkiyesi ile ruhun Allah’a ulaşmasıdır. Dileğin bize ait olmasına karşılık bunu tamamıyla gerçekleştiren Allahû Tealâ’dır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2937 SAFHA 4 TESLIM.indd 293 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 294: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM294

1 9 . B A S A M A K

NEFS-İ RADİYE

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2947 SAFHA 4 TESLIM.indd 294 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 295: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 295

19.1 “Mü’minin Başka Hiç Kimsede Bulunmayan İlginç Bir Hali Vardır. Onun Her İşi Hayırdır. Eğer Bir Genişliğe (Ni’mete) Kavuşursa Şükreder ve Bu Onun İçin Bir Hayır Olur. Eğer Bir Darlığa (Musîbete) Uğrarsa Sabreder ve Bu da Onun İçin Bir Hayır Olur.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır. Onun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe (ni’mete) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa (musîbete) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.” (K: Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61).

Nefs-i Radiye, kişinin Allah’tan razı olduğu nefs kademesidir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) yukarıdaki hadîs-i şerifi, İslâm merdiveninin 19.basamağı olan Radiye kademesini ihtiva etmektedir.

19.1.1 Nasıl Pozitif Derecat Kazanırız?

Genellikle kazandığımız pozitif dereceler, Allahû Tealâ’nın bize verdiği fizikî âleme ait olan ni’metlerin şükrünün edasıyla oluşmaktadır. Ama aynı zamanda başkalarının bize karşı olan yanlış davranışları sebebiyle de pozitif derecat kazanırız. Öyleyse bizim pozitif derecat kazanabilmemiz, Allahû Tealâ’nın bize verdiklerine şükretmemizle kaimdir. Ama başkalarının bize yaptığı zulüm sebebiyle de pozitif derecat kazanmamız, onlara karşı sabretmemizle mümkündür.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2957 SAFHA 4 TESLIM.indd 295 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 296: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM296

Öyleyse hadîste zikredilen; “Eğer bir genişliğe, ni’mete kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa musîbete uğrayıp sabrederse, bu da onun için bir hayır olur.” ifadesi, aslında bir insanın kendi iradesi dâhil olmadan, dışarıdan gelen olaylardan pozitif veya negatif etkilenmesi halinde geçerli olan bir durumdur. Kader sebebiyle derecat kaybetmemiz mümkün değildir. Kader sebebiyle, yani başkalarının, kendi irademiz dışında bize yaptıklarıyla ya derecat kazanırız veya bir faydaya ulaşırız.

19.1.2Ni’mete Kavuştuğunda Şükretmek

Başkaları bize bir yardım ulaştırdığı zaman onlar derecat kazanır, yaptıkları yardım bize fayda hüviyeti taşır, bir ni’mett ir. Bu ni’met başkasının elinden ulaşmış olsa bile, onu Allah’tan gelmiş kabul edip, Rabbimize şükretmemiz lâzımdır. Bu hadîste zikredilen; bir genişlik, bir ni’mete kavuşmak demektir.

19.1.3 Musîbete Uğradığında Sabretmek

Bazen dışımızdaki insanlar nefslerine uyarak bize zulmederler. Bu durumda biz bir darlığa, bir musîbete uğrarız ama derecat kazanırız. Bu kazandığımız derecatların iadesini (bizden alınmasını) istemiyorsak, o zaman bizim bu zulme sabretmemiz lâzımdır. Sabretmemiz halinde de biz derecat kazanırız, bu olay bizim için bir hayra dönüşür. Burada sabretmek asıldır.

Öyleyse görüldüğü gibi dışarıdan, bizim cüz’i irademiz dahil olmadan oluşan, bize isabet eden olaylar kader tahtında gerçekleşir. Kader, ya bize bir hayır veya fayda şeklinde ulaşır. Kısacası mü’min için kader devamlı hayırla neticelenmektedir. Hadîs-i şerift e verilmek istenilen mesaj bu

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2967 SAFHA 4 TESLIM.indd 296 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 297: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 297

şekildedir. Aynı zamanda, mü’minin kendi cüz’i iradesi ile de Allah’ın emirlerine itaat, yasak ett iği fiilleri işlememesi gerekir ki, işi hep hayırlı olsun.

19.2 “Kaza ve Kaderime Razı Olmayan, Beğenmeyen, Verdiğim Ni’metlere Şükretmeyen, Benden Başka Rab Arasın.”

Hadîs-i kutsîde buyruldu ki: “Kaza ve kaderime razı olmayan, beğenmeyen, verdiğim ni’metlere şükretmeyen, Benden başka Rab arasın.” (K: Taberâni)

Allahû Tealâ, her şeyi yaratandır ve her şeyin sahibidir.

19.2.1 Kader ve Kaza Nedir?

Allahû Tealâ cephesinden kader; sıfır zaman aralığında Allah’ın her şeyi bilmesi yani ilminin her şeyi kuşatmasıdır.

Allahû Tealâ cephesinden kaza; cüz’i irade sahibi kulların isteklerini karşılamasıdır. Allah, insanları serbest iradeyle yaratmıştır. Kulların Allah’tan dilekleri söz konusudur. Allahû Tealâ’nın, kulların kalbî taleplerine paralel olarak isteklerini vücuda getirmesi ise o işin kaza edilmesidir. Hadîs-i şerife bu açıdan bakıldığında gerçekten Allahû Tealâ’nın bize verdiği her şey aslında şükrü gerektirir.

Biz, Allah’a muhtaç olan kullarız; sahip olduğumuz her şey Allah’ındır. Allah’tan dileniriz. Allah’ın dilencileriyiz. Rabbimiz en üst seviyedeki liyakat ve ihsan kanunu ile neye lâyıksak, biz insanlara onu ulaştırır. Dolayısıyla verdiği bütün ni’metlere şükretmemiz gerekir. Şükreden bir kul olabilmek de nefs tezkiyesi ve tasfiyesini gerektirir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2977 SAFHA 4 TESLIM.indd 297 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 298: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM298

Çünkü bir insanın nefsi var olduğu sürece yaşanan ya da oluşan bütün hâdiselerde, rızasızlığını ortaya koyar. Bir insanın Allah’ın kendisi için vücuda getirdiği her şeyden razı olabilmesi ancak nefs tezkiyesi ile mümkündür. Allahû Tealâ, Tek’tir. Allah’a rıza göstermeyen kişi de açıkça şirktedir.

19.2.2 Allah’ın Kaza ve Kaderine Razı Olan Kimdir?

Nefs tezkiyesine başlayan ve tezkiye basamaklarından 5. kademede Nefs-i Radiye makamına ulaşan kişi, Allah’ın kaza ve kaderine razı olandır. Çünkü o kişi doymuştur; doyuma ulaşmıştır, kalbindeki %37’lik nur sebebiyle Allah’ın kendisine verdiği her şeyden razıdır. Allah’tan razı olması hasebiyle Allah da ondan razıdır. İşte bu noktadaki kişi, ni’metlere şükreden bir kuldur.

76/İNSÂN (DEHR)-3: İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiren ve immâ kefûrâ(kefûran).Muhakkak ki Biz, onu (Allah’a ulaştıran) yola hidayet ett ik. Fakat o, ya (Allah’a ulaşmayı diler) şükreden olur, ya da (Allah’a ulaşmayı dilemez) küfr eden olur.

Şeytan, nefsimizin afetlerine tesir ederek Allahû Tealâ’nın ni’metlerini inkâr veya nankörlük etmemizi istemektedir.

7/A’RÂF-16: Kâle fe bimâ agveytenî le ak’udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme). (İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîmin’e onlara karşı (mâni olmak için) oturacağım.” dedi.7/A’RÂF-17: Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2987 SAFHA 4 TESLIM.indd 298 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 299: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 299

şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne). Sonra, elbett e onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.

Allah’a ulaşmayı dilemeyen, mürşidine tâbî olmayan bir insan nefs tezkiyesi yapmadığı takdirde, Allah’ın kendisine verdiği ni’metleri daima inkâr eder veya yetersiz bularak nankörlük eder. Ama eğer kişi nefs tezkiyesine başlayıp Allah’tan razı olduğu noktaya ulaşmışsa o zaman şükreden bir kul olur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 2997 SAFHA 4 TESLIM.indd 299 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 300: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM300

2 0 . B A S A M A K

NEFS-İ MARDİYE

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3007 SAFHA 4 TESLIM.indd 300 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 301: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 301

20.1 “Mükâfatın Büyüklüğü Belânın Büyüklüğü ile Orantılıdır. Allah Bir Cemaati Sevdi mi, Onları Musîbete Müptelâ Eder. Kim Bunda Sabırlı Olursa, Allah da Ondan Razı Olur, Kim de Razı Olmazsa Allah da Ondan Razı Olmaz.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Mükâfatın büyüklüğü belânın büyüklüğü ile orantılıdır. Allah bir cemaati sevdi mi, onları musîbete müptelâ eder. Kim bunda sabırlı olursa, Allah da ondan razı olur, kim de razı olmazsa Allah da ondan razı olmaz.” (K: Kütübü Sitt e, Fezail Bölümü, Hastalık ve Musîbetlerin Faziletleri, Ravi: Enes (R.A), Hadis No: 4696).

Hadîs-i şerifin muhtevasında İslâm’ın 20. basamağı olan Nefs-i Mardiyye vardır. Nefs-i Mardiyye, Allah’ın da kişiden razı olduğu basamaktır. O halde Peygamber Efendimiz’in burada vermek istediği mesajın ne olduğuna, Kur’ân-ı Kerim âyetleri ışığında bakalım. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

2/BAKA RA -216: Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn(ta’lemûne). Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize farz kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o, sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o, sizin için bir şerrdir. Ve (bütün bunları) Allah bilir, siz bilmezsiniz.

Öyleyse vücuda gelen her olay ya Allah’ın takdiridir; Allah yapar veya Allah’ın müsaadesi vardır, başkaları yapar ama Allahû Tealâ izin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3017 SAFHA 4 TESLIM.indd 301 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 302: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM302

vermektedir. Öyleyse başa gelen sıkıntılar, belâlar, acılar, dertler insana kul olduğunu kesinlikle hatırlatır. İnsanı azgınlıktan korur, dert ve belâlara sabredenlerin mükâfatı gerçekten hem bu dünyada hem de âhirett e karşılıksız olarak verilir.

20.1.1 Belâya Sabretmenin Mükâfatı Hesapsızdır

Hadîs-i şerift e zikredildiği gibi kıyâmet gününde her amelin mükâfatı ölçüyle verilir. Ancak belâ ameline, mükâfat ölçüyle verilmez. Peygamber Efendimiz (S.A.V) hesapsız bir şekilde ödeneceğini beyan etmektedir. Belâ ameline mükâfatın hesapsız bir şekilde verileceğini görünce, sağlıklı ömür sürenler derler ki: “Ne olsaydı biz de dünyada belâlarla parça parça olsaydık da, bu sevaptan mahrum kalmasaydık.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Hastalanan kişi hastalıktan Allah’ın kendisine verdiği mükâfatı bilseydi, hiçbir zaman şifayı dilemezdi.” buyurmaktadır. Musîbetlere sabretmeyip feryad edenler, Allahû Tealâ’ya isyan etmiş olanlardır. Ağlamak, sızlamak belâ ve musîbetleri geri çevirmediği gibi imtihanı daha da ağırlaştırır. Eskilerin deyimi ile ifade etmek gerekirse: “Haziran’da giren geçer, Eylül’de bilen geçer.” Yani imtihan geldiği zaman, kişi sabırla ve metanetle bu imtihanı karşılamadığı takdirde, şikâyet ve isyan imtihanı ortadan kaldırmaz, ağırlaştırır. Sıkıntıya sabrın mükâfatını bilen bir insan, sıkıntılardan kurtulmaya heves bile etmez.

Öyleyse hadîs-i şerift e ifade edildiği gibi musîbet bir iken musîbetin geldiği kişi feryad eder, ağlar ve sızlarsa musîbet iki olur. Birincisi musîbetin kendisidir, ikincisi de sevabın gitmesidir. Acıya sabretmek, Allahû Tealâ’nın temel emrine uygun olanıdır. Her halükârda sabredip, uğradığı felaketi gizlemesi ve kimseye şikâyet etmemesi, kişinin Allahû Tealâ’ya olan sağlam îmânındandır.

Allahû Tealâ’nın dostları Takdiri İlâhî’ye, Allah’tan gelene hep razı olmuşlardır. Bunun için başlarına gelen belâlardan, sıkıntılardan, üzüntü değil zevk duymuşlar ve: “Kahrın da hoş, lütfun da hoş.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3027 SAFHA 4 TESLIM.indd 302 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 303: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 303

diyerek bu istikamett eki nasihatleri insanlara ulaştırmışlardır. Onlar acı hissetmemişler ve devamlı olarak, Allahû Tealâ’dan gelene razı olmuşlardır.

Rabia Sultan, bir âbidin: “Ya Rabbi, benden razı ol.” diye dua ett iğini duyunca: “Kendisi Allah’tan razı olmadığı halde Allah’ın kendisinden razı olmasını nasıl isteyebilir?” diye buyurmuştur. Bunun üzerine kendisine sorulan: “Kul Allah’tan nasıl razı olur?” sualine: “Allahû Tealâ’dan gelen ni’met ve belâyı aynı gördüğü vakit.” şeklinde cevap buyurmuştur.

Allah dostları hakikatin farkına vararak, her zaman başlarına gelen olaylara sabretmişler, memnun olmuşlar, başlarına gelen sıkıntılardan dolayı kimseye şikâyett e bulunmamışlar ve Cenab-ı Hakk’a karşı hiçbir zaman edebe mugayyir bir davranış sergilememişlerdir.

20.1.2 Allah’tan Razı Olmak Ne Demektir?

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in hadîslerinde zikredilen bu konu için Kur’ân-ı Kerim’de Allahû Tealâ: “Benden razı olandan, razı olurum” buyurmaktadır. Allahû Tealâ’nın kaza ve kaderine razı olmak, O’nun bizden razı olmasının kesin ifadesini ihtiva ediyor.

Allahû Tealâ’dan razı olmak; başa geleni şikâyet etmemek, hiçbir zaman isyan etmemekle mümkündür. Eğer başa gelen olaylardan razı değilsek, şikâyett eysek, O’na isyan ediyorsak, O da doğal olarak bizden razı değildir. Başımıza gelen bir olayın hoşumuza gitmeyişi onun kötü ve hayırsız olduğunu göstermez. Nitekim Bakara Suresinin 216. âyet-i kerimesinde ifade edildiği gibi, hoşlanmadığımız, şerr gördüğümüz olayların içinde daha sonra pek çok hayrın bulunduğunu görürüz.

Allahû Tealâ bu âyet-i kerimede insanların olgunlaşması babında vücuda getirdiği olayların özelliklerini dile getirmektedir. Bazı sıkıntılar, musîbetler vardır ki, kötülüğe karşı hayırla mukabele etmek,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3037 SAFHA 4 TESLIM.indd 303 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 304: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM304

kişiye manevî alanda derece kazandırır ve onu Allah’a yaklaştırır. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz de: “Kişinin Allah indinde öyle bir derecesi bulunur ki; ona ameli ile ulaşamaz. Fakat vücudu bir musîbete maruz kalır, bununla o dereceye ulaşır.” buyurmaktadır.

Konuya ilişkin bir kıssa şöyledir: Bir âbide gece rüyasında derler ki: “Senin cennett eki komşun şu çobandır.” Âbid çobanı merak eder, onu bulur ve evinde 3 gün misafir kalır. Âbid gece ibadet ederken çoban horul horul uyumaktadır. Çobanın evinden ayrılmadan önce: “Başka bir hasletin yok mudur?” diye sorar. “Benim ibadetlerim bu kadardır. Fakat benim küçük bir özelliğim var; darlıkta da, sıkıntıda da olsam, Allah’tan razı olurum, kimseye şikâyett e bulunmam. Hatt a bu hâlimden kurtulmayı da istemem. Hasta olsam bile hâlimden memnun olurum.” cevabını alır ve o zaman âbid elini başına koyarak der ki: “Buna küçük bir özellik mi diyorsun? Bu her baba yiğidin işi değil ki.”

Buna benzer şekilde bir gün Hz. Süleyman: “Ya Rabbim, benim cennett eki komşularım kimdir?” diye sorar. Rabbimiz bir kişinin ismini verir. Hz. Süleyman cennett eki komşusunu görmek için gitt iğinde yük taşıyan bir hamal ile karşılaşır. Hz. Süleyman üst seviyede bir mülkün sahibidir, Allahû Tealâ onu üst seviyede bir saltanatın sahibi kılmıştır ve cennett eki komşusuna ikramlarda bulunmak ister: “Gel. Seni maaşa bağlayayım, elimdekilerden sana vereyim, bundan sonra benim yanımda, sarayımda kal.” der, fakat hamal bu teklifl eri reddeder: “Allahû Tealâ benim için bunu uygun görmüştür. Ben gelip sarayda kalsam, şu anda yaşadığım mutluluğu yaşayamam. Sarayda değil, ancak yük taşımakla ben Allah’ın bana verdiği mutluluğu yaşayabilirim.” cevabını verir. Hamalın bu sözleri Hz. Süleyman’ın çok hoşuna gider.

20.1.3 Acılar İnsanı Terbiye Eder; Günahlara Kefaret Olur

Bazı sıkıntılar vardır ki; mü’mini kötü işlere bulaşmaktan kesinlikle alıkoyar, acı onu meşgul eder ve günahın üzerine gitmenin (günahı artt ırmanın) engelini teşkil eder. Yine bazı sıkıntılar vardır ki, daha evvel

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3047 SAFHA 4 TESLIM.indd 304 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 305: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 305

işlemiş olduğumuz kusurların kefareti olur. Bazı sıkıntılar da vardır ki; daha evvel işlemiş olduğumuz günahın cezası olur.

Kısacası musîbetlerin nev’i de birbirinden farklıdır. Allahû Tealâ mü’minin kalbinin Allah’a talepte bulunmasını isterse, yine o istikamett e bir takım musîbetlere duçar eder. İşte Kasas Suresinin 47. âyet-i kerimesi, bu nev’iden bir musîbeti ihtiva etmektedir.

28/KA SAS-47: Ve lev lâ en tusîbehum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim fe yekûlû rabbenâ lev lâ er-selte ileynâ resûlen fe nett ebia âyâtike ve nekûne minel mu’minîn(mu’minîne). Ve eğer elleriyle takdim ett ikleri (yaptıkları) sebebiyle onlara bir musîbet isabet ederse: “Rabbimiz keşke bize bir resûl gönderseydin böylece biz, Senin âyetlerine tâbî olur ve mü’minlerden olurduk.” diyecek olmasalardı (seni Nebî-Resûl olarak göndermezdik).

Demek ki insanlar; musîbete duçar olunca sıkışır ve bunun bir neticesi olarak kalbini Allahû Tealâ’ya açar, ellerini açarak yardım talep eder. Dünya ve âhiret hayatında mutlu olmak isteyen insanların, karşılaştığı sıkıntılara, musîbetlere sabretmesi asıldır. Kim Allah’a ulaşmayı dileyerek sabrederse, sıkıntılardan kurtulur, huzur bulur. Bu istikamett e bir atasözü vardır: “Sabreden derviş, muradına ermiş.”

Allah’tan gelen her şeye razı olmak, büyük bir ni’mett ir. Bakara Suresinin 155, 156 ve 157. âyet-i kerimeleri de yine aynı mânâda mesajları ihtiva etmektedir.

2/BAKA RA -155: Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât(semerâti), ve beşşiris sâbirîn(sâbirîne).Ve sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da maldan, candan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3057 SAFHA 4 TESLIM.indd 305 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 306: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM306

2/BAKA RA -156: Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne). Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ett iği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” dediler.2/BAKA RA -157: Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(muhtedûne). Onlar (dünya hayatında Allah’a mutlaka döneceklerinden emin olanlar var ya), Rab’lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, hidayett e olanlardır.

Sahâbe: “Ya Resûlullah! Müşriklerin dînimizden dönmemiz için bize verdikleri eziyet ve sıkıntılara katlanabilmemiz için, Allah’a dua edip yardım talebinde bulunur musunuz?” deyince Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Sizden önceki kavimlerde bazen bir adam getirilir, bir çukur kazılarak oraya konulur, sonra da ateşe verilerek başı testere ile ikiye ayrılırdı. Fakat bu azap bile onu dîninden döndüremezdi.”

İşte onlar her türlü sıkıntıya rağmen azimle ve sabırla hep îmânlarında sebat etmişlerdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in: “Şu üç şeye sabreden kişi dünya ve âhiret saadetine erer. Kazaya rıza, belâya sabır ve rahatlıktayken dua etmek.” buyurduğu hadîs-i şerifinde de, kazaya rıza göstermenin îmânın işareti olduğu zikredilmektedir.

Öyleyse Allahû Tealâ’ya ne kadar hamdetsek şükretsek azdır ki; Allahû Tealâ bu muhtevada bizim başımıza gelen her şeye razı olmamızı emir buyurmaktadır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3067 SAFHA 4 TESLIM.indd 306 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 307: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 307

20.2“Resûlullah (S.A.V)`e Soruldu: “Ey Allah`ın Resûl’ü! Kişi Hayır Yapsa, Halk da Bu Sebeple Onu Övse Bunun Hükmü Nedir?” “Bu Mü`mine, Allah’ın Razı Olduğuna Dair Peşin Bir Müjdedir.” buyurdular.”

Resûlullah (S.A.V)`e soruldu: “Ey Allah`ın Resûl’ü! Kişi hayır yapsa, halk da bu sebeple onu övse bunun hükmü nedir?” “Bu mü`mine, Allah’ın razı olduğuna dair peşin bir müjdedir.” buyurdular. (K: Kütübü Sitt e, Fezail Bölümü, Fazileti Belirten Amel ve Sözler, Ravi: Ebu Zerr, Hadis No: 4689).

Bu hadîste kişinin hayır yapması ifade edilmiştir. Hayır işleyen kişiyi etrafındaki insanlar: “Ne güzel iş yapıyorsun” diyerek onu övmüşlerdir, bu durumun hükmü Resûlullah (S.A.V) Efendimiz’e sorulduğunda: “Bu, Allah’ın mü’minden razı olduğuna dair peşin bir müjdesidir.” şeklinde cevap buyurmuştur.

20.2.1İnsanların En Hayırlısı, İnsanlara En Faydalı Olandır

Hadîs-i şerife göre; Allahû Tealâ’nın hayırlara devamlı bir teşviki vardır.

3/ÂLİ İMRÂN-104: Veltekun minkum umme-tun yed’ûne ilel hayri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munker(munkeri), ve ulâike humul mufl ihûn(mufl ihûne). Sizin içinizden hayra davet eden (mürşidlerden) bir

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3077 SAFHA 4 TESLIM.indd 307 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 308: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM308

cemaat olsun ve mârufl a emretsin, ve münkerden nehyetsin (men etsin). İşte onlar, onlar felâha erenlerdir.

Hayır; bize derecat kazandıran her şeydir. Şerr; bize derecat kaybett iren her şeydir. Öyleyse hadîsteki “kişi hayır yapsa” ifadesiyle kastedilen kişi, derecat kazandıran bir iş yapmaktadır. Derecat kazandıran bu iş, başkalarına da fayda sağlamaktadır. Çünkü etraft aki insanlar bu işlediği hayırdan dolayı onu övmektedirler. Öyleyse onlar da mutlaka faydaya ulaşmaktadır. İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Belli ki bu kişi toplumsal bir iş yapmakta ve kesinlikle hayra ulaşmaktadır.

20.2.2 Hidayete Vesile Olanlar

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmuştur: “Ya Ali! Kişinin senin vesilenle hidayete ermesi o kişi için, güneşin doğduğu ve batt ığı yerler arasındaki yerlerin hepsine sahip olmasından daha iyidir.”

Allahû Tealâ Kur’ân’ı Kerim’de bu durumu, insanları Allah’a davet etmek ve insanları Allah’a vasıl olmaya çağırmak olarak ifade etmiştir. Öyleyse her devirde, Allah’a davet eden insanlar vardır. Nitekim Fussilet Suresinin 33. âyet-i kerimesinde şöyle buyurulmaktadır:

41/FUSSİLET-33: Ve men ahsenu kavlen mimmen deâ ilâllâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî minel muslimîn(muslimîne). Allah’a davet eden ve sâlih amel (nefs tasfiyesi) yapan ve: “Muhakkak ki ben teslim olanlardanım.” diyenden daha güzel sözlü kim vardır?

Âyet-i kerimedeki kişi hem teslim olmuş, hem de Allah’ın Zat’ına çağırmaktadır. Allah’ın Zat’ına çağırma işlemi hayırlı bir iştir. Kişi hem

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3087 SAFHA 4 TESLIM.indd 308 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 309: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 309

derecat kazanır, hem de başkalarına fayda sağlar, insanları mutlu eder. Bu durumu hadîs-i şerife göre değerlendirecek olursak; mutlu olan bu insanlar, Allah’a davet eden bu kişiyi yaptığı amelden dolayı övmüşler, övdükleri için de Resûlullah (S.A.V) Efendimiz: “Bu mü’minden Allah’ın razı olduğunun kesin bir müjdesidir.” buyurmuştur.

20.2.3 Allah Kimlerden Razıdır?

Allahû Tealâ, nefsini tezkiye edip Allah’a davet edenden razı olduğunu Fecr Suresinin 27, 28, 29. ve 30. âyet-i kerimelerinde net olarak ifade etmektedir.

89/FECR-27: Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh(mutmainnetu). Ey mutmain olan nefs!89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten). Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!89/FECR-29: Fedhulî fî ibâdî. (Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ett iğin ve ruhunu Allah’a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir.89/FECR-30: Vedhulî cennetî.Ve cennetime gir.

Fecr Suresinin ilgili âyetlerinde zikredildiği üzere, Kur’ân-ı Kerim’de 7 tane tezkiye kademesi vardır. Bunlar;

1- Nefs-i Emmare, 2- Nefs-i Levvame,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3097 SAFHA 4 TESLIM.indd 309 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 310: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM310

3- Nefs-i Mülhime, 4- Nefs-i Mutmainne, 5- Nefs-i Radiye, 6- Nefs-i Mardiyye 7- Nefs-i Tezkiye Kademeleri’dir.

Bu 7 kademede, nefsini tezkiye eden bir insanın ruhu Allah’ın Zat’ına ulaşır ve o noktadan itibaren, Hakk’ı tavsiye eder duruma gelir.

103/ASR-3: İllellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabr(sabrı). Ama âmenû olanlar (ilk 7 basamağı aşanlar), nefs tezkiyesi yapanlar (ikinci 7 basamağı aşanlar), Allah’a ruhu ulaşıp Hakk’ı tavsiye edenler (üçüncü 7 basamağı aşanlar) ve sabrı tavsiye edenler (dördüncü 7 basamağı aşanlar) hariç.

Hakk’ı tavsiye etmek; insanları Allah’a davet etmek demektir. Kişi Allah’a ruhunu ulaştırmış, Allah’a vasıl olmuş, 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısı mükâfatına ulaşmıştır ve bunu diğer insanlara da tebliğ etmektedir. Bu kişinin diğer insanları Allah’a davet etmesi kendisi için hayırdır, diğer insanlar için faydadır. Bu durum o kişi için Allah’ın razı olduğuna dair peşin bir müjdedir.

Çünkü, Allah ile insan arasındaki 28 basamaklık İslâm merdiveninin birinci basamağında kişi olayları yaşar ve değerlendirir. Olayları değerlendiren insanlardan bir kısmını Allahû Tealâ seçmez. Seçilmeyenler, kendisi Allah’a ulaşmayı dilemediği gibi, başkalarının da dilemesine mâni olan insanlardır. Geriye kalan diğer insanlar Allah tarafından seçilir ve seçilenlerden her kim musîbetlerle imtihan olduğunda “Ben Allah içinim” deyip Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah o kişiye Rahmân esmasıyla tecelli eder ve ona peş peşe 7 tane furkan verir, 12 tane ihsanla onu huşû sahibi kılar. Huşû sahibi kişi Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılarsa, Allahû Tealâ mutlaka ona mürşidini gösterir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3107 SAFHA 4 TESLIM.indd 310 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 311: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 311

Allah’ın gösterdiği mürşide tâbî olan kişi Allah’tan 7 tane ni’met alır. 7 tane ni’mett en bir tanesi; o kişinin nefs tezkiyesine başlamasıdır. Nefs tezkiyesinin ve ıslah edici amellerin yegâne vasıtası zikirdir. Kişi Nefs-i Emmare’de iken, günbegün zikrini artt ırırsa ve yoluna devam ederse, nefsin manevî kalbinde biriken fazılların miktarı %7 artar; Nefs-i Levvame kademesine ulaşır. Zikir artışıyla %7’lik bir fazl birikimi ile Nefs-i Mülhime kademesine ulaşır. Yine zikir artışıyla %7’lik fazl kalbinde birikir; ve kişi Nefs-i Mutmainne kademesine ulaşır. Burada da %7’lik fazl birikir. Böylece toplam %30’luk nur birikimi kalpte teşekkül edince, o kişi doyuma ulaşır.

Hırs afetinin kendisine hâkim olduğu Nefs-i Emmare’deki bir kişi devamlı açlık içindedir. Neye sahip olursa olsun yeterli görmez. Ama nefsinin manevî kalbinde zikirle biriken fazılların miktarı toplam %28’dir. %2 de huşûdan geldiği için toplam %30’luk bir aydınlanma söz konusu olmuştur. O kişi mutlaka doyuma ulaşmıştır. Allah’ın kendisine verdiğini yeterli bulur ve Allahû Tealâ’ya hamdeder, şükreder. Akabinde Allah’tan razı olur: “Ya Rabbim, bana verdiğine ve vermediğine razıyım.” der. Çünkü kişi; Allah’ın kendisine daha fazlasını verdiğinde azabileceğini ve daha azını verdiğinde isyan edeceğini düşünür. Allahû Tealâ’nın ona vermedikleri için mutlu ve huzurludur. Dolayısıyla bu kişi, Allah’ın kendisine verdiği her şeyin optimâl olduğunu net olarak bilir ve Allah’tan razı olur. Allah’tan razı olmanın akabinde Allah da o kişiden razı olur. Böylece nefs tezkiyesine ulaşır ki, o kişi de artık başkalarına Hakk’ı tavsiye eder duruma gelir.

Öyleyse hadîs-i şerift e zikredildiği gibi bir mü’minin yaptığı hayırlı olan bir işi başka insanların da övmesi, takdir etmesi, Allah’ın ondan razı olduğunun kesin işaretidir. Allah’ın ondan razı olduğunu insanların ona olan övgüsüyle âfâkî, nefs tezkiyesiyle rızaya kavuşarak da enfüsî olarak her iki halde yaşar.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3117 SAFHA 4 TESLIM.indd 311 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 312: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM312

2 1 . B A S A M A K 3 . S A F H A

NEFS-İ TEZKİYE

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3127 SAFHA 4 TESLIM.indd 312 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 313: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 313

21.1 “Allah’a ve Âhiret Gününe Îmân Eden Kimse, Komşusuna Eziyet Etmesin. Allah’a ve Âhiret Gününe Îmân Eden, Misafirine İkramda Bulunsun. Allah’a ve Âhiret Gününe Îmân Eden Kimse, Ya Hayır Söylesin Veya Sussun.”

Peygamber efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki: “Allah’a ve âhiret gününe îmân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve âhiret gününe îmân eden, misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve âhiret gününe îmân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.” (K: Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75; Tirmizi, Kıyamet 51 (2502); Buhâri 5559; Müslim 67; Tirmizî 2424; Ebu Davut 4487; Ibni Mâce 3961; Ahmet b. Hanbel Cüz 2 Sayfa 267, 4339.)

Nefs tezkiyesi, kişinin mürşidine tâbî olduktan sonra ıslah edici amellere başlamasıyla gerçekleşen bir vetiredir. Kişinin zikrine paralel nefsinin kalbinde %51’lik nur birikiminin oluşmasıyla tezkiye gerçekleşir. Bu nokta, İslâm’ın 21.basamağını ve üçüncü safh asını teşkil eder. Nefsini tezkiye eden kişinin ruhu da 7 gök katını aşmış, 7.gök katındaki 7 âlemi aşarak Allah’a ulaşmıştır. Bundan 14 asır evvel bütün sahâbe bu hedefe varmışlar ve nefslerini tezkiye etmişlerdir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde şöyle buyurmaktadır:

39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yett ebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi).Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleri).

Peygamber Efendimiz (S.A.V) de yukarıdaki hadîs-i şerifinde, kişinin nefs tezkiyesini gerçekleştirdiği noktaya ışık tutmaktadır. Dikkat

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3137 SAFHA 4 TESLIM.indd 313 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 314: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM314

edilecek olursa, hadiste çarpıcı iki esas vardır. 1- Allah’a ve yevm’il âhire îmân etmek.2- Başkaları için yaşamak.

21.1.1 Allah’a ve Âhiret Gününe Îmân Etmek Ne Demektir?

Mürşidimize tâbî olduğumuz gün yevm’il evvelse, ruhun Allah’a ulaşma günü yevm’il âhirdir. Eğer fizik vücudumuzu teslim etme talebinde bulunduğumuz gün yevm’il evvelse, fizik vücudumuzu teslim ett iğimiz gün yevm’il âhirdir. Eğer nefsimizin teslimi için talepte bulunduğumuz gün yevm’il evvelse, nefsin tesliminin gerçekleştiği an yevm’il âhirdir.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz başka bir hadîs-i şerifinde buyuruyor ki: “Mü’mine eziyet etme, kâfire de komşuluk etme.”

Kimdir mü’min? Kur’ân-ı Kerim’e baktığımız zaman görüyoruz ki Allahû Tealâ, salt Allah’a inancı sebebiyle mü’min olup da kurtuluşa eremeyenlerden bahsediyor. Bir de hadîste zikredildiği gibi Allah’a inanmayla birlikte yevm’il âhire îmân eden; yani Allah’a ulaşmayı dileyen hak mü’minlerden de bahsediyor.

Öyleyse Allah’a ve âhiret gününe îmân eden kimse, hak mü’minlerdendir.

Hak mü’minlere Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîsteki öğüdü, komşuya eziyet etmemektir. Hak mü’minlerin içinde yer aldığı topluluk elbett e hak mü’minlerdir. Yani hadîs-i şerift e Peygamber Efendimiz (S.A.V) kardeşlerimize eziyet etmememizi emretmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-103: Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe as-bahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3147 SAFHA 4 TESLIM.indd 314 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 315: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 315

alâ şefâ hufr etin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne). Ve hepiniz, Allah’ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki ni’metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz. Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece Allah’ın ni’meti ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.

21.1.2 Topluma Eziyet Etmemek ve İkramda Bulunmak

İşte Allah’ın ni’metiyle, Allah’ın kalplerimizi birleştirmesiyle biz mü’minler kardeşiz. İlk etapta bizimle diğer kardeşlerimiz arasında kesinlikle üzerinde durmamız gereken şey; bizden onlara zarar ulaşmamasıdır. Biz onlara eziyet etmemeliyiz, davranışlarımızla onları mutsuz kılmamalıyız. Mutsuz kılmazsak görevimiz burada biter mi? Hayır! Hadîsin devamında başka bir şey daha söylenmektedir: “Allah’a ve âhiret gününe îmân eden, misafirine ikramda bulunsun.”

Öyleyse birincisinde içinde yer aldığımız hak mü’minlerden oluşan topluma, her birisine eziyet etmememiz, ikincisinde onlara ikramda bulunmamız emredilmektedir. Yani devamlı verenlerden, başkalarının mutluluğu için daim gayret edenlerden olmamız gerekmektedir.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Îmân etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de mü’min olamazsınız.” Öyleyse mü’minin yani Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin esas vasfı, kardeşini seven kişi olmasıdır. Seven sevdiğine devamlı verendir, ikramda bulunandır. Sevgi fedakârlıktır, sevgi hediyeleşmedir, sevgi yardımlaşmadır. O halde Allah’a ve âhiret gününe îmân eden mü’min, hep ikramda bulunmalı, başkalarıyla yardımlaşmalıdır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3157 SAFHA 4 TESLIM.indd 315 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 316: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM316

Allah’a ulaşmayı dilemenin akabinde Allah’ın yardımı ve garantisi ile birinci emanet olan ruh Allah’a teslim edilir. Ancak fizik vücut teslimi hedefine giden yol, mü’min kardeşimize ikram etmekten geçer. Mü’min kardeşimizi sevmekten geçer. Hem seveceğiz, hem de sevginin bir belirtisi (işareti) olacak. O da nedir? İkram etmektir.

Onun için Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki: “Allah’a ve âhiret gününe îmân eden kişi misafirine ikramda bulunsun.”

Aslında hepimiz bir diğeri için bir misafir hükmündedir. Allahû Tealâ’nın ni’metleri açısından meseleye baktığımız zaman Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Mü’minler Allah’ın ni’metlerine karşı birer konuktur, misafirdir.” Öyleyse biz hepimiz Allahû Tealâ’nın misafirleriysek, dışımızdaki insanlar da bizim misafirimizdir. Bu gözle baktığımız zaman herkese kesinlikle yardım etmemiz gerekir. Allahû Tealâ net olarak bunu ifade etmektedir.

21.1.3 Allah Muhsinleri Sever

Kur’ân-ı Kerim’de bu konuda Allahû Tealâ’nın birçok emirleri vardır. Allahû Tealâ özellikle İsrailoğullarına, İsrailoğulları kavminin şahsında aslında bize de nasihat etmektedir.

4/NİSÂ-36: Va’budûllâhe ve lâ tuşrikû bihî şeyen ve bil vâlideyni ihsânen ve bizil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîni vel câri zil kurbâ vel câril cunubi ves sâhıbi bil cenbi vebnis sebîli ve mâ meleket eymânukum, innallâhe lâ yuhıbbu men kâne muhtâlen fehûrâ(fehûren). Ve Allah’a kul olun. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ve ana-babaya, akrabaya, yetimlere, miskinlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa (eşlere), yolda kalmışa ve elinizin altında sahip olduklarınıza (köleye, cariyeye, işçilere) ihsanla davranın. Muhakkak

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3167 SAFHA 4 TESLIM.indd 316 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 317: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 317

ki Allah, kibirli olan ve övünen kimseleri sevmez.İhsanla davranmak sevmeyi gerektirir. Allahû Tealâ etrafımızdaki

herkese vermemizi emreder. Allahû Tealâ kibirli olan ve övünen kimseleri sevmez ama muhsinleri sever. Âli İmrân Suresinin 134. âyet-i kerimesinde, fizik vücudunu Allah’a teslim eden muhsinlerden bahsedilmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-134: Ellezîne yunfikûne fîs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne). Onlar (mutt ekîler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfk elerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları aff edenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.

Dikkat ederseniz devamlı bir infâk olayı söz konusudur. Dışımızdaki insanlara karşı öfk emizi yutmak, onların bize karşı olan davranışlarını aff etmek ve bizim onlara karşı nefsani davranışlarımızı frenlemekle gerçekleşir. Allahû Tealâ böyle bir davranış sergilememizi emreder. Nefs afetleri bir ikram mıdır? Elbett e! Bir hatalı durum söz konusu olduğunda siz Rabbinizden bir imtihan olduğunu kabul ediyorsunuz ve de o yanlış davranışı aff ediyorsunuz. O halde hepimizin kesinlikle böyle olması gerekir. Muhsinlerin temel vasfı ikramda bulunmaktır. Devamlı ikram Allahû Tealâ’nın kesin emridir ve Rabbimiz bunu Kur’ân âyetlerinde dile getirmiştir.

Bir üçüncü olay daha var ki; “Allah’a ve yevmil âhire îmân eden kimse ya hayır söylesin veya sussun.” İnsanla Allah arasında Allahû Tealâ’nın dizayn ett iği 28 basamaklık İslâm merdiveninin 22. basamağında ruh Allah’a teslim olur. Allahû Tealâ’nın bize verdiği görev, biz ve diğer insanlar arasındaki davranış biçimleri açısından Hakkı tavsiye etmektir. Hakk’a ulaşınca Hakk’ı tavsiye edeceğiz. Hakk’ı tavsiye etmek hayır mıdır? Elbett e. İnsanların hidayetine vesile olmak, insanları hidayete çağırmak ve o istikamett e hayır kazanmak.

Öyleyse devamlı olarak insanları Allah’a ulaşmayı dilemeye

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3177 SAFHA 4 TESLIM.indd 317 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 318: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM318

çağırmalıyız. Bunu yapmıyorsak susmalıyız zira dilimizi hayırda kullanmak durumundayız. Hayatımızda hayır ve şerr vardır. Eğer Peygamber Efendimiz (S.A.V) “Hayrı konuşun veya susun.” diyorsa bunun mânâsı dil ile şerr işlemememizdir. Dil ile şerr işleme olayı devreye girdiği zaman bunun başında en büyük afet olarak dedikodu vardır.

Dedikodu; insanlardan bahsetmektir, onları küçültmektir, onlara karşı böbürlenmektir ve onların kusurlarını orada burada anlatmaktır. Dedikodu bir hastalıktır, Allah’tan bahsetmek ise şifadır. Öyleyse Allah’tan bahsetmek, insanları Allah’a çağırmak, Allah’ın zikrini konuşmak hayırdır ve şifadır, ama insanlardan bahsetmek ise kesinlikle hastalıktır. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Dilinizi hayırda kullanın, şerr istikametinde kullanmayın!”

● Hayır; bize derecat kazandıran her şeydir.

● Şerr; bize derecat kaybett iren her şeydir.

Öyleyse dedikodu yapmayın, Allah’ın yasak ett iği şeyleri söylemeyin, başkalarının kusurlarını araştırmayın. Şerr işlediğimiz an derecat kaybederiz. Derecat kaybetmek, derecat kazanmak çok mu önemlidir? Elbett e. Dünya hayatı bir imtihan yeridir. Dünya, âhiret için bir tarladır. Dolayısıyla asıl âhiret için hazırlık yapmak zorundayız. Âhirett e kurtuluşun en alt seviyesi hayırların şerrlerden fazla olmasıyla mümkündür. Ancak hayırları şerrlerinden fazla olan insanlar cennete gidebilir ve bu açıdan derecat kazanmak çok önemli bir olaydır. Hayır işlediğimiz zaman derecat kazanırız, şerr işlediğimiz zaman derecat kaybederiz. Hayırlı bir niyet kuvveden fiile çıkmadığı takdirde bile Allahû Tealâ bir pozitif derecat yazar. Bir şerr fiili niyet edip de yapmadığınız takdirde Allahû Tealâ ona da derecat yazar.

O halde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîs-i şerifine göre, hak

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3187 SAFHA 4 TESLIM.indd 318 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 319: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 319

mü’minlerden olduktan sonra başkaları için yaşamak hedefiyle hep bir hizmetin içerisinde olmamız lâzımdır. Her şeyden evvel insanlara eziyet etmeyeceğiz, başkalarının mutluluğu için çalışacağız. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz: “Kendin için istediğini kardeşin için istemedikçe asla îmânın kemâline eremezsin.” buyurmaktadır. Kendimiz için ne istiyoruz? Mutlu olmak istiyoruz. Kendimiz için ne istemiyoruz? Bize eziyet edilmesini istemiyoruz. Bize eziyet edilmesini istemiyorsak biz de başkalarına eziyet etmeyeceğiz. Mutlu olmak istiyorsak başkalarının da mutlu olması için çalışacağız, hizmet edeceğiz. “Komşuna eziyet etme.” hadîsine göre Allahû Tealâ’nın yasakladığı zulmü işlememeli, onlara zulmetmemeliyiz.

Şefaat; her dönemde devrin imamı ile gerçekleşen bir olgudur ama biz insanlar sosyal mahlûk olarak diğer insanlarla birlikte yaşarız. Birimiz diğeri için hayra veya şerre sebep olabiliriz. Hayra vesile olduğumuz zaman, o hayrı işlediğimizden dolayı biz de pay sahibi oluruz. Biz başkasının şerr işlemesine sebep olursak, oradan da bir pay sahibi oluruz. O halde bize düşen nedir? Bize düşen devamlı başkalarının hayrına vesile olmak, sebep olmaktır. Başkalarının hayrına vesile olmak, sebep olmak istiyorsak devamlı hayır işlememiz lâzımdır.

İnsanla Allah arasındaki muhtevaya baktığımız zaman şerrin kaynağı, zulmün odağı nefstir. Nefsin Allah’ın emrett iği dizayn içerisinde tezkiye ve tasfiye olması gerekir. Tezkiyede dünya saadetinin yarısına ulaşırız, ama tasfiyede bir bütüne ulaşırız. Tasfiyede bütüne ulaşmamızın sebebi nedir? Nefsimizin manevî kalbindeki hem bizi rahatsız eden, hem de beraber yaşamakta olduğumuz toplumun diğer üyelerini rahatsız eden afetlerden kurtulmamızdır. Nefsimizin manevî kalbi tamamen temizlenir ve afetlerin yerine ruhtaki hasletler faziletler olarak gelip kalbe yerleşir. Faziletlerden kaynaklanan her talep sadece hayırdır ve devamlı olarak ikram da bulunmayı bize nasip kılar.

Yunus Emre ne diyordu?

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3197 SAFHA 4 TESLIM.indd 319 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 320: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM320

“Dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek ve de derviş gönülsüz gerek.”

O halde devamlı başkaları için çalışacağız. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de hadîs-i şerifinde bu mesajı vermektedir. Bu hadîs-i şerif hem Sahih-i Buhari’de, hem de Müslüm’de îmân bölümünde geçmektedir. Ve Kur’ân âyetleriyle bir bütün olarak örtüşmektedir. Dîn, insanla Allah arasındaki ilişkileri ve insanın diğer insanlarla arasındaki sosyal davranışların bütününü muhtevasına alır. Allah’ın emirlerine itaat, mahlûkata şefk at, dışımızdaki herkesi sevmek emredilmektedir. Seviyorsak eziyet etmeyeceğiz, seviyorsak dilimizle onlara zarar vermeyeceğiz, seviyorsak devamlı onlara ikramda bulunacağız, onları mutlu kılacağız, onların mutluluğu için çalışacağız. Allah’ın Resûl’ünün hadîs-i şerift e beyan ett iği muhteva bu istikamett edir.

21.1.4.Allah’a ve yevm’il âhire îmân edenler kimlerdir?

Allah’ın kalplerine îmân yazdığı kişiler, Allah’a ve yevm’il âhire îmân eden kişilerdir. Mucâdele Suresinin 22. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:

58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhıri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ev ebnâehum ev ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minhu, ve yudhılu-hum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anhu, ulâike hızbullâh(hızbullâhi), e lâ inne hızballâhi humul mufl ihûn(mufl ihûne).Allah’a ve âhiret gününe (ölmeden önce Allah’a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah’a ve O’nun Resûl’üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3207 SAFHA 4 TESLIM.indd 320 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 321: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 321

onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razı oldular. İşte onlar, Allah’ın taraft arlarıdır. Gerçekten Allah’ın taraft arları, onlar, felâha erenler değil mi?

Öyleyse bu âyet-i kerime, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîste devamlı olarak işaret ett iği kişilerin, kalplerine Allahû Tealâ’nın îmânı yazdığı kişiler olduğunu (hak mü’minler olduğunu) ispatlamaktadır.

14 asır evvel bu hadîs-i şerifin muhatabı olanlar sahâbeydi. Ama Resûlullah’ın sözleri de, hadîsleri de evrenseldir. Çünkü Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz hadîsleri değerlendirme ölçüsü olarak: “Bir gün hadîslerim tartışma konusu olduğu zaman Kur’ân-ı Kerim’e bakınız, Kur’ân-ı Kerim’e aykırı bir hadîsim olamaz.” buyurmaktadır.

O halde hadîs-i şerifi Kur’ân âyetleriyle karşılaştırdığımızda da A’dan Z’ye kadar Kur’ân’la %100 bir beraberlik, bir mutabakat içerisinde olduğunu görüyoruz.

21.2 “Ölmeden Evvel Ölünüz”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, hadîs-i şerifinde buyuruyor ki: “Ölmeden evvel ölünüz.” (K: Acluni Keşfü’l Hafa c: 2 shf: 291(2669)).

Buradaki “Ölmeden evvel ölünüz.” emrinin muhatabı insandır. O halde gelin hadîs-i şerifin muhtevasını Kur’ân âyetleri ışığında inceleyelim.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3217 SAFHA 4 TESLIM.indd 321 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 322: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM322

21.2.1 Ölmeden Evvel Ölmek Nasıl Gerçekleşir?

3 vücut ve serbest iradenin sahibi olan insanın ölümüyle, nefsi berzah âlemine gider, ruhu ise Allah’ın Zat’ına ulaşır. O zaman hadîste ifade edilen, “ölmeden evvel ölmek” yaşarken ruhun Allah’ın Zat’ına ulaştırılmasıdır. Ama ölmeden evvel ruhun Allah’ın Zat’ına ulaştırılması ancak nefs tezkiyesi ile mümkündür.

28 basamaklık İslâm merdiveninin 1. basamağında olaylar vardır. Herkes olayları yaşar. 2. basamakta olayların insanlar tarafından değerlendirilmesi ve bu değerlendirme sonucu Allah’ın insanları seçmesi vardır. Ama Allahû Tealâ bir kısım insanları seçmez. Seçilmeyenler, kendileri Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi başkalarının da dilemelerine yani hidayetlerine mâni olan insanlardır. Geri kalan tüm insanlar, Allah tarafından seçilir. Allahû Tealâ seçilenleri musîbetlerle imtihan eder. Sonuçta her kim o musîbetlerle yapılan imtihanlardan gerekli dersi alırsa, Allahû Tealâ’nın insanlar için vaaz ett iği hedef olan Allah’a ulaşmayı dileme noktasına ulaşır ve o zaman bu kişi 3. basamaktadır.

Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin üzerine, Rahmân esmasıyla tecelli eder (4. basamak). 99 esmanın sahibi olan Rabbimizin bir ismi de Rahmân’dır. Rahmân esmasıyla tecellisi, Allah’ın rahmetini göndermeye başlaması demektir. Allahû Tealâ, Rahmân esmasıyla tecelli ett iği kişiye, peş peşe 7 tane furkan verir. Furkanlarla, hassalar ve uzuvlar üzerindeki engeller kaldırılır. Akabinde Allah, o kişiyi 6 tane kalp şartının sahibi kılar. Böylece gerekli kalp şartlarının sahibi olan bir insan, zikretmeye başladığı takdirde nefsinin manevî kalbine %2 oranında rahmet nuru girer ve o kişi huşû sahibi olur. Allahû Tealâ huşû sahibi olan bir insanın kalbine mürşid sevgisini koyar ve bu kişi hacet namazı ile Allah’ın kendisi için tayin ett iği mürşidi Allah’tan talep ederse Allah ona mutlaka mürşidi gösterir. Allah’ın kendisine gösterdiği mürşide tâbî olan, Allahû Tealâ’dan 7 tane ni’met alır.

1. ni’met: Devrin imamının ruhu, başının üzerine gelip, yerleşir. 2. ni’met: Allah kalbine “îmânı” yazar. 3. ni’met: Allah, o güne kadar işlediği bütün günahları sevaba

çevirir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3227 SAFHA 4 TESLIM.indd 322 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 323: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 323

4. ni’met: Ruh vücutt an ayrılıp Sıratı Mustakîm’e ulaşır; seyr-i sülûka başlar.

5. ni’met: Nefs tezkiyesine, ıslah edici amellere başlar.6. ni’met: İradesi güçlenir. 7. ni’met: Fizik vücudu güçlenir.Daha önceden vasıta emirlerden namaz kılmayı, oruç tutmayı, zekât

vermeyi vs. istemeyen bu insan, Allah’a ulaşmayı diledikten sonra Allah’ın kendisini 7 tane furkan, 12 tane ihsan ve 7 tane ni’metle desteklemesi ile namazı, orucu, zekâtı vs. sever bir hale gelir. Çünkü bu noktada o kişiye bütün bu vasıta emirleri sevdiren, Allah’tır.

En büyük vasıta emir ise zikirdir. Zikir, en büyük ibadett ir; ibadetlerin sultanıdır. Allah, 7 ni’meti alan kişiye özellikle zikri sevdirir. Zikrini artt ırmasıyla kalbi günbegün Allah’ın nurları ile dolmaya başlar ve tezkiye basamaklarında ilerler.

7 tane tezkiye basamağı vardır. 1- Nefs-i Emmare2- Nefs-i Levvame3- Nefs-i Mülhime4- Nefs-i Mutmainne5- Nefs-i Radiye6- Nefs-i Mardiyye7- Nefs-i TezkiyeBu kademelerinin her birinde kişinin kalbinde %7 fazl birikimi olur.

Kişi Nefs-i Tezkiye kademesine geldiğinde kalbindeki fazl nurlarının oranı %49’a ulaşır. Tezkiyeye başlamadan evvel kalbine gelen %2’lik rahmet nuru ile birlikte kalpteki nurların toplamı; aydınlanma oranı %51 olur. Tezkiye kademelerine paralel olarak ruh da 7 tane gök katı yükselerek, 7. gök katında 7 tane âlemi geçtikten sonra yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır. Böylece artık bu kişi ölmeden evvel ölmüştür. Çünkü ruhunu yaşarken, hayatt ayken Allah’a teslim etmiştir. Bunun mükâfatı ise 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısıdır.

İşte Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîste vermek istediği mesaj budur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3237 SAFHA 4 TESLIM.indd 323 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 324: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM324

2 2 . B A S A M A K

FENÂ MAKAMI RUHUN ALLAH’A TESLİMİ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3247 SAFHA 4 TESLIM.indd 324 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 325: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 325

22.1 “Başkalarını Hidayete Çağıran Kimseye, Kendisine Tâbî Olanların Sevabı Gibi Sevap Verilir; Bununla Beraber, Onların Sevabından da Hiçbir Şey Eksilmez. Başkalarını Dalâlete Çağıran Kimseye de Ona İtaat Edenlerin Günahı Kadar Günah Verilir; Bununla Beraber Ona İtaat Edenlerin Günahlarından Hiçbir Şey Eksilmez.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu hadîsle (K: Müslim, İlim 16. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 6; Tirmizî, İlim 15; İbni Mâce, Mukaddime 14; İbn Mâce, Sünnet 14; İbn Kesîr, Tefsir, IV, 258) bizlere bir mesaj vermektedir. Başlangıçta bütün insanlar dalâlett edir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de, En’âm Suresinin 77, Şuarâ Suresinin 20 ve de Duhâ Suresinin 7. âyet-i kerimesinde ulûl’azm peygamberlerin durumunu bizlere açıklamakta ve onların da başlangıç noktasında dalâlett e olduğunu göstermektedir.

6/EN’ÂM-77: Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne).Ay’ı doğarken görünce: “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca: “Eğer Rabbim beni hidayete erdirmezse, mutlaka dalâlett eki kavimden olurum.” dedi.26/ŞUARÂ-20: Kâle fealtuhâ izen ve ene mined dâllîn(dâllîne).Musa (A.S): “Onu yaptığım zaman ben, dalâlett e olanlardandım.” dedi.93/DUHÂ-7: Ve vecedeke dâllen fe hedâ. Ve seni dalâlett e buldu sonra hidayete erdirdi.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3257 SAFHA 4 TESLIM.indd 325 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 326: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM326

Allahû Tealâ dalâlett e olanlara katından hidayetçiler göndermektedir. Kâinatı yoktan var eden Rabbimiz, herkes için yaratılış dîni olarak hanif dînini seçmiştir. 7 safh a ve 4 teslimden oluşan hanif dîni, 7 safh a hidayeti içermektedir. Hidayet, Allah’ın katından gelen hidayetçilerin hidayeti tebliğ etmesiyle başlar.

22.1.1 Hidayete Çağıran İmamlar

Allahû Tealâ Enbiyâ Suresinde nübüvvetle vazifeli kıldığı bütün nebîlerin, hidayetle ilgili olan görevini şöyle açıklamaktadır.

21/ENBİYÂ-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ âbidîn(âbidîne). Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyett ik. Ve onlar, Bize kul oldular.

Bütün peygamberler, Allah tarafından hidayetle görevli imamlardır. Onlar asâleten devrin imamları olmaları hasebiyle hidayete erdirenlerdir. Hepsi Allah’ın tasarrufundadır. Sadece nebîler mi hidayete erdirirler? Hayır. Kur’ân-ı Kerim’e baktığımız zaman görüyoruz ki her dönemde, her kavimde nebî yoktur. Allahû Tealâ, “El Hakk” esması gereğince hakkı hak sahibine teslim ett iğine ve mutlak adaleti yerine getirdiğine göre, nebîlerin olmadığı zaman dilimi içerisinde de onların mirasını devralan, birilerinin olması lâzımdır. İşte Kur’ân-ı Kerim buna da cevap vermektedir.

Nebîlerin olmadığı dönemlerde her kavmin içerisinde, o kavmin ana lisanıyla hidayeti tebliğ eden Allah’ın velî resûlleri vardır. Ve her dönemde, Allahû Tealâ’nın velî resûller arasından seçtiği Devrin İmamı

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3267 SAFHA 4 TESLIM.indd 326 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 327: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 327

vardır. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne).Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

Bütün peygamberler kavimlerine ve diğer bütün insanlara hidayeti tebliğ etmişlerdir. Vazifeli velî resûller de insanlara, kavimlerine hidayeti tebliğ etmişlerdir. Hidayet dînin tamamıdır. Hidayet yoksa dîn yoktur.

Hidayete çağıranların başında Allah’ın nebîleri gelir. Onlardan sonra her kavimde o kavmin ana lisanıyla âyetleri tebliğ eden, hidayeti tebliğ eden kavim resûlleri gelir. Onların bulunmadığı yerde yine devrin imamına bağlı Allahû Tealâ’nın vazifeli kıldığı velî mürşidler vardır. Onlar da hidayetin tebliğcileridir.

16/NAHL-43: Ve mâ erselnâ min kablike illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).Ve Biz, senden önce, kendilerine vahyett iğimiz ricalden (erkeklerden) başkasını (resûl olarak) göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o takdirde zikir ehline sorun!

Biz de bu suali zikir ehline tevcih ediyoruz: “Hidayet nedir?” İki âyet-i kerime net olarak bize cevap veriyor.

3/ÂLİ İMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun). Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3277 SAFHA 4 TESLIM.indd 327 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 328: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM328

inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet (insan ruhunun ölmeden önce Allah’a ulaşması), (Allah’ın kendisine ulaştırması) Allah’ın hidayetidir, size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.”. Yoksa onlar, Rabbinizin huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi’dir (ilmi geniştir, her şeyi kapsar), Alîmdir (en iyi bilendir).2/BAKA RA -120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hatt â tett ebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitt eba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin). Sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne Yahudiler ve ne de Hristiyanlar senden (asla) razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaşmak (var ya) işte o, hidayett ir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eğer onların hevalarına uyarsan andolsun ki; Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.

Öyleyse hidayet, Allah’a ulaşmaktır. Ve hidayetin muhatabı insandır. Zikir ehli, Allah’ın âyetleriyle Allah’tan aldığı hidayet tarifini bize ulaştırmaktadır. O zaman akla şu sual gelebilir: Hidayetin muhatabı insansa, insan nasıl Allah’a ulaşacaktır?

Allah’tan bize üfürülen ruh, bizim ruhumuz değildir, Allah’ın ruhudur. Üfürüldüğü noktadan itibaren bizde olduğu için Allah’ın bizdeki bir emanetidir. Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de bu emanetin Allah’a ulaştırılması halinde hidayetin gerçekleşebileceğini bize açıklamaktadır.

Ruhun Allah’a ulaştırılması, Allah’ın ermiş evliyasından olmaktır, Allah’ın dostu olmaktır.

Bu açıdan Allahû Tealâ’nın nübüvvetle vazifeli kıldığı bütün

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3287 SAFHA 4 TESLIM.indd 328 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 329: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 329

peygamberler, Allahû Tealâ’nın hidayetle vazifeli kıldığı bütün kavim resûlleri, bütün velî mürşidler insanları Allah’a davet ederler, Allah’a çağırırlar. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

12/YÛSUF-108: Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menitt ebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne). De ki: “Benim ve bana tâbî olanların, basiret üzere (kalp gözüyle basar ederek, Allah’ı görerek) Allah’a davet ett iğimiz yol, işte bu yoldur. Allah’ı tenzih ederim. Ve ben, müşriklerden değilim.”

Görülüyor ki hidayetçiler Allah’ı görerek, basiretle yola çağırmaktadır ve bu yol Sıratı Mustakîm olarak ifade edilmektedir.

22.1.2.Sıratı Mustakîm nedir?

Sıratı Mustakîm, insan ruhunu Allah’a ulaştıran yolun adıdır, hidayet yoludur. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

15/HİCR-41: Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun). Allahû Tealâ şöyle buyurdu: “İşte bu, Bana yönlendirilmiş (Bana ulaştıran) yoldur.”6/EN’ÂM-87: Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm’e (Allah’a ruhu ulaştıran yola) hidayet ett ik (ulaştırdık).6/EN’ÂM-88: Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3297 SAFHA 4 TESLIM.indd 329 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 330: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM330

min ıbâdih(ıbâdihî), ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne). İşte bu Allah’ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbett e yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi).

Mu’minûn Suresinde Allahû Tealâ, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e hitaben şöyle buyurmaktadır:

23/MU’MİNÛN-73: Ve inneke le ted’ûhum ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin). Ve muhakkak ki; sen, mutlaka onları Sıratı Mustakîm’e davet ediyorsun.

23 sene boyunca Nebîler Sultanı Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz ve ona tâbî olan sahâbe (Yusûf-108’de olduğu gibi) devamlı olarak basiret üzere (Allah’ın Zat’ını görerek) insanları Allah’a davet etmişler, hidayete çağırmışlardır.

22.1.3 Dalâlete çağıran imamlar kimlerdir?

Allahû Tealâ’nın seçimi açısından meseleye baktığımız zaman her devirdeki insanlar seçilenler ve seçilmeyenler olmak üzere iki gruptur. Hadîs-i şerifin ikinci kısmı seçilmeyenlerle alâkalıdır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmaktadır: “Dalâlete çağıran kimseye de ona itaat edenlerin günahı gibi günah verilir; bununla beraber ona itaat edenlerin günahlarından hiçbir şey eksilmez.” Dalâlete çağıran dalâlett edir. Onlar aslında ateşe çağıran imamlardır.

Ateşe çağıran imamlar, kendileri Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi başkalarının dilemesine mâni olan insanlardır.

28/KA SAS-41: Ve cealnâhum eimmeten

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3307 SAFHA 4 TESLIM.indd 330 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 331: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 331

yed’ûne ilen nâr(nârı), ve yevmel kıyâmeti lâ yunsarûn(yunsarûne).Ve Biz, onları ateşe davet eden imamlar (önderler) kıldık. Ve kıyâmet günü onlara yardım olunmaz.

Allahû Tealâ Nisâ Suresinde de ateşe çağıran imamlardan bah-setmektedir.

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden). Muhakkak ki inkar edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan). Muhakkak ki inkar edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm’e) hidayet edecek değildir.4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).Ancak cehennem yoluna (hidayet eder,ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de ruhumuzu Allah’a ulaştırmamızı farz kılmıştır.

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vett ekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3317 SAFHA 4 TESLIM.indd 331 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 332: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM332

Ve (böylece) müşriklerden olmayın. 31/LOKMÂN-15: Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ magrûfen vett ebi’ sebîle men enâbe ileyy(ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kun-tum ta’melûn(ta’melûne). Ve bilgin olmayan bir şey hakkında, şirk koşman için seninle mücâdele ederlerse, ikisine de itaat etme! Ve dünyada onlara güzellikle sahip ol. Bana yönelenlerin (ruhunu Allah’a ulaştırmayı dileyenlerin) yoluna tâbî ol. Sonra dönüşünüz Banadır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim.39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız. 13/RA ’D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi). Ve onlar Allah’ın (ölümden evvel), Allah’a ulaştırılmasını emrett iği şeyi (ruhlarını), O’na (Allah’a) ulaştırırlar. Ve Rab’lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebett el ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Ve Rabbinin İsmi’ni zikret ve her şeyden kesilerek O’na ulaş.89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3327 SAFHA 4 TESLIM.indd 332 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 333: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 333

Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak! 51/ZÂRİYÂT-50: Fe firrû ilâllâh(ilâllâhi), innî lekum minhu nezîrun mubîn(mubînun). Öyleyse Allah’a firar edin (kaçın ve sığının). Muhakkak ki ben, sizin için O’ndan (Allah tarafından gönderilmiş) apaçık bir nezirim.

Kim bu farz emri yerine getirmişse o, İslâm’ın 22.basamağına adımını atmıştır. Bundan 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V.) ve sahâbe, ruhlarını Allah’a ulaştırmışlar, hepsi Allah’ın ermiş evliyalarından olmuşlardır. Allahû Tealâ Zumer-18’de sahâbenin bu farz emri yerine getirdiğini açık ve net olarak ifade etmektedir.

39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yett ebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi). Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleri).

Allahû Tealâ Arâf Suresinde şöyle buyurmaktadır:

7/A’RÂF-181: Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne).Ve yaratt ıklarımızdan bir ümmet vardır ki, Hakk’a (Allah’a) ulaştırırlar ve onunla adaletle hükmederler.

Âyet-i kerimeden de anlaşılıyor ki; Hakk’a ulaştıran ve Hakk’a ulaşan birileri vardır. Her devirde devrin imamı, o devirde yaşayan insanları Hakk’a ulaştırmakla vazifelidir. Ve onlar yaşadıkları dönemlerde adaletle emretmektedirler.

Resûl insanları; “Ey insanlar! Duyduk duymadık demeyin; Allah’a ulaşmayı dileyin. Bu sizin için cennet müjdesidir. Dilemediğiniz

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3337 SAFHA 4 TESLIM.indd 333 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 334: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM334

takdirde gideceğiniz yer cehennemdir.” diyerek uyarmaktadır. Allahû Tealâ da Kur’ân-ı Kerim’inde; “Bütün bunlardan gerekli dersi alarak hâlâ kendilerine düşeni yapmayacaklar mı, mü’min olmayacaklar mı?” diye sormaktadır.

7/A’RÂF-185: E ve lem yanzurû fî melekûtis semâvâti vel ardı ve mâ halakallâhu min şey’in ve en asâ en yekûne kadıkterebe eceluhum, fe bi eyyi hadîsin ba’dehu yu’minûn(yu’minûne).Onlar yerlerin, göklerin hükümranlığına (sünnetullaha, idaresine) ve Allah’ın yaratt ığı şeylere ve ecellerinin yaklaşmış olması ihtimaline bakmıyorlar mı? Ondan sonra artık hangi söze inanırlar (mü’min olurlar).7/A’RÂF-186: Men yudlilillâhu fe lâ hâdiye leh(lehu), ve yezeruhum fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).Allah kimi dalâlett e bırakırsa, artık onun için bir hidayetçi (hidayete erdiren) yoktur. Ve onları azgınlıkları (isyanları) içinde şaşkın (bir halde) terkeder (bırakır).13/RA ’D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aley-hi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe). Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlett e bırakır ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

Ne yazık ki Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den 14 asır sonra bugün hidayet kavramı tamamen tatbikatt an çıkarılmıştır. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Bir zamanlar gelecek Kur’ân-ı Kerim’in resmi, İslâm’ın ismi kalacak. İnsanlar İslâmî isimlerle anılacaklardır ama İslâm’dan en uzak kişiler olacaklardır. Mescitleri dışardan mamur, ama içindeki insanların kalbinde hidayett en eser olmayacak. O gün yaşayan âlimler gökkubbenin altında yaşayan insanların en şerrlileridir. Fitne onlardan çıkmıştır. Tekrar

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3347 SAFHA 4 TESLIM.indd 334 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 335: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 335

onlara dönecektir.”Bugünkü âlimler, hidayeti ihtiva etmeyen bir dîn öğretisinin

sahipleridir ve insanları dalâlete, ateşe çağıran imamlardır. İşte bu bakımdan Resûlullah (S.A.V) Efendimiz: “Onlar gökkubbenin altında yaşayan insanların en şerrlileridir.” buyurmaktadır. İnsanların en şerrlileri, kendileri dalâlett e iken başkalarının da hidayetine mâni olan, dalâlete çağıran, hidayett en men eden, ateşe çağıran imamlardır.

Allahû Tealâ ateşe çağıran imamların bir başka özelliğini de Ahzâb Suresinin 67-68. âyet-i kerimelerinde dile getirmektedir.

33/AHZÂB-67: Ve kâlû rabbenâ innâ ata’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnes sebîl(sebîlâ). Ve cehennemde olanlar derler ki: “Yarabbi, muhakkak ki biz, sâdatlarımıza (dînde ileri gidenlerimize) ve küberamıza (büyüklerimize) itaat ett ik. Ve böylece Senin yolundan (Sıratı Mustakîmi’nden) saptık.”33/AHZÂB-68: Rabbenâ âtihim dı’feyni minel azâbi vel anhum la’nen kebîrâ(kebîren). Rabbimiz, onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lânetle lânetle.

İnsanlar devrin sâdatlarına itaat etmişler. Devrin sâdatları, dîn büyükleri dîn öğreticileri olup, başkalarının da hidayetine mâni olan insanlardır. Onları da kendileriyle birlikte ateşe götürmektedirler.

7/A’RÂF-146: Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yett ehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yett ehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3357 SAFHA 4 TESLIM.indd 335 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 336: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM336

ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.7/A’RÂF-147: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhireti habitat a’mâluhum, hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn(ya’melûne). Ve âyetlerimizi ve âhirete ulaşmayı (hayatt a iken ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr eden kimselerin amelleri, heba oldu (boşa gitt i). Onlar, yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılır (karşılık verilir)?

Âyetleri onlara tilâvet eden, Allah’ın velî resûlleridir. Onları Allah’a çağırmakta, Allah’a davet etmektelerdir ama onlar inanmamaktadırlar. O zaman inanmayanlar kimlerdir? İnanmayanlar hidayeti dilemeyenlerdir. Neml Suresinde Allahû Tealâ bize çok güzel bir mesaj vermektedir.

27/NEML-80: İnneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ vellev mudbirîn(mudbirîne).Muhakkak ki sen, ölülere işitt iremezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da (Allah’ın) davetini işitt iremezsin.27/NEML-81: Ve mâ ente bi hâdîl umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men yu’minu bi âyâtinâ fe hum muslimûn(muslimûne). Ve sen, körleri dalâletlerinden (çevirip) hidayete erdirecek değilsin. Sen, ancak âyetlerimize inananlara işitt irebilirsin. İşte onlar, teslim olanlardır.27/NEML-82: Ve izâ vakaal kavlu aleyhim ahracnâ lehum dâbbeten minel ardı tukellimuhum ennen nâse kânû bi âyâtinâ lâ yûkınûn(yûkınûne). Ve onların üzerine (Allah’ın Kitap’ta söylediği) söz vuku bulunca, onlara arzdan dabbe çıkardık (çıkarırız). İnsanların (Kitap’taki) âyetlerimize yakîn hasıl etmediklerini söyleyecek.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3367 SAFHA 4 TESLIM.indd 336 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 337: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 337

Hidayet kendisine tebliğ edildiği zaman kişi hidayete ilgisiz kalırsa, Allahû Tealâ hassalarına engeller koyar. Hassalarına engel konan bir insan, bütün âyetleri görse asla îmân etmez. Eğer kişi hidayetçiyi yalanlarsa, karşı çıkarsa o zaman uzuvlarına engeller konur. Ondan sonra da bütün âyetleri görse îmân etmez. Kavga ederse, cedelleşirse o zaman her ikisine birden Allahû Tealâ engel koyar ve kalbini de tab eder.

İşte bu açıdan Allahû Tealâ’nın dizaynına baktığımız zaman net mesajlarla karşılaşıyoruz. Dört grup insan;

1- Hidayete ilgisiz olanlar,2- Hidayetçiyi yalanlayanlar, 3- Kalbi tab edilenler olmak üzere cehenneme doğru yol alan insanlar, 4- Hidayet kendisine tebliğ edildiği an anında Allah’a ulaşmayı dileyen ve âyetlere îmân eden kişiler.

Allahû Tealâ’nın engeller koyduğu insanlar için Allah’ın Resûl’ü buyuruyor ki: “Onlar Kur’ân okurlar ama Kur’ân kursaklarından geçmez.” Yani mânâsına nüfuz edemezler. Kalbin yer almadığı bir dizaynda, âyetlere nüfuz edebilmek mümkün değildir.

Günümüz dîn tatbikatına göre insan 3 vücudun sahibi değildir. Onlara göre iki vücutt ur. O vücutlardan bir tanesi iyi olursa ruh, kötü olursa nefs (habis ruh) diye bir ayrımın içerisindedirler. Dolayısıyla ruhun devrede olmadığı bir dîn tatbikatıyla iblise karşı gâlip gelmek mümkün değildir. Gâlip gelebilmek için mutlaka ruhun devrede olması lâzımdır.

İnsan için şeytanın etkisiz olduğu zaman, kişinin ruhun talebine uyduğu zamandır. Yani bu noktada şeytana gâliptir. Ama ruhun talebinin devrede olmadığı her olayda insan iblise mağluptur, çünkü o zaman nefsinin talebine uymaktadır. Nefs, şeytanın vücuda giriş melceidir, şeytanın maşasıdır. Nefsin afetleri iblisin isteklerini ister. İş olup bitt ikten sonra da şeytan der ki:

14/İBRÂHÎM-22: Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe veadekum va’del hakkı ve veadtukum

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3377 SAFHA 4 TESLIM.indd 337 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 338: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM338

fe ahleft ukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi musrıhıyy(musrıhıyye), innî kefertu bi mâ eşrektumûni min kabl(kablu), innaz zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun). Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah, size “hak olan vaadini” vaadett i. Ve ben de size vaadett im. Fakat ben, vaadimden döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa, yaptırım gücüne) sahip değilim. Sadece sizi davet ett im. Böylece siz, bana icabet ett iniz. Artık beni kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ett im. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.”

İblise gâlip gelmenin yolu, ruhun talebine uymak, iblisin maşası durumunda olan nefsimizi tezkiye ve tasfiye etmektir. Bu sebeple Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “Allah şüphesiz ki bu dîni nefsinizi ihlâsa ulaştırmanız için var ett i.” buyurmaktadır.

Sakın ha sevgili kardeşlerim! Siz de ihlâsı dîn adamlarının zannett iği gibi zannetmeyin. Onlar derler ki: “Gelin ihlâs, aşk ve şevkle bir namaz kılalım. Gelin ihlâsla bir Tövbe-i nasuh edelim.” Böyle bir şey söz konusu değildir! Hanif dîninin 7 safh asından 6. safh ası İhlâs’tır ve bir insanın muhlislerden olabilmesi için Allahû Tealâ’nın o kişide muktesebat olarak görmek istediği şey, kalbinin 14 kademede müzeyyen olmasıdır. Yani muhlis olan kul, yerin göğün melekûtuna yakîn sahibidir. Ama o insanlar, devrin imamının ana dergâhından, mürşide tâbî olmaktan, Allah’a ulaşmayı dilemekten, gök katlarından, bunların hiç birisinden haberdar değildirler. Onlara göre sadece İslâm’ın 5 şartı var ve bunları tatbik etmeleri halinde de gerçekten muhlis olacaklarını zannediyorlar. 14 asır evvel Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le birlikte

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3387 SAFHA 4 TESLIM.indd 338 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 339: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 339

sahâbe, böyle bir dîn yaşantısı yaşamamıştır. Onların yaşadığı hanif dîni, 7 safh a ve 4 teslimden oluşmaktadır.

Kur’ân-ı Kerim’de her şey net olarak açıklanmaktadır. Konumuz olan; “Başkalarını hidayete çağıran kimseye, kendisine tâbî olanların sevabı gibi sevap verilir; bununla beraber, onların sevabından da hiçbir şey eksilmez. Başkalarını dalâlete çağıran kimseye de ona itaat edenlerin günahı kadar günah verilir; bununla beraber ona itaat edenlerin günahlarından hiçbir şey eksilmez.” hadîs-i şerifi, Nisa Suresinin 85. âyet-i kerimesinde açıklanmaktadır.

4/NİSÂ-85: Men yeşfa’ şefâaten haseneten yekun lehû nasîbun minhâ ve men yeşfa’ şefâaten seyyieten yekun lehu kifl un minh(minhâ) ve kânallâhu alâ kulli şey’in mukîtâ(mukîten).Kim güzel bir şefaatle(iyilik yapılmasına) yardım ederse, ondan (o iyilikten) onun bir nasibi olur. Ve kim kötü bir şefaatle (günah işlenmesine) yardım ederse onun da ondan (o şerrden) bir payı olur. Ve Allah, her şeye mukayyet olandır( gözetendir).

22.2. Allah’ın Evliyasına Tâbî Olan Şâkîlerden Olmaz.”“Her Bid’atın Karşısında Mutlaka Allah’ın Bir Velîsi Vardır, Onu Def Eder.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz hadîs-i şerifinde buyuruyor ki: “Allah’ın evliyasına tâbî olan, şâkîlerden olmaz.” Yine bir başka hadîsinde “Her bid’atın karşısında mutlaka Allah’ın bir velîsi vardır, onu def eder.” Bu iki hadîs-i şerifin Kur’ân âyetleri ve âyetlerle çelişmeyen diğer hadîslerin ışığında açıklaması şu şekildedir:

İki hadîs beraber mütâlea edildiğinde; her zaman parçasında Allah’ın dîninin ancak Allah’ın dostlarıyla birlikte yaşandığı anlaşılmaktadır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3397 SAFHA 4 TESLIM.indd 339 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 340: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM340

Kişi, Allah’ın dostuna (evliyasına) tâbî olmazsa cehennemlik olduğu gibi, - dîni yaşadığını zannetse de - yaşadığı bid’atlara dayalı bir dîn tatbikatıdır. Zan ve bid’atlara dayalı bir dîn tatbikatından çıkmak için o kişinin mutlaka Allah’ın dostuyla birlikte olması gerekir.

Hadîste geçen 3 esas kavram vardır:1- Evliya2- Tâbiiyet 3- Şâkîlik

Şâkîler, âhiret hayatında cehenneme giren insanların genel adıdır. “Şâkî” kelimesinin geçtiği âyetlerden bir tanesi Tâhâ Suresinin 123. âyet-i kerimesidir. Allahû Tealâ, hidayeti kabul eden (Allah’a ulaşmayı dileyen) kişinin şâkîlerden olmayacağını ve dalâlett e kalmayacağını ifade etmektedir.

20/TÂHÂ-123: Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menitt ebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ. (Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlett e kalmaz ve şâkî olmaz.”

Hidayet, insan ruhunun dünya hayatında Allah’a ulaşmasıdır. Hidayetçi, Allah katından gelir ve hidayeti tebliğ eder. Hidayeti kabul eden (hidayetçiye tâbî olan) kişi, şâkîlerden olmaz. Allahû Tealâ Bakara Suresinin 38. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

2/BAKA RA -38: Kulnâhbitû minhâ cemîa(cemîan), fe immâ ye’tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).Biz dedik ki: “Hepiniz oradan (aşağıya) inin. Benden size mutlaka hidayet gelecektir. O zaman kim hidayetime tâbî olursa, artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3407 SAFHA 4 TESLIM.indd 340 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 341: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 341

Allahû Tealâ âyet-i kerimede: “Onlar için korku yoktur.” buyuruyor. Bu korku, cehennem korkusudur. Çünkü kişi Allah’a ulaşmayı dilediği an, Allahû Tealâ verdiği söz gereğince mutlak suretle onu cennetine alır (Şûrâ-13).

Kişi belki de çok büyük günahlar işlemiştir. O büyük günahları işlemesine rağmen cennete gidecektir. Çünkü Allahû Tealâ Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesinde, kişi Allah’a ulaşmayı dilediğinde ona furkanlar vereceğini ve mağfiret edeceğini ifade etmektedir. Allahû Tealâ Mu’minûn Suresi 102. âyet-i kerimesinde de: “Kimin hasenat tartıları ağır gelirse onlar felâha kavuşanlardır.” buyurmaktadır. Hasenat tartılarının ağır gelebilmesi için o kişinin, mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzımdır ki şâkî (cehennemlik) olmaktan kurtulabilsin. Çünkü Allahû Tealâ, sevap tartıları ağır gelen kişinin, cennete gitmesini sağlar.

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tett ekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeff ir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi). Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

23/MU’MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul mufl ihûn(mufl ihûne). O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

Sadece Allah’a inanmakla hedefe ulaşmak mümkün değildir. Kişi, mutlaka takva sahibi olmalıdır.

10/YÛNUS-62: E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aley-him ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Muhakkak ki Allah’ın evliyasına (dostlarına), korku

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3417 SAFHA 4 TESLIM.indd 341 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 342: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM342

yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi?10/YÛNUS-63: Ellezîne âmenû ve kânû yett ekûn(yett ekûne). Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.10/YÛNUS-64: Lehumul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhıreh(âhıreti), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu). Onlara, dünya hayatında ve âhirett e müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah’ın sözü değişmez. İşte O, fevz-ül azîmdir.

Kişinin, Allah’a inanmanın ötesinde kalben Allah’a ulaşmayı dilemesi ve âmenû olup takva sahibi olması gerekir. Kişi ancak takva sahibi olduğu takdirde hem dünyada hem de âhirett e Allah’ın müjdesine kavuşur. Sadece basit bir talebin karşılığında, dünyadaki müjde dünya saadetinin yarısıdır; âhirett eki müjde de 3. kat cennett ir.

Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyen kişiyi 12 tane ihsana ulaştırmaktadır. Bu 12 ihsanla o kişi huşû sahibi olur. Huşû sahibi olan kişi, sabırla ve namazla (Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazıyla) mürşidini Allah’tan talep ett iğinde, (Bakara-45 gereğince) Allah, ona mutlaka mürşidini gösterir. Kişi Allahû Tealâ’nın kendisine gösterdiği mürşide ulaşıp ihsanla tâbî olur. Tâbî olunan, Allah’ın irşada memur ve mezun kıldığı velî mürşiddir. Kişi mürşidine tâbî olduğunda, hadîs-i şerift e ifade edilen “Allah’ın evliyasına” tâbî olmuştur. Allah’ın evliyasına tâbî olanlar şâkîlerden olmaz.

Hz. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “İsteyen cennete girer, istemeyen girmez.” buyuruyor. Ebû Hureyre (R.A) Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e soruyor: “Ey Allah’ın Resûlü! Cennet bu kadar basit, bir istekle kim istemez ki?” diyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V) cevap veriyor: “Evet. Beni istemeyen cenneti istememiştir.”

Sonuç olarak Allah’ın evliyasına tâbî olmak istemeyen kişi, kesinlikle cenneti istemeyen kişidir. Cenneti isteyen kişi, evliyaya tâbî olmak

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3427 SAFHA 4 TESLIM.indd 342 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 343: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 343

isteyen kişidir. Hepsi birbirine bağlıdır. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i istemeyen kişi, aynı zamanda evliyayı yani Allah’ın evliyasına tâbî olmayı istemeyen kişidir. Kişiyi evliyaya ulaştıran Allahû Tealâ’dır. Ama Allahû Tealâ, bir insanı ancak Allah’a ulaşmayı dilemesi hâlinde evliyaya ulaştırır.

Bir insan Allah’a ulaşmayı gerçekten kalben dilemezse, evliyaya da tâbî olmak istemez. Kişi kalben ulaşmayı dilerse; Allah da o kişinin evliyaya tâbî olmasını zaten sağlar. Bu kişiyi huşû sahibi kılan Allah’tır. Hacet namazıyla mürşidi ona gösteren de, tâbî olduğunda ona 7 ni’meti veren de Allah’tır. Bu durumda Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîsinde: “Allah’ın evliyasına tâbî olan şâkîlerden olmaz.” buyurarak, bir insanın kurtuluşunu dört dörtlük ifade etmektedir. Zincirin bütün halkaları boşluksuz yerli yerine oturmaktadır.

Günümüz dîn tatbikatında, insanlar tâbiiyeti (evliyaya tâbî olmayı) ortadan kaldırmışlardır. İslâm’ın 5 şartının muhtevası içinde, Allah’a ulaşmayı dilemek ve zikir yoktur. Evliya ise hiç yoktur. Şu anda dîni yaşayan insanlara “Evliya kimdir?” diye sorulduğunda verdikleri cevap: “Eskiden Allah dostları varmış ama şimdi yok.” şeklindedir.

Bir insan “Artık şu dönemde evliya yoktur, mürşid yoktur.” diyorsa bunun nedeni henüz Allah’a ulaşmayı dilememiş olmasıdır. Eğer kişi kalben Allah’a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ sözü gereği onu hemen mürşidine ulaştıracaktır. Allah’ın sözünde hulf yoktur; Allah’ın katında söz değiştirilmez.

22.2.“Her Bid’atın Karşısında Bir Allah’ın Velîsi Vardır. Onu Def Eder.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den 14 asır sonra bugün, ne yazık ki bütün İslâm ülkelerinde bid’atlere dayalı bir dîni yaşantı hâkim olmuştur. İnsanlar, Kur’ân hakikatlerini tamamen devre dışı bırakmış, kurtuluşa yönelik bütün hedef emirler unutulmuştur.

İçinde bulunduğumuz devrin en büyük bid’atlerinden biri “Ruh

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3437 SAFHA 4 TESLIM.indd 343 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 344: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM344

vücutt an çıkarsa kişi ölür.” inanışıdır. Ve Devrin İmamı Mehdi (A.S), yıllardır insanları Allah’a davet etmekte, ruhunu ölmeden evvel Allah’a ulaştırmayı dilemeyenlerin hüsranda (cehenneme gideceğini) olduğunu, dileyenlerin ise cennetle müjdelendiğini açıklamaktadır. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîs-i şerifinde buyurduğu gibi, Mehdi (A.S) da bu asrın insanını içine düştüğü bid’at karanlığından kurtaracak olandır.

22.2.1 Ruh Vücuttan Çıkınca Kişi Ölür mü?

“Ruh bize hayat verir. Ruh vücutt an çıkınca kişi ölür. İnsan ruhu ancak ölümle Allah’a ulaşır. İnsan ruhunun hayatt ayken Allah’a ulaşması yoktur.” anlayışı, dînimize sonradan girmiş bir büyük hurafedir. İblisin insanlığa korkunç bir tuzağıdır.

Bir insan günah işlediği zaman, ruhu kendi elektron devir sayısını kendisi ayarlamak suretiyle vücudunun dışına çıkar. Her günah işlendiği sırada ruh vücutt an çıktığı halde kişi ölmediğine göre “Ruh vücutt an çıkınca kişi ölür.” diyenler yalan söylemektedir.

Bir insan doğmadan evvel 9 ay anne karnında bir can taşımaktadır. Ama Allahû Tealâ ancak kişi doğduğu an ruhu ona üfürür.

15/HİCR-28: Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî hâlikun beşeren min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin).Rabbin meleklere şöyle demişti: “Ben mutlaka, “hamein mesnûn olan salsalin”den (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) bir beşer (insan) halkedeceğim.”15/HİCR-29: Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fekaû lehu sâcidîn(sâcidîne). Artık onu dizayn edip, içine ruhumdan üfl ediğim zaman, hemen ona secde ederek yere kapanın!

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3447 SAFHA 4 TESLIM.indd 344 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 345: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 345

Allahû Tealâ bir insanı evvelâ yaratır, sonra onu bir nefsle dizayn eder ve doğumla Allah ona ruhunu üfürür. Her insan doğmadan evvel anne karnındayken de canlıdır. Bu açıdan da “Ruh bize hayat verir.” diyenler Allah’a karşı yalan söylemektedirler.

Ölüm gerçekleşirken evvel emirde Allahû Tealâ mitokondrilere gelen enerjiyi keser. Vücutt a da elektromanyetik alanın bitiminden sonra enerjinin gelmemesi hasebiyle fizik vücut, artık nefs ve ruh için bir mekân hüviyetinde değil, bir görüntü hüviyetindedir. Yani evvelâ kişi ölür. Ondan sonra ruh vazifeli melekler tarafından Allah’ın Zat’ına götürülmektedir. O halde “Ruh vücutt an çıkarsa kişi ölür.” diyenler doğru söylememekte, çeşitli açılardan Kur’ân-ı Kerim’e ters bir zanda bulunmaktadırlar. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

32/SECDE-11: Kul yeteveff âkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne).De ki: “Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ett irecek (öldürecek). Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”

22.2.2 İnsan Ruhu Allah’a Ölümle mi Ulaşır?

Ruh, hayatt ayken Allah’a rücû etmesi; dönmesi, ulaşması gereken emanett ir. Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de “İrciî ilâ rabbiki (Rabbine dön)” emri ile ruhun Allah’a ulaşmasını insanlara farz kılmıştır. Ama bunun hayatt ayken gerçekleşmesi lâzımdır. Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de bu emri vaaz ett iğine göre “İnsan ruhu sadece ölümle Allah’a ulaşır.” diyenler de yalan söylemektedirler.

89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten). Rabbine dön (Allah’tan) razı olarak ve Allah’ın rızasını kazanmış olarak!

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3457 SAFHA 4 TESLIM.indd 345 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 346: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM346

22.2.3 İnsan Ruhunun Ölmeden Evvel Allah’a Ulaşması Var mıdır?

Gerçekten ölümle de insan ruhu Allah’a ulaşır. Ama Allahû Tealâ, âyet-i kerimelerde insan ruhunun sadece ölümle Allah’a ulaştığını değil; ölmeden evvel de Allah’a ulaştığını ifade etmektedir. Yani Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de, ruhun Allah’a ulaşmasını iki şekilde olduğunu buyurmaktadır.

2/BAKA RA -46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne). O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.

Öyleyse insan ruhu ölümle birlikte Allah’a ulaşır. Ölümle birlikte ruhu Allah’a ulaşmayan insan yoktur. İster kâfir, ister putperest, ister mecusî kim olursa olsun, ölümle herkesin ruhu Allah’a ulaşır. Ama insan ruhunun ölümle Allah’a ulaşmasında serbest iradenin bir fonksiyonu yoktur. Serbest iradenin bir fonksiyonu olmadığı için insan ruhunun ölümle Allah’a ulaşmasında bir mükâfat ya da mücâzat yoktur.

“Ölmeden evvel ölünüz” hadîs-i şerifi gereğince gerekli şart, ruhun ölmeden evvel kişiden ayrılmasıdır. Ruhun, yaşarken Sıratı Mustakîm üzerinde seyr-i sülûk’la, 7 katlık bir gök semasını yükseldikten sonra, 7 âlemi geçip yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşması gerekir. Bu açıdan meseleye bakıldığında; “Dünya hayatında ruhun Allah’a ulaşması diye bir şeyin olmadığı, ruhun ancak ölümle birlikte Allah’a ulaşabileceği” Kur’ân-ı Kerim’e aykırı zanlardır, bid’atlardır. Her bid’atın karşısında da Allah’ın bir velîsi vardır. Allah, velî mürşidini hak ile kaim kılar. Allah’ın Velîsi, hakkı getirir, Hakk’ı tavsiye eder. Hakkı tavsiye edince doğrudan doğruya hak ile bâtıl asla birlikte olamaz. Allahû Tealâ, hakkı bâtılın

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3467 SAFHA 4 TESLIM.indd 346 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 347: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 347

üzerine atar, bâtılı yok eder. Bâtıl, bid’at demektir. Öyleyse Allah’ın evliyası hak ile hüküm verirken, hak ile öğretimini

gerçekleştirirken hak ile Allah’ın dînini yaşarken onun karşısında yer alanlar ise bâtıl bir dîn tatbikatının içerisindedirler. Doğal olarak Allah’ın velîsi mutlak suretle bid’atın karşısındadır ve bid’atı yok edecektir.

İçinde bulunduğumuz âhir zamanda Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in insanlara, geleceğini müjdelediği Mehdi (A.S)’ın görevlerinden bir tanesi de dîne girmiş olan bid’atlardan dîni tamamen temizlemektir.

Bid’atlardan temizlenen bir Müslümanlık, bid’atlardan temizlenen Hristiyanlık, bid’atlardan temizlenen Yahudilik, sadece hanif dîninin kalmasını ifade eder. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar kendi dînlerinin hanif dîni olduğunu göreceklerdir. O zaman dînler birleşecek, sadece Allahû Tealâ’nın hak dîni, hanif fıtratıyla yaratt ığı bütün insanlar için vaaz ett iği Babamız İbrâhîm’in hanif dîninin yaşanması söz konusu olacaktır. Allahû Tealâ’nın dîn öğretiminde vazifeli kıldığı velî mürşidler elbett e Allah’ın hak hükümlerine karşı insanların zanlarından oluşan bid’atları def edeceklerdir. Hadîs-i şerif bir açıdan da bunu ifade etmektedir. “Allah’ın evliyasına tâbî olan şâkîlerden olmaz.” ve “Her bid’atın karşısında mutlaka Allah’ın bir velîsi vardır. Onu def eder.” hadîsleri bir bütün olarak yerli yerine oturmaktadır.

Velî, dilimizde “dost” demektir; çoğulu “evliya”dır. Ama “evliya” kelimesi dilimize tekil olarak girmiştir. “Allah’ın evliyası” dediğimiz an “Allah’ın dostu” anlamına gelir. “Allahû Tealâ’nın velî mürşidi” dendiği zaman da “Allah’ın evliyası” mânâsına gelir. Velî mürşid, Allahû Tealâ’nın irşada memur ve mezun kıldığı bir kişidir. Allah’ın evliyası bütün insanlara tebliğ eder, “Allah’a ulaşmayı dileyin” der. Kişi dilediği takdirde 12 tane ihsanla mürşide ulaşır. Her halükârda kişi, nefs tezkiyesinin akabinde mutlak surett e ruhuyla Allah’ın Zat’ına ulaşır. Her tezkiye kademesinde ruh da buna paralel olarak bir gök katı yükselir. 7 gök katını ve 7. gök katında 7 âlemi geçerek yokluktan Allah’ın Zat’ına ulaşır. Böylece o kişi Allahû Tealâ’dan mükâfat olarak 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısını alır.

Allah’ın evliyası, Allah’ın dostu, sevgilisi, Allah’tan aldığı emri

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3477 SAFHA 4 TESLIM.indd 347 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 348: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM348

insanlara tebliğ eder. Hidayeti bize tebliğ eden hidayetçidir. Allah’ın bir velî mürşididir. Kişinin en büyük kurtuluşa ulaşabilmesi için mutlak surett e Allah’a ulaşmayı dilemesi gereklidir. Bir tanesi nefs, bir tanesi ruh olmak üzere her daim akla pozitif ve negatif talepler ulaşmaktadır. Akıl da sonuçta karar verecektir. Düğümü çözen akıldır. Akıl, ruhun yanında yer alırsa, Allah’a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ, o kişiyi mutlaka Kendisine ulaştıracağını garanti eder. Akıl tebliğe muhatap olduktan sonra Allah’a ulaşmayı dilemezse, o zaman da nefs gâlip olur. Ruh, ölmeden evvel hedefine ulaşamaz.

Allah’ın katından tebliğle vazifeli olan hidayetçileri, geldiği zaman susup dinlemek gerekir ki; Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “Susan kazandı.” buyurmaktadır. İnsanlar, A’râf Suresinin 204. âyet-i kerimesine uyarak Kur’ân tilâvet edildiği zaman susarak dinleseler, işitseler ve Allah’a ulaşmayı dileseler, o zaman Allahû Tealâ o insanları mutlaka rahmetine gark edecektir. Fazl ve rahmetiyle Kendisine ulaştıracaktır. Eğer kişi, dinlemeyip devamlı karşı çıkarsa, o zaman Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in söylediği hadîsin mutlaka Kur’ân âyetleriyle karşılaştırılması lâzımdır. Bu konuda geçen hadîsler, Kur’ân-ı Kerim âyetleriyle karşılaştırıldığında bu hadîslerin Kur’ân’a uygun olduğu sonucuna net olarak ulaşılmaktadır.

7/A’RÂF-204: Ve izâ kuriel kur’ânu festemiû lehu ve ensıtû leallekum turhamûn (turhamûne). Kur’ân okunduğu zaman artık onu dinleyin! Ve susun ki; böylece rahmete kavuşturulursunuz.

Şâkîlerden olmak istemeyen kişinin, mutlaka Allah’a ulaşmayı dileyerek, Allah’ın velî mürşidine tâbî olması gerekir. Tâbiiyet bütün insanlara farz kılınmıştır. Geleneksel İslâm tatbikatının içerisinde tâbiiyet olmadığı için bu tatbikatla kurtuluş mümkün değildir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3487 SAFHA 4 TESLIM.indd 348 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 349: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 349

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3497 SAFHA 4 TESLIM.indd 349 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 350: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM350

2 3 . B A S A M A K

BEKA MAKAMI

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3507 SAFHA 4 TESLIM.indd 350 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 351: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 351

23.1 “Güzel Ahlâk Hataları Eritir; Suyun Buzu Erittiği Gibi. Fenâ Ahlâk da Ameli Bozar; Sirkenin Balı Bozduğu Gibi.”

“Güzel ahlâk hataları eritir; suyun buzu eritt iği gibi. Fenâ ahlâk da ameli bozar; sirkenin balı bozduğu gibi.” (K: İbni Abbas (R.A) Rumuzul Hadîs Syf-215; Câmius Sağir 1, S. 97/4).

İbni Abbas (R.A)’dan Rumuzul hadîs sayfa 215’de rivayet edilen bir hadîs şöyle rivayet edilmiştir: “Sirke balı bozduğu gibi kötü huy da ameli ifsad eder.”

Aslında her iki hadis de bizleri aynı sonuca ulaştırmaktadır. Acaba bununla Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bizlere vermek istediği mesaj nedir?

23.1.1 Hataları Eriten Güzel Ahlâk Nedir?

Güzel ahlâkın temeli başkaları için yaşamaktır yani Allah için yaşamaktır. En zirve noktada Allah için yaşamak ise daimî zikirle mümkün olan bir olgudur.

Nefsimizin manevî kalbindeki afetlerin hepsi kötü huylardır. Kötü ahlâkın temsilcileridir. Ama ne zaman daimî zikirle bu afetlerin yerine ruhtaki hasletleri faziletler olarak kalbimize monte edersek, o zaman gerçekten güzel ahlâkın sahibi oluruz. Kişi kalbinde faziletlerin sahibi olduğu zaman güzel ahlâk hataları eritir; suyun buzu eritt iği gibi. Çünkü artık o kişinin hata işlemesi mümkün değildir. Tabiî ki bu daimî zikirde neticelenen bir olgudur ama daha evvelinden de kişi nefsinin manevî kalbini hangi oranda tezkiye etmişse, o oranda güzel ahlâkın sahibidir.

Bir tek dileğimize karşılık Allahû Tealâ bizi %51 oranında güzel ahlâkın sahibi kılar. Mânâsı %51 oranında kalbimizin aydınlanmasıdır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3517 SAFHA 4 TESLIM.indd 351 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 352: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM352

%51 oranında nefsimizin manevî kalbindeki karanlıklar, fenâ ahlâkın temsilcileri olan afetler azalır, Allah’ın nurları (faziletleri) gelip kalbimize yerleşir. Bizim yapmamız gereken hatalar, suyun buzu eritt iği gibi %51 oranında erimiştir.

23.1.2 Ameli Bozan Fenâ Ahlâk Nedir?

Âyetlere baktığımız zaman net olarak şunu görüyoruz: Eğer kişi hevasına tâbî olur, nefsini tezkiye ve tasfiye etmezse ameli boşa gider. Nefsin manevî kalbinde afetler varoldukça, o afetlerden kaynaklanan talepler tamamen dünyaya dönüktür. Allahû Tealâ da “Dünyayı isteyenin ameli boşa gider.” buyurmaktadır.

18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen).De ki: “Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an). Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybett ikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). İşte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaşmasını) inkâr ett iler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitt i). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3527 SAFHA 4 TESLIM.indd 352 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 353: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 353

Amelin bozulmasının, amelin boşa gitmesinin sebebi kötü ahlâktır. Burada âyet-i kerimede zikredilen insanlar, kendileri Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi başkalarının dilemesine mâni olan insanlardır. Yani hiçbir zaman nefs tezkiyesi ve tasfiyesini yapmayacak olan insanlardır.

2/BAKA RA -8: Ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hum bi mu’minîn(mu’minîne). Ve insanlardan bir kısmı derler ki: “Biz, Allah’a ve âhiret gününe (hayatt a iken ruhun Allah’a ulaşacağı güne) îmân ett ik.” Ve onlar mü’min değillerdir.2/BAKA RA -9: Yuhâdiûnallâhe vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş’urûn(yeş’urûne). (Zannederler ki) Allah’ı ve âmenû olanları aldatırlar. Halbuki onlar, ancak kendilerini aldatırlar ve farkına varmazlar.

İnsanlar ne yapıyorlar? “Dîni biz öğretiriz” diyorlar ama öğrett ikleri dîn tatbikatı eksik. Kendileri onunla kurtuluşa ulaşmadıkları gibi başkalarının da dilemesine mâni oldukları için onlara zulmediyorlar. Yani Allah’ı ve mü’minleri aldatıyorlar. Onların kalplerinde kötü huylar vardır. O kötü huylar sebebiyle bunlar fenâ ahlâkın sahibidirler. Yaptıkları her fiil karşılığında kalplerinin füccur kapısı açıktır, oradan devamlı şeytan üfürmektedir ve kalplerine karanlıklarını göndermektedir. Günbegün o insanların kalbi daha da kararır. Onlar fesat çıkaranların ta kendileridir ama farkında değillerdir, şuurlanmazlar. Allahû Tealâ bu insanlar için şöyle buyurmaktadır:

2/BAKA RA -10: Fî kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâ(maradan) ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûn(yekzibûne).Onların kalplerinde maraz (hastalık) vardır. Allah da bu sebeple onların hastalığını artırmıştır. Tekzip etmeleri

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3537 SAFHA 4 TESLIM.indd 353 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 354: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM354

(Allah’a ulaşmayı yalanlamaları) sebebiyle onlar için elîm bir azap vardır.2/BAKA RA -11: Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûn(muslihûne). Onlara (Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için, kalpleri engelli ve başkalarını hidayett en men ett ikleri için Allah’ın hastalıklarını artırdığı insanlara): “Yeryüzünde fesat çıkarmayın (başkalarını Allah’ın yolundan men etmeyin).” denildiği zaman: “Biz sadece ıslah ediciyiz (dîn öğreticileri, nefs tezkiyecileriyiz).” dediler.2/BAKA RA -12: E lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş’urûn(yeş’urûne). Muhakkak ki onlar, (evet) onlar fesat çıkaranlardır ve lâkin (şuurunda) bilincinde olmazlar, (öyle) değil mi?

Eğer kişi nefsini tezkiye ve tasfiye etmezse, nefsinin manevî kalbindeki afetler sebebiyle ve o afetlerin günbegün daha da kararması sebebiyle yaptığı ameller bozulur, ifsad olur, Allah katında boşa gider.

23.1.3 Hataların %100 Oranında Erimesi

Kişi tebliğe muhatap olduğu an Allah’a ulaşmayı diler, hemen davete icabet ederse, Allahû Tealâ da verdiği söz gereğince Enfâl-29’a göre peş peşe ona furkanlar verir. Eğer engeller varsa, hassalar ve uzuvlar üzerindeki engelleri kaldırır. Onu 7 furkanın sahibi kılar ve o kişi gerçekten artık gören, işiten ve akleden birisi olur. Zâhire göre dirilmiştir ama bâtına göre henüz dirilme tamamlanmamıştır.

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tett ekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeff ir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi). Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3547 SAFHA 4 TESLIM.indd 354 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 355: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 355

sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Dalâlett eyken ölü olan kalbin sahibini diriltmek üzere Allahû Tealâ o kalbe hidayetle ulaşır. Şeytana dönük olan kalbi Kendisine çevirir. Kalbe giren rahmetin yolunu açar ve o kişi zikretmeye başladığı an, Allah’ın katından salâvât taşıyıcısıyla rahmet o kişinin kalbine gelir ve kalbine gelen rahmetle o kişi nurun sahibi olur ve %2’lik huşûya ulaşır. Huşû sahibi olmak çok önemlidir. Çünkü ancak huşû sahiplerine Allahû Tealâ, hacet namazını kılmaları halinde mürşid gösterir. Buraya kadar verdiği 12 tane ihsanla gösterdiği mürşide tâbî olan insana ise Allahû Tealâ 7 tane ni’met verir.

1. ni’met, devrin imamının ruhu o kişinin başının üzerine gelip yerleşmesidir. 2. ni’met, Allah’ın o kişinin kalbine îmânı yazmasıdır.3. ni’met, o güne kadar işlenen bütün günahların sevaba çevrilmesidir. 4. ni’met, ruhun vücutt an ayrılıp ait olduğu Sıratı Mustakîm’de seyr-i sülûka başlamasıdır, ruhun hidayetinin başlamasıdır.5. ni’met, o kişinin nefs tezkiyesine başlamasıdır, nefsin hidayetidir.6. ni’met, o kişinin iradesinin güçlenmeye başlamasıdır, iradenin hidayetidir.7. ni’met, fizik vücut da güçlenir, fizik vücudun hidayetidir.

Kısacası mürşide tâbiiyetle dört hidayet birden başlar. Dört hidayet demek aynı zamanda 4 teslim demektir. Ruhun hidayeti; ruhun Allah’a teslimidir. Fizik vücudun hidayeti; fizik vücudun Allah’a teslimidir. Nefsin hidayeti; nefsin Allah’a teslimidir. İradenin hidayeti; iradenin Allah’a teslimidir. Dört teslimin başlangıç noktası burada gerçekleşir.

Allahû Tealâ, Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne, Radiye, Mardiyye, Tezkiye kademelerini zikir artışlarıyla bir bir o kişiye nasip

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3557 SAFHA 4 TESLIM.indd 355 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 356: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM356

kılar. Bunlara paralel olarak ruh da gök katlarında yükselir ve göğün 7. katında 7 âlemi geçtikten sonra yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır.

Bu noktada nefsin manevî kalbinde de %51 aydınlanma olmuştur. Bu, Allahû Tealâ’nın bir ikramıdır yani o kişiyi Allahû Tealâ bir dilekle %51 güzel ahlâkın sahibi kılmıştır. Güzel ahlâk, o kişinin yapması gereken hataları, kötü huylarını, kötü davranışlarını, suyun buzu eritt iği gibi eritir.

Dolayısıyla insanoğlu kendi seçimini kendisi yapmak zorundadır. Ya Allah’a ulaşmayı dileyecek, Allah’a giden yolu seçecek, Allah’ın yardımıyla güzel ahlâkın sahibi olacak, Kur’ân ahlâkıyla; Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanacak ve yahut da kesinlikle dünya hayatını seçecektir. Dünya hayatını seçerse hastalıkların şifaya kavuşamaması bir yana, devamlı olarak kişinin hastalıkları artacak ve kötü ahlâk sebebiyle ne bu dünyada, ne de âhirett e saadet ve huzura ulaşmış olamayacaktır.

Böyle bir kişi “Ne kendi eyledi rahat, ne de âleme verdi huzur. Çekti öldü gitt i, dayansın ehli kubur.” ifadesinin muhatabıdır. Fenâ ahlâkın sahibi olan kişi kendisi rahat etmediği gibi, başkasına da rahatlık vermez. Başkasını da devamlı huzursuz ve mutsuz eder. Çünkü sosyal bir varlık olan insan diğer insanlarla birlikte yaşar. Kendisi huzursuz ve mutsuzsa, kendisi kötü kokunun sahibiyse, onun yaydığı kötü kokudan etraft aki insanlar da rahatsız olur.

Buna dair şehzade örneği şöyledir: Babası devamlı olarak “Evlâdım! Allah’a karşı kulluk görevlerini yerine getir, namaz kıl.” derken, oğlu da devamlı olarak babasının bu tebliğine karşılık “Her koyun kendi bacağından asılır” deyip kulak asmıyormuş. Günün birinde baba bir koyunu kesmiş ve oğlunun yatt ığı yerin yanı başına bir direk dikmiş, koyunu kestikten sonra iç organlarını çıkartmadan yaz sıcağında o direğe asmış. Çok kısa zamanda da koyun cesedi etrafa çok kötü bir koku salmış. Tabiî oğlu rahatsız olmuş, “Hemen onu oradan indirin.” demiş. İki nöbetçi de “Babanın izni olmadan biz bunu yapamayız.” demişler. Babasına koşmuş: “Ne hakla bunu yaptın?” Babası demiş ki: “Evlâdım, o koyun kendi bacağından asılmış yaptığımız bir şey yoktur.” “Evet, ama beni rahatsız ediyor.” demiş. Babası da: “Şimdi gel bakayım, kulağına ben bir şey fısıldayayım. Sana bugüne kadar devamlı olarak seni yaratan

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3567 SAFHA 4 TESLIM.indd 356 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 357: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 357

Rabbinin emirlerine itaat etmeni tembih ett ik, sana nasihat ett ik, ama aldığımız cevap ‘her koyun kendi bacağından asılır’ oldu. İşte o koyun da kendi bacağından asılmış ama seni rahatsız ediyor. Fakat senin Rabbine karşı olan vazifelerini yerine getirmemenden dolayı etrafında rahatsız olan insanları niye düşünmüyorsun?” demiş.

Dolayısıyla biz insanlar sosyal mahlûklarız. Diğer insanlarla birlikte yaşıyoruz. Biz kendimize zulmett iğimiz an (başkalarının bizim üzerimizde hakkı vardır), onlara da zulmediyoruz ama biz kendimize bir iyilik yaptığımız zaman mutlaka onların da bundan pay sahibi olduğunu kesinlikle bilmemiz gerekir.

%100 güzel ahlâk ise daimî zikirde gerçekleşen bir olgudur. Daimî zikre ulaşan insan bir bütün olarak güzel ahlâkın sahibi olur. O, kötülüğe karşı hayırla mukabele eder. Onun artık bir daha bir negatif sözün sahibi olması mümkün değildir.

23.2 “Yediğinizi Allah’ın Zikri ve Namazla Eritin. Bundan Gâfil Olmayın ki; Kalpleriniz Katılaşır.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, buyuruyor ki: “Yediğinizi Allah’ın zikri ve namazla eritin. Bundan gâfil olmayın ki; kalpleriniz katılaşır.” (K: C.1, S. 67/10; Râmûz-ul Ehâdis, Hadîs No: 934)

23.2.1 Gâfil Olmayan Kişi Kimdir?

Zikreden kişi gâfil olmayan kişidir. Zikretmeyen kişi ise gâfil olan kişidir. O halde Allahû Teâlâ, zikri bize farz kılmıştır.

7/A’RÂF-205: Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3577 SAFHA 4 TESLIM.indd 357 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 358: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM358

ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne).Ve sabah ve akşam vakitlerinde Rabbini kendi kendine, korkarak ve yalvararak, sözün sesli olmayanı ile zikret. Ve gâfillerden olma.

23.2.2 Zikir Nedir?

Hâdiste; biri “Allah” isminin tekrarı, diğeri de namaz olmak üzere iki çeşit zikirden bahsedilmektedir. Allahû Tealâ da Muzzemmil Suresinin 8. âyet-i kerimesinde “Rabbinin ismi ile zikret” diyerek “Allah” isminin tekrarı ile yapılan zikri farz kılmaktadır.

73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebett el ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Ve Rabbinin İsmi’ni zikret ve her şeyden kesilerek O’na ulaş.

Allahû Teâlâ, Kur’ân-ı Kerim’de Tâhâ Suresinin 14. âyet-i kerimesinde namazın da bir zikir olduğuna işaret etmektedir.

20/TÂHÂ-14: İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî.Muhakkak ki Ben, Ben Allah’ım. Benden başka İlâh yoktur. Öyleyse Bana kul ol ve Beni zikretmek için namazı ikame et!

Allahû Teâlâ, zikirle ilgili olarak Ankebût Suresinin 45. âyet-i kerimesinde de şöyle buyurmaktadır:

29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3587 SAFHA 4 TESLIM.indd 358 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 359: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 359

vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne). Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.

Bu âyet-i kerimenin muhtevasında 3 çeşit zikir bulunmaktadır: 1- Kur’ân âyetlerinin tilâveti (Kur’ân okumak) bir zikirdir.2- Namaz kılmak, bir zikirdir. 3- “Allah” isminin tekrarı, bir zikirdir. Bu 3 çeşit zikir içerisinde en büyük zikrin “Allah” isminin tekrarı

olduğu net olarak belirtilmektedir. İşte bu nedenle “Allah” isminin tekrarı, ibadetlerin sultanıdır; en büyük ibadett ir.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V), burada yediklerimizi hazmedebilmemiz ve vücut için faydalı hale gelebilmesi için ön koşul olarak zikri emretmiştir. Allahû Teâlâ da âyetlerle zikir yapmamızı farz kılmaktadır.

23.2.3 Kalpleri Katılaşan İnsanlar Kimlerdir?

Kalpleri katılaşan insanlar, Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerdir.

39/ZUMER-22: E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah’a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah’ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3597 SAFHA 4 TESLIM.indd 359 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 360: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM360

Demek ki; bazı insanların da Allah’ın zikri ile kalpleri katılaşmaktadır. Bir insan, Allah’a ulaşmayı dilemediği takdirde zikir yapsa dahi Allah’ın katından bir şey kendisine gelmez. Rahmet kalbine ulaşmaz. Çünkü Allah, ancak kişinin kalben Allah’a ulaşmayı dilemesi halinde, Rahmân esması ile tecelli eder ve Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesi gereğince ona peş peşe furkanlar verir.

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tett ekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeff ir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Allahû Tealâ, 7 tane furkan vererek eğer varsa kişinin hassaları ve

uzuvları üzerindeki engelleri kaldırır:1. furkan: Baş gözündeki hicab-ı mestureyi alır. 2. furkan: Basar hassası üzerindeki gışavet adlı perdeyi alır.3. furkan: Baş kulaklarında işitmeye mâni olan engeli (vakra) alır.4. furkan: Sem’î hassasının mührünü açar.5. furkan: Kalbindeki ekinneti alır (1. kalp şartı).6. furkan: Fıkıh hassasının mührünü açar (2. kalp şartı).7. furkan: İhbatı koyar (3. kalp şartı).

Bu furkanlardan 4 tanesi baş gözleri ve baş kulakları ile alâkalıdır. Furkanların 3’ü de nefsin manevî kalbiyle alâkalıdır. Böylece kişi 7 furkan alarak ilk 3 kalp şartının sahibi olmuştur. Ama Allahû Teâlâ nefsin manevî kalbini 3 tane kalp şartına daha ulaştırır:

4. kalp şartı: Kalbe hidayetle ulaşır. 5. kalp şartı: Allah kalbi Kendisine çevirir. 6. kalp şartı: En’âm Suresinin 125. âyet-i kerimesinde zikredildiği

gibi, Allah göğüsten kalbe giden rahmetin yolunu açar. 6/EN’ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3607 SAFHA 4 TESLIM.indd 360 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 361: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 361

yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne). Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlett e bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.

Bu noktada kişi, 6 tane kalp şartının sahibidir ve artık zikir yaptığı an Allah katından salâvât taşıyıcısı ile göğsüne gelen rahmet, göğüsten kalbe rahmet yolu açıldığı için o yolu takip ederek anında kalbe ulaşır. Rahmetin kalbe girdiği oranda zulmet de kalpten çıkar. Göğsü şerh edilenler, Allah’tan bir nur üzeredir. Çünkü kimin göğsü şerh edilmişse yani göğsünden kalbine yol açılmışsa ancak o kişinin kalbine zikirle rahmet nuru ulaştığı için o Allah’tan bir nur üzere olur. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

39/ZUMER-22: E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbihi, fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah’a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah’ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.

Sonuç olarak; hâdiste zikredildiği gibi yediklerimizi, Allah’ın zikri ve namazla eritmemiz gerekir. Zikrin kalbi aydınlatması nurlandırması için de Allah’a ulaşmayı dilemek gerekir. Zikirden gâfil olunmazsa; kalpler de katılaşmaz.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3617 SAFHA 4 TESLIM.indd 361 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 362: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM362

2 4 . B A S A M A K

ZÜHD MAKAMI

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3627 SAFHA 4 TESLIM.indd 362 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 363: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 363

24.1 “Kim Allah’ı Çok Zikrederse Münâfıklıktan Uzak Olur. Münâfıklar Size: ‘Gösteriş İçin Yapıyorsunuz.’ Diyecekleri Kadar Çok Ama Çok Allah’ı Zikrediniz. Kim Allah’ı Çok Zikretmezse O, Îmândan Uzaklaşır.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Kim Allah’ı çok zikrederse münâfıklıktan uzak olur. münâfıklar size: ‘Gösteriş için yapıyorsunuz.’ Diyecekleri kadar çok ama çok Allah’ı zikrediniz. Kim Allah’ı çok zikretmezse O, îmândan uzaklaşır.” (K: Câmius Sağir, c. 3, No: 3593; Câmius Sağîr, I, 138, Hadis No: 903; Râmuz, No: 5060).

Dîn, bir insanın Allah ile ilişkilerini ve diğer insanlarla ilişkilerini muhtevasına alan sistemin bütünüdür. Bizimle Allah arasındaki ilişkiler tamamıyla Allah’ı zikretmeye dayalıdır. Peygamber Efendimiz (S.A.V), bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Allah sizin soyunuza, mallarınıza, şekli şemâlinize bakmaz; devamlı olarak kalbinize ve o kalpteki niyete paralel işlediğiniz amele bakar.”

O halde Allahû Tealâ’nın bir insanda devamlı nazargâhı kalptir. Kalp, “Allah” isminin tekrar edildiği yerdir. Kişiyi, Allah’ın emirlerine isyana ve yasak ett iği fiilleri işlemeye götüren afetlerin bütünü ise nefsin manevî kalbindedir. Şeytan da bu afetlere %100 tesir etme imkânının sahibidir.

Allahû Tealâ insanlara, zikirle bu afetleri kalpten tamamen temizlemelerini ve yerine ruhun hasletleri olan 19 tane faziletin yerleşmesini emretmektedir. Kişinin insan-ı kâmil olması böyle gerçekleşecektir. İblisin boyunduruğundan kurtulabilmenin yegâne şartı, zikirdir.

Her şeyden evvel Allahû Tealâ’nın indirdiği Kur’ân-ı Kerim zikirdir. Allahû Tealâ Hicr Suresinin 9. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3637 SAFHA 4 TESLIM.indd 363 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 364: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM364

15/HİCR-9: İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne). Muhakkak ki; zikri (Kur’ân-ı Kerim’i) Biz indirdik. O’nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.

Allahû Tealâ her kavmin içerisinde, o kavmin ana lisanıyla tebliğ eden velî resûllerini ard arda kesintisiz olarak vazifeli kılmaktadır.

36/YÂSÎN-11: İnnemâ tunziru menitt ebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb(gaybi), fe beşşirhu bi magfi-retin ve ecrin kerîm(kerîmin). Sen sadece zikre tâbî olanı ve gaybda Rahmân’a huşû duyanı uyarırsın. Öyleyse onu mağfiret ile (günahların sevaba çevrilmesiyle) ve “kerim ecir” ile müjdele.

Allahû Tealâ, bu resûllerini hangi maksatla vazifeli kıldığını En’âm Suresinin 48. âyet-i kerimesinde ifade etmektedir.

6/EN’ÂM-48: Ve mâ nursilul murselîne illâ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men âmene ve asleha fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Biz resûlleri “uyarıcılar ve müjdeleyiciler” olmaktan başka (bir şey için) göndermeyiz. Artık kim âmenû olur (Allah’a ulaşmayı dilerse) ve ıslah olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.

Zikir yapan her insan, ne yazık ki iblisin tesirinden kurtulamayacaktır. Bir insanın yaptığı zikrin kalbini tezkiye ve tasfiye edebilmesi için âmenû olması lâzımdır. Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de âmenû olmanın farziyetine işaret buyurmaktadır. Âmenû olmak için, Allah’a ulaşmayı dilemek gerekir. Kişi, sabahtan akşama kadar zikretse dahi, Allah’a

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3647 SAFHA 4 TESLIM.indd 364 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 365: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 365

ulaşmayı dilemedikçe, o zikrin ona faydası olmaz. Allahû Tealâ bu durumdaki insanları Zumer Suresinin 22. âyet-i

kerimesinde ifade etmektedir.

39/ZUMER-22: E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah’a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur. Allah’ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlett edirler.

Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin kalpleri, Allah’ın zikriyle katılaşır.

Kur’ân-ı Kerim’de; Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi başkalarının dilemesine de mâni olan bu insanlar, katilden daha büyük bir fitnenin elebaşları olarak ifade edilmektedir. Kendilerini hidayett e zannederler, zikrederler ama bu zikir onları Allah’ın nuruna ulaştırmak yerine kalplerini katılaştırır. Bu insanlar kalben Allah’a ulaşmayı dilemedikleri için yaptıkları zikir, fayda vermez. Allah’a ulaşmayı kalben dilemiş olsalardı, Allahû Tealâ 7 furkan ve 12 tane ihsan vererek, onları mürşidlerine ulaştıracaktı. Mürşide tâbiiyetle nefs tezkiyesi ve tasfiyesine başlayacaklardı.

İnsanları, en zirve noktaya (7 safh a - 4 teslime) ulaştıracak, Allah’a yaklaştıracak bir tek vasıta emir vardır. Bu vasıta emir, Allah’a ulaşmayı dileyip, Allahû Tealâ’nın tayin ett iği mürşide tâbî olduktan sonra, yapılan zikirdir. Bu noktadaki zikir, nefsi ıslah edici ameldir.

İşte İslâm’ın 24. basamağı olan Zühd Makamı, kişinin zikrinin günün yarısından fazlasına ulaştığı noktayı ifade eder. Kişi bu noktada Allah’a zühdünü ispat etmiştir ki; artık o dünyaya değer veren biri olmaktan çıkmıştır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de hadîs-i şerifinde kişinin zahid olduğu 24.basamağı işaret etmiştir. Çok zikretmek, günün yarısından fazla zikri ifade etmektedir. O halde “Kim Allah’ı çok zikrederse münâfıklıktan uzak olur. münâfıklar size: ‘Gösteriş için yapıyorsunuz.’

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3657 SAFHA 4 TESLIM.indd 365 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 366: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM366

Diyecekleri kadar çok ama çok Allah’ı zikrediniz. Kim Allah’ı çok zikretmezse O, îmândan uzaklaşır.” hadîs-i şerif ile Kur’ân-ı Kerim arasından kesin bir illiyet rabıtası vardır.

İnsanoğlunun iç düşmanı olan nefs, 19 tane afetle mücehhezdir ve Nefs, insanın berzah âlemine ait olan vücududur. Allahû Tealâ, insanoğluna nefsi, karanlıklarla mücehhez olarak vermiştir; bu nefsi, tezkiye ve tasfiye etme (temizleme) görevini de insana vermiştir. İblis, insanların içindeki nefsi maşa gibi kullanarak bütün insanları kendisiyle birlikte cehenneme götürmeye çalışmaktadır. Bize düşense Allah’a ulaşmayı dileyip 12 ihsanla mürşidimize tâbî olmaktır. Ancak mürşidine tâbî olan kişinin yaptığı zikir, kendisine fayda sağlayacaktır.

24.1.1 Rahmân’ın Zikrinden Göz Yumanlara Şeytan Musallat Olur

Allahû Tealâ, Zuhrûf Suresinin 36. âyet-i kerimesinde “Kim Rahmân’ın zikrinden göz yumarsa, Biz ona şeytanı musallat ederiz.” ifadesiyle iblisin yegâne gayesinin “insanları zikirden alıkoymak” olduğunu, net olarak açıklamaktadır.

43/ZUHRÛF-36: Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn(karînun). Ve kim Rahmân’ın zikrinden yüz çevirirse, şeytanı ona musallat ederiz. Böylece o (şeytan), onun yakın arkadaşı olur.

Burada ifade edilen “zikir”, Kur’ân-ı Kerim de olabilir; “Allah” isminin kalpte tekrarı da olabilir. İblisin gayesi, insanları kesin olarak bu iki zikirden de alıkoymaktır. Çünkü iblis, insanları Kur’ân’dan alıkoyarak, mürşide ve ıslah edici amellere ulaşmalarına da mâni olacaktır.

Allahû Tealâ, Mucâdele-19’da hizbuşşeytan’ın (şeytanın taraft arlarının) kimler olduğunu açıklamaktadır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3667 SAFHA 4 TESLIM.indd 366 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 367: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 367

58/MUCÂDELE-19: İstahveze aleyhimuş şeytânu fe ensâhum zikrallâh(zikrallâhi), ulâike hiz-buş şeytân(şeytâni), e lâ inne hizbeş şeytâni humul hâsirûn(hâsirûne).Şeytan onları kuşatt ı. Böylece Allah’ın zikrini onlara unutt urdu. İşte onlar, şeytanın taraft arlarıdır. Şeytanın taraft arları, gerçekten hüsranda olanlar, onlar değil mi?

İblis, insanlara önce Kur’ân zikrini unutt urur ve insanları zikirden, namazdan alıkoyar. Özellikle de Allah’a ulaşmayı dilemekten alıkoyar. Çünkü kişi Allah’a ulaşmayı dilemezse, ne yaparsa yapsın; ne İslâm’ın 5 şartı, ne zikir, ne de başka ameller ona fayda verebilir. Allahû Tealâ, tebliğe muhatap olduktan sonra Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişinin hassalarına engeller koyar; kişi, artık âyetleri idrak edemez. Tebliğciye karşı çıkarsa uzuvlarına da engeller konulur. Eğer bu kişi daha da öteye giderse o zaman da fesat çıkaran birisi olur ve Allah onun kalbini tab eder. Artık bu kişinin kurtuluş imkânı kalmaz.

Kişi, “Âhiret benim için dünya hayatından hayırlıdır” diyerek, Allah’a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ verdiği söz gereğince, bu dileğin sahibinin ruhunu Kendisine ulaştırır ve kişi ermiş evliyadan olur. Her ne kadar kişi kendisi ruhunu Allah’a ulaştırmış gibi görünse de aslında hepsini gerçekleştiren Allah’tır. Kula ait olan sadece serbest iradenin bir talebi, bir dileğidir. Kişi Allah’a ulaşmayı dilediği an Allah ona zikri sevdirir; velî ni’meti olan mürşidine ulaştırır; nefsini tezkiye eder; ruhunu Kendisine ulaştırarak dünya saadetinin yarısını ve 3. kat cenneti ikram eder. Bunların hepsi, bir insanın sadece Allah’a ulaşmayı dilemesi karşılığında Allahû Tealâ tarafından ikram edilir.

Allahû Tealâ, 3-4 saatlik bir zikirle, kişinin ruhunu Kendisine ulaştırır. Çünkü kişi bu dileğin sahibi olduğu zaman Allah, insanın dış düşmanı olan şeytanın o kişi üzerindeki negatif tesirini sıfırlar. Allah’ın vasıta emirleri sevdirmesiyle içteki düşman olan nefs de Allah’ın emir ve yasaklarına %100 itaat eder. Allahû Tealâ, sonsuz ilmi ile koruyucu bir fanus içerisinde kişiyi Kendisine ulaştırır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3677 SAFHA 4 TESLIM.indd 367 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 368: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM368

24.1.2 Münâfık Olmak İstemeyen Kimse Zikrini Arttırmalıdır

Allahû Tealâ’nın verdiği söz, kişinin ruhunu Kendisine ulaştırmasına kadardır. İşte o noktadan itibaren Allahû Tealâ diyor ki: “Artık Benim sana vereceğim garanti buraya kadar. Bundan öteye sen ne kadar gayret sarf edersen, o kadar yardım alırsın.”

Bundan sonra Allahû Tealâ koruyucu kalkanı kaldırır ve iblis, ermiş evliyayı tekrar kendi safl arına çekebilmek için “Allah” isminin kalpte tekrarı olan zikri unutt urmaya çalışır. Münâfıkların durumu da bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Kim Allah’ı çok zikrederse, münâfıklıktan uzak olur. Münâfıklar size ‘Gösteriş için yapıyorsunuz.’ diyecekleri kadar Allah’ı çok zikrediniz.” buyurmaktadır.

Allahû Tealâ bu güzellikleri, ikramları 6-7 aylık bir süre içerisinde, sadece kişinin basit bir talebine bağlı olarak bahşetmişken zikirden yüz çevirerek, zikri artt ırmamak en büyük hatadır. Zikir yoksa hiçbir şey yoktur. Münâfıklardan olmak istemeyen kişi, mutlaka Allah’ı çok zikretmelidir ve mutlak suretle her gün kendisini “Ben bugün ne kadar zikir yaptım?” diyerek hesaba çekmelidir.

24.1.3 Zikirden Yüz Çevirenler Fıska Düşen Kimselerdir

İblisin fıska düşürdüğü insanların en temel hataları zikirden yüz çevirmeleridir. Çünkü kişi Allah’ı çok zikretmezse îmândan uzaklaşır. Ruhunu Allah’a ulaştıran kişi, iblisle mücâdele edip: “Seni zikir silahıyla mahvedeceğim” diyeceğine, iblise birebir kısas uygulayacağına, gevşeklik gösterirse, zikir azalması tahakkuk eder ve yavaş yavaş yozlaşma başlar. İbadetlerde de tembellik başlar. Çünkü zikir yoksa ibadetlerden

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3687 SAFHA 4 TESLIM.indd 368 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 369: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 369

hoşlanmak söz konusu değildir. Artık kişi, zikri gitt ikçe azaldığı için evvelden Allah’ın resûlü vasıtasıyla kazandığı Allah’ın ikramlarını, bir mirasyedi gibi tamamen tüketir. Kişi için kazanılanlar bitince, negatife geçilir ve şeytan ona yaptıklarını güzel göstermeye başlar; en sonunda da Allahû Tealâ o kişinin kalbine küfrü tab eder.

Allahû Tealâ’nın Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’de örnek gösterdiği yegâne vasıta emir; zikirdir.

33/AHZÂB-21: Lekad kâne lekum fî resûlillâhi usve-tun hasenetun limen kâne yercûllâhe vel yevmel âhıre ve zekerallâhe kesîrâ(kesîren). Andolsun ki, sizin için ve Allah’a ve âhiret gününe (Allah’a ulaşma gününe) ulaşmayı dileyen ve Allah’ı çok zikredenler için, Allah’ın Resûl’ünde güzel bir örnek vardır.

Bir insan gerçekten Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e uymak istiyorsa, “Allah’ı çok zikredenlerden” olmak durumundadır.

İblisin insanları zikirden alıkoyarken kullandığı taktikleri Kur’ân-ı Kerim âyetleri ile incelemek lâzımdır. İblisin insanları yoldan çevirmek (fıska düşürmek) için kullandığı vasıtaların başında dünya hayatı gelir. Hicr Suresinin 39. ve 40. âyetleri bu konuya ışık tutmaktadır.

15/HİCR-39: Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fil ardı ve le ugviyennehum ecmaîn(ecmaîne). (İblis şöyle) dedi: “Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım. 15/HİCR-40: İllâ ıbâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne). Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3697 SAFHA 4 TESLIM.indd 369 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 370: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM370

Allahû Tealâ, Nahl-106’da fıska düşen kişinin durumunu, Nahl-107’de de fıskın nedenini açıklamaktadır.

16/NAHL-106: Men kefere billâhi min ba’di îmânihî illâ men ukrihe ve kalbuhu mutmainnun bil îmâni ve lâkin men şereha bil kufr i sadran fe aleyhim gadabun minallâh(minallâhi), ve lehum azâbun azîm(azîmun). Kalbi îmânla mutmain olmuş olduğu halde zorlanan kimse hariç, fakat kim îmânından (hidayete erdikten) sonra Allah’ı inkâr ederse ve kim küfr e göğüs açarsa (irşad makamından şüphe edip fıska düşerse, kişinin küfr ü talebi sebebiyle, Allahû Tealâ, onun göğsünü küfr e açar, şerheder), artık Allah’tan bir gazap onların üzerinedir ve onlar için azîm azap vardır. 16/NAHL-107: Zâlike bi ennehumustehebbûl hayâted dunyâ alel âhıreti ve ennallâhe lâ yehdîl kav-mel kâfirîn(kâfirîne). İşte bu, onların dünya hayatını, âhiret hayatına göre daha çok sevmeleri ve Allah’ın, kâfir kavmi hidayete erdirmemesi sebebiyledir.

Tevbe Suresinin 24. âyet-i kerimesinde fıska düşen insanların, hangi sebeplerle fıska düştüklerini bir kere daha açıklanmaktadır.

9/TEVBE-24: Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereft umûhâ ve ticâretun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hatt â ye’ tiyallâhu bi emrih(emrihî), vallâhu lâ yehdîl kavmel fasikîn(fasikîne). De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından (satışının durmasından)

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3707 SAFHA 4 TESLIM.indd 370 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 371: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 371

korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz (hoşunuza giden) evler, Allah’tan ve O’nun resûlünden ve O’nun (Allah’ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fâsıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.

İnsanları şeytana götüren; babaları, evlâtları, eşleri, aşiretleri, malları, ticaretleri ve evleri gibi sebeplerdir. Ama bunlar aynı zamanda Allah’a yaklaştıran sebepler de olabilirler. İblis, çok kurnaz bir mahlûktur. İblisin, insana karşı babasını, eşini, evlâdını, mallarını ve birçok şeyi kullanmasındaki tek gayesi o kişiyi zikirden alıkoymaktır.

Allahû Tealâ, Munâfikûn Suresinin 9. âyet-i kerimesinde: “Mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın.” buyurmaktadır.

63/MUNÂFİKÛN-9: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tulhikum emvâlukum ve lâ evlâdukum an zikrillâh(zikrillâhi), ve men yef ’al zâlike fe ulâike humul hâsirûn(hâsirûne). Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın. Ve kim bunu yaparsa, o takdirde işte onlar, onlar hüsranda olanlardır.

Dünya hayatının peşine takılan insanlara bakıldığında “iş, iş” diye tutt uran insanlar çoğu zaman namaz kılmaya bile fırsat bulamadıklarını söylerler. Günümüzde, ayaktayken yemek yemek için “fast food (hızlı yemek)” denilen bir yemek şekli vardır. Çünkü insanlar işten, oturup yemek yemeye bile fırsat bulamamaktadırlar. Hâlbuki oturup, Allahû Tealâ’nın duasıyla başlanan ve zikirle yenen bir yemeğin insana verdiği haz, sıhhat çok farklıdır. Aksi takdirde fast food hastalıkların kökenini oluşturmaktadır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3717 SAFHA 4 TESLIM.indd 371 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 372: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM372

◗ İnsanın yaratılış hedefi Allah için olmaktır.

Allahû Tealâ Zariyat-56’da buyuruyor ki:

51/ZÂRİYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya’budûn(ya’budûni). Ve Ben, insanları ve cinleri, Bana kul olsunlar diye yaratt ım.

Bazı insanlar: “Biz bu dünya hayatına niye geldik?” diye bir sual sorarlar. Bu sualin tek cevabı: “Bizi Allahû Tealâ buraya gönderdi. Biz insanlar, Allah içiniz, Allah’a teslim olmaya geldik.” şeklindedir. Askerlerin, askerlik yapmak üzere bulundukları şehirden başka bir şehre gitmeleri gibi insanları da Allahû Tealâ, katından dünyaya bu kulluk vazifesini yapmaları için göndermiştir.

İnsanların vazifesi, Allah’a teslim olmak; 7 safh a ve 4 teslimi gerçekleştirmektir.

Ömür sermayesi herkes için bellidir; ne bir saniye ileri, ne de bir saniye geri, uzayıp-kısalmaz. Allahû Tealâ’nın herkes için verdiği vade ve rızık bellidir. Allahû Tealâ, herkese hangi ömür sermayesini vermişse, hangi rızkı takdir etmişse o rızkı (dünya hayatını) verir. Ama ölümden sonraki hayat için Allah’ın böyle bir garantisi yoktur. Herkes dünya hayatında ne ekerse âhirett e onu biçer.

Allahû Tealâ, Hûd Suresinde dünyayı isteyene dünyayı vereceğini ifade etmektedir.

11/HÛD-15: Men kâne yurîdul hayâted dunyâ ve zînetehâ nuveff i ileyhim a’mâlehum fîhâ ve hum fîhâ lâ yubhasûn(yubhasûne). Kim dünya hayatını ve onun ziynetini (süsünü) isterse (istedi ise) onların amellerini(n karşılığını) orada, onlara öderiz (veririz). Ve onlara, orada (karşılıkları) eksiltilmez.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3727 SAFHA 4 TESLIM.indd 372 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 373: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 373

İnsanların bir kısmı âhireti dünya için kullanırlar. Doğru olan ise dünyayı âhiret için kullanmaktır. Dünya, Allahû Tealâ’nın bize verdiği görevi yerine getirmek için bir mekândır; bir vasıtadır. İnsanların görevi, 7 safh a ve 4 teslimi yaşayarak, kâmil insan olmaktır. Allahû Tealâ’nın herkesten istediği budur.

Allahû Tealâ şeytan ve nefsimizin engellerine karşı bizi yalnız bırakmaz; devamlı yardımıyla destekler; katından yardımcılarını gönderir. Allahû Tealâ’nın katından gönderdiği hidayetçiler, resûller, nezirler âyetleri tilâvet ederler.

2/BAKA RA -151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen min-kum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yualli-mukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne).Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

Resûllerin tilâvet ett iği âyetlerin; yani zikrin muhtevasında hep Allah’a ulaşmayı dilemek vardır. Allah’a ulaşmayı dileyen kişi için zikir, “Allah” isminin kalpte tekrarıdır.

Dîn, insanın Allah’la ve diğer insanlarla ilişkilerinin bütününü içine alan sistemdir. Zikir, insanın Allah ile ilişkisinde Allahû Tealâ’nın bir farz emridir. Eğer kişi “Çok zikir yaptım” diye düşünüyorsa hemen hizmetlerine, amellerine, Allah için ve Allah’ın diğer kulları için neler yaptığına bakmalıdır. Çok zikreden bir insanın hizmetinin ve amellerinin artması lâzımdır, çok hizmet eden bir insanın da iç dünyasında zikri artmalıdır. Zikir ve ameller (hizmet) birbirine bağlı iki kavramdır. Bu nedenle Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Zikreden değil, şükreden kalp.” buyurmuştur. İnsanların vazifesi her halükârda bu muhtevayı tutt urmaktır.

İnsanlar içinde bulunduğumuz dinamik hayatın içinde yerlerinde

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3737 SAFHA 4 TESLIM.indd 373 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 374: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM374

saymazlar. Her insan devamlı olarak ya yükselir, ya da alçalır. Bazı insanlar “Ben şu anda yapmam gereken şeyleri yapmıyorum ama kimseye de bir kötülüğüm yok.” derler ve “Öyleyse her şey yolunda.” diye düşünürler. Ama aslında her şey yolunda değildir. Kişi zikretmediği zaman deracat kaybeder. Çünkü Allahû Tealâ, Muzemmil Suresinin 8. âyet-i kerimesinde zikri, bütün insanlara farz kılmıştır.

73/MUZZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebett el ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Ve Rabbinin İsmi’ni zikret ve her şeyden kesilerek O’na ulaş.

Allahû Tealâ, Ahzâb Suresinin 41. âyet-i kerimesinde: “Allah’ı çok zikirle zikredin.” buyurmaktadır. Çok zikir, günün yarısından daha fazla (en az 12-13 saatlik) zikri ifade etmektedir. Münâfıklıktan kurtulmak isteyen bir kişinin de en az 12 saat ve daha fazlasını zikirle geçirerek çok zikredenlerden biri olması lâzımdır.

33/AHZÂB-41: Yâ eyyuhellezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran).Ey âmenû olanlar! Allah’ı çok zikirle (günün yarısından fazla) zikredin.

Günün yarısından fazlasını zikirle geçirmek kişiyi zahid kılar. Allahû Tealâ, Yûsuf Suresinin 20. âyet-i kerimesinde negatif zühdün tarifini vermektedir.

12/YÛSUF-20: Ve şerevhu bi semenin bahsin derâhime ma’dûdeh(ma’dûdetin), ve kânû fîhi minez zâhidîn(zâhidîne). Ve onu (Yusuf’u), az bir fiyatla, birkaç dirheme satt ılar. Çünkü; ona karşı zahidlerden idiler.

Negatif zühd sahipleri zikre değer vermezler; dünyaya değer verirler.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3747 SAFHA 4 TESLIM.indd 374 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 375: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 375

İblisin muradı, insanları negatif zühde sürüklemektir. Negatif zühdün zıddı, pozitif zühddür. Allah insanlara pozitif zühd sahibi olmalarını emreder. Pozitif zühd; dünyaya değer vermeyip Allah’ın zikrine rağbetkâr olmaktır.

Şeytan dünya hayatını insanlara peşkeş çekmektedir. Özellikle fıska düşenlerle yakın bir teşrik-i mesai içinde olunduğunda, dünyaya çok rağbetkâr oldukları görülmektedir. Dünyalık peşine düşen kişi âhiretine zarar verir. Hâlbuki âhiretin peşine düşen, dünyasına da fayda sağlar. Allahû Tealâ, bir kişinin 3-4 saatlik zikri karşılığında dünya saadetinin yarısını o kişiye hibe etmektedir. Eğer kişi zikretmeyip dünya peşine düşerse, Allahû Tealâ onu 3. kat cennete ulaştırmaz. Zikirle her iki dünya hayatı da mamur edilebilirken, dünyalık peşine düşüldüğü zaman iki dünya da mahvolur. Kişinin mukayeseyi çok iyi yapması gerekir ki, hedefine ulaşabilsin.

Allah’a ulaşmayı dilemek ve zikir, Kur’ân-ı Kerim’in hükmüdür. İnsanlar için ezelî düşman olan iblisin hedefi, insanları zikirden alıkoymaktadır. Geleneksel dîn tatbikatı içinde olan bir takım insanlar: “Ruh vücutt an çıkınca kişi ölür. Ölümle insan ruhu Allah’a ulaşır. Hayatt ayken insan ruhunun Allah’a ulaşması yoktur.” diyerek, Kur’ân-ı Kerim’in hükmünü örterler ve iblisin maşası durumuna düşerler. Eğer iblis insanları Allah’a ulaşmayı dilemekten alıkoyamazsa ve kişi: “Ben Rabbim içinim ve mutlaka emaneti olan ruhumu Allah’a ulaştıracağım.” diyerek kalben bu talebin sahibi olursa Allahû Tealâ, kanunu gereğince o kişinin ruhunu Kendisine ulaştıracaktır.

İblisin kişi üzerindeki negatif tesir sahası, kişinin kalbindeki karanlıkların artışı ile orantılıdır. Allah’ın kişi üzerindeki tecelliyeti ise, ancak zikrin artışıyla mümkündür. Allah’a ulaşmayı dileyerek mürşidine tâbî olan kişinin görevi, zikrini artt ırmasıdır.

Münâfıklar, Allah’ı az zikredenlerdir. Münâfıklıktan kurtulabilmek için kişinin zikrini mutlaka artt ırması lâzımdır ki iblis ona yaklaşamasın. Allahû Tealâ günün yarısından az zikirle ruhumuzu Kendisine ulaştırır, fakat münâfıklar bundan çok daha az zikrederler. Bu insanlar, tembel tembel namaza gelirler; içlerinden hiçbir zaman zikir yapmak gelmez. Zikre karşı isteksizlik hâli bir belirtidir. İblis özellikle kişi zikretmesin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3757 SAFHA 4 TESLIM.indd 375 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 376: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM376

diye o tembelliği, iştiyaksizliği vermektedir. Böyle bir hâl söz konusu olduğu zaman kişinin hemen mürşidine ulaşması gerekir.

Bütün insanları ateş bataklığından kurtaran Allah’ın vazifeli kıldığı resûlüdür, hak mürşiddir. Günbegün zikri azalan kişi: “Şimdi ben hangi yüzle mürşidime durumumu anlatacağım?” diye düşünür, iblis ona bu şekilde sûreti Hakk’tan görünerek vesvese verir. Kısacası o kişiyi bu noktaya sürükleyen iblistir, daha sonra kişiye vesvese vererek mürşidine ulaşmaması için durumu daha vahim hale getiren yine iblistir.

Aklına böylesi bir düşünce gelen kişinin hemen mürşidine durumunu arz etmesi lâzımdır ki, Allah’ın yardımı, resûlü üzerinden kişiye gelir, yeni bir zikir artışı ile yoluna devam eder.

Zikir, Allah’ın emrett iği vasıta emirlerin sultanıdır. Zikirsiz bir nefs tezkiyesi ve nefs tasfiyesi yoktur. Nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yoksa kişi iblisin hegamonyası altında bir hayat sürer, hep huzursuz ve mutsuz yaşar. Hâlbuki Allah’ın bütün insanlardan istediği tek şey âhiret ve dünya saadetine ulaşmalarıdır. Âhiret ve dünya saadetine ulaşmanın olmazsa olmaz şartı; zikir artışıdır.

Kişinin, ruhunu Allah’a ulaştırdıktan sonra devamlı olarak; “Ben bugün zikrimi artt ırabildim mi?” diye düşünerek kendisini hesaba çekmesi lâzımdır. Kişi hizmete karşı olan iştiyakına, dergâh toplantılarına iştirak edip etmediğine, kardeşlerimizin aktivitelerine katılmak isteyip istemediğine vs. bakarak zikrini artt ırıp artt ırmadığını anlayabilir.

“Ben 12 saatt en daha fazla zikrediyorum.” diyen kişinin hâl ve hareketleri, davranış biçimleri olması gerektiği gibi değilse kişi yanılgı içindedir. Bir nevî zikir elidir; zikir ehli değildir. Günün 12 saat ve daha fazlasını zikirle geçiren kişi devamlı olarak Allah yolunda bir hizmet yarışının içerisinde olur.

O halde herkes kendi iç dünyasını kontrol etmeli ve kendine sualler sormalıdır.

● Acaba Allah’ın en büyük ni’meti Allah’ın Resûlü, Kur’ân âyetleri ile her şeyi alternatifi olmayan bir öğreti ile açıklarken, bu ilmin kadrini kıymetini bilmemiz ve zikrimizi günbegün artt ırmamız gerekirken, şeytanın iç dünyamıza verdiği vesveseye

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3767 SAFHA 4 TESLIM.indd 376 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 377: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 377

uyarak yozlaşmak niçin? ● Neden Allah’ın sevgili bir kulu olmak için bir gayretin içerisinde değiliz?● Mürşidimize olan sevgimiz, kardeşlerimize olan bağlılığımız, zikir ve hizmetimiz günbegün artıyor mu? ● Allah yolunda acaba daha ne yapabilirim?” diye bir düşünce devamlı aklımızdan geçiyor mu?

Kişi bu suallere iç dünyasından samimiyetle pozitif cevap alıyorsa; gerçekten Allah yolunda olan birisidir, Allah’ın bir sevgilisidir; mürşidinin himmetiyle zikrini de artt ıracaktır ve dik yokuşu geçecektir; fizik vücudunu da Allah’a teslim edecektir. Allahû Tealâ onu muhsinlerden kılacaktır. Allahû Tealâ abesle iştigal etmez. Allah yolunda yaptıklarınızın karşılığını Allah’tan almamanız mümkün değildir.

Allah’ın şu dünya üzerine gönderdiği en sevgili kullar, Allah’ın peygamberleridir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “Peygamberlerin malı yoktur. Peygamberlerin malı sadakadır.” buyurmaktadır.

Allah’ın indinde en sevgili kullar, Allah’ın peygamberleriyse ve onların dünya malına karşı bir talebi söz konusu değilse, buradan alınması gereken dersler vardır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîs-i şerift e de buyuruyor ki: “İki kişi var ki gıpta edilmesi gereken; Allah kendisine mal vermiş, devamlı olarak Allah yolunda harcayan. Allah kendisine ilim vermiş, devamlı olarak Allah yolunda tüketen.”

Eğer kişi malını ve ilmini Allah yolunda kullanıyorsa gıpta edilecek bir durumdadır. Ama kişinin malı nefsini şişirirse, iç dünyasında böbürlenip, dışarıya karşı kibirlenirse, o kişinin yolu yavaş yavaş iblise doğru kaymaktadır. İblis Allah’ın huzurunda, emre isyan etmesi hasebiyle fıska düşerek kibirlenenlerden olmuştur. Kendi suçu olan bu negatif davranışı Allahû Tealâ’ya yüklemektedir.

Allahû Tealâ, vaaz ett iği kanunlarla bütün hükümlerini Kur’ân-ı Kerim’e koymuştur. 7 safh a, 4 teslimi yaşayanlarla Allah arasında, sadece mükâfata ve ikrama dayalı bir ilişki vardır. Bu kişiler diğer

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3777 SAFHA 4 TESLIM.indd 377 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 378: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM378

insanlar tarafından da sevilir, huzurlu mutlu bir hayatları vardır. Ama Allah’a ulaşmayı dilemeyen insanların Allah ile ilişkilerinde devamlı cezaya dayalı bir hayat vardır ki; onlar diğer insanlarla da devamlı kavga içerisindedir. Akıl sahibi olan her insan bu ikisinden, huzur ve mutluluk içerisinde yaşayan, herkes tarafından sevilen kişi olmak ister. İşte bunun yolu Allah’a ulaşmayı dileyerek, Allahû Tealâ’nın bizim için tayin ett iği mürşide râm olmaktan geçer.

Kişi, şeytanın iç dünyasına verdiği vesveseler ile tembelliği tercih ederek, yozlaşarak bir müddet sonra iblise bağlanmak istemiyorsa yapacağı tek şey: “Kim Allah’ı çok zikrederse, münâfıklıktan uzak olur.” hadîs-i şerifinde beyan edildiği gibi Allah’ı çok zikretmektir.

24.2 “Dünyada Zühd Sahibi Olmak, Kalbi ve Bedeni Rahatlatır. Dünyaya Rağbet İse Kalbi ve Bedeni Yorar.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Dünyada zühd sahibi olmak, kalbi ve bedeni rahatlatır. Dünyaya rağbet ise kalbi ve bedeni yorar.” (K: C.Sağir-4594).

Bu hadîs-i şerifin muhatt abı olan insanın yaratılışına beraberce bakalım. Allahû Tealâ Hicr Suresinin 26. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

15/HİCR-26: Ve le kad halaknel insâne min salsâlin min hamein mesnûn(mesnûnin). Andolsun ki; Biz insanı, “hamein mesnûn olan salsalinden” (standart insan şekli verilmiş ve organik dönüşüme uğramış salsalinden) yaratt ık.

Hadîste geçen fizik bedenimizdir ve fizik beden zahirî âleme aitt ir. Ama Şems Suresinin 7. âyet-i kerimesine göre bir de berzah âlemine ait olan nefsimiz vardır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3787 SAFHA 4 TESLIM.indd 378 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 379: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 379

91/ŞEMS-7: Ve nefsin ve mâ sevvâhâ. Nefse ve onu (7 kademede ahsene dönüşecek şekilde) sevva edene (dizayn edene) (andolsun).

Hadîste nefs “kalp” ile ifade edilmiştir. Üçüncü vücudumuz olan, Allahû Tealâ’nın bize üfürdüğü ruh ise Secde Suresinin 9. âyet-i kerimesinde zikredilmektedir.

32/SECDE-9: Summe sevvâhu ve nefeha fîhi min rûhihî ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef ’ideh(efidete), kalîlen mâ teşkurûn(teşkurûne).Sonra (Allah), onu dizayn ett i ve onun içine (vechin, fizik vücudun içine) ruhundan üfürdü ve sizler için sem’î (işitme hassası), basar (görme hassası) ve fuad (idrak etme hassası) kıldı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.

O halde insanoğlunun önünde iki seçenek vardır. Kişi ya dünya hayatını, ya da Allah’ın Zat’ını dileyecektir. Yûnus Suresinin 7. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme’ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatt a iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.

Öyleyse Allah’a ulaşmayı dilemeyen, aynı zamanda dünya hayatını isteyen insanlar âyetlerden gâfildirler.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3797 SAFHA 4 TESLIM.indd 379 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 380: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM380

24.2.1 İnsan Bedenî ve Kalbî Yorgunluktan Nasıl Kurtulur?

Hadîste zikredildiği gibi “dünyaya rağbet” yani kalben dünyayı istemek hem bedeni yorar, hem de kalbi yorar. Ama bu bedenî ve kalbî yorgunluktan kurtulmak ancak dünyada zühd sahibi olmak ile mümkündür.

Zühd kavramı Yûsuf Suresinin 20. âyet-i kerimesinde anla-tılmaktadır.

12/YÛSUF-20: Ve şerevhu bi semenin bahsin derâhime ma’dûdeh(ma’dûdetin), ve kânû fîhi minez zâhidîn(zâhidîne).Ve onu (Yusuf’u), az bir fiyatla, birkaç dirheme satt ılar. Çünkü; ona karşı zahidlerden idiler.

Dünyayı isteyenler için Yusuf (A.S) değersizdi, O’na rağbet etmiyorlardı. O’nun karşılığında istedikleri şey paraydı. Bu durum, negatif zühdü ifade etmektedir.

24.2.2 Pozitif Zühd Nedir?

Allahû Tealâ’nın insanlardan istediği pozitif zühddür ve hadîste: “Dünyaya değer vermemek, Allah’ın zikrine rağbetkâr olmak.” şeklinde ifade edilmiştir. Kişi zikir artışlarına paralel Fenâ ve Beka kademelerini geçerek zahidlerden olacaktır. El yazması kitaplardaki kaynaklara bakarsanız zahid; bir lokma-bir hırka misâli yaşayan insanlardır. Bu tarif kesinlikle doğru değildir. Kur’ân-ı Kerim’de zühd tamamıyla zikir esasına dayalı olarak tarif edilmiştir. Zahidler Allah’ı çok zikredenlerdir. 24 saatlik zaman dilimi içerisinde 12 saat ve daha fazlasını zikirle geçirebilen

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3807 SAFHA 4 TESLIM.indd 380 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 381: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 381

herkes zahidlerdendir. Dolayısıyla zahidlerden olabilmek için ermiş evliya olduktan sonra günbegün zikrimizi artırmamız lâzımdır. Allahû Tealâ’nın emri Zühd kademesine ulaşmamızdır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

33/AHZÂB-41: Yâ eyyuhellezîne âmenûzkûrullâhe zikren kesîrâ(kesîran). Ey âmenû olanlar! Allah’ı çok zikirle (günün yarısından fazla) zikredin.

Öyleyse zühd sahibi olan kişi, Kur’ân-ı Kerim tabiri ile çok zikreden birisidir. Dünyaya karşı zahiddir ama buna karşılık zikre değer vermektedir. Kalbî yapısına baktığımız zaman kalbinde %81 nur, %19 karanlık vardır. Dolayısıyla hem bedeni hem kalbi rahatlamıştır.

24.2.3 Negatif Zühd Nedir?

Pozitif zühdün tam zıddı negatif zühddür. Başlangıç noktasında nefsin manevî kalbi zaten karanlıklarla doludur. Eğer kişi dünyayı isterse, kalbindeki karanlıklara bir de %81 karanlık ilâve edildiğinde bu katmerli karanlık hem bedeni hem de kalbi yoracaktır.

Bu yorgunluğun tam tersi olan rahatlamanın içerisine girmek istiyorsak, mutlaka Allah’a ulaşmayı diledikten sonra tâbiiyetimizi gerçekleştirerek, devamlı ıslah edici amellere başlamamız, zikretmemiz gereklidir. Zikir, nefs tezkiyesinin yegâne vasıtasıdır. Kalbî ve bedenî rahatlığın esası zikirden geçer. Allahû Tealâ’nın bütün insanlara emri budur.

Kişi, 21. basamakta ermiş evliya olur. 22. basamakta ruhunu Allah’a teslim eder. 23. basamakta Beka Kademesi’ne ulaşır. 24. basamakta zahidlerden olur ve 25. basamakta fizik vücudunu da Allahû Tealâ’ya teslim eder. Yani Zühd Kademesi ve zahid olmak insan ile Allah arasındaki olgunlaşma basamakları olan 28 kademeden 24. kademeyi ifade etmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3817 SAFHA 4 TESLIM.indd 381 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 382: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM382

24.3 “Kıyâmette Allah Katında En Üstün Olan Allah’ı En Çok Zikredenlerdir. Kâfirler ve Müşrikler İçerisinde Kılıcı İle Kırılıncaya Kadar ve Kana Bulanıncaya kadar Savaşsa da Şüphesiz Allah’ı Çok Zikredenlerin Derecesi Ondan Daha Faziletli Olur.”

“Allah katında, kıyâmet gününde kulların hangisinin derecesi daha faziletlidir?” sorusuna Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) şu cevabı verdi: “Allah’ı çok zikredenlerdir.” Sahâbe: “Ya Resûlullah, Allah yolunda cihad eden gâzi ile ilgili ne buyurursunuz?” diye sorduğunda Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Kâfirler ve müşrikler içerisinde kılıcı ile kırılıncaya kadar ve kana bulanıncaya kadar savaşsa da şüphesiz ki Allah’ı çok zikredenlerin derecesi ondan daha faziletli olur.” (K: Tirmizi, Ayrıca: “İnsanlardan derecesi en yüksek olanlar, Allah’ı zikredenlerdir. (C.1,S.74/13)” buyurdu.

İnsanı Allah katında en kıymetli kılan en büyük ibadet, ibadetlerin sultanı, Allah’ı zikretmektir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne). Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3827 SAFHA 4 TESLIM.indd 382 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 383: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 383

24.3.1 Neden Zikir En Büyük İbadettir?

Zikrin neden en büyük ibadet olduğunun Kur’ân âyetleri ve Kur’ân’a uyan hadîslerin ışığında açıklaması şu şekildedir:

Allahû Tealâ, mahlûkatın içerisinde en şerefl i varlık olarak insanı yaratmıştır. İnsandan başka yaratılan her şey insan içindir ama insan da Allah içindir. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “Allahû Tealâ zulmü kendisine yasak (haram) kıldığı gibi size de haram kıldı.” buyurmaktadır.

İnsanda şerrin odağı ve zulmün kaynağı olan bir nefs vardır. Allah için olabilmek, bu nefsi, tezkiye ve tasfiye etmeyi gerektirmektedir. Bunun için tek vasıta zikirdir. Allahû Tealâ ne kendimize ne de başkalarına zulmetmemizi ister. Nefsin, kin ve nefret, küfür, yalan, haksızlık ve zulüm, haset ve düşmanlık gibi 19 afeti vardır. Ama ruhta, kin ve nefretin karşılığında sevgi, küfrün karşılığında îmân, yalanın karşısında doğruluk, haksızlık ve zulmün karşılığında adalet vardır. Allahû Tealâ “El Hakk” ve El Adl” esmasının sahibidir. Elbett e zulümden münezzehtir. O halde Allah’ın temel emrine uymak istiyorsak, yapmamız gereken; nefsi 7 kademede tezkiye ve tasfiye etmek suretiyle zulümden berî kılmak ve adalet standartlarına ulaştırmaktır. 7 kademelik tezkiye, zulüm afetini kontrol altına alır. 7 kademelik tasfiye nefsi bütün afetlerden temizler; aynı zamanda kalbi faziletlerle müzeyyen kılar.

Bir insan, Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve O’nun yetiştirdiği sahâbe gibi 7 safh a ve 4 teslimi yaşarsa, Allah tarafından irşada memur ve mezun kılınırsa, o kişinin artık serbest iradesi yoktur. O kişi Allah’ın emirlerini yerine getiren, yasak ett iği hiçbir fiili işlemeyen bir yapıya sahiptir. Allah’ın emriyle iş gören bir insanın ne kendisine ne de başkalarına zulmetmesi mümkün değildir.

Allahû Tealâ Nisâ Suresinin 58. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

4/NİSÂ-58: İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3837 SAFHA 4 TESLIM.indd 383 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 384: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM384

bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ(basîran). Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir.

Başlangıç noktasında ruh emanett ir. Ruh Allah’a teslim olduktan sonra fizik beden emanet olur. Fizik beden Allah’a teslim olduktan sonra nefs emanet olur. Nefs Allah’a teslim olduktan sonra irade emanet olur. Son olarak irade emanetini de Allaha teslim ett ikten sonra o kişi bütün emanetlerini Sahibi olan Allah’a iade (teslim) etmiştir. Bir insan emanetlerin tesliminden sonra, insanlar arasında hükmett iğinde Allahû Tealâ ona adaletle hükmetmesini emreder.

Teslimler, nefs tezkiyesi ve tasfiyesi ile gerçekleşir. Nefsi tezkiye ve tasfiye etmek ise Allah’ın en büyük ibadeti olan zikir ile mümkündür. Zikrin dışında insanı Allah katında en zirve noktaya ulaştıran başka bir vasıta yoktur.

24.3.2 Âlimi Belirleyen Temel Vasıf Nedir?

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîsinde diyor ki: “Âlimin mürekkebi, şehidin kanından eft aldir.”

Şehit, Allah yolunda ölen kişidir. Ama âlim, Allahû Tealâ’nın zikriyle 7 safh a 4 teslimi yaşayan kişidir. Âlimin vasfı zikretmesidir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîsinde: “Âlimin uykusu, cahilin ibadetinden iyidir.” buyurmaktadır. Cahil, henüz zikir standartlarına ulaşmayan kişidir. Namaz kılar, oruç tutar, İslâm’ın 5 şartını yerine getirir ama zikir standardına ulaşmadığı için cahildir. Aynı cinsten şeyler birbiri ile mukayese edilebilir. Yani burada âlimin uykusu, cahilin ibadeti ile kıyaslanmaktadır. Bu durumda âlimin de uykuda

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3847 SAFHA 4 TESLIM.indd 384 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 385: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 385

ibadet yapması gereklidir. Uykuda yapılabilen bir tek ibadet vardır; o da zikirdir. Yani âlimin uykudayken yaptığı zikir, cahilin ibadetinden kesinlikle iyidir. Buradan, âlimi belirleyen temel vasfın zikir olduğu neticesine ulaşılmaktadır.

Kişi ile Allah arasında Allahû Tealâ’nın dizayn ett iği 28 basamaklık İslâm merdiveni boyunca zikir de artarak bir seyir takip eder. En başta bütün insanlar olayları yaşarlar. Bütün olaylar Allah’ın ya takdiri ya da müsaadesi ile oluşur. Bir olay ister Allah’ın takdiri ile olsun ister Allah’ın müsaadesi ile olsun her iki halde de Îlâhi İrade duruma hâkimdir. Bu durumda etrafımızda vücut bulan olaylar sebepsiz ve boşuna değildir. Etrafımızda gerçekleşen hâdiseler Allah’ın bize bir mesajıdır. Bir nevi perde arkasından konuşmasıdır.

Günümüzde İslâm âleminin başına birtakım felâketler gelmektedir. Allahû Tealâ birşeylerin yanlış olduğu, eksik yapıldığı mesajını vermektedir. Dünya üzerindeki İslâm ülkelerinin yaşadıkları olaylara bakıldığında bu ülkelerin Kur’ân’daki İslâm’ı yaşamadığı açıkça görülmektedir. Allahû Tealâ, Âli İmrân Suresinin 139. âyet-i kerimesinde diyor ki: “Eğer mü’min iseniz, îmân ett iyseniz en üstün olan sizsiniz.” Eğer İslâm âlemi için devamlı olarak mağlubiyet varsa, o zaman birşeyler eksik demektir. Îmân eden kişi en üstün olacağına göre demek ki; bu insanlar îmân ett iklerini düşünüyorlar ama gerçekte îmân etmiyorlar.

3/ÂLİ İMRÂN-139: Ve lâ tehinû ve lâ tahzenû ve entumul a’levne in kuntum mu’minîn(mu’minîne).Ve gevşemeyin ve mahzun olmayın! Eğer mü’min iseniz, üstün olan sizsiniz.

Bu çatışmalar ve felâketler, Allah’ın İslâm âlemine mesajıdır. Allahû Tealâ: “Hayır! Siz olduğunuz yerde değilsiniz.” demektedir.

Kim olursa olsun bir insanın etrafında vücuda gelen hiçbir olay boşuna değildir. Allahû Tealâ olaylarla ve de katından gönderdiği hidayetçilerle insanlara mesaj vermektedir.

17/İSRÂ-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3857 SAFHA 4 TESLIM.indd 385 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 386: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM386

nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hatt â neb’ase resûlâ(resûlen). Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ett iği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlett e ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlett e kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadık.

24.3.3 Bir İnsanın Kendisine Zulmetmesi ve Bir Başka İnsana Zulmetmesi

Herkesin, etrafında cereyan eden olaylar karşısında sergilediği bir davranış biçimi vardır. Allah davranış biçimleri açısından, başkalarına zulmedenleri seçmez. Çünkü Allahû Tealâ: “Zulmü Kendime haram kıldım. Size de yasaklıyorum.” buyurmaktadır.

Bir insanın kendisine zulmetmesi ile bir başka insana zulmetmesi arasında fark vardır. Bir insan Allah’a ulaşmayı dilemediği takdirde sadece kendisine zulm eden birisidir ve derecat kaybeder. Ama başkasının hidayetine mâni olmuyorsa onlara zulmetmez. Fakat kişi hem kendisi Allah’a ulaşmayı dilemeyip hem de başkasının dilemesine mâni oluyorsa o zaman Nisâ Suresinin 167, 168 ve 169. âyet-i kerimelerinde ifade edildiği gibi başkalarına da zulmeden bir insandır.

4/NİSÂ-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden). Muhakkak ki inkâr edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır.4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3867 SAFHA 4 TESLIM.indd 386 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 387: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 387

yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan). Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm’e) hidayet edecek değildir.4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren). Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

İşte olaylar karşısındaki davranış biçimlerine göre; başkalarına zulmedenleri yani başkasının hidayetine mâni olanları Allahû Tealâ seçmemektedir. Çünkü başkasına zulüm söz konusu olduğunda, kul hakkı devreye girmektedir. Maddî ve manevî olmak üzere iki şekilde kul hakkı vardır. Manevî kul hakkı, başkasının hidayetine mâni olmamaktır, onların hidayetine vesile olmaktır. Maddî olan kul hakkı ise zekâtı Allahû Tealâ’nın belirlediği ölçü içerisinde vermektir.

Hz. Ebû Bekir (R.A): “Siz namaz kılmazsanız, oruç tutmazsanız bunlar sizinle Allah’la arasında olaylardır. Ama zekât vermediğiniz zaman ve başkasının hidayetine mâni olursanız size savaş açarım.” demiştir. Çünkü zekât başkasının hakkıdır. Başkasının hakkı gasp edildiği zaman, Allahû Tealâ’nın kanunları, sünnetullah devreye girmektedir. Dikkat edilmelidir ki; Hz. Ebû Bekir (R.A): “Zekât vermeyenlere savaş açarım.” demektedir. Doğal olarak başkasının hidayetine vesile olmak yerine mâni olanlar da manevî kul hakkını gasp etmektedirler. Onlar, Allah katında seçilmeyenlerdir.

Başkalarının hidayetine mâni olanlar, Kur’ân-ı Kerim’de çeşitli vasıfl arla tarif edilmişlerdir. Onların Kur’ân’daki adı, tagutt ur; cin ve insan şeytanlardır, mücrimlerdir, sâdat ve küberâdır, fesat çıkaranlardır, âyetleri gizleyenlerdir, âyetlerle alay edenlerdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3877 SAFHA 4 TESLIM.indd 387 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 388: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM388

Başkalarına zulmedenler dışında geri kalan insanların hepsi Allah tarafından seçilir. Aslında seçilenlerin hepsi nefslerine zulmetmektedir. Ama Allahû Tealâ başkasına zulmetmemelerini asıl ölçü olarak koymuş ve başkasına zulmü haram kılmıştır. Allahû Tealâ seçtiği insanları musîbetlerle imtihan eder. İmtihan edilen bu insanlar nefslerine tâbî olup kendi nefslerine zulmedince şerr işlerler, derecat kaybederler. Ama Allahû Tealâ onların da idrakine varabilmeleri için kazandıkları şerrlerden bir kısmını onlara tatt ırır ki akıllarını başlarına alsınlar.

Bir kısım musîbetler vardır ki Allah yoluna girmeyen kişiler için günahlara kefarett ir. Bir kısım musîbetler vardır ki hedefi ibret (ders) vermektir.

2/BAKA RA -155: Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât(semerâti), ve beşşiris sâbirîn(sâbirîne).Ve sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da maldan, candan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele.

İşte seçilmesine rağmen henüz Allah yoluna girmeyen, nefslerine zulmeden insanlar başta olmak üzere hepimiz imtihandayız. Bakara-155’teki her olay, musîbet şeklinde bizlere yansımaktadır. Allahû Tealâ Bakara Suresinin 156. âyet-i kerimesinde de şöyle buyurmaktadır:

2/BAKA RA -156: Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ett iği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” dediler.

Başlangıç noktasında Allah’a ulaşmayı dilememiş olan bir insan, hidayetçi ona tebliğ yaptığında, Allahû Tealâ’nın kendisine ulaştırdığı musîbett en gerekli dersi almışsa: “Evet ben Allah içinim.” deyip sonra da

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3887 SAFHA 4 TESLIM.indd 388 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 389: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 389

Allah’a ulaşmayı dilemektedir. Duhân Suresinin 10, 11, 12, 13, 14. âyetlerinde Allahû Tealâ bir

hakikati ifade etmektedir.

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).Artık göğün, apaçık duman ( fitne) getireceği günü gözle.44/DUHÂN-11: Yagşân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun).(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.44/DUHÂN-12: Rabbenekşif annel azâbe innâ mû’minûn(mû’minûne).Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).Onlara (her şeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû mual-lemun mecnûn(mecnûnun).Ve (O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.

İnsan, nefsine tâbî olduğu zaman şerr işler. Şerr işlediğinde derecat

kaybeder ama aynı zamanda ruh da nefse azap eder. İşte insanları saran elîm azap budur. Ama âyet-i kerimede elîm azabı yaşayanlar mü’min olduklarını söylüyorlar. Allahû Tealâ da bu azabın ibret almaları için olduğunu ama ibret almadıklarını ifade etmektedir. Demek ki o musîbetler ibret almamız içindir. Bir taraft an olayların muhtevasından ibret alıp ders çıkartmamız, öbür taraft an da hidayetçinin bize hidayet tebliğini yapmasıyla davete icabet etmemiz, bizi bir sonuca ulaştırır. Bu nedenle Bakara-156’da musîbet isabet ett iği zaman: “Biz Allah içiniz.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3897 SAFHA 4 TESLIM.indd 389 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 390: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM390

demektedirler. Yani hem musîbetlerden gerekli dersi almışlar hem de hidayetçinin tebliğine, davetine uyarak, ikisini birleştirerek Allah’a ulaşmayı dilemişler. İşte Allahû Tealâ, kalbinde Allah’a ulaşma talebi gördüğü bu insanlar için ruhlarını teslim edene kadar olan aşamaları Kendisi gerçekleştirir.

14 asır evvel Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V), âhir zamanı anlatırken Dabbetûl Arz’ı âhir zamanda vuku bulacak bir olay olarak tarif etmiştir. Allahû Tealâ Neml Suresinin 81, 82 ve 83. âyet-i kerimelerinde şöyle buyurmaktadır:

27/NEML-80: İnneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ vellev mudbirîn(mudbirîne).Muhakkak ki sen, ölülere işitt iremezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da (Allah’ın) davetini işitt iremezsin.27/NEML-81: Ve mâ ente bi hâdîl umyi an dalâletihim, in tusmiu illâ men yu’minu bi âyâtinâ fe hum muslimûn(muslimûne).Ve sen, körleri dalâletlerinden (çevirip) hidayete erdirecek değilsin. Sen, ancak âyetlerimize inananlara işitt irebilirsin. İşte onlar, teslim olanlardır.27/NEML-82: Ve izâ vakaal kavlu aleyhim ahracnâ lehum dâbbeten minel ardı tukellimuhum ennen nâse kânû bi âyâtinâ lâ yûkınûn(yûkınûne). Ve onların üzerine (Allah’ın Kitap’ta söylediği) söz vuku bulunca, onlara arzdan dabbe çıkardık (çıkarırız). İnsanların (Kitap’taki) âyetlerimize yakîn hasıl etmediklerini söyleyecek.

Demek ki bir taraft a Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in öbür taraft a da Allahû Tealâ’nın daveti var. İşte Allah’ın davetine icabet etmeyenler, Neml-80 ve 81’de ölü, sağır, kör ve dilsiz olarak tarif edilmektedir. Ölü, sağır, dilsiz ve kör olan bir insan elbett e mürşide tâbî olmayacaktır yani Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in davetine de icabet etmeyecektir. Eskiden yaşayan Allah’ın bir evliyası diyor ki:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3907 SAFHA 4 TESLIM.indd 390 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 391: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 391

“Deme ki ‘bu zamanda bir kâmil mürşid var mı acep?’Bu sözü söyleyen henüz olmamış ehli edep.”Bazı insanlar diyorlar ki: “Evliya eskidendi. Şimdi bu zamanda artık

evliya nerede? Evliya görmek istiyorsan türbelere gideceksin. Artık hayatt a evliya yok.” Allah dostu da “bu sözü söyleyenler henüz olmamış ehli edep” demektedir. Yani bu sözü söyleyenlerin Allah’a ulaşmayı dilemedikleri ortaya çıkmaktadır. Aslında insanlar kendi sözleriyle, hangi dizayn içinde olduklarını tarif etmektedirler. Bu nedenle Muhammed Suresinde Allahû Tealâ münâfıklardan bahsederken diyor ki:

47/MUHAMMED-30: Ve lev neşâu le ereynâkehum fe le areft ehum bi sîmâhum ve le ta’rifennehum fî lahnil kavl(kavli), vallahu ya’lemu a’mâlekum.Ve eğer biz dileseydik, onları sana mutlaka gösterirdik. O zaman sen onları simalarından muhakkak tanırdın. Ve sen onları mutlaka sözlerinin imasından da tanırsın. Ve Allah sizin amellerinizi bilir.

Kişinin konuşması muhakkak ki kişiyi ele vermektedir. O zaman “Evliya eskidendi. Mürşid mi? Tâbiiyeti nereden çıkartıyorsunuz?” diyen bir insan henüz ehl-i edep olmamıştır. Edep ehlinden olsaydı, Allah’a ulaşmayı dilemiş olacaktı ve ondan sonrasını Allah gerçekleştirecekti. Kişinin yapacağı sadece edep ehlinden olmayı yani Allah’ı dilemektir. Sonrasında Allahû Tealâ onu da tedip eder (edeplendirir), gereken vasfa ulaştırır, ruhunu Kendisine ulaştırır ve 7 kademede o kişinin nefsini tezkiye eder.

Allahû Tealâ, Kasas-50’de hevâsına tâbî olan insanları tarif etmektedir.

28/KA SAS-50: Fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yett ebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenitt ebea hevâhu bi gayri huden minallâh(minallâhi), innallâhe lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).Bundan sonra eğer sana icabet etmezlerse (senin hidayete

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3917 SAFHA 4 TESLIM.indd 391 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 392: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM392

erdirme davetine uymazlarsa), bil ki onlar heveslerine tâbîdirler. Allah’tan bir hidayetçi olmaksızın (hidayetçiye değil de) kendi heveslerine tâbî olandan daha çok dalâlett e kim vardır? Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

Hevasına tâbî olan kişi, hevasını ilâh edinen kişidir.

45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menitt eha-ze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne).Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlett e bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah’tan sonra onu kim hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki: “İlmi rivayet edenlerden değil, ilme riayet edenlerden olunuz.”

Câsiye Suresinin 23. âyet-i kerimesinde de ifade edildiği gibi ilim sahipleri ilmi rivayet ederler ama ilme riayet etmezler. Yani ilimleri vardır ve o ilmi yaşamazlar.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîs-i şerifinde de diyor ki: “Allah’ı zikredenle etmeyenin benzeri, diri ile ölü gibidir.” Ölüler, ilim standartlarına ulaşmayan, ilimlerini tatbik etmeyen insanlardır. İlmi olmasına rağmen ilmini yaşamayan insan zikretmeyendir. Bir insan ilmini yaşamak istiyorsa zikretmesi lâzımdır. Zikirsiz hiç kimse bildiğini yaşayamaz. Câsiye-23’te ifade edilen ilim sahipleri, faydasız ilim sahipleridir. Eğer bir ilim sahibine fayda vermiyorsa o zaman o ilim zarar verir.

Günümüzde gerçekten, kendileri hidayett e olmamasına rağmen,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3927 SAFHA 4 TESLIM.indd 392 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 393: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 393

başkalarının hidayetlerine mâni olan insanlar sahip oldukları faydasız ilimle kendilerine devamlı zarar vermektedirler. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in varisi, vekâleten Devrin İmamı, zalim olmalarına rağmen devamlı olarak onları da tebliğle uyarmaktadır. Çünkü Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Mazluma yardım ediniz, zalime de yardım ediniz.” buyurmaktadır.

Mazlum, kendisi Allah’a ulaşmayı dilememiştir ama başkasına zulmetmeyendir. Henüz Allah’a ulaşmayı dilememesine rağmen o, zalimler tarafından kendisine zulüm yapıldığı için mazlumdur. Fakat Allah’a ulaşmayı dilemeyip başkalarının da dilemesine mâni olan insan, hem kendisine zulmeder hem başkalarına zulmeder; işte o kişi zalimdir. Bu nedenle sahâbe mazlumun durumunu biliyor ama zalime yardım etme konusunu Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e soruyor: “Ya Resûlullah mazluma yardım etmeyi anladık. Ama zalime; yani kalpleri tab edilen insanlara yardım nasıl olur?” Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Onların da zulmünü azaltırsınız.” buyuruyor. O halde Allah indinde olan savaşlar, zalimler farkında olmasa bile onlar için bir yardımdır. Çünkü bir insan sürekli başkalarına zulmediyorsa o kişi için toprak altı, toprak üstünden çok daha hayırlıdır. Öyleyse bu savaşlar onların da azabının artmasına engel teşkil etmektedir.

24.3.4 “Allah Katında Çalışmaların En Sevimlisi Hangisidir?”

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde, insan için çalışmasından başka bir şey olmadığını ifade etmektedir.

53/NECM-39: Ve en leyse lil insâni illâ mâ seâ. Ve insan için, çalışmasından başka bir şey yoktur.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) de: “Allah katında çalışmaların en sevimlisi hangisidir?” sualine cevap olarak “Dilin Allah’ı

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3937 SAFHA 4 TESLIM.indd 393 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 394: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM394

zikretmeye devam ett iği halde ölmendir.” buyurmaktadır.

Demek ki; çalışmaların içerisinde de en güzeli yine zikirdir. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de zikrin en büyük ibadet olduğunu ifade etmektedir.

29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne). Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.

İslâm, ruhun, fizik vücudun nefsin ve iradenin Allah’a teslimidir. Zikir olmadan bu teslimleri gerçekleştirebilmek mümkün değildir. Bu nedenle Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Kıyâmett e Allah katında en üstün olan Allah’ı en çok zikredenlerdir. Kâfirler ve müşrikler içerisinde kılıcı ile kırılıncaya kadar ve kana bulanıncaya savaşsa da şüphesiz Allah’ı çok zikredenlerin derecesi ondan daha faziletli olur.” buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in zikirle ilgili, zikrin önemini ifade eden pekçok hadîs-i şerifi bulunmaktadır. Bunlardan birkaçı şu şekildedir:

● “Size çalışmalarınızın en hayırlısını, Allah indinde en temiz olanını, derecelerinizi en fazla yükseltenini ve sizin için altın ve gümüş infâk etmekten, düşmanlarınızla savaş meydanlarında karşılaşıp boyun vurmanızdan ve onların sizin boyunlarınızı Allah yolunda vurmalarından daha hayırlı bir çalışmadan haber vereyim mi? İşte o Allah’ı zikretmektir.” ● “Allah’ın azabından Allah’ı zikretmekten daha fazla hiçbir şey sizi kurtaramaz.”● “Kul şeytandan Allah’ı zikretmekle korunur.”● “Sahip olduklarınızın en faziletlisi, Allah’ı zikreden dil, şükreden kalp, îmânında yardımcı olan eştir.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3947 SAFHA 4 TESLIM.indd 394 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 395: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 395

● “Allah’ı öyle çok zikredin ki, insanlar size deli desinler.” ● “Münâfıklıktan kurtulmanın yegâne vasıtası zikirdir.”

14 asır evvel Devrin İmamı olan Peygamber Efendimiz (S.A.V) nasıl Allah’ın tasarrufunda ise, günümüzde de vekâleten Devrin İmamı olan Mehdi (A.S) Allah’ın tasarrufundadır. Allah’tan alıp, bizlere ulaştırır. Allah’a giden yolda hangi basamakta, hangi safh ada olursak olalım; bu basamaklara, safh alara zikirsiz ulaşmak mümkün değildir. Fakat ne yazık ki bugünkü dîn tatbikatında zikrin esamesi bile yoktur. İslâm’ın 5 şartının muhtevası içinde Allah’a ulaşmak ve nefs tezkiyesini gerçekleştirecek vasıta olan zikir bulunmamaktadır. Fizik vücudun İslâm’ın 5 şartıyla kul olması da mümkün değildir.

İnsan sadece tek başına bir hedefe ulaşamaz. Üç vücut bir ahenk içerisinde, bir denge içerisindedir, hepsinin ayrı ayrı vazifeleri vardır. Ruh Allah’ı temsil eder; Allah’a ulaşmayı diledikten sonra Allah’ın bütün emirlerini nefs ve fizik vücuda ulaştırır. Fizik vücut Allah’tan aldığı emirleri yerine getirmek suretiyle nefsi gıdalandırır, infâk eder ve nefs tezkiyesini sağlar. Nefs kendisine düşeni yapması halinde Allahû Tealâ’nın emirlerine itaat, yasak ett iği fiilleri işlememe noktasına ulaşır. İşte insan bir üçlü denge içerisinde yaratılmıştır. Ancak Kur’ân’ın bütününe tâbî olması halinde Allahû Tealâ’nın reçetesini tatbik ederek âhiret ve dünya saadetine ulaşılacaktır. Bizim için en güzel örnek olan sahâbe de Âli İmrân Suresinin 119. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi Kur’ân’ın bütününe tâbî olmuştur.

3/ÂLİ İMRÂN-119: Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri). İşte siz (mü’minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz kitabın tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca “biz îmân ett ik” dediler,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3957 SAFHA 4 TESLIM.indd 395 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 396: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM396

yalnız kaldıkları zaman, size karşı öfk elerinden parmak uçlarını ısırdılar. De ki: “Öfk enizden ölün.”Muhakkak ki Allah, sinelerde olanı en iyi bilendir.

“Ben sadece ibadetlerimi yerine getiririm. Nefs ve ruh beni ilgilendirmez.” diyen bir insan, sadece bir takım ibadetlerle Allahû Tealâ’nın farz kıldığı 7 safh ada kul olmayı gerçekleştiremez. Zikrin ve Allah’a ulaşma dileğinin devrede olması lâzımdır. Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de neyi vaaz etmişse hepsi insan için hayatî öneme haizdir. Hepsi gereklidir; fazlalık, boş söz ve eksiklik yoktur. Allah’ın öğrett ikleriyle 7 safh a 4 teslimi yaşamamız hâlinde en güzele ulaşacağımız beyan edilmektedir.

24.4 “Dünyadan Rağbetini Kes ki; Allah Seni Sevsin. İnsanların Elindekinden Rağbetini Kes ki; İnsanlar Seni Sevsin.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz buyuruyor ki: “Dünyadan rağbetini kes ki, Allah seni sevsin. İnsanların elindekinden rağbetini kes ki, insanlar seni sevsin.” (K: Kütüb-i Sitt e, Hadisler 7205, Ravi: Sehl İbnu Sa’d es-Sâidî; Semerkand Kırk Hadisi Şerif Kitabı)

Sehl İbnu Sa’d es-Sâidî (R.A) anlatıyor: “(Bir gün) Resûlullah (S.A.V)’e bir adam gelerek: “Ey Allah’ın Resûl’ü! Bana öyle bir amel gösterin ki, ben onu yaptığım takdirde Allah beni sevsin, halk da beni sevsin.” dedi. Resûlullah (S.A.V): “Dünyaya rağbet gösterme, Allah seni sevsin, insanların elinde bulunanlara göz dikme ki onlar da seni sevsin!” buyurdular. (K: Kütüb-ü Sitt e - Hadisler 7200,  7205).

Acaba Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bu hadîs-i şerifl e biz insanlara verdiği mesaj nedir? İnşaallah Kur’ân âyetleri ve Kur’ân’a uyan hadîsler ışığında bu konuyu tezekkür edeceğiz.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3967 SAFHA 4 TESLIM.indd 396 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 397: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 397

24.4.1 Dünyadan Rağbetini Kesenler Kimlerdir?

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır: “Allahû Tealâ insanları Kendi likasıyla dünya hayatı arasında serbest bıraktı. Ama Allah’a ulaşmayı dileyen kullar Allah’ın likasını seçti.”

Kadın olsun, erkek olsun herkes dünya hayatına insan kimliğiyle gelir. 3 vücut ve serbest iradenin sahibi insan muhakkak ki tebliğe muhatap olur. Bu tebliğ, hidayet tebliğidir. Allah’ın katından gelen hidayetçinin “Allah’a ulaşmayı dile! Dilersen bu senin için cennet müjdesidir. Dilemediğin takdirde gideceğin yer cehennemdir.” tebliğine muhatap olan kişi kendi iradesini kullanarak ya dünya hayatını diler veya Allah’ın likasını diler. Dünya hayatını dilerse, şeytanın kulluğuna devam eder. Allah’ın likasını dilerse, şeytana kul olmaktan kendisini kurtarır ve Allah’ın kulları arasına girer.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in dönemindeki en güzide topluluk Resûlullah (S.A.V)’in yetiştirdiği sahâbedir. Sahâbe başlangıç noktasında cahiliyye âdetleri üzere bir hayat yaşıyordu. Kız çocuklarını diri diri gömen, kabile hayatı yaşayan sahâbe arasındaki kabile savaşları, her türlü cahiliyye âdetinin hüküm fermâ olduğu bir hayat söz konusuydu. Ama Allahû Tealâ Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i nübüvvetle ve bu nübüvvetin bütün insanlara ulaştırılması babında risâletle vazifeli kıldıktan sonra, cahiliyye dönemini yaşayan Arap bedevîler hidayetle dîne muhatap oldular. Böylece sahâbe dediğimiz kişiler serbest iradeleriyle Allah’a kalben yöneldiler. O’na ulaşmayı dilediler ve taguta kul olmaktan içtinap ett iler. Allah’a kul oldular. Allahû Tealâ sahâbe için şöyle buyurmaktadır:

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ett iler (kaçındılar, kendilerini

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3977 SAFHA 4 TESLIM.indd 397 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 398: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM398

kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

Yaratılış gayemiz Allah’a ulaşmayı dileyerek Allah’a kul olmaktır.

51/ZÂRİYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya’budûn(ya’budûni). Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yaratt ım.

Öyleyse başlangıç noktasında dalâlet standartları içinde hayata başlayan herkes, aslında Allah’a kul değil, şeytana kul durumundadır. İşte şeytana kul durumunda olan bu insanların kendi hallerine bırakılması elbett e söz konusu değildir. Çünkü Allahû Tealâ insanı boşuna yaratmamış ve başıboş da bırakmamıştır. Katından devamlı olarak, ardı arkası kesilmeksizin her kavmin içerisinden o kavmin ana lisanıyla Allah’ın âyetlerini ve hidayeti tebliğ eden hidayetçiler göndermiştir. Hidayete muhatap olan kişinin Allah’a ulaşmayı dilediği takdirde şeytana kul olmaktan kurtulup Allah’a kul oluş hakikatinin ispatı Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesidir.

İşte Allah’a ulaşmayı dilemek; kişinin dünya hayatından rağbetini kesmeye başlaması demektir. Bütünüyle kesmiş midir? Elbett e değildir. Kesebilmesi için nefsini Allah’a teslim etmesi lâzımdır. Çünkü berzah âlemine ait olan nefsin manevî kalbinde 19 tane afet vardır ve bu sebeple şeytan devamlı olarak negatif istikamett e tesir etmek suretiyle bize dünya hayatını peşkeş çekmekte, dünya hayatını cazip göstermektedir. Nefsimizin bütün arzu ve istekleri dünya hayatına dönüktür. İşte secde emrine âsi olan iblis Allah’ın huzurundan kovulduktan sonra Allah’tan aldığı müsaade gereğince Hicr Suresinin 39. ve 40. âyet-i kerimelerinde bakın ne söylemektedir:

15/HİCR-39: Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fil ardı ve le ugviyennehum ecmeîn(ecmeîne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3987 SAFHA 4 TESLIM.indd 398 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 399: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 399

(İblis şöyle) dedi: “Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım.15/HİCR-40: İllâ ıbâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne). Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.

Burada dikkat etmemiz gereken nokta, iblisin dünya hayatını süsleyerek, dünya hayatını insanlara empoze etmesidir. İnsan hidayet davetine muhatap olduğu zaman da iblisin daveti dünya hayatınadır. Ama bu davetini doğrudan doğruya değil, dolaylı olarak söyler. Ruhun talebi olan dünya hayatında Allah’a ulaşmayı gizleyerek; “Ruh insana hayat verir, ruh vücutt an çıkınca kişi ölür. Ancak ölümle insan ruhu Allah’a ulaşır. Hayatt ayken insan ruhunun Allah’a ulaşması yoktur.” der. İnsanlar bu durumda Allah’a ulaşmayı istemez. İbrâhîm Suresinin 22. âyet-i kerimesi bu konuda çok mânidardır.

14/İBRÂHÎM-22: Ve kâleş şeytânu lemmâ kudıyel emru innallâhe veadekum va’del hakkı ve veadtukum fe ahleft ukum, ve mâ kâne liye aleykum min sultânin illâ en deavtukum festecebtum lî, fe lâ telûmûnî ve lûmû enfusekum, mâ ene bi musrihikum ve mâ entum bi musrıhıyy(musrıhıyye), innî kefertu bi mâ eşrektumûni min kabl(kablu), innaz zâlimîne lehum azâbun elîm(elîmun). Şeytan, emir yerine getirildiği zaman şöyle dedi: “Muhakkak ki; Allah, size “hak olan vaadini” vaadett i. Ve ben de size vaadett im. Fakat ben, vaadimden döndüm. Ve ben, sizin üzerinizde bir güce (sultanlığa, yaptırım gücüne) sahip değilim. Sadece sizi davet ett im. Böylece siz, bana icabet ett iniz. Artık beni kınamayın! Kendinizi kınayın! Ve ben, sizin yardımcınız değilim. Siz de, benim yardımcım değilsiniz. Gerçekten ben, sizin beni ortak koşmanızı daha önce de inkâr ett im. Muhakkak ki; zalimlere acı azap vardır.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 3997 SAFHA 4 TESLIM.indd 399 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 400: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM400

Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes dünya hayatını dilemektedir. Bir üçüncü alternatif söz konusu değildir. Allah’a ulaşmayı dilemek; dünya hayatına rağbetimizi kesmenin giriş kapısıdır. Lâkin tamamıyla dünya hayatından rağbetimizi kesmek daimî zikirle mümkündür. Şeytan, nefsin manevî kalbindeki 19 afete negatif istikamett e tesir etmek suretiyle bizi dünya hayatına çağırır ve bu afetlerin hepsinin talepleri de negatift ir. İşte bu açıdan Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Dünyadan rağbetini kes ki; Allah seni sevsin.” buyurmuştur.

Allahû Tealâ fizik vücudunu Kendisine teslim eden Muhsin kullarını sevmektedir. Bu vasıft a olan insanların Allah tarafından sevildiği, Âli İmrân Suresinin 134.âyet-i kerimesinde açıkça ifade edilmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-134: Ellezîne yunfikûne fîs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne). Onlar (mutt ekiler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfk elerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları aff edenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.

Bu sevgiden daha ötede bir sevgi de vardır. Ve bu daimî zikre

ulaşıldığında gerçekleşen bir olgudur. Daimî zikir, nefsin Allah’a teslimiyle tahakkuk etmektedir. O halde Allah’ın bizleri pek çok sevmesini istiyorsak; 4 teslimi de sahâbe gibi yerine getirmemiz gerekmektedir.

24.4.2 İnsanların Elindekine Rağbeti Kesenler Kimlerdir?

Allahû Tealâ’nın irşada memur ve mezun kıldığı, tebliğle görevli olan herkesin, özellikle peygamberlerin söylediği bir hakikat vardır: “Biz tebliğimize karşı sizden bir ücret istemiyoruz. Bizim ücretimiz Allah’a aitt ir.”

İşte insanların bu noktada olabilmesi için mutlak surett e ihlâs kademesini tamamlamış, Allah tarafından irşada memur ve mezun

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4007 SAFHA 4 TESLIM.indd 400 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 401: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 401

kılınmış olması gerekir. Kur’ân-ı Kerim’de bu konuda pek çok örnek vardır. Allahû Tealâ Nuh (A.S) için şöyle buyurmaktadır:

11/HÛD-29: Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne). Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ett iğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah’a aitt ir. Ve ben âmenû olanları (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab’lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.

Neden Nuh (A.S) bu kadar kesin konuşmuştur? Çünkü Allahû Tealâ Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesinde; ezelî ve ebedî bir tek dîn olduğunu ve bu dînin şeriatının da tek olduğunu beyan etmektedir.

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ett iğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4017 SAFHA 4 TESLIM.indd 401 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 402: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM402

Âyet-i kerimenin son kısmı açıklamak istediğimiz mesajı ifade etmektedir. İşte Allah’ın verdiği söz muhtevası içerisinde Nuh (A.S) da bu gerçeği bir kere daha zikretmek üzere: “Ben bu âmenû olanları, Allah’a ulaşmayı dileyenleri yanımdan kovamam. Çünkü Allah onlara, onları mutlaka Kendisine ulaştıracağına dair söz vermiş.” demektedir. Allah’ın sözünde hulf yoktur, Allah katında söz değiştirilmez. Sadece Nuh (A.S) değil, Allahû Tealâ’nın ne kadar resûlü, nebîsi varsa kavimlerine hep tebliğ ederken “Biz sizden bir mal, ücret istemiyoruz.” buyurmuşlardır. Allahû Tealâ Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e Furkân Suresinin 57. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

25/FURKÂN-57: Kul mâ es’elukum aleyhi min ecrin illâ men şâe en yett ehıze ilâ rabbihî sebîlâ(sebîlen).De ki: “Ben sizden onun için (tebliğ için) dileyen kimsenin, Rabbine ulaştıran bir yol edinmesinden başka bir ecir (karşılık) istemiyorum.”

İster velî resûl olsun, ister nebî resûl olsun onların birinci görevleri,

Allah’ın âyetlerini tilâvet etmektir. Âyetlerin tilâveti aynı zamanda muhataba bir nasihatt ir, bir öğütt ür.

73/MUZZEMMİL-19: İnne hâzihî tezkirah(tezkiretun), fe men şâett ehaze ilâ rabbihî sebîlâ(sebîlen). Muhakkak ki bu, hatırlatmadır (öğütt ür). Artık kim dilerse, Rabbine (ölmeden önce ruhunu) ulaştıran bir yol itt ihaz eder (yol edinir).

O halde Rabb’e yol tutanlar kimlerdir? Rabb’e yol tutanlar; dünya hayatında Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir.

Tebliğe muhatap olan kişi kalben Allah’a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ anında o kişi üzerinde Rahmân esmasıyla tecelli eder. Rahmân esmasının tecellisine mazhar olan kişiye Allahû Tealâ Enfal Suresinin 29. âyet-i kerimesine göre peş peşe 7 tane furkan verir. Daha sonra Allahû

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4027 SAFHA 4 TESLIM.indd 402 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 403: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 403

Tealâ verdiği söz gereğince o kişide Allah’a ulaşmaya engel olan ne varsa hepsini önünden kaldırır ve Allah’a ulaştırmaya vesile olan ne varsa onları da devreye koymak suretiyle o kişiyi mutlaka Allah Kendisine ulaştırmanın yolunu açar. Kişi 12 tane ihsanla mürşidine tâbî olur. Mürşidin dergâhından Devrin İmamı’nın ana dergâhına yeryüzünün sathına paralel bir sebîl vardır. İşte o Allah’a ulaştıran bir sebîldir. Allahû Tealâ da âyet-i kerimede diyor ki; “Bunlar size bir nasihatt ir. Dileyen Rabbine giden bir sebîl tutar.” Allah’a ulaşmayı dileyen kişi; Rabbine giden bir yol tutan kişidir.

Allahû Tealâ en genel mânâda bu kanunu, Kur’ân-ı Kerim’in kalbi Yâsîn Suresinde dile getirmektedir.

36/YÂSÎN-13: Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeh(karyeti), iz câe hel murselûn (murselûne). Ve onlara, o şehrin halkını misâl ver. Onlara resûller gelmişti.36/YÂSÎN-14: İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ iley-kum murselûn(murselûne). Onlara iki (resûl) göndermiştik. Fakat ikisini de tekzip ett iler (yalanladılar). Bunun üzerine (onları) üçüncü (resûl) ile azîz kıldık (destekledik). O zaman onlar: “Muhakkak ki biz, size gönderilmiş resûlleriz.” dediler.36/YÂSÎN-20: Ve câe min aksal medîneti raculun yes’â kâle yâ kavmitt ebiûl murselîn(murselîne).Ve şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi. “Ey kavmim, (size) gönderilmiş olan resûllere tâbî olun!” dedi.36/YÂSÎN-21: İtt ebiû men lâ yes’elukum ecren ve hum muhtedûn(muhtedûne). (Tebliğlerine karşılık) sizden ücret istemeyen (bu) kişilere tâbî olun. Ve onlar, mehdilerdir (hidayete ermiş ve hidayete erdirenlerdir).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4037 SAFHA 4 TESLIM.indd 403 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 404: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM404

İnsanların, diğer insanlarla olan ilişkilerindeki anlaşmazlıklar, karşılıklı menfaat çatışmasından kaynaklanmaktadır. Ama eğer karşı karşıya gelen iki taraft an bir tanesi, dünyadan rağbetini kesmiş, başkasının elindekine göz dikmeyen daimî zikirde birisiyse o zaman onun için bir problem yoktur, o kesinlikle karşısındaki kişiyi de dost edinir. Hiçbir zaman onunla karşı karşıya geldiğinde negatif bir düşüncenin içine düşmez. “Onun bende şöyle bir menfaati var.” gibi bir düşüncenin sahibi olmaz. O Allah içindir, hayatını Allah’a vakfetmiştir.

24.4.3 Bütün İhtiyaçları Temin Eden Allah’tır

Öyleyse şu neticeye ulaşıyoruz; İnsanların elindekinden rağbeti kesmek ancak ihlâsla mümkündür. Sahip olduğumuz her şey bize Rabbimizden’dir. O her şeyin sahibidir. Biz insanlar ihtiyaç içinde olan kullarız. İhtiyacımız olan her şeyi bize temin eden, sağlayan bizi yaratan Rabbimizdir. İşte bu açıdan, ister maddî, ister manevî hangi istikamett e ihtiyacımız varsa onu Rabbimizden talep etmemiz lâzımdır. Eğer ihtiyacımız bir başkası tarafından sağlanırsa da aslında onlar Rabbimizden bize ulaşana vasıta olmuşlardır, yine veren Allah’tır.

Şu dünya hayatında bizler aslında Allah adına bir alışverişteyiz; Allah için almak, Allah için vermek. Biz verdiğimiz zaman Allah adıyla veririz, başkasından aldığımız zaman da Allah adıyla alırız. İşte bu daimî zikrin kesin işaretini ifade eder. Bu standart içerisinde hayatımıza devam edersek o zaman hadîs-i şerifin bütününün mânâsına varan, hadîs-i şerifi yaşayan birisi oluruz.

O halde hadîs-i şerifi hayata geçirmek; nefsin teslimi ve ihlâsa ulaşmakla, 7 safh a ve 4 teslimle mümkündür. 19 afett en kurtulup, nefsin kalbine 19 fazileti yerleştirdiğimizde kalbimizden kaynaklanan artık pozitift ir ve sadece insanların mutluluğuna dönük taleplerimiz söz konusudur. İster dünyaya dönük, ister insanların elindekine dönük bir talep artık olmayacaktır. O zaman hem Allah bizi sevecek, hem de kullar bizi sevecektir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4047 SAFHA 4 TESLIM.indd 404 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 405: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 405

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4057 SAFHA 4 TESLIM.indd 405 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 406: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM406

2 5 . B a s a m a k 4 . S a f h a

MUHSİNLER MAKAMI

FİZİK VÜCUDUN ALLAH’A TESLİMİ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4067 SAFHA 4 TESLIM.indd 406 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 407: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 407

25.1 “Gerçek Pehlivan Öfkelendiği Zaman Nefsine Hâkim Olabilen Kimsedir.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir hadîsinde şöyle buyuruyor: “Gerçek pehlivan öfk elendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir.” (K: Müslim, Birr 106).

25.1.1 Kimler Öfkesini Yutabilir?

Hadîste zikredilen kişi, öfk elendiği zaman nefsine hâkim olabilen; yani öfk esini yutabilen kişidir. Kur’ân-ı Kerim’e göre bir insan fizik vücudunu Allahû Tealâ’ya teslim ett iği zaman öfk esini yutma derecesine ulaşır. Öyleyse fizik vücudunu teslim eden insan gerçek pehlivandır. Diğer bir ifadeyle kendi nefsini yenebilen insan gerçek pehlivandır.

İnsanla Allah arasında olgunlaşma süreci bakımından 28 basamaklık bir İslâm merdiveni olduğunu söylemiştik. İşte kişinin öfk esini yutt uğu, nefsine hâkim olduğu, gerçek pehlivan olduğu nokta bu merdivendeki 25. basamaktır.

İnsan bu noktaya nasıl ulaşır? Evvelâ olayları yaşar, olayları değerlendirir. Olayları yaşayan ve olayları değerlendiren insanlardan bir kısmını Allah seçmez. Allah’ın seçmedikleri, kendileri hidayeti dilemedikleri gibi başkasının hidayetine mâni olan insanlardır. Ve bunların kalbi Allah tarafından tabedilir. Geri kalan tüm insanlar Allah tarafından seçilir ama seçilenleri de Allahû Tealâ musîbetlerle imtihan eder. Musîbetlerle imtihan ett iklerinden her kim Allah’a ulaşmayı kalben dilerse 4. basamakta Allah Rahmân esması ile tecelli eder. Allahû Tealâ o insanlara peş peşe 5, 6 ve 7. basamaklarda furkanlar verir. Allah 7 furkanla desteklenen bu kişinin kalbine hidayetle ulaşır. Kaf Suresinin 33. âyet-i kerimesine göre Allah o kişinin kalbini Kendisine çevirir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4077 SAFHA 4 TESLIM.indd 407 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 408: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM408

50/KA F-33: Men haşiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîbin. Gaybda Rahmân’a huşû duyanlar ve münib (Allah’a ulaşmayı dileyen) bir kalple (Allah’ın huzuruna) gelenler (için).

25.1.2 Altı Tane Kalp Şartının Sahibi Olanlar

Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dileyen kişinin göğsünden kalbine, En’âm Suresinin 125. âyet-i kerimesine göre rahmet yolu açar.

6/EN’ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne). Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlett e bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.

Göğsü şerh edilen kişi göğsünden kalbine rahmet yolu açılan kişidir. Kalbine rahmet yolu açılan bir insan 6 tane kalp şartının sahibi olmuştur.

1- Fıkıh hassasının mühürü açılmıştır.2- Kalpteki ekinnet alınmıştır. 3- Kalbe ihbat konmuştur.4- Allah Kalbe hidayetle ulaşmıştır.5- Kalbi Kendisine çevirmiştir. 6- Kalbe giden rahmetin yolunu açmıştır

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4087 SAFHA 4 TESLIM.indd 408 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 409: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 409

25.1.3 Fizik Vücut Teslimi İçin Gereken Zikir

Fizik vücut teslimini gerçekleştirmek isteyen kişinin, o dileğin sahibi olması lâzımdır. Ama kendi iç dünyasında bir şeyi daha sonuçlandırması lâzımdır ki o da “Ben kalben talep ett im, Allah verdiği sözü yerine getirdi yani Allahû Tealâ’nın benim için yaptıkları bundan sonra da yapacaklarının teminatıdır” demesidir. O kişi fizik vücut teslimini gerçekleştirmek istediği zaman Allahû Tealâ’yı kendisine vekil tayin eder. Bu noktadan itibaren yapması gereken şey günbegün zikrini artırmaktır. Çok zikir fizik vücut teslimi için yetmez; çok çok zikir yapması lâzımdır. Çok çok zikrin mânâsı 18 saatlik zikirdir. Ve 18 saatlik zikirle o kişinin kalbine ulaşan nur miktarı %91’dir, kişi bu nurlanma ile fizik vücudunu Allah’a teslim eder. Fizik vücut başlangıç noktasında ahsen değildir. Ama %91’lik nurla kişinin kalbinde aydınlanma oluştuğu zaman fizik vücut da o noktadan itibaren ahsen olur. Allah’ın bütün emirlerine itaat eden ve yasak ett iği hiçbir fiili işlemeyen bir yapıya sahip olur. Nefsi teslim olabildi mi? Hayır. Nefs de artık emanett ir. Ancak daimî zikre ulaşınca nefs de teslim olacaktır.

25.1.4 Kalpteki %2’lik Aydınlanma

Kalp şartlarının sahibi olması nedeniyle o kişi zikretmeye başladığı zaman bu zikir, Allah’ın katından salâvât taşıyıcısı ile rahmeti göğsüne getirir. Zikir bir şifredir. %2’lik rahmet nuru, açılan rahmet yolundan kalbe ulaştığı zaman aynı anda %2’lik zulmet de kalpten çıkar. Böylece o kişinin kalbi %2’lik bir aydınlanmaya ulaşır. Allahû Tealâ, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı ile mürşidini talep etmesi halinde bu kişiye mürşidini gösterir. Mürşidini gördüğü zaman gidip ona tâbî olması halinde Allahû Tealâ onu 7 ni’metle destekler.

7 tane furkan, 12 tane ihsan ve 7 tane ni’metle desteklenen bu

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4097 SAFHA 4 TESLIM.indd 409 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 410: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM410

insana, Allahû Tealâ vasıta emirleri sevdirir. O kişi namaz kılar, oruç tutar, zekât verir, hacca gider ve bunların hepsini kolaylıklar içerisinde gerçekleştirir. Çünkü bu amelleri Allahû Tealâ ona sevdirmiştir. Vasıta emirler içerisinde en büyük ibadet zikirdir. Zikir ibadetlerin sultanıdır. Nefs tezkiyesini sağlayan yegâne vasıtadır.

25.1.5 %51’lik Aydınlanma= Evvâb Kul Olmak

İşte zikir artışları ile kişi Nefs-i Emmare, Nefs-i Levvame, Nefs-i Mülhime, Nefs-i Mutmainne, Nefs-i Radiye, Nefs-i Mardiyye ve Nefs-i Tezkiye kademelerini bir bir geçer. Her nefs kademesinde ruh da bir gök katı yükselir. Sonuçta ruh Allah’ın Zat’ına ulaştığı zaman, nefs de 7 kademede tezkiye olur ve nefsin kalbi başlangıç noktasında %100 karanlık iken, nefs tezkiyesi gerçekleştiği zaman, %51 aydınlanma ile o kişi ermiş evliyadan olur.

25.1.6 Kalpteki %91’lik Aydınlanma=Muhsin Kul Olmak

Ermiş evliya olan kişi henüz gerçek pehlivan değildir. Henüz evvâb kuldur. Gerçek pehlivan olabilmesi için öfk esini yutabilmesi, muhsin kul olması lâzımdır. Muhsin kul olabilmesi için Fenâ Kademesi’ni, Beka Kademesi’ni, Zühd Kademesi’ni ve Teslim Kademesi’ni zikir artışlarıyla geçmesi gerekir.

Allahû Tealâ muhsinlerin vasıfl arını Âli İmrân Suresinin 134. âyet-i kerimesinde vermiştir.

3/ÂLİ İMRÂN-134: Ellezîne yunfikûne fîs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne). Onlar (mutt ekîler), bollukta ve darlıkta (Allah için)

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4107 SAFHA 4 TESLIM.indd 410 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 411: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 411

infâk ederler (verirler) ve onlar öfk elerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları aff edenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.

Bollukta ve darlıkta infâk edebilmek için çok çok zikretmek gereklidir. Çok çok zikirle kalbimiz %91 aydınlanır ve kalbi %91 aydınlanan bir insan öfk esini yutabilen insandır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîsinde: “En hayırlı yudum öfk esini yutandır.” buyuruyor. İşte burada da gerçek pehlivanın, öfk elendiği zaman nefsine hâkim olabilen kişi olduğu açıkça ifade edilmektedir. Bizden istenen de bu sonuca ulaşmamızdır. Gerçek pehlivanın Kur’ân-ı Kerim’deki adı “Muhsin”dir; öfk elendiği zaman nefsine hâkim olabilen insandır. Allahû Tealâ herkesin bu hedefe ulaşmasını ister.

25.2 “Mü’minler Birbirlerini Sevmekte, Birbirlerine Acımakta, Birbirlerini Korumakta Bir Vücuda Benzerler. Vücudun Bir Uzvu Hasta Olduğu Zaman Bu Sebeple Diğer Uzuvlar da Uykusuzluğa ve Ateşli Hastalığa Tutulurlar.”

Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz hadîsinde şöyle buyurmuştur: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta, birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman bu sebeple diğer uzuvlar da uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (K: Buharî, Edeb 27; Müslim, Birr 66).

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bize bu hadîste şu mesajı vermek istemiştir: Mü’minlerin birbirlerini sevmesi, birbirlerine acıması, birbirlerini kollaması, ancak muhsin kul olmaları ile mümkündür. Kim fizik vücudunu Allahû Tealâ’ya teslim ederse gerçekten o diğer mü’min kardeşine bu şekilde davranabilen birisidir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4117 SAFHA 4 TESLIM.indd 411 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 412: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM412

25.2.1 İslâm Merdiveninde Muhsin Kul Olmak

Hadîste zikredilen mesaj şudur: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta, birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler.” Bir insanın bu noktaya gelebilmesi için fizik vücudunu Allah’a teslim etmesi gerekmektedir.

Fizik vücudunu Allah’a teslim eden kişinin Kur’ân-ı Kerim’deki ismi Muhsin’dir. Ve fizik vücudun teslimi için nefs tezkiyesi şartt ır. Nefs tezkiyesini gerçekleştiren ise Allah’tır. Bu, Allah’a ulaşmayı dileyen kişiye Allah’ın özel bir armağanıdır. Ama Allahû Tealâ sözünü yerine getirdikten sonra kişiden koruyucu kalkanını kaldırır. O kişinin nefsinin manevî kalbinde %51 aydınlık, %49 karanlıkla şeytan serbest kalır, koruyucu kalkan kalkar. O kişi, kendi gayreti oranında hedefl ere ulaşır. Kişi, zikrini günbegün artırdığı zaman Fenâ Kademesinde %10, Beka Kademesinde %10, Zühd Kademesinde %10, Teslim Kademesinde %10’luk fazl artışlarıyla kalbi toplam %40 aydınlanır. Önceki %51 aydınlığa ilâveten %40 aydınlık ile o kişinin kalbi %91 aydınlanmış, muhsin kul olmuştur ve hadîste zikredilen halleri kazanmıştır. Dolayısıyla o kişi, başkaları için yaşayan birisi olmuştur. Allahû Tealâ’nın emir ve yasaklarına tamamen uygun bir hayat yaşamaktadır.

14 asır evvel sahâbe fizik vücutlarını Allah’a teslim etmişlerdir.

3/ÂLİ İMRÂN-20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menitt ebean(menitt ebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi). Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: “Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi ( fizik vücudumuzu) Allah’a teslim ett ik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: “Siz de vechinizi ( fizik vücudunuzu)

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4127 SAFHA 4 TESLIM.indd 412 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 413: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 413

(Allah’a) teslim ett iniz mi?” de. Eğer teslim ett ilerse, o takdirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir.

Vechini (fizik vücudunu) Allah’a teslim edenlerin vasıfl arı, Âli İmrân Suresinin 134. âyet-i kerimesinde “devamlı olarak infâk etmek, vermek” olarak zikredilmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-134: Ellezîne yunfikûne fîs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne).Onlar (mutt ekiler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfk elerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları aff edenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.

İnsan sosyal bir varlık olması hasebiyle diğer insanlarla birlikte yaşamak zorundadır. Etrafında Nefs-i Emmare’de olan yüzlerce, binlerce insan olabilir. Ama o, başkalarından kendisine ulaşan hatalar karşısında evvelâ öfk esini yutar, daha sonra aff eder. Çünkü o kişi fizik vücudunu Allah’a teslim ederek %91 oranında güzel ahlâkın sahibi olmuştur. Mü’minlerin birbirlerine karşı olan davranışlarının bu şekle gelebilmesi için fizik vücutlarını mutlaka Allahû Tealâ’ya teslim etmeleri gerekmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4137 SAFHA 4 TESLIM.indd 413 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 414: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM414

2 6 . B A S A M A K 5 . S A F H A

ULÛL’ELBAB MAKAMI

NEFSİN ALLAH’A TESLİMİ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4147 SAFHA 4 TESLIM.indd 414 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 415: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 415

26.1 “Kim Bir Yerde Oturur, Orada Zikretmezse; Zikretmeden Kalkar İse, Allah’tan Ona Bir Noksanlık Vardır. Kim Bir Yere Yatar, Orada Allah’ı Zikretmezse Ona Allah’tan Bir Noksanlık Vardır. Kim Bir Müddet Yürür ve Bu Esnada Allah’ı Zikretmezse Allah’tan Ona Bir Noksanlık Vardır.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde şöyle buyurmaktadır:

“Kim bir yere oturur orada zikretmezse, zikretmeden kalkar ise Allah’tan ona bir noksanlık vardır. Kim bir yere yatar, orada Allah’ı zikretmezse ona Allah’tan bir noksanlık vardır. Kim bir müddet yürür ve bu esnada Allahû Tealâ’yı zikretmezse Allah’tan ona bir noksanlık vardır.” (K: Ebu Davud- No:2319), (K: Ebû Dâvud, Edeb 31, 107, hadis no: 4856, 5059).

Sözü geçen hadîsimizi Kur’ân âyetleriyle karşılaştırdığımız zaman; Nisâ Suresinin 103. âyet-i kerimesiyle birebir bir illiyet rabıtası içerisinde olduğunu görürüz.

4/NİSÂ-103: Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten). Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken), (devamlı) Allah’ı zikredin! Daha sonra güvenliğe kavuştuğunuz zaman, namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz, mü’minlerin üzerine, “vakitleri belirlenmiş bir farz “ olmuştur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4157 SAFHA 4 TESLIM.indd 415 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 416: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM416

Üç hâlin üçünde de Allahû Tealâ zikri bize farz kılmıştır. Otururken, ayaktayken ve yan üstü yatarken zikretmemizi emretmiştir. İnsan için bir dördüncü hâl mevcut değildir. Öyleyse 24 saat zikretmek farzdır.

O halde görüyoruz ki âyet-i kerimedeki “Otururken Allah’ı zikredin.” ifadesi ile, hadîs-i şerift eki “Kim bir yere oturduğunda Allah’ı zikretmezse Allah’tan ona bir noksanlık vardır.” ifadesi arasında birebir uyum söz konusudur. Daimî zikir bize farz kılınmasına rağmen, kişi bu farzı yerine getirmiyor ve oturduğu yerde Allahû Tealâ’yı zikretmiyorsa, o zaman zikretmediği her saniye için derecat kaybedecektir. Resûlullah (S.A.V) Efendimiz hadîste bunu bir noksanlık olarak tarif etmiştir.

Yatarken ve yürürken de Allahû Tealâ zikri farz kıldığı için, yatarken ve yürürken zikretmeyen kişi de derecat kaybındadır. O halde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîs-i şerift eki; “Kim bir yere yatar; orada Allah’ı zikretmezse ona yine bir noksanlık vardır, derecat kaybeder. Kim bir müddet yürür; o esnada Allah’ı zikretmezse Allah’tan ona yine bir noksanlık vardır, yine derecat kaybeder.” ifadesi de, Nisâ Suresinin 103. âyet-i kerimesiyle tam bir uygum içerisindedir.

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de en büyük ibadetin zikir olduğunu ifade etmektedir.

29/ANKEBÛT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri), ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya’lemu mâ tasneûn(tasneûne). Kitaptan sana vahyedilen şeyi oku ve salâtı ikâme et (namazı kıl). Muhakkak ki salât (namaz), fuhuştan ve münkerden nehyeder (men eder). Ve Allah’ı zikretmek mutlaka en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.

Günümüz İslâm tatbikatında insanlar diyorlar ki: “Biz de Kur’ân

okuyoruz, zikrediyoruz.” Gerçekten Kur’ân-ı Kerim tilâveti Ankebût-45’te belirtildiği gibi bir zikirdir. Allah’ın tayin etiği mürşidi hacet namazıyla Allah’tan sormamız da bir zikirdir. Ama zikirlerin sultanı “Allah” isminin tekrarı ile yapılan kalp zikridir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4167 SAFHA 4 TESLIM.indd 416 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 417: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 417

20/TÂHÂ-14: İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa’budnî ve ekımis salâte li zikrî. Muhakkak ki Ben, Ben Allah’ım. Benden başka İlâh yoktur. Öyleyse Bana kul ol ve Beni zikretmek için namazı ikame et!

Ne Kur’ân tilâvetindeki zikir, ne de namazdaki zikir hiçbir zaman daimî hüviyett e değildir. Nisâ Suresinin 103. âyet-i kerimesine baktığımız zaman “namaz mü’minler üzerine vakitleri belli bir farzdır” buyurulmaktadır. Yani maksimum 7 vakit namaz kılabilirsiniz. Ölçüyü Allahû Tealâ belirlemiştir, üstüne-altına taşmak mümkün değildir. Nereden biliyoruz? Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in döneminde Arap bedevîlerden bir grup İslâm’ı öğrenmek üzere geliyorlar. Ama o sırada Resûlullah’ı göremiyorlar. Sahâbeden öğrendikleri İslâm’la öyle kararlar alıyorlar ki, birisi “ben devamlı namaz kılacağım” diyor, öbürü “ben hiç evlenmeyeceğim” diyor, bir diğeri “ben devamlı oruç tutacağım” diyor ve bunlar ayrıldıklarında sahâbe Resûlullah’a durumu aktarıyorlar. Resûlullah diyor ki: “Hemen Onlara koşun, onları bana getirin” ve onlara diyor ki: “Allah’a en yakın olan Allah’ın peygamberi benim ama hiç sizin yaptığınız gibi devamlı oruç tutmuyorum, devamlı oruç tutan oruç tutmamış gibidir. Ben sizin söylediğiniz gibi hiç evlenmeyeceğim demiyorum. Evlilik benim sünnetimdir. Benim sünnetimden yüz çeviren benden değildir. Ben sizin gibi daimî namaz kılmıyorum. Allahû Tealâ’nın ön gördüğü namaz 7 vakit namaz onu kılıyorum. Dolayısıyla hadleri aşmayın. Sünnete uymanız sizi çok daha fazla Allah’a yaklaştırır.”

O halde neden daimî zikir farzdır? Çünkü Allahû Tealâ’nın bizler için seçtiği hanif dîni, Arapça adıyla İslâm 7 safh adan oluşmaktadır. Bu 7 safh anın 7’sini de her noktada geçebilmek, irade tesliminden sonra Allah tarafından irşada memur ve mezun kılınabilmek, ancak zikirle mümkündür.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4177 SAFHA 4 TESLIM.indd 417 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 418: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM418

26.1.1 Zikir Niçin Önemlidir?

Kur’ân âyetlerinin tilâveti bir zikirdir. Ve bu tilâveti gerçekleştiren Allah’ın resûlüdür. Allah resûlünün birinci görevi zikirdir. Kur’ân âyetlerinin tilâveti ile gerçekleşen bir zikirdir. İslâm’ın 1. safh ası Kur’ân âyetlerinin tilâvetiyle gerçekleşen bir zikirdir. İslâm’ın 2. safh ası mürşide tâbiiyet; Hacet Namazı ile gerçekleşen bir zikirdir. Hacet namazıyla gereken zikri yapmadığımız takdirde huşûya ulaşamayız. Huşûya ulaşmazsak, hacet namazı (namaz bir zikirdir) kıldığımız takdirde Allahû Tealâ’nın bize mürşid göstermesi mümkün değildir. İslâm’ın 3. safh ası olan nefs tezkiyesi Allah isminin kalpte tekrarıyla gerçekleşen bir zikirdir.

Kısacası Allahû Tealâ’nın farz kıldığı hanif dîni Arapça adı ile İslâm’ı zikirsiz yaşamak mümkün değildir. Ondan sonraki safh alar zaten Allah isminin tekrarı ile olan zikirle devamlı olarak devam eder ve irade tesliminden sonra ise bu zikir yerini tesbihe terk eder. Cüz’i irade kontrolü dışında yapılan zikirlere “tesbih” denir. Kişi iradesini Allah’a teslim ett iği zaman, önceden iradesiyle yaptığı Allah isminin tekrarı gayri iradî olarak gerçekleşen bir olay olur ve artık küllî irâde kontrolünde gerçekleşir. Eğer kişi kavim resûlü veya nebî ise o da İlahî İrade’nin kontrolünde zikrini gerçekleştirmektedir. O halde zikirsiz dîni yaşamak mümkün değildir ve Allahû Tealâ daimî zikri farz kılmıştır.

Resûl, Kur’ân’ı tilâvet ett iği zaman ona karşı çıkanlar için Kur’ân tilâveti bir zikir değildir. Tilâvete karşı çıkanlar için hacet namazıyla mürşidi Allah’tan sormak da bir zikir değildir. Âyetlerin tilâvetiyle yapılan zikir hedefine ulaşmadığı takdirde Allahû Tealâ Rahmân esmasıyla tecelli etmez. Eğer tebliğle (âyetlerin tilâvetiyle) yapılan zikre ilgisiz kalmışsa o zaman Allahû Tealâ ona engeller koyar. Eğer tebliğe ilgisiz kalmanın ötesinde tebliğciyi yalanlarsa ‘mürşid yoktur’ derse bu kez Allahû Tealâ uzuvlarına da engeller koyar. Eğer tebliğciye karşı isyan ederse o zaman da Allahû Tealâ kalbi tab eder. Çünkü zikrin mahallî kalptir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4187 SAFHA 4 TESLIM.indd 418 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 419: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 419

13/RA ’D-28: Ellezîne âmenû ve tatmainnu kulûbuhum bi zikrillâh(zikrillâhi) e lâ bi zikrillâhi tatmainnul kulûb(kulûbu). Onlar, âmenûdurlar ve kalpleri, Allah’ı zikretmekle mutmain olmuştur. Kalpler ancak; Allah’ı zikretmekle mutmain olur, öyle değil mi?

Sahâbe âmenû olmuş; yani Allah’a ulaşmayı dilemişlerdir. Ve kalpleri Allah’ın zikri ile mutmain olmuştur. Zikrin mahallî nefsin manevî kalbidir.

7/A’RÂF-205: Vezkur rabbeke fî nefsike tedarruan ve hîfeten ve dûnel cehri minel kavli bil guduvvi vel âsâli ve lâ tekun minel gâfilîn(gâfilîne). Ve sabah ve akşam vakitlerinde Rabbini kendi kendine, korkarak ve yalvararak, sözün sesli olmayanı ile zikret. Ve gâfillerden olma.

Bir cehrî zikir, bir de hafî zikir vardır. Allahû Tealâ âyet-i kerimede hafî zikir yapmamızı emretmektedir. Âyetleri birleştirdiğimiz zaman ise zikrin Allah’ın ismiyle gerçekleşmesi gerektiğini de Muzemmil Suresinin 8. âyet-i kerimesi bize bildirmektedir.

73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebett el ileyhi tebtîlâ(tebtîlen). Ve Rabbinin İsmi’ni zikret ve her şeyden kesilerek O’na ulaş.

Öyleyse Kur’ân tilâveti ile hiç kimse daimî zikre ulaşamaz. Namaz zikriyle de hiç kimse daimî zikre ulaşamaz. Ama insan hayatt a kaldığı süre içerisinde kalbi atar ve kalbimizin ritmik atışlarına paralel iç sesimizle, yani kalbimizin sesiyle Allah ismini tekrar etmemizi Allahû Tealâ farz kılmıştır. Bunu daimî yaptığımız takdirde daimî zikre ulaşmışızdır. Ancak daimî zikirle, nefsimizi Allah’a teslim edebiliriz. Allahû Tealâ biz

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4197 SAFHA 4 TESLIM.indd 419 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 420: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM420

insanlardan hayatt ayken ruhen Allah’a ulaşmayı dilememizi ister ve bizler bu dileğin sahibi olduğumuz takdirde ulaştırma işlemini gerçekleştirecek olan Allah’tır. Rabbimiz sadece bir tek dileğimize bakar. Allahû Tealâ zahirî âleme ait olan fizik vücudumuzu da teslim etmemizi istemektedir. Bunu da Rabbimiz zikre bağlamıştır. Hem de 18 saat zikre. Allahû Tealâ nefsimizin teslimini ise daimî zikre bağlamıştır. Üç teslimin üçünde de görüyoruz ki zikir, çok çok zikir ve de daimî zikir vardır. Ondan sonra irade teslimiyle kişi zaten artık zikrin ötesine yani tesbihe geçer.

Ama gelin görün ki günümüz İslâm tatbikatında zikir yoktur. Âyetlerin tilâvetiyle yapılan birinci çeşit zikir yoktur. Çünkü günümüz dîn öğretisinde dünya hayatını yaşarken insan ruhunun Allah’a ulaşması olan hidayet öğretilmiyor, öğrenilmiyor. Öğrenilmediği için öğretilmiyor, öğretilmediği için de geleneksel dîn tatbikatı içerisinde Allah’a ulaşmayı dilemek yoktur. Dilemeyince de Allahû Tealâ Rahmân esmasıyla tecelli etmez, onlara furkanları vermez. Furkanları vermediğine göre tersi işlem söz konusudur. Yani Allah, onların hassalarına engeller koyar, uzuvlarına engeller koyar, bu insanlar o zaman sağır, dilsiz ve kördürler.

Sağır, dilsiz ve kör olan bu insanlar Kur’ân âyetlerini tilâvet ett iklerinde, Kur’ân kursaklarından geçmez. Yani onlar işitemezler.

Kur’ân âyetlerini hiç kimse kapsam ve muhteva olarak asla değiştiremez. Kur’ân’ı Kerim’e kimse ne bir âyet ilâve edebilir, ne de O’ndan bir âyeti çıkartabilir. Çünkü O, Allah’ın koruması altındadır.

15/HİCR-9: İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne). Muhakkak ki; zikri (Kur’ân-ı Kerim’i) Biz indirdik. O’nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.

Ama insanlar Kur’ân âyetlerinde Allah’ın vermek istediği mesajı kendi yorumlarıyla değiştirebilirler. Bugün geleneksel dîn tatbikatında Kur’ân’da mevcut olmasına rağmen birçok kavram tatbikatt an çıkartılmıştır. Ve bugün dînde olmamasına rağmen insanların sonradan kendi zanları ile dîne ilâve ett ikleri birçok bid’at vardır. Kur’ân kursaklarından geçmeyen insanlar, Kur’ân’a ilâveler yapmamışlar ama

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4207 SAFHA 4 TESLIM.indd 420 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 421: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 421

bu insanlara iblisin negatif tesirlerle yazdırdığı dîn kitaplarındaki birçok zanlar sayesinde, hakkı batılla karıştırmışlar ve Kur’ân’ı Kerim’e aykırı, yanlış yorumlar yaparak âyetleri gizlemektedirler, ketmetmektedirler.

2/BAKA RA -42: Ve lâ telbisûl hakka bil bâtılı ve tektumûl hakka ve entum ta’lemûn(ta’lemûne). Ve hakkı bâtıl ile karıştırmayın (örtmeyin) ve hakkı gizlemeyin. Ve (çünkü) siz biliyorsunuz.

Bunları yapan kişiler, kendileri Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi başkalarının dilemesine de mâni olan insanlardır. Dîni öğreten ve Kur’ân’ı Kerim kursaklarından geçmeyen insanlardır. Bunun için de âyetlerden gâfillerdir. Hâlbuki dîn demek; âyetleri, Kur’ân’ı Kerim’i yaşamak demektir. Ama kendilerine Kur’ân’dan dîn öğretilmediği için ve onlar insanların yazdığı kitaplardan dîn öğrendikleri için doğal olarak o öğrendikleri geleneksel dîn tatbikatını insanlara anlatmaktadırlar. İşte bu sebeple ne dîn öğreticileri, ne de dîn öğrett ikleri insanlar kurtuluşa ulaşabileceklerdir. Ama fitnenin her tarafı sardığı, Kur’ân’ın rafa kaldırıldığı, Kur’ân’daki İslâm’ın yaşanmadığı bu dönemde Allahû Tealâ Resûl’ünü hidayetle göndermiştir. Resûl; içinde bulunduğumuz hidayet çağında Devrin İmamı Mehdi (A.S)’dır. O, Allah’ın tasarrufunda Allah’tan aldığı öğretiyle kavramları bir bir aslî yerlerine oturmaktadır.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in beyan ett iği gibi Kur’ân’ı Kerim, bir lâfzî mânâ ve 7 ruh üzere indirilmiştir. Kur’ân’ı Kerim’in lâfzî mânâsı mutlak surett e kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesiyle gerçekleşir. Kişinin tek başına kendi aklıyla bunu gerçekleştirmesi mümkün değildir.

17/İSRÂ-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hatt â neb’ase resûlâ(resûlen). Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ett iği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlett e

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4217 SAFHA 4 TESLIM.indd 421 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 422: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM422

ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlett e kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadık.

Allahû Tealâ insanı yaratandır. İnsanı yaratan Rabbimiz, insanı en iyi bilendir. Ona verdiği hanif fıtratıyla tek başına hiçbir zaman hakikati elde edemeyeceğini bildiği için “Reınsûl göndermezsem azap etmem, kitap göndermezsem azap etmem.” buyurmaktadır. Dolayısıyla zahirî standartlar içinde Allahû Tealâ ni’metini, göndermiş olduğu şeriat kitabları ve bu şeriat kitaplarını açıklayan resûlleriyle kesinlikle tamamlayacaktır. Serbest irade sahibi insan ya resûlün tebliğine uyarak hidayeti diler, kurtuluşa ulaşır ya da Allah’a ulaşmayı dilemez. Dilemediği takdirde cezayı hak eder, dilediği takdirde Allahû Tealâ’nın mükâfatını kazanır.

Huzur ve mutluluğun yegâne adresi dîndir. Huzur ve mutluluğun yegâne kaynağı Kur’ân’dır, Allah’ın kitaplarıdır. Huzur ve mutluluğun yegâne adresi, bu kitapları Allah’ın öğretisiyle bizlere açıklayan Allah’ın resûlüne tâbiiyett ir, onlarla birlikte bir dîni hayatı yaşamaktır. Resûl tebliğe başladığı zaman, âyetleri tilâvet ett iği zaman, kişi resûlün tebliğine uyar da Allah’a ulaşmayı dilerse, istisnasız Allah’ın ona bir vaadi vardır. O kişinin ruhunu, Allah Kendisine mutlak surett e ulaştırır. Allahû Tealâ Şûrâ-13’de söz vermiştir. Allah’ın katında söz değiştirilmez.

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ett iğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme)

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4227 SAFHA 4 TESLIM.indd 422 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 423: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 423

müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

26.1.2.Daimî Zikre Ulaşan Kişinin Nefsiyle olan ilişkisi

Daimî zikre ulaşıldığı noktada, nefs Allah’ın bütün emirlerine itaat eden yasak ett iği hiçbir fiili işlemeyen bir yapıya sahip olur. Böylece 3 tane vücut da Allah’a teslim olmuştur. Ama bu sefer irade emanet olmuştur. Daimî zikre ulaşan bir insanın geri dönüşü mümkün değildir. Bahsett iğimiz hadîs-i şerift e de Resûlullah daimî zikri anlatmaktadır.

Nitekim bir başka hadîs-i şerifinde de Resûlullah şöyle buyurnaktadır: “Benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz.” Bu hadîste Resûlullah kendisinin daimî zikirde olduğunu beyan etmektedir.

Daimî zikri ifade eden bir başka hadîs-i şerif de şöyledir; “Âlimin uykusu cahilin ibadetinden iyidir.”

Âlim kişinin uykudayken yapabileceği yegâne ibadet zikirdir. Cahil (Allah’a ulaşmayı dilemeyen kişi) de olsa olsa o da namaz kılar, namaz da bir zikirdir. Ama derecat açısından mukayese edilirse, Allah’a ulaşmayı dileyip mürşidine tâbî olan kişinin kazancı bir iyiliğe karşılık 1’e 700’dür. Zikrett iği her saniye 700 kat derecat kazanır. Mürşide ulaşmayan kişinin bir iyiliğe karşılık kazancı ise 1’e 10’dur. Öyleyse Resûllulah (S.A.V), âlimin uykusunun cahilin ibadetinden derecat bakımından çok daha üstün olduğunu ifade etmektedir.

Daimî zikir Kur’ân’daki âyetlerde, Resûlullah’ın hadîslerinde yer almasına rağmen, günümüz dîn tatbikatından kaldırılmışsa eksik bir dîn tatbikatıyla karşı karşıyayız demektir. Eksik dîn tatbikatından kurtulabilmek için kişinin İslâm’ın 5 şartına ilâveten, hidayetin giriş kapısı olan Allah’a ulaşmayı dilemesi lâzımdır. Bu İslâm’ın 1. safh asıdır. Kişi Allah’a ulaşmayı dilediği takdirde, eğer zikretmeye de başlarsa mutlak surett e Allah onu mürşide ulaştırır. İslâm’ın diğer safh aları ise şu

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4237 SAFHA 4 TESLIM.indd 423 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 424: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM424

sırayla yaşanır:2- Mürşide tâbiiyeti gerçekleştirmek,3- Ruhun Allah’a teslimi, 4- Fizik vücut teslimi, 5- Nefs teslimi, 6- İrşada ulaşmak, 7- İradenin teslimi.

Böylece en alt seviyeden en zirve noktaya 7 safh a 4 teslimi yaşamak suretiyle kişi kâmil insan olur. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Rabbim fizik vücudumu ahsen yaratt ığın gibi benim nefsimi de ahsen kıl.”

Yaratılış açısından insan en şerefl i varlıktır. Ruh ahsendir. Fakat ahsen olmayan ve ahsen olmasını Allah’ın bizden istediği fizik vücut, nefs ve iradedir. Fizik vücut teslimiyle fizik vücut ahsen olur. Nefsin teslimiyle nefs ahsen olur. İradenin teslimiyle irade ahsen olur. Ve Allahû Tealâ bütün bunları Kur’ân’ı Kerim’de bir bir açıklamıştır.

Bizler için en güzel örnek olan Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve en güzide öğrencileri sahâbedir. Onlar Âli İmrân Suresinin 119. âyet-i kerimesinde bizlere öğretildiği gibi Kitab’ın bütününe tâbî oldular.

3/ÂLİ İMRÂN-119: Hâ entum ulâi tuhıbbûnehum ve lâ yuhıbbûnekum ve tû’minûne bil kitâbi kullih(kullihi), ve izâ lekûkum kâlû âmennâ, ve izâ halev addû aleykumul enâmile minel gayz(gayzi), kul mûtû bi gayzikum, innallâhe alîmun bi zâtis sudûr(sudûri). İşte siz (mü’minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz kitabın tamamına îmân edersiniz. Ve sizinle karşılaşınca “biz îmân ett ik” dediler, yalnız kaldıkları zaman, size karşı öfk elerinden parmak uçlarını ısırdılar. De ki: “Öfk enizden ölün.”Muhakkak ki Allah, sinelerde olanı en iyi bilendir.

En güzel örnek olan Resûlullah’ın güzide sahâbeleri Kitab’ın

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4247 SAFHA 4 TESLIM.indd 424 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 425: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 425

bütününe tâbî oldularsa, onlar bizim için örnekse, o örneğe uyarak bizim de Kitab’ın bütününe tâbî olmamız lâzımdır. Ancak Kitab’ın bütününe tâbî olmanın yolu daimî zikirden geçer.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîs-i şerifinde “Benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz.” buyurmaktadır. Gözler uyurken kalbin uyumaması kalbin zikirde olduğunu göstermektedir. Kişinin, Resûllullah (S.A.V) gibi uykudayken de zikredebilmesi için, mutlaka nefsini de Allah’a teslim etmesi lâzımdır. O kişi, bundan sonra Ulûl’elbab kademesine ulaşır. Kişi, Ulûl’elbab kademesinde daimî zikirdedir. Daimî zikir ile kalbindeki %9 karanlığı da çok kısa zamanda temizler. Böylece kalp, 7 kademede müzeyyen olur. Kalbi 7 kademede müzeyyen olan bir insanın gözleri, yatakta uyur; ama kalbi uyumaz. O, devamlı olarak Allahû Tealâ’yı zikreden birisidir. Nitekim yatağına girerken zikir ile girer, sabahleyin kalktığı zaman da zikir ile uyanır. Zikir ile girip zikir ile uyandığı için gece boyunca hep ibadet halindedir. O sebeple Resûlullah (S.A.V): “Âlimin uykusu cahilin ibadetinden iyidir.” buyurmuştur. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in ulaşmamızı istediği hedef, nefsin de Allah’a teslimidir. Bir insan, nefsi Allah’a teslim olduğunda dünya saadetinin %100’üne sahip olur.

26.2 “Dikkat Edin Vücutta Bir Et Parçası Vardır ki O İyi Olduğunda Vücudun Tamamı İyi Olur. O Bozulduğu Zaman Vücudun Tamamı Bozulur. Haberiniz Olsun O Kalptir.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz buyuruyor ki: “Dikkat edin! Vücutt a bir et parçası vardır ki; o iyi olduğunda vücudun tamamı iyi olur. O bozulduğu zaman vücudun tamamı bozulur. Haberiniz olsun o kalptir.” (K: Müslim, II, 1219 vd.; Buharî, İman, 39).

Allahû Tealâ tarafından en şerefl i varlık olarak yaratılan insanoğlu, 3 vücut, sebest irade ve akıldan mücehhezdir. Hadîs-i şerift e konu

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4257 SAFHA 4 TESLIM.indd 425 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 426: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM426

olan kalp, fizik vücudumuzun kalbi midir? Hayır. Fizik vücudumuzun kalbinin, temiz kanı vücuda pompalayan ve kirli kanı çeken iki özelliği vardır. Atardamarla temiz kanı vücuda dağıtır. Toplardamarla da kirli kanı çeker ve devamlı olarak hayatımız için gerekli olan kanı temizlemek suretiyle görevini yerine getirir. Hadîste konu olan kalp, ruhun kalbi de değildir. Çünkü ruhun kalbinin bozulması söz konusu değildir. Ruhun kalbi tamamen hasletlerden müteşekkildir. Öyleyse söz konusu olan nefsimizin manevî kalbidir.

26.2.1 Nefsin Manevî Kalbi Nurlarla Dolarsa, Fizik Vücudun Bütün Azaları Allah İçin Olur

Nefsimizin manevî kalbi iyi olur, tamamen nurlarla dolar ve daimî zikre ulaşırsa, vücudun bütün azaları artık Allah içindir. Fakat vücutt a olan nefsimizin manevî kalbi tab edilirse, bir daha açılmayacak duruma gelirse, o zaman vücudun hepsi bütünüyle gider. Öyleyse kalbin bütünüyle ıslah olması, Allahû Tealâ’nın bütün emirlerine itaat etmesi ve yasak ett iği fiilleri işlememesi için bize düşen görev, Allah’a ulaşmayı dileyerek 12 ihsanla mürşidimize tâbî olmak ve Kur’ân’ın bütününü hayatımıza tatbik etmektir.

Herkes başlangıç noktasında dalâlett edir ve devamlı olarak nefsinin emirlerini yerine getiren bir muhtevaya sahiptir. Ruh, Allah’ın vücutt aki temsilcisidir ve fizik vücuda devamlı olarak Allah’ın emirlerini ulaştırmaktadır. Nefsin manevî kalbinde ise kin ve nefret, küfür, yalan, haksızlık ve zulüm, haset ve düşmanlık, cehalet, cimrilik, öfk e, isyan, sabırsızlık, kibir ve gurur, hırs ve şehvet, nankörlük, gıybet, zan, iptilâlar, vefasızlık, müraîlik, fitne ve fesat olmak üzere 19 tane hastalık vardır. Dış düşman olan iblis bu 19 tane hastalığa başlangıç noktasında %100 tesir edebilir. Nefs taleplerini fizik vücuda yaptırmak için devamlı olarak akla ulaşır. Ruh da Allah’ın emirleriyle akla ulaşır. Sonuçta akıl hangi ortamda şuurlanmışsa onun gereğini yerine getirecektir.

Allahû Tealâ en şerefl i varlık olarak yaratt ığı insanı, âhiret ve dünya

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4267 SAFHA 4 TESLIM.indd 426 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 427: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 427

saadetine ulaştırmak için, katından bütün emirlerini muhtevasına alan ve yasakların hepsini içeren kitaplar ve bu kitapları öğreten resûller gönderir.

Her devirde yaşayan insanların içerisinde Devrin İmamı mutlaka vardır. Nebîlerin yaşadığı dönemde asâleten Devrin İmamı Allah’ın peygamberidir, nebîlerin olmadığı dönemlerde ise Allahû Tealâ vazifeli kıldığı resûllerinin arasından bir tanesini vekâleten Devrin İmamı olarak seçer. Allahû Tealâ bu resûlleri beş tane görevle vazifeli kılmıştır. Birinci görev âyetleri tilâvet etmek, âyetleri açıklamaktır. Âyetlerin açıklanmasında en önemli faktör, Allah’ın bize üfürdüğü ruh emanetinin hayatt ayken sahibi olan Allah’a ulaştırılması, teslim edilmesidir. Kur’ân-ı Kerim’de Allahû Tealâ’nın bu istikamett e uyarıları vardır.

30/RÛM-8: E ve lem yetefekkerû fî enfusihim, mâ halakallâhus semâvâti vel arda ve mâ beynehumâ illâ bil hakkı ve ecelin musemmâ(musemmen) ve inne kesîran minen nâsi bi likâi rabbihim le kâfirûn(kâfirûne).Onlar, kendi nefsleri hakkında tefekkür etmiyorlar mı (düşünmüyorlar mı)? Allah gökleri ve yeri ve ikisinin arasındaki şeyleri ancak hak ile ve belirlenmiş bir süre ile yaratt ı. Ve muhakkak ki insanların çoğu, Rab’lerine mülâki olmayı (hayatt a iken ruhlarını Allah’a ulaştırmayı) inkâr edenlerdir.13/RA ’D-2: Allâhullezî refeas semavâti bi gayri amedin terevnehâ summestevâ alel arşı ve sehha-reş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), yudebbirul emre yufassılul âyâti leallekum bi likâi rabbikum tûkınûn(tûkınûne).Görmekte olduğunuz semaları (gök katlarını) direksiz olarak yükselten Allah’tır. Sonra arşa istiva ett i. Ve Güneş’i ve Ay’ı emri altına aldı. Hepsi belirlenmiş bir süreye kadar akıp gider. İşleri düzenleyip idare eder. Âyetleri ayrı ayrı açıklar ki; böylece Rabbinize mülâki

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4277 SAFHA 4 TESLIM.indd 427 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 428: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM428

olmaya (ölmeden evvel ruhunuzu Allah’a ulaştırmaya) yakîn hasıl edersiniz.

İster devrin imamı olsun, ister kavim resûlü olsun, ister Allah’ın irşadla vazifeli kıldığı birisi olsun, birinci görev olan âyetlerin tilâvetinden murat, onların dünya hayatını yaşarken Allah’a mülâki olmaya yakîn hasıl etmeleridir.

2/BAKA RA -151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen min-kum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yualli-mukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne). Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

26.2.2 Kalbi Tab Edilen Kişi Yaşayan Bir Ölüdür

Herkes tebliğe muhatap olur ve herkese mutlaka Allah’ın âyetleri okunur. Kendisine tebliğ yapılan kişi Allah’a ulaşmayı dilemezse, Allahû Tealâ hassalarına engeller koyar. Eğer irşad kademesini yalanlarsa, karşı çıkarsa o zaman da Allahû Tealâ uzuvlarına engeller koyar. Bunun mânâsı kalp ifratt a yani bozuk olur ve vücudun diğer azalarının da kalbe tâbî olması sebebiyle tamamı ile Allah yolunda değildir. Bu kalp hadîs-i şerifin muhtevasına göre bozulmuştur, hastadır. Allahû Tealâ ister hassalara, ister uzuvlarına engeller koysun her iki durumda da vücudun tamamı bozulur. Her iki halde de kalp artık ölü vaziyett edir, faal halde değildir. Ama fi zik beden, kendine has bir takım ibadetleri yerine getirir. Böylesi bir kalbin sahibi olan insan namaz kılar. Allahû Tealâ, böylesi bir kalbin sahibi olan insanın namaz kıldığından bahsetmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4287 SAFHA 4 TESLIM.indd 428 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 429: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 429

107/MÂÛN-4: Fe veylun lil musallîn(musallîne).İşte o namaz kılanlara yazıklar olsun.107/MÂÛN-5: Ellezîne hum an salâtihim sâhûn(sâhûne). Onlar ki, namazlarından gâfil olanlardır.

Bu âyetlerde namaz kılanlar kıldıkları namazın idrakinde değiller. Neden? Namaz kılıyorlar ama o namazda kalp yoktur. Kalp o namaza dâhil değildir. Çünkü o namazı Allah‘a ulaşma dileğiyle yerine getirmemektedir. Kalp tamamen bozuk durumdadır. Kalbin bozulduğu bir muhtevada vücudun diğer azaları da kendisine düşeni yapamaz. Çünkü vücudun diğer azaları kalbe göre hareket eder.

Bir de fesat çıkaranlar vardır. Kişi kendisi hidayett e olmadığı gibi başkalarının da hidayetine mâni olursa, Allahû Tealâ o kişinin kalbini yeryüzünde fesat çıkarması sebebiyle tab eder. Kalpleri tamamen bir daha dönülmeyecek bir noktaya ulaşmış olan insanlardır.

26.2.3 Tedebbür, Tefekkür, Tezekkür

Allahû Tealâ Muhammed Suresinin 24. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

47/MUHAMMED-24: E fe lâ yetedebberûnel kur’âne em alâ kulûbin akfâluhâ. Hâlâ Kur’ân’ı tefekkür etmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var?

Tefekkür; fi kir îmâl etmek, aklın standartları içerisinde bir sonuca ulaşmaktır. Tezekkür; tefekkürün bitt iği noktada Allah‘ın yardımıyla yeni bir ufk un açılmasını ifade eder. Tedebbür ise tedbir almaktan gelir. Allah‘ın emrini yerine getirmektir. İşte eğer birisi tedebbür ve tefekkür

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4297 SAFHA 4 TESLIM.indd 429 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 430: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM430

etmiyorsa, tedbir almıyorsa, Allah‘ın emrini yerine getirmiyorsa o zaman onun kalbi kilitlidir. O kalp tab edilmiştir. O kalp hastadır, bozuktur. Kalbin şifaya kavuşması ve hastalıklarından kurtulması için ne lâzımdır? Allahû Tealâ, bu sualin cevabını Yûnus Suresinin 57. âyet-i kerimesinde vermektedir.

10/YÛNUS-57: Yâ eyyuhen nâsu kad câetkum mev’ızatun min rabbikum ve şifâun limâ fîs sudûri ve huden ve rahmetun lil mu’minîn(mu’minîne).Ey insanlar! Size, Rabbinizden öğüt (vaaz) ve göğsünüzde olana (nefsinizin kalbindeki hastalıklara) şifa ve mü’minlere hidayet ve rahmet gelmiştir.

Kur’ân-ı Kerim öğütt ür, şifadır, hidayett ir ve rahmett ir. Kişi Allah’a ulaşmayı dileyip mürşidine ihsanla tâbî olduktan sonra zikirle nefs tezkiyesine, ıslah-ı nefse başladığı takdirde kalpteki hastalıklar şifaya kavuşur. Allahû Tealâ bu talebi o kişinin kalbinde görür görmez harekete geçecektir. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şerifinde şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allahû Tealâ sizin bedenlerinize, suretlerinize bakmaz. Fakat kalplerinize ve o kalplerdeki niyetlerinize tâbî olarak işlediğiniz amellere bakar.”

Öyleyse Allahû Tealâ’nın devamlı olarak insanda nazar ett iği yer kalptir. Kişi Allah’a ulaşmayı dilediği takdirde Allahû Tealâ ona 7 tane furkan verir, bahsett iğimiz tüm engelleri kaldırır ve ard arda ihsanlarını ulaştırır. %2’lik rahmet nuru kalpte yerleşince kişi huşû sahibi olur ve Allahû Tealâ, ona mürşidini gösterir. Akabinde ihsanla mürşidine tâbî olan bir insan, Allah’tan 7 ni’met alır ve Allahû Tealâ vasıta emirleri kendisine sevdirir. En üst seviyede severek yerine getirdiği vasıta emir zikirdir.

Nefsin manevî kalbinde başlangıç noktasında afetlerden kaynaklanan zifirî bir karanlık vardır. Bozuk olan kalbin ıslahı için nefs tezkiyesi söz konusudur. Nefs şerrin odağı, zulmün kaynağıdır. Çünkü bütün şerr talepler nefsin afetlerinden kaynaklanır. Zikirle günbegün kalbimiz nurlanır, aydınlanır, Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne, Radiye,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4307 SAFHA 4 TESLIM.indd 430 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 431: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 431

Mardiyye, Tezkiye kademelerini bir bir geçerken buna paralel olarak emanet olan ruh da 7 tane gök katında yükselir ve Allah’ın Zat’ına ulaşır. Fizik vücut ise Allah’a kul olur. Nefs de tezkiye olur. Nefsin tezkiye olması nefsin manevî kalbinin %51 nurlanması demektir. Bu aynı zamanda dünya saadetinin yarı yarıya gerçekleşmesi anlamına gelir. Dünya saadetinin tamamı ise nefsin tasfiyesi yani kalbin tamamen afetlerden temizlenmesiyle gerçekleşir. Kişi zikrini artt ırarak önce fizik vücut teslimini, sonra da daimî zikre ulaşarak nefsin teslimini gerçekleştirir.

4/NİSÂ-103: Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâ(mevkûten). Böylece namazı bitirdiğiniz zaman, artık ayaktayken, otururken ve yan üstü iken (yatarken), (devamlı) Allah’ı zikredin! Daha sonra güvenliğe kavuştuğunuz zaman, namazı erkânıyla kılın. Muhakkak ki namaz, mü’minlerin üzerine, “vakitleri belirlenmiş bir farz “ olmuştur.

Daimî zikre ulaşan kişinin kalbi afetlerden temizlenir, nefsinin kalbi %100 aydınlanır. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şerifinde buyuruyor ki: “İyi bilin ki kalp afetlerden sâlim olmadıkça kişi şerden emin olamaz.” Afetlerden sâlim olabilmesi için kalbin afetlerden tamamen temizlenmesi lâzımdır. Neyle temizlenir? Daimî zikirle. O zaman daimî zikirde olan bir insan şerrden emindir. Çünkü şeytan nefsin afetlerine, karanlıklarına tesir edebilir ama afetler yoktur. Bu afetlerin yerine ruhtaki hasletler, fazilet olarak gelmiş yerleşmiştir. Kişi 19 tane faziletin sahibi olmuştur. Şeytan faziletlere pençelerini geçiremez.

O zaman otomatikman hadîs-i şerifin mânâsına varıyoruz. Kişi daimî zikirle şeytana açılan füccur kapısını ilelebet kapatır, takva kapısı ise devamlı açık kalacaktır. Açık olan kapıdan kişinin kalbi Allah tarafından devamlı beslenir, faziletlerle donanan bir insan sadece faziletlerin gereği olan davranışları sergiler. O noktadan itibaren sonsuz bir huzur ve

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4317 SAFHA 4 TESLIM.indd 431 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 432: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM432

mutluluk içerisinde hayatına devam eder. Resûlullah (S.A.V) Efendimiz buyuruyordu ki: “Benim gözlerim

uyur ama kalbim uyumaz.” Gözleri uyuyan, kalbi uyumayan Resûlullah (S.A.V) Efendimiz bu hadîs-i şerifiyle, kalbinin tamamen nurla dolu olduğunu daimî zikirde olduğunu ifade etmektedir. Öyleyse âyetler ve hadîsleri birlikte mütâlea ett iğimiz zaman net bir tabloyla karşılaşıyoruz. Hadîs bize çok önemli bir hedefi gösteriyor. O hedef daimî zikir hedefidir. Kalbin tamamen ıslah olmasıdır. Kalbin tamamen tasfiye olmasıdır ve vücudun azalarının hepsinin Allah için görev yapmasıdır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4327 SAFHA 4 TESLIM.indd 432 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 433: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 433

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4337 SAFHA 4 TESLIM.indd 433 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 434: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM434

2 7 . B A S A M A K 6 . S A F H A

İHLÂS MAKAMI

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4347 SAFHA 4 TESLIM.indd 434 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 435: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 435

27.1 “İhlâs’a Ermişlere Ne Mutlu, Onlar Hidayet Meşaleleridir.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki: “İhlâs’a ermişlere ne mutlu, onlar hidayet meşaleleridir.” (K: İmam Muhammed Bakır (A.S), Biharu’l-Envar, c.52, s.123).

İnsanla Allah arasında Allahû Tealâ’nın dizayn ett iği 28 basamaklık İslâm merdiveni boyunca kişi 7 safh a ve 4 teslimi yaşar. İhlâs makamı, bu 7 safh a 4 teslimin içerisinde 6. safh aya tekabül eder. 14 asır evvel Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve O’nun yetiştirdiği güzide sahâbesinin hepsi İhlâs’a ulaşmışlar ve hepsi birer hidayet meşalesi olmuşlardır. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

2/BAKA RA -139: Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â’mâlunâ ve lekum a’mâlukum ve nahnu lehu muhlisûn(muhlisûne).De ki: “Allah hakkında bizimle mücâdele mi ediyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aitt ir. Ve biz, onun için ihlâs sahibi (muhlis) (kul)larız.”

27.1.1 İhlâs’a Nasıl Ulaşılabilir?

İhlâstaki bir kişinin amelinin tamamı Allah içindir. Öyleyse Allahû Tealâ’nın hanif fıtratıyla yaratt ığı tüm insanlara farz kıldığı 7 safh a ve 4 teslimden oluşan, babamız Hz. İbrâhîm’in Hanif dîninin (Arapça adıyla İslâm) 6. safh asına; İhlâs’a nasıl ulaşabiliriz? Bu sualin cevabını Kur’ân-ı Kerim ve sahih hadisler ışığında sizlere vermek istiyoruz.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4357 SAFHA 4 TESLIM.indd 435 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 436: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM436

Allahû Tealâ başlangıçta Ulûl’azm peygamberlerden İbrâhîm (A.S), Musa (A.S) ve Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in de dalâlet standartları içinde olduğunu bizlere bildirmektedir.

6/EN’ÂM-77: Fe lemmâ reel kamere bâzigan kâle hâzâ rabbî, fe lemmâ efele kâle le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dâllîn(dâllîne). Ay’ı doğarken görünce: “Benim Rabbim bu.” dedi. Fakat kaybolunca: “Eğer Rabbim beni hidayete erdirmezse, mutlaka dalâlett eki kavimden olurum.” dedi.26/ŞUARÂ-20: Kâle fealtuhâ izen ve ene mined dâllîn(dâllîne). Musa (A.S): “Onu yaptığım zaman ben, dalâlett e olanlardandım.” dedi.93 / DUHA - 7 : Ve vecedeke dâllen fe hedâ.Ve seni dalâlett e buldu sonra hidayete erdirdi.

Âyet-i kerimelerden de anlaşılıyor ki; herkes dalâlet standartları içinde hayata başlar. Allahû Tealâ’nın insanlardan istediği bir tek şey vardır; kişinin âhiret ve dünya saadetine ulaşması. Öyleyse başlangıç şartları ile Allah’ın biz insanlar için dilediği âhiret ve dünya saadeti birbiriyle uyuşmamaktadır. Ama Allah’ın âyetlerinde bir çelişki olamayacağına göre öğrenmemiz gereken şeyin cevabı Tâhâ Suresinin 123. âyet-i kerimesinde açıklanmıştır.

20/TÂHÂ-123: Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menitt ebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ.(Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlett e kalmaz ve şâkî olmaz.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4367 SAFHA 4 TESLIM.indd 436 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 437: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 437

Her devirde Allah’ın katından hidayetçiler, dalâlett e olan insanlara, hidayetle gelmektedirler. Sebebi, insanın Allahû Tealâ tarafından mutlu olması gereken en şerefl i varlık olarak yaratılmasıdır. İnsanın yapısına baktığımızda, 3 vücut ve serbest iradenin sahibi olduğunu görmekteyiz. Zahirî aleme ait bir fizik vücut, Allah’ın üfürdüğü bir ruh ve berzah âlemine ait olan bir nefsi vardır. Ruh, Allah’ın ruhu olup, Allahû Tealâ tarafından üfürülmüştür. O bize ait olmayıp, bizde bir emanett ir. Allahû Tealâ’nın insanı en üstün noktada tutmasının sebebi Allah’tan taşıdığı bu emanet sebebiyledir.

38 / SAD - 72 : Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne).Böylece onu sevva ett iğim ve onun içine ruhumdan üfl ediğim zaman, derhâl ona secde ederek yere kapanın!

Öyleyse gördüğünüz gibi hanif fıtratıyla yaratılan bütün insanlar, Allah’ın ruhunu taşımaktadırlar. Ve ruh, Allah’ın emrindendir.

17/İSRÂ-85: Ve yes’elûneke anir rûh(rûhı), kulir rûhu min emri rabbî ve mâ ûtîtum minel ilmi illâ kalîlâ(kalîlen). Ve sana ruhtan sorarlar. De ki: “Ruh, Rabbimin emrindendir.” Ve size, (ruha ait) ilimden sadece az bir şey verildi.

Allahû Tealâ’nın tüm emirlerine itaat eden sadece Allah’ın ruhudur. Allah’ın ruhu, Allah’ın yasak ett iği hiçbir şeyi işlemeyen bir yapıya sahiptir. Berzah âlemine ait olan nefsimiz ise öyle değildir. Nefsimiz de tam ruhun tersi istikametinde %100 karanlıklarla mücehhezdir ve yapısında 19 tane afet vardır. Kin ve nefret, küfür, yalan, haksızlık ve zulüm, haset ve düşmanlık, cehalet, cimrilik, öfk e, isyan, sabırsızlık, kibir ve gurur, hırs ve şehvet, nankörlük, gıybet, zan, ift iralar, vefasızlık, müraîlik, fitne ve fesat. Ruhta da 19 tane haslet vardır: Sevgi, îmân, doğruluk, adalet, edep, ilim, cömertlik, sekînet, itaat, sabır, tevazu,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4377 SAFHA 4 TESLIM.indd 437 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 438: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM438

kanaat, şükür, hakikat, ketumiyet, faziletler, vefa, ihlâs ve tevhid. Allah’ın bütün istedikleri ruhta, şeytanın bütün istedikleri de nefstedir. Bu açıdan ruh, Allah’ın bizdeki temsilcisidir. Nefsimiz de şeytanın temsilcisidir.

Öyleyse başlangıç noktasında tüm insanlar, Allah’ın temsilcisi olan ruhla ve şeytanın temsilcisi olan nefsle birlikte hayata başlarlar ve serbest iradenin sahibidirler. Mutlak surett e serbest irade (cüz’i irade), Allah’n katından gelen hidayetçinin tebliğine muhatap olur. Hidayetçi hidayeti tebliğ etmek suretiyle; “Allah’a ulaşmayı dile, dilersen bu senin için cennet müjdesidir. Dilemediğin takdirde gideceğin yer cehennemdir.” der.

39/ZUMER-65: Ve lekad ûhıye ileyke ve ilellezîne min kablik(kablike), le in eşrekte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne). Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere: “Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allah’a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” diye vahyolundu.

Allah’a ulaşmayı dilemeyen herkes gizli şirktedir. İslâm’ın 5 şartını

yerine getirmesine rağmen eğer kişi gizli şirkteyse yaptığı amellerin boşa gitmesi nedeniyle gideceği yer cehennem olacaktır.

Allahû Tealâ’nın insanlardan istediği, kişinin kalben Allah’a ulaşmayı dileyerek dünya ve âhiret saadetine kavuşmasıdır.

Kim kalben Allah’a ulaşmayı dilerse, Allah’ın, onu Kendisine ulaştıracağına dair sözü vardır. Kişi dilediği an, Allah ona Rahmân esmasıyla tecelli eder ve peş peşe furkanları verir. Eğer varsa evvelâ basar hassası üzerindeki gışavet adlı perdeyi alır, daha sonra baş gözündeki hicab-ı mestureyi alır. Sem’î hassasının mührünü açar ve kulaklarda işitmeye mâni olan engel vakrayı alır. Fıkıh hassasının mührünü açar, kalpte ekinnet varsa onu alır ve ihbatı koyar. Böylece o kişi hak mü’minlerden olup akledenlerden olur. Allahû Tealâ akleden kişinin kalbine hidayetle ulaşır.

64/TEGÂBUN-11: Mâ asâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(iznillâhi), ve men yu’min billâhi yehdi kalbe-

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4387 SAFHA 4 TESLIM.indd 438 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 439: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 439

hu, vallâhu bi kulli şey’in alîm(alîmun).Allah’ın izni olmadıkça bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a îmân ederse (âmenû olursa), (Allah) onun kalbine ulaşır. Ve Allah, her şeyi en iyi bilendir.

Rabbimiz, kişinin nefsinin manevî kalbini şeytana dönükken, Kendisine çevirir.

6/EN’ÂM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne). Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah’a) teslime (İslâm’a) açar. Kimi dalâlett e bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.

Göğsü şerh edilen, teslimlere açılan kişi zikretmeye başlarsa Allah’ın nuruna kavuşur.

39/ZUMER-22: E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin). Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah’a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah’ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.

Allah’ın katından kişinin göğsüne salâvât taşıyıcısıyla gelen rahmet, kalbe girer ve kalpteki %2’lik rahmet nuruyla kişi huşû sahibi olur. Huşû

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4397 SAFHA 4 TESLIM.indd 439 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 440: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM440

sahibi olmak çok mu önemlidir? Elbett e çok önemlidir. Çünkü ancak huşû sahiplerine, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılmaları halinde Allahû Tealâ mürşidini gösterir. Kişi hacet namazıyla mürşidine ulaştığı zaman tâbiiyetini gerçekleştirdiğinde Allahû Tealâ ona 7 ni’met verir.

Ve kişi çok severek yaptığı “Allah” zikriyle Emmare, Levvame, Mülhime, Mutmainne, Radiye, Mardiyye, Tezkiye kademelerini bir bir geçer. Bunun sonunda ruh Allah’ın Zat’ına ulaşır, vuslata erer, o kişi ermiş evliyadan olur. Bu, ruhun hidayetidir. Kim ruhunu Allah’ın Zat’ına ulaştırmışsa o kişi hidayete ermiştir. O, Allah’ın velîlerindendir. Velî olan kişi İhlâs’a ulaşmış mıdır? Hayır. İhlâs’a ulaşabilmesi için önünde daha çok hedefl er vardır. Fenâ, Beka ve Zühd Kademesini geçmesi lâzımdır. Dik yokuş, fizik vücudun Allah’a teslimidir ve kişi 25. basamakta fizik vücudunu Allah’a teslimi ett iğinde nefsin manevî kalbinde oluşan aydınlanma, nur miktarı %91’e ulaşmıştır ama nefsin manevî kalbinde hâlâ %9 karanlık vardır.

26. basamakta kişi ulûl’elbab olur ve 3. teslim olan nefsini de Allah’a teslim eder. Nefsin manevî kalbinde karanlık var mıdır? Hayır. Artık 19 tane faziletin sahibi olmuştur. O kişi artık bir meşaledir. Kalbi devamlı nurlu olan bir kişidir. Artık nefsin manevî kalbindeki füccur kapısından şeytan, karanlıkları o kişinin kalbine gönderemez. Çünkü o kişi daimî zikirdedir. Zikir varolduğu sürece şeytanın kapısı kilitli, Allah’ın kapısı olan takva kapısı açıktır.

Allahû Tealâ bu kişiye yerin melekûtunu, 7 kat cehennemi ve zemin katt aki ana dergâhı kalp gözüyle gösterir. Daha sonra kişi 27. basamakta Tövbe-i Nasuh’a davet edilir. Tövbe-i Nasuh’a davet edildikten sonra Allahû Tealâ 7 tane gök katını ve 7 âlemi, kalp gözüyle o kişiye gösterir ve kalp kulağıyla onlar hakkında bilgi verir. Böylece varlıklar âleminin son noktası olan Sidretül Münteha’yı da gördüğünde artık o kişi İhlâs’ı tamamlamıştır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şerifinde ne diyordu? Diyordu ki: “İhlâs’a ermişlere ne mutlu çünkü onlar hidayet meşaleleridir.”

Onlar nasıl hidayet meşalesi olmuşlardır? Daimî zikirle kalpleri 14 kademede müzeyyen olmuştur. Yani onlar yerin ve göğün melekutuna

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4407 SAFHA 4 TESLIM.indd 440 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 441: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 441

sahiptirler. Zahirî de batını da görmekte ve bilmektedirler, gaybe ulaşmışlardır. Dolayısıyla onlar Allah’ın âyetlerine İlm’el yakîndirler, Ayn’el yakîndirler. Bir tek son sır kalmıştır; o da Allah’ın Zat’ını görmek yani Hakk’ul yakîn sahibi olmaktır. İhlâs’a ulaşan herkese salâhın kapısı açıktır.

Allahû Tealâ; ● 28. basamağın 1. kademesinde İhlâs’a ermiş olan bu kişinin bütün günahlarını örter. ● 28. basamağın 2. kademesinde İhlâs’a ermiş olan kişiye Salâh nurunu verir. ● 28. basamağın 3. kademesinde o kişinin bütün günahlarını sevaba çevirir. ● 28. basamağın 4. kademesinde o kişinin iradesini Allah teslim alır. ● 28. basamağın 5. kademesinde o kişiye Allahû Tealâ Zat’ını gösterir.

Salâh kademesinde olan biten bu hâdiseler, tamamen Allah’ın gerçekleştirdikleridir. İhlâsa ermiş muhlis kulları için Allah bunları gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz: “İhlâs’a ermişlere ne mutlu çünkü onlar hidayet meşaleleridir.” derken bu hakikati dile getirmektedir. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîs-i şerifinde de “Allah şüphesiz ki bu dîni nefsinizi İhlâs’a ulaştırmanız için var ett i.” buyurmaktadır.

Öyleyse hanif fıtratıyla yaratılan kadın-erkek tüm insanlar için ulaşılması gereken hedef, İhlâs’tır.

27.1.2 Tüm İnsanlar İçin Ulaşılması Gereken Hedef Neden İhlâstır?

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’inde şöyle buyurmaktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4417 SAFHA 4 TESLIM.indd 441 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 442: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM442

15/HİCR-39: Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fil ardı ve le ugviyennehum ecmeîn(ecmeîne).(İblis şöyle) dedi: “Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağım.15/HİCR-40: İllâ ıbâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne). Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna.15/HİCR-41: Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun). Allahû Tealâ şöyle buyurdu: “İşte bu, Bana yönlendirilmiş (Bana ulaştıran) yoldur.”15/HİCR-42: İnne ıbâdî leyse leke aleyhim sultânun illâ menitt ebeake minel gâvîn(gâvîne). Azgın olanlardan (iğvaya düşürdüklerinden) sana tâbî olan kimseler hariç, muhakkak ki; benim kullarım üzerinde senin bir sultanlığın (gücün) yoktur.

Âyet-i kerimeleri incelediğimizde bir sonuca ulaşıyoruz ki ihlâs’a ulaşanlara, iblisin artık bir tasarrufu olamaz. Tövbe-i Nasuh davetine mazhar olan insan, daimî zikirde olan kişidir. Daimî zikirde olup, devamlı hayır işleyen bir insanın bir şerr işlemesi mümkün değildir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîs-i şerift e zikrett iği hakikati, Kur’ân âyetleriyle mukayese ve muhakeme ederek açıkladığımızda dört dörtlük bir uyum görüyoruz. Nebîler Sultanı (S.A.V), 3 kelimelik sözüyle aslında bize insanla Allah arasında Allah’ın dizayn ett iği 28 basamaklık İslâm merdiveninin 27 tane basamağını anlatmaktadır. Hadîste zikredilen üç kelime; muhlisler, mutluluk ve hidayet meşalesidir. İhlâs, 27. basamakta gerçekleşen bir olgudur. Safh alar itibariyle 6. safh adır. 14 asır evvel Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) sahâbenin hepsini İhlâs’a ulaştırmıştır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4427 SAFHA 4 TESLIM.indd 442 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 443: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 443

49/HUCURÂT-7: Va’lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anitt um ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum ve kerrehe ileyku-mul kufr e vel fusûka vel isyân(isyâne), ulâike humur râşidûn(râşidûne). Ve aranızda Allah’ın Resûlü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfr ü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır.

İşte onlar irşada ulaşanlardır. İşte onlar ihlâs’a ulaşanlardır. İhlâs’a ulaşanlarla irşada ulaşanlar aynı basamağı ifade eder. Allahû Tealâ’nın bütün insanlardan istediği ihlâsa ve irşada ulaşmalarıdır. Çünkü insanların ulaşabileceği yegâne yer ihlâs ve irşaddır. Salâh’ı Allah gerçekleştirir. O halde Allah’ın hidayet meşaleleri olan muhlisler, insanları hep hidayete davet edeceklerdir. Çünkü dînin omurgası hidayett ir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4437 SAFHA 4 TESLIM.indd 443 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 444: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM444

2 8 . B A S A M A K 7 . S A F H A

SALÂH MAKAMI

İRADENİN ALLAH’A TESLİMİ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4447 SAFHA 4 TESLIM.indd 444 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 445: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 445

28.1 “En Hayırlınız, Emr-i Bil Ma’ruf, Nehy-i Anil Münker Yapanlardır. Emr-i Bil Ma’ruf, Nehy-i Anil Münker Yapmazsanız; Allah Size Azap Gönderir, Dua Etseniz Dahi Dualarınızı Kabul Etmez.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, “Ey Allah’ın Resûl’ü! Allah’ın nazarında insanların en hayırlısı kimlerdir?” diye sorulduğunda: “En hayırlınız emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker yapanlardır. Emri bil ma’ruf nehy-i anil münker yapmazsanız; Allah size azap gönderir dua etseniz dahi dualarınızı kabul etmez.” (K: Sünen-i Tirmizi, İst.1401, c. IV, sh. 468 K. Fiten: 9 Had. No: 2169. Ayrıca İmam Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, c. V, sh. 388; Ebû Dâvud, Melâhim 16) şeklinde cevap buyurmuşlardır.

Bu istikamett e bir başka hadîs de şu şekildedir: “Emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker terkedilince mü’minin heybeti zail olur.”

28.1.1 Emr-i Bil Ma’ruf Nehy-i Anil Münker Nedir?

Kur’ân’daki İslâm’ın yaşanmasında “emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker” en önemli kavramlardan bir tanesidir. Bunu bilmek için 7 safh a ve 4 teslimi yaşamak lâzımdır.

Kur’ân’da 7 safh a ve 4 teslimin dizaynı içerisinde emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker yapabilecek hak sahipleri, 7. safh ada iradesini Allah’a teslim eden; Allah’ın, Zat’ını kendilerine gösterdiği ve Allah tarafından irşada memur ve mezun kılınanlardır. Hadîs-i şerif de bunu ifade etmektedir. İnsanların en hayırlısı, Allah’ın nazarında 7 safh a ve 4 teslimi yaşayan, Kur’ân ahlâkıyla, Allah’ın ahlâkıyla ahlâklanan, iradesini de Allah’a teslim eden, Allah’ın irşada memur ve mezun kıldığı, Allah’ın emriyle iş görenlerdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4457 SAFHA 4 TESLIM.indd 445 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 446: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM446

Elbett e daha alt seviyede de emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker yapılabilir. Kişi bildiğini başkasına öğretmekle vazifelidir. Yaşadığımız hayata bakıldığı zaman, öğrenmek ve öğretmek olmak üzere iki tane esas faktör görülmektedir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîsinde: “En hayırlınız Kur’ân-ı Kerim’i öğrenen ve öğretendir.” buyurmaktadır. “Kim bildiğiyle amel ederse, Allahû Tealâ ona bilmediklerini de öğretir.” En iyi öğrenme yolu başkalarına öğretmektir.

Allahû Tealâ, Âli İmrân Suresinin 104. âyet-i kerimesinde insanları hayra çağıran, mâruf ile emreden, kötülüklerden alıkoyan bir ümmeti anlatmaktadır.

3/ÂLİ İMRÂN-104: Veltekun minkum umme-tun yed’ûne ilel hayri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munker(munkeri), ve ulâike humul mufl ihûn(mufl ihûne). Sizin içinizden hayra davet eden (mürşidlerden) bir cemaat olsun ve mârufl a emretsin, ve münkerden nehyetsin (men etsin). İşte onlar, onlar felâha erenlerdir.

Hayra çağırabilmek için; hidayete ermiş olmak, irfanla emredebilmek için; irfanın sahibi olmak, kötülüklerden alıkoyabilmek için de nefsteki kötü afetlerden kurtulmuş olmak lâzımdır. Bu açıdan bakıldığında, insanlarla Allah arasında Allah’ın vaaz ett iği 28 basamaklık bir İslâm merdiveni, yükselme ve yücelme basamakları vardır.

Başlangıç noktasında bütün insanlar olayları yaşarlar. Allahû Tealâ, insanları olaylara muhatap kıldığı gibi, aynı zamanda katından resûller, hidayetçiler göndermektedir. Allahû Tealâ’nın hidayetçilerine verdiği temel görev, insanları Allah’a davet etmektir. Hidayetçiler Allah’ın âyetlerini tilâvet ederler. Tilâvet edilen âyetlerin muhtevasında hep “Allah’a ulaşmayı dilemek” vardır. Âyetlerin tilâvetinden murat, insanların kalben Allah’a ulaşmayı dilemeleridir. Allah’a davet etmenin muhtevasında herkesin Allah’a ulaşmayı dilemesi söz konusudur. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir hadîs-i şerifinde: “Mü’min

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4467 SAFHA 4 TESLIM.indd 446 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 447: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 447

zulmetmez ve mü’min kardeşini başkasının zulüm ve tecavüzüne de bırakmaz.” buyurmaktadır.

Dîn, insanın Allah ile ve sosyal hayatı paylaştığı; diğer insanlarla ilişkilerinin bütününü muhtevasına alan sistemdir. Nasıl Allah’ın bizim üzerimizde hakkı varsa, etrafımızdaki insanların da üzerimizde hakkı vardır. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in de ifade buyurduğu gibi: “Mü’min zulmetmediği gibi onu başkasının zulmüne de terketmez.”

Kişi başkalarına zulüm etmediği gibi etrafındaki insanları da başkalarının zulmüne terk etmemelidir. Etrafımızdaki insanlar için zulüm söz konusuysa onlara kesinlikle yardım etmek durumundayız. Allahû Tealâ Yûnus Suresinin 44. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

10/YÛNUS-44: İnnallâhe lâ yazlimun nâse şey’en ve lâkinnen nâse enfusehum yazlimûn(yazlimûne). Muhakkak ki Allah, insanlara (hiç)bir şeyle (asla) zulmetmez. Lâkin insanlar, kendi nefslerine zulmederler.

Şerrin kaynağı insanın nefsidir. En hayırlı kişiler, başkalarını kötülüklerden alıkoyan, nefslerindeki kötü afetlerden kurtulmalarına yardımcı olan mürşidlerdir. Bu durumda herkes en alt seviyede bir başkasının zarar görmemesi, zulme uğramaması için ona yardım etmekle mükelleft ir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîsinde: “Allah sizin ne soyunuza, ne mallarınıza, ne şekli şemâlinize bakmaz.” buyurmaktadır. Allahû Tealâ’nın devamlı olarak nazar ett iği yer kulun kalbidir. Allah kişinin kalbine bakarak o kişiyle ilişkilerini değerlendirir ve bu değerlendirme neticesinde insanlar 2 gruba ayrılırlar.

1- Seçilmeyenler: Kalbî yapıları sebebiyle kendileri Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi başkalarının da dilemesine mâni olan insanlar, Allahû Tealâ tarafından seçilmezler. Onlar hem kendi nefslerine zulmederler, hem de etraft aki insanlara zulmederler.

Allahû Tealâ, Nisa Suresinin 167, 168, 169. âyetlerinde bu insanlardan bahsetmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4477 SAFHA 4 TESLIM.indd 447 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 448: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM448

4/NİSA-167: İnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâ(baîden). Muhakkak ki inkar edenler ve Allah’ın yolundan alıkoyanlar (saptırmış olanlar), (mürşidlerine ulaşmadıkları için) uzak bir dalâletle sapmışlardır. 4/NİSÂ-168: İnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâ(tarîkan). Muhakkak ki inkâr edenleri ve zulmedenleri (başkalarını da mürşide ulaşmaktan men edip saptıranları), Allah mağfiret edecek değildir ve yola (Allah’a ulaştıran Sıratı Mustakîm’e) hidayet edecek değildir.4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren). Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

2- Seçilenler: Allahû Tealâ, Allah’a ulaşmayı dilemedikleri gibi başkalarının da dilemesine mâni olan insanlar dışında bütün insanları seçer. Ama seçilen insanları istisnasız musîbetlerle imtihana tâbî tutar. Eğer kişi seçilen ve henüz Allah’a ulaşmayı dilemeyen birisiyse başına gelen her hâdisede, Allah’ın vücuda getirdiği musîbetlerden muradı, o kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesini sağlamaktır. Allahû Tealâ bu olayları bir zulüm olarak değil; ders alınması için vücuda getirir. Oluşan her olay ya Allah’ın takdir-i ilâhisidir, ya da Allah’ın müsaadesiyle gerçekleşir. Allah’ın müsaadesiyle gerçekleşen bir olayda da İlâhi İrade devrededir. “Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez.” denir. İşte Allah’ın muradı, kişinin gerekli dersi almak suretiyle el açıp Allah’a ulaşmayı dilemesidir.

Kişi, Allah’a ulaşmayı dilerse Allahû Tealâ ânında yardım elini uzatır; 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısını o kişiye hibe eder.

Allahû Tealâ, Kendisine ulaşmayı dileyen kişiye 4. basamakta Rahmân esması ile tecelli eder. Peş peşe furkanlar vermek suretiyle onu

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4487 SAFHA 4 TESLIM.indd 448 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 449: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 449

huşû sahibi kılar ve mürşidini gösterir. Kişi Allah’ın verdiği ihsanlarla mürşide tâbî olur. Kişinin içteki düşmanı nefstir; dıştaki düşmanı ise iblistir. Allahû Tealâ, kişinin sadece Allah’a ulaşmayı dilemesi ile iç ve dış düşmana karşı onu adeta bir koruyucu faunus içerisine alır. Şeytanla arasındaki bağı keser, üzerindeki negatif tesirini sıfırlar. İçteki düşman nefs Allah’ın bütün emirlerine isyan eden, yasak ett iği fiilleri işlemek isteyen bir yapıya sahiptir. Ama Allahû Tealâ bu noktada kişiye vasıta emirleri sevdirir ve yasak olan fiilleri kerih gösterir. Böylece kişi güle-oynaya, huzur ve mutlulukla 7-8 aylık bir süre içerisinde, nefs tezkiyesini gerçekleştirir ve emanet olan ruhu Allah’a teslim eder (21. basamak). Artık kişi, Allah’ın ermiş evliyasından biri olur. Buraya kadar ilm’el yakîn standartları içerisinde gerçekleşir.

Ruhunu Allah’a ulaştıran kişi, henüz hadîs-i şerift e ifade edildiği gibi “irfanla emreden” durumunda değildir; irfanın sahibi olmamıştır. Ama kişi, zikrini günbegün artt ırırsa ve Allah dilerse o kişiye Kur’ân-ı Kerim’in ruhu olan irfanı da bahşedebilir. Allahû Tealâ, kalp gözü ve kalp kulağını açarak irfanı nasip eder. Allah’ın irfan nasip ett iği bir kişi, irfanı ait olduğu seviye itibariyle insanlara verebilir. Henüz bu kişi hikmetin sahibi değildir. Çünkü hikmet sahibi olabilmesi mutlak suretle o kişinin daimî zikrine bağlıdır. Bu nokta kişi için ruhun Allah’a teslimi ile daimî zikir arasındaki bir geçiş köprüsü gibidir ve her an onu bekleyen bir risk vardır.

Kişinin zikrinin artmaması, Allah’ın emir ve nehiylerine dört elle sarılmaması, hizmetlerde tembellik söz konusu olursa o zaman yozlaşma başlar. Yozlaşmanın neticesinde iblis, onu kendisine doğru çeker ve sonuçta o kişi fıska bile düşebilir. Fıska düşen bir insan Allah’ın mürşidiyle birlikte ona vermiş olduğu bütün sermayeyi tüketir. Artık küfür onun kalbine tabedildiği noktada o kişi şeytanın yaptırdıklarını güzel gören birisidir.

Ruhunu Allah’a teslim eden kişi, onu bekleyen bu riski devre dışı bırakabilmek için daimî zikre ulaşma çabası içinde yoluna devam etmelidir. Kişi, 25. basamakta fizik vücudunu Allah’a teslim etmelidir. Bu gerçekten dik bir yokuştur. Çünkü ruhun teslimi ile birlikte Allah, koruyucu kalkanını kaldırmıştır. Artık şeytan da nefs de serbestt ir. Bundan sonra Allahû Tealâ, kişiye gayreti oranında yardım eder. Her

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4497 SAFHA 4 TESLIM.indd 449 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 450: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM450

ne kadar kişinin kalbi %51 oranında nurlanmışsa da %49 karanlıktır. Şeytan, %49 karanlığa tesir etmek suretiyle onu tekrar alaşağı etmek ister. Kişi kalbindeki %51 nurlanma ile şeytana karşı sıkı bir mücâdele içerisinde olmalıdır. Bunun gerçekleşebilmesi bu kişinin zikrini ve hizmetini artt ırmasına bağlıdır. Zikir ve hizmet artışı birbiriyle sıkı bir illiyet rabıtası içerisindedir. Zikir artarsa hizmet artar; hizmet artarsa zikir artar. Bu noktada kişinin kendisini Allah’a hasretmesi, Allah’a vermesi gerekmektedir.

Vel Asr Suresinde Allahû Tealâ’nın, ruhunu Allah’a teslim eden kişiye tevdî ett iği görev, Hakkı tavsiye etmektir.

103/ASR-1: Vel asrı. Asra yemin olsun.103/ASR-2: İnnel insâne le fî husrin. Muhakkak ki insan, gerçekten hüsrandadır.103/ASR-3: İllellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve tevâsav bil hakkı ve tevâsav bis sabr(sabrı). Ama âmenû olanlar (ilk 7 basamağı aşanlar), nefs tezkiyesi yapanlar (ikinci 7 basamağı aşanlar), Allah’a ruhu ulaşıp Hakk’ı tavsiye edenler (üçüncü 7 basamağı aşanlar) ve sabrı tavsiye edenler (dördüncü 7 basamağı aşanlar) hariç.

Hakk’ı tavsiye etmekse, Hakk’a ulaşanların görevidir. Kişi ruhunu Allah’a teslim ett iği noktadan itibaren Hakk’ı tavsiye edecektir. İnsan sosyal bir mahlûktur. Güzel ahlâkın esası başkaları için yaşamaktır. Güzel ahlâkın esası başkaları için yaşamaksa, ruhunu Allah’a ulaştıran kişi, diğer insanlarla olan ilişkilerinde çevresindeki insanlara ne verebileceğini düşünmelidir. Bu kişi bazen bir selâmla, bir hediyeyle ya da bir güçlüğünü gidererek, yolundaki bir dikeni kaldırarak, bilmediği bir şeyi öğreterek vs. sürekli etrafındaki insanlar için kafasını meşgul etmelidir. Başkaları için yaşamalıdır.

Kur’ân-ı Kerim’de fizik vücudunu Allah’a teslim edenlerin ismi

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4507 SAFHA 4 TESLIM.indd 450 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 451: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 451

“muhsinler” olarak verilmektedir. Muhsin olmak üzerimize farz kılınmıştır. Muhsin kelimesi; “ihsan eden, veren” anlamındadır. Allah, ihsan edicidir, verendir. Bu noktadaki kişi de hep veren taraf olmalıdır ki “muhsin” vasfını kazansın. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîs-i şerifinde: “Veren el, alan elden üstündür.” buyurmaktadır. Kişi ihtiyaç sahipleri için devamlı “veren el” olmalıdır. Eğer bir insan: “Benim neyim var ki neyi vereceğim? Şunum olsaydı bunum olsaydı verirdim.” diyorsa bu, tamamen nefsinin hevasından kaynaklanan bir zandır. Kişi, ruhunu Allah’a teslim ett iği zaman sadece ve sadece sahip olduklarını Allah için kullanarak başkalarının hizmetine sunduğu takdirde onunla fizik vücudunu Allah’a teslim edeceğini bilmelidir. Ve kişi; “Şu anda bu şartları bana veren Rabbim, benim bu şartlarla muhsin olmamı istiyor.” düşüncesinin sahibi olmalıdır.

Çünkü Allahû Tealâ, fizik vücudun teslimini üzerimize farz kılmıştır. Allahû Tealâ Bakara-286’da; “Allah, kimseyi gücünün yett iğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz).” buyurarak genel hükmünü ifade etmektedir.

2/BAKA RA -286: Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne). Allah, kimseyi gücünün yett iğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ett iği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unutt uysak veya hata yaptıysak, bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4517 SAFHA 4 TESLIM.indd 451 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 452: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM452

ile bize tecelli et, rahmet nurunu gönder). Sen bizim Mevlâmız’sın. Artık kâfirler kavmine karşı bize yardım et.

Bir insan kesinlikle fizik vücut teslimini yerine getirebilecek potansiyelin sahibidir ki; Allah bize bunu farz kılmaktadır. Eğer kişi, bu farzı vaktinde yerine getirmediyse kendisine verilenleri Allah istikametinde kullanmamıştır. Çünkü vaktinde yerine getirilmeyen emir, yapılmamış demektir. Her şeyin Allah katında bir zamanı vardır. Kişi bu noktada dört elle o emri yerine getirmenin gayreti içerisinde olmalıdır. Bütün olanaklarını seferber etmesine, var gücü ile çalışmasına rağmen sonuca ulaşamıyorsa Allahû Tealâ mutlaka onu, Allah’ın resûlü ile birlikte sonuca ulaştıracaktır. Mürşidine ulaştığı takdirde, Allah onu başka yardımlarla destekleyecektir. Kendisine düşeni yaptığı takdirde emri yerine getirmemesi mümkün değildir.

Bir insan, fizik vücudun teslimine gerçekten iştiyak sahibi ise gayretini artt ırmalıdır; zikrini artt ırmalıdır. Fizik vücut teslimi dik bir yokuş gibidir ama kişi, sahâbe ve diğer örnek insanlar nasıl fizik vücutlarını Allah’a teslim ett ilerse kendisinin de teslim edebileceğini bilmelidir.

Fizik vücudun Allah’a teslimi ile Allahû Tealâ gerçekten büyük bir ihsanda bulunmaktadır. Çünkü fizik vücudunu teslim eden bir insan, Allah’ın bütün emirlerine %100 itaat eden, yasak ett iği fiilleri işlemeyen bir yapıya sahiptir. Daha önce şeytan Allah’ın farz emirlerini yaptırmayıp yasak ett iği fiilleri de işletmek istikametinde kişinin ayağını kaydırabilirdi ama bu noktada iblis artık kişi üzerinde hüküm ferma olamaz. Çünkü iblis, fizik vücudu Allah’ın emrinde olan bir kişinin vücudunu artık kullanamaz. Allahû Tealâ, Âli İmrân Suresinin 134. âyet-i kerimesinde muhsinlerin tarifini vermektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-134: Ellezîne yunfikûne fîs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne). Onlar (mutt ekiler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfk elerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları aff edenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4527 SAFHA 4 TESLIM.indd 452 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 453: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 453

28.1.2 İnsan Ne Zaman Mâ’rufla Emredip Münkerden Sakındırabilir?

Fizik vücudun tesliminin ardından kişi nefs teslimini gerçekleştirir. Daha sonra irade teslimini gerçekleştirip Allahû Tealâ’nın Zat’ını görür ve Allah tarafından irşada memur ve mezun kılınır. İşte Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in beyan ett iği: “İnsanların en hayırlısı mâ’rufl a emreden ve münkerden sakındıranlardır.” hadîs-i şerifi, bu şekilde yerine gelir. İnsanların en hayırlısı Allah’ın irşada memur ve mezun kıldığı kişilerdir. O noktadan itibaren artık Allahû Tealâ o kişiyi görevli kılmıştır ve kişi emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker yapabilir. Zaten Allahû Tealâ Âli İmrân Suresinin 104. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-104: Veltekun minkum umme-tun yed’ûne ilel hayri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munker(munkeri), ve ulâike humul mufl ihûn(mufl ihûne). Sizin içinizden hayra davet eden (mürşidlerden) bir cemaat olsun ve mârufl a emretsin, ve münkerden nehyetsin (men etsin). İşte onlar, onlar felâha erenlerdir.

Âli İmrân Suresinin 110. âyet-i kerimesinde sahâbenin hepsinin emr-i bil ma’ruf ve nehy-i anil münker yapma seviyesine ulaştığı ifade edilmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-110: Kuntum hayra ummetin uhricet lin nâsi te’murûne bil ma’rûfi ve tenhevne anil munkeri ve tu’minûne billâh(billâhi), ve lev âmene ehlul kitâbi le kâne hayran lehum, minhumul mu’minûne ve ekse-ruhumul fâsikûn(fâsikûne). Siz, insanlar için çıkarılmış (seçilmiş) olan, ümmetin hayırlı kişileri oldunuz. Mâruf ile emredersiniz ve

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4537 SAFHA 4 TESLIM.indd 453 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 454: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM454

münkerden nehy edersiniz (men edersiniz). Ve siz, Allah’a îman ediyorsunuz. Eğer kitap ehli de îman etselerdi elbett e onlar için hayırlı olurdu. Onlardan bir kısmı mü’mindir ve onların çoğu da fâsıklardır.

Sahâbenin hepsi irşada memur ve mezun kılınmışlar ve en hayırlı ümmet olmuşlardır. Hadîs-i şerift e zikredilen “insanların en hayırlıları” Allah tarafından irşada memur ve mezun kılınanlardır. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîsi ile âyet-i kerime yüzde yüz birbiriyle örtüşmektedir.

O zaman kişiye düşen, bu zirve noktaya ulaşarak, en hayırlılar arasında yerini alabilmektir. 14 asır evvel sahâbe Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le birlikte işte bu seviyeye ulaşmışlardır.

Allahû Tealâ, Âli İmrân Suresinin 114. âyet-i kerimesinde, ehl-i kitaptan da Allah’a ve yevm’il âhire îmân eden, mâ’rufl a emreden ve münkerden sakındıran, hayırlarda yarışan sâlihler olduğunu açıkça ifade etmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-114: Yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil mun-keri ve yusâriûne fîl hayrât(hayrâti), ve ulâike mines sâlihîn(sâlihîne). Onlar, Allah’a ve yevmil âhire îmân ederler, mâruf (irfan) ile emreder ve kötülükten nehyederler (men ederler) ve hayırlara koşarlar. İşte onlar, sâlihlerdendir.

Allahû Tealâ, Tevbe-71’de mâ’rufl a emreden ve münkerden

sakındıran insanlardan bahsetmektedir.

9/TEVBE-71: Vel mu’minûne vel mu’minâtu ba’duhum evlîyâu ba’d(ba’din), ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yukîmûnas salâte ve yu’tûnez zekâte ve yutîûnallâhe ve resûleh (resûlehu), ulâike se yerhamuhumullâh(yerhamuhumullâhu),

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4547 SAFHA 4 TESLIM.indd 454 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 455: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 455

innallâhe azîzun hakîm(hakîmun). Ve mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, birbirlerinin dostlarıdır. Ma’ruf ile emreder ve münkerden nehyederler (yasaklarlar) ve namazı ikâme ederler ve zekâtı verirler. Allah ve O’nun resûlüne itaat ederler. İşte onlar, Allah, onlara rahmet edecek. Muhakkak ki Allah; Azîz’dir, Hakîm’dir.

O halde azîm sahibi olmak isteyen kimsenin; mâ’rufl a emretmek ve münkerden sakındırmak hedefine ulaşması gerekmektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de mâ’rufl a emreden ve münkerden sakındıranların, insanların en hayırlısı olduğunu ifade etmektedir.

Allahû Tealâ buyuruyor ki:

9/TEVBE-112: Ett âibûnel âbidûnel hâmidûnes sâihûner râkiûnes sâcidûnel âmirûne bil ma’rûfi ven nâhûne anil munkeri vel hâfizûne li hudûdillâh (hudûdillâhi), ve beşşiril mu’minîn (mu’minîne). Tövbe edenleri, (Allah’a) kul olanları, hamdedenleri, oruç tutanları veya seyahat edenleri (Allah yolunda hicret edenleri, savaşmak için veya Allah’ın adını yüceltmek, dînini kuvvetlendirmek için, Allah yolunda hizmet için, ilim tahsil etmek için yurtlarından çıkanları, Allah’a ulaştırmak için ruhlarını yola çıkaranları, yeryüzünde ibretle gezip tefekkür edenleri); rükû ve secde edenleri, ma’rufl a emredenleri, münkerden nehyedenleri (yasaklayanları), Allah’ın hudutlarını muhafaza edenleri ve mü’minleri müjdele!31/LOKMÂN-17: Yâ buneyye ekımıs salâte ve’mur bil ma’rûfi venhe anil munkeri vasbir alâ mâ esâbek(esâbeke), inne zâlike min azmil umûr(umûri). Ey yavrum, namazı ikame et (namaz kıl)! Ma’ruf ile (irfanla, iyilikle) emret ve münkerden (kötülükten)

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4557 SAFHA 4 TESLIM.indd 455 10/2/11 5:44 AM10/2/11 5:44 AM

Page 456: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM456

nehyet (münkeri yasakla, mâni ol). Ve sana isabet eden şeylere (musîbetlere) sabret. Muhakkak ki bu, azmedilen (mutlaka yapılması gereken) işlerdendir.

Günümüzde de emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker noktasına ulaşabilecek olan insanlar, mürşidine tâbî olup mürşidinin himmetiyle günbegün zikirlerini artt ıran, teslimlerini gerçekleştiren 7 safh a ve 4 teslimi yaşayanlar olacaktır.

28.2 “Benim Sahâbem Gökteki Yıldızlar Gibidir; Hangisine Tâbî Olursanız Hidayete Erersiniz.”

Sahâbe Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e bir soru sorar: “Ey Allah’ın Resûl’ü! Biz dînimizi Senden öğrendik. Bizden sonra insanlar dînini kimden öğrenecekler?”

Resûlullah (S.A.V) Efendimiz birbirine yakın iki açıklama ile cevaplandırır: Birincisi; “Benim sahâbem gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbî olursanız hidayete erersiniz.” (K: İbn Abdilber Camiul-ilim; 11.110, İbn Hazm ahkam 4 c. 82.) İkincisi; “Benden sonra Nebîler gelmeyecek. Nübüvvet Benimle sona ermiştir ama Benden sonra halifeler, imamlar gelecek. Onlara itaat eden, Bana itaat etmiştir. Onlara âsi olan, Bana âsi olmuştur.” (K: Sahih Buhari 9. cilt 1409. hadîs)

28.2.1 Sahâbe Nasıl Birer Yıldız Olmuştur?

Hadîs-i şerift e Resûlullah (S.A.V)’ın yıldızlara benzett iği sahâbe başlangıçta ne idiler, sonra nasıl yıldızlar oldular? Evvelâ Kur’ân muhtevası içinde buna bakalım.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den önceki dönemin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4567 SAFHA 4 TESLIM.indd 456 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 457: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 457

adı cahiliyye dönemidir. Cahiliyye dönemi, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü, kabileler arasındaki savaşların ve kan davalarının alabildiğine hüküm sürdüğü, iktisadî açıdan kervanların soyulduğu ve cahiliyye kültürü ile bir yaşantının hâkim olduğu bir dönemdir. Ama Allahû Tealâ cahiliyye döneminde yaşayan Arap bedevîlere, onların içinden Nebîler Sultanı Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’i vazifeli kılmıştır.

Hangi zaman parçası içinde olursak olalım, yaşamakta olan insanlar arasından, aynı lisanı konuşan birilerini Allahû Tealâ, mutlaka velî resûller olarak görevlendirmektedir. Her devirde bu velî resûllerden bir tanesi vekâleten devrin imamı olarak seçilir. Ama nebîlerin yaşadığı dönemlerde, devrin imamı asaleten nebîlerdir.

İşte 14 asır evveline baktığımız zaman; Allahû Tealâ o dönemde yaşayan bütün kavimlere onlarla aynı lisanı konuşan velî resûller gönderirken, Arapların içinden de onların lisanı ile konuşan Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i vazifeli kılmıştır. Ve de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i resûllüğün ötesinde nübüvvetle ve kendisine verdiği şeriat kitabı ile desteklemiştir. Doğal olarak bu bir neticeyi bize ulaştırır ki Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) asâleten Devrin İmamı idi.

İşte asâleten devrin imamlığı ile göreve başlayan Peygamber Efendimiz (S.A.V), Allah’tan aldığı hidayet tebliğini sahâbeye, çevresindeki insanlara yapmaya başladı. Böylece cahiliyye dönemini yaşayan Arap bedevîler Resûlullah (S.A.V)’ın tebliğine muhatap oldular. Resûlullah (S.A.V)’ın tebliğine muhatap olanların içerisinde Hanif dîninden sapan Yahudiler, Nasraniler, Hristiyanlar da vardı. Ve Resûlullah (S.A.V)’ın tebliğine muhatap olan insanlar içerisinde puta tapan müşrikler ve sabiiler (yıldızlara tapanlar) de vardı. Resûlullah (S.A.V) Efendimiz o dönemde Hanif dîninden sapan, dînde fırkalara ayrılanlara Allah’dan aldığı emirle hidayeti tebliğ etmeye başladı.

O gün Resûlullah (S.A.V)’ın tebliğine muhatap olan Yahudiler, Nasraniler, sabiiler, müşrikler vardı ama içlerinden gerçekten Resûlullah (S.A.V)’a tâbî olanlar olmuştur. Resûlullah (S.A.V)’ın getirdiği tebliği Kur’ân’daki şeriati harfiyen tasdik eden, gözyaşları ile Resûlullah (S.A.V)’ın hak peygamber olduğuna îmân edenler vardı.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4577 SAFHA 4 TESLIM.indd 457 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 458: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM458

◗ Sahâbeyi sahâbe yapan hanif dîninin bütün safh alarını yerine getirmiş olmalarıdır.

Hanif dîninin 1. safh ası; Allah’a ulaşmayı dilemektir. Zumer Suresi 17. âyet-i kerimeye göre evvelâ tebliğe muhatap olduktan sonra bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilemişlerdir.

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi). Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ett iler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

◗ Hanif dîninin 2. safh ası; mürşide tâbî olmaktır. Bütün sahâbe mürşidlerin hası ve en üstün seviyedeki asâleten Devrin İmamı olan Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olmuşlardır.

48/FETİH-10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh (yubâyiûnallâhe), yedullâhi fev-ka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen). Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ett iği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o takdirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4587 SAFHA 4 TESLIM.indd 458 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 459: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 459

ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).60/MUMTEHİNE-12: Yâ eyyuhen nebiyyu izâ câekel mu’minâtu yubâyı’neke alâ en lâ yuşrikne billâhi şey’en ve lâ yesrıkne ve lâ yeznîne ve lâ yaktulne evlâdehunne ve lâ ye’tîne bi buhtânin yeft erînehu beyne eydîhinne ve erculihinne ve lâ ya’sîneke fî ma’rûfin fe bâyı’hunne vestagfir lehunnallâh(lehunnallâhe), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun). Ey nebî (peygamber)! Mü’min kadınlar; Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zinada bulunmamak, evlâtlarını öldürmemek, elleri ve ayakları arasında bir ift ira uydurmamak, maruf bir iş konusunda sana âsi olmamak üzere, sana tâbî olmak için geldikleri zaman, artık onların biatlerini kabul et ve onlar için Allah’tan mağfiret dile. Muhakkak ki Allah; Gafur’dur (mağfiret edendir, günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (Rahîm esması ile tecelli edendir).

Resûlullah (S.A.V)’ın yanı başında, O’nun çevresinde yaşayan, tebliğe muhatap olan ve kalben Allah’a ulaşmayı dileyen kadın erkek herkes, Resûlullah (S.A.V)’a biat ett iler, tâbî oldular. Böylece Hanif dîninin 2. safh asını da yerine getirdiler. Asâleten Devrin İmamı Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V), Allah’ın Kur’ân-ı Kerim’de de ifade buyurduğu gibi, kendisine tâbî olan, biat eden sahâbenin hepsinin nefsini 7 kademede tezkiye etmiştir.

2/BAKA RA -151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen min-kum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yualli-mukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne). Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4597 SAFHA 4 TESLIM.indd 459 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 460: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM460

etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

Nefs tezkiyesine paralel olarak Sahâbenin ruhu da Allah’ın Zat’ına ulaşmıştır. Öyleyse ruhun Allah’ın Zat’ına ulaşması sırasında gök katlarında onlara refakat eden elbett eki asâleten Devrin İmamı Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’di. Ruhlarının Allah’a ulaşmasında ve tesliminde bizzat söz sahibiydi.

◗ Hanif dîninin 3. safh ası; ruhun Allah’a teslimidir. Sahâbenin 3. safh ayı da yerine getirdiğini Zumer Suresinin 18. âyet-i kerimesi ifade etmektedir.

ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yett ebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi). Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleri).

Ahsen olan sözün sahibi Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) idi ve ona tâbî oldular. Böylece hidayete erdiler yani ruhlarını Allah’a teslim ett iler.

◗ Hanif dîninin 4. safh ası; fizik vücudun Allah’a teslimidir. Sahâbe fizik vücutlarını da Allah’a teslim etmişlerdir. Âli İmrân Suresinin 20. âyet-i kerimesi bunun ispat vasıtasıdır. Allahû Tealâ Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e hitap ederek şöyle buyurmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menitt ebean(menitt ebeani), ve kul

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4607 SAFHA 4 TESLIM.indd 460 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 461: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 461

lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi). Bundan sonra eğer seninle tartışırlarsa o zaman onlara de ki: “Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi ( fizik vücudumuzu) Allah’a teslim ett ik. O kitab verilenlere ve ümmîlere: “Siz de vechinizi ( fizik vücudunuzu) (Allah’a) teslim ett iniz mi?” de. Eğer teslim ett ilerse, o takdirde, hidayete ermişlerdir. Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir. Ve Allah, kullarını en iyi görendir.

◗ Hanif dîninin 5. safh ası; nefsin teslimidir. Zumer Suresinin 18. âyet-i kerimesi, sahâbenin nefslerini de Allah’a teslim ett iklerinin ispatıdır. Sahâbenin hepsi Ulûl’elbab olmuşlardır.

ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yett ebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi). Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleri).

Ulûl’elbab, sırların sahibi olan kişidir. Allahû Tealâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-191: Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard(ardı), rabbenâ mâ halak-te hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr(nârı). Onlar (ulûl elbab, lüblerin, Allah’ın sır hazinelerinin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4617 SAFHA 4 TESLIM.indd 461 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 462: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM462

sahipleri), ayaktayken, otururken, yan üstü yatarken (daima) Allah’ı zikrederler. Ve göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler (ve derler ki): “Ey Rabbimiz! Sen bunları bâtıl olarak (boşuna) yaratmadın. Sen Subhan’sın, artık bizi ateşin azabından koru.

İşte daimî zikre ulaşan sahâbe böylece nefslerini de Allah’a teslim

etmişlerdir.

◗ Hanif dîninin 6. safh ası; irşada ulaşmaktır. Hucurât Suresinin 7. âyet-i kerimesine göre bütün sahâbe irşada ulaşmışlardır.

49/HUCURÂT-7: Va’lemû enne fîkum resûlallâh(resûlallâhi), lev yutîukum fî kesîrin minel emri le anitt um ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum ve kerrehe ileyku-mul kufr e vel fusûka vel isyân(isyâne), ulâike humur râşidûn(râşidûne).Ve aranızda Allah’ın Resûlü olduğunu biliniz. Eğer işlerin çoğunda size itaat etseydi, mutlaka sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah, size îmânı sev sevdirdi ve onu kalplerinizde müzeyyen kıldı. Küfr ü, fıskı ve isyanı size kerih gösterdi. İşte onlar, onlar irşad olanlardır.

Âyet-i kerimede geçen fısk; bir insanın Allah’a verdiği yeminlerini yerine getirdikten sonra tekrar dalâlete düşme halidir. Sahâbenin hepsi 6. safh ada irşada ulaşmışlardır ve kalpleri 14 kademe müzeyyen olmuştur.

◗ Hanif dîninin 7. safh ası; iradeyi teslim etmektir. Sahâbe iradelerini de Allah’a teslim etmişlerdir. Tevbe Suresinin 100. âyet-i kerimesi ispat vasıtasıdır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4627 SAFHA 4 TESLIM.indd 462 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 463: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 463

9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînett ebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde le-hum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu). O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah’a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke’den Medine’ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine’deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O’ndan (Allah’tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfatt ır.

İradelerini de teslim eden sahâbe, o cahiliyye karanlıklarının içerisinde iken 7 safh ayı yaşamak sureti ile gökteki yıldızlar gibi olmuşlardır. Gökteki yıldızlar gibi olduklarını nereden biliyoruz? Tâbiîn ve tebei-tâbiîn sahâbeye tâbî olmuşlardır. Âyet-i kerime net olarak bunu ifade etmektedir. İşte Resûlullah (S.A.V)’ın hadîsi de bu âyeti teyit etmektedir.

28.2.3 İnsanlar Dîni Kimden Öğreneceklerdir?

Sahâbe: “Biz dînimizi Senden öğrendik. Bizden sonra insanlar dîni kimden öğrenecekler?” deyince, Tevbe Suresinin 100. âyetindeki mesajı idrak etmek sureti ile Resûlullah (S.A.V) buyuruyor ki: “Benim sahâbem gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbî olursanız, hidayete erersiniz.”

Oysa bugün yaşanan İslâm’ın beş şartının içerisinde tâbiiyet yoktur. Yani İslâm’ın 2. safh ası yoktur. İslâm’ın 2. safh ası yoksa o zaman

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4637 SAFHA 4 TESLIM.indd 463 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 464: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM464

otomatikman 1. safh a da yoktur. Çünkü 1. safh a ve 2. safh a birbirleri ile bir zincirin halkaları gibi bağlıdır. 1. safh a nerede varsa, 2. safh a olmak zorundadır. Onun için dikkat edin! Resûlullah (S.A.V) 1. safh ayı söylemiyor ama hadîs-i şerifin içerisinde gizli olarak barındırıyor. “Benim sahâbem gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine tâbî olursanız hidayete erersiniz.”

Kur’ân-ı Kerim âyetlerine baktığımız zaman, tâbiiyetin var olabilmesi için mutlak surett e hanif dînin 1. safh ası olan Allah’a ulaşmayı dilemek lâzımdır. 1. safh a olmadan 2. safh anın olduğunu iddia eden insanlar, tâbiiyetle bir şey yaşayamazlar, hidayete eremezler. Hidayete erebilmeleri için olmazsa olmaz şart, 1. safh anın varlığıdır.

Her devirde devamlı olarak ezelî ve ebedî düşman olan iblis, insan ve cin şeytanlarını kullanarak Allah’ın resûllerine olmadık ift iralarda bulunmuştur. Ama onunla mücâdelede Allah dostları hep var olacaktır. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Her bid’atın karşısında bir Allah velîsi vardır, onu def eder.” buyurmaktadır. O halde her ift iranın karşısında da bir Allah dostu olacaktır. Ve kıyâmet gününe kadar hak üzere mücâdele eden bir topluluk mutlaka hep var olacaktır. Bu hak üzere mücâdele veren topluluk Allah’ın dostlarıdır. Bu dostların içerisinde devamlı olarak mutlaka vekâleten devrin imamı da vardır. 14 asır evvelden Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V), devrin imamına ârif olmayanların cahiliyye standartlarında olduğunu söylemektedir. Öyleyse hadîs-i şerif bugüne ışık tutacak olan çok önemli mesajlar vermektedir.

28.2.4 İnsan Kazanç veya Kayıpta Olduğunu Nasıl Anlayabilir?

İslâm’ın beş şartını tatbik edenlere, dîni yaşadığını iddia edenlere, hidayet üzere olduğunu söyleyenlere soruyoruz:

“Dîn, âhiret ve dünya saadetidir. Siz mutlu musunuz?” Cevap geliyor: “Hayır.”

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4647 SAFHA 4 TESLIM.indd 464 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 465: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 465

“Dîn, Devrin İmamı’na ârif olmaktır, siz Devrin İmamı’na tâbî misiniz?” Cevap geliyor: “Hayır.”

“Dîn kurtuluşa ulaşmanın yegâne anahtarıdır. Allah’a ulaşmayı dilemektir. Siz diliyor musunuz?” Cevap: “Hayır.”

Kurtuluşa müteallik olan bütün suallere “hayır” cevabı geliyor. İnsanların yazdığı el yazması kitaplardan öğrendikleri, bid’atlere dayalı olan bir dîn tatbikatının içerisinde sadece “Biz İslâm’ın beş şartını yerine getiriyoruz” dediklerini görüyoruz. Ama Allahû Tealâ’ya sonsuz hamd ve şükrederiz ki biz dînimizi Allah’ın Resûl’ünden, Mehdi (A.S)’dan öğrendik. Biz dînimizi insanların zanları ile değil, Allahû Tealâ’nın evrensel hükümleri olan Kur’ân-ı Kerim âyetlerinden öğrendik. Biz ezelî ve ebedî sadece bir tek dînin olduğunu, Allahû Tealâ’nın tüm insanlar için bu dîni seçtiğini, bu dînden razı olduğunu öğrendik. Biz, dînimizin dışında başka bir dîn olmadığını, başka dînin mensupları olduğunu zanneden insanların gerçekten hanif dîninden sapan insanlar olduğunu öğrendik. Ve biz o kardeşlerimize sesleniyoruz: Siz de Allah’a ulaşmayı dileyin, siz de dileyin ki Allah’ın size bahşett iği o mutluluğu, o zevki yaşayın.

İşte o mutluluğu yaşadığınız zaman, “Hanif dîninin (Arapça adıyla İslâm) sizlere bahşett iği güzellikleri bugüne kadar neden biz yaşamadık?” diye hayıfl anacağınızı göreceksiniz.

28.3 “Benden Sonra Nebî Gelmeyecek. Âlimler Gelecek; Halifeler Gelecek. Onlara Tâbî Olan Bana Tâbî Olur. Onlara Âsi Olan Bana Âsi Olur.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V), Allah’ın tasarrufundaydı. Allahû Tealâ’nın tasarrufunda olan Peygamber Efendimiz (S.A.V) sadece vahye tâbî idi. Bu vahyin dışında bir şeyi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in söylemiş olması mümkün değildir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4657 SAFHA 4 TESLIM.indd 465 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 466: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM466

53/NECM-2: Mâ dalle sâhıbukum ve mâ gavâ. Sahibiniz dalâlete düşmedi ve azmadı.53/NECM-3: Ve mâ yentıku anil hevâ. Ve o, hevasından (kendiliğinden) konuşmaz

Bu âyet-i kerimelerin ışığında hadîslerin de vahiy olduğunu bilmemiz lâzımdır. Vahyin vahye uymaması mümkün değildir. Hadîsler vahiyse bu vahiy olan hadîslerin Kur’ân âyetlerine %100 uyması söz konusudur. Çünkü Allahû Tealâ Nisâ Suresinin 82. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

4/NİSÂ-82: E fe lâ yetedebberûnel kur’ân(kur’âne) ve lev kâne min indi gayrillâhi le vecedû fîhihtilâfen kesîrâ(kesîran).Onlar hâlâ Kur’ân’ı tedebbür etmezler (düşünmezler) mi? Ve eğer Allah’tan başkasının katından olsaydı, onun içinde mutlaka pek çok ihtilâf bulurlardı.

Kur’ân-ı Kerim’in her âyet-i kerimesi vahiydir. Peygamber Efendimiz

(S.A.V)’in Allah’ın tasarrufunda olması hasebiyle söylediği hadîsler de vahiydir. Vahiy olan hadîslerin de Kur’ân-ı Kerim’e %100 uyması gerekmektedir. Bu sebeple birisi size Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den bir hadîs söylerse mutlaka Kur’ân-ı Kerim’le karşılaştırın. Kur’ân-ı Kerim’e uymadığı takdirde onun mevzu hadîs olduğunu söyleyin.

Günümüz İslâm tatbikatına baktığımız zaman İslâm’ın 5 şartının bir hadîse dayandırıldığını görüyoruz. Bunun yanında, bu hadîsi Kur’ân-ı Kerim’le karşılaştırdığımızda ise Kur’ân-ı Kerim’e uymadığı ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar İslâm’ın 5 şartı vasıta emirlerin bir kısmını ifade etse de eksik olması nedeniyle doğru değildir. Bunun nedeni Kur’ân’ın bütününü kapsamamasıdır.

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de, Allah’a ulaşma dileğini bize farz kılmasına rağmen İslâm’ın 5 şartı içinde Allah’a ulaşmayı dilemek yer almamaktadır. İslâm’ın 5 şartı içinde tâbiiyet yoktur. İşte konumuz

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4667 SAFHA 4 TESLIM.indd 466 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 467: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 467

olan hadîs-i şerift e Peygamber Efendimiz (S.A.V) açıkça onu ifade etmektedir. “Benden sonra nebî gelmeyecek. Âlimler gelecek, halifeler gelecek. Onlara tâbî olan bana tâbî olur. Onlara asî olan bana asî olur.” Eğer bu hadîs Kur’ân’ın bütününe uyuyorsa ve günümüzde insanlar Allahû Tealâ’nın kendileri için tayin ett iği mürşidi, âlimleri ve devrin imamı olan halifeyi sormuyor, öğrenmiyorlarsa; o zaman Kur’ân’daki İslâm’ı yaşamıyorlar demektir. Her devirde Peygamber Efedimiz (S.A.V)’in mirasını devralan halife ve o halifeye bağlı olan Allahû Tealâ’nın irşada memur ve mezun kıldığı âlimler vardır. Hadîste de ifade edildiği gibi, Kur’ân’daki İslâm’ı yaşayabilmek her devirde halifeye ve o halifeye bağlı olan Allahû Tealâ’nın irşada memur ve mezun kıldığı âlimlere tâbî olmakla mümkündür.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in bir başka hadîs-i şerifi âlimlerin kendisine tâbî olunan velî mürşidler olduğunu ifade etmektedir. “Hikmet sahibi âlimler hemen hemen fıkıh açısından nebîler gibidir.” Hikmete ulaşabilmek için en alt seviyede daimî zikre ulaşmak gerekir. Öyleyse hikmet sahibi âlim en alt seviyede daimî zikrin sahibidir. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in ifade ett iği “hikmet sahibi âlim” aslında bir velî mürşiddir çünkü Rabbimiz Bakara Suresinin 269. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

2/BAKA RA -269: Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi). (Allah) hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse böylece ona çok hayır verilmiştir, ulûl’elbabtan başkası tezekkür edemez.

Hikmetin üç kademesi vardır. 1. kademesi ulûl’elbab, 2. kademesi ihlâs, 3. kademesi salâhtır. Aslında hikmet verilen kişiler hikmetin bu üç kademesinden

birindedir. Bakara-269’da da hikmet verilen bir kişiden bahsediliyor ki; bu aslında Allahû Tealâ’nın irşada memur ve mezun kıldığı bir velî

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4677 SAFHA 4 TESLIM.indd 467 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 468: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM468

mürşiddir. Kişinin hikmet sahibi âlimi mutlaka sorması ve ona tâbî olması gerekir.

İnsanla Allah arasında Allahû Tealâ’nın dizayn ett iği 28 basamaklık İslâm’ın yükselme ve yücelme merdiveni vardır. Allah’ın üfürdüğü ruh Allah’a aitt ir ve emr âlemindeki Sıratı Mustakîm üzerinden bir yolculuk yapar. 7 tane gök katı yükseldikten sonra 7 âlem geçerek yoklukta Allah’ın Zat’ına ulaşır. Allah’ın Zat’ında yol biter. Ruhun hidayeti yükselme basamaklarını oluşturur ama yol bitmesine rağmen kemâlât burada tamamlanmaz. İnsanla Allah arasındaki İslâm merdiveni yücelme basamaklarını da ihtiva eder. 7 tane yücelme basamağı, velâyet kademesi vardır. Kişinin bunları bir bir aşması gerekir. En sonunda kişi velâyet basamaklarının sonuncusu olan salâh makamına ulaşır. Bu makamda Allahû Tealâ kişiye Zat’ını gösterir. Allah’ın Zat’ını gören kişi Rabbimiz tarafından irşada memur ve mezun kılınır. İrşada memur ve mezun kılınan kişi hikmet sahibi bir âlimdir; Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîs-i şerifinde kendisinden sonra geleceğini söylediği kişilerden biridir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) kendisinden sonra nebî gelmeyeceğini ifade etmiştir çünkü Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) Hatem’ul Enbiyâ’dır. Ahzâb Suresinin 40. âyet-i kerimesinde bu konu ifade edilmiştir.

33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ eha-din min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîler’in (Peygamberler’in) Hatemi’dir (Sonuncusu). Allah, her şeyi en iyi bilendir.

Bu âyet-i kerimeden anlaşılıyor ki nebîlerin sonuncusu olan

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra nebî gelmeyecektir. Buna karşın insanlar başıboş da bırakılmamıştır. Hepsinin hedefi Zâriyât Suresinin 56. âyet-i kerimesinde zikredildiği gibi Allah’a kul olmaktır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4687 SAFHA 4 TESLIM.indd 468 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 469: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 469

51/ZÂRİYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya’budûn(ya’budûni).Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yaratt ım.

Abd olabilmek için de mutlaka velî mürşidin, resûlün ve devrin imamının varolması söz konusudur. Nahl Suresinin 36. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ, insanların tagutt an içtinap etmesinin ve Allah’a kul olmasının ancak Allah tarafından vazifeli kılınan resûllerin gelmesiyle mümkün olduğunu ifade buyurmaktadır.

16/NAHL-36: Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe min-hum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu), fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne). Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ett ik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve tagutt an (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûl’ün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).

Üç vücut ve serbest iradenin sahibi kişinin akîl-bâliğ olduğu noktadan itibaren Allah’ın varlığını idrak etmesi mümkündür ama kişinin Allah’a ulaşabilmesi bir dış vasıtaya bağlıdır. Allah’ın tayin ett iği bir rehber, velî mürşid olmadan hiç kimsenin hedefine ulaşabilmesi; ruhunu Allah’ın Zat’ına ulaştırabilmesi mümkün değildir.

Nasıl 14 asır evvel cahiliyye dönemini yaşayan sahâbe Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in tebliğine muhatap olduktan sonra Allah’a ulaşmayı

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4697 SAFHA 4 TESLIM.indd 469 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 470: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM470

dilediyse ve hepsi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e biat ederek hidayete erdilerse günümüzde de bu örneğin aynı şekilde gerçekleşmesi gerekir.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) âhir zamanda geleceğini bize müjdelediği Mehdi (A.S) hakkındaki bir hadîsinde şöyle buyurmaktadır: “Ben nasıl vahiy üzerine mücâdele verdiysem O da benim sünnetimin üzerine mücâdele verir. Benimle insanlar nasıl şirkten kurtuldularsa O’nunla da fitneden kurtulacaklardır.”

Hadîs-i şerif şu anlama gelmektedir: “O da benim gibi devrin imamıdır, bu görevi vekâleten yapmaktadır. Ben nasıl Kur’ân, vahiy üzerine mücâdele verdiysem O da benim sünnetim üzerine yani Kur’ân, vahiy üzerine mücâdele vermeyi gerçekleştirecek. Benimle insanlar nasıl şirkten kurtuldularsa O’nunla da fitneden yani gizli şirkten kurtulacaklardır.”

28.3.1 Hak Mü’minler ve Hak Mü’min Olmayanlar

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in başka hadîslerde dile getirdiği Duhân Fitnesi aslında muhtevasında gizli şirkin yer aldığı bir fitneyi ifade etmektedir. Günümüzde bu fitne gerçekten bütün insanları sarmış durumdadır. Duhân Suresine baktığımızda Rabbimizin bizlere bu konuda verdiği mesajları açıkça görebiliriz.

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin).Artık göğün, apaçık duman ( fitne) getireceği günü gözle.44/DUHÂN-11: Yagşân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun). (O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.

Azabın varolabilmesi için kişinin nefsine uyarak şerr işlemesi,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4707 SAFHA 4 TESLIM.indd 470 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 471: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 471

devamlı nefsinin emirlerine tâbî olması gereklidir. “(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.” ifadesindeki kişi belli ki şirktedir.

44/DUHÂN-12: Rabbenekşif annel azâbe innâ mû’minûn(mû’minûne). Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.

Hak mü’minler için aslında bir azap söz konusu değildir ama buradaki mü’minleri azabın kuşatmış olduğunu görüyoruz. O zaman Kur’ân-ı Kerim’de hak mü’minler ve hak mü’min olmayanlar diye iki grup mü’min olduğunu söyleyebiliriz. Eğer kişi sadece Allah’a inancı itibariyle mü’min olduğunu zannediyor ve İslâm’ın 5 şartını yerine getiriyorsa o kişi gizli şirktedir. Gizli şirkte olması nedeniyle de fitnenin içerisindedir.

14 asıl evvel Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile hem açık şirkin kapısı kapanmıştır hem de sahâbe Allah’a ulaşmayı diledikleri için Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesine göre gizli şirkten ve de şeytana kul olmaktan kendilerini kurtarmışlardır.

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi). Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ett iler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

Sahâbeden sonra günümüz dîn tatbikâtına baktığımızda ise şeytanın çok çalışıp her yolu denediğini ve İslâm âlemini İslâm’ın 5 şartına bağladığını görmekteyiz. Herkes dîni İslâm’ı 5 şartından ibaret zannetmektedir. Halbuki İslâm’ın 5 şartı hiç kimseyi gizli şirkten kurtaramaz çünkü muhtevasında kalben Allah’a ulaşmayı dilemek yoktur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4717 SAFHA 4 TESLIM.indd 471 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 472: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM472

Bu sebeple sadece İslâm’ın 5 şartına riayet eden kişi, gizli şirktedir. Duhân-12’ye göre insanlar: “Rabbimiz bizden bu azabı kaldır. Biz

mü’minleriz.” dediklerine göre, hak olmayan bu mü’minler gizli şirkte olanlardır. Kalben Allah’a ulaşmayı dilememiş kişiler, kalben Allah’a ulaşmayı dilemiş olsalardı hak mü’min olacaklardı ve azap kendilerini sarmayacaktı. Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesinde, hak mü’minlerden olabilmenin olmazsa olmaz şartını Allahû Tealâ şöyle ifade etmektedir:

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tett ekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeff ir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi). Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Âyet-i kerimenin başında âmenû olanların henüz takva sahibi

olmadığı belirtilmektedir. Takva sahibi olmak ne sağlar? Takva sahibi olmak kişiyi açık ve gizli şirkten berî kılar. Allahû Tealâ bu konuyu Rum Suresinin 31. âyet-î kerimesinde şöyle açıklamaktadır:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vett ekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

Âyet-i kerimenin son bölümünden takva sahiplerinin müşrik

olmadığı; yani şirkin içinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Allahû Tealâ’nın Kur’ân-ı Kerim’de takva kavramıyla anlatt ığı herkes, kesinlikle açık ve gizli şirkten berîdir. Buna karşın, her âmenû olan kişi açık ve gizli şirkten berî değildir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4727 SAFHA 4 TESLIM.indd 472 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 473: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 473

Kur’ân-ı Kerim’e göre mü’minler iki gruba ayrılmaktadır.Birinci grup: Kalben Allah’a ulaşmayı dileyen hak mü’minler; onlar

gizli ve açık şirkten berîdirler. İkinci grup: Henüz kalben Allah’a ulaşmayı dilememiş, İslâm’ın

5 şartına bağlanan, Allah’a inanan, hak olmayan mü’minler; onlar gizli şirkten berî değildir.

Görüyoruz ki henüz Allah’a ulaşmayı dilememiş kişiler hem gizli şirkten, hem de azaptan kurtulamamaktadır. Günümüz dîn tatbikatında öğretilenler ne yazık ki Kur’ân-ı Kerim’e dayalı bir öğretiyi muhtevasına almamaktadır. İnsanlar dînlerini Kur’ân-ı Kerim’den değil de sonradan Kur’ân’ın yerine ikame edilen el yazması kitaplardan öğrendikleri için tamamen zanlara dayalı bir dîn tatbikatı, bütün İslâm ülkelerinde hâkim olmuştur. Böyle bir geleneksel dîn tatbikatıyla kimsenin kurtuluşa ulaşabilmesi mümkün değildir. Kurtuluşun olmazsa olmaz şartı Kur’ân’a dayalı dîni öğrenmektir. Allahû Tealâ dînin yegâne kaynağının Kur’ân olduğunu ifade etmektedir. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) de Veda Hutbesi’nde bütün insanlığa hitap ederek gerekli mesajı vermiştir: “Ben size Allah’ın Kitabı’nı ve sünnetimi bırakıyorum.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünnetinin de vahiy olduğu, şu hadisten anlaşılmaktadır: “Ben nasıl vahiy üzerine mücâdele verdiysem O’da Benim sünnetimin üzerine mücâdele verir.”

O halde her devirde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünnetini A’dan Z’ye kadar hayata geçiren -bir başka hadîs-i şerift e beyan edildiği gibi- ehl-i beytt ir. İçinde bulunduğumuz çağda, Devrin İmamı, Allah’ın yeryüzündeki halifesi; Mehdi (A.S) ehl-i beytt endir, evlâd-ı resûldür ve hadîs-i şerift e zikredildiği gibi Hz. Hasan (A.S) soyundan gelmektedir. Aynı zamanda baba tarafından da soyu kesinlikle Hz. Hüseyin (A.S)’a dayanmaktadır.

Hz. İbrâhîm’in iki oğlu olan Hz. İsmail (A.S) ve Hz. İshak (A.S)’a baktığımızda Hz. İsmail (A.S)’dan gelen soyun Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’de, Hz. İshak (A.S)’tan gelen soyun da Hz. İsa (A.S)’da noktalandığını görüyoruz. Böylece Hz. İbrâhîm (A.S)’ın iki oğlundan gelen soy, âhir zamanda Devrin İmamı Mehdi (A.S)’da birleşmektedir.

Dînlerin birleşmesi de âhir zamanda Devrin İmamı Mehdi (A.S)

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4737 SAFHA 4 TESLIM.indd 473 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 474: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM474

önderliğinde bu şekilde gerçekleşecektir. İster Tevrat’a, ister İncil’e, ister Kur’ân-ı Kerim’e bakalım her üçünün de Allah’ın kelâmı olduğunu ve insanlar için 7 safh a 4 teslimden oluşan hanif dîninin bütününü içeren vahiy kaynakları olduklarını görürüz. Gelecekte Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar elbett e kendi kitaplarından 7 safh a 4 teslimi öğrenecektir. Bunlar ayrı ayrı kitaplar olmasına rağmen ayrı ayrı dînler değildir; üçü de babamız İbrâhîm’in hanif dînidir. Arapça adı da “İslâm” dır. Dînler birleşip herkes aynı dîni yaşayınca âhir zamanda mutlaka bir asr-ı saadet yaşanacaktır. Bu asr-ı saadet Allahû Tealâ’nın Saff Suresinin 8. âyet-i kerimesinde beyan ett iği şekliyle Allah’ın nurunu tamamlamasıdır.

61/SAFF-8: Yurîdûne li yutfiû nûrallâhi bi efvâhihim vallâhu mutimmu nûrihî ve lev kerihel kâfirûn(kâfirûne).Onlar, ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlayacak olandır.

28.3.2 Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Vârisleri Kimlerdir?

Salâh kademesinde iradesini de Allah’a teslim eden kişi, hâdis-i şerift e zikredildiği gibi hikmet sahibi bir âlim olur, o kişi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in vârislerinden olur. O kişi eğer kavim resûlü ise ve seçilmişse o zaman da vekâleten devrin imamıdır; Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.

Sonuç olarak çok net bir tabloya ulaşmaktayız. Bu tabloda karşımıza şu çıkmaktadır: Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in vârisi olan âlimler Allah’ın velî mürşidleridir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in vârisleri olan yeryüzündeki halife de vekâleten devrin imamıdır ki bu hadîs kitaplarında net olarak yer almıştır.

Açıklamış olduğumuz hadîs-i şerifin gereği bugün yaşanmamaktadır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4747 SAFHA 4 TESLIM.indd 474 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 475: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 475

Yaşamak isteyen kişinin Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılarak devrin imamını Allah’tan sorması gerekmektedir. Çünkü Peygamber Efendimiz (S.A.V) başka bir hadîs-i şerift e: “Size ruh verenler gelecek. Onları arayın bulun.” buyurmaktadır.

Ruh verenler her devirde hayy olan devrin imamlarıdır.

28.4 “Benim İçin İnsanların En Yakını ve En Sevgilisi, Her Kim Olursa Olsun, Nerede Bulunursa Bulunsun, Takva Sahibi (Muttaki) Olanlardır.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki: “Benim için insanların en yakını ve en sevgilisi her kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun takva sahibi (mutt aki) olanlardır.” (K: Ebu Davud 1; Tirmizi 19 Mukaddime 17; Ahmed, Müsned, V, 235; ibnu Hıbbân, Sahih, II, 414-415; Ali el-Mutt akî, Kenz, III, 91.)

Kur’ân-ı Kerim’de birçok kavram vardır. Bu kavramlar, kurtuluşa ulaşmanın muhtevasında kullanılabildiği gibi, negatif kutupta da kullanılmıştır. Buna karşın %100 pozitif istikamete kullanılan yegâne kavram takvadır. Allahû Tealâ âyetlerde kimden “mutt aki (takva sahibi)” olarak bahsediyorsa, o kişi kesinlikle kurtuluştadır. Takvanın negatif istikamett e kullanıldığı hiçbir âyet söz konusu değildir.

28.4.1 Kur’ân-ı Kerim’e Göre Takva Ne Demektir?

Günümüz İslâm tatbikatında takva genellikle lugat anlamı itibarı ile yer almakta ve kullanılmaktadır. Fakat bu Kur’ân âyetlerine uymamaktadır. Nerede takva kelimesi geçmişse insanlar “Allah’tan korkmak” olarak ifade etmişlerdir. Hâlbuki Kur’ân-ı Kerim’e baktığımızda şeytan da Allah’tan korktuğunu söylemektedir. Şeytan hiçbir zaman takva sahibi

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4757 SAFHA 4 TESLIM.indd 475 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 476: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM476

olamayacağına göre bu kavramın “Allah korkusu” şeklinde ifade edilmesi bizi gerçek anlamına ulaştıramaz. Hiç kimse şeytanın mutt aki olduğunu söyleyemez. Biliyoruz ki şeytan, hidayetine mâni olduğu milyarlarca insanla birlikte, cehenneme gidecektir.

Lugat anlamı itibarı ile ele alırsak takva; bir şeyi zarardan ve sıkıntıdan korumaktır. Ama dînde takva ise kesinlikle nefsi günaha düşürecek her şeyden koruyup sakındırmaktır. Allahû Tealâ’nın Kur’ân-ı Kerim’deki emirleri vardır. Allah bu emirlere itaat etmemizi ister. Kur’ân-ı Kerim’de Allahû Tealâ’nın belirtt iği yasaklar vardır; o yasaklara da harfiyen uymamızı ister. Nerede Allahû Tealâ’nın emrine karşı çıkar, isyan edersek mutlaka kendimize zarar veririz, derecat kaybederiz ve mutlaka iç dünyamızda sıkıntıyı yaşarız. Nerede Allah’ın yasak ett iği bir fiili işlersek yine kendimize zarar veririz derecat kaybederiz, aynı zamanda iç dünyamızda da sıkıntıyı yaşarız. O halde takva kavramına bu açıdan baktığımızda takva kişinin kendisini zarardan ve sıkıntıdan korumasıdır. Dîn açısından takva, kişinin kendisini zarardan ve sıkıntıdan korumak için Allahû Tealâ’nın bütün emirlerine itaat etmesi ve yasak ett iği fiilleri de işlememesidir.

28.4.2 Yedi Farklı Takva Vardır

İnsanla Allah arasındaki 28 basamaklık İslâm merdiveninin bütünü içinde, Allahû Tealâ takvayı geniş bir yelpazede kullanmıştır. Kur’ân-ı Kerim’de 7 safh a takva yer almaktadır.

◗ 1. Safh a Takva; Allah’a Ulaşmayı DilemekBaşlangıç noktasında herkes olayları yaşar, olayları değerlendirir.

Olayları yaşayan ve değerlendiren, ona göre davranış biçimi sergileyen kişi Allah tarafından ya seçilir ya da seçilmez. Seçilmeyenler, kendileri hidayeti dilemediği gibi başkalarının da hidayetine mâni olan insanlardır. Başkalarını Allah’ın yolundan saptıran bu zalimler dışında bütün insanlar Allah tarafından seçilir ama Allahû Tealâ seçilenleri de musîbetlerle

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4767 SAFHA 4 TESLIM.indd 476 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 477: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 477

imtihan eder. Allahû Tealâ’nın muradı o kişinin musîbetlerden gerekli dersi almak suretiyle Allah’a ulaşmayı dilemesidir. Kasas Suresinin 47. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:

28/KA SAS-47: Ve lev lâ en tusîbehum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim fe yekûlû rabbenâ lev lâ er-selte ileynâ resûlen fe nett ebia âyâtike ve nekûne minel mu’minîn (mu’minîne). Ve eğer elleriyle takdim ett ikleri (yaptıkları) sebebiyle onlara bir musîbet isabet ederse: “ diyecek olmasalardı (seni Nebî-Resûl olarak göndermezdik).

Allahû Tealâ olaylarla insanlara ders vermekle kalmayıp katından hidayetçiler de göndermektedir.

20/TÂHÂ-123: Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menitt ebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ. (Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlett e kalmaz ve şâkî olmaz.”

Allahû Tealâ’nın muradı, bir taraft an olaylarla insanları imtihan ederek insanların Allah’a ulaşmayı dilemelerini sağlamak, diğer taraft an da Allah’ın katından insanlar için vazifeli kıldığı hidayetçiler vasıtası ile insanların, Allah’ın davetine icabet etmelerini sağlamaktır. Rabbimiz, her iki koldan da kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesini istemektedir. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’de kadın olsun, erkek olsun akıl ve baliğ olan herkesin üzerine Allah’a ulaşma dileğini farz kılmıştır. Allah’a ulaşmayı dilemek; takva sahibi olmaktır ve hayatî öneme sahiptir.

Zumer-54’de takva sahibi olabilmemiz için gerekli emirler verilmiştir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4777 SAFHA 4 TESLIM.indd 477 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 478: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM478

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne). Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.

Görüyoruz ki Allah’a gerçekten teslim olabilmek için Allahû Tealâ’ya kalben ulaşmayı dilemek gereklidir. Allahû Tealâ Lokmân Suresinin 15. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

31/LOKMÂN-15: Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutı’humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ magrûfen vett ebi’ sebîle men enâbe ileyy(ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kun-tum ta’melûn(ta’melûne). Ve bilgin olmayan bir şey hakkında, şirk koşman için seninle mücâdele ederlerse, ikisine de itaat etme! Ve dünyada onlara güzellikle sahip ol. Bana yönelenlerin (ruhunu Allah’a ulaştırmayı dileyenlerin) yoluna tâbî ol. Sonra dönüşünüz Bana’dır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim.

Allahû Tealâ Rûm-31’de konuyu noktalamaktadır. 

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vett ekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn (muşrikîne). O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

İşte açıkça görülüyor ki Allah’a ulaşmayı dilemek herkesi takva sahibi

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4787 SAFHA 4 TESLIM.indd 478 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 479: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 479

kılar; takvanın giriş kapısıdır. Allahû Tealâ Enfâl Suresinin 29. âyet-i kerimesinde de şöyle buyurmaktadır:

8/ENFÂL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tett ekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeff ir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi). Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Âyet-i kerimeye göre, günahlarımızın örtülmesi ve cennet ehlinden olabilmemiz ancak takva sahibi olmamızla mümkündür. Enfâl-29’un başında zikredilen âmenû olanlar gerçekten Allah’a inanıyorlar, mü’minlerdir ama hak mü’min değillerdir. Hak mü’min olabilmeleri için Allahû Tealâ’nın âyet-i kerimenin devamında bahsett iği gibi takva sahibi olmaları gerekmektedir. Kim kalben Allah’a ulaşmayı dilerse, takva sahibi olursa Allahû Tealâ onlara furkanları verir ve onların günahlarını örter. Allah onlara birinci kat cenneti sağlayacağını vaad etmiştir.

Kur’ân-ı Kerim’in olmazsa olmazlarından ve kurtuluşun şartlarından bir tanesi de Allah ve Resûl’üne itaatt ir. Hucurât Suresinin 14. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ bunu şu şekilde ifade etmektedir.

49/HUCURÂT-14: Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tû’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîûllâhe ve resûlehu lâ ye-litkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun). Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû olmadınız (Allah’a ulaşmayı dilemediniz). Fakat: “Teslim olduk.” deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah’a ve O’nun Resûlü’ne itaat ederseniz (Allah’a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4797 SAFHA 4 TESLIM.indd 479 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 480: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM480

bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah; Gafur’dur, Rahîm’dir.”

Olması gereken şey A’dan Z’ye kadar Allah ve Resûl’üne itaat etmektir. Allah’a itaatin ve hidayetin giriş kapısı takva sahibi olmaktır. Bu, aynı zamanda Allah’a ulaşmayı kalben dilemektir. Allahû Tealâ Yûnus Suresinin 62-63. âyet-i kerimelerinde de aynı hakikati bir kere daha dile getirmektedir.

10/YÛNUS-62: E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aley-him ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne). Muhakkak ki Allah’ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi?10/YÛNUS-63: Ellezîne âmenû ve kânû yett ekûn(yett ekûne). Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.

O halde en alt seviyedeki takva, kişinin Allah’a ulaşmayı dilemesidir. Kişinin insan-ı kâmil olabilmesi için Hz. İbrâhîm’in hanif dînini, Arapça adı ile 7 safh a 4 teslimden oluşan İslâm’ı yaşaması gereklidir ve takvanın 1. safh ası ile İslâm’ın 1. safh ası aynıdır; 1. safh a kalben Allah’a ulaşmayı dilemektir.

◗ 2. Safh a Takva; Mürşide Tâbî Olmakİslâm’ın 2. safh ası, aynı zamanda 2. safh a takva mürşide tâbî olmaktır.

Allahû Tealâ Kur’ân-ı Kerim’de buna dair bir işareti Maide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde bizlere vermiştir.

5/MAİDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûtt ekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihî leallekum tufl ihûn(tufl ihûne). Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı, teslim olmayı

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4807 SAFHA 4 TESLIM.indd 480 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 481: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 481

dileyenler); Allah’a karşı takvâ sahibi olun ve O’na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.

Âyett e 2. safh a âmenû olmak, yani 2. safh a takva ifade edilmektedir. Allahû Tealâ, Allah’a karşı takva sahibi olunmasını ve bunun için Allah’a ulaşmaya kim vesile olacaksa, o vesilenin Kendisinden istenmesini emretmektedir. Allahû Tealâ tâbiiyeti farz kılmıştır ve ancak tâbiiyeti gerçekleştirebilen kişi 2. safh a takvanın sahibidir. Hadîd Suresinin 28. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyurmaktadır:

57/HADÎD-28: Yâ eyyuhellezîne âmenûtt ekullahe ve âminû bi resûlihi yu’tikum kifl eyni min rahmetihi ve yec’al lekum nûren temşûne bihi ve yagfir lekum, vallahu gafûrun rahîm(rahîmun). Ey âmenû olanlar (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenler), Allah’a karşı takva sahibi olun. Ve O’nun Resûl’üne îmân edin ki, size rahmetinden iki kat versin. Ve sizin için, onunla beraber yürüyeceğiniz nur kılsın (versin). Ve sizi mağfiret etsin (günahlarınızı sevaba çevirsin). Ve Allah; Gafûr’dur, Rahîm’dir.

2. safh a takvanın sahibi olmak, sadece takva sahibi olmanın ötesinde Allah’ın Resûlüne îmân etmektir. Allah’ın Resûlüne îmân itaati de beraberinde getirir. Kim ihsanla mürşidine tâbî olursa; mutlaka devrin imamının ruhu o kişinin başının üzerine gelir. Artık o kişi o nurla insanların arasında yürür. Bu nur, devrin imamının ruhudur. Aynı zamanda kişi mürşidine ihsanla tâbî olduğunda mürşidinden alacağı zikir emri ile zikretmeye başlar. Bu sayede Allah’ın katından salâvât taşıyıcısı ile birlikte rahmet ve fazl o kişinin göğsüne ondan sonra da kalbine ulaşacaktır. Ve ancak rahmet ve fazl ile o kişi nefs tezkiyesine; ıslah edici amellere başlayacaktır. Zikrin dışında Allah’ın katından rahmet ve fazlı kalbimize taşımak suretiyle nefs tezkiyesini sağlayan başka bir vasıta yoktur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4817 SAFHA 4 TESLIM.indd 481 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 482: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM482

◗ 3. Safh a Takva; Evvâb ve Hafîz Olmak / Ruhun Allah’a Ulaşması

3. safh a takva Kaf Suresinin 31-32. âyet-i kerimelerinde ifade edilmektedir.

50/KA F-31: Ve uzlifetil cennetu lil mutt ekîne gayre baîdin. Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.50/KA F-32: Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin). İşte size vaadolunan şey budur (cennett ir). Bütün evvab (ruhu Allah’a ulaşarak sığınmış), ve hafîz olanlar (başlarının üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar) için.

3. safh a takvanın sahibi olan kişinin vasıfl arı hem evvâb, hem de hafîz olmasıdır.

Hafîz olması, o kişinin mürşidine tâbî olduğu an devrin imamının ruhunun o kişinin başının üzerine gelip yerleşmesi sebebiyledir.

Evvâb olması, kendisinde emanet olarak bulunan ruhu Allah’ın Zat’ına ulaştırması ve ruhun Allah’ın Zat’ında ifna olması demektir. Allah’ın Zat’ı o kişi için meabtır (sığınaktır), Allah’ın Zat’ına ulaşan o kişi ise evvâbtır.

◗ 4. Safh a Takva; Fizik Vücudun Allah’a Teslim Edilmesi4. safh a takva sahibi olabilmek için kişinin kesinlikle fizik vücudunu

Allah’a teslim etmesi gerekir. Fizik vücudun Allah’a teslimi demek; Allah’ın bütün emirlerine itaat etmek, yasak ett iği fiillerin hiçbirini işlememek demektir. Öyleyse birçok kişinin fizik vücudunun Allah’a teslimi, gerçekten en zorlu takva safh asını ifade etmektedir ve Allahû Tealâ Âli İmrân Suresinin 133. ve 134. âyet-i kerimelerinde bu konuyu dile getirmiştir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4827 SAFHA 4 TESLIM.indd 482 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 483: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 483

3/ÂLİ İMRÂN-133: Ve sâriû ilâ magfiretin min rab-bikum ve cennetin arduhâs semâvâtu vel ardu, uiddet lil mutt ekîn(mutt ekîne). Ve Rabbiniz’den olan mağfirete ve genişliği yerler ve gökler kadar olan, mutt ekîler için hazırlanmış olan cennete koşun!3/ÂLİ İMRÂN-134: Ellezîne yunfikûne fîs serrâi ved darrâi vel kâzımînel gayza vel âfîne anin nâs(nâsi), vallâhu yuhibbul muhsinîn(muhsinîne). Onlar (mutt ekiler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfk elerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları aff edenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.

◗ 5. Safh a Takva; Daimî Zikre Ulaşmak5. safh a takva ile takva sahibi olabilmek için gerekli şartı Allahû Tealâ

Arâf Suresinin 201. âyet-i kerimesinde bizlere açıklamıştır.

7/A’RA F-201: İnnellezînett ekav izâ messe-hum tâifun mineş şeytâni tezekkerû fe izâhum mubsırûn(mubsırûne).Muhakkak ki; takva sahibi kimseler şeytandan onlara gözü bürüyen bir vesvese dokunduğu zaman (Allah’ı) tezekkür ederler (Allah’la tezekkür ederler). İşte o zaman onlar, basar edenlerdir (kalp gözlerinin basar hassası ile görürler: Casiye-23).

Daimî zikre ulaşan kişi şeytandan kendisine bir vesvese ulaştığı zaman derhâl Rabbi ile tezekkür eder. Şeytan herkesle uğraşır ama kişi konuyu Allahû Tealâ ile tezekkür ett iği an Allahû Tealâ mutlaka onu gerçek sonuca ulaştırır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4837 SAFHA 4 TESLIM.indd 483 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 484: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM484

◗ 6. Safh a Takva; İhlâsa, İrşada Ulaşmak Allahû Tealâ 6. safh a takvayı şu âyetlerde ifade buyurmuştur:

2/BAKA RA -179: Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tett ekûn(tett ekûne). Ey ulûl’elbab! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur böylece ki siz, takva sahibi olursunuz.5/MÂİDE-100: Kul lâ yestevîl habîsu vet tayyibu ve lev a’cebeke kesretul habîsi, fett ekullâhe yâ ulîl elbâbi leallekum tufl ihûn(tufl ihûne). De ki; “Habîsin (haram, murdar ve fesadın...) çokluğu senin hoşuna gitse bile, habîs (haram ve kötü olan) ile tayyîb (helâl ve temiz olan) bir değildir. Ey Ulûl Elbâb! Artık Allâh’a karşı takvâ sahibi olun! Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.

Burada Allahû Tealâ ulûl’elbaba takva sahibi olmalarını emretmektedir. Anlıyoruz ki bu takva artık 5. safh adaki takva değil, 6. safh adaki takvadır ve Mâide Suresinin 100. âyet-i kerimesinde geçen felâh da yine 6. safh adaki felâhı ifade etmektedir.

◗ 7. Safh a Takva; İradenin Allah’a TeslimiAllahû Tealâ 7. safh adaki takvanın sahibi olabilmek için iradenin

de Allah’a teslim edilmesi gerektiğini Âli İmrân Suresinin 76. âyet-i kerimesinde ifade etmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-76: Belâ men evfâ bi ahdihî vett ekâ fe innallâhe yuhibbul mutt ekîn (mutt ekîne). Hayır, (öyle değil)! Kim (Allah ile olan) ahdini yerine getirir ve takva sahibi olursa, o takdirde muhakkak ki Allah, takva sahiplerini sever.

Kim ahdine vefa eder ve takva sahibi olursa o, Allah’ın bir sevgilisidir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4847 SAFHA 4 TESLIM.indd 484 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 485: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 485

İradesini de Allah’a teslim etmiştir ve serbest irade sahibi insanlar için Allahû Tealâ’nın kesbî olarak ulaştırmak istediği son hedefi burasıdır. Allahû Tealâ bunu herkese farz kılmıştır.

3/ÂLİ İMRÂN-102: Yâ eyyuhellezîne âmenûtt ekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı “O’nun hak takvası” ile (bi hakkın takva, en üst derece takva ile) takva sahibi olun! Ve sakın siz, (Allah’a) teslim olmadan ölmeyin!

Allahû Tealâ burada “Teslim olmadan evvel ölmeyin.” buyurduğuna göre irademizi de Allah’a teslim edip 7 safh a takvanın sahibi olmamızı emretmektedir. Bu 7 safh a takva elbett e bizi her türlü sıkıntıdan ve zarardan kurtaracaktır. Allah’ın bu güzelliğine kişinin ulaşabilmesi, yine o kişinin kendisine düşeni yapıp daimî zikre ulaşmasına bağlıdır. Dolayısıyla bizler için en öncelikli hedef daimî zikre ulaşmak, nefsimizi Allah’a teslim etmek ve Allah’ın bir dostu olmaktır.

28.5 “Allah’ın Nebîlerine (Peygamberlerine) En Yakın Olanlar; Cihad Ehli ile İlim Ehlidir.”

Nebîler Sultanı, Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir hadîsinde şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın Nebîlerine (Peygamberlerine) en yakın olanlar; cihad ehli ile ilim ehlidir.” (K: (fakih vel mütefakkih 1/35) Ravi- Hatip Bağdadi İshak, bin Abdullah’a isnad).

28.5.1 İlim Ehli Kimdir?

Nebîler Allah’ın peygamberleridir. Allahû Tealâ’nın kendilerine şeriat

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4857 SAFHA 4 TESLIM.indd 485 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 486: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM486

kitabı verdiği nebîleri aynı zamanda Allah’ın resûlleridir. Kur’ân-ı Kerim’e baktığımız zaman nebîler arasında fetret dönemi vardır. Allahû Tealâ her kavme nebî tayin etmediği gibi her zaman parçasında da nebî göndermemiştir. Örneğin Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz ile Hz. İsa (A.S) arasında 600 yıllık bir dönem söz konusudur. Bu süre içerisinde Allahû Tealâ’nın hiç bir peygamber tayin etmemiştir. Fakat nebîlerin olmadığı dönemlerde, her kavme, her devirde ard arda (arası kesilmeksizin) kavim resûlleri göndermiş ve onları kendi lisanlarıyla Allah’ın âyetlerini kavimlerine tilâvet etsinler, açıklasınlar diye velî resûller olarak vazifeli kılmıştır. İlim ehli; yani ilim sahiplerine baktığımız zaman bu velî resûlleri görüyoruz. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîs-i şerifinde: “Âlimler nebîlerin varisleridir.” buyurmaktadır.

Allahû Tealâ nebîlerini 5 görevle vazifeli kılmıştır.

2/BAKA RA -151: Kemâ erselnâ fîkum resûlen min-kum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yualli-mukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(ta’lemûne). Nitekim size içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir Resûl (Peygamber) gönderdik ki; âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup açıklasın) ve sizi (nefsinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öğretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediğiniz şeyleri öğretsin.

Allahû Tealâ kavim resûllerini (velî resûllerini) ise 4 görevle vazifeli kılmıştır.

62/CUMA-2: Huvellezî bease fîl ummiyyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yualli-muhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). Ümmîler arasında, kendilerinden bir resûl beas eden (görevlendiren) O’dur. Onlara, O’nun (Allah’ın) âyetlerini okur, onları tezkiye eder (nefslerini temizler),

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4867 SAFHA 4 TESLIM.indd 486 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 487: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 487

onlara Kitab’ı (Kur’ân-ı Kerim’i) ve hikmeti öğretir. Ve daha önce (Allah’a ulaşmayı dilemeden evvel) elbett e onlar, sadece açık bir dalâlet içinde idiler.

Beşinci görev sadece devrin imamlarına aitt ir. İşte nebîlerin olmadığı dönemlerde, kavim resûlleri arasından Allahû Tealâ’nın seçtiği sadece bir kişi vardır ki; bu vekâleten devrin imamıdır. Allahû Tealâ onu Bakara Suresinin 151. âyet-i kerimesinde ifade edildiği gibi 5 görevle vazifeli kılmıştır. Bu resûller, Allahû Tealâ’nın kendisine ilim verdiği velî resûlleridir. Âli İmrân Suresinin 18. âyet-i kerimesinde Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-18: Şehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve, vel melâiketu ve ulûl ilmi kâimen bil kıst(kıstı), lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm(hakîmu). Allah, şehâdet (şahitlik) ett i: Muhakkak ki O’ndan başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de adaletle kâim oldular (şahit oldular) ki, O’ndan başka ilâh yoktur, (O) Azîz’dir, Hakîm’dir.

İlim sahipleri Allah’ın Zat’ına şahitt ir, melekler de şahitt ir. Allahû Tealâ’nın her kavimde vazifeli kıldığı, Allah’ın Zat’ına şahit olan ilim sahibi velî resûller, kendi kavimleri arasında adaletle emrederler.

7/A’RÂF-181: Ve mimmen halâknâ ummetun yehdûne bil hakkı ve bihî ya’dilûn(ya’dilûne). Ve yaratt ıklarımızdan bir ümmet vardır ki, Hakk’a (Allah’a) ulaştırırlar ve onunla adaletle hükmederler.

Adaletle emredenler, aynı zamanda Hakk’a ulaştıranlardır ve onlar aynı zamanda ilim sahipleridir. Öyleyse ilim sahipleri, Allah’ın Peygamberine en yakın kişilerdir. Bu kişilerden insanları hidayete erdiren devrin imamı peygambere en yakın olandır. Şu anda içinde bulunduğumuz hidayet çağında Devrin İmamı Mehdi (A.S), Vekâleten

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4877 SAFHA 4 TESLIM.indd 487 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 488: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM488

Devrin İmamıdır ve Allahû Tealâ’nın kendisine en üst düzeyde ilim verdiği Allah’ın Velî Resûl’üdür.

28.5.2 Cihad Ehli Kimdir?

Allahû Tealâ’nın irşada memur ve mezun kıldığı velî mürşidler vardır. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) hadîs-i şerifinde onları cihad ehli olarak tarif ediyor ve dış düşmanlarla yapılan bir savaştan döndüğünde şöyle buyuruyor: “Küçük cihaddan döndük büyük cihada başlıyoruz.” Sahâbe soruyor: “Ey Allah’ın Resûl’ü! Bundan daha büyük cihad olur mu? “Elbett e. İnsanın nefsi ile yaptığı cihad cihad-ı ekberdir. Savaşlar küçük cihaddır yani cihad-ı sağirdir.”

Kişinin nefsine karşı cihad-ı ekberi başarabilmesi, 7 safh a 4 teslimi yaşamasına bağlıdır ve 28 basamaklık İslâm merdiveninin yükselme ve yücelme basamaklarını tamamen geçmesi gerekmektedir. Cihadın neticesinin, nefs ile cihad olduğunu Allahû Tealâ Ankebût Suresinin 5, 6. âyet-i kerimelerinde ifade etmektedir.

29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu). Kim Allah’a mülâki olmayı (hayatt ayken Allah’a ulaşmayı) dilerse, o takdirde muhakkak ki Allah’ın tayin ett iği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayatt ayken Allah’a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir29/ANKEBÛT-6: Ve men câhede fe innemâ yucâhidu li nefsih(nefsihî), innallâhe le ganiyyun anil âlemîn(âlemîne).Ve kim cihad ederse, o takdirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4887 SAFHA 4 TESLIM.indd 488 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 489: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 489

Cihad ehli, nefsi ile cihad-ı ekberi gerçekleştiren insanlardır. Peygamberlere en yakın olan ikinci grubu cihad ehli oluşturur. İster küçük cihad olsun, ister büyük cihad olsun cihadın başarılabilmesi için mutlaka başımızda Allah’ın tayin ett iği vazifelinin olması gerekir. Bu cihad-ı ekberde kumandan mürşiddir. Allah yolundaki savaşlarda Allah’ın tayin ett iği kumandandır.

14. basamakta mürşide tâbiiyetle nefse karşı olan cihad, nefs tezkiyesi başlar. Kişi günbegün zikrini artırır. Bu zikir artışlarına paralel olarak nefsteki tezkiye kademelerinde ilerler ve ruhu, seyr-i sülûkla, gök katlarını birer birer aşar. Emmare’de iken ruh 1. gök katına, Levvame’de iken 2. gök katına, Mülhime’de 3. gök katına, Mutmainne’de 4. gök katına, Radiye’de 5. gök katına, Mardiyye’de 6. gök katına ve Nefs-i Tezkiye’de ruh 7. gök katına ulaşır. Sonuçta 7 âlemi geçerek ruh Allah’ın Zat’ına ulaşır ve kişi ermiş evliyadan olur.

Buraya kadar nefsinin manevî kalbindeki aydınlanma %51’e ulaşmıştır. Fakat hâlâ %49 karanlıkla karşı karşıyadır. Bu noktada cihad-ı ekberi başarabilmiş midir? Hayır. Kişi zikir artışları ile fenâ, beka, zühd kademesini ve 25. basamakta fizik vücudun Allah’a teslim edildiği kademeyi aşar. Bu kademede nefsinin manevî kalbinde nurlanma %81’e ulaşır. Henüz %19 karanlık vardır.

Nefsine karşı cihadı başarabilmiş midir? Henüz başaramamıştır. Daimî zikre ulaştığı zaman 26. basamakta kişinin kalbi afetlerden tamamen temizlenir ve nefsinin manevî kalbinde %100 nurlanma tahakkuk eder. 27. basamakta ihlâs kademesini bitirir ve böylece kalbi 14 kademe müzeyyen olur. Salâh kademesinde ise, Allahû Tealâ o kişinin kalbini, 5 kademe daha müzeyyen olmasını sağlamak suretiyle irşada memur ve mezun kılar. Bunlar velî mürşidlerdir.

Velî mürşidler, cihad ehlidir; nefsine karşı cihad-ı ekberi başarabilen bir insandır. Fakat kişi liyakatine paralel olarak, Allah’a giden yolda belli bir seviyededir. Cihadın hangi bölümünde ise ona göre Allah’ın Peygamberine yakındır. Cihad-ı ekberi başarmışsa, yakın olan 2. grubun içerisinde yer alır ama Allah’ın Peygamberlerine en yakın olanlar, Allah’ın velî resûlleridir. Onlar ilim ehlidir, ilim sahipleridir.

Nitekim hadîs-i şerift e zikredildiği gibi âlimler, Resûlullah’ın

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4897 SAFHA 4 TESLIM.indd 489 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 490: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM490

varisleridir. Hangi âlimler? Ulûl’elbab, ihlâs ve salâh kademesindeki hikmet sahibi âlimler. Yoksa el yazması kitaplardan, zanlarla ilim öğreten, insanların kendilerine âlim dediği âlimler değildir.

Ne zaman kişi irşada memur ve mezun kılınırsa artık hikmetin ötesini de Allahû Tealâ o kişiye öğretmeye başlar. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz hikmet sahibi miydi? Elbett e. Hikmet sahibi olduğunu nereden biliyoruz? Hem âyetler söylüyor, hem de hadîs-i şerifinde Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor: “Benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz.” Öyleyse Resûlullah (S.A.V) Efendimiz daimî zikirde idi ve daimî zikirde olması sebebiyle devamlı olarak kalbi Allah’ın zikri ile atıyordu.

Peki ötesi var mıdır? Elbett e, iradesini Allahû Tealâ’ya teslim eden Resûlullah (S.A.V) Efendimiz tesbihteydi. Normal tesbih dizaynı içerisinde değil, tasarruft a olan bir dizayn içerisinde bulunuyordu. İşte hadîs-i şerift e zikredilen iki grup, cihad ehli ve ilim ehli de iradelerini Allah’a teslim ett ikleri zaman, Allahû Tealâ’nın tesbihe ulaştırdığı kişilerden olurlar. Öyleyse hadîsle, âyetler beraberce mütâlea edildiğinde görüyoruz ki; mutlak suretle kişinin o seviyeye ulaşabilmesi için, 7 safh a ve 4 teslimi yaşaması lâzımdır.

Kur’ân-ı Kerim’de Allahû Tealâ’nın ilim ehli kılmadığı ama bir ilim üzere olanlar; yani ilimlerini yaşamadıkları için, Kur’ân-ı Kerim ölçülerine göre faydasız ilmin sahipleri olan insanlar, Allahû Tealâ’nın dalâlett e bıraktığı kişilerdir.

45/CÂSİYE-23: E fe reeyte menitt eha-ze ilâhehu hevâhu ve edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh(gışâveten), fe men yehdîhi min ba’dillâh(ba’dillâhi), e fe lâ tezekkerûn(tezekkerûne). Hevasını kendisine ilâh edinen kişiyi gördün mü? Ve Allah, onu ilim (onun faydasız ilmi) üzere dalâlett e bıraktı. Ve onun işitme hassasını ve kalbini mühürledi. Ve onun basar (görme) hassasının üzerine gışavet (perde) kıldı (çekti). Bu durumda Allah’tan sonra onu kim

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4907 SAFHA 4 TESLIM.indd 490 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 491: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 491

hidayete erdirir? Hâlâ tezekkür etmez misiniz?

Allahû Tealâ’nın hassalarına engel koyduğu kişiler, bir ilim üzerine dalâlett e kalmışlardır. Bu ilim faydasız ilimdir. Kendileri sağır, dilsiz ve kördür. Nefslerini ilâh edinmişler ama bir ilmin sahibi olmuşlardır. O halde Allah’ın ilim sahibi kıldığı kişiler vardır, bir de Allah’a ulaşmayı dilemeden el yazması kitaplardan ilim sahibi olmuş ama ilmine rağmen Allah’ın dalâlett e bıraktığı, faydasız ilmin sahibi olan kişiler vardır.

Resûlullah (S.A.V) Efendimiz: “En hayırlınız Kur’ân-ı Kerim’i öğrenen ve öğretendir” buyurmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’i öğrenen ve öğreten, en hayırlı kişi Mehdi (A.S)’dır. Neden? Çünkü Kur’ân-ı Kerim’i Allah’tan öğrenmiştir ve de Allah’ın öğretisi ile öğretmektedir. En hayırlı kişinin Mehdi (A.S) olması kadar doğal bir şey yoktur. O halde Allahû Tealâ’ya, nebîlerine, peygamberlerine en yakın olanlar, cihad ehli ile ilim ehlidir.

28.6 “Benim Ümmetimin Âlimleri (Velîleri), Benî İsrail’in Peygamberleri Gibidir.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Benim ümmetimin âlimleri (velîleri) Benî İsrail’in peygamberleri gibidir.” (K: Razi, Tefsir, 8/302; Neysaburi, Tefsir: 1/264; Keşfu’l-Hafa: 2/64.)

Bu hadîs-i şerifin açıklaması şu şekildedir:

28.6.1 Nübüvet, Peygamberlere (Nebîlere) Has Bir Olgudur

Kur’ân-ı Kerim’de Allahû Tealâ’nın nübüvvetle vazifeli kıldığı bütün

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4917 SAFHA 4 TESLIM.indd 491 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 492: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM492

peygamberler, aynı zamanda Allahû Tealâ’nın kendilerine şeriat kitabı verdiği Allahû Tealâ’nın temsilcileridir. Allah’ın resûlleridir. Allahû Tealâ Âli İmrân-81’de şöyle buyurmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne). Ve Allah, nebîlerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah’ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ett iniz mi (kabul ett iniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ett ik (kabul ett ik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.

Allahû Tealâ’nın kendisine kitap ve hikmet verdiği ulûl’azm nebîler (peygamberler), Nuh (A.S), İbrâhîm (A.S), Musa (A.S), İsa (A.S) ve Nebîler Sultanı Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’dir.

33/AHZÂB-7: Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan galîzâ(galîzan). O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misaklerini almıştık. Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. İbrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoğlu Hz. İsa’dan ve onlardan ağır bir misak aldık.

Âyet-i kerimede Allahû Tealâ, yukarıda belirtt iğimiz nebîlerinin

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4927 SAFHA 4 TESLIM.indd 492 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 493: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 493

ve de Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in isimlerini zikretmektedir. Hadîs-i şerift e ise: “Benim ümmetimin velîleri, benî İsrail’in peygamberleri gibidir.” denilmektedir. Ulûl’azm nebîler arasında Benî İsrail’in peygamberleri olan, Hz. Musa (A.S) ve Hz. İsa (A.S) vardır. Her ikisi de Kur’ân-ı Kerim’de Benî İsrail’in peygamberleri olarak ifade edilmektedir. Allahû Tealâ Ahzab-40’da Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in son peygamber olduğunu, ondan sonra nebî gelmeyeceğini ifade etmektedir.

33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ eha-din min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen). Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîler’in (Peygamberler’in) Hatemi’dir (Sonuncusu). Allah, her şeyi en iyi bilendir.

Nübüvvet Peygamber Efendimiz ile sona erdiğine göre, Ümmet-i Muhammedin âlimleri (velîleri) ile Benî İsrail peygamberleri arasındaki benzerlik risâlett ir. Ümmet-i Muhammedin âlimleri (velîleri) Allahû Tealâ’nın velî resûlleridir. Hadîste zikredilen vasıf da risâlett ir.

28.6.2 Risâlet Kıyâmet Gününe Kadar Devam Edecektir

Allahû Tealâ, Nahl-36’da her kavimde velî resûllerini vazifeli kıldığını ifade etmektedir.

16/NAHL-36: Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe min-hum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu), fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4937 SAFHA 4 TESLIM.indd 493 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 494: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM494

kavimlerin) içinde resûl beas ett ik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah’a ulaşmayı dileyerek) Allah’a kul olsunlar ve tagutt an (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını, (Resûl’ün daveti üzerine Allah’a ulaşmayı dileyenleri) Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).

Allahû Tealâ, İbrâhîm-4’te her kavimde o kavmin ana lisanıyla konuşan, Allah’ın âyetlerini tilâvet eden mutlaka bir resûlü olduğunu belirtmektedir.

14/İBRÂHÎM-4: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bi lisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeşâu ve yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu). Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlett e bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.

Nübüvvetin Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile sona erdiği Ahzâb-40’da kesin olarak ifade edildiğine göre, Nahl-36 ve İbrâhîm-4’te işaret edilen resûller, velî resûllerdir. Her zaman parçasında nebîler yoktur. Nebîler arasında fetret dönemleri vardır. İsa (A.S) ile Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz arasında geçen 600 yıllık dönemde bir nebî resûlden bahsetmek mümkün değildir. Ama bu süre içerisinde de havarilerin risâletle vazifeli olduğunu Allahû Tealâ Yâsîn Suresinin 13, 14, 15, 16, 17, 20 ve 21. âyetlerinde zikretmektedir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4947 SAFHA 4 TESLIM.indd 494 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 495: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 495

36/YÂSÎN-13: Vadrıb lehum meselen ashâbel karyeh(karyeti), iz câe hel murselûn(murselûne). Ve onlara, o şehrin halkını misâl ver. Onlara resûller gelmişti36/YÂSÎN-14: İz erselnâ ileyhimusneyni fe kezzebûhumâ fe azzeznâ bi sâlisin fe kâlû innâ iley-kum murselûn(murselûne).Onlara iki (resûl) göndermiştik. Fakat ikisini de tekzip ett iler (yalanladılar). Bunun üzerine (onları) üçüncü (resûl) ile azîz kıldık (destekledik). O zaman onlar: “Muhakkak ki biz, size gönderilmiş resûlleriz.” dediler. 36/YÂSÎN-15: Kâlû mâ entum illâ beşerun mislunâ ve mâ enzeler rahmânu min şey’in in entum illâ tekzibûn(tekzibûne). Dediler ki: “Siz, bizim gibi beşerden başka bir şey değilsiniz. Ve Rahmân bir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.”36/YÂSÎN-16: Kalû rabbunâ ya’lemu innâ ileykum le murselûn(murselûne). (Resûller) dediler ki: “Bizim, gerçekten size gönderilmiş resûller olduğumuzu Rabbimiz biliyor.”36/YÂSÎN-17: Ve mâ aleynâ illel belâgul mubîn(mubînu).Ve bizim üzerimizde açıkça tebliğden (bildirmekten) başka bir şey (sorumluluk) yoktur.36/YÂSÎN-20: Ve câe min aksal medîneti raculun yes’â kâle yâ kavmitt ebiûl murselîn(murselîne). Ve şehrin en uzak yerinden bir adam koşarak geldi. “Ey kavmim, (size) gönderilmiş olan resûllere tâbî olun!” dedi.36/YÂSÎN-21: İtt ebiû men lâ yes’elukum ecren ve hum muhtedûn(muhtedûne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4957 SAFHA 4 TESLIM.indd 495 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 496: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM496

(Tebliğlerine karşılık) sizden ücret istemeyen (bu) kişilere tâbî olun. Ve onlar, mehdilerdir (hidayete ermiş ve hidayete erdirenlerdir).

Şu anda da her kavmin içerisinde tıpkı havariler gibi kesinlikle bu görevi yerine getiren Allah’ın velî resûlleri vardır. Bakara Suresinin 87. ve Mu’minûn Suresinin 44. âyet-i kerimelerinde de her zaman diliminde birbiri ardınca, arkası kesilmeksizin resûllerin geldiğine dair işaret verilmektedir.

2/BAKA RA -87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaff eynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne mer-yemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusu-kumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne). Andolsun ki Biz, Musa’ya kitap verdik ve ondan sonra da birbiri ardından (araları kesilmeksizin, peş peşe) resûller gönderdik. Ve Meryem’in oğlu İsa’ya beyyineler (açık kanıtlar) verdik ve onu Ruh’ûl Kudüs ile destekledik. Her ne zaman size bir resûl, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle (emirle) geldiyse, hemen kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürdünüz.23/MU’MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ett ik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü’min olmayan kavim (Allah’ın rahmetinden) uzak olsun.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4967 SAFHA 4 TESLIM.indd 496 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 497: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 497

Bütün bu âyetlerin ışığında Ümmeti Muhammed’in içerisinde Allah tarafından risâletle vazifeli kılınan velîler olduğu neticesine ulaşılmaktadır.

Kasas-68’de ise risâletin yaradılıştan seçildiği ifade edilmektedir.

28/KA SAS-68: Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru), mâ kâne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne). Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan’dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.

Demek ki risâletle vazifeli olan her velî resûl yaratılıştan seçilmektedir. Yani Allahû Tealâ 7 safh a ve 4 teslimi onlar için vehbî standartlarda gerçekleştirecektir.

28.7 “Kulum Bana Nâfile İbadetlerle Durmadan Yaklaşır, Nihayet Ben Onu Severim. Kulumu Sevince de Ben Onun İşiten Kulağı, Gören Gözü, Tutan Eli ve Yürüyen Ayağı Olurum.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V), Allahû Tealâ’dan naklen diyor ki: “Allahû Tealâ şöyle buyurdu: ‘Yaklaşanlar, kendilerine farz kıldığım ibadetlerin edasında olduğu kadar hiçbir şeyde Bana yaklaşamazlar. Gerçekten bir kul Bana nafilelerle de yaklaşır. Böylece Bana yaklaşanı severim. Sevince de kulağı olurum, dili olurum. Öyle ki kulum, Benimle işitir, Benimle görür, Benimle konuşur, Benimle tutar, Benimle yürür.’” (K: Buhârî, Rikak 38; Sahih-i Buhari Tecrîd-i Sarih, Cild 12, Hadis No: 2042; Ramuz 330)

Bu hadîs-i şerif, doğrudan doğruya tasarrufu anlatmaktadır. Her

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4977 SAFHA 4 TESLIM.indd 497 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 498: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM498

devirde, Allah’ın tasarrufunda olan devrin imamı vardır. Nebîlerin yaşadığı zamanlarda, Allah’ın tasarrufunda olan devrin imamı, Allah’ın peygamberleridir. Ama Ahzâb-40’da Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile nübüvvetin sona erdiği ifade edilmektedir.

33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ eha-din min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen).Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîler’in (Peygamberler’in) Hatemi’dir (Sonuncusu). Allah, her şeyi en iyi bilendir.

Sahâbe, Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e: “Sen Hatem’ül Enbiya’sın. Biz dînimizi senden öğrendik. Bizden sonraki insanlar dîni kimden öğrenecekler?” dediğinde Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Benden sonra nebî gelmeyecek ama benden sonra halifeler, imamlar gelecek. Onlara itaat eden bana itaat etmiştir, onlara âsi olan bana âsi olmuştur.” buyurmuştur.

Nebîlerin olmadığı fetret dönemlerinde kavim resûlleri arasından Allahû Tealâ’nın seçip, vekâleten devrin imamı olarak tayin ett iği resûller vardır. Günümüzde de vekâleten devrin imamı, Mehdi Resûl’dür. Mehdi Resûl’den evvel 13. asrın müceddidi Saidi Nursî Hazretleri vardı. Ondan evvel de Halid-i Bağdadî Hazretleri vardı. Silsileyi meratipte, her dönemde her 100 yılda Allahû Tealâ’nın dîni ikame etmek üzere hidayetle vazifeli kıldığı bir devrin imamı mutlaka vardır.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) Mehdi idi ve Asâleten Devrin İmamı’ydı. Allahû Tealâ, Enbiyâ Suresinin 73. âyet-i kerimesinde asâleten devrin imamlarını anlatmaktadır.

21/ENBİYÂ-73: Ve cealnâhum eimmeten yehdûne bi emrinâ ve evhaynâ ileyhim fi’lel hayrâti ve ikâmes salâti ve îtâez zekâh(zekâti), ve kânû lenâ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4987 SAFHA 4 TESLIM.indd 498 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 499: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 499

âbidîn(âbidîne). Ve onları, emrimizle hidayete erdiren (ölmeden önce ruhları Allah’a ulaştıran) imamlar kıldık. Ve onlara, hayırlar işlemeyi, namaz kılmayı ve zekât vermeyi vahyett ik. Ve onlar, Bize kul oldular.

Allahû Tealâ Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde de şöyle buyurmaktadır:

32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû bi âyâtinâ yûkınûn(yûkınûne). Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kıldık ve sabır sahibi oldukları ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasıl etmiş oldukları için.

Öyleyse günümüzde de devrin imamı vardır. Allah’ın hanif dînini yaşamak isteyen herkesin mutlaka devrin imamına ârif olması gerekmektedir. Konunun önemine binaen Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyor ki: Size ruh verenler gelecek. Onları arayın bulun. Kim zamanın imamına ârif olmazsa o cahiliyye standartlarıyla ölür.”

Devrin imamına ârif olmak için kişiye düşen mutlaka ve mutlaka Allah’a ulaşmayı dilemektir. Çünkü devrin imamı, hidayete erdirendir. Hidayet, insan ruhunun dünya hayatında Allah’a ulaşmasıdır. Kişi mürşidine tâbî olduğu takdirde Allahû Tealâ, devrin imamının ruhunu bir ni’met olarak o kişinin başının üzerine ulaştıracaktır.

28.7.1 Farz ve Nafile İbadetler

Vasıta emirlerden 7 şart; Allah’a ulaşmayı dilemek, zikretmek, mürşide tâbî olmak, namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmektir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 4997 SAFHA 4 TESLIM.indd 499 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 500: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM500

Bu vasıta emirlerle Allah’a yaklaşılır. Ama bu farzların ötesinde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünnetine uygun olarak nafileler de vardır.

Oruç konusunda farz olan, Ramazan ayını oruçla geçirmektir. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V), her Pazartesi ve Perşembe günü oruç tutardı. Buna ek olarak hicri ayların 13, 14, 15. günlerini ve kandil günlerini de oruçlu geçirmiştir. İşte Ramazan ayı dışında sünnete uyarak tutulan bu oruçlar nafiledir.

Namazda da 5 vaktin ötesinde teheccüd ve kuşluk sünneti olmak üzere iki vakit nafiledir. İsrâ Suresinin 79. âyet-i kerimesinde Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e hitap edilerek O’na mahsus bir namaz olan, teheccüd namazı kılması emredilmektedir. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V), bizim için en ahsen örnek olduğu cihetle, O ne yapıyorsa bizim de yapmamız gerekmektedir.

17/İSRÂ-79: Ve minel leyli fe tehecced bihî nâfileten lek(leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ(mahmûden). Gecenin bir kısmında uyan ve sana özel nafile (ilâve) olarak O’nunla (Kur’ân’la) teheccüd namazı kıl! Rabbinin seni Makam-ı Mahmut’a beas etmesi (ulaştırması) yakındır.

Zekât konusunda, Allahû Tealâ kazancımızın %2.5’lik kısmını vermemizi farz kılmıştır. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V), %2.5’in ötesine geçerek birr’i ve sadakayı vermiştir, karzı hasende bulunmuştur, infâk etmiştir. Öyle infâk etmiştir ki; son olarak Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Peygamberlerin malı yoktur, peygamberlerin malı sadakadır.” buyurmuş; yani her şeyini Allah yolunda tüketmiştir. Bu durumda hepimizin bu istikamett e teslimleri tamamlayarak her şeyimizi Allah’a vermemiz gerekmektedir. Çünkü, Allahû Tealâ’ya yaklaşanlar farz ibadetlerle yaklaştıkları gibi, nafilelerle de yaklaşırlar.

Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz.” buyurmaktadır. O, insanlar için en güzel örnektir ve farz olan

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5007 SAFHA 4 TESLIM.indd 500 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 501: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 501

zikri nasıl yerine getirmişse bizim de ona uyarak bunu yerine getirmemiz gerekir. Böylece Kur’ân’daki İslâm’ı (7 safh a 4 teslimden oluşan, babamız İbrâhîm’in hanif dînini) bir bütün olarak yaşayabiliriz ve Kur’ân’ın ahlâkı ile ahlâklananlardan olabiliriz.

28.7.2 Kişi Allah’ın Emirlerine İtaat Ettikçe, Allah’ın Sevgisini Kazanır

Hanif dîninin 7 safh asını (Allah’a ulaşmayı dilemek, mürşide tâbiiyet, ruhun, fizik vücudun, nefsin ve iradenin Allah’a teslimi) gerçekleştiren kişi Âli İmrân Suresinin 31. âyet-i kerimesi gereğince, Allah’ın sevdiği bir insan olmuştur. Allahû Tealâ Âli İmrân-31’de Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e hitap ederek buyuruyor ki:

3/ÂLİ İMRÂN-31: Kul in kuntum tuhibbûnallâhe fett ebiûnî yuhbibkumullâhu ve yagfir lekum zunûbekum, vallâhu gafûrun rahîm(rahîmun). De ki: “Eğer siz Allah’ı seviyorsanız, o takdirde bana tâbî olunuz ki Allah da sizi sevsin ve sizin günahlarınızı mağfiret etsin (sevaba çevirsin). Ve Allah “Gafur”dur, “Rahîm”dir.”

Allahû Tealâ iradesini teslim edenler için Âli İmrân-76’da şöyle buyurmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-76: Belâ men evfâ bi ahdihî vett ekâ fe innallâhe yuhibbul mutt ekîn(mutt ekîne). Hayır, (öyle değil)! Kim (Allah ile olan) ahdini yerine getirir ve takva sahibi olursa, o takdirde muhakkak ki Allah, takva sahiplerini sever.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5017 SAFHA 4 TESLIM.indd 501 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 502: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM502

Burada ifade edilen ahd, sadece fizik vücudumuzun ahdi değildir. Burada geçen ahd, ruhumuzun misaki, fizik vücudumuzun ahdi, nefsimizin yemini ve irademizin misaki olmak üzere 4 tane yemini muhtevasına almaktadır.

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V), hadîs-i şerifin devamında diyordu ki: “Böylece Bana yaklaşanı severim, sevince de kulağı olurum, dili olurum. Öyle ki o kulum, Benimle işitir, Benimle görür, Benimle konuşur, Benimle tutar, Benimle yürür.”

Gerçekten O’nu sevdiğimiz an; yani emirlerini yerine getirerek irademizi teslim ett iğimizde Allahû Tealâ da bizi sever.

Kur’ân-ı Kerim’de 7 safh a ve 4 teslimi yaşayan bir kişinin, Allah tarafından irşada memur ve mezun kılındığı ifade edilmektedir. Bu noktadan itibaren kişi, Allah’ın emri ile iş görür. Artık Allah’ın emri ile iş gördüğüne göre de Allah’ı işiten, gören ve Allah’tan aldığını söyleyen birisidir.

Velâyet, kesbîdir ama velâyetin ötesinde bir de vehbî olan risâlet vardır. Allah dilediğini yaratır ve resûl olarak seçer. Resûllerin seçimi yaratılıştan gerçekleşir; onlar için irade ve serbestlik söz konusu değildir. Allahû Tealâ, risâletle vazifeli kıldığı resûlüne, hanif dîninin muhtevası olan, 7 safh a ve 4 teslimi, vehbî standartlar altında yaşatt ırır.

Allahû Tealâ, resûlleri için Kasas Suresinin 68. âyet-i kerimesindeki evrensel mesajı şöyle vermektedir:

28/KA SAS-68: Ve rabbuke yahluku mâ yeşâu ve yahtâr(yahtâru), mâ kâne lehumul hıyarat(hıyaratu), subhânallâhi ve teâlâ ammâ yuşrikûn(yuşrikûne).Ve Rabbin, dilediğini yaratır ve seçer. Ve seçim hakkı onlara ait değildir. Allah Sübhan’dır (münezzehtir) ve (onların) şirk koştukları şeylerden yücedir.

Risâletle vazifeli kişi, kendi kesbî gayreti ile daimî zikre, irşada ulaşmamış; kendi gayreti ile irşada memur ve mezun kılınmamıştır. Hepsini vehbî olarak Allah, ona yaşatt ırır. Allah gerçekleştirir ki; Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in “Böylece Bana yaklaşanı severim.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5027 SAFHA 4 TESLIM.indd 502 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 503: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 503

Sevince de kulağı olurum, dili olurum. Öyle ki kulum, Benimle işitir, Benimle görür, Benimle konuşur, Benimle tutar, Benimle yürür.” sözleriyle bu, ifade edilmektedir.

Dünya üzerinde ne kadar kavim varsa hepsinin içinde mutlaka o kavmin ana lisanıyla Allah’ın âyetlerini, hanif dîninin muhtevası olan 7 safh a 4 teslimi açıklayan bir kavim resûlü vardır. Ama her devirde bu kavim resûllerinin arasından Allahû Tealâ’nın seçtiği bir de devrin imamı vardır. Devrin imamı, Allah’ın peygamberi (nebî) ise asâleten devrin imamıdır. Son Şeriat Kitabı Kur’ân’ın kendisine verildiği Hatem’ül Enbiyâ Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’den sonra nübüvvet sona ermiştir ama risâlet kıyâmet gününe kadar devam edecektir. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz’in varisi olan her devirdeki vekâleten devrin imamını, Allah, kavim resûlleri arasından seçmektedir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîsinde: “Her devir de beni temsil eden bir kişi vardır.” buyurmaktadır. İşte Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i temsil eden bir kişi, O’nun bütün mirasını devralan, vekâleten devrin imamıdır.

Şu anda vekâleten Devrin İmamı olan Allah’ın Resûl’ü Mehdi (A.S)’a itaat eden Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e itaat etmiş gibidir. İtaat etmeyen de O’na âsi olmuş gibidir. Yani bu dönemde Mehdi (A.S)’a karşı çıkanlar, 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e karşı çıkanlarla aynı kategoride mütâlea edilir. Ama bugün O’nunla birlikte dînî hayatı yaşayan, en üst seviyede tatbik eden kişi, Ebû Bekir Sıddık (R.A) gibidir. O halde her halükârda, bizler mutlak surett e Resûlullah’ı temsilen bir kişi olan devrin imamına ârif olmalıyız, onu bulmalıyız.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) iki ayrı hadîste: “Devrin imamına ârif olmayan kişi cahiliyye standartlarıyla ölür.” ve “Her asırda dîni ikame edecek bir kişi mutlaka Allah beas eder.” buyurmaktadır. Her asırda dîni ikame etmek üzere beas edilen kişi vekâleten devrin imamıdır. O Allah’tan aldığı öğretiyi insanlara ulaştırmaktadır; Allah’ın söylediğini söyleyen, yaptırdığını yapan, Allah’ın tasarrufunda olan kişidir.

Allahû Tealâ Kaf Suresinin 16. âyet-i kerimesinde şöyle buyur-maktadır:

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5037 SAFHA 4 TESLIM.indd 503 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 504: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM504

50/KA F-16: Ve lekad halaknel insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuh(nefsuhu), ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi. Ve andolsun ki insanı Biz yaratt ık. Ve nefsinin ona ne vesveseler vereceğini biliriz. Ve Biz, ona şah damarından daha yakınız.

Günümüzde de bazı insanlar: “Allah bize şah damarımızdan daha yakınken neden Allah’a ulaşmaktan bahsediyorsunuz?” diyorlar. İşte konumuz olan hadîste geçen “yaklaşırlar” sözü bu konuyu anlatmaktadır. Allahû Tealâ, vasıta emirlerle Allah’a yaklaşandan bahsetmektedir. Allah, gerçekten bize şah damarımızdan daha yakın, ama biz Allah’a aynı dizayn içerisinde yakın değiliz. Allah’ın mukarrebleri (Allah’a yakın olanlar) arasına girebilmemiz için hanif dînini (7 safh a ve 4 teslimi) yaşamamız lâzımdır. Bir insan ancak hanîf dînini yaşayarak Allah’ın en üst seviyede dostu ve Allah’ın mukarreblerinden olur.

56/VÂKIA-7: Ve kuntum ezvâcen selâseh(selâseten). Ve (o zaman) siz üç sınıfa ayrılmış olursunuz.56/VÂKIA-8: Fe ashâbul meymeneti mâ ashâbul meymeneh(meymeneti). İşte ashabı meymene [meymene sahipleri, amel deft eri (hayat filmleri) sağından verilen cennetlikler], (ama) ne ashabı meymene!56/VÂKIA-9: Ve ashâbul meş’emeti mâ ashâbul meş’emeh(meş’emeti). Ve ashabı meşeme [meşeme sahipleri, amel deft eri (hayat filmleri) solundan verilen cehennemlikler], (ama) ne ashabı meşeme!56/VÂKIA-10: Ves sâbikûnes sâbikûn(sâbikûne). Ve sabikunlar (hayırlarda yarışıp ileri geçenler), sabikunlar.56/VÂKIA-11: Ulâikel mukarrebûn(mukarrebûne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5047 SAFHA 4 TESLIM.indd 504 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 505: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 505

İşte onlar (sabikunlar). Mukarrip (Allah’a yaklaştırılmış) olanlardır.

Âyet-i kerimeye göre 3 grup insan söz konusudur. 1- Ashab-ı Meş’eme: Allah’a ulaşmayı dilemeyen cehennemlikler, kitapları soldan ve arkadan verilen insanlardır. 2- Ashab-ı Meymene: Allah’a ulaşmayı dileyen, ermiş evliya olan ama henüz daimî zikre ulaşmamış, fizik vücut teslimini gerçekleştiren insanlar. 3- Sâbikûnlar: Müsabakalarda, hayırlarda ileri geçenlerdir. Mukarripler 7 safh ayı en üst seviyede yaşayanlardır.

Bir başka hadîs-i şerift e de: “Kim Bana bir adım yaklaşırsa, Ben ona koşarak gelirim.” buyrulmaktadır. Yani kulun devamlı olarak, Allah’ın emirlerine en üst seviyede itaat ederek, 28 basamaklık İslâm merdiveninde Allah’a yaklaşması söz konusudur. Bir insanın, Allah’ın mukarreblerinden olabilmesi için Allah dizaynını bu şekilde gerçekleştirmiştir. Allahû Tealâ sıfır zaman aralığında her şeyi yapmaya kaadirdir. Elbett e Allahû Tealâ bize ve her şeye yakın ama bizim Allahû Tealâ’ya yakın (mukarreb) olabilmemiz için, nefsimizi önce 7 kademede tezkiye etmemiz sonra da tasfiye etmemiz lâzımdır. Allahû Tealâ bunu herkese farz kılmıştır.

28.7.3 Allah ile İşiten, Konuşan, Tutan, Yürüyen Kişi Devrin İmamıdır

Her dönemde Devrin İmamı, Allah’ın tasarrufundadır. Hakk aşığı Yunus Emre’nin; “O ne derse ben yaparım. Ama ben ne dersem O yapar.” sözü de, tasarrufu ifade etmektedir. Kendisi tasarruft a olduğu için Allah ne derse Yunus onu yapmaktadır. Zaten Allah’ın söylett irdiğini söylediği

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5057 SAFHA 4 TESLIM.indd 505 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 506: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM506

için Yunus ne derse Allah da onu yapmaktadır.Günümüzde de Mehdi (A.S) Vekâleten Devrin İmamı olması

hasebiyle Allah’ın tasarrufundadır. Hadîs-i şerift e geçen “Benimle işitir, Benimle görür, Benimle konuşur, Benimle tutar benimle yürür.”sözleri, A’dan Z’ye kadar tasarrufu anlatmaktadır.

Allahû Tealâ A’râf Suresinin 188. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

7/A’RÂF-188: Kul lâ emliku li nefsî nef ’an ve lâ darran illâ mâşaallâh(mâşaallâhu), ve lev kuntu a’lemul gaybe lesteksertu minel hayri ve mâ mes-seniyes sûu in ene illâ nezîrun ve beşîrun li kavmin yu’minûn(yu’minûne). De ki: “Allah’ın dilemesi hariç, ben kendime fayda veya zarar verecek güce malik değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, hayrı mutlaka çoğaltırdım, bana bir kötülük dokunmazdı. Ben ancak mü’min olan kavim için bir nezir (uyaran) ve müjdeleyiciyim.

Âyet-i kerimede geçen ifadelerden tasarruft a olan devrin imamının serbest iradesinin olmadığı; Allah’ın İlâhi İradesi ile hareket ett iği net olarak anlaşılmaktadır. O, Allah’ın İlâhi İradesi ile hareket ett iğine göre, Allah’ın tasarrufundadır. Gerçekten gaybı bilen Allah’tır. Ama Allahû Tealâ gaybı dilediğine bildirir. Nasıl bildirir? Allahû Tealâ, seçtiği resûllerden bir tanesine dilediği gaybı bildirdiğini beyan etmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-179: Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hatt â yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tett ekû fe lekum ecrun azîm(azîmun).” Allah mü’minleri; pisi, temizden ayırıncaya kadar, şu üzerinde bulundukları hâl üzere bırakacak değildir. Allah sizi gayb üzerine (gaybten) haberdar edecek de

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5067 SAFHA 4 TESLIM.indd 506 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 507: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 507

değildir. Fakat Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer, (gaybı ona, o resûlüne bildirir). O halde, Allah’a ve O’nun resûllerine îmân edin. Ve eğer îmân eder ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için ECRUN AZÎM (büyük mükâfat) var.72/CİNN-26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehaden. O (Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz). 72/CİNN-27: İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadan.Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O takdirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından gözetenler sevkeder ki.

Kimse gaybı bilmez ama Allahû Teala gaybı dilediği kullarına bildirir ki; o dilediği kul, tasarrufuna aldığı kuldur. O zaman bu âyet-i kerimeler de net olarak hadîs-i şerifl e örtüşmektedir. Dileme ve irade açısından tasarrufu anlatmaktadırlar. Tasarruft an bahseden bir başka âyet-i kerime de Enfâl Suresinin 17. âyet-i kerimesidir.

8/ENFÂL-17: Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun). Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve att ığın zaman da sen atmadın ama Allah att ı. Ve Allah, mü’minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.

Burada Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir avuç kumu yerden alıp düşmanın üzerine att ığı zaman Allahû Tealâ: “Onu sen atmadın, Biz att ık.” demektedir. Bu atılmanın bir ahsen belâ olduğu da net olarak ifade

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5077 SAFHA 4 TESLIM.indd 507 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 508: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM508

edilmektedir. Burada tasarruft a olan devrin imamı imtihan vesilesidir. Tasarruft a olan devrin imamı, 7 safh a 4 teslimi gerçekleştirmiştir. Yetmez, Allahû Tealâ onu risâletle vazifeli kılmıştır. Sonra da risâletle vazifeli kıldığı resûller arasından, onu tasarruf rızasının sahibi olarak Kendine seçmiştir.

Öyleyse dikkat edin tasarruft a olan devrin imamı bizim için bir imtihansa, o ahsen bir imtihan, ahsen bir belâdır. Çünkü devrin imamının kendisi zaten ahsendir.

Allahû Tealâ Zumer-18’de sahâbeyi tarif ederken şöyle buyurmaktadır:

39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yett ebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi). Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleri).

14 asır evvel ahsen söz, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in sözüydü. Çünkü o Allah’ın kendisine söylett irdiğini söylüyordu. Günümüzde ise ahsen söz, âlemler için hidayetçi olarak tayin edilen, vekâleten Devrin İmamı, Mehdi (A.S)’ın sözüdür. Çünkü O Allah’ın kendisine söylett irdiğini söyler. Yani ahsen söz, Allah’ın sözüdür. Allahû Tealâ imtihanını bir vasıtayla (tasarruft a olan vekâleten devrin imamı ile) gerçekleştirmektedir.

Fitneyi oluşturan insanlar, Allah’ın Resûl’ü hakkında ulu orta, ileri geri konuşan kişilerdir. Fitnenin üreticileri onlardır. Oysa Allahû Tealâ’nın Kendisine teslim aldığı, risâletle vazifeli kıldığı, tasarrufuna aldığı devrin imamı, kendisinden bir söz söyleyemez. Kendisine ne zarar, ne de fayda verebilir. Hiçbir şey yapamaz. Sadece Allahû Tealâ’nın söylediğini söyleyen, yaptırdığını yapan Allah’ın tasarrufunda olan birisidir. Allah’ın tasarrufunda olması hasebiyle o ahsendir ve ahsen belâyı oluşturur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5087 SAFHA 4 TESLIM.indd 508 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 509: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 509

4/NİSÂ-80: Men yutiır resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzen). Kim Resûl’e itaat ederse, böylece andolsun ki Allah’a itaat etmiş olur. Ve kim yüz çevirirse, o takdirde Biz seni, onların üzerine muhafız olarak göndermedik.

Âyet-i kerimede ifade edilen resûl, Allah’ın tasarrufuna aldığı resûldür. Her devirde vekâleten devrin imamı, Allah’ın tasarrufunda olan resûldür. Kim resûle itaat ederse, Allah’a itaat etmiştir. Çünkü o Allah’ın kendisine söylett iğini söylediği için o söze uyarak itaat eden, Allah’a itaat etmiştir.

Bugün de Allah’a itaat edenler, Allah’a ulaşmayı dileyerek resûle itaat edenlerdir. Resûl’ün emrine uyup, zikrini günbegün artt ırarak 7 safh a 4 teslimi yaşama gayretinde olanlardır.

Nasıl 14 asır evvel sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile bir Asrı Saadeti yaşamışlarsa günümüzde de Mehdi (A.S)’la birlikte bir Asrı Saadet devri olacaktır ve bütün insanlar Kur’ân ahlâkını Mehdi (A.S)’dan öğreneceklerdir. İslâm Birliği, Mehdi (A.S) ve Hz. İsa (A.S)’ın birlikte dînleri birleştirmesiyle gerçekleşecektir. O zaman insanlar tek dîn olan, Allah’ın dînini idrak edeceklerdir. Herkesin Allah’a ulaşmayı dilemesi, 3. kat cennet ve dünya saadetinin yarısını kazanmalarını sağlayacaktır. İşte bu şartlarda bir asrı saadet gerçekleşecektir. Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Ni’meti şükür ile bağlayınız. Şükretmezseniz ni’met elden gider” buyurmaktadır. Nasıl şükredeceğimiz Bakara-152’de tarif edilmektedir.

2/BAKA RA -152: Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûn(tekfurûni). Öyle ise Beni zikredin ki Ben de sizi zikredeyim. Ve Bana şükredin ve sakın küfür üzerine olmayın.

Şükre giden yol zikirden geçmektedir. Sürekli zikrimizi artt ırmamız gerekmektedir. Fıska düşenler birden o noktaya gelmezler. Fısktan evvel yavaş yavaş zikir azalması gerçekleşir. Zikir azalması, yozlaşmaya,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5097 SAFHA 4 TESLIM.indd 509 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 510: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM510

yozlaşma hizmett eki tembelliğe ve en sonunda fitnenin elebaşı olma noktasına götürmektedir. Bu süreci iblis yavaş yavaş kişi farketmeden gerçekleştirir.

Allahû Tealâ Cinn Suresinin 21. âyet-i kerimesinde de tasarruft an bahsetmektedir.

72/CİNN-21: Kul innî lâ emliku lekum darren ve lâ raşedâ(raşeden). De ki: “Muhakkak ki ben, size bir zarar verme ve sizi irşad etme gücüne malik (sahip) değilim.”

Devrin imamı Allahû Tealâ’nın kendisine söylediğini söyleyen, yaptırdığını yapan olması hasebiyle, kimseye zarar verici olamaz. İrşad etme gücüne de sahip değildir. Elbett e o Allah’ın irşad etmesi ile irşad eder. Allahû Tealâ, Kasas-56’da Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e şöyle buyurmaktadır:

28/KA SAS-56: İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne). Muhakkak ki sen, sevdiğin kişiyi hidayete erdiremezsin (onun ruhunu Allah’a ulaştıramazsın). Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Ve O, muhtedileri (hidayete erenleri) daha iyi bilir.

Resûl, Allah’tan aldığı emre uygun olarak hidayeti tebliğ eder. Serbest iradenin sahibi olan insan, kalben Allah’a ulaşmayı dilediği takdirde, Allahû Tealâ Şurâ-13’te verdiği söz gereğince o kişiyi Kendisine mutlaka ulaştırır.

42/ŞURÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5107 SAFHA 4 TESLIM.indd 510 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 511: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 511

ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ett iğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

Bir insan, Peygamberin en sevdiği dahi olsa kalben Allah’a ulaşmayı dilemezse, Allah o kişinin kalbinde o talebi görmediği sürece hiçbir zaman ona furkanları vermeyecektir. Furkanların sahibi olmayan bir insan, Allah’a göre sağır, dilsiz ve kördür. Sağır, dilsiz ve kör olan bir kişinin Kur’ân’daki İslâm’ı yaşayabilmesi zaten mümkün değildir. Bu şartlarda sahip olduğu ilmi de yaşayamaz ve sahip olduğu ilim faydasız ilimdir.

O halde önümüzdeki örnek her daim devrin imamıdır. İrşad kademesinin en üzerinde, en üstünde olandır ve Allah’ın en sevdiği kuldur. Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîs-i şerifinde: “Kim zamanın imamına ârif olmazsa, o cahiliyye standartlarında ölür.” buyurmaktadır. Zamanın imamı her devirde dîni ikame edecek olan kişidir. 14 asır evvel zamanın imamı Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’di. Bu nedenle Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’i tasarruft a olan Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e açıklıyordu. Kıyâme Suresi 16, 17, 18, 19. âyetlerine bakıldığında net olarak bu durum görülmektedir.

75/ KIYÂME-16: Lâ tuharrik bihî lisâneke li ta’cele bihî.O’na (Kur’ân-ı Kerim’i ezberlemeye), acele ederek, O’nunla (Cebrail (A.S) ile beraber) dilini hareket ett irme.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5117 SAFHA 4 TESLIM.indd 511 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 512: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM512

75/KIYÂME-17: İnne aleynâ cem’ahu ve kur’ânehu.Muhakkak ki O’nun toplanması ve okunması Bize aitt ir.75/KIYÂME-18: Fe izâ kara’nâhu fett ebi’kur’ânehu.Öyleyse O’nu okuduğumuz zaman, artık O’nun (Kur’ân’ın) okunuşuna tâbî ol.75/KIYÂME-19: Summe inne aleynâ beyânehu.Sonra O’nun beyanı (açıklanması) muhakkak ki Bize aitt ir.

Allahû Tealâ, her devirde Kur’ân-ı Kerim’i tasarrufuna aldığı resûle öğretmektedir. İçinde bulunduğumuz çağda Mehdi (A.S) da Allah’ın tasarrufuyla bize öğretmektedir. Biz Kur’ân-ı Kerim’i öğrenip yaşarsak, o zaman hanif dînini yaşayan, 7 safh a 4 teslimi hayatına tatbik eden, Kur’ân ahlâkı ile ahlâklanan, Allah’ın ahlâkı ile ahlâklanan, kâmil bir kul oluruz. O halde Allah’a giden yol, Allah’a ulaşmayı dilemekten geçmektedir.

Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hadîsleri, Kur’ân âyetleri ışığında incelendiği zaman âyetlerle %100 örtüştüğü görülmektedir. Günümüz geleneksel dîn tatbikatında Allah’a ulaşma dileği olmadığı için tâbiiyet de yoktur. Doğal olarak sonraki safh aların hiçbirisi de yoktur. İslâm’ın 5 şartını yerine getirerek kendini Sıratı Mustakîm’de zannedenler, ne yazık ki aldanmaktadırlar. Bu aldanıştan, bu şeytanî tuzaktan, bid’atlerden oluşan dîn tatbikatından kurtulmak, hidayetle gönderilen resûlün tebliğini kabul ederek, davetine icabet ederek, Allah’a ulaşmayı dileyerek mümkündür. O zaman kişi Allah’ın hakikâtleri ile Allah’ın dînini yaşayabilir.

Allah’ın en çok sevdiği ile birlikte olmak bir mazhariyett ir, bir şereft ir, bir güzelliktir, bir mutluluktur, bir huzurdur.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5127 SAFHA 4 TESLIM.indd 512 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 513: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 513

28.8 “Allahû Tealâ, Her Yüzyılın Başında Bu Dîni İkame Edecek Birini Mutlaka Beas Eder, Gönderir.”

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmaktadır: “Allahû Tealâ, her yüzyılın başında bu dîni ikame edecek birini mutlaka beas eder, gönderir.” (K: Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayinevi: 14/412. Melahim Hadis No: 4291)

Bu hadîs-i şerifin aşağıdaki gibi farklı şekillerde rivayetleri mevcutt ur.

● “Ebû Hureyre’nin rivayetine göre; Resulullah (S.A.V) şöyle buyurmuş: Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah her yüz senenin başında şu ümmetin dînini bid’att en (dîne sonradan karışmış batıl uygulamalardan) ayıracak, yenileyecek (ilim sahibi) bir zatı gönderir.” (K: Sünen-i Ebu Davud, 5/100). ● “Her yüz sene başında bu ümmetin uleması arasından bir müceddid gelecek ve şeriatı (Kur’ân ahlâkı ve fazileti ile Peygamberimiz (S.A.V)’in sünnetini) ihya edecektir (canlandıracaktır). (K: Mektubat-ı Rabbani, 1/520).● Ashab-ı Kütüb-i Sitt e’den İmam-ı Hâkim’in Müstedrek’inde ve Ebu Dâvud’un Kitab-ı Sünen’inde, Beyhaki Şuab-ı Îmân’da tahric buyurdular (meydana koydular): “Her yüz senede bir, Cenâb-ı Hak bir müceddid-i dîn (dîni yenileyen) gönderiyor.” (K: Barla Lahikası, s. 119).

Hadîs-i şerift e Resûlullah (S.A.V) Efendimiz, Allahû Tealâ’nın her yüzyılın başında dîni ikame edecek olan birisini vazifeli kılarak gönderdiğini ifade etmektedir. Âyetlerin ışığında hadîsi incelediğimizde, hidayetle vazifeli olan Allah’ın Resûl’ü Mehdi (A.S)’a işaret ett iğini göreceğiz.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5137 SAFHA 4 TESLIM.indd 513 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 514: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM514

28.8.1 Mehdi (A.S) ve Hz. İsa (A.S)

Meseleye zaman itibariyle baktığımızda 1876 yılında doğan Said Nursi Hazretleri’nden tam 100 yıl sonra, 1976 yılında Allah’ın hidayetle vazifelendirdiği Resûl’ünün tebliğ etmeye başladığını görmekteyiz. Resûlullah (S.A.V) Efendimiz, her asırda (her 100 yılda) bir, Allahû Tealâ’nın mutlaka dîni ikame edecek olan birisini gönderdiğini hem âyetlerde hem de hadîste %100 net olarak bize bildirilmektedir. 13. asrın müceddidi Said-i Nursî Hazretleri, Ondan evvel de 12. asrın devrin imamı, müceddidi Mevlâna Halid-i Bağdadî Hazretleridir.

Hicri 7 Rebiyyulevvel 1406 tarihinde Milâdî karşılığıyla 17 Ocak 1986 Cuma günü insanlık tarihinde hidayet çağının ilk 10 yıllık giriş devresi tamamlanmıştır. İndi İlâhî’de arkadan öne bakıldığı zaman solda 4 metrelik yükseklikte altın tahtların bulunduğunu biliyoruz ve en üst seviyedeki tahtt a Allahû Tealâ’nın Livâ-i Hamd Sancağı’nı diktiğini, bu olayın o tarihte gerçekleştiğini Allahû Tealâ, bize hamd olsun müjdelemiştir.

1986 Ocak ayının 16’sı Perşembe gününü Cuma gününe bağlayan gecede, İndi İlâhî’de işte bu önemli merasim gerçekleşmiştir. O gece seher vaktinde üzerinde “Lâ ilâhe illâllah” yazan Livâ-i Hamd Sancağı, Devrin İmamı’nın İndi İlâhî’deki tahtının üzerine yerleştirilmiştir. Bu taht som altından, üzeri çeşitli mücevherlerle tamamen örtülmüş vaziyett edir. Allahû Tealâ tahtın üzerinde, Allahû Tealâ’nın Resûl’ü Mehdi (A.S)’ın, 7 vasfıyla o görevin sahibi olduğunu işaret buyurmaktadır.

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in Livâ-i Hamd Sancağı için hadîslerde söylediklerine beraberce bakalım. “Ümmetimin en hayırlısı ve sizin zorluklarınızı gideren velîniz olan kimseye katılın. O, Mehdi’dir.” Demek ki her devirde görevli bir imam olduğu gibi günümüzde de hidayeti tebliğ eden Mehdi (A.S) kesinlikle İslâm âleminin bütün zorluklarını kaldıracak olan, Allahû Tealâ’nın kendisine yetki verdiği, yetki sahibi kıldığı devrin imamıdır.

Resûlullah (S.A.V) Efendimiz’in hadîs-i şerifl erde beyan ett iği

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5147 SAFHA 4 TESLIM.indd 514 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 515: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 515

işaretlerden bir tanesi de Allahû Tealâ’nın, İsa (A.S)’ın yeryüzüne inişini ifade etmesidir. Kur’ân-ı Kerim âyetlerine göre İsa (A.S) öldürülmedi. Allahû Tealâ O’nu katına ref ett i ve âhir zamanda, Mehdi (A.S) döneminde ikinci kere dünyaya gelecektir.

Nisâ Suresinin 157, 158, 159. âyet-i kerimelerine baktığımız zaman Allahû Tealâ bu hakikati şöyle dile getirmektedir:

4/NİSÂ-157: Ve kavlihim innâ katelnal mesîha îsabne meryeme resûlallâh(resûlallâhi), ve mâ katelûhu ve mâ salebûhu ve lâkin şubbihe lehum, ve innellezinahtelefû fîhi le fî şekkin minh(minhu), mâ lehum bihî min ilmin illett ibâaz zann(zanni), ve mâ katelûhu yakînâ(yakînen). Ve onların, “Muhakkak ki, Allah’ın resûlü Meryem’in oğlu İsa Mesih’i biz öldürdük.” sözleri (çok büyük ift iradır). Ve onu öldürmediler ve onu asmadılar. Fakat (öldürülen adam) onlara, (Meryem’in oğlu İsa Mesih’e) benzer olarak gösterildi. Ve muhakkak ki onun hakkında ihtilafa (anlaşmazlığa) düşenler, ondan (bu hususda) mutlaka şüphe içindeler. Onların, onunla ilgili olarak, zanna tâbî olmaktan başka bir ilimleri (bilgileri) yoktur. Ve onu kesinlikle öldürmediler (öldüremediler).4/NİSÂ-158: Bel refeahullâhu ileyh(ileyhi). Ve kânallâhu azîzen hakîmâ(hakîmen). Hayır, Allah onu, Kendisine yükseltt i. Ve Allah Azîz’dir (üstündür, güçlüdür), Hakîm’dir (hüküm ve hikmet sahibidir).4/NİSÂ-159: Ve in min ehlil kitâbi illâ le yu’minenne bihî kable mevti(mevtihî), ve yevmel kıyâmeti yekûnu aleyhim şehîdâ(şehîden). Ve ancak, kitap ehlinden olanlar (onu tekzip eden Yahudiler ve “Allah’ın oğlu” diyen Nasraniler), O’na ölümünden önce mutlaka îmân edecekler. Ve o, kıyâmet günü onların üzerine şahit olacak.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5157 SAFHA 4 TESLIM.indd 515 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 516: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM516

Hz. İsa kıyâmetin bir ilmidir. Allahû Tealâ Hz. İsa’yı Kendi katına ref etmiştir ve âhir zamanda tekrar dünya hayatına gönderecektir. İsa (A.S) göğe kaldırıldıktan 2000 yıl sonra dünyaya geleceğine göre, bunu yaşayan herkesin artık kıyâmet hakkında hiçbir şüphesi kalmayacaktır. Kıyâmetin hak olduğu bilinecektir. Bu açıdan Hz. İsa, kıyâmet alâmetlerinden en büyük işarett ir.

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz bir hadîs-i şerifinde: “Beni hak peygamberi olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki Meryem oğlu İsa kıyâmete yakın indirildiği zaman, benim ümmetimde kendi peygamberliği dönemindeki sahâbeleri olan havarilerine halef, onların yerini tutacak kimseler bulacaktır.” buyuruyor. İsa (A.S)’ın peygamberliği dönemindeki sahâbeleri olan havarilerine halef olanlar, bugün Mehdi (A.S)’ın etrafında toplananlar olduğunu Allahû Tealâ açıkça ifade etmektedir.

Allahû Tealâ’nın dizaynına göre; Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz hadîs-i şerifinde Hz. Ali’ye: “Ya Ali, âhir zamanda Hz. İsa (A.S)’ın arkasında namaz kılacağı kişi bizdendir.” buyurmuştur. Anlıyoruz ki Mehdi (A.S), Hz. İsa indiğinde muhakkak ki velâyetin gerektirdiği dizayn içerisinde nebî olan Hz. İsa’ya namaz kılmayı teklif edecek ama, İsa (A.S): “Bu ümmetin imamı kendisindendir. Kâmet senin için getirildi.” buyurarak, O’nun arkasında namaza duracaktır. İsa (A.S) bu standart içinde Mehdi (A.S) ile birlikte olacaktır.

Yine bir başka kaynaktan ulaşan hadîs şöyledir: “Meryem oğlu İsa gökten nüzul ett iğinde onların emiri Mehdi kendisine; ‘Gel, bize namaz kıldır’ der. Ancak o: “Şu ümmete Allah’ın bir ikramı olan sizin biriniz diğerinize emirdir. İmamınız kendinizdendir.” der.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz’in de “İsa (A.S)’ın arkasında namaz kılacağı kişi bizdendir.” buyurmasıyla, günümüzde Devrin İmamı’nın huzur namazını tarif ederken, önde huzur namazının imamı, arkasındaki iki kişiden bir tanesinin Hz. İsa olduğunu bize söylemesi (Resûlullah’ın hadîsiyle bire bir örtüştüğü için), îmânımızı bir kat daha artt ırmıştır. “Bu ümmetin Mehdisi, İsa (A.S)’a imam olandır.”

O halde Devrin İmamı’nın Allah katındaki değeri, Resûlullah’ın söylediği bu hadîslerden net olarak ortaya çıkmaktadır. Hz. İsa, nübüvvetin sahibidir. Devrin imamı hayy olmakla kaimdir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5167 SAFHA 4 TESLIM.indd 516 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 517: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 517

28.8.2 Deccâl Fitnesi

“Dabbetül Arz, Hz. Musa’nın âsası ve Süleyman (A.S)’ın mührüyle çıkacaktır.”

Huzeyfetul Gaff ari’den nakledilen bu hadîs-i şerift e sadece Dabbetül Arz değil, Deccâl fitnesi, Duhan fitnesi, Güneş’in batıdan doğması ve İsa (A.S)’ın yeryüzüne inişi de söz konusudur. İşte Deccâl fitnesi gâyet açıktır. Âhir zamanda zuhur edecek olan yalancı bir kişi söz konusudur. İslâm dînini ve müslümanları ifsad edip, kötülüğe ve bozgunculuğa sevk etmek isteyen, şeytanın son temsilcisi Deccâldir. Hz. İsa (A.S)’ın yeryüzüne inmesiyle, İsa (A.S) ve Mehdi (A.S)’ın askerleriyle birlikte Deccâl öldürülecektir.

28.8.3 Duhan Fitnesi

Duman anlamına gelen Duhan fitnesi ise; dînde fırkalara ayrılmaktan kaynaklanan fitnenin her tarafı sarmasıdır. İşte Deccâl fitnesi ve Duhan fitnesinin olduğu dönemde Dabbetül Arz da çıkacaktır.

28.8.4 Güneşin Batıdan Doğması ve Dabbetül Arz

Dabbetül Arz ile ilgili âyet-i kerime şöyledir:

27/NEML-82: Ve izâ vakaal kavlu aleyhim ahracnâ lehum dâbbeten minel ardı tukellimuhum ennen nâse kânû bi âyâtinâ lâ yûkınûn(yûkınûne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5177 SAFHA 4 TESLIM.indd 517 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 518: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM518

Ve onların üzerine (Allah’ın Kitap’ta söylediği) söz vuku bulunca, onlara arzdan dabbe çıkardık (çıkarırız). İnsanların (Kitap’taki) âyetlerimize yakîn hasıl etmediklerini söyleyecek.

İnsanların âyetlere yakîn sahibi olmaması, Allah’a ulaşmak dileğinin dîn tatbikatından kaldırılması sebebiyledir. Evet, dîn tatbikatında, İslâm’ın 5 şartının muhtevası içerisinde Allah’a ulaşmayı dilemek yoktur. Dilemek olmayınca geri kalan safh aların hiçbirisinin olması mümkün değildir.

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, Dabbetül Arz hakkında: “Çıkacak olan kıyâmet alâmetlerinden ilki Güneş’in batıdan doğmasıyla, bir kuşluk vakti dabbenin insanlara karşı zuhurudur. Bu iki alâmett en biri arkadaşından evvel olur. Akabinde diğeri onu mutlaka takip eder, zahire gelir.” buyurmaktadır.

Hadîs, Güneş’in batıdan doğmasıyla Dabbetül Arz’ın birbiriyle ilişki içerisinde olduğunu beyan etmektedir. Kur’ân âyetleri ışığında konuyu incelediğimizde; Kur’ân’da dabbenin geçtiği âyet-i kerime olan Neml Suresinin 82. âyet-i kerimesinde “Söz vuku bulunca” cümlesindeki bu çağ “hidayet çağı” mânâsına gelmektedir. Hidayet çağında vukû bulan, Duhan fitnesine işaret edilmektedir.

Âyett e “dabbe” kelimesi ile neyin kastedildiğini, Kur’ân’ın diğer âyetlerine baktığımız zaman anlamak mümkündür. “Kavl; söz, kitap” gibi farklı mânâlara geldiği gibi, en çoğunlukla bu mânâda kullanılmaktadır. Bakara Suresinin 263. âyet-i kerimesinde “söz” anlamında kullanılan kavl, Neml Suresinin 48. âyet-i kerimesinde “kitap” anlamında, Secde Suresinin 13. âyet-i kerimesinde “azap” mânâsında kullanılmıştır. Bunları yan yana getirdiğimiz zaman günümüz Hidayet Çağı’na işaret edildiği net olarak anlaşılmaktadır.

2/BAKA RA -263: Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâ(ezen), vallâhu ganiyyun halîm(halîmun). Güzel bir söz ve mağfiret (bağışlayıp iyi davranma), arkasından eza gelen bir sadakadan daha hayırlıdır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5187 SAFHA 4 TESLIM.indd 518 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 519: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 519

Allah Gani’dir, Halîm’dir. 27/NEML-82: Ve izâ vakaal kavlu aleyhim ahracnâ lehum dâbbeten minel ardı tukellimuhum ennen nâse kânû bi âyâtinâ lâ yûkınûn(yûkınûne). Ve onların üzerine (Allah’ın Kitap’ta söylediği) söz vuku bulunca, onlara arzdan dabbe çıkardık (çıkarırız). İnsanların (Kitap’taki) âyetlerimize yakîn hasıl etmediklerini söyleyecek.32/SECDE-13: Ve lev şi’nâ le âteynâ kulle nefsin hudâhâ ve lâkin hakkal kavlu minnî le emleenne ce-henneme minel cinneti ven nâsi ecmaîn(ecmaîne). Ve eğer dileseydik, bütün nefslere kendi hidayetlerini elbett e verirdik (herkesi hidayete erdirirdik). Fakat Benim: “Mutlaka cehennemi, tamamen cinlerden ve insanlardan dolduracağım.” sözü(m) hak oldu.

Günümüzde Devrin İmamının, tebliğe başladığı zamandan bugüne kadar olan öğretilerinde; tebliğe ilgisiz kalanlar, tebliği yalanlayanlar ve tebliğe karşı çıkanlar olmak üzere 3 grup insan söz konusudur. Bunun yanında dördüncü grup ise tebliğe muhatap olduktan sonra Allah’a ulaşmayı dileyip, 7 safh a ve 4 teslimi yaşayanlardır.

İşte Dabbetül Arz’dan insanlara, Allah’ın âyetlerine yakîn sahibi olmadığını söyleyen Hidayet Çağı’nın Önderi, Devrin İmamı Mehdi Resûl’dür. Dabbe hakkındaki bu bilgiler uydudan yayın yapan bir kanalı bir bütün olarak bizlere ifade etmektedir. Neml Suresindeki “dabbe” kelimesinin özelliklerini tarif ett iğimizde; hafif yürüyen, debelenen olarak açıklanıp, hareketli, canlı bir varlık mânâsına gelmektedir. Ayrıca yerden yukarıya yükseltilmiş, çıkartılmış sesli bir cihaz mânâsına da gelmektedir. Etrafa belli mesajları yayan bu konuşmalar, tüm insanlığa yönelik olan bir mesajı ifade etmektedir.

Bütün bunları birleştirdiğimiz an; günümüz teknolojisinin bir ürünü olan, uydudan yayın yapan televizyon olarak karşımıza çıkmaktadır. Televizyon, hareketli görüntüleri frekansları belli bir bilgi akışı içerisinde sağlayan teknik bir cihazdır. Âhir zaman işaretlerinden olan, yerden

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5197 SAFHA 4 TESLIM.indd 519 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 520: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM520

mamur olan bu dabbe, insanlarla konuşmaktadır. Bu televizyonda Allah’ın Resûl’ü konuşarak tüm insanlığa seslenmektedir. Çünkü O, sadece kendi kavminin resûlü değil, bütün insanlığa Allah tarafından gönderilen, vazifeli kılınan hidayetçidir ve şu anda her ülkede, o ülkenin lisanıyla konuşan bir televizyon mutlaka vardır. Dolayısıyla Efendimiz’in sözlerinin insanlara ulaştırılması âyet-i kerimeyle birebir örtüşmektedir.

Hz. Ali’den nakledilen bir hadîs-i şerift e: “Kuyruğu olan bir dabbe değil, sakalı olan bir dabbedir.” diyerek bir erkek olduğuna işaret edilmiştir. Hz. Ali ve Ebul Hüveyr (R.A)’dan kaynaklanan hadîs-i şerif ise şöyledir: “Hz. Musa’nın asası ve Hz. Süleyman’nın mührüyle çıkacak, Hz. Süleyman’ın mührüyle mü’minlerin yüzünü ağartacak, Hz. Musa’nın âsasıyla da kâfirlerin burnunu kıracaktır.” Hz. Musa’nın âsası ile, Hz. İsa geldiği zaman Deccâl’in ortadan kaldırılacağını ifade etmiştik. İşte o kâfirlerin burnunun kırılması, onların kökünün kazınmasıyla gerçekleşir.

Dabbetül Arz’la birlikte olan Güneş’in batıdan doğması Devrin İmamı’nın bu uydudan tebliğ yapmasına işaret etmektedir. Böylece, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in buyurduğu “Güneş’in batıdan doğmasıyla” sözü tahakkuk etmiştir.

Öyleyse bütün bu işaretleri yanyana getirdiğimiz zaman karşımıza 14. asır çıkmaktadır. Devrin İmamı Mehdi Resûl’ün (Hidayet Çağının Önderi) içinde bulunduğumuz hidayet çağındaki görevi, dînlerin birleştirilmesi, İslâm birliğinin kurulması, Kur’ân ahlâkının bütün dünya insanına ulaştırılmasıdır. Allahû Tealâ bu görevlerin hepsini günümüzde Devrin İmamı’na vermiştir. İslâm Âlemi’nin beklediği Mehdi (A.S), Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in müjdelediği Devrin Ahmedi’dir. Hz. İsa ile birlikte dînleri birleştirecek olan Resûl, 34 yıldır Allah’ın emriyle, Allah’ın tasarrufunda tebliğ yapmaktadır. İnsanlara bildirdiği, Kur’ân’da unutulan Allahû Tealâ’nın hakikatleridir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5207 SAFHA 4 TESLIM.indd 520 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 521: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 521

28.8.5 Ulûl Azm Nebîlerin Yardım Ettiği Resûl Peygamber Efendimiz Değildir

Biliyorsunuz ki Kur’ân-ı Kerim, evvelin de kitabıdır, âhirin de kitabıdır, ânın da kitabıdır. Nübüvvet Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’le son bulmuştur. Ulûl’azm nebîlerinin âhir zamanda geldiği zaman kendisine yardım edilmesini istediği ve buna dair Allahû Tealâ’nın kendilerinden misak aldığı muhtevayı Rabbimiz, Âli İmrân Suresinin 81. âyet-i kerimesinde ifade etmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne). Ve Allah, nebilerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah’ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ett iniz mi (kabul ett iniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ett ik (kabul ett ik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.

“Sizden sonra bir resûlümüz gelecek sizdekini tasdik edecek.”

O Resûl;

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5217 SAFHA 4 TESLIM.indd 521 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 522: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM522

◗ Musa (A.S) ve tâbiinlerinin yaşadığı 7 safh a ve 4 teslimi Tevrat âyetleriyle,

◗ İsa (A.S) ve havarilerinin birlikte yaşadığı 7 safh a ve 4 teslimi İncil âyetleriyle,

◗ Nebîler Sultanı Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’le sahâbenin yaşadığı Kur’ân’daki İslâm’ı 7 safh a ve 4 teslimi yine Kur’ân âyetleriyle tasdik edecektir.

Allahû Tealâ nasıl Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le şeriat kitaplarını tamamlamışsa, nurunu da Mehdi (A.S)’la tamamlayacaktır.

9/TEVBE-32: Yurîdûne en yutfîû nûrallâhi bi efvâhihim ve ye’ballâhu illâ en yutimme nûrehu ve lev kerihelkâfirûn(kâfirûne). (Onlar) ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmeyi istiyorlar. Ve Allah, kâfirler kerih görseler bile nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemez.

Kur’ân-ı Kerim’in Son Şeriat Kitabı olması ve Allah tarafından koruma altına alınması sebebiyle, Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’den sonra şeriatla görevli olarak ikinci bir nebînin gelmesi artık mümkün değildir. Ancak Allahû Tealâ’nın şeriat kitaplarını verdiği peygamberlerinin olmadığı dönemde, o şeriat kitaplarındakini tasdik etmek üzere Allahû Tealâ âhir zamanda Asrın Müceddidini vazifeli kılmıştır. Hz. İsa gelmeden evvel Yahudiler 7 safh a ve 4 teslimden uzaklaşıp Tevrat’ı unutmuşlardır. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz gelmeden evvel Hıristiyanlar İncil’deki 7 safh a ve 4 teslimi unutmuşlar ve dînde fırkalara ayrılmışlardır. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz’den 1400 yıl sonra İslâm âlemi de dînde fırkalara ayrılmış 7 safh a ve 4 teslimi unutmuştur.

Hâlbuki Hanif dîni yaratılış dînidir ve Allahû Tealâ bu sebeple herkesi hanif fıtratıyla yaratmıştır. Hanif fıtratındaki muhteva, tek

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5227 SAFHA 4 TESLIM.indd 522 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 523: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 523

Allah’a inanmak ve Allah’a teslim olmaktır. Zâriyât Suresinin 56. âyet-i kerimesine baktığımız zaman yaratılış hedefimizin “Allah’a kul olmak” olduğunu görürüz.

51/ZÂRİYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya’budûn(ya’budûni). Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yaratt ım.

Allah’a kul olmak; 28 basamaklık bir İslâm merdiveninde, yükselme ve yücelme basamakları içerisinde 7 safh a 4 teslimle ruhumuzu, fizik vücudumuzu, nefsimizi ve irademizi Rabbimize teslim etmektir.

Öyleyse âhir zamanda ulûl’azîm nebîlerinin kendisine yardım ett iği Resûl, hidayetle vazifeli olan Mehdi (A.S)’dır. O Resûl, 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in: “Ümmetimin en hayırlısıdır.” diye buyurduğu, Hidayet Çağı’nın önderidir.

“Bizimle insanlar nasıl şirkten kurtuldularsa O’nunla da fitneden kurtulacaklardır.” hadîsinde beyan buyrulduğu üzere, insanların o en büyük fitneden kurtuluşu Mehdi (A.S) ile gerçekleşecektir. Onun döneminde insanlar dîni, insanların yazdığı el yazması kitaplardan öğrendikleri için Kur’ân rafa kaldırılmıştır. Kur’ân’ın tatbikatt an kaldırıldığı bir dönem içinde bulunduğumuzu söyleyen Hidayet Çağındaki Devrin İmamı’dır.

25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîtt ehazû hâzel kur’âne mehcûrâ(mehcûran). Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terkett i).” dedi.

Âyet-i kerimede: “Ya Rabbim! Benim kavmim bu Kur’ân’dan ayrıldı.

Bu Kur’ân’ı terk ett i.” diye buyuran Resûl, Mehdi Resûl’dür Allahû Tealâ, insanları bu fitneden kurtarmak üzere resûlünü hidayetle vazifeli kılmıştır. Allahû Tealâ resûlünü gönderdiğine göre, herkesin resûle itaat

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5237 SAFHA 4 TESLIM.indd 523 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 524: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM524

etmesi asıldır. Resûle itaat, Nisâ Suresinin 80. âyet-i kerimesinde beyan buyrulduğu gibi Allah’a itaatt ir.

4/NİSÂ-80: Men yutiır resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzen). Kim Resûl’e itaat ederse, böylece andolsun ki Allah’a itaat etmiş olur. Ve kim yüz çevirirse, o takdirde Biz seni, onların üzerine muhafız olarak göndermedik.

Âli İmrân Suresinin 81. âyet-i kerimesinde zikredilen resûlün Peygamber Efendimiz olduğunu ifade edenlere, Ahzâb Suresinin 7. âyet-i kerimesi cevap vermektedir. Bu âyett e misak alınan Nebîler arasında Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in olduğunu Allahû Tealâ bizzat Kendisi beyan etmektedir.

3/ÂLİ İMRÂN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne). Ve Allah, nebilerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah’ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ett iniz mi (kabul ett iniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ett ik (kabul ett ik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu. 33/AHZÂB-7: Ve iz ehaznâ minen nebîyyîne mîsâkahum ve minke ve min nûhın ve ibrâhîme ve mûsâ ve îsebni meryeme ve ehaznâ minhum mîsâkan

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5247 SAFHA 4 TESLIM.indd 524 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 525: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 525

galîzâ(galîzan). O zaman ki; Biz, nebîlerden onların misaklerini almıştık. Ve senden ve Hz. Nuh’tan ve Hz. İbrâhîm’den ve Hz. Musa’dan ve Meryemoğlu Hz. İsa’dan ve onlardan ağır bir misak aldık.

O halde misak alınan Nebîlerin arasında Peygamber Efendimiz (S.A.V) varsa ve kendisinden sonra gelen Resûl’ün şeriat sahibi bir resûl olmadığı kaydedilmişse, bu Resûl’ün Peygamber Efendimiz (S.A.V) olması mümkün değildir. Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, Son Nebî İmamdır. Risâlet, Resûlullah (S.A.V) Efendimiz’le sona ermemiştir. Resûlullah (S.A.V) Efendimiz’le sona eren Ahzâb Suresinin 40. âyet-i kerimesinde zikredilen nübüvvett ir.

33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ eha-din min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen). Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah’ın Resûl’ü ve Nebîler’in (Peygamberler’in) Hatemi’dir (Sonuncusu). Allah, her şeyi en iyi bilendir.

Nübüvvet ve risâlet birbirinden farklıdır. Hacc Suresinin 52. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ nübüvvetin ve risâletin birbirinden farklı olduğunu beyan etmektedir.

22/HACC-52: Ve mâ erselnâ min kablike min resûlin ve lâ nebiyyin illâ izâ temennâ elkaş şeytânu fî umniyyetih(umniyyetihî), fe yensehullâhu mâ yulkış şeytânu summe yuhkimullâhu âyâtih(âyâtihî), vallâhu alîmun hakîm(hakîmun). Senden önce gönderdiğimiz (hiç)bir resûl ve nebî yoktur ki; (bir şey) temenni ett iği (dilediği) zaman şeytan, onun temenni ett iği şeye, (yalan) ilka etmemiş (ulaştırmamış)

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5257 SAFHA 4 TESLIM.indd 525 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 526: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM526

olsun. Fakat Allah, şeytanın ilka ett iği şeyi nesheder (kaldırır, yok eder). Sonra Allah, âyetlerini muhkem kılar (sağlamlaştırır). Ve Allah, Alîm’dir, Hakîm’dir (ilim ve hikmet sahibidir).

Her nebî Allah’ın resûlüdür ama her resûl nebî değildir. Bu gerçekten hareketle, Hacc Suresinin 52. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ hem resûlü, hem nebîyi zikretmektedir. Hitam bulan nübüvvett ir. Bu sebeple Resûlullah (S.A.V) Efendimiz Hatem’ul Enbiyâ’dır. Risâlet, kıyâmet gününe kadar devam edecektir ve özellikle içinde bulunduğumuz Hidayet Çağı’nda, her kavmin içerisinde, o kavmin ana lisanıyla risâleti tebliğ eden velî resûller vardır. Bu resûllerin arasından Allahû Tealâ’nın Âli İmrân Suresinin 179. âyet-i kerimesine göre seçtiği vekâleten Devrin İmamı, Allah’ın Kendisine gaybı bildirdiği Resûl, tasarruf rızasının sahibidir.

3/ÂLİ İMRÂN-179: Mâ kânallâhu li yezerel mu’minîne alâ mâ entum aleyhi hatt â yemîzel habîse minet tayyib(tayyibi), ve mâ kânallâhu li yutliakum alel gaybi ve lâkinnallâhe yectebî min rusulihî men yeşâu fe âminû billâhi ve rusulih(rusulihî), ve in tu’minû ve tett ekû fe lekum ecrun azîm(azîmun). Allah, habis olanı (kötüyü), temiz olandan (mü’min olanı, mü’min gözükenden) ayırıncaya kadar mü’minleri, sizin bulunduğunuz hâl üzere (mü’min olanla mü’min gözükenin bir arada olduğu bir durumda) terk edecek değildir. Ve Allah sizi gayba mutt ali edecek (gaybı bildirecek) değildir. Ve lâkin Allah, resûllerinden dilediği kimseyi seçer (gaybı o resûlüne bildirir). O halde, Allah’a ve O’nun resûllerine îmân edin. Ve eğer âmenû olur ve takva sahibi olursanız, o zaman sizin için “Büyük Ecir” vardır.

Cinn Suresinin 26-27. âyet-i kerimesinde ise yine aynı gerçek vurgulanmıştır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5267 SAFHA 4 TESLIM.indd 526 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 527: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 527

72/CİNN-26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehaden. O (Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz).72/CİNN-27: İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadan. Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O takdirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından gözetenler sevkeder ki.

Allah’tan başka gaybı bilen yoktur ama gaybı bilen Rabbimiz dilediği kuluna gaybı bildirir. Ve böylece Allah’ın gaybı kendisine bildirdiği kul da gaybı, Allah’ın bilişiyle bilir. İşte günümüzde Hidayet Çağı’nda Allah’ın bilişiyle gaybı bilen, bize söyleyen, her söylediği zamanı geldikçe mutlaka tahakkuk eden, Allah’ın Resûl’ü Mehdi (A.S)’dır. O, Allahû Tealâ’nın tasarrufundadır, Allah’ın kendisine yaptırdığını yapar. Yunus Emre ne diyordu? Diyordu ki: O ne derse ben yaparım. Ben ne dersem O yapar.”

O halde bir takım el yazması kitaplardan dîn öğrenen günümüz profesörleri, dîni Kur’ân-ı Kerim’den öğrenmedikleri için, sadece kendi zanlarına dayalı bir dîn tatbikatı içerisindedirler. Bu insanlar Resûlullah (S.A.V) Efendimiz’den kaynaklanan hadîsleri de gerçek mânâsıyla bilmedikleri gibi, diğer âyetleri de kesinlikle bilmemektedirler. Allahû Tealâ bu gibi insanlara “Ümmî” diyor, yani “Kitab’ı bilmeyenler”.

Kitab’ı bilmeyen bu insanlar Mehdi Resûl’e karşı cephe almışlardır. Allah’ın tasarrufunda olan Resûl, Kur’ân’da mevcut olan 7 safh a 4 teslimden oluşan İslâm’ın, onlar tarafından bilinmediğini, âyetlere yakîn sahibi olmadıklarını onlara söylemiştir. Allah’ın Resûl’üne tuzak kuranlara, Rabbimiz de onların tuzağıyla tuzak kurarak cevap vermiş ve Duhân Suresinin 11, 12, 13 ve 14. âyetlerinde zikredilen resûlün Devrin İmamı Mehdi (A.S) olduğunu, bütün Türkiye halkına ispat etmiştir.

44/DUHÂN-11: Yagşân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5277 SAFHA 4 TESLIM.indd 527 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 528: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM528

(O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır.44/DUHÂN-12: Rabbenekşif annel azâbe innâ mû’minûn(mû’minûne). Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz.44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun). Onlara (her şeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar.44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû mual-lemun mecnûn(mecnûnun). Ve (O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.

Dabbenin ortaya çıkması, günümüzde emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münkerin terk edildiği bir zamanı kesinlikle ifade etmektedir. İnsanlar dîni Kur’ân-ı Kerim’den öğrenmediği için, 7 safh a ve 4 teslimi yaşayanlar hemen hemen yok gibidir. Emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münkeri yapanlar; 7 safh a ve 4 teslimi yaşayanlardır. Eğer 7 safh a ve 4 teslim tatbikatt a yoksa doğal olarak emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münkeri yapacak olan insanlar da yoktur.

İşte böylesi bir zaman diliminde, Kur’ân’daki İslâm’ın yaşanmadığı, Kur’ân’ın unutulduğu bir vakitt e Allahû Tealâ, müslümanlarda bozulan bu dîn tatbikatını tekrar aslî yörüngesine oturtmak üzere Resûl’ünü hidayetle vazifeli kılmıştır. Resûlullah (S.A.V) Efendimiz şöyle buyurmaktadır: “Allah’a yemin ederim ki ya ma’rufl a emreder, münkerden nehyedersiniz. Eğer böyle yapmazsanız Allah size mutlaka azap gönderir. O azabın kalkması için üzerinizden Allah’a dua edersiniz, Allahû Tealâ duanızı kabul etmez.”

O halde görüyoruz ki; Kur’ân’ın insan hayatına tatbiki, insanların Kur’ân’daki İslâm’ı yaşayabilmelerinin olmazsa olmaz şartı, emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münker yapan, kısacası tebliğ yapan, Allah tarafından

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5287 SAFHA 4 TESLIM.indd 528 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 529: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 529

vazifeli olan hidayetçilerle mümkündür. Tebliğ yapan, Allah’a ulaşmaya davet etmeyen hiç kimse yoksa, elbett e o insanların kendi zanlarıyla Kur’ân’daki İslâm’ı yaşayabilmeleri mümkün değildir.

Şu anda İslâm’ın 5 şartının muhtevası içerisinde Allah’a ulaşmayı dilemek yoktur. Nefs tezkiyesinin yegâne vasıtası zikir yoktur. Geri kalan sadece fizik vücudun yerine getirmesi gereken bir takım vasıta emirler; yani İslâm’ın 5 şartıdır. İşte Resûlullah (S.A.V) Efendimiz 14 asır evvelinden buna işaret buyurmuştur: “Lâkin bilmedikleri cihedle müşrik olurlar.” Şu anda İslâm’ın 5 şartını yerine getirip, Allah’a ulaşmayı dileğini yerine getirmeyen insanlar gizli şirkin içindedirler.

Resûlullah (S.A.V) Efendimiz bu kişiler için: “Müşrik olurlar, okumalarına ve ilimlerine bedel rızık alırlar. Dünyayı dîn karşılığında yerler. İşte bunlar kör deccâlin avanesidir.” buyurmaktadır. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) 14 asır evvelinden bugünü haber vermiştir. Furkân Suresine baktığımız zaman cehenneme mahkûm olan zalimlerin, dünya hayatında karşılaştıkları Allah’ın resûlü akıllarına geliyor ve diyorlar ki: “Keşke biz resûlle birlikte bir yol tutsaydık.”

25/FURKÂN-27: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenîtt ehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen). Ve o gün, zalim ellerini ısırır: “Keşke resûlle beraber (Allah’a giden) bir yol itt ihaz etseydim.” der.

O halde resûl gelmiş, onlara tebliğ yapmıştır. Allahû Tealâ Zümer Suresinin 71. âyet-i kerimesinde bu konuyu ifade etmektedir.

39/ZUMER-71: Vesîkallezîne keferû ilâ cehen-neme zumerâ(zumeran), hatt â izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ e lem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne). Kâfirler, zümre zümre cehenneme sürülürler. Oraya

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5297 SAFHA 4 TESLIM.indd 529 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 530: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM530

geldikleri zaman, onun (cehennemin) kapıları açılır. Ve onun (cehennemin) bekçileri onlara derler ki: “Size, sizden (sizin aranızdan) olan resûller gelmedi mi ki, size Rabbinizin âyetlerini okusun, bugüne (buraya) geleceğinizi (söyleyerek) uyarsın? (Cehenneme gidenler) dediler ki: “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.

Allahû Tealâ İsrâ Suresinin 15. âyet-i kerimesinde: “Ve mâ kunnâ muazzibîne hatt â neb’ase resûlâ.” diye kanunu bildiriyorsa ve: “Resûl göndermedikçe azap etmeyiz.” diyorsa, o zaman kesinlikle bütün insanlara resûllerin gönderilmesi, Allah tarafından haktır ve farzdır.

17/İSRÂ-15: Menihtedâ fe innemâ yehtedî li nefsih(nefsihî), ve men dalle fe innemâ yadıllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizre uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hatt â neb’ase resûlâ(resûlen). Kim hidayete erdiyse, sadece kendi nefsi için (nefsini tezkiye ett iği için) hidayete erer. Öyleyse kim dalâlett e ise sorumluluğu sadece kendi üzerinde olarak dalâlett e kalır. Yük taşıyan (günahı yüklenen) bir kimse, bir başkasının yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadık.28/KA SAS-47: Ve lev lâ en tusîbehum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim fe yekûlû rabbenâ lev lâ er-selte ileynâ resûlen fe nett ebia âyâtike ve nekûne minel mu’minîn(mu’minîne). Ve eğer elleriyle takdim ett ikleri (yaptıkları) sebebiyle onlara bir musîbet isabet ederse: “Rabbimiz keşke bize bir resûl gönderseydin böylece biz, Senin âyetlerine tâbî olur ve mü’minlerden olurduk.” diyecek olmasalardı (seni Nebî-Resûl olarak göndermezdik).

Bu âyet-i kerimedeki muhtevaya baktığımızda görüyoruz ki; Allahû

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5307 SAFHA 4 TESLIM.indd 530 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 531: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 531

Tealâ’nın etrafımızda bize isabet ett irdiği musîbetler boşuna değildir. Musîbetlerden murat, âyett e de zikredildiği gibi, bizim Rabbimizden resûlü dilememizdir, resûl âyetleri tilâvet ett iği zaman işitmemizdir. Biz onu işitt ikten sonra kalben Allah’a ulaşmayı dilememizdir. Allahû Tealâ mesajları bu şekilde ifade etmektedir.

Allah’ın halifesi Mehdi Resûl “Allah’a ulaşmayı dileyin” tebliğini yıllardır yapmasına rağmen insanlar alışageldikleri geleneksel dîn tatbikatının üzerinden ayrılmak istemiyorlar ve diyorlar ki: “Ruh vücutt an çıkınca kişi ölür. İnsan ruhu, ancak ölümle Allah’a ulaşır. İnsan ruhunun hayatt ayken Allah’a ulaşması yoktur.” Buna o kadar inanıyorlar ki; bu inanan insanlar, elbett e Allah’a ulaşmayı dilemezler. İşte o zaman da Ankebût Suresinin 23. âyet-i kerimesi hüküm ferma olur.

29/ANKEBÛT-23: Vellezîne keferû bi âyâtillâhi ve likâihî ulâike yeisû min rahmetî ve ulâike lehum azâbun elîm(elîmun). Allah’ın âyetlerini ve O’na (Allah’a) mülâki olmayı (ruhlarını hayatt a iken Allah’a ulaştırmayı) inkâr edenler; işte onlar, rahmetimden ümidi kestiler. Ve işte onlar ki; onlar için elîm azap vardır.

Bu âyet-i kerime gereğince Allah’ın rahmetinden ümit kesenler,

Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerdir. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Onlar cennetlik amel işlerler ama cehenneme gidecekler.” buyurmaktadır. İslâm’ın 5 şartı olan; namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, hacca gitmek, kelime-i şehadet getirmek cennetlik amallerdir. Bunları yaptıkları takdirde deracat kazanırlar ama ölüme kadar Allahû Tealâ onu bekletir. Allah’a ulaşmayı dilemedikleri takdirde, Zümer Suresinin 65. âyet-i kerimesinde ifade edildiği gibi o kişinin amelleri boşa gider.

39/ZUMER-65: Ve lekad ûhıye ileyke ve ilellezîne min kablik(kablike), le in eşrekte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5317 SAFHA 4 TESLIM.indd 531 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 532: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM532

Ve andolsun ki, sana ve senden öncekilere: “Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allah’a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.” diye vahyolundu.

İslâm âlemi için artık açık şirk söz konusu değildir. Fakat Resûlullah (S.A.V)’in “Ümmetim için en çok korktuğum şey gizli şirk.” buyurduğu gibi, onlar için gizli şirk söz konusudur. İşte hidayetin kaybolduğu, Kur’ân’ın tatbikatt an kaldırıldığı bir dönemde Resûl’ünü hidayetle ve hak dînle gönderen Allah, mutlaka hidayeti ve hak dîni insanlara tebliğ edecektir.

9/TEVBE-33: Huvellezî ersele resûlehu bil hudâ ve dînil hakkı li yuzhirehu aled dîni kullihî ve lev kerihelmuşrikûn(muşrikûne). Resûl’ünü müşrikler kerih görseler de, hidayetle ve hak dîn ile (bu dîni) bütün dînler üzerine izhar etmesi (hak dîn olduğunu ispat etmesi) için gönderen odur.

Buradaki müşrikler, tebliğe muhatap olmalarına rağmen Allah’a ulaşmayı dilemeyip hevasına tâbî olan, gizli şirk içinde olanlardır. Hanif dîninin 3 özelliğinden bir tanesi Allah’ın tekliğidir. Açık ve gizli şirkten berî olmaktır. Ümmeti Muhammed için açık şirk kapısı kapalıdır. Kelime-i şehadetle bu tahakkuk eder ama gizli şirk kapısının da kapanabilmesi, kalben Rabbimize ulaşabilmeyi dilememizle mümkündür. O zaman açık ve gizli şirkten berî olan bir insan; ruhunu, fizik vücudunu, nefsini ve iradesini Allah’a teslim edebilir. Ruhumuzun Allah’a teslimini gerçekleştiren Allahû Tealâ’dır.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) Muaz Bin Cebel’e soruyor: “Ya Muaz, Allahû Tealâ’nın kullar üzerindeki hakkını biliyor musun?”

Muaz Bin Cebel cevap veriyor: “Ya Resûlullah bilmiyorum. Allah’ın resûlü biliyor.”

O zaman Resûlullah (S.A.V) Efendimiz diyor ki: Allah’ın kullar üzerindeki hakkı ona hiçbir şeyi şirk koşmamalarıdır.”

Yani, Allah’ın bütün insanlardan istediği, açık şirkten ve gizli şirkten

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5327 SAFHA 4 TESLIM.indd 532 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 533: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 533

berî olmaktır. İşte babamız İbrâhîm’in hanif dînini yaşamak ancak bu şekilde mümkündür.

2/BAKA RA -135: Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâ(hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn(muşrikîne). Ve dediler ki: “Yahudi veya hristiyan olun ki; hidayete eresiniz.” De ki: “Hayır. İbrâhîm’in milleti hanift ir (hidayete ermiştir). (Çünkü o); müşriklerden olmadı.

Açık şirkin söz konusu olmaması, Allah’ın Ümmeti Muhammed’e bir ikramıdır. Ama Rabbimizin bize farz kıldığı, gizli şirkten berî olmak kaydıyla yukarıya doğru tırmanabilmemizdir. İslâm merdiveninde yükselmek söz konusudur ve bu da ancak Allah’a ulaşmayı dilemekle mümkündür. Allah’a ulaşmayı dilediğimiz takdirde Allahû Tealâ güzelliklerini bizlere kavuşturacaktır.

28.9 “Mehdi (A.S) Benim Soyumdandır. Benim Sünnetim Üzere Mücâdele Verir; Benim Vahiy Üzere Mücadele Verdiğim Gibi.”

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz buyuruyor ki: “Mehdi (A.S) benim soyumdandır. Benim sünnetim üzere mücâdele verir; Benim vahiy üzere mücâdele verdiğim gibi.” (K: Ikdü’d-Dürer)

Bu hadîsten Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünneti ile aldığı vahiy arasında yüzde yüz bir illiyet rabıtası olduğu anlaşılmaktadır. Peygamber Efendimiz (S.A.V), ruhunu, fizik bedenini nefsini, iradesini Allah’a teslim etmiş, 7 safh a ve 4 teslimden oluşan Kur’ân’daki İslâm’ı yaşayarak Allah’ın tasarrufuna girmiştir. O’nun sünneti, sahâbenin yaşadığı 7 safh a ve 4 teslimden oluşan Kur’ân’daki İslam’dır.

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz Allah’ın tasarrufundadır;

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5337 SAFHA 4 TESLIM.indd 533 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 534: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM534

aklını da Allah’a teslim etmiştir. Allahû Tealâ, A’râf Suresinin 188. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

7/A’RÂF-188: Kul lâ emliku li nefsî nef ’an ve lâ darran illâ mâşaallâh(mâşaallâhu), ve lev kuntu a’lemul gaybe lesteksertu minel hayri ve mâ mes-seniyes sûu in ene illâ nezîrun ve beşîrun li kavmin yu’minûn(yu’minûne). De ki: “Allah’ın dilemesi hariç, ben kendime fayda veya zarar verecek güce malik değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, hayrı mutlaka çoğaltırdım, bana bir kötülük dokunmazdı. Ben ancak mü’min olan kavim için bir nezir (uyaran) ve müjdeleyiciyim.

Burada Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in iradesinin Allah’a teslim olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Aklın, Allah’a teslim olduğu, Enfâl Suresinin 17. âyet-i kerimesinden anlaşılmaktadır.

8/ENFÂL-17: Fe lem taktulûhum ve lâkinnallâhe katelehum, ve mâ remeyte iz remeyte ve lâkinnallâhe remâ, ve li yubliyel mu’minîne minhu belâen hasenâ(hasenen), innallâhe semîun alîm(alîmun). Onları siz öldürmediniz ama onları Allah öldürdü. Ve att ığın zaman da sen atmadın ama Allah att ı. Ve Allah, mü’minleri Kendisinden ahsen belâ ile imtihan eder. Muhakkak ki Allah, işitendir ve bilendir.

Fizik beden aklın kumandasındadır. Fizik beden, aklın emri ile bir ameli yapar. Ama Allahû Tealâ burada Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e buyuruyor ki: “Onu sen atmadın, biz att ık.”

O halde aklın da Allah’a teslim olduğu açıkça ortadadır. Allahû Tealâ, Fetih Suresinin 10. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

48/FETİH-10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5347 SAFHA 4 TESLIM.indd 534 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 535: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 535

yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fev-ka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen). Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah’a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ett iği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah’ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).

Enfâl-17 ve Fetih-10, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in Allah’ın tasarrufunda olduğunu kesin olarak göstermektedir. O, Allah Kendisine neyi söylett iriyorsa sadece onu söylüyordu; bu da vahiydir. Cebrail (A.S)’ın kendisine 23 sene boyunca indirdiği, âyet âyet getirdiği kalbindeki Kur’ân-ı Kerim’i okuyordu. Bu sebeple Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, ahsendir. Allahû Tealâ Zumer Suresinin 18. âyet-i kerimesinde bu konuyu açıklamaktadır.

39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yett ebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi). Onlar, sözü işitirler, böylece onun ahsen olanına tâbî olurlar. İşte onlar, Allah’ın hidayete erdirdikleridir. Ve işte onlar; onlar ulûl’elbabtır (daimî zikrin sahipleri).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5357 SAFHA 4 TESLIM.indd 535 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 536: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM536

28.9.1 Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in Vahiy Üzere Mücâdele Vermesi

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz buyuruyor ki: “Mehdi (A.S) Benim sünnetim üzere mücâdele verir; Benim vahiy üzere mücâdele verdiğim gibi.”

Kur’ân-ı Kerim’de; “Ben bana vahyedilene uyarım.” ifadesi görülmektedir. Allahû Tealâ, Kehf Suresinin 110. âyet-i kerimesinde Peygamber Efendimiz (S.A.V) için buyuruyor ki:

18/KEHF-110: Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhid(vâhidun), fe men kâne yercû likâe rabbihî fel ya’mel amelen sâlihan ve lâ yuşrik bi ıbâdeti rabbihî ehadâ(ehaden). De ki: “Ben sizin gibi sadece bir beşerim. Bana sizin ilâhınızın tek bir ilâh olduğu vahyolunuyor. O taktirde kim Rabbine mülâki olmayı (ölmeden evvel Allah’a ulaşmayı) dilerse, o zaman salih amel (nefs tezkiyesi) yapsın ve Rabbinin ibadetine başka birini (bir şeyi) ortak koşmasın.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V), 23 sene boyunca vahiy üzere mücâdele vererek Kur’ân’daki İslâm’ı sahâbeye öğretmiştir. Kur’ân’daki İslâm 7 safh a 4 teslimden oluşmaktadır. 7 safh anın 7’si de vahiyle farzdır. Çünkü Kur’ân-ı Kerim Allah’ın kelâmıdır. Allahû Tealâ Rûm Suresinin 30. âyet-i kerimesinde buyuruyor ki:

30/RÛM-30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyi-mu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5367 SAFHA 4 TESLIM.indd 536 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 537: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 537

Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah’ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah’ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.

Hanif dîninin birinci özelliği vahdet, ikinci özelliği tevhid, üçüncü özelliği ise teslimdir. Arapça adıyla İslâm, babamız Hz. İbrâhîm’in hanif dînidir. Şûrâ Suresinin 13. âyet-i kerimesine bakıldığında; hanif dîninin bir tek şeriata sahip olduğu görülmektedir.

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alâl muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu). (Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ett iği ( farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatt a tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ett iğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatt a iken Kendisine ulaştırır).

Allahû Tealâ her konuda: “Dînde fırkalara ayrılmayın ve Allah’a şirk koşmayın.” buyurmaktadır. Şirk koşmamak, vahdet akidesini; fırkalara ayrılmamak da tevhidi ifade etmektedir. İşte bu standart içerisinde dînin tek şeriati Kur’ân, Allah’ın vahyidir. Bu şeriatin muhtevasında 7 safh a ve 4 teslim vardır.

Hanif dîninin bütün muhtevasını (7 safh a ve 4 teslimi) kapsayan

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5377 SAFHA 4 TESLIM.indd 537 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 538: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM538

Kur’ân-ı Kerim, Allah’ın koruması altındadır. 14 asır evvel Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz, vahiy üzere mücâdele vermiştir. Bu vahiy, Kur’ân-ı Kerim’dir. Hadîsler de Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in Kur’ân âyetlerinin açıklamasıdır ve tamamlayıcı bir dizayn ifade ederler. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V) hadîsleri için şöyle buyurmaktadır:“Bir gün benim hadîslerim tartışma konusu olacak. Tartışma konusu olduğu günlerde Kur’ân-ı Kerim’e bakınız. Kur’ân-ı Kerime aykırı bir hadîsim olamaz.”

O halde hadîsler ile dîn öğretmeye çalışanlar evvelâ Kur’ân-ı Kerim’i bilmek durumundadırlar. Çünkü bir hadîsle dîn anlatabilmek; mutlaka o hadîsin Kur’ân-ı Kerim’le karşılaştırılmasını, Kur’ân-ı Kerim’e uygunsa mutlaka onun devreye konulmasını gerektirmektedir. Eğer Kur’ân-ı Kerim’e aykırıysa, uygunluk sağlanmıyorsa o hadîsin kesinlikle devre dışı olması lâzımdır. İşte Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz vahiy üzere bir mücâdele gerçekleştirmiş, 14 asır evvel sahâbeyle birlikte Kur’ân’daki 7 safh a 4 teslimden oluşan İslâm’ı yaşamıştır.

28.9.2 Hadisteki “Vahiy” Nedir?

Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’in hadîs-i şerifinde vahiy, Kur’ân-ı Kerim’dir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünneti de Kur’ân-ı Kerim’in tatbikata geçirilmiş halidir. 14 asır evvel sahâbenin hepsi, Kur’ân’daki İslâm’ı yaşamışlardır. Bugünse İslâm’ın yaşanmadığı bu dönemde devrin imamı, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünneti üzere mücâdele vermektedir. Tekrar insanları Allah’a ulaşmayı dilemeye, mürşide tâbî olmaya, ruhu, fizik bedeni, nefsi ve iradeyi Allah’a teslim etmeye davet etmektedir. Devrin İmamı Mehdi (A.S), “Kur’ân’daki İslâm’ı yaşayın.” demektedir.

Ne yazık ki günümüzde birçok kişi sanki Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünnetini, Kur’ân-ı Kerim’in dışında başka bir şeymiş gibi düşünmektedir. 14 asır evvel bir tek kaynak olan Kur’ân-ı Kerim vardı. Bir tek olan Kur’ân-ı Kerim Allah’ın koruması altında olduğuna göre tekrar ezelî ve ebedî olan Babamız Hz. İbrâhîm’in Hanif Dînini,

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5387 SAFHA 4 TESLIM.indd 538 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 539: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 539

o yegâne dîni yaşamak isteyen insanların, Evlâd-ı Resûl olan Mehdi (A.S)’a kulak vermeleri gerekmektedir. 14 asır evvel sahâbe nasıl Asr-ı Saadet’i yaşadıysa, günümüz insanı da Kur’ân’daki İslâm’ı yaşamak suretiyle, ikinci Asr-ı Saadet’i yaşayacaktır. Allahû Tealâ, Kur’ân-ı Kerim’de sahâbeye “sabikûn-el evvelîn”; Hidayet Çağının önderi Mehdi (A.S)’ın tâbiînlerine de “sabikûn-el ahirîn” demektedir. Sabikûn-el evvelîn de, sabikûn-el ahirîn de Kur’ân’daki İslâm’ı yaşanlardır.

28.9.3. Mehdi (A.S)’ın Vahiy Üzere Mücâdele Vermesi

Peygamber Efendimiz (S.A.V): “Mehdi (A.S) benim soyumdandır. Benim sünnetim üzere mücâdele verir. Benim vahy üzere mücâdele ett iğim gibi.” buyurduğuna göre Mehdi (A.S), Evlâd-ı Resûl’dür.

Sünnet, Kur’ân’da vahiyle sabit olan 7 safh a ve 4 teslimdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in, vahiy üzere mücâdele verdiği gibi Mehdi (A.S) da O’nun sünnetine uyarak vahiy üzere mücâdele vermektedir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadîs-i şerifinde de şöyle buyurmaktadır: “Bir zaman gelecek ki, Kur’ân-ı Kerim bir vadide, insanlar başka bir vadide olacaktır.”

İşte Mehdi (A.S) hadiste bildirildiği gibi Kur’ân-ı Kerim’in tatbikatt a olmadığı (yaşanmadığı) bu dönemde, Kur’ân âyetleri olan vahiyle, vahiy üzere mücâdele vermektedir. İnsanlar Kur’ân-ı Kerim’i terk ett ikleri için hadiste ifade edildiği gibi Kur’ân-ı Kerim bir vadide, insanlarsa başka bir vadidedir.

“Kur’ân-ı Kerim’in yaşanmadığını” söyleyen içinde bulunduğumuz Hidayet Çağı’nın önderi, Devrin İmamıdır. Allahû Tealâ Furkân Suresinde bu konuyu ifade etmektedir.

25/FURKÂN-27: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenîtt ehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen). Ve o gün, zalim ellerini ısırır: “Keşke resûlle beraber

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5397 SAFHA 4 TESLIM.indd 539 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 540: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM540

(Allah’a giden) bir yol itt ihaz etseydim.” der. 25/FURKÂN-28: Yâ veyletâ leytenî lem ett ehız fulânen halîlâ(halîlen).Yazıklar olsun, keşke ben filanı (o kişiyi) dost edinmeseydim. 25/FURKÂN-29: Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen). Andolsun ki; bana zikir (Kur’ân’daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptırdı ve şeytan, insana yardımı engelleyendir. 25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîtt ehazû hâzel kur’âne mehcûrâ(mehcûran). Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terkett i).” dedi.

Günümüzde Kur’ân-ı Kerim terkedilmiştir. Devrin imamı, 14 asır evvel sahâbenin yaşadığı Kur’ân’daki İslâm’ın yaşanmadığını insanlara açıklamaktadır.

44/DUHÂN-10: Fertekib yevme te’tîs semâu bi duhânin mubîn(mubînin). Artık göğün, apaçık duman ( fitne) getireceği günü gözle. 44/DUHÂN-11: Yagşân nâs(nâse), hâzâ azâbun elîm(elîmun). (O fitne ki) insanları (insanların büyük kısmını) sarmıştır. İşte bu, elîm bir azaptır. 44/DUHÂN-12: Rabbenekşif annel azâbe innâ mû’minûn(mû’minûne). Rabbimiz, azabı bizden kaldır. Muhakkak ki biz, mü’minleriz. 44/DUHÂN-13: Ennâ lehumuz zikrâ ve kad câehum resûlun mubîn(mubînun).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5407 SAFHA 4 TESLIM.indd 540 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 541: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 541

Onlara (herşeyi) açıklayan bir resûl gelmişti. (Buna rağmen resûlün söylediklerinden) ibret almadılar. 44/DUHÂN-14: Summe tevellev anhu ve kâlû mual-lemun mecnûn(mecnûnun). Ve (O’NA) (şeytan tarafından vahyedilerek) “öğretilmiş” ve “deli” dediler ve sonra O’NDAN yüz çevirdiler.

Allahû Tealâ, Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimiz’e Duhân-10’da emrediyor, diyor ki: “Semânın apaçık bir dumanla kapladığı günleri kalp gözüyle gözetle.”

Peygamber Efendimiz 14 asır evvel kalp gözüyle bugünleri gözetliyor ve buyuruyor ki: “Bu zamanlar, ilmin insanlardan kapıp kaçırıldığı anlardır.”

Sahâbeden bir tanesi soruyor: “Ey Allah’ın Resûl’ü, biz kesinlikle Kur’ân-ı Kerim’i okuyacağız, çocuklarımıza okutacağız, kadınlarımıza okutacağız ve biz Kur’ân-ı Kerim üzerine muhafız olacağız.”

Peygamber Efendimiz (S.A.V) gülümseyerek cevap veriyor: “Ey Lebid, ben seni fakihlerden sanıyordum. Şu anda şu nasranî ve yahudilerin elindeki Tevrat ve İncil’e bak! Ellerinde Tevrat ve İncil var ama uygulamadıkları için onların ne işine yarıyor?”

İşte günümüzde de bu standart yaşanmaktadır. Semânın apaçık bir dumanla kaplandığı şu günlerde, Kur’ân-ı Kerim insanların elinde ama onlar Kur’ân-ı Kerim’i yaşamıyorlar. Oysaki Allahû Tealâ Kur’ân’daki İslâm’ı yaşamak üzere Duhan Suresinde ifade edilen Hidayet Çağının önderi vekalett en devrin imamını göndermiştir. Allahû Tealâ Âli İmrân-81’de şöyle buyurmaktadır:

3/ÂLİ İMRÂN-81: Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh(tensurunnehu), kâle e akrartum ve ehaztum alâ zâlikum ısrî, kâlû akrarnâ, kâle feşhedû ve ene meakum mineş şâhidîn(şâhidîne).

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5417 SAFHA 4 TESLIM.indd 541 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 542: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM542

Ve Allah, nebilerden, “Size kitap ve hikmet verdim. Sonra size, beraberinizde olanı (Allah’ın size verdiği kitapları) tasdik eden bir Resûl geldiği zaman, ona mutlaka îmân edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye misak aldığı zaman, “İkrar ett iniz mi (kabul ett iniz mi?) ve bu ağır (ahdimi) üzerinize aldınız mı?” diye buyurdu. (Onlar da): “İkrar ett ik (kabul ett ik)” dediler. (Allahû Teâlâ): “Öyleyse şahit olun ve Ben sizinle beraber şahitlerdenim.” buyurdu.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) bir başka hadisinde de buyuruyor ki: “Bir zamanlar gelecek, Kur’ân’ın resmi, İslâm’ın ismi kalacak. Mescidleri dışarıdan ma’mur ama içinde camileri dolduran insanlar hidayett en mahrum olacaktır.”

Gerçekten de bugünkü dîn tatbikatında Kur’ân’daki İslâm’ın 7 safh ası yok, sadece İslâm’ın 5 şartı vardır ve insanlar İslâm’ın 5 şartıyla kurtuluşa ulaşaklarını zannetmektedirler. Ezelî ve ebedî düşman olan iblis, insanları kandırarak vasıta emirleri hedef emirlerin yerine geçirmeyi başarmıştır. İnsanlar Allah’ın dînini yaşamıyorlar. Oysaki insanın mutluluğu, dîni yaşamakla mümkündür. Dînin dışında insanı mutluluğa ulaştıran başka bir vasıta yoktur.

O halde unutulmamalıdır ki Allahû Tealâ, nurunu Mehdi (A.S)’la tamamlayacaktır. Mehdi (A.S) içinde bulunduğumuz hidayet Çağı’nın önderidir. Ve 35 yılı aşkın bir süredir vazifesini bihakkın gerçekleştirerek, insanları Allah’a ve Kur’ân’a davet etmektedir. Vakti geldiğinde Allah’ın nurunun tamamlandığı bir asr-ı saadet, tüm dünyada yaşanacaktır. Dînler birleşecek ve dînler birleştiği zaman bir tek hanif dînin varlığını insanlar idrak edeceklerdir ve insanlar hanif dînini; dünya saadetinin yarısını ve 3. kat cenneti yaşayabilmenin basit bir dilekle gerçekleştiğini idrak ett ikleri zaman, hiç kimse bu dînin dışında yer almayacaktır. O zaman üstlerinden ve ayaklarının altından Allah bereketler verecektir. İnsanlar zekâtlarını vermek üzere fellik fellik insan arayacaklardır. İnsanlık bu altın çağı, Devrin İmamı, Mehdi (A.S) ile yaşayacaktır.

İşte bu mutluluğu yaşayanlar Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in söylediği gibi: “Sağ elime güneşi verseniz, sol elime ayı verseniz, ben

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5427 SAFHA 4 TESLIM.indd 542 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 543: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

7 SAFHA VE 4 TESLİM 543

Rabbimin beni ulaştırdığı bu hidayet yolundan, Sıratı Mustakîm yolundan asla başka bir yere adımımı atmam.” sözünü idrak edecek olanlardır.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5437 SAFHA 4 TESLIM.indd 543 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM

Page 544: Hadislerle 28 Basamak İslam _ Abdulcabbar Boran

HADÎSLERLE 28 BASAMAK İSLÂM544

HACET NAMAZIHacet namazının bir özelliği vardır ki, bu namazı kılan kişinin mutlaka huşû sahibi olması gerekmektedir. Allahû Tealâ, Bakara Suresinin 45. âyet-i kerimesinde şöyle buyurmaktadır:

2/BAKA RA -45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbett e ağır gelir.

Huşû sahibi olan kişi, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece hacet namazı kılar da, Allahû Tealâ’dan mürşid talebinde bulunursa, Allahû Tealâ o kişiye mutlaka mürşidini gösterir ve mürşidin görünmesi halinde o kişi gidip mürşidine tâbî olur.

Hacet namazı dört rekâtlık bir namazdır ve gece on ikiden sonra kılınır. Evvelâ boy abdesti (gusül) alınır ve namaz şu şekilde kılınır:1. Rekâtta: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyet-el Kürsî2. Rekâtta: Fatiha + İhlâs + Felâk + Nas Sureleri Oturuş: Ettehiyâttu 3. Rekâtta: Fatiha + İhlâs + Felâk + Nas Sureleri 4. Rekâtta: Fatiha + İhlâs + Felâk + Nas Sureleri Oturuş: Ettehiyâttu + Allahümme salli + Allahümme barik + Rabbena

Namaz bitt ikten sonra kişi, Allah’tan haceti neyse onu veya mürşidini diler. Hiç konuşmadan yatmak gerekmektedir. Kıble yatağın sağ yanında kalmalı ve kişi vücudunun ön cephesi kıbleye doğru olarak, yan üstü yatmalıdır. Yatt ıktan sonra 3 Âyet-el Kürsî okunmalı ve kişi Allah’tan haceti neyse onu dilemelidir. Ayrıca kişinin başını yastığın üstünde hafifçe oynatıp (kulaktaki basınç sebebiyle) kalp atışlarını duyacak şekle getirmesi gerekmektedir. Kalp atışlarına paralel olarak her çift atışında “Allah, Allah” diyerek sessiz zikir yapmalı ve bu şekilde uykuya dalmalıdır.

Allahû Tealâ, hacet namazı ile talepte bulunan kişilere taleplerinin karşılanacağını vaad etmiştir.

7 SAFHA 4 TESLIM.indd 5447 SAFHA 4 TESLIM.indd 544 10/2/11 5:45 AM10/2/11 5:45 AM