gülden gönüllere - guldengonullere.orgguldengonullere.org/gg.kitap/guldengonullere.2013.pdf ·...

380
Gülden Gönüllere 2013 yılında derlenen yazılar

Upload: others

Post on 28-Oct-2019

2 views

Category:

Documents


0 download

TRANSCRIPT

Gülden Gönüllere

2013 yılında derlenen

yazılar

Sayfa 1

Sayfa 2

Kapak resmi :

On bin yıl önce, daha yazılı insan tarihi başlamadan evvel, gece göğünde yeni bir ışık aniden

ortaya çıkıp, birkaç hafta içerisinde solmuş olmalı. Bugün, bizler bu ışığın patlayan bir yıldız

olduğunu biliyoruz ve genişleyen renkli bulutu Peçe Bulutsusu olarak kayıt altına alıyoruz.

Yukarıdaki resimde görülen kısım, Peçe Bulutsusu'nun teknik olarak NGC 6960, gayri resmi

olarak da Cadı Süpürgesi Bulutsusu olarak bilinen batı kanadıdır. Hızla ve kontrolsüz biçimde

yayılan gaz, renklerini yakınlarda bulunan başka bir gaz kütlesine çarpıp, alevlendirerek elde

etmektedir. Bu üstnova kalıntısı, Kuğu Takımyıldızı yönünde, yaklaşık 1400 ışıkyılı uzaklıkta yer

almaktadır. Cadı süpürgesi, aslında dolunayın üç katı genişliğinde bir açısal büyüklüğe sahiptir.

Parlak yıldız 52 Kuğu, karanlık bir yerden çıplak gözle görülebilir; ancak bunun tarihi üstnova ile

bir bağlantısı yoktur.

Amener resülihi(Bakara 285/286) ; “Amener rasulü bi ma ünzile ileyhi mir Rabbihı vel mü'minun,

Küllün amene billahi ve melaiketihı ve kütübihı ve rusülih, La nüferriku beyne ehadim mir

rusülih, ve kalu semı'na ve eta'na ğufraneke rabbena ve ileykel masıyr, La yükellifüllahü nefsen

illa vüs'aha, Leha ma kesebet ve aleyha mektesebet, Rabbena la tüahızna in nesına ev ahta'na,

Rabbena ve la tahmil aleyna ısran kema hameltehu alellezıne min kablina, Rabbena ve la

tühammilna ma la takate lena bih, Va'fü anna, vağfir lena, verhamna ente mevlane fensurna alel

kavmil Kafirin”.

Türkçe Açıklaması : “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü'minler de iman ettiler.

Her biri; Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: Onun

peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Şöyle de dediler: İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz!

Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.

Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük

de kendi zararınadır. Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden

öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme!

Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.

Sayfa 3

içindekiler …

Önsöz ……………………………….…..…. 4

ocak ayında derlenen yazılar ….…......…… 7

subat ayında derle nen yazılar …..…..…… 29

mart ayında derlenen yazılar ……………… 73

nisan ayında derlenen yazılar ……..….…… 97

mayıs ayında derlenen yazılar ……...…… 125

haziran ayında derlenen yazılar …….…… 157

temmuz ayında derlenen yazılar ….…….… 195

agustos ayında derlenen yazılar ….….…… 245

eylül ayında derlenen yazılar ……..……… 275

ekim ayında derlenen yazılar …….…..….. 309

kasım ayında derlenen yazılar ……...…… 347

aralık ayında derlenen yazılar …….…..… 367

Sayfa 4

Önsöz…

“Gülden gönüllere” topluluğu olarak başlayan ve “dost

kapısı” olarak devam eden, gönül sevdalısı grubumuzun, 2013

yılı içinde yer alan çalışmaları derlenerek, bu kitapta

sunulmuştur.

Yapmış olduğumuz her toplantı bizler için yeni bir

açılım ve yepyeni ufuklar oldu ve olmaya da devam ediyor. Bu

çalışmalar bizlere neler mi öğretti diye sorarsanız, toplantılara

başladığımız ilk günler ile bu günün arasındaki farkındalığımız

buna en iyi cevap olacaktır.

Bu sürecin sonunda, sürekli olarak aklımızda gezenlere

zaman zaman dur diyebilmeyi, gönül hanemizdeki duyguları

hissedebilmeyi ve yaşantımızın en beklenmedik zamanlarında

ortaya çıkan olaylar karşısında bile, her şey ondandır düsturu

çerçevesinde tevekkel olabilmeyi öğrendik.

Zaman zaman aksini yapmaktan kendimizi

alıkoyamasak da, ani kararlar almaktan kaçınmayı,

düşünmeden hiçbir sözü dile getirmemeyi ve bunların artısını,

eksisini tartarak bize sağlayacağı yarar veya getirebileceği

zararları düşünebilmeye başladık.

Niyetlerimizin çok önemli olduğunu ve bunların, eylem

ve fiillerimizden üstün olduğunu, bu dünya yaşamında neyi

düşünürsek karşımızda onu bulacağımızı, neyin sözünü

edersek, hatta “Ben yapmam bunu” dediğimizde bile,

karşımıza onun çıkabileceğini öğrendik.

Hayatımızda bedensel ve ruhsal uyumu

yakaladığımızda, sevgi akışının sağlanabildiğini, sevginin gittiği her yerde, sevgi tohumlarının ekilebileceğini gördük. Ayrıca nefret duyduğumuz herhangi bir kişi veya olay karşısında, onun üzerine çok fazla yoğunlaşmamayı, karşımızdakini bağışlayarak, kendimizi özgürleştirebilmeyi ve en önemlisi bu bilgilerin hepimizde mevcut olduğunu öğrendik.

Sayfa 5

Bu öğretilerin ışığında, öfkenin ruhsal ve fiziksel bedenlerimize vereceği zararları düşünmeye, sözlerimizin safiyet içinde olmasına gayret göstermeye, sevgiyle baktığımız her yüz için, Rabbimizin de sevgiyle yüzümüze baktığını hissetmeye başladık.

Hiç kimseyi olduğundan büyük veya küçük görmemeyi,

yaşadığımız veya yaşayacağımız her acıyı, Allah’ımıza havale

edip ondan yardım dilemeyi, nedenini sormadan, bu buna layık

mı demeden, sorguyu silmeyi, Allah’ımın, herkese her verdiği

“hayır” veya “şer”, ne olursa olsun bunun, onun hayrına

olacağını bilmenin rahatlığı içinde tevekkel olmayı öğrendik.

2013 yılı içinde yapılan her bir çalışmaya bizzat

katılan ve bu kitabın hazırlığında emeği geçen, katkıda

bulunan tüm gönül dostlarımıza sonsuz teşekkürler, yüce

Allahım hepinizden razı olsun.

Sayfa 6

Sayfa 7

2013 Yılı

OCAK ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 8

Kapak resmi :

Yakın zaman önce yörüngedeki robot Spitzer Uzay Teleskobu (SSC) tarafından bugüne

kadar görülmemiş detaylarla, kırmızı ötesi dalga boyunda görüntülendi. Yukarıda da görüldüğü gibi,

kırmızı ötesi görüntü, gözlemcilerin normalde ışık geçirmeyen toz tabakaları arasından

bakabilmelerine ve böylece Kartal Bulutsusu yıldız oluşum bölgesinin tüm karmaşasını daha iyi

anlayabilmelerine imkân sağlıyor. Özellikle, resmin merkezinde yer alan üç meşhur sütun, büyük bir

ihtimalle bir üstnova patlamasıyla kızgınlaştırılan toza boğulmuş bir vaziyette görülüyor. Kızgın toz,

sayısal olarak suni bir kırmızı ile renklendirilmiştir. Görüntünün alt kısmında ise, bazen Kartal

Bulutsusu'nun perisi olarak adlandırılan, on ışıkyılı uzunluğundaki sütun görülebilmektedir. M16

olarak etiketlenen büyük salma bulutsusu Kartal, yaklaşık 6500 ışıkyılı uzaklıkta yer almakta olup,

yaklaşık 20 ışıkyılı genişliktedir ve Yılan Takımyıldızı yönünde bir dürbün ile gözlenebilir.

Sayfa 9

Selam olsun, 04.01.2013

Yol tevhit yolu, ilmi bütün, zikri daim, hakikatin gerçek

ışığı. Gönül öyle bir feyz dergahıdır ki, onun kapısının anahtarı

da zikirdir. Zikir ile açılır ancak o dergahın kapısı. Bütünlük

sende, bütünlük bende bütünlük evrende, her dem o, ben ve

sen bütünün içinde. Onun cüzü olduğunu unutma, yaradılışın

iktizasıdır, mahiyetidir, bunu böyle bil.

Her şeyi öğrenip bilmelisin, bildiklerini önce kendine

uygulamalısın. İnsanlık şöyle, insanlık böyle, çok boş, bir şey

bilmiyorlar, bunu sakın ola deme, bir gün taşa öyle bir

çarparsın ki seni sen ile yüzleştirir.

Sen kendinden sorumlusun, zikri daim dedim, gönül

öyle bir halvete girmeli ki, o halvette, tefekküre dalıp önce

bedeni sonra Rabbini bilmeli, bakıp da görmemek olmaz, insan

niyetinde olanı görür, neyi görmek istiyorsa onu görür, sen

manadan sor, sen gayb’dan sor, öyle sor ki o görülesi isteği

uyandırsın, o içindeki karanlık bölgeyi aydınlatsın.

Yolumuz güzele açıldı gönüller orada, onun huzurunda

bilindi, ne buldu ne buldurdu demeyelim, mutlak bulundu,

zorunlu olduğunu bu bilinç ile öğrendi, sen bir hakikatsin,

gerçeksin. Gerçekte onun menşeisin, sen asla küçük

görülmeyecek koskoca bir alemin küçüğüsün ama bununla

birlikte de senin vücudun yok, bir tek vücut var zatı mutlak

var, sen ondasın, vücut birdir, sen ben o yok, sadece rüyadan

ibaretsin, işin bir de bu yüzü var, bunlar ne zaman çözülür

dediğinde, sadece odaklanman yeter, bilgilenmen aldığın

bilgileri değerlendirmen yeter, tek tek çözülür.

Allah, kulunun bilmesi gerekeni kulağına üfler, ona

bildirir kopyalar verir, bazen de görmesini istediği için

kulundaki perdeyi hafif aralar. Her şey bir yana sende o isteği

coşturacak derin bilgiye ihtiyaç var, öyle bilgiler zinciri

Sayfa 10

kuruldu ki sizlere, nereden bulayım bu kaynağı demeye hacet

yok, hepsi elinizin altında, geldik yaban ile gezer eğleniriz ama

boş gezer boş söyleniriz. Bilmeyiz ki bir gün yakamıza o gül

olup takılacak, boşluk nişanesi anlımıza damgasını basacak.

Gel, ey can, gel çabanı göreyim, hamı olmuştan

ayırayım, maya elde hazır, hamuru yoğurup da şeklinizi

vereyim, öyle dağarcıklar var ki bu bedenlerinizde, o bilgiyi

sızdırmaz sen dilemedikçe, o bilgi sana yeterli asla

bitmeyecek, nefes ona göre ayarlı, öyle bir hazinedir ki

bildiğine eyvallah, bilemediğine ise tü Allah.

Zoru geç, kolay seninle olsun, hazzı duy, olumsuzluk

seni uzaklarda korusun, hiç olumsuzla karşı karşıya gelme,

kolay dediğin senin inkişafını arttırsın, zillete de illete de

açığız eyvallah, neyi murat etti Rabbim bilmiyoruz ama

boynumuz kıldan ince, bana şiddet, bana hiddet verme

diyemeyiz, layık isem kolay geçirmemi nasip et, vermen

gerekiyor ise önce sabrını nasip et, şu zoru hengame

gördüğüm yolu tez geçmemi, şükür ile gitmemi nasip et.

Hayra ver elini sonra o tutacak senin öbür elini, el el ile

bağlanır, Hak için verilen el, Allah eli ile çoğalır, Hak’tana

emanet olunuz,

La ilahe illallah muhammed en Resulullah, Hasbinallah,

hasbinallah, hasbinallah, La ilahe illallah muhammed en

Resulullah.

- Sen bir hakikatsin sonra da sen bir rüyadan ibaretsin, dendi biz neyiz? Hakikat gerçek miyiz, yoksa rüya mıyız?

- Hepsi, ne söyleniyorsa hepsi doğru, şimdi aradaki farkı bulabilmeniz için, sizin bilinç seviyelerinize göre o değer bulacak, anladınız mı?

- Peki, bilinç seviyelerimiz öyle bir noktaya

geldiğinde,

Sayfa 11

- Sen onu o zaman fark edeceksin,

- Gerçek olduğumuzu mu, rüya olduğumuzu mu?

- Gerçeksin, neden gerçeksin? Allah’ın manası sende, insanda kainatın manası vardır, öyle gerçektir, öyle hakikattir ama Allah’ın vücudundan başka vücut yoktur. Onun gölgesisin, çünkü Hak ile Hak oldukta sen ne oluyorsun? İşte bilinç seviyelerine göre bu değer bulacak. Anladınız mı?

İnsan’ı kamil, hakkel yakın olduğunda ne oluyor, onda

o oluyor, onda o olmak, hakkel yakında bu oluyor, peki hakikat

dediği, halife dediği insan ne oluyor? Kül oluyor, olay bu, bunu

bilememeniz, bunu sorgulamanız bile yanlış, bilinç

seviyelerine göre onlar değer bulacak, anladınız değil mi?

Şimdi bu gözle bakın, bu pencereden bakın, insanın

hakikatine, insanın manasına,

Bir ben var bende, benden de içeri diyen Yunus’um

burada neyi anlatmıştır? Ooooo kaç beden var o hakikate

varıncaya kadar kaç beden, kaç alem var biliyor musunuz, kaç

alem geçecek, kaç mertebe kaç boyut atlayacak, onda o

olabilmek için, şiirlere dönmenizi istiyorum, çünkü her

birinden çok önemli mesajlar sizlere ulaşabilir.

“Bu kaçıncı faslı bahar” bu size neyi ifade ediyor ?

Kaç tane adem geldi geçti, kaç adem, melekler nasıl

bildi kan dökücü fitne üretici insan yaratacaksın dedi “Allah”a,

nereden bildi, kim bilir kaç faslı bahar geldi geçti, bir

muammadır ama o muammanın dışında değil içinde olmayı, bir

şeylerin çözümlenmesi için alt yapıların çok kuvvetli olması

gerekir. Çok okuyun rast gele değil ama hele hele yeni

yazılmış kitaplara hiç ilgi duymayın, hep eski eski onlarda öz

safiyet var, şimdikilere hiç mi hiç itibar etmeyin, sana onun

yansıması bile farklı oluyor.

- Ruhun da tekamülü oluyor değil mi?

Sayfa 12

Hayır, o bütün tekamülü ile, mertebeleri ile Allah’ın

nefhası1, bütün bu öğretiler bile bedene gerekli, ruha değil.

Ruhun her şeyden haberdar olduğunu bilmeliyiz, o pırlanta

ama beden öyle değil.

O zaman tekamül eden beden, bedende yok, yok ki,

duygular var, kalp var, sadır var akıl var onların her organın

ayrı işlevi var, bir çok olumsuz halleri yaşayabilirsiniz, birçok

iftiralara maruz kalabilirsiniz, yapacağınız en güzel kendinizi

tefekküre vermek.

Bunda ne kadar hata payım var, eğer insan kendi

yaptığını bilir, iyi veya kötü ama kimi bilmek istemez, kimi bilir

onu çok rahat itiraf eder, onları deneyimleyin, ondan sonra

kendinde ufacık kırıntı kadar bile olsa bir hata görünmüyor

ise, onun gelişi sınavın bir parçasıdır.

- Yani, onunla mücadele etmeyecek miyiz?

- Cevap, mücadele et, etme, değil senin mücadelen o haksızlığı yapan kişiyi de kendine getirecek, belki yanlış yaptığının farkına varacak, mücadeleden el çek demiyorum, her şeyi sineye çek demiyorum, ama davanda haklı olduğunu

biliyor karşı taraf, önce kendini sınavdan geçir bu çok önemlidir, mücadele et ama, hiçbir zaman batmadan anladın mı? Sakin bir dille anlat hatasını sakin bir dille yüzüne vur, yeter ki hatalar fark ettirilmeli bir daha yapmasın, kimsenin canı da yanmasın.

La ilahe illallah muhammed en Resulullah.

1 Nefha : Göze ve kulağa hoş gelen, Hayranlık uyandıran

Sayfa 13

Selam olsun, 11.01.2013

Selam ile geldik yuvaya, izin ile oturduk bu sofraya.

Elhamdülillah dedik, hizmete himmet bekledik.

Ya Rabbim, Rahmet’il alemin Muhammed’in şefaatinden

koyma mahrum bizleri, Ehlibeyt sevdasıyla coştur bu uyuyan

gönülleri. Güz gelende diyelim, sözü inceden inceye kalemin

ucuna verelim.

Her satır sana seni buldurur, her satırda seni Arif-i

Billah ile oldurur. Bildik bildik demeyelim, bilmediğimizin

inancı içinde bütün bilgelere soyunup kolları sıvayalım. Her

yuva bir ocaktır bizlere, her ocak açar kucağı kah deliye kah

veliye.

Öğüt öğüt gelir sözleri, bilir de alırsan payına düşeni,

çok halleri oluşturursun, dil ehlinden geçip, hal ile konuşur

görüşürsün.

Ne cefalar çekilir, ne ocaklar söner, Aşk için aşka

koşmalı, Hak için bulduğun aşkı ona sahip çıkmalı. O aşk ateşi

harlamaya hazır ise sende, bir dost harlatır onu, o da O’nun

izniyle.

Bilgileri rahmet misali akıta akıta verdik, her bilginin

önünde şükrü, hamd’ı layığı ile edip de o öğütleri Hayata

geçirdik. Birçok açılımlara vesile olacak, bu edinilen liyakatler

ile, herkes kendine düşenin payını alıp onu sergileyecek o

tezgahta.

Neymiş, nasılmış demeden tevekkel olup sabır ile

bekleyerek, bir de emeği gerektiği şekilde sarf ederek bir

oluşum doğacak, seyirci olmayalım, olayın içinde

mevcudiyetimizle yer alalım. Az ile çok ile değil, amaç verileni

yerinde uygulama ile seyrini tamamlayacak.

Sayfa 14

Haz veriyorsa dayan Kuran’a, haz veriyorsa katıl sende

bu kervana, haz veriyorsa aldıkların alamayana pay et, Hak

muradı diye. “Aldığımı ben hal edeyim, yanlış düşünürler diye

bilgimi sermeyeyim” dedikte sende sınırlı bilgi alırsın. Sebil

gibi dağıtmalısın, ne derler ne ederler, ince hesap ayrıntıya

girmeden bilgini paylaşmalısın. Sende kalsın diye verilmiyor,

birçok ocaklar yansın diye veriliyor.

Bilgiler belli bir gün alınsın onun dışında çalışılmasın

da denmiyor. Hazırlık tam yapılmalı, öyle hazırlık içinde

olunmalı ki, önce Kur’an hakikati ile sonra tasavvuf dersleriniz

ile o bütünün içinde onu karma etmeli, gece ayrı, gündüz ayrı.

Enerjilerinizi olumlu halde olumlu yerlerde harcayın, şu

da bir gerçek, demeyiz olumsuz hallerde harcanıyor ama

gereğini düşünmeli, azdan çoktan geçip de, nerede gerekliyse

orada bulunayım demeli. Bir kandil yandı sizlere, vesile oldu

dost gül yüzlülere, o kandilin yanmasını sizler koruyacaksınız.

Bu eğitim, haftanın bir gününe sığmamalı, taşmalı

coşmalı ve coşturmalı. Hakikat erbabı, mana ehli yolculuğu bu

sayede tamamlar. Hizmet akışa bırakılmaz, emeğinle bir gittiği

yere kadar gider. Bu gün varız yarından haberimiz yok, yarım

kalan dersler, yarım kalan birçok eylemler ve haller, orada

tamamlatılır oysa çok zordur, bu bilinçte olun, burada

yapamadıklarınızı orada yaparsınız.

Yarım gelmediniz, sözleşmede birçok yapacağınız,

birçok yaptırımlarla donanım kazanacağınız sizlere bildirildi,

kabullendiniz! Niye yarım götürüyorsunuz o emaneti, sizden

isteneni layıkıyla yapmalısınız.

Geç, geç bunları, her şey laftan ibaret, unutun bu

yaşananları, her biriniz bir görev, her biriniz birçok insanlığa

hizmet etmek için bu yoldasınız. Oluşumlara hazırlıklı olun

dedik ama sizde hazırlık faaliyet olduğu müddetçe bunlara

iştiyak edebilirsiniz dostlarım.

Sayfa 15

Hoşça kalın yazıda neyi fark ettiğinizi düşünün.

Mutlu olmak istiyorsan gezme kapı kapı, aradığın

burada yoksa, bulamazsın hiçbir yerde. Sen içindeki boşluğu

arıyorsun, içindeki boşluk derinleştikçe o boşluğa bir şeyler

koymak istiyorsun, arama.

Bugün, meleğin ismini bilmeyenlerden bekleme medet,

madem bir tek Allah var, O bize yeter diyorsunuz o halde

davranışlarınız hiç de samimi değil. İnsanın manasında bu

bilgilere vakıf bu böyle bilinmeli. Kim ne diyorsa desin bu gün

meleklerin adını bilmeyen ne mürid2 olur ne mürşid3 olur.

Eyvallah dostum eyvallah.

Gezme, böyle yerlerde dolaşma, ayaklarına gitmesen

bile onlarla görüşüp konuşma, içindeki huzursuzluğu düşün.

Size bir öğreti vermek istiyorum ;

Bir cemiyet var ki, burada dedikodu var, burada yalan

var, burada her türlü yolsuzluk var, ama kimi böyle yerlerden

haz alır, özellikle onların muhabbetlerine katılır. Bir de var ki,

Hak sohbeti Hak muhabbeti, Tekke, Cami buralarda gönlü

gezer.

Diyelim ki hasbel kader yolunuz bu yanlışların

meclisine düştü ve arada sırada da onları ziyaret edin, ama

bunun bir nedeni var, hemen gönlünüzü yoklayın; o size

sinyallerini verecek, nasıl bir hal aldığını seyredin. Oradan

çıkın muhabbetin bol olduğu yere gidin, işte orada kendinizi

tahlil edin, nerede olman gerektiğini size içiniz söyler. O

zaman mümkün olduğu kadar iç sesinizi dinleyin, gereğinden

fazla insanlarla içli dışlı olmayın, bunlardan kendinizi koruyun

muaf tutun. Sık sık murakaba4 halinde olun; ne yaptın da bu

sıkıntı girdi içine, bazen sebepsiz değildir o sıkıntılar, oranın

buranın sıkıntısı gelmez-bulmaz sizi, üzülmeyin. Herkes kendi 2 Mürid : Bir şeyhe bağlı olan kimse. 3 Mürşid : İrşad eden, doğru yolu gösteren kılavuz. 4 Murakaba : Tasavvufta Tanrı'ya bağlanarak çile doldurma.

Sayfa 16

yaşadığıyla bilinir ve ondan mesuldür. Şöyle düşünün, ben bu

gün ne yaptım da bu içimdeki sıkıntı çoğaldı? Bulursunuz.

Allah’ım ben bu gün ne yaptım da içimdeki huzur yayıldı? Onu

da bilirsiniz. İşte bu kadar basit, bunu sıkça yapınız, kendinizi

o aynadan seyredeceksiniz.

Her olay kayıttadır bunu biliyor musunuz, kaydın

dışında hiçbir şey işleyişte değildir, her şey kayıt altındadır.

Düşünceler, konuşmalarınız buluşmalarınız, görüşmeleriniz,

olacak işleriniz, hiç biri kayıt dışında değil. Halleriniz bile,

zamanı geldiğinde ortaya çıkıyor ama sendeki istidat sendeki

kabiliyet ve sendeki istek ve arzu, bir çekilme olmadıkça

bunun oluşumu beklenir, o zamanı Rabbim istediği gibi

değiştirir. Daha çok gerilere atabilir, sende o hali o şevki

görmek ister. O şevki görmedikçe mümkün değil.

Herkes kendi sıratı müstakimini hazırlıyor biliyor

musunuz? Köprüleri daha önce verdik, herkes kendi

köprüsünü kendi hazırlıyor, fiil ve niyetleri ile.

- Bu dünyada yaşadınız sonra da öbür dünyaya gittiniz ruh olarak yaşıyorsunuz, sizin ruhunuz bir daha bu

dünyaya gelecek mi? Tabii ki Allah bilir ama böyle bir şey oluyor mu?

- Görevli ruhlar vardır, onlar sadece görevlerini yapar

ve dönerler. Bir de vardır ki reankarnasyon5, şimdi hem var, hem yok diyeceğim çünkü böyle şeyler fazla dile gelmez, bu ademden önceki ademleri düşün, en son ademden önceki ademleri düşünün, oradaki eşrefi mahlukatı düşünün, göklerde yaşayan insanı kamilleri düşün, hangi birini anlatayım, orada kimler neler var bir bilseniz, ama insan oğlu hep yanlış etmekle meşgul, onları hep uzaylı olarak görür insan üstü

varlıklar, onlardan mesaj almayı düşünürler, işte böyle kıyamet çalkantıları ile gündemi meşgul ederler, insanların yüreklerini hoplatırlar, birçok yanlış şeylere vesile olur neden?

5 Reankarnasyon : Ruhun bir bedenden başka bir bedene geçerek varlığını sürdürdüğü inancı.

Sayfa 17

Bilgisizliklerinden. Reankarnasyon hem var, hem yok,

eğer Rabbim sana o görevi verdi ise dünyaya birkaç kez gelir

gidersin. Her insanı kamil Hak ile halk oldukta Allah, onu

tekrar yer yüzüne gönderir, niye gönderir artık onun işi bitmiş

görevi bitmiştir, aslına dönmüştür ama burada bir çok kişiyi

oldurmak için,

- Bu her ruh için geçerli değildir her halde,

- Sadece özel ruhlar için.

Fener vazifesi yapan insanlar vardır, insanları doğru

yola götürecek sevk edecek, insan görünümünde melekler

vardır. Onlarda da bilgi vardır, sürekli sürekli sizleri korur

kulaklarınıza fısıldarlar. Sadece Allah’ımın izni dahilinde.

İzinsiz asla hiç birinden bir kelime duyamazsın, Allah, izin

verir şunun kulağına git bunu üfle der, gelir üfler hepsi bundan

ibaret, ama hiçbir melek, ben bu gün öğüt alıyorum, ders

alıyorum, bunu deme yetkisine sahip değil, şirkin ta kendisi

olur maazallah başınıza iş gelmesin bundan sakınalım.

Hepimiz için bu geçerlidir, biz sizler için görevliyiz ama

bizlerin de belli bir yeri var, oralara atılmak istemeyiz.

Unutmayın, ben bu kadarını söylüyorum bunlara çok dikkat

edin. Lütfen dikkat edin.

Selam olsun, can içinde can vardır, her sözün

geçmişinde geleceğinde nice nice özden gelen sözler vardır.

Bulduğun sahip olduğun her öğreti, Kuran ile değer bulmalı,

Kuranın dışında olan her ne olursa olsun terk edilmeli. Üç, beş

yedi, on bir, her ayın bu tarihlerine dikkat edin.

Bugün de ayın on biri, biz farkı bulamadık acaba nedir?

- İsim değişikliği oldu vazifeli görevini diğerine teslim etti.

- Yazının şeklinden bulmanız anlamanız lazımdı onu

belirtmek istedik.

- Bu tarihlerde bir şey yapmamız gerekiyor mu?

Sayfa 18

- Evet, her ayın bu tarihlerine dikkat edin, tabii bunu her an yapın, ama o gün kendinize ayrılmış özel bir gece olarak değerlendirin, sadece dua edin uzun uzun, Hak ile ünsiyet halinde bulunun çok önemlidir, ve bütün kainata dualar gönderin, ama herkes kendi bildiği ile duasını yapsın, özel bir dua yok diledikleri şekilde olsun.

- Görev değişikliği dediniz,

- Bir kişiye değil, yeni görevler, yeni haller ve açılımlar, bunlarla karşılaşılacak bunlara hazırlığınızı yapın. Nedir bunlar acaba? Şimdiden söylenmez, bir çok özel haller zuhura çıkacak, sadece sakin teslimiyet içerisinde

sohbetlerinizi oluşturun, muhabbetleri kurun, çünkü içlerinizin buna ihtiyacı var, bunlarla doldurun, dostun gönlü incinmesin, of puf yok, kafalarınızı karıştırmak değil murad, bulunduğunuz yerin kıymetini bilin.

Hepsi bu, hepsi bu, kafa karıştırmaktan başka işe

yarasaydı eyvallah derdik, unutulmasın bir kapı varken türlü

çeşit kapılarda gezmek olmaz, merak etmek olur ama çok

tecessüs6 de insanı zarara uğratır. Bak dostumuz merak edip

bir türlü yer bulamamıştı kendini eğleyecek ve şimdi tekrar

geri dönüp geliyor, orada da aradığını bulamadı, böylesi hoş

değil.

Önünüzde Kuran var, Kuranın dışına çıkmak, oruç

tutarken namazı kılarken, Hak için dua ederken bunların dışına

çıkmak tam tersini yapmak mübah7 mıdır? Bu nedir? Esfelin

safilin8, unutulmasın. Allah, bu halden hiçbir kulu çıkarmasın,

Kuranın dışına çıkılacak ve çıkartacak her şeyden bizi korusun

diye dua edelim.

Allah’ım beni senden seni benden uzaklaştıracak her

şeyi benden uzak tut, dualar hep bu ölçüde olsun. Aramıza

hiçbir şey girmesin Allah’ım . 6 Tecessüs : Belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma. 7 Mübah : Dinî bakımdan yapılmasında sakınca olmayan, yapılması günah veya

sevap olmayan. 8 Esfelin safilin : Sefillerin en sefili. Cehennem'in en aşağı tabakasındakiler.

Sayfa 19

Allah, hepinizin yardımcısı olsun, açtı isen yolu izin

gelmiştir, niyet kurulmuş hareket etmek sana kalmış, yolun

açık olsun, her uğrak yer sana durak değil sana geçit versin.

Çok önemlidir, birbirinize yardımcı olun, herkes birbirinden

faydalansın, işi olmayana iş temin edin, hasta olana yardımcı

olun, bunlardan eminiz görülüyorsunuz, ocağında odunu

olmayana odun, arada sırada onların sofrasında olun dedik,

yıllarca önce hatırlarsanız, çünkü onlardan alıp onlara

vereceğiniz çok şeyler var.

Huzur ile kalın, çok iyi hazırlanın daha da ağırlaşacak

dersler, öğretiler daha da ağırlaşacak, buna hazırlıklı olun.

Kuşaktan kuşağa geçecek bilgiler var, kuşaktan kuşağa

geçecek öğretiler hazır, yeter ki, iyi iz bırakın, bir avuç insan

binlere çıkabilir, bunlar da sizlerin gayreti ile olur. Unutmayın.

Hoşçakalın.

La ilahe illallah muhammed en Resulullah.

- Kıyamet suresini okuduk orada parmak uçlarından bahsedildi,

- Her var edilenin parmak ucu ayrıdır o da bir şifredir, Allah’ın kuluna öngördüğü bir şifre, senden bir tek yaratıldı, ondan bir tek, hiç kimsenin hiç kimseye benzeme şansı yok. bunlar çok önemlidir.

- Bu, ruhlar içinde geçerlidir değil mi?

- Tabii, ruh bunlara vakıf, bunlar sadece bedenleriniz için, bu öğretilerin önemi bedenlerin ne halde olduğunu görebilmek için. Nasıl bir donanıma sahip olduğunu görebilmelisin. Şahit olabilmelisin. Onların sihirli güçleri vardır parmakların ama bunları söylediğimizde hemen kullanılıyor, önce çok iyi düşünülmeli Allah vermedikçe hiçbir şeyi kullanamazsın. Bu bilinç ile yaşamalı ama sihirli güçleri vardır. Şifa mı, evet.

- Bu parmak uçları sadece dünyada mı lazım oluyor ?

- Orada yok, parmaklarını burada bırakıp gidiyorsun.

Sayfa 20

- Burada da hiçbir işe yaramıyor ki,

- Kullanım aracıdır. O işe yaramasa Allah’ım vermezdi şükürler olsun ki onun ile yemek yiyorsun, onun ile tutup, onun ile hesap yapıyorsun, onun ile okuyup onun ile yazıyorsun, daha neler neler,

- Ben sadece izlerden bahsediyorum?

- Cevap, iz ayrı, o ayrı. Sihirli güçleri var, o bizdedir, onun açılması mümkün değil. Onu bir tek Allah bilir, hangi peygamberin hadisinde, hangi Kuranı Kerimin ayetinde insanların parmak uçları yazılıdır, var böyle bir ayet var ama deşifre edilmez,

- O zaman Allah ile kul arasında bir şifre olmalı,

- Sihirli güç diyorum, önemli olduğu için Allah hep gizler.

- Ayetteki anlamını merak etmiştik? Biz de daha derin bilgiler arzu ediyoruz bunlara nasıl ulaşırız.

- Dostum, elbette ne diyorum, kuşaktan kuşağa geçecek unutulmasın, ama her dost, her can o bilgilere hazır değil, bunu da düşünmeli, sen sor cevabını alırsın, içsel dedik daha önce verdik, meknuzların geliştirilmesi, bir şey gösterin bana şunu yaptık deyin, birçok çalışma örnekleri verdik,

bunların tezahürlerini sağlayın dedik, istidat kabiliyetlerin zaman diliminde ancak bu tezahürleri ile meydana zuhura çıkacak. Şimdi bunlardan birini yapın, ondan sonra siz çalıştıkça öğretiye hazır oldukça veririz.

Unutulmasın her şeyin bilincindeyiz, kime ne kadar ne

verileceği belli bir ölçü içinde o kıvamdadır, onun dışına

çıkılmaz, çünkü bizim de bir üstümüz onun da bir üstü var

unutulmasın. Bilgiler elene elene geliyor, olduğu gibi

verilmiyor, sen hazırlan, batında yaşatalım yeter ki hazır ol,

sor istediğini, bir ilahi vereceğim, bir zikir vereceğim, o zikir

ile sadece yedi gün riyazat yapıp çalışacaksınız, tamam mı

eyvallah. La ilahe illallah Muhammed en Resulullah(3 kez).

Sayfa 21

Selam olsun, 18.01.2013

Bir söz gelir ezelin ezelinden, sözün manası ise güzelin

güzelinden, cemiyette yer almış, her can pür dikkat, o sözü dinleyip, kalp onunla huzur bulmuş. Seyri seferi o halde yapmış, ey dost, beri dur beri. Hayatın bir çalkantıdan ibaret, manan ise hezimetler karşısında, her biri bir hidayet.

Zuhura çıkarmı, çıkmaz mı düşleme bunu. Zuhura çıkacak olan nedir? Ayn-i ile vaki, hemhal olduğun iş ile vaki, meşgul olduğun iş ile vaki. Sen almak için gelirsen, verenin bol olur, postu sereyim, dostumda olayım dedin ise yerini

belirlemişsindir, sadece misafir olduğunu bilmelisin. Oysa almak için gelmeyi tahayyül ettin ise, nimeti mutlak, veli nimettir, hamd etmelisin, kal ehli olma can dost, hal ehli ol. Her sözde derin manalar var. O mananın ehli olmaya bak. Uluhiyet ile rububiyet ünsiyet halinde. Makamın nazargahın Hakkın tecelli Murat ettiği yerde, ne bir öfkeye yer var, bu gül bahçesinden bozkıra dönecek bir hal var.

Gül, gülistan ettin ise cemiyeti, onda alınacak elbet ilahi emir var, sen vesilesin. Sebebi aletsin. Sen ver alırlarsa alsınlar. Ondan sorumlu tutulamazsın. Hak neyi murat etti ise o hal öyle gelişecek. Sen sebepsin. Hidayet verici değil.

Sen sadece ünleyensin, kaldıracak değil. Allah’ım cümlenizden razı olsun.

İlahi keyfiyetin huzurunda bulunalım. Kalbe huzur fidanları ektik. Onun yeşerebilmesi için emeğimizi eksiksiz verelim.

Altın, gümüş toprakta saklar sırrını. Neden? Neden saklar? Saklamasaydı Dünya’ca arzu edilen olmazdı. Sırrı ifşa etme, ne geliyorsa dile sus düşün, sakın deme. Her can dostun bir nüvesi var, bilse de bilmese de hazinenin onun içinde özlemi var. Bakma yıkıntı halime, bakma, bakma çökmüşlüğüne, orda bir çok sultanların hazineleri var.

Her zevat hakikatte ne olduğunun bilincindedir. Biliyorum, görüyorum, işitiyorum dedi ise kendinden değil hediye Haktandır. Her canlı kaderini yaşar, dedikte, bir de kendi fiillerinle oluşturduğun kaderin var. Hedefini belirle, yönünü nereye çevireceksen onu arzula. Sen, sen ile meşgul

Sayfa 22

olma, Sen sadece onunla ol. Meşguliyetin onunla olmalı. İyiyi

kötüyü sadrına sor. Dilini şikayetten beri tut. Şikayetin manası ikidir. Bir bıkkınlığını anlatır, birde içinde olduğun durumu anlatır. Paylaşmak şikayet değildir. Sen hakikat eri isen, yokluğu kabullendin ise, o mintanı giydiysen, sen de sen olma hassası yoktur. Sende sen olma keyfiyeti çoktan unutulmuştur.

Zatına muhtacız Allah’ım, zatında erimeyi, sen ile sende olmayı, bilmemizi murat et Allah’ım.

Her şeyin tanığı olan meleklerin yanımızda bulunsun, bulunduklarından emin et Allah’ım.

Onların kulaklarımıza fısıldamalarını nasip et Allah’ım,

Seçkin kullarının halkasında olmamızı nasip et, sana inanan, sana boyun eğen mümin ve müminat kulların arasında olmamızı nasip et Allah’ım.

Göçmüş yakınlarımızın yarım kalmış her ne ise işleri bizlerin tamamlamasını bizlere hissettir Allah’ım, hissettir Allah’ım.

Bu açılan sofralar yüzü suyu hürmetine, birlikte Allah deyip Muhammed deyip şefaatine nail olmamız için açtık elleri sen bizi bizimle bırakma Allah’ım.

Her fırsatta kelimeyi şaadeti bol bol getirmeyi, her zerrimizin de iştirak etmelerini nasip eyle Allah’ım.

Hiç bir şey dilde kalmamalı, hale indirip, her zerremizle hakikatini tanımayı bilmeyi nasip et Allah’ım.

Bu öyle bir yol ki, bu yolda türlü engeller var, türlü taşlar türlü laflar, türlü türlü sana atılacak söylenecek masallar var. Allah’ımın korumasına giren kulları arasında olmayı nasip et Allah’ım. Amin, Amin.

La ilahe illahlah Muhammed en Resulullah. Şefaat ya Rabbi, ya Resulullah.

Hoş geldin, dünya yuvasına hoş geldin, İmanı gür, Muhammed nuru ile geldi, Selam olsun o cana, Selam olsun onda o olana. Selam olsun bedene değil o bedendeki büyük cana selam olsun. Darlık görmesin, mutlu olsun, mutluluğunu mutsuzluk bölmesin. Eyvallah.

Sayfa 23

Kuzucuğuna nefes de verildi, yavruna, iki zorluğu var.

O iki zordan da geçecek. Allah’ım yolunu açık etsin, Allah’ım, ne olur hiç kimseyi evladı ile sınama, canlarına can nasib et Allah’ım, huzurlarını eksiltme yükselt Allah’ım Hak huzuru ile ruhlarını ihya et Allah’ım, hak huzuru ile.

Çocuklar sizin çalışmanızı istiyorum, tavsiye değil, zorunlu tutuyorum. Bir vakit ayırın, Kuran ilmini aldığınız bilgiler ile çalışın bu zorunludur. İster ihtar deyin ister ifşa deyin, ne derseniz deyin, boş oturarak gelmenizi istemiyorum. Kalem tutuyorsa eliniz, görüyorsa gözünüz duyuyorsa kulağınız, mecbursunuz, mecbursunuz.

Belli şeyler değil Kuranı okuyun, çalışkan insanlar

muteberdir tembeller değil, bir çok şeylere ayrılan vakit bunlar içinde ayrılabilir. Hakikatin yoluna girdik ne ile girilir? Bir sınav karşısında ya susacaksınız, ya bilginizden konuşacaksınız, bilgi olmazsa neyi konuşursunuz, başka şeyle meşgul olunursa, hiçbir zaman ayrılmazsa, ona göre seçiminizi yapın, ister ihtar deyin ister ifşa, kabulü mutlak şart bunu bilin.

Çok iyi bir gözlemci olduğunuzu da itiraf ediyorum, bazen duyduğunuz sağda solda sesler boş olmadığınızı gösterir, bir şeye emek veriliyorsa onun değeri ölçülemez, ne

olursa olsun bir şeyde emek yoksa onun değeri de vasat olur.

Eskiniz yeniniz diye ayırt etmiyoruz, ne gördü isek onu söylüyoruz, eyvallah, içinizde neler söylüyorsunuz? Kendinizi, kendinizi, her şey kendinizden kendinize, sadece bilgiyi akıtmakla görevliyiz, o bilgiyi hamur edip şekil vermek ise sizin elinizde.

Sorun bakalım, sorularınızın önemi verilecek cevap kadar önemli, herkes soru soramaz dağarcığında o bilgiye vakıf ise, sorusu da o nispette gelir.

- Ben derim ki günde yirmi ayet bile okunsa bir yıl

içinde bitiririz Kuranı,

- Cevap, okuyun, okuyun, yazın, çalışın öğrenin, öğrenmek için ne yapmanız gerekiyorsa yapın, okumak için okumayın, anlamak için okuyun, tabii ki okuyun, önemli olan okunması, hele böyle bir sofrada, bu adaba uygun yaşamak, er olanın işi, yoksa herkes Kuran okur, herkes böyle bir sofra

Sayfa 24

kurar, herkes böyle bir sofrada yol bulur ama, tartışılmalı o yol

hangi yol, o yolun yolculuğu nasıl, uğrayacağı yer nasıl, mühim olan odur, siz olayı ne kadar ciddiye alırsanız bizler de sizleri o nispette ciddiye alırız, çok açık ve net, ne kadar uyulursa, bizde o kadar size rahmet misali yağdırırız. Sizde gevşeme oldukça bizler de gevşeriz. Anlaşıldı umarım, La ilahe illallah muhamed en Resulullah.

Selam olsun, 25.01.2013

Yemen’den gelir sözümüz, kervan bizledir onun dışına çıkmayız. Her can kervanda neyi taşırsa taşısın o ona maaldir9, ezeli görevidir, bildiğine inanır bilmediğine ise Allah’ımdan doğru olanı diler.

Her olay kendinden kendine dönüştedir, bilse bilmese

bu bir ömür yarışıdır. Gerçek nedir diyene sözüm. Gerçek; varoluşun, gerçek; sendeki bütün özellikler, Gerçek; senden sana dönüşen gerçektir.

Hay dedik selamladık, Hak kelamı ile kefeleri doldurup,

sonra imtihana tabi tuttuk. Bu öyle bir yolculuk ki, bilen bilmeyenin elini tutmalı, bilen bilmeyenden kendini sorumlu bulmalı.

Güzeldir sözümüz, O’ndan hediyedir özümüz. Her olayı

öz’e mal edersen yanlış edersin, öze söz edilmez, her olay da öze mal edilmez.

Atağlar özdedir, hatalar ise beden kafesinde gizlidir.

Sen kendi gönül dağarcığını doldurmana bak, o dağarcıkta taze bilgi, taze görgü, taze öğretilerin bulunduğu yerdir. Onları verdikçe yenisi dolar, saklayayım bana kalsın dediğinde elinde

eskimiş olanı biriktirirsin.

9 Maal : Yükseklik.ilerilik şereflilik,

Sayfa 25

Sükut ehli ol, mana ehli olan kişinin her sözü

maddeden uzaktır, O’nun esiri olmuştur, dünyevi hallerden uzak mana gerçeğine misliyle dönmüştür.

“Bırak her olay yerinde kalsın” sakın deme, yük alır,

yük verirsin, yerinde kalsın dediğin olay bir gün döner omzuna biner. Elinden gelenin en iyisini yapmalısın, yükte ne var ise onu aza indirmelisin.

Mutlak zata varacağız, hakikatin özünde mum gibi

eriyip O’na boyun eğeceğiz, işte gerçek gün dediğimiz budur. Orada ne soy, ne unvan, ne etiket geçecek, orada sadece

amelin boynunda seyredilecek. Tuttum elleri Hak adına, açtım söylettim dilleri gönül

bağına, dediler ki kim için yaparsın? Muradım Hak içindir. Allah’tan gafil değilim ki O’nda arifim, ben hesabı bu yolda yürütürüm, kim ne derse desin olmaz zararı bana, ben bildiğimi yaparım muradım Hak muradıdır, bir tek O’nu bilirim.

Söyleyen O, söyleten de O, bana bir şey kalmadı, ben

ben’i bitirdim, bendeki ben’i erittim, halim ondan bellidir. Gözüm dünyaya kapalı, gönlüm ise O’na aşina, O’na aşikardır.

Saydım bütün geceleri, topladım Hak ile bütün heceleri,

geceler ayan oldu, günler ise kuluna beyan. Hiçlik muradımızdı, ne ayrıdayız ne gayrıda, bir nükteyiz, o nükteyi koyalım kalemin ucunda. Gün geçer gece geçer, ömürler de bu yolda biter.

Türlü çeşit Ölümleri hele bir düşün; beden ölümü,

duyguların ölümü, yapamadığın hizmetin ölümü, sohbet edemediğin dilinin ölümü. Öyle çok ölümler vardır ki, bu ölümlerin bedene zuhuru olmadan, her organ devrede olmalı. Rabbim senden neyi diliyorsa onu duyurmalısın, Rabbim

senden neyi istiyorsa onu sana aşikar eder, onu vermelisin. Gün geçmemeli ki O’ndan uzak, öğün bitmemeli ki,

O’ndan bihaber, sonra giyersin zaruret mintanını, tırmalar içini, tırmalar durur, mutsuz kılar seni. Vermek istediğini

Sayfa 26

vermelisin, bana kalsın demeden sözün özünü Hak için halka

vermelisin. Niyetleriniz çok önemli, fiillerden üstündür, neyi

düşünürsen karşında onu bulursun, neyin sözünü edersen, “Ben yapmam bunu” dediğinde yakana gül takarsın.

Gel söyleşelim, Aşk-ı mest olup da muhabbeti Hak

edelim, Bu gönül O’na aşikar, O’nla ayar bulur, kıvamı O’nunla

olur, Nasıl yoksun edersin bu gönlü Hak’tan uzak,

Nasıl dersin ki dilim susmuş söylemez, Her şey madem mevcut, perdeyi kaldırmalısın, Madem her şey perdeden ibaret, o perde sana zaruret

teşkil ediyorsa onu yırtma ama kaldır. Has Bahçenin gülleri; birlikte derleyelim, uçan kuşlara

selam verip de O’ndan bize selam getirmesini isteyelim. Tevhit, bütün var olmuşla mevcuttur, ayrı gördüğün

her şey tevhidin dışında yalandan ibarettir. Bütünüyle sevmeliyiz, bütünüyle kabul edip onunla vücut bulmalıyız.

Tevhit, tevhit, tevhit. Tevhid’in aslına dönmedikçe

Vahdeti yaşayamazsın, tevhid’in gerçeğinde olmadıkça Hayret makamını bulamazsın.

Sev sevebildiğince, sevdikçe gezersin birçok perdeleri

açar, seyr-i sefer edersin. Alışageldi halleriniz, çalışırsanız bu yol uyuşuklar yolu

değil, bu yol gayret yoludur, bu yol dünyevi muhabbet yolu değil bu yol hakikat yoludur, tevhidin basamağıdır.

Can içinde can ol, can içindeki cananı bul, işte onu bulduğunda sana ne derler bilir misin? ‘Aklını yitirmiş’ , bilmezler ki sen O’nda , O sende.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Sayfa 27

Öğretilerin frekanslarını içinizde yaşayabiliyor

musunuz? Her öğretinin değişik boyutlarda titreşimsel özellikleri vardır, alırken verirsiniz, verirken de alırsınız. İçsel yolculukların bu sayede yapılması öngörülmüştür. Ruhsal bilinçlenme sadece Kur’an kaynaklı olmalı, değişik kitaplarda bulabilirsiniz ama gerçek bilgiyi sadece Kur’an da bulabilirsiniz.

Arınmışlığı sağladığınızda birçok mesajları evrene

gönderebilir, bu sayede bilinç seviyelerini arttırabilirsiniz. Sıkça yaptığınız yolculukları mutlaka not etmelisiniz, neleri gördünüz?, nelerle karşılaştınız?, hangi ışık rehber oldu?

bunlar çok önemli bilgilerdir. Her dostum şifa verebilir, ama her dostum bunu meslek

haline getiremez. O arınmışlığı sağladığınızda; dokunduğunuz herhangi bir rahatsızlığın üzerinde, sadece, Tanrı gerçeğini düşünerek, yoğunlaşarak, bilinçli bir şekilde orayı iyi edebilirsiniz. Hakikatin birçok eylemlere bu sayede vesile olduğunu da hiç unutmamalısınız. Tanrı bilinci, gerçek bilinçtir.

Bir uyarı aldığınızda, şimdi soracaksınız bu uyarıyı nasıl

alabiliriz? Titreşimsel uyarı, mutlaka ona dokunmanız gerekebilir. Karşınızdakinden bahsediyorum, daima olumlu düşünceleri sevk edin.

Beden ve Ruhsal uyumu yakaladığınızda sevgi akışı

sağlanmaktadır. O sevginin gittiği her yerde, inanın sevgi tohumları ekilecektir. Bunlara çok dikkat edin.

Beden işlevlerinizi eylem haline sokun, düşünerek

onları izleyin. Nefret duyduğunuz herhangi bir olay karşısında, sakın

onun üzerinde çok fazla yoğunlaşmayın, onu imha etmenin yollarını arayın. Bu bilgi sizlerde mevcut. Öfkenin ruhsal ve fiziksel bedene verdiği zararları düşünerek yola çıkın.

Sayfa 28

Sözleriniz daima safiyet içinde olsun ve sessiz

konuşmayı alışkanlık haline getirin. Sevgiyle baktığın yüze, sevgiyle bakar Rabbim senin yüzüne.

Her an bir alış-veriş içinde olduğunuzu da unutmayın.

Baktığınız zaman görmeyi, gördüğünüz zaman da ondan ibret almayı öğrenin.

Hayatın her kesiminden ders almayı bilmelisiniz. Hayat

öyle güzel şeyler sunmuştur ki insanoğluna, Rabbimin izni iledir. Her yerde onun delili, onun nişanı ve onun mevcudiyeti gizlidir. Kendini gizlemiştir ama sır değildir, o gizlinin içinde

O’nu bulabilirsiniz. “Her yerde O var” dendiğinde; onun yüzünü

göremeyebilirsiniz, onun mevcudiyetini göremeyebilirsiniz, onun mevcudiyeti ile içsel yolculuk zaten yanlıştır, bundan kaçınmalı.

Rabbimi sadece var ettikleri ile tahayyül edebilirsiniz,

onun isim ve sıfatlarıyla. Her var ettiğini canlıya hizmet için sunmuştur.

Her an şükür, her an secde halinde olmalıyız, Bütünün hayrına deyip de her cana sarılmalıyız.

Ben benim, ben böyleyim demekle yol alınmaz, o yola

öyle bentler kurulur ki; o yolu takip edenler de asla ilerleyemez. Oysa menzile ulaşmak gerekir, hedefi bulmak gerekir, bulmalısın, bulup da emaneti teslim etmelisin. Emanetin biri Kur’andır , diğeri ise Can. dedim sözüme noktayı koydum.

Sizleri selamlıyor, Allah’ın Rahmeti her an üzerinizde

olsun, dualarım sizlerle olsun, bir çok emek ve hizmetlerin Hak

katında misliyle size geri dönsün, Amin. Allah’ıma emanet olun, Hepinizi sevgi ile selamlıyorum,

amin.

Sayfa 29

2013 Yılı

SUBAT ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 30

Kapak resmi :

Kanada, Fransa Hawai Teleskobu tarafından çekilen ve “Thor'un Miğferi” olarak adlandırılan

Hawai Yıldız Işığı kümesi.

Açıklama : NGC 2359, Thor'un Miğferi, etkileyici ismi ile birlikte, göz alıcı bir salma bulutsusudur.

Elbette, bulutsunun kanatları hatırlatan görünüşü, bazılarını ona "ördek bulutsusu" demeye itebilir.

NGC 2359, resmin merkezi yakınında görülen ve bir Wolf-Rayet yıldızı olarak sınıflandırılan aşırı

derecede sıcak bir yıldızdan gelen enerji yüklü rüzgârlarla şişirilmiş, yaklaşık 30 ışıkyılı genişlikte,

kabarcığa benzer bir bulutsudur. Wolf Rayet yıldızları, ender görülen ve saatte milyonlarca

kilometre yol alabilen yıldızlararası rüzgârlar yaratan, çok büyük kütleli mavi ışık devlerdir.

Yakınlardaki büyük molekül bulutu ile yaşadığı etkileşimin, bulutsunun bu çok karmaşık biçimine ve

kavisli şok dalgası oluşumuna katkıda bulunduğu düşünülmektedir. NGC 2359, Büyükköpek

Takımyıldızı yönünde, yaklaşık 1500 ışıkyılı uzaklıkta yer almaktadır.

Sayfa 31

Selam olsun, 01.02.2013

Selam olsun, aldık mana lezzetini, hiç durmaz konuşur

dilimiz. Her sözün başında ve sonunda, Haktır, Haktır özümüz,

ne sözlere sığar ne fiillere, sadece alınanın neye nispette

olduğuna bakar. Yaşadığınız her an, değişken olan halleriniz,

hep aralarında bir köprü vardır. Bir baştan bir başa geçersiniz.

Duyguların değişimini, hallerin değişimini, her azanın farklı

işleyişini, Allah bilincinin gelişimini, fark edersiniz. Bunlar

üzerinde varalım tefekküre, dönelim içimizdekinin de içine,

gör ki neler var, her an yenilik peşinde. Seni sen ile bir güden

var.

Size bir öğreti diyeceğim, bu öğretiyi sorarak, soru

şeklinde ileteceğim. Şimdi deseler ki size, bugün o kadar

güzelsin ki, her gün daha da güzelleşiyorsun, giysilerinde çok

güzel. Buna ne cevap verirdiniz? Buna karşılık cevabınız ne

olurdu, buna cevap verir misiniz?

- “Sizin güzelliğiniz derdim”,

- “Ben teşekkür ederdim”,

- “Sendeki güzelliği bende görüyorsun derdim”,

- “Ben yorum yapamıyorum”,

- “Sizin güzelliğiniz derdim”,

- “Rabbimin verdiği bir güzellik derdim”.

“Ben çok güzelim, evet benden güzel yok”, küfrandır10,

küfür değil bakın küfrandır. “Benim elbisem güzel, ben hep

böyleyim” demek, iltifatı külhan’dır. Neyi demek doğru

olurdu, gördüğün güzellik, ”evet güzelim, ama o güzellik bana

10 Küfran : Nankörlük.

Sayfa 32

ait değil, beni var edenin güzelliğidir”. Bana giydirdiği libasın11

bana ait olmadığını ve o libası giydirenin güzelliğidir demek en

doğrusuydu.

Deseler ki size, “ne güzel bir haldesin”, “o hal benden

değil, sadece yüce Rabbimin bana giydirdiğindendir. O güzellik

ona aittir”. En doğrusu budur. Size her ne söylenirse

söylensin, güzel olan her şey bana verenin güzelliğidir.

Şer söylenmez, “sen ne kadar çirkinleştin” de denmez.

Ama ona da hazır olun. Böyle bir olayla karşı karşıya

geldiğinizde sakın ola demeyin “o senin gördüğün kendi

çirkinliğindir” Sadece gülümseyip, “Allah’tan selamet

diliyorum” demek en doğru, en mükemmel cevaptır.

Bunlarla karşılaşmanız kaçınılmaz, bu yolun çeri, çöpü,

taşı, çamuru. Bunlarla olmadan yol alınmaz. Bu bilinçte olun,

hanginize ağır ağır sınavlar yüklendi ise hakimiyet senin

üzerinde kurulmuştur, hedef olarak gösterilmişsindir. Kim için,

kendine ayırdığı için.

Başka sormak istediğiniz bir şey varsa da, bunun

dışında, cevap verelim.

- Yine bu konuda, öyle düşündüğümüz halde, bir

anda aklımıza gelmiyor, nefsimizden mi, yoksa

eğitimsizliğimizden mi kaynaklanır, örnekle, ne kadar güzelsin

dediğinde, biz aslında güzelliğin bize ait olmadığını, Rabbinden

geldiğini biliyoruz ama o anda evet güzelim ben yaptım

diyebiliyorsun bir anda.

- Hemen bir gurur oluşuyor nedense, güzel sözler

insanın biraz gururunu okşuyor. Bunlardan kaçınalım,

söylemek istediğim bu. Bu görünen tarafınız, öbürü gurur,

görünmeyen tarafınız.

11 Libas : Giysi.

Sayfa 33

Allah korusun böyle bir şeyi asla kendinize, asla mal

etmeyin. Ne şişin ne de şişirilmeyi isteyin. Tevazu12 bu yolun

ehline nazardır, unutmayın. Bu yolun ehline nazardır. Nazar

nedir, yine velinin sizlere yansıttığı ilahi kuvvedir13, kuvve.

Allah’ımın her ismi, her kulunda mevcuttur. Sürekli o

isimler içinde iniş çıkışlar yaşarsınız. Hangi isim o gün veya şu

an sana zuhur etti ise, o isim, iç dürtülerle sana, hangi halde

olduğunu gösterir. Artık bunları duymak zorundasınız,

duymuyoruz demeyin, nasıl duyalım da demeyin. Duymak

zorundasınız. Ben isterdim ki, bunlarla ilgili sorular yöneltin.

Kur’an bilinci ile nefes alın, nefes verin. Çok kısa bir

ayet, çok kısa bir sure, demektense, o kısacık surelerin,

ayetlerin içindeki deryaları, deryaları özleyin. Evet, nefis değil

evlat, sadece varlık elbiselerinize sımsıkı yapışmak, olay bu.

Sadece kendinizi düşünen insan olmayın. Öyle bir hal zuhur

eder ki onunla yüzleşmek zorunda kalınır.

Hayatın bir çok olası hikayeleri vardır. O hikayelerin

her birbirinizde bir parçası bir cüzü bulunmaktadır. Ben böyle

bir şey yaşamadım sakın deme, sakın deme.

Hallerin değişimini artık görelim istiyoruz. Geçmişte

kalanın peşine düşmeyin. Hak hukuk ne ise onu gözetin.

Attığın adımdan geri dönmek, ne gerekiyorsa elinden

geleni yap, asla vazgeçme. “Adil kişilerle olmayı diliyoruz,

diliyoruz da, adil olmayanlarla da bir araya geliyoruz“ da

deme. Allah sürekli sınav açar. Bugün açmaz, Sonra da açmaz

ama bir gün gelir de o sınavların hepsini bir anda arka arkaya

yaşarsın.

Her şey için, Allah’ım işimizi kolayla, işlerini kolayla.

Ahlakımızı senin istediğin şekilde ahlaklandır. Muhammed

12 Tevazu : Alçak gönüllülük. 13 Kuvve : Düşünce, niyet.

Sayfa 34

ahlakı ile onların bizlere bıraktığı emanetin ahlakı ve edebi

içinde yaşamamızı nasip et, diye dua edin.

Kaç zevalden14, üzme kimseyi, düşme sözün peşine,

güzelliği çirkinliği diyeni Allah’a havale et. Böbürlenenleri

gördük, boyunlarını öyle büktük ki, Allah’ın yetimine öksüzüne

dil uzatanı, ahrette dili ne hale gelir, sadece Allah’a havale et,

onların ölümleri bile bir başka türlüdür. Kime ne şekilde zulüm

etti ise o şekilde meydana çıkar. Dil ile ise o dil öyle uzar ki

çeneni aşar, göz ile ise o göz öyle bir hale gelir ki seni ürpertir.

Onun için her hal ile hareketlerinizi murakaba halinde kontrol

de tutalım.

Küfredenin imanı yoktur, bunu bilmiş olalım. Temiz

ağızlı, Allah ister, kullarını, temiz ağızla. Sakın küfür ile

konuşmayın. O ağza ne haram lokma ne de küfür

yanaştırmayın.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Üzerinde konuşulacak çok şeyler var. Yazıyı okurken,

yazıları düzeltirken daha ciddi bir şekilde eğilelim. Ne olur.

Bunların heba edilmemesine özen gösterin. Nerelerden akıp

gelen sözleri, derleyip toplayalım. Toplayandan Allah’ım razı

olsun. Her haline emek verenlerden Allah’ım razı olsun. Emeğe

emek katanların emekleri sahipsiz kalmasın, Amin.

Şimdi hastalar için dua edelim.

Allah’ım, senden geldik seninle sana dönmeyi nasip et,

Toplandığımız bu sofrada, senin hidayet nurunla,

hidayete ermeyi bizlere nasip et. Hastalara dualar

gönderiyoruz, içten kalben Allah’ım, bütün duygularımızla

onlara yöneliyoruz.

Allah’ım, bir çok bir çok hastalara, siz hastalarınızın,

isimlerini içinizden zikredin, Allah’ım ne olursun onlara yardım

14 Zeval : Suç, kabahat.

Sayfa 35

elini uzat. Onlara yardımcı melekler gönder, hastalıkları şifa

bulsun. Sen istersen ölüyü diriltirsin, Allah’ım. Onlara da

sebep halk et, bir sebep el uzat ya Rabbim.

Senden geldik, seninle bir olduk, seninle sana dönelim.

Nurumuzu harcamadan seninle olmayı nasip et Allah’ım. Amin,

Amin, Amin.

Büyük, küçük demeden geldik bir araya, bu makamı

bilmeden, topluca girdik havaya. Seyrimiz Veli halleridir.

İrşada15 muhatap olacak dostların mizanıdır.

Ektiğimiz filiz verir mi vermez mi deme, dedik ya, hangi

niyette olursa olsun, filiz kendini gösterir. Bu şavkı gönülde

duy, dışta arama. Aydın gönüllüler yanında bulun. Zahirde

olanlarla olma. Viran olmuş kalplilerle bir arada bulun. Sen,

ben dedik ya perde, aç perdeyi, sakın ola yırtmaya kalkma.

Geylani’dir bilinsin, Kutbu Azam’dır, hakikat ehlidir,

sözleri dinlensin. Makamı yücedir. Aldığın an, Hakkın ona

ulaştırdığıdır. Hem bildi hem dinledi, hem yetiştirdi, hem “hala

ben yetişmedim” dedi inledi. Öyle bir vuslat yakaladı ki, Onda,

her şeyin arınmışlığını yaşadı. Döndü yeryüzüne, özledi alemi

Kübra’yı, ama görevim mizanı kurmak dedi. Hak muradıdır,

boyun eğdi.

Gel gör ki, neler hangi haller, hangi seyirler

zuhurdaydı. Hele gör, hele gör de, yan haline. Bil, gör ki dön

dön kendine. Yine gör ki pişmanlıktır, olmamışım de ağla.

Tasavvuf yolu gözyaşı ile yıkanır. Fenafişşeyh16’tir makam

yeri. Bütün ilmi cüzlere bölmüş dağıtmıştır, kainatta her

zerreye, lüzumu Haktır, nispeti Haktır. Marifetullah sahibidir.

Eyvallah.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

15 İrşad : Doğru yolu gösterme uyarma. 16 Fenafişşeyh : Bütün maneviyatını şeyhin manevi şahsiyetinden, feyzinden almak manasına gelen bir tabirdir.

Sayfa 36

Geceniz Hayır, gününüz nur olsun.

Bu kadar, iznim bu kadar oğul, kelam-ı kibar17’dan

alınır dedim. Bir makamdan alınmıyor ki.

- Beled suresindeki anlamadığımız bir kelimeyi

soracaktım. Ona iki tepeyi gösterdik. O tepelerin çok değişik

yorumları var da. Onu, bir de Tarık süresindeki, neden Tarık

yıldızı….

- İlahi nur, kainata yayılan nur, öyle bir nur ki irşada

yol buldurur. Ehil olanın gönlüne öyle saplanır ki, işte o

çarpma, onu kendine getirir, varlığı bitirir.

- Burada önemli olan çarpma mı ?

- Eyvallah. Her okuduğun kelime, bir makama

işarettir, unutma. O işareti nasıl göreyim dersen, her şey o

işarete delildir. Bunu da sen çöz.

İki tepeye gelince; o tepelerden biri Medine, diğeri de

Mekke’dir. İnsana mal edilirse o iki tepe, biri zahiri, biri

batini, biri Hayır bir şerdir, biri ruh biri şeytan, biri arif diğeri

irfandır.

Eyvallah dost eyvallah,

- Biz bu Kuran’ı okurken daha çok araştırmak

istiyoruz, bu konuda kitaplar’da var, onun dışında bize

yardımcı olabilir misiniz ?

- Niye olmayalım ki evlat. O iştahı gördükçe biz de

veririz, Eyvallah. Araştırın, yazın, aralarındaki farkı görün ve

tefekküre dalın. Hepsi içinizde mevcut aslında. Kulağınıza üfler

meleğin biri. Siz kulakları tıkadıysanız, duyamazsınız ki.

Çok ağlanır, bu yol öyle bir yol ki. Kutbun dediği gibi,

bu yol gözyaşı ile yıkanır. Gülmek var ya hoş değildir, bizce hiç

17 Kelam-ı kibar : Tanrı'nın varlığını ve İslam dininin doğruluğunu konu edinen bilim.

Sayfa 37

hoş değildir. Çok gülmek hoş değildir. Hep ağlanır, Allah denir

ağlanır. Muhabbet denir ağlanır. Muhammed’e açılan her

kapıda göz yaşı vardır, hem üzücü hem de müjdeci. O kapının

eşiğindesiniz, şükür Elhamdülillah demelisiniz. Allah’ıma

emanet olunuz.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

- Tarık suresindeki yıldızı ilim olarak da algılayabilir

miyiz, tamam o çarpmaydı ama?

- Tabii ki, ilimsiz irfan olur mu? Her şeyin başı ilimdir.

İlim, ilim şeriattır. İlk adım. İlimsiz yol alınmaz. İlim

bununla(akıl), irfan ordan buna (kalp) inmekle.

- Besmeledeki fiil, sıfat ve zat tecellilerinin anlatabilir

misiniz?

- Ama bugün değil, ben izinli değilim. O öyle bir isim ve

sıfatlarla yoğunlaşmış, öyle süslenmiş ki?

La ilahe illallah’la besmele ve Fatiha, unutmayın

önemleri çok büyüktür.

Hadi şimdi, La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah.

Oğul evinde on bin besmele çekin. Arzu eden gelebilir.

On bin besmele. Çok önemlidir. Sende başlayalım, Her can için

bunu yapalım. Aranızda. O gün sohbet yazı yok, sadece O gün

herkes görevli. (Evlerde çekip gidip gidebilir miyiz?) O

mekanda. Zorlukla olmasın. Sonra. Kim müsait ise. O kadar.

Her canın evi de buna açılmalı.

- Kelam-ı kibardan alınan derken ne demek istendi

acaba ?

- Her şeyden imtina eden, şerden korunan, her halini

tahlil ederek yaşayan, zarif, kibarlık içinde, Latif

Sayfa 38

mertebesinde, Latif isminin zuhurunda hitap eden, kibar

veliullah.

Kibar insan, kaba insan gibi. İnsanın kibarı da kabası

da sevilir, amma velakin, kibara kibar gönül mehil gösterir.

Her Veli kibardır, her veli Hakkın rızasını talep etmiştir. İhlaslı

kişiliği vardır. İhlas olmaz ise iman da bulunmaz. Kırmaktan

korkar, incitmekten korkar, yolda yürürken bile, toprağın

üstünde yürümekten incitirim diye her zerresi titrer. Bu hale

gelebilmek elbette çok önemli. Yeşil otların üstüne basmaktan

son derece rahatsız olur ve basmaz. Onlarla konuşur. Onlara

duasını ekler. Onlarında bir canlı olduğunu hiç unutmayın.

Çünkü onlarında birer misyonu var. Onlarda hesaba

çekilecekler bunu unutmayın. O ufacık ot parçaları, ufacık

ufacık çiçekler. Her biri hesap gününde hesap verecekler.

Mahşerde onlarda hazırda bulunacak.

Her var edilen, her var edilen, diyeceksin ki onların

günahı sevabı mı olur, olmaz mı, (onların nefsi yok ki) Sadece

nefisliler değil yaratılmış her zerre. Nimetlerin her biri

mahşerde hazır olacak. Bilir misin onlarda birbirlerinden

davacı olacaklar. “Onun dikeni bana battı, o bundan hiç

rahatsız olmadı.” Hepsi Hayat taşıyor.

Hayatın zuhuru her yaratılanda mevcut. Her yaratılan

da hesap günü hesaba çekilecek. Kaçınılmaz. Hepsi de Allah ile

ahitleşmiş öyle gelmiş. Lale olarak gelmiş, onun görevinin ne

olduğunu kim bilir, papatya olarak, kaktüs olarak. Niye var

edildiler.(insanlar için, hepsinin hikmeti var). Hepsi imtihan

halindeler. Yalnız insanoğlu değil. Hepsinin birbirinden davacı

olma hakkı var. Kıyamet günü hafife alınacak bir sözden ibaret

değil. Sakın bunun şakasını bile yapmayın.

Gökyüzünde yıldızların çarpışmalarını, sırat

köprüsünün, bir çok sırat köprüsü var, ama o köprünün

cehennem üzerinden kurulması, size neyi ifade ediyor, sular

var, etrafında sular var. Cennete gidebilen oradan geçecek.

Sayfa 39

Dünya hali gibi, hiçbir şeyi bilmeden, bir yere gidiyorsun, az

buçuk da olsa Allah’ın öğrettiği bilgileri biliyorsun, bir çok

olaylarla burun buruna geliyoruz hep, cennet cehennem gibi

bir işleyiş var, Gidilip de dönülmeyecek tek yer mahşerin

kurulduğu makam, yer. Nerde bu yer. El-est Meclisinde,

mahşer orada kurulacak.

Selam olsun, 08.02.2013

Selam olsun, öyle kavimler vardır ki ne yeni başlamış

ne sona ulaşmış, her an o kavimler gelir ve gider, arkası önü

kesilmiş değil. Ne zamana kadar mı? Kıyamete kadar. O kapı

her cana, her mahlûkata, her var edilmişlere açıktır.

Doğada yaratılmış çiçek böcek her ne var ise

kavimlerde sürekli devam edecektir. Bunların içinde helak

olanlar olmayanlar veya helak olanlar ile birlikte, müminlerde

birlikte bu cezaya mecbur kalacaklar. Onlara ceza olarak mı?

Hayır, öyle olması gerektiği için. Kavimler bitmiş değil,

felaketler bitmiş değil, bunu bilin yeter. Kıyamete kadar

sürecek.

Öyle kavimler gelecek ki, bir öncekinde görmediğiniz

duymadığınız birçok işaretlere maruz kalacaksınız, türlü çeşit

ama tek kurtarıcınız elinizdeki Hak kitabı. Onda kavi18 olun,

sabit durun. Her ne olursa olsun önce Allah sonra yine Allah.

Elçinin sevgisini muhabbetini içinizde yaşayın yaşatın.

Ecdadını hiç hiç unutmayın, onlarla birlikte muhabbete tabi

olun. Resulü ve bütün yakınları, beş kişi ile sınırlı değil, bakın

bütün yakınları. Ona inanan iman edenleri de yad edin.

18 Kavi : Dayanıklı, güçlü, zorlu.

Sayfa 40

Her salavat19 getirdiğinizde resulü kulağı ile işitir, bu

çok önemli her salavatta onun için denilir ya daim salavat,

salatı selam ile anın, dualar işitilir, işitilmez onu bir tek

Rabbim bilir, ama şu bir gerçek salatı selam getirdiğinizde

peygamberimiz kulağı ile onu işitir ve onları bilir, inanın buna.

Hepinizi selamlıyorum, hepinizi seviyorum,

Hak adına toplanmış dostlarımın Hak ışığı altında

birlikte koşulsuz sevgi içinde, el ele gönül birliği ile bu yol hep

devam edecek. Dilden dile, elden ele söz verildi ise adı hep

anılıp tekerrür edilecek. Eyvallah dostum eyvallah.

Ya inkar ederler ya Hak sözünü ikrar ederler, sakın ola

kaymayın inkar edenlerin yanında bulunmayın, onları da saf

dışı bırakmayın. Sadece onları ikrara davet edin, mecbur

etmeyin ama bunu mutlaka yapın. Sonra o kadar çoğalacak ki

sadece okuyup kendini yetiştirmek çok güzel ama bu birlikte

olursa mükemmelliktir. Her kul bunu yapmalı, o muhabbet

sevgisini lezzetini yürekten tatmalı. Eyvallah bu kadar.

Kuran için kader bahsi çok önemli, kader bahsinin çok

sıradan bir söz olmadığını idrak etmelisiniz. Hayatınızın

tamamı kadere bağlı biliyor musunuz?

Kaderi inkâr edemezsiniz, ama her şeye de kaderimdir

diyemezsiniz. Rabbimin takdir ettiği ahitleriniz ile birlikte

fiillerinizle, yaptıklarınız ve yapacaklarınız ile birlikte, her şey

işleyişe geçer, ameller ona göre tartılır ve kayda geçer.

Allah’ın tayin ettiği günler, Allah’ın tayin ettiği kaderi mutlak,

sana gerçek yüzünü gösterir, Hayatın ona göre bağlantılıdır,

nefesinin son gününe kadar o işleyiştedir.

Ayan’ı sabiteler fiiller ve birçok batındaki gizli özel

yetenekler kabiliyetler her biri devre devre yaşanır, zuhurata

çıkar kendini gösterir. Sadece ye, iç, uyu, hava al, namaz kıl,

oruç tut, zekat ver, hacca git, islamın bayrağı bununla

19 Salavat : “ Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed” .

Sayfa 41

dalgalanmaz, tümü ile dalgalanır. Öyle çok meziyetler var ki

say say bitmez. Doğuştan kıyamete yol alır da, o yol bile o

kadere zayıf düşer.

Her şey gelişmek, geliştirilmek için var edilmiş, her şeyi

kulun iradesine Rabbim bilhassa vermiş.

Bakın, dersler ne kadar ağırlaştı. Kâinat bilgisidir

bunlar, akaid bilgisidir, tasavvuftan sonraki akaid bilgisinin ne

olduğunu biliyor musunuz?

Ona hazırlıklı olun, tasavvufu yutun, hallere koyun

sergileyin, akaide geçiyoruz zaman çok kısadır. Gülmek ile,

eğlenmek ile, günlük güncel olaylar ile meşgul olmayın, akaid

dersleri çok önemlidir. Tasavvuf hal edilmeli hal sergilenmeli

ve birçok fiil ve eylemlerin artık zuhura çıkması,“hiç konuşma

dostun bakışları her şeyi anlatıyor” o hale gelinmeli. Tasavvuf

eğitimi böyle bir nişan böyle bir delil bırakır kul üstünde.

Eyvallah.

Kuran okunmalı, her muhabbette Kurandan ayetler

sunulmalı. Ben bunu isterim, zat bunu diler, hakikatin

eğitmeni size ne veriyor ise karşılığını da almak ister. Bununla

birlikte sınavlarda ağırlaşır. Bir çok gerçeklerle yüzleşmen

gerçeklerle karşı karşıya geleceksin, içsel meknuzlarınızı

geliştirin.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah,

Allah’ım seninle sana dönmeyi nasip et ya Rabbim, bu

sofrada el açtık huzurundayız Allah’ım, şeytanın bizlere verdiği

vesveseden bizleri uzak tut Allah’ım, huzurundayız el açtık

divanındayız, ne olur dileklerimizi muratlarımızı kabul et

Allah’ım, muradın muradımız olsun, sen bizleri gör, koru,

gözet Allah’ım, hastalarımıza acil şifalar ver Allah’ım.

Ruhlarına ve bedenlerine, yine de sen bilirsin Allah’ım, sen

neyi istiyorsan bizler onu istiyoruz Allah’ım. Güzelliği nasip et,

içimizdeki güzellikleri görmeyi nasip et Allah’ım, Amin.

Sayfa 42

Kaynağı bulduk, Rahman vasfından tanıdık, onunla ahdi

vefa yaptık. Gerçek güne çıkılacak, o günde bilen bilmeyen

kucaklaşacak. Kemale erdim vasfıyla görüldüm, ben zata ait

bir vericiyim, ben ben onda birim demeden külli iradeye

dalıverdim. Halka, halka derler, halkada da ahdim geçerli

dediler. Bir yudum su için canı candan ettiler. Kal halinde olan

hal ehline buğz ettiler.

Sayfalar hep yazılır hep çizilir, sayfalardaki sözcükler

baştan aşağıya sarmaş dolaş olur da, ona eğileni eğitirler.

Onların öyle sırları vardır ki, kalem ile kağıt arasındaki ilahi

aşk bu sırrın nişanesidir.

Sen zarf ol, bense mektup, sen kâğıtta kal ben yazarım,

kalem oldum kaderimi oynarım. Pejmurde gönüller iç alemi

harap olmuş yüzünde hep gülücükler, onların elinden bir

yudum su içelim, onların dilinden ağuyu bal diyelim. Aşk

şarabı, geçtik üzümden muradımız, Allah sevgisi, Allah aşkı

Allah bir kulunu sevdi mi etrafında o kulun sevenleri çoğalır,

alın işaret, bunlara dikkat edin, bir kulu sevilmiyorsa da

Allah’ın kendinden ayırdığıdır.

Haz duyduk elhamdülillah, kaz dedik toprağı, atalım

birlikte tohumları, el açalım da elhamdülillah. Hak muradına

murad edelim, aldığımız feyzi Hak edip, hal edinelim.

Geçtik terk ettik dünya tenini, kemale erdi, murat etti

hal ehli ,kın kendine ayırdığı, kulun ise ona kem söz atıp

dünyadan ayırdığı, fenadan bekaya geçiş olur, silinen beden

misli ile geri verilir. O kuluna tekrarı arz edilir,

Eyvallah, eyvallah, La ilahe illallah, Muhammed en

Resulullah.

Ecdadım bilinsin Ehlibeyt e gidilsin. Seyitlerdenim

elhamdülillah, Seyitlerdenim ya Allah, Seyitlerdenim Hak

muradı bilinsin. Amin, amin.

Sayfa 43

Selam olsun, 15.02.2013

Selam Olsun, söyleşe, söyleşe geliriz, muradımız Hak

katındandır, onu sofraya sereriz. Gönül hoş oldu, hoşluğu bulacak. Bu öyle bir hoşluk ki, Haktan geleni halka sunacak.

Sözümüz özdendir. Dostlar onun umudu ile sözleri

birleyecek. Ne sen var, ne ben. Biz bir’deyiz. Bir’in temsilcisi. Haktan halkadır ölçümüz, bunu bilir bunu hep deriz. Ne zan ile olalım, ne sözün aykırısına meyil edipte onda karar kılalım.

Türlü çeşit kapılarda dolaştınız. Neyi buldun. Nerede gönül karar buldu. Nerede kavi oldun. Her can aradığı kapıyı bulur, gönül ölçüsüne göre Rabbim kapı aratır. Her kapı elbette Hak içindir. Ne var ki kapılardaki ayar Hak muradındandır.

Ne sen dedik, ne benim dedik, biz bir olduk da pirliğe el

kol sıvadık. Elhamdülillah diyelim, her nefeste Hak adı ile adım

atıpda yürüyelim. Yolum nedir diyene sözüm. Yol bulduğun

yerde, yol seni yürütecek erde. Yol sana verilecek derste. Her

gün 100 tövbe çekilsin, 100 Allah diyesin, 100 tevhit ile

birleyesin. Şeriattır. Şeriat tespihidir Önce bunu bilesin.

Gün gün geçecek, gör bak niceleri niceleri sana elimi

tut diyecek. Ne olayın seyrindeyiz, ne olayın külfetini

yüklenmedeyiz, ne olayın yanlışını arayıp bulmaktayız, bir tek

olay var ki. Kendi olayımızı Hak katına uyumlamak, kendi

bütünlüğümüzü dağıtmak değil, onun bütününde toplamak.

Can can der, o can ise canan canan der. Sen canı canda,

o canda cananı konuk etti ise başka konuk aranmaz. Bu zahir

âlemde bir tek o vardır, yolculuk onadır.

Bilesin külfeti yüklenmeyesin, her gelen bir yudum suyumuz alır, her gelen feyzimizden nasipdar olur, her gelen, gönül uyarmak için, bir ışık yakar. Sanma gelir gider, bir şey

Sayfa 44

almadı deme, mutlak alır, mutlak aldığı ile yanar, gün gelir, o

kapıya tekrar bulur, şaşırma dost şaşırma, yarınım ne olacak deyipte sakın Hayıflanma, Seni senden fazla düşünene havale et, yarınından o sorumlu o bilir, yarınını Rabbim Hayrına çevirir.

Ne gelecek kaygısı olsun, ne geçmişin karanlığı size yol

göstersin. Sadece ileriye bak, geleceğe bak. Hak katındaki o hedefe ulaşmayı dile.

Allah’ım öyle bir dosta ulaştır ki beni, seni bulmamda

bana yardımcı olsun. Öyle bir kapıya vardır ki beni, o kapı

senin seçtiğin kapı olsun. Öyle bir nefes ile tanıştır ki beni o nefes senin hükmettiğin olsun.” diye duacı olalım.

Her nefeste Allah zikri ile donanalım. Bilen bilmeyene

demeli. Bu yolun icabını derleyip söylemeli. Bir bilene danışılmalı. Yol incisi mutlaka aranıp ta bulunmalı. Dostumuz size dostluk eder, dostumuz size aldığı nefesi pay eder. Dostumuz size o kapıda bekleyenin yüzüne güler.

Her nefes murat içindir. Her nefesin sayısı Allah’ım izni

ile belirlidir, ne üç gün sonra, ne üç gün önce. Her şey yerli

yerindedir. Yüce Rabbimin iradesi içindedir. Hasret hasreti çoğaltır, kasvet ise karanlıkta olanın karanlığını arttırır. Karanlıkta olmak ne demek dersen, burada uykuda olanadır sözüm. Kuran’dan bir haber, yoldan bir haber olanlaradır sözüm.

Uyanış ona vardıkta olacak elbet, gözlerini açıp

gerçekle karşılaştığında “Lütfen geri gönder” Allah’ım diye yanış ve yakarış olacaktır. Rabbim sorar kula “Niçin tekrar geri dönmek istersin”. “Sana yapamadıklarımı yapmak için” dönmeyi isterim. Allah’ım buna imkân vermez. “Senin uyarıcın yok muydu” der. “Sana hiç kimse “Kuran’ı oku” demedi mi”

der. Hak Kelamından bir tek söz edeni duymadın mı? Hak yolunu gösterenlerle hiç mi karşılaşmadın” sadece bunu sorar.

O zaman geliş gidiş yok, o yanış başlar, işte cehennem

azabı budur. O öyle bir yanıştır ki ondan kurtulmanın yolu, bu dünya’da iken nefes sayısı bitmeden, vazifelerini yapmalısın.

Sayfa 45

Doğruyu yanlıştan ayırdığın zaman, sen her şeyin farkındasın.

O yüzden yanlış senden beri durur, doğrular senin yanında yer alır. Senle kalır.

Dost Allah diyelim. Allah’ı her nefeste yad edelim. Dön

bak sağına soluna, her yerde ayeti var. Nasıl inkâr edersin. Sana dokunan yer dalı yaprağı sevip okşamalısın O’na selam gönderip, sarıp sarmalamalısın. Bir yaprağı bile koparamazsın, Hak yapısıdır, Hak yapısıdır der de sever okşarsın. Onu öpmelisin Allah’ım var ettiği” deyip “O’na Selam” demelisin. Bütün varlık O nu hamd eder, tesbih eder.

Tefekküre dal dön içine, gerçek nerede diye sor kendi kendine. Bir ışık yanar orda, işte gerçek o der. Görmeyi dile. Israrla iste. Var secdeye. Allah de yeter sana. Allah de yeter her murada. Allah de yeter gelmişsin, göçene dek o murat hep sürer gider.

Eyvallah dost. Gönülden soru yönelttin, eyvellah dedik.

Haz duymalısın, cana can katmalısın. Hak için hizmet edene, elsiz ayaksız koşmalısın. Öyle bir hal alacak ki gün gelende, diller susacak, bilir misin? hal ile konuşulur, hal hal hal ille de hal.

Aldığını hal etmek, haline mal etmektir muradımız,

kal’de kalmak ise hiçbir şey alamadığınızdır. Biz kal’den geçtik, hal peşindeyiz, Eyvellah, hal içinde hal olmak isteriz, şükürler olsun ya Rabbim sana. Hamd’ü senalar olsun bizlere bahşettiğin bu ana. Selam olsun. Eyvellah.

Hak Muradıdır de sev kendini. Ben ne güzelim deme.

Allah’ımın güzelliği bende de. Şükret haline. Beni ben ile sınadılar. Bizde olmak içindir. Onun için, benden geçtik biz ile bir olmayı denedik. Denedikte O olduk.

Kah bakarım Haktandır diye, kah bakarım dünya gözüyle. Dünya gözüyle baktığımda, nedense birçok eksik görürüm, Haktan diye baktığımda o eksikler tamamlanmış, her bir zerre bütüne hizmette. Veyselim gelir söz ile koruyup kolladığı sevip sakladığı öz ile. Ne yanarım, ne yandığımı şikâyetten sayarım, ben beni sildim, sizlerle varım, varlığım

Sayfa 46

ondandır, Onunla O olmaktır muradım. Ona yön bulur, onun ile

olurum. La ilahe illallah diyelim. La ilahe illallah, La ilahe illallah.

Selam olsun, düzende yerimi alayım der de, düzen

aramaya kalkarsan o yerden de olursun, Düzen ne yerde ne evde ne çevrende. Düzen önce sende olmalı. O düzeni sen içinde kurdukça her yeri düzende görürsün.

Geçtik dünya heybetinden, geçtik bize heybet görünen

her görüntüden. Bir tek Hak meclisidir Muradımız. Onda mevcut olan feyzi ilahidir. İşte bizim gerçek yolumuz. Gönül

neyi dilerse Rabbim, gönle göre yol verir. Sen istemesen de, mutlak seni çeken bir güç vardır. Gönül yolundur.

Bu Dünya’da olabilir, mana yolu da olabilir. Sen gönlü

Hak ile dinlendir. Sen gönlü Hak’tan ne alacaksan onun ile bir eyle. Allah’ım bir kuluna tecelliyatını gönül ölçüsüne göre yapar. O bir anda olur biter. Hani vardır ya gönül dinlenir, huzurdadır, sakindir, her bir şeyle ilişkisi o an kesilmiştir, yoktur. O tecelliyatın olduğu andır, anda olur biter. Kendine geldiğinde başlar gönülden dürtüleri almaya. Ya karnın acıkmıştır, ya gönlün zahiri alemdeki olumsuz isteklere yön

bulmuştur, ya kulağına madde aleminden gelen seslere açılmıştır. Bu tecelliyatı doya doya yaşamak zorunda olduğunu unutma. Bu yolda bunlar elzemdir. Olması gerekendir.

Hal ile hâllenmeyi diledik, dedik ya kal’den geçelim.

Konuşmamız Haktan olsun, halimize bilgilerden elbise sunulsun. Öyle çok elbiseler giyer, giyer çıkarırız ki, o bizi bize anlatır, bizi çevreye yansıtır.

Birçok elbiselerimizin olduğunu sakın unutmayın. Her

halin, her duygunun bir elbisesi vardır. Bazen herkesin gözüne çok renkli gelebilirsin, bazense iç titretirsin, öfke vardır.

Öfkenin olduğu yerde Hak muradından hiçbir eser yoktur. Bunlara çok dikkat etmeliyiz. Hangi sıfat altında isek ondan bir elbise giymişizdir.

Bu dersleri anlamak için çok erken belki, ama

çalışılırsa, eskilere yetişilebilir mümkündür. Sorma halim

Sayfa 47

sorma, halim anlatır beni sana. Hiç sorma. Bazen gülerek

bakarım çevreme, bazen de ağlayarak izlerim. Gördüğüm her güzelde bir gözyaşı döKerim. Bazen de hiç umursamaz vurdumduymaz olurum. Bazen heyecan dolu, kıpır kıpır Hayata sanki yeni başlamışçasına koşar, coşkuyla hareket ederim. O halimi yansıtırım tüm çevreme, bazen ölmüşüm sanki hiç ağlayanım yok, bunların her biri birer elbise.

Allah’ımın bir de boyası vardır.20 O boyanın adı da

sıbgatullah’tır. O boyalar duygular gibi çok değişkendir. Her an bir değişim içindedir. Seni ele verir, hangi halde isen, yüzün gözlerin bunu ifşa eder, konuşmasan da anlatır seni sana.

İşte can dostlarım, ben kim miyim, kim olduğumun, her

zaman derim, hiç önemi yok, önemli olan bu verdiğim derslerdir. Öğrenci hazır ise öğretmen, ondan da önce hazırdır. Koşarak, coşarak almaya bakın. Bu bilgiler bu an içindir, sonra yok olup giderler, tıpkı sizler gibi. Şimdi buradasınız varsınız. Daha önce yoktunuz, bundan sonra da yoksunuz. Bu sözü unutmayın. Bu söz bir gün ne olduğunu size kendi anlatacak. Şimdi vardım, biraz önce ben burada yoktum. Bu sözü unutmayın. Bir gün çok anlaşılır olacak.

Her şey gibi hep yeniye, hep yeniye yönelik belirlediğiniz bir hedef var. Her birinizin ayrı da olsa niyette var olan çok mukaddes bir hedefi var. Hepiniz oraya yolcusunuz. Oraya gitmek için bak kapı kapı geziyorsunuz. Gerçek kapının orası burası deyip de ön yargıda bulunmak hiç hoş değil. Ama doğru yerde olduğunuzun haberini vermek isterim.

Selam olsun dostlarım, selam olsun her birinize, selam

olsun şükürler olsun, hamd olsun verilen kelamlar için. Velilerin hizmetini bizlere de nasip etsin diyelim. Her vericinin bir öğreticisi var, bunu da unutmayın.

20 Bakara suresi, 138. ayet : “Sıbgatallâh ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn”.

Türkçe açıklaması : “ Allah’ın boyası (ile boyanın). Allah’ın boyasından daha güzel boyası olan kimdir? Bizler ancak O’na kulluk ederiz.”

Sayfa 48

Eyvellah dostum, gönülden geçene eyvallah. Sanma yalnız değil, sen de yalnız değilsin, seni var eden senin hizmetine öyle çok melekler görevlendirdi ki, bunu bir görebilseniz. Birçok veliler, melekler eşliğinde hareket ettiğinizi bir bilebilseniz. Sadece var edildiğiniz dünya mekânına sarıldığınızı zannetmeyin. Öyle itibar görmektesiniz ki, bu itibarın şükrünü eda etmelisiniz. Hamdü sena demelisiniz.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.(üç kez)

Selam olsun, 16.02.2013 Selam olsun, kervan, açtı yolu daha niceleri uğrar

buraya, bir solukta edilir duası, bir solukta da verilir ona, gönül ayarı bulsun, akıp gelenden o da feyzini alsın.

Dostlarım, selam deyip girdik söze, muradımız gönülleredir, oraya tesir etmektir maksadımız. Bu öyle ilahi bir andır’ki, Rabbimin hazırladığı, kulu-

nun boyun büküp de oynadığı andır. “Gerçek nerede?” diye sorduğunda, gerçek; seni var

edeninin merkezinde. Bu merkez, mutlak senin yolunun bilincidir. Gönül neyi ister ise o sesleniştedir. Sadece ona kulak vermen yeterli. “Aldım dersimi Elhamdülillah, boyun büküp de uyacağım inşallah”, her fırsatta “Rabbim” deyip, onunla gönlümü dolduracağım dedi, sözü Yunus’uma verdi.

Yol azığını hazırlar da verir. Kula kul olmayın, bunun

hesabı sorulur da, eline boş kağıt verilir. Deme; “Nedendir böyle?” Her hadise kulun zannıncadır, aldığın azık ise senin arzuladığındır. Nefsi serelim dize, diz büküp de şükür edelim secdede, ne sen kalır o an, ne ben kalırım işte. Bir tek “O” vardır.

Sayfa 49

Nasıl görüyorsan, bu keyfiyet özeldir kuluna. “Allah’ı

görürüm, göreceğiz” demeyin. Allah görülmez. Ama her yerde onun var ettiğini izlemek “O”nu görmek demektir. Her nerede olursan ol, yüzünü ona doğru dön, kalbi selim kişilerle ol, Hayra yönelik işlere, hizmetlere giriş; bıkmadan usanmadan. Allah bana yeter de. O seninle hep oradadır. Bu bilinç ile yaşa.

Kâh dua ederiz, kâh diz büküp de secdeye varırız, kâh

zikri ilahi ile kalbi, dünya bağlantısından koparırız. Muradımız, “ilmen yakin21” olmaktır. “İlmen yakin” olmak ne demektir? Onu anlatalım.

Elle tutulur, gözle görülür, kulakla işitilir. “İlmen yakin”, Hak ilmine sahip olmak demektir.

Bir de “Aynel yakin” meratibi vardır; O’na geçiştir. Bu

mertebede olan insan, yakinen görür, dokunur, hisseder, tıpkı yanan mumun ateşi gibi. Elini değdir, o sıcaklığı nasıl hissedersin, gözünle neyi görürsün, işte bu “Aynel yakin”dır.

Bir de “Hakkel yakin” meratibi vardır. O ateşe neyi

tutsan yakar, kül eder. İşte “Hakkel yakin” meratibi bu nispette olmalı, “O’nda ‘O’ olma hali”dir. Devreye girdiğinde, bu hal yaşanası haldir. Ne karnın acıkır, ne canın bal, börek ister, ne giyim kuşama önem verirsin. Senin için kim ne söylerse söylesin, umursamaz da geçersin. Ben o sevgili ile bir arada olmuşum bundan gayrısı boş, hiç bel bağlanır mı? Allah’ta bir olmak kadar güzel bir olay var mı?

Onunla konuşun, Rabbinize yüreklerinizi açın, o her

yüreği, kesintisiz dinler, o her yüreğin muradını sizleri var

21 Tekasur suresi, 5, 6 ve 7. Ayetler : “Kellâ lev ta’lemûne ilmel yakîn. Le terevunnel cahîm. Summe le terevunnehâ aynel yakîn”.

Türkçe açıklaması : “5. Hayır! Eğer ilmel-yakîn (kesin bir bilgi) ile bilseydiniz! 6. Andolsun ki cehennemi mutlaka göreceksiniz. 7. Andolsun ki yine onu aynel-yakîn (bizzat baş gözü) ile göreceksiniz!”.

Hakka suresi, 51. Ayet : “Ve innehu le hakk'ul yakîn”. Türkçe açıklaması : “Ve kesinlikle o, şüphe olmayan bir gerçektir.”

Sayfa 50

etmeden önceden bilir. Neler yapacağınızı da görür.

Hepsi Levh-i Mahfuz’da kayıt altındadır, onun ilmi öyle sonsuz, öyle geniştir ki; o ilimden nasipdar olmak her kula müesser değildir. Konuş, konuş onunla, “O’nda ‘O’ olmayı” dene. Gör bak o zaman ne kadar anlamsız gelir dünya sana. Bir hırka misali düşün dünyayı, onu üzerinden atasın gelir. Var olana sahip çıkmak, varlığını o varlıkta yok etmek, İnsanı Kâmil’in meratibidir. Tekâmül, sadece bu dünyaya ait değil, göçlerinizde de tekâmül, başka boyutlarda sürekli devam edecektir, buna zorunludur o kul.

Bir kez “yanlış” yaptın ise o “yanlış”ın hesabı çok derindir. Bir kez gönül aldı isen binler yanlışın olsa, o gönülde o yanlış, doğrulanır. Yeter ki gönül almayı bilebilesin, “öf” demeden olumsuz düşünceleri ona mal etmeden, Hak muradıdır deyip hamd edesin.

Uzun uzaktır yolumuz, gönül ile bağlandık, ırak olmaz can dost. Öyle bir bağlılık murad etti ki Yüce Rabbim, uzaklarda da olsak o nefesi birlikte alırız. Sen yolunu açtın yürü o yolda, Hak muradıdır de, şükret hamd et Allah’a.

Birçok kutuplar vardır, aslı dört kutuba dayalıdır. O kutupların belli görevleri vardır. İnsanı Kâmil olduğunda Hak ile birleştiğinde, Rabbim seni tekrar yeryüzüne gönderir. Amacı, boş gönülleri doldurmaktır. Yanlış yolda olanları doğruya davet etmektir.

Öyle büyük görevler üstlenmişlerdir ki onlar, her

zaman insanların arasında dolaşırlar. Kimi halini ifşa eder, kimi ifşa etmez gizler kendini. Ha o anlaşılmaz mı? Elbette anlaşılır. Onların o halini kimler anlar? Sadece gönül ehli. O meratipde olan dostlarım anlar. Çünkü kubbenin altındaki

velilerin, ne kadar çok olduğunu bir görebilseydiniz. Hislerinizin gelişmesi gerekir. Öyle ibadetle hemhal

olun ki, Allah’ım birçok olayları su yüzüne serecek. Olmayan şeyi değil, öğrenmen gerekeni ifşa edecek.

Sayfa 51

Kur’an yoludur yolumuz, hakikate meylettik. Onda arif

olmayı murad edelim. Arif makamına kolay gelinir mi? deme. Rabbim

kimin “Arif”, kimin “Alim” olacağını ezelde belirledi. Sen günü gelende o hali üstleneceksin. Bir yudum su ile öğünü tüketeceksin. Hep dayan “Allah”a.

Bu zaruretlerin hiç birinin boşa verilmediğine inanın.

Bu sıkıntıların ardındaki selamet kapısına dayan. O öyle bir kapıdır ki, yolu sıkıntıdan geçilir. O öyle bir yol ki, o yola bağlayacak senin elinden tutacak bir dost seçilir. O dost senin

gönül yoldaşın. Mürşit ararsın. Mürşit önce Kuran’ındır senin, sonra

dostumuz, bu küçücük insandaki büyük yürektir, bunu unutma. Her ne zaruret, her ne maruzatın oldu ise, onunla bağlantıya geçebilirsin. Hayıflanmaz, konuk eder gönlüne seni. Bunu unutma. Bu kapıdan sakın ayrılmayın.

Bir gerçek var ki, o gerçek hakikatin ta kendisi. Bir

gerçek var ki merkezindendir, bunu inkâr edemezsin. Sadece alır feyzi bir kenara çekilirsin. O hakikati yaşa, ömrünce yaşa,

neye nispette olduğunu gör, ne ile meşgul olduğunu gör. Dost, dost ile karşılaştırır, dost hakikatin dostu ile

kucaklaştırır, dost seni Hak’ka götürecek yola ulaştırır. Sarılalım ona, komayalım yabanda. Allah’ım her birinizde o varlık elbiselerini yavaş yavaş çıkartmayı nasip etsin.

Yüzlerce bedenleriniz olduğunu da unutmayın, her

tekamülde bir beden düşer, bir beden düşer. Ta ki tekamül bu dünyada bitinceye kadar. Gerçek alemde de tekamül başka boyutlarda devam edecek dedik, buna inanın. Hakikatin eri olun, şerin değil, Birçok kandiller yanacak, birçok ocaklar

bunun ile aydınlanacak, şimdi sorularınız varsa sorunuz. Bekliyorum.

Sen Yunus’u toprakta arama. Yunus, hazır olan her

mekânda. Yunus, Hak muradı ile dostların yanında. Şurası burası demeden, düşündüğün an bulunduğun yerde.

Sayfa 52

100 tespih ‘Tövbe estağfurullah’, 100 tespih ‘La ilahe illallah’, 100 tespih ‘Allah’, ‘Allah’. Her gün yapmanız gereken.

- Genel olarak bütün dostlarla bu konuyu konuşuyoruz,

hamilerimiz ile nasıl çalışabiliriz? Onlardan nasıl yardım isteyebiliriz?

- Onlarla sadece manevi feyizlerinizi paylaşabilirsiniz.

- Dünyevi durumlarda yardım istebilir mi?

- Olur ama sürekli rahatsız edilmek istemezler diye düşünüp ona göre dualarınızı gönderin. Sürekli onları çalışma aracı yapmayın. Yardım etmeleri için dua edin.

- Bu dünyaya geliş sebebimiz nedir, ne amaçla geldik? - Herkesin bir tek amaca bağlı olduğunu bilmelisiniz.

Sadece Yüce Rabbimi bilmek için. Çünkü Elestte verdiğiniz bir söz var; Allah’ım biz seni hiç unutmayacağız. Allah’da sizleri sınamak için yeryüzüne gönderdi. Şimdi, ‘oradan itildik atıldık’ da diyebilirsiniz. Bu dünya nedir? ‘Esfelin

Safilin’ (aşağıların aşağısı). Şimdi buradan Allah’ı ne kadar çok çabuk fark edersen kendini önce bilmek durumundasın ki, ‘kendini bilen Rabbini de bilir’ ayettir.

Her bilişte Allah’a yeniden yaklaşmak, daha yakın

olmak, daha yakın olmak. Uyanmak, fark etmek zaten Allah’a yakınlaşmaktır. Bu yolu takip edin. Her birinizin de ayrı ayrı misyonları var. Bunları hiç unutmayın, vakti saati geldiğinde bu kullanılacak. Mutlaka gerçekleştirilir, onu kullanırsın ama öncelikle geliş nedenin ‘Rabbini bilmek’tir. Niye gönderildiğini bilmektir. Her var edilen bu bilinç ile nefes alıp bu bilinçle ömrünün sonuna kadar gitmektedir. Amaç bu.

Sadece “O”nu bilmek. Şöyle der: ‘Ben bilinmek istediğim için sizleri var ettim.’

- İzin verildiği oranda bize Gavs ilminden biraz bahseder misiniz,

Sayfa 53

- Daha geçen hafta verdik,

Akaid derslerine geçeceksiniz diye, oğul. Çok derin bir

ilimdir. Tasavvufun, tasavvuf bilgisinin, şeriat, tarikat, hakikat hepsini içine alır akaid bilgisi, çok ağır bir derstir. İnşallah Allah’ın yardımı ile başarıyla sergileyebilirsiniz.

Sen ne istiyorsan zaten o sana veriliyor. Önce Rabbim

ister, sana da istetir. Namazını kıl, Kur’an’ını oku, Allah’ı zikret, hizmet için burada olduğunu fark et. Hizmet için. Kime hizmet için? Önce Allah’a sonra kuluna. Bunlar çok önemli

şeylerdir. Hizmet için var olduğunu düşün, birçok dersler senin önüne serilir. Yavaş yavaş verilecek unutma.

- Misyonlarımız yaşam şeklimizde mi belli ?

- Herkesin belli.

- Bunu bilmek için ne yapmamız lazım?

- Senin bilip kurcalamana hiç gerek yok. O zaman

diliminde’ Ayan-ı Sabite’ olayı var biliyorsunuz, o dersi verdik.

Ayan-ı Sabite’nizde hangi gün, hangi görev devreye girecek biliniyor Allah’ın indinde. O zaman dilimi geldiğinde, onlar sıra ile ne yaşanacaksa yaşanır.

- Levh-i Mahfuz nedir anlatalım mı?

- Levh-i Mahfuz; Levh, levha demektir. Mahfuz; kapalı, gizli, sır, gizem dolu. Bir levhayı düşünün, şöyle doğaya baktığında gökyüzü, yeryüzü, bulutlarla kapanmış gökyüzünü düşün, sonra yeryüzüne dönüp baktığında, her yeri sisli görürsün. O tablo bir anda değişir ve günlük güneşlik bir hal alır, resim mahvolmuştur. İkinci bir resim gerçekleşmiştir, işte

ayanı sabitede Allah’ın levhi mahfuzundaki olaylar böyle sıra ile yaşanacaklar.

Her var edilmiş insanoğlu ve mahlukatı her şey böyle

zaman dilimi içinde değişim kazanır. Sürekli değişim içindedirler. Takip etmenize imkân ve ihtimal yoktur. Önce

Sayfa 54

kendini bilmek durumundasınız. Hepiniz için söylüyorum, nasıl

bir bedene sahipsin, o bedeni tanımak zorundasın, bedende çözemediğin öyle gizemler var ki. İn derine. İçine dön, her an tefekkür hali ile yaşa, kulağına fısıldarlar, önüne bir resim korlar, bulunduğun anı anlatırlar, hiçbir şeyin boşuna yemek içmek için verilmediğini bilmelisiniz.

Çok önemli bir durumdayız ve her an biraz daha, biraz

daha ahirete yaklaşmaktayız. Ne olur çabuk çabuk uyanışa geçin, çünkü bunun bilinmesi gerekir. Bu öğretilerin mutlaka içe nakş edilmesi gerekir. Yarın ilerde, “Huzur-u Mahşer”de, ‘Ne öğrendin?’ diye hesabı

sorulur. Neyi hallettin. Size bir uyarıcı gelmedi mi? Kuran’ı gösteren olmadı mı? Allah’ın hükümlerini bilmiyor muydun? Bunların her biri sorulur. Bu gerçekle yüz yüze mutlaka gelinecek. Ben de onun için sizleri uyarıyorum. Önce kendini bilmek. Bir arkadaşını düşünüyorsun. Karşına çıkıyor. Bunu tahlil et. Bu nasıl bir iletişim, bu nasıl sağlanıyor? Hangi durum devrede oluyor da bu olay gerçekleşiyor. Bunları bilmek durumundasınız. Öğrenmek istediğinizi sorun, söyleyelim. Bizler, sizleri eski dostlara göre bir an önce yetiştirelim. Her

şeyin başı Kur’an, Kur’an. Kur’anla ikiz kardeş olun. - Az önce söylediniz, kıyamet günü mü yaklaşmakta?

- Bunu unutun. Kıyamet gününü Allah’ın o ilmi iradesinde Levh-i Mahfuz’da hiçbir peygamberine, hiçbir velisine, hiçbir nebisine “Kıyamet şu gün kopacak” mümkün değil söylememiştir. O sadece Allah’ımın ilmindedir. Onu mümkün olduğu kadar her var ettiğinden gizlemiştir Yüce Allah’ım. O, onun ilmindedir. Belki üç gece sonra, belki üç bin gece sonra. Bunun ilmini bilemezsin.

Bunlarla uğraşmak hiç yoktan bir yığın sınav açmışsınız demektir. Bunları hiç düşünmeyin. Siz bunları değil, içinize dönüp içinizdeki cevherleri öğrenin. Öyle cevherler var ki, sizi Allah’ım, et, kemik ve sinir’den var etmedi. Birçok gizlilikleri serdi, batın’da gizli olan. Unutmayın. Bunları kullanmayı öğrenin.

Sayfa 55

- Doğruyu ve yanlışı ayırt edebilmek için ne yapmak gerekir. Yani, dosdoğru olanı seçebilmek için?

- Dosdoğru olan veya baştan yanlış olan durum için, senin içine sinyallerini gönderir. Anladın mı? Kalbin nerede mutmain22 oluyorsa sen doğrudasın, kalbin nerede huzursuz oluyor sürekli bir tedirginlik içerisinde bulunuyorsa o yanlıştır, bu kadar basit. Bu da tabi hemen, hemen olması mümkün değil. Bu zamanla olacak, o hale gelinecek. Ama mutlaka gelinecek.

- Biz genelde her gün ofisimize geldiğimizde, “Hasbin allah ve ni'mel vekil’i söyleyerek ofisimize giriyoruz ve Yasin okutmaya çalışıyoruz. Bunun dışında sizin önerebileceğiniz başka bir şey var mı, eklememiz gereken.

- Kuran okuyun, açın, yaprağını açın. Onun ilahi nurunu, nurunu yayın.

- Amacımız, Hayatı bereketlendirmek. Ömrün bereketi ve zekâtı nedir, nasıl olur?

- Ömür, ilahi ilmini aldıkça, bereket kazanır. O ilmi aldıkça Allah’ım o ilmi kullanman için sana ömür bahşeder. Çünkü, o ilmi aşk ile almışsındır. O ilim sende kalmayacağına göre, dağılacak yerleri olduğuna göre, yarın öleceksen zaten Allah o ilmi sana nasip etmez. Sadece dağıtman için. İlim böyledir. Önce kendine, sonra dağıtman içindir. Ömür böyle bereketlenir.

Aldığın nefes, verilen ömür; sadece ye, iç, uyu, gez,

eğlen olduğunda, bereketi yok olur. Allah’ın iradesiyle nefes alıp yaşamak, onun emirlerine mümkün olduğu kadar boyun eğip uyum sağlamak ömrü bereketlendirir. Olay bu.

22 Mutmain : İnanmış, ve emin olan.

Sayfa 56

Niye muhabbetlerde, hakikat ilminde bir çok bereketler

hasıl olur? Sürekli mevzu mevzuyu açar. Sen öyle dolarsın ki, oradan ayrılmak istemezsin. Her muhabbette, Muhammed vardır. Muhammed’in hakikatini öğrenmeden de yol alınmaz. Bunları iyice düşünün, hemen yol yakınken bu ilme talip olun. Sen ne kadar talip olursan, o yükü hafifletecek, bir sürü güç kazanırsın. Bir sürü güç. Öyle güzellik içinde geçer ki ömrün, bazı insanların dünyası cennettir, bu cenneti nasıl oluşturmuştur hiç düşündün mü? Ömür bereketliliği içinde geçen Hayat, cenneti bu dünyada sağlamıştır.

- Merkezimize hasta olup, şifa almak için gelen

insanlar oluyor, tabii ki şifa Allah’tan, ve bizden zikir de istiyorlar. Acaba bu konuda, genel olarak verebileceğimiz veya yaptıkları zaman huzura kavuşabilecekleri bir zikir var mı? Yanlış bir şey verip de onları yük altına sokmayalım.

- Zikir; çok önemlidir. İçsel arınmayı sağlar, yıkar. Dünyevi lüzumsuz isteklerden arıtır. Elbette zikrin önemi çok büyüktür. Ama bilerek verirsen, bu yerinde olur. Dediğimiz gibi; “Tövbe estağfurullah”, “La ilahe İllallah” ve “Allah”. Bunu her can, bir gün her can bunu yapmak zorundadır. O yolu, ancak böyle açılacak. Ama üç bin, beş bin sayıya vurup

çerçeveye almayın. Bu zarar verir.

- Bu verdiğiniz zikirlerin yanına esmalardan da ekleyebilir miyiz?

- Yok, fazla Hayır. Sadece bu kadar. O, onları geçecek, ondan sonra zikrin şekli değişecek. O belli bir süre için. Bu zikri veren her kim ise, o halini görüp, ona göre değer bulur. Değerlendirir. Hangi zikir, hangi halde verilecekse, ona göre verir. Bu nefsi emmare’nin zikridir. İlk basamağın zikridir evlat. Bunu her Can’ın yapması, mecburidir, zaruridir. Yoksa her zikiri istediğin kadar çek. 99 İsmi Celile’yi çek. Hayır.

Hiçbir şey olmaz, daha çok kördüğüm olursunuz. Nefsi emare de olduğunuzu unutmayın. Önce yapılması gereken ödev budur. Bununla aşılır o yolculuk. La ilahe illallah…

- Çok güzel bir yazı geldi dostlarımız için benim anladığım kadarıyla, Tasavvuf yolunda “seyri sülük” ve

Sayfa 57

“nefis mertebeleri” için dostlarımıza ve bizlere başlangıç

için bir yol gösterdi bu konuda çalışmalarımız isteniyor, doğru mudur acaba?

- Tabii ki, elzem, çok önemli, şimdi nefsi emmare’nin zikri dedik. Hemen onu, nefsi emmare’nin ne olduğunu bilip, ona göre çalışmayı, ona göre zikretmeye başlayacak.

- Yeni katılan dostlarımız için kısaca anlatabilir misiniz tekrar Nefs-i Emmare’yi?

- Bak, burada vekilimiz var. O anlatır. Çok önemli. Yedi nefis mertebesinin tezkiyesini. Önce birden başlıyoruz. Nefsi emmareyi. Bunu bir kenara yazın. Nefsi emmare. Bu nefsi emmare’nin insana neler vaat ettiğini, birçok olumsuz şeylere meyl ettiğini, bu verdiğimiz zikirle bunları ortadan kaldıracağız. Anlaşıldı mı? Bu zikirle. Azgın, baskın nefis, hep o yönetecek. Emreden nefis, unutmayın. Emreden. Emri altına sokar. Şunu yap, bunu yap. Hep dünyevi şeylere meyl ettirir. Emreden nefis’tir o. Bu zikir, onu aşmayı, aşmayı kolaylaştıracak. Olay bu.

- Peki, burayı aştığımızı nasıl fark edeceğiz? - O fark edilir, geçen seneki haline bakarsın. Sen bir

şekilde onu fark edersin. Bir de bu günkü durumuna bakarsın. Geçen sene ben bunları yapıyordum ne kadar yanlış yapıyormuşum, bu sene bunları istemiyorum dediğin an olur.

- Bu aşamada zikirlerin değişimi nasıl olacak ?

- Onu, o zikri veren kim ise. O zikri verdi. Onunla görüşmek mümkünsüzlük değil yani. Mümkün olacak, görüşülecek. O halini görüp, rüyalarını anlatacaksın ona. Onu

değerlendirip o hali emmareyi artık aştığının farkına varıp, orada zikrini değiştirecek. Olay bu. Levvame’ye geçiştir. Planı yapmak zorundasınız. Herkesin yapmak zorunda olduğunu söyleyelim.

- O üç zikri tekrar edermisiniz,

Sayfa 58

- “Tövbe estağfurullah”, “La ilahe illallah” ve “Allah”. - Dünyayı terk etmek de nefis emri olabilir mi ?

- Hayır, Hayır yok, yok. Şimdi dünyadan hemen hemen git elini eteğini çek demiyorum, Şimdi mesela içki içmeyi çok seviyorsun, örnek veriyorum. Onu aza indirmek, anladın mı? Sınır koymak, yavaş yavaş çünkü bu bana fayda getirmiyor, beni Allah’tan uzaklaştırıyor, Böyle gezmeyi çok seviyorsun, yani sende ne fazla. Onu aza indirmek, murat o. Yavaş, yavaş. Yani, böyle birçok nefis, bir

çok şeyleri ister, istetir. Dünyevi durumlarda dünya isteklerini hiç bitirmez. Hep istek çoğalır, azalmaz. Onlar nerede fazla istek varsa onları aza indirmek ve yavaş, yavaş terk etmek.

- Çok çalışmak da bunun da bir parçası olabilir mi ?

- Çalışmak derken dünya işi mi ?

- Evet.

- Allah, tembel insanı sevmiyor. Ne diyor. Sur

üfürüldüğünde İsrafil sur’u üfürdüğünde elinde bir fidan var ise onu dik, öyle koş diyor. Bu da bunun verdiği mesaj da, çalış, boş oturma, anladın mı?

- Mesnevi’de Mevlana Hazretleri’nin şöyle bir şeyi sözü var: Çok namaz, çok zikir, çok şeyde diyor, bunda her şey zıddınadır diyor. Yani bunları bile istemek ilk mertebede nefsi emare de bunlar bile fazlası her şeyin fazlası olduğu gibi zarar…

- Zarar, Zikir gibi. Sabahlara kadar namaz kılmak, sabahlara kadar Kuran okumak, Hayır, dünyayı da

yaşayacaksın ama öyle güzel bir yaşama şekli oluşacak ki, hani kuşun iki kanadını düşün, biri madde biri mana. İkisi birlikte çalışıyor uçmak için. Onu dengede tutmak, yani canın şu an bir şey bir yere gidip kendine bir ziyafet çekmek istedi. Hayır, gerek yok diyebilmeli, benim vücudumun buna ihtiyacı

Sayfa 59

yok, Allah zikrine ihtiyacı var. Yani bunları hep ölçülü, yoksa

terk et demiyor…

- Sırat köprüsünde gidiyormuşuz gibi.

- Tabii, her an sırat, Bu dünyada da sırat. La ilahe

illallah Muhammed en Resulullah.

Selam olsun, 22.02.2013

Dost dost diye gelirler meclise, Selamün Aleyküm

derler topluca her birine. Birlik için duada, birlik için bize açılan yolda, birlik için Hak adına hizmette dedik, eyvallah ile sözün güzelini sunalım diye izni alıp da geldik.

Gelen günün öncüsü, her verilen derslerin gözcüsü,

birlik muradımızdır deyip de, birlik adına elleri birleyenin önderi olalım, o hal ile hal bulalım.

Ne sözler gelir dize, eğitir kulunu eğer secdeye. Aşk ile

edildi ise, o secde sana verir huzuru, huşuu her an, bilmece değil inan hepsi gerçekte.

Yevm, Yevm, nedir bilir misiniz? Zaman’dır. 24 gün, 24

saat, 24 hafta, 24 ay, hepsi dünyevi meraktır. Asıl olan; 24

saat, sene, asır, devre, bunlar çok önemlidir. Sizlerin ‘Bin

gün’ , ‘ Ellibin gün’ diye okuduğunuz Hak’kın yanında sadece 1

gün, 1 an’dır bunu unutmayın. ‘Yevm’ Arapçada buna tekabül

eder.

Hayret Makamı nedir bilir misin ey can?, Can içinde

varsa canandan gayrı onları terk etmelisin, o yer canana aittir, onu iman ile arzu etmelisin.

Hayret makamı; her bilginin ötesinde, yüksek bilinç

hali, hiç görmediğin, işitmediğin ve bilmediğin bir şeyle yüz

yüze geldiğinde veya ayan beyan sana gösterildiğinde, seni

Sayfa 60

şaşırtan bu güzel hal, Hayret makamını oluşturur. Bu öyle

güzel bir makamdır ki, şeriatten sonra bunları yaşamak sıkça

görülür ve hep o hali yaşamak istersin ama o da her şey gibi

geçicidir. Yeter ki sen bulunduğun makamda sabit ol, kavii ol

ve onu koru.

Allah’ım öyle güzellikleri serpmiştir ki, nasıl ki rahmet

toprağı ihya ediyor, kulunu da ihya edecek birçok sebepler

sunmuştur. O ilahi rahmetin gönle inmesi ile, öyle makamların

keşfi zuhur edilir ki seni şaşırtır. Bu haller ne zaman yaşanır

diye sorarsan? O makamların bilgisine erişildiğinde, içe dönüp

de içindeki o gizemi çözmeye çalıştığında, her birinden cüz, ve

ilahi feyiz alırsın. Yeter ki sende istek artmalı, dahası - dahası

ile coşup, coşup taşmadan o hedefe koşmalı. Bir tek maksat

var O’na yönelik yaşamak.

Hayatın içinde maneviyatı kaybetmiş birçok kişilerle

karşılaşabilirsiniz, sen önce bak kendine başkasına değil,

başkası senin sorumluluğunda değil, kendindeki maneviyat

duruyor mu yerinde.

Yapmak istediğin bilinmeli, sadece öyle tanık olduğun

kişiye el verip onu huzura davet etmeli. Öyle zor durum

yaşayan insanlar var ki aranızda bu bağlantılar kurulmalı,

hizmetin bu hali çok mükemmelliktir. Ben’siz hareket etmeli,

Ben’siz. O’nun ilahi emri ile, O’nun ilahi feyzi ile, O’nun ilahi

muradı ile yürüyüp nerede gerekli isek orada olmanın hazzını

yaşamalıyız.

Ne günler yaşanır, ne öğünler, her anı Allah’ımın

bizlere bahşettiği hediye olarak düşünmelisiniz. O anlar da

kaybolup gidecek, bir hoş seda bıraksın.

Sayfa 61

“Ne zor günler gördüm, ne külfetler atlattım, ne

zorluklara göğüs gerdim” demeden o anların hakikatini

yaşamalısınız, bunlar geçecek kayda.

Her halin, her fiilin, her niyetin mutlak kayıt dışı

kalmayacağına kesin inanmalısınız, o kayıtların altında

yaşadığınızı bir an bile unutmamalısınız.

Mutlu mu olursunuz? Mutsuz mu olursunuz bu halden?

Bilemem, bildiğim tek şey onun altında yaşamanın hazzı

velilere nispettir. Bu halin keyfiyetini tek anlayan dostlardır.

Hakikat hafife alınmamalı, hakikatin arifi olmayı

bilmeliyiz. “Âlim olduk, olduk da” dememeliyiz, “Biliyorum”

dediğin her ne ise sınavı bekle.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Kaygılanma dost, kaygılanma, içindeki birçok

olumsuzlukları at bir köşeye, ört üstlerini, herkesten gizle onu,

adına hastayım deme, hastalık koyma adını, bertaraf et, tek

kurtuluş Kur’andır. Tek kurtuluş Kur’andır, mümine şifadır,

bunu bilmiyorsan bunu bil. Şimdi öğren! İlaçta güllaçta arama,

şifa Allah’ımdan gelsin, her an oku onu. Amin, Amin.

Düşte gördüğüne ‘Hayır’ dedin, dost yüzüne dediğin o

görüntü, onun şu hali, belki onun bu hali çok eleştiriliyor ama

dost ne yaptığını biliyor, onu bizler yönlendiririz, başkalarının

sözü bizi ilgilendirmez, Kimse kimseyi kullanmıyor aslında, bu

düşünceye sahip olanlar kullanılmaya hak kazanırlar bunu da

unutmayın. Kimse kimseyi kullanmaz.

Rabbim için her nerede olmanız gerekli ise orada

olmalıyız. Bu fikir ile yürümedikçe birliğin içinde yer alınmaz,

alamazsınız. Kim olursa olsun, kim gelirse gelsin, kayıtsız

şartsız nereden çağrılıyorsak oraya gitmeliyiz, kim olursa

Sayfa 62

olsun. Senden benden büyük Allah var, eyvallah, içten

geçenedir, sorunun cevabı, eyvallah.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Yevmü’l hisap, yevmü’l hicap, yevmü’l kıyame, Yevmü’l

ahire, yevmü’l ahir, yevmü’l batın, daha nice nice, tabii yaşayacaksınız her birini ayrı ayrı.

- Devre, asır, sene konusunu kavrayamadık? - Onları öğrenme isteği çok güzel ama şu bir gerçek ki

Allah’ın ilminde olanı, Allah izin vermedikçe öğrenemezsin. Sadece Kur’an ın ne yazdığını, siz bu Kur’an la bunu anlayabilirsiniz birde levh-i mahfuzdaki gerçek Kur’anda, her şey orada unutmayın.

Çok açık, zaman mekân orada yok işleyişte değil,

zaman mekân burada. Niye sonsuza kadar kıyamette aldığın ceza ve aldığın mükâfat? Onların sonsuzluğu söyleniyor çünkü orada zaman olmadığı için. Sonsuza kadar cehennemde kalacak deniliyor, sonsuza kadar cennette olacak deniliyor, zaman kavramı buraya ait, orada yok. Siz bir ömür

yaşıyorsunuz bu bir ömür yaşlarınıza göre belirlenmiş, gözünüzü gerçekte açtığınızda “ben biraz önce gidip geldim” diyeceksiniz, buna ne demeli? Anlaşıldı mı ?

- Ölümle kıyamet arasında da zaman yok o zaman,

- Yok öyle bir şey, anlaşıldı mı? Sabah gidip akşam

döndün, sabah gidip öğlen dönmüşsün gibi yani hem maddi âleme hem mana âlemine geçiş işte bu kadar kısa. Zaman canlı varlıklar için, dünya alemi için bu gerekli olduğundan.

- Anda varsın, anda yoksun konusu da bununla mı

ilgilidir ? - Eyvallah hepsi bu, bunlar iç içe bağlantılıdır. - Öldüğümüz anda Hayret makamını mı yaşıyoruz?

Sayfa 63

- Makam buraya ait(dünyaya), oradaki makam boyutu

farklı. Göçtüğünde eğer burada hangi fiil, hangi hal, hangi

niyet, hangi amel ile oraya gitti isen, orada o dikkate alınır.

Uyanıksan, burada uyanmış isen, ahiret bilgisine burada sahip

olmuş isen ona göre Hayret makamı diye bir şey yok orada,

gerçekle yüz yüzesin çünkü sen onları burada öğrenip

gitmiştin. Olay bu, onun için uyanış çok önemli, dünyada iken

ahiret taam’ı23, onun taamını toplamak zorundasın.

Hep ileriye, hiç geriye dönük değil, geçmişle ne kadar

uğraşırsan uğraş, geçmişe ne kadar bağlı kalırsan kal, senin

önünde hakikatin yolunda hep bir engel teşkil eder bunu

unutma. Geçmişte hep acı vardır, oysa ileriye, hep ileriye.

Allah yenilikçidir, bunu unutmayın. Allah çalışkandır,

Allah çalışmayı sever, sevdirir, Allah yeniyi sever eskiyi değil.

Dileseydi alnınızda değil ensenizde gözlerinizi yapardı, geçmiş

gerekseydi, bunu çok iyi düşünün. Uyanışta olun, fark edin,

her sözden her fiil ve davranıştan kendinize hisse çıkarın, bu

hale geldiniz artık, bunu yapın.

Dostun gözüne baktığında onun ne halde olduğunu

anla, dostun hal ve tavrına baktığında onun neler hissettiğini

sen hisset. Bunları yapabilirsiniz, yapamıyorsanız o zaman

öğreticiler de size şunu söyler; “anlıyorsunuz da

umursamıyorsunuz.”

- Kalbine dönmesi gerekiyor, içine sorması gerekiyor öyle mi? Orası biliyor zaten değil mi?

- Her şeyi biliyor, bakınca da anlaşılıyor, hasta mı, iyi

mi, sıkıntı da mı, herkes herkesin halini anlıyor, anlamıyorum

diyemez çünkü o meratipdedir, umursamamak ayrı bir olay. Umursamamakla çok büyük bir yük almış oluyor, üstlenmiş oluyor bunu da biliyor musunuz.

- Onun sıkıntısını paylaşmak mı gerekiyor?

23 Taam : Lezzet, tat

Sayfa 64

- İlle de sıkıntıyla sınırlamayın çok geniş düşünün çok geniş, iyi hali de olabilir, kimi mutlu olur bazılarının o mutluluk mutsuzluğuna sebep olabilir, o mutluluğu kaldıramaz mutsuz olur, O kadar türlü çeşit insan modeli var ki.

Bakıp güldüm yüzlere, hangi halde gelir bu sözler

önüne? sen yaşayacaksın da ondan verilir izin nispetinde, yaşamayacak olsaydın gelmezdi bunlar dize. Her ömrün türlü çeşitli ahengi var, türlü çeşit meşk-i ifadesi var, zevk-i sefası var, rengi, aşkı, cesareti, kaidesi var. Her biri yaşanır, her biri yaşandıkça, her biri de senin boşa gidecek dediğin melekler

geçirir kayda sonra verilir eline. “Ben bunları yapmıştım veya yapmamıştım “ diyemezsin, sesin ile kayıt altında bunu unutmayın, sadece söylediğin kalemle yazılan değil sesin ile onu nasıl inkâr edeceksin? Onun için, her halinizin bir gün hesabının sorulacağını unutmayın.

Dualar öyle bir gelir ki bazen şimşek gibi, bazen

düştüğü yeri yakar yıkar. Öyle dualar vardır ki; o dua on kişiye edilir, kimine şimşek hızıyla gider, kimine kurşun gibi iner, kimine hafif verilir, kiminin gönlüne zevk-i sefa ile inilir, çeşit çeşittir, bunlar bile gideceği menzilleri çok iyi bilir. Bu bir

sırdır, sırrı ifşa ettik, Allah’ıma sığınalım, her hali ona havale edelim. Şurada on kişisiniz, on kişi dua etsin, on kişiye gönderin onların gönül miyarına göre gidecektir, bunu unutmayın.

Gecenizi hayırlar, günlerinizi Allah için yaşayın deriz,

Hakikat peşinde koşun dostlarım koşun, hiçbiri boşa gitmez,

çalış çabala, uğraş o yolda, yeniye kement atar üzülme, onun

sefası sürülür. Bebeğin izniyle.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah, O’nun yüzü

suyu hürmetine, Dualara devam, zikirler devam.

Ehli hal, ehli dil, ehli kubut, ehli şuhut, ehli tevhit,

velilik halidir, sorun, ne olduğunu söyleyelim.

Sayfa 65

Ehli şuhut; hakikatin o iman sahibi kişilerin, o hakikat

ilmine, muhammediye ye onun ilmi ile nurlanma,

Ehli kubut; ehli kabir, bir veli gözü ile kabirlere

baktığında hangisi ehil hangisi ehil değil anlar.

Bir mürit genç yaşta ehil dil olmuş, Haktan görüp

Haktan konuşup, Hakkın o manevi elbisesini libasını giymiş.

Ona soru sorulduğunda, iki meleğin gelip de soru

sorulduğunda cevabı ne olmuş dersiniz, ne ile amel etti ise,

onu söylemiş.

Rabbin kim dendiğinde, bulunduğu dersin, akaid

dersinin lisanı ile söylemiş. Arife her şey ayandır,

mükemmeliyet muhammediye ye dayanır. Ehli halde24 bu

bilgiler ile bulunur. Allah’ın öyle aydınlık anları vardır ki, her

an her mekân her yer, farklı enerjileri yansıtır. Hangi alanda

isen o alanın manasını, ehil isen anlarsın.

Bunlar ile meşgul olun, akaid dersinin sayhasıdır

bunlar, ışık huzmeleri bazen görülür gözler bununla uyanır,

nerden uyanır? elbette gaflet uykusundan, o böyle bir

müjdedir ki insanoğlu bazen anlar, bazen idrakini zorlar ama

hala anlamış değildir.

Allah bir kulunu davet etmek istediğinde, kimine

davetiyeyi kahır ile yazar, çok önemli, sevmediğinden mi

kulunu, Hayır istidat kabiliyet geliştirmediğinden. Kimine de

müjde yolu ile yumuşacık verir. Gel çağrısına hemen, istidat

kabiliyet de olduğundan cevap vermiştir. Şükürler olsun

demeliyiz. Allah davet etmeseydi biz bugün burada değildik,

bunu bilmeliyiz.

Allah kimini hidayete erdirir ayetlerde çok geçer, kimini

de kendine seçer. Hidayete erdirmek nedir? Kendine seçmek

nedir? Soru işaretini koyalım.

24 Ehli hal : Velilik hali

Sayfa 66

Allah bir kulunu kurtuluşa çekmek isterse hidayetle

ona haberdar eder, bir de vardır ki, Allah’ın kendine ayırdığı

özel kulu, insanı kamilin kırk inişi kırk çıkışı vardır, iniş çıkış

sizce ne olabilir, bedensel değil tabii ruhsal iniş çıkışlar.

Beden tabiatlarınızı çok iyi değerlendirin, her biri

hakikat çizgisinde var olan ışıklı bilgilerdir. Öyle açılımlara

sahne olacak ki bu bedenler, şaşıracaksınız, beş yıl önce, bir

yıl önce, iki yıl önce, ben bu bilgilerin hiç birine sahip değildim.

Oysa şimdi şükürler olsun Rabbime diyeceksin.

Hallacı Mansur’dan selam sizlere, dersi verendir,

eyvallah eyvallah. Hakikatin ışığında, velinin yolu türlü çeşit

belalardan geçer. Bazı derslerde şöyle denilir, üzüntü keder

insanın ilahi feyizleri alışını kapar. Kanalları tıkar, her kes

kendi penceresinden dünyayı seyreder. Dualarınız cümle ile

olsun, Hak rızası için yapın eyvallah. Âmin.

Veren birdir, elbiseler türlü çeşit, bazen öyle sözlerle

sınarız ki sizleri, bazen çok alçaklardan veririz, siz hemen

bunu bildik öğrendik der bir kenara korsunuz. Bazen öyle

uçlardan veririz ki bakalım bunun karşısında ne diyecekler. O

dersleri hep işlediniz aslında, birazı açık aşikâr, birazı örtülü

süslü dile hoş gelen sözler, Haydi selam size hoşça kalınız.

- Varlığının mevcudiyetinden bahsedilmişti bunu

biraz açar mısınız?

- Varlık nedir önce onu açalım, senin varlığından

bahsediyorum. Senin varlığından, bedeninden ruhundan

duygularından bütün mevcudiyetinden, bu tümü ile onda var

olan mevcudiyetin.

- Kendinden ayrılamıyorsa, kendin olman da mümkün

olmayacaktır.

Sayfa 67

- Burada gerçek nedir biliyor musun? “Benlik”

hırkasını bir türlü çıkartmak istemez insanoğlu, ben önde

olayım, hep ben konuşayım, ego eyvallah. Dünya gününüzde

öyle deniyor, benlik diyorum, kendinden ayrılamıyorsa,

sıyrılın, dökün, hiç olun deniliyor derslerde, bu dersleri sizler

gördünüz aslında, sözler değişik süslü dedim örtülü dedim, o

hiçlik onda yok hala benim diyor, bu varlığından koparamıyor

kendini. Anladın mı?

- Sende var olan öz çizgi,

- Sende var olan, Allah’ımın kendinde olanı sizde

olmasını sağlayan güç. Hakta olanın kula yansıması, kula

verilmesi, Allah’ın emaneti.

Bir de şu çok önemli, çok sık işleniyor bu bilinçte

oldunuz umarım hep böyle devam edin, istidat ve kabiliyeti ne

kadar çok kullanıyoruz değil mi? İstidat ve kabiliyetlerinize

göre, Allah bize resulüne şefaat izni verecek. İstidatı kabiliyeti

olmayanlar, açıkta kalacak, bak bu kadar ip ucu vereyim size.

Allah istidadı kabiliyeti olmayan kuluna, resulüne şefaat izni

vermeyecek. O hakkı kazanamayacak bunu unutmayın,

- Sende var olan öz çizgini, senin için, var ediliş

düzenini bozmamalısın.

- Evet, öz çizgin var özünü koru, ona perdeler bir

sürü şekilsiz duvarlar örme, o duvarlar nedir biliyor musun?

Senin duygu ve düşüncelerin niyetlerin, o duvarları örüyor,

perdeler çekiyor, kalın duvar örüyor, karmakarışık bir duvar

görüntüsünü gözünün önüne getir, bu senin öz çizgindir, bu öz

çizginin etrafını da bunlar kaplıyor nefes aldırmıyor.

Sen böyle yaptığın müddetçe diyor, böyle duvarlar örüp

düşüncelerini murakaba yani kontrol edemiyorsan, Allah dan

ne diliyorsan onun murakabasını yapmadan, düşünmeden

istiyorsan, o düzeni mutlaka bozacaksın, o haldesin çünkü.

Sayfa 68

Bunu çok iyi değerlendirin, aslında o derslerin hepsini

gördünüz, farklı çizgide verildi unutulmasın.

Bugün kuralı bozduk ama bu ara çok sık yoruyoruz,

sıkça onu uykusuz bırakıyoruz.

- İnsan âlemle sarmaş dolaş halinde olmalı.

- Kâinatta var olan her ne ise onunla uyum içinde

nefes alıp veriyorsan, mükemmelliktir, tevhit, tevhittir. Her

şey düzende olur o düzeni sen de bozmamış olursun, sevgi ile

yaklaştığında, zaten o düzen kuruluyor. Ters baktığında sen

istemeden de olsa bozuluyor.

- İstidat ve kabiliyetler konusunda şefaat izni

olmayacağı söylenmişti, fiillerimiz amellerimiz onlar mı

oluyor?

- İstidat ve kabiliyet, bu güne kadar ne sergilediğini,

doğduğun bu güne geldin, neyi var ettin hepinize söylüyorum,

istidat, kabiliyet olarak neyi geliştirdin, sende var olanı

devreye sokabildin mi? O sana verilmiş birçok emanetler var,

onların her birini Allah izni ile kullanabildin mi? Her şeyde

murakaba şart, her şeyde.

Sizinle hiç sohbet etmemiştik teşekkür ederiz, kim

olduğumu biliyor musunuz? Evet, hallacı Mansur, kolay mı veli

olmak, hep sorarlar, arkandan ağıt yakarlar, derler nasıl canı

yandı acaba, can yanar mı o aşk acıtır mı o canı, orada yoktum

ki ben anlasanıza, Haydi eyvallah, Allah izin verirse tekrar

derslerde görüşürüz,

- Yeni bildirilen dersleri sizden mi alacağız? Akaid gibi,

- Akaid aşamalarını sıraladık, hepsi ile yüzleşeceksiniz

karşılaşacaksınız, daha neler olacak neler. Bir de yazıdan

sonra dikkat ediyoruz, yazıdan çok hoşunuza giden bir konuyu

Sayfa 69

dosta soruyorsunuz, senin için bunu dediler veya şöyle geldi

veya böyle geldi, o yumuşak olduğundan sadece gülümsüyor,

aslında hiçbir şey bilmiyor ki, anlamıyor, anlamadım bile

diyemiyor. Bunlara dikkat edin, Eyvallah.

Barış içinde yaşamak çok önemli, çocuklar çok önemli,

düşüncelerin tekrar tekrar bir anne edasıyla çocuğuna nasıl

parmağını gösterip bir daha yapma diyebiliyoruz, kendinizi

hep karşınıza alın.

- Ehli kubur25 olan veliler kabire bakınca içindekini

anlar demiştiniz?

- Veliler hep gezer, kabirleri gezer, çünkü oradaki

manevi ruhaniyetin çok farklı boyutta olduğunun bilincinde

oldukları için buraları sıkça ziyaret ederler, hangi kuburda yani

kabirde, hangi kişi onların halleri veliye aşikârdır.

Şimdi buradaki eğitiminizle tanrı mı diyorsunuz, Allah

mı diyorsunuz, Rabbim mi diyorsunuz, rab mı diyorsunuz, isim

ve sıfatları ile mi onu dile getirip dua ediyorsunuz, kabirde size

Rabbin kim denildiğinde, ne kadar çok o derse kendini

vermişsin, bedenini, ruhunu eğitmişsin ki, o lisan ile

konuşursun, o lisan ile sorusuna cevap verirsin. Bunlar

mümkündür, Hayata geçirmek böyle bir şeydir, işte “ehli dil”

olmuş. Hep onun sözlerini sarf etmiş, başka bir şey sokmamış

diline koymamış, “ehli hal” olmuş, o halden görünmüş, hep

ehil gözü ile bakmış, dünyanın zevkine sefasına göz yummuş.

Acaba hangi isim zuhur etti ona bu da çok önemli.

- Ehli kubur’u bize anlatırken, bir veli gözü ile

kabirlere bakıldığında hangisinin ehil olduğu onların nazarında

görünür demiştiniz, biz öğrendiğimiz kadarı ile bir insan

Allahın huzuruna çıkarken, yani öldüğünde sadece bedeni

kabirde kalıyor, ruhu berzah alemine yükseliyor, o zaman bu,

25 Ehli Kubur : Kabir ehli

Sayfa 70

- Ehli kubur dediğimiz, kimine göre kabir, kimine göre

berzah26, kimine göre dinlenme yeri, anladınız mı?

- Bizim bildiğimiz mezarlık değil yani,

- Torağı eştiğin yer değil,

Şu bedenleriniz bile ruhun berzahı, onu siz istidadınız

kabiliyetiniz nispetinde çoğaltın, ruhun evi deyin, bedene,

ruhun kabri deyin, ruhun berzahı deyin ama dost doğru

söyledi, bedenlerinizde o kadar çok âlemler var ki, bir

araştırın, o kadar çok âlemler var ki, ve yıldızlarla bağlantıda,

nelerle? Dört ana sırla bağlantıda, öyle bir denge kurmuş ki

yüce Rabbim, ne kadar çok hamd etsek, ne kadar çok

şükretsek yine de azdır.

Bir de şu sıkça kullanılıyor, bu yanlışlardan mümkün

olduğu kadar kaçınalım diyorum. Verdiği nimete şükür,

hastalık olursa hamd, her an şükür ve hamd yan yanadır.

Nimete de, hastalığa da bulunduğun hale de, zenginliğe de

fakirliğe de elhamdülillah, Allah’ım senden gelen her şeye

şükür ve hamd olsun, hatta bunun yanına hamd’ü sena

derseniz çok daha güzel olur unutmayın, hamd etmek ayrı,

hamd’ü senalar olsun dediğinde bütün kainat seninle beraber

semada,

- Hamd ile şükür arasında biraz fark var.

- Az, çok az, hamd etmek kabullenmek teşekkür

etmek, şükür ise teşekkürde var, minnet de var, hamd ve

şükür ibadetin birinci noktası,

- Hamd’ü sena deyince, bütün kainat’da seninle

birliktedir.

26 Berzah : İnsanların ölümden sonra kıyamete kadar bekleyeceği yer.

Sayfa 71

Allah, çeşit çeşit yiyecekler, meyveler sunmuş bizlere,

bunları yiyoruz, şimdi Kuranda bile meyveyi yiyoruz, bu

sözcük önümüze geldiğinde bu meyveyi ne olarak

düşünmeliyiz?

Bilgi, ehli irfan hale, insanı kamil hale, gelebilmek

meyve veren bir ağaçsın, ağaç nedir ilim irfan, hamd etmek,

elhamdülillah çok güzel, dünyadakiler meyveyi yer,

vahdettekiler de elhamdüllillahı yer, sürekli onu zikredersen

orada da onunla karşılaşırsın.

Bir de, kalbi selim insanlar olun birbirinizi keşfedin.

Çok önemli önce kendini keşfetmeye çalış, yani bunun için

çaba sarf et, çok çabuk buna sahip olursun, ufak ufak hazır her

şey hazır, bütün duygular hücreler dile geliyor, ben

buradayım, ben şu görevi yapıyorum, beni kullan neler neler,

sana hep işaretlerini veriyor ama gözlerimizi biraz açıp ona

eğilmemiz gerekiyor. Ondan sonra birbirinizin duygularını,

- Alemleri tanımak bu mu oluyor?

- Tabii sarmaş dolaş o oluyor, hiçbir şekilde kopuk

değiliz, ne var edildi ise, sinek, sineğin kanadındaki o nakış

var ya, o nakış, o nakış her biri canlı, her biri Allah’ı

zikretmekte, her biri diyorum her var edilen karınca bile.

Ufacıcık gözle görülmeyecek kadar küçük sinek bile, huzuru

mahşerde hepsi hazır biliyor musunuz, Allah onlara toprak ol

diyecek ve insanların cehennem ehli olanlar üzülüp işte biz

onlar gibi toprak olsaydık Allah’ım deyip üzülecekler.

O zaman oluyor ki sineği de, böceği de, kedisi de,

köpeği de, atı da, devesi de hepsi Allah ın huzurunda her var

edilen.

- Cem ül cem etmek,

- Hepsi tevhidi anlatır, nasıl ki yağmur yağmadan

bulutlar toplandığında hasta bölgelerin sızılar ile ortaya

Sayfa 72

çıkması, ağrı mesajını veriyor, bugün yağmur yağacak diyor

sana haber veriyor, niye bir tek yağmurdan mı alıyor vücut bu

mesajları? Varlık alemi böyle bir alem, Hayatın içinde bunları

düşünecek zamanımız olmuyor.

- Onu da biz yapıyoruz galiba,

- Tabii, hepsi birer kalkan. Bu bilgilere sahip olanlara

hamd olsun, şükürler olsun. Bu bilgilerden yoksun olanlara ne

demeli, gir ağla çık ağla. Onlar için hep duada olalım,

elimizden gelenin en iyisini yapalım, hep davette bulunalım.

Bir düşün Hayatında bir kişiyi irşat27 ettinse, bir kişiyi

Hak yoluna çevirdin ise, ne mutlu. O bir kişide kaç kişiyi

çevirdi kim bilir, hep bunu düşün, hep zincirin halkalarıdır

senin tanıdığın kişi, onun tanıdığı üç beş kişi, onun tanıdığı altı

yedi kişi, hep böyle böyle, Allah da böyle istiyor kullarından.

Onun için istidatlar kabiliyetler bu sayede gelişiyor, oturmakla

olmuyor.

- Dua etmek tabii ki çok güzel ama fiile dökmek,

önemli olan o, niyette ona hep bir şey öğretmek var değil mi,

ama buna fiil de iştirak etmeli.

Odak noktalarımızı değişik hallere çekmek zorundayız,

bu çok önemli. La ilahe illallah Muhammed en Resulullah,

amin.

27 İrşad : Doğru yolu göstermek, uyarmak.

Sayfa 73

2013 Yılı

MART ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 74

Kapak resmi :

Çubuklu Sarmal Gökada - M95 : Hawai Yıldız Işığı, Kanada Fransa Hawai Teleskobu (CFHT) tarafından görüntülenmiştir. Açıklama : Neden bazı sarmal gökadaların merkezi etrafında bir halka bulunuyor? İlk ve en başta ele alınması gereken konu, M95'in büyük ve güzel çubuklu sarmal gökadaların en yakınımızdaki örneklerinden biri olmasıdır. Hawaii / ABD'de yer alan CFHT Teleskobu tarafından kısa zaman önce çekilen bu görüntüde, parlak mavi yıldızlarla dolu açık kümeler takip edilerek görülebilecek yaygın sarmal kollar, koyu renkli toz şeritleri, milyarlarca soluk yıldızın dağınık parıltısı ve gökada merkezi boyunca yer alan kısa bir çubuk görülebilmektedir. Halbuki, birçok gökbilimcinin ilgisini çeken şey, merkezdeki çubuğun hemen dışında, gökada merkezinin etrafında yer alan halkadır. Chandra X-ışını Gözlemevi'nin kısa zaman önce çektiği resimlerin de gösterdiği gibi, halkayı çevreleyen x-ışını dalga boyundaki ışımanın kaynağı, büyük bir ihtimalle yeni üstnovalardır. Halkanın uzun dönemdeki kararlılığı ayrı bir araştırma konusu olsa da; yakın zamanlı gözlemler, halkanın bugünkü parlaklığının, yıldız oluşum miktarında yaşanan kısa dönemli bir patlama nedeniyle en azından arttığını göstermektedir. NGC 3351 olarak da bilinen M95, yaklaşık 50.000 ışıkyılı genişliğindedir ve Aslan Takımyıldızı yönüne bakıldığında küçük bir teleskopla da görülebilir.

Sayfa 75

Selam olsun, 01.03.2013

Huzura açılan kapıdayız elhamdülillah, yolumuz Hak

yoludur dedik inandık, bu sayede vardık kapıya, hamdolsun

şükürler olsun Rabbim sana.

Her can tekamülünü mutlak bir sebep karşısında yapar.

İnsan, istidat ve kabiliyetine göre seçim Hakkı kazanır, sen

neyi düşünürsen ve neyi gerçekleştirmeyi diliyorsan, önce

Rabbim düşünmüştür. Sana düşündürtmüştür, hiçbir hadise

Rabbimin ve kulunun dışında değildir, tefekküre dalalım, içsel

gelişimlerin sıkça durumlarına bakalım.

Gel dost gel, can içinde canı bulmaya gel, dedin ise

buldun geçme bu sevdadan sende hiçliğe soyun, sadır28 Hak

der, Hak yolunda yumağın sarar, kat kat olmuş yareler, gün

ola derdi dermanı sarı çiçekte bula, güne kaygı ile bakma dön

bak sağına soluna, bir de çevir başını o yüce varlığın yarattığı

aşka.

Ona uygun yaşadıkça Hayatın bir mana kazanır, oysa

insanın manasını, kâinatın manasını, her var edilmişin

manasını bu sayede idrak etmiş olursun.

Taşın toprağın cansız önemsiz olduğunu sakın

düşünme, her biri Rabbin işleyişinde türlü hizmetler

sergilemekte, onlarında istidat ve kabiliyetlerine göre birçok

gelişimlere sahne olacak. Hayatın gerçeği bu.

Ne aldık, neyi vereceğiz, aldığımızı verdik mi? Gönlü

nasıl dillendireceğiz, hangi hak ile, Hakka yüz dönüp de onda

onu seyredeceğiz. Bil dostum bil anlatılan hikayeden ibaret

değil, koza içinde de saklı değil, insan, insan olmakla

mükelleftir, her gördüğünüze bak hepsi insan suretinde, ama

28 Sadır : Ortaya çıkan, görünen.

Sayfa 76

bir de onun arkasına bak, acaba Hakkın muradı içre insan

olabilme vasfına sahip mi?

Allah, Allah diyelim her an dönüşte olan her zerreye

Hak muradı deyip selam verelim, hiçlikte murad vardır, sen hiç

olmayı bildi isen onun yollarını ara, bir dost ara ki seni hiçliğe

vardırsın, Hak hilhatını giydirip de eli ona atsın.

Hangi niyet hangi isim altında edilmiştir, eğer uygun

ise o isim onda zuhur etmiştir. Esmadan bahsediyoruz, bu

uyum içerisinde fiilleri de denetleniyor, o isme uygun haller

sergileyin, öyle bir tezgâh kuruldu ki önlerinize, bu

tezgâhlarda neler satacaksınız bu önemli, nasıl satacaksınız bu

önemli.

Geçtik, geçtik dünya halinden gönül insanısınız hal

bulmaya bakın, lisandan geçin özde olanı seçin, Hak yapısıdır

onda o olmayı bilin. Her zerre Hakka zikirde, her zerre kâinatın

zerresi ile münasebette. Bilen bilmeyene desin, gün günden

her hal her fiil sorgulanıp denetlensin.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah,

Hoş geldiniz dostlar hoş geldiniz, olman gereken

yerdesin, Beyti dosttan selam aldın, selamı kelam ile edelim,

olman gereken yerdesin, yanlış değil. Yapabildiğinin en iyisini

yap, elinden gelenin Hayırlara var edilenin, birçok halleri

dostlarla paylaş, kanaldan murad bağlantıyı kurmaktır,

Rabbim dilerse hiçbir çaba göstermeden o kanalı açar

yüreğinize. Eyvallah dostlar eyvallah, huzurda olun Hak

huzurunu gönlünüze koyun.

Bağladık elleri diyelim, o kanal bu kanal demeden bir

tek Hak adına birliği kuralım eyvallah.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah,

Sayfa 77

Selam olsun, 08.03.2013

Selam Olsun, koşa koşa geldik, her birinizin yuvasına.

İzin ile serdik postumuz, izinli olana.

Ünlendik, gönül ölçüsüne göre ünlendik. Dediler ki

kalk, kalk ayağa. Aç elleri, dön Haktan yana. Yıkan ve arın,

geçmişe ait yapılan her hatalayı, mümkün oldukça gönülden

atalım. Onların muhabbetinden kaçınalım. Hatanın verdiği

öğretileri, gönül dağarcığımıza koyalım.

Hata yapmak değildir kötü olan, hatadan el çekip

vardık ise tövbeye, kaçınalım o hatanın tekrarından. Telafisi ne

kadar zor olur, sığınalım yüceye. O varlık elbisesinden türlü

çeşit zaaflardan, yalandan riyadan, her an izlendiğini, her an

kayıtta olan sözlerinin esareti altında kalmayalım.

Dün yaptın hatayı bugün atağa koşmalıyız, değişen

hallerimizi bir bir gözden geçirmeliyiz. Seyrettiğinde sendeki

halin yansımasını, bak gör ki haline, neler uç olmuşta, çıkmış

zuhura. İşte bunlar dikkate alınmalı. Türlü çeşit sözlerimiz,

gün olacak türlü dostlar ile türlü haller ile süslenip sizi

tamamlatacak. İlahi keşfin mazhariyetinde, sadece hakikatin

ışığı altında, birlikte olunacak.

Aldık sözünü, verdim Dünya yurduna, Rabbin hükmüne,

uygun yaşa. Her halinden, yaptığın fiil eylemlerinden, sorumlu

olduğunu da sakın ola unutma.

Dem bu dem dedik. Demde olana, delil ispat ile aşikâr

ediverdik. Bu sofra, Haktan izinli sofra. Nimet konur ortaya,

gelin canlar paylaşalım, Allah zikri ile huzurunda olalım.

Hakikatin nurunu her zerrede görüp de, ona tanık olalım.

İlla ki ilme boyun eğelim. İlim, ilim, ilim. Eyvallah

eyvallah’ta ilme arif gerekir, arife cemaat gerekir. O cemaat

nasıl olsa kurulur, önemli olan, o cemaate Hakkın ilahi izni

Sayfa 78

gerekir. Sayıda değiliz. Muradımız ilahi ilme vakıf olmak.

Kuran’a sımsıkı sarılıp da, her sayfasında zerremizde olana

tanık olmak.

Bil, bul, duy, bu üç sözün izinde yürüyelim, gün

güzelden de güzeldir. Günleri vesvese ile olumsuz, Hayrı

olmayan uğraşılarla, geçirmeyelim.

Nice nice Hayırlar vardır ki, bazen aşikârdır, bazense

örtülü. Hangisi Hayırda, ileridir. Aşikâr olanı, bir amaç için,

aşikâr edilmiştir. Görsünler de, bu ilahi şevk ve zevki onlarda

yapsın, onlarda tatsın. Bir de var ki örtülü olanı. Elin verir,

dilin söylemez, gözün görür, kulağın söylenenleri duymaz.

Elbette bu hepsinden de güzeldir, ama aşikâr olanın da

hakikati budur. Her ikisinde, güzellik mevcuttur.

İnanın, Allah deyin kendi aranızda. Hadi duayla, koş

can dosta koş, nasibin dağıldığı yere koş, nerde nasibin, orda

mı burada mı demeden, teslim ol seni var edene, böbürlenme,

şunu yapıyorum, bunu yapıyorum da deme, senin ne yaptığın

Allah’a malumdur.

Onun için, bırak bu benlik davasını, geç, geç, bunları

geçtikde, Allah’ın muradı, senin muradın olmakta, bunu böyle

belle. Suçlamalara dikkat et, kimseyi suçlama, seviyeni koru,

kimseyi üzüp, incitme, senin bugün hakir gördüğün, Allah’ın

kendine ayırdığı kuldur. Buna dikkat et. Dilini düşünerek

söylet. Allah razı olsun her hizmetin karşılığı, ilahi himmettir,

bunu da beklemeden, Allah’ım gönlüne nasip etsin. Amin.

Bismillahirrahmanirrahim, Allah’ım, Rahman ve Rahim

olan Allah’ın adıyla, Allah’ım yalnız sana kulluk eder, yalnız

senden yardım, medet dileriz. Sen bizleri ve bütün insanlığı

doğru yola hidayetine erdir,

Allah’ım, sıratı müstakimde olup, ayağını delalete

düşürüp, Allah’ım rezil rüsva etme. Yüzümüzün karasını

yüzümüze vurma Allah’ım bu dünya’da bizlere oluş sırrı nasip

Sayfa 79

et. Bu dünya’da kendimizi, hatalarımızı ve büyüklüklerimizi

fark ettir ya Rabbi.

Büyüklüğümüzle gurur duyurma bizi, Allah’ım bu

yanlıştan sana sığınırız. Bazen heveskâr oluyoruz. Allah’ım

güzel sözler hoşumuza gidiyor, bundan sana sığınırız. Hiçbir

şey olmadığımızın o kadar idrak içindeyiz ki, ya Rabbim. Sana

yöneldik.

Aciz olduğumuzu hem dilimiz hem de kalbimiz ikrar

etmekte. Sana yöneldik. Allah’ım dua isteyen kardeşimize

hayırlı yuvalar, hayırlı işler nasip et.

Bütün yavrularımıza akıl, fikir ve doğruyu

bulmalarında, sen rehber gönder Allah’ım. İşleri bozuk giden,

işleri bir türlü, olumlu hale gelemeyen kardeşlerimizin işlerini,

sen hikmetinle, sen Allah’ım izninle, Murad et. Allah muradı

içinde yaşamamızı, Rabbim sen nasip et, Amin.

Çoban, sürüyü güde güde bulur doğru yolu. İzin verir

Rabbimi bilene, hakikat nerede diyene, hakikat her zerrede,

bütün hücrende, hem âlemde, bilsen bilmesen, hakikatin

nuruna sahipsin. Bunun şükrünü eda etmelisin.

Sende var olan toprakta da var. Sen de var olan arş-ı

alada da var. O bütünün içinde küçücük bir zerresin. Ama, sen,

bir âlemsin. Geldik yapıya, uyacağız, eğdik boynumuzu, nerede

secde, orada olacağız. Durup durup da divanına, gözyaşları ile

yürekleri yıkayacağız. Dedi, Yunus’um, sözünden özünden

sevgi ile selamlayıp verdi.

Sev sevebildiğince, sevgine ölçü vurma, sevgim bozar

belki deyip de, şüpheye varma. Sevginin bütünlüğünde, erir

bütün cismi canın, meyve veren bir ağaç misali, bırak ver

emeği büyüsün. Bırak dememden maksat, oluşun sırrına,

dünya halini, sakın ola ki, sokma bir şey, koma araya. Selam

selam, selam olsun. Her birinizden, Allah’ım razı olsun.

Sayfa 80

Geliş gidiş senden mi sanırsın. Oluş bozuluş, ondan

bundan mı sanırsın. Bak bu derslere biraz eğil. Sakın ola ki

sana verilen göreve ters bakma. Sıkıldım deyip de onu bir

kenara atma, eyvallah. Alan bilir. Düşünceler sel gibi gelir.

Allah’ıma emanet olunuz. Her anınız, Hak ile birlik sevdanız

daim olsun inşallah.

- Sen de var olan toprakta da var, bunu

anlayabiliyoruz. Sen de var olan arş-ı ala’da da vardan kasıt

nedir? Yani Arş-ı ala’yı Hayal etmekte zorlanıyoruz da.

- Zorlanma, makamlar, mertebeler.

- Biz de olan makam, mertebe de mi var ?

- Tabi ki, hiçbir şeyden Allah’ım kulunu ayrı

görmemiş. Yaradılışın sırrı burada işte. Sende gözyaşı var.

Yücede, arş-ı ala da rahmet var. Gözyaşı da rahmet

niteliğindedir. O içini arıtır. Rahmet ise can buldurur. Sendeki

gözyaşı da sana seni buldurur. Bir düşün, bulutlar var. Birazı

beyaz, birazı gri, birazı da, siyaha bakan bir gri, bu insanın

düşünceleridir. Oluş ve bozuluşudur. Daha neyi anlatayım.

Tefekkür etmelisin. Gerçekle karşılaşıp, hamd edip secde

etmelisin. Yıldızlar var. Sendeki, her bilginin oluşun nişanıdır,

o yıldızlar. Sen göremezsin kendinde var olanı. Karşındaki

görür, çünkü küme küme yıldızlar, ay var. Güneş var. Sende de

ay, sende de güneş var. Unutma.

- Haydi güneşi anladık diyelim, bizdeki ayı nasıl

kavrayabiliriz?

- Güneş nedir?

- Güneş enerji kaynağı, yani kalple ben, kalple

beraber.

- Güneş kalptir. Ay da akıldır. Bir ışık görülür karanlıkta. Ay ışığı denir. Karanlığı aydınlatır. Peki, ay ışığı, ışığını kendinden mi verir sanırsınız. Güneşten verir. Yaa.

Sayfa 81

Allah’ın da bütün kâinata gönderdiği bütün güzellik ve

lütufları. İrade onun, ona ait, ama melekleri devrede. Işığını bize veren, gönderen, şöyle bir düşünürsen, sen de her şey aşikâr olmalı ki, ancak, nelere tanık olacağını bilemezsin.

- Bizde var olan arş-ı alada da var. O zaman bizim

gibi yaşamlarda var değil mi? Mesela, yıldızlarda.

- Daha bilmediğiniz orada neler var. Kıyamette

bulunacaklar, sizin bilmediğiniz. Allah’ın öyle yolları var ki

diyor Hz. Ali. Nerde diye sorulduğunda arş-ı ala’da. Peki, arş-ı

alada yaşayan insanoğlu var mı, orda da peygamberimiz

devreye girip şöyle diyor. Orada öyle Abbaslar var ki, öyle

kamil-i insan, kemale ermiş veliler, bilinç seviyeleri çok çok

üstün olan zatlar. Siz sadece, bir tek burada yaşıyorsunuz ve

başka canlı yok diye düşünebilirsiniz. Daha da neler neler.

Öyle bir sistem kurulmuş ki, kimler nerede yaşıyor,

bilmediğiniz, her an onlar bizimle bağlantı halindedir ve

Dünya’ya da yardımları gelir.29 Ama o yardımları alabilecek

nitelikte olmalı. Günü boş geçirmek değil, Kur-an da bunlar

mevcut aslında. O kadar açık ki. Kuran’la şükürler olsun ki,

Kur’an okunuyor. Yine şükürler olsun ki, birkaç ayette olsa,

onunla sohbet ediliyor.

Bir tek şunu söylemek istiyorum, Allah’ın zati

sıfatlarını, Allah’ın esma’ül hüsnasını bilmeyen, ehil olmayan

kişiler, onları dile getirmesin, anladınız mı, kulaktan dolma

bilgilerle, bu bilgi doğrudur deyip, kimseye söylemesin, çok

büyük vebaldir. Maazallah, maazallah diyorum. Zati sıfatlarıyla

ehil olmayanlar, ne muhabbet edebilir ne konuşabilir. Sadece

yazılarda gelenler, ölçülerine göre veriliyor, kaldırabileceğiniz

29 Mu'min suresi, 40/7 ayet : “Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu

yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekıhim azâbel cahîm”.

Türkçe açıklaması : “ Arş'ı taşıyan ve onun çevresinde bulunanlar Rablerini hamd ile tesbih ederler. O'na iman ederler ve müminler için de mağfiret dilerler. (Şöyle derler):

"Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. Tevbe edip senin yoluna uyanları bağışla, onları cehennem azabından koru. ”

Sayfa 82

veriliyor, kaldıramayacağınız verilmiyor. Birçok açılımlara, bir

çok güzelliklere sahne olacak, o kadar güzel, sıralanmış sizlere

verilecek öğütler var ki, bunların yollarını kapamayın, ben

sizden bunu istiyorum, bunların yollarını kapamayın, her

zaman bu fırsat elinize geçmeyebilir. Geceyi kapıyoruz.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Rabbim açık yüreklere dokunur, unutmayın. Açık

olmayan yüreklere dokunması mümkün değil. Rabbim ilahi

adaletin, koruyucusu olanlara, yardım eder. Rabbim, Hak

katından doğru sözü, çevreye yayanlarla bir arada olur. Sürekli

ona değişik bilgiler lanse eder. Unutmayın hakikat bu sayede

gelişir, bu sayede bilinç seviyeleriniz yükselir, var oluş

nedeninizi bile bu sayede öğrenirsiniz. Bu kadar, bu kadar

izniniz, daha sonraki toplantılarınızda bir arada olacağız

inşallah. Hoşça kalınız, dostlarım, hoşça kalın.

Selam olsun, 15.03.2013

Döne, döne gelinir, dönmeden murat, Rabbimize selam,

selam Rabbimiz demektir. Onda arifin Allah ile ünsiyetinde

aldığı lezzet için teşekkür etmektir.

Uyduğunda oturursun bu sofraya, uymam uyamam

dediğinde zaten kapı açılmaz sana. Muradımız alınanı gönül

tezgâhında bir süre tutmaktır, onları değerlendirip, bize

verileni alıp çevre ile paylaşmaktır. Murakaba mutlak şarttır,

kalbiselim aklıselim kişilerle olalım, peki bulamıyorsak ne

yapalım dediğinizde, aranırsa mutlak bulunur, gönül aynanda

mutlak onun sureti oraya aks etmiştir, istemen bu

nispettendir.

Elinde tespih dalmışsın zikre, bütün azalar önce ona

hazır olmalı, tevhidi dünya meşakkatlerinin arasına

Sayfa 83

sıkıştırmamalı, sadece bundan murat her zerreyi onun ilmi ile

onun izni ile, hazırlamaktır.

Huzurlu yaşamak istiyorsan, daima için, dışın ilahi zikri

ile feyzi ile nasiplenmeli. Bak gör seyret içini o zaman. Bunlara

süre tanınmaz şu gün şunlar, bu gün bunlar görülür de

denmez. Sen arındıkça iç dışa taşar. İnsan kendini hangi halde

hangi mertebede, hangi devrede olduğunu istese de bilemez.

Onu da bilen o hizmeti verene nasiptir.

Ehil, ehil olanı çözer, ehil olmayan ehil olanı düğüm

eder. Çık işin içinden, elbet çıkılmaz, zevk vermeli huşu içinde

kalp buna hazır olmalı, Allahın her zerde var olan bu ilahi

bilgiler feyizler çalışarak perdeleri kaldırmaktır, murat odur.

Aslınıza dönüş olacak, bu nasıl bir dönüş, bunları

merak etmenize de gerek yok. Sadece Allah’ı bilmeniz yetmeli.

Rabbimin nazargahında sadece ilahi dilekler olmalı, hangi

esmayı zikrediyorsan mutlak vücut bulur çıkar karşına, bunları

bilerek çalışın. Unutmayın Hayırla vaat edilmiş Hayırlı geceye

ve güne şükürler olsun Rabbim, var edilmiş her zerreye.

Sen Hâkimsin, sen Hadi, sen Bedisin, sen mürşitlerin

mürşidi, sen ki bizi bizden iyi bilen Rahim ve Rahmansın.

Seninle olmayı sende kalmayı nasip et Allah’ım.

Senin gösterdiğin yolda yürümeyi, bize şer gelse de

onu kabullenip sabretmemizi nasip et, ya Rabbim.

O şerlerin, anahtar vazifeleri olduğunu unutmayın. Her

şer, bir Hayır kapısını açan anahtardır. Üzebilir sıkabilir,

sabrettiğinde böyle bir gelişinde var olacağını bildiğinde,

sıkılman yersizdir senin.

Hakikate vasıl olmak bu yolun seyrindendir, bu yolun

birçok zahmeti ve birçok ta ilahi rahmeti vardır. Zahmet ile

rahmetin bir arada sizi yürütmesine izin verin. Sabredin, içinizi

öyle Allah’a açın ki ona öyle itiraflarda bulunun ki bir an önce

size temizliği kurtuluşu sizlere nasip etsin, sen itiraf etmez

Sayfa 84

isen Allahı kendine yakın bulmaz isen, bu yakınlık meratibi

kulun gönül ölçüsüne göre vasıl olur.

Seyrettiğin her olayın onun bir parçası olduğunu sakın

unutma, öyle destek alır, öyle güç kuvvet bulursunuz ki, bunu

da hiç aklınızdan çıkarmayın, daim şükür, daim hamd edin.

Dergahı adabına mevcut olan bütün gereken ille edep,

ille adap bahsinde sağlam durun, onun çizgisinden sakın ola

kaymayın. Doğru insan doğru hal sergiler, doğru insan

doğruluktan nasipdar eder. Dost, o dur ki, önce seni sana

buldurur, dost o dur ki, sende olumsuzu sevgi ile kaldırır.

Can içinde can var, o can içinde de canan var. La

mevcude illallah, her yerde onun mevcudiyeti fazlı keremi her

yerde, o hep seyretme de, meleklerine hep hizmet

yüklemekte. Her bir görevli her bir yardımcı güç, insanoğluna

hizmet verir, külfet değil, La ilahe illallah Muhammed en

Resulullah.

Kalbi selim, aklıselimden murat; kendini tartabilen,

kendi hallerini hiç beğenmeyen, bu hal üzere yürüyün bu hal

üzere. La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

O sofraya izinli olan otursun, yolunuz onadır, onda kavi

olunsun, bir bir söyleşir erenleri, gerçektendir her bilge ne

soydan almıştır, ne ünvandır demiştir, izin ile konuşup, izin ile

susmuştur. Bir kuru dala dokunsa can buldurur, çünkü

Allah’da o olmuştur, Allahdan bakan gözleri, Allahdan dokunan

elleri, Allahdan konuşan dilleri, ona hal buldurmuştur. Kalma

karanlıkta çık meydan senin, aydınlık sana hazır, onda yaşa,

onu kendinde yaşat.

Birçok zaafların peşinden koşuldu, kefede kaybın mı,

kazancın mı oldu, ders aldığın nispette verilir. O hale geçti ise,

ardı ardına yenisi gelir. Dilin ondan söylesin, gözün ondan

seyretsin, dokunduğun her kuru dal ona yine ondan can gelsin,

dedi söze noktayı koyalım.

Sayfa 85

Gecenin karanlığında aydınlığın sırrına vakıf olalım. La

ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Her hal oluştadır, izin muradın çerçevesinde, La ilahe

illallah Muhammed en Resulullah.

Hasbinallâh ve ni’mel vekîl(3 kez)

Allah’ım bütün hasta olan çocuklara, büyüklere

yaşlılara Şafi isminle ya Rabbim, Kafi isminle şifa ver Allah’ım,

yine de sen bilirsin, her şey senin hakimiyetinde.

Allah’ım, hiçbir şey senin dışında gelişmiyor, senin ile

sende bağlı kalalım Allah’ım, bizi senden ayıracak her türlü

dünya meşakkatine, her türlü çoluk çocuk sevgisine, Allah’ım

meyl etmememizi nasip et, sende olmayı nasip et Allah’ım,

sende eriyip yok olmamızı nasip et Allah’ım.

Hasbinallâh ve ni’mel vekîl(3 kez), Vekilim daim sen ol

Allah’ım.

Hz Ebubekir vasiyetinde beni, Hz Muhammed in evinin

önüne bırakın o ne derse o yapılsın diyor.

Vasiyeti yerine getirmek üzere evinin önüne geliyor

Ebubekiri yere yatırıyor, ve kapıya şöyle sesleniyor, “Ebubekir

buraya defnedilmek istiyor” kapı açılırsa defin edilir, kapı

açılmaz ise davet edilmediğimizi anlar gideriz. Ve kapı

kendiliğinden açılıyor ve bir ses hoş geldin ya Ebubekir, hoş

geldin ya Ebubekir, hoş geldin ya Ebubekir, ve hemen kapının

arkasında birinin olduğunu düşünerek kapıya yöneliyorlar,

kapı bomboş, içerde kimse yok, kapı kilitli kapı açılıyor, onun

için her zaman o davete hazır olalım. Bedenimiz Hayatta iken

deyip o davete mutlaka icabet eden biri olalım, uyanık olalım,

uyanık, bizi dünya bağlarından bağlayan gaflet uykusuna

daldıran her şeyden mümkün olduğu kadar kendimizi fark edip

silkinelim. Ani sıçramalarda bulunalım. Bağlı kalmayalım.

Sayfa 86

Selam olsun, 23.03.2013

Selam Olsun, uyduk, uyduk Hak sözüne de geldik,

durduk, İnancımızı tefekkür edip, olayın ahengine giriverdik,

her şey ayan beyan, uluorta. Sanma her olay senin dışında.

Kimini görür, kimini görmezsin. Ya hissedersin ya bir şey

hissetmezsin, kendi önüne bakar da, yaşamına devam edersin.

Birçok nişanların olduğunu defalarca söyledik. Uyanık

olmanız, kalbi derin hislerle açılıma hazır bulundurmanız

gerekir. Var git dostum var git. Bu yol seni götürecek Hak’ka,

o yolun yolcusu kolcusu cemaat hazır olacak, Rabbimden

desturu alanlar.

Topluca bir nefes yetecek, o nefeste zümreden cümleye

ses gidecek. Kalk çağrısı, ona gel çağrısı. Hu, Hu diyerek

bütünün Hayrına kimi koşarak gidecek, kimi nasıl olsa

çağrıldık, yetişiriz deyip yavaş yavaş seyri tamam edecek. Kimi

de elsiz ayaksız gönül ile orada bulunacak. Her birinde niyet

ve fiiller farklı hallerde suret bulacak.

Ne sen dediğinle yaşarsın, ne sana denilen ile yol

alırsın, yeter ki seni Rabbin, bu yola, hidayet nuru ile nurlayıp

da izin vermiş olsun. Bu yolun seyri böyle tamam olur. İzni

olmaz ise bu yola nasıl girilir. Beyhudedir bütün emekler,

rüşvette istemez, istediğin kadar paran pulun olsun, hepsi

boşunadır.

O’na neyle gidilir? O’na hulusi30 kalp ile. O’na dürüst,

Allah korkusu olan ile. Bunlara hazırlıklı olalım. Olduk ise

doğrudan doğruya, el atıp onu tutalım.

Öyle bir ip uzandı ki, o ipe dokunamayan bir daha

sefere dedi, kendini geri çekti. Her an uyanık olalım. Ola ki bir

30 Hulusi : Saf halis, içi temiz.

Sayfa 87

ip daha uzanır, ilahi iptir murat, ilahi feyizdir. Zillet değil,

sevdiği kuluna izzet kazandırır.

Ya Hu, ya men hu diyelim, her fırsatta bir garip gönlü

alalım. Bilemezsin o garibin sana hangi surette göründüğünü,

bilemezsin, ilahi keşfi ile, o aynada seyret. Ne göreceğini

kendinde sakla, sakın belli etme. Maksada uygun yaşa, hangi

maksada dersen, ilahi maksada. Onda yasakları, mubah

olanları şöyle gözden geçir. Senin için uygun olanı koy kefeye.

Onu koru sakla. O senin Hayatının azığıdır işte. O azıktan gel

git ye, o taamı31 yiyemeyenlere de lokma edip de ver

ağızlarına.

Her şey bir suret kazanır. Çok doğru. Ne zaman

suretlerle yüz yüze geleceğiz dediğinizde, burada değil.

Burada kazandığınız suretlerle orada olacaksınız.

Unutulmasın, iyilerin iyilikler ile suret bulduğunu, kötülerin ise

kötülüklerle suret kazandığını, hem renkleri hem şekilleri

farklı boyutlarda olacak. Aynı ile vakii. Bu bir örnek olsun.

Bilerek yaşayın, aldığınız her nefesin hakkını vererek

yaşayın. Her şey yeniden yeniye bir köprü kurmuştur. Yenilik

Hak muradına uygun bir geçittir. Onun için daima geriye değil

yeniye bakın, geride olanı unutun, o kitap bitti, okundu bitti.

Şimdi yeni sayfalar yeni hikâyeler okuyacaksınız. Yeni oluş

içinde öz benliğinizi bulacaksınız. Aradığınız bu değil miydi?

Fikri sabit olmayın, her konuda esnek, yumuşak, sade

ve güvende olduğunuzu hissederek konuşun. Ve bütünün

hizmetinde olduğunuzu da her fırsatta belli edin. İşte o zaman

her şey ayan olur sana. Rabbin özünü sende görür. O da sana

hediye sunar. Bunu aşikâr eder sana.

Sen seni bilmelisin ki o büyük varlığı çözebilesin. Yoksa

o bilinmek istemeseydi, kendini bilmenin hiç mi hiç önemi

yoktu. O bilinmek istediği için, o zaman önce kendini. Seyret

31 Taam : Yemek, yiyecek.

Sayfa 88

işte o zaman âlemi. Sende bir alem. Alem sende sen alemde.

Gizlilik bunun neresinde. Bak ağaca dallarına bak, meyvesine

el ver. Çünkü hizmet verdin, onu o hale getirdin, günü geldi

meyvesini yedirdi. Oluşu kökünde gizlidir. İlahi sır ağacın

kökündedir. Öyle bir dallar öyle bir beden oluşur ki meyvenin

gelişi kökten bellidir.

Eyvallah dostum Eyvallah.

Aldık selamı bizden de Ya Allah, Ya Muhammed, Ya Ali.

Eyvallah dost Eyvallah

Aşk olsun. Aşkına aşkımız karar buldursun. Aşk olsun

bu lokmayı sunanlara. Aşk olsun cümle için tat bulanlara.

Selam olsun bu tadı birlikte yaşayanlara. Selam olsun dost

adına Hak, hak diye çerağı32 yakanlara. Eyvallah

- Öz benlikle ilgili biraz açıklama yapabilir misiniz?

- Orada Allah bilinci var, merkez orası. Allah’ın

nefhası33 var, Özde o var, Onda sen var. Emanettir o, O’na

hıyanet olmaz. O kimine göre saklı kimine göre aşikârdır. Onda

beis yok, onda yalan olmaz. Allah’ın bir cüzü bir parçasıdır O.

Bütün özlerde bütüne hizmet var. Onda O var O.

Yetsin bu kadar. İfşa ettirmeyin sırları. Bırakın örtülü

kalsın. Destur almadıysak dile gelmez. Destur Haktandır kula

bunlar söylenmez. Dil söylemek ister amma gönül sus der.

Fazla ifşa edilmez. Sen görüntüsün. Bir tek özün var aslında

bunu görmüyor musun? İşte öyle bir hale gelinir ki, özüm ben

de, ben özüm de. Başka hiçbir şey yok özden de ötede.

Eyvallah.

Allah, La ilahe illahlah Muhammed en Resulallah(3 kez)

32 Çerağı : Işık. kandil. Lamba. Mum. 33 Nefha : Güzel koku.

Sayfa 89

Konu konuyu açar, konudan murat, yolundan taşı çeri

çöpü atar. Sen o konunun ya içindesindir ya da dışında.

İçindeysen konu sana bir öğretidir. Can emanettir. Cananın

sana verdiği bir armağandır. Sen onu koruyabildiğin kadar

nefsin tuzaklarından koru. Sen onu öyle süsle, öyle besle ki o

sana tanıklık etsin.

Süs manevi süstür. Beslemek ise mana nimetidir.

Maddeden uzak görelim, her olayda hem maddeyi hem manayı

birbirine bağlayalım. Oluş böyle tamamlanır. Açılım bu

tamamlama sonucu ortaya çıkar. Hayret oluşturduğun her

güzel şeyde, bir makam hazırlanır kuluna. O Hayret

makamıdır.

Dedi dediler, demeden, kimliği güttüler. Ne nüfustur

muradımız, ne unvandır bizi tanıttığı. Her şeyden uzak

yaşamayı bildi isek, o bize müştak, biz ona muhtacız. Halvet

ehli ol, ey can, halvet ehli. Öyle bir halvet murat eder ki kuluna

halvet de, ne esma ne sıfat ne vasıf vardır. Orda sadece ilahi

ünsiyet ile bir olmak vardır.

Bir güneş doğdu. Öyle bir güneş ki alemi hem ısıttı,

hem toprağı coşturdu. O toprak dedi ki ne olur bir avuçta

benden al. Öbürü dedi ki benim toprağımı beğenmiyor musun?

benden de al. Her biri bir el uzatıp, yerden aldığı toprağı

güneşe sundu. Güneş dedi ki can bulunduğun yerde. Toprak

ise ona örtü. Giydirenden değil, giyenden hesap sorulmaz,

giydirdi ise sen, ben derdi hiç mi hiç anılmaz. Bu bir deyimdir,

kime aittir: Veysel Karani’ye. Aşık Veysel’e.

Selam olsun, her iki Veysel’in taamı Haktır, hakikattir,

toprakla bütünleşip ondan alıp ona vermektir. Aldığı ile

övünmedi, toprağı önce sevip okşadı, sonra ona hizmet ettiği

için, ona şükürler etti, selamet diledi. Her lafza, hakikat için,

buradan gelecek her nimete, Allah’ım şükürler olsun, bu

nimetin bolluğunda, erimeyi eritmeyi bize nasip et dedi. Madde

taamı değil mana taamı ile doldur. gözümüzü önce toprak ile

Sayfa 90

sonra madde ile doldur dedik. Sonra dediler ki hem maddeyi

hem toprağı dilersin. Bırak boş geç. Toprak doyurur ama

madde hep doyumsuz bırakır. Toprakla ol, toprakta bul, ondan

gelecek sese kulak ver, bak neler ne sırlar ifşa eder sana.

Bunlara dikkat edin.

Hak La ilahe illahlah Muhammed en Resulallah, Amin,

Amin, Amin.

Bu dünya da pirliğe geldik, sözümüz eyvallah olsun.

Soyunduk, birliğe geçtik, kelamımız La ilahi illallah olsun. Bir

dikili ağacımız yok. Bırak olmasın. Hak muradın hakkın

dışındakilerden sizleri korusun. Selam olsun, geceniz Hayır,

gününüz nur olsun.

Tohumu savur diyor, kimisi kayalığa düşer kimi

bellenmiş toprağa, kimi suya düşer kimi ise olduğu yerde can

bulur, can buldurur. Niyette kayaya atmak yoktu. Bir elin

attığını, türlü çeşit hallerle filiz verdiğinde gösterecek sana, ya

verecek ya da veremeden tohum halinde çürüyüp gidecek.

İnsana benzetelim. İnsan buraya hangi amaç üzere

geldiğini, biliyorsa kendini bu yolda eğitecek, aldığı bilgilerle,

edindiği liyakat ile, ona değer verecek, onlardan uzak

yaşadığında, gözleri kapalı kör olarak gidecek. Ve orada da

uyandığında, kör olarak, kalkacak.34 Bu böyledir, her olayı,

hem bedeni, hem toprağı, hem dalları misliyle birlikte görün.

Hiçbir şey birbirinden ayrı yaratılmadı. Tohumu nereye atarsan

at, sevgi olduğunda iyi niyet olduğunda, Rabbimin yardımıyla,

mutlak filiz verecek, işin özü, aslı budur işte, sevgi ve niyette

samimilik. Hoşça kalın. Hoşça kalın.

34 İSRÂ suresi, 72. Ayet : “Ve men kâne fî hâzihî a’mâ fe huve fîl âhıreti a’mâ ve

edallu sebîlâ”.

Türkçe açıklaması : “Bu dünyada kör olan kimse ahirette de kördür. Üstelik iyice

yolunu şaşırmıştır.”

Sayfa 91

Selam olsun, 29.03.2013

Selam olsun, ötelerin ötesinden bir ses gelir, Hu Allah,

Hayy Allah. Nasipdar olanın önce bedeni şenlenir, sonra

yuvası, sonra çevresi şenlenir.

Bildin ise çöz Kur’an ın sırrını, bildin ise öğün et

ibadetin sırrını, bildin ise her fırsatta ünlen çevrene. Öyle bir

coşku yaşat ki Allah kuluna, sonra şükret hamd et Allah’a,

böyle bir imkân sunduğu için, yuvamı böyle bir hizmete açtığı

için, soframı hakikatin nimeti ile doldurduğu için hamdolsun

şükürler olsun Rabbim sana. Öyle bir de ki, öyle bir şükre var

ki, secde ile eşdeğer olsun, her zerren o şükre hem tanık hem

iştirak etsin.

Yaptığınla baş başa olmadığını bilmelisin, yanında hep

seni gözeten bir gücün olduğunu kesin, kesin diyesin. Uzak

kalma tevhitten, sakın ola gafil olma, öyle arif öyle arif ol ki

tevhit dilde değil her zerrende ona hâkimiyet kazandırsın,

tevhit konuşsun, tevhit ibadet etsin, tevhit Hak ile ünsiyet

halinde bulunsun, Sen tevhit, Tevhit sen olmalısın.

Günümüzde evliyalar yok diyene sözüm: bu şirk’tir,

sakın ha bulaşma! Allah’ımın her devirde her dönemde İnsan-ı

Kamil’i velileri bulunur, biri Hak’kın rahmetine ulaştığında

diğerine onun yerine bir diğeri tayin edilir, yeri hiç boş kalmaz,

sayıları hiç eksilmez. Her an o devir hep yaşanır ama onlara

kulak vermelisiniz. Öyle coşku içinde ibadetleri yapın ki bir

gün kapınız çalınır, var olan o evliya sana konuk olur, bunu

aşikâr yaşarsın sanma hayalden ibaret.

Her sınavın mutlak bir nedeni var bunu da unutmayın.

Ya, ezelde uyum gösterememişsindir, buraya gönderilip

burada o sınavı sana tamamlatır, ya da, senden maddeyi

Sayfa 92

temizlemek ister, bütün madde ile olan ilişkilerini sıfır eder,

kurtul ki sende mevcut olan su yüzüne çıksın, amaç budur.

Bir de var ki; cennete cehenneme hiç hacet yok, kul

cenneti de cehennemini de bu dünyada yaşar, o da neden

olur? Cehennem ise murat, yanlışını düzeltmek için hiçbir

çaba sarf etmez, hayatı boyunca burada onun cenneti hiç mi

hiç olmaz.

Cenneti ise, dünyevi mutluluklar bir türlü mana

mutluluğuna dönüş kazanamamıştır ama Allah mutlaka bir

dürtü ile senin mananı tamamlatır, çünkü ezelde sözleşmende

manada olman nasibi verilmiştir, onu burada kazanırsın.

Yüzün Allah’a döndün ise, ona yönelmiş hep çekilmedesin,

çekilecek sinde unutma. Bu Allah’ımın, “sen gelemiyorsan

sana getiririz” demesidir, bunları çok iyi değerlendirin. Bütün

imkânları serer kulunun önüne, yeter ki Allah’a dönük yaşayın,

yeter ki Allah’ta yok olun, O’nda O olun.

Bir tek vücut var unutmayın: Allah’ın vücudu. Sizler

varlık bulduğunuzu sanırsınız, Allah fark ettirmek için, o

varlıkların atılması için bir dizi imtihan önünüze çıkarır, amaç

varlığı bitirmeniz. Çünkü kendine ayırdığıdır, varlığı

bitirmelisin başka seçeneğin yok senin. Sen bana, ben sana,

ilahi aşk böyledir işte.

Kıl namazı, var secdeye aşk ile, aç ellerini yüceye

yalvar “Allah, Allah”, titresin vücudun, öyle âşık ol, öyle aşık

ol ki o yüce yaradana damarından akan kan bile Allah zikri

etsin. Bunlar her velinin, İnsan-ı Kamil’in mazhariyetidir.

Her gördüğün güzelde Rabbinin cemali vardır, İnsan-ı

Kamil’de ise celali cemal edebilmektir, celal’de cemal’i bulmak

veliliğin kisvesidir.

Selamet ehli dostlar ile oturun, onlarla nazar edin.

Birçok dualar gönderilir, Allah izni ile Allah dileği ile o dualar

misli ile geri döner edenlere.

Sayfa 93

Allah’ım, ilmini, sabrını, şükrünü her birinize bol bol

verdi, özünüzde bunlar kayıttadır, ibadeti, sevgiyi, doğruluğu,

aradığın bütün güzelliği, Hak’kın murat ettiği bütün güzelliği

özünüze verdi.

İlmi bul kullan, aç o sayfayı, hangi sayfayı? İlim

sayfasını, aldığın öğrendiğin o bilgilerle aç şükür sayfasını,

şükret hamd et Allah’a, istidat bu nispette önem kazanır.

Hayırlara vaat edilen Hayırlı günler adına dualarınız

cümleden cümleye olsun, Hak muradı içinde beklentisiz, sıkça

yapalım.

Kurulu düzenin koruyucusu duadır, bunu unutmayalım.

Bedenlerinizde birçok alıcılarınız var bu dualarla alış veriş

içine girersiniz, boşaldığında dolarsın, dolduğunda lazım

gelene boşaltırsın, gönderirsin. Öyle safiyet içinde olunmalı ki;

düzgün, öyle safiyet içinde olmalı ki; işte o zaman ilahi feyizler

akıp akıp gelir kuluna.

Hep bir hüzün maskesi vardır Velinin yüzünde, içi coşku

içindedir, Allah’ımın ona tecelliyatından hoşnuttur, sevinç

içindedir ama zahir görünüşü hep hüzünlüdür. Böyle bir yüz

oluşturun yüzünüzde, çok fazla gülmeyin, sesli gülmeyin.

Su’ya toprağa dedikse o, o güne aitti, dualar edilip

tesirleri silindi. Sen bak her yeni günün bir doğuşu vardır, hep

yeniye nispettedir. İki yıl önce, üç yıl önce bir yıl önce

söylenen: o silindi yerine yenilik geldi.

Her şey oluş ve bozuluş içindedir(daha önce de verdik)

bunlar süreklidir, olur ve bozulur, kâinatın düzeni böyledir.

Birçok meratipleri vardır insanoğlunun, gönül

ölçülerine göre bu meratibi kazanırlar, gönül ölçülerine göre

bir makam bir mertebe oluştururlar. Safiyet içine olalım

safiyet içinde, sadakat ile şu aldığınız bilgilere sımsıkı

sarılalım.

Öncelikle Kur’an diyoruz, öncelikle Kur’an. Kur’an

hakikatinin altında düşünelim, Kur’an yol açar, gönül açar,

Sayfa 94

birçok cevheri meydana çıkarır, haz duyar kulu. “ İşte budur “

der Rabbim kuluna, o kök’tür, tasavvuf ise meyvedir.

Hep onunla, yolunuz açık olsun dostlarım, yol daim

açık, o yolda yürüyün asla geri dönmeyin. Vebaldir biliniz, bu

vebale sakın ola girmeyiniz.

Şimdi ara diyelim Tevhit çekelim Destur deyip de Allah

Allah diyelim, Eyvallah dostlarım Eyvallah.

Merhemi sür de gel, bu yolun hizmeti gönül almaktır,

Rabbim kulunda oluşturur o niyeti.

Seyreyle önce kendini, kendimi nasıl seyredeyim deme,

gün olur içi dışa giyersin, gün olur dışı içe giyersin. Her şey

O’nun iradesinde ise, senin oluşumun hangi yönde hangi

zarurette ise onda vücut bulur, hilat giydirirsin.

Zaman nedir? Var edilene hizmettir, Sana lazım nedir?

Bir kalp, bir de zaman, Şimdi kalp ile zamanın ne alakası var

deme, sana verilen zamanı nasıl geçirdiğin önemli, kalbi hangi

oluşta nasıl hazırladığını bilmeli. Eğer o kalp aşk için

atmıyorsa, o zaman da sana hakkını helal etmez.

Hep o bütünün içindeyiz böyle düşün, Hayatı böyle

deneyimle, ilahi zikir ile feyzin ile mutlak ona döner gider.

Niyetler fiiller hesaba tabidir, sanma görülmez, sanma hesabı

sorulmaz.

- Seçimlerimiz her an değişse kaderimiz de değişir mi?

- Bir kader-i Mutlak, bir de Kader-i Muallak vardır.

Kader-i Mutlak olan ezeli, levh-i mahfuzda yazılı, onu sen

değiştiremezsin, Allah’ımın “ol” demesi ile oluşan, “Feyekün”

demesi ile bozulan kaderdir. Bir de kader-i muallâk vardır: o

da senin tayin ettiğin, niyetine göre yol bulur, oluş hazırlar.

Kader-i Muallâk senin kendi düşüncelerinin oluşturduğu

kaderdir.

Sayfa 95

- Elhamdülillah’ın içindeki Allah’ın isimlerini

açıklayabilir misiniz?

- 99 ismini ancak biliyorsunuz, bir bilseniz kaç 99 ismi

vardır. Öyle çok esması var ki, öyle çok sıfatı var ki. siz önce

nefsi halleri düzenleyin, bu esmalara daha girmeyin bunlar

sıra ile oluşur. Her biriniz o esmaların sıfatların ismi altında

birçok hal ve hareketler yapıyorsunuz, hepsini öğreteceğiz

ama önce nefsi değerleri bilin, o sıfatlardan basamak basamak

çıkın.

Hiç kimse hangi esmayı geçti, hangi sıfatı elde etti

bunu bilemez, bu ilim insanoğluna verilmemiştir, hep Allah’ın

iradesine gizlidir. Bu nefsi mertebelerde “ben şundayım, ben

bunu geçtim de” diyemezsin, bunu dediğin zaman o ne büyük

bir şirk’tir bilir misin? Allah’ın demediğini sen mi diyeceksin,

her birinize söylüyorum bunlardan kendinizi saklayın.

Nefsin basamaklarını(7 basamak) çalışın onların

üzerinde, emreden nefis nedir, o halden geçip

levvame’de(kendini kınayan nefis), bunu yapmamalıydım, bu

bana yakışır mı, ben neden bunu yaptım deyip hep kendini

kınamalısın. Murakaba halinde olun diye hep yazılarda

veriyoruz.

Birçok kötü fiilleri iyiye çevirme durumundayız, bu

bilince sahibiz, bunları iyiye yönelik işleve soktuğumuzda

Allah’ın yardımı gelir sizlere, korur sizi, şeytanın zulmünden ve

onun tuzaklarından korur.

Sen Allah için çalış Allah’da senin için çalışır, onun

çalışmasına da hacet yok, ‘Kun’ der, oldurur, ‘Feyekün’ der

bozar. Hasbin Allah ve-nimel veklil’i dilinize tesbih edin, her

an, her an, her işte, her zorda, her hal ve fiilde, harekette,

niyette. Allah’ım Sen bana yetersin, sen bana yetersin.

Allah’ım iyiye çevirmeyi nasip etsin, iyilerle olmayı

nasip etsin. İçsel düzeni, beyinsel düzeni dengelesin Rabbim.

Sayfa 96

Her şey O’nun iradesinde, o bozulduysa Allah’ım onların

çocukluğuna verip onarmayı da nasip etsin.

Hasbin Allah Ve-nimel vekil, La İlahe İllallah

Muhammed en Resulullah.

Sayfa 97

2013 Yılı

NISAN ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 98

Nisan ayı kapak resmi :

NGC 4258'in Kolları, Açıklama : Daha çok M106 olarak bilinen parlak sarmal gökada NGC 4258, yaklaşık 30 bin ışıkyılı genişlikte ve kuzey yarımküre takımyıldızlarından, av köpekleri takımyıldızı yönünde, 21 milyon ışıkyılı uzaklıktadır. Bu birleşik resimde görülen sarı ve kırmızı tonlar, gökadanın hızla ilerleyen sarmal kollarını görünür ve kırmızı ötesi ışıkta göstermektedir. Fakat x-ışını ve radyo verileri (mavi ve mor); yıldızlar, gaz ve toz gibi daha tanıdık izlerle aynı hizada olmayan iki ayrı sarmal kolu ortaya çıkarmaktadır. Aslına bakılırsa, x-ışını ve radyo verilerinin incelenmesi, doğal olmayan bu kolların şok dalgalarıyla ısınmış malzemeden meydana geldiğini işaret etmektedir. Radyo dalga boyunda gökadanın merkezinden kaynaklandığı belirlenen güçlü fıskiyeler, büyük bir olasılıkla şok dalgalarını NGC 4258'in kollarına doğru yönlendiriyor.

Sayfa 99

Selam Olsun, 06.04.2013

Selam olsun, selam deyip de girdik yapıya, bizde dualar

ettik hal ve tavırlara. İlahi rahmetin her an yağdığını bilmek

gerek. Bu rahmete gönül kapılarını açmak gerekir. O da nasıl

açılır dersen, iyiyi düşündükçe, kötüyü def ettikçe, bu kapı

açılır. İlahi rahmet sana olduğu gibi gelir çevreye yayılır. Sen,

sen olduğunu bilirsin, eğer varlıkla bir arada tutmak

istemiyorsan, kendine paye verdirmeyesin.

Ben kulunun zannıncayım diyen yüce Rabbim, bazen

çok yakınınızda, canınızda, kanınızda, bazen ise yüceyi

çağırırsınız sanki çoook uzaklarda, bazen kendinizi sanki onun

dizi dibinde oturuyormuş gibi hissederseniz, durmadan

konuşur, ona içinizi dökersiniz. Bu hal çirkin değil, güzeldir

elbet. Burada samimiyet ön plandadır. Bunun belirtisidir. Hiç

kimseye zahmet vermeden, o rahmete, kapılar ardına kadar

açılır.

Kâh gecede, kâh gün ışığında, kâh özel anda, mesela

seherin bir vaktinde. Mümin her saati değerlendirmeli, bedene

verilen, birçok dürtüler vardır. Birçok ilahi feyizler, hikmetler

vardır.

Günden geceye geçişte, sende hangi düşünce devreye

çıkmıştır. Bunları kendin düşünmelisin, murakaba edip, hangi

saat sana ait, bunu belirlemelisin. Kimi günü sever, gün ışığını,

kimi geceyi. Ay karanlık, karanlıkta ne yaparsın, ben korkarım

diyeni de biliriz. Karanlıkta aydınlığı görebilmek, kısacası

celalde cemal tadını alabilmektir.

Her şey manasına yönelik olduğunda, onu fark

ettiğinde, yaptığın her işte mutlak Hayır mevcuttur, Allah’a

yöneliktir. Fark etmelisin. Hakikatini manasını, yaradılış

sebebini bu sayede bilmelisin.

Sayfa 100

Her an bir feyiz kapısı gelir, her insana mı? Hayır,

Allah’ımın izin verdiklerine. Bu feyiz kapılarında bulunmak

elbette çok güzel, ona yönelik çalışmak, fiiliyatları devreye

sokmak, elbette güzeldir. Ama şunu da unutmayın, bunlar

çalışarak elde edilmez. Bu sadece, gönül lisanı ile konuşulur,

yüceden o nispette gelir.

Kitapları devirsen, kalemleri eline alıp ta, notlar alsan,

o yazıları biriktirsen, izin vermedikçe, ondan bir sözcük bile

dile getirip, karşındakine veremezsin, bu çok ayrı bir olay,

önce kendini bilmesin. Bunu hep veriyoruz. Sürekli vermekte

de yarar görüyoruz. Kendini bilmek, bugün unutursun, yarın

uyanırsın. Tekrar tekrar vermemizin nedeni de budur aslında.

Uyarmaktır maksat. Uykuda olan gönülleri uyandırmaktır,

görevimiz bu nispette.

Her devre bir oluş, bir bozuluş. Ahengi

yakalamışsınızdır. Ne kadarını fark ettiniz, ne kadarını fark

etmeden geçip gittiniz. Her şey zıttı ile kaim olur dediğimiz

oluş ve bozuluşta bunun içindedir. Süreklilik çift, zıt çiftler, zıt

esma ül Hüsnalar, zıt isimler. Evet, âlim uzakta aranmaz. Sen

bir âlimsin aslında. Bu bir ayrıcalık deyip de, el etek bağlayıp,

çekilme bir kenara. Her şeyi veren Allah’ım senden de

verdiklerinin karşılığını bekler. Onun için sınavın bol bol olur.

İki şekilde olur. Hem bu halleri devreye geçirebilmen

için bir uyarı anlamındadır, bir de sevdiği kulundan hep

Allah’ım, Allah’ım, Allah’ım dedirtecek o sesi dinlemek

istediğindendir. Bunu unutmayın. Gözyaşlarınız bile Allah’ın

yanında çok önemli, çok ehemmiyetli.

Sadakat vardır onun içinde, samimiyet vardır, sığınma

vardır. Her an gözyaşlarınız ile içlerinizi yıkayın. Dilinizde

Allah sözcüğü, gözünüzde Allah’ın gözyaşı. Bu bilinçle

yalvarın. Ama ben usulden ağlayayım, Allah’ım, Allah’ım

diyeyim, yoook. Aşk olmayınca ne gözyaşı akar, ne dile Allah

Sayfa 101

kelamı takılır. Önce Aşk. Alışkanlıkların dışında aşk olması

gerekir.

Sen hedefi belirle. Bak dünkü hava neydi, bak bugün

nasıl, bak tüm çiçekler yapraklarını döktü, bütün ağaçlar

sarardı, soldu, yok oldu. Kimi odun oldu, ocaklarda yakıldı.

Kimi bekletilip, rahmetiyle, tekrar dal budak saldı. Meyvesini

verdi. Bu nedir biliyor musunuz? Tasavvuf yolunda ağaç,

insandır. İnsandır. Meyvesinde nice nice ağaçlar gizlidir.

Tasavvufta sözler meyvedir. Meyve misalidir. Kökleri, verişi,

yeri mertebesi, oluşu ve Allah katında hangi hallere, hangi

hallerde, hangi mintanı giydiği bilinmiştir. O Halde birçok

halleri zuhura getirir. Durumu buna ayan olur.

Ağzınızda bir Allah kelamı, gönlünüzde aşk yoksa çene

yormaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Hem ağız, hem

zerrelerin Allah demeyi bilmeli. Allah demeyi bilmeli. Rabbini

an diyor.

Allah’ım yardım et de, senin istediğin şekilde anmamızı

sağla. Biz Sana dönük yaşamak istiyoruz, sende yok olup,

sende sen olmak istiyoruz, bize yardım et, işimizi kolayla

Allah’ım. Bu yolculukta birçok edindiğimiz huy ve ahlaklarımızı

bohça bohça yaptık, Onları götüreceğiz. Sen o bohçadaki

bütün çamaşırların, dökülüp saçılacağı gün, temiz olmalarını

nasip et, tertemiz olmalarını nasip et Allah’ım diye dua edin.

Bu çamaşırlardan maksat; Niyetler, fiiller, eylemler,

düşünceler, duygular, hal ile gidişler, hal ile dönüşler. Ya

Allah’a giderken bütün kötülüklerden döner de gidersin. Ya da

kötülüklerini de bırakamayıp, onları huy edinmiş, onlarla

gidersin. Olay budur.

La ilahe illahlah Muhammed en Resulallah, Hak bir Allah, La ilahe illahlah Muhammed Resulallah.

- Zıt esmalar dediniz, onlar için bir örnek verir misiniz?

- Ya Muid, Ya Mümit, biri dirilten biri öldüren. Ya Şükür, ya Küfür gibi.

Sayfa 102

Her şey zıttı ile var. Bu zıtlığın içinde bunları ayırt

ederek, fark ederek, seçmen gerekeni seçip, ona dönük

yaşamanız önemli. İkisi de birlikte yaratıldı deyip, şükürde

küfürde gerekli deyip, şükürle birlikte küfrü şeçmek de olmaz.

Ya küfürde kalınır, ya şükre yol alınır. (ayrım noktası) Evet,

aynen öyle. Bunlar böyle. Tabii ki Allah kullarını denemek için

o zıtlıklarını koydu. Negatif, pozitif. Bunların bilerek yaşayın.

Tahlil edin dediğimiz. Kendini bilen Rabbini bilir dediğimiz.

Aslında bunlar hep birer ip uçlarıdır.

- Yaşadığımız olaylarda bunları düşünmemiz gerekir

mi diyorsunuz ?

- Her an, her an. Her nefes alışınızda bir şükür

ifadesi, her nefes aldığınızda yeni bir sayfa açılır. Her nefes

aldığınızda bir sayfa açılır, diğeri kapanır. Oluş ve bozuluştur35

bu. O nefesini, bundan önceki aldığın nefeste ne vardı. Onu

tahlil et. Özlem mi vardı. Nefret mi vardı? Kim için Hayır

düşündün. Kim için Hayırı unutup geçtin. Bunları düşünün.

Birinize değil, her birinize bu dersi vermek durumundayız.

Onun için her nefes bir yeni sayfa açar. Oraya da

başlığı atılır. Başlık nedir. Senin meylettiğin konu işlenir.

Allah’ım sen manevi şifalar ihsan eyle Ya Rabbim.

Gönülleri, ruhları Allah’ım senin huzurunda, senin huzurunda,

söz vermeyi, güzel seçimler yapmamızı da nasip eyle. Şeytanı

bizden uzak, yavrularımızı da şafi isminden uzak tutma,

onlarla bir olmalarını nasip et Allah’ım. Şafi isminin zuhuratını

nasip et Allah’ım.

35 Rahman suresi, 29. Ayet : “Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard, kulle yevmin huve fî şe’nin”.

Türkçe Açıklaması : “Göklerde ve yerde bulunanlar O'ndan isterler. O her an yeni bir iştedir.”

Sayfa 103

Selam Olsun 12.04.2013

Selam olsun, dost selamı alınır, dost adına selamlar

paylaşılır. Her selam verdiğinde, Hak muradı devreye girer, kul

için önemlidir. Her selam aldığında alış veriş hak katında

tamam olur.

Her şeyin bir manası olduğu bilinmeli, manasını ve

hakikatini anlamaya çalışmalı, hakikati manayı bildiğinde

yaklaşımın hak ciheti ile elbet farklı olur. Seni sende komaz,

seni sevk ve idare ile birçok oluşumlara yönlendirir. Aradığını

mutlak bulursun, her neyi arıyor isen onda kavi36 bulursun.

Ulül Erbab, Ulül Azim, manasında varoluşun

mazhariyetinde her şey ayan olmuşsa o kula, alış veriş bir

delildir, işarettir sana. Unutma, ne var ise gönülde o ayan olur

gözün önüne. Şaşırma her an sabırla bekle, öyle bir Hayret

makamı vasıl olur ki o kula, Hayretinde hakikat hep daimdir,

merkeze kayıtlanmış, o kayıttan verilenler ile yol almışsındır.

Zatına muhtacız, İlahi bilgilere muhtacız, Kur’an ilmine

muhtacız, Esma’nın her birine muhtacız, müştak olan Allah’ıma

her var edilenler ile.

Bil, bul ve duy, her zerren vakıf ise hakikatine

çıkartmak zorundasın onu zuhura, bu kendini biliştir, böyle bir

yol bulmalısın. Ne ile meşgul isen sürekli ona itilirsin. Sen, ben

yokuz, sen ben demek aslında hepsi bir perde, aslımız bir’dir,

bir’e hizmettir.

Öz’de olan seni varlığa koyan, gün gelir de o varlıktan

soyandır. Sen o varlığı atmadıkça, Hiç’lik makamında

olmadıkça ne sen hakikatin eri olursun, ne sana hakikatin

perdesi çekilir de her olay sana vakıf olur. Bunları iyi

değerlendirip, her hali murakaba etmelisin.

36 Kavi : Dayanıklı, güçlü, zorlu.

Sayfa 104

Yaz kış nedir aslında? Yaz ısınmak, kış üşümektir kul

bilincinde, zahir ehlinin bildiğidir. Aslında onda neler gizlidir,

onun sırrına vakıf olmak ise Veli’nin halidir. Âlemde ne varsa,

sende o var dediğimizde, Kış seni nasıl anlatır? Bunu

bilmelisin, Yaz sende neleri oluşturur? Bunu bilmelisin. Her

dönem, her devre bir esas, bir ihtar, bir işaret ve delildir.

Bunlar öyle böyle değil, akaid derslerinin manasıdır aslında.

“Elem çeker, kederi yük yük olmuş ezilir gider” bunu

sakın deme, Rabbim dilerse o elemi müjde eder, kederi sefa

eder. Eğer bir keder, bir hastalık, bir yoksulluk, bir üzüntü ve

iftira musallat oldu ise o kula, karşılığı büyüktür sabretmek

gerek.

Allah’ım kurtuluş nasip etti ise o kula, her biri

kurtuluşa delildir aslında, bunları düşünün. “Hastalığı niye

verdin ya Rabbim, ben bu hastalığı kaldırabilecek kişi

miydim?” sakın deme, o senin kurtuluşundur aslında, mübarek

olsun demelisin, Allah’ım beni böyle temizliyor demelisin.

Evet, bazen yoksullukla da sınar, o yoksulluk da bir

kurtuluştur. Taşlanmadıkça veli, veli olmaz, haşlanmadıkça

yemek sofraya konmaz.

Ekmek nasıl olur bilirsiniz, o somun nelerden meydana

gelir, onu insana benzetmelisin; taşa serilir öğütülür, o taşlar

altında ne eziyet ne cefa çekilir, un edilir ve elenir, ondan

sonra hamur edilip şekil verilir, o yetmiyor ateşe atılır, ekmek

pişer eline verilir. Her ne sana hizmette ise onların o hale

gelişlerini incele, kendini bilmende kolaylıktır aslında, olayı

böyle değerlendirin.

Her birinizde bir merak, bunu biliyoruz, gözlüyoruz,

hakikat bekçileri demek istiyoruz. Aşk’a davet, her birinizi

davet ediyoruz. Allah’ın birliğine inanıp onunla dirilik bulmayı

nasip et ya Rabbim.

Sayfa 105

Allah’ın bizlere bahşettiği hükmettiği yolda yürümemizi

nasip et. İlahi aşk, ilahi feyiz ile ilahi makamlara nasip et, ya

Rabbim.

Her hal bir makam oluşturur, her makam da mertebenin kefaretidir aslında. Selam olsun, dost, dost diye her halin ondan geldiğini değerlendirmelisin. Eyvallah, Hak dost La İlahe İllallah, Hak dost muhammed Resulullah, Hak

dost ya Ali, Ya Muhammed, ya Allah, ya Muhammed. Hu Allah

Selam dedik, tekrar geldik desturu aldık da belirlenen dersi verdik. Talep ne ise gönül ölçülerine göre bakılır öyle verilir. Her denileni uyguladın ise, hali tavrı verilene göre

ayarladın ise bunda hiçbir behis yoktur.

Külli irade, Cüzi iradeye der ki; ne ile bulacaksın, keşfin

ne ile olacak, bu zahirden batına nasıl geçiş yapacaksın?

Cüzi irade de Külli iradeye der ki; türlü çeşit giydirilmiş hilatleri tek tek çıkartıp hakikatin yolunu bulacağım, bulduğum o yolda sana ulaşmanın yollarında sen ile sen’de olacağım.

Yeter ki bu oluş, buluş ve duyuş Allah’a nispette olsun.

Allah’tan gafil olma ey can, “ben varım” demekle

gafilsin işte, bunu bil.

Allah’ta arif olmanın birçok yolları var, o yoldan birini seç cefasına da sefasına da katlan yürü, sabrı daim tut,

elinden sakın ola bırakma. O’nda arif olmak kolay mı?

Allah’ım her birinizde güzel halleri devreye sokmayı nasip etsin, sizi size bırakmasın, sizi sizlerle eylemesin. Hak muradı için yaşayın, Hak muradı için nefes alın, çalışın, Hak

muradı için Allah’tan gafil olmayın.

Yaz’da sende, kış’da sende, hangi hal zuhur etti ise o senin meşrebinde. Gerçek sende, gerçek dışı olanlar sende, sen hangi yolu seçtiysen o senin eserinde. Eyvallah, eyvallah,

eyvallah.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah, Hasbin Allah

veni mel vekil(3). Bana sen yetersin Allah’ım.

Sayfa 106

Selam Olsun, 18.04.2013

Selam olsun, su başına varalım, gönül kaplarını

doldurup doldurup da boşaltmaya destur bulalım, veli

sofralarında ağırlanıp, hikmetli sözleri dinleyip, tekbir sesi ile

aşk ile Allah diyelim.

Allah lafzını anmak bile, söylemek bile nasip işidir

bilesin, nasibi olmayan ne Allah demeyi bilir, ne ağzında Allah’ı

barındırır. Şükürler olsun hamd olsun verdiğin bunca nimetler

aşkına Allah’ım deyip, sana kul olmayı, kuluna da kulluktan

bizi koru Allah’ım demeyi, hep dilimizde bu tesbihi yapmayı

nasip et Allah’ım.

Her zorumuzu kolaylayan sensin, bizleri yoktan var

eden de sensin, türlü eza ve cefalara katlanan, kah isyan edip

kah feryad edip şikayette bulunan biz kullara sabır şükür ihsan

et Allah’ım, katından bunları istiyor isek bizde olmadığı için,

bunları lütfed bize yaRabbim.

Gani gani gelir Velilerin sözleri, derleyip toplayayım

dediğinde, niyete uygun ise o harekete mutlak geçecektir.

Niyette ufacık sarsıntı var ise o beklemeye alınır, taa ki sende

o şevki Rabbim bulmadıkça izni bile askıda tutulur.

Her hali hoş görmeli, bu verilen ödevleriniz bile çok

ciddiyetle, ciddiyetle yapılmalı, hiç kimseyi yapıyor, yapmıyor

deyip sınıflara ayırmamalı, kiminin altına minderi serip, kimini

kuru tahtaya oturtmamalı. Aynı seviyede tutabiliyorsan

dostları sen Ulu’sun, sınıflarından ötürü ayırabiliyorsan sen bu

yolun zahmetlisisin.

Bak güneşe bak yağmura, neye hizmette? Toprağa

hizmette, ne sırlar gizli bilir misin onun altında? Ama Allah’ım

o sırları mutlaka bir gün aşikar ediverir. Buna sebebi de

yağmuru güneşi gösterir, bütün toprağın altında neler var ise

su yüzüne çıkar, her şey bilinenden olur.

Sayfa 107

İnsana benzettiğinde, sanma saklanır, “Settar” ismi ile

ona Allah’ım örtü kor, birgün onlarda açılır. Ne kadar

saklarsan sakla hiçbir şeyin gizli kalmayacağını bilmelisin.

Sebep de, netice de kula, varlığa, mahlukata hizmette.

Sebepler, neticeler örtüdür aslında, hepsi yazılmış ilahi planda.

Gün gelecek kulları türlü roller üstlenecek, her bir rolün

birçok halleri var sergiye konulacak, sözleri var kulaklara

duyuracak, birde görüntüleri var, gözler önüne serecek. İşte

Allah’ım her birinize böyle haller, öyle gelecekler, öyle iniş

çıkışlar yazılıdır ki, ilahi planda gizlenmiş sadece O’nun

iradesindedir.

Sen-ben yok, dedik ya, her biriniz birer perde, ne kadar

boş olduğunuzu, ne kadar Allah’ın yanında nüfussuz, kimliksiz

olduğunuzu, bu dünyada nefes alırken bile sonra bilmişsiniz, o

uyanış sarsıntı yaratır aslında, hazırlığı da burada yapın. “Ben

hiçim, hiçim” defalarca verildi, ama yaşamalısın.

İçinin bomboş olduğunu düşün, aklının da olmadığını

düşün, sadece yönetilen oyuncak bir kukla, böyle düşün, bak o

zaman varlık var diyebilir misin? Ben’i kaldırır, Biz’de

demezsin, Hiç’iz dersin. İşte Dost, Can dost bu bilinçle nefes

alın.

Her zerren O’nun hükmü altındadır, yaradılış sırrının

mazhariyeti Veli kullarına ayandır. Sen ayan olmayanı

diyemezsin, dile her sözü de veremezsin, önce Rabbinden

destur almalısın, destur. Sohbet ederken bile önce desturu al

sonra dile ver.

Paylaşmak güzel elbet ama sadece ehil olanla

paylaşacaksın, ehil olmayana nasıl verirsin? Ama vermekle de

görevlisin, neyi vereceksin? Onların Allah’a yaklaşması için

sen vesile olacaksın.

Eli kolu bağlamakla da olmaz, her can birbirinden

sorumludur. Sizler birbirinizden sorumlusun, bunu unutmayın.

Sayfa 108

Bu sorumluluk duygusunu hissedemiyorsa bu gönül, o gönülde

daha bir sevgi tohumu ekilmemiştir, bunu böyle düşünün.

Havadan, topraktan, yetişen bitkiden, Hayvandan,

kuştan, her şeyden sorumlu olduğunu hiç unutma, boşuna

yaratılmadın ey dost, can dost. Bu hırkayı giydirdiler boşuna

mı, o hırkanın seyrini sana tamamlatır Rabbim, o hizmet

aşkını sana verdirtir Allah’ım, bilerek yaşa.

Işıkları sorarsınız; O ışıklar mana’dandır bilinsin,

Hamd-u senalar olsun, şükre varılsın, o an secde yapmak

gerekirdi, bunları idrak edin.

Hayy dedik, Hayy dedik de oturduk meclis minderine,

huu Allah dedik de bağlandık ilahi zikrine, Sen ki bizi bağladın

Allah’ım, biz bozulmadıkça sen bizi çözmezsin.

Sen ki bizi ağırladın gönüllerde Allah’ım, biz o gönle

nifak sokmadıkça o gönülden bizi atmazsın,

Sen ki biz istemeden rızkımızı verensin Allah’ım, o

şükür küfre dönüştü ise dilimizde gönlümüzde, o nimeti, rızkı

verdirtmezsin Allah’ım.

Selam olsun, ağırlananlardan olun. Bu mecliste sayımız

az olabilir, şunu hiç unutmayın; böyle olması gerekiyor.

Kırklar, yediler, onbirler, onüçler, ikiler, üçler, sayı ne

kadar azalırsa murakaba hali o nisbette çoğalır bunu

unutmayın. Çok kalabalık da olunur, ama bu kadar kişinin bir

amaç için toplandığını unutmayın.

La ilahe illallah Muhammed resulallah. Hasbinallah ve

nimel vekil.

Sayfa 109

Selam Olsun, 21.04.2013

Selam olsun, al sözü ehlinden, kendine ait, hiçbir şey

yok. Bunda bahis olan, sadece izin ile verilen, ilahi feyiz

kapısının münhasır olana yaz çağrısıdır.

Hiçbir sözde, ben bilirim deme, ben yaptım da deme.

Her halin gözlenir, neden bu zorluğu yaşarım da deme. Her

yaşanan olayda, alınacak, binlerce ders var. Sanma boşuna

yaşıyorsun. Sanma seni var edenin haberi yok. Her şeyin

bilincinde, varlığın yaşayacağı, her ne var ise, kader-i muallâk

ve kader-i mutlakta, her şey onun gizlisinde.

Hayatın ne kadar güç, ne kadar yaşanılmaz olduğunu,

zaman zaman şevkaedersin. Her rahatlık, sanma lütuftandır.

Her huzursuzluk sanma kahırdandır. Lütfu da kahrı da o

bütüne hizmette.

Oluş ne üzere ise kaderi ilahide gizli. Bin bir ders

almalısın. Hiçbir olayda kendine paye vermeden sabır ile

tevekkül olasın. Yardım almak elbet çok güzel, o yardım iznini

Rabbim vermese, sana gelir mi acep. Allah’ım, her halde,

yaşananların farkını bildirsin sizlere.

İyi yaşıyorsan yaşa, bir önceki halden mutlak

geçmişsindir. Bugün giydiğin başka bir elbise. Sabır elbisesi,

takva elbisesi37, teslimiyete yakın elbise, bu katlanış, sanma

senin iradende. Tamamen yücenin emri iledir.

37 A'raf suresi, 26. Ayet : “Yâ benî âdeme kad enzelnâ aleykum libâsen yuvârî

sev’âtikum ve rîşâ ve libâsut takvâ zâlike hayr, zâlike min âyâtillâhi leallehum yezzekkerûn”

Türkçe açıklaması : “Ey Âdemoğulları! Size utanç yerlerinizi örtecek bir elbise ve bir de

süs elbisesi indirdik. Takvâ elbisesi ise bunlardan daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın

âyetlerindendir. Belki düşünüp ibret alırlar.”

Sayfa 110

Çaresizlik diye bir şey yok. Hele hele umutvar olmak,

Allah’tan ümidi kesmemek, her an O’un duası ile O’na

seslenmek, güzel haldir elbet. Bir de var ki, umutlar kesilmiş,

kul o umutsuzluğun karşısında tükenmiş, her yer kapkara,

gelecek kaygıları silinmiş, bu var ya, bu şirkin ta kendisidir

aslında. Allah’tan umudu kesmek şirktir.

Her an yeni gün, yeni umut, yeni sayfa açar kuluna, sen

yazarsın dileyince. Ama ne yazıyorsan yaz, kul Hak

işbirliğinde. Allah senin her istediğini eline verir. Verir ama her

ne ise kulunu da karıştırır o işe. Parmağını dokun der. Gel

birlikte Ol diyelim, olduralım der. Her olay böyledir aslında.

Sen çalışırsın, o sevgiyi o isteği Rabbim sana vermese,

o nimete kavuşabilir misin? Kavuşamazsın. Bir bilene sor.

Bilen az ise kendi içine dön içine sor. Her var edilenin içlerinde

onlara yol gösterecek bir rehber bulunur. Bu Allah’ımın

bilincindedir. Onun iradesinde gizlidir.

Neden içine sor, onay alıyorsan, karar ver denilir.

İçindeki o var güç, seni oluşa hazırlar. Kararı vermede sana

yardımcı olur. Hiçbir şey kayıt dışı değildir. Kul şaşar, yanılır,

arka arkaya hep hata yapar. Bunu böyle yapıtımda bugün bu

oldu. Bunu şöyle yapmasaydım. Bugün bunu çekmeyecektim,

bugün bunu görmeyecektim der. Yanılır aslında birazı hata ise

birazı da Allah’tandır.

Her şey işbirliği içinde gelişir. Allah’ım sizleri hangi

surette, hangi şekilde, hangi halde görmek istiyorsa, sizi sınav

yoluyla o hale hazırlar, bunu da unutmayın. Kendine yakın

görüyorsa, sizden razı ise, sizi murat etti ise, size hidayet

nurunu, mazhariyetini yazmış ise, mutlaka bir hilat giydirir.

Ona da sahip olmak için bir sınav talep eder. Onun murat ettiği

sınavdan nasıl geçecek, hani her şeyi bilendi, hani her şeyi

görendi, hep benim derdi. Hallet bakalım.

Allah’ıma yakınlık, yakın meratipli olmak o kadar kolay

mı? Hadi geç sınavı, seç doğru yolu. Kimi parasızlıkla, kimi

Sayfa 111

lokmasızlıkla, kimi sıhhat kaybı ile kimi can kaybı ile sürekli

değişken sınavlarla kulunu yüz yüze bırakır. Ama

sevmediğinden değil.

Böyle bir düşünüş vardır insanoğlunda. Ben ne yaptım

da bunları görüyorum. Sen, ne mi yaptın. Sen aslında çok şey

yaptın. Benim dedin. Kendinde bir varlık olduğunu düşündün.

Sen aslında varlık falan değilsin. Sen sadece dünya’da gözünü

yumduğunda ahrette gözünü açtığında, o geçiş döneminde,

her şeyi fark edeceksin. İşte o zaman keşkeler, nedenler

başlayacak. Üzüntüler, geriye dönüşler istemekler, bu halleri

yaşamayın. Bilinçle nefes alın, bilinçle nefesi yâd edin. Bilinçle

nefesi O’na emanet edin, teslim edin.

Hal hal ehli, olma sakın dil ehli. Neyi yaşıyorsan,

yaşadığından örnek ver. Neyi yaşamadın ise sustur dilini,

yumdur gözünü, kulağını. Sakın deme bu böyledir, şu şöyledir.

Sen önce fetvayı içinden al. Dıştan değil, sakın ola da fetva

verirken, yaşamadığını deme. Yaşıyorsan onlardan örnek

vererek anlatıma geç.

Sade kişilik sahibi olun. Yükseklerde uçmayın, olaki

kanadınız kırılıverir. Sonra kötü düşersiniz. Bastığınız yere,

Allah’ımın müstakimine sıkı basın. Orada kavi kılın. Azizleri

takip edin. Mürşit mürşit peşinde koşmayın. Mürşitlere

gitmeyelim mi? Bunu demedik. Her mürşit mürşid olamaz. Her

müritte mürşide layık olamaz. Allah sevgisi varsa mürşitte

seveni boldur. O sevgiden yoksun ise emel ticarete dönük ise

orda müritler de can vardır, ama o can ruhsuzdur. Hayra

yönelik değil şer bütünlüğün içinde hizmettedir.

Evet geceniz Hayırlı, gündüzünüz şavklı olsun. Bugün

önemlidir, birlik adına toplanıldı. Hayırlara vesile olsun. Dini

liderimizin doğuşu, her birinizin içinde ilahi doğuşlara mazhar

olsun. Eyvallah.

Düşünceler doğrudur. Hissiyat yerindedir. İlahi keşifler

hep onun izni iledir. Rabbim böyle tasarladı, her kula

Sayfa 112

müyesser mi bunları hiç düşünmeyin. Siz sadece bildiğinizle

meşgul olun. O yapıyor, bu yapmıyor deme kaygısından

kendinizi kurtarın.

Her şey düzelir. Yaşam tek düze değildir. Düz yolda

değildir, bunun inişi çıkışı ve birçok tuzakları vardır, birçok

hengâmeleri, birçok geçit için köprüleri vardır. Bunları bilerek

yaşayın.

Bir sıkıntı geldiğinde eyvah demeden, Allah deyin. Allah

deyin. Zorlu sınavlarda Rabbime sığının. Kulu sevdiğindendir.

Bol bol sınava tabii tutuluyorsa onu sevdiğindendir. Bunun için

veliler sınav olmadı ise, Hayatı güzel güzel gidiyorsa, bundan

utanç duyar. Allah’ım benden elini mi çektin, beni artık

boşadın mı Allah’ım. Ben senin kulunum, bana niye yoksulluk,

niye hastalık, niye sınav açmıyorsun der, Hayıflanır. Dualar

eder, evimde bolluk oldu Allah’ım ben ne günah işledim. İşte

ahiretin yasası, Allah’ın yasası budur, buranın yasası ayrı,

oranın ki ayrı. Ve tam tersidir, zıttıdır unutmayın.

Burada refah bolluk, sofralarda türlü çeşit nimetler,

şükürler olsun, eyvallah. Ama orada hakiki nimetler vardır,

Muhammediye’nin sizlere miras bıraktığı nimetler vardır.

Onlar geçerlidir orada. Yediğiniz, içtiğiniz değil, Allah

bereketinizi arttırsın. Eş dost ile yiyin yemeyenlere de yedirin.

Genel anlamda söylenmiştir, üzüntü olmasın.

Kim miyim? Kibar evliya, siz o makamı bilir misiniz?

Bir celal evliya vardır, bir cemal evliya. Allah’ım

gördüklerinizle sizi müjdelesin, Alış verişlerinizde sizi mutlu

etsin, huylarınızı daima Allah’ın hükmü gereği kullanmanızı

nasip etsin. Allah’ıma emanet olunuz.

Kur’an için düşünceleriniz eyvallah. Doğrudur, yanılgı

olmasın. Yanlış, doğru diye ayırım yapmayın. Günahtan Allah’a

sığınalım. İkisi bir arada okunursa doğrudur.

Sayfa 113

Allah hepinizden razı olsun. Bir ışık yandı. Bu ışık elden

ele dilden dile gezdi. Dualar her birinizi onun hidayet nuru ile

nurlasın.

Soy sop aranmaz, etiket, unvan hiç mi hiç bizim

nazarımızda muteber olmaz. Biz sadece takvaya bakarız. Hal

ehli ararız. Kal ehli değil. Hele dil ehli ile sohbet edip,

kulaklarınızı yormayın.

Ders anlatmak için, doğru sözleri doğru kelamları

vermek için onu dinleriz ama olmayan şeylerle,

yakıştırmalarla, vakit geçirmeyin. Allah’ımın sizlere öngördüğü

hizmeti nasip etsin. İçlerinizde bir ışık yandı. Gönül uyandı.

Onlar uykudan uzak kalsın. Allah’ım her birinizde o meşale,

elden ele sizlerin sayesinde dolaşsın.

La İlahe İllallah Muhammed en Resulullah.

- Biz Kuranı okuyoruz, Ehlibeyt Kuranı ile ilişki

kuramıyoruz, neden onu farklı yazmışlar ?

- Birçok yanlışlıklar yapıldı ama söylenenler

doğrudur. Şüphe götürecek hiçbir olay yoktur. Ama Allah’ın

ayetlerinde Ehlibeyt o kadar boldur ki. Bunlar hep tarandı.

Onun için. Ayıklandı. Çıkartıldı.

Bir de şunu söyleyeyim Kur’ana Kur’an’la barışık hangi

kitap var. Tevrat. Kuran’la barışıktır. İç içedir. Ama o da tahrip

edildi. Gerçek Tevrat, gerçek Kur’an ile barışıktır, kardeştir.

İncil’le demiyorum, Zebur’la demiyorum, Tevrat’la diyorum.

Tevrat’ta, Hz. Hasan ve Hüseyin mevcuttur. Hz. Ali mevcuttur.

İlya diye geçer. Hz. Peygamber’den öyle çok söz edilir ki

herkes, her kavim ona inanmış ve onu müjde olarak

beklemişlerdir. Ama oradan bile ayıklandı.

Her kavim, Resulü, Hz. Ali’yi, Hz. Osman’ı, Hz.

Ebubekir’i, Hz. Hasan’ı, Hz. Fatma’yı, Hz. Ayşe’yi, her bir

sahabeyi tanıyor, biliyor, hepsi yazılıdır. Ayetlerin tümünde

Sayfa 114

vardır. Hepsi temizlendi bunların, neden böyle oldu, neden

buna izin verildi diye soracak olursanız, Allah bazen şeytan’a

da fırsat verir.

- Şeytan Evliyası ne demektir ?

- Şeytan Evliyası, şeytan’a kul olmak demektir. Allah’a

sırtını dönmüş, şeytan’a kucak açmış. Hep yanında o vardır.

Der ki, Kur’an ayetleri ile aldatır onları. Okuma, ayy içimden

gelmiyor diyenlere dikkat edin. Ezan sesi duymak istemiyorum

öf, öf. Namaz kılan insanın namazını kabul etmez. Onların

verdiği Kur’an sözleri ile nasihatleri kabul etmezler. Sadece

dünyevi ihtiyaçlara hizmet verirler ve onları benimserler.

Ölümün, yok oluşu, bir daha diriliş olmayacak, hesap

sorulmayacak, kıyamet da neymiş, bunlar hep şeytan

evliyasının, şeytan müritlerine verdiği telkindir. Allah’a sırtını

dönen, şeytana kucak açanlar. Aramızda o kadar çok var ki

bunlardan, ooooo, binlerce, binlerce, milyonlarca. Siz

anlarsınız. Böyle sohbetlerde anlarsınız. Kim ona karşı imtina

ederse.

Toplantıya gelmek ister, bir türlü gelemedim diye türlü

çeşit bahaneler uydurursa ondan nasibi yoktur unutmayın.

Allah kiminin göğsüne, kalbine, diline, kulağına mühür

vurmuştur, bunu Kur’an ayeti yazar. Allah bunu söyler. O

zaman, elbette bir şey yapamayız. Dua edin Rabbime. Dua

edin. Olan olur, olmayan kıyameti bulur.

Kibar veliler vardır. Bunların her hali kibarlıktır. Gözle

görülür, sözle işitilir. Her hallerinde kibarlık vardır. Günümüz

insanında da vardır kibar olan, kibar olmayan, kaba olan.

Veliler arasında da. Birçok makam farkı vardır. Kibarı

vardır. Cebbarı vardır, celali vardır, cemali vardır. Bunlar, her

hal, her fiil bir makam oluşturur. Öyle bir hale gelinecek ki,

Allah’ım izin verirse inşallah, bakışlarından, ağızlarını açıp iki

laf edişinden, ne olduğunu anlayacaksınız. Çünkü sizin

hallerinizi, şeytan evliyalarının, şeytan müritleri, sizden çok

Sayfa 115

farklı olduğunu görüp, onlara dua edin. Ama Allah’ım yine de

sen bilirsin. Bazen farkında olmadan, Rabbimin işlerine

karışıyor olabilirsiniz. Hem özür dileyin, destur var ise, böyle

olsun Allah’ım deyin. Amin.

Hepinize şifalar olsun. Bu dersler, her birinize,

evlatlarınıza, analar ve babalarınıza, bazı anneler, bazı babalar

mükemmeldir, onların çocukları müşriktir. Bazı çocuklar

mükemmeldir, Allah’ın nazarında hidayete ermişlerdir, ama

babaları müşriktir. Hz. İbRahim’i düşün, babası Azer’i düşün.

Onlar müşrik olarak gittiler. Hz. Nuh’u düşün, Hz. Oğlunu

düşün. Allah’a tapmadı. Puta tapanlardan olup öyle gitti, bu

Allah’ın iradesinde. o peygamber çocuğu, peygamber,

çocuğunu eğitemez miydi, kavmini eğitti ama öyleydi. Öyle

murat edildi. Allah’ın işine karışmak doğru değil, sadece dua

edin, Allah’ım yine de sen bilirsin deyin. Amin.

Hasbin Allah Ve-ni mel vekil(3).

Eşşedü en la ilahe illahlah ve eşhedü en ne Muhammed

en Abduhü ve Resuluhü(3)

Diyerek, imanımızı kaybetmeden, şeytana uymadan,

Allah’ım orada bile bizi kandıracak deyip uyanık olmanızı,

nasip etsin. Direnç gösterin, ona inanmayın, ona kanmayın.

İçinizde zaten Kur’anın bilgisi var. Elinizde dilinizde de olursa,

hal de ondan elbise giyerse, şeytan niye uğrasın ki size. Bunu

böyle düşünün.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah. Bizi var eden

Allah’ımız. Dini liderimiz Muhammed. Milli liderimiz Atatürk.

Hidayet erimiz Kur’an bilgisine vakıf olan Mürşidimiz. Eyvallah.

- Kuran’ı, Ehlibeyt Kuran ile birlikte mi okumalıyız ?

- Yanlış değil, gerekli olur veya olmaz, ona siz karar

verin. Gönlünüz neyi uygun görürse, zorlama yok.

- Ehlibeyt i derinlemesine tanımamız gerekli değil mi ?

Sayfa 116

- Çok önemli. Ashabı da tanımamız gerekli. Halifeler.

Her olay karşısında bir ayet inmiştir. Her hikâye karşısında bir

ayet inmiştir. Durduğu yerde ayet boşuna inmemiştir. Hangi

olay karşısında inmiştir. Kuran’ı okuduğunda düşünemiyorsun

ama Ehlibeyt i okuduğunda… Ama birde şu var. Doğru bilgi ise

cezbeder. Doğru bilgi değil ise insanların uydurması ise o

senden beridir.

Anlarsın, anlarsın. Hiç kimse Ehlibeyt ’e ait hiçbir şeye

dil uzatmasın. Ona çok dikkat edin. Böyle şey mi olur, yok

şudur, budur, sakın.

- İnanmak çok zor,

- Zaten reddeden de olur, kabul eden de olur, bunu

anlattığınız zaman. O niye ret etti deme, demeyin hiç biriniz. O

olur veya öyle kalır.

Ehlibeyt i tanımadan, dostun dediği gibi, gözünü

yummak, bom boş gitmek demektir. Namazı kılmak bile

Ehlibeyt i tanıyarak mükemmel olur. Beş vakit namaz, sen

Ehlibeyt i bilmiyorsun, namaz kılıyorsun, böyle bir namaza

ihtiyaç yok. Sadece yatıp, kalkmaktan ibarettir. Ehlibeyt i

bilerek kıldığın namaz bir başkadır. İmamın Hz. Ali’dir.

Selam Olsun, 25.04.2013

Selam olsun, cümle canlara selam olsun, selamımız

baki olsun, erenlerin tadında ders alalım, erenlerin yâdında,

madem hiçliğe muradımız, bu misal âleminde o hiçliğin zevkini

tadalım, öyle haller yaşanır ki, ille Allah, ille Allah, ille Allah

diyeceğimiz birçok zuhuratlara secde yapalım.

Kalem elde yazacak, izin verdi ise Rabbim ilahi sözler

ağızdan yayılacak. Allah’ım hitabı önce kulunun aklına yapar,

önce akıldır, akıl onu derler toplar kalbe yerleştirir ama

Sayfa 117

seçtiğini, seçmediğini kalbe yerleştirmez, yine kul ile

Allah’ımın işbirliği ile gelişir, mizan öyle kurulmuştur.

Mizanda yerim olsun diyene sözüm, sen mizanı önce

kendi benliğinde kur, orada kuruldu mu her olayda her nefeste

mizan ararsın, işin aslı budur aslında, adaleti hem alır, hem

sunarsın.

Ne kaygı olmalı ne tasa olmalı, madem geldik bu

dünyaya icabını yapmalı, çok zor dediğin nedir aslında, sahip

olduğun o isimlerin, sahip olduğun birçok meziyetlerin, sahip

olduğun birçok istidat ve kabiliyetlerin, başında ne vardır bilir

misin? Sevgi yatar, hep istidat ve kabiliyet deriz, sevgi

bütündür aslında o bölünmez, sana devamlı verilir sen onu kol

kol ayırırsın, mizanı kurdu isen gerçek düzende o sevginin

işleyişini mutlak tezahür olarak görür ve onunla avunursun.

Aşk yok oluştur tıpkı pervaneye gelen nasıl yanar ise

aşkı yaşayan mutlak onunla onda olur. “Vacib'ul Vucüd” denir

hiç onu incelediniz mi? Nedir onun manası?

Vacib ül vücut; Allah, Allahın vücudu vacip dir, sen

onun bir parçasısın, onun parça cüzüsün aslında, tek vücut

Allah’tır, Vacib olan odur, ondan başka vücut yoktur. Kendi

cüzünü, cüz olduğunu unutma, sevgi öyle tılsımlı öyle tesir

alanı geniş bir duygudur ki nereye ulaştırırsan ulaştır orayı

yeşertir, orayı gül gülistan eder aslında.

Sevgi bütünlüğün içinde olduğunda her şey yine sana

geri dönüştedir, sen yeter ki sevmeyi bil, gerçekten seviyorsan

koşulsuz sevmeyi bil. Sevgide koşul olmaz, sevgi sadece verilir

asla beklenmez. Çünkü onun geri dönüşümü mutlaka olacaktır,

beklesen de beklemesen de, bu iştiyak ile yaşayın. Bu iştiyak

ile bilginin ötesine geçin, bilgeliğe nispet edin.

Allah gaflet ehlini sevmez, her an Allah’da fani olmayı

onunla onda olmayı onunla ünsiyet halinde bulunmayı, o ister

ve bize istetir kullar olarak bunları yapmakla mükellefiz.

Sayfa 118

Olması gereken de budur aslında, ben yapıyorum ben okudum,

böyle bir şey yoktur o istediği için sen yapıyorsun, o istemez

ise sana istetmez, her şey öyle bir irade külli irade ile

gerçekleşmiş ki ilahi kudreti ile bütün her şeyden, saçının bir

telinden bile haberdardır.

Bunu böyle bildikte, o bedene dikkat edersin, onun her

zerresini incelemeye kalkarsın, ruh nerede acaba Allah’ım

nerede rücu ediyor, kalbe neler geliyor, bunları bilmek

zorundasın. Kendini bilmenin ilahi şükrünü yerine getirmektir

aslında.

Dile verdiğin şükür, şükür değildir, bedeni tanımalısın

ilahi hikmetini nimetini bilmelisin. Onlardaki ölçülerin her

halini öğrenmelisin. Öğrenmek bilmek, istidadın nispetinde

yürümek, hepsi bir şükür vesilesidir, bütün gün eline şükür,

şükür, şükür tespihi alıp da dile verdiğin şükür değildir.

Allahın sana lütfettiği neyi istiyorsa, o lütfettiğinde

onları yapıyorsan işte şükür budur, anlaşıldı mı? Sevgide kalın

sevgi ile yoğurulun, sevgi ile akış sağlayın, her şey onun ilahi

ilminde gizlidir. O kapılar açılır bir gün perdeler kalkar aradan,

her birimize mi? Allah’ımın dilediğine perde açılır. Biz

istediğimiz kadar Kuran okuyalım, secdeden başımızı

kaldırmayalım, günün her anını oruçlu geçirelim, zikri eda

edelim, bir de var ki hiçbir şey yapmıyor, bomboş sandığın

kişide bazen perdeler aralanıyor. Bir bildiği vardır deyip

sesimizi kesmek zorundayız.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah. Selam olsun,

selam olsun, Hayrı daim bol olsun. İlahi feyzi daima daima her

canda yeşerip filizlensin. Amin.

Vehbi halde olmanın birçok halleri öğrenememektir.

Oysa her iki hal bizde var olduğuna göre Vehbi hali seçmek

durumundayız. Selam olsun.

Sayfa 119

Seviyorum seviyorum demek ile sevgi verilmez, önce

sevmenin ne olduğunu bilmelisin, bilgelik bunu gerektirir,

riyadan uzak, dil ile değil özden öze iletişim kurmaktır.

Hayırlar sizler ile olsun, Hayırlar cümleyi sarıp sarmalasın,

yolunuz açık, Allah’ın hükmüne uygun istikamette olsun, ne

yaparsan yap ille Hak için olsun. Ne söylersen söyle Haktan

nasip olsun. Esenlik sizler ile birlikte olsun.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Selam Olsun, 30.04.2013

Selam olsun, selam gelir Yemenden. El verilir, bağlanır

eller birbirine, sözleri dolaşır il il. Gün gelecek, her şey ayan

olacak. Kimde o cevher var, aşikâr olacak. Derdest oldun mu,

gönül ehlini bulup da, Hak adına muhabbette durdun mu?

Muhabbet kulu oldurur, İbadet elbette güzel, ama sende

kalırsa.

Muhabbet sana seni buldurmada yardımcı olur. Ne

verirsen ver, kâh elinle, kah dilinle, bir gün yine sana geri

dönecek misliyle. Hayırdan söz et. Şerri Hayır yapsın, Hayra

gönlünü aç, o gönülde, Hak muradı dolaşsın.

Daim tövbe çek. Ben günah yapmadım deme. Tövbe her

an çekilir. Zikri eda edilir. Gaflet için dilini tövbeye ver. Şükrü

eda edemedim diye tövbeye ver. Her hal için, her nefes için,

duyduğun gördüğün her şey için, ille tövbe, ille tövbe. Tövbe

berekettir. Zikirdir. Onun zikri ile gününü geçir.

Sanma ziyanda olursun. Bir veli gönlünde sende

ağırlanırsın. Dünya işim neden oluma varmaz deme. Zaman

diliminde kayıtlıdır.

Bir gün, beklediğin o gün gelir önüne, nasibin kadarını

alırsın. Nasip değilse başka nasiplerden talep sunarsın. Bir şey

Sayfa 120

olmuyor diye sakın zorlama. Olsun diye geceyi gündüze

karıştırma. Mutlak olur. Yeter ki ondan nasipdar olmalısın.

Haz verilen her dua mutlak Allah’ımın ol dediğine

eşittir. O anlarınızı sakın ola boş geçirmeyin. Gönül o ölçüyü

alır, o işareti alır, sen gönlüne uy. Gönlün sana daima

istikamet buldurur, gün güzel, gece güzel, onda yaşanan her

hal güzel. Heba etme güzelliği Hak için yaşa. Bildiğin

bilmediğin her hadiseden seni var edene sığın.

Dönüp bak her yere, her bir ayet gizli o iştiyak ile

sanma kupkuru bir yerdesin, öyle aşikâr edilmiş, deliller

belirlenmiş, olaylarla karşı karşıya gelirsin, içine sor.

Görünüşler belki sizi aldatır. Hele bir aç göğsünü, bak orda

neler var. Her insanın içinde nelerin var olduğu, bilen kulu çok

azdır. Onu bildikte onunla birleşmişsindir, önce bedeni tanı.

Duygularını dile getir, konuştur.

Her an yenilik, her an gelişme görülür. Ahkâma

uymayayım sakın deme, uymak zorunda olduğunu unutma.

Kalbi selim insanlarla görüş. Kimseyle de küs kalma. Dostum

Allah, Allah diyelim. Her kim olursa olsun, Allah’ın kuludur

diye sevelim. Hatayı değil, daima onda atağ arayalım. Mutlak

aradığın bulunur. Halinden birçok işaretleri kul göz önüne

serer.

Seyri sülük hali elbette çok güzel, muradımız o

yolculuğa çıkmanız. Eyvallah deyip de, teslim oldukta, her ne

gelirse gelsin, “Rabbim ben senden razıyım” diyebilmekte.

İşte o an rıza makamında olursun. O teslimiyetin içine

girmişsindir.

Zaruretlerin birçok kapıları açtığını da unutma. Her

zaruret sana türlü imkân sunar. O düşünce ile o zorluğu

hafifletmek senin elinde. Bir bildiği var demelisin. Beni var

edenin benim için bir özel kapı açacak demelisin. Keşfi ilahi,

murat içre yaşa, keşf etmeye bak.

Sayfa 121

İnsan olmak kadar güzel bir şey var mı? Bir cenaze

geçiyor iken oturuyorsan ayağa kalk. Deme Müslim mi? Deme

dini nedir. Önce insan olduğu için ayağa kalkmalısın. Mezhebi

ne olursa olsun. Bundan gözünü muaf tut. Aklına bile getirme.

Hakikatin mutlak nuru vardır.

Tecelliyat hem lütuftan hem kahırdan olur. Lütfünü

özleriz, biliriz Allah’ım derde şükrederiz. Bir de neyle meşgul

isek o benlik var ya, o varlık, bize var olan, aslında olmayıp

da var saydığımız, işte onun tecelliyatı mutlak kahırdan olur. O

sıfatlardan arınmak gerek. İlahi nur ile o sıfatları yakıp yok

etmek gerek, benliği kavuran türlü isimler sıfatlar ile

donandığımız, bizi bizden eden, doğruluktan uzak tutan o

sıfatları tek tek atmamız gerek. Çaba göstermeliyiz.

Hakikatin nuruna erişmek için. Muhammed nuru ile

nurlu insan olmak için, azık aldım elime demediler neden

istedin nerede yiyeceksin, vurdum kendimi yollara. Allah bana

yeter dedim, Çıktım ulu dağlara, muradım hizmetti, Rabbime

yön bulmaktı. İnsandan uzak, nefes almaktı. Ne kadar bu

yolda ne kadar insanlarla iç içe olunursa tekamül o nispette

gecikir. İnsanları sevin, onları incitmeyin, ama her an onlarla,

boş konuşmalara ortak olmayın. Zatını sevelim, hakikatini

sevelim. Muhammed’in yolunu seçelim. Hedefimiz odur. Aslını

bulup da O’nunla O olmayı, murat edelim.

Dile verme küfrü, aklından bile geçirme, daim şükür,

tövbe, Allah demen yeter sana. Hidayet bulandansınız, hidayet

için destur alanlardansınız. Allah’ım şükredip, daim secde

daim şükür ve tövbe. La ilahe illallah Muhammed en

Resulallah.

Üzüntüler sıkıntılar nedir bilir misiniz? Gönül aynasını

parlatmaktır aslında, Muhammed’inin aynasını parlatmaktır

aslında. Katlanamayacak ne var. Dedin ya Allah yeter. O

zaman sana yetmeli. Bil, bul ve gör. Kâinatın ruhuna

yaklaşmanızı niyaz ediyorum.

Sayfa 122

Bu yolculuk O ruh ile birleşmenizi sağlayacak. Allah’a

emanet olunuz. La ilahe illallah Muhammed en Resulallah.

Allah’ım iyilik versin. Huzur versin. İlahi huzur. Hastalar şifa

bulsun. Rabbim senin izninle, senin ol dediğinle.

Rahman suretinde olun. Rahman suretinde. Öyle bir

zikir var ki, öyle bir suret giydirirki sevdiği kuluna, Rahmanın

tecellisidir. İnşallah o hazzı o keyfiyeti yaşayın. Hakikat ilmini,

irfana ulaştırın. İlimsiz irfan olmaz. İrfansız ilimde olmaz.

Çık yola, bakma ardına, bakma sağına soluna.

Belirledin ya hedefi var git o noktaya, geride kalanlar ne olur

deme. Ayarı sen değil onu var eden yapmıştır. Sana geceden

çık emri vermiştir. Hala ne beklersin ey can, koş daima koş.

Hak için durdunsa hizmete herkesten önce sen koş.

Koyma, dosta ölçü koyma. Ölçü dost olmayanadır.

Dosta ölçü konmaz. Gönül aynasında ne görülür, sen onu

seyret. Nasıl baktın o aynaya, orada onu gör, ayna kendi sırrını

ele vermez. Sadece ona nasıl baktıysan, o sana geri döner. Bu

günden yarına vardır, yoktur deme. O öyle bir geçiştir ki,

heybene ne koyarsan işte onu götüreceksin.

Allah’ım kimsenin ameliyle, ibadetiyle uğraşmaz.

Allah’ım sadece kulun gönlüne bakar. Çünkü nazargahıdır.

Nazar etmiştir. Onun için oraya bakar. Surette değil,

manadadır. Aslındadır aslında.

Haydi eyvallah. Kim olduğumu hiç sorma. Bende sizler

gibiydim. Faniydim. Ehil ellerinde yetiştim. Önün açık, sağın

solun açık. Hiç dönüp bakma, sağla, solla oyalanma,

belirlediğin o noktaya ilerle. Hep ona söyleyin, gönül

muradınızı bir tek o bilsin, çözüm onda çünkü. La ilahe illallah

Muhammed en Resulallah.

Sayfa 123

Sayfa 124

Sayfa 125

2013 Yılı

MAYIS ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 126

Mayıs ayı kapak resmi :

MWC 922 - Kırmızı Kare Bulutsusu

Açıklama : Bir bulutsunun kare biçiminde görünmesine sebep ne olabilir acaba? Henüz kimse bundan

tam olarak emin değil. MWC 922 olarak bilinen sıcak yıldız sistemi, her nasılsa, bu şekildeki bir

bulutsunun içine yerleşmiş gibi görünüyor. Yukarıdaki görüntü, Kaliforniya'daki Palomar Dağı'nda yer

alan Hale Teleskobu ile Havai Adaları'ndaki Mauna Kea'da yer alan Keck-2 Teleskobu'ndan alınan

kırmızı ötesi dalga boyunda çekilmiş görüntülerin birleşimidir. Kare bulutsu konusunda önde gelen

varsayımlardan biri, merkezdeki yıldız veya yıldızların gelişme dönemlerinin son aşamalarından

birinde, bir şekilde gaz konileri püskürtmüş olmasıdır. MWC 922 için bu koniler şans eseri neredeyse

dik açılarla birleşmiş ve yandan görülüyorlar. Koni varsayımını destekleyici bir kanıt olarak, görüntüde

yer alan ve koni duvarları boyunca ilerlemiş olabilecek çapraz parmaklıklar gösteriliyor. Araştırmacılar,

başka bir açıdan bakılsaydı, konilerin üstnova 1987A'nın dev halkalarına benzer görülebileceğini;

bunun da MWC 922'de yer alan bir yıldızın günün birinde kendi kendine patlayarak benzer bir üstnova

meydana getirebileceğine işaret ettiği yolunda tezler üretiyorlar.

Sayfa 127

Selam olsun, 02.05.2013

Sensin Rahim, Sen rabsin, eğitici öğretici müştak olan

sensin ya-rab. Her zerremde ilahi aşk var demeyi, her

gördüğümde senden bir ayet var demeyi, cümle kullara ve

bizlere o mazhariyeti nasip et ya Rabbim.

Hem sevelim hem de sevilenden olalım, sevilmiyorsak

da biz sevip gönülden bağlanalım. Bilmeliyiz ki onu var edende

onun hakikati gizli, sadece onu beden olarak değil, ondaki

gizliliği bilerek onu sevmeliyiz. Böyle baktığında göreceksin ki

sevmediğin kimse yok dedirtir Rabbim sana. Bu öyle bir

keyfiyettir ki, dalmışsın gönül deryasına, nasıl ki deryada çer

çöp barınmaz, o dalışta da o gönülde sevgisizlik asla olmaz.

Hayatın tamamı sevgidir aslında, nasıl baktığın değil nasıl

baktırıldığın, nasıl göründüğü önemlidir.

Her baktığından bir murat alabiliyorsan o senin

hayatının dersidir aslında. Kaç kaç zaruretten, ne kadar

kaçarsın? o zaruret dediğin perdedir aslında, o perde bir gün

mutlak kalkacak, sana yeni kapılar, yeni ilahi huzurdan bir

sayfa açacak. Yeter ki tevekkel ol, dayandın ya yüceye,

gayrisini boş ver sarılma, senin sarılacağın iki hakikat var, biri

Rabbin, biri Kuran’ın. Her ne biliyorsan ondan de, ilahi şükür

ile Allah ın ismi ile neyi istiyorsan iste.

Bir çekirdekte ağacı görebiliyor musun? O çekirdekteki

ağacın esasını gövdesini ve meyvesini görebiliyor musun, sen

buna bak, bu görmeyi geliştir, bırak etrafında neler oluyor,

neler bitiyor, onlara bak ama görme, bunun manası içindeki

özelliği görmenizdir.

Öze dön çağrısıdır bunu bil bu bilinç ile yürü, kolay mı

hakikatin yolunda yürümek, kolay mı Allah’da arif olabilmek,

kolay mı? Ama Rabbim her zorluğun yanında mutlak bir

Sayfa 128

kolaylık vermiştir38. Onu da görecek göz, hissedecek gönül

vermiştir. Daima yürü, sil korkuları, bana Allah yeter dedin

çıktın yola her şeyde tevekkel ol, hakikatin sırrı böyle vakıf

olur o kuluna.

Etrafımdakiler bana izin vermez Hak ile olmayı deme,

onlar perdelerdir bunu da unutma. Her şey zıttı ile kaim

olduğuna göre, tek düze güzellik olmaz. Zıt olan olumsuzluk

oluma tetik kor bunu böyle bil. Celal olmasaydı cemal vücut

bulabilir miydi? Dert olmasaydı şafi ismi onda tecelli eder

miydi, her şeyin karşılığında bir tecelliyat vardır, onun için

bunları düşün, sağla solla olmaz işim de sil gönlünden at. Sana

yük veren her şeyden uzaklaş. Bana yük verir acaba nedir

dediğinde, yük kalbin murat ettiği, gözün kulağın dilin murad

ettiği şeyler ile iştiyak halinde ol.

Sebepleri de sorma yaşa ama neticeyi düşünerek yaşa,

her şeyin bir sebebi olduğunu unutma, bu şahadet âleminin de

bir sebepten farkı yoktur, burada ne yapıyorsan yap, netice er

geç bulacak seni.

Korkma Allahtan, korku sevgiyi yok eder, sadece sev,

beni sevgisinden var eden Allah’ı niye sevmeyeyim, niye

ondan korkayım deme, öyle sev öyle sıcak aç gönlünü ki, o

aslında oradadır, senin gönlünü açmanı bekler, o anahtar

senin elinde açman senin niyetindedir. Bunları bil, öğren, evet

derslerde biraz farklılıklar var, unutulmasın kolay mı, akaid

dersleri. Yavaş yavaş verilir ama bazen çok hızlanır, o aşkı

gördüğümüzde durmaz sular gibi çağlarız.

Sevgi ile var oldunuz, biz dedik ya, ona muhtacız o bize

müştak39. Bu oluşla yani birbirimizden ayrı değiliz düşüncesi

38 İnşirah Suresi 5/6. Ayetler : “Fe inne maal usri yusra, İnne maal usri yusra.”

Türkçe açıklaması : “ Şüphesiz ki her güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Evet her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.”

39 Müştak : Özleyen, göreceği gelen.

Sayfa 129

yerleşmeli içinize. Ben Allah’dan ayrı değilim, o da benden

değil. O hep bana ses verir ben eğer açarsam gönül kapılarımı.

Duyarım o sesi başka ses istemem, o ses rahatsız olmasın

derim. Reddederim gelenleri, benim gönlümü huzura erdirecek

bir tek ses vardır, bir nefes vardır, bir tek onun öze hitabı

vardır, onu istersem onun gayrisine kapı açmam.

Allah’ım her var ettiğini birçok kendinde var olanları

nasip etmiştir. Öyle donanım hiçbir varlıkta, insanda olduğu

kadar yoktur. Bazen Hayvanlara bakarsınız, onlardaki

teslimiyete özenir onların hali göze hoş gelir. Birçok haller

vardır ki yaşanması gerekir, öyle teslimiyet elbet kolay değil,

hele gününüz bunu yaşamak zorunda bıraktığı için birçok

zaruret gibi görünse de sizlere sabır ile tevekkel ile

duyduğunu duymadım diye diye yaşamak zorundasınız.

Bir kere öyle bir sımsıkı sarılın ki onun ilahi ipine,

göreceksiniz, o hep sizi korur o sizi gözetir. Birçok yanlıştan

geri döndürür, çünkü ipin bir ucu sende bir ucu yücenin elinde.

Allah demen yeter ama öyle bir Allah de ki, her zerre aşka

gelsin feryat figan etsin her zerren, her zerren o hal ile Hayata

yeni bir can yetiştirsin.

Yollar uzak uzaktır amma onun yolu gözünü açıp

kapayıncaya kadar yürünür yolun sonuna gelinir, bilemezsiniz,

sana uzak diye ırak diye gelen onun ilminde kısacıcıktır. Her

şey hakikate tabidir, nefes alır verirsin o nefesin sayısı bellidir,

bir gün dur dediğinde duracak elbet, dileriz iman üzere

dursun, dileriz hududu aşmadan murad içre yaşasın. Zevki Hak

katında bulsun, sefayı Haktan bilsin, onun dışındakileri atıp

silsin.

Bile bile gelinir bu sofraya, bilmeden bu nefesi verirsen

halin nicedir ey can nicedir, ilim ilim öyle bir ilim ki, bir zahiri

ilim, bir bâtıni ilim vardır, önce zahirden başla, o zahir seni

batına ulaştırır, işte ilime arif olmak gerekir. Senin saydığın

birçok günah Hak katında belki de sevaptır, senin saydığın

Sayfa 130

yapa geldiğin birçok sevap, Hak katında günahtır. Bunu nasıl

ayırt ederim dediğinde içine dönüp sor, o sana cevap verir

mutlak, mutlak cevabı alırsın. Ya huzurludur ya da huzursuz.

Huzurlu ise o desteklenir, huzursuz ise orada ne yapman

gerektiğini sana hissettirir.

La ilahe illallah Muhammed en Resulallah.

Selam olsun, 08.05.2013

Yağız ata bindik, yol iznini birlikte bekledik. Ver izni

Allah’ım, yol O’nun yolu dedik. Topluca engelleri görmeden

yürüdük.

Sağdan sola döndüm de her dönüşte kendimi gördüm.

Soldan sağa döndüm de, eksiklerim ile tamamlanmadığımı

anladım. Dediler hani yol azığın. Azık sadece gönlüme

verilendir dedim. Lokma değildir aslında. Hak muradı, nimeti

lokma olarak değil, hakikat olarak gönle indirir.

Bir ağlayış vardır, bir de gülüş. Kalbin kederidir, hem

de neşesi. Ama her birinin makamı ayrı ayrıdır. O makamın

anahtarları ise âlemleri var edenin elindedir. Hem gülüş hem

ağlayış bu dünya’da mutlak olması gerekendir. İki özellik

birbirini tamamlar.

Duygularını nasıl ifade edeceksin. Kederini nasıl belli

edeceksin. Her şey yansıma ile mevcuttur. Acıdan, tatlıdan haz

alabiliyorsan, her biri birer nimet olduğunu istişare eder,

Allah’a hamd edersin. Say bak günleri. Her an bir geçiş. Bir

adım daha yaklaşış. Ona her zerren tanıktır. Sen gerekeni yap.

Asıl olan ne sağıyla ne soluyla uğraşmaz. Asıl olan

hakikate arif olandır aslında. Hakikat nuru ile nurlanmayı.

Hakikatin nefesi ile nefes dar olmayı, Rabbimin izin verdiği

Sayfa 131

kullarında, bunların mutlak görüleceği, aşikâr edileceği,

elesten yazılıdır.

Sanma günde her olan gerçekleşir. Gelmeden her

biriniz bilerek geldiniz, yaşayarak öğreneceksiniz. Tekâmül

seviyelerini, hangi tekâmülde, hangi makam oluştuğunu,

yaşayarak bileceksiniz. Neyi nereden okursan oku. Neyi nasıl

öğretirlerse öğretsinler yaşamak hakikattir aslında.

Rabbim sana birçok kılavuzlar sundu. Birçok öğreticiler

verdi. Ama hepsini bertaraf ettin. Reddettin. Küçücük bir

rahatsızlık, senin kılavuza dönmene vesile oldu. Ufacıcık bir

kayıpta, ufacıcık bir yoksullukta hep birer işarettir onlar. İşte

o zaman döndün kılavuzun karşısına. Çünkü uyuyordun,

kapamıştın hakikate gözlerini. Sadece dünya’ya açık,

dünya’nın debdebesiyle meşguldün. Hep onun sana dost

olacağını düşünüyordun. Akçeleri bile nasıl seviyordunuz. Hala

da öyle seviyorsunuz. Ama bir gün onların sizi terk edeceğini

hiç mi hiç düşünmüyorsunuz.

İşleyişte olmalarını tahayyül etmelisiniz. Neyin

işleyişte olmasını dersen, sana ait, “benim” dediğin, her ne var

ise, bırakın işleyişe geçsin. Sizden istenilene yüz çevirmeyin,

yüz dönün, gönül açın. Er olan anlar bunu. Ehli hakikat insanı

yarın nasıl olacak bu günden alır haberi.

Her fırsatta Hak ile yaşayan, Haktan nefes alıp veren,

dostlara ihtiyacımız var. O tür, bize Hak ile barıştıran, Hak ile

kucaklaştıran, Haktan dost, Haktan muhabbet ehli dostları

toplayan, ehli hakikatlere ihtiyacımız var. Bunları oluşturun,

öyle muhabbet ehli kişiler olsun ki aranızda, dedik ya

muhabbetin önemi çok büyük. Yön buldurur. Bir meşale yakar.

Gönlü uyandırır. Muhabbet ehil kişilerden dinlenir. Allah’ım

veçhimi ona yönelttim. Onun veçhine yönelttim. Aramızda

hiçbir varlığa yer yok. Beni O’ndan O’nu benden ayrı tutma.

Abid ve Mabud. O nedir, o nedir? Deyin bakalım. (Abid:

insan, Mabut: Allah) Eyvallah. Ne o ondan kopuk, ne o ondan

Sayfa 132

kopuk. Her devrede o iki isim işbirliğinde. Her dönemde o iki

isim o devrenin yönetiminde, şaşırma dost şaşırma.

Bilmediğim şey deyip de sakın bir kenara da atıldığını sanma.

Bu yol öyle bir yol ki, bu yolda zengin, fakir hepsi bir potada,

hasta iyi olan bir potada. Kurnaz ile mülayim olan bir potada.

Sen onların bulunduğu hale göre hareket etmelisin. Sen

doğrusun, sen yanlışsın deme yetkisine, hiçbir kul sahip değil.

Bir tek Allah var. O onun bilincinde Sen değil sende onun gibi

hiçsin aslında.

La ilahe illallah Muhammed en resullulah.

Selam olsun, selam olsun, selam olsun. Her birinize

selam olsun. Geldi, geçti ve gitti. Allah’ım bundan sonra

sağlıklarını sıhhatlerini korusun diyelim. Amin.

Hakikate bir çağrıdır uyanın dostlar uyanın. Gel arif

olda anla bunu. Her şeye bir davettir aslında. Uyanık olda anla

bunu. Geliş gidiş ayarlı. Ben istersem giderim, istemezsem

gitmem deme. Yazmış, çizmiş. Sen onu ezberleyip geldin, bir

gün onu oynayacaksın, öyle bir üstlendiğin roller var ki, o

rollerin tamamına ayak uyduracaksın. Yoksa sınav üstüne

sınav, bunları yaşayacaksın. Selam olsun.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Ne soy ile ne unvan ile sultan oldular, Hak için Hak ile

doldular. Pirimiz dedik, önünde eğildik. Tek yol var ki, o yol

üzere, gitmeye niyet ettik.

Selam olsun. Dünya kaygıları sizi üzmesin, ahiret

kaygısıyla üzüntü duyun. Gelip geçici dünya için hiç mi hiç acı

çekmeyin. Efendiler efendisi, bebelerin büyüğü atası, Allah’ım

her birinin şefaati bizlere nasip olsun deyin. Onlar şefaat

edecek, Allah’ımın izni ile gölgesinde olalım. O izi takip edip, o

izde yürüyelim. İşimiz oldukça ehemmiyet kazanır. Sadece

sözden ibaret değil verilenler, bunları alın. Ne gelip geçici

sözler peşindeyiz, ne gaybı açmak için, zorlar, sırları ifşa

Sayfa 133

ederiz. Sadece Hak katında sizleri yetiştirmek için bir izin

istedik, bir müsaade istedik.

Ahmet Hüsamettin Hazretleri, torunlar torunudur.

Bilinsin. Yol izni alındı, gerçek güne birlikte gidilsin. O

bayrağın altında toplanalım. Hakikat nurunu yüreklerde

taşıyalım. Sen ben yok, bir tek var edenin kullarıyız. Kavgamız

ne diye, kavgamız bir tek meçhule. O da ne diye, nefis

kavganızla kavga edin. Sağa sola sapmayın. Bu ilim öyle bir

ilimdir ki, seni senden alır, sende ki bütün perdeleri yırtar

yakar. Öyle bir ilimdir ki, hele o alışkanlığı Rabbim, ol dediyse

kuluna, hazırladıysa o kulu, bu hale, hiç korku etme, her an

onun ilmi ile.

Öğrenmek, bilmek, soru sormak çok önemli. Öğrenmek,

bilmek ve soru sormak. Soruyu bilmeyen soramaz. Soru

bilginin ifadesidir. Bilgeliğin ifadesidir. Bilgisi olmayan insanın

sorusu da pek mana taşımaz. Öyle bir soru sor ki, cevabı da

onun içinde olsun.

Sırra vakıf olun, Her olayı dile vermeyin. İnsanın

hareketlerini değerlendiren gönül ölçüsüdür. O gönle öyle bir

ilahi bilgi, Allah’ın nazar ettiği yere sokun ki, orada onu

gizleyin, sırrı ifşa etmek değil amaç, sırrı korumaktır. Güven

duymaktır. Bundan muaf olmanız gerekir. Bu derslerin

ahkâmına uymak, haberiniz olsun. La ilahe illallah Muhammed

en Resulullah. Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne

Muhammed en abduhü ve resuluhu.

Selam olsun, 27.05.2013

Selam olsun, Hak, Hak dedik murada. Hak selamı

verdik tüm varlığa. Alan eyvallah dedi, Almayan ise duymadım

dedi. Her bilgi bütünün eseridir. O bilginin her zerresi makama

Sayfa 134

işarettir. Açtık elleri, Allah için söylettik dilleri. Muhabbeti

sıkça yapalım dedik. Hal bulup da sofrayı kuralım istedik.

Her varlığın bir oluş, bir bozuluş iki halde yaşamı

vardır. O bütünlük içinde, bulduğu değer ölçüsü ile bunlar

zuhura geçer. Kulu, Allah işbirliği içinde, hepsi, sıra ile niyete

göre, biçim kazanır. Olay budur işte. Sen ben deriz, her

fırsatta, seni beni merkez eder de, ona kıymet veririz. Bir

düşünülse, dile gelmeden, hadisenin murakabası edilse, sen

ben olmaz işte. Biz varız o birin içinde.

Gaybdan verilmez hiçbir bilgi. O ilahi makamda

gizlenmiş. Onun iradesinde, O’nun himayesindedir. Sadece,

kulu neyi yaşayacaksa, sıra ile gelir yaşatılır bir biçimde. Sakın

öfkelenip de şikâyet etme. Öfke manayı siler. Şikâyet ise,

sendeki oluşumu, bozup da geçer. Bazen taşınması zor bir yük

gelir. Sonuçta insanlığın zaruret halidir bu.

Mutlak şikâyet edince sıkıntılarının bir parça

azalacağını düşünür, öyle var sayar. Akla gelen her bilgiyi,

işleve koyma. Eğriyi doğrudan ayır, doğruyu da eğriden. Sen

onları ayırabilirsin. O yetiye sahipsin. Daha ne ararsın sağda

solda, dön bak içine, orada neler var.

Yavaş yavaş, dönüş oluyor. Bilgiler ses halinde, hissiyat

halinde gönle iniyor. Sadece deneme olarak tekrarı yapılıyor.

Uyanık isen o hazzı hemen alırsın. Bu benden değil,

Rabbimden diyebilirsin. Siz nereden geldiniz? Soruyorum,

“Topraktan”. Nerden besleniyorsunuz? “Topraktan” Nereye

gidiyorsunuz? “Toprağa”. Düşünün, her biri delil nişan

aslında.

Hay vasfı daim birliktir. Toprakta mevcuttur. Her bitki

de insanoğlunda olduğu gibi birçok değerler, manevi işler de

mevcuttur, Hay zikri, Hay Hay.

Ululuk kula gelmez. Ben büyüğüm, ben her şeyi

yaparım dediğinde, ne kadar boş olduğunu hemen anlarsın.

Kendi eksikliğini bir fırsatta şeklini değiştirip dile verir.

Sayfa 135

İstediği kadar bir insan ben şunu yaptım, ben bunu yaptım

desin. O ne kadar boştur bilir misin?

Hayatın içinde birçok dönüm noktaları var. Birçok iniş

çıkışlar var. Birçok kayıp ve kazançlar var. Her biri birbirine

muhtaç. Hepsi zincirin birer halkalarıdır aslında. Ayrı

göremezsin, ayrı gördüğünde bilgi kopukluğu yaşarsın.

Hayatı zevkli hale getirebilmek kulun elinde, peki bu

kadar acı çekiliyor, bunun zevk neresinde de diyebilirsin.

Onları zevk edebilme haline getiren İnsan-ı kâmildir. Ne

yaşıyorsan yaşa, zevk almalısın, haz duymalısın yaşadığından.

Eteğimi çok çekenler var da diyebilirsin. Evet, bu her birinizde

mevcut. Bir bakarsın ki, bir kanatların yok uçmak için, bir

bakarsın ufacık bir sözle kanatların kırılmış, yerdesin, anda

düşüş yaşarsın. Bunları fark etmek bile adım adım ilerlemektir

aslında.

Selam olsun. Her zerre oluşta, Hak için, O’nda o olmak

için yarışı nasip etsin.

Başınıza gelen olumsuzlukları, mutlaka bir uyarı olarak

algılayabilirsiniz. Önce tedbir. Bir olayı yarına ertelemeyin.

Çok dikkatli olun. Her şeyin başı tedbir. Neden bana geliyor,

bununla mı sınanıyorum diyeceğinize, tedbiri elden

bırakmayın. Yapılması gereken çok şeyler var. Onları sırayla

yap. Sen de rahat ol, gelene de kapı kapalı olsun. Bunu

unutmayın. Hepiniz için geçerlidir.

Sade ve kimliksiz olun. Ne şekle göre değer gösterin,

ne etiket, ne sıfat ile. Sadece insan olduğu için ona değer

verin. Siz nasıl yaratıldıysanız o da öyle yaratıldı. Bu bilinçle

herkesin elini tutabilmek büyüklüktür, yüceliktir aslında.

Dert dediğin nedir ki, Allah’ım her birinize, kâinatta,

her var ettiğine, türlü türlü kurtuluş yolları hazırlamıştır.

Hiçbirinizin birbirine uymaz, bunu böyle bilin. Kimi para kaybı,

kimi can kaybı, kimi varlık. İnanın varlıkla bile sınanırsınız.

Sayfa 136

Bilmediğiniz şeylerle de sınanırsınız. Onun için her olayda

bundan alacağım ders nedir, dön içine sor. Onun cevabını verir

Allah’ım kuluna.

Hiçbir şey boşuna yaratılmadı, hiçbir şey. Ne var etti

ise hepsi huzuru mahşer’de Hakkın huzurunda olacak. O

çiçekti, o böcekti ayrım yapamazsın. Hepsi O Yüce’nin eseridir.

Selam olsun. Geceniz gününüz Hak için. Halkı da

uyarın, zorunlusunuz. Bu bilgileri dağıtmak için çaba sarf

etmelisiniz. Duymasınlar deyip kendine saklamak olmaz. Gönül

kâseleriniz, hep yeni taze bilgilerle dolmalı. O da nasıl dolar,

verdikçe dolar, verdikçe dolar. Bunu unutmayın.

Sevgiyle sarılın, sevgiyle dokunun. Kime ne

gerekiyorsa, elinizden ne geliyorsa yapın. Bir gün onlar sana

rızık olacak aslında, hem maddi, hem manevi rızık. Şu aldığınız

bilgiler rızıktır. Gönlün rızkıdır. Bunu sen ayıramazsın. Hem

bedene hizmet, hem ruha hizmettir. Her şekli ile Rabbim kul

önüne sermiştir. Fark et kulum, bu nişanları, delilleri gör

demiştir. Göremiyorum dediğinde, dön de sor kendine, neyi

eksik yapıyorum acaba, neyi tamamlamıyorum. Neden onun

istediğini ben yapmıyorum, demelisiniz.

Gaflet uykusundan kim uyuyorsa uyansın. Uyuyanları

da uyandırsın, bu zorunludur. Tekâmülleriniz için zorunludur.

Her şey gerçeğe dönüştedir. O gerçeğin nerede olduğunu bilip

öğrenmek zorundasın. Gerçeği hissediyorsan ona koş. Nerede

olursa olsun ona yaklaşmayı dene. Çünkü hakikatin

mazhariyeti onda gizlidir. O hazine açılacak bir gün. O

hazineden alınacak öyle değerler var ki, hiçbir kula nasip

olmamış, bu yolla, bu zamanda, böyle mekânda.

Hamd ve şükür bolca edilsin. Allah’ım her an

huzurundayım. Bunu sevgiyle yapın. Sevgiyle söyleyin. Her an

gönül onunla birlikte olsun. Konuşun onunla. Bak neler gelir

size, deneyin bunu. Dünyevi istediklerinizi değil, öğrenmek

istediklerinizi sorun, tek tek verirler, tek tek verirler.

Sayfa 137

Allah’ım gönül gözlerimizi sen aç ya Rabbim. İlim çok

gereklidir, önemlidir, ilimle irfana erilir. Ne irfan ilimsiz, daha

önce verdik, ne de ilim irfansız olur. Bir bütündür, bölünmez.

Seni o yöne götürecek beşeri ilme sahip olman gerekir.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah, Hak bir Allah

Muhammed Resulullah.

- Hz. Adem’in cennetten çıkarıldıktan sonra, tövbe

ederken söylediği kelimeler nelerdir?

- Oğul, Ledun ilmini sorarsın. O kadar çok, sadece,

“Nefsime uydum Allah’ım, beni affet. Bir anlık onun ihtişamına

kapıldım. Her şeyden sana sığınırım. Tövbe ediyorum” dedi. Ve

Allah tövbesini kabul etti.40 Zaten ne yapacağını da biliyordu

aslında. Tövbesini edeceğini ve tövbesinin de kabul

edileceğini biliyordu. Sizler için de aynı şeyi söyleyebilirim.

Her varlığın hangi hal üzerine yürüdüğünü bilir Allah’ım. Her

var edileni, nereye sürekler, nereye gönderir, hepsi O’nun

bilincinde. Sizin uyanmanızı bekler.

Birçok özel yeteneklere de sahiptir insanoğlu. Kuşlarla

da konuşabilirsiniz, karıncalarla da konuşabilirsiniz. Her şeyi

yapabilirsiniz. Bir tek Süleyman Hazretlerine ait değil bu bilgi,

bu ilim. Gün gelecek öyle ehil kişiler yetişecek ki, çünkü

Süleyman hazretleri, bütün Hayvanatı, bir yere toplar, onları

eğitirdi ve onları konuşturmayı başardı. Bütün mahlûkat,

Hayvanat konuşur, muhabbet eder aslında. Hiç biri suskun

değildir. Kimi içinden konuşur, eğitilirse bu dışa dönüşür.

Selam olsun, Hepinize selam olsun. Allah hepinizi

korusun. Nerden korusun, şeytan’ın tuzaklarından korusun.

Adımlarınızı emin atın. Söz verdiklerinizi yerine getirin. Birçok

40 A'raf suresi, 23. Ayet : “Rabbenâ zalemnâ enfusenâ ve in lem tagfirlenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn.”

Türkçe açıklaması : “Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamazsan ve bize merhamet etmezsen, muhakkak ki kaybedenlerden oluruz.”

Sayfa 138

şeylerin nedenini, nasılını sorma. Uyarı olarak kabul et, sadece

uyarı olarak. Hadi bakalım. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum.

Şifalar olsun Rabbim. Bütün, bildik bilmedik bütün

hastalara, senden medet bekliyoruz Allah’ım. Şafi, Kafi isminle

sana yalvarıyoruz. Şifayı verecek sensin. Vermezsen de

suçlamayız seni Rabbim. Yeter ki ruh ve beden uyum içinde

yaşasın. Nefesi sonlandıracaksan da, Allah’ım, biz ona karşı

çıkamayız. Hepimizin, her şeyi sana emanet. Sen koru gözet ya

Rabbim.

Bütün burada bulunan dostlarımın yakınlarına, onların

isimlerini bilip, bizi tanıyıp tanımadığımız hiç önemi yok, tüm

insanlığa acil şifalar nasip et Ya Rabbim, bütün bebelere,

büyüklere, dedelere, ninelere iyilikler nasip et Allah’ım ki seni

çok analım, sana yönelelim, ibadetimizi rahatça yapabilelim

Allah’ım, huzurunda dimdik durabilelim Allah’ım. Yüzümüzün

karasını burada temizleyip gelmemizi de nasip et, birçok

günahlardan geçti bu beden, o günahların her birini itiraf

ediyoruz Rabbim. Sen onları affedersin, merhametin

gazabından önde gidiyorsa, sen bizi gör gözet, Allah’ım.

- Oluş ve bozuluşlarda, bizim zahiri yönlerimizin

etkisi var mı? Yoksa öyle mi murad edilerek gerçekleşiyor.

- Hepsi Levh-i mahfuz’da.

- Ama gene işbirliği ile oluyor değil mi?

- İşbirliksiz hiçbir olay, ne kader ne kaza zuhurata

çıkmıyor, Hep işbirliği içinde. Levh-i Mahfuz neresi sizce. Sizce

kulun neresinde. Aklınız, Levh-i mahfuz’dur, akıl. Orada neler

var biliyor musun?

- Her şey kayıt altında ama biz farkında değiliz, öyle

mi ?

- Her şey kayıt altında. Dosta gelen sözler var ya.

Yazıyı sen bir cümle oku, gerisini o söylüyor. Fark etti ama.

Sayfa 139

Hepsi kayıt altında. O bilgisayara kaydediyor, Bilinçli veya

bilinçsiz, irade dışı, tabii.

- Hz. Muhammed’e de Kur’an bilgisi bu şekilde mi

verildi ?

- Onunla bir tutmayın. O vahiy olayı, bu ise ilham.

- Ama Kur’an 23 yılda geldi denildi ya. 23 yılda oluştu,

yoksa bir anda hepsi indi mi?

- Hayır, şimdi o doğuştan aslında o bilgiye vakıftı. O

donanımı bebek yaşta, dünya’ya gelmeden, ona yüklendi. Her

şey ona yüklendi. Hepsi, yavaş yavaş gün geldi, 40 yaşı dendi,

50 yaşı dendi, hepsi aslında, olması gereken. Nerede? Bu

dünya’da. Çünkü Allah’ımın levh-i mahfuz’daki iradesi bu

dünya için geçerli. Burada zuhura çıkacak. Bu şahadet alemi,

efal alemi dediğimiz, dünya’da yaşayanların her hareketi, fiili,

ölçüsü, ölçüsüzlüğü, burası çok önemlidir. Dünya’yı silin

deniyor ise de, dünya çok önemlidir. Her şey burada

yaşanacak.

- Tekamülümüz de mi burada ?

- Her şey. Orada da. Tekâmül göçünde de devam

edecek. Olmazsa olmaz, devamlı. Tekâmülsüz hiçbir varlık

oluşmadı. Sürekli tekâmül, zorunlu. İnsanoğlu’nun tekâmülü

zorunludur.

- Sıkıntılı dönemlerimiz en hızlı geçiş dönemlerimiz

mi(tekamül de) ?

- O ölçüyü insanoğlu bilemez. Ancak onu Rabbim

bilebilir. O tekâmülü oluşturdun mu? O tekâmülden sonraki

makamın neresi, sadece O’na ait bu bilgi. Ben şurayı atladım.

Nefis tezkiyesinde şu hale geldim diyemezsiniz. Hiçbir şeyi

bilemeyiz. Bunu böyle düşünün. O Allah’ımın iradesinde, O’nun

bilgisinde gizlenmiş.

Sayfa 140

Bize belli bir ilim verilmiş. O ilmin dışına çıkılamaz.

Çıksak da bir şey beceremeyiz, tepe taklak ineriz. Bunu

unutmayın. Tekâmüller burada başlar, sonsuza kadar devam

eder. Ne makamını bilebilirsin, ne tekâmül atladığını,

oluştuğunu bilebilirsin. Ne de nefis tezkiyesinde hangi

makama geldiğini bulabilirsin. Her şey onun iradesinde.

Ne halde olduğunu bilemez insanoğlu. Hiçbir insan-ı

kâmil, nerede olduğunu bilemedi. Anladın mı? Çoğu aklını

yitirdi. Çoğu aklını yitirdi. Çünkü akıl dünya için önemli. Orada

akıl yok. Hak ile Hak, bir olması gerektiği için aklı burada

bırakıyor. Mutlaka deli olması gerekiyor. Hak ile Hak olması

gerekiyor. Hiçbirinin ayrısı gayrisi yok. Bir bakarsın Hak, bir

bakarsın halk, bir bakarsın mabud, bir bakarsın abid. Bu çok

önemlidir. Çok dile getirilmesin. Hele hele ehil olmayanlar

kişilerle bu sohbetleri yapmayın. Bunların açılımlarını her

biriniz ayrı ayrı yaşayacaksınız.

Allah nerede dediler. Sordular. Baktım ki, her yerde O

var. Bana dediler ki. Kaç tane Allah var. Allah tektir. Ama öyle

bir tecelliyat vardı ki, Onların bütünü O’dur. Sende O’nun

içindesin. Bu kadar sır yeter.

Kuransız yol alınmaz. Kur’an-ı ne yapın biliyor

musunuz? Onunla ikiz kardeş olun. Rabbim de böyle ister:

Müminler Kur-an’la ikiz kardeş gibidirler diyor. Öyle bir

alışkanlık haline gelmeli ki, ondan bir parça okumadan uyku

tutmuyor. O çekiyor seni, bir an önce birlikte olalım, bir an

önce birlikte olalım. Kur-an’ın tılsımı da budur aslında. Öyle bir

tılsım var ki onda, çeker Kur-an’a, kulun gönlü çeker, o Kuran’ı

çeker, kur-an kulu çeker kendine.

Allah razı olsun. Hepinizden razı olsun.

- Bunlar bir parça akaid bilgileri değil mi ?

- Tamamı. Hazreti Ali’nin ilmi ne üzerineydi. Akaid.

Sayfa 141

- (Bakara suresi, 189. ayet) Evlere arka kapıdan

girmeyin, girmeniz iyi değildir ? der, nedir anlamı ?

Hırsızlık olayı. Fucurat’ta yazar. Fucurat’ta da vardır.

Onlar, ne kul için ne Hak için, yasal olmayan şeyler. İzinsiz

girildi mi? O, iyi niyet yok onda. Evlere kapıdan girin, camdan

girmeyin der. Kapıdan giren kimdir. Pencereden giren kimdir.

Pencereden giren istenmeyendir. Kapıdan giren istenendir.

Sesini bir yerden bir yere konuşurken yükseltme der.

Fucurat süresi. Daima yumuşak sessiz olun.

Selam olsun. Tayyar. Sahabelerinden, kolunu kestiler

biliyorsun? Kulunu şehit ettiler. Uhud savaşında. Kolunu

kestiler. Tam öbür koluna aldı. Hiç acı duymadı mı? Duymadı.

Bu defa, o koluna aldığı o İslam Bayrağı’nı, bu defa o kolunu

kestiler. İki kolu kesti ve orda şehit ettiler. Ama melekler

yanındaydı. Ne yaptılar. İki tane kanat taktılar ona. Allah’ımın

öyle gözle görülemeyecek, idrak edilemeyecek öyle mucizeleri

var ki…

- O zaman bu perdeleri hep kendimiz yaratıyoruz,

dünya’ya bağlılığı?

- Dünya’yı silmeyin. Her ne kadar, Dünya, oradaki

mesaj şu meyletme, çok fazla meyletme anlamında. Sevin,

çünkü var edildi, kimin için, insanoğlu.

- Burada denge !

- Tabii ki, denge. Dostun, o mesajı alması lazımdı,

yüreği çok yumuşak. Onun o yumuşaklığı çok güzel, olması

gereken ama onda bile denge vardır.

Neyse onu da geçelim. Oluş yeridir bu Dünya. Ne

olacaksan ol, burada olursun. Ehli beyt’in de, Araf dedikleri

yerde, bütün sahabelerin, ehli beyt’in seyyidlerin bulunduğu

yer,

- Cennet’le cehennemi ayıran ?

Sayfa 142

- Hz. Ali.

- Ondan bahsetseniz biraz,

- Hz. Ali, ilim meratibidir, ilim şehri dedikleri, Ledun

ilmine kadar her şeye vakıftı. Kendi öğreniyordu, bir de

Allah’tan da ona destek geliyordu. Onu kardeş kıldığına göre,

peygamberimizin yanında, kolcusuydu o, onun yandaşıydı, onu

koruyan tek insandı. İlmi de çok güçlüydü. Peygamberimize

gelen her vahiyden onun da bilgisi oluyordu. O gün, ona

Cebrail gelip vahiy bildirdiğinde, aynı ilmi o da alıyordu. Onu

da destekliyordu Allah’ım. Onun için uçsuz bucaksız bir ilim

sahibiydi. Burada sahabeye olduğu kadar, bütün insanlığı

islam’a davet etti ise, bir görev üstlendi ise, o görevi de veren

Allah’ım, orada da görevde ona. Anladın mı? Cennette.

Ehlibeyt ’i tanımayanın cennete girmesi mümkün değil

deniyor. Onu tabii ki Allah bilir. Kimin cennete gireceği, bunlar

Gayp âleminin bilgileri. Bunları tartışmak hiç doğru değil. Sırat

köprüsünden önce Ehli beyt geçecek, arkasından onu sevenler,

hatta hatta ona gözyaşı dökenler, bunu da geçiyoruz. Bunlar

önemli, olay nedir biliyor musun?

Hz. Ali nasıl İslam’a davet etti, insanlara nasıl yaklaştı,

kin güttü mü? Ona birçok iftira attılar. Onu tartakladılar.

Namazını kılarken ona zehirli ok attılar. Nasıl davrandı.

Yüzüne tüküren insana ne yaptı. “Seni öldürecektim Allah için,

ama yüzüme tükürdün, şimdi nefsim devreye girdi.” Yapmıyor.

İşte bunları hal edinmek, onun ahlakı ile ahlaklanmak önemli.

Ama o mu geçti, o cennete mi girdi, kimse bilemez. Burada

durmalıyız. Çünkü bu bizi aşar.

- Onları Hz. Ali’nin ahlakını?

- Onu her yerde öğrenirsin. Kur-an’ın her sayfasında

yazıyor. Aslında, ehli beyt’e inen inmeyen hangileri çıkarıldı,

onu bilemiyorsunuz. Çok şükür elinizde var işte o. Ondan da

okuyabilirsiniz. Nasıl bak bir oluşum olacak, nasıl bir açılım

olacak, hem evinizde bulunan kur-an’ı okuyun hem de ehli

beyt’i okuyun. Önce ehli beyt’i okuyun, tavsiyem, ondan sonra

Sayfa 143

öbür kur-an’a geçin, alevi sunni dedikleri. O kur-an’a geçin.

Bakın o kur-an’ı nasıl anlayacaksın. Her bilgi cevaz bulur

aslında, her bilgi.

- Hz. Ali’nin adı hiç kur-an’da açıkça geçiyor mu?

- Ona inen ayetler var ama. Şu ona indi diyen yok.

Birçok ihtilaflar olmuş. Çok şükür ki Ehlibeyt ’i tanıtacak birçok

eserlerde çıkartılmış. Daha ne eserler var aslında. Ama iyi

oldu, şimdi bunları okuyun, sonra ben size söylerim, ne

almanız gerekiyorsa. Ama sindirin. Sindirin. Sindirin.

Peygamberimizin yaşadıkları.

Selam olsun. Salat-ı selam’ı da birebir Hz.

Peygamberimiz hemen alıyormuş, kulun ağzından. Vasıtasız.

Bak Tayyar’ın kolları koptu, Allah hemen iki kanat taktı,

emretti meleklerine. Tayyar adı. Tayyare. Hep işaret bunlar.

Hep işaret bunlar. Allah birçok işaretlerini veriyor, birçok.

Niye Hz. Hamza’nın 72 defa namazını kıldırdı, biliyor

musun? Çünkü Hamza’yı 72 parçaya böldüler. Her parçasını

kuşlar tek tek toplayıp getirdi, emir verildi, onunla

bütünlediler, 72 defa. Ya Resulallah niye Hamza’nın bu kadar

cenaze namazı uzadı, hiç böyle namaz kılınmadı dediğinde, ne

dedi “Kerbela şehitlerim adına kılıyorum”, çünkü onların

cenaze namazlarını kılacak kimse yok. Kimse olmayacak.

Hepsi, hepsi işaret, Hepsi 72 hep deriz önemli, 12 çok

önemli. Çok çok önemli şeyler. 72 yerinden Hz. Hüseyin

efendimizi parçaladılar, 72 şehid, 72 kılıç yarası, Hamza’yı öyle

72 defa, 72 parçaya bölmüşler. Hepsi işaret. Kerbela kaç şey

önce veriliyor, o namazı peygamberimize, yıl farkı var,

kıldırıyor namazını. Çünkü peygamberimizin ömrü sınırlıydı. O

olayda. Çok fazla yaşamadı. O kıldıracaktı torunlarının,

sahabelerin namazını.

Hz. Musa’yı Tur dağına çağırdı Allah. O da 72 tane ona

inananları götürdü. 72 yine devrede.

Sayfa 144

- Ehli beyti ve Hz. Ali efendimizi daha yakından

öğrenmemiz gerekiyor değil mi? Bu akaid bilgileriyle ilgili

değil mi?

- Bir akaid var, bir de hakaid bilgisi var. İkisi de Hz.

Ali’de mevcut.

- Biraz da Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i anlatsanız? Hz.

Fatma anamızı da daha sonra sorarız.

- Elindeki Kur-an’da hepsi yazılı çocuk. Ama illa

anlatmamı istersen… Fatma anamızın yanında bir hanım, ona

yardımcı olacak bir hanım. Uhud savaşında, ne olur git de,

babam oralarda mı, babam’ın durumunu. Çünkü kimse

kalmadı, Ömer, Osman, Ebubekir hepsi kaçtılar. Ne olur haber

getir diyor. Bak burada alınacak ders. Vefa örneği ve sadık bir

kişilik sergiliyor.

Gidiyor bakıyor ki, Hz. Peygamberimiz bir köşede

oturuyor. Oğlu vurulmuş, şehid olmak üzere, “Anam sen

nereden geldin, seni buraya kim getirdi” diyor, “gel ölmeden,

yanıma gel anam, yanıma gel anam”, “sarılayım sana,

vedalaşayım seninle” diyor. Olur mu? Hz. Fatma anamız, git

gel dedi, öğren babamdan haber getir, dedi. “Şimdi gelemem

işim var” diyor. Doğru gidiyor, peygamberimizin durumunu

öğreniyor ve Fatma anamıza gidiyor. Vefa örneği.

İşte bunların ders alınması gerekir. Gelemem diyor. Ve

o kadına peygamberimiz diyor ki, oğlu şehid oluyor. Sen

benden ne istiyorsun diyor. Bak hiçbir şey istemiyor, ne istiyor

biliyor musun? Bana şefaat hakkını kullan. “Cennetim sana da

açıldı” diyor. Yoksulluk had safhada…

Sayfa 145

Selam olsun, 29.05.2013

Selam olsun, Kumdan geldik, kuma gideriz. Kum taşın

cüzüdür, zerresidir. Ölçüleri hak etmeyi biliriz. Taş olmaktansa

gel kum ol dost. Basılsın üzerine göster tevazuyu, ey dost.

Sonumuz ona dönmektir, sonumuz hüsran değil, müstehak41

etmektir. Selatu selamın muradı üzere o yolu izlemektir.

Sen çevrilenlerden etme ya Rabbi. Hasmım hısmım

oldu, küfrüm şükrüm oldu. Kahrım senin lütfun oldu. Ben

bunları hak edenlerden olayım. Ben bunları sevinç ile

karşılayanlardan olayım. Coşarım ama taşmam. Bilirim ki her

taşkınlığın sonu üzücüdür. Gözyaşıdır. Sen coştur ama taşırma

Allah’ım bizleri.

Sabrımız selametlere yol alır. Çatışmalar uzaktan da

olsa toprağı sarsar. Uzun lafın kısası zarar görür toprağımız.

Allah’ım fazla olmadan derinlere dalmadan işi kolaylat Ya

Rabbim.

Her okul mübarektir aslında, ilmin kapısıdır. O okulu

çalışkan talebeler bitirir, yeni bir okula devam eder. O çalışkan

talebelerin hizmeti için buradayız. O çalışkan talebelerin izzet

ikram bulmaları için buradayız. Her şeye olur demeden önce

çok iyi düşünmeli. Dayanabilirsek bu yola talim etmeli.

Dayanamayacağımız yolun talimini etmeden, boyun büküp

evet dememeli.

Ne günler geçti, ne geceler bitti. Her olayın seyrinde

birçok işaretler ile yollarımız açıldı. Sen kendini bildiğin

nispette, aşılamayacak hiçbir yol yoktur. Sen ölçünü bildiğin

müddetçe, cevherini yok edecek hiçbir güç yoktur. Cevher ile

ölçünün ne alakası var dediğinde, insanın cevherindeki ölçü

değer, değerdir. O değeri yerinde kullanmak kula münhasırdır.

Esası da budur.

41 Müsteak : Hak etmiş, hak kazanmış, layık

Sayfa 146

Sen seyrini tamamlamak için buradasın. Nefesin yâd

ettiği nispette hak için olmasını bilmelisin. Onun için

buradasın. Ne zevk, ne sefadır aldığımız, ne bol nimet, ne

nasiptir el açtığımız, sadece gönül açmaya geldik. Murat içre

yaşamaya, Hakkın bize nasip ettiği bilgileri alıp da, onları

içimize indirmeye geldik.

Yol azığı dedik, kâh bol verdik, kâh azdan nasip ettik,

bu öyle bir yol ki, kimi yorulur döner geri, kimi ilerleyeyim der,

bahane etmez taşı, kumu, dikeni. Sen Hak için burada isen aç

gönlünü yürü engel tanıma. Ama dersen ki yoruldum, döneyim

içime, o da senin bileceğin, biz karışamayız. İki kişi de olsa.

Toplantının aşkı ile çalışırız. Ama şu var ki, nasibi kesilenden

olmayın. Bu çok önemlidir. Nasip kesilirse, Allah’ın el çektiği

kullar arasında yerinizi almayın. Bu da bir uyarıdır. Buna

dikkat edin.

Kimse kolayca karar veremez. Geleyim, gelmeyeyim.

Çalışıyorsun, çalışmıyorsun bahane değil. Senin orada

bulunman bile çalışmanın esasıdır aslında. Onun takdirini

sadece Allah’ım yapar. Sen yapamazsın. Şifa almak isteyen

varır sofraya. Şifa bulmak isteyen dalar yazılara. Şifa almak

isteyen el açarda birlikte niyaza varılır. Her zerre, o niyaz öyle

bir gider ki, kayıtsız şartsız uzaklara. Karşılığı beklenmedik

olduğunda Allah’ım iletir onu gereken yerlere. Sen yeter ki

gönder, gönder, şartsız gönder.

Bir göç haberi aldığında deme neydi rahatsızlığı, deme

neydi üzüntüsü, sadece “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” –

(Bakara 156. Ayet), Allah’tan geldik O’na döneceğiz. Bu fikri

yerleştirin içinize.

Hakikatin bilincinde olun. Hakikat bilgisi, Ehli Beyt’in

bildiğidir. Hakikatin irfanı, ikramı, Ehli beyt’in bulunduğu

haldir. Hakikatin bölünmezliği, Ehli beyt’in bütünlüğüdür. Bu

güne kadar niye bunları duymadık, neden bunlarla olmadık

dediğinde, her şey ayan-ı sabite de gizlidir. O zaman geldikte

Sayfa 147

yavaş yavaş çıkar meydana. Sen de istek olduğunda, Allah’ım

o istekle karşılaştırır kulunu. Seni de yaklaştırır Ehli Beyt

soyuna. Sen hazır ol, gönlünde kur hazırlığı. Yapamıyorum,

edemiyorum deyip, çekilme bir yabana. Sonra uzaklaşma,

kırılır gönüller, kırma kimseyi.

Allah’ım cümlenizden razı olsun. Her hakikatin bilgisi

size kesintisiz ulaşsın. Sevin, affedin, şükredin.

Her hal ile bunları zikredin. Kuran ilmine dalın dalın.

Onun öyle bir dalın ki içinden çıkmak mümkün olmasın. O ilahi

bilgilerinin sırrı açılır kuluna, tevilidir önemli olan, tevil hakkı

sadece Hz. Ali’ye verilmiştir. Seyitlerin bazılarına da

verilmiştir. Onun için Kur’an ilmi ne kadar. Allah’ı tanımak mı

istiyorsun, Allah’ı görmek mi istiyorsun, Kuran’ın her satırında

o var. Onu bulmak o kadar kolay ki. Yeter ki o hakikatte

olmanı, ona dönük yaşamanı bilmelisin.

La ilahe illallah Muhammed ül Resulullah, Şefaat ya

Rabbi ya Resulullah.

Allah’ım sen bilirsin, sen yüceler yücesisin. Övgülerimiz

sanadır Rabbim. Oluşlar bozuluşlar senin iradenledir. Her şeye

hazırlıklıyız Rabbim. Yeter ki içsel hazırlığımızı da nasip et biz

tamamlayalım. Sayende Allah’ım. Görüntüde var olan her

şeyin bilincinde olmamızı ve görünmeyenin bilincini nasip et

biz kullarına. Allah’ım her yerde senin ayetin, her şeyde senin

suretin mevcut. Uzak yaşatma onlardan. Uzak yaşamayalım,

bir haber olmayalım onlardan.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah, Muhammed

en Resulullah, Muhammed Resulullah.

Makam seyrinde olanları, ehil olanlarla biliriz. Zerre

ağırlığınca, Hak kelamı etti ise sofra. Her ne dileniyorsa,

muradı hâsıl olur, şüpheden uzak kalınca. Allah’ım dedi isek,

her işte O’na sığındı isek, birlik adına üzülüp sevindi isek,

mutlak yardım gelir O’ndan bize. Bunu hiç unutmamalıyız.

Sayfa 148

Zerre ağırlığınca bir kötülük düşünülürse bu sofra da

onun telafisi zor olur, ulular zannınca. Allah’ım yanlış gelen

işten korusun cümlemizi. Yanlış gelen düşüncelerden arıtsın,

kalkan olsun bizlere. Her zerre hakikat ilmine hasrettir,

unutma. Her ism-i esma’ya senin özün muhtaçtır, bunu

unutma. Bunları yaptıkta, vazifeleri, az da olsa vazifenin

şuuruna vardıkta, Allah’ım yardımı ile tamamlatır o kuluna.

Sen sanma yabanda kalırsın, Şuurlu her insan bunu bilmekte.

Yoz insanları sofraya oturtmayalım. Yoz insanları. Hem

size yük verir, hem kendi yük alır. Bunu unutmayın.

Allah’ımdan diliyoruz. Her kötü işten korusun sizleri.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah, Şefaat murat

ettik, nasip et Allah’ım.

İlim külfet gelmemeli, ilme giden yolu taşlı görmemeli.

İlmin bedelidir onlar. Taşı kaldırıp bir kenara, o yolu yürümeli.

Bu taş neden burada demeden, ayağıma vurdu demeden,

şikayeti silip, sadece Allah zikri ile yola devam edilmeli.

Haydi, hoşça kalın. Geceniz gününüz Hayır olsun, her

zerreniz Hak katında O’nun hakikatine vasıl olsun. La ilahe

illallah Muhammed en Resulullah.

İçinden ne geçiriyorsun, şurandan ne geçiriyorsun.

İçinle niye konuşuyorsun. Hiç üzülme. Her şey, her söz

cevabını bulur. Her şey yerinde hazır olur. Gün olur ki döner

senin karşına getirir. Gün olur sen de olmayanı, o sende

görmek isterse de, Allah her hale yeter, yeter kuluna. Sadece

O’na sığın, sadece O’na sığın.

Daha önce bir söz söyledik. Bunu hepiniz bilin. “Ne

gelirse gelir benden bana, başım ağrımaz dilim susarsa”. Bu

başını ağrıtmak isteyenlere bir hitaptır aslında, unutma. Bugün

bunu söylerse, yarın karşısına dikilir. sütun olurda o sütun ya

dik kalır ya da üzerine yıkılır. Haydi, hoşça kalın.

- Yoz insan dediniz !

Sayfa 149

- Bu sofraya uygun olmayan insan. Boş konuşan,

herkese biraz kara çalan, hakikatin her zerresinden uzak

kalan. O insanlardan uzak kalmak zorundasınız. Ne mekâna

uygundur, ne sofraya. Allah’ım Hayırlı dostları nasip etsin.

Çünkü bu sofra hakikat üzere açılıyor, Allah, Allah denilip

açılıyor. Bu sofra nimet sofrası da olsa hikmet yağıyor. Onun

için bu sofraya uygun olmayan gelmesin. Yük alır yük verir, bu

tip insanlar yük alır yük verir.

- Ehli Beyt’in algılanması yönünden mi acaba dedim?

Yani o bilgiler veriliyor ya?

- Tabii, onu da olu orta söylemek değil, sadece insan

anlar o Ehli beyt sevgisi var olup olmayan insanları, çok iyi

anlar. Ufacık bir şey söyler, sendeki perdeyi açar. Dilin

çözülür, için konuşma gereğini gösterir. Onu, o zaman, onlara

ait olduğunu anlar, sende sohbete koyulursun.

- Hakikat ilminin yayılma ilmi olduğu için mi bu

bilgiler?

- Çok önemli, çok, ama öyle böyle değil, çok önemli.

Çünkü geçiş, bu dünyada da bir geçiş hazırlığı var. Bunları hiç

biriniz daha bilmedi, vermedik bunları. Bu geçiş hazırlığı da,

bu meratipleri geçmek içinde bu sofra da olmak gerektiğiniz

çok açık, aşikârdır.

- Çünkü hakikat ilmi bir zaman gelip çoğunluğa

hâkim olacak diye düşünüyorum?

- Aynen öyle.

- Geçiş çok kısa sürede mi olacak?

- Hayır o insanın gelişimine bağlı. Ama ne olursa

olsun, geri durmak değil, her ne zorluk olursa olsun, hasta bile

olsa insan, gelmek zorunda. Neden gelmek zorunda,

inanıyorsa O’na orada şifa alacağının bilincinde olmalı.

Sayfa 150

Aslında herkes gelebilir biliyor musun? Bunu unutma,

herkes, o kalabalık gördüğün kişilerin her biri gelebilir. Varlık

beden var ya, o varlık bedenin ürettiği işler bunlar. Ben o

kadar insana hazırlayamam, ben o kadar insanı kaldıramam.

Bizce her şey ayandır. Gizli saklı olmaz. Açık olmak gerekir.

Onun ne halde, karşısındakinin ne halde olduğunu biz anlarız,

biliriz. Yükü de ona göre veririz. Yük değildir aslında, yük

değildir.

Mademki hizmete talibiz, işte yol açtı Ehli Beyt. O’nun

sohbeti bile hizmettir aslında. O bilince varın bak, hizmet,

Allah rızası için o yolda hizmet, Ehli Beyt muhabbetidir. İşte

sana en güzel hizmet örneği. Şükür ki nasip oldu, açıldı size.

Olmadan göçebilirdiniz.

Hep okuyun Kur’anı, hep okuyun, şu kadarcık okuyun,

ama okuyun. Bugün boş geçmesin. Yarına hesap vereceksin.

Dün okumuştum diyebilmelisin. Dün de okudum, bugünde

okuyacağım.

Günler, zaman zaman aralıkları bile, birbirinden

sorumludur. Birbirinden sorumludur. Dün ne yaptın, bugün ne

yaptın, bu arada ne yaptın, ne ürettin. Zamanın sizden davacı

olmasını istemiyorsunuz, o zaman, o zamanı çok iyi

değerlendirip, geçirin.

Hepsi kul olarak huzuru mahşerde, size ne verildi ise,

taşı toprağı, çiçeği böceği, hepsi, Hayvanat, her biri.

- Onlara niyaz etmemiz mi zamanı boş geçirmemek

oluyor?

- Onları hoş görmek, hoş görmek, zamanı nasıl

geçireceğinin bilincine varmak. Bizden istenilen ne ise, niye

buraya gönderildiğimizi biliyor isek, o zamanın da boş

geçmemesini biliriz. Allah bilinmekliğini istedi ise her an onun

zikri, her an onun zikri. Hep o düşünce ile o şuurla. Yat kalk

Allah, yat kalk Allah, yat kalk Allah. Başka bir şey yok, bizden

Sayfa 151

istenilen bu. Tefekkür buna dayalı. Zikir buna dayalı. Kuran’da

bir zikirdir. Namazda zikirdir. Hiç biri boşa atılmaz, ama

layıkıyla yapabilmek çok önemli. Bunları söylüyoruz bilin.

Ülfet ehli olun, ülfet. Ülfet neyle yapılır. Eş, dostla,

konu komşuyla, çoluk çocukla, eşle değil, ülfet Hak ile Hak

yakınları ile yapılır. Hep araştırın, bu yolda olan insanların

meclislerinde bulunun. Bunlardan uzak kalmayın. Bunlardan

hiç uzak kalmayın. Bilemezsin oradan alıp vereceğini. Belki

sana bir lütuf, bir ikram verilecek. O kapıdan gelecek, onu

bilemezsin. Yadırgamayın, öyle iyi mi doğru mu diye

tartışmayın. Sadece gönül huzur buluyorsa orda ol. Kim olursa

olsun, ayrılık yok.

- Kendimizi eksik hissediyoruz .

- Bunu sen edemezsin. Bunun takdiri sadece seni var

edene kalmıştır. Burada bulunmanız, bu zahmete katlanıp

gelmeniz var ya, onunda bir ibadet olduğunu düşünürseniz.

Geriye ne kalıyor. Şu bilgiyi şurada aldın. Sen neyi

çalışacaksın. Neyi öğreneceksin. İşte aldınız alacağınızı. Bu

sözler size hiçbir yol göstermiyorsa, gösteriyor ki

geliyorsunuz.

- Bir sohbet veya bilgiler 40 yıl ibadete bedeldir. Hele

böyle bir kanaldan gelen bilgiler, evet, Hak sohbeti, muhabbet

et. 40 yıl ibadete bedeldir, onun üstündedir, muhabbet ehli

olmak çok önemli. Muhabbeti, sadece marifet ehli olanlar

yapar unutmayın. Çünkü o bilgiye, o marifet ehlinin, bütün

mertebelerini aşmış, biliyor, makamlarını biliyor.

İrşat olmuş kişilerin sofrasında bulunmak, sadece işte

o insan-ı kamillere mahsustur. Marifet, hakikat marifet var ya.

İşte onlara mahsustur. Onun için muhabbet çok önemlidir, Hak

katında. Senin okuyup anlamadığını, muhabbette iki söz seni

Hayata döndürür. Seni Hakka yaklaştırır. Onun için ona çok

önem verin. Onu, bir araya gelip sık sık, muhabbet edin

Sayfa 152

dememizin nedeni bu aslında. Tecelliyat bu hallerde olur,

zuhurat bu hallerde olur, yaşanır, bu hallerde kulağına sesler

gelir, ünlenir. Gönlüne birçok bilgiler akar, sadece muhabbette

olan kişilerde. Ama bu muhabbet konu komşu muhabbeti

değil. Alan muhabbeti değil, unutmayın.

Rahman süresinin tecelliyatı?

Gönül bir parça sükut halini aldı mı? Orda dur düşün.

Susturan O. Amaç çok konuşmak değil. Çeneyi açıp gözünü

yummak değil, amaç gelen bilgileri dağıtmak. Bilgi için

konuşun. Beşeri muhabbet daraltır insanı. Bozuluş, bozuluşa

maksat olur. Ama Hak muhabbeti, o ilahi ilme yakınlaştırır,

ilahi feyizle alış verir yaptırır. Tecelliyata gönül kapıları açılır.

Orda çok oluş vardır. Bilmeyenlere de bu muhabbetten damla

damla verin. Böyle bir sofrada olmamış, Kur’an-ı hiç eline

almamış. Bu insanlara da yavaş yavaş, hep bunu söyleriz,

damla damla verin.

Evet var mı başka sorunuz, bak Hak muhabbeti oluştu. Sorabilirsiniz.

- Tevilat izni almış Seyyidler kimlerdir?

- Öncelikle Hz.Ali.

- Bizler, Hz. Ali’nin tevilatına ulaşamıyoruz.

Şimdi buna elinizdekilerle o imkânı sağlayın. Her şey

olacak. Her şeye sahip olunur. Tevil izni her veliye, sahabeden

de çok fazla kişiye verilmemiştir. O beş kişi buna vakıftır.

Bizim 114 süre kitabımız. Aslında 114 değil. Kaç iki yüz, kaç üç

yüz ondört.

- Bunların hepsi inmiş midir ?

- İşte böyle tamamlatır Allah, o ilme susamış

olanlara, anladınız mı?

- Ehlibeyt ’ten de çok irşad eden olmuş? Kimliğini

belirtmeden, saklı olarak ?

- Seyitlerden. Çok çok. Sayılamayacak kadar çok.

Bak, ama çocuktan çocuğa geçtiği için, zürriyetten zürriyete, o

Sayfa 153

ilim her geçen gün, an, yıl zayıflıyor. Çünkü talep çok az.

Gizlendiği için. Çoğalamıyor. Yanlış anlaşılıyor, çok gündemde

oluyor. O yüzden bu açılıma uğramadı. Bunlar inşallah geçit,

şimdi dünya’da geçit.

Hatırlarsanız, bir koç geliyor dedik, köprü, Onu hiç

unutmayın. O dönemin içindesiniz. O dönemin içindesiniz. Bir

tek sıratı müstakim ahirette değil. Sıratı müstakim burada

kuruluyor. Yani el çekmek değil, dönüp gitmek değil, anladın

mı? O sıratı müstakimin yollarını, imkânlarını burada

öğrenmek çok önemli. Her biriniz için çok önemli. Yarın

ahirette bunların tek tek sorulacak. Niye Kuran diyor herkes,

her ümmet, imamı ile çağrılacak, anladın mı? Ne verdim, ne

verdik, ne verebildin, sen verdin Hak katında bilinensin. Ama

almadıysan ondan sorumlu tutulmayacak.

Tıkamayın, kanal ilmini tıkamayın deriz, kurcalamayın.

Çeşme hep açıktır. Sorun. Belki yazı bitmiş olabilir, ama

bağlantı bitmez. Yattığında da, bağlantı sürekli devrede.

Sürekli devrede.

- Somuncu Baba’nın Ulu Cami’de anlattığı Fatiha’nın

7 tefsirini hep merak ediyorum. Bir türlü bulamadım?

- 7 ayettir. İkilidir. Birisi mekke’de, birisi medine’de

inmiştir. 7’in önemi de tamamen 7 nefis mertebesidir,

anladınız mı ? Tezkiye, nefis tezkiyesidir. Hepsi iç içedir. Hepsi

iç içedir. Hiç biri birbirinden ayrı değildir.

- Kendini çok gizlemiş ?

- Tek yaptığı hizmet ne ? Ekmek. Ama nasıl dağıttı o

ekmeği. Ne koydu ekmeğin içine o önemli, anladın mı? Un, su,

maya değil, acaba ne koydu? Allah herkese, herkeste o

güzellik mevcut. Vermesi içinde çeşitli yolları var. Ona ekmek

verdirdi, sana peynir verdirtir, ona yağ verdirtir. Ona şeker

verdirtir. Bir şey verdirtir mutlaka. Bazen sohbet verdirtir,

Sayfa 154

anladın mı? Hiç yani oturup vermeyen yoktur, veremeyen

vardır, anladın mı? Çünkü Allah hepsine yükledi.

Vermek zorundadır. Almak zorundadır. Sadece buna

sırt dönmek vardır. O da ne oluyor, şeytana kulluk ediyor. Olay

bu. Bu somun ekmek dağıtarak bulmuş, manasını onunla

kazanmış. Öyle bir nazar etmiş ki. Hem yemiş hem midesi hem

gönlü doymuş, bu çok önemli. Gönlü ve midesi doymuş,

anladın mı? Öyle bir nazar. Yani sen bir şey veriyorsun, onun

nazarı nedir acaba, biliyor musun? Nasıl nazar etti isen, o

zuhur ediyor meydanda.

Hakikati zevk etmeyince, dil de açılmıyor. Hep onunla

olmak istiyorsun, gece gündüz mefhumu da yok. Hep o

hakikatin içinde dönüp dolaşmak istiyorsun, onunla yoğrulmak

istiyorsun. O zevki tam aldığında oluyor.

Yapamıyoruz yok. Yapmak istiyoruz. Niyetimiz bu. Allah

o niyeti oldurur. Samimi niyet. Mutlaka gayret gelir. Heves

verir içine. İstek, arzu, istek verilir. Ama zarureti vardır. Evde

onu bağlayan birçok işleri vardır. Gelemez eyvallah. O gelemez

ise biz gideriz. İşte o kadar.

Allah yuvanızın bereketini daim etsin.

Bereket ne biliyor musun? Hak ilmi, Hak. Bu bereket

her yere yayıldığında, hem ruhta, hem bedende, hem evinde,

hem zikrinde her yerde o bereketi hissediyorsun.

Hepiniz huzur bulun. Şükredin, şükredin. Allah’ım şükürler olsun, hamd olsun, hamdü senalar olsun. Hamdü sena demek, hamd ve senalara, sena ses. Duy sesimi. Sen duyur bana sesimi.

Topraklarınız için toplanıp okuyun, seçim hakkı size

kalmış, ne zaman nerede istiyorsanız, sıkça yapın. Olduğu

kadar. İmkânınız buna elverdiği kadar dua edin. Çünkü çok

önemli bu dualar. Bir kişinin duası kabul olur, bütün evreni

Sayfa 155

sarar. Bunu unutmayın. Azız, çoğuz şeyinden geçin. Sayıyla

işimiz yok. İşimiz manadır bizim.

- Koç dediniz ?

- Geçit, geçit, o geçittesiniz. Akaid bilgileri veriliyor,

ağır gelebilir, çok ağır gelebilir. Bir tek anahtarı nedir biliyor

musun? Kuran. Hepsi, bütün o bilginin içeriği, mahiyeti,

Kuran’da mevcut. Zaten onu okuyorsunuz. Bu bilgilerle onları

devşirin, birleştirin, cem edin. Fark nedir, cem edin? Ne fark

cemsiz, ne cem farksız olur. İkisi bir bütündür. İster farkı seç,

ister cemi seç, öyle bir lüksünüz yok, ikisi bir arada.

Ezanlar okunuyor. Size davetler böyle de geliyor. O daveti boş geçirmeyin. Evet. Noktaladık yazımızı. Şimdilik bitti.

Salı günü toplanalım. Arzu edilirse cuma günü de dua için birlikte olalım. Kim nerede istiyorsa,

La ilahe illallah Muhammed en resullullah, Amin.

Sayfa 156

Sayfa 157

2013 Yılı

HAZIRAN ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 158

Kapak resmi : Thor’un miğferi

Açıklama : NGC 2359, Thor'un Miğferi olan etkileyici ismi ile birlikte, göz alıcı bir salma bulutsusudur. Tabii ki, bulutsunun kanatları hatırlatan görünüşü, bazılarını ona "ördek bulutsusu" demeye itebilir; Hangi isimle olursa olsun, NGC 2359, resmin merkezi yakınında görülen ve bir Wolf-Rayet yıldızı olarak sınıflandırılan aşırı derecede sıcak bir yıldızdan gelen enerji yüklü rüzgârlarla şişirilmiş, yaklaşık 30 ışıkyılı genişlikte, kabarcığa benzer bir bulutsudur. Wolf Rayet yıldızları, ender görülen ve saatte milyonlarca kilometre yol alabilen yıldızlararası rüzgârlar yaratan, çok büyük kütleli mavi devlerdir. Yakınlardaki büyük molekül bulutu ile yaşadığı etkileşimin, bulutsunun bu çok karmaşık biçimine ve kavisli şok dalgası* oluşumuna katkıda bulunduğu düşünülmektedir. NGC 2359, Büyükköpek Takımyıldızı yönünde, yaklaşık 1500 ışıkyılı uzaklıkta yer almaktadır.

Sayfa 159

Selam olsun, 04.06.2013

Selam olsun, ilahi rahmetin bereketi, üzerlerinize

olsun. Hak murad etti ise gerçekleşir günde. Hakkın muradı

dâhilinde ise her şey konur önüne, seçersin onu kendine. Neyi

murat etmiş, günü geceye, ayı güneşi yıldızı, her şey kula

hizmette. Sen nasıl olur da Hakkı görmez olursun, nasıl Hakkın

murat ettiğini çiğner, hedefini şaşırırsın. Sen nasıl ki, muradın

dışında yanlış hesaplar yapar, bunu cümleye mal edersin. Her

şey hayırdır bilinsin, zakir ehli ile zikre devam edilsin.

Selam olsun, selam olsun. Hak katından gelir selamlar,

Hak katına sizden de selamlar ulaştırılsın. Bile bile gelinir bu

dünya’ya, sonra unutturulur, dalınır nefsi hevaya. Sen nefsi

hevayı bildin ise, onun terkibinde yaratılmadın, sana onun

terkibinden akıtıldı. Onu sen tamamlayıp, zuhura geçirdin.

Hazır olun dedik, hazırlığa şahadeti ile merhaba, şahadedi ile

selamün aleyküm, şahadedi ile essalamün aleyküm ve

rahmetullah dedirtsin.

Ya Allah, ya Muhammed, ya huzur-u mahşerinde Ehli

Beyt aşıkları ile bir bütüne hizmette.

Ya Allah Ya Muhammed, Seyyid Ahmet El Rıfai, Seyyid Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Seyyid, Seyyid, Seyyid dendi ise bilinmez nerden gelinir.

Allah selamı cümlenizin üzerine olsun. O el verdi,

hükmü daim ileri, ileri yavrularım desin. Selam olsun.

Geçişe hazır. Bir köprü kuruldu, o geçilecek. Zorluklar

yaşansa da, bir gün o sizi, varılması gereken yere götürecek.

Perdeler açıldı, bırakın yüzler birbirini görsün. Perdeler artık

gerilmesin, ayrılık edilmesin.

Mademki yaratıcımız birdir. Önce ona, sonra halka

hizmet edilsin. Hizmet âşıkları, hizmet ehli olanları, hepiniz

Sayfa 160

elleri kolları sıvayıp, hizmete koşun. Neye hizmete koşalım

derseniz, hizmetin azından çoğundan geçelim. Daim hizmet

edelim. Her hizmet yapışında önce Allah rızasını başa koyup,

ona soyunup da koşalım.

Sevgiyle yarışan, sevgiyle kucaklaşır. Sevgi ile oluşan

sevgiden nasip alandır. Sevgi herkeste vardır. Onu kullanmayı

bilenler, er kişi meydanında sevgi savaşı yaparlar. Sevgi savaşı

olur mu deme. Sevgi de, savaş yok elbet. Sevgi savaşı,

sevgisiz olanlara açılır. Sevgi yarışı vardır.

Birçok yanlışlıklar da olursa da sabredelim. Çünkü

şahadet şerbeti hasmın elinden içilir. Bunu bilelim. Bir güzellik

zuhur edecekse, oluşanlar, onun bedelidir. Bunu bilesiniz.

Kayda geçmiştir, kaydın dışında değil. Kaydı zuhur etmiştir.

Onun bilincinde olun. Allah bize yeter sözcüğünü, dilinizden ve

gönlünüzden hiç eksiltmeyin.

Sen var git yoluna, yolun doğru ise, inandığın mutmain

olduğun yoluna. O yoldan çeviren olsa da seni, dönüp bakma,

bakma, Allah demen yeterli. Sana hedefin kapısını gösterir,

ondan bir seda ile gir içeri der. Seni koruyandır, gözetendir,

bil, ama ne var ki, bilinçle yaşayanların daha dikkatli olması

gerekir. Nedir dikkat etmeleri gereken nokta. Bir şeyi elde

edeceksek, daha fazla etrafa huzursuzluk vermemektir murat.

Al bayrağımız süzülecek. Akan kanlar kuruyup, bir gün

o yerlerde, güller bitecek.

Sen söylediğinle sınanırsın. Sen neyi diliyorsan onunla

yüzleşirsin. Sakın ola kayma bu yoldan. Sakın ola gönlünü

çürütme ehil olandan. Sen zaafın üzre de konuşma, her şey

ayan beyan ortada, neyi görmek istiyorsan, işte sergi

meydanında. Neyi duymak istiyorsan, kulağını aç, Hak için

dinle. Her şey ayandır, o kuluna. Yeter ki hidayet ehli Allah

kulu olalım. Önce insanlığın vasfında göründü isek, onu tam

anlamıyla yaşamalı.

Sayfa 161

Haydi, hoş olunuz, hoşça kalınız.

Bunu değerlendirip okuyalım. Murat üzeredir, bu çaba

ile koşuşalım. Yazılarımız daha değerli, dikkatli, anımsansın.

Unutulmasın. Ama şu bir gerçek, hep söyleriz. Yine de

söyleyelim. Asla Hak kitabının, Hak kelamının, önüne

geçmesin. Önce Kur’an ahlakıyla, Kur’an hidayet nuru ile

Kur’an hidayet üzere, tevhit üzere okuyalım, Adımıza bir yanlış

getirmeyelim. Bir tek Kur’an Hak kitabı vardır. Onun

gölgesinde olalım. Onu içimizde, onu zihnimizde, onu

kalbimizde ve yurdumuzda hep önder bilelim.

Şimdilik, La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Resulullah Muhammed en Resulullah.

- Atatürk’ten ilk defa seyyid ünvanı ile bahsedildiğini

duyduk.

- Hem hizmetlidir, hem himmetli, hem yol göstericidir,

hem de yolunda yürüyen izcidir. Hem gayb âlemi, hem dünya

hali aşikârdır. Birçok savaşları başlatan, kendinden değil, onun

izniyledir. Atatürk’e selam olsun.

Kim ne derse desin, tıkayın kulakları, kim ne derse

desin, her kadehi dudağına getireni, ayyaş mı sanırsın bre

gafil! Sen onun üzüm şarabı mı, aşk şarabı mı olduğunu

nereden bilirsin? Biz içiyorduk, neydi, ne için içilirdi, sen bilir

misin, bre gafil! Günahtır, günahtır diyenler var ya!

Kuran’da içki günah, neden günah? Çünkü içki içen

hem bedenine zarar veriyor, hem çevresine, onlara günah.

Edebinle içene, edebiyle içene, ahlakını kaydırmayana günah

değil. Seni eğer yanlış yapmaktan, öfkeden, zehirli dilden

koruyorsa, o mubahtır. Unutmayın, bir de Kuran ayeti vardır.42

42 Nisa Suresi – 43. Ayet : “Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ takrabûs salâte ve entum

sukârâ hattâ ta’lemû mâ tekûlûne ve lâ cunuben illâ âbirî sebîlin hattâ tagtesilû” Türkçe anlamı : “Ey iman edenler! Sarhoşken -ne söylediğinizi bilinceye kadar-, bir de

cünüp iken -yolcu olan müstesnâ- gusül yapmadıkça namaza yaklaşmayın.”

Sayfa 162

Dilin ne dediğini anlamadıkça namaza durma. Demek ki içki

toptan kaldırılmış değil.

Kula gönlünce, ne yapması gerekiyorsa, doğruyu yanlışı

bilen odur. O karar verir, kimsenin üzerinde baskı kurarak, bir

yere varılmaz, haşa! Bu günahtır aslolan, bu günahtır.

Bir olay olursa, önce sebebe bak. Sebep neyi zuhur

edecek onu tevekkel ile bekle, hayır, hayır elbette hayır. Hiçbir

şey boşuna verilmez. Ayağımın tozuyla gelirim dedik. Dünya

günümdeki gibi yardım ederim dedim. Sözümün eriyim,

sözümde durdum. Yağız ata bindim de, binek taşına atımı

bağladım.

Selam olsun. Selam olsun. Yalnız Dünya’nızdaki isimler

mi ayaklandı ? Ya, bu âlemde hiç üzülen yok mu? Bu âlemde

hiç dua eden yok mu? Sen ben yok. O âlem bu âlem yok. Hep

bir âlemin içindeyiz. Dönüş ordan orayadır. Unutulmasın.

İnşallah sonucu Hayra bağlanır, Evet, bu kadar. Çok defalarca

verdik bunun işaretini.

Çok büyüklük etme dostum. Bir gün kafan yere eğilir.

Benim, benim deme, sen kimin hükmünce, kimden aldın,

kimden ne verirsin. Önce kul olduğunu unutma. Sen kulsun,

insan olmanın yollarını ara. Önce insan ol. Sevgi ile yaklaş,

öfke ile değil. Bunlar her birinize birer ibret, her birinize birer

ders. Siz öyle olmayın. Kim etiketinden ötürü, ne olursa olsun,

asla onu küçük görmeyin. Gerektiğinde onun seviyesine inin.

Ama şer’e değil, elbet Hayır için. Hayra alet olun.

Dedik ya yıllar önce, arada bir fakir sofralarına oturun.

Gidin fakirin yemeğini rızkını yiyin demedik. Birlikte onlarla

lokmayı paylaşın dedik. Bu tevazu sahibinin, hoşgörünün

olduğu insanlar için, bu verilir. Bunları yapın dedik. Her şey

zuhura tabidir. Unutma. Sevgiyle yaklaşın, küçük görmeyin.

İnsanlarla iç içe olun.

Sayfa 163

Allah bir şeyi zuhur edecekse, dedik ya, onu değişik

yollardan zuhur ettiriyor. Orada bozuluş burada oluş meydana

geliyor. Bunları verdik, şimdi yaşıyorsunuz. Sürekli ressam,

tabloya bir resimler çiziyor. Onu seyrediyor, sonra onu siliyor,

yerine bir başka resim zuhur ediyor. Hepsi bu, evet, Allah

hepinizden razı olsun.

- Şeriat ilmini yaymaya çalışıyorlar. Esasında hakikat

zamanına geldik yani, hakikat ilminin yayılması veya zuhur

etmesi gerekmez mi ?

Bunları geçtik biz, bunlar çoktan geçildi. Kimi yarı yolda

kaldı, kimi geçti. Hakikat yolunda olanlar, şeriatta kalanlar.

Orta yolda bulunanlar. Sürekli değişim içinde, herkes aynı

hakikate ulaşacak diye bir şey yok. Ne namaz, ne oruç, ne hac,

inanın hiçbir şey, bunlarla her şey tamam değil. Hiçbir şey

bunlarla tamamlanmaz. Evet dinin vecibeleridir. Olması

gerekendir, farzdır. Ama tek bununla da yürünmez.

Yapılması gereken öyle çok şeyler var ki. Onları, işte

Ehli Beyt’in ahlakıyla ahlaklanmak bu. Onlar ne yaptı. Onlar

neleri hoş gördü; neleri hoş görmedi diye bir şey olmadı. Onun

için, onların Hayatları yaşamları örnek alınması gerekir.

Bugüne kadar kapalıydı. Artık Allah izin verdi. Dostun

Ehli Beyt hakkındaki sözlerini bile eleştirenler oluyor. “Gerek

yok, sır çünkü konuşma; hiç gerek yok, konuşma” diyenler

hala var. Ama o öyle bir cesaretle ne dedi: “Eğer bununla

sınanacaksam, bununla başıma bir şey gelecekse varsın

gelsin” dedi. “Gelsin. Onu bana açtıran Allah’ıma hamd olsun.

Niye kapalı kalsın. Niye onlar tanınmasın”. İnşallah vesile

olunsun.

Herkes sorumludur. Kendini biliyorsan, bir şeyleri iyice

öğrendin ise, yavaş yavaş aşılamak zorundasınız. Ehlibeyt

aşkını, Ehli Beyt sevgisini. Onların ahlakıyla ilgili dersleri

sunmak zorundasınız. Sen biliyorsun, bu bilgi bana kalsın.

Yanlış anlarlar dedin mi, görevi çeker alırlar. Sahip olun

Sayfa 164

göreve, korkmayın. O ne der, bu ne der. Şimdi hemen çıkın

yola demedim. Bu bilgiye sahip olun, o bilgiye sahip oldukça,

damla damla aşk akar içinize. Her an onları düşünürsünüz.

Onlarla yatar onlarla kalkarsınız, o hale gelin, o hale gelin.

- Andığınız yerdeyiz diyorlar zaten.

- Uzak değil.

- Kalplere hükmedebilir mi?

- Hayır. Bir tek O. Kalpler teselli edilir. Kalplere sevgi

yüklenebilir, sevgiyle. Kalp Allah’ın nazargahıdır43, sadece

Allah hükmeder ona. Sadece, Allah hükmeder. İşte Allah’ın

hükmüne boynumuz kıldan ince. Ya soruyu soramadın. Ya da

sorunun ne olduğunu bilemedin.

- İnançsız birinin kalbine inancı Allah’tan başkası

koyamaz değil mi?

- Hayır. Ne dedi, Kur’an ne diyor? Sen zorlamaya

memur değilsin. Peygamberimize hitabıdır, sen zorlamaya

memur değilsin, bırak herkesin bir günü, zamanı vardır. Bir de

hidayete erecekler, O’nun gözetimindedir. Ermeyecekler de,

onlar ayrıdır. Allah kimi Murat etti ise, o hidayete erecek.

Etmediğini de sen ben ettiremeyiz. O onun hükmünde onun

iradesinde. Sadece dua etmelisiniz. Dua ile “Allah’ım ona da bu

bildiklerimizden nasip et. Ona da hidayet nurunu nasip et. Bize

de nasip et, Ona da nasip et” diye bu şekilde.

Allah’ın ilahi planda, kaderinde yazıldı ise, Levh-i

mahfuzda yazılı ise, ona, bir gün, o hidayet elbisesini giydirir,

çıkarır karşına. Senin hidayetini alaşağı eder. Bu böyledir.

Sadece dualarla yakınlaşabilirsiniz. Dualarla teskin teselli

43 A'raf suresi 54. Ayet : İnne rabbekumullâhullezî halakas semâvâti vel arda fî

sitteti eyyâmin summestevâ alel arşı, yugşîl leylen nehâre yatlubuhu hasîsen veş şemse vel kamere ven nucûme musahharâtin bi emrihi, e lâ lehul halku vel emru, tebârekallâhu rabbulâlemîn.

Türkçe açıklaması : “Şüphesiz ki Rabbiniz Allah, gökleri ve yeri altı günde yarattı, sonra Arş’ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu). O, geceyi, durmadan onu kovalayan

gündüze bürüyüp örter. Güneş, ay ve yıldızlar emrine boyun eğmiştir. İyi bilin ki yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir!”.

Sayfa 165

edebilirsin. Onlara da kapalı olanlar var. Sabırla

beklemelisiniz.

- Yemeği sonraya bırakın dediniz ?

- Oruçlu farz edin kendinizi. Gaflet içinde değil, Hayret

içinde olun. Çok yediğiniz zaman rehavet çöker.

- Sidretun Münteha’ı açıklar mısınız? Necm Süresi 7 -

8. Ayette geçmekte, miraçla ilgili.

- Hakikatin bir mucizesi. Hakikatin mucizesi. Ona

inanmayan büyücü diyen müşriklere, Allah’ım onlara bir şey

göstermek istedi. Önce ayı ikiye böldürdü. Ondan sonra da

Miraç olayını yaşattı. Aslında bunlar insanoğluna birer delildir.

Peygamberin yolunun doğru yol olduğu, Allah’ın da bütün

kudrete sahip olduğudur. Onun zikri ile münteha’nın faziletini,

ahkâmını, bilerek, zikretmek.

Bu miraç olayını, birçok hadislerde, farklı şekillerde

yazar. Musa’da peygamberimizin konuşmasını yazar.

Müslümanlara, ümmetine, namazın hikayesini yazar. “Git bir

daha sor Allah’a, 40 rekât fazla gelir bu ümmete, indirebildiğin

kadar indir”. Bunlar, hepsi safsatadır.

Asıl miraç, kulun kendi içinde de yaşanır. Onun,

hakikatin, hakikat bilgisidir, gayb ilmidir. Bunu hiç kimse

rastgele bilip yazamaz. Yazılanlara da inanıp uyulamaz.

Öyledir, böyledir deyip, üzerinde de durulmaz.

Bu çok farklı bir olaydır. O’nu orada gezdirdi. Makamını

gösterdi. Hakikatin ve hakikatin dışında olan bütün makamları

O’na bir bir gösterdi. Dünya halinde iken bu gerekli miydi?

Tabii ki gerekliydi. Burada yaşar, her mümin olan, mutlaka

miracı yaşar ve yaşıyor da.

Kimi der ki açık seçik uyanık iken gitti. Kimi der ki

uykuda gitti. Kimi der, ayan beyan, herkesin gözü önünde

miraca yükseldi. Ata bindi, deveye bindi, uçağa biner gibi... Bir

yığın şey söylendi. Ama Hz. Ayşe ne dedi: “O miracını gözleri

Sayfa 166

kapalı yatarken yaptı”. Demek oluyor ki rabıta halindeyken,

ruhen yapıldı bu yolculuk. Bedenen değil.

Birçok ruhsal yolculukta bunlar mevcut. Her kulun da

miracı vardır. Öncelikle namaz. Namazın dışında da olur. Bir

olay gördüm, yakaza hali, uykuda mıydım, uyanık mıydım? O

da bir miraç halidir. Gitti gezdi geldi ama Rahmani olanlar için.

Buna yakın birçok olaylar vardır. Ama hiç biri Rahmani

değildir.

Bazı müstesna kullarına, Allah bire bir, o olayı yaşatır,

gösterir. Cenneti gösterir, cehennemi gösterir. Unutmayın.

Ama ne olursa olsun ehil olanlara anlatın, ehil olmayanlara

anlatmayın.

Evet, başka sormak istediğiniz.

- Ölmeden önce ölmek mi ?

- Ölmeden önce ölmek nedir, önce onu çok iyi

bilmemiz gerekir. Orda varlık yok. Silkinmiş halde, bir tek

Allah için vardır. Varlığı Allah katındadır. Hepsi bu. O ölmeden

ölmektir, her gelene eyvallah. Aç kalırsa şükür Allah, tok

olursa eyvallah. Yese de olur, yemese de olur, her şeyin başı

sonu Suphanallah. Olay bu.

- Sidretun Münteha sınır mı oluyor? En üst sınır mı?

Peygamberimizin varabileceği yer. Şimdi o gayb

âlemine girer. O kadarı bize de yasak. Siz öğrenemezsiniz. Ne

dedik, gayp bilgilerini bir yere kadar veririz ama gaybı asla

veremeyiz. Biz bilmiyoruz, size verelim. Kuran’da Allah kulunu

açar. Onun nasıl bir şey olduğunu. Hem sınırdır hem mahaldir

aslında. Bulunduğu yer. O miracı yaptığı yer.

Evet, bu kadar. Allah razı olsun.

Sadece Kur’an’ın dediğine uyun. Ehli Beyt Kur’anı da,

onunla onu karşılaştırın. Ama çok hadisler, tevatür hadisler de

doğrudur. O Allah’ın sahabeleri, peygamberimizin ağzından

çıkan sözleri yazdığı, sayısı çok az olan, bunlara, muteber

Sayfa 167

edin. Ama bırakın hadisi. Her şeyin başı sonu Kur’an.

Okuyacağınız tek kitap o. Her hadis, doğru hadis değildir.

Sahih olanlar var, bir de tevatür olan var.

Niye hadis okunur, fetvalar hadis üzerinden verilir. İşte

Kur’an’ın dışında yaşar. Kur’an’ın hükmüne uymayanlardır,

bunları yapanlar. Tamamen Kur’an’ı çok iyi bilirse insanoğlu,

söylenenin hadis mi, Kuran’dan mı olduğunu hemen anlar. Hiç

kaçarı yoktur.

Evet. Şimdilik dua edin, konuşun, sohbet edin, yine yazı

gelecek ama çok önemli şeyler var. Onun için aralı veriyoruz.

Bir de yazılara biraz önem verin, yazılmasına da önem verin.

Çalışmaya öğrenmeye de önem verin.

- Geçiş dönemi denmişti, bununla ilgili bilgilerin

aktarılacağı söylenmişti,

- Geçiş dönemi de, biraz üzerinde durulsun. Üzerinde

durulsun. Bunlar boş değil, başka şeylere önem verip, bunu

ertelemeyin. Başka şey değil bunlar. Biz her şeyi biliyoruz, her

şeyi görüyoruz. Sizleri hiç mi, hiç üzmek istemiyoruz.

Muradımız üzmek değil, bir araya toplamak. Ama dikkate

alınmıyorsa, biz de bunu söylemek için, vazifeliyiz.

İşini erteleyebilir, evde bir çok şeyleri ihmal

edebilirsin, onu anlarım, yazı içindir, onu anlarım, ama bunlar

yoksa, görülüyorsa ruhsal âlemden, size bırakıyorum, başka

bir şey de demiyorum.

Çok zor bir dönemden geçiriliyorsunuz. Amaç, ders,

başka bir şey değil, amaç hizmet başka bir şey değil. Bir gün

gel, bir gün gelme. Dünya işine öncelik verilmez, Hak işine

öncelik verilir. Bu çok önemlidir, çok önemlidir. Sonra elde var

sıfır, sıfır olmasın.

Yani, daha dosttan şunu rica edecektik, Herkese bir

duyuru, ya evet, ya hayır. Onun için, onu da üzmek olmaz. Çok

ağır bir yükün altında. Bunu hepinizin bilmesini istiyordum.

Sayfa 168

Birçok sorumluluğu üstlenmişken, bu ikinci ve üçüncü değil,

bu sorumluluk her şeyin üstünde görülüyorsa, ona da vebal

yüklemek olmaz.

Ya evet varız, ya da hayır. Böyle devam ederiz, ya

varız, ya yokuz, tek cevap, bak dostça, dürüstçe konuşuyoruz.

ya varız, ya yokuz….

- Çok önemli, hizmet lazım, yazıların yazılması, kitabın

basılması, her şey, yani, varız derken, her şeye evet demek,

Dünya işini öne koymadan. Hep beraber, organize olmamız

gerekiyor. Bir tek kişiye değil.

- Hiçbir zaman, bir kişiye verilmez, her zaman

paylaşım şart.

Dosta gidelim, postu serelim dersen, yolun kısalır.

Dosta gün geçirmeye değil, öğün geçirmeye değil. Buradaki

dost, Hak Hak, Allah, tek dostumuz var bizim, Allah. Sen ben

dost olabiliriz. Ama onun ötesinde bir tek dost var, onun için

biz buradayız, onun için biz buradayız… Anladınız mı?

Yani gideyim, günüm geçsin değil, ellerinizde

malzemeleriniz var. Bir şey üretin onu getirin. Haksız isek,

haksızsınız da diyebilirsiniz.

Birçok işlerin ters gitmesine sebep olur. Birçok sağlık

sorunları da yaşayabilirsiniz. Birçok olumsuzluk halleri

üstlenebilirsiniz. Çünkü bir sözden dönüş olduğunda, bak

bugüne kadar vermedik, bugün olması gerekiyordu, bugün

veriyoruz: Hak yolundan dönülmez; ihmale hiç mi, hiç

gelinmez, çok ciddi, disiplinli, çok ciddi ve disiplinli olunmalı.

Bizi varlayan bir tek Allah’ın dostluğudur. O sofrayı O kurdu

bize. O izin verdi de kuruldu. Bu sofranın kıymetini biz

bilemezsek elimizden alırlar tabağı, alırlar nimeti, kısmeti.

Bunu böyle değerlendirelim. Biz kurmadık, O kurdurdu sofrayı.

Eyvallah, eyvallah eyvallah, düşünmek gerekir.

Sayfa 169

- Bir soru sorabilir miyim? Arşı taşıyanlar kimlerdir?

- Vazifeli meleklerdir.

- Ademden önce kim, yaratılmıştı ?

- Bir çok ademler gelip geçmiştir. Bir tek Adem değil.

- Ondan önce ?

- Kainat,

- Ondan da önce?

- Adem.

- Ondan önce ?

- Bir çok Ademler.

- Ondan önce ?

- Sen nerelere götürmek istiyorsun. Sen bugünün

Âdemini sor bize, bugünün Ademini. Sen geçmişteki Âdemi

bırak. Evladım çok çok uzun hikâye. Aslında görünen bir şey

yok ortada. Kulda sen, O da sen. Ne bilgiler var ama. Gevşeklik

gördüğümüz zaman bunları biz de kısıyoruz.

Böyle bir hareket, bir çabukluk, bir şeylik olsa, bir

koşuşma olsa, neler yüklenecek ama, biraz da böyle. Çünkü bu

ilim öyle böyle değil, bir Akaid ilmi, çok kolay bir ilim, elde

edilmesi kolay bir ilim değil biliyor musunuz?

- Kavrayamadık zaten, bir kere denmişti bizlere,

yavaş yavaş verilecek diye,

Üç kişi de olsa veririz. Öyle sözleştik yazılarımızda

mevcut. İki kişi de olsa verilir. Hiç önemli değil. Olmadı mı

oldu. Tek dosta verdik. O da oluyor. Ama bu yolculuğa birlikte

karar verildi ise, bu sofra sizlerle birlikte kuruldu ise, bu

sofrayı derleyip toplamak yine sizlerle bir olur. Olay bu. Bunun

dışında başka bir şey yok.

- Keyfi değil, disiplinli bir çizgi de olunması

gerekiyor, diyorsunuz,

- Olması gerekiyor idi, geç bile kalındı. Yani belli bir

ölçüde, çizginin dışına çıkmadan, tek istikamette.

Sayfa 170

- O zaman bizden istediğiniz, başka yöne, hiçbir şeye

kaymadan, aldığımız bilgiler vardır, A bilgisi, C bilgisi, şu değil,

tek bilgimiz Kur’an ve verilen yazılar.

- Yazı, yazı, bakın yazı kesilebilirde, hiç konuşturmaz

Allah, unutmayın. Onun izni olmadan dudak oynamaz. Kur’an

okunması, Kur’an’ın öğrenilmesi daha ziyade. Okumak değil

öğrenmek önemli. Size dikkat ediyorum, evlerinizde bile

araştırmıyorsunuz. Orda bir söz duydun, mesela, “şia ne

demek”, okudun, “şia ne demek”, “et bağı” ne demek, “onun

etbağısı” diyor ne demek, onları araştırmanız, yani ne kadar

araştırmaya meraklı meyilli olursanız; Allah size kendi

katından verir, akıtır. Yani öğrenmek için bunları yaparsanız,

O’nun ne olduğunu öğrenebilirsiniz.

- Başka dinlerde, başka inanışlar, onların arasında

bağlantı kurmaya çalışmak, yeryüzüne gelmiş geçmiş bütün

dinleri araştırmakta bir hata var mı?

- Başka dinleri de, öğrenin. Tabii ki, Tevratı okuyun,

İncili okuyun.

- Onların arasında bağlantılar var, hatta kabilelerdeki

inanışlarda bile bağlantılar var,

- Evet, hepsini öğrenmek güzel, eğer ilgi alaka

duyuyorsan. Öğrenilmezse yanlış, öğrenmek zorundasınız, ilim

budur işte.

- Yani islamın dışındaki dinleri öğrenmekte bir

sakınca yok.

- Tabii ki, hiçbir sakınca yok. Ne kadar öğrenirsen

öğren. Neyi öğrenmek istiyorsan öğren.

Ne yolun uzunu, ne kısası, sizi üzmesin. Murat ne ise, o

takip edilsin. Buraya ne üzere gönderildiğinin, farkında isen,

onda kavi kıl. Onda sabit ol.

Sayfa 171

Nasıl bir ahit yaptım dediğinde, yaşadıklarına bir bak.

Mutlaka o ahdin bir parçasıdır. Orada verdiğin sözde, burada,

ona uymamak olmaz. Uyduğun nispette yardımı da gelir. Ne ile

gelir dersen, o ilahi nefeste. Neyi gizlersen gizle, bir gün,

mutlaka olacak o zuhurda. Tıpkı toprak gibi, ne ektinde

çıkmadı meydana. Sırları ele verir, kapalı olanı, açığa çıkarır.

Hakkın muradı o yönde işleyişte.

Geldik gidiyoruz. Mutlaka iyi bir karşılanma

beklemektir. Hangi ahlakı koydun ise kefene, onunla

gideceksin o yere.

Birçok suretler vardır. Kur’an da bu mevcuttur. Kimi

maymun kimi domuz örneği verilir44. Bu ne demektir. O halde

de, orada olan insanoğlu vardır. Niyetler ve fiiller, o sureti

oluşturur sende. Onun için bunları iyi değerlendirin. Hangi

halde o suretler oluşur. Hangi halde güzel suretler oluşur.

Bunları bulun. Bunlar hep bu dersin içinde yer almıştır.

Kabiliyet istidat yer almıştır. Eylemler, haller, düzenler ve

yollar bu dersin içinde yer almıştır. Hangi yolu takip

edeceksen, senin niyetin ve gönlün o yolu açacak sana. Kaçarı

yoktur bu işin.

Bu iş öyle bir iştir ki, geldiğin yerde sözleşmen var. O

sonra gösterilir gözüne. Sözünü ne çabuk unuttun. Ahde vefa

bu mudur denir sana. Ahde vefası olmayanın, gidip döneceği

birçok kapı vardır. Aradığını bulamaz. Yerinde, sabitte

kalamaz.

Birçok veliler vardır. Birçok hizmet erleri vardır. Yol

Hak yoludur elbette. Ama o yolda gidilecek, nasip farklıdır.

44 MÂİDE suresi 60. Ayet : “Kul hel unebbiukum bi şerrin min zâlike mesûbeten ındallâh men leanehullâhu ve gadıbe aleyhi ve ceale min humul kıredete vel

hanâzîre ve abedet tâgût ulâike şerrun mekânen ve edallu an sevâis sebîl”. Türkçe açıklaması : “De ki: “Allah katında bundan daha kötü bir cezanın bulunduğunu size haber vereyim mi? Onlar Allah’ın lânetlediği, gazap ettiği, içlerinden maymunlar ve

domuzlar yaptığı kimselerle Tağut’a tapanlardır. İşte onlar mevki bakımından daha kötü olanlar ve doğru yoldan daha çok sapmış bulunanlardır.”

Sayfa 172

Kimi yazı ile gider. Kimi Kur’an kelamı ile. Kimi Kuran’dan

uzak, sadece zikir ile kimi zikirden uzak sadece ilahi bilgilerle.

Biz deriz ki önce Kur’an, sonra tasavvuf. Tasavvuf

Kur’an’ı açan; tasavvuf ahlak değerlerini kula bildiren;

tasavvuf kabiliyet ve istidatları geliştiren bir ders kanalıdır.

Birçok kanallar olduğu da söylenir. Kanal tektir, Allah’ımın

kanalı, Rahmani kanal tektir. Birçok kanallar olabilir. Birçok

varlıkların olduğu gibi. Bağlandığınız kanal çok önemlidir. Sizi

Kuran’dan uzaklaştırıyorsa, durun düşünün içinize dönün.

Hemen orayı terk edin. Kuran’la buluşturuyor, Kuran’la

kucaklaştırıyorsa, o kapı da kul olun.

La ilahe illahlah Muhammed en Resulullah.

Allah’ım her dileğe yetişir. Allah’ım her niyete el verir,

geliştirir. Allah’ım kimin işiyle meşgul isen, sana o yönde

yardımcı güç verir. Allah’ım bir yudum su verene, Derya denizi

bahşeder.

Eyvallah dostum eyvallah. İçinden geçene de eyvallah.

Geliş güzeldir, gidişte güzel olacak. Nefes aldığın

sürece o murat sende baki kalacak. Eyvallah, eyvallah. Hadi

salâvat getirelim.

Allahümme salli ala seyyidina, muhammedin inne bi

ümmiyyi ve ala alihi ve sahbihi ve sellim. Amin

Her ezan okunduğunu duyuşta, Allahümme lebbeyk(3

kere) deyin.

Sayfa 173

Selam olsun, 14.06.2013

Selam, selam diyerek geliriz, sohbetin kapısıdır bunu

biliriz, o sohbette Hak adı varsa bunu misli ile alır, misli ile

irşada45 geçiriz. Hayra dayalı dileyişler Hak izni ile gelmiştir,

neyi yaşıyorsak yaşayalım her olayda tevekkel olmayı huy

haline getirelim.

Fasıl fasıl yaşadığımız o fasılda Hayata geçirilecek

bilgileri taradığımız o günlere gelinir, O günlerde Rabbim der

de el açar, kah üzülerek kah sevinerek hamd ederiz. Seyrimiz

haddi aşanlaradır, seyrimiz geçmişten geleceğe

yaşananlaradır, onun lutfu ile kabul ettik, onun lütfu ile Allah

demeyi öğrendik.

Bilerek yaşanmalı onun üflediği nefesi46 adalet üzere

alıp vermeli dedi. Pir sultan abdal söze girdi ayyuka çıkan

sesler, tozu dumana katan üstünde oturup koşan atlar, her

oturanın elinde bayrağımız, önce komutanın sonra islamın

bayrağı elden düşmesin, bırakmadık göçümüze kadar takipçisi

olduk ifrata düşmedik. Sözüm savunmadan uzak gelen her

belaya boynumuz eğildi, Allah’ım senin takdirindir deyip ruhu

bedenden teslim edildi.

Ne ayrıya ne gayriye sözüm yok, her şey ondansa

madem, söze ne hacet, otur şükrederek yaşa, bana

dokunmayan yılan bin yaşasın deme, bu nedir bilir misin? Ne

bela isterim ne kavgaya karışırım, bana her şeyin en güzelini

ver Allah’ım. Peki de, can boğaza dayandı ise bir gün o kulu da

45 İrşad : Mü'minleri dinî görevlerini yerine getirmeye çağırmak.

46 SÂD suresi 72.ayet :” Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fe kaû lehu sâcidîn(sâcidîne)”.

Türkçe açıklaması : “Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!”.

Sayfa 174

sınanacak ise, sen bu lafı nasıl dersin. Hayra şerre hazırız,

Allah’ dan gelen her şeye, bu bilinç ile yaşayalım, mezhep

ayrılığına düşmeden mezhebimizde olanı olmayanı bu bütünün

içinde var sayalım. Hepimiz birdeyiz, hepimiz onun izindeyiz.

Hayırlar olsun “Allah” sonunu selamete getirsin.

Üzüntü olmasın, sadece duacı olun, yanlış hesap yapanların

inişlerine seyirci kalın.

La ilahe illallah Muhammed en Resul ullah.

Adım adım gelinir, her gelişte yeni bir serüven

gösterilir. Gece ayrı, gündüz ayrı deme hepsi birbirini

tamamlar. Hem seni, hem geceyi, hem gündüzü, hem gök

âlemini, hem yer âlemini her şey dönüştedir, Allah’a

hizmettedir, sanma her şeyden uzak bir kenarda işlevsizdir.

Dönüş günlerinin sayılışı dostun anlattığı gibidir, yine de

doğrusunu “Allah” bilir demelisiniz.

Oluş ve bozuluş tekrar edilir. Ancak bunlarla günleri,

geceleri, ayları, yılları sayabilirsiniz, gece ile gündüz ona

nispettedir. Dost o dur ki, dostu dost ile buluşturan, dost o dur

ki, dostu Kuran ile kucaklaştıran, dost o dur ki, her zorluğu

kendinde bilip dostuna öyle yaklaşan.

Bende olmadı bende bir şey yok deme, ola ki bir gün

sende aynı hataya düşersin. Dostunda bir yara varsa sende

olduğu zannını verip onu öyle kucaklamalısın. Sakın bende yok

bir şey deyip bir kenara çekilme. “Allah” böyle kulunu istemez.

Daim hizmet etmeni bekler. Daim hizmette olup daha da

hizmet imkânı nasip et Allah’ım demeni bekler. Bu o kadar

güzel bir ahlaki değerdir ki, her biriniz bunu yaşayarak

öğrenmelisiniz ve bilerek yaşamalısınız. Hayra yönelik

işlerinizde sanılmasın unutulursunuz bunun hiçbir açıklaması

olamaz, Hak katındadır onun mükâfatı.

Bil, duy ve gör, nefesin sayısınca andığını ve neler

verdiğini bil, o sana yeter.

Sayfa 175

Ruhi hizmetleri ertelemeyin, Hak muhabbetinde daim

birlikte olun, muhabbet insanı oluşa hazırlar, muhabbet kulun

bilmediğini öğretir, muhabbet kulun tekâmülünü sağlar,

muhabbet kuluna hizmet kapıları açar. Rabbim bunu ister,

kulundan. Diğer muhabbetler de olur elbet, onların sonu çok

çabuk gelir ama Hak muhabbetinin sonu sonsuza kadar

gelmez. O sonlanamaz yorgunlukta olmaz, uykusuz da kalsan

uykusuzluktan şikayetin olmaz, hazır olalım hazırlıkta olalım,

daima hazır bulunalım. Neye diye soruyorsunuz, mutlaka

olaylara hazır olun dua edin, hatta birlikte olmanızı öneririm

sizlerce mümkün ise.

Dost odur dost budur demeyin, kimin ağzı Allah der ise,

onunla oturup paylaşın. Bildiğini bilmeyenden öğrenirsin,

sorunu sorup cevap alırsın, sen sorunu bilmezsen alacağın

cevabı nasıl fark edebilirsin, sorunu bilmeyenden öğrenirsin

dedik, ne demek bu? Bunlar o kadar önemli derslerdir ki,

hakikatin zuhuru bu nispette olur. Nerede olur Hak

muhabbetinde olur. Yoksa evinde otur bir çok zuhurat bekle

mümkün değil.

Bir Hak muhabbeti oluştuğunda sizler belki göremez

fark edemezsiniz, bazıları bunu fark eder. Öyle zuhuratlar olur

ki, sizlerde şaşar bana neler oldu dersiniz. Hazır olun hazırlığı

tamamlayın, bir gün gelecek ki o hazırlığın sebepsiz yere

olmadığını anlayacaksınız. Bir gün gelecek ki bu hadiselerin

vukuatında birçok güzelliklerin zuhurunun meydana çıkacağını

görecek bileceksiniz.

Haklıyı haksızı yargılamak hiç birinizin elinde değil,

böyle bir görev üstlenmedik. Biz sadece onu idrak etmekle,

üstlendiğimiz görevi ifa etmekle mütevekkil kul olmayı

öğrendik.

Atatürk denilir her an ismim zikredilir. Atanın

askerleriyiz denilir her an beni oraya davet ederler. Bunlar

bilinir, bunlar övülür boşuna uğraşmadın diye Allah’ıma hamd

Sayfa 176

ve şükür edilir. Allah’ım cümlemizi zor günlerden kurtarsın

yavruların Allah bilinci ile yaşamalarını neyin yararlı neyin

yararsız olduğunu idrak etmelerini nasip etsin.

Doğru olan yerden yanlış çıkmaz, doğruluk mizacınsa

yanlış zuhur etmez. Gel dost gel, ne giyim deme, ister kaftan

giy, ister mintan, ister kefen giy ister entari, hiçbir şey fark

etmez, sen sen değilsin ki onları tayin edebilesin. Sen önce

kendi hazırlığını yapmalısın ki, nereye davet edilirsen orada

yerin hazır olsun, oraya icabet edebilesin.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Anılırsa adım gelirim, hem de koşarak gelirim. Zor

gelmez bayraklarımız dalgalanır da, Atan kendini ağırdan

satmaz. Eyvallah, eyvallah.

- Ülkeyi bölmek mi istiyorlar?

- Yanlış hesap, bunları geçin sadece dua edin.

Allah’dan ne kadar kaçarsa kaçsın bir gün birine toslayacak.

İnsanoğlu böyledir, kandırdığını zannediyor, herkes için bu

geçerli, onun için değil sadece ama öyle bir yerden darbe gelir

ki, o halde oluşumunu da beklemez, gideceği yer bellidir.

- Yani, Allah ile aldatmak oluyor,

- Çok açık,

- İsra47 suresindeki “yedi gök”ü anlatabilir misiniz?

- Yedi alem, melekut alemi ceberut alemi, lahut alemi,

misal alemi, bunlar birer mertebedir ve yedi gök. Ve Allah,

orada istiva etmiştir der Kuran ayeti, peygamberleri, nebileri,

velileri, evliyaları. Hepsinin yerleri mevcuttur kat kat. Sıra

sıra, yedi kat gökyüzü mertebeleri anlatır.

47 İSRÂ suresi, 44.ayet : “Tusebbihu lehus semâvâtus seb’u vel ardu ve men fîhinn, ve in min şey’in illâ yusebbihu bi hamdihî ve lâkin lâ tefkahûne

tesbîhahum, innehu kâne halîmen gafûrâ”. Türkçe açıklaması : “Yedi gök ve yer, bir de bunların içinde bulunanlar Allah’ı tesbih ve

tenzih ederler. Hiçbir şey yoktur ki, O’nu hamd ile tesbih etmesin. Fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O halim olandır, çok bağışlayandır.”.

Sayfa 177

Allah, insanın içine adaleti yerleştiriyor, her var

edilende bu mevcut, fıtratında bu mevcut. Onu kullanması da

kulun cüzi, özgür iradesine bırakılmış. İşte zevki sefa kendi

çıkarını düşünüp milletin acılarını yaşadıklarını hissetmeyen,

Allah, bunların şerrinden korusun. Hep buna dua edin.

Gayret sizden, izin Haktan. Veli gelir önünüze dile der,

Allah’ın kulu ne istiyorsan verelim yeter ki Hak muradı içre

olsun. Sen yol iste yolluğunu Allah hazırlatır, sen hakikatin

ehli olmayı dile, Allah, önce sınavlara tabi tutar o sınavları

fersah fersah geçtiğinde, belli bir yere gelirsin, yardım almaz

mısın sınavda elbet alırsın.

Allah’ın sınav ettiği kulları aslında kendine seçeceği

kullarıdır bunu unutmayın. Her zorluğu yenerim de deme,

Allah murat etti ise yenmeme çaba göstermemi nasip et

Allah’ım de. Sarıldığın bir tek hakikat olmalı onun ışığı altında

cümle erler ile toplanıp, Allah, Allah zikri ile Allah’ı övmeli.

Övülmeye layık olan sadece O’dur, varlığı size giydirende

O’dur48. Varlıktan soyunmak ise sadece sizin gayretiniz

istidadınız kabiliyetiniz üzeredir, onları geliştirin bu dünya

onlar için bir imtihan aracıdır.

Her şey burada hazırlanır. Senaryolar burada yazılır,

fiiller burada eyleme geçer, niyetler bu devrede bu dünyada

yol alır ve ona göre ikiye ayrılır doğru ve yanlış. Seçimi kul bu

idrakte ise onu yapabilir. Allah muhabbeti, Allah yolu sana ne

veriyor, elbette ki huzur veriyor, tek kurtuluşun onda

olduğunu bilerek inanarak yaşarsan, başka düşünecek hiçbir

şeyin olmamalı, tevekkel olduğunda ona dayandığında benim

48 NİSÂ suresi, 131.ayet : “Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard ve lekad

vassaynellezîne ûtûl kitâbe min kablikum ve iyyâkum enittekullâh ve in tekfurû fe inne lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard ve kânallâhu ganiyyen hamîdâ”.

Türkçe açıklaması : “Ve göklerde ve yeryüzünde olanlar (herşey) Allah'ındır ve andolsun ki Biz, sizden Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Andolsun ki biz sizden önce kendilerine kitap verilenlere de, size de: “Allah’tan korkun!” diye tavsiye

ettik. Eğer küfre kayarsanız, göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Allah zengindir, hamdedilmeye lâyıktır.”.

Sayfa 178

tek çarem sensin Allah’ım dediğinde var mı engelin çengelin?

Ama ay ben sıkıldım ben bunları yapamam daha gencim, biraz

gençliğin icabını yaşayayım dediğinde belki yaşlılığa da

varamadan, Allah, gel kulum deyiverir. Her şeyi bilerek idrak

ederek, iyi kötüyü ayırarak bunları seçme hakkına sahipsiniz

bunları yapın.

Gönül kâbedir ona ne söz atılır ne yalan katılır, gönül

öyle bir yapıdır ki onda Allah’ım karargâhını kurmuş oradan

iletişim sağlar. Bunu çok açık veriyorum, orada kulla arasında

irtibatı sağlayan merkezdir, kaynaktır. Allah kuluna neyi

söylemek istiyorsa oraya söyler iletir, dilden o çıkar onu

söyletir. Allah’ın birçok kaynakları varsa da bu kulla arasındaki

kaynak tektir. İlahi bilgilerin barındığı bir tek yer vardır, gönül

dağarcığıdır, gönle akar kulun diline iletilir. Hepsi bir bütünün

içindedir, farklı farklıdır ama hedef birdir49.

Unutulmasın görülen rüyalar hiç boşuna değil bazı

bilginler rüyaların çok boş anlamsız olduğunu söyler. Evet

anlamlısı da vardır, anlamsızı da vardır. Ruh ne ile meşgul ise

o geceye yansır. Orada hakikatin birçok safhaları birçok

okunacak sayfaları açılır. Kul onları bilinçaltına kaydeder,

ondan sonra bunları gördüm der ve gönül muradı

ölçüsündedir. Unutmayın sınavlara da hazır olun. Bu işi

yapanların sınavı pek çetindir ama kendiliğinden gelen böyle

bir olayın sınavı daha farklıdır. Her iki şekilde de sınav edilir.

Bir kendini ayıracağıdır bir de obsedelerle iş birliği içinde

olanların sınavı ayrıdır. Onlar kayaya çarpar, bu bizim

seyrettiğimiz bizim irademizin yürüyen ona hazırlıklarıdır.

49 Ra'd suresi 2. Ayet : “Allâhullezî refeas semavâti bi gayri amedin terevnehâ

summestevâ alel arşı ve sehhareş şemse vel kamer(kamere), kullun yecrî li ecelin musemmâ(musemmen), yudebbirul emre yufassılul âyâti leallekum bi

likâi rabbikum tûkınûn(tûkınûne)." Türkçe Açıklaması : “Allah O’dur ki, gökleri gördüğünüz gibi direksiz yükseltti. Sonra Arş’ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu). Güneşi ve ay’ı musahhar kılmıştır. Bunların

her biri, muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O her işi düzenler, âyetlerini birer birer açıklar. Tâ ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin bilgi edinesiniz”.

Sayfa 179

Gönül ölçüsüne göre verirsek o gönül ona hazırdır. O

kayaya çarpmaz ona kapı ardından kapı açılır. Sürekli bir kapı

açılır ama bir de şu vardır, hem maddeyi hem manayı bir arada

yaşamak her yiğidin harcı değildir, zordur, o zorluğa

katlanmak gerekir. Öyle bir yerde olması gerekir ki, bu yolu

takip eden dostlarım için söylüyorum, dua ile iç içe, sakinliğin

korunduğu yer, insanlardan oldukça uzak, çarşı pazardan

uzak, işte o zaman tam bir ünsiyet haline girilmiştir. Ünsiyet

hali kim ile elbette Hak ile o zaman zuhuratları gör, kesilmez

ardı arası, Hak için kalk, Hak için yat.

Gezeyim tozayım günümü gün edeyim, geldi ömrüm

gidiyorum, hiçbir şey yaşayamadım deme, Allah dileseydi

onları yaşatırdı, demek ki burada yaşatmak istedi, ne kadar

güzel bundan dolayı hamd et, şükret Allahına ve secdeye

varmanızı istiyorum, secde çok önemlidir, kulun miracıdır,

kulun yükselişidir. Hele hele secde hazırlığı yapmak, Allah ile

karşılıklı iş birliği içine girmektir. Hazırlanıp başına örtünü

önüne seccadeni yayıp beklemek var ya, kimi bekliyorsun

orada biliyor musun? Rabbini, Rabbini bekliyorsun. Niye

bundan uzak kalıyorsunuz, eğilin bir kere, kırın şeytanın

dizginlerini kırın. Eğer ondan alıkoyuyorsa bir şey, senden

benden değil sadece şeytanın diretmesinden oluyor. Bunu

kırın işte, nefsi emmarenin halledemediği meselelerdir.

Zati sıfatları biliyorsunuz, Allahın sıfatlarını, o zati

sıfatların birçok esmaları yansır, birçok halleri zuhur eder,

birçok melekler senin yaptığın her bir fiile eyleme tanık

olurlar. Yüce Allah’ım kimseyi Rabbinden uzaklaştırmasın, her

ne yapıyorsanız yapın, dualarınızdan bahsediyorum, zor

gelmesin, Allah kolaylar onu.

Dile ölçü yok gönle ölçü yok, yeter ki iste bugün canın

sıkıldı istemedin, onu o halde sakın ola yapma, onu ertele ne

zaman özleyeceksin o zaman sarıl. İstemeye, istemeye

yaptığınız her dua, her Kuran okuyuşu ve inanın hiçbir yere

ulaşmıyor. Bütün kapılar kapanıyor, perdeler iniyor, isteyerek

Sayfa 180

yapın, eğer canınız istemiyorsa, günaha girmektense biraz ara

verin.

Bak bu kadar da, Allah’ım kuluna kolaylık nasip etmiş

bunları da değerlendirin. Ölçüyü bir tek Allah kor, sadece ona

şikâyetlerinizi söyleyin, canım istemiyor, Allah’ım bundan beni

sorumlu tutma, yanlış düşünceler ile oturuyorum, Allah, senin

ne yapacağını bildiği için muaf tutar.

Hakikatin velisi olmaya bakın, nasıl olunur bu çok

büyük bir makam dediğinizi duyar gibiyim. Evet, hakikatin

velisi olmaya bakın hakikat üzere yaşayan her insan, Allahın

velisidir.

Birçok olumsuz şeylerden kendini kurtarmanın yollarını

arayın, sözle olumsuzluklar yapıyoruz. Allah, bizi affetsin

demekle af olunmuyor, hale geçirmek gerek bir gün bir

günahını çiz, yaz bütün günahlarını, hepiniz yazın, yazın

olumsuz hallerinizi yazın. Neyi hal edebiliyorsun, neyi oradan

çıkarabiliyorsun, o bir erdemdir, o bir güzele gidiş yoludur.

Çok şükür ki, Allah bu kapıları açmış, açmayabilirdi de.

Kurtuluş nasip edeceği kullarına, Allah böyle vesileler kılar da

bir araya toplar, hamd edin şükredin.

Komşu muhabbetlerinden uzak durun, öğünen

insanların yanında oturmayın, sadece iyiliğe davet edenlerle

birlikte olun, Hak muhabbeti nerede ise orada bulunun. Hasta

nerede ise bir yudum su vermek için koşun. Kim yoksul onu

gözetin, onunla olun, lokmanızı onunla paylaşın. Daha ne

diyeyim bunlar her Müslümanın İslam bayrağı altında nefes

alan her insanın yapması gereken şeyler.

- Namazda besmeleden önce süphaneke neden

okunur?

Sayfa 181

- Süphanekeden önce çekilen besmele sadece

meftalara okunur, namazda sadece besmelesiz Süphaneke

okunur. Anladınız mı?

- Özel bir manası var mı?

- Süphanekenin manasını biliyor musunuz ?

- Çok az,

- Önce onu öğrenin, namazını kılarken rüku halinde,

secdede ve onun huzurunda niyet ettikten sonra, onun

manasını bilerek okumak kadar güzel bir şey yok. Hele hele

Ehlibeyt in bir bölümünü okuduğunda kılınan namazın tadı

zevki bir başka oluyor evlat. Buna dikkat edin.

Fatiha’yı manasını bilerek okuyun, İhlası, Fatiha ile

birlikte manasını bilerek okuyun, felak Nas aynen, şarta

bağlamayın, bir tek Fatiha ile beş vakit namaz da kılınır. Şart

olunca insanları korkutur uzaklaştırır. Bir tek Allah sevgisi ile

yaklaştığında, bir tek besmele ile birlikte bile, Allah, o namazı

kabul eder. Orada Allah ile sohbet vardır, Allah ile birlikte

olmak vardır, onun huzuruna çıkmak vardır, önce şunu üç

defa, şunu beş defa, bunlardan kaçının. Hiçbir şey çerçeveye

girmez, hele bu dua ise onu sakın çerçeveye almayın. Anlaşıldı

mı?

- Alihi Muhammed in manası nedir?

- Büyüktür, yüce Muhammed, ala; büyüktür, Ali;

Muhammed den sonra varisidir. Yani Hazreti Ali makamı,

- Arapça okumak ile Türkçe okumak arasındaki fark

nedir?

- Şimdi onun telaffuzu, kıraati bir başkadır ama

Arapçayı öğren Türkçeden uzak yaşa, bu okunmuş sayılmıyor,

Arapçada da neyi okuduğunu bilmek zorundasın, sen Türk

dilini kullanıyorsun, amin deyip geçmek mi? Onun manasını

bilip yolu seçmek mi önemli olan.

Yeterli değilse her ikisini birden, Türkçesini okursan

manasını açılımını mealini, elbette güzeldir. Sevap yok değil

Sayfa 182

elbette güzeldir ama Arapçanın bir kıraati vardır, onun zevki

şevki elbette bir başkadır, ama birini oku, birini okuma olmaz.

Diller, birdir bakın, Allah, her bir kavme, her bir

peygambere dillerin bir olduğunu, diller nerede ayrıldı bilir

misin? Nerde ayırdı, kavimler diller orada ayrıldı, hazır

olmalısınız ki bunları anlatabilelim.

- Zikri, Arapça çekmek,

- La ilahe illallah ın manası bilinir. Allah de, ya

Muhammed de, ya Vedud de, ama ne olur anlamlarını bilirseniz

o coşku verir size bilerek okumak bilerek yapmak ibadetleri,

onun zevki bir başka olur.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah,

Rahman ve Rahim olan Allahın adı ile, Allah’ım yalnız

sana kulluk eder yalnız senden yardım dileriz, bizi doğru yola

hidayet üzere yürüyenlerin yoluna, müminlerin yoluna ilet

Allah’ım, Salih kişilerin yoluna ilet Allah’ım, hakikate giden

yollarda yürümemizi nasip et Allah’ım, delalete düşürenlerden

bizleri koru muhafaza et Allah’ım, bütün hastalara senin şafi

isminle sana yalvarıyoruz Allah’ım yine de sen bilirsin,

ruhlarının ve bedenlerinin buradan bu şifayı almalarını nasip

et Allah’ım, amin.

Selam olsun, 20.06.2013

Selam olsun, sözümüz gerçek günün, cümlenin birlikte

olacağı o halde iken, Rahman aşkından kopmayanları selamet

azığı ile berat nasip et Allah’ım diyelim, bu öyle bir berat ki,

her çehreden, her ahvali niyaz ehlinden, hiç uzak değil, onun

içindedir. Gerçek günün icabına göre nefes alır, nefes

verenleridir. Bildin ise aldığın nefesin hikmetini, bildin ise

varoluş hikmetinin icabını, bildin ise dönüş onadır, bildin ise

Sayfa 183

koşulsuz Hakka bağlandığını o gerçekle buluşturur elbet seni,

o öyle bir buluşma anınıdır ki, her şey o an onda yok olmuştur,

o yoklukta bir tek var olan vardır.

Aşkın zuhuru vahdetin gerçek halidir. Selam olsun,

yaşanan her olay kayıttandır bilinsin, aksi halde olduğu

söylenmedi ve söylenmesin bildiğin bilmediğinle bolca

sınanırsın, yeter ki tevekkel olup el açıp hamd edip şükür

edesin, bilginle bile sınanırsın, gördüğünle sınanırsın, aldığın

her nefesin sayısınca sınanırsın. Sınanmanın kötü olduğu

söylenirse bu şirktir Hakkın muradına ters düşmektir, onun

iradesini kabul etmemektir.

Sen mizanın kadar konuş, ölçünü bil bilmediğinin

peşine düşüp kendini değişik hallerde göstermeye kalkma, her

ne gelirse gelsin bilesin mutlak bir yanlışlık vardır o aşikar

olacaktır bununla doğrular bulunup kayda geçeçektir olay

budur.

Hakikat erleri, fasıl fasıl, her yaşanını bilir, Hayırdır

der, boyun büker, tevekkel eder. Hiç dilleri, halleri isyana

yönelmez, hiç de meyletmez, bilir ki sonucu başı, bilen bir tek

Allah’tır.

Her bilginin ötesine geçmeye kalkma. Kendince o

bilgiye bilgi eklemeye de kalkma. Ondan hesap sorulur sonra.

Sadece sana verilen kadarını ver. Alman gerekeni de verildiği

kadar al. Neden niçin sorma bunları. Geliş güzeldir elbet,

dönüş ise gelişin gibi güzele yönelir; sevgiyle varış, sevgiyle

buluş ahenk içinde yaşanır.

Selam olsun, Dost adına geldik, Hayrı aşikâr, şerri

silinip yok olsun. Bir dua edelim, önce ruhsal sıkıntıda olan

dostlara; sonra beden arızalarına, sonra da bilgiden, bu

güzellikten uzak olanlara; bu bilginin içinde olup ta ayağı

kayanlara gel çağrısında bulunalım. Her dostu Hak için davet

edelim.

Sayfa 184

Bismillahirrahmanirrahim, Allah’ım, senden geldik,

seninle bir olduk. Kurduğun sofrada birlikteyiz elhamdülillah.

Şükürler olsun Allah’ım sayısız şükürler olsun. Öncelikle

bütün hasta dostlarımıza ve dost olmadığımız, daha doğrusu,

onların kim olduğunu bilmediğimiz bütün insanlığa, acil

şifalar, ruhsal ve bedensel şifalar Allah’ım.

Sıkıntıda olan, bunalımlarda olan kardeşlerimize,

Rabbim senin Şafi isminle sana yalvarıyoruz. Onlara şifa ver

Allah’ım. Sıkıntılardan bertaraf et Allah’ım. Senin ilahi

gücünden, feyzinden onlarında içlerine akıt, nasip et onlara da

bu güzelliği Ya Rabbim.

Çocuklarımızı da hidayet nuruyla, bizleri mutlu et

Allah’ım

Sensin Rahim, sensin Kerim. Allah’ım, günahkâr

ellerimizi açtık. Önce tövbe bütün günahlarımız için.

İşlememeye Ya Rabbim söz veriyoruz. Tekrar tekrar o sözleri

bozuyoruz. Bizi kavi kıl; yolunda kavi olmamızı nasip et,

verdiğimiz sözden geri dönmememizi nasip et Allah’ım.

Parasal, ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklara, Allah’ım, biz

senden isteyeceğiz, kimseden değil, sen bize yardım et; bütün

kardeşlerimin sıkıntılarını bertaraf et Allah’ım. Hayırlı yuva

kurmak isteyenlere yuvalarını aç. İş imkânlarını arttır.

Allah’ım sen onları sıkıntılara sokma Ya Rabbim.

Hasta kullarının cümlesine ve Meral kardeşimizin

başındaki rahatsızlığı sen gider, yok olsun Allah’ım, yok,

olumsuzluklar bedeni terk etsin.

Hasbinallah ve nimel vekil(3), bize sen yetersin

Allah’ım. Sana yalvarıyor, yakarıyoruz, sen nasibimizi arttır

Allah’ım, eksiltme; bu yoldan ayırma Ya Rabbim; Şeytan’ın

maskarası olmaktan sana sığındık, sen koru, muhafaza et Ya

Rabbim. Hak üzere yaşamamızı, Hak üzere nefes alıp, onunla

varlığımızı sürdürmemizi nasip et Allah’ım. Nerede güzel

Sayfa 185

şeylerde olacaksak, elsiz ayaksız orda olmamızı nasip et Ya

Rabbim. Amin.

Sözün uygun olanını söyleyin, sözün esasına dikkat

edin, öyle haller yaşanır ki bu âlemde, o hallerin neye mazhar

olduğunu bilin. Öfkenin peşine takılıp ta gitmeyin. Nuru

harcamış olursunuz. O nur emanettir; Yüce’nin ilahi emridir. O

Nuru nasıl harcarım bilmeden dediğinde, bütün olumsuzluklar

peşinde koşarsan, o nuru harcamış olursun. Sadece kendini

değil, önce bütün varlığı, senden önce bütün cümle âlemi

dediğinde, cümle âlemin içinde de sen olursun, bunu hiç

unutma. Önce bana, önce kendime deme. Önce başkasını

düşün, düşünülen işte o zaman olursun, özlenen işte o zaman

olursun.

Hayırdır bilinsin, gerçek güne Hayır sözcükleri ile

girilsin. Sözün kısasını seçin. Kur’an dinlenir. Şartlara

bağlanıp, her şeyden el çekip oturup dinlemek, elbette çok

güzel; ama onu dinleyecek vakti bulamıyor isen, çalışırken bile

o Kur’anı dinle. O Latif olan sesi, bütün zerrelerin, onu sen

istemesen de onu alır. İster Arapça oku, ister Türkçe oku. O

öyle bir makam oluşturur ki, onlar sende zaten mevcut,

mevcut olana bir şey hazırlanmaz. Mevcut olmayana hazırlık

yapılır.

Latif olan, kesif demiyorum, Latif olan o sesleri alır.

Arapçayı bilmiyorum deme, onu sen biliyorsun, dilin

söylemese bile, onu sen bilirsin. Soruyu bilmeyenden öğren

dediğimiz işte budur aslında. Her şeyin özü sende; her şeyin

güzelini bilme yetisi sende; aşikâr eden sensin; onu içinde sır

gibi saklayan da sensin. O bilgilerle derinleş, o bilgileri bir gün

su yüzüne çıkar, serp onları, her dileyen ondan nasip alsın.

Dilemiyorsa, sırtını dönüp gidiyorsa, sakın ha söz etme. Alması

gerekmiyordur, zamanı gelmemiştir de, onu Hayra davet edeni

mutlaka bilir Rabbim.

Sayfa 186

- Safiyetten doğan aşk, Allah sevgisi oluyormuş, değil

mi?

- Başka ne olur ki ?

- Öz dediniz, artık özünüz dediniz…

- Her şey mevcut. Bir kesif hal vardır, bir de Latif hal

vardır. Her zerren, Allah’ımın zati sıfatlarına, esmasına

muhtaçtır. Anlamını bilmiyorum. Öğren! Öğrenemedi isen de,

senin her zerren, onun manasını bilir. Çok açıktır.

Selam olsun. Hepinize selam olsun. Dost adına gelindi.

Dost adından ziyadesiyle sevgi görüldü. Dost adı dostluğa

tanıktır, dost adı cümleye aşikârdır, dost adı bilinir, bilinmese

de, vaktinde, seyri sefer edilir, Hoşça kalın, hoşça kalın.

Her selama da karşılık verir. Öyle Abbaslar gizlidir ki,

gök âleminde, bilinemez, kim olduğu da görülemez; öyle anlar

vardır ki, yerle gök, bir an, bir araya gelir. Daha fazla

söylemeyelim. Hoşça kalın, hoşça kalın, şimdilik hoşça kalın.

Çok ağır gelir, akaid derslerindesiniz.

- O nurlarla nasıl nurlanıp, nasıl değerlendirmemiz

lazım ?

- Aldınsa selamı, misliyle sen de ver. O bana selam

vermedi diye sakın bekleme, önce sen git, önce sen davran. O

selamda kâinat hem alır, hem verir. Misliyle verir. Hak zikri var

ya, o öyle bir içi, dışı yıkar ki, seni dünyadan el çektirir.

Oturtur uzaklarda bir köşede, sadece O onu öyle zenginleştirir

ki; ne varlığa sevinir, ne yokluğa yerinir, o öyle bir haldir. O

hali yaşamayı nasip etsin Rabbim, cümle dostlara.

Özümüz gerçekte olanı serdi. Gün gün yaşanır, öğün

öğün alışmaya çalışılır. Uyum içinde olduğunda akış seyrini

tamamlar. Uyumsuzluk olmasın ne bedende, ne halde, ne de

çevrende.

Sayfa 187

Sen kendini bildikçe, etrafının ne istediğini öğrendikçe,

uyuma meyil edersin. Çünkü bulunduğun hal onu gösterir

sana. Özde olan dedik ya çıkar zuhura. Bir hikâyedir aslında.

Hayatın tamamı hikâyeden ibarettir. Bir tek gerçek vardır ki,

Hak kitabında özün özüdür. Bunu bilerek sayfaları çevirdiğinde

çok şeyler anlatır sana.

Senden sanadır, senden onadır, ondan sanadır. Geliş,

gidiş, tek taraflı değildir, bu bilince ermek, bu murat içinde

nefes alıp vermek. Hak katında yazılıdır aslında. O zaman

dilimi var ya, o zaman diliminde, sorgular açıldığında, bi çare

halin boyun eğdiğinde, neleri boşa harcadın, neleri bohçanda

sakladın, işte o gün çıkacak meydana. Yeter ki Allah’ım deyip,

geçmiş adına hep tövbe edelim.

Tövbe etmedikçe günaha meyil her geçen gün artar.

Artmasın, eksiltelim. Sevabın kefesine, hizmet ile sevabı

karıştırıp, hal edelim. Gün gelecek, aldığın her bilgi, seni sana

gösterecek. Bir tek senle kayıtlı da değil. Seni gören her can,

kendinde olmayanı sende gördükte, Hayıflanıp, bir daha dönüp

seni seyredecek.

Allah’ıma emanet olunuz, her gelen güne, her nefes

aldığın öğün için, Allah’a hamd edip, şükrediniz. Çocuklarım ne

olacak, ben ne olacağım kaygısını yük etmeyin. Ne

yaşanacaksa yaşansın, onun bir gün sana kazandıracağı

hakikati beklemelisin. Allah’ıma emanet olunuz.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah. Hak bir Allah

Ya Muhammed Ya Resulullah.

Muradımız sensin Rabbim, senin bize murat ettiğini,

bizimde seni bilmemizi tasdik edecek melekler gönder

Allah’ım. Şahitlerin var, hallerimizi, bütün hal ve

hareketlerimizi kayıt tutacak meleklerin var. O meleklerin

sana söyledikleri, inşallah mizanda güzel hallerin ağır

gelmesini nasip et Allah’ım. Bütün, bütün kainata, vatanımıza,

toprağımıza ve insanlarımıza can olan her yaratılmışa selam

Sayfa 188

olsun, selamet buldursun Rabbim. Sen hepimizin, her birimizin

yanında ol, bizi bırakma, kendinden uzak tutma Allah’ım,

âmin.

- Dinler nerede ayrıldı demiştiniz ?

- Dinler aslında birdi. Aslında hepimiz islam üzere

dünya’ya geldik; bütün yaratılmış; hırıstiyan, musevi, hepsi,

bütün şeyler, kabile, kabile, bu yeryüzünde ayrıldı. Dillerde,

aynı şekilde, yeryüzünde ayrıldı. Bölükler, milletler, kavimler,

diller, örfler, adetler ama inanış tekti ve İslam adına gelindi.

- Bütün Dünya da kabul edilecek mi İslam dinini ?

- Zaten kabul edildi de kimine ağır geldi. Kimine zor

geldi. O islam üzerine yaşamanın külfet olduğunu savundular,

herkes işin kolayını tutmaya çalıştı, bir türlü kabul edilmedi,

ama tek din var, Hak dini, İslam dini. O dinlere de sözümüz

yok, çünkü her biri burada ayrıldı.

- O zaman onlar da bunu biliyorlardı, bildikleri halde

bunu uygulamıyorlar mıydı?

- Şimdi bilen, bilmeyen buraya onlar bilerek geldiler,

ama burada unutturulduk birçok şeyleri. Öz biliyor, ne var ki,

işte istidat kabiliyet bu devrede zuhura çıkıyor. dini müslüman

oluyor, onu seçiyor, çünkü içindeki dürtüler onu oraya

yönlendiriyor. Kimi o dürtüyü duyuyor, kimi duyduğu halde

inkâra gidiyor, olay bu.

- Bize de zorlaştırdılar yani, geçen yazı da var ya,

bize de din zorlaştırıldı bir nesil…

- Korku uzaklaştırır, sevgi yaklaştırılır. Hiç

korkutmayın. Çocuklarınıza bile, namazın öyle veya böyle, şu

duanın nasıl okunacağı, kalkıp ders vermeyin, bırakın o

safiyetle onların yapmalarına izin verin. Onlar o idrake varınca

kendi yanlışlarını zaten kendileri bulacak ama şu bir gerçek ki

gençlik uyanış içinde. Bunu unutmayın. Uyanıştalar…

Sayfa 189

- Gençlikte uyanış çok az…

- Öyle biliniyor. Aslında hepsinde çok mükemmellik

var.

Onlar açılımı tam anlamıyla yaşıyorlar. İçsel açılımı.

Sevgi nereden, imandan gelir. Yalnız yaşanan olaylarda

görüldüğü için bunu söylüyorsunuz. Ama görülmeden, bu

olaylar zuhura çıkmadan da önce, bu bilinçte insanlık, yani

gençlerimiz bu bilince sahip.

- Bazen sapkınlıklar, aşırılıklar oluyor… Onları nasıl

anlayacağız ?

- Onlar olması gereken. Hep tek düze gitmiyor hiç bir

şey. Herkes iman edecek diye bir şey yok. Böyle bir kural da

koymamış Allah’ım. Edenler ve etmeyenler. Ancak çoğunluk

inanıyor bir yaratıcı gücün olduğuna, Allah’ın büyüklüğüne

şahadet ediyorlar. Dilleri demese bile özlerinde mevcut.

- Bu zamanla ilgili galiba. 1990 senesinden sonra

doğan çocukların bilinçlerinin daha açık olduğu, herkeste var

da, onların daha açık olduğu söyleniyor…

Daha da açılacak, daha da. Çoğu zaman, büyükleri, o

küçücük çocuklardan ders alacak. Öyle bir hale gelinecek ki,

büyükler onlara danışacak birçok şeylerini verilecek kararlarda

bile onların fikri ön safta olacak. Batı özentisi çok fazla olduğu

için, sapkınlığın tek merci batı diyebilirim. Ama herkes bu

bilinçte, nerden geldiklerini biliyorlar.

- Başımıza genç birisinin geleceği söyleniyor, yani

zamanı belli değil tabii de…

- Allah doğru insanı, O’nun hükmettiği, Allah’ımın

bize layık, uygun gördüğü kişilerin gelmesini nasip etsin. Hep

buna dua edelim. Bu konuda bilgi olmasa da olur. Ama

dürüstlük, Allah inancı bilinciyle gelen insanda, her şeyi

Sayfa 190

kavraması, bilmesi, öğrenmesi çok çabuk olur. Çünkü

desteğini Allah’ım verir.

- Yeryüzünde canlıların sayısı kadar, Allah’a ulaşma

yolu vardır” diye bir söz duymuştum.

- Allah’a ulaşmanın birçok yollarının olduğunu daha

önce yazılarımızda verdik. Defalarca verildi. Bir tek, iki, üç

sınırlı değil. Birçok… Canlıyla ölçülmemiş, biçilmemiş ama

Allah’a ulaşmanın birçok yolları mevcut. Her bir yolun da

birçok ayrıntıları var, noktaları var, durakları var, sapmalar

var. Öyle böyle değil. Bir tek yolun ne halde olduğunu

bilebilsek, hepsi Allah’ımın iradesinde.

İnsanoğluna belli ilim verilmiştir, onun ötesine

geçemez. Gayb ilmi değildir bunların hiçbiri, bunu da

unutmayın. Çünkü, gaybı bilen bir tek Allah vardır. Bunlar

sadece serzeniş, ilahi feyz, başka bir şey değil. Gönle akıtılır,

oradan dile yansıtılır. Olay bu, feyz…

- Gençler sorguluyorlar niye bizim yaş günümüz

değişmiyor da, peygamberimizin yaş günü, kandiller her yıl

onar gün kayıyor….

- İşte bunlar belli bir kalıp içinde kalınmış olduğunu

gösteriyor, her yeni gün, peygamberimizin doğum günü, her

anın da, bir doğum anı olduğu bilmeli, bu inkişafa kendimizi

zorunlu kılmalıyız. Günlere sayılara takılı kaldığımız müddetçe

birçok şeyleri aşamayız. Sınırları insanoğlu koyuyor, sınırları

kaldırmak zorundayız. Her an doğum hali yaşanabilir.

- Hz. Alinin doğum günü değişmiyor mesela…

- Sizlerin bile doğum günleriniz o kadar çok ki, ölüm

günlerinizde o kadar çok. Bu bilgilerin, uyanışın, bir doğum

günü olduğunu unutmayın, uyanışınızın, içinizde bir kandilin

yandığını düşünün, uykudan önce. O kandil, ne oluyor diye,

Sayfa 191

Hayret makamıdır, o da bir doğum günüdür. Bir yerlere

ulaştırması gerekir. Birçok doğum günleri, birçok ölüm günleri

vardır. Kaç çeşit ölüm olduğunu daha önce yazıda vermiştik.

Hayırla var edilmiş, Hayırlı günlere, bizleri de ortak et

Ya Rabbim. Hayırla var edilmiş dost ellere, bizim de ellerimizi

onlarla bağla Allah’ım. Hayırdan söz eden dilleri, Hayırdan

kulak açan dostları, bizlerle karşılaştır, kucaklaştır Allah’ım.

Şer olandan koru, Hayır olanla barıştır bizleri Allah’ım.

Günahsız, doğduğumuz gibi sana dönmeyi nasip et Allah’ım.

Pırıl Pırıl; nurumuzu harcamadan, emanetine ihanet

etmeden sana ulaşmayı nasip et Allah’ım. Kelimeyi tevhidi

yaşayarak, Hayata geçirerek, öğrenmeyi nasip et Allah’ım.

Kelimeyi şahadeti de iman üzere yaşatarak son nefesi

verdirmeyi nasip et Allah’ım. Amin.

Selam olsun, 27.06.2013

Selam Olsun, gönül kapın önce çalınır. Sonra konuk

orada misafir edilir. Sofraya oturulur. Hak muradıdır diye

önüne nimet çıkarılır. Ya nasiplisindir. Ya da nasipsiz. Nimetini

aldı isen hamd edip şükretmelisin. Elin bir türlü nimete

varamadıysa nasibim daha henüz yoktur deyip Allah’a boyun

bükmelisin.

İsyana yönelme ey can. Her olay isyan ile çözülmez.

Güzel hal ile Allah ile muhabbet ile çözülür. Sen Allah’ım,

Allah’ ım deyip gözyaşı döktüğünde, Allah seninle ünsiyetini

kesmek istemez. Sana vereceği o en güzel şeyleri bazen askıya

alır. Dedik ya daha önce de, çünkü kulunun yakarışını pek

sever. Pek sever yakınlığını, ünsiyetini.

Zevk-i muhabbet edelim ey can. Hasbihal edip de Hak

sözü ile birleyelim. Nerden geldik nereye gidiyoruz. Bu bilinç

Sayfa 192

ile ona yönelelim. Teveccüh hali Allah’a yakınlıktır ey can.

Teveccühünde olalım. İştiyaki ile aşk ateşi ile yanalım.

Döne döne bulunur. Bu kapı öyle bir kapı ki murat

içredir. Hak kapısıdır çok aşıkar edilmez. Gizlidir. Çünkü orada

verilen sözler oldukça gizlidir. Onun ahengini herkes yaşamak

isterse yaşanmaz ancak ehil olana o sofra açılır. O buyur edilir.

O anlayışta olana her can hizmet eder. Onu gönül sevgisi ile

sofraya getirme izni verilir. Sen, ben yokuz aslında hepimiz,

hepimiz birdeyiz. Hepimiz onun hücreleri onun zerresi onun bir

parçası olduğumuzu tefekkür ile bilmeliyiz.

Nedir bu kavga, nedir bu işgüzarlık, nedir bu bilmişlik,

nedir bu benlik sevdası? Nasıl bir geçiş planı kurarlar? Nasıl

bir köprü üstünde olup da karşıya geçmenin iznini kendince

kendinden alırlar. Hak karıştırılmaz. Muhabbeti oluşturulmaz.

İşte bunlar da, kolaya değil zora sahip çıkmazdır. Yoluna taş

koymaktır. Oysa yoldan taşı alıp bir kenara atmaktır. Bunlar

düşünceleri ile niyetleri ile yola taş koymaktır.

Sen safiyet ile yaklaş Allah’ına hele hele gecenin bir

vakti. Böl uykunu da kalk, Hakkı zikretmeye bak. O öyle bir

haldir ki. Unutulmasın, unutulmasın. O senin berzah aleminin

projektörüdür. Bunu unutmayın gecenin ibadeti, berzahın

projektörüdür. O öyle bir aydınlık yaratır ki. O aydınlıktan

hiçbir yaratılmış ondan uzak duramaz. Ne yaptı da bu nura

sahip oldu der.

Bunun için dostlarım her can gecenin sessizliğinde

Allah zikri ile, Allah niyeti ile ibadetleri devamı ile çok uzun

olup da kendinizi zora sokmayın. Sadece küçücük bir ayet

okuyup, ellerinizi açıp da, “Tövbe Allah’ım, gelmiş geçmiş

günahlarımın adına, tövbe Allah’ım, yaşadığım bunca yanlışlar

adına tövbe Allah’ım, sen beni benden iyi bilirisin, ne olur

sevap yapma iznini ver bana” demelisin. İşte olay budur. Ama

o niyetle uyanmak, Allah’ın yanında makbul, makbul bir

hizmettir.

Sayfa 193

Gel ey can gel birlikte olmaya. Gel senin tefekkür

alanına cümleleri birlikte tefekküre dalmayı murat etmeye. Gel

dostum gel elindeki anahtarı doğru yerde kullanmayı, her cana

da bunu öğretmeyi, önder olmaya gel, ey can gel.

Şimdi bir çok yaşanacak olaylar için korkutmayalım.

Önce bunu çok iyi dinleyin. Hiçbir şeyde korku olmasın.

Allah’ım neyi murat ettiyse teslim olmalıyız. Önce bu

teslimiyeti kendinize mal edin. Her an bir tek Besmele. Dilde

Besmele-i şerif. Euzü ile başlayıp Besmele-i şerif ve elinize bir

avuç toprak alıp da O toprağa o çekilen zikredilen besmeleyi

üfleyerek onu öyle bir serpin ki çok uzaklara alabildiğine onun

her zerresi hakimiyetini sağlar. Olayın hakimiyetini sağlar.

Çocuklarınızı bile besmele ile gönderin. Besmele ile

evlerinizin kapısını açın. Onları buyur edin. Besmele-i şerif

açılımın gereğidir. Dua izninin gerçeğidir. Besmele-i şerif ilk

var edilenin edeceği zikirdir. Eyvallah.

Şimdi bugün çook özel bir gün diye düşündük.

Dostumuzun hanesine o niyetle geldik. Çok üzülme dostum,

çok üzülme. Kendini harap edip de yerden yere salma. Bırak

Allah’ına, Allah verir cevabını, her şeyi ona havale ettikte

bütün yük kalkar üstünden bunu sakın ola unutma. Bırak o

yanışta olsun. Bırak kendini O, kendini o yanış içinde bulmaya

çalışsın. Yoksa böyle yapmakla yanışta oluşmaz ki o yanışta da

kendini asla bulamaz. Sen kendini bilen sen her öğünde Rab

adına hizmet veren insansın. Eyvallah dostum, alan bilir

sormadıysa da bu söz ona teslim edilir. Eyvallah, eyvallah.

Dostum dost olalım, ne ile dost olunur. Önce özünle,

seni var edenin emaneti ile. Öyle sarıl öyle sarıl ki ona çünkü

onun muradıdır, Hakkın muradıdır; O öz sende emanet; o nur

sende emanet; dilden gelen her söz Onun izni ile o tefekkürün

meyvesidir. Tefekkür meyvesidir. Her bir sözün özü aslına

ayandır; aslı ordadır, suret burda, yanılgı olmasın. Özden

Sayfa 194

gelen her söz gerçektir de denmesin, her şeyin doğrusunu

bilen bir tek Allah var.

O söz nerden gelir, nereye gider, bunlara kafan hiç

yorulmasın, herşeyin özünü bilen O ise, dilerse konuşturur,

dilemezse susturur. Ona havale etmelisin. Her şeyde o sözlere

bağlı kalınmasın. Bir tek Allah kelamı vardır, onunla iç içe

olun. Bu sözler onun da meyvesi olsun. Sevgimiz Hak muradı

içredir, yaşadığımız aldığımız her nefes onun izni iledir. Ama

vazifeyi önceden aldık. Onu ifa etmeye bakalım. Yok vazifem

nedir, ben hala bilmiyorum dersen. Elleri bağlı otur derim. Her

var edilen, bir vazife üzere gelmiştir. Her var edilenin bir

misyonu, üstlendiği bir görev vardır. Görevsiz hiçbir şey

yaratılmadı.

Eyvallah, eyvallah gönülden geçene eyvallah. Hadi

şimdi ara verin sohbet edelim.

Sayfa 195

2013 Yılı

TEMMUZ ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 196

Temmuz ayı kapak resmi :

Görünür Işıkta Yelken (Vela) Üstnova Kalıntısı Açıklama : Patlama çoktan sona ermiş ancak sonuçları halen devam ediyor. Yaklaşık on bir bin yıl önce, Yelken Takımyıldızı'nda yer alan bir yıldız, daha henüz yazılı tarihin başında yaşayan insanların kısa bir an görebilecekleri tuhaf bir ışık noktası yaratacak şekilde patlarken görülmüş olabilir. İşte o yıldızın dış katmanları, yıldızlararası madde ile çarpıştığında bugün halen görülebilen bir şok dalgasına neden olmuştur. Kabaca küre şeklinde olan ve genişleyen bu şok dalgası, x-ışınında görülebilmektedir. Yukarıdaki görüntü, yaklaşık 100 ışıkyılı genişliğinde olan ve dolunayın 20 katı çapında görülen bu lif görünümlü devasa dalganın büyük bir kısmını görünür ışıkta yakalamıştır. Patlayan yıldızdan çıkan gazlar, ilerledikçe bozunup yıldızlararası madde ile tepkimeye girdikçe, çok çeşitli renklerde ışık ve enerji kuşakları yaratmıştır. Yelken Üstnova Kalıntısı'nın merkezinde ise, her saniye kendi etrafında ondan fazla kez dönen nükleer bir madde kadar yoğun bir yıldız olan, bir atarca kalmıştır.

Sayfa 197

Selam olsun, 04.07.2013

Selam Olsun, suyu kaynağından aldıysak, kaynağından,

dağıtmayı deneyelim. Her hali güzel dedik ise, olumsuza da,

aynı değeri vermeli.

Gelene gidene sözümüz, her birinin özüne, bu öyle bir

haldir ki; “ne yaptım da kırıldılar bana”, “ne dedim de

darıldılar bana”; bu dilden uzak, gönülden ırak tutulmalı.

Uyanış ne kadar önemli ise, her var edilmişte, yanış o

nispette çok önemlidir. Uyanış ve yanış zuhura çıkmadıysa,

onu o hale getirecek, önce niyet, sonra istidat ve kabiliyet.

Defalarca veririz, onu keşfedemeden, Hakka yürüyen kullarına,

hem yazık, hem vah, vah’tır.

Allah’ım bir kulunda bir zuhuru gerçekleştirecek ise

esmanın terkibinde yapar. Esmanın50 dışında hiçbir olayı zuhur

ettirmez. Şimdi bende size soruyorum. Bu ne demektir,

bundan ne anladınız? Sırayla konuşun. “Zuhur, esmanın

nispetinde olur”, şimdi tek tek dinlemek istiyorum.

- Bizlerde, istidat ve kabiliyetlere göre şekilleniyor

esmalar, o şekilde tecelliyat oluşuyor, zuhur oluşuyor,

diyebiliyoruz, bu olumlu veya olumsuz olsa da.

- Allah’ım bu esmaları önce Adem’e sonra da

insanoğlu’na verdi. O esmalar hepimizde mevcut. Meleklere

daha azını verdi, Adem oğluna daha fazlasını verdi. Hepsini

verdi. Bizlerde o istidat ve kabiliyetler oluştukça, biz de o

yönde geliştikçe, o esmalar birer birer zuhura çıkacak ve

tecelli edecek.

Evet doğrudur. Burda hep olumlu tarafı değil. Birde

olumsuz haldeki tecelliyatı düşünmek zorundayız. Kulu hangi

50 Esma : 1. Adlar, isimler 2. Kulaklar, işitme. – örneğin, Esmaü'l-Hüsna: Allah'ın güzel isimleri vb.

Sayfa 198

halde ise Allah’ım elbette ona göre esması ile zuhurunu

çıkaracaktır. Ama iyi veya kötü her ne ise, sorumlu olarak, kul

muhatap alınmıştır. Ya olumludur, ya da olumsuzdur. Bir

olumlu esma, bir de olumsuz esmalar. (Celal ile Cemal gibi).

Eyvallah.

- Bu da, kul Allah işbirliği ile mi oluyor?

- Hayır, bu sadece kulun fiiliyatıdır, Allah’ın onun

karşılığındaki zuhuratıdır.

Gün, günden de güzel. Gün, öğün öğün yaşanırsa, o

hazzı alanda, mutlak özel. Geldik, gidiyoruz; ne soy, ne sop, ne

unvan. Bunları, bilinç seviyeleriniz yükseldikçe, onları terk

ediyoruz.

Eşimiz olamaz; tanınsan ne olur, tanınmasan ne olur,

seni bilen var ya o yetmez mi sana. Ürettiğin değerler

önemlidir, ne ürettin, bu kadar bilgiyi aldında, bu güne kadar

neyi vücuda getirdin. Ben bunu sorarım.

Her olay, alınır verilir, güçte yeter, kayıttan da geçer.

Ne var ki, zor gelmemeli. Emeği verdinizse, mutlak onun

oluşumunu, topluca seyretmeli. Emek vermediğin hiçbir işi

sevemezsin. Beğenilmez. Önemsenmez. Önce emek

vereceksin, zamanından, ayıracağın vakti, önce aldığın bilgiler

için kullanmalısın. Bazı dostlarım, bu sırayı şaşırıyor, onun için

de geri kalıyor. Ve bundan sonra çok dikkat edilmesi gereken,

artık sonuçların görülmesini istiyoruz, “geldik, alamadık,

olamadık, bulamadık” sözcüklerini telaffuz etmeyin diyoruz.

Artık, sonuçların alınmasını, her birimiz, görmek istiyoruz.

Allah’ımın verdiği, her görev, her bilgi değer bulmalı ve

o hiç ne ertelenmeli ne de önemsenmemiş hale getirilmeli. O

değerlere sahip çıktığın nispette sen, sen olursun. Hak katında

da, hem özlenen hem sevilen olursun. Sen onları

önemsemezsen, o bilgilere önem vermez, kulak ardı edersen,

Rabbimin hiç hoşuma gitmeyeceği, kuldaki davranıştır,

unutulmasın.

Sayfa 199

Her doğrunun bir de yanlışı vardır. Her yanlışında bir

de doğrusu vardır. Oluş ve bozuluş, mizana uygun yaşanmalı.

Mizan çerçevesi içinde, değerler tezgâha konmalı.

Ne yaptım, ne ürettim; kime ne hayrım oldu; kime ne

hayrım oldu; hizmetimde kusur ettim mi? Hak için yola çıktım

mı? Hep bunu kendimize, her gece mahkemeyi kurup,

sorgulamayı yapmalıyız. Bu mahkeme kurulmadığı müddetçe,

hata hata üzerine asla atağıyı bulamayacağız, bunu

unutmayın.

Gerçek günün özlemini şimdiden hissetmeliyiz. Yoksa

gerçek günün korkusu ile her anımız zehir olmakta. Bunu

unutmayın. Korku değil, sevgi ile yaklaşalım.

Tevhid, tevhid eyvallah. Tevhidin, aslı esası, öyle

mükemmeldir ki… Tevhid kısaca anlatılması gerekiyorsa,

doğduğun halde, gönderildiğin, o safiyeti kazanıp, tekrar başa

dönmek, sona dönmek. Amaç budur, tevhid budur aslında.

Tevhid böyle bilinmeli. Pırıl pırıl gelip, pırıl pırıl, burada o

temizliği sağlamamız gerekir.

- Kaç tane alem var ?

- Efal alemi, nasut alemi, melekut, ceberrut, şahadet,

berzah, 18 bin alem … Çocuklarım, çocuklarım, alemlerin

sayısı öyle çok ki, her yıldız bir alem… Her var edilmiş bir

alem… Gök alemi, yer alemi, alem içre alemler, binler, yüzler.

Bunlar ne rakama gelir, ne onunla ilgili sayılar tutulur. Her var

edilen bir alem… Her yaratık bir alem. Gezegenler… Alem

içinde alemleri seyredin.

Öyle büyük dersler içinde olmamız gerekir ki...

Veriyoruz, aşkla arzu edenleri de seziyoruz. Vermekten asla,

asla üzülmüyoruz, sıkılmıyoruz, bilakis, memnuniyetle, aşk ile

şevk ile veriyoruz. İstiyoruz ki hepimiz, aynı yere vuralım.

Hepimiz aynı noktadan yücelelim. Aynı noktadan sıçrayalım.

Nereye, elbette yüceye. Allah’ın izni ile, bunu sizler istediniz,

Sayfa 200

bu sofraya çağrıldınız. Sesle değilse bile, içsel dürtülerle

davette bulunuldu. Şimdi ne diye buna sahip çıkmazsınız.

Evet, içinden geçirene, eyvallah, eyvallah. Hazır

mısınız? Hazır mısınız? Birlik adına hazır mısınız? Öyle bir

hazırız demenizi bekliyorum ki…

Hem ikrama sahip olun, hem de imkânlara… Bu

imkanla ikramın bir arada bulunduğu, bir arada alındığı, çok

zordur aslında. Buna sahip çıkmak çok zordur aslında.

Akaid derslerinin bir çok ayrıntıları var, enaniyet51 var.

Ama sizlerde gevşeklik gördüğüm zaman, çalışılmıyor mu

eyvallah, çalışılıyor, onları da görüyorum; çalışanları da

görüyorum. Ama istiyorum ki, aynı yere vurmalıyız, aynı yere.

Birçok sıkıntılar oluşuyor, yanlışlıklar oluşuyor. Sözünüze,

verdiğiniz ahde vefa göstermediniz. Bunlara riayet edelim. Bir

de bu yazı her dosta gidecek. Her dosta.

- İsimler?

- İsimlerin bizce hiçbir önemi yok. Onlar zaten

kendilerini biliyorlar. İsmi koysanda koymasanda kimin ne

düşündüğü, ne söylediği çok açık. “Bu bana geldi, çünkü ben

böyle düşünüyordum”, diyecekler.

- Herkes kendini çok iyi biliyor ama hiç kimse kendini

söyleyemiyor.

- Söylemiyor; neden. Çünkü hiçbir şeye hazır değiliz.

Allah’a suçlarımızı nasıl itiraf edeceğiz. “Ben burada haksızım

diyebilmek, ben burada çok kötü şeyler yapıyorum

diyebilmek” erdemdir aslında. Ama nedense hep güzel şeyleri

dile getiririz, gizli olanları da hep saklarız. Cesaretimiz yok,

51 Enaniyet : Kişinin kendisine müstakil bir benlik vermesi, hem kendi varlığını hem de etrafındakilerin varlığını Allah'tan bağımsız görmesi, davranışlarını, bakış açısını bu

zihniyete göre düzenlemesi anlamına gelir Kısaca bencillik.

Sayfa 201

onları sergileyemeyiz. Asıl onların sergilenmesi, önemli olan

budur aslında.

Şimdi tekrar söylüyorum. Sizce hangisi uygunsa

söyleyin. İsimleri koyun veya koymayın. Fikir birliği yapın.

Bizce önemli değil. O okuyunca, zaten kendine ait olan, şurda

kaç kişi varsa herkes kendine ait olanı oradan alacak.

Vefa çok önemlidir. İnsanın vefası, insan vefa

gösterirse, mutlaka Rabbimden destek alan bir kul

sınıfındadır. Her halini Allah’a arz eden, her olayda, Allah’ım

diye ona öncelik tanıyan bir kul. Allah’da onu her defasında

destekler ve onun bir ayrıcalığı vardır. Bunu böyle bilin.

Çok açık olun, açık yüreklilikle davranın ve

birbirinizden yapamadığınız dersler için yardım isteyin. Şunu

nasıl yapayım, bunu nasıl kendime alıştırayım, bir türlü aklıma

girmiyor, bunu aklıma nasıl sokayım. O kadar çok şeyler var ki

öğrenilecek. Niye bir toplulukta konuşulduğunda sizler suskun

suskun oturup bakacaksınız. Onlardan çok daha ileri dersler

alıyorsunuz.

- Dilimizin çözülmesine yardımcı olur musunuz ?

- Dil çözülür yeter ki iste evlat, yeterki iste, öyle

topluluklarda olmanızı, o topluluklarda fikir yürütmenizi ve bu

derslerden vermenizi istiyorum ki, bunlara önem verdikçe,

bunlar yerini bulacak, bunu unutmayın. Çünkü oradan

çağrıldınız, buna riayet edin. Bugün burada olmayabilirdiniz,

sofrayı tanımıyor olabilirdiniz. Olaylar olmadan önce haberi

veriliyorsa durup düşünmek lazım.

“O toplantıya gelmiyor, bu da gelmiyor, bu da gelmiyor,

bir düşünmek lazım bu insanlar neden bu toplantıdan gidiyor”

denecekse, insan gidenlerin halini örnek almaya değil, onları

bulup, onların dertlerini, hallerini sormak gerekir. Neden

gelmiyor, sıkıntısı mı var, üzüntüsü mü var, bunlarla meşgul

olmalı! Herkes birbirinden sorumlu, bunu da unutmayın.

Sayfa 202

Üç günden öte küs kalma dostuna; oturamazsın

Resulün postuna. Hak için verdiğin her sözde, sen onda, o

sende olduğunu unutma. Birçok dualar vardır ki, Allah’la kul

işbirliği içinde, karşılıklı söylenir. Rabbim, kuluna öğle değer,

öyle önem verir ki, ne kadar seviyorsan, o sevdiği içindir. Bunu

da böyle bil.

Allah senden el çektiği zaman, Allah’ım o faciaya hiçbir

kulunu düşürmesin. Onun için seviyorsun, çünkü sevildiğin

için. Allah’a ne kadar yaklaşırsan, o sana, sürekli, benimle ol

diye çağrıda bulunuyor, sürekli. Onun için ne gece, ne gündüz,

ne uyku, ne uykusuzluk vız geliyor. Her an hazırsın, gel

deyince koşmalısın. Böyle düşün: “O istiyor beni. Benimle

olmak istiyor. Dualarımı okuyayım, Kur’anımın zikrine

varayım, o da beni karşıdan dinlesin”. Olay bu. Abest bir şey

yok aslında. Her şey senden sana dönüşte.

Burada değil, orada göreceğiniz şeylerden

sakınmalısınız. Onun için bu şahadet âleminde, sebeplerin var

olduğu ve neticelerinde orada görüleceği, o güne gelmeden

önce, hazırlık burada tamamlanmalı. Kısacası, her birinizin,

farklı farklı rolleri var. Farklı farklı. Kiminiz anne rolünde çok

başarılı, kiminiz evlat rolünde, kiminiz baba rolünde. Kiminiz

anneanne, babaanne, kiminiz komşu, kiminiz alış verişte çok

yeterli, çok yetkili. Allah herkesi istidadına göre kullanıyor,

bunu da unutmayın. Rollerinizi o şekilde veriyor. Sen de o

istidat yok ise rolü verse de vucüt bulmayacaksa hiç anlamı

yok. Sen de ne varsa rolün ona göre ezberletiliyor.

- Esma değinizde o herhalde.

- Tabi ki. Allah’ın bir öldürücü ismi var, bir de Hay ismi

var yani diriltici. Hem o var, hem o var. Bir kulunda nelere

karşı yeteneği, nelere karşı istidatı varsa, Allah o esmasını

oraya gönderiyor. Ya öldücürü yeteneği vardır, öldürmeyi

istidat kabiliyet edinmiş, onu görev bilmiş, Allah o esması ile,

onda, vücut bulduruyor. Bu dersler, aslında o kadar önemli ki.

Sayfa 203

Şöyle kendinize dönün, kendinizdeki esmalarını, neler sende

zuhur ettiğini, çok yakın anlarsınız. Aşikârdır anlarsınız.

- Biraz önce söylediğiniz, Alemlerde budur, yani biz

bu alemleri tanıyıp tespit edip, ona göre davranış

sergilemeliyiz anlamına mı gelir ?

- Tanıyamazsın, tanıyamazsın; o kadar çok ki,

yüzlerce, binlerce, on binlerce, gökler alemi, yerler alemi, ilk

yaratılış alemi, yaratılmışların alemleri, mahlukatın her biri

birer alem. Onları nasıl yok sayamazsın. Küçük karınca,

küçücük sinek bile bir koskoca alem. Onları nasıl yok

sayabilirsin.

- Alemde ne varsa ademde de o var…

- Sende toprak unsuru var, sende maden unsuru var,

hava unsuru var, ateş unsuru var. Toprakta hangi, azot, fosfor,

ne var ise, bütün o madenlerin, hası, özü önce sende var.

- İnsan, insana bakarken de bunların hepsini görmesi

mi gerekiyor ?

- Hepsini, hepsini. O zamanda o kimseye

kızamıyorsun, o kimse de hata da bulamıyorsa da. Her ne

kadar sana yanlışlık yaptı ise de; çünkü seni de yaratan O…

Sahip tek.

- Akaid bilgilerinin özü herhalde bu..

- Bunlar, sizlere ruhsal yapılarınıza göre veriliyor.

Akaid dersi, tasavvuf dersi, Hz. Ali’nin dersine girildiğinde, o

tek şey, bu konuların, Allah’ım ona özellik verdi. O dersleri, hiç

biriniz alamazsınız. Beden yapılarınız kaldırmaz. Sizlerin

kaldırabileceği şekilde, azar, azar veriyoruz.

- Hala dünya’dayız biz.

Sayfa 204

- Tabii, vazifeliyiz. Sizler nasıl vazifeliyiz diyorsanız,

bizlerde sizleri eğitmekle vazifeliyiz. Statü, etiket bunlardan

uzak kalmalı. Biz sadece O yüce yaratıcının küçücük bir

nüvesiyiz, küçücük…

- Göçen veya hayatta olan bir insan için af dileyebilir

miyiz ?

- Şimdi, Allah’ın işine karışmak olur. Sen dile, iyi

niyetinle yapıyorsun ama, onun kabulü sadece yaratıcıya ait.

İşte, yanlış anlaşılıyor, göçenlere, okuma yok değil, yapılır.

Sen burada aslında onu arıtmaya çalışırken, kendin

arınıyorsun.

Sadece güzel şeylerle yad edilmesi, anılması, tabii ki

çok güzel. Ama o af Allah’ımın iradesinde, eder, etmez. Her

birinizin, belli bir süresi, belli bir af tablosu var. Her birinizin

bir Araf dinlenme yeri var52, tepesi var. Onun için bunlar çok,

çok önemsenecek, çok özel bilgiler.

- Kur’an’ı çalıştığımızda, ya da okuduğumuzda, iki

seferdir oluyor, Ülker anneyi hissediyorum, evindeymişiz gibi

orada hissediyorum…

- Göçmüşlerinizi, çok fazla anıp, onları çok fazla

çağırmayın. Onlar yerlerine alışamıyorlar. Onlar o kadar

boşlukta oluyorlar ki, yani insanoğlu, göçene de Hayatta olana

da çok eziyet veriyor. Yerinde olmasını talep edin. Öyle dua

edin ve “Sen yerinde ol” deyin, oraya alışması gerekir. Sürekli

çağırırsan, olmaz, artık dünya onun için önemli değil, orası

onun için çok önemli.

52 A'RÂF suresi, 46.ayet : “Ve beynehumâ hicâb ve alel a'râfi ricâlun ya'rifûne

kullen bi sîmâhum ve nâdev ashâbel cenneti en selâmun aleykum lem yedhulûhâ ve hum yatmeûn”. Türkçe açıklaması : “İki taraf arasında bir perde ve A’raf üzerinde bunların hepsini

simâlarıyla tanıyan adamlar vardır. Onlar cennet halkına: “Selâm sizin üzerinize olsun!” diye seslenirler. Kendileri cennete girmemişler, fakat girme iştiyakı içindedirler.”.

Sayfa 205

- O düşünceyle onu çağırmış mı oluyorum?

- Tabii ki, sürekli ülker anne, ülker anne, sürekli bunu

tekrarlandığında, o zaten anıldığım yerdeyim diyor, uzağa

gitme. Ne diyor, veliler bile, “beni toprakta değil, beni

toprakta değil, beni sevenlerin gönlünde arayın” diyor. Onun

için, çok fazla, rahatsız edecek kadar, özlem duyacak kadar,

sonra kime özlem duyuyorsun, sen dirilere duy, göçenlere

değil. Hepiniz oraya gideceksiniz, kim kime özlem duyuyor.

Allah’ı özle Allah’ı, velileri özle, peygamberimizi özle, onun

bizlere verdiği birçok özellikleri özle, “bütün mümin kullarına

ve mümin olmayanlara da hidayet nurunu istet, nasip et,

onlara da özletmeyi nasip et Allah’ım”.

- İstidatlar değişiyor mu?

- İstidatlar değişir tabii. Bir üst seviyesine çıkabilir,

bir de bir alt seviyesine inebilir. Anladın mı? Böyle olur, ama

istidat kabiliyet, şu dünya âleminde, hiç bir ürettiğin bir şey

olmuyorsa, işte o zaman acınacak hale oluyor insanoğlu. Bir

şey geliştirememiş, bir şey üretememiş, dinlemiş, dinlemiş

gitmiş. Allah onu istemiyor.

- Yani üretmek demek? Fiiliyata geçirmek…

- Tabii ki, yani illa al eline, inşaat yap demiyor. Birçok,

birçok, tabii onlar yük verir… Bir şey yerine ulaşmadığı zaman,

o bilgiler sende yük haline gelir, sıkıntı yapar, bir çok olumsuz

halleri meydana getirir. Bir düşünürsen…

- Hiç hafife alınacak şeyler değil. Her satırında bir şey

veriliyor, yazının her satırında bir şey veriliyor, her

kelimesinde…

- Sohbetleri çoğaltın, cemaatleri çoğaltın. Sık sık bu

sohbetler edilmeli. Muhabbette aldığın hazzı, istediğin kadar

tek başına yap, oku, yaz, mümkün değil; çünkü tecelliyat

muhabbette oluşuyor.

Söz gelirse, izinlidir bu biline, her olay yerindedir,

şüpheye sakın ola düşme. Ne gelirse gelsin, koy onu bir

Sayfa 206

kefeye. Bir gün o kefede değer bulur, sanılmasın unutulur.

Allah’ımın muradıdır; kuluna hitabıdır. Öyle bir feyz akışı

sağlanır ki, yeterki o kapıyı hep açık tut. Gafil olma. Allahtan

gafil olanın sonu da hüsrandır, onu da unutma. Ama öyle bir

arif ol ki, her zerren, o iştiyak ile her anın Hak katına hizmette,

her hareketin davranışın, melekler nöbette.

Sen bir tek, yemek, içmek, eğlenmek için gelmediğini

bil yeter. Öz vazifeleriniz var. Bu bilinçte olun. Hani sıçrayın

dedik ya; her bilgi alışında, bir sıçrayış yaşanır. Bu

tekâmüldür, gerçek yerini bulma halidir. Halden hale geçilir.

Kul kendinde var olanı bilmeyebilir. Bazı haller, kuluna hediye

gibi gelir. O hediyeyi, kabul ettin ise, ona, bir karşılık beklenir.

Minnetin ile şükranın ile Hak muradıdır diye, karşılığını

vermelisin.

Hayır ekelim, Hayır biçelim. Her oluş ve bozuluşta,

Allah’ımın, muradıdır deyip, üzerinde çok tefekkür edelim.

Allah bir kuluna, bir gayret verdi ise, onun sebebi hikmeti,

bilinmeli. Bir hadiseye geçiş olmadan, önce gayreti, Hayreti

gelir. Bu neden geldi bana da dememeli.

Hazır olun, hazır olun, içsel ve dışsal hazırlığı layıkıyla

yapın. Bundan böyle var mısınız birliğe, Bundan böyle

yürüyecek misiniz bu uzun yolda?

Zor gelse de, Allah’ımdan kolaylık dileyeceğiz, her hali

bir göreceğiz. Onda bunda demeden huzuru, her anı onun için

bulduk, kaybetmeyeceğiz.

Yağız ata binipte geldim. Hoşbulduk, hoşbulduk.

Desturu aldık, duaları yedi millete dağıttık. Öyle hal buldurur

ki, kul kendi kaderini kendi yazar denilirse de, niyeti kul kurar,

Allah’ım, o niyeti oldurur ve işin önüne çıkarır. Sen kendini

böyle sınamalısın. Sen kendinde olan meziyetleri, güzel halleri

ve olumsuz halleri, ayırıp, ayırıp kendini toparlamalısın. Hak

muradı değildir, kulun yüzleşmesi gereken bir haldir.

Sayfa 207

Güvenin gençliğe, güvenin diriliğe, güvenin gelişen

hallere… Eyvallah diyelim. Gün gelecek övünülecek, gün

gelecek ilmeği kendi kendine geçirecek, gün gelecek verdiği

sözlerin, ne kadar anlamsız olduğunu, kendi de görecek.

Hayırdır, Hayır bulalım. Şerden uzak kalıp, Allah’a el açıp

yalvaralım. Bir avuç toprağa besmele çekip, uzaklara atalım.

Allah’ım bundan sonraki oluşacak haller için, korkunç haller

için, Allah’ımdan yardım etmesini talep edelim. Size söyledim,

kolay geçmeyecek, kolay geçmeyecek. Ne var ki Allah’a

inancımız sonsuz, onun izni ile işimizi kolaylayacak yardımcılar

gönderecek.

Günden güne buradayım. Gitmedim bir yere.

Aranızdayım. Öyle hissettirdim ki, öyle kendimi aşikâr ettim ki,

gören gördü, kimi söyledi, kimi unutup gitti. Ama

aralarındayım. Övülünecek hallerle yaşatıldı. Övülünecek,

gurur duyulacak gençlerimiz, hep Allah’ın izni ile, Atam

izindeyiz, dedirtecek. Hoş olun, hoşçakalın. Murad üzere

yaşayın, gelişen olaylara duyarsız kalmayın.

- Sadece dua mı edelim.

- Yapacağımız tek şey o. Tek şey o. Dualar edeceğiz.

“Zahmet değil, Allah’ım ülkemize rahmetini nasip et”

diyeceğiz. “Kötü düşünceli olan bütün insanoğlunu, iyi

düşüncelerden, ayrı tut” diyeceğiz. Kefenin sağ tarafına el

uzatalım; sağ elimizi kaldırıp, “Allah yetiş” diyelim.

Huzurdayız, huzurda olalım, Atanın izni ile, öyle dediler, bizde

onu tekrar edelim. Yanınızdayım, yanınızdayım, yanınızdayım.

Bilinmeli, gözden ırak değil, her şey aşikâr edilmeli.

Bak göreceksiniz bundan böyle, her yerde, ufak da olsa

nişanlar, aşikârdır. Bu görülecek. Gayret elidir, uzanır, gayret

elidir kavgayı barışa sürükleyecek. La ilahe illahlah

Muhammed en Resullallah(2).

Sayfa 208

Yazıları göndereceğiniz kişiler için, tekrar ediyorum,

dostla mutabık kalın. Ondan sonra koyun, çok üzülüyor, dostla

mutabık kalın.

Hayret makamını nasip et Rabbim bizlere(2), yanlış

hesap kendini bir şekilde gösterecek. Hoşkalın.

Hasbinallah ve ni’mel el vekil(3),

- Dualarımızı belli bir saatte hep beraber yapıp,

göndersek.

- İyi olur, aranızda konuşun.

- Yanlış anlamadık değil mi, yazıları

göndermeyeceğimiz kişileri dosta soracağız.

- Mutabık kalın, herkese gidecek ama, ona

söyleteceğiz. Amaç nedir, kırgınlığı gidermek. Ya gelecekler,

ya da unutacaklar.

- Yazılara nokta konmadı değil mi? Toplantılara devam

edeceğiz…

- Sizlerin günahı ne. Biz o gün noktayı koyduk, yanışta

olana değil; uzak kalmayı düşünene. Allah’ım yardım et

bizlere.

Selam olsun, 11.07.2013

Selam Olsun, bülbüller öte öte, kurt kuş Hakkı zikrede

ede, kulların her biri, ona tevekkel ile yönelişi sonsuzdur, önce

bu biline.

Ne sen kalır, ne ben; biz olduk, siz oldunuz. Ben oyum,

ben ondanım demek ile yumağı düğümsüz sarmaktır. Yumak

geldi elime, gördüm ki düğüm çok, tutulacak her birine.

Sayfa 209

Tevekkel ile açtım düğümleri, sardım yumağı düzlükte.

Allah’ım, her dileyen kuluna, dilediğini verir. Ne var ki, kul

hayrı, şerri bilmez53, sadece ver diye, kendini harap eder.

Allah’ım kulunu sevdiğinden, Hayrı şerri ayırıp, ona

vereceğini, tevekkel ile ona yöneleneceğini, dürtü yoluyla

bildirir. Bazen öyle duyarsızdır ki, dürtü de ona kar etmez.

Madem çok istiyorsun, olduğu gibi verir. Sonra Hayır

göstermez, şer önüne serilir. “Ben ne yaptım der” yerinir.

“Benim kaderimdir” dediğinde, Rabbim devreye girer: “O senin

kaderin değildi. Sen onu kaderin yaptın. Allah’a havale

etseydin; teslimiyeti tam verseydin, Rabbim sana seçer seçer

de güzelini verirdi.

Sen, böylece acele ile dilediğini istedin. Her isteyişinizi,

önce Allah’ı düşünerek, Allah’ın birliğine inanarak, Allah’a tam

teslimiyet ile isteyin. İlle de ver dediğinde, başına gelecekleri

de, bir tarafa koyup düşünmelisin.

Hayrı bildi isen, şerri de bilmelisin. Şer yaşanır, hal ise

yaşatılır. Ne onunla, ne onsuz olunmaz. Kul kendince hesap

yapar, ne çare ki ayarı da bulamaz. Her şey Rabbimden derde,

dilinin ucundadır; gönle indirmez. Oysa gönle indirdiğinde, dili,

Hayır ve şerri, kesinlikle istemez. Gönle inmeyen dilekler,

sadece dil ucundadır. Onun için ben de derim, kararlı olun,

istikrarlı olun, daima olayların karşısında, kavi olun, sabit

kalın. Düşünceleri devre devre devşirin, sade olanları seçin,

“bunlar benim için en güzelidir” deyip, Allah’a havale edin.

53 Bakara suresi, 216. Ayet : “Ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum,

ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn.” Türkçe açıklaması : “Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey, hakkınızda hayırlı

olabilir ve hoşunuza giden bir şey de hakkınızda şer olabilir. Allah bilir siz bilmezsiniz.”

Sayfa 210

Ne soy, ne soy, ne unvan aranır. Bu öyle bir yol ki,

sadece Hak muradını, Hakka inanış, Hakka yakarış ile yol

alınır. Sade kimlik için Allah’tan dileyin. Sade kimliği buldu

isen, onunla sarmaş dolaş olmalısın, onu korumalısın. Sade

kimlikli insanların her sözü sadelik içindedir. O sözde kaviy54

olmayı bilmelisin. Gerçeğe döndü ise yüzün, sana her şeyi

anlatır, o görüntü. Gerçekte değil ise gözün, sağdan soldan

aldığın ile yürürsün. O da seni yarı yolda bırakır, her şey

tersine dönüştedir, bunu bilmelisin.

Bir güzel gördün, güzele bağlanma. Allah’ım her şeyin

özünü, her şeyin güzelini, o bilir, o seçer, görüntü değil,

sadece özde olanı sana seyrettirir. Bunu beklemelisin.

Aceleye gerek yok. Her acele işin içinde şeytanın eli

vardır. Bunu unutma, daima sabırlı, sakin ve doğru olanları

seçmek için Rabbinden yardım dilemelisin. Bir huzur, o öyle

bir huzur ki, hakikatin zuhurudur. Hakikatin zuhurunda olmak

için, sadece soyutlanman gerekir, tam teslimiyet gerekir. Her

şeyi reddetmek değil, sevmek de gerekir. Bütünün Hayrına

düşünülen her olayda, Allah’ın rızası mutlak vardır. O rıza da

kul kendince, kendince dileğini, arzular. Dilemediğini, “Hayır

değildir”, “bana nasip değildir” der geçer.

Teslimiyet nasıl olur? Teslimiyet isteyerek olunmaz,

teslimiyet çalışarak da elde edilmez. Teslim olmayı diledin ise

sadece Rabbime dönük yaşamalısın. Onun veçhinde, onun

sevgisinde, onun muhabbetinde, onun iştiyakinde, o

teslimiyeti, Rabbim kendi oluşturur.

O hale getirir ki, bir kere sen o halde olduğunu zaten

bilemezsin. Sadece ehil olanın karşısında olduğunda, senin ne

halde olduğunu sadece o bilir. Sen sadece “Sana teslim olmak

istiyorum” demelisin. Dilin teslim olmayı ister ama halin ise

sadece Dünya’da, istemediği şeylerle, meşgul olursun. Bu

teslimiyet değildir, teslimiyete giden yol da değildir.

54 Kaviy : Sınırsız kuvvet sahibi olan, her şeye gücü yeten,

Sayfa 211

Teslimiyet, her verdiğine tevekkel, her verdiğine eyvallah

demek, her verdiğinde, ne Hayrı ne şerri sorgulamak, her şeye

boyun eğmektir. Teslim olayım dediğinde, Allah’ım önce

sınavdan geçirir. Ufacık bir sınav bile, kuluna çok ağır gelir.

Orada teslim mi, teslim değil mi her şey zuhurda, aşikâr olur.

Sen yine de dile verme her şeyi, içinde yaşa:

“Allah’ım sana layık kul olmayı, Allah’ım her dem

ilmimi arttırmanı ve sende olmamı nasip et” demelisin. Bu

yeter sana.

Evet, dost adına gelinir. Dosttan murat, Hak muradıdır

o belli edilir. Dedik ya ne soy, ne sop, ne unvan aranır. Bir tek

haldir bizi bağlayan, bir tek kaynaktır, bizde onu ağırlayan.

Sev dostum sev; her ne olursa olsun sev. Dilin sevgiden söz

etmesin, halinle sev. Gözün güzeldir deyip sarmasın, sen onu

içinle, zerrenle sar.

Hayırdır, günü bilinsin. Hayırdır gelen, her öğün onda

murat beklensin. Gün gelecek yaşananlar farklı yerlerde

seyrini sürdürecek. Ne yaşadık, ne istedik, neler oldu. Sakın

neleri, nasılları sorma! Allah’ım ne veriyorsa, mutlak zaruridir.

Bunu bilmelisin. Sen zulmetten geçmedikçe ziyanın faziletini

nerden bileceksin. Onun için, zulmet, kuluna zaruridir.

Karanlık, mutlak kuluna aydınlığa çıkış muradıdır. Bunu

bilmelisin.

Selam olsun, selam olsun. Kaygusuz söz diledi;

Kaygusuzca verdi. Her dileği kendinde bildi, her muradı

Allah’ıma havale etti. Ben veremem murad ondandır. Ben

dileyemem, dileğimin dileği de ondandır. Onun için sarıldık

Allah’a, okuduk Kuranı doyasıya. Yol aradık, yolu da bulduk

Elhamdülillah. Yeter ki önümüze çıkan olmasın, yeter ki

önümüze engel tanınmasın. Allah’ım, muradımızı, dileyerek,

severek, seçerek nasip etsin. Hazırlıklı olun, hazırda olun,

hazırlıklı olun. Neye hazırlıklı olalım. Beklemekte yarar var

diyelim; sadece hazırlıklı olun. Üç defadır verdik.

Sayfa 212

Ol zakir55 ehli yaşa onu gönlünce, ver elini, birle eller

ile gün gelecek, seni yürütürler, gönül muradın ölçüsünde, gel

çağrısına uydururlar, bu yolda hiç mi hiç, sözle hazırlık

yapılmaz. Bu yol hal ister, kabiliyet ister, istidat ister. Gelişen

her hadisenin içinde yer alır, dışında değil, birçok güzel sözler

ile yaşandı. Gün gelecek perdeler, biraz biraz açılacak. İşte

onlara hazırlıklı olun. Kimi kaldıracak, kimi kaldıramayacak.

Gönül ölçüleri ile bu yolda seyri sefer edilecek.

Saadet gemisi dedik, Hak muradıdır, o bilinsin. Gemi,

bedenlerinizdir56.

O bedenlere, öyle yolcular davet edin ki, sizin, içinizi,

güzel, ehil kişilerle doldursun. Söz hakkı, her birine verilsin.

Yolcudan maksat, gelişen haller, duygular, nefsi emmareler,

nefsi mülhimeler. İşte bunlar. Bunları tertemiz, tek düze,

misafir edin içlerinize.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

“Hazır olun” sözcüğünün manasını verdik.

Allah’ın manası kimdir?

Peygamber efendimiz, Muhammed Mustafa

Muhammedin manası, Hz. Ali, Hz. Ali’nin manası, Hz.

Hüseyin’dir.

55 Zakir : Zikreden, anan. Allah'ı gerektiği gibi teşbih ve tehmid eden. Kur'an'ı öğüt verici, gerçek bir zikir olarak gören

56 Bakara suresi, 164. Ayet : “İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven

nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbe, ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li

kavmin ya’kılûn”. Türkçe Açıklaması : “Şüphesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün

birbiri ardınca gelip gidişinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyarak yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten su indirip onunla ölmüş olan toprağı diriltmesinde, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârların değişik

yönlerden esmesinde ve yer ile gök arasında emre boyun eğmiş bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için pek çok deliller vardır”.

Sayfa 213

Onun için bunların manalarını çok iyi bilin. Bugün belki

ehli beyt aşkı duymayan, onları pek dikkate almayan kişiler,

gerçek âlemde, ne kadar büyük bir kaybın içinde olduklarını

unutmasınlar. Bunu yaşayın, yaşatın. Herkesin görevidir. Bu

böyle bilinsin. Onları hiçe saymayın, çok büyük vebaldir. Onu

üstlenmiş olmayın. Ne mezhep tartışmasına girin, ne

mezhebimiz de budur deyin. Bizim mezhebimiz yoktur, sadece

Allahın kuluyuz, bunu böyle bilin.

Selam olsun, ocakları yaka yaka geldik, her kapıyı açıp

da, Hayır duaları ediverdik. Sofraya nimeti koyamayanın,

nimetini koyduk. Yardım dileyenin, yardımında, kayıtsız şartsız

hazır olduk.

Bildiğimle eğleşirim, bilmediğimle kendimce söyleşirim.

Ne var ki her söylediğim Hak muradı için olsun; ne var ki her

gördüğün, her işittiğin, Haktan murat alsın. Dost adına gelindi.

Dosttan murat, her zerreyi, kendince, öğretti. Bilen bilmeyeni

uyarsın, ben bilirim diyenden, uzak durulsun. Sevgi ile

yürünen yolda, mutlak bir yardım el gelir eline. Yeter ki sen, o

yardımı dile.

Çık yola dendi ise çıkarsın. Nasıl yürürüm dersen, geri

bırakılırsın. Nasıl giderim, gelirim deme. O izni veren Allah’ım,

elbet yolunda yürütende odur. Hizmet ehli olmayı dile.

Muradın o olsun, sorgudan uzak, ne verilirse, şükür edip

alınsın. Azdan çoktan geçelim, az verilirse “neden” demeyelim.

Çok verilirse de “çok uzun” sözü etmeyelim. Murat ne ise o

olur. Kul kendince yorumlara katılır. Şükürler olsun, hamd

olsun. Nimetin sahibi olmaya izin alınsın.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah. Şimdi bütün

zorda olanlar için dua da olalım. Bismillahirrahmanirrahim,

Allah’ım sana açtık ellerimizi, huzurundayız. Sen dualarımızı

kabul et57, makbul eyle ya Rabbi.

57 Bakara suresi, 186.ayet : “Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb ucîbu

da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn”.

Sayfa 214

Öncelikle hastalarımıza, onun yanı sıra,

toplantılarımızda bulunan dostlarımızın, her birinin hasta olan

yakınlarına, tek tek acil şifalar diliyoruz, ismini bilip

bilmediğimiz bütün hastalarımıza şifa ver, şifa sendendir, ilahi

rahmet sendendir Allah’ım. Sadece şifa diliyoruz, yine de sen

bilirsin Rabbim. Ruhu ve bedeni şifa alsın Allah’ım. Kayıtsız

şartsız alsın. Sen sahip çık. Sana emanet ettik. Sen emaneti

koru gözet Allah’ım.

Dünyamızda, ülkemizde, olumsuzlukları, sen oluma

çevir Allah’ım. Barış nasip et. Sen, bugünkü sıkıntılarımızı

gider Allah’ım. Sevineceğimiz, umutla beklediğimiz o güzel

şeyleri bizlere nasip et Allah’ım. Kavgaları bitir, selametle,

sevinçle karşılaştır Allah’ım. Sevgi, muhabbet ihsan eyle ya

Rabbim.

Ölmüşleri de rahmetinle yıka Allah’ım. Cümlesini

rahmetinle yıka. Mübarek geceler yüzü suyu hürmetine,

Allah’ım kimin ne sıkıntısı var ise, onların halli için senden

yardım diliyoruz. Ne olur yardım et Allah’ım. Maddi manevi her

zorlukları kolay kılmayı nasip et Allah’ım.

Senden geldik, seninle bir olalım. Seninle sana dönelim

Allah’ım. Geldiğimiz gibi kalmayı, kaldığımız gibi de sana

varmayı nasip et Allah’ım. Yine de sen bilirsin, yine de sen

bilirsin. Her şeyin sahibi, maliki sensin. İsim ve sıfatlarının,

esmalarının yüzü suyu hürmetine, biz kullarına yardım et

Allah’ım. Amin, amin. Yine de sen bilirsin Allah’ım.

Türkçe açıklaması : “Resulüm! Kullarım sana beni sorunca haber ver ki, ben onlara

yakınım. Benden isteyenin, duâ ettiğinde duâsını kabul ederim. Öyleyse onlar da

benim dâvetime uysunlar ve bana iman etsinler ki doğru yolu bulsunlar”.

Sayfa 215

Selam olsun, 18.07.2013

Selam Olsun, her devre yaşanan, kul kendi yaşadığına,

bazen Hayır sanıp bazen de şaşıran, değişken halleri ile

kimliğini bulamayan, bütün can dostlara, duacı olalım. Zorda

zahmette, ona rahmet kapısını gösterelim. Bildiğin ile

sınanırsın, bilmediğin ile sınanmaya talip olmazsın. Sen

seninle, biz bizler ile bir potada oluşacağız, Hak izni ile.

Doğu batı demeden, gündemde oluşan sözleri masaya

koymadan, gelişen haller için, kolları sıvadık, hizmete

geleceğiz. Ne söz ile ne yazı ile özden öze hitap edeceğiz.

Güne geldik ise geceyi bekleyelim. Geceden gelen ses

ile seher vaktine inelim. Seher vaktinde58 aranan mutlak

bulunur.

Sen ben demeden, gönülleri uyaralım. Her birimiz, birer

vazife aldık, bu vazifenin hazzını yaşayarak, ömrü tüketelim.

Ocağın ateşine kül oldu, demeyelim. Bir tek kıvılcım yeter, o

ateşi harlatmaya. Kül oldu dersen bittiğine işarettir. Bir

kıvılcım yeter dersen geleceğe işarettir.

Dedik ya, her olaydan haz duymalısın. Yaşanan ne

olursa olsun; iyi veya kötü. Kötü sizin gözünüzde kötüdür.

Hiçbir kötü olay zuhura gelmemiştir. Kul kendince onu kötü

yapar. Yaşadığım her olayda “iyi gün görmedim” der de yanar.

O kendi gözlükleriyle, cüzzi irade ile yani sınırlı iradesi ile

58 Âli İmran suresi 17. Ayet : “Es sâbirîne ves sâdıkîne vel kânitîne vel munfikîne vel mustagfirîne bil eshâr”. Türkçe Açıklaması : “(Onlar) sabredenler, sâdıklar, huzurunda gönülden boyun

bükenler, Allah için infak edenler ve seher vaktinde istiğfar edenlerdir.”

Sayfa 216

edindiği bilgilerdir. Bir dayansa Allah’a59, cüzzi irade dönüşse

külli iradeye, işte o zaman, anlar ki, Rabbim hiçbir olayda

çirkinliği koymamış, ön planda.

Rabbim kullarını, halden hale sokar. Bu nasıl oluş, bu

nasıl geçiş deme. Her devre, her dönem, halden hale, geçiş

getirir. Kul kendi hakikatine arif olmalı.

“Nasıl arif olunur”, “insan kendini nasıl tanır, nasıl

tanımalıyız” diye sorarsan, cevabım hazır olur. Madem ki

Rabbimin bir cüzüyüz, o beden de bir tek cüzden, yüzlerce

cüzler meydana gelmiştir. Göz, kulak, ağız, dil, dudak, bütün

azalarımız, her biri birer cüz, bu azalarımızı tanı, gafil olma,

arif ol60. Onları bilerek yaşa.

Peki nasıl öğreneceğiz dediğinizde de cevabım hazırdır.

Şunu düşün, Allah, kulunun yaradılışında, hep iki tertip

yapmıştır: Öncesi ve sonrası, zahiri ve batini,61 şimdi bir söz

söylerken, gülerken, ağlarken, önceleri hep zahiri âlemde

yaşadığın için, zahiri bilgilere ilgi alaka duyduğun için, her

şeyden daha doğrusu bir haber olduğun için, çok farklıdır,

şimdi bu bilgileri bu liyakati edindikten sonraki halin batinidir.

Ağlayışın, gülüşün, konuştuğun, sözler, çıkarttığın sesler,

bunlar hep batinidir. Külli iradenin zuhurudur, sen bunları

tanıdıkça, sen bunları bildikçe, Allah ile içi içe olursun.

59 Nisa suresi, 132. Ayet : “Ve lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fil ard ve kefâ billâhi vekîlâ.”

Türkçe açıklaması : “Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Vekil olarak Allah yeter!”

60 Mülk suresi, 23. Ayet: “Kul huvellezî enşeekum ve ceale lekumus sem’a vel ebsâre vel ef’ideh, kalîlen mâ teşkurûn”.

Türkçe açıklaması : “ De ki: "Sizi yaratan ve size kulaklar, gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz!"

61 Hadid suresi, 3. Ayet : “Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın, ve huve bi kulli şey’in alîm”.

Türkçe açıklaması : “O Evvel'dir, Âhir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır. O, her şeyi bilendir.”.

Sayfa 217

Onun veçhine dönmek önce kuldan geçer62. Nasıl ki

zulmetten ziyayı63 buluyorsan, zahir bedenden batın bedene

geçmek, bu bilgiye her birinizin vakıf olması gerek.

Yardım alabilirsiniz. Birçok değişik örnekler vererek

bunları kolaylaştırabilirsiniz. Kulağın terkibini, gözün terkibini,

bakar geçerdin, ama şimdi öyle mi? Çok derin bakıyorsun,

bazen bakıyor da görmüyorsun64, veya baktığında neyi

görüyorsun, bunları incelemek durumundasın. İşte insan,

insanoğlu kendi hakikatine arif olmanın yollarıdır,

öğretileridir. Akaid derslerinin bir bölümüdür.

Öyle geçitler kuruldu ki, öyle geçitler. Her duygunun,

her düşüncenin, niyet ve fiillerin, bir geçiş köprüsü vardır.

Onlardan geçmek, geçebilmek, kendi seçtiğini, nereye

çekiliyorsan, onunla karşılaşmak için kendi kendini

yönlendirdiğin geçit köprüsüdür.

Bir de şu var ki, o köprüyü kurmadan önce, geçiş izni65

almalısın. O izin sende var ise, ne yaparsan yap, izin içinde

62 Bakara suresi, 112. Ayet : Belâ men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun

fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn. Türkçe açıklaması : “Hayır! Kim ihsan mertebesine yükselerek, özünü tamamen Allah’a teslim ederse, onun mükâfâtı Rabbinin katındadır. Onlara hiçbir korku yoktur ve

onlar mahzun da olmazlar”.

63 Hadid suresi 9. Ayet : “Huvellezî yunezzilu alâ abdihî âyâtin beyyinâtin li yuhricekum minez zulumâti ilen nûr, ve innellâhe bikum le raûfun rahîm”. Türkçe açıklaması : “Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için kuluna apaçık

âyetler indiren O'dur. Doğrusu Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir”.

64 Bakara suresi, 7. Ayet : “Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem’ıhim, ve alâ ebsârihim gışâveh, ve lehum azâbun azîm.” Türkçe açıklaması : “Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir.

Gözlerinin üzerine perde inmiştir. Onlar için büyük bir azap vardır”.

65 En'âm suresi, 39 Ayet : “Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ summun ve bukmun fîz zulumât, men yeşâillâhu yudlilhu, ve men yeşe’ yec’alhu alâ sırâtın mustakîm”. Türkçe Açıklaması : “Âyetlerimizi yalanlayanlar, cehalet ve küfür karanlığında kalmış

bir takım sağırlar ve dilsizlerdir. Allah dilediği kimseyi saptırır, dilediği kimseyi de doğru yol üzerinde bulundurur”.

Sayfa 218

yaparsın. O izni almadıkça, bulunduğun yerde eğreti kalırsın.

Hal budur, hikâye budur, bundan payına düşeni almalısın.

Dost adına geliriz, dosttan murat, Hak dostluğudur.

İster dost ile dostluğu kur, muhabbet eyle, ister düşmanın ile.

Seni yoldan çıkaran her kim olursa olsun, senin düşmanındır,

bunu belle. Dostluk rıza makamıdır, dostluk da bir makamdır.

Seni o dostluğa götürecek, dost ile dostla karşılaştıracak66

mutlaka bir dosta ihtiyaç vardır. Bunu da böyle düşünün.

Günü gün etmekten geç dostum geç, günleri heba etmeden

doğru yolu öylece seç. “Gönlüne uygun gelmeli” sözü kulağına

küpe edilmeli.

Gönül Kuranını oku, oku, okuyamazsan, mutlaka bir yol

ara, bu yolda seni hakikate ulaştıracak, bir dost ara. Sağın

solun sözü ile değil, kendi gözlerinle seçtiğin yolda yürü.

“Doğru mu yanlış mı Allah’ım bana iç sesimle bir haber ver,

beni haberdar et, doğru yolda mıyım yanlış yolda mıyım?67”

Bunu unutma. Mutlak yardım gelir, haberi kulağına geceden

gelir.

Sakin olun, sakinliği koruyun. Soy sop unvan bitmiştir.

Bir tek bizim için Rabbim vardır. Onun bize verdiği unvan

yeterlidir.

Amel, mükemmel bir oluş içinde sergilenir, o ameli

yaşayarak, niyetlerini ortaya koyarak, birçok can dostlara

66 Rahman suresi, 33. Ayet : Yâ ma'şerel cinni vel insi inisteta'tum en tenfuzû

min aktâris semâvâti vel ardı fenfuz(fenfuzû), lâ tenfuzûne illâ bi sultân(sultânin). Türkçe Açıklaması : “Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşıp

geçmeye gücünüz yetiyorsa hemen geçin. Amma geçemezsiniz, ancak bir sultan (Allah'ın verdiği bir güç) ile çıkabilirsiniz”.

67 İsra suresi, 36. Ayet : “Ve lâ takfu mâ leyse leke bihî ilm(ilmun), innes sem’a vel basara vel fuâde kullu ulâike kâne anhu mes’ûlâ(mes’ûlen)”.

Türkçe Açıklaması : “Bilmediğin şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur”.

Sayfa 219

hizmet vererek, o amel defterini68 doldurabilirsin. Ama

bunlardan bi haber yaşarsan, armudun sapı, üzümün çöpü der,

kararsız kalırsan, aynıyla karşılaşırsın. Bunu da unutma.

Ani hallerde, süratli değişimler görülüyor. Bunu hepiniz

fark edebiliyorsunuz. Gün içinde düşündüğünü, gün dışında

yaşıyorsunuz. Daha da perdeler yavaş yavaş açılacak. Dedik ya

istidat ve kabiliyet devreye girecek. Bende ne var deme. Her

varlıkta bir kabiliyet ve istidat mutlak vardır, verilmiştir.

Buğday, arpa; bunlar kendi istidatlarına göre, kabiliyetlere

göre seyrini tamamlar. Dermi ki yetiştiricisine, keşke ben arpa

olacağıma buğday olsaydım. Yetiştiricisi ona ne der, senin

kabiliyetin arpa olmaktı, onun ise buğday olmak. Onun için

söylenen boştur. Sen kendi kalibiyetinle elde et nimeti.

Hakikatin seyri bu şekil tamamlanır.

Her olayda ilahi zevki tadın, onları bekleyin, ilahi

feyizden de bir bir nasip alın. Şimdilik ara, La ilahe illallah

Muhammeden Resulallah, Hasbinallah ve ni’mel vekil.

Hasbinallah ve ni’mel vekil.

Allah’ım, Hasta ve sıkıntılı bütün kardeşlerime, kayıtsız

şartsız, senden yardım diliyoruz. Allah’ım burada bulunan

kardeşlerimin, yakınlarında ve kendilerinde bulunan

rahatsızlıkları, bertaraf et Allah’ım. Öyle bir sevdir, öyle bir

sevdir ki bugün bana birileri dua gönderdi demelerini nasip et.

68 İsra suresi, 13. Ayet : “Ve kulle insânin elzemnâhu tâirehu fî unukıh(unukıhî),

ve nuhricu lehu yevmel kıyâmeti kitâben yelkâhu menşûrâ”. Türkçe Açıklaması : “Biz herkesin dünyadaki amelini kendi boynuna doladık. İnsan

için kıyamet gününde, açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız”. Kehf suresi, 49. Ayet : “Ve vudıal kitâbu fe terel mucrimîne muşfikîne mimmâ

fîhi ve yekûlûne yâ veyletenâ mâli hâzel kitâbi lâ yugâdiru sagîreten ve lâ kebîreten illâ ahsâhâ, ve vecedû mâ amilû hâdırâ(hâdıren), ve lâ yazlimu

rabbuke ehadâ(ehaden)”. Türkçe Açıklaması : “Amel defterleri ortaya konulduğunda, suçluların onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. “Vah bize, eyvah bize! Bu deftere ne olmuş, ne

küçük bırakmış ne büyük, hiçbir şey bırakmamış, hepsini zaptetmiş.” derler. Bütün yaptıklarını hazır bulurlar. Rabbin hiç kimseye zulmetmez”.

Sayfa 220

Gönül yolu ile hissetmelerini nasip et, gönül yolu ile. Mümin

kardeşimize acil şifalar ihsan et ya Rabbim.

Göçmüşlerine rahmet, kalanlarına kolaylık zahmetten

uzak kolaylık nasip et Allah’ım. Bütün dostluk adına hizmet

edenlerin de sen yardımcısı ol Allah’ım. Amin.

La ilahe illallah, Muhammed en Resullahlah.

- Gönül Kur’anı nı okuyun dediniz, bunu biraz açar

mısınız?

- Kendi hakikatinizi öğrenmekle onu okumuş

olursunuz. Kuran eyvallah. Ledun ilmine doğru ilerleyiştir.

Ledun ilmi. Ona yaklaşın. Ona yaklaşacaksınız.

- Akaid bilgilerinin öğrenilmesiyle ilgili mi yaklaşmak?

- Öyle kolay öğrenilecek şey de değil. O derslere

girildi ise bir nedeni vardır.

- Bu derslerin çok önemli olduğunu çalışmamız

gerektiğini söylemiştiniz, onun için sordum.

- İleride bunu fark edeceksiniz. Gönül Kuran’ını

okuyabilmek için, kendinizi keşfetmek durumundasınız. O

mutlak yapılması gereken bir iştir.

- Anlattığınız cüzzi irade, külli irade değil mi?

- Cüzzi irade, külli irade değil, sadece kendi

cüzlerinizi. Allah’ın cüzünden bir parça mıyız? O bir parçada

birçok cüzler varsa nelerdir organlar. El, kol, ayak… Anladınız

mı? Bunların işlevleri, iki tertipte yapılmıştır, önce zahiri,

sonra batini. Kulak önce zahiri duyar, o batından bir şey

anlamaz. İkinci terkip niye yapıldı? Batıni bilgileri

anlayabilmesi için. Bunları inceleyin, bunları fark edin gözler

koku almalar, hiç boşuna yaratılmadınız. Bu bilinçte olun.

- Karanlıkla aydınlığın bir arada olduğu zaman var mı?

Sayfa 221

- Tabii, her zaman, şimdi de var. Geçmiş diye bir şey

yok aslında. Karanlık, zulmetten geçmedikçe ziyanın kıymeti

bilinmez. Ziya görülmez. Karanlık, aydınlık. Tabii ki her şey

zıddı ile kaimdir. İyi veya kötü, hayır ve şer.

- Anladınız mı, iç içedir onlar. Öncelik, sonralık

yaşanmaz. İkisi bir anda yaşanır. Zahiri ve batıni mutlaka

olması gerekendir. Nefsi sıfatların var. Sana yanlış şeyler

yaptıran, dünya bağını güçlendiren, nefsi sıfatların, şimdi bu

halde iken, batını bilemezsin, ilahi hikmetin-kudretin ne

olduğunu bilemezsin69. İşte bunları anlamak durumundasınız.

İkisinin bir arada yaşanması zaruridir. Olmazsa olmaz.

Her can Ledun ilmini kaldıramaz, sözünü bile bilemez,

idrak edemez. O öyle bir ilimdir ki. Her şeyin sonunda ona

ulaşmak vaciptir70. Ama senden istenen nedir, önce kendini

çözmektir, kendini bilebilmektedir. Değişen halleri, insana

kattığı değerleri ve insandan alıp götüren değerleri öğrenmek

gerekir.

Birçok hallerden hale geçiyorsunuz, senin benim

bilmediğim, Allah, öyle varlıklar yaratmıştır ki. Sürekli yaradış

halindedir71. Onun kudret elinde her şey mevcuttur.

69 Casiye Suresi, 23. Ayet : “E fe reeyte menittehaze ilâhehu hevâhu ve

edallehullâhu alâ ilmin ve hateme alâ sem’ihî ve kalbihî ve ceale alâ basarihî gışâveh, fe men yehdîhi min ba’dillâh, e fe lâ tezekkerûn”.

Türkçe açıklaması : “Nefsinin hevâ ve hevesini kendine ilâh edinen, Allah'ın da

dalâleti hak ettiğini bilerek saptırdığı; kulağını ve kalbini mühürlediği ve gözüne perde çektiği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir?

Hâlâ ibret almayacak mısınız?”

70 Rahman Suresi, 26-27. Ayet : “Kullu men aleyhâ fân. Ve yebkâ vechu rabbike

zûl celâli vel ikrâm” Türkçe açıklaması : “Yeryüzünde bulunan her şey fenâ bulacak. Ancak azamet ve

ikram sahibi olan Rabbinin veçhi (zâtı) bâki kalacak”. Hud suresi, 4. Ayet : “İlâllâhi merciukum, ve huve alâ kulli şey'in kadîr”.

Türkçe açıklaması : “Dönüşünüz Allah’adır. O, her şeye kâdirdir” . 71 Rahman suresi, 29. Ayet: “Yes’ eluhu men fis semâvâti vel ard, kulle yevmin

huve fî şe’nin”.

Sayfa 222

Bilmediğin, insana mı benziyor, Hayvana mı benziyor da

diyebilirsin. Kuran’da ayette, Yasin süresinde, çok güzel ifade

eder. Sizin bilmediğiniz öyle çiftler yaratmıştır ki ve her dem

taze, her an yenilikte, her an yenilikte. Allah dilediği şekilde

yaratır, göğü genişletir, daraltır. Her şey onun elinde. Şuraya

bir yaradılmış gelse tanıyamazsın kim bu, insan mı değil,

Hayvan mı değil, bu nasıl yaratıkta diyebilirsin. Bilmediği,

insanın bilmediği çok yaratılmışlar vardır.

Onları da bırakın, kendinizi çözmeye bakın. Sana kulak

neyi anlatıyor, bunun verdiği değer nedir, ölçüsü nedir. Hangi

olay karşısında kulak bunu duyuyor da, kalp de nasıl bir

oluşum sağlanıyor72. Kendini bilen Rabbini bilir dedikleri de bu

aslında.

İnsanoğlu, yaratılışta 4 aylıkken, 120. gününde melek

gönderilir ve Allah’ın nefhası üflenir. Allah meleklerine şunu

emreder. Onlara git, “Rızkını, Ecelini, Behbat mı, Mutlu mu

olacağını söyle. Bu dört kalemi ver” bunlar Allah tarafından,

Allah iradede, görevli olan melektir, üfler.

Zaman içinde ayanı sabite dediğimiz olayda, kader

planında, nereye çekiliyorsa insanoğlu, neresi cazip, seçimleri

Allah kuluna bırakmıştır, özgür irade dedikleri varya hür irade,

işte o, ona vakıf olduğu için, bu oldu kaderimmiş, bunu

çekmek zorundayım, yok, bu kaderi sen yarattın, sen var ettin

Türkçe açıklaması : “ Göklerde ve yerde bulunanlar O'ndan isterler. O her an

yeni bir iştedir”.

Yasin suresi, 36. Ayet : “Subhânellezî halakal ezvâce kullehâ mimmâ tunbitulardu ve min enfusihim ve mimmâ lâ ya’lemûn(ya’lemûne)”.

Türkçe açıklaması : “Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir!”.

72 Secde suresi, 9. Ayet : “Summe sevvahu ve nefeha fihi min ruhihi ve ceale

lekumus sem’a vel ebsare vel ef’ideh, kalilen ma teşkurun”

Türkçe açıklaması : “Sonra onu düzeltip tamamladı. İçine ruhundan üfürdü. Sizin için kulaklar, gözler, gönüller verdi. Ne az şükrediyorsunuz!”.

Sayfa 223

neyi emretti ise sen oraya yolculuk yapıyorsun73. Gönül neyi

emrediyorsa, sen oraya yolculuk yapıyorsun: İster düğüne git,

ister duaya git, anladın mı?. Hepsi sende mevcut. Niyet

devrede, amel devrede, İşte bunları bir an önce geçmek

durumundayız hakikate ulaşmak için. Çaba gösterin, talep

edin, yardım gelir. Bunda da şüphe etmeyin,

Çözmek için, öğrenmek için, mutlaka yardım gelir.

Kulağına üfler Allah’ım. Bu kadar yakındır kuluna. Öğrenmek

istediğin her şeyi öğrenebilirsiniz, yeter ki talep görsün

kulunda, istek görsün. Sana birçok yollar gösterir, senin

seçmen gereken, birçok hadise çıkarır önüne, bir tarafa ilgini

yoğunlaştırırsın. Bunu ben yaptım zannedersin, yapan değil

yaptıran odur. Sana yaptırır. Birlikte seçersiniz aslında o yolu.

Evet, şimdilik bu kadar, Allah’ım, ilahi feyzin devamını

nasip etsin. İlahi feyzden sizler de nasibinizi alacaksınız. Bunu

unutmayın. Düşündüğün an hemen bir damla, bir zerre. Ama o

damlacık, o zerrecik belki bir ömür boyu sürecek. Hayatının

düzenini, her şeyini değiştirecek. Öyle değişim içinde ki

insanoğlu, bazen bunlara bile gözlerimiz kör oluyor, hiçbir şey

hissedemiyoruz. Her an yeni bir değişim içindeyiz. Avuç

içindeki çizgilerimiz bile, onlar bile değişiyor. Onlar bile, fark

edilecek kadar değişim gösteriyor. Neden fark edemiyoruz?

Çünkü Dünya’ya bağımız çok güçlü olduğu için. Gezelim,

eğlenelim, sıkıldım, öf, alalım… Hep bunlarla meşgul

olmaktan, manaya hiç zaman ayıramamaktan, bunları

duyamıyoruz. Olay bu.

Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin innebiyyi

ümnüyi ve ala alihi ve sahbihi, ve sellim(3).

73 Nisa suresi, 79. Ayet : “Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh, ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsik, ve erselnâke lin nâsi resûlâ, ve kefâ billâhi şehîdâ.”

Türkçe anlamı : “Sana gelen her iyilik Allah’tandır, bütün kötülükler de kendi nefsindendir. Seni insanlara peygamber olarak gönderdik. Şâhit olarak Allah yeter”.

Sayfa 224

Buğdayı döktük taşa, evirip çevirdik, bekledik ki,

dövüle dövüle ezilsin, sonra dönüştürdük una, nasıl bir halden

hale geçiştir, bir örnektir kuluna. En sonunda ekmek olur,

verilir eline. Oluncaya kadar geçirdiği süreç, onu 7 nefsi

terbiyeyi, bitirip hamseye74 geçiş halidir, açın, bilin, okuyun,

bilin, bulun. Öğrene öğrene öğreteceksiniz. Öğrettiğinizde

varsa bir ışık, onu önceden göreceksiniz.

Zor geldi demeyin, ben yapamam demeyin. Sarıl, kim

için Hak için. Kolaylar işini sana. Günde yaşadığın her olay,

kuluna bir amaç, buldurması için, mutlak vaciptir diyelim. Kul

onun meydana çıkışını, şer veya Hayır ile sakın ola

nitelendirmeye kalkma. “Ne gelirse gelir” sözcüğünü sakın

unutma. Gök kubbe altından da yürüsen, deseler ki “gök

kubbe düşecek üzerine”, “düşerse de düşmezse de Allah

bilir”75 deyip, geçmelisin oradan. İşte bu hali yakalamak,

insan-ı kamilin oluşumunu takip etmeniz gerekir. Bu neyle

takip edilir, sılayı terk etmekle, dünyevi ilişkileri kesmekle, bir

tek rabıtayı Hak için, Hak ile birlikte kurmakla. Yoksa bu

oluşum zorludur. Hele hele yaşanması, kelleyi yola koymak,

meydan eri olmak, elbette her yiğidin ne harcıdır, ne de

kabulleneceği bir iştir, dedik söze nokta getirdik.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah diyelim.

Cümleden gelen selamı, bizlerde cümleye selam yollayalım.

Her gece hayırla noktalansın, her yeni günün doğuşu kuluna

Hayır vaat etsin.

74 Hamse : Yüksek düzeydeki devlet adamlarının kurduğu büyük meclis.

75 Ahzab suresi 3. Ayet : “Ve tevekkel Alallah ve kefa biiahi vekila” Türkçe açıklaması : “Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter”.

Nisa suresi, 70. Ayet : “Zalikel fadlu minallah ve kefa biilahi alima”.

Türkçe açıklaması : “İşte (itaatkârlara yapılan) bu ihsan Allah’tandır. Her şeyi bilici olarak Allah yeter”.

Furkan suresi, 58. Ayet : “Ve tevekkel alel hayyillezi la yemutu ve sebbih bi hamdihi ve kefa bihi bi zunubi ibadihi habira”.

Türkçe açıklaması : “Ezelî ve ebedî hayat ile bâki olan ölümsüz Allah’a tevekkül et ve O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarından haberdar olarak O yeter”.

Sayfa 225

Güzel günleri bekleyin, sadece bekleyin, oluşacak

birçok hadiseyi dualarla geçiştirin. Allah, Allah eyvallah, La

ilahe illallah, Muhammed en Resulullah.

Gel artık bekliyoruz, gel, bulunduğumuz sofraya gel.

Beklediğini düşünüyor ve seni özlüyoruz. Sıkça

oluşturduğumuz muhabbette sanki bizi gözlüyorsun, gel artık,

gel seni bekliyor ve özlüyoruz.

Dağılan insanlığın Hayrı için gel, birbirine düşen,

dostluk savaşı değil, dostu düşman bildirme savaşında, ne

olur, senin aracılığına ihtiyacımız var. Ne olur gel artık gel,

seni özlüyoruz, hem de çok özlüyoruz.

Bize birçok nimetler verdirdin, bize Kur’an ile hakikati

bildirdin. Bize Muhammed oluşumunda, oluşmamızı önerdin.

Birliğin adına tevhit dedin. Kul hakkının ne kadar büyük bir

günah olduğunu öğrettin. İnsan kırmak kadar, kalbini kırmak

kadar kötü bir şeyin olduğunu, ne annem ne babamız

öğretmedi bize, gel artık, biz bunları senden öğrendik. Gel

artık, gel, özlüyoruz, hem de çok özlüyoruz seni.

Muhabbetin bizde, aramızda olmalı, dostluk hevasını

içimizde, huzurunu çoğalt eksiltme. Biz bunları senden

istiyoruz, gel artık gel, seni bekliyor ve özlüyoruz.

Peygamberimiz.

Her seherde bir bülbül öter, açmış kırmızı laleler, Allah

sedasıyla dile gelir. Bir ezanı Muhammedi ye okunduğunda,

önce horozlar insanları uyandırır. Uyandırmalarının,

ötüşmelerinin sebebi nedir bilir misin? Melekleri görür de

onlara bağrışırlar, onlar için başlarını göğe kaldırır da ötüşe

geçerler. Peki ya köpeklerin ululamalarını ne demeli? Onlarda

şeytanın nasıl kaçtığını görürlerde, onunla alay ederler.

Kalk seher vaktinde, seni bir bekleyenin olduğunu

unutma. Her mezar taşında nasıl ki bir isim, iki de tarih yazılır.

Sayfa 226

Onların başlarında açan laleleri sakın unutma. Sana ses

verirler, duy bizi, ne olur yapma yanlış, kaç ondan der.

Hepinize selam ve sevgi olsun. Murat, Muhammed aşkı

olsun. Hissediyor musunuz? Şurada şimdi gül olsaydı, gül

solardı, enerjisinden solardı.

- İştiyak var ya, İştiyak, aşk, içten gelen, gönülden

gelen...

- Hepsi öyle, hakikatın mazharıdır bunlar, zorluk

değil, kolaylığın76, ilahi rahmetidir bunlar. Sakın zahmet deyip

ürkme, korkma, o zahmetin vereceği rahmete aç ellerini,

yüzün dön ona, bak bekle, orda kimler var. Gök alemi, yer

alemi, hepsi ayakta; şu günler adına hepsi ayakta. Bilmediğin,

görmediğin, ne canlar var, ne insanlar var, arşı alada. Her

birine selam olsun, uyuyan kalpler, vaktinden önce uyansın.

Çoluk çocuk demeden, genç ihtiyar demeden, Hak sevgisi ile

yaşasın. Her zerresi Allah desin de kul demesin, eyvallah. Her

birinizin gönlüne cevap geldi, bunu bilin.

Allahümme salli ala, seyyidina Muhammed(3).

- Özledik gel dendi, bundan neyi anlayacağız ?

- Sürekli değişik hallerde, görüntülerde, hep zuhurda

biliyor musun? Hiç yalnız değil, şu topluluk, buna benzer

topluluklar, kâinat, her şey. İnsanda bir âlem, var ettiğini

bırakır mı, kendi haline, özleyen O, özleten de O.

Hadi bakalım, Hayırlısı olsun. Bir geliş var, bir geliş var.

Bedenen ruhen hazırlıklı olun. Birbirinizle kavga etmeyi

bırakın da muhabbetlere kucak açın. Çok büyük haller var,

yaşanması gereken.

76 İnşirah suresi, 5. Ayet : “Fe inne maal usri yusra. İnne maal usri yusrâ”. Türkçe açıklaması : “Şüphesiz ki her güçlükle beraber bir kolaylık vardır.”

Sayfa 227

Kitaplar okusan, belgeler alsan, kitaplar bassan, ne

yaparsan yap, muhabbetin sana kattığı ilahi tecelliyatı hiçbir

şey veremez. Allah, her an yeni bir tecelliyattadır, bir kişiye iki

aynı tecelliyatı yapmaz. İki kişiye de aynı tecelliyatı yapmaz.

Her bir doğanın, ağacın, çiçeğin, böceğin, toprağın, insanın

tecelliyatı ayrıdır. Daim yeni, daim yeni tecelliyat. Bu

tecelliyatı ne zaman fark edeceksiniz. Kendinizi ufak ufak

çözdüğünüzde, bugün, yarın, bundan önceki gün, hep yeni

yeni tecelliyatlar olduğunu göreceksiniz.

Bir de dualarınızın nasıl kabul olduğunu anlarsınız veya

kabul olmadığını anlarsınız? Çok bu önemli, sizler için evet,

çünkü zahiri, şahadet âleminde yaşadığınız için, sizin için

önemli olabilir. Dua ettiğinde, o dua sana hoşluk veriyorsa,

kendiliğinden, Allah’la muhabbeti kurmak istiyorsan, safiyet

içinde, sade kimlik içinde, bilki o dua kabul olacak duadır,

hazırlayan odur.

Çünkü Allah’ım bir şey verecekse kuluna, önce kuluna,

duasını yaptırıyor. Sonra veriyor. Her işte, Allah kulunu da

ortak ediyor. Hiçbir şey Allah tek başına yapıp, kulun önüne

sunmuyor. Çok ciddi dersler alıyorsunız, bunun özlemini

yaşamayın, uzak kalmayın, uzak kalırsanız, yaşarsınız. İçin

dolu, dıştan bakmayın. Bu kadar yeter. Bedenen ruhen

hazırlıklı olun ki bunları kavrayabilin. Güzel gözlüm niye öyle

bakıyorsun.

- Çok güzeldi de ondan.

- Mübarek olsun. Sofran çok güzel oldu. Bu sofraları

oluşturun. Az çok demeden dostları bir araya getirip,

buluşturun. Dostun evinde de taneli aş yenecek. O taneli aşın

hikâyesi yıllar önceden verildi. Herkes dostunuz, herkes

misafiriniz olsun. Evet, noktayı koyalım,

Sayfa 228

La ilahe illallah Muhammed en Resullah diyelim.

Allah’ım her şeyin sahibi sensin sana döndük. Sensiz olmaya

tahammülümüz yok. Bizleri senden uzak tutma Ya Rabbim.

Çocuklarınızın hepsi için dua ediyorum, burada

bulunan, yavruları dışarıda olan, Allah’ım yanı başında olanları

da, sen koru, gör, gözet. Ne olur Allah’ım acılarını gösterme.

Başarılı birer çocuk olmalarını nasip et, Ülkeye, vatana yararlı

gençlik olmalarını nasip et. Hayra değer işler yapmalarını

nasip et Allah’ım. Aranan, özlenen, sevilen insanlar olmasını

nasip et ya Rabbim, ne olursun. Sensin her şeyin sahibi,

maliki.

Selam olsun, 23.07.2013

Dostum Allah diyelim, her hali önce kendinizden sonra

bir başkasından diyelim, her yanlış şeyi doğru da yapsan

kendine mal etmelisin, güzellik oradadır77 bunu her biriniz

bilmeli, taşı kum edebildi isen güzelliktir, tevhit yolunun

güzelliğidir aslında.

Amelsiz marifet, marifetsiz’de amel olmaz. Her hali

bilmeli o hallerin isimlerini takip etmeli. Bir anda öfke duydun

ise o halin karşılığı nedir söyle de bilelim? (Celal), yakıp yıkma

nedir? (Kahhar) işte bunları bildikçe insan kendini bilmeyi,

fark etmeyi yavaş yavaş adım adım hedefe ulaşmayı sağlar.

Bunu unutmayın, isimler de çok gereklidir, bugün herkese

iyilik yapmak istiyorsun, bu hangi haldir? (Cemal) güzelliğin

birçok ismi vardır, Rahman, Rahim, Cemal, Latif, Hadi, Alim,

77 Nisa suresi, 79. Ayet : “Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh, ve mâ esâbeke

min seyyietin fe min nefsik, ve erselnâke lin nâsi resûlâ, ve kefâ billâhi şehîdâ”.

Türkçe Açıklaması : “Sana gelen her iyilik Allah’tandır, bütün kötülükler de kendi

nefsindendir. Seni insanlara peygamber olarak gönderdik. Şâhit olarak Allah yeter!”.

Sayfa 229

Aziz, bunları bilerek yaşamak bir ölçüde kendimizi tanımayı

sağlayacak.

Sade kimlik, sade kimlik diye geçen celsede verdik.

Sade kimlik nedir? Sade kimlikte olanı göstermenizi isterim,

sade kimlik nedir bilir misin? Olduğu gibi görünen, göründüğü

gibi olandır. Ne böbürlenir ne kimseyi hakir görür, ne

yükseklerde uçar ne öğünür, ne kendini olağan üstü gösterir.

Daima gözü yerde yere bakandır sade kimlik sahibi.

Yer ehlimidir? Aslında gök ehlidir ama tevazu

örneğidir78. Küçüldükçe büyüyen insanı kendinde gösterir, her

insan küçüldükçe büyür, küçülmeden büyüyemez. Büyüklük

ettikçe küçülür, bunları çok iyi değerlendirin, için zevki

sefasını değil, dışın karşıya ne veriyor önce onu çok iyi

değerlendirin. İç görünen âlem değil görünmeyendir, dışın ile

tahayyül edilir iç âlemin.

Hafife almayın olağan üstü hallerin gelişmesi için

olağan üstü haller sergilemeniz lazım. Hal ehli olun, dil ehli

olun, gönül ehli olun, hizmette yarış yapın, öyle yarışlar olsun

ki, karşılıksız yapılan her hizmetin karşılığı hizmeti yüce

Rabbimdendir, alacağı oradandır. Size sorarlarsa dünya

nimetimi ahret nimeti mi? Mutlaka dünya nimetini tercih

ederdiniz, bilseydiniz ahret nimetinin azığını, dünya nimetine

dönüp bakmazdınız. Velilerin halleri budur işte, çünkü ağaç

misali düşün, cennet ehlinin ağacı dalları öyle uzun meyveleri

öyle çoktur ki yedikçe çoğalır, yedikçe çoğalır.

Bunun için dünyaya ait çok ihtiraslı olmayın, aza

kanaat başkalarını hiç örnek almayın. Olduğunuz gibi görünün,

göründüğünüz gibi olun, sade kimlik halini yaşayın.

78 Kasas suresi, 83. Ayet : “Tilked dârul âhıretu nec’aluhâ lillezîne lâ yurîdûne uluvven fîl ardı ve lâ fesâdâ, vel âkıbetu lil muttekîn”.

Türkçe anlamı : “İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyen ve bozgunculuğu istemeyenlere veririz. Âkibet muttakilerindir”.

Sayfa 230

Bil bul duy, neyi bilirim neyi duyarım, içine dön, gerçeği

öyle bul. Sen sevgiden söz edersin, sevgi nimettir aslında,

sevgi hakikate açılan bir kapıdır aslında. Nasıl seviyorsun?

Sevginin tarifini yapabilir misiniz bana. Sevgi her fırsatta

yaşanan, her halde onunla sarmaş dolaş olan, sözler bile

onunla değer bulan, sevginin esasıdır aslında.

Görmediğin işitmediğin sadece hissettiğin sevgi, asıl

sevgidir aslında. Bile bile geldin, bildiğin ile eğlendin,

bilmediğin ile nasıl eğlenirim deme, bütün gelmiş geçmişe

hayıflanmalıyız, yapılan hatalar günahlar çemberinde kalmadık

bu idrak ile yaşayın, ne dilden tövbeyi ne de gönülden sevgiyi

eksiltmemeliyiz. Her fırsatta koşalım, her fırsatta Hak için

hizmet yarışına dalalım. Bilen bilmeyene anlatsın, sohbetler

sıkça ağızdan kulağa yayılsın. Sen biliyorsun karşındaki de

bilsin, bu imkânı bilmeyenlere yaratalım, böylelikle çoğalır

böylelikle küfür şükre döner.

Şüphelenme, nasıl olacak diye de kendine hiç dert

etme. Allah oraya gönderir buraya gönderir, ne var ki sen

Allah‘a sığındığında, gidişin kolaylanır, karşılığını da o nispette

alırsın unutma zarar değil yarar sağlanır. Selam olsun selam

olsun, kaygılar silinsin, daima iyilikler sende kar olsun.

İki kesemiz var unutmayın, günahlar ve sevaplar.

Hangisini doldurursanız doldurun mizan ölçü sadece Rabbime

aittir. Bunu unutmayın, ben sevap da yaptım da deme, onun

belki günah olduğunu ve bu sayede birçok sevapları da yok

ettiğini sen bilemezsin, bilen bir tek Allah vardır.

Ümitsiz olmayın hep yarını ümitle bekleyin79, yarın çok

güzel olacak, yarın Allah’ım bütün nimetlerini varlığa salacak.

Her zerre Allah’ımın izni ile uyanacak. Atılan her tohum, günü

geldi inşallah filizini verecek. Bu niyet ile bu tespit ile yatıp

79 Hicr suresi, 56. Ayet : “Kâle ve men yaknetu min rahmeti rabbihî illad dâllûn”.

Türkçe Açıklaması : " İbrahim dedi ki: “Rabbinin rahmetinden sapıklardan başka kim ümit keser?”.

Sayfa 231

kalkmalısın. Hakikat ehlinin dilinden akan sözlerdir bunlar, hiç

yanlış düşünmez, daima kavganın gürültünün patırtının

ortasında bile sevgiden söz etmeyi unutmayın. Sevgi çok

yaraları sarar bunu unutmayın, ufacıcık bir baş okşamak bile

sağlığın sevginin kefareti olduğunu da bilin. Güzel sözcükler

cümleler kurmaya gerek duymayın, sadece karşınızdakine

sevgiyi hissettirin öyle yaklaşın.

Dost, dost ol önce kendin ile sonra çevren ile, dost,

dost ol post sevdasından geç, dostluğa gönülden gönüle geç.

Bir bak kendine birde bak çevrene, ne haldesin ne haldeler.

Onlar için duada bulun, Allah”ım onları da hidayete erdir ya

Rabbim demelisin. Ben biliyorum ben bunlara çoktan açık

seçik bilgime dâhil edildi, öyle veliler vardır ki sözleri nakilden

nakile ulaştırır, nakli velilerdir. Birde vardır ki veliler, sadece

aldıkları ile kendileri olur biterler. Bence nakil ehli olun,

karşılık beklemeden yayın. Halka böyle kurulacak yol

münasiptir her duyan buradan nasip bekleyecek. Üç kişide olsa

beş kişide olsa önemli olan nedir bilir misiniz? Kalabalık değil

murat sadece alanlar ile yürümek. Bayraktar olup da bayrağı

ele alabilmek. Allah’ıma emanet olunuz.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Yeni bedenlerinizi merak ettiniz, tabii ki yeni

bedenleriniz mevcut. Bunları konuşurken de şunu demelisiniz

“doğrusunu Rabbim bilir” çünkü bunlar batın ilmidir dünya

halinizdeki maddi bedeni mademki bırakıyorsunuz onun aynı

ile benzeri, toprakta olan bedeninizin benzeri. Yalnız arada bir

fark var. Nedir o fark söyleyin bakalım?

- Madde değil enerji.

Biri mana, biri madde, madde burada kaldı mana oraya,

la ilahe illallah anladın mı? Bunlar hep birbirine bağlantılıdır,

zahiri ve bâtıni. Olay budur işte, benzeri, yalnız madde

değildir. Zaman zaman eski sohbetleri okuyup bu günkü

Sayfa 232

sohbetler ile karşılaştırmanızı istiyorum, hepsi birbirine

bağlantılıdır.

- Bir de orada zaman yok herhalde?

- Hiç yok, an var an, o vazifeli, zaman da yaratılmış, o

da vazifeli bir varlık. “Allah”a değil, “Allah”ın yarattığı var

ettiği kula hizmet için, maddi âleme hizmet için mevcut.

Allah’ım her şeyi yerli yerinde kudret elleri ile yaratıp, kuluna

hizmet edecek öyle çok sebepler halk etmiş ki, o sebeplerin

her birine şükretmeye kalksan belki bir ömür yetmez ama çok

az şükrediliyor.

Kuran bunu tekrar tekrar veriyor, çok az

şükrediyorsunuz. Peygamberlerin her birine birçok sıkıntılar

birçok belalar, yoksulluklar verildi sevilmediğinden mi? Hayır,

çünkü velilerde zuhura çıkması gereken çok özel istidat ve

durumlar vardı. Onların zuhura çıkması, taHayyun80 bulması

için de, belalar acılar yoksulluklar açlıklar perişanlıklar, ancak

bunlar o zuhuru meydana getiriyor, yani taHayunu.

Şimdi siz düşünün nasıl oluyor bu, evet kafaları

karıştırır ama “Allah” çok sevdiği için bunu yapıyor. Şimdi

diyeceksiniz bu nasıl sevgi, onun sevgi şekli de bu.

- Sabır ile mi aşmak gerekiyor?

- Tevekkel olmak, bir nedeni vardır, bir ilahi hikmeti

nimeti vardır deyip sadece bekleyeceksiniz ama bir de aması

var, “Allah”dan gelene eyvallah, kuldan gelene illallah.

Çok önemli seçimler o kadar önemli ki koskoca bir

ömür, tabii bu dünya için geçerli, ömür tüketiyorsun, bugün

çok iyi olabilir, sana cazip gelen çok yanlarını görebilirsin, bu

evlilikte de böyledir, işlerde de, mesleklerde de birçok şeyleri

var. Seçim, tamam seçiyoruz ama cazip yönlerinden çok bana

getirisi ne olacak, bunu düşünmek gerekir öncelik ile.

80 Taayyun : Belli olma, ortaya çıkma, belirme.

Sayfa 233

- Seçimleri doğru yapabilmek için neyi öne geçirmemiz

gerekiyor.

- Her zaman Allaha öncelik verin. Bu hal isteğinizi

artırır. Allah’ım senin rızan için, senin iznin ile böyle bir yere

gitmem gerekiyor, bana doğru olup olmadığının iç dürtülerime

titreşimler yoluyla bildir. Allah’ım sen doğru olmayanı

vermezsin de, ya Allah de, hiç korkun olmasın. Neyden

korkacaksın? Kendinden.

İnsana kötülüğü yapan kendisidir aslında. Hele Allaha

öncelik verilmişse önce Allah’ım denmiş ise onda hiçbir kötü

olaya rastlamak mümkün değil. Sana başka iş, başka ev cazip

gelebilir, burun kıvırırsın onu beğenmezsin, başka eş sana

cazip gelir, keşke benim eşim de böyle olsaydı dersin, o zaman

yanlışlıkları korsun araya. O zaman el çeker Rabbim senden,

biliyordun da sen yapacaktın da ne diye bana bunları. Bırakır

kendi haline seni, önceliği verdi isen kenara çekil sadece

olayları seyret. İnan her şey güzel olur, hiçbir çöp barınmaz

onun seçtirdiğinde unutmayın, hiç şüphesiz sarılın.

Çok fazla yumuşak olmayın lokma olursunuz, çok fazla

da sert olmayın boğaza takılırsınız. Orta halde, orta yolda

yürüyün. Haydi eyvallah.

Sohbet edin, dinlenin gönlü dinlendirin ki hazım olsun.

Bunların yeri gönüldür, akıl ve gönül, sonra kulak devreye

girecek, sonra göz, sonra da ağız, dil, dudak devreye girecek81.

Hepsi sıra ile o kadar saygılı azalar vardır ki birbirlerini

beklerler, beklemeyi bilirler. Her şeyde akıldan önce kulak

girmez devreye, kulaktan önce göz de girmez, kulak

duymadığı şeyi nasıl görsün, nasıl zuhuratta olanları

tanıyabilsin. Eyvallah.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah. Cemal sıfatı

ile sıfatlanın inşallah, Cemal bulun, amin.

81 Mu'minun suresi, 78. Ayet : “Ve huvellezî enşee lekumus sem’a vel ebsâra vel ef’ideh, kalîlen mâ teşkurûn”.

Türkçe açıklaması : “Sizin için kulaklar, gözler ve gönüller yaratıp veren O’dur. Ne de az şükrediyorsunuz?”.

Sayfa 234

Selam olsun, 26.07.2013

Selam olsun, zerre82 zerre dediler, her zerre küllün

aynasıdır onu bilemediler. Hitabın kimden kimedir, aslına mı

edersin? Sende mi birlersin? Bu zahirane83 bedene hangi

mintanı giydirirsin.

Sofu alır kalemi eline döktürür geleni diline, bir gün

toplanır ders alıcılar etrafına, her birinde güzel hal, her birinde

güzel dil, ne var ki korkuyla değil sevgiyle oluşan hallere

meyletmeyi öğretmeli. Korkuyla yapılan veya yaptırılan hiçbir

öğretinin kalıcılığı olamaz ama sevgi sunduğunda, sevgiyle

alıp verdiğinde onlarda noksan olanı tamamlar.

Dost söyler sözünü dinleyenlere verir görevini, her biri

ayrı halde ne var ki fıtratı O’nun elinde.

Sebil ettik dersleri, sebil ettik dostlar uğruna gelenleri.

Bir bilebilseler, verilenin zuhuratını84 bir görebilseler dedik,

duacı olduk. Her birinize ayrı ayrı niyazda bulunup dualar

ediverdik.

Dil söyleyeceğini önce dener, Kulak duyduğunu önce

dener, gözde böyledir. Akıl süzme aleti, gönül ise hevanın

bittiği yerdir, bu bilinmeli.

Batın ilmi çok kolay bir ilim değil, irfana, ehli imana,

hakikat ehline verilen, onlarda zuhur eden tecelliyat bununla

alakalıdır.

Kulak dedik, dil, dudak dedik, göz dedik, önceden

bunları yaşadınız akla geleni dile veriverdiniz. Ama bu eğitimi

82 Zerre : Çok küçük parçacık. 83 Zahirane : Geçici 84 Zuhurat : Gerçekleşeceği düşünülmeyen, hesapta olmayan, umulmadık, olağan dışı olgular.

Sayfa 235

aldıktan sonra o sözü denemeden söylemezsiniz, her şeyi

düşünerek yerine getirmeyi daha uygun bilirsiniz.

Hakikatin zuhuru her canda mevcut, Allah’ım cümlemizi

Ehl-i İman’dan, Hakikat-i Kuran’iyeden, Muhammed

Mustafa’nın yolundan ayırmasın. Ayrılmaz, ayrılamayız diyerek

de büyük laf edilmesin. Şeytanın tuzaklarına düşmeyin,

Rabbime sadece sığının ve O’ndan kolaylık dileyin.

Şunu unutmayın, her zorluğun yanında mutlak bir

kolaylık vardır, her güzelin yanında da çirkin de vardır.

Sözlerin doğru olduğuna inanın, öyle yerlerden

süzülerek gelir ki sizlere, o feyz kanalı hiç kapanmasın. Ne ile

kapanır, hale uygun olmayanın elinden dilinden bu feyzler bir

anda alınır. Bunu hiç unutmayın.

Emanet, ehline verilir, ehli olmayana verilirse çar-çur

edilir, heba olur, yerini bulmaz, bunda hiçbir behis yoktur,

unutmayın.

Sözleri öyle bir içinize nakşedin ki o sözlerin yeri

geldiğinde dost meclislerinde açığa çıkmalarını sağlayın. ”Ben

alıyorum, ben veriyorum, ben utanırım” böyle bir şey yok,

Allah’ım sana sığınıyorum deyip, bu ilahi bilgileri onlara

vermekte hiçbir korku, endişe, şüphe olmasın, bunu taşımayın.

Selam olsun sizlere yolun güzeline, selam olsun cümle

âleme, yolu Hak yolu diye yürüyenlere, selam olsun zorluğu

bile kolay görenlere, Allah’ımı seviyoruz hepsi bundan ibaret

diyenlere.

Âdem’den günümüze gelen bütün Peygamberler sadece

Allah’a davet etti, dikkat edin, Hz. Muhammed ise İman’a

davet etti85, şimdi anladınız mı? Onlar Allah’a, Peygamberimiz

85 Âli İmran suresi, 193. Ayet : “Rabbenâ innenâ semi’nâ munâdiyen yunâdî lil

îmâni en âminû bi rabbikum fe âmennâ, rabbenâ fagfir lenâ zunûbenâ ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ meal ebrâr”.

Sayfa 236

ise İman’a, yani ne kadar islamiyetin önde olduğunu, son din

olduğunu, zuhurda en açık ve aşikâr olduğunu unutmayın,

buna kanıt buna delildir.

Allah’ıma emanet olunuz, şimdi ara diyelim bir dua

yapalım, kimler için? Hastalar için

Besmeleyi diyebilirsiniz. Şu ara ihmal ediliyor, bunu da

hatırlatalım, toplantılarda bin’er besmeleyi unutmayın.

Allah’ım okuduğumuz duaları, besmele-i şerifi, ya

Rabbim senin huzurunda, senin dergahında, senin rızan için

okuduk, senin dergahına gönderiyoruz kabul et Allah’ım.

Eksiğimizi hatamızı ne olur affet, kabul et güzel Allah’ım.

Hasta olan tüm dostlarımıza acil şifalar, isimlerini saydığımız

ve bilemediğimiz daha binlerce hastalar var, onların

sağlıklarını nasip et, şafi isminle şifalandır Allah’ım.

Allah’ım eksiklerimizi ne olursun yüzümüze vurma,

atağ değil Allah’ım bizi huzurundan kovma, sana sığındık sana

el açtık, senin rızan için okuduk sen kabul et, feyzimizi arttır,

ilmimizi arttır Allah’ım, oruç tutanların da oruçlarını

namazlarını, okudukları Kuranlarını kabul et Allah’ım. Amin.

Bu sofrayı da sen bereketlendir Allah’ım.

Tuttuk orucu Allah rızası için, öyle bir oruç nasip et ki

bana avam’ın değil hakikatin orucunu, öyle bir hakikat ehlinin

orucunu nasip etsin ki kuluna, her olay ayan olur anda ona.

Her yerde O’u görür, her yerde O var der, O’nu savunur, İşte

orucun aslı budur. İnşallah oruçlarınızı bu halde sayar Rabbim,

inşallah ibadetlerinizi dostluk adına çizilen bu yolda birlikte

yürümenizi diler Rabbim. Allah her işinizi Hak adına, Hakk’ın

hükmü gereğince yaşatsın sizlere.

Türkçe açıklaması : “Ey Rabbimiz! Doğrusu biz: ‘Rabbinize inanın!’ diye imana çağıran

bir dâvetçiyi işittik, hemen iman ettik. Ey Rabbimiz! Günahlarımızı bize bağışla! Kötülüklerimizi ört! Canımızı iyilerle beraber al.””.

Sayfa 237

Sevin, sevilmiyorum diye de sakın düşünmeyin,

sevdiğin kadar sevilirsin, sevmediğin kadar sende ayrılırsın.

İlm-i Ledun İlmi, sadece velilere bir zerresi nasiptir,

Meleklere de gerektiğinde Allah’ım o ilmi onlara yasak

koymuştur çünkü o Ledun ilmi birçok kararların alındığı, birçok

yazılan çizilen bozulan, tekrar yapılan hadiselerin zuhuratı için

karar verilen merkezdir.

Allah’ım bazı kullarına haber vermek ister, onlarla

konuşmak ister, bu sizce nasıl olur bilir misiniz? Öncelikle

Rüya’da, bir haber gelecekse Rabbim kullarına rüya yoluyla ya

da rüyet86 yoluyla, ya da ilahi feyz ile kulağına fısıldar. Bu çok

önemlidir. Bazen iç sesinizi dinleyin, verilmiştir de belki siz

fark edememişsinizdir. O kadar feyzler akıtılıyor ki, damla

damla, damla damla.

Sen-ben demeden onları idrak edin. Bu feyzler için,

içinize dönün iç sesinizi dinleyin dediğimiz, bunların ne

manaya geldiğini öğrenin. Manasız hiçbir şey verilmez,

hakikatin dışında hiçbir şey gelişmez. Zaman sana, sen

zamana değil, zaman sana ayarlı. Senin oluş zamanın her

devresinde sana seni gösterecek, kayıttandır bilinsin.

Zaman mı senin peşinde koşar? Sen mi zamanın

peşinde koşarsın dediğinde bana ne cevap verirdiniz? Hanginiz

hanginizin peşinde koşar?

Aslında hiç kimse kimsenin peşinden koşmuyor, çünkü

hepinizin belli bir zamanı var, o zamanın içinde yaşanacaklar

var, yaşatılmışlar var, alınacak birçok dersler var, ömrün

sonuna kadar bu devam eder gider. Sen yeter ki onu idrak et,

yarın ne yaşayacağım, yarın elime ne geçecek, yarın mutlu mu

yoksa mutsuz mu olacağım diye düşünmemelisin. Çünkü

Allah’ımın ayırdığı bütün var edilmişler için bir zaman dilimi

var, onu bilerek yaşayın.

86 Rüyet : Gözün yardımı olmaksızın, mevcut olmayan şeylerin ruhsal bir yetenekle görülebilmesi veya onların hakkında bilgi sahibi olunması olayıdır.

Sayfa 238

Bunu defalarca verdik. O zaman diliminin sizlere

sunacağı paketi hangi ölçüyle olursa olsun alın ve kabul edin.

Acaba ne var içinde diye de merak etmeyin.

Kabulüm Allah’ım, senin bana verdiğin, senin bana

vereceğin her şey benim için kabuldür Allah’ım. Sen bana her

ne vereceksen mutlaka dayanma gücünü de birlikte verirsin,

ben buna inandım, ben buna iman ediyorum. Hastalığı bile

verirken Şafi isminle veriyorsun, birçok şifa örnekleri, deliller,

ispatlar getiriyorsun, ben inanmaz mıyım iman etmez miyim

senin varlığına Allah’ım. Onun için ne ben zamana uyayım, ne

zaman bana, ben sadece senin var ettiğinim, senin bana

hazırlayacağın pakete uyum sağlamamı nasip et. Âmin.

Çok önemlidir, bu konuyu çok iyi, çok iyi çalışmanız

gerekir. Bir araya geldiğinizde bunun üzerine sohbetler bile

yapabilirsiniz, örnekler vererek. Örnekleri verin ki daha kolay

anlaşılabilsin.

Evet, şimdi açık konuşalım, ister misiniz? Sizleri kutlu,

mutlu gününüzü tanrı adına kutluyor. Ona vasfedilmiş kutsal

günleri kendisi de onun içinde yaşamak istiyor ve yaşıyor.

Hepinizi selamlıyorum dostlarım, sevgi dostları, Selam olsun

sizlere.

- Bu günün kutsallığı nedir? Ondan bahsedebilir

misiniz?

- Kutsal günün eşiğindeyiz (Kadir gecesi) vereceğiz,

çok az kaldı, onun içine girildi. Ne olur hazırlıklı olun, uyanık

olun, sürekli dua edin, dilinizde tespih edin. Bu gecenin

özelliğini, bu on günün içindeki özel gecenin size sunmasını

nasip etsin. Şimdi bakalım bugün vereceğiz ama istiyorum ki

hangi gönül bunu hissedebilecek.

Ne zor dedik çekildik kenara, ne bize az verildi dedik

boyun büktük inanan halka. Allah’ım dedik, her fırsatta yandık

Sayfa 239

yakıldık Elhamdülillah. Her derde deva oldu, çözüm elimle

bulduğum sandım, Hayır gönül bana O’na dön diye uyardı.

Kalıp ne olursa olsun kalıba bakmaz Rabbim, özündedir

mana, öze dönüştedir hakikatin. O hakikat ne yalan söyler, o

hakikat daima seni ayakta tutar, o hakikat seni öyle yerlere

sürükler ki çünkü o senin hedefin menzilin olmuştur aslında.

Şükürler olsun bu hale demeli, bu halden uzak yaşayan avam

kitleye dualar edip onları da döndürelim, yol yordam bilmez

deyip atmayalım, hakikatten bihaberdir deyip sofra dışı

bırakmayalım.

Vazifemiz: elleri bağlamak, el ele verip de Allah’a

koşmak. Amaç budur. La ilahe illallah Muhammed en

Resulullah.

Gönül hanenizde gezenlere bazen dur deyin, sakin

olmalarını söyleyin. Aklında gezenlere ise, onlara da sakin

olmalarını söyleyin.

Ani kararlardan kaçının, düşünmeden hiçbir sözü dile

vermeyin, onun artısını eksisini düşünün. Sana katacağı eğriyi

veya doğruyu tartın, ölçün, biçin.

Bu hakikat ehlinin davranışlarıdır, Ledun İlminin her bir

kulunda oluşumudur. Bu bilgiden muaf tutulabilirsiniz, uzak

tutulabilirsiniz ama Allah’ımın verdiği özgür irade var ya, onun

her şeyin peşine takılıp o açığı mutlaka öğrenmelisiniz. Açık

diyorum, Rabbim her şeyi açık bırakmış, hiçbirinin üstünü

örtmemiş. Neden? Yaradılmışların onu keşfetmelerini

sağlamak için.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Dualar edin, bu geceler çok önemli. Bakalım gönül

ölçülerinizi değerlendirelim, Hasta kullarına acil şifalar,

bayramlarını bayram et Rabbim, güç kuvvet ver onlara, nefes

ver, huzurlarını sağla Allah’ım. Onlara bakanlara da yardım et

ya Rabbim. Amin

Sayfa 240

Selam olsun, 31.07.2013

Selam olsun, gecelerin içindeki ana, yedi kat

gökyüzünde, yedi kat yeryüzünde87 bulunan gaybın aşikar

oluşuna, gecenin ahengini bilmiyorsan çıkma yola bilerek

yaşıyor isen uyum sağla seni var edene. Ya farkta ol ya cemde,

fark ile cemi bir arada yaşarsan mükemmelliktir bunu belle.

Fark ayrılıktır, cem ise birlik beraberliktir. Hayra vaat edilen

Hayırlı bütün günlere gecelere selam olsun selam olsun selam

olsun.

Gün güzelden de güzel, geceler ise ehil olana özelden

de özel. Yaşıyor isen o lezzeti sende tat, tatmadığın lezzetin

ikrarını dile verme, her an bilinçli nefes al, varlığın oluşun Hak

katında bir nişanedir, delildir bunu bil.

Rüya ile misal âlemi yakaza88 bir köprüdür, oluş ile

bozuluş, dünya ile ahiret âlemi, varlıktan sıyrılmak bir

köprüdür aslında.

Can, can olalım, canlar ile birlik diye canana koşalım.

Aldığınız her feyzin bedelini ya önceden ya da sonradan

mutlaka öderiz. Bunlara da hazırlıklı olmalıyız. Dost sözüne

nazar edildi, dost sözünde uyan, uymayana rehber edildi, dost

haline ise can içinde cananı buluşturdu. Her söylediğini önce

Allah rızası dedi sonra sarf etti.

87 Talak suresi, 12. Ayet : “Allâhullezî halaka seb'a semâvâtin ve minel ardı mislehunn, yetenezzelul emru beynehunne li ta'lemû ennallâhe alâ kulli şey'in

kadîrun ve ennallâhe kad ehâta bi kulli şey'in ilmâ”. Türkçe anlamı : “Yedi kat göğü ve yerden de o kadarını yaratan Allah'tır. Allah'ın

fermanı bunların arasından iner ki, böylece Allah'ın her şeye kâdir olduğunu, her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz”.

88 Yakaza : Kelime anlamı olarak “uyanık olma” anlamında olup, değişik anlamları da vardır. Gözler kapalı olmasına rağmen uyanık olmak, uyanıkken rüya görmek veya bu

dünyanın bir rüya olduğunu farkedebilecek kadar uyanık olmak gibi anlamlarda da kullanılabilinir.

Sayfa 241

Yapamıyorum, namaza eğilemiyorum deme, her halin

onlara yönelik yaratıldın, namazın, orucun ve bütün

ibadetlerin yapılması elbet zorunludur, bir de şu var ki, ibadet

yapıyorum derken, delalete düşmemeye bakın. Onunla onu

karıştırmadan bir tek Allah için ona dönük yaşayın. Namaz

kılıyorum, elhamdülillah müslümanım, hacıyım deyip de

ahkâm kesmeyin, her halden sorulur her haliniz sınanır. Öyle

hallerde aşikâr edilir ki olumsuz halin, hacıya bu yakışır mı?

İbadet ehline bu yakışır mı? Denilir. Bunlardan muaf

tutulmaya bakın, biliyorum demektense ben hiçbir şey

bilmiyorum demek, çok daha evladır.

Yaşanması gereken birçok özel veya özel olmayan

haller vardır, gerekmeseydi yaşamazdın elbet, gerekli olduğu

için yaşıyorsun ve onu kabulleniyorsun. Öyle süreçlerden

geçirildin, öyle zoru kolay kıldığın anlar oldu ki, bir çetin hal ile

burun buruna getirildin. Orada da gönlün sınandı, artık

sınanma yok deyip de reddetme, varlık bedenin düşünceye dek

bu sınanma koşulsuz zorunludur89.

Hakikate ermek kolay mı sanırsın, mintan değiştirmek

ile hal ehli olduğunu mu sanırsın, iki güzel söz söyleyip de

kendini bilgin mi saydın, haşa, dost Hak için konuşmalı, dost

Hak için yarış yapmalı, Hak için eli dili gönlü açmalı, seveni

sevmeyen ile barıştırmalı, aşkı yaşamıyor ise bu eğitim ile ona

da yaşatmalı.

Sözün doğrusu masaldan ibaret değil, hakikatin

mazharıdır bilinsin, her can bu nefesi her alışta Rabbime

dönük yaşayın, her halin murakaba olmasına özenle dikkat

edin.

89 Mülk suresi, 2.ayet : “Ellezî halakal mevte vel hayâte li yebluvekum eyyukum ahsenu amelâ, ve huvel azî zul gafûr.

Türkçe açıklaması : “O hanginizin daha güzel amel işleyeceğinizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratandır. O Azîz'dir, çok bağışlayıcıdır”.

Sayfa 242

Allah kulun aklına davet gönderir90, davet önce aklına

yapılır ama akıl ile gönül bir araya geldikte elbette gönül farklı

haldedir, ona dergâhtır, akıl ondan sonra devreye gelir, kul

dilinde lisanında bu böyledir ama aklın da mertebesi bayağı

büyüktür çünkü ilk hitap akladır. Kalbi selim aklı selim, sözleri

selim ehil olanlar ile sohbeti kurun. Dünyevi işlerle çok fazla

uğraşmayın. Bunların oluşumu sizlerin bir adım, bir adım daha

ona götürür, bu vesile ile bu köprü mutlaka kurulur, o

köprüden geçiş izni ise dünyaya teşrif etmeden önce almıştın

onu burada yani şahadet âleminde geçiş yapılması gerekir.

Zorluklara karşı mücadeleyi bırakmayın ama zorluğu

bilerek de hareket etmeyin, zor üstüne zor gelmesin, çok iyi

düşünerek adım atın, gazelden masaldan ibaret değil

yazılarımız, hal ehli huy ehli dil ehli göz ehli, öyle irtibat vardır

ki aralarında hepsi bir birini tetikler. Devrede olmayanı

devreye sokar.

Hayat, ilim bunlara mukabildir. Birçok isim ve sıfatların

kul üzerinde mutlak tesirlerini yaşatır Rabbim. Hem oluş için

bir esma bir sıfat devrede, hem bozuluş için o isim ve sıfat

devrede. İkisinin olması gerekiyor ise, iyi ve kötü, acı ve tatlı,

zor ve kolay, sevmek ve sevilmemek, her şey zıttı ile kaim.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Sıfat-ı telviye, Sıfat-ı tevciye Sıfat-ı zafiye, bunların her

birinin işlevi ayrıdır, hiç biri birine benzemez. Aydınlık

yanınızda sağınızda solunuzda olsun. Zuhurdan yana Allah’ım

bizleri geri çevirme, eliyle, diliyle, gözüyle bizlerin üzerinde

olsun. Bizde zuhuru mutlak var olsun.

Sıfatların insan üzerindeki zuhurları nelerdir bunları

biraz çalışın, bugün öfkelisin hangi sıfat sende zuhur etti,

90 Yusuf Suresi, 108. Ayet : “Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve

menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muşrikîn”. Türkçe açıklaması : “Resulüm! De ki: “İşte benim yolum budur. Ben Allah’a dâvet

ediyorum. Ben ve bana tâbi olanlar basiret üzerindeyiz. Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Ben müşriklerden değilim””.

Sayfa 243

bugün çok mutlusun, hangi sıfat sende zuhurunu gösterdi.

Bugün çok sakinsin, bunlar o kadar çok ki. Kaç yüzlerce

sayıları mümkün değil. Çünkü tertibinizde bu esmaların her

birinin yeri olduğunu da unutmayın. Onlar da size ait.

İnsanın var oluşu, öyle mükemmellik öyle

mükemmelliktir ki, sizler daha yeni uyanıyorsunuz, gerçeği bir

bilseydiniz, bazen Hak senden konuşur, bazen senden

seyreder, onun öyle tecelliyatı vardır ki hep çoğalır. Kulunun

haline göre zuhuru olur, kulunda o hal o eylem o fiil

işlendiğinde teraziyi kor tartar91, doğruluk payı nedir ne

değildir onun için o gece onun rüyasını yapar, kulağına fısıldar

sizinle o kadar çok konuştu ama hiç biriniz fark edemediniz.

Hiç mi içinize doğmuyor? Onun sesi bazen davudi,

Davut un sesi çok güzeldi(Süleymanın babasının). Davudi

seste onun sesi örnek alınır. Bazen çok incecik bir sestir,

tertemiz pırıl pırıl, bazen çok davudi gür bir ses. Kulağınıza

fısıldar, içinize bir doğuş gelir. Sende, bende yok böyle bir şey.

Sen nesin ki ben neyim ki o sesi mevcut etti bize, bazen bir

sineği musallat eder başına, kovalarsın gitmez, eline tespih

alırsın parmaklarının üzerinde gezer kovalarsın gitmez

kalmalarına izin verir, hangi sebeple orada olduğunu da

bilemezsin. Ufacık şeylerle birçok şeyler meydana gelebilir.

Hazreti Ali’den çok bahsediyorsunuz, sevgi ile

bahsediyorsunuz, şükürler olsun, o sırrın ta kendisidir bilir

misin? O sırrın ta kendisidir. Bazı sırların inkişafa ulaşmış

sebebi vücutlarda, o sırra vakıf olan Ali’yi bir başka sever.

Hepsi Rabbimin iradesi gereğincedir.

İlim irfan, bunlarla meşgul olun, hakikat ilmi ile. Sen ne

ile meşgul oluyorsan, Allah, hemen getirir senin önüne koyar.

91 Bakara suresi, 179. Ayet : “Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûn”.

Türkçe açıklaması : “Kısasta sizin için hayat vardır. Ey akıl sahipleri! Belki böylece Allah’tan korkarsınız. ".

Sayfa 244

Şu bir gerçek ki, önce kendi kitabınızı okuyun, bunu hep

söyledim, fiziki kitabı okuyun. Kâinat bile bir kitap halindedir,

sayfa sayfa açılır okunur yaşanır. Evet, sohbet edin üzerinde,

bu gecenin önemi üzerine veriyoruz. Halk içinde bilinen kadir

gecesi niye ayrılıyor? Bırakında birazcık olsun. Hepinizi

hayırladım, hepinize dualarımı ettim, La ilahe illallah

Muhammed en Resulullah.

Sayfa 245

2013 Yılı

AGUSTOS ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 246

Ağustos ayı kapak resmi : Karina Bulutsusu,

Samanyolu'nun en parlak kısımlarından birinde, içinde en garip şeylerin meydana geldiği bir

bulutsu yer almaktadır. Karina'daki büyük bulutsu olarak bilinen NGC 3372, çok büyük kütleli

yıldızlara ve değişen bir bulutsuya ev sahipliği yapmaktadır. Bu bulutsunun içindeki en güçlü yıldız

olan Eta Karina, 1830'larda gökyüzündeki en parlak yıldızlardan biriydi; ancak daha sonra etkileyici

bir biçimde sönükleşti.

Merkezin solunda görülen Anahtar Deliği Bulutsusu, bilinen en büyük kütleli yıldızların çoğunu

içermektedir ve onun da görüntüsü değişmiştir. Karina Bulutsusu'nun tamamı 300 ışıkyılının

üzerinde bir alanı kaplamakta olup, Karina Takımyıldızı içerisinde yaklaşık 7500 ışıkyılı uzaklıkta yer

almaktadır. Yukarıda görülen, Karina Bulutsusu'nun şimdiye kadar çekilmiş en detaylı

görüntüsüdür. Sonradan renklendirilmiş olan bu görüntü, Hubble Uzay Teleskobu tarafından

çekilmiş 48 yüksek çözünürlüklü karenin birleştirilmesinden meydana gelmiş ve teleskobun 17. yıl

dönümü şerefine yayımlanmıştır. Resmin geniş açılı ve açıklamalı sürümü ile yakınlaştırılabilir

sürümü de mevcuttur.

Sayfa 247

Selam olsun, 01.08.2013

Selam Olsun, sözleri seçip seçipte verdik. Sözler ile

canlara menzili göstermeye geldik. Gönül mizanına göre,

verilenler alınmalı. Her olayda ufacıcıkta olsa, şüpheden uzak

kalınmalı. Hele bu manayı içeriyorsa düşünüp düşünüp de

konuşmalı.

Yolun açık demeye geldim. Yolunda rehber olmaya

desturlu geldim. Sevip sevmiyeni bir arada görüp, ilahi

feyzden akıtmaya geldim. Her biriniz Hak dostunuz, bunu

önceden demeye geldim.

Yolun uzunu kısası olmaz, yol aynıdır, farkı aranmaz.

Senin o yolu tamamlamana tekâmül, ne kadar gecikirse, yol

elbette uzar kuluna. Özünle yaşa, özünle sözü birle, onunla

hizmet için, var yarışa.

Kaderimde bu da mı var? Her şeyi kadere mal etme ey

can. Kader dediğin ilahi Rabbin tahakkukudur. Her biri mi?

Elbette değil. Mutlak kaderi, Rabbimin tayin ettiğidir. Kaderi

muallak dediğin ise, kulun istidadı neticesinde, vucüt bulandır.

İkisi de yaşanır. Ne var ki, birinde tevekkel, diğerinde isyan

vardır. Her olayda gönül dengede kalmalı. Üzüntü de, sevgi de

alabildiğince yaşanmalı.

Şikayet dilden silindikçe üzüntü azalır. Tam tevekkel

olmanın mazhariyetidir aslında. Zevki yaşar iken nasıl

yaşıyorsan o coşkuyu, sakinliğini hep koru. Dön içine,

alabileceğin, öyle çok dersler vardır ki, hiç hesabını yapma,

sadece alış ona.

Birçok sınavlar atlatılır veya yarım bırakılır. Bazıları

insanın niyet ve hallerinden oluşan hadiselerin zuhurudur.

Sayfa 248

Bazıları ise Allah’ımın gönül yoklamasıdır. Kendine yakın

bulduğu, muhatap aldığı kulunu, imtihana tabii tutar. Bu ikisini

ayırt edebiliyorsan şükürler olsun demelisin. Önce Rabbine

dönüp, “Allah’ım bunun idrakini bana nasip et”. Ama her

olayda şunu demelisiniz. “Ne yaptım da karşılığı bu aslında” ve

hemen tövbeye gelmelisiniz. Onda hiçbir günahın

olmayabilir92. O olaya ortak olmayabilirsin, tövbe ile hem

geleceği, hem geçmişi temizleyebilirsin. Öyle bir safiyet içinde

olmalı ki kulu, her şeyi kendi uyumsuzluğundan, kendi

yanlışlarının neticesi olarak görmeyi bilmeli.

Doğru dediler sözüme, dönüp baktım birçok yüzlere.

Orda gördüm bedbaht olanı ve mutlu kalanı. Çizgileri çok şey

anlattı bana, okudum sanki gizlide olanları, yüz çehrelerinde.

Ben derim ki ey can; Sabır bir makamdır93, bu sabrı,

dilinde değil, gönülde hep diri tut. Dayanacağın tek bir kapı

var. Hak kapısıdır. Ağırlanacağın tek yer vardır, Rabbimin

huzurunda. Orada kalmayı dene. Onda olmayı bil. Ona layık kul

olmayı dua ile nasip etmesini talep et. Hayırla var edilmiş

hayırlı güne, elbet hayırlı geceler, hayırlı geceden güne

dönüşler nasip olur. Zorda mısın, “Allah” de, kolayı mı buldun

yine “Allah” de. Ne çok sevin, ne de çok yerin.

Selam olsun, her birinize selam olsun. Arabi’den söz

gelir, gün ayandır kuluna. Gördüğü rüya mazhar değil,

hakikattir aslında. Ruhun öyle özgür, öyle özgürdür ki,

92 Yusuf suresi, 53. Ayet : “Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm”. Türkçe Açıklaması : “Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Rabbimin merhameti

olmadıkça nefis olanca şiddetiyle kötülüğü emreder. Şüphesiz ki Rabbim bağışlayandır, merhamet edendir.”.

93Âli İmran suresi, 200. Ayet : “Yâ eyyuhellezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû vettekûllâhe leallekum tuflihûn”.

Türkçe Açıklaması : Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki, felâha erebilesiniz”.

Sayfa 249

sonsuza çıkmış, gördüklerini anlatmış, beden diline. Rüya

olmuş dile gelir, anlatılır, karşısında da Hayrı talep eder.

Her bildiğini, her gördüğünü sakın deme. Sakla ki, daim

olsun. Öfkelenmeyi bırak, esir olma. Kime esir olacağı da belli.

Sadece makamı sabır, Allah’ıma emanet olun. Sadece dost

ağırlansın dost gönlünüzde. Dost hazırlansın, gelecek günlere,

dost gelecek bundan böyle her düşünceye niyete. Selam olsun,

selam olsun.

Şimdi uzun uzun, bunun üstünde yorum ve duamızı

edelim. Bunu bunun arasında oluşturalım. Selam gelir, bizden

de selam olsun.

Hakikatin nuru izinli olanları sarar sarmalar. Hakikatin

nuru gönülde mührü açar94. Hakikatin nuru geldi mi bir dosta,

onda ilahi feyizler akıtılır, O’ndan ona.

Öyle haller vardır ki, bazen hangi hali, hangi ismi

altında onu zuhura meydan okursun, ona vücut buldurur da

hal edinir, dile getirirsin, bunlar sorgulanmalı. Her halin, her

düşüncenin, her hallerin murakabası mutlak yapılmalı. Ne

zaman yapılır diye soracak olursan, her an, her an derim. Ne

geceye sığmalı, ne gündüzde kalmalı. Murakaba hali, insanı

kamilin önemli dersidir, bu bilinmeli.

Zatından zatına muhtacız Allah’ım. Sen imkan ver ki, o

imkanla seninle yaşayalım Allah’ım. Öyle bilince muteber et ki

bizleri, o bilinçte şaşırma olmasın. Bizi götürsün, senin

belirlediğin hedefe. Haykırırım Allah, Allah diye. Mutlak

94 Zumer suresi, 22. Ayet: “E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih, fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh, ulâike fî dalâlin

mubîn”.

Türkçe Açıklaması : “Allah bir kimsenin kalbini müslümanlık için açarsa, o

Rabbinden verilen bir nur üzerinde değil midir? Kalpleri Allah'ı zikretmeye kaskatı olan

kimselere ise yazıklar olsun! Onlar apaçık dalâlet içindedirler”.

Sayfa 250

duyarsın sesimi. Sen de beğenirsin benim bu halimi. Muradımı

tezden ver Allah’ım. Murad nedir bilir misin diye sorarsın bana.

Muradım muratsızlıktır Allah’ım. Bir tek sen varsın, başka bir

şey istemem. Senin ışığınla ışık tutayım. Senin bana verdiğin

ilahi bilgileri kayıtsız, şartsız dostlara sunayım. Öyle

mekânlarda beni konuştur ki Allah’ım konuşan sen ve ben

olurum Allah’ım.

La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah. Amin

Senden geldik, seninle bir olduk, seninle sana

dönüyorum Allah’ım. Allah’ım öncelikle sana şükürler olsun,

hamd olsun. Verdiğin nimetlere şükürler olsun. Sadece senden

Şafi isminle, Kafi isminle yardım diliyoruz, yine de sen bilirsin.

Allah’ım nerede rahatsızlık var ise, önce grup içinde

dostlarımın yakınlarına, ne olur, Şafi ve Kafi isminle sen yetiş

imdatlarına, Ya Rabbim. Onların yüzünü güldür Allah’ım,

hastalıklarında onlara, derdin içinde derman olduğunu,

bilmelerini nasip et Allah’ım. Sensin Rahim, sensin Kerim

Allah’ım.

Su başına varalım, suyun akışına bakmadan, kaynağı

nerde diye aramayalım. Önce suyun var oluş sebebini

düşünelim. Hakikatin ilmi de böyledir. Su misali akar, gün olur

çağlar, ama her bir kol, değişik yollara yayılır. Oralarda

mutlaka olması gereken, suyun oldurması gereken bir çok

hadiseler vardır. Kimine kahır gibi gelir, yakar yıkar ortalığı

kabusa çevirir, kimi de orayı gül gülistan eder, çiçek bahçesi

cennete döndürür. İmtihanları da95 böyle düşünün.

95 Enbiya suresi, 35. Ayet : “Kullu nefsin zâikatul mevt, ve neblûkum biş şerri

vel hayri fitneh, ve ileynâ turceûn”.

Türkçe Açıklaması : “Her insan ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır

ile de şer ile de deniyoruz. Sonra bize döndürüleceksiniz.”.

Sayfa 251

Öyle paketle sunulur ki sizlere, ilahi paketler, kiminin

rengine, ihtişamına bakar aldanırsınız, “Bakın bu paket bana

geldi, kendi özelliğimdendir” der gurura kapılırsınız, oysa

paketin içini açtığınızda, öyle bir olayla karşılaşırsınız ki hani

sevmiştin, derhal elinden atmaya bakarsın. Ne olursa olsun,

Allah’tan gelen her şeye bükebiliyorsan boynunu, en mutlu, en

kutlu kulusun.

Kahrı da hoş, lutfü da hoş diye boşuna denmemiş. Sen

onu zarar değil, bana yararı olacak diye baktığında, o halin, o

yaşanmışlığın, elbet yararı ile karşılaşırsın. Şikayet silinmeli,

aldığını ders bilmeli. Bundan böyle her gelecek olan ne ise

lutfu, kahrı, sınama, okşanma, Allah’a teslim olunmalı. Teslim

olundukça zaten şikayet kalmaz, silinir gider.

Sadece Rabbim, kulunun haline bakar, diline değil,

süslü sözlerine değil. Hepsi geçicidir, kalıcı olan bir tek haldeki

halidir. Onu haline yaşayabiliyorsan, şu yazılardan bir cümle

alıp ta onu başına taç yapabiliyorsan, bil ki, o birçok

birçoklarına taç olacaktır. Kimine kandil, içini uyarmak için,

kimine gözünün yaşını silmek için mendil; kimine de can

bulduracaktır.

Oluşa geçmeli hallerimiz, lutuf bilmeliyiz her verileni,

bugün sofranda aşın olmayabilir, ona da şükredip, el açıp,

Allah’ımın hakikatine boyun eğmeliyiz. Her şey ayarlıdır, ölçü

içindedir, bu öyle bir âlemdir ki ne yaşanırsa yaşansın boyun

eğmek zorunda olduğunu sakın unutma. Sadece tekamül bu

sayede oluşur, mertebeler, makamlar bu sayede kazanılır.

Şikayet olmamalı.

Çocuklarınızın geleceklerini sizler tayin edemezsiniz.

Sizlerin nasıl bir planı var ise, Hak tarafından, Onun

iradesinden, yazılmış, ölçülüp biçilmiş, çocuklarınızın da aynı

şekilde. Ne sen ona tekamül ettirebilirsin, ne o sana. Sadece

Sayfa 252

yaşananlar tekamülleri sağlar. Onların da bir aşamadan

geçmesini düşünmelisiniz. Bu sayede onların tekamülünü

kolaylaştırırsınız. Eğer her olayda çocuklarım deyip, üzerine

atlarsanız, sarılır, okşar, aman o üzülmesin derseniz, tekamül

edememiş, yarım bırakılmış bir nesne olacaktır.

Nesil çok farkında her olayın, çok daha bilinçli. Bu her

geçen gün, an, bu bilince daha da büyük sahip olacaklar. Bu

geçiş dönemi, hiç kolay değil. Ama tevekkel olan kuluna her

şey kolay gelecek, o bilinçte olanlara, yoksa, hekimler dolup

dolup boşalacak. Zaruretlerin bir çoğu kapı açar, bu kapıların

açılması için, bırakın ne yaşanıyorsa yaşansın, ne

yaşanacaksa, o bilinçle onu atlatmaya bakalım.

Fark edin, dün neydin, bugün hangi haldesin. Dün kimi

affedemiyordun, bugün onu affedebiliyor musun? Murakaba

budur aslında. Dün neyi hoşgördün, neyi hoş görmedin, bugün

ne yapıyorsun, hoş görebiliryor musun? Önemli olan her geçiş,

bir öncekini unutturmalı. Hep yeniye, yeniye ve iştirake

koşmalısınız. Bu dersler veli nimet, Kur’an yolunu takip etmek,

Hayatınız boyunca mükemmeliğe işarettir. Her zaman önceliği

Kur’ana verin. O Allah kelamıdır, bu velilerin kelamıdır. O

Kur’anın, üstüne hiçbir şey koymayın.

Allah’ım göçmüşlerimizi rahmetinle yıka, bu edilen

duaları peygamberimiz kanalıyla, cümle geçmişlerimize, hasta

olanlarımıza ve zorluk içinde bulunanlara, sen ilahi rahmetinle

kucakla, sar sarmala Allah’ım. Herşeyi bilen, gören sensin,

senden ne madde istiyoruz, ne çok para, ne mal mülk, ne de

şöhret, sadece harçsız borçsuz yaşamayı bizlere nasip et

Allah’ım, sana layık kul olmayı nasip et öncelikle. Eyvallah,

eyvallah.

La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah. Allah’ım

selam olsun, selam olsun. Hazırlığımızı tamamla Ya Rabbim.

Sayfa 253

Sırat-ı müstakimin kurulacağı yer neresi biliyor

musunuz? Hem burada hem orada sırat köprüsü var. Burada

geçtin, geçtin, geçemedin, orada kurulan köprünün direkleri

cehennemin üzerinde. O sırat-ı müstakim, tek doğru yol,

hakikat yolu. Tek doğru yol, burada da var, zahiri alemde de.

Burada da bir çok hadiselerle burun buruna geliyorsunuz, düşe

kalka yürüyorsunuz, Önce bu dünyadaki geliş sebebinizi,

vucudu sebebinizi öğrenmelisiniz. Niye geldin? Sadece Allah’ı

bilmek için, geldiğin gibi, kalabilmek için, kaldığın gibi de ona

dönebilmek için. Nutfeden nutfe haline dönebilmek için. İşte

olay bu.

- Kendimiz gibi kalamıyoruz. Hep sınavlarla karşı

karşıyayız.

- Kalmak için çaba göstermelisiniz. Küçük arpa tanesi

bir olumsuz düşünce gelir, gelmemesi mümkün değil. Hemen

Allah’a sığının, “iyiden ve kötüden Allah’a sığınırız”.

“Rüyaların Hayrından ve şerrinden, Allah’ım sana

sığınırıyorum”. Hayrında da, o zaman o rüya şerde olan Hayra

döner.

- Sırat-ı müstakim de bu mudur?

- Doğru yolu, o istikameti burada kazanıyorsun, sen

burada hiçbir şey yapmıyorsun. Sadece eğlenceleri takip

ediyorsun, giyim-kuşamını takip ediyorsun, güzel yerlerde

yaşamayı seviyorsun, bunları seçiyorsun, ahiret için hiçbir

hazırlık yok ise, burada o sırat-ı müstakimi hiç yaşamadın,

kendini ona hazırlamadınsa, orada da, o sırat-ı müstakimi

kazanmak zor elbette. Allah’ta öyle güzel tasarlamış ki,

biliyormusunuz, cennete gitmenin yolu, cehennemden geçer.

Şimdi bunu böyle düşünün, hemen yaşadıklarınız aklınıza

gelsin. Cehennem olmadan, cennete sahip olmak mümkün

değil, mutlaka azap şart. Hayır şerle birlikte, iyi kötü ile

birlikte…

Sayfa 254

- Her şey, bir şeylerle bağlantılı, birlik içinde

bütünlük var. Bu dengeyi değiştirme gücü var mıdır?

- Hayır, çünkü senin fıtratında bunlar mevcut, terkip

buna göre yapıldı, anladınız mı? İyi de, kötü de sende, güzel

de, çirkin de sende.

- Kendi Hayatımız için değil. Birçok yerde katliamlar

yapılıyor ve dualar da yapıyoruz. Bu dualarla oradaki

olumsuzlukları durdurmak mümkün mü?

- Durduramazsınız, bu sadece Allah’ın ilmindedir, her

olay. Ne yaşanıyorsa yaşanacak. Dualar ne olacak, boşa mı

gidecek, Hayır. Allah dilerse, biz duamızı yapıyoruz, ne

diyoruz, “Allah’ım yine de sen bilirsin”. İşi ona bırakıyoruz. O

nereye gerekiyorsa onu oraya yönlendirir. Hiçbir yere gitmese,

o dualar yine size için yatırımdır.

- Yaşadığımız bazı olumsuzluklar yapacağımız

dualarla daha hafif geçebilir, değil mi ?

- Tabii ki, bu da, sizin yapacağınız dua ile ilgili…

- Ya toplu yapılan duaların etkisi …

- Çok fazla, çok fazla, şimdi şifa duası yaptık. O şifa

duasının karşılığını istemeden yaptık. Allah’ın istediği de bu,

en çok makbul olanda bu. Hastalara gönderiyoruz, düşünün,

mutlak kaderinde onun nefes sayısı dolmuşsa, bu dua ona can

vermeyecek, ama bu dua ona orda can verecek. O duaların

tezahürü burada olmaz ise orada görülür96. Diyelim ki nefes

sayısı bitmemiş, o dualar burada geçer ona, ulaşır, hiç

şüphesiz.

Sularınıza dua edin, akarsularımıza, kaynaklarımıza

dua edin, çünkü her an, her kötü şey yapılabilir, o da bir

katliamdır. Ondan sonra bütün içeceklere, toprağımıza,

96 Mu’min suresi, 60. Ayet : “Ve kâle rabbukumud’ûnî estecib lekum, innellezîne yestekbirûne an ibâdetî se yedhulûne cehenneme dâhırîn”. Türkçe Açıklaması : “Rabbiniz buyurdu ki: "Bana duâ edin, duânıza icabet edeyim.

Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler, alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir."

Sayfa 255

bununla birlikte “yine de sen bilirsin” demeyi ihmal

etmemeliyiz.

Birçok kavimler yaşandı, geldi geçti, kavimlerin

felaketlerini az çok biliyorsunuz. İyiler de gitti onların

yanında, neydi amaç, onların hiç günahı yoktu. Mümini de gitti,

müşriki de gitti. Peki, suçu neydi müminlerin, Allah öyle tayin

etti, iyiyi kötüden ayırmak için, orda kimi cenneti buldu, kimi

cehennemi buldu. Onların kaderi de öyle irade edilmiş, Allah’ın

ilminde, öyle yazılmış, öyle çizilmiş senaryo gereği, burda

oynanıyor.

- Bir de küçük çocukların ölümleri…

- Birçok şeyi kapsıyor. Ama şunu da unutmayın,

sadakatle yapacağınız dua çok önemli, beklentisiz ve senin

haberin yok iken senin adına gönderilen dua, en güzeli.

Şimdi ben sana diyorum ki Kuran okuyor musun? Duanı

ediyor musun? Yanlızsın, bununla meşgül ol. Sende diyorsun

ki “içim hiç istemiyor, ne olur Gül hanım sen oku benim

yerime”, bunu dediğin zaman, eğer Gül hanım safiyetle onu

okuyor, onun adına bir şey gönderiyorsa, bütün kazanç Gül

hanımadır. O kişiye değildir.

Neden ? Senin ağzın yok mu? Senin hafızan yerinde yok

mu? Eli ayağı tutarken dua istenmez, bana dua et denmez.

Bilinçli kişi bunu istemez. Sadece karşındaki insan bu duayı

senin haberin yokken gönderir, asıl olan da budur. Ben

içimden gelmiyor, sen yapıver benim yerime, bunun kabulü,

sadece yapanadır. Bunlara da dikkat edin. Karşındaki senin

için, haberin yokken ederse eder. Ama bana dua et, bana dua

et olmaz. Bunları da bilerek düşünün, bilerek yapın.

Hadi bakalım, artık bitmiştir, noktalandı.

Sayfa 256

Selam olsun, 16.08.2013

Tasavvuf; yolun hem başı, hem de sonudur. Tasavvuf;

insan olmanın mazhariyeti, Hak’ka yaklaşmanın,

yaklaştırılmanın tek yoludur. İnsanı kâmilin sanatıdır, tasavvuf

ehli Hak muradıdır.

Yıllar asırlar önce neden hiç tasavvuftan söz edilmezdi?

Birçok topluluk bunu soruyor, tasavvuf hep vardı, insanların

inkişafının belli bir düzeyde görülmesi istendiği için o eğitim

onların önüne serildi. Allah’ım her var edilenin üzerlerine

birçok sorumluluk birçok meseller yüklemiştir. Bu

sorumluluğunu fark eden insanoğlu, içsel âleminde yeni bir

oluş inşa etmişlerdir, fark edemeyenler ise suya sabuna

dokunmadan yol almaya bakmışlardır, kendilerine ait bir

gelişim kaydedememişlerdir, bu yüzden ilahi keşifleri de hep

perdeler arkasında gizlenmiştir.

Oysaki bir oluş sistemi var, bu oluş sistemine uygun

yaşamak, ancak ilahi bilgilerin, ilahi kitabın, ilahi öğretilerin

mevcudiyetine bağlıdır, daima uyanık olmak gerekir. Gönül

bunlara muhtaçtır, birçok hadiselerin gidiş yollarınıza engeller

koyduğunu da biliyoruz, hadiseler ne olabilir sorusuna gelince

olumsuz haller diyebiliriz. Ahlaki davranışların değerlerin saf

dışı bırakılmasından doğmuştur. Her ne yaşanıyorsa yaşansın

bu bilgilere sahip olmak için elsiz ayaksız koşmalısınız.

Şahadet âlemi dedik bulunduğunuz dünyadan

bahsettik. İnsanoğlu cenneti ve cehennemi dünyada da

yaşıyor, şunu unutmamak gerekir ki her acı yaşayan, bir hata

sonucudur demekten korumalıyız. Dil her şeyi söyler deyip de

onu serbest bırakmamalıyız, az ile çok bir arada olsa bile azın

yanında yer almalısınız. Bilgisinden ötürü her ne olursa olsun

saf dışı bırakmamalıyız.

Sayfa 257

Allah’ım dedik geldik mekâna, yol tasavvuf yoludur

dedik sarıldık imana. Ne kaygı ne tasa kalır, Hak ile ünsiyeti

kurdukta, saf dışı olmazsın yaratanın yarattığına sarıldıkta. Ne

sen var ne ben, biz olduk biz ile gideriz bu yolu. Birlik adına

söyleşiriz, zikrederiz her an, her dem onu. Yolumuz birliğedir,

tevhidedir, yolumuz gayreti silenlerin yolu değil, onlardan

korunur uzak dururuz.

Öyle köprüler kurar öyle köprüler yıkarız ki bunun

bilincinde bile olmayız. Her halin bir görücüsü bir duyucusu

mutlak vardır, bu bilinç ile yaşayın. Görülüyorum, izleniyorum

deyip kendinizi daima çekip çevirin.

Hatam vardır ben günahkârım deyip de elleri kolları

bağlamayın, günah mutlak işlenmeli, günah işlenmez ise şükre

varılmaz, tövbe edilmez bunu bilmeli. Tövbelerin yapılması,

Allah’a yalvarışların yakarışların yapılması elbette yaratıcının

çok hoşuna gidiyor, onu devre dışı bırakmayın. Yaptığın

yapmadığın her halden Allah’a tövbe edin97, tövbe etmeden

namaza da durmayın, tövbesiz dua, tövbesiz ibadet zayıftır

bunu bilin dedik sözü ehil olana verdik.

Ne dağın karına, ne yazın güneşine, ne şikâyet ederiz

ne oradan bir feyiz bekleriz. Feyiz bir tek Allah’tan gelir,

kuluna açtı ise gönül penceresini, oradan bakılır seyredilir.

Hayra yönelik çalıştı ise o kulu, her zerresi ona dönük ise,

mutlak alacağı bir mükâfattır, bir hediyedir bu bilinmeli.

Hikâyeden uzak, gazelden uzaktır sözlerimiz, öyle bir

yanış içindeyiz ki, keşke dünyaya bir kez değil, birkaç kere

gelebilseydik, insanları irşada eriştirebilseydik. Gördüklerimizi

97 Bakara suresi, 160. Ayet : “İllellezîne tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike

etûbu aleyhim, ve enet tevvâbur rahîm”. Türkçe Açıklaması: “Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça

ortaya koyanlar lânetlenmekten kurtulmuşlardır. Ben onların tevbesini kabul edenim ve ben tevbeleri daima kabul edenim, merhamet edenim.”

Sayfa 258

onlara da gösterebilseydik, amaç buydu zaruretleri kolay

edebilseydik, zulmeti ışığa çevirebilseydik, ayaklarının dibine

konan taşları kaldırabilseydik, dedi söz bilene, bilmeyene değil

ehil olana, öğün öğün duada bulunana, Haydi eyvallah.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Bektaş’ın sözüne eğilirler, bektaş’ın halini hal edinirler.

Gönül ehli olana olmayana elin verirler, bir yudum suda kâinatı

seyrederler. Sözün ulusuyum, gönüllerin sultanıyım. Ben, Hak

katında bir nurum, onun ile ondayım98, dedi selamı cümleye

iletti. La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Bektaş velidir, Muhammed, Ali pirimiz Hacı Bektaşı veli,

yolumuz Hak yolu, desturumuz Allah katında elbette ulu. Bir

murat üzere geldik, o muradın keşfini cümleye verdik. Bizi

keşfedeler, yolumuza ineler. Her birinde sözümüz dillerde

söyletilir Allah razı olsun. Yolumuz birlikte kalsın. Amin. Eller

birleştirilsin. Amin, Amin.

Kadı söyler kelamı, Hak katından mı gelir kararı? Elbet

gelmez, baş başa verirler, kararı dünyaya salarlar. Her biri acı

içinde kıvranır, onlar ise kahkaha ile gülerler. Bir gün döner bu

gidiş, bir gün örtülür bu iniş çıkış. Herkes haddini bilmeli,

herkes ettiğinin hesabını görmeli, selam olsun, Atatürk kelamı

cümleye yayılsın.

Şu bir gerçek ki, her kötü hal insana yeni tertemiz bir

kapı açar. İşin bir de bu tarafı var, bozuluş yaşanır, sonra o

bozuluşta oluş hali zuhura çıkar. Bunu dillendirmeli bunu

gölgede hal ettirmeli, neden gölge? Çünkü cennetinde müjde

alanları hep gölgeler altındadır.

- Gölge üzüntü mü? 98 Şura suresi, 13. Ayet : “Allâhu yectebî ileyhi men yeşâu”.

Türkçe Açıklaması: “Allah dilediği kulunu zâtına seçer”.

Sayfa 259

- Geçiş bilinsin bu yollar herkese açılır.

- Allah yine güzellik açıyor(eyvallah), tecellide ısrar

yok diyor(eyvallah), neden böyle, neden şöyle denmesin,

nedeni vardır,(bu olaylar için mi?) her şey her şey, Rabbim

dilerse her şeyi bitirir.

Kavimlerin helak oluşunu düşünün, bunları verdik daha

önce. Kâinatın oluş nedeni, ağacın meyvesi, meyvenin de ağaç

oluşundandır. Her şey aslına rücuu edeceğine göre, oluş

bozuluş zahir ve manada farklılık göstermektedir. Bir ağaç

görürsün üzeri meyve dolu, tasavvufa gelince, o ağacın

fidanını diken sensin. Onu büyütüp meyvelendiren de sensin.

Bu dünyada meyvesi görülmez, sadece meyve ahrette toplanır.

Tasavvufun amacı da budur aslında, gayret mutlaka

şart, emek, gayret, Hayret oluşturur. O da bir makamdır, her

güzelin karşılığı çirkinlik olabilir, neden böyleydi böyle oldu

dememelisin, ondan da alınacak birçok dersler öğretiler vardır

diyoruz ya, öğrenci hazırsa öğretmen hazırlanır, siz önce

öğrenci olmayı bilin hazırız deyin, öğreticiler bol bol gelir size.

Gayret kemerini kuşanalım, Hayret demeden önce

kendimize dönüp, tefekkürü yaşayalım. Gör bak halini, gör

içindeki halledemediklerini. Hele bir halletmeye başla, onu da

edemiyorsan fark etmeye başla, bir gün hallederim diye yan

yakıl yalvar Allah’a. Bu tefekkür halinde olmalıyız, her dem

iştiyakımızı açlığımızı ona muhtaçlığımızı ikrar etmeliyiz.

Allah’ım, kulum ben sana geliyorum ama kapın hep kapalı

dedirtmeyin. Bu kapıdan maksat gönül kapındır, beden yapısı

değil mana yapısıdır. İçsel gözleri99, içsel kulakları100 ve içsel

99 En’am suresi, 104. Ayet : “Kad câekum basâiru min rabbikum fe men ebsara

fe li nefsih ve men amiye fe aleyhâ, ve mâ ene aleykum bi hafîz”.

Türkçe Açıklaması : “Size Rabbinizden basiret (kalp gözü) gelmiştir. Kim görürse

kendi lehine ve kim körlük ederse kendi aleyhinedir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim”.

100 Fatır suresi, 22. Ayet : “Ve mâ yestevîl ahyâu ve lel emvât, innallâhe yusmiu men yeşâu, ve mâ ente bi musmiin men fîl kubur”.

Türkçe Açıklaması : “Dirilerle ölüler de bir değildir. Allah dilediği kimseye işittirir. Sen kabirlerde olanlara işittiremezsin”.

Sayfa 260

dudakları devreye sokun, onlar konuşsun. Görüntüde olan kaş,

göz, yüz değil, olmayanları seyretmeye başlayın.

Selam diyelim noktayı koyalım, Allah’ıma emanet olun

bütün dualar, Allah’ım gerekli yerlere sunulsun. Gerekli

yerlere gönderilsin, safiyet içinde olunsun, daima hazır ol

halinde olalım, rahatlık rehavet verecek şeylerden kaçınalım.

Allah kul işbirliği ile birçok olumsuzlukları oluma

çevirelim. Biz kuluz, sadece Allah’ın yardımı ile birlikte bizim

niyetimiz Rabbimin diyetidir, bunu bilerek yaşayalım.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah. Allah’ım

bütün bedensel ve ruhsal hastalarımıza acil şifalar, ya Rabbim

sınava gireceklere ne olursun Allah’ım önlerine geniş kapılar

aç, bilgiler sun içlerine Allah’ım. Sen oluşlarını nasip et güzel

Allah’ım. Sen bizim her şeyimizsin sana muhtacız Allah’ım.

Kuluz günahkârız, senin kapına hangi yüzle geleceğimizin

endişesi içindeyiz sen bizleri merhametinle kucakla, sar

sarmala ihata et Allah’ım. Senden geldik seninle bir olalım,

seninle sana dönelim Allah’ım. Hayretimizi arttır, biz senden

razıyız sende bizden razı olmanı nasip et bizlere ya Rabbi.

Hastalarımıza acil şifalar, borçlularımıza borcunu ödeme

kolaylığı nasip et, hidayet kapılarını aç Allah’ım. Çocuklarımızı

hidayet nurunla nurla, delalete düşenlerden olmasın Allah’ım,

şeytanın tuzaklarından onları koru gözet Rabbim sana emanet

her şey sana emanet.

İçinden geçirene selam olsun, selamımızı alsın himmeti

hazır olsun ya Rabbi ya Resulullah. Hasbinallah ve nimel vekil,

Bize sen yetersin Allah’ım.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Sayfa 261

Selam olsun, 22.08.2013

Selam olsun canlara, el açıp da, Allah, Allah diye

yakaranlara. Kurt kuzu ile oldu mu yan yana, fikirler bir olur,

ayan olur, her yana. Dostun özü ile sözünü aşina ettik. Gelen

günlere hazırlığı yayarız. Ne gelirse gelsin, Allah’a dönmeliyiz.

Neden niçin diye sorguyu gönülden silmeliyiz. Bir sebep üzere

yaşanıyor ise, oluş bozuluşta sebepsiz değil aslında. Varlık

sebebini düşünün, varlık sebebindeki hakikati düşünün. O

ismin manasını, o ismin de bir varlık olduğunu düşün. Her isim

ve sıfat bir varlıktır aslında.

Kulum dön bana, kulum yakınım her an sana. Dön

hakikatin manasına, dön bu yolda yürü, Muhammedi ol. Onun

ile öğün, onun ile öğünü sen ayarla.

Döndüm sağıma soluma, baktım ki, söz ederler, ilahi

hikmetten yana. Bir oturayım, sohbete konuk olayım dedim,

bir gönül dördüm ki, dertleri silmiş, oluşa kendini hazırlamış,

tam tevekkel, tam teslimiyet içinde. Sözüm ona idi. Nedir bu

halin, nasıl uyur, nasıl uyanırsın? Hiçbir kaygım kalmadı, ona

döndüm. O her şeyi hallediyor, niye sıkılayım, niye üzüleyim,

niye gelecek davasını güdeyim. Beni benden iyi bilen yüce

Rabbim, ayarı yapan, iradeyi yaratan, kudreti, varlığı o

bütünün içine sokan yüce Rabbim, her şeyin sahibi ve maliki

değil midir aslında.

Alınacak çok dersler var. Oturup, canlarla sohbete

daldık. Dostu örnek sunduk. Her biri Hayıflandı kendi haline,

dönüp baktılar birbirlerinin yüzüne. Her biri ayna oldu

kendilerine.

Allah’ım bizi öyle huzurlu hale sok ki o huzurda senin

manan ile kavrulalım, senin hakikatin ile yoğrulalım” demeyi

bize nasip et. Her zerremizi buna tanık yapalım Allah’ım.

Seninle olmanın keyfiyetini yaşıyoruz. Sensizliğe ne alıştık, ne

de alıştır Allah’ım. Senden uzak kalmak bize cehennem olur.

Her an her yer cehennemden bir azap sunar bize. Bunlardan

Sayfa 262

uzak tut, koru bizleri Allah’ım. Biz seninle olalım, sen nerede

isen orası gül gülistan olur bize. Cehennem bile seninle

güzelleşir Allah’ım. Biz sende olmayı, ne cennetine ne

cehennemini isteriz. Bize, sende senin ile sen olmayı nasip et

Allah’ım.

Dost dost diye gelinir. Oturulur sofra başına, ilahi

hikmettir, nimettir sözler. Açık olan yürekler alır bunu, olur

onlara nasip. Kimi gönül eylemeye gelir. Kimi havadan sudan

sohbet etmeye. Bir bilse ki, Hak için yaratılmış anlar bile,

ayrıntılar bile değerlidir Allah’ın yanında. Gel dost, sende gel

dost bize. Bu meclis el ele olunca bütünlüğü görülür. O

bütünün cüzleri her birimizde madem mevcut, onlar melekler

yanında tanık edilir.

Allah’ıma emanet olunuz, Dost ayan olsun, ilahi kapılar

ardı ardına açılsın, hakikatin menşeinde dost ile yaşansın. La

ilahe illallah, Muhammed en Resulullah. Şimdi ara verelim.

Üzerinde sohbet edin.

Acıdan tat bulamayan, şikâyet diline takılı kalır. Acıdan

tat bulmayı, zevk haline getirin. Bu da hangi halde yaşanır,

Hak ile bir oldukta. Onunla alış veriş, onunla iç içe, sarmaş

dolaş oldukta. Ne yolun eğrisi büğrüsü, ne uzunu ne kısası

meşgul etmesin bizi, meşgul etmesin sizleri. Bir ömür verildi.

Bir nefes ki, o nefes onun katında gizlendi. Onun da saati,

onun da ayanı var. O nefesi, o emaneti istediğinde, durmadan

O’na gider. Hiçbir şey ona engel değildir.

Ahiret hazırlığı, her şey tabii gençlikte var, hatta

doğduğunda, O hazırlığı zaten yapıyor. Sen o hazırlığın üstüne

bir hazırlık daha koy. Sürekli ona Allah’ın takdir ettiği

renklerden elbise giydir101, bu ne elbisesi takva102 elbisesi.

101 Bakara suresi, 138. Ayet : “Sıbgatallâh ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûn”.

Türkçe Anlamı : “Allah’ın boyası (ile boyanın). Allah’ın boyasından daha güzel boyası

olan kimdir? Bizler ancak O’na kulluk ederiz.”

Sayfa 263

Bunları dikkate alın, bilinç üzere yaşayın. İnkişaf bu sayede

sağlanır. Doğru söz mutlak yerini bulur.

Dedik ya Allah daveti önce akla yapar. Akıl çok

önemlidir. Aklın bile bir mertebesi değil, birçok mertebeleri

vardır. Dün akıl ettiğin bir hadiseyi bugün başka bir akılla

değerlendirebilirsin. Gün günden öte, akıl hep yenilikte hep

devrede.

Fikir ustası olun, hazır cevap olmaktansa düşünerek

sözleri, verin. Akıl, ruh ve gönül. Özlerin sesi buradan gelir.

Özlerin derken, hepinizi bir araya toplayın özlerin dedim. Özün

sesi buradan gelir. Gözle gördüğünü gönül tasdik etmeden

sakın bir şey deme. Kulağın duyacak, önce akla gönderecek

duyduğunu, akıl sana birkaç yol sunacak. Birinde karar kılıp,

onu gönle indirmelisin. Ondan sonra içine sokup, onu süsleyip

hazır etmelisin. Her olay, her karar bu nispette olduğunda,

doğruluk her an senden yanadır. Bunu unutma.

Evet, La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah.

Allah’ım senden geldik, seninle bir olduk, seninle sana

döneriz. Bütün dünyevi dilek ve isteklerimizin tek sahibi, tek

merkezi sensin Allah’ım. Elbette senden isteyeceğiz. Sen o

kapıları açacaksın bizlere, bundan umutluyuz Allah’ım. Bizlere

yardım et.

Allah’ım sıkıntıda olan kardeşlerimize, rahatsız olan

kardeşlerimize şifalar nasip et Allah’ım. Akıl noksanlığı verme

kimseye güzel Allah’ım, veriyorsan da şifasıyla birlikte nasip

et. Doğruluktan yol alıp, Dost olmayı nasip et Allah’ım. Ne

ahrette ne dünya halinde bu insanlardan, seçmeyi bilemiyoruz.

Seçilip gelecek kişilerden koru gözet Allah’ım. Şeytan’ın

102 A'raf suresi, 26. Ayet : “Yâ benî âdeme kad enzelnâ aleykum libâsen yuvârî

sev’âtikum ve rîşâ ve libâsut takvâ zâlike hayr, zâlike min âyâtillâhi leallehum yezzekkerû”.

Türkçe anlamı : “Ey Âdemoğulları! Size utanç yerlerinizi örtecek bir elbise ve bir de

süs elbisesi indirdik. Takvâ elbisesi ise bunlardan daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın

âyetlerindendir. Belki düşünüp ibret alırlar”.

Sayfa 264

tuzağına düşmemize de engel ol. Sensin Rahim, sensin Kerim,

sana açtık ellerimizi Allah’ım, geri çevirme bizi, hastalarımıza

şifalar nasip et. Âmin Allah’ım âmin. La ilahe illallah,

Muhammed en Resulullah.

Yolun berisine, sesleniyor dervişine, hiç mi hiç sözün

olmasın, öyle nefsi tezkiyelerden geçirilir ki, insan-ı kâmil

olmayı, dünya halinde hazırlarlar. Dervişlik mürşitlik ne

soydan ne unvandan alınır, sadece Rabbimin ol dediği ile

kayda geçirilir.

Her hadise, her olay kayıttandır bilinsin, yaşanan hiçbir

şey yok ki kayda geçmesin. Bir ses dinledin, o ses seni Hak

yoluna davet etti. O sese kulak verin, o sesi izleyin. Sonrada o

sesin sahibinin yollarını gözleyin. Allah’ım, öyle uyarıcılar

gönderir ki insanoğluna, o uyarıcıların, sınavı diğerlerinden

farklı olur, sorumluluğu diğerlerinden farklı olur, yaşadıkları

acı mı tatlı mı, onu ancak kendisi idrak edebilir.

Şu bir gerçek ki her zaruret yeni bir kapı açacaktır.

Zaruretlerin peşine takılmayın. Ama her zaruret karşısında da

sakın ola yıkılmayın. Hayat bir eğlenceden ibaret çünkü varlık

bedenleriniz var. Yavaş yavaş bu bedenlerden sıyrılmaya

bakın.

Bir tek Hak var, Kur’an ve namaz var. Namazı kılmaya değil, namazın içinde olmaya bakın. Namazı yanında gölge gibi durma, öyle bir namaz kıl ki, namazda mısın, niyazda mısın, o ayrımı bırak Allah yapsın. Dervişlik makamı kolay bir makam değildir. Ustam, üstadım, et, ekmek yerken, derviş köpeğin yiyeceğine talip olur, her yiğidin yapabileceği şey değildir. Ama O’na teslim olan, inanan, aşkı yoğunlaşan, seyri sülük yolunda, Hak aşığı olan insan-ı kâmil, ona lezzet verir, yaşadıkları tat niteliğindedir. Köpeğin tabağı olmuş, sofrada

bir konuk ağırlanmış, onun tabağı olmuş, hiç fark etmez. O sadece bir lokmayla bir hırkayla gün geçer, gece geçer. Her birinize selam olsun, Yaşlılara bol bol dua edin, gönül alın. Onların yanında, onların ellerini tutun. La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah. Allah’ım sana sığındık.

Sayfa 265

Selam olsun, 29.08.2013

Her ne kadar yeryüzünde isek de, gözümüz arş-ı ala’da

olmalı. Rabbe yakın oldu isen, gerçeğin içinde yaşadığını

unutma. Ne sevgiden, ne sevgiliden yana, aldı isen bir murat,

ona kapılıp da, diğer sevgileri unutma. Kainat bile denge

üzerine kurulmuştur. Sen o dengeyi kendinde sağlamayı

düşündüğünde bu ilk adımı değerlendir. Düşüncelerinde,

duygularında, hislerinde, aklın melekelerinde, gönül işlerinde,

daima dengeyi kurmalısın. Ne az, ne çok sakın ola bunlara

bağlanma. Sadece ona dönük yaşa.

Hakkın zati sıfatları sonsuzdur. Onların sonu yoktur.

Âlemlerin de böyledir. Âlemlerde sonsuzdur. Ve onun sıfatları

ve ismi, âlemlerin ve yaratılmışların görebileceği şekildedir,

onlar tezahür eder. Görüntüler Allah’ımın isim ve sıfatlarına

aittir.

Gel dost gel, ister meclis de bu topluluğa, ister

meyhane, ister dinlenme yeri de, ister uyanma yeri. İlle gel.

Hak kelamı edilir, üç beş can arasında. Haktan murat beklenir,

o kelamlar onun izni ile serilir. Alıcısı olana, eli boş gelinmez,

mutlak bizden de onlara, ilahi nasip ve hikmet gönderilir. Sen

selam dedin de duymaz mı buradakiler, sen Rabbimle iştiyakta

iken, girer mi başkası seninle onun arasına. Her hal güzeldir,

yeter ki yaşanası hal olsun. Her davranış Hak üzere ise o

özeldir. Yeter ki o davranış karşındakine örnek olsun.

Gönül kabını geniş tut. O kaba neler verilir neler.

Aldığın gibi tüketme içindekileri azar azar ver, coşmuş

gönüllere, meşale ol, bırak parlat içlerini, uyandır uyandır,

dost olsa da olmasa da, bu aşka susamışları.

Sayfa 266

Seyrindeyiz her olayın, ilahi seyrini, önce gönül

seyreder, ziyası gözlere gelir. Öyle güzel yaratmış ki Rabbim,

her yaratılanı. Fıtratı da aynıdır. Herkese dilediğini verir, bunu

severim, bunu sevmem diye ayırmaz. Yeter ki o fıtrat üzere

yaşa. O fıtrat sana emanettir. Çekme kara perdeleri. Sapma

onun yolundan. Fıtratında yok bunlar çünkü doğruluktan yana

ol. Dürüstlükten yana ol.

Verilenler ne gazel, ne şiirdir. Bilene derstir. O bilinçle

alana ise ilahi feyizdir.

Âlemlerin her biri, farklıdır. Nevalid âlemi ise nebatın,

Hayvanın alemidir ama o bile arşı azimdedir, unutmayın.

Allah’ıma dileklerinizi sunun. Geliş gidişleri o belirler

ise aldığın her nefes için bir emanet, bir hidayet, bir de ilahi

bilgileri sunmuştur. Kaderim dediğine yazıp geçmiştir.

Sen dileyensin, o dilediğine veren, sen onun

gölgesindesin, ona eğilip, ona secde etmelisin. Sakın

yapamıyorum deme. Allah’ım birçok fırsatlar verir kuluna, o

fırsatları değerlendirmek, senin fıtratında zaten mevcut. Bu

bilgiler sonradan edinilmiş değil, onlar sana ezelde verilmiştir.

Kuran’ın dışına çıkılmasın, deniliyorsa elbet doğrudur.

Deriz de her şeyin önceliği bizi var edenin, irşat ehlini bul getir

bana, ehillik doğuştan mı, sonradan mı alınır, hele onu de

bana. Hangi makam üzerindedir, hangi mertebeye sarılmış,

orda dinlenmededir, bunu sor kendisine, söyler mi? Sır

olmuştur, her zerre, sadece Hak ile Hak olmuştur. Dil

söylemez, göz görür de kulak duyar da ifşa etmez. Sor

kendisine, hangi makamdasın, cemal de mi, celal de mi? Hangi

isim, sıfat altında icraya sokar. irşat ehli isen, hangi müridi

irşat ettin bunu de bana, bunu de bana.

Sayfa 267

Bir tek makam vardır. Hak makamı. Bir tek makam

vardır Resulün makamı. Bir tek kapı vardır Hz. Ali kapısı soy

sop aranmaz, ehil olanlar aranır. Yüreklerinizde kandili

yakanlar irşat nasibini alanlar, irşada vesile olanlardır.

Allah’ıma emanet olunuz. Zor gelirse kolayı mutlak

gelir. Hal denirse kal seni hale götürür. Sakın kal halinde kalıp

da o hale küfretme. Mutlak biri geleni öteye geçirir.

Oğul der ki benim sonum ne olacak. Yazıldı, ölçüldü,

biçildi. Sen ben her birimiz birer perdeyiz aslında. Her doğanın

kader planı yapıldı, mesleği eline verildi. Gün gelecek o

mesleği yapacaksın. Sevgiyi önceden katıp onu seçeceksin.

Özgür ol, kimseye bağlanma. Kendi fikirlerinle hareket et. Her

zaman işin kolayını seçeyim deme. Allah’ım bana nasip ettiğini

sevdir. Allah’ım benim geleceğimi sen tayin et. Bu makamı

mertebeyi ve geleceği oluşturur. Okuduğuna değil, seçtiğin

mesleğe bak. Takındığın isme değil, alacağın nişana bak,

göreceğin delile bak.

- Ağaçların yapraklarının yeşil renkli olmasının bir hikmeti var mıdır?

- Her var edilen hikmet üzeredir oğul. Kırmızı, yeşil hepsi

birer perde. Her var edilen birer perde, sen işin aslına dön.

Nedeni niçini sorulmaz! Levhi mahfuzda gizlidir. Sır ile

nispettedir. Bu niye böyle dediğinde Allah’ın izin verdiği ancak

bunlarla hiç meşgul olmayın, neden rengi böyle, neden böyle

yaratılmış demeyin. Sizin meşgul olacağınız, ne kadar Allah’la

bir olabilirim, ne kadar Allah’ta kalabilirim. İşte bu süreç, her

kul için mubahtır, olması gerekendir. Günü lafla değil, günü

Hak ile geçir. Olmaz mı elbette olur. Yeterli deyip kesmelisin.

Hak lezzetini aldı ise gönül boş laftan sıyırır kendini. İlle o Hak

lezzeti olmalı, damak tat bulmalı. O kandil yandı ise mutlaka

uyarıcının hizmetiyledir.

Sayfa 268

Talep sizden olsun, elbet yardım gelir, zorlar kolay

edilir, sende anlamazsın.

- Tecelliyat ile sıfatların dönüşümünü tam anlamıyorum.

- Hangi sıfat üzere iseniz, o gün onların(sıfatların)

hangi manaya geldiğini çok açık şekilde bilebilseydiniz, o

tecelliyatın o sıfat altında olduğunu anlarsınız. Öyle bir hoşluk

âlemi, hali vardır ki yürekte, gönülde, tam bir huzur zerk

edilmiştir. O an sen neyle meşgul isen o sıfatın tecelliyatı

sende mevcut olur, onun da açık ve aleni tecelliyatı hissettirir

Rabbim sana.

- Celal sıfatını düşün, o gün çok öfkelisindir. Böyle bir

tecelliyat, öfke tecelliyatı diye bir şey yoktur. Sadece o

isimlerin sıfatların sende edindiği değer liyakat ve bedeni nasıl

bir hale soktuğunu sen tespit edip bulmalısın. Celal’den

cemal’e dönüşü, seni niyet ve teatinle onu döndürebilir, bunu

unutmayın.

- Yazımızın içinde geçen tüm gördüğümüz….

- Onun görüntüsü, isim ve sıfatların görüntüsü.

- Biz onlara bakarken, onu mu düşüneceğiz. Dünya’ya

o şekilde mi bakacağız.

- Evet.

- Bektaşilik; bizim başta konuştuğumuz, Allah birdir,

hazreti Muhammed onun resulüdür, hazreti Ali, ilim kapısıdır,

peki Bektaşilik bunun neresindedir demeyeceğim, doğru

yönündeydi ama bunu bile kötü düşünüyorlardı, bize kötü

anlatıyorlar, bu konuda ne diyeceksiniz. Bektaşilik, çünkü tam

doğru bir şeyleri anlatıyor diye düşünüyorum.

- Bektaşilik ortada gibi görünür, aslında mutlaka

seyyidlerden güne gelir. Kaç kol vardır bilir misin? Kaç koldan

zuhur eder? Hiç bu tarikatlara da çok aklınızda yer vermeyin.

Sayfa 269

Allah denilen her yerde, diz çöküp oturun, anladınız mı?

Sohbetlerine iştirak edin.

Siz akılsız olamazsınız. Birçok bilgiye vakıfsınız. Onlarla

sohbet edin yeterince, bu hal sizlerde mevcut, bu bilgi sizlerde

mevcut, alış veriş içerisinde olabilirsiniz, cesaretle, arzu

ederseniz oturun ve bilgi seviyelerinizi, ölçmek için değil,

sohbet ettikten sonra ölçün, anlayacaksınız, aradaki farkı

bulacaksınız. Çok önemlidir. Sohbet ettikten sonra neler

söyledim, hangi söze cevap verdim diye, onları tahlil edin. Öyle

güzel bilgilerin ışığı altındasınız ki, bu bilgilerin zerresini

bulamayabilirdiniz. Şükürler olsun. Hamd olsun.

- Evlatlarımıza nasıl yardımcı olabiliriz?

Her birinizin annesinin, babasının ve büyüklerinin şöyle

gelişteki hallerini tahlil edin, değerlendirin. Her bir canlının bir

zaman dilimi var. Oluşlarının, makamlarının, bilgi

seviyelerinin, bilinçlenmenin şimdi istediğin kadar onlara

öğretide bulun, zamanı gelmediyse, boşuna yorulmuş

olursunuz. O zamanı Allah’ım değerlendirir. Her şeyi ona

havale edin. Ama görmesi için, iyi şeylere örnek olmanız için

de, çocuklarınızın önünde, gereken şeyleri, ibadetleri yapın ve

bilginizi onlarla paylaşın. Red ediyorlarsa, üstlerine düşmeyin.

Dinliyorlarsa, onun arkası gelir, kesilmez bunu bekleyin, ama

her şey Allah’ımın izniyledir. Kimi 50 yaşında kandili yakar,

kimi 10 yaşında, kimi 18 yaşında.

Fıtratlara verilen levhalar bir olabilir, ama ayanı

sabiteleri, kader planları, her birinin farklıdır. Onun için sadece

onlara dua edin. Allah o sesi duyar. Hele onların hidayeti için

Allah’ a el açıp da, “onları nasiplendir Allah’ım” dediğinde,

onun zaman dilimi mutlaka gelecek ve onu sana gösterecektir.

Sayfa 270

- Önce yaşam tarzımızı, hal ve hareketlerimizi

düzelteceğiz. Önce biz kendimizi düzelteceğiz. Onu

söylüyorsunuz.

- Tabii, tabii ki, çok önemli.

Her insanın koruyucu, yardımcı meleği var denmişti

geçen yıllarda. Peki bu olumsuz haller için de geçerli midir?

Kişinin olumsuz hallerinde,

- Bir çok olumsuz hallerde, içsel dürtü ile bunu size

belli ederler, “yaptığın yanlış”, hemen tövbeye gel. Mutlaka

uyarırlar, mutlaka. Kiminin uyanması çok geç olur

algılayamaz. Kimi hemen uyanır. Hemen zikre başlar, tövbe

eder103, “yanlış yaptım” der. Onun için şurada kaç kişisiniz,

uyarı hepinize gelir, ama herkes, o uyarıyı, aynı şekilde

algılayamaz. Birçok yardımcılar, birçok melekler ve hami

varlıkları gelirler.

Hele Hak yolunda yürüyenlerin yardımcıları daha

çoktur. Allah’ı inkâr edip, Kur’an’ı arkasına atanları, o kadar

güzel ayetler var ki, Allah’ım şeytanları musallat eder104,

yağmur gibi onların üzerine indirir diyor. Şimdi anlayın, demek

ki Hak üzere olanların yardımı Allah’tır. Hak dışında

103 A'raf suresi, 201. Ayet : “İnnellezînettekav izâ messehum tâifun mineş şeytâni tezekkerû fe izâhum mubsırûn”.

Türkçe Açıklaması : “Takvâya erenler, şeytan tarafından bir vesveseye uğrayınca Allah’ı zikrederler. Bir de bakarsın ki onlar gerçeği görüp bilmişlerdir bile.”

Meryem suresi, 83. Ayet : “E lem tere ennâ erselneş şeyâtîne alel kâfirîne teuzzuhum ezzâ”.

Türkçe açıklaması : “Görmedin mi? Biz şeytanları kâfirlerin üzerine salarız da, onları kışkırttıkça kışkırtırlar?”

104 A'raf suresi, 16-17. Ayetler : Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm. Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim

ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn Türkçe açıklaması : İblis: “Öyle ise beni azdırdığın için andolsun ki, ben de onları saptırmak için, senin doğru yolun üzerinde tuzak kuracağım. “Sonra elbette onlara;

önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve sen onların çoklarını şükredenler bulamayacaksın.” dedi.

Sayfa 271

yaşayanların yardımcıları şeytandır. Vesveseden başka…

Onların yolu yol değil. Mutlaka içlerine verilen şeytani

vesveselerdir.

Korunmak için, bizlerin, sizlerin yok mu? Elbette,

şeytanla mücadelemiz çok çok sorunludur, zordur, aAlt etmek

kolay değildir. Çok uyanık, akıllı olmak gerek. Şeytani

hissiyatın ve onun dokunuşunu, onun içine verdiği kötü

enerjiyi hemen hissedebilmelisin. Hemen eline Kur’anı alıp, bir

sayfa çevirmelisin.

Allah’ın şeytanla pazarlığında, “sen benim mümin

kullarımı, benim yolumdan, uzaklaştırmazsın” demişti. O da

dedi ki, şeytan “Ben onları öyle bir uzaklaştırırım ki, senin Hak

yolunun üzerinde duracağım. Sağlarından sollarından

önlerinden arkalarından onları istila edeceğim. Onları

şaşırtmak için ne lazımsa yapacağım. ” Böyle bir ahdi var. O

izni, bilenle bilmeyeni, inananla inanmayanı, imanla

imansızlığı ayırt etmek için ona o görev verilmiştir. Sizde onun

yaptığı, onun saldırılarına herkes muhataptır, peygamberimiz,

bütün peygamberler… Onları devre dışı bırakmak, sizlerin,

inananların, iman sahipleri, kişilerin, def edeceği, kişinin

elindedir.

İçine bir sıkıntı geldi mi, bil ki o vesveseyi veren

şeytan. Allah vesvese vermez, Allah sıkıntı da vermez. Sıkıntılı

yüreği huzura erdirendir. Niye Kur’an okuduğunuz zaman

sıkıntı olmuyor. Ama çok zorlanıyorsunuz, şeytan da

zorlanıyor. Nasıl ki Kur’an ayetlerinin içine daldığında seni

bırakıyor. Ama onu bozmak için, onu elinden bıraktırmak için

az uğraşmıyor. Bunları fark edin.

Sormak istediğiniz çok şey var, ama içlerinizde

döndürüp duruyorsunuz.

Sayfa 272

- En çok hatayı burada mı yapıyoruz? Şeytanla

mücadele ederken mi yeniliyoruz.

- Tabii. Sık sık toplantı yapıp, sık sık sohbetleri okuyup,

sohbetlerle, olumlama yapılacağını, unutmayın. Sık sık ama,

buna izin verin, yuvaları açın. Bugün yazı, yarın sohbet, öbür

günlerde, mümkün olduğu kadar bir araya gelin.

Ama işiniz olur, rahatsız olursunuz, gelemeyebilirsiniz,

gelinmeyebilinir, ama ne olur, çok zorlu bir sınavdan

geçiyoruz. Çok büyük bir karışıklığın pençesindesiniz.

Ürkütmek istemiyoruz, o pençeye girdiniz. Bunları hafife

almayın, dikkatle dinleyin ve sadece Allahın kitabını okuyun.

Sohbetlerin üzerinde durun. Ne olacak, ne olacak bunları

sormayın.

Bir çok şeylerin, kötü halleri, dualarla yok olur. İnanan

müslümanların sevgileri ile iman güçleri ile onları def edersin.

Çok sıkı sarılın, birbirinize sarılın, güç alın, kuvvet bulun.

Kendimi kurtarayım, gerisi ne olursa olsun dediğin an, sen de

boğulanlar arasında olursun. Sakın bunu düşünmeyin. Hele

hele Hakkı bilen, doğru yol üzere yürümeye çalışan, hakikate

sımsıkı sarılmak isteyen kişilere hiç yaraşmaz. Bu küfürdür

aslında, küfre talip değil, imana, tefekküre, hakikate talip

olun. Eyvallah.

La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah. Hasbinallâh ve ni’mel vekîl(3), Şimdi 1000’er tesbih, besmele çekelim.

- Bunun dışında okuyacağımız, başka bir şey var mı ?

Ne kadar okursanız okuyun, eyvallah, hepsi güzel, ama

bir arada, toplu olayın hali her zaman farklı tutulur.

Önce niyet ettik Allah rızası için, Allah’ım ülkemizin

zorluklarını kolay kılman için, sen bizi koru Allah’ım, birçok

Sayfa 273

kötü şeylerden koru, sularımıza atılmış, atılacak olan, birçok

şeyleri gizliyorlar insanlardan Allah’ım, sen bize onu belli et

yüce Rabbim, belli et.

İnnehu min süleymane ve innehu

Bismillahirrahmanirrahim. Aklı selim, kalbi selim, hali Kerim,

ünvanı ise Celil, hem Hakim, hem de Nebi, ne soy, ne etiket

olmaz buna delil. Her halin bir dili var. Halden haber veren

ilahi ilmi var. Zatına yöneliktir, Muhammed Ali’nin işaretidir,

hüccetidir.

Ne sağ ile ne sol ile olmaz derdimiz, biz Ehlibeyt

liderleri, ceddimiz Muhammed’tir bizim. Sıratı müstakim’in

öncüsü, bilgelerin gözcüsüyüz. Hangi hal üzere yaşıyorsak, o

halin habercisi.

La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah, Hak bir

Allah, şefaat ya Rabbi, ya Resulullah. Hak bir Allah,

Muhammed, Ali, Hasan, Hüseyin aşıkıyız. Her koldan, her

zürriyetten değil, hanif dinin zürriyetinde olanlara, müştakız,

muhtacız. İbRahim in dini hanif din, Allah eyvallah,

Muhammed Resulullah.

Erenlerin ayyuka çıktı sesleri, şimdi erenlerin ayyuka

çıktı sesleri, her biri el açtı, durdu divanına boyun eğdi ilahına.

Dediler ki: “Kurtar ümmetini ya Resulullah, koru ümmetini

kâfirlerin azabından, gazabından”.

Ona bağlılığın kadar korunursun. Onu ne kadar

seviyorsan, onunla sevgi bulursun. Zandan kaçın, zandan tanı

da olma, sen hanif dini üzerisin, o dini yaşa, hakikatin nuru

yansır. Hakikati Muhammediye’nin yolunda ışığı yansır, o ışığa

koş. O yola koş. Ondan yolun kaymaz. Onda kurtuluş vardır.

Hüsrana uğranmaz.

La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah. Amin.

Sayfa 274

Sayfa 275

2013 Yılı

EYLÜL ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 276

Eylül ayı kapak resmi :

Dünya gezegeninin gökyüzündeki en parlak gökadalardan biri olan ve boyutları bakımından Samanyolu'na benzeyen büyük ve güzel sarmal M81, kuzey takımyıldızı Büyükayı içerisinde, 11,8 milyon ışıkyılı uzaklıkta yer almaktadır. Bölgenin dikkate değecek ölçüde derine inen bu görüntüsü, parlak sarı çekirdekteki detayları ortaya çıkarmasının yanı sıra, gökadanın muhteşem mavi sarmal kolları ve geniş toz şeritleri boyunca uzanan daha soluk özellikleri de göstermektedir. M81'in üzerinde, en tepedeki büyük ve pembemsi bir yıldız oluşum bölgesinde, kendisine eşlik eden cüce Holmberg IX gökadası bulunmaktadır. Resimde M81 ve Holmberg IX, Samanyolu gökadamızın ön plan yıldızlarının arasından görülürken, ayrıca çok daha sönük ve karmaşık bir toz bulutu arasından da görülmektedir. Tam olarak keşfedilmemiş olan bu bulutlar, büyük bir ihtimalle bizden birkaç yüz ışıkyılı ötededir ve gökadamızın düzlemi üzerinde yer almaktadır. Görüntünün her tarafına ama özellikle de sağ tarafa dağılmış olan bu toz bulutları, Samanyolu yıldızlarından gelen toplu ışığı yansıtmaktadır ve bu bulutlara bütünleşmiş değişken bulutsular adı verilmiştir.

Sayfa 277

Selam olsun, 03.09.2013

Selam Olsun, Allah dedik girdik zikre, el açtık durduk

divana, dizi dizi olduk biz bize, bilinen güne değil, bilmediğime

giderim, bilmediğimden neyi beklerim diye olmaz sorum

kimseye. Bir tek yüce Rab buldurur beni bana, bilmediğimden

ise ses verir ünler, her fırsatta kuluna.

Edilen duaların yüzü suyuna, niyet ulaşır hedefe, hepsi

Allah’ın tezahüründe. Sözümüz deryalaradır, kör kuyudan

uzak, yüzümüz ona dönüktür, suretlere ise hep siliktir, ne ayı,

ne güneşi, ne yıldızı, yansıttığına delil mi beklersin. Her biri

farklı tecelliyatta, onda isim belirir. Onda öyle renkler oluşur ki

seni sen eden. Bunların hepsi onun ilminde.

Akıl ile çözemediğini bazen gördüğün ufacıcık bir şey

ile çözüverirsin. Evet, akıl devrede yok mu diye sorduğunda

tabii ki devrede. Ama yük vurmadan aklı yormadan çözülene

meyil eder.

Hangi bağın gülüsün, hangi dağın taşı, hangi toprağın

tozusun, hangi ağacın meyvesi, kozalağısın. Bilir misin?

Elbette bilemezsin, sen kendini bildikte ancak bunu

bilebilirsin. Gönle iki sevgi sığmaz105, sadece onu seçmelisin.

Ondan maksat seni var eden yüce Allah. Bir tek O orada yer

etmeli. Onun önüne geçen her sevgiyi silip yok etmeli.

Hz. İbRahim’i düşün. İsmali niye kurban etti. Öyle

sevdi, öyle sevdi ki yavrusunu, ama Allah’ı da çok seviyordu.

Allah’ım ona rüya yoluyla bildirdi. İsmali kurban et dedi.

Bunda alınacak çok çok önemli dersler var. Allah’ım bunu

belirtti ya. İbRahim’in sadık vefalı sevgisi ise bu emri yerine

getirmek zorundaydı. Çünkü Rabbimi çok seviyordu. Tam

kurban edecekken dur dedi.

105 Ahzab suresi, 4.ayet : “Mâ cealallâhu li raculin min kalbeyni fî cevfih.” Türkçe açıklaması : “Allah hiç kimsenin göğsünde iki kalp yaratmamıştır.”

Sayfa 278

Allah’ım hiçbir kuluna zulüm etmez. Bu böyle bilinmeli.

Sonra İbRahim’in göğsüne ilahi feyzi indirdi. Ben İsmail’i çok

seviyorum. Oysa Allah’ım sadece beni sev, beni sev diyor ve

ondan sonra tövbe edip, İsmail’in sevgisini aza indirdi.

Sev evladını ama kalpte yer etmemeli. Orda bir tek

barınacak Allah’ımın sevgisidir. Sınavı başarı ile sonuçlandırdı.

Gerçek dost, hakiki dost, İbRahim oldu Hak katında.

Ben de derim ki sevgileri çok fazla abartmayın.

Bunlarla sınanırsınız. Sevgiler, doygunluk vermemeli. Dilden

dile dolaşmadan, el altı edilmeli. Sadece emanet gözü ile

bakılmalı. Elbet sevgi ile büyüyecek, elbet sevgi ile birçok ilim

irfan öğretilecek. Ne var ki kalpte tabulaştırmadan. Sevginin

bile ölçüleri var, değerleri var. Tapılacak sevgi değil, sadece

Allah’ımın emaneti diye bakılacak sevgi olsun.

Hayra verirsen gönül değerlerini, karşılık bulur,

Hayırsever, Hayır dizer gönül ipine. Öyle sevgi öyle Hayır öyle

hizmet dile ki yüceden, sadece O ve sen olmalı. Onun adına

yapılırsa kul bundan haberdar olur ama kimseyi haberdar

etmez. Bu böyle bilinmeli iki cihanın sevgilisine mürşit gözüyle

bakılmalı.

Kayıttır, kayıttandır bilinmeli. Kayda verilen sevgi

sonsuza dek sürmeli. Benim dediğin hiçbir şey yoktur. Bu iyice

bellenmeli. Hiçbir şey senin değil. Sen kendinin de değilsin

aslında. Sadece O’nunsun. Gel der gelirsin, git der gidersin. Bu

ölçüleri kul kendince bilemez. Her varlıkta bir ben vardır. O

beni silmedikçe ne varlığından haberdarsın ne

yaratılmışlığından haberdarsın.

Zor dedik, zorluğun yanında birçok kolaylıklar da var.

Allah’ım gör der. Kolayı seç der. Burada onun yanında bir

kolay var der. Uyuma, uyan uyan. Daima kolayı seç. Zorlar

sizin taleplerinizden oluşur. Kolaylık ise akıl yolu ile gönlün

tasdik ettiğidir. Hayata geçireceğin her güzel şeyde önce Allah,

sonra Kur’an olsun. Hakikat ne ise onun yolu izlensin.

Sayfa 279

Ne ekiyorsan biçilir denilir ya: Bazen rüzgâr eker,

güneş biçersin, bazen fırtına eker yağmur biçersin. Sende

oluşan davranışlarının eseridir, niyetlerinin fiiliyata

dönüşüdür. Olumsuzluk bile gelse, işte onu oluma

sokabiliyorsan, sen bir velisin, sen büyüksün, sen istisnasız

kulsun, bunu unutma. Her çirkinliğin, her kavganın yanında,

mutlak siz ön safta yerinizi alın. Nasıl bir yer almayı

düşünüyorsan barıştan yana ol. Barıştan yana, çözümden

yana.

La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah, Hak bir

Muhammed Resulullah.

Allah’ım bütün gelmiş geçmişlere, peygamberlerin

cümlesine, Adem’den günümüze kadar gelen, tüm

yaratılmışlara selam olsun, selam olsun. Yardımımız da

bulunmalarına Haktan dilek diliyorum, Nasip olsun, nasip

olsun, nasip olsun, göçmüşlerimize rahmet olsun.

Onların Huzurda olmalarını Rabbim nasip etsin,

mekânları cennet, huzurları daim olsun. Ahde vefa

göstermelerini nasip et Allah’ım, uyanışta olmalarını dünya

halindeyken nasip et. O öyle bir uyanış ki, uyandır

uykularından Allah’ım, cümle Muhammed ümmetini uyandır.

Daima olumsuz düşünenleri, büyüklük kibirlilik gösterenleri,

maddi âlemin isteklerine, dileklerine sarılıp benim diyenlerini,

sen hidayetine erdir Allah’ım.

Bir tek zenginlik vardır Hak katında ilim irfan bilene,

kul olmayı bilene, işte zenginliğin aslı budur. Gelip geçici

zenginliklere değil, ilahi hikmetin zenginliklerine mazhar

olmayı nasip et Allah’ım, nasip et, nasip et. Bizden de selam

olsun cümlenize, eyvallah, eyvallah, eyvallah. Selamlar gelir

bizden de onlara gider.

La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah.

Sayfa 280

Ne yapın yapın, düşünceleri birleştirin, bir araya gelin,

Allah deyin, Allah deyin, Allah deyin, eyvallah, eyvallah,

eyvallah.

Allah’ım katından gelene teslimiz, yapımızdan geleni,

senin yardımınla sileriz. Sen bize doğru insan olmayı, hidayet

üzere yürümeyi nasip et. Yardıma muhtaç olanlara ellerimizi

birleştirmeyi, hallini müşterek çözmeyi nasip et Allah’ım.

Darda olana genişliği sunmayı nasip et, zorda olana kolaylığı

hediye et Allah’ım, sen büyüksün. Hastalıklara şifa olsun.

Dualar yerini bulsun Allah’ım. Hasta olan ne kadar dost

yakında çevrelerimizdekiler varsa insanlar varsa her birine Ya

Rabbim senden şifa, Şafi isminle, Kafi isminle onlara yardım et

Allah’ım. Oluşlarını onunla sağlayacaksan senin ilmin, bilgine

dâhil et, onlara yardım et Allah’ım, yardım et. Amin.

Selam olsun, 10.09.2013

Selam Olsun, geldik Allah zikri ile dostun hanesine,

birlikte olup da oturduk ilahi sofra başına. Ne gelirse dedik

murat içre olsun, Allah’ım nasibimiz ne ise bize ona göre yön

buldursun.

Hakikatin sırrını sakın ola ifşa etme. Ne yaşadınsa

yaşadın, kalması gerekir, dilin sussun, sakın ha kulağa

duyurma. Her hal elbet güzeldir. Yapı hak yapısıdır, ne var ki

edindiğin liyakat ve bilgi o hale geçti ise o güzelden de

güzeldir.

Nazar etti bir veli, “değmez hiçbir kötü şey sana” dedi.

Bekledim görünür mü, bir daha gelir mi diye, bir ses oldu

arkamda, “Bekleme beklersen gelmem. Ben dilediğimde

gelirim, bunu iyi belle.” Hayra açıktır elimiz, dilimiz, gönlümüz,

verdiğini pay etmeye nasipliyiz. Bir kere nazar edildi ise onu

dağıtmakla mükellefiz. Hak adına yapılan her güzel şeyde

Hakkın muradı vardır onun içinde. Muradın dışında gelişmez

Sayfa 281

hiçbir hal. Yeter ki o kulunda mübah106 olsun, işareti aşikâr

edilsin. O onda güzel, O’nda O olmak elbette özel.

Dağılan dostların ardına bakma. Toparlananla olmaya

bak. Sakın ola ki gönle hüzün katma. Selamette olmaları için

duanı ekle. Gelir mi, gelmez mi diye gün bekleme. Beklentin

boşunadır. Bunlar meşgul etmesin o gönlü. O gönülde bir tek

Hak murat etmiş, sahibi olmuş, onun dışında, hiçbir sevdiğini

oraya konuk etme. Rabbim kıskanır. Rabbim seni onunla

sınamaya tabii tutar. Onun yeri sadece yüceye ait bir yer.

Başka şeyleri seviyorum deyip de, sakın orada konuk etme.

Güne çıktık uyacağız, o uyum içerisinde, geceye gönül

ölçümüz ile varacağız. Gönül ölçüsü, mizanda yeri var mı, yok

mu deyip uzun uzun sorgulayacağız. Hak murat etti toplandık.

Elleri el ile bağlayıp, Hak için Hakta oluverdik. Her olay

kayıttandır bilinsin, kayda geçmeyen, dile gelmez, bunu böyle

bil.

Sakın gevşek de davranma. Aldığın bilgilere güvenip de

arka üstü yatma. Her bilgi bir sorumluluk yükler insana. O

bilginin tezahürlerini düşün, o bilginin açılımını düşün, o

bilginin yorumunu düşün, o bilgilerin değerini düşün, sende

oluşacak hallerin, Hakka mı, halka mı yönelik olduğunu düşün.

İşte bu ince ayardır. Kul bu bilinçle yaşamalı. Kul aldığı feyiz

ile tartışmadan, boyun eğmeden, karşısına çıkıp, bu bilgilerin

membaını sorup soruşturmalı.

Her şeye evet demek, mubah değil, günahtır aslında.

Sen murakaba etmeden, bilginin geliş yerini bilmeden,

eyvallah dediğin an, doğruyu yanlışı barındırırsın içinde. Oysa

bir tek kaynak var Hakkın yanında. O kaynaktan alıyoruz

diyene de sus de. Büyüklüktür, şirke dalıştır. Bundan

korunmak gerekir. “Bir tek Rabbim bilir” dediğinde o ayarı o

yapar. Sana da bırakmaz.

106 Mübah : Yapıldığında veya yapılmadığında sevap veya günah olmayan durum.

Sayfa 282

Kul her halinden sorumlu. Her hali ile şirkin içine

batmış, çıkamamakta ısrarlı. Bir “Allah bilir” diyebilseydi. Bir

de sevdiklerinin önlerine sadece Allah’ı geride, sevdiğini önde

bıraksaydı. Bu yanlışa gidiştir, dur demeyi bilmiyorsa,

uyandırmak gerekir. Her şeyin önceliğini yüceye vermek

gerekir. Her şey de her olayda, yatıp kalkıp aldığın her

nefeste, önce Allah, öncelik daima Allah’adır. Esen kalın

sevdiğinizle bir olun. La ilahe illallah, Muhammed

Resulullah(2).

Allah’ım, bütün bilip bilmediğimiz, şifasını

bilemediğimiz, çaresiz kaldığımız birçok hastalara, Allah’ım,

fiziksel ve ruhsal hastalara acil şifalar ihsan eyle Ya Rabbim.

Birçok kargaşa içinde yaşıyoruz, kafalarımız allak

bullak. Gönlümüze bile onları indiriyoruz. Biz onları

ayıklayamadık. Sen bize yardım et, ayıklamamıza Allah’ım.

Doğrularla olmayı, yanlışları bertaraf etmeyi, yolumuzdaki

taşları, sadece Allah’ım, ben geçiyorum diye değil, bütün

geçecekleri düşünerek kaldırmamızı nasip et. Allah’ım.

Hayır işlerinde olmayı, nerede lazımsak, cümlemizin

orada bulunmasını, sen nasip et Allah’ım. Öfkenin olduğu yere

sevgilerimizi koymayı, sevgisizliğin olduğu yere de merhamet

sunmayı, aşktan söz edene, önce ilahi aşktan murat al demeyi,

sen o bilgileri bize ver ki verelim. Bizlere bunu nasip et

Allah’ım. La ilahe illallah, Muhammed Resulullah.

Çocukların vereceği kararları, Allah’ım senin

doğrultunda, senin hükmün altında vermelerini nasip et Ya

Rabbim. Okumalarını nasip et, güzel işler yapmalarını nasip et

Allah’ım. Sen yanlıştan koru, şeytanı çirkin tuzaklarından

muhafaza et ya Rabbim. Amin, Amin. Yine de sen bilirsin

Allah’ım. Her şeyin bilicisi, görücüsü sensin ya Rabbim. Amin,

Amin, Amin.

Sayfa 283

“Üç günden öte küs kalma dostuna, oturamazsın

Resulün postuna” Çok önceden verilmişti. Şükürler olsun ki

ezbere alınmış. Ne gelirse gelir benden bana. Başım ağrımaz

dilim susarsa. Yolun taşlı mı senin, boş ver ben kendime

bakarım sakın deme. Elinden gelenin en iyisini yap. Bununla

görevlisin, bunu çok iyi belle. Vurdumduymaz olmayın.

Karşındakinin acısını yüreğinde hissetmelisin,

“hissedemiyorum” sakın deme, vebal yüklenirsin, madem ki

bu bilgileri aldın, bunlarla işleme geçmelisin.

Haydi hoşçakalın. Bir lokma ekmek, bir hırka bir de Hak

kitabı, Kur’an kolumun altında(Veysel Karani). Gezerim diyar

diyar, ben zaten Rahim-i sıladayım. Her anı Hak için yaşarsan,

yarın Hak ile kalkarsın, ayan olursun, halkın önünde. Eyvallah,

Eyvallah, Eyvallah. Selam olsun. Dualar edin ülkemize.

Allah’ım, Allah’ım, Allah’ım kabul et, kabul et, kabul et. İyilik

nasip et. Amin.

Selam olsun, 12.09.2013

Selam Olsun, günümüz aydın olsun, geceler ilahi feyzini

ehil olana sunsun. Sadakat ehli gönüllere huzuru yaysın. Gel

dediler, desturu alıp da geldik. Ver dediler, bir üstten izin alıp

da verdik. Var oluş sebebinin hikmetini sordular, bir tek O var

dedik.

Ne bildim, ne ben, ben idim. Her şey benden uzak, bir

tek ondan gelene boyun eğdim. Öyle güzellik sergilemiş ki

Rabbim. Kâinatı doldurmuş. Onda hakikat sureti bulunmuş.

Rabbim, Rahim ismi ile kulunu yücenin suretinde yaratmış107.

107 A'raf suresi, 11. Ayet : “Ve lekad halaknâkum summe savvernâkum summe kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû.”

Türkçe açıklaması : “Andolsun ki biz sizi yarattık, sonra size bir şekil verdik, sonra da meleklere: “Âdem’e secde edin!” dedik.”

Sayfa 284

Bilerek, överek, dilden gönülden silmeden, hep zikrederek, bu

yaradılış sebebine dönük yaşadık.

Açtım elleri, bağladım gönülleri. Neye bağlandık diye

sordular, elbet, birlikte gideriz Hak katına. Bağlılığımız

bundandır bizim. Çözülmez bütünlüğümüz; dedik ya her

birimiz, onun cüzleriyiz. Bütün onda, bütünlüğün adına hizmet

yarışındayız. Gafursun, Rahimsin, Rahman’sın Allah’ım. Bu

isimlerin ile kendini gizler, sadece sıfatlarınla, aşikâr edersin.

Zatta gizli, sıfatta alenidir108.

İsimleri ile zikredin Rabbinizi, isimlerle ona bağlanın109.

Öyle bir halvet yaşatır ki Rabbim kuluna. O halvette vuslat

oluşur ilahi Hakta. Sen ben demeden halvet eri olalım. Geldi,

gelmedi demeden, yolumuzda münasip kul olalım.

Ne hikâyedir, ne gazeldir. Verdiğimiz ölçü dâhilinde

hitaptır. Allah’ım cümleden razı olsun, gelen günlere, hazır,

irşat ehli kul olunuz. Her birinize bir misyon yüklenir, bunun

layığı ile ayakta durun. Her biriniz birilerini irşat etmek için,

yavaş yavaş kendinizi sorumlu tutun. Bir tek sofrada kalıcı

108 Fatiha suresi, 1-3. Ayet : “El hamdu lillâhi rabbil âlemîn. Er rahmânir rahîm. Mâliki yevmid dîn.” Türkçe açıklaması : “ Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun. O, Rahman ve

Rahim’dir. Din gününün sahibidir.” 3/ÂLİ İMRÂN-200. Ayet: Yâ eyyuhellezîne âmenusbirû ve sâbirû ve râbitû

vettekûllâhe leallekum tuflihûn. Türkçe açıklaması : Ey iman edenler! Sabredin, sebat gösterin, hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah’tan korkun ki, felâha erebilesiniz.

109 Hakka suresi, 52. Ayet : “Fe sebbıh bismi rabbikel azîm.”

Türkçe açıklaması : “Öyleyse yüce Rabbinin adını tesbih et.” Enfal suresi, 45. Ayet : Yâ eyyuhellezîne âmenû izâ lekîtum fieten fesbutû

vezkurullâhe kesîren leallekum tuflihûn. Türkçe açıklaması : “Ey iman edenler! Düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah’ı çok zikredin ki umduğunuza kavuşabilesiniz.”

A'raf suresi, 180. Ayet : “Ve lillâhil esmâul husnâ fed’uhu bihâ ve zerûllezîne yulhıdûne fî esmâih, se yuczevne mâ kânû ya’melûn”

Türkçe açıklaması : “En güzel isimler Allah’ındır. O halde Allah’a o güzel isimlerle duâ edin.

Sayfa 285

olmayalım. Değişik sofralarda buluşup, değişik yuvalarda Allah

zikri muhabbeti ile o yuvaları nasiplendirelim.

Bir muhabbetten, duadan, ilahi feyzlerden mahrum

kalıyorsa bir yuva, bunu hemen bozup, “bir oluş nasip et” diye

yalvaralım. Kur’an-ı Kerimde bazı izinli evler110 vardır diye

zikredilir. Bu evlerde sadece Allah zikri eda edilir. İzinlidir,

nasipdardır. Bir masada, bir yuvada olmayalım; hep çoğalalım,

halkalara halkalar takalım. Vazifenizi ifa ediniz. Ne yer ne gök

ehli, bunlara bağlı kalmadan, sadece zikirlerle, onları yâd

edelim. Allah’ım izin verirse, birçok uyuyan gönülleri

uyandırırız, Allah’ım izin verirse susan dilleri konuşturur,

duymayan kulakları duyururuz.

Her birinize selam olsun. La ilahe illallah, Muhammed

Resulullah.

Dolduk boşaldık bugün, kurduk teraziyi, koruduk

mizanı kebirleri, her hareket, her fiil, her niyet, aslına tabidir.

Ben yapıyorum dediğinde, şirke bulanmışsındır.

“Hiçbir şey bana ait değil”111. “Sen ne güzelsin”

dendiğinde, “güzel O’dur”, diyebilme haline gelmeniz,

mükemmelliktir.

110 Nur suresi, 36. Ayet : “Fî buyûtin ezinallâhu en turfea ve yuzkere fîhesmuhu yusebbihu lehu fîhâ bil guduvvi vel âsâl”. Türkçe Açıklaması : “Bu kandil bir takım evlerdedir ki, Allah o evlerin yüce tutulmasına

ve içlerinde isminin zikredilmesine izin vermiştir. Sabah akşam orada O’nu tesbih ederler”.

Ahzab suresi, 34. Ayet : “Vezkurne mâ yutlâ fî buyûtikunne min âyâtillâhi vel hikmeh, innallâhe kâne latîfen habîrâ”.

Türkçe Açıklaması : “Evlerinizde okunan Allah’ın âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz ki Allah Lâtif’tir, haberdar olandır”.

111 En’am suresi, 73. Ayet : “Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakk, ve yevme yekûlu kun fe yekûn, kavluhul hakk, ve lehul mulku yevme yunfehu fîs

sûr, âlimul gaybi veş şehâdeh, ve huvel hakîmul habîr.”

Türkçe Açıklaması : “Gökleri ve yeri hak ile yaratan O’dur. “Ol!” dediği gün her şey

oluverir. O’nun sözü haktır. Sûr’a üflendiği gün de hükümranlık O’nundur. Gizliyi de açığı da bilendir ve O hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.”

Sayfa 286

Bildin ise masivayı112, her an, devrede ise basiret anın,

sorma, “ne olur” diye. Mutlak senin yönetenin, sana

sunduğudur, var hemen secdeye. Garip ol, fakrında kal. Kabul

et, onunla yaşa. Özenme kimsenin bulunduğu hale. Her birinde

yaradılış ayrı, her birinde yapı, boyası farklı. Allah her birinin

yaradılışta, fıtratına, her birinize aynı özellikleri nasip eder.

Kul kendince onları, ya perdelerle kapatır, başka bir kimlik

oluşturur. Ya da sadece Allah’ımın takdir ettiği fıtratı yaşar ve

herkese örnek olur.

Bir gönül yıktın ise varma hiç secdeye. Bir gönül aldı

isen her anın secde niteliğindedir, bunu böylece bil.

Sakın, sakın yalandan, kaçma, sakın ola kaçma

Hayırdan. Çaldın ise bir aciz kulun kapısını, işte Hak ordadır,

onun kurmuştur yapısını. Sarılma zahire, batın senden yana.

Biraz dön de içine, bak gör neler var orada. Bir perde seyret,

perdeden de öteye, hoş geldi ise, gönle, zahir silinir, bütünüyle

senden. Karışır, taşa toprağa. Yaradılış gayeni iyi bil.

Topraktan da yaratıldın ise, ondaki ilahi hikmeti kabul et, O’na

sarıl. Gönül ilmi ile meşgulüz, dil ilmi ile değil. Derde devadır,

muhabbet ehline, bunu açıkça bildir.

Geceniz Hayırlı olsun, yarınlarınız umutlu, Hak için

yarışta, hizmette olunsun. La ilahe illallah, Muhammed

Resulullah. Hasbinallâh ve ni'mel vekîl. Bize sen yetersin

Allah’ım. Arşın, arzın sahibi ulu Allah. Her şeyin sahibi,

mülkün anahtarları senin elindedir113. Sen bu kullarını oldur

Allah’ım, sadece oldur, Oldur demekle yetiniyoruz. Oluşumun

112 Masiva : İnsanı Allah’tan uzaklaştıran her şey, dünya nimetlerine aşırı bağımlılık. 113 Tegabun suresi, 1. Ayet : “Yusebbihu lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ard, le

hul mulku ve le hul hamdu ve huve alâ kulli şey’in kadîr.” Türkçe açıklaması : “Göklerde ve yerde bulunanların hepsi Allah'ı tesbih ederler. Mülk

O'nundur, hamd O'na mahsustur. O her şeye kâdirdir.”

Sayfa 287

içindeki ilahi hikmetleri ile ilahi hikmetlerinin gölgesi ile değil,

onu onların onda vücud bulmasını nasip eyle Ya Rabbim.

Hasbinallâhu ve ni'mel vekîl( 3 defa). Ehli beyte selam olsun,

hakikate selam olsun, Muhammed efendimize salat-u selam

olsun.

- Gözlerin görmesini, kulakların duymasını

söylemiştiniz biraz önce…

- Allah’ın, ayırdığı bazı kullarına, gaybdan haberler

vermesi olağanüstü haldir. Dedik, ya kulağına fısıldar, ya

içinde kalbinde bir doğuş hâsıl eder ya da uykuda onları

haberdar eder. Bir şekilde duyurması gereken çok özel

durumlar vardır. Bunları duyduğun an, gördüğün an,

hissettiğin an, hemen şükür secdesi yap. “Allah’ım devamını

sağla” diye dua et.

Yüzlere baktığınızda, o insanların sadrında olanları,

okuyabilmelisiniz. Nasıl okuyabiliriz dediğinizde, bu sizin biraz

bilgiden uzak kaldığınızı gösterir.

Öyle bir hale gelinir ki, dost mu, düşman mı simasından

anlaşılır. Sana iyilik mi, sana kötülük mü, sana ilahi bilgimi

verecek, onun gelişinden, sana hissettirilir. Bunları öyle

çalışın, öyle çalışın ki, Kur’an’la sarmaş dolaş olun. Kur’an ne

kadar çok okunursa, Allah’ım bilmediklerinizi öğretir. Kur’an

ilmini kuluna bahşeder. Bunu unutmayın.

“Mümin olan kulumun kulağına üflerim”der. Bu da

Allah’tan bir müjdedir. Bazı müjde paketleri gelir, dedik ya,

öyle süslü, öyle güzel, öyle göze hoş gelir ki, paketi açtığında,

içinde seni çok üzecek, gaflet verecek, seni senden yok

edecek, hediyelerle karşılaşırsınız. Ama size lazım olan gelir

aslında. Bunları kendi eylemleriniz karşılığında alırsınız.

Niyetler ve fiiller devrededir.

Öyle bir müjde paketi isteyin ki, yüce rabdan“sadece

ilahi bilgilerin sizlere sunumunu nasip et diye dua” edin.

Kimine hastalıkla hatırlatır, kimine yoksullukla hatırlatır,

Sayfa 288

kimine büyük kayıplarla hatırlatır, hatırlatır ya, buna hamd

edin, öfkelenmeden, buna şükredin.

Allah bir kulunu, kurtarmayı cennetine koymayı nasip

etmişse, ne yapar bilir misiniz?

Dünya bağından koparır, üzerindeki makamı alır,

cebindeki paranı pulunu alır. Ne yapar, orada alacaklı haline

getirir seni. Ahiret mi, dünya mı diye sorduğunda, sana lazım

olan, ezelde verdiğin ahdi, bu dünyada sebep, halk eder, bunu

gerçekleştirir. Ol demesine bağlı. Onun için ben de derim ki

can dostlarım, dünyadakileri beklemeyin. “Sadece ahiret

azığını nasip et bize Ya Rabbi, ahiret azığını nasip et; o

kurtulmuşların içinde yer almanızı nasip etsin, her birinize

Rabbim”.

İşte Allah’ın iradesi böyle. Kimini cennet ehli, kimini

cehennem ehli yapacak ise, bu Dünya’da sebeplerin, ilahi

mecliste de verdiği söze mukabil, ahrette neticesini görmek

ister, burada sıkıntılar peş peşe gelir, sıkıntılar, üzüntüler,

yoksulluklar, belalar, hastalıklar diyelim, hiç of demeden Allah

deyin114. Mutlaka her şeyin karşılığı oradadır, onun için bunları

burada yaşıyorsunuz.

Bre gafil olmayın, her zaman bilgiye, hakikate arif olun

ki, bunları gönülle, gözle, kulakla hissedebilesiniz,

duyabilesiniz. Bazen bir kitapta, bir ilahi bilgi okursunuz,

bilmem oldu mu sizlerde. Okuyan sensin ama duyduğun ses

senin sesin değil, anlaşıldı mı? Dost bunu yakaladı. Okudu,

öyle güzel, sakin sakin o sesi dinledi ki? Bunu unutmayın,

bunlara açık olun.

114 Bakara suresi, 155 ve 156. Ayetler : “Ve le nebluvennekum bi şey’in minel

havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât, ve beşşiris sâbirîn. Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.” Türkçe Açıklaması : “Andolsun ki biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan,

canlardan ve mahsullerden yana eksiltmekle sizi imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele! Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz Allah içiniz ve elbette O’na döneceğiz.” derler.”

Sayfa 289

Peki nasıl açık oluruz dediğinizi de duyar gibiyim. Açık

olanlarınız mevcut. Ben Allah’a şükrediyorum, Allah’a

şükrediyorum. Nur’u önünüzde yürütün, arkanızda değil, ilahi

nuru115.

Selam olsun hepinize. Selam olsun, selamet buldursun

yüce Rabbim sizlere. La ilahe illallah, Muhammed en

Resulullah.

115

Hadid suresi, 12 ve 13. Ayetler : “Yevme terel mû’minîne vel mû’minâti yes’â

nûruhum beyne eydîhim ve bi eymânihim buşrâkumul yevme cennâtun tecrî

min tahtihel enhâru hâlidîne fîh, zâlike huvel fevzul azîm. Yevme yekûlul munâfikûne vel munâfikâtu lillezîne âmenûnzurûnâ naktebis min nûrikum, kîlerci’û verâekum fel temisû nûrâ”.

Türkçe açıklaması : “O günde erkek müminlerle kadın müminleri önlerinden ve sağlarından nûrlarını koşarken görürsün. Onlara: "Müjde! Bugün altlarından ırmaklar

akan ve içinde ebediyen kalacağınız cennetler sizindir. İşte büyük kurtuluş budur!" denilir. O gün ki, erkek münâfıklarla kadın münâfıklar, iman edenlere: ‘Bize bakınız,

nurunuzdan alalım!' diyeceklerdir. Onlara: ‘Dönün ardınıza da bir nur arayın!' denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapalı bir sur çekilir”.

Tahrim suresi, 8. Ayet : “Yâ eyyuhellezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhâ, asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin tecrî

min tahtihel enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meah, nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr”.

Türkçe açıklaması : “ Ey iman edenler! Yürekten samimi bir tevbe ile Allah'a dönün.

Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere

koyar. O gün Allah Peygamber'i ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmeyecek,

utandırmayacak. Nurları önlerinde ve sağlarında koşup parlayacak. Derler ki: "Ey

Rabbimiz! Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla, şüphesiz ki sen her şeye kâdirsin".

Nur suresi, 35. Ayet : “Allâhu nûrus semâvâti vel ard, meselu nûrihî ke mişkâtin

fîhâ mısbâh, el mısbâhu fî zucâceh, ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun durrîyyun,

yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin,

yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr, nûrun alâ nûr, yehdîllâhu li

nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs, vallâhu bi kulli şey’in alîm”.

Türkçe açıklaması : “Allah göklerin ve yerin nûrudur. O’nun nûrunun misali, içinde

lâmba bulunan bir kandil gibidir. O kandil billur bir cam içindedir. O billur cam ise sanki

inci gibi parlayan bir yıldızdır. Ki, ne batıda ne de doğuda bitmeyen mübarek bir zeytin

ağacından (onun yağından) yakılır. Ateş dokunmasa bile onun yağı ışık verir. Nûr üstüne

nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna kavuşturur. Allah insanlara böyle misaller verir. Ve

Allah her şeyi hakkıyla bilir”.

Sayfa 290

Selam olsun, 17.09.2013

Selam Olsun, asmayı budadık el ile, meyveyi versin

dedik bolca. Niyeti kurduk öylece. Allah’ım asmayı oldurur,

yaprağını sundurur, üzümü de öyle çok öyle çok verir ki, senin

niyetini ölçer. Niyette fiili görmek ister. Yersin, yedirmezsin.

Dalında kurutup, çer çöp edersin. Niyette, yedireyim

dediğinde, Allah’ım misliyle sana verir. Öyle çoğaltır, ürünü

öyle çoğaltır ki, niyetine mukabil gelir.

Ne soydan, ne huydan alınır. Fıtratın ölçüsünde,

Rabbimin izni ile ilahi emri ile sende olacak, sende zuhur

edecek halleri, sırası ile önüne çıkartır. Belki şaşırtır, belki de

seni O’nda ağırlar. Nasıl yapacağım deme, nasıl hallederim,

nasıl bilirim deyip ölçü koyma. O sana nasip edildi ise yardımı

önceden gelir. Bu inanışla çık yola, bilmediğini öğretir, ama

önce sende, kabiliyet ve istidat bekler.

Dilin dedi ise, gönül uymadı ise, bunda hiçbir beklenti

olmaz. Niyetin bilinmeli, o niyet üzerine Rabbine ısrar edilmeli,

Hak için halka hizmet istenmeli. Bu oluş halinde, her şey

mukabilinde sana gelir. Öyle bir geliş ki, ne seni ne beni

şaşırtmaz. Ehil olan ise, bunlara hep hazırdır, hiçbir olay

karşısında şaşkınlık yaşatmaz ve yaşamaz. Ona hazırdır,

nelerin nasıl geleceği, o bilince dâhil edilmiştir. Gönül bundan

uzak ise, bu bilgilere aşinası yok ise, her olay karşısında, bir

şaşkınlık geçirir. Bu abes bir şey değildir, beklenendir.

Yeni ile karşılaşmak, her zaman, her yerde, her halde,

bir şaşkınlığa muhatap olunur. Burada, bu bilgilere sahip

olanların, onlara yardımcı olmaları beklenir. Sadece yardımcı

olmaları, sordukları her sorunun cevabını olduğu gibi

alabilmeliler. Bu devre böyle geçecek, ondan sonra aynı yolda,

el ele yürünecek.

Sayfa 291

Her hali bir bilene sözüm. Her halde, ne yaşanırsa

yaşansın, Allah diyebilenedir sözüm. Ufku açar, iç dünyanı

açar, öyle bir açar ki, çünkü gönül hep çarpıntı halindedir,

dahasını ister. Allah o sesi öyle bir duyar, öyle bir duyar ki,

kulunun gönlüne akıtır da akıtır, ama hemen bir imtihan zuhur

eder. O imtihan da neden gereklidir, onu Rabbim bilir. O

akıttığını ne yapacak, nerede tohum ekecek, nerede hasatı

bitirecek, Onu gözlemek istemek ister. Onun için her devre bir

oluş mahiyetindedir. Her devre, sebep netice mahiyetindedir.

Sen güzel görürsün, güzel diye, dilin gönlün söyler,

belki ona özenirsin. Ama şunu unutma, özenilecek, güzel

denilecek tek şey var. Allah’ın hakikatidir. Bunda güzelliği

görelim, bunda güzel olana, sarılıp buna sahip çıkalım.

Her birinizin içlerinde öyle oluş ölçüleri vardır ki, o

miyarları116 sadece Rabbim bilir. Allah’ım gönlünüzü açsın,

feyzinizi daim etsin, ilahi ilminizi sadece Rabbim senin

hükmünde indirsin, kulun istediği değil, senin murat ettiğin ile

oldursun. Allah diyelim, kulu her hal ile bilelim. Kimi güzeldir,

kimi çirkindir demeyelim. Kimi evini açar, kimi açmaz

demeyelim. Açana icabet edelim, açmayana ise benim evime

gel, toplanalım diyelim.

Herkes nasipdar olmaz, evi açmak da nasip işidir, bunu

unutmayın. Bir lokma yedirmek de nasip işidir. Allah murat

etmese kul neyi verir, neyi yedirir. Bunu hesaba kat, misli ile

geri döneceğini bil, ama onu bekleme. Sadece sadakat ehli

olun. Öyle sarılın, öyle sarılın ki, önce bilgilere. Hangi bilgiye?

Önce Kur’an ilmine, öncelik her zaman Kur’an ilmine

verilmiştir. Hakikatin zatın, mutlak zatın ilmine, sonra bu

gelen tasavvufi yazılara.

Yazılarda, elbette açılımlar mümkün. O gönle göre şekil

bulur. Şunu da unutmayın. Gönülde olanlar ile vücut bulur. La

ehline değil, hal ehline veririz. Hakikatin ilmini surette değil,

116 Miyar : Ölçü

Sayfa 292

batında gizleriz. Sen senliği bildikçe, yaradanın iradesinde

olduğunu çözdükçe, sen sen değilsin aslında, sadece ona

teslim, O’ndan O’na dönmedesin. La ilahe illallah, Muhammed

en Resulullah.

Allah’ım, açtık yuvamızı, kurduk soframızı, buluşturduk

güzel halleri, bağladık senin katında gönülleri. Sen ilmimizi

arttır. Kur’an ilmi ile hal etmemizi nasip et Allah’ım. Seninle

sende olmak istiyoruz, bundan beri tutma Allah’ım. Şeytan’ın

vesvesesinden sana sığındık. Senin huzurundayız, seninle

sende olmayı bizlere nasip et, bizden elini çekme Allah’ım.

Hastalarımıza, Allah’ım acil şifalar. İsimlerini bildiğimiz,

bilmediğimiz ve bu yuva sahibinin yavrusuna, Allah’ım

sonsuza kadar şifa nasip et, büyüğüne küçüğüne, Allah’ım

hastalıklarını yok et Ya Rabbim. Hamd-ü senalar olsun, hamd

olsun verdiğin nimetlere, şifalara, hamd olsun Allah’ım, amin.

La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah. Hak bir

Allah Muhammed Resulullah(4), La ilahe illallah, Muhammed

en Resulullah.

Allah’ım ülkemizdeki zorlukları, bertaraf et, durdur

Allah’ım. Barış nasip et, savaş değil Allah’ım. Ülkemize darlık

gelmesin, izin verme buna Ya Rabbim, bizlere yardım et

Allah’ım, yavruların yüzü suyu hürmetine Rabbim.

Selam olsun, 19.09.2013

Selam Olsun, dost yüzlere aşinayız. İlahi hikmetin

kapısında olmaktır muradımız. Allah’ım dedik vardık kapıya.

Bir güler yüz açtı gönül yapımıza. Haneye hoş geldin dediler,

sofraya buyur ettiler. Öyle güzel nimet, öyle güzel hikmet

oluştu ki dostlar adına, her birimiz, gönül kabımıza göre nimeti

paylaştık. Hamd ettik, şükrettik. Gelecek günler adına,

niyazımızı, duamızı ekledik.

Sayfa 293

Allah’ım her fırsatta, kuluna, birçok birçok feyizler

verir. Yeter ki o kapı açık olmalı. O kapı açık oldukça, Rabbim

orada konuk olur. Gönül muradın, gönül ölçüne göre, öylece

gelir.

Allah’ım dedim rahat iken, “bana senin hakikatini

göster”. Kahretti, kahır ile baktı bana. Çok uzadı, öyle uzadı ki

arası, bir türlü hakikatini öğrenmeye izin gelmedi. Dertlere

kardı beni. Dert ile ağlayıp, yakardım Ona. “Allah’ım hakikatini

bildir bu kuluna”. Döndü yüzüme baktı, hemen gülümsedi.

Kahır ile gelir ise bir dert sana, sakın ola ki Allah’a sitemde

bulunma. Ne gerekiyorsa gelir, kulun gönül ölçüsü ile.

Allah’ım huzurda iken bulunmaz. Hele hakikatin ilmine

hiç erişilmez, kuluna sunulmaz. Bunun çok ince ayarı vardır,

ehil olan anlar bunu. Zorluğu çekmelisin, zilleti117 içinde,

dışında yaşamalısın. Belki hüsran gibi gelir yaşadıkların sana,

öyle seviyorsa Rabbim, yaşatır onu kuluna.

Gel gör ki halimi niceden niceyim, bir bilebilseydin, o

kuluna, asla asla dönüp, ne güler kahrederdin. “Allah’ım her

birinizi daim diri kılsın. Hakikat ilmiyle ilimini nasip etsin.

Huzuru muhabbeti ile beraberliği kursun.” Öyle bir halka

kurulur ki halka mı, zikir mi, muhabbet mi dersin. Kur ki

halkayı, orda muhabbette olur, zikirde olur. Yeter ki kulu, ona

meyil etsin. Hakikatin sırrı orada çözülür.

Allah’ı nerede bulurum, nereden onun ilmine sahip

olurum dediğinde, Allah sende118, niye sağda solda ararsın.

117 Zillet : Aşağılık, horluk, hakîrlik. 118 Hadid suresi, 4. Ayet : “Ve huve meakum eyne mâ kuntum, vallâhu bi mâ ta’melûne basîr”.

Türkçe Açıklaması : “Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir”.

Kaf suresi, 16. Ayet : “Ve nahnu akrebu ileyhi min hablil veridi”. Türkçe açıklaması : “Biz ona şah damarından daha yakınız.”.

Sayfa 294

Gafil olma, her olaya arif ol ki, Allah’ın ilmen yakin haline

sahip olabilesin. İlmen yakin olmak, sonra ilahi hakikate

ermenin bir adım atılışıdır, yoluna çıkılışıdır. O yolda

yürümek119 neyi ifade eder dediğinde, kulun sırat-ı

müstakimidir120, burada da kurulur, dünyevi halinizde de.

Sırat-ı müstakimin121 ne olduğunu anlamalısınız. O yol

sizi götürür mana hakikate. Hakikatte de, manada da bir sırati

müstakim vardır onu yaşayın. Hayatın, tam anlamıyla

olağanüstü hallerini yaşamak istiyorsan, bu bilgiden, bu

görgüden, bu yaşanan muhabbetten, sakın ola ki uzak kalma.

Tekasur suresi 5, 6 ve 7. Ayetler : “Kellâ lev ta’lemûne ilmel yakîn. Le

terevunnel cahîm. Summe le terevunnehâ aynel yakîn”. Türkçe açıklaması : “5. Hayır! Eğer ilmel-yakîn (kesin bir bilgi) ile bilseydiniz!

6. Andolsun ki cehennemi mutlaka göreceksiniz. 7. Andolsun ki yine onu aynel-yakîn (bizzat baş gözü) ile göreceksiniz!”.

Hakka suresi, 51. Ayet : “Ve innehu le hakk'ul yakîn”.

Türkçe açıklaması : “Ve muhakkak ki; O, gerçekten Hakk'ul yakîn'dir (kesin olarak Hakk'ı bilmektir)”.

119 Nisa suresi, 175. Ayet : “Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ”. Türkçe açıklaması : “Allah kendisine inanıp da O’na sımsıkı sarılanları kendi katından

bir rahmete ve lütufa kavuşturacak, onları kendisine götüren doğru bir yola eriştirecektir”.

120 En'am suresi, 125 ve 126. Ayetler : “Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm, ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen,

ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn. Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm, kad fassalnâl âyâti li kavmin

yezzekkerûn”. Türkçe açıklaması : “Allah kime hidayet etmek isterse, onun göğsünü İslâm’a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe yükseliyormuş gibi iyice daraltır. Allah

inanmayanların üzerine işte böyle murdarlık indirir. Rabbinin dosdoğru yolu işte budur. Biz öğüt alacak bir topluluk için âyetleri uzun uzadıya açıkladık”.

121 Fetih suresi, 2. Ayet : “Li yagfire lekallâhu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhare ve yutimme ni’metehu aleyke ve yehdiyeke sırâtan mustekîmâ”.

Türkçe açıklaması : “Böylece Allah senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar, sana olan nimetini tamamlar ve seni dosdoğru bir yola eriştirir”.

Sayfa 295

Derin derin düşün, neyle meşgül isen, o yaptığın işin

ismi zuhur edecek. Tövbe et122, tövbe estağfurullah de Allah’a.

Şevkat, merhamet, Rahman ve Rahim ismi ile tecelliyatını123

gösterecek sana. Onun için seçtiğiniz işlerde, mutlak bir

zuhurat olacak. O ismin, yaptığın işin ismi, zuhuratı, tecelliyat

şeklinde sana dönüştedir.

“Allah’ım her birimize istidat ve kabiliyetin, Allah’ım

senin yardımınla zuhura çıkmasını ve kulunda bunu

kolaylaştırmayı nasip et.” diyelim. Fiilleriniz, niyetleriniz,

eylemleriniz ve olağanüstü halleriniz, bunlara vesiledir.

Gerçeğe döndü isen zuhuru bekle. Manevi huzuru gönül aldı

ise ne dert sana yük gelir, ne üzüntü seni senden eder. İlle o

gönül, Allah zikri ile Allah fikri ile dopdolu olmalı, Onun

nazargahıdır, önce bu bilinmeli.

Allah’ın dört mertebede nazarı vardır.

122 Enfal suresi, 29. Ayet : “Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum

furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm.” Türkçe açıklaması : “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’tan korkar, takvâ sahibi olursanız,

O size furkan (iyi ile kötüyü ayırt edecek bir mârifet, bir nur) verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir..”

Furkan suresi, 70-71 Ayetler : “İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât, ve kânallâhu gafûren rahîmâ. Ve

men tâbe ve amile sâlihan fe innehu yetûbu ilallâhi metâbâ.” Türkçe açıklaması : “Ancak tevbe edip iman eden ve sâlih amel işleyenler başka. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok çok bağışlayıcı, engin

merhamet sahibidir. Kim tevbe edip sâlih amel işlerse, şüphesiz ki o tevbesi kabul edilmiş olarak Allah’a döner.”

123 Âli İmran suresi, 189-190 ve 191. Ayetler : “Ve lillâhi mulkus semâvâti vel ard, vallâhu alâ kulli şey’in kadîr. İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli

ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb. Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard, rabbenâ mâ halakte

hâzâ bâtılâ(bâtılan), subhâneke fekınâ azâben nâr.” Türkçe açıklaması : Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah’ın her şeye gücü yeter. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde

akl-ı selim sahipleri için elbette âyetler (deliller) vardır. Onlar ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde

düşünürler (ve şöyle duâ ederler): “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tenzih ederiz. Bizi ateş azabından koru.”.

Sayfa 296

Biri, İlahi Nazar ; Allah’ın nazarıdır. Kainatı nazarı ile

ayakta tutan, her şeyi Hayata geçiren budur.

İkincisi, Abdesin Nazarı vardır, velilerin nazarıdır.

Onlarda çok mukaddestir. Onu da, böyle O’nun ilmi ile O’nun

yolunda olan kullarına, bu nazar gelir.

Üçüncüsü, Veli nazarıdır.

Dördüncüsü de Kahır Nazarıdır. Bu kahır nazarına

Allah’ım kimseyi muhatap kılmasın. Kimseyi o nazarda birlik

beraberlik içinde yürütmesin, Hayatı boyunca o kahır nazarı ile

yaşamak, Dünya’da da o cehennemi yaşamak, aynı nispettedir.

Bir nazar vardır ki, burada Allah’ım neyle meşgul ise o kulu,

onun meşguliyetinin ismi altında edilen nazardır. Her biri

birbirinden özel, kahhar ismi müstesnadır.

Allah dedik, geldik söze. Topladık ulu sözleri, cümle ile.

Kimi sağdan gider, kimi soldan. Kimi derki ne sağ, ne sol,

giderim orta yoldan. Hangisi doğru sence diyebildiğinde, sana

tek doğru yol orta yoldur. Bunu beklemelisin. Allah’ımın ismi

ile yürüyüp, ismi ile oturabilmesin124. İsmi ile yatıp, ismi ile

kalkabilmelisin. Daima gönül bununla meşgul olmalı, dilin ile

halkla, gönül Hak ile bir olmalı. Eyvallah, eyvallah.

Selam Olsun. Allah, Allah dedikte diz büktük, oturduk

yere, nefsi serdik yere. Olur, mu olmaz mı ikilikte kalmadan,

anda döndük bire. Ne hikâyedir, ne masaldır verilenler, alan

almak isteyen gönüllere, rahmettir, bunu bilen erlere. Ne sen

kalır, ne ben, biz oluruz, biz ile tevhide sarılır, orda aşina

oluruz.

Allah’ım, bu bedene, bütün varlıkları yüklemiş. Önce

tevhidi, kendi bedeninde cem etmiş. Sonra ilahi rahmeti

124 Âli İmran suresi, 191. Ayet : “Ellezîne yezkurûnallâhe kıyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkıs semâvâti vel ard, rabbenâ mâ halakte

hâzâ bâtılâ, subhâneke fekınâ azâben nâr”. Türkçe açıklaması : “Onlar ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı

zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler (ve şöyle duâ ederler): “Ey Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tenzih ederiz. Bizi ateş azabından koru”.

Sayfa 297

kâinata salıvermiş. Her olayı bir görürsen, hakikatin ilmine,

işte eğilim gösterirsin. Onda O olursun.

Çok kolay değil söylediklerimiz, ama bu gönüllere,

bunlar münasip görülür, ondan veririz. Ne biri, ne ikiyi, ne üçü,

ne beşi, yük etmeden, sadece birde olmayı nasip et

diyebilmeliyiz.

Ocaklar hep yana geldi. Ocaklarda dostlar meclisi

kuruldu, sohbet oluverdi. Sohbetin tamamına erdir Allah’ım

bizi diyelim. Namazdan evladır sohbet, muhabbet, bunu hiç

unutmayalım. Namazın kazası olur, muhabbetin olmaz.

Önceliği muhabbete tanıyalım. Hakikatin ilmi böylelikle

bulunur, doğru yol böyle kurulur.

O yolda yürüyene ne mutlu diyelim. Hedefi belirlemiş,

muradı menzile varmaktır. O menzilde onu ağırlayacak. Ne ile

dersen, edindiği liyakat ile. Sen ben işte burada belli edilecek.

Hangi yol üzere yürürsen yürü, ama menzil Kur’an olsun.

Kur’an ilminden nasip almamış, sadece kitaplarda yazılana

uymuş, bunlar masaldan ibarettir. Allah’ım kâinatın sahibi125,

tek var edendir, her şeyi yeri yerinde düşünen, ilmi iradesinde

gizleyendir. Ol dediğinde, zuhura getiren, kulun halden hale

geçişini seyredendir.

125 Hadid suresi 1, 2, 3 ve 4. Ayetler : “Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard, ve huvel azîzul hakîm. Lehu mulkus semâvâti vel ard, yuhyî ve yumît, ve huve

alâ kulli şey’in kadîr. Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın, ve huve bi kulli şey’in alîm. Huvellezî halakas semâvâti vel ardafisitteti eyyâmin summestevâ

alel arş, a’lemu mâ yelicu fîl ardı ve mâ yahrucu minhâ ve mâ yenzilu mines semâi ve mâ ya’rucu fîhâ, ve huve meakum eyne mâ kuntum, vallâhu bi mâ ta’melûne basîr”.

Türkçe açıklaması : “ Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve

öldürür. O her şeye kâdirdir. O Evvel'dir, Âhir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır. O, her şeyi bilendir. O Allah ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. Sonra Arş'ı istivâ etti (Arş üzerinde hükümran oldu). O yere gireni de, yerden çıkanı da, gökten ineni de,

göğe yükseleni de bilir. Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görmektedir”.

Sayfa 298

Kadere kazaya rıza göstermeliyiz. Olacak, olmuş

olayların derdine düşmeden, Allah’ım buna da şükür

diyebilmeliyiz. Ne bunda kaybedecek bir amel var. Ne bunda

kazanılacak Allah’ımın iradesinin dışında bir amel var.

Sadece yolunu bil. Önce kendini sonra Rabbini bil. Bu

sayede Rabbini bilebilirsin. Bunları bilmedikçe Kuran’dan uzak

yaşadıkça, eskilerin masalıdır dedikçe, hiçbir yere varamazsın.

Sadece halde kalmaz, kalde kalırsın. Dil sohbeti ile oyalanır

durursun. Bu süslü sözler ile fazla bilgilik taslayanlar ile

muhabbet oluşmaz. Muhabbet gönle inen feyiz ile kurulur,

onunla edilir. Sıradan muhabbet değildir hakikatin ilmi.

Herkesin bildiği de değildir. Bilen bilmeyene öğretmeli, buna

hazır olmalı.

Ben biliyorum, kendimi kurtarayım diyenler, geriye

kalanlardır. Geriye bakma deriz, hep ileri, hep ileri. Çünkü geri

de kalırsan, sadece geçmişte yaşar, geçmişte kaybolur

gidersin. Rabbim bile, ileri daima, önünüze bakın der, bunu

unutmayın. Yeni bilgi, yeni öğreti, yeni inanç, yeni iman

hadisesinde olun. Bu da Kur’an ile münasiptir, Kur’an ‘ın

gerçeğine dönmektir, manasına ermektir.

Göz kulağı ile, dil damağı ile, unutmayın, bütün

organlar, birbirine hizmettedir. Sen gönlüne ineni diline

verebilirsin, ama dilden geleni gönlüne hemen indiremezsin.

Çünkü gönülde her söz barınmaz. Her söz ilahi değildir, ondan

ağırlanmaz. Bu iştiyakla okunmalı, bu iştiyakla bilinmeli. Gönül

gözü, gönül dili ile gönül lisanı ile öğrenmeli.

İlmi ledün ilmini Rabbim bizlere açmaz, bu inanca

sahip olmalı. Sadece sizlere verilen, öngörülen bilgileri

araştırmalı. Kuran karıştırılmalı, Kur’an’ın hakikatine girilmeli

ve onunla, öğün öğün, bilgi halinde yürümeyi nasip et diyelim.

Selam olsun. La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah.

Sayfa 299

Yolum nereye diyene sözüm, yol Allah’ımın izni ile

açılır, yolun önündeki bent, O’nun izni olmaksızın kalkmaz.

Bunu bil, sende yolunu öyle gözle.

Allah’ıma emanet olunuz. La ilahe illallah, Muhammed

en Resulullah. Keşfe açık kullar ile ilahi bilgiye sahip126 olanlar

ile oturup kalkınız. Kur’an bilgisi ile eyleşin, Kur’an hakikati ile

sarmaşın. La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah.

Kur’an-ı rafa kaldırmak değil, Kur’an-ı gönle koymaktır.

Herkes bundan sorumludur, her var edilen. Bu sorumluluğu

kaldırabiliyorsan, kaldırabileceksen, dilediğini yap. Ama buna

da inan, hesap soracak Kur’an. Bunlara da hazırlıklı ol. O Hak

kitabıdır. Kuluna yolunu gösteren, ilahi bilgileri veren, kendini

tanıma fırsatı veren, ama orada yazmıyor da diyebilirsin.

Aslında her şey orada yazılıdır. Onun ilmi ile yürüyün.

Geceniz Hayırlı, gününüz nur olsun. Her anınız Hak

katında makbul olsun. Namaz kılın, namaz. Allah’ım

peygamberimizden önceki bütün peygamberlere namazı

kıldırdı. Namaz hep kılına geldi. Namazın önemi çok büyüktür.

Allah’ın huzuruna durmak. Her an secde halinde olmak elbette

güzel ama bir de o çağrılan saatte yapılan secde, programlı

secde. Allah’ım her birinizi, bunlar ile eylesin, yollarınıza ışık

tutsun, ilhamınızı arttırsın. Gönül muratları her ne yolda ise,

Allah’ım dilediğine, dilediği şekilde versin.

Hastalarımıza acil şifalar, Allah’ım. Allah’ım senden

geldik, seninle bir olduk, seninle sana dönelim. Rabbim

geldiğimiz gibi kalmayı, kaldığımız gibi sana varmayı, bizlere

nasip et. Allah’ım hasta kardeşlerimize acil şifalar. Senin ilahi

rahmetin ile Şafi ve Kafi isminle, hastalara yardım et, şifa

nasip et Allah’ım. Sen nasip edersen hasta iyi olur, sana

bıraktık, yine de sen bilirsin Allah’ım. Ruhların ve bedenlerin

126 Tevbe suresi, 119. Ayet : “Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe ve kûnû meas sâdikîn”.

Türkçe açıklaması : “Ey iman edenler! Allah’tan korkunuz ve sâdıklarla beraber olunuz!”.

Sayfa 300

senin ilahi feyzinle şifa almalarını nasip et. Şafi isminle

Allah’ım ne olursun yardım et, bütün hasta kardeşlerime.

Evimizdeki, evimizin dışındaki bütün hastalara acil şifalar, yine

de sen bilirsin Allah’ım.

Bir yaralı gönle, yaklaşır da sual edersen, ibadet olur

sana, bunu bilmelisin. O yaralı gönlün ne istediğini önce sen

anlamalısın. Öyle çok yaralı gönüller var ki onların sofralarında

bulunun, onların kapılarını çalın. Onların sohbetine kulak asın.

Hastalıklarının, yaralarının nerden geldiğini anlayın ve onlara

öylece el uzatın. Her birimiz sorumluyuz diyebilmelisiniz,

Allah’a emanet olunuz.

Allah’ım her birinizi, rahmeti ile tevvab ismi ile

tövbeleri127 kabul et ya Rabbim. Amin.

Selam olsun, 27.09.2013

Selam Olsun, her sofra can dostlara ilahi feyzi

buldursun. Kusur görmeye değil, kusuru silmeye geliriz.

Makam almaya değil, makam yollarını arar, burada can

dostlara veririz. Bu yol nasıl gidilir, bu köprü nasıl geçilir.

Sadece öğretilerle bunları devşiririz.

Kaçtık sözün zannından. El açtık durduk divanına.

Müjdelendik Allah’ımın yardımında. Öyle müjdeler, öyle

lütuflar bahşeder ki kuluna, bir gün onunla yüzleşir, eğriyi

ayırır doğrudan, kor tartıya.

Allah’ım birçok ilahi rahmetler gönderdin. Birçoğunda

beni, lütfünle sevindirdin. Ben sana karşılığında hiçbir şey

veremedim. Bununla yüzleştim. Üzüntüm katlandı, sorguma

127 Nasr suresi, 3. Ayet : “Fe sebbih bi hamdi rabbike vestagfirh, innehu kâne tevvâbâ”.

Türkçe açıklaması : “Hemen Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri daima kabul edendir”.

Sayfa 301

cevap alamadım. Doğru yolda oyalandım, yanlış yola anda

vardım. Beni benden uzaklaştıran neydi sorgusuna hiç meyil

etmedim.

Bir ses ünledi, kalk dedi, kalk, uyuma kalk. Öyle

uyuyordum ki, gaflet uykusundan uyanmak sanki bana

yazılmamıştı. Öyle bir uyanıştı ki, yerle gök sanki yer

değiştirdi. Aradım, sarıldım Kur’an’a, tek ilahi kaynak

sendendir Rabbim. “Affet bu kulunu affet, çöz bendeki bütün

düğümleri. Kaydığım yollara çevirme128, sakın hoş gösterme

bana” dedim. Hala dilim tövbede, hala gönlüm eziklik, hüzün

içinde.

Kim miyim? Bende sizler gibi bir kulum. Acılarla

pişmeyi öğrendim. Gülmeyi unuttum da ağlamak bana Murat

oldu. Birçok yollar köprüler geçtim, bunda kavi kıldım, bunda

huzuru buldum. Şimdi şükürler olsun Rabbim, huzurundayım.

Günahım nicedir, pek çoktur belki. Ama gazabın rahmetini

geçmemiştir, ben o rahmete sığındım Allah’ım. Sen beni ve

birçok benim durumunda olan kullarını rahmete çevirmeyi

nasip et Allah’ım.

Her hal güzeldir, her halden hale geçiş ise kuluna

özeldir. Dağılan değil, dağıtılanda değil, derlenip, toplanandan

olalım. Bu sedayı duyduk, iyice onu içimize sindirelim. Boş ver

demeden bir kapıya kul olmayı öğrenelim. Allah’ım

kulluğumuzu unutturma, Allah’ım doğru kapıda kul olmayı

nasip et. Allah’ım hakikatin yolu nere ise zorları kolay kıl, o

yolda bizleri yürüt ya Rabbim. Sensin Rahim, sensin Kerim.

Allah Allah dedim. Yer gök duydu sesimi, bir ses ünledi. Şimdi

uyandın. Sakın dalma uykuya. Muradım, muratsızlık oldu. Sen

kendinden geçtin, sildin süpürdün, sende ben zuhur oldum.

Eyvallah, eyvallah. Hasbinallah ve nimel vekil(3).

128 Bakara suresi, 250. Ayet : “Rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirîn”.

Türkçe açıklaması : “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır! Ayaklarımıza sebat ver! O kâfirler gürûhuna karşı bize yardım et!”.

Sayfa 302

Göre göre duyacak gönlüm, konuşa konuşa verdiklerini

hıfz edecek bu gönlüm. Bir er değil, binler erlere sözüm hoş

gelsin. Her sohbetin ilahi nuru cümle sohbetlere dalsın, onları

aydınlatsın.

Sakın ola şikâyet etme. Yaşadığın mutlak derstir

kuluna. Ders alabiliyorsan lutüftur bunu sakın unutma. Ders

alamıyor isen çok eğleşirsin bu yolda. Gam, keder, hüzün,

elem, hepsi Rabbimin sınavında, şükür ile sabır ile geçti isen o

yolu, her biri suret bulur, güler senin yüzüne. Elbet sabırla

beklenir.

Asmanın kütüğüne baktım, Hayret dedim, bundan

şarap olacak. Bana sabır dediler. Sabırla beklersen şarap ta

olur, pekmez de olur, meyveyi de yersin. Haz alır, emeğinin

karşılığını, teşekkür ile şükür ile iade edersin.

Sabır istidat nispetindedir unutmayın. Sabır iman

noktasına varıştır129. İmanda zayıflık görülür ise ne istidat

istidada benzer, ne o sabrın manasını bilmez geri dönersin.

Hakikatin sırrını böyle keşfetmeye bak. Sabır neymiş

onu öğrenmeye bak. Sabır aslında her kulunda mevcut. Ama

sabreden edemeyen kulları var. Bunun için sabır istenmez

demeyin. Yanlışa söz etmeyin, bir de göz yummayın. Kur’an’ın

dışında her ne olursa olsun, kulaktan duyduklarınıza tabi

olmayın. Dedik, sözün özüne indik. La ilahe illallah,

Muhammed en Resulullah.

Allah’ım, günümüzü gecemizi, her anımızı adın gibi

Hayırlı kıl. Sana adanmış, bu güzel günleri, bu güzel geceleri,

Hayır ile geçirmemizi. Senin yolunda hizmet etmemizi, senin ol

129 Ankebut suresi, 58 ve 59. Ayetler : “Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti le

nubevviennehum minel cenneti gurafan tecrîmin tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, ni’me ecrul âmilîn. Ellezîne saberû ve alâ rabbihim yetevekkelûn “. Türkçe açıklaması : “İman edip sâlih amel işleyenleri elbette altlarından ırmaklar akan

ve içinde ebedi kalacakları cennet köşklerinde yerleştiririz. Çalışanların ücreti ne güzeldir! Onlar ki sabrederler ve yalnız Rablerine tevekkül ederler.”.

Sayfa 303

dediğini yapmamızı, biz kullara, şu bir avuç dostlara nasip et

Allah’ım.

Geldik izin ile veririz, severek, sizden bizlere. Nasıl

sizden bizlere olur deme. Biz ne veriyorsak, onlar dönecek bir

gün bize. Bunu böyle düşün dal hizmetine. Eğ boynunu, çok

gülme. Küfürdür bunu iyi belle. Her olayda sakinliğini koru.

Gücünün yetmediğini Rabbim sana yüklemez130. Yüküm ağır

geldi de deme. O kimin neyi kaldıracağını çok iyi bilir. Buna da

şükür demeyi öğren. Boyun bük. Her bir olayı, tersinden değil,

doğru gözden, doğru camdan bakmayı öğren.

Sohbetimiz burada bitti. Şimdilik ara diyelim.

Soruldukça veririz. Öğrenmek istedikçe sizlere sesleniriz. La

ilahe illallah Muhammed en Resulullah, Allah’ım Muhammed.

Ya Muhammed.

- Mumin süresinde geçen, iki kez ölüm iki kez dirilmeyi

açıklayabilir misiniz? Ayrıca Mumin süresinde başında ve

toplamda 7 surede daha geçen “Ha Mim” kelimesini de

açıklayabilir misiniz?

- Onların ilmi sadece peygamberimize verilmiş. Onları

sizlerin öğrenmeniz mümkün değil. Sadece kitaplardan

okuduğunuzla yetinmelisiniz. Kur’an ilmidir. Sır ilmidir. Evet.

Ha Mim’in önemi, o isimlerin en güzelidir. Ama yorumlar farklı

farklı olduğu için, birine bağlanıp kalmak mümkün değildir.

Sadece oku, “o Allah’ın ilmidir” de, gerekirse kuluna zaten

açar.

130 Bakara suresi, 286. Ayet : “Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ,

rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ,

verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn”. Türkçe açıklaması : “Allah hiç kimseyi gücünün yetmeyeceği bir yük ile mükellef kılmaz. Kazandığı iyilik kendi faydasına, yaptığı kötülük de kendi zararınadır. “Ey

Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi hesaba çekme! Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün

yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim Mevlâ’mızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!”.

Sayfa 304

Birçok veliler, bu ilimle çok uğraştılar. Allah’ımın seçip

gözettiği, müstesna kuluna, ya oldu ya olmadı. Öyle bağlan

öyle bağlan ki Resule, o ilahi feyzi sana da akıtsın. Sen de

öğren, sen de öğret herkese. Nasıl ki elektrik, bir kablo

yardımı ile, ona bağlı lambanın yanmasını sağlıyorsa, onun ışık

vermesine neden oluyorsa, sen de kablonu, bağla O’na. Ondan

akım gelsin, aydınlatsın bu can bedeni, mana bedenini. Huzuru

böylelikle yaşa.

İki kez ölüm, iki kez ölüş ve diriliş. Kur’an da ne

yazıyorsa ona inanmak gerekir. Tefsircilerin, kendi düşünceleri

farklı olabilir, kendi niyet ve düşüncelerini değişik

yorumlayabilirler. Ama Rabbim dilerse. O da onun ilminde.

Dileğini nur içinde nur yapar131. Dilediğini nurundan

uzaklaştırır.

Bazen tecelliyat arka arkaya gelir. Bazen tecelliyatı

keser, kulunu mahrum eder. Düşün ki tecelliyatla kâinat

ayakta. Tecelliyatı kestiğinde132, siz onun halini düşünebiliyor

musunuz? Her şey tarumar olur, biter yok olur, yanar gider.

Onun için birçok şeyleri öğrenin ama bazı özel ilmi ledün

hallerine meyil etmeyin. Sadece peygamberimize açılmışsa.

131 Nur suresi, 35. Ayet : “Allâhu nûrus semâvâti vel ard, meselu nûrihî ke mişkâtin fîhâ mısbâh, el mısbâhu fî zucâceh, ez zucâcetu ke ennehâ kevkebun

durrîyyun, yûkadu min şeceratin mubâraketin zeytûnetin lâ şarkîyetin ve lâ garbiyyetin, yekâdu zeytuhâ yudîu ve lev lem temseshu nâr, nûrun alâ nûr, yehdîllâhu li nûrihî men yeşâu, ve yadribullâhul emsâle lin nâs, vallâhu bi kulli

şey’in alîm”.

Türkçe Açıklaması : “Allah göklerin ve yerin nûrudur. O’nun nûrunun misali, içinde

lâmba bulunan bir kandil gibidir. O kandil billur bir cam içindedir. O billur cam ise sanki

inci gibi parlayan bir yıldızdır. Ki, ne batıda ne de doğuda bitmeyen mübarek bir zeytin

ağacından (onun yağından) yakılır. Ateş dokunmasa bile onun yağı ışık verir. Nûr üstüne

nûrdur. Allah dilediği kimseyi nûruna kavuşturur. Allah insanlara böyle misaller verir. Ve

Allah her şeyi hakkıyla bilir”.”.

132 Enbiya suresi, 104. Ayet : “Yevme natvis semâe ke tayyis sicilli lil kutub, kemâ bede’nâ evvele halkın nuîduh, va’den aleynâ, innâ kunnâ fâılîn”. Türkçe açıklaması : “O gün göğü, kitap sayfalarını dürer gibi toplayıp düreriz.

Sonra onu yaratmaya ilk başladığımız zamanki gibi yine iâde ederiz. Bu bizim vaadimizdir ve biz vaadimizi muhakkak yerine getiririz.”.

Sayfa 305

Öyle düşünün, açılması içinde çok ısrarcı olmayın, “nasip et Ya

Rabbim, nasip et” deyin.

Evet, bedenden bedene, öldürür diriltir, birçok bedenin,

başka suretlerde görünümünü de sağlar. İkincisi, dün ölmüş

dostunu, ertesi gün bir başka yerde görebilirsin. Hiç şaşırma.

Bazı gezginci ruhlar vardır. Belli kayıtlı halde değildir.

Kaydolmamıştır, onlar hep gezerler. Çağrıldıkları an yanlarına

iner. Bunlar gezgincilerdir. Bazı ruhlarda sadece bulundukları

yerde icraatlarını gösterir. Ama şunu da unutmamak gerekir,

tekâmül her sahada, Dünya ve ahirette, olmaz ise olmaz,

mutlak zorunludur. Her kulu mutlak tekâmül edecektir. Ama

erken, ama geç. Zorunludur, mecburidir. Tekâmül etme

zorunluluğu vardır.

- Namaz tekamülü hızlandırır mı?

- Hayır. Seninle Allah arasında bir irtibat sağlar.

Ünsiyet halidir. Namaz ünsiyet halidir. Kiminle seni var

edenle. Sen namazı eksiksiz kılabilirsin ama bir çok ahlakın

tamamlanmadı ise, bir çok olumsuzluk hallerin hep devrede

ise, yakanı bırakmıyor ise, bir çok düşünemediğin kadar,

olması gereken, hallerden uzak yaşıyorsan, namaz seni

kurtarmaz, tekâmülünü de sağlayamaz.

Hiç namaz kılmayıp, Allah’ın dediklerini bir fiil işlersen,

evet tekâmül edebilirsin. Namaz da bunun cilası olur. Şunu

unutmayın. Allah’ın doğrultusunda yaşayan, nefes alanın,

tekâmülü daha çabuk olur. Başka türlü bir beni namaz

kurtarır, bir tek beni Hayır işi kurtarır, bir tek beni bu kurtarır

diye, şartlamayın, kayıtlamayın. O sadece Allah’ın ilmindedir.

Sizin ne yaptığınızı, bilen, ölçüyü koyan da olur. Mizan kurulur,

mizanda ağır gelen kefe sana amel olur.

Evet, Maun süresi, çok önemli hükümleri gerektiren,

kulun yapması gereken, önemli mazhariyetleri, görevleri,

fiileri, orda tertip edilmiştir. Onlara uygun yaşamak doğru bir

karardır. Onlarla iç içe olun, uyum sağlayın.

Sayfa 306

Zaruretlerin çoğundan kaçıyorsunuz, kaçmayın. O

zaruretlerin birçok kapılar açtığını da unutmayın. Daha önce

de defalarca vermiştik…

Kendi kendinizi şartlamayın. Bu şartlamalar sert

kayalara da çarpabilir. Belki olması gereken şeyi, sen şartlar,

onu sonlandırırsan, onda vebal sana yüklenir, bunu

unutmayın. Yük üstüne yük gelir. Sonra nasıl kalkarsın

altından. Bunları çok iyi değerlendirin. Amaç, ahlakı

tamamlamaktır, yarı da bırakmak değil. Buraya tamamlamak

üzere gönderildik. Neyi tamamlamak üzere, ahlakımızı.

Allah’ın Kur’an doğrultusunda verdiği emirlere uymak

olduğunu unutmamalıyız. Şart budur dostlarım.

Birçok güzel şeyleri sevebilir, imrenebilirsiniz. Her

şeyin Hayrını aramaksa, o güzel şeyin, bir gün sana şer

olabileceğini de düşünmelisiniz. Her şeyi O’na bıraktığında,

teslimiyet oldukta, işte tevhidin esası budur. Bunu yaşarsın.

Teslimiyet olmadıkça, ne tevhit ilmi, ne de Allah’ın

doğrultusunda yaşamak mümkün olur. Seni frenleyen, seni

yapmak istediğinden, Allah’ın hükmünden uzaklaştıran, bir

güç vardır üstünde. O seni hep güzel şeylerden uzaklaştırır,

ama öyle, kimi aklına, kimi gönlüne, kimi diline, sadece fitne

üretir, fitne verir. Sen doğru yaptığını zannedersin. Asla değil.

Teslim olduğunda, neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilir,

ölçüyü ona göre korsun.

- Mukatta’a133 ilmi var, cifir134 ilmi var. Bu ilmi de

Rabbim nasip etti ise ki çok zor bir ilimdir. Bir tek bunlarla

133 Hurufu Mukatta’a : Kur'ân'da 114 sûreden 29'u nun, kaf, sâd, yâsîn, tâhâ, tâsîn,

tâsîn mîm, elif lâm mîm, elif lâm râ, elif lâm mîm râ, elif lâm mîm sâd, hâmîm, hâmîm ayın sîn kâf, kef hâ yâ ayn sâd harfleriyle başlamaktadır. İşte bu harflere hurufu

mukatta'a (kesik harfler) denilmektedir. Bu harfler müteşâbihattandır. Bir kısım âlimler, bu harflerin Kur'ân'ın sırlarından olduğunu, anlamlarını Allah'tan başka kimsenin bilemeyeceğini söylemişlerdir. Bazı âlimler ise bu harflere çeşitli anlamlar yüklemeye

çalışmışlardır. Ancak bu harflerin anlamını açıklayan açık bir hadis yoktur.

134 Cifir İlmi : Arap harflerinin Ebced düzenine göre dizilmesi ve alfabenin kullanıldığı tarih süreci içerisinde, zamanla bu harflere sayısal değerler verilmiş olması; bu sayısal

Sayfa 307

uğraşmak gerekir. Eğer bir şey yakalamak istiyorsan, sahip

olmak istiyorsan. Ama birçok meşguliyetin var ise bunlara

ayıracak vakti zor bulursun. Kolay bir ilim değil. Çözülecek bir

ilim değil. Ebcet ilmi, hepsi birbirinden özeldir Ama 8 değil,

yanlışı doğrulayalım, 5 kişidir. Ehlibeyt ailesi 5 kişidir.

Şunu söylemek istiyorum, Kur’an’ın ayetleri, o

dönemde indi. Peygamberimiz Hayatta iken indi. Her olay

karşısında, değişik mekânlarda, değişik yerlerde, kimi

Mekke’de, kimi Medine’de. Ayet ayet indi. O ayrı ayrı yerlerde

inmesinde bile çok büyük anlamları vardır. Bazı ikili, bazı

yedili, bazı iki defa verilmiş, vahyedilmiş. Onun için bunlar çok

önemli meselelerdir. Kur’an kaç mertebededir, onu’da daha

önce verdik. Yavaş yavaş dedik, ama biraz da gevşeklik

görüyoruz. Bunların ilmine inmeniz gerekir. Zahirde değil,

batın ilmine sahip olmanız gerekir. Hemen mi olunur, Hayır,

yavaş yavaş. O sinyalleri, mutlaka alır, her kulu alır. Her

kulunda o kadar güzel Nur’u Muhammed aşkı, öyle güzel, keşfi

ilahi, feyiz akışı sağlanmıştır ki, ne olur, perdeyi çekinde, biraz

su yüzene çıksın. O halleriniz artık zaruret değil, oluşumu

hazırlasın.

Meknuz dedik hatırlarsanız. Meknuzlarınızı geliştirin

dedik. Meknuz neydi? Hadi soruyorum. Batın ilmi. Meknuz çok

derinlerde. Yetenek ilmi. İstidat dediğimiz ilim. Onları

geliştirin ve tezahürünü sağlayın dedik. Dikkat ediyorum,

bazen çok iştiyakla çalışıyor, bazen de biraz gevşeklik

gösteriyorsunuz. Tabii bu sizin seçiminiz zorlamak yok, ille de

bu demek yok. Onun için biraz dikkate alınmasını istiyorum.

Peygamber efendimize ve Hz. Ali’ye gelen ayetlerin

tamamı o sahabeye ve sahabeye düşman olanlara inmiştir.

Birçok ayetin hiçbiri gününüze gelmemiştir, hep o döneme ait

inişler. Ama bundan pay alınmayacak mı, elbette alınacak.

değerlerin o dönemlerde kullanılmaya başlanması ile birlikte, âdetâ Arap alfabesinin bir yan ilim dalı olarak olgunlaşmış ve adına da “Cifir İlmi” denmiştir.

Sayfa 308

Bugün Ali’nin, Hz. Ali’nin ilmine sahip olmak istemeyen

öyle çok, hatta içinden onu kabul etmek bile istemeyen

dostları biliyorum. Ne olur, bunda büyük hatalar yapmayın.

Bunda büyük hatalar yapmayın. Yıllar önce verdik, Bismişah

diye başladık hatırlarsanız, Bismişah Allah. Bismişah Allah, Ya

Muhammed, Ya Ali diye verdik. Bunların gelişi çok önceden

verildi. Kabul etmeseniz bile, hissettirmeyin. O zaman başka

şeyler üretinde bize gösterin. Ben sizlerden bunu bekliyorum.

Gevşeklik etmeyin zaman çok kısa. Bunu değerlendirin.

O döneme ait inen ayetlerin, hepsi mi doğru, bunda da

tartışma var. Doğrudur demiyorum, içinden alınmış,

ayıklanmış, tefsiri yapan can dostlarımız kendilerinden bir

şeyler koymuş. O ayeti, ufakta olsa kırpmış, değiştirmiş. Ama

ne olursa olsun her bir ayet o döneme ait indi ve günümüze

kadar geliyor. İzleri geliyor, tecelliyatı geliyor. Bunu

unutmayın.

Savaşları vermiş, birçok barışı vermiş, insan haklarını

vermiş, eşler arasındaki dayanışmayı vermiş, komşu ilişkilerini

vermiş, müsrifliği vermiş, cimriliği vermiş, birçok birçok, her

şey onda. Peygamberimize nasıl yaşıyordu denildiğinde,

Kur’an’a uyuyordu. Bu çok önemli. Kur’an doğrultusunda

yaşayın diyeceğiz. Seçim size ait. Allah Murad etmiş olsun, size

de istetsin. La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah. Hepinizi

selamlıyorum.

Ben de bir veli, ben de sizler gibi, vaktiyle yanlışlara

düşe kalka sapmış, her yolun başında bir ejderha görüp

korkmuş, o yoldan vazgeçmiş bir kulum, beni böyle düşünün.

Yine de ismim sorulur. Taptuk Emre.

Hepinize selam olsun. Geceniz Hayırlarla güne çıksın,

gününüz Hayırlarla geceye dönüş yapsın. Âmin.

Sayfa 309

2013 Yılı

EKiM ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 310

Kapak resmi : Kedi Gözü Bulutsusu,

Yıldızlararası uzaya dik dik bakmakta olan albenili Kedi Gözü Bulutsusu, Dünya'dan üç bin ışıkyılı uzaklıkta yer almaktadır. Klasik bir gezegenimsi bulutsu olan Kedi Gözü (NGC 6543), güneş benzeri bir yıldızın ömründeki kısa süreli fakat bir o kadar da görkemli, nihai bir aşamayı temsil etmektedir. Bulutsunun ölmekte olan merkezi yıldızı, tozdan meydana gelen ve eş merkezli kabuklardan oluşan dıştaki bu basit deseni, bir dizi düzenli kasılma sonucu dış katmanlarını fırlatarak meydana getirmiş olabilir. Ancak, içerideki daha karmaşık ve güzel yapının oluşumu tam olarak anlaşılamamıştır. Hubble Uzay Teleskobu'ndan alınan yukarıdaki net görüntüde son derece açık bir şekilde görülen bu gerçek uzay gözü, yarım ışıkyılından biraz daha geniştir. Kedi Gözü'nün içine gözlerini dikip bakan gökbilimciler, tabii ki, yaklaşık beş milyar yıl sonra evriminde gezegenimsi bulutsu aşamasına girecek olan Güneşimizin kaderine bakıyor da olabilirler.

Sayfa 311

Selam olsun, 01.10.2013

Kalemi verdiler elime, izinle sözleri serdiler dilime.

Buyurun dedik cümleye, oturdular, gönül hoşluğu ile kulak

verdiler. Olayın seyrinedir yaşadıklarınız. Olayın sevkindedir

hal ve davranışlarınız.

Merkezinden alırsan, sana değil, cümleye kaynaktır.

Cümlede zümreye nasibi kadar hitaptır. Kal dediler, yürüme

kal. Hidayet nurundan uzak yaşıyorsun, herkese zarar verip,

vebal alıyorsun, orda kal dediler. Kalmak olur mu deme, eğer,

oda onlarla bir olsaydı, gidenlere, taş kordu. Yollarına engel

teşkil ederdi.

Onun için hiç kimseyi olduğundan büyük görmeyin.

Çokta küçük görmeyin, yaşadığı her ne acı ise Allah’ıma havale

edip ondan yardım dileyelim. Nedenini sormadan, bu buna

layık mı demeden, yazıda verildiği gibi, sorguyu silmeli,

Allah’ımın, herkese her verdiği Hayrınadır bu bilinmeli. Sana

üzüntü gelebilir. Şekli değişmiş te olsa, sana zararmış gibi

görünür.

Şunu unutma, dayandığın o makamsa eğer, her şey

kolay gelir bu cana. Ama önce onu kabullen. Rahatı arama.

Dünyada rahat diye bir şey yok. Günahın teknesidir bunu hiç

unutma. İşte orada sizlerin edineceği liyakat çok önemlidir. Ya

günah teknesinde yoğrulacaksınız ya da Allah’ın veçhine

dönüp, onunla hal bulacaksınız.

Öğütüle, öğütüle un olunacak. Undan maksat, önce

dağıtılıp, sonra hamur olup toparlanacak. Eğer mayayı

liyakatten koydun ise, o hamur öyle hale gelecek ki, neyi

pişirirsen pişir o ağza, mideye hoş gelecek. Şekli sen

vereceksin. Tadını, tuzunu sen vereceksin. Ama ehil olanın

eline, ağzına verdiğinde, o tuzlu da gelse tat bulacak, çok tatlı

da olsa içini asla baymayacak.

Sayfa 312

Bunda çok öğütler vardır bilinmeli. Eğitilen kulları,

birçok sınavlara tabii olunmalı. Sınav, sınav, sınav hep sınav

deriz. Her hali sınav gibi gösterip, sınav gibi görürüz. Şunu

unutmayalım. Ne kadar Allah’a yaklaşırsan, sınav o nispette

büyük.

Ama her sınavı da Rabbimden geldi sanma. Biraz da

kendi eylemlerinin neticesidir. Sınavları karıştırmayalım,

kulundan gelen ayrı, Rabbimden gelen ayrı. Gönlümüze göre

uydurma imtihan yapmayalım. Allah’ım bizleri açık etsin,

gönüllerde gizlediğimiz o ilahi bilgilerin feyzi, can bulup da

suret bulsun. Her canda her yerde, artık tezahürlerini görmeyi

ve bizlere de onları göstermeyi nasip buyursun.

Her güzel şey gibi unutulmasın. Bir gün bunlarda

zuhura çıkacak. Her ne olursa olsun Allah’ım yeter ki dilesin,

isimleriniz hep anılacak. İlahi bilgilerin hizmetinde bulunanlar,

birçok zaruretten selametle çıkacak. Allah için yapılan her iş,

Allah katında size geri dönecek. Neyle geri dönecek, misliyle.

Halk mı, Hak mı deme. Halk O, Hak O. Sende Halk,

halkta O. Sen bakma. Ne oldu da göremedim deme. Bazen çok

yakın, bazen dokunursun, bazen de nefesi gelir sana. Sakın

ürkme. Hele hele hiç mi hiç korkma. Çok ufak bir Latif perde

vardır arada. Bazen arkasından bazen de çok daha yakınından,

uzanır onun nefesi sana. Bazen sende O olur, O’nda sen. O’nda

sen hep mevcutsun.

“Allah’ım, keşfimizi açsın. Gönülde barındırdığımız

güzellikleri zuhura çıkartsın.” Kim olduğumuzu değil, kimden

geldiğimizi bilelim. Ne için burada olduğumuzu değil, O’na

nasıl dönülür135 onu belleyelim. La ilahe illallah, Muhammed en

Resulullah.

135 Enbiya suresi, 35. Ayet : “Kullu nefsin zâikatul mevt, ve neblûkum biş şerri vel hayri fitneh, ve ileynâ turceûn”.

Türkçe açıklaması : “Her insan ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Sonra bize döndürüleceksiniz”.

Casiye suresi, 15. Ayet : “Men amile sâlihan fe li nefsih, ve men esâe fe aleyhâ summe ilâ rabbikum turceûn.”

Sayfa 313

Evet, sor bakalım, içinde barındırma, ver dile bilinsin, al

kalemi yaz, gözler onu görsün. Söyle bakalım, gezdirdiğini

değil, söyleyeceğini bildir bize.

Öyle hakikatler gizlidir ki, O’nun manası, her var edilen

de mevcut. Hiçbirini manadan uzak sanma. Yok çünkü

göremezsin. Manası ile var edilmiştir. Öyle deliller, öyle

işaretler verilmiş ki, görün diye de, Rabbim ısrarla bunu

beklemiş.

Gaflet uykusundan uyanın, Dünya’nın debdebesinden

beri durun. Diyeceksiniz ki nasıl duralım. Bunu da kolaylar

Rabbim. Çilehaneler, mabetler, dergâh zeminleri… Göstermek

istediğimiz bunlar değil aslında. Şu dünya’da o hali

yaşayabiliyorsan, olması gereken budur zaten. Tek başına her

yerde olunur, bu kargaşada olmak, ehil kişinin işi. “Allah’ım

işinizi kolaylasın, Allah aşkını gönüllere koysun”. O aşkı öyle

duyun öyle duyun ki, her yerinizden aşk fışkırsın. Her zerreniz,

aşktan söz etsin.

Allah, Allah dedik, huzurundayız, hicap perdesinin136

arkasında buyur demeni beklemekteyiz”. Varmak istedik

yanına, “dur gitme” dediler. Rabbin namazda. Olur mu?

“Rabbim namaz kılar mı” dedik. “Her an namazda. Daha fazla

gitme” dediler. “Daha fazla ifşa etme” dediler. Bunu daha önce

de verdik. Rabbim namazda unutmayın. Rabbimiz namazda.

Rabbimiz niyazda. Her an kendinden kendine, kendinden

kendine dönmekte. Ona ihtiyaç da duymaz aslında. Allah’ı en

Türkçe açıklaması : “ İman edenlere söyle: Allah'ın günlerinin geleceğini ummayanları bağışlasınlar. Çünkü Allah her bir topluluğu kazandıklarına göre cezalandıracaktır.”.

136 Şura suresi, 51. Ayet : “Ve mâ kâne li beşerin en yukellimehullâhu illâ

vahyen ev min verâi hıcâbin ev yursile resûlen fe yûhıye bi iznihî mâ yeşâu, innehu aliyyun hakîm”. Türkçe açıklaması : “Allah'ın bir insanla konuşması mümkün değildir. Ancak

vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. O, yücedir, hikmet sahibidir”.

Sayfa 314

çok kim bilebilir. Allah bilir. Bunun gibidir, bu öyle bir feyiz

makamı ki. Öyle bir irşat makamı ki, önce olasın, sonra

oldurasın.

Yak gönüllere kandili. Uyandır onları. Gel de davet et.

Diz çök. Diz çök O’na de. Her biriniz, böyle bir göreve

talipsiniz. Sen neyi talep ediyorsan, yardım ona göre hazırdır,

bunu unutma. La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah.

Evet, gidiyoruz, selametle, bir dahaki sefere diyoruz.

Allah diye diye çağla gönlüm çağla, çağlayan gönüllere, ağla

gönül, aşk için ağla.

Selam verip de geliriz, gönüller meclisinin, kapılarını

ardına kadar açar, öyle içeri gireriz. Yol nedir bilir misin, yol

gönüldür, gönül. Yola geçmek için, adımı atmak için, önce

gönül kapısı çalınır.

Çağlasın, canlar uyansın, her gönül o ilahi aşkı mahşere

kadar yaşasın. Eyvallah, Nur’u Muhammed, La ilahe illallah,

Muhammed en Resulullah.

- Davet dediniz, Allah’a dönüş dediniz, görevlisiniz

dediniz, biraz daha açıklar mısınız?

- Herkes birbirinden sorumlu. Davet edin. Yanmayan

gönülleri, içinden ilahi aşk ile tutuşturun. Kandilleri yakın.

Bilen bilmeyen öğretecek, bununla mükellef. Eğer bildiğini

öğretmiyorsa, onun sorumluluğu çok ağır. O da can bulup,

vücut bulup, orada seni, O’na şikayet edecek. Onun için

gereken ne varsa burada tamamlayın gidin, herkes davette

bulunmak zorunda.

- Gönülden gönüle davet onu karşı taraf

alabiliyormu?

- Şimdi duymuyor olabilir, O’nun perdesi açılmamış

ta olabilir, onu sen sözle söylesen de olur. Senin halinden de

örnek alır. Ama almıyorsa, sen davetinde bulun, almıyorsa,

yolu açık olsun.

Sayfa 315

Şimdi o hale gelinmeli ki, görmeden nazarı

göndermelisiniz, o hale gelinmeli. Onun için, burada yapmak

istediğiniz, yapılması gereken, bu şekil davette bulun. Hep

aynı kişiler olmayabilir. Bir söz söyler, onun karşılığında,

manadan konuşabilirsiniz. O’nun ufkunu açabilirsiniz. O sözün

manası onu çok düşüncelere daldırtır. Bunları sağlamak sizin

göreviniz.

Ama veriyorum, veriyorum, almıyor. Onun yolu açık

olsun, Allah mutlaka, döndürür kulunu137. Ama değişik

şekillerde döndürür. Kiminin perçeminden138 tutar, Kur’an

ayetidir, kiminin burnunu sürter, kiminin de davet edildiğinde,

onu hoşça karşılar, çetin ceviz ise, karşılığını misli ile verir.

Onun için göreviniz bu. Hiç de çekinmeyin, başıma iş gelir, o

duymasın, bu duymasın. Bunları yapmayın. Nasiplerin önüne

bent koymayın.

Belki Rabbim size bir imkân hazırladı. Bu sizin

yolunuzda, o kişi, bu ilahi bilgiye, sahip olacak. Ama siz, ya

duyarsa, ya görürse, ya bilinirse dediğinizde, o engellenmiş

olacak, Allah’ında hoşuna gitmez veya orda size bir sınav açar

bakalım ne yapacak diye. Onun için içinize ne geliyorsa açıkça

yapın. Kaynağını bildirmek durumunda değilsiniz, önce

sözlerle, sohbetlerle. Sonra ne istiyorsanız, size bağlı.

137 Ankebut suresi, 21. Ayet : “Yuazzibu men yeşâu ve yerhamu men yeşâ’, ve ileyhi tuklebûn”. Türkçe açıklaması : “O dilediğine azap eder, dilediğine rahmet eder. Hepiniz O’na

döndürüleceksiniz.”

Kasas suresi, 70. Ayet : “Ve huvallâhu lâ ilâhe illâ huve, lehul hamdu fîl ûlâ vel

âhırati ve lehul hukmu ve ileyhi turceûn”. Türkçe açıklaması : “ O öyle Allah’tır ki, kendisinden başka bir ilâh yoktur. Önünde de sonunda da hamd O’nundur. Hüküm de O’nundur ve siz O’na döndürüleceksiniz”.

138 Alak suresi, 15. Ayet : “Kellâ le in lem yentehi le nesfean bin nâsıyeh”.

Türkçe açıklaması : “Hayır! Eğer bundan vazgeçmezse, yemin olsun ki onu perçeminden tutup sürükleriz”.

Sayfa 316

- Bu bilgilere vakıf olup da, toplantılara gelememe

neden oluyor?

- Kim çeker onun eteğini ? Şeytan. O kendisi, büyük

savaşlar açacak, herkesin şeytanı var139. Unutma, herkes bir

mücadele içinde. Şeytandan olduğunu kabul etsin yeter ki.

Ama Hayır şeytandan değil deyip. Hep bir taşı, sorumluluğu bir

başkasına atıyorsa, onun iyileşmesi mümkün değil, zaman

alacak.

O onu şöyle yaptı, böyle yaptı der, hiç üstlenmez ki.

Savunmaya geçen insan var ya, yarım insandır o, tam insan

değildir. Nerde bir insan kendini çok savunuyorsa, dur düşün,

onu dikkate bile alma. Savunmayacak bir insan, ben burada

hata yaptım, ayıp yaptım, yapmamam gerekiyordu. Bütün

hatasını itiraf edebilen bizce makbul insandır. Ben bir şey

yapmadım diyen insan var ya neler yapmıştır aslında. Allah

dürüst insanı sever. Dürüst insanı.

Selam olsun, 04.10.2013

Olumsuz haller, kapıya varmadan, yolda serildi. Hak

için toplanıldı, el açıp da duaya varıldı. Bilen bilmeyene

söyledi. Gönüller ondan murat aldı. Ey can, ey canlar, oluşa

geçen halleri, dengeyi sağlayan, birlik adına, elleri bağlayan

günlere gelinecek. Ne soy, ne sop, ne unvan hesabı bu

hallerden silinecek.

Sayfa sayfa verilir, her bir satırı, ayrı manalar yükletir.

Neyi düşünürsen düşün, yaratılmış, ne var ise, düşüncene

139 Zuhruf suresi, 36 ve 37. Ayetler : “Ve men ya’şu an zikrir rahmâni nukayyıd lehu şeytânen fe huve lehu karîn. Ve innehum le yasuddûnehum anis sebîli ve

yahsebûne ennehum muhtedûn”. Türkçe açıklaması : “Kim Rahman olan Allah'ın zikrinden göz yumarsa, biz ona şeytanı musallat ederiz. Artık o onun ayrılmaz bir arkadaşıdır. Hiç şüphesiz ki

şeytanlar o insanları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin doğru yolda bulunduklarını, hidayete erdirilmiş olduklarını zannederler.”

Sayfa 317

onları da kat. Onlarla değerlendir. Bir açıklık bulursun, gönle

öyle indirir, öyle zevke varırsın. İnsandan bahsediyorsa,

olumlu veya olumsuz hallerinden, hemen dön, yaratılmış ne

varsa, mahlukata, eşyaya ve mülke. Allah’ımın var ettiği, her

ne ise, ne kul oldan ayrı, ne yaratılmışlar, kuldan ayrı. Onu

öyle değerlendir.

Mükemmellik, Hak için, halkayı kurmak. Mükemmellik o

halkada, ilahi kitabın okunuşu ve kendince ona yorumlar

katışındır. Melekler sana tanıktır. Hiç şüphen olmasın Kur’an

da sana şahittir, nerede ne zaman dersen, toplanıldığı günde.

Kur’an evinde süs değil. Bir köşeye atılacak eşyada değil. O

gönle hitaptır. O hicap perdesinden kuluna şifadır.

Dost dost diye gelirler, meclisin, sözünü, dost dilinden

verirler. Toplanır dostlar, otururlar, nimetli sözler adına,

kurulmuş sofralara. O sofra kime nasip, kime nasip değil,

sadece Allah’ımın iradesinde. Sana nasip değil sakın ola deme.

Onun nasip olup olmadığını sen bilemezsin.

Gizli ve açık şirklerden önce Allah’a sığınalım, bilip

bilmeden, her konuşulanın içinde mutlak bir şirk’e yer vardır.

En çok bundan korkulmalı, düşünerek konuşulmalı. Yargıdan

uzak, her kim olursa olsun, ona söz atmamalı.

Bilemezsin, senin bugün kızıp, yüzüne bakmadığın, bir

gün olur ki, karşıda çok farklı bir yapıda çıkar, yanıltır seni,

pişman olursun, Allah’ım beni affet der, yanar, yakılırsın. Bu

hesabı önceden yapmalı.

Seyrinde olduğun her olay, kuluna ilahi derstir. Bu

dersleri çok iyi değerlendirin. Dünya gününde davaları silin.

Hiçbir davayı ahirete bırakmayın. Geliş ve gidiş, Rabbimin

izniyledir. Burada belli bir süre izinlisin, ama O’na

döndürüleceksin140. Sılayı Rahim’dir onun aslı. Şu an

140 Nur suresi, 64. Ayet : “E lâ inne lillâhi mâ fis semâvâti vel ard, kad ya’lemu

mâ entum aleyh, ve yevme yurceûne ileyhi fe yunebbiuhum bi mâ amilû, vallâhu bi kulli şey’in alîm”.

Sayfa 318

gurbettesin, kentinden, evinden, barkından, eş dostlarından,

bütün sevdiklerinden çok uzaktasın. Bunu öyle değerlendir.

Şimdi oraya döneceksin. Onlara hediye ne götüreceksin.

Seyahate giderken, temiz çamaşır korlar çantalara.

Peki, çamaşırlar temizlendi mi? Çantaya konulacak temiz

çamaşırınız hazırlandı mı? Çok küçük hesaplardır belki ama

sizlere büyük menfaatler sağlayacak. Bunun menfaati olur mu

deme! Elbette olur, Allah’ın sevgisini, onun himayesini

kazanmak, kulun menfaatinedir. Yaptıklarının karşılığını,

bulma, görme halidir.

Hiç kimseyle davanız olmasın, Dünya’da bitirin

davalarınızı, ki orada bunlarla sert bir şekilde karşılaşırsınız.

Hayırdır her verilen söz, Hayırdır yüze bakan her göz. Çünkü

ziyadır, Rabbin ziyası. O dilerse, o gözden de bakar. Buna hazır

olalım. O dilemezse bakan sadece senin varlık gözündür, baş

gözündür.

Her an her yerde hazır olan Rabbim, bilinmeyi ister,

hissedilmeyi bekler, görülmeyi diler, ama sen dersen ki, her

yerde Rabbim açık ve net. Bizi seyretmekte. O seyrediyor ama

kulunda kendini gizliyor141. Sizin ancak baş gözüyle görmeniz

mümkün değil, gönül gözüyle seyretmeniz mümkün.

Sıfatları ve esması, hangi halde, sana yansımasından

anla. Sana öfke mi duydu. Sana ceza mı verdi. Yoksa seni

sevdi, sana ilahi tecelli zuhur mu ettirdi. Kul bunu anlar. Hangi

Türkçe açıklaması : “İyi bilin ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. O, sizin ne

yolda olduğunuzu muhakkak ki bilir. Huzuruna döndürülecekleri günde, yaptıklarını

onlara haber verir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir”.

141 Hadid suresi,1, 2 ve 3. Ayetler : “Sebbeha lillâhi mâ fîs semâvâti vel ard, ve

huvel azîzul hakîm. Lehu mulkus semâvâti vel ard, yuhyî ve yumît, ve huve alâ kulli şey’in kadîr. Huvel evvelu vel âhiru vez zâhiru vel bâtın, ve huve bi kulli şey’in alîm”.

Türkçe açıklaması : “Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı tesbih etmektedir. O Azîz'dir, hükmünde hikmet sahibidir. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve

öldürür. O her şeye kâdirdir. O Evvel'dir, Âhir'dir, Zâhir'dir, Bâtın'dır. O, her şeyi bilendir.”.

Sayfa 319

halde olduğunu anlar. Çünkü onun, yüce Allah’ımın

esmalarının ve sıfatlarının devreye girişidir.

Hayır mı şer mi, seni sana bulduracak, onu hemen

gönderir, sevk eder. O gün nasıl bir haldesin, huzursuz,

mutsuz, kendinle kavgalı, öfke duyuyorsan, hemen

anlamalısın, hangi isim, hangi sıfat sana gönderildi. Halden

hale geçiş bu nispette olur. “Hemen Allah’ım deyip el açmalı ve

bir daha aynı hatalara düşmemem için bana yardımcı ol,

sadece yardımı senden bekliyorum, yardım et Rabbim” demeli.

Şikâyetleriniz var ise yüceye bildirmeli. Ne istiyorsanız

ondan isteyin, kulundan değil. Hayırdır bilinsin, şer beri

dursun, bize uğramasın. Allah’ımın verdiği her halin,

yaşadığımız olayların her seyri, bize hizmet etsin. Şer gibi

görünen, bir bilebilsen, sana öyle Hayırlar zuhur eder ki, öyle

Hayırlara sebebiyet gösterir ki, sen onların ne olduğunu,

yaşadığın olayda anlarsın.

Önceleri istemiyordun, böyle bir şeyi beklemiyordun,

iyi ki de olmuş dediğiniz hiç olmaz mı? Elbette olur. O halde,

Hayrı şerri veren Allah’ım, O bilir. Endişelere girmeyin. Her işe,

her gidişe, her gelişe, öncelik hep Allah’ımındır, bunu iyi

belleyin.

Sordum, bunca gelenlere, ne kazandın, Dünya halinde.

Her biri dedi ki. Sadece günah teknesine girip çıktım. Bu

tekneden nasıl kurtuldun. Şimdi hangi haldesin. Dedim ki, beni

yaratan, beni benden iyi bilmez mi? Belki şer işlediğim, bana

Hayır getirecektir, onunda bir sebebi vardır diye, yine Allah’a

teslim ettim.

Sen bilemezsin, sen nesin ki, sen kimsin. Sadece

Allah’ımın üflediği nefessin142. Sana vücut veren, seni varlık

142 Hicr suresi, 29. Ayet : “Fe izâ sevveytuhu ve nefahtu fîhi min rûhî fekaû lehu sâcidîn”.

Türkçe açıklaması : “Onu düzenlediğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz

hemen onun için secdeye kapanın”.

Sayfa 320

eden, yüce Rabbime havalesin143. Allah’ım her halini, o evirip

çevirir, güzelden güzele, bazen şer’e takılır, seni şerle yüz

yüze getirir. Bakalım neyle dönecek bana. Orada bile isyan

yok, orada bile Hayıflanma yok. Eğer, bu yolun yolcusu isen,

her zaman, Allah’ıma boynun bükük olmalı. Dik olma, eğ

boynunu, tevazu mintanını giyin, öylece yürü.

Ben bilirim de deme. Hiçbir şeyi bilmem de deme144.

Sakin anlaşılır bir dille, hatta hal dili ile anlat onlara, hal dili ile

anlat. Dile gelirse sözler, münasip bir dille ilet onlara. Allah’ım

kandil yakma görevi verdi ise bir kuluna. O yüreklerdeki,

gönüllerdeki kandili tutuşturur. El’est de verdiği sözü, Dünya

halinde tatbike başlar. Allah’ıma emanet olunuz. La ilahe

illallah, Muhammed en Resulullah.

Boyun bük boyun, Allah’tan Kur’an ilmi isteyin. O sizin

kulağınıza üfler. Kendini öyle belli eder. Doğru dürüst olun. Ne

riya, ne Hayâ, bunlar zeval görmesin. Yürü dosdoğru yürü,

yürü ki işin kolaylansın, sözün dinlensin. Namın şanın, Hak

katından olsun, Allah’ım iyi hallerde bulunmazını hasip etsin.

En’am suresi, 102. Ayet : “Zâlikumullâhu rabbukum, lâ ilâhe illâ huve, hâliku kulli şey’in fa’budûh, ve huve alâ kulli şey’in vekîl”.

Türkçe açıklaması : “İşte Rabbiniz Allah budur, O’ndan başka ilâh yoktur. O her şeyi yaratır. Öyleyse O’na ibadet edin. O her şeye vekildir”.

Hud suresi, 123. Ayet : “Ve lillâhi gaybus semâvâti vel ardı ve ileyhi yurceul emru kulluhu fa’budhu ve tevekkel aleyh, ve mâ rabbuke bi gâfilin ammâ ta’melûn”.

Türkçe açıklaması : “Göklerin ve yerin gaybı Allah’ındır. Her iş O’na döndürülür. Öyle ise O’na kulluk et ve O’na güven. Rabbin yaptıklarınızdan gafil değildir.”

143 Zumer suresi, 62 ve 63. Ayetler : “Allahu hâliku kulli şey’in ve huve alâ kulli şey’in vekîl. Lehu makâlîdus semâvâti vel ard”.

Türkçe açıklaması : “Allah her şeyin yaratıcısıdır ve O her şeye vekildir. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur”.

144 Haşr suresi, 22. Ayet : “Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, âlimul gaybi veş şehâdeh, huver rahmânur rahîm”.

Türkçe açıklaması : “O öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Görülmeyeni de bilir, görüleni de bilir. O Rahman'dır, Rahîm'dir”.

Sayfa 321

Düzgün insan olmanızı nasip etsin. Önce insan olmayı bilelim.

Önce insan olmayı dileyelim. La ilahe illallah, Muhammed en

Resulullah.

- Gizli şirk dediniz, açıklar mısınız?

- O kadar çok gizli şirk, açık şirk var ki! Sizler bir

konu seçin, onun üzerinde, Allah’ın izni ile konuşalım. Allah’a

davet eden insanlardan örnek vereyim mi? Çok önemli. Şimdi,

köşede oturuyor, böyle bir zat düşünün, öyle giyinmiş, pullu

kaftanı, sakalı uzatmış, eline takmış yüzükleri, bir ahkam, bir

ahkam kesiyor ki, herkes el pençe divan karşısında, gelsin

yesin, gitsin yesin; para talep etsin; yerim dar geldi deyip,

birilerinden, yerinin büyütülmesini istesin. Allah rızası için

yapıyorum der ama kendi rızası ortada görülür, bu şirktir, bu

gizli şirktir. Her ne kadar istiyor gibi görünse de, içinde

beslediği niyet gizli şirktir, anladınız mı?. Yani para

karşılığında Allah’ın ilmi satıldıkça bu şirkin ta kendisi olur.

Ben bilirim, ben yaparım, ben ona bir bakayım, bir

okuyayım, bir şeyi kalmaz. Bu şirktir, sen nesin, kimsin. Sen

de muhtaçsın. Allah dururken, kulundan dilemek, Allah

dururken, kulundan beklemek, her ne olursa olsun şirktir.

Daha birçok, birçok şirkler vardır. Açık şirk. Bilmiyor da

yapıyorsanız, fark ettiğinizde, Allah’ım tövbe diyebiliyorsanız,

kurtuluş nasip olur inşallah. Ama hala ısrarla, ben şunu

yaptım, ben bunu yaptım demek, bu açık şirktir. Ben şunu

okudum, işlerim düzeldi. Ben bunu yaptım, şu kadar dua

okudum, işlerim düzeldi. Allah onu iş düzeltmek için indirmedi

o ayetini! Anladınız mı? Bu nispettedir şirkler.

Peygamberimizin en çok korktuğu haldir, günahtır, vebaldir

“çok gizli açık şirklere batıp batıp çıkacaklar ümmetim”

demiştir.

Şu yaşadığınız ülkede yaşananlar, şirkin delili, ispatıdır.

Hüküm yürütmek, sana öyle bir hüküm verilmedi ise ahkâm

kesmek, şirktir. Herkes boyunun ölçüsünü almalı. Hacmi

kadar, yer bulup oturmalı, istidat, kabiliyeti kadar, eyvallah.

Sayfa 322

Sen iste, Rabbim verir. Çünkü Hayra dayalı isteklerdir

bunlar. Ama hiçbir istidat kabiliyet geliştirilip bir şey

üretilmemiş, elin, onun bunun cebinde, niyette, ben, ben, ben,

işte şirk! Allah bunlardan hepimizi korusun, yanlış yapılan

hesaplardan, cümle Muhammed ümmenitini korusun.

Allah’ım bir lokmayı haramsız yedirmeyi nasip et.

Allah’ım kimseyi bir lokmaya muhtaç etme. Yanlızlık, yalnız

kaldım, kimsem yok demek, şirk! Sen yalnız değilsin, seni

koruyan, bir sürü ordular var, melekler var. Önce Rabbin var.

Bu sana yetmiyor mu? İşte olayı kuldan beklemek. Yalnızlığını

giderecek kulları beklemek, bunların her biri şirktir. Bundan

korunun, Rabbime emanet olun. La ilahe illallah, Muhammed

en Resulullah.

- Bazen Hayra yönelik işlerde şüpheler oluşuyor,

onlar da bu sınıfa mı girmektedir ?

- Şimdi eğer, kapına geldi, onu mutlaka geri

çevirmeyin. Bak geri çevirmeyin. Neden? Onun hangi fiilde,

hangi niyette gezindiğini bir tek Allah bilir. Kimse para

dilenmek istemez. Birbirinizden alabilir, isteyebilirsiniz, bunlar

tamam. Ama kapı kapı dolaşıp, bu ayıbın içinde olmak, Allah

sınav açar, O’nun kim olduğunu bilmeden, boş ver demeyin.

Unutmayın bu sözümü. Boş ver demeyin.

Hayırlarda, hiç içinize, eğer Hayır niyeti ile bir fiil

işleniyorsa, şüphe edeceksen, o Hayrı hemen durdur. Hemen

durdur. Yapmaman senin için daha Hayırlıdır. Yapmaman

senin için daha Hayırlıdır. Sen içini bozmuyor isen, senin

içinde kırıntı kadar, şüphe oluşmuyorsa, onu barındırmıyorsan,

hiç düşünme, tıka kulağını yap. Ama ufacık bir, kırıntı kadar,

bakın ayrıntılar çok önemli, onlardan kırıntı kadar, bir şüphe

oluştu ise, o Hayrı durdurmanız, yapmanızdan daha Hayırlıdır.

- Ehli Beyt’ten yardım istemek şirk mi?

Sayfa 323

- Allah dururken, Ehlibeyt ’te kul. O da Allah’a

muhtaç. Şimdi, yardım et, yetiş, vazifelidir. Eyvallah.

Vazifelidir diyorum. Vazifesi olmazsa onları rahatsız etmek çok

günahtır. Sadece vazifeli olan, yani, yeryüzünde bulunan, öyle

çok insan-i kâmil’ler var ki, birle ikiyle sınırlı değil. İsteyin

ama ne olur önce Allah deyin. Allah’ın hiç adı anılmamışken,

yetiş Ali, yetiş Gavs-ı Azam, yetiş Ebubekir, yetiş Hz. Ömer,

yetiş Osman, yetiş Hacı Bektaş-i Veli demek olmaz. Önce Allah.

Allah’ımın izni ile yetiş Ya Ali. Onun iznini mutlaka talep edin.

- Neden ve niçin sorulmaz değil mi?

- Tabii ki… Allah’ın işine karışmak. O nedenini biliyor.

Bizim bilmemize gerek var mı? Mutlaka kulunun Hayrınadır.

Kâinatın Hayrınadır. Neden niçin… İşte, yani, burda da çok

dikkat etmeli, konuşurken sözlerimizi, ölçüp biçmeliyiz.

Hatalardan korunmak adına, çok dikkat etmeliyiz. Neden

Allah’ım yaşıyoruz bunları, Yok, böyle bir şey. Yaşanması

gerektiği için, yazıda, ezelde bu mevcut.

- O zaman sürekli şirk içinde yaşıyoruz farkına

varmadan. Allah’ın affetmediği günahların başında şirk

geliyor. O zaman, biz bu dünyada şirkten hiç çıkamıyoruz.

- Nedeni yok, niçini yok. Allah’ım bir kuluna kurtuluş

emri yani, kulunu kurtarmak için izin verdi ve o kuluna, ilahi

planda takdir buyurdu ise, onun oluşumu için, neleri kendi

üzerinden atacak, neleri sebep kılacak ve bunları atması için

neler yapacak. Bunlar öyle ayrıntılı şeyler ki, bir düşünürsen

öfkelenir kızarsın, yok böyle bir şey dersin, ama böyle, işin

gerçeği bu.

Bazen kelle verilir, neyi istediysen, neyin altına evet

deyip imzanı attı isen, yaşamak zorundasın. Yaşamak

istemediğimiz için diye düşündüğümüzde, birçok

olumsuzluklarla burun buruna geliyoruz. Evet beyefendi,

Sayfa 324

Nasuh tövbesi145. Sorgusuz sualsiz, “Allah, tövbe

estağfurullah”. Günahım var veya yok. Tam teslimiyet içinde

yapılan her tövbe, en mükemmel tövbedir.

- Nasuh Tövbesi nedir ?

- Hiç karşılığı olmadan yapılan tövbedir. Sadece

Allah’a teslimiyet içinde, her hatadan, her şeyden, kendini

korumuş, velinin tövbesidir. Hala tövbe eder. Sormadan,

bunun karşılığı, bu günahımın karşılığı sevap var mı? Çok özel

bir durumdur bu oğul.

Eyvallah, eyvallah, La ilahe illallah, Muhammed en

Resulullah. Evet, sohbet ediniz. Konuşun. Her şeyi çok açık,

sorun, öğrenin, okuyun, yazın. Çok önemli bilgilerdir bunlar.

Allah’ım rahmeti ile yıkasın cümle Muhammet ümmetini.

Allah’ım, senden geldik, seninle bir olalım, cümlemiz,

seninle sana dönelim Allah’ım. Bu edindiğimiz liyakati

bozmadan, Allah’ım her şeyin bizim Hayrımıza döndüğünü

bilerek, isyan etmeden, sana dönelim Allah’ım.

Sen bizi gözeten, sen bizi bilen, sen bizlerin seslerini

duyan yüce Rabbim. Sana ne kadar şükretsek ve kadar secde

etsek azdır Allah’ım. Sen bizim Rabbimizsin, bizleri koru,

gözet. Sana iltica ediyoruz Allah’ım, senden başka hiçbir

müracaat edeceğimiz kapı yok Allah’ım. Sen o kapıdan bizleri

geri çevirme, sana layık kul olmayı nasip et Allah’ım.

145 Tahrim suresi, 8. Ayet : “Yâ eyyuhellezîne âmenû tûbû ilâllâhi tevbeten nasûhâ, asâ rabbukum en yukeffire ankum seyyiâtikum ve yudhilekum cennâtin

tecrî min tahtihel enhâru, yevme lâ yuhzîllâhun nebiyye vellezîne âmenû meah(meahu), nûruhum yes'â beyne eydîhim ve bi eymânihim yekûlûne

rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vagfir lenâ, inneke alâ kulli şey'in kadîr”.

Türkçe açıklaması : “Ey iman edenler! Yürekten samimi bir tevbe ile Allah'a dönün.

Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere

koyar. O gün Allah Peygamber'i ve iman edip onunla beraber olanları rüsvay etmeyecek,

utandırmayacak. Nurları önlerinde ve sağlarında koşup parlayacak. Derler ki: "Ey

Rabbimiz! Nurumuzu tamamla ve bizi bağışla, şüphesiz ki sen her şeye kâdirsin”.

Sayfa 325

Hastalarımıza, tanıdığımız, tanımadığımız, toplantıda

olanların ve olmayanların, bütün yakınlarına ve arkadaşlarına,

kardeşlerine, hasta yakınlarına ve kendilerine, ruhen ve

bedenen şifa diliyorum, yine de sen bilirsin Allah’ım.

Daha bir çok dostlarımızın, yavrularımızın sağlık ve

sıhhatini sana emanet ediyoruz, sen onları koru ve gözet

Allah’ım. Olmayanı oldur Allah’ım. Tek istediğimiz senin

rahmetin Allah’ım.

Bize kullardan bir şey istememeyi öğretiyorsun, sen

bizi onlara muhtaç etme, sen bizleri kendi katına nasip et Ya

Rabbim. Sen büyüksün, sana sığındık, Hasta yakınlarının

işlerini, adın gibi Hayırlı kıl, şifalar ver onlara Allah’ım, ruhları

ve bedenleri şifa bulsun.

Sensin Rahim, sensin Kerim, güzel isim ve sıfatlarınla

sana yalvarıyoruz. Sen dualarımızı kabul et Allah’ım. Senin

rızan için duamızı Ehlibeyt ’e, Peygamber efendimize ve

Ehlibeyt ine, anasına babasına, gelmiş geçmişine ve

sahabelerine, 12 imam’a, Ya Rabbim, her birine selatu selam

olsun, senin rahmetin, selametin, selamın onların üzerine

olsun Ya Rabbim. Amin. Selatu selam olsun, Ehlibeyt ’imiz

hazır olsun Ya Rabbim.

Selam olsun, 10.10.2013

Selam olsun, birden geldik bire döneceğiz, ne takdir

edilmiş ise ona boyun eğip geldiğimiz yolu izleyeceğiz. Aldık

bizde verelim her suyun başından kaplarımızı Rabbimin izni ile

doldurmaya bakalım. O su, bu su demeden önce kaynağını

düşünelim. Gayret bizden olacak, seyri gayretimiz nispetinde

kendini gösterecek. Her hizmet bir niyet üzeredir, o niyeti kul

gönle koydu ise, amelinden de niyeti üstün gelecek.

Sayfa 326

Sev sev denilir, herkesi koşulsuz sevmek, karşılık

beklemeden o ilahi sevgiyi paylaşmak elbette güzel, ne var ki

sevgi okunduğunda öğrenilen bir olgu değildir. Sevgi sende

var olan sende inkişafa geçmeyi bekleyen ilahi emanettir. O

emanet, var eden her bir zerreye ondan bolca verdi. Onu da

bilerek kullanmayı, hatası olarak değil, atasının düşüncesi ile

sevgini bölmeyi, koşulsuz sevmeyi dilemelisin.

Gelecek günlerin gelecek yılların mutlak bir delili bir

serzenişi olacak. Öyle haller yaşanır ki, bu mecliste alınan bir

gün mutlak tezgâha konulur. Alıcısı bol olur ama önce şunu

çok iyi bilmeliyiz, alıcımız ehil olan olmayan da olur, onlara ne

gerekiyorsa vermeyi bilmelisiniz, sınıf farkından ötürü sakın

ola ayırmayın, bilgisizdir deyip de elinin tersi ile sakın itme,

onu hakir ve küçük görme. Her ne olursa olsun Rabbimin

eseridir diye bak. Ona öyle baktığında inanın içinizdeki sevgi

tohumları yeşerecektir.

Allah’ımın yarattığı her canlı sevgi ile büyür, sevgi ile

oluşur, sevgi ile bütünlüğü kurar, diyerek sözün özüne inelim.

Gayb erenleri şöyle der, ‘ilmi arif ol’ ilmi alıyorsun ariflikten bi

habersen sakın onu yük etme, Hazreti Ali den söz edilir, o

sırrın kendisi ise, o sırra vakıf olanın sohbetinde olun, sırdan

bi haber olanlarla sakın ola bu sırrı paylaşmayın.

Allah’ım onların ektiğini sizlere biçtirmeyi nasip etsin.

bu yol zor gibi görünse de aslında çok kolay bir yol, herkesi

koşulsuz sev yeter. Allahın bütün buyruklarına boynunu eğ,

yolunda yürü yeter, yol demek, Hazreti Ali demek, eyvallah,

buna yürekten katılırız, gönül de yoldur, gönle giren o yolu

takip etmiştir. Dil bazen çok coşar susmak bilmez, aşinayız

ama bir şey söylemeyiz, sadece konuşturan o ise bizde onu o

vesile ile dinleriz.

Sayfa 327

Ümmül kitaptır146 saklanan korunan, Kur’andan

bahsediyorum, ümmül kitap, nerede saklanır? Allah ın ilminde

levhi mahfuzda. Gün gece bunlarla olalım, gün gece ilahi

feyzine kucak açalım, gün gece gönül yapımıza göre ilahi

sırlara gönlümüzün kapısını açalım, Allah’ım öyle feyiz akıtır ki

o gönle yeter ki alıcısı bilinçli olsun, kabiliyetini geliştirsin, ne

istediğini bilsin, her olayın farkında olsun.

Güzel çirkin demedik yolun zorunu, kolayını seçmedik,

Rabbim kulunu yoluna göre değerlendirir. Seçicimiz O’dur,

öğreticimiz de O’dur, konuşan da O’dur, konuşturan da O’dur.

Onun için hiçbir şeyi kendimize mâl etmemeliyiz, hiçbir şeyi.

Çok derin sırları açmak isterim, kaldırabilir misiniz bunu

düşünürüm. Onun için uyanık olun, gönül dağarcığın neyi

alıyor ise onu veriyoruz.

Sevgi, sevgi önce sevgi, korkularınız sevginin önüne

geçmesin, önce sevin, önce sevin sonra da o sevgiye layık olur

muyum olamaz mıyım, korkular bunun için olmalı. Hayırdır

verilen Hayır söyletilen Hayır ile bu yolda yürütülen kullar

arasında olmamızı nasip et, ya Rabbim diyelim.

146 Ümmül Kitap : Kitabın aslı, esası ve anası Levh-i Mahfuz ve ilm-i İlahi manasında

kullanılan bir tabirdir.

Zuhruf suresi, 4. Ayet : “Ve innehu fî ummil kitâbi ledeynâ le alîyyun hakîm”.

Türkçe açıklaması : “O, katımızda bulunan Ana kitap'ta (Levh-i mahfuz'da) dır.

Yücedir, hikmet doludur.”.

Ra'd suresi, 39. Ayet : “Yemhûllâhu mâ yeşâu ve yusbit, ve indehu ummul kitâb”.

Türkçe açıklaması : “Allah dilediğini mahveder siler, dilediğini de sâbit kılar. Ana kitap

O’nun nezdindedir”.

Âli İmran suresi, 7. Ayet : “Râsihûne fîl ilmi yekûlûne âmennâ bihî, kullun min

indi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb”.

Türkçe açıklaması : “O’na inandık, hepsi Rabbimizin katındandır.” derler. Bunu ancak

akl-ı selim sahiplerinden başkası düşünüp anlamaz.”.

Taha suresi, 52. Ayet : “Kâle ilmuhâ inde rabbî fî kitâb, lâ yadıllu rabbî ve lâ yensâ”.

Türkçe açıklaması : “Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitaptadır. Benim Rabbim hata

etmez ve unutmaz.” dedi.

Sayfa 328

Oluşumunuz, uyumlanmanız Hak katındandır, nereye

çekiliyorsan yapınıza nispettedir. Gönül dağarcıklarınıza göre,

madem bilgiler akıtılır, o bilginin keşfi de kulun yapısına göre

verilir. Sen neyi istiyorsan, neyi öğrenmek için çaba sarf

ediyorsan, bir yığın o istediğini açacak eller vardır, söyletecek

diller vardır.

Onun için sağına yat Allah’ım böyle güzel bilgiler ile

faydalı ilimler ile beni meşgul et diye dua et ki, Allah senin

işini kolaylatır. Gecenin bir vaktinde kalkıp Allah için, şükür

Rabbim verdiğin bütün nimetler için, mana perdelerimizi derin

derin açman için, ilmimizi arifaneye çevirmemiz için, birçok

muhabbette oluşan halleri güzel değerlendirmem için ya

Rabbim. Biz muhtacız sen se müştaksın bize ne olur işlerimizi

adın gibi Hayırlı kıl ya Rabbim. Unutmayın bunu her an

tekrarlayın.

Dile verdik sözleri, duası ile açtık önce gönlü sonra

elleri. Öyle dualar geldi ki dile, kaldırdık baktık yüceye,

seyretti seyretmedi, gördü gördüğünü bilemedi demeden

içimize döndük, içimizdeki Allah’ımın bizlere bahşettiğini

seyrettik. Onunla tefekküre dalıp, “Hay Allah” zikrini gönül ile

tespih ettik. Hak ile halkta bir olmak, Hak ile yolu almak, Hak

ile Allah aşkı için dili söyletmek, her biri birbirinden güzeldir,

mutlak desteği alırsın, desteği önce Rabbim izin verir, o

desteği de sana verecek veliler hizmetine gelir. Mutlak bunu

çok iyi değerlendir, yalnız değilsin, desteksiz hiç değilsin.

Hayra vaad edilen Hayırlı günler adına o sizlere nasip

olmuştur. Siz o nasibe koştunuz, Rabbim de size bir sürü neyi

diliyorsanız, neyi öğrenmek istiyorsanız, onun seyrini

vermiştir. Bunu unutmayın, alış veriş karşılıklıdır, kul ve Hak,

bunu hiç unutmayın, ne verdiler ise şükürler olsun. Neyi

bizden aldılar ise Allah’ım senin sabrın olsun, neyi izinsiz

verdik ise senin katında gafur ismin ile affolsun. Neyi senin

bilmediğin değil bilemediğini biliyormuş gibi verdi isem

katından beni kovma Allah’ım.

Sayfa 329

Her şey Hak için halka hizmet için, her güzel şey ne

veriyorsan dönüş sanadır147, aslına rücu edecek dediğimiz olay

budur, sizin gününüzde buna yüzleşme dersiniz, biz de deriz ki

ne yaptın ne verdin, her şey sana geri dönüştedir. Yaşayarak

bilerek ve umut vaad ederek, hiçbir zaman umudunuzu

kesmeyerek Allaha duada bulunun.

Bugün çok farklı bakalım görebilecek misiniz. Öyle bir

sistem oluşturmuş ki yüce Rabbim, hiç aksaklık görülür mü

onda. Melekler onun hizmetinde hizmette eksiklik görülür mü

hiç. La ilahe illallah Muhammed en Resul ullah.

Orta yolu takip etmek nedir? Doğru yol.

Orta yol aslında sağ yoldur, soldan uzak sağ yoldur. O

sıratı müstakim kimin aracılığı ile kurulmuştur?

Peygamberimiz.

O yola kim davette bulunmuştur? Hz Ali.

Davet148 kimlere yapılır? Arayıcılara, İstidat ve

kabiliyetin o yolda gelişmiş olanlara.

Yoksa davet her kuluna yapılmaz, eğer o kulu da

davete icabet ederse, o Hak kulpuna sımsıkı sarılırsa, Allah

onu seçtiklerinin arasına sokar. Seçtiklerinin arasına da

147 Mumtehine suresi, 4. Ayet : “Rabbenâ aleyke tevekkelnâ ve ileyke enebnâ ve

ileykel masîr”. Türkçe açıklaması : "Ey Rabbimiz! Sana güvendik, sana yöneldik, dönüş sanadır."

148 Ra'd suresi, 36. Ayet : “Kul innemâ umirtu en a’budallâhe ve lâ uşrike bih, ileyhi ed’û ve ileyhi meâb”.

Türkçe açıklaması : “De ki: “Ben ancak Allah’a kulluk etmekle ve O’na ortak koşmamakla emrolundum. Ben ancak O’na çağırıyorum ve dönüşüm de ancak O’nadır.”

Mu'min suresi, 10. Ayet : “İnnellezîne keferû yunâdevne le maktullâhi ekberu min maktikum enfusekum iz tud’avne ilel îmâni fe tekfurun”. Türkçe açıklaması : “Kâfirlere şöyle seslenilir: "Allah'ın buğzu, sizin kendi kendinize

olan buğzunuzdan elbette daha büyüktür. Çünkü siz imana dâvet edilirdiniz de inkâr ederdiniz".

Sayfa 330

soktuğunda bir çok sınavlar açar, her oluşum her tekamül

seviyesinde belli bir yere geldiğinde, hemen bir sınavla

karşılaşır kul, istese de istemese de, çünkü Rabbim orada da

kulun gönlünü yoklar, ya kayar ya da sımsıkı hakkın ipine

sarılıp tutulup kalır, kopmamacasına.

Sınavlar her ne kadar mutlu gününde sevinçli anında,

her şey dört dörtlük iken, Allah’ım şükürler olsun dediğinde,

hemen bunları kaybedip çok kötü günlere, o sizin deyiminizle,

aslında o en güzel gündür bunu unutmayın, aynı hali, aynı

tavrı gösterebiliyor musun, işte o zaman doğru yolda

olduğunun ispatıdır.

Hazineler nerede bulunur? Viranelerde. Kulun

hazineleri nerede bulunur? Kırık kalplerde.

Kalp kırılmayınca hazine bulunmaz, o hazineden

kimsenin haberi olmaz. Allaha kırık kalp gerekir, kulunu

Rabbim kendine ayırdığında, peş peşe gelen sınavlara senin

tutumun ne olacak, işte onu sen belirleyeceksin.

Allahın verdiği her hali kabullendiğimizde, bir çirkinlik

geldiğinde de onu kabullenmeyi nasip etsin. Sabır ile yolunda

yürümeyi ve selam verin, gözünüzü açtığınızda taşına

toprağına, kurduna kuşuna hep selam.

Selam, Kahhar isminin önüne duran tek isimdir. Bunları

yavaş yavaş açmak istiyoruz, namazda selam veriyorsunuz,

önce sağınıza sonra solunuza. Ola ki kahhar ismi altında bir

felaket size koşarak geliyorsa, o verdiğin selam var ya, o onun

önünde dur diyor. Bakın çok önemli bunlar, çünkü Allahın

huzurundasın, bir musibet geliyor, kahhar ismi ile yakıp

yıkmak için, o verdiğin selam ona dur der.

Ama şimdi bir Rabbin sınavı var, bir de kul kendi fiilleri

ile işlediği ve karşılığında olan bir sınavı vardır. Bunları ayırt

etmelisin, ben nerede yanlış yaptım var ya, onu biraz derin

derin düşünmen gerekiyor. Onu hemen bulursun.

Sayfa 331

Allah’ım bu sınav benim kendi ellerimle ürettiğim sınav,

bir de bakıyorsun ki orada hiçbir şey yapmamışsın, onu da kul

bilir, Rabbim bu sınav senden bana dayanma gücü nasip et,

kabullenmeyi nasip et, bu sınavı selamet ile vermemi nasip et

demelisin. Namazda verdiğin selam, seni selamete çıkarır, bu

da bir ipucudur, kahhar ismi ile gelen hem dünyevi hem de

Allahın katında gelen kahhar isminin sınavıdır bu.

Burada hakikat ehlini de davet ediyor. Allah, Allah

derim, önce hakikati muhammediyi yaşayan kulları var ya

onların sınavları çok çetindir, tabii ki davet eder ama öyle

kolay değil o yüceye ulaşmak. İşte böyle inişlerle çıkışlarla

düşüş kalkışlarla onun gönlünü nazargahını yoklar, dayanıklı

olduğunu görürse bir elbise daha giydirilir. Üzerindeki çıkarılır

yeni bir elbise giydirilir takva elbisesi149, bu takva elbisesi

zaman zaman değişir, öyle haller yaşar ki o kulu, öyle bir an

gelir ki onda namaz bitmiş dilekler bitmiş bütün ibadetler,

Allah orada artık ona gerek duymaz, onda o olmuştur çünkü

anladınız mı? Rabbim o hali dilerim sizlere de yaşatsın, çok

güzel bir haldir onda o olmak, vahdeti vücuttur aslında

unutmayın.

Şimdi vahdeti vücut, o da bir ilimdir, ama çok derin bir

ilim, bunu yaşamamış bununla amel etmemiş kişiler ile bu

vahdeti vücut, vacip ül vücut, bunların sohbetlerini bile

yapmak haramdır. Ehil olmayana haramdır, bunları önce kul

yaşayacak, ondan sonra yaşamaya layık olan dostlar bu ilmi

yavaş yavaş zikredecek ama ne olursa olsun dediğimiz gibi

ilmine arif olmalı, ilmine arif oldun mu, sadece oku yazılardan

ibaret sende bir şey oluşturmuyorsa senin sohbetinde

dinlenmez karşındakini de hiçbir zuhura getiremezsin. Kitap

149 A'raf suresi, 26. Ayet : “Yâ benî âdeme kad enzelnâ aleykum libâsen yuvârî

sev’âtikum ve rîşâ ve libâsut takvâ zâlike hayr, zâlike min âyâtillâhi leallehum yezzekkerûn”.

Türkçe açıklaması : “Ey Âdemoğulları! Size utanç yerlerinizi örtecek bir elbise ve bir de

süs elbisesi indirdik. Takvâ elbisesi ise bunlardan daha hayırlıdır. Bunlar Allah’ın

âyetlerindendir. Belki düşünüp ibret alırlar”.

Sayfa 332

ilmi değil kalp ilmi gerekir. Her birinizde bu ilim mevcut, biraz

kulak verin gönlünüzü açın onu davet edin, bak neler oluyor.

Namaz mutlaka kılınmalı, o namaz sevgisi o öyle bir sevgi ki,

ondan gafil olmayın, eyvallah.

Selam olsun, ağacın köküne iyi bakmalı, meyvesine

ondan sonra sahip çıkmalı, kök neyi alırsa meyvede o oluşur.

Hay dedik geldik sofraya, ilahi kelamların bulunduğu mekâna.

Birçok zaruretlerin kulların üzerindeki oluşumuna, sebep

olduğu bilmeli. Zaruretten geçmeyen kul, bu ilahi bilgilerden

mahrum olur, o ilahi bilgileri aldığında da gönlü uyandırmaz

uykuda kalır.

Kibar kelam Hakkın muradıdır, bunda çok önemli

dersler vardır. Hay zikridir gönülleri uyandıran, Hakka

vuslattır bu kelamı duyan. Ne güzelmiş ne güzel demişler

deme, dediler demelisin, öyle yakınlık kur ki ne dediklerine

vakıf olabilesin.

Evet sevgi dedik, sevginin birçok mertebelerini vermek

istedik, sevgi duyduğun her şeyde sana bir davetiye var bunu

çok iyi belle. Neyi çok seviyorsan oraya çekilir gidersin, gönlün

meyleder ona. Sevginin zuhuru mükemmelliktir aslında, geri

dönüşümü yine sevgi ile olur sana.

Nefret, sevgisizlik, gönülleri uyandırmaz, kalp

katılığıdır, delili ise zuhura çıkmamış mevcudiyet bulmamış

kelamdır, sadece kelamdan ibarettir. Neyi veriyorsan ver

sevgiyle ver, neyi alıyorsan al, sadece sevgi alayım derken

sevgisizliğini ortaya koyma, sevgi veriyorsan alabilir miyim

diye de düşünme, mutlak geri dönüştedir sana.

Ayağın Hak yolunda ise, gönlün ondan uzak ise, hangisi

acaba sınav açar kendi kendine. Gönle mi uymalı, yoksa ayağa

mı? Bunda karar verecek kimdir şimdi size soruyorum? Önce

akıl devreye girer, gönül de süzgeçten geçer, hangisi bana

aydın kişiler ile muhabbeti kurduracaksa onun kararını yine

gönül onaylar.

Sayfa 333

Akıl bir yere kadar, ama ne olursa olsun gönül onlardan

aldığını teraziye kor, süzgeçten geçirir. Sen zannetme ki her

şey olup biter, bedeninden bi haber, ruhundan bi habersin,

bunların hepsinin sana göstereceği ilahi sırlar vardır. Biraz

kulağını açarsan gönül kapını da hep açık tutarsan, oraya

girecek konukları ağırlarsın, o kapandığında ne konuk gelir, ne

sevgi sunulur sana.

Allah’ım her birinizi murat içre yaşatsın, Allah’ım her

birinizi, Allahın iradesinde gizli olan sizlere aşikar olsun o

yolda yürüyün, hakikatin mazhariyetine bürünün, onun isim ve

sıfatlarıyla iç içe olun, o ilmi çözecek öyle akıl gerekir ki çok

uyanık olun, sen onun ne olduğunu bilebilsen, işte Rabbimin

kendini bilen Rabbini bilir dediği de budur.

O hangi devrede çıkıyor, hangi devrede nelerin

oluşumu nelerin bozuluşu oluyor, bu idrake sımsıkı

sarıldığında, o sana tek tek açılır. Kolay lokma değildir

görünürde ama onun lezzeti hiçbir nimette mevcut değildir. O

lezzeti duymalısınız, Kuran ile iç içe yaşamalısınız, ne olursa

ne verirsek verelim, önce Hak kitabını okuyup anlamaya

çalışalım, her birinin mertebesi var, her birinin ayrı sırrı var,

inkişafınız nispetinde açılacak, Allah’ım dilediğinin kulağına o

Kuran ayetlerini üfleyecek bunu sabırla bekleyin o hazırlığı

yapın. La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Allah’ım, bana her türlü meşakkate dayanma gücü ver,

ilahi ilminden gönlüme sun, sana açtım ellerimi, zikrinle

hemhal olmamı nasipdar eyle, dilimden şu düğümü çöz ki,

sözümü anlasınlar, manadan konuşmayı nasip et, dinleyenleri

de senin katında bol et ya Rabbim. Nefsi sınavlardan

oluşumumuz için bize yardım et ya Rabbim. Şeytanın

tuzağından sana sığındık Rabbim, sen bizleri koru, gelecek

günlerimiz için Hayırlar vaad edilen güzel günlere, eşlik

etmemizi, tanıklık etmemizi, nasip et Allah’ım, Amin.

Sayfa 334

Fesatları, kötüleri, ne olur etrafımızdan uzak tut, ve

bizlere dayanma gücü ver Allah’ım.

Allah’ım hasta bedenlere acil şifalar, şafi Kafi isminle

yardım et ya Rabbim, yine de sen bilirsin Allah’ım. Önce

ruhların, sonra bedenlerin şifa bulmasını nasip et. Hayır da,

şer de senden Allah’ım, ne olur işlerimizi kolay kıl, güzel

Allah’ım, imanın altı şartını dilimize tespih, gönlümüze

kazınmasını nasip et Allah’ım. Huzuruna geldiğimiz zaman

yüzlerimizi ak pak et. Kapkara karartma ya Rabbim. Amel

defterimizin sağ taraftan150 verilmesini sen nasip et, şaşırtma

şeytana uydurtma, son anımızda imanımızdan bizleri mahrum

etme Allah’ım, Amin.

- Sevginin mertebeleri içi neler söyleyebilirsiniz ?

- Sevginin mertebeleri sayılamayacak kadar çok, o kadar çok ki. Şöyle düşünün, anne sevgisi, baba sevgisi, çocuk sevgisi, komşu sevgisi, arkadaş sevgisi, eş sevgisi, para sevgisi o kadar çok ki, hangi birini söyleyeyim. Bu çokluğun içinde sen o dengeyi kurabiliyorsan herkesi olduğu gibi kabul edebiliyorsan, hep koşulsuz sevgiyi onlara mı bunlara mı kimlere verebileceğini ayırt edebiliyorsan, sevginin senin

içinde olduğunu hiç unutma.

Yoğun sevgi koşulsuz sevgi altına mı verilir yoksa Allaha’mı verilir? İşte bunları bir yere yaz, hepinizin yazmasını istiyorum, karşılığında da o sevginin dengesini nasıl kurabileceğinizi düşünün mutlaka yardım destek gelir bunu da unutmayın. Sevginin mertebeleri çok, ölçüleri de çok, azı karar

150 Beled suresi, 12-20. Ayetler : “Ve mâ edrâke mel akabeh. Fekku rekabetin. Ev ıt’âmun fî yevmin zî mesgabeh. Yetîmen zâ makrabeh. Ev miskînen zâ

metrabeh. Summe kâne minellezîne âmenû ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil merhame. Ulâike ashâbul meymeneh. Vellezîne keferû bi âyâtinâ hum ashâbul meş’emeh.Aleyhim nârun mu’sadeh”.

Türkçe açıklaması : “Sarp geçidin ne olduğunu bilir misin? Köle azad etmektir.Veya (kıtlık gibi) açlık duyulan bir günde yemek yedirmektir.Hısım sayılan bir yetime. Yahut da

yere serilmiş (bitkin, kimsesiz) bir yoksula. Sonra iman edenlerden olmak, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır. İşte bunlar sağ tarafta yerlerini alan sağın adamlarıdır. Âyetlerimizi inkâr edenler ise, işte

onlar sol tarafta yerlerini alan solun adamlarıdır. Üzerlerine kapıları kapanmış bir ateş vardır.”

Sayfa 335

çoğu zarar deme, sevgi sevgidir, zarar diye vermediğin sevgiyi

inadına ver, zarar değil yarar görürsün.

Yaşayacaksın da, yaşatacaksın da, bunda hiç şüphe yok, sen yaşamıyorsan bu sadece sevgi ile sınırlı değil. Bir çok bilgiler verilir, bir çok ama sadece dilde verilir, bilgiyi veren kişi halde hiçbir şey zuhur etmemiş ise, ondan alınan bilgiler bile tesir etmez.

Önce o bilgileri veren kişi yaşamalı, birçok sınavlardan geçirildiğinde öf demeden sımsıkı sarılmalı, onun vereceği ilim, bilgi her hal sevgi mutlak yerini bulur ve orada güzel güzel sevgi tohumları ekilir. Onlar da yeşerir filizlenir bize o sevgi ile geri döner. Bu kadar basit, ve bunları konuşurken de düşünürken de öyle bir kalpte yumuşaklık hâsıl olur ki bunu sizde fark edeceksiniz. O sükûnu sana veren kimdir, sevgiyi sana veren Allah tarafındandır.

- Karşılıksız sevgi insanlara veriliyor, koşulsuz sevgi de tek Allaha verilen sevgi, doğru değil mi?

- Şimdi koşulsuz sevgi de verilir, evladına koşullu mu

sevgi veriyorsun? Hayır, o bana bakacak o beni besleyecek, o bana her fırsatta yardıma koşacak, ben onun için onu çok seviyorum mu diyeceksin? Hayır. Bu dostlar için de geçerlidir, öncelik her zaman bizi var edenin, yüce Rabbimizedir, peygamberimedir, Ehlibeyt inedir koşulsuz sevgi, ondan sonra bütün eşine dostuna hiç karşılık beklemeden verilen sevgi var ya, o sevginin tohumları ekilir, dediğim gibi yine sana gülerek kendini gösterir.

- Hiç görmese bile son nefesinde sana bir gülse o sana yeter.

- Sevgi duyduğun her şeyde bir davet veya

zaaflardan mı bahsediliyor anlayamadım?

- Hayır, o davetiye mutlaka sevgi verdiğin kişiyedir. Ancak, burada yine ayırd etmeniz gereken mana ile madde var. Anladınız mı? Sen maddeye verirsen ver, sonu olmayan şey, yani sonu yok, gelip geçici ama manaya yöneldiğinde,

Sayfa 336

sevgiyi oraya verdiğinde mutlaka oradan sana bir davetiye

gelir. Anladınız mı? Manadan mutlaka sana davetiye gönderilir.

- Ama sevginin içinde biraz da madde yok mu ? - Şimdi onu sen ayıracaksın sevgi ayrıdır, taparcasına

sevmek ayrıdır, sımsıkı sarılmak, param bitmesin onu çok seviyorum bütün evin içinde dolaş o parayı saklayacak yer bulamazsın, işte bu eğreti dünya dedikleri bu, dengeyi siz kuracaksınız çünkü bomboş değilsiniz. Öyle donanım mevcut ki onların bilinci sizlerde mevcut, onları devreye çıkarın böyle düşünün.

- Arındıramıyoruz ki bu dünya Hayatından kendimizi, - Biraz yaklaşın oturup boş zamanlarınızda usul usul

tefekkür yapın ama o tefekküre bile hazırlanın. Namaza hazırlık yapar gibi.

Hepinizi Allah’ım rahmeti ile yıkasın, göçenleriniz

burada, şu emekler boşa gitmesin ya Rabbim. Allah’ım inşallah

her şey yerini bulur, taşlar yerine oturur. Amin.

Selam olsun, 25.10.2013

Selam olsun, al kalemi eline, alâ de, yaz yücenin emri

ile. Senden mi benden mi demeden önünde eğil, önce sevgi

sonra tam bir teslimiyet ile. Her şey onun zatına münhasır,

dilediği her şeyi kün ile oluşturan, kulu da besmele ile

oluşturan, bütünlük içinde Rabbi ile kul arasındaki alış veriş

mutlak kendini gizleyerek, ismi ile sıfatı ile sergilenerek kula

yansıması ile adına tecelli dedirtecek hakikat bilgilerinden

oluşur.

Her işte, her yeni bir oluşta veya olmasını istediğin, her

ne olursa olsun besmele kulun iradesinde zuhur bulur.

Hastalar için zikrettiğiniz besmele-i şerifi çoğaltın ama hiç

bırakmayın.

Sayfa 337

Ne gelir ne gider, sende ne olması gerekiyorsa o sana

gelir ister kabul et, ister etme, gerçek hakikat bilicine sahip

isen, her verdiğini her ondan geleni kabul edersin. Boyun

büker sineye çekersin, senden de her neyi alacaksa alır. Dur

desen de durmaz ki, sende fazla olanı seni zor durumlara

sokacak seni senden alacak, seni birçok hataların peşinde

koşturacak, sende ne fazla ise onları tek tek alır. Bununda

sorgusunu etme, neden deme, Allah de yeter.

Kelime-i tevhit ilk aşaması, dediğiniz gibi şeriat ilk

adımdır, ilk mertebeye adım atıştır. O dildedir, birde var ki her

zerre o tevhidin içinde var olmuş ve onda yok olmuştur, onda

kaybolursun biri avam diğeri havas ilmidir. Bunlar önce

avamın dediği gibi avamın zikrettiği gibi yapılır, öyle alışkanlık

haline gelir ki zerreler ve hücreler ona arif olur, onunla uyum

içine girilir, alışkanlık sonra oluşa geçer. Sen ağzını açmasan

da dudağını oynatmasan da kelime-i tevhidi yaşayarak zikrini

eda edersin.

Her dönüş ondan onadır. O dönüşün içinde bir zerre

olduğunu unutma. O öyle bir zerredir ki hem yok hem var,

nasıl yok nasıl var deme, özünde varsın, bedende yoksun. Bu

iştiyak ile yaklaş seni yaradana. Öyle sev, öyle sev ki onu

coşsun bütün zerrelerin, öyle bir coşku yaratır ki Allah der de

inletirsin ortalığı, o Haykırış içten gelir, sade dönüp Allah

demenle o aşk yaşanmaz, mutlak coşku oluşturması gerekir. O

coşkuyu da ufacık bir kelime senin içindeki zerreleri

düşünceleri harekete geçirir.

Çoşkuyla andıkça paramparça olur, dilim söylemez

gözüm görmez kulağım duymaz. Ben sadece hakikatin bir

zerresiyim, ben onda o olmuşum.

Latif lütuftur aslında, kesif kahırdır unutmayın, ikisi bir

perdedir, o perdelerin ne zaman sizden çekilmesini, ne zaman

size o perdeler örtülmesini, kendi hareket ve davranışlarınızla

belirleyebilirsiniz. Gerçeğe dönüş elbette her ne kadar kolay

Sayfa 338

deniliyorsa da kolay değildir. Ufacık ufacık ayrıntılara bir bak,

her şey tam mı, tamamlanmış mı yoksa tamamlanmamış mı?

Öyle engel teşkil eder ki aradığını bulamaz daima

uzaklaştırırsın kendinden. Oysa sana o kadar yakın ki o kadar

yakın, onu sev, onula ülfet eyle, tefekküre dal da onunla

muhabbet eyle.

Konuşan sen misin, dinleyen sen misin onları seyreden

sen misin? Sor bak kendine, her şeyi gönül gözü ile

seyredersin, onun yansımasıyla kafa gözün görür, basiret

sahipleri bunu çok iyi değerlendirir. Ruhtan görür ruhtan

konuşursun, yoksa bedeninde, varlık elbisende hiçbir hüner

yok bunu bilmelisin. Kabiliyet, marifet hakikat hep onda zuhur

etmiş, seni ayakta tutan tek güç tek enerji onu korumayı

bilmeli, onu üzecek her halden beri tutmalı.

Kalın kalın perdeler bitmek bilmeyen örülen duvarlar.

Onu ne kadar zor ne kadar sıkıntılı bir hale soktuğunuzu

unutmayın. Hangi davranışlarımız onu bu kadar sıkıntıya sokar

dediğinizde? Her düşünceden kendine bir paye çıkar, nefisten

mi özden mi gelir onu çok iyi belle.

Sende öfkemi oluşur, hoşluk mu oluşur buradan çıkar

dersini gafil olma, dedik ya hakikat ilmine arif olmak gerekir.

Velilerin hallerini örnek almak gerek, üryan geldik üryan

gideriz. Bu dünyadan eli boş döneriz, sadece kefemize

hakikatten ne kazandık ise onu götürürüz. Hani emanet

denildiğinde o emanete riayet edip bizi var edene sunmalıyız.

Allah’ım her birinizi bu hakikatin yolunda dost eylesin.

İçinizde kurduğunuz birçok savaşları bitirtmek ve barış

için Hakka ulaşmayı nasip etsin. Dünyevi ve uhrevi işlerinizde

Rabbim daima yardımcı güç göndersin. Hakikat bilgilerinin tam

bir inanış ile iman ile gitmeyi ondan feyiz almayı, onunla

yürüyüp onunla konuşup onunla görüp duymayı nasip etsin.

Sayfa 339

Sen seni bilmelisin nasıl bilinir dersen, sen kendini onu

sevdiğin kadar bilebilirsin, o sevilmedikçe Resulünün yolu

izlenmedikçe sen kendinde oluşları bilemezsin, göremezsin.

Hacı Bektaş Veli’dir, sözün özünü vermiş dersleri

yüklemiştir. Bunda beis yok, izin ile gelir izin ile gider. Seyri

sefer eder bakar gözler sizleri, dersi verdi seven öğrencileri.

Ne haller oluşacak hangi mintan çıkıp hangi mintan sırta

konulacak diye izler sizleri.

Sıkıntılı haller yaşanır, hastalıkların çoğaldığı görülür,

ayı güneşi devreye sokarsınız, hepsi Allah’ımın ol

dediğindendir, o kullarından hiç ayrı değil. Bazen hastalıklar

lütuftur, bunu unutmayın bunlar hep verilir, o kul lütfu Hak

etmiştir ondan kahırları alıp götürür, neyle götürür çektiği

acıyla ama bunu herkes anlamaz onun içindir ehil olanla

sohbet kurulmalı, ehil olmayandan yük alınır yük verilir.

Sözüm savunmasızdır, coştu mu gönül söyler savurur

sözleri rüzgâr misali estirir uçurur gönülleri. Kaynak bilinir

kaynağından gelen isteyenlere verilir, istemeyen olursa

gönüllerden silinip atılır. Bunu unutmayın hep akılda tutun,

her şey Allah’ımın izni iledir, her ne veriliyor ise karışıklık

demeden boyun bükmeli, Allah’ıma tam bir teslimiyet içinde

bulunmalı, olumsuzluk diye bir şey yok, mutlak kulun

Hayrınadır bu bilinmeli.

Kalem elde yazılacak, sözler gelir ise dostlara

sunulacak, bir değil binlere çıkılacak. Üç beş kişi de olsanız,

yazılar kimlere nasip olacak bunu düşünün, oluyor da,

verilenler alınıyor da, yeter ki Kuran’ın önüne geçmesin, Kuran

ilmi ile donanın, bunlar da size ek ders olsun. Allah’ıma

emanet olunuz.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah. Hastalarımız

için dua edelim, onların iyileşmeleri için ruhsal ve bedensel

şifada bulunalım. La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.

Sayfa 340

Allah’ım senden geldik, seninle bir olalım, seninle sana

dönelim Allah’ım. Hem fiillerimize hem de niyetlerimize uygun

yaşıyoruz Allah’ım, sen o niyetlerimizde doğruluk payının

daima çok olmasını nasip et. Sana yönelik işlerimizi sana

yönelik hizmetlerimizi adın gibi pak ve temiz eyle Allah’ım.

Düşüncelerimizi her ne kadar toparlıyorsak da, ufacık

şeyleri gözden kaçırıyoruz, sen bizlerin günahlarını affet, sana

geliyoruz sende seninle sohbet etmek istiyoruz, bizi muvaffak

eyle ya Rabbim. Başarımızı Hak yolunda hizmetlerimizi Hak

yolunda verilen bütün dersleri layıkı ile yapmamızı, senin

hükmün gereğince yaşamamızı nasip eyle Allah’ım. Evlerinde

sıkıntı içinde yaşayan bütün kardeşlerimize Allah’ım senin

kudretin senin iradenle Allah’ım senin Hayat sıfatınla, Allah’ım

sen onları nasiplendir. Şafi ve Kafi isminle nasiplendir

Allah’ım. Hasbin Allah ve ni mel vekil(3)

Ya Rabbim sana sığındık sen her şeye vekilsin,

vekilimiz sensin Allah’ım, dünya işlerimizi adın gibi Hayırla,

borçlarımızdan kurtar bizi ya Rabbim. Önce onu kurtarmak için

imkanlar nasip eyle Allah’ım sana sığınıyoruz, sana

sığınıyoruz, senden yardım diliyoruz Allah’ım. Ehlibeyt aşkına

dünya ve ahiret işlerimizi adın gibi Hayırlı kıl ya Rabbim. Güç

kuvvet ihsan eyle amin, amin.

Dost meclisine gelirler gülden deste yapmış bizlere

hediye getirirler. Dostun sözü ile çıktık murat üzere, bir nebze

nazar edelim dedik, gözleri açık bizi seyredenlere.

Allah’ıma emanet olunuz, bugün hastaların her birine

dualar edildi, Allah hepinizden razı olsun hastalarla görüşün

konuşun iyi haberlerini alın inşallah.

Gönül sayfanı çevir ki bu şifayı direk alabilesin, gönül

sayfasını açmazsan şifadan nasiplenemezsin. İllaki açacaksın

illaki oraya yazılar yazılacak, yazılar yazılırsa şifa olacak.

Sayfa 341

İki kişiden selam alındı. Yeni bir sayfa açıp ilk işiniz

sevgiyi çalışmak. Ama öyle bir sevgi ki yalnız beşeri sevgi

değil istenilen, ilahi sevgi, hakikatin sevgisi, Allah Muhammed

sevgisi, onunla birlikte sahabe sevgisi, Ehlibeyt sevgisi, hepsi

o bütünün içinde.

Kediyi sev, köpeği sev, yılanı çiyanı sev, böceği, kurdu,

kuşu sev, her birinin oluşumu farklı farklı onların da alemleri

farklı. Her birini o sevginin içine sokabiliyorsan, o sevgide

koruyabiliyorsan, işte tevhit151. Başka bir şey arama.

Tevhit yolu Muhammed yoludur, Ehlibeyt yoludur, her

zerreniz hücreleriniz, Allah aşkı ile coşmalı. Çoşsun Kurandan

küçücük bir ayet okuyunca seni coşkuya getirebiliyorsa, oraya

Allah aşkından tohumu serpmiştir unutma. Bir tohum

düşmüştür oraya.

Çok varlık sevdasında olanların isyanları çok büyüktür,

benim benim her şey benim, ‘benim’ le mutlu olan insan, varlık

perdesinden kurtulamayan insandır, bunları red mi edeceğiz?

Hayır daha çok kucak açmalıyız, bu ne zaman oluşacak, kimi

burada, kimi de orada bulacak. Dilerim ki herkes bu teknede

neyi bulacaksa bulsun, bu günah teknesinde.

İşte sıratı müstakim bu dünyada kuruluyor, kimler

kuruyor? Allah’ın tuttuğu, onun uzattığı hakikatin ipine

sarılanlar kuruyor. Burada yürüyeceksin, kâh düşecek, kâh

kalkacak, kâh geri gidecek, kâh bir adım önde gideceksin ama

ilk köprü burada.

Nereye götürecek seni? Menzile, hedeflediğin menzile,

menzilin dışında bir menzil yok, bir tek menzil var, bir tek

merkez var o merkeze götürecek, onun için bu yolculuğu layığı

ile yapmamızı Rabbim nasip etsin. Nasipdar olan kullarından

151 Tevhit : “La ilahe illallah” cümlesi ile ifade edilen Allah’tan başka ilahları

reddedip, ilah olarak yalnızca O'nu kabul etmek manasına gelir. İslam'a girişin anahtarı olarak kabul edilir.

Sayfa 342

eğlesin. Hakikat ilminin bilgisini zevkini iştiyakını bolca nasip

etsin. Bedenler gaflet içinde olmasın.

Gaflet perdelerini yırtıp atmak gerek, özü meydana

sermek gerek, öz meydana serildikçe kim ne derse desin

duymaz kulağın, görmez gözün, hata aramazsın kimsede,

aradığın bir tek mevcudiyet vardır, atağ, büyüklük, ala, işte

hakikatin sır perdesi bu perdenin arkasındadır. O perdeleri

çekin önünüzden, öz çıksın meydana özde var olan Allah’ımın

bahşettiğidir kuluna, kendinden bir parçadır. Derler ya Allahlık

insan o hale gelebilmek her yiğidin harcı değil, Allah lık

olabilmeliyiz. Eyvallah dostum eyvallah. La ilahe illallah

Muhammed en Resulullah,

Artsın eksilmesin, çoğalsın ama bitmesin, zikredilsin

ama küstürmesin, yardım eli uzanır, onu cümlenizin tutmasını

nasip etsin. Size hediyedir bu, bir söyleyin on işitin.

Hatası var diye onu ayrı yere koymayın, bu oluma

işaret değildir. Bu hatanın içine bir gün sende düşersin bende

düşerim. Sakın bunlardan sakının, ayıpladığın şey ile sınav

olursun, hepimiz zaman zaman bunların hallerini yaşadık,

birçok hatalar birçok günahlar işledik, ama anladık ki ben neyi

ayıpladı isem aynı şeyi Allah bana da yaptırıyor. Ben neyi def

etmeye çalışıyorsam, def edilen insan oluyorum, bunu

unutmayın, bunlar kulağınıza küpe olsun.

Hep hoşça bakın birbirinize, hoşça bakın kâinata. Şu

dünyanın içinde neler var, neler var, sen ona hırsız der

atarsan, sen ona uğursuz der satarsan olmaz, Allah onun

rızkını kesmiyor suçundan dolayı, sen ona bir tek gülücüğünü

sevgini niye kesiyorsun. Olur mu? Bulaşmaz onun kiri sana,

ne bulaşır biliyor musun? Senin olumun ona bulaşır. Olumlu

halin ona bulaşır. Bundan yoksun etme o insanı.

Sayfa 343

Selam olsun, 29.10.2013

Selam Olsun, gündüz ve gece, sağdan soldan, birçok

örnekler ile yolun bütününü ararız. Ne sağ ile ne sol ile meşgul

olmadan, daima bize hazırlanan, çekilişimizi kolaylaştıran,

menzile doğru ilerleriz.

Ehli iman olanlar, işte amenü152 bunlardır. Her

hallerinden, takva sözleri, takva giysileri ile suret

bulmuşlardır. Allah’ım böyle dostlar ile muhabbeti kurdurmayı

nasip etsin diyelim.

Zandan geçtik, sanıdan da geçtik. Biz zatta olmak

isteriz. Belirlenmiş günlerin, ilahi plandaki, bize vaad edilen,

bu geleceği, layıkıyla yaşamayı, her ne olursa olsun, kabul

etmeyi nasip et Allah’ım. Her zerremizi bunlara yönelik hazırla

ya Rabbim.

152 Maide suresi, 35. Ayet : “Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil

vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn”. Türkçe açıklaması : “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve O’na yaklaşmaya vesile

arayın. Allah yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz”. Nur suresi, 21. Ayet : “Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettebiû hutuvâtiş şeytân, ve

men yettebi’ hutuvâtiş şeytâni fe innehu ye’muru bil fahşâi vel munker ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu mâ zekâ minkum min ehadin ebeden ve

lâkinnallâhe yuzekkî men yeşâu, vallâhu semî’un alîm”. Türkçe Açıklaması : “Ey iman edenler! Şeytanın adımlarına uymayın. Kim şeytanın adımlarına uyarsa, bilsin ki o, hayâsızlığı ve kötülüğü emreder. Allah’ın size lütuf ve

merhameti bulunmasaydı, içinizden hiçbirinizi temizlemezdi. Fakat Allah dilediğini temizler. Allah işitendir, bilendir.”

Bakara suresi, 257. Ayet : “Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr.”

Türkçe Açıklaması : “Allah iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan kurtarıp nura çıkarır”.

Sayfa 344

Her güzel şeyi olduğu gibi, bazen size hoş gelmeyen,

birçok zorluklar içinde yaşam sürüp gidiyor. Zorluğunu sizler

yaşıyorsunuz. Şunu unutmayın. Allah’ıma sığındığınız her

halde o zordan kolaya geçiş yapar. Sen o zoru seç. Hangi

kapıyı açmak istiyorsan onu aç. Şunu da iyi belle. Orada bir

zorluk var ise, hemen çalmadan gir içeriye. Bir çok olumsuz

hallerini dökmen için bir vesiledir bu sana. Rabbimin

kurtuluşuna ermek olur inşallah.

Her yeni doğanın ilahi planda bir defteri var bunu

unutma. Hayat boyu onu yaşayacak. Şu gün, bu gün demeden

Rabbimin kolaylığını istemek bizlere sorumluluk hissi

tattıracak. Hangi yavru dünyaya geldi ise “Allah’ım

yaşayacağı bütün hallerden sen onu koru” demek

zorundasınız.

Bilerek yaşamak, her yaşamdan, farklı farklı da olsa

haz duymak, er kişinin harcıdır. Zorlanıyor olabilirsiniz.

Dünya’nın bin bir türlü hali olduğunu sizler de bilirsiniz.

Yaşanacaksa yaşanır, yeter ki, sonucunda, eliniz boş kalmasın.

Her nimetin yanında, biliniz, hikmet vardır. Her nimetin

noksanlığının yanında da bir hikmet vardır. Bunları bilerek,

bilinçli nefes alarak, size verilmiş olanı, yâd edin. Allah’ım, yol

hazırlığı yapana yolunu açık etsin. Tevhidin nuru ile nurlansın.

Hakikatin sırrına vakıf olsun. Delil bekliyor ise, delili Hak’tan

ona ayan olsun.

Gel gör ki şu yaşananlar bir masaldan ibaret. Gel gör ki,

yaşadığın, gerçek mi, yoksa suretin gölgesi mi, onu da

çözemezsin, kul ölçüsü içinde. Ama ne yaşıyorsan yaşa, ondan

tat bulmaya bak, ondan lezzet almaya bak. Yaşayacaklarının

kefaletini önceden ödedin. Onun için sana derim ki, aldığın

nefesi Hak için al, Hak için ver, boş yere harcama. Ömür gelip

Sayfa 345

gitmekte, kime ne kazandırır, kime ne kaybettirir, o da

Rabbimin ilminde, dedik sözün kısacıkta olsa özünü verdik.

Yeniye atılım, yeniye açılım, yeniye geçiş yapılır. Yeni

her zaman bir heyecan verir. Allah’ım, geçişleri kolay eylesin.

Yenilik mintanını giydin ise O sana çok yeniler giydirmeyi

nasip etsin.

Hayırlara var edilmiş Hayırlı günlere, selam olsun,

selam olsun, selam olsun. La ilahe illallah, Muhammed en

Resulullah, Eyvallah.

Kalden geçmeli, kalden geçmeli, lisan ile değil, esma ile

yolu seçmeli. Sen yolunu seçtin, kurdun köprüleri. Nasıl

kurulur deme, takva üzere kurulur, hal üzere kurulur, niyet

üzere kurulur, o köprüden geçmek ise, Allah’ımın ilahi emri ile

oluşur. Selam olsun.

- Furkan’ı açıklayabilir misiniz?

- Açılımdır, Furkan açılımdır153. Yeniye atılmış

adımdır. Hak’ka çağrılmış, davet edilmiş, münhasır kuldur.

Sıra ile geçiş yapılır. Her şey yerinde güzel, sade ve nefsi

sıfatlardan, yavaş yavaş, o seviyelerden geçmeniz beklenir. O

sıfatları terk ettiğinizde, “hepsini terk etmek mümkün olur

mu?” diye sorarsın. Olur, ama dünyanız insanı olarak bu çok

zordur. Yavaş yavaş onu terk etmelisiniz. Aceleye gerek yok.

Önce şeriatın sizlere kazandırdığı kimliklere

bakmalısınız. Olmazsa olmaz, illa ki şeriattan geçilecek. Yol

153 ENFÂL suresi, 29.ayet : “Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum

furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm”. Türkçe açıklaması : “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’tan korkar, takvâ sahibi olursanız,

O size furkan (iyi ile kötüyü ayırt edecek bir mârifet, bir nur) verir. Kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.”

Sayfa 346

münasiptir. O yolda kulda yürütülecek. Çok acele etmenize

gerek yok. O bilgiler evet gelir, o bilgilere ulaşabilmek için,

sizinde yapmakta, umursamayacağınız, kulak ardı

etmeyeceğiniz, bir çalışma sistemi oluşturun. Bizden istenilen,

esmaların insana yansıması, tecelliyatları. Sonra 7(yedi) nefis

mertebesi. Bunları hemen geçmek mümkün değil. Allah’ımın

irade ettiği kulu bunları geçebilir. Yeter ki ona layık olalım.

Çalışmalar bu yolla olmalı. Kur’an her dem okunmalı.

Bunu hiç unutmayın. Furkan’da açılır sana, sırat-ı

mustakim’de açılır. Doğru kuluna, doğru yol hediye bırakılır.

Eyvallah, eyvallah.

Sayfa 347

2013 Yılı

KASIM ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 348

Kasım ayı kapak resmi : Kırmızı Ötesinde Üç Boğumlu Bulutsusu

Üç Boğumlu Bulutsu, diğer adıyla M20, küçük bir teleskopla kolayca görülebilir ve bulutsu bakımından zengin bir takımyıldız olan yay içerisinde çok meşhur bir ziyaret durağıdır. Ancak, görünür ışıkta çekilen görüntüler bulutsuyu koyu renkli, örtücü toz şeritleriyle üçe bölünmüş bir biçimde gösterirken, derine nüfuz eden bu kırmızı ötesi görüntü, parıldayan toz bulutu liflerini ve yeni doğmuş yıldızları gözler önüne sermektedir. Yapay olarak renklendirilmiş yukarıdaki muhteşem görüntü, Spitzer Uzay Teleskobu'nun hediyesidir. Gökbilimciler, başka türlü bu ilgi çekici yıldız doğumevinin doğuma uygun gaz ve toz bulutlarının arasında saklı kalacak yeni doğmuş veya embriyo aşamasındaki yıldızları sayabilmek için, Spitzer'in kızılötesi verilerini kullanmaktadır. Burada görüldüğü haliyle, Üç Boğumlu yaklaşık 30 ışıkyılı genişliktedir ve yalnızca 5500 ışıkyılı uzaklıkta yer almaktadır.

Sayfa 349

Selam olsun, 16.11.2013

Selam Olsun, oturduk sofraya Hak için, destur ile

aldığımız sözleri verdik yine Hak için. Kuldan aldığımızla değil,

Haktan bulduğumuz ile irşada hazırladık, yine Rabbin izni ile.

Ne sağ ile ne sol ile davamız. Bilinen yöne uğrarız. Bilinenden

murat, Hak ziyasıdır, onda aydınlanırız.

Dil ile söylemek, dil ile her şeyi vermek, bizce makbul

değildir. Dilden geçmeli, dildeki dava, hüccet ister, önce onu

bilmeli. Hüccet nedir bilir misiniz? Hüccet delildir.

Dildeki davaya delil gerek. Sevdik Ali’yi, sevdik

Hüseyin’i, sevdik Hasan’ı demek, yeterli mi sizce. Onun izni ile

onun eylemlerini, hal edinmek, onun her sözünü dikkate alıp,

onu yaşamak ve yaşatmak gerekir. Kuru kuru gözyaşı

akıtmaktansa, sadece onun duruşunu izlemek gerek.

Yaradanı severiz, her ne verdi ise boyun eğeriz.

Ezelden gelene, günde aleni olana, uymaktır muradımız. Her

şikâyet de, uymadığının effalidir. Netice mi, sebep mi diye

sorduğundan, sebebin mutlak neticesi vardır, onu bilmeli.

Yolun başında isen, yolun sonuna varmayı dilemeli menzil her

kuluna açık. Yeter ki menzili belirleyecek yürek gerek. Orda

dik duracak, Allah aşkı gerek.

Bugün dediğini, yarın unutursan, bunda o vebali

üstlenmek gerek. Sevin dedik, sevin. Her neyi seviyor isen,

seni var edenin, var ettiğidir elbet. Ama nasıl seveyim dersen,

sevgide sınırı yok. Sevgide ayrımcılık yok. Gün gelecek Yezidi

de seveceksin. Neden seveyim deme. Çünkü Allah’ın takdirine

yezit sebep oldu. O bunları işlemese idi bugün İslam’ın adı

anılmayacaktı. Sevelim sevelim, her zerrede olanı biteni,

Rabbim bize aşikâr et diyelim. Bir tek Allah var. Bir tek onda

cümle kâinat var.

Biz kimiz ki demeyi bilmeli. Biz neyiz ki demeden

murat, varlıktan soyunup, hakikate ermeli. Hakikatte olanı,

Sayfa 350

elbet biliyorsun. Zatına mutlak, esmasına sıfatına muhtaç

olduğunu da bilmelisin. Sıfatlarının yansıması Rabbimin

muradıdır.

Gördüğün her şey, Malik’ül mülk154, Allah’ımın sıfatının

yansımalarıdır.

Ona baktığında, “işte Allah’ımın eseri” diyebilmelisin.

Bunları dediğinde şükürde olduğunu bil. Dile şükür, şükür,

şükür demek ile şükredilmez. Allah’ın bütün var ettiğini görüp

ibret almak şükrün aslıdır aslında. O hakikatin sırrına malik ol.

Allah ismidir Malik, sahiptir, her şeye sahiptir. Kulunu her an

yoklamada, gönüllerde olanı biteni bilmededir. Sen sanma ki,

Rabbimden uzak, her şey olup bitmededir. Allah’ıma emanet

olunuz.

Hiçbir şey kalıcı değil unutma. O her zaman diliminde,

bin bir ilahi kader planı yazılmış. O kader planlarını yaşamak

için belli bir zaman dilimi önüne çıkacak. Gün bugün olacak

veya yarın olacak. Ama mutlak yaşanacak. Allah’ım yeter ki o

idrakte olup o anı yaşamayı nasip etsin kuluna.

İdrakten uzak olursan şikâyetin bolca olur. Ne

yaşadınsa yaşadın, önemli olan, ondaki manayı bulabilmek.

Her var edilende bir mana yüklüdür. O manayı idrak ettiğinde

işte kendini çözmüş, kendini bilmiş olursun. Hakikatin sırrına

böylece vakıf olunur.

Namazını kıldın isen, zekâtını verdin isen, yoksulun

karnını doyurduysan, sıkıntıda olanın elini tuttuysan, Allah’ım

mutlak sana destek verir155. Sana da koşanları pek eder.

154 En'am suresi 73. Ayet : “Ve huvellezî halakas semâvâti vel arda bil hakk, ve yevme yekûlu kun fe yekûn, kavluhul hakk, ve lehul mulku yevme yunfehu fîs

sûr, âlimul gaybi veş şehâdeh, ve huvel hakîmul habîr.”

Türkçe Açıklaması : “Gökleri ve yeri hak ile yaratan O’dur. “Ol!” dediği gün her şey

oluverir. O’nun sözü haktır. Sûr’a üflendiği gün de hükümranlık O’nundur. Gizliyi de açığı

da bilendir ve O hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır”.

Sayfa 351

Hal- ül hal bulmaktır. Halden hale geçip Allah’ı

yaşamaktır. Allah’ım bir kulunu evirir çevirir, halden hale

geçirir. Unutma her şey iki parmağının arasındadır. Ya halden

hale geçirir ya da iki parmağının arasında kalbini uyutur seni

alıverir. Her an hazır olmalıyız, bu öyle bir yolculuk ki,

yolculuğa, hazır isen, yaklaş beriye. Ben hazır değilim dedin

ise yolun çok uzundur, çok uzundur yaşayacakların,

uzunluktan murat, sınavlarındır.

Kur’anı Kerim’de geçer, “Allah kiminin ömrünü çok

uzatır156 ?” Neden uzatır, birçok günah yapsın diye. Bunu

unutmayın. Ayeti Kerim’e ile mevcuttur. Allah hayırlı ölüm,

hayırlı ömür, hayırlı nefes almayı nasip etsin. Ömrün uzunluğu

kısalığı değil, yeter ki ona layık olarak, her şeyi tamamlamış

olarak dönmeyi nasip etsin. La ilahe illallah, Muhammed en

Resulullah, Eyvallah. Ala seyyidina Muhemmedin.

Kabre gireceksin, işte berzahın, bunu bileceksin. O

berzahta olup bitenleri, ya dünya ya ahiret sanacaksın, oysa

ikisinin arasını ayıran çok ince bir perde: Ne dünya, ne

ahirettir. İnkişaf üzere yaşayın, inkişaf üzere ölün. Birçok

ölüm var: ihtiyari ölüm, mahalli ölüm, ölmeden önce ölmek,

gerçek ruhu teslim etmek. Bu ölümlerin hangini yaşıyorsan

yaşa, yeter ki Hak için yaşa. Eyvallah.

155 Beled suresi, 12-18. Ayetler : “Ve mâ edrâke mel akabeh. Fekku rekabetin. Ev ıt’âmun fî yevmin zî mesgabeh. Yetîmen zâ makrabeh. Ev miskînen zâ metrabeh. Summe kâne minellezîne âmenû ve tevâsav bis sabri ve tevâsav bil

merhame. Ulâike ashâbul meymeneh.” Türkçe Açıklaması : “Sarp geçidin ne olduğunu bilir misin? Köle azad etmektir.Veya

(kıtlık gibi) açlık duyulan bir günde yemek yedirmektir.Hısım sayılan bir yetime. Yahut da yere serilmiş (bitkin, kimsesiz) bir yoksula. Sonra iman edenlerden olmak, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır. İşte

bunlar sağ tarafta yerlerini alan sağın adamlarıdır.”

156 Yasin suresi, 68. Ayet : “Ve men nuammirhu nunekkishu fîl halk, e fe lâ

ya’kılûn.”

Türkçe Açıklaması : “Biz kime uzun ömür verirsek, onun yaratılışını başaşağı çeviririz.

Hâlâ akıllarını kullanmıyorlar mı? “

Sayfa 352

Arif olana meyhane de bir, cami de bir, ne meyhane de

küçük gör, ne cami de ondan büyük gör, cem edebiliyorsan,

işte büyüklük sende. Hak nerede, kulunu murat etti ise, orada

görmek ister. Ha bakarsın meyhane de olması gerekiyor,

bakarsın cami’de. Sakın gördüğünde şaşırıp kalma. Mutlak bir

nedeni vardır diye, onu öyle düşün.

Kul olmak, çok önemlidir aslında ama her şeyden önce

insan olmak. İnsan oldun mu, kulluğa talip olursun, kulluğa

talip isen, Rahman’ı157 tez bulursun. Bırak işin gafletini, arif

olmaya bak. Nerede olman gerekiyorsa, orada yoğrulmaya

hazır olmaya bak,

Mayan hazır, un, su da hazır, şekil vermek ise Rabbime

ait. Her kulu merdaneden geçecek. Yok öyle rahatlık, bu dünya

gününde rahat olanın vay haline, külfet mihnet, zaruret, hep

kulun eteğinde. Bu yolun mihneti nedir bilir misin, sohbet

edecek dost bulamamak, Hak dost. İşte o kulun mihnetidir.

Muhabbette, ilahi feyizlerin akışı başlar, gönül öyle

dolar, öyle dolar ki, sen o doluşu, sakın ola ki kendinden

sanma. Allah bana lütuf verdi diye de sakın bekleme.

Muhabbettir akışı sağlayan. Muhammed’dir sana irşad

davetiyesini sunan158. La ilahe illallah Muhammed en

Resulullah.

Yakınlarımız da ne kadar hasta var ise, Allah’ım deyip

el açıp, senden medet bekleyen büyük kullarına, ruhlarına ve

157 Mülk suresi, 3. Ayet : Ellezî halaka seb'a semâvâtin tibâkâ, mâ terâ fî halkır

rahmâni min tefâvut, ferciıl basara hel terâ min futûr. Türkçe Açıklaması : “O ki, yedi göğü birbiri üzerinde kat kat yarattı. Rahman'ın yaratmasında hiçbir uyumsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak! Bir bozukluk

görüyor musun?”

158 Hacc suresi, 67. Ayet : “Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u ilâ rabbik, inneke le alâ huden mustekîm.” Türkçe Açıklaması : “Biz her ümmete bir ibadet yolu tayin ettik, onlar ona göre ibadet

etmektedirler. Öyleyse bu hususta seninle çekişmesinler. Sen Rabbine dâvet et, şüphesiz ki sen dosdoğru bir hidayet üzerindesin.”

Sayfa 353

bedenlerine acil şifalar. Allah’ım bir çok hastaya acil şifalar

ver. Şafi ve Kafi isminle Rabbim, sana sığınıyoruz, senden

yardım diliyoruz, yine de sen bilirsin Allah’ım diyoruz. Amin.

Bütün acıları dinsin, bütün acıları dinsin, Allah’ım sen yardım

et, bitir sonlandır ya Allah’ım hastalıklarını. Amin, Amin, Amin.

Ecrine amadeyiz, fecrinde, ona boyun büküp, diz

çökmeliyiz. Ne eza korkutmalı bizi, ne cefa, ne külfet, ne

mihnet. Teslim oldu isen var edene, lütuf hazırdır, anda geçer

eline. Neyi yapıyorsan yap, asla karşılık bekleme, karşılığı

verecek olan, mevladır159 sana. Sen hakikatini bil yeter,

kulluğun hakikati, Rabbimin hakikatine aittir. Onun

yansımasıdır, bunu bilmen kâfi.

Ne doğan güne hükmün geçecek, ne batan geceye.

Hüküm Allah’tandır. Sense sadece varlık perdesinden

söylediğin iniltiden ibaret. Gayp sırrını bilemezsin. Onun

hükmüne ne sen, ne de izni olmayan vakıf olabilir. Gaybdan bir

söz gelir ise kulağına önce dayan Allah’a, bu sırrı bana aç,

bilmemi nasip et demelisin160. Gelmez mi, gelir elbet.

Ledün ilmi sadece Peygamberimize münhasır bir

ilimdir. İlim kulun önünü açar. Ayağındaki taşı toprağı kaldırır,

o yolu açtıkça, ilim yerini bulur. Ondan sonra, ilme arif olmak

gerek. Ona Arif olmak ise gönül ölçüne göre verilir. Gönül o

ölçüyü buldu ise ve her gelene, Rabbimden diyebilir ise, dünya

159 Furkan suresi, 57. Ayet : “Kul mâ es’elukum aleyhi min ecrin illâ men şâe en

yettehıze ilâ rabbihî sebîlâ.” Türkçe Açıklaması :” Resulüm! Onlara de ki: “Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Sadece Rabbine doğru bir yol tutmak dileyen kimseler olmanızı istiyorum”.

160 Bakara suresi, 282. Ayet : “Vettekûllâh, ve yuallimukumullâh, vallâhu bi kulli

şey’in alîm.” Türkçe Açıklaması : “Allah’tan korkar takvâ sahibi olursanız mualliminiz Allah olur. Allah her şeyi bilir.

Haşr suresi, 22. Ayet : “Huvallâhullezî lâ ilâhe illâ huve, âlimul gaybi veş şehâdeh, huver rahmânur rahîm.”

Türkçe Açıklaması : “O öyle bir Allah'tır ki, O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Görülmeyeni de bilir, görüleni de bilir. O Rahman'dır, Rahîm'dir.

Sayfa 354

malının hiç olduğunu anlayabildiysen, kendisinin de tek vücut

olduğunu bildiysen, bilmemeye ne hacet, hepsine vakıf

olursun, Hak’kın izni ile.

Destur diyerek girdik söze, bir mukabeledir, verdiler

selamı, bizden de selam diyelim. Kayda geçmiş her olaya,

Allah’ım, senin ilminden diyebilelim. Öyle anlar vardır ki

yaşanası, Rabbimin ayarladığıdır, kul için hazırladığıdır. İşte o

anı yakaladın ise O’na yönel, tefekküre dal, Hak ile ünsiyet

haline gir.

Bir de öyle anlar vardır ki, maddeyi içerir. Kulun varlık

hesabını yapar. Bunda şeytanın var mı dersen, elbette vardır.

Sen onun ikisini ayırmayı bilmelisin. Hak ziyadır. Onda şavk,

Onda aydınlık bulmalısın.

Yaptın ahdi161, geldin dünya’ya, tanış oldun Kur’an ile

furkanla. Rehberin kim oldu bilinmez ama, her kulun rehberi

önce Resul’ün davetidir, bunu bilmelidir inşallah. Şimdi selam

olsun diyelim sohbeti noktalayalım. La ilahe illallah,

Muhammed en Resulullah, Eyvallah.

Allah’ım acil şifaya ihtiyacı olan kulların için, Allah’ım

nerde var ise, bilip bilmediğimiz, isimlerini zikredemedeğimiz,

hastanelerde yatıp inleyen, bütün can kardeşlerimize acil

şifalar nasip eyle ya Rabbim. Sana sığındık, senden medet

diliyoruz. Sen onlara şafi isminle şifa nasip et Allah’ım.

Olmayanı olduran sensin Allah’ım. Kün ol emri ile ne olur

onlara acil şifalar ver. Önce ruhlarına, sonra bedenlerine.

Sensin Rahim, Sensin Kerim, Allah’ım bütün ismi celilen ile

sana yalvarıyoruz, yakarıyoruz Allah’ım. Amin.

161 Ra'd suresi, 19 ve 20. Ayetler : “E fe men ya’lemu ennemâ unzile ileyke min

rabbikel hakku ke men huve a’mâ, innemâ yetezekkeru ûlul elbâb. Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk.” Türkçe Açıklaması : “Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen (mümin) bir

kimse, kör gibi olur mu? Ancak selim akıl sahipleridir ki, iyice düşünürler. Onlar ki Allah’ın ahdini yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar.”

Sayfa 355

Selam olsun, 22 .11.2013

Selam Olsun, dost adına gelenler, sofrayı kurup da Hak

muhabbeti edenler, bilsinler ki, Hakkın muhatap aldığı kullar

arasına girilmiştir. Hak olan seçilmiştir. Ateşi yaktık, tencereyi

üzerine koyduk. Pişecek olan malzemeyi bir araya getirip,

suyunu şekerini attık. Tencere surettir, peki ateşin manası

nerdedir? Tencerenin içindeki pişendedir.

Sen neyi düşünürsen düşün, yücenin var ettiği türlü

şekil bulur, o şekil üzere zuhura çıkar. Niyetin neticesindedir

bu haller.

İyiliği yaparsın, haz duymaz mısın? Elbette haz

duyulur, çünkü dedik ya, verdiğin önce Allah’ın eline geçer,

sonra kulunun eline gider162.

Zahirde her ne var ise göze aşikar, batında da o vardır.

Rabbimin murad ettiğidir aslında. Birçok dualar okursun,

isimler bahane, o duaları yaptıran, seni var edendir. Ol

demekle oldurur aslında, peki kuluna niye dua ettirir, hiç

düşündün mü? Bu öyle bir ince ayardır ki, kulunun dilinden

gönderir duaları163, diğer kullara. Allah dilerse kurtuluş

karşılıklı olur, dua eden de dua edilen de, Allah diledikçe huzur

bulunur, kurtuluşu hâsıl olur.

Dünya zevk ve debdebeden ibaret. Ne kadar meyil

edersen çöküşündür, sakın unutma. Silkinmen gerekir, özünde

olanı, bulman gerekir. Ayetin birinde şöyle der, “İçlerinizi

162 Tegabun suresi, 17. Ayet : “İn tukridûllâhe kardan hasenen yudâıfhu lekum

ve yagfir lekum, vallâhu şekûrun halîm.” Türkçe Açıklaması : “Eğer Allah'a güzel bir ödünç takdiminde bulunursanız, Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah şükrün karşılığını verendir, ceza vermekte

acele etmeyendir.”

163 Mu'min suresi, 60. Ayet : “Ve kâle rabbukumud’ûnî estecib lekum, innellezîne yestekbirûne an ibâdetî se yedhulûne cehenneme dâhırîn.” Türkçe Açıklaması : Rabbiniz buyurdu ki: "Bana duâ edin, duânıza icabet edeyim.

Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler, alçaltılmış olarak cehenneme gireceklerdir."

Sayfa 356

görmüyor musunuz?”164 sizi batın ilmine teşvik eder. Batın ilmi

de kolay bir ilim değildir. Ama dedik ya muhatap aldığı kulunu

bir çok öğretilerle donatır. İzni verir, kulu aratır, buldurur.

Kul elindendir çekilen bunca sıkıntı. Bazılarınız buna

ceza der, bazılarınızsa sınav der geçer. Şunu hiç unutmayın:

Ne yaşıyorsan yaşa, Allah’ımın muradı içindedir hepsi. Bunu bil

yeter. İyi kullarının cehennemi Dünya’dır, bunu unutmayın.

Müsibetlerle karşılaştığında Allah diyebiliyorsa eğer165,

sınavını kolay geçirir. Ama hep şevka ediyor, sürekli,

üzerinden atmak istiyorsa, geçecek olan sınav katlanır, bunu

da elbet yaşamak, o kula zor gelir, zülüm gelir. Hay zikri ile

meşk edelim, Hu zikri ile ilahi aşka dönelim.

Bir tek dönüş yolu vardır166, o yolda yürüyelim. Hep o

yolda kalın, o yolda. Neden o yolda kalalım, diye sorarsan,

yolsuzlara yol, erkân öğret derim.

164 Hadid suresi, 20.ayet : “İ’lemû ennemel hayâtud dunyâ leibun ve lehvun ve

zînetun ve tefâhurun beynekum ve tekâsurun fîl emvâli vel evlâd, ke meseli gaysin a’cebel kuffâre nebâtuhu summe yehîcu fe terâhu musferren summe

yekûnu hutâmâ, ve fîl âhıreti azâbun şedîdun ve magfiretun minallâhi ve rıdvân, ve mel hayâtud dunyâ illâ metâul gurûr.” Türkçe Açıklaması : “İyi bilin ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süstür.

Aranızda öğünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olmak isteğinden ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği şeyler ekicilerin hoşuna gider. Sonra o bitki kurur, sapsarı

olduğu görülür, sonra çer çöp olur. İşte hayatı bu şekilde olan kimse için ahirette şiddetli azap, müminler için ise, Allah'ın mağfireti ve rızâsı vardır. Dünya hayatı insanı oyalayan aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.”

165 BAKARA suresi, 156. Ayet : “Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ

lillâhi ve innâ ileyhi râciûn.” Türkçe Açıklaması : Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz Allah içiniz ve elbette O’na

döneceğiz.” derler.

166 En’am suresi, 153. Ayet : “Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh, ve lâ

tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih, zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn.” Türkçe Açıklaması : ”Şüphesiz bu benim dosdoğru yolumdur, siz ona uyunuz. Başkaca

yollara gidip de onlar sizi Allah’ın yolundan ayırmasın. Allah size bunları sakınasınız diye vasiyet etmiştir.”

Sayfa 357

Hayırdır söylenen, Hayırdır var edilen, Hayırdır gece de

bir araya gelen, bütün can dostlara selamımız olsun. O selam

da selamet bulunsun.

Dostun göçü için birer Fatiha okuyalım. Belki böyle ilahi

bilgilerden toplantılardan uzak yaşıyor olabilir ama gönlü hoş,

gidişi de hoş olacak. Haberi salınsın. Düğüm gelmez o zaman.

Düğümü çözer gider, yolunu gösterecek bir el ona uzanır, onda

selamet bulur.

Hay dedik, Hu diyelim. Etrafımızda olanlara, Allah

dedikçe, kayıt meleklerine olup, kayda geçirtelim. Şahit

tutalım, o şahitlik bir gün, devrede olacak. Bize tanıklık ettiler,

orada şahit dinlenecek. Ne sen varsın, ne senin yanında

sevdiklerin, bir tek öz benliğin167, orada hazır bulunacak.

Zehir olsa içerim, tad buldursa da, buldurmasa da,

ondan gelene amadeyim. Huzuru koydun ise gönlüne,

muhasip kulusun, yürü yolun açıktır derim. Münasip yolun

münasip yolcusu olur. Münhasır olanın yanında Hak dostları

bulunur. Zor gelmez sözlerimiz. Hiç bir kuluna sınav açmayız,

sınavlarını geçirmek için ona daima destek olur, sınavın

geçmesi için niyaz ederiz.

Gün gece duaları öğün edelim. Her bir dosta dua

etmesini tavsiye de bulunalım. Yolumuz küslük yolu değil.

Yolumuz, kıracak, dağıtacak, fesat çıkaracak, yolda değil. Bu

öyle bir yol ki, gönül hazırsa, mutlak yardımcısı da hazırdır,

bunu böyle bilelim. Ayan olur kuluna, her şey ayandır.

Zannetme bilinmez, silinir her şey gözümden,

kulağımdan, dilimden deme. Rabbim, ilahi keşfi açtı ise,

O’ndan öğretileri alman da gerekiyorsa, mutlak önüne, yoluna

çıkarır. Sendeki talebi gördükçe, sana yardımcı yükler ve sana

hizmet için gönderir. Bulamadım deme, bu yol zordur da deme.

167 TÎN suresi, 4. Ayet : “Lekad halaknel insâne fî ahseni takvim”.

Türkçe Açıklaması : “Biz insanı en güzel bir biçimde yarattık.”

Sayfa 358

Sınavlar çok ağır gelirde deme. Sadece tevekkül ol. Sabrına

sarıl. Bu yolda sabır nedir bilir misin? Hak’kın uzattığı iptir.

Kur’an yoludur. Kuran yoluna girmiş insanoğlu elbette

sınavlara tabii tutulur. Her sınavın sonunda ya kalacaksın, ya

geçeceksin, geçtin ise diplomanı elinde bulacaksın.

Geçemiyorsan tekrar tekrar geriye dönüş yapacaksın. Hal

buldurur, yol gösterir. Agâh olan, olmayana ahvalden haber

verir.

Akaid dersleridir bilinmeli, Akaid dersi hususiyeti, kul

eline verilir. Onda fıkıh ilmi vardır, onda Kur’ana dair ilahi

hikmetler vardır, onda yaşanmışlıklar vardır. Onda bir çok

doğru hikâyeler vardır. Selam olsun diyelim. Yol münasiptir,

münhasır kullarını seyredelim. Can içinde can bulunur, her

seyredişte, ahlak-i Muhammed sende, sen onda bütünlük

kurulur.

Geliş, gidiş bilinir. Nerde nefes alıp, nerede

vereceğinde bilinir. Onun için tek düze yaşa. Çıktınsa yola

dönme geriye. Menzil sana açık, hazırdır. O menzile varmak

için sabır ile yürü, sabır ile yürü. Hepinizden hoşnutuz. Dost

meclisinde bulunuruz. Biz cemaat olduk. Çok kalabalık değiliz.

Cemaat mi önemli, kalabalık topluluk mu? Biz cemaat olduk,

bunun kıymeti bilinmeli.

Allah’a emanet olunuz. Her zorun yanında mutlak

kolaylık vardır. Sabra sığınınız168. Her zaman, her an bütün

yaratılmışlara selam sununuz. Selamda ilahi hikmetin doruğu

vardır. Selamda vuslatın hakikati vardır. Selam olsun, selam

olsun. La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah.

168 Mu'min suresi, 55. Ayet : “Fasbir inne va’dallâhi hakkun vestagfir li zenbike ve sebbih bi hamdi rabbike bil aşiyyi vel ibkâr”. Türkçe Açıklaması : “Resulüm! Sabret! Çünkü Allah'ın vaadi gerçektir. Günahının

bağışlanmasını iste! Rabbini akşam sabah hamd ile tesbih et!”. Ra'd suresi, 24. Ayet : “Selâmun aleykum bi mâ sabertum fe ni’me ukbed dâr”.

Türkçe Açıklaması : ““Sabretmenize karşılık size selâm olsun. Burası dünya yurdunun ne güzel bir sonucudur!”.

Sayfa 359

Selam olsun, 26.11.2013

Selam Olsun, görevin aşinası olmalıyız. Her kapıda, Hak

için bulunuyorsak eğer, o kapıya kul olmayı bilmeliyiz. Öyle

ilahi bilgiler gelir ki bu cana, onda huzur aşina olur kuluna.

Bilsen bilmesen vereceksin. Aldığın güzelden güzeli sen de

sereceksin. Hal ile ahval ile sözler dizilir, dile ilahi Hak üzere.

Ben şuyum, ben buyum demediysen, aldığınla kendine

bir makam hazırlamadıysan her şeyin yüce Rabbinin izni ile

olduğunu bildiysen, vermelisin. Hak kelamını nefesin sayısınca

demelisin.

Çocuk geldik bilgiden yoksun. Büyüdük, eriştik Hak

bilgisine kavuştuk. Önce Rabbim sen eğittin bizleri. Sen bizi

biz ettin Allah’ım. Öyle bilgilerle donattın ki bizi, hidayete

mazhar olmanın hazzını tattırdın. Hamd olsun sana. Hamd

olsun bu aldığımız bilgiler için Rabbim.

Gelen güne gönlümüzü açalım, öğün öğün Hak için

zikre varalım, gelen günden maksat hem zor hem kolay, İkisi

yan yana, Allah diyen her kulu, oturacak onun makamına. Sen

zevk edinme dünya malını, sen kapılma süslü ayan olan

hallerine, sen bir tek yol tuttur. Seyri sülük yolu, o yolda

eğleşirsin.

Muradın Hak’tır, sonra kulu. Gerçeğe döndü ise yüzün,

yanılgı olmaz, Sürur169 verir gönle. Tartışmasız alırsın. Korsun

169 Sürur : Neş'e ve sevinç anlamına gelen sürûr, insanın içini ve dışını saran bir tür

hoşnutluktur.

İnşikak suresi, 6-7-8-9. Ayetler : “Yâ eyyuhel insânu inneke kâdihun ilâ rabbike kedhan fe mulâkîh. Fe emmâ men ûtiye kitâbehu bi yemînih. Fe sevfe yuhâsebu

hısâben yesîrâ. Ve yenkalibu ilâ ehlihî mesrûrâ”. Türkçe Açıklaması : “Ey insan! Şüphe yok ki sen Rabbine doğru çaba göstermektesin ve sonunda O'na varacaksın. Kimin kitabı sağından verilirse, Onun hesabı pek kolay

görülecektir. Ve sevinçli olarak âilesine dönecektir”.

Sayfa 360

bir kefeye. Gün gelir, sen koyduğun, kefeye ayırdığını, korsun

tezgâhına, öyle alıcı, öyle alıcı çoğalır ki, Allah’ım keşke daha

çoğunu saklayaydım der, orda yanılma başlar.

Halkayı kurduk, Elhamdülillah, cemaat iznini aldık,

şükürler olsun sana. Sen ben yok, biz varız. Cemaat demek,

aynı şeyi paylaşan dostlar demek. Söz verdik. Bu uğurdayız.

Gelecekte, her zorda inanın Hak için yanınızdayız.

Neyi seçti ise gönlün, seninle bir olacak. Zorla seçtirildi

isen, senden beri tutulacak. İnzivaya gireyim dediğinde, sen

inzivayı önce gönlünde kur. Gönlün sûkut içinde ise, işte

inzivaya çekilmişsin derim.

Gülmeden uzak, kaygısız, yarının endişesi yok, böyle

bir hal yaşanıyorsa, bil ki gönül inzivasına çekilmişsin derim.

Ulu orta söylenecek sözleri, düşünerek söyle, bellettiğin,

bilemediği her sözün sen özüne in, kendi özünden seyrettir.

Sonra ver.

Öyle haller yaşanır, yaşatılır ki bu âlemde, işte o

zaman, bir tek o var. O bilinçle konuşur, o bilinçle sorduklarına

cevap bulursun. Bilgiler Hayrat olmalı, sebil misali dağılmalı.

Birini irşat etmeye kalktın ise sırat-ı müstakimde elin verir

sana. Eli veren kim olur dersin? Elbet Resulû’dür. Bunu iyi

belle.

Aşinadır sözümüz. Uykuda yummayız gözümüz. Gönül

öyle açık ki feyz içinde yerimiz makamımız. Alırız, aldığımıza

sevinir, veremediğimiz için yeriniriz. Günün şartlarına uygun

olanı seçmeliyiz. Her söz Allah’ındır. Her yaptığın hizmet,

Allah’ındır170.

Her söylediğin söz Allah’ımdan kuluna uyum

sağlayandır. Sefere hazır olun. Seherde yol hazırlığını

tamamlayın.

170 Saffat suresi, 96. Ayet : “Vallâhu halakakum ve mâ ta’melûn”. Türkçe Açıklaması : "Oysaki sizi de yaptığınız şeyleri de Allah yaratmıştır".

Sayfa 361

Neyin seferi deme. Her an, kul seferde. Mizan kuruldu

ise gönül telinde, sefere maliksin. Durma, bakma geriye.

Daima yürü ileriye. Ne zamana kadar doyuracaksın teni,

bedeni. Bilmelisin ki, kurt kuş yiyecek yarın seni. Allah için ne

amel işledin? Belledin mi elif, be’yi? Sen kendini buldun mu?

Bu zorlukta hele ondan de bana. Şevkaya171 düşme. Sarıl

Kur’ana. Kim ne derse desin hiç mi hiç aldırma.

Bir gün, kurumaya yüz tutmuş fidanlar yeşerir elbette.

Öyle yeşerir ki gölgesini verir ona hizmet edenlere. Ayyuka

çıktı sesler. Dinleriz gelenleri. Bir bir olup da erenler yolu

gözleriz. Seviniriz. Sevdiririz. Yol izinlidir. Dostları davet

ederiz.

Selam olsun. La ilahe illallah Muhammed en

Resullullah. Allah adı ile başlayalım. Allah adı ile noktayı

koyalım. Hayırdır bilinsin. Şer bundan uzaktır. Onu hiç

düşünmeyesin. Yeniye açılım olacak. Hizmet ehli olanlar, misli

ile karşılık bulacak. Dost vefalıdır. Dostun gönlü sevdalıdır.

Dost elinden içtin ise bir yudum su, şifa buldurur. Bunu

unutma. Şifa bulmuyorsan, mutlak seni sana buldurur. Ondan

yana sakın dara düşme. La ilahe illallah Muhammed en

Resullullah.

- Cemaat? Cemaat demek aynı şeyi paylaşan dostlar

demek bunun dışında başka bir şey algılamamız gerekiyor mu?

Ve vermek istediğiniz bununla ilgili bir şey var mı?

- Aynı şeyler, aynı yapıda, aynı sevgide, aynı

muhabbette…

- Şimdi birkaç kere söylenmişti, Allah Namaz kılıyor.

Kendinden kendine dönüşte en iyi kendisini Allah kendi biliyor.

Namaz kılıyor şimdi bu namazdaki olayı tam böyle taHayyül

edemiyorum, toparlayamıyorum. Tabii, dünya iradesiyle

düşüncesiyle, bunu anlamak birazcık, zor oluyor,

171 Şekva : Şikayet.

Sayfa 362

Sen Allah’la bütünleştiysen, madem tek vücud o, bizler

hiçbir şey değiliz, tabiî ki onunla birlikte kılıp, onunla birlikte

dualarımızı yapıyoruz. Hiç ayrı görme. Ağzını açıp Allah

dediğinde, sana dedirten o. Diyen de o. Sadece, sen o sesin

kendinden çıktığını zannediyorsun. Orada sen yoksun. O var.

Peygamberimizin, torunlarından öyle ilahi feyz alan

torunlar zürriyetinden gelen dostlar var ki birbirlerine görev

emanet ettiklerinde ben nasıl yaparım senin görevini senden

sonra dediklerinde şunu söylemiştir. Sen sadece ağzını aç.

Konuşan sen olmayacaksın. Onun için hizmeti yük

görme. Yükün altında ezilirim de deme. Öyle ilahi aşkla yap ki

bu görevi, Allah tutar o eli gönlü söyletir dili. Sevdirir cümle

âleme seni. Selam olsun. İsmi sormayın ama çok güzel bir

yerden aldığınızı bilin. İsim sormayın.

- Cemaat izni nedir?

- Aynı doğrultuda düşünen insanlardan biri A der biri

B der, bir başkası Z derse, her biri birbirinden kopuk ders alıp,

ders verirse o topluluk “cemaat” olmaz, sadece “topluluk”

olur. Ama cemaat demek aynı safta duranlara denir. Aynı

düşünce yoğunluğunda olanlara denir. Acıda acı çekenlere,

üzüntüsünde, o da üzüntü duyanlara. Cemaatin özelliği budur.

Yoksa birçok cemaatler vardır. Ama o cemaat iznini yüce

Allah’ım verir. Kul kendi kendine oluşturmaz o cemaati.

Eyvallah dostum, eyvallah.

La ilahe illallah, La ilahe İllallah muhammed en

resulallah.

- Yeniye açılımdan bahsedildi. Bu ilahi bilgilerin

açılımı herhalde değil mi?

- Hem maddi hem manevi. İkisi bir arada.

- Biz mana ile ilgileniyoruz. Ona yönelik bir şeyler

söyleyebilinir mi? Ne istiyorsunuz? Hiç düşünmedim. Bir anda

manadan verilecek şeylerin çok güzel olacağını düşündüm.

Sayfa 363

- Allahın dünyayı, kâinatı, kötüye, kıyamet olmadığı

sürece kötüye götürmeyeceğini biliyoruz. Onun için daha

güzele daha yeniye gideceğini düşünüyoruz. Manevi olarak

bunu düşünüyoruz ve aynı zamand bunu merak ediyoruz.

- Buna hazırlıklı olun. Her an güzel şeylerin hazırlığını

yapın. Hiç kötü bir şeyi düşünmeyin. Niye kötü düşüneceksin

ki, sen kötülük mü yapıyorsun ? Ona teslim olduk ise, o bize

neyi layık görüyor ise verecek. Bu kaçınılmaz. Onun için iyiye

veya kötüye hazırlıklı olalım. İyi verirse şımarmayalım. Kötü

de gelirse yerinmeyelim, çünkü hepsi ondan.

Biz dedik ya bir tek o var. Niye öldükten sonra

uyanacaksınız deniliyor hiç düşündünüz mü? Burada gözler

kapalı, gözler orada açılacağına göre tabi bu her kuluna

münhasır mı, Hayır. O bilgiye, o ilahi keşfe açık olan kulları

bunu anlar. Orada uyanacaklar, ehil olan uyanışta böyle

olacağını biliyordum der. Ehil olmayan bundan çok uzak olan

kulları da onun şaşkınlığını yaşayacak. Öldüm mü? Kaldım mı?

Ben neredeyim? Avare ruh olarak yerini bulamadan dolaşacak.

Avare ruh diyorum Bunun bilincinde olmayanlar için

avare diyorum. O kaç gün kaldık acaba orada? Ne kadar uzun

süre mi kaldık172? Diyeceksin ki bir gün kaldım. Diyeceksin ki

iki gün kaldım. Allah sana göz açıp kapayıncaya kadar kaldın

bu kadar kısa an, an yetmiş seksen yıl yaşadığın hepsi bir anın

içinde gizli.

- Bir de seferden bahsedildi. Hepimiz sürekli bir devir,

daim sefer içindeyiz

172 Mu’minun suresi, 112-115. Ayetler : “Kâle kem lebistum fil ardı adede sinîn.

Kâlû lebisnâ yevmen ev ba’da yevmin fes’elil âddîn. Kâle in lebistum illâ kalîlen lev ennekum kuntum. E fe hasibtum ennemâ halaknâkum abesen ve ennekum

ileynâ lâ turceûn.” Türkçe açıklaması : “Allah onlara: Yeryüzünde kaç yıl kaldınız? diye sorar. Derler ki: Ya bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. Sayabilenlere sor! Allah: Gerçekten pek az

bir süre kaldınız. Keşke bunu vaktiyle bilmiş olsaydınız! buyurur. Bizim sizi boş yere yarattığımızı ve huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?”

Sayfa 364

Mana yolculuğudur bu, mana yolculuğudur. Sefer

hazırlığı ne zaman yapılır. Seherde yapılır. Seherin dışında

yapılmaz. Sefere hazırlanmak sadece seherde olur173. Öyle

güzel perdeler, gök kubbenin altında olanlara o gök kubbe

açılır, Seherde olanlara sefer hazırlığı. Yerin belirlenir. Elbisen

değişir. Rengin değişir. Bilinç seviyen değişir. Bu bir

yolculuktur. Bu alışkanlığı olan kişiler de çok açık görülür. Hiç

unutmayın.

Çalışıyoruz çok zor olacak diyenler için de şunu

söyleyebilirim. Buna zorunlu değiller onlar muaf tutulurlar.

Müsait olduklarında seheri boş geçirmezler. Kuru kuruya

kalkmak değil amaç. Uykunu böl otur, amaç, bir şey üretmek.

Bilginin peşinde koşmak. Araştırmak. Konuya vakıf olmak

amaç budur.

- Buradaki gece ibadeti mi? sabah namazı vakti mi?

Gece, Ondan da önce, sabah namazından önce. Saat

demiyorum. Uyandığın zaman, Uykundan uyandığın zaman.

Sana ayrılmış ne kadar bir zaman dilimi varsa Onu Allah’ı

hoşnut edecek şekilde geçir.

- Aslında bunları bize hep söylüyorsunuz.

Öyle nasipli geceler vardır ki, nasibinden nasip

dağıtmak için bekler. Neyi bekler, uyanmanı bekler. Ama sen

nasibi elinle itip uykuya devam ediyorsan O nasip yer

bulamazsa geri gider. Yapandan da yapamayandan da Allah

razı olsun.

Bedenlerinize sağlık diliyorum. Sırtlarınız yere

gelmesin diye dua ediyorum. Dost dua eder biz onun duasına

iştirak ediyoruz. Bir verene bin ver Allah’ım. Sen zorda olan

173 İsra suresi, 78. Ayet: “Ekımis salâte li dulûkiş şemsi ilâ gasakıl leyli ve kur’ânel fecr, inne kur’ânel fecri kâne meşhûdâ”. Türkçe Açıklaması : “Gündüz güneşin dönüp batıya yönelmesinden, gecenin karanlığı

bastırıncaya kadar, (belli vakitlerde) namaz kıl. Bir de sabah namazı kıl. Çünkü sabah namazı şâhitlidir”.

Sayfa 365

bütün güzel kullarının işini kolayla. Ehlibeyt aşkına Allah’ım

hasta kullarına yardım et.

Nefesi veren sensin. O nefha ile hayatta tutan da

sensin. O nefesi sen sayısınca çoğalt Allah’ım. Hayra yönelik

olacaksa çoğalt. Hayır, bahşedecekse çoğalt Allah’ım. Hayırsız

kul olmaktansa, hayırlı kul üreten kul olmayı nasip et Allah’ım.

Bu sofranın kurucusunu, sofraya devamlı oturanı, pişireni,

kotaranı, sen geri çevirme Allah’ım. Sen onları da hoşnut et. Ev

sahibinin dünyevi ve uhrevi işlerine ne olur yardımcı gönder

Allah’ım. Yardımcı melekler gönder işlerini’de kolayla Rabbim.

Yine de sen bilirsin Allah’ım.

Bütün hastalara acil şifa ver Allah’ım, burada bulunan

bütün can dostlarım için acil şifalar diliyorum. Ruh ve beden

şifasını alsın Allah’ım. Yine de sen bilirsin. Hasbin Allah ve ni

mel vekil, Hasbin Allah ve ni mel vekil.

La ilahe illallah, Muhammed en Resulullah.

Sayfa 366

Sayfa 367

2013 Yılı

Aralık ayında derlenen Yazılar.

Sayfa 368

Aralık ayı kapak resmi : Ro yılancı bulutları

Ro Yılancı içerisinde yer alan bulutların görülmeye değer farklı renkleri, orada süregelen farklı süreçlere dikkat çekmektedir. Mavi bölgeler asıl olarak yansıyan ışıkla parlamaktadır. Ro Yılancı ve yakınlardaki diğer yıldızlardan gelen mavi ışık, kırmızı ışığa kıyasla bulutsunun bu bölgesinden daha verimli yansır. Gündüzleri Dünya'nın gökyüzü de aynı sebeple mavi renkte görünmektedir. Kırmızı ve sarı bölgeler ise asıl olarak bulutsunun atom ve molekül gazından salınan ışımayla parlamaktadır. Yakınlardaki mavi yıldızlardan gelen ve parlak yıldız Akrep Yüreği (Antares)'ninkinden daha fazla enerji yüklü olan ışık, gazdaki elektronlara çarparak uzaklaştırmakta, gaz ise daha sonra elektronlar kendisiyle tekrar birleşince parıldamaktadır. Koyu renkli bölgeler ise genç yıldızların havakürelerinde meydana gelen ve arkalarından salınan ışığı etkili bir biçimde engelleyen toz zerrecikleri nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Ro Yılancı yıldız bulutları, görüntüsünün sol alt tarafında görülen küresel küme M4'ün oldukça önünde yer almakta ve insan gözünün görebileceğinden çok daha fazla renk içermektedir. Bu bulutlar, radyodan gama ışınına kadar her dalga boyunda ışık salmaktadır.

Sayfa 369

Selam olsun, 27.12.2013

Selam Olsun, geceden geceye, heceden heceye, dönen

dönüşen her zerreye selam olsun. Verdik, vereceğiz, bilenle

bilmeyeni bir araya getirsek de, bilmeyenin kulağına

üfleyeceğiz. Dayandığımız yüce yaratıcı ise, hiç şüphemiz yok,

ondan ilahi feyz ile birçok kapıları açacağız.

Allah’ımın öyle çok tohum ambarları var ki, türlü çeşit

tohumları mevcut. İçlerinde öyle filizler, öyle saplar, öyle

yeşillikler gizli ki. Allah’ımın ol demesiyle çatlayacak, oradan

ne murat edildi ise, nasipte var olan, zuhura çıkacak. Bitmek

tükenmek bilmeyen o ambarlarda insanlara örnek olacak türlü

çeşit, emeğin karşılığında, yüzüne gülecek.

İnsanoğluna iki hal gerekli, önce ilim, sonra marifet.

İlim öğrenmektir, okuyarak öğreneceksin. Marifet ise, ilmi

amel edip üreteceksin. Bu iki hal kulunda var ise Rabbimin

himayesine girmiş kuldur. Şüpheden uzak kalınmalı. Alışa açık

olmalı. Allah’ım bütün sırrını, kulunun bedeninde gizlemiştir. O

sırrı çözebilmen için kendini bilmen gerekir.

Bildikçe, ayan olur. Her zerre, her hücre, sana o sırdan,

ilahi bilgiler sunar. Sende şaşırırsın. Rabbini ancak böyle tanır,

böyle bilirsin. Kendini bildikçe bilinir, arife agahtır, bilmeyeni

muradın dışında bırak.

Zahmeti çok olabilir ancak onun karşılığındaki rahmeti

tasavvur edemezsin bile. Her zahmetin ardındaki rahmeti

düşün. Ama bu zahmeti çekersem bu rahmete kavuşurum diye

de bekleme. Onu unut, çünkü seni hiç unutmayan yüce yaratıcı

var, o bilir. Sen sadece kulluk görevini yapmakla meşgul ol.

Verdiğin her kararda, yanılgı var mı yok mu diye uzun uzun

düşün tefekkür et o kararların ardından.

Sayfa 370

Zandan174 mümkün olduğu kadar kaçının çünkü kulu

yorar. Zannın her çeşidi kula bir hicap perdesi çeker. Ön

yargılardan uzak, külli değil, cüzde olduğunu hiç unutma. Külle

varmak için cüzde oyalanmaman gerek.

Allah’ım her kulunun tabiatını değişik var etmiş, onun

tabiatı sana uymuyorsa, suçlu o değil. Sakın ona

davranışlarından dolayı kızma. Yaradan olduran kendi değil ki,

hemen bunu sok devreye. Hayıflanma. İki bilgi edindin diye

sakın ola kendini bilge görme.

Allah’ım bu türlü yanlışlardan cümle Muhammed

ümmetini korusun. Her ne olursa olsun yalandan riyadan uzak,

safiyet içinde bir yaşam sür. Her şey senin etrafında olsun,

bitsin. Sakın o kargaşanın içinde yer edineyim deme.

Sen sadece o kargaşaya yapabileceğini yap. Sevgi,

muhabbet ve duanı bolca et. Allah de. Her davanda, sana Allah

yeter, bunu çok iyi belle. Sakın ola şüphe etme. Seni var eden,

senin ne olduğunu ne olacağını, hangi menzilde durup, hangi

menzilden kayacağını çok iyi bilir, Allah’ım beni yolumda sabit

kıl, Allah’ım doğru veçhin üzere çekilmekteyim, o inançla

yaşıyor, o inançla ölmemi nasip et. Sakın beni şeytanın

tuzağına maruz bırakma ya Rabbim. Hep bunları söyle.

Endişesiz sarıl Allah’a. Kur’an’ı bol bol okuyun. Zikir

kalbi temizler dedikleri, her an bir yenilenme oluşur. İçsel

planlarınızda gelişim gözlenir. Bilgi ne kadar çok olursa olsun,

illa ki işe yarayanı olsun. Hele bu bilgi Hak kelamı ise o hem

onarır, hem oldurandır, hem yeniye açılan sayfa

niteliğindendir. Bunu hiç unutmayın.

Kur’anı hep okuyorum ama bir şey anlamıyorum diye,

ömrünü çürütme, bir gün anlayacağını umut ederek yaşa.

Böyle diyenler Kuran’dan hep uzaklaşmışlardır, yarın mizan

terazisi kurulduğunda, biliyor musun, bunu diyenlerin dilleri

yoktur. Dilsiz geleceklerdir oraya Kuran’dan söz etmemek için.

174 Zan : İyice bilmeden veye doğruluğundan emin olmadan tahmini olarak fikir yürütmek, yorum yapmak veya konuşmak

Sayfa 371

Sakın bunları demeyin. Kur’an’a öyle yalvarıp, öyle yakarın,

öyle sarılın ki onun hakikatinde, kendi hakikatinizi arayın,

elbette bulacaksınız, şaşkınlık olmasın.

Hele hele Kur’an’ı bir dostuna verip de, edindiğin bilgiyi

o dostunla paylaşmak, bir de o alıyorsa bu güzel bilgileri, içine

su serpildi ise, Allah’ım misli ile kat be kat arttırır sevabını.

Çocuklarınıza Kur’anı öğretin. Yaşları küçük olabilir, önce

sevdirin. Bunlardan sorumlu olduğunuzu da unutmayın.

Güne çıktık, uyulacak, uyamadığın yerde, uyumsuzlar

sınıfına konulacak. Kim acaba deme. Kim uyumsuzluk

gösterirse cemaatin dışında tutulacak.

Hay Allah, Hu Allah. Bu iki ismin özelliğini hem yaşayın

hem yaşatın inşallah. Hakikatin muradı budur, hakikat sende

bende onda. Her bir canda gizlenmiş. Onun için sırrı ifşa etme.

Sen neyi diliyorsan, önce Allah diliyor ve sana diletiyor.

İçinden bir şey istemek gelmiyorsa, o da Allah’tan. Çünkü

böyle bir şey olmayacak sana da boşuna diletmiyor. Ama bir

şeyi çok ısrarla istiyorsan, Allah istediği için sana istetiyor.

Bunda hiç tartışmaya girmeyin, ufacıkta olsa şüphe etmeyin.

Birçok sıkıntılar yaşıyor ve onları alt ediyorsunuz,

sizden uzak olduğumu sanmayın. Ben her birinizin velisi, her

birinizin murşidi, her birinizin öğretmeniyim, bunu unutmayın.

Biliyor musunuz sizlerle öğrendiğimi? Biliyor musunuz ki

sizlerle Hak’ka ulaştığımı? Sizlere ulaşamayanları birlikte

çekip çevirdiğimizi, ulaştırdığımızı biliyor musunuz?

Ey hakikat yolcuları, nereye gidiyorsun, dur bir bak

geriye. Neleri gördün, neleri geçirdin, şu mizan terazisini

kurdun da, hangi göze hangi mutluluğu, Hayatını koydun,

mutluluğu orada biriktirdin. Şunu düşün, buraya mutlu olmaya

değil, sadece O’nu bulmaya geldin.

Mutlu olmak, olmamak, bizim çok dışımızda, biz

sadece, bizde var olan, bizde gizlenmiş olan hakikati bulmaya

ve O’nu görmeye geldik. Sadece o bilinç ile o idrak ile yaşıyor

ve nefes alıyoruz.

Sayfa 372

Kim olduğumun ne önemi var, hep deriz, yine de derim.

Bazı şeyler sırdır söylenmez. Bu bilgilerin nereden geldiğine

tanık olman gerekir. Söylersek çok yorulur başınız. Acaba,

acaba der durursunuz. Sadece Allah’ın izni ile verilenlerdir.

Hele bir muhabbete girdiğinizde, Rabbimden öyle rahmetler

gelir ki kulların üzerine. Öyle rahmetler iner ki, o mana

gözlerinizi bir açında görün.

Sizde o huzur hali, o uyuşukluk hali dediğiniz hal, hep o

ilahi tecellinin bir parçasıdır. Gönle inen huzur, Hak’kın

tecelliyatıdır. O huzuru Dünya gününde kurmak mümkün mü?

Asla kurulmaz. Nerede kurulur, Hak muhabbetinin içinde.

Konuş dostum konuş. İzinlisin. Konuşabildiğin kadar

konuş, söz sana gelir. Senden dostlara, dostlar ister otursunlar

posta, isterse ayakta dursunlar, okusunlar dostlarına. Seçimler

onlara ait. Sen vazifeni yap. O bilinçle yaşa.

La ilahe illallah Muhammed en Resulullah. Hasbinallâh

ve ni’mel vekîl, Hasbinallah ve ni’mel mevla, Hasbinallah ve

ni’mel nasır.

Söylentilere hiç kulak asma dostum. Bu ay musibet

ayıymış, geçen ay da bilmem ne ayıymış. Bu ayı bilir misin?

Safer ayı. Bir insanda kavga, öfke mevcut ise, onun her anı

musibettir. Allah’ın musibet ayı diye bir şey yoktur. Hz.

Hasan’a ait bir aydır, bunu bilin, Safer ayındayız.

Bol bol dua, bol bol zikir, hamd ve şükür, hiç dilden

düşmesin. Zülkarneyn’i175 sordunuz. Zülkarneyn Allah’ımın

175 Kehf suresi, 83 - 85 Ayetler : “Ve yes’elûneke an zil karneyn, kul se etlû aleykum minhu zikrâ, İnnâ mekkennâ lehu fîl ardı ve âteynâhu min kulli şey’in

sebebâ, fe etbea sebebâ”. Türkçe Açıklaması : “Resulüm! Sana Zülkarneyn’den soruyorlar. De ki: “Size ondan bir hatıra anlatacağım.” Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık ve her

şeyden ona bir sebep verdik, ona her şeyin yolunu öğrettik. O da bir yol tutup gitti”. Kehf suresi, 86. Ayet : “ Hattâ izâ belega magribeş şemsi vecedehâ tagrubu fî

aynin hamietin ve vecede indehâ kavmâ, kulnâ yâ zel karneyni immâ en tuazzibe ve immâ en tettehıze fîhim husnâ”.

Sayfa 373

ilahi bilgilere sahip olan, onun vasfı ile bilgileri yayan, bir ilahi

zattır. Hak muradıdır bilinsin. Niye Zülkarneyn dendi. Kendine

o nam sadece yüceden geldi. Doğu, batı, balçık, çamur, hepsi

insanın olumlu ve olumsuz halleridir.

Doğu doğuşun sembolü, batı ise göçün sembolüdür.

İnsan Hayatında her şeyi sefer eder, bilir, görür, öğrenir.

Doğudan batıya, batıdan doğuya gidip gelmeleri, hepsi, içsel

seyahattir. Bedenin içindeki seyahatten bahseder. Öyle bilgi,

Türkçe Açıklaması : “Nihayet güneşin battığı yere ulaşınca, onu kara balçıklı bir gözeye batar (görünümünde) buldu. Orada bir kavme rastladı. Bunun üzerine ona: “Ey

Zülkarneyn! Onlara azap da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin!” dedik.”

Kehf suresi, 87 - 90 Ayetler : “ Kâle emmâ men zaleme fe sevfe nuazzibuhu summe yureddu ilâ rabbihî fe yuazzibuhu azâben nukrâ, ve emmâ men âmene ve amile sâlihan fe lehu cezâenil husnâ ve se nekûlu lehu min emrinâ yusr,

summe etbea sebebâ, hattâ izâ belega matlıaş şemsi vecedehâ tatluu alâ kavmin lem nec’al lehum min dûnihâ sitrâ”.

Türkçe Açıklaması : O da dedi ki: “Her kim ki zulmederse onu cezalandıracağız, sonra o Rabbine döndürülür. O da ona görülmedik bir azap ile azap eder.” “Fakat her kim de iman edip sâlih amellerde bulunursa, ona da mükâfat olarak en güzel bir karşılık vardır.

Ona emrimizden kolayını da söyleyeceğiz.” Sonra yine bir yol tutup gitti. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca onu öyle bir kavim üzerine doğuyor buldu ki, onlara güneşin

önünde bir siper yapmamıştık. Kehf suresi, 91 - 94 Ayetler : “ Kezâlik, ve kad ehatnâ bimâ ledeyhi hubrâ,

Summe etbea sebebâ, hattâ izâ belega beynes seddeyni vecede min dûnihimâ kavmen lâ yekâdûne yefkahûne kavlâ, Kâlû yâ zel karneyni inne ye’cûce ve

me’cûce mufsidûne fîl ardı fe hel nec’alu leke harcen alâ en tec’ale beynenâ ve beynehum seddâ”. Türkçe Açıklaması : İşte böylece onunla ilgili baştan başa her şeyden haberdar idik.

Sonra yine bir yol tutup gitti. En sonunda iki dağın arasına ulaştığında, onların önünde öyle bir kavme rastladı ki, hemen hemen hiçbir sözü anlamıyorlardı. Dediler ki: “Ey

Zülkarneyn! Doğrusu Ye’cüc ve Me’cüc bu memlekette bozgunculuk yapıp duruyorlar. Bizimle onların arasında bir sed yapman için sana biz bir vergi verelim mi?”.

Kehf suresi, 95. Ayet : “ Kâle mâ mekkennî fîhi rabbî hayrun fe eînûnî bi kuvvetin ec’al beynekum ve beynehum redmâ, atûnî zuberel hadîd, hattâ izâ

sâvâ beynes sadafeyni kâlenfuhû, hattâ izâ cealehu nâren kâle âtûnî ufrig aleyhi kıtrâ, femestâû en yazherûhu ve mestetâû lehu nakbâ, kâle hâzâ rahmetun min rabbî, fe izâ câe va’du rabbî cealehu dekkâ’, ve kâne va’du rabbî

hakkâ”. Türkçe Açıklaması : “Dedi ki: “Rabbimin beni içinde bulundurduğu kuvvet ve makam

(sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetle yardım edin de sizinle onlar arasına aşılmaz sağlam bir sed yapayım”.

Sayfa 374

öyle ilim sahibi insanlara, Allah’ımın bir lutfüdur, küçücük bir

hediyesidir.

Balığın denizde kaybolması ve yol bulması, gitmesi,

balığın tekrar dirilmesi, o neyin sembolüdür? İnsan-ı Kamil’in.

Balık nerede kayboldu? Onun kaybolduğu yerde ne zuhur

etti176? (Hızır). Eyvallah. Her kayboluşta, unutma, bir buluş

176 Kehf suresi, 60 – 64. Ayetler : “Ve iz kâle mûsâ li fetâhu lâ ebrehu hattâ

ebluga mecmeal bahreyni ev emdıye hukubâ, fe lemmâ belega mecmea beynihimâ nesiyâ hûtehumâ fettehaze sebîlehu fîl bahri serebâ, fe lemmâ câvezâ kâle li fetâhu âtinâ gadâenâ lekad lekînâ min seferinâ hâzâ nasabâ, kâle

eraeyte iz eveynâ ilas sahrati fe innî nesîtul hût, ve mâ ensânîhu illeş şeytânu en ezkureh(ezkurehu), vettehaze sebîlehu fîl bahri acebâ, Kâle zâlike mâ kunnâ

nebgı ferteddâ alâ âsârihimâ kasasâ”. Türkçe Açıklaması : “Hani bir zaman Musa, genç arkadaşına: “Ben iki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durup dinlenmeden gideceğim, yahut (maksadıma erişmek için)

uzun yıllar geçireceğim.” demişti. Her ikisi böylece iki denizin birleştiği yere varınca, balıklarını unuttular. Balık ise denizde bir deliğe doğru yol tutup gitmişti. Orayı

geçtiklerinde Musa genç arkadaşına: “Azığımızı getir, bu yolculuğumuzda gerçekten yorgun ve bitkin düştük.” dedi. Genç arkadaşı: “Gördün mü? Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. Balık ise

denizde şaşılacak şekilde yolunu tutup gitmiş!” dedi. Musa: “İşte aradığımız o idi.” dedi. İzlerinin üzerine hemen geri döndüler.

Kehf suresi, 65 - 69. Ayetler : “Fe vecedâ abden min ibâdinâ âteynâhu rahmeten min indinâ ve allemnâhu min ledunnâ ilmâ, kâle lehu mûsâ hel ettebiuke alâ en tuallimeni mimmâ ullimte ruşdâ, kâle inneke len testetîa maiye sabrâ, ve keyfe

tesbiru alâ mâ lem tuhıt bihî hubrâ, kâle se tecidunî inşâallahu sâbiren ve lâ a’sî leke emrâ ”.

Türkçe Açıklaması : Derken kendisine nezdimizden bir rahmet verdiğimiz, tarafımızdan has bir ilim öğrettiğimiz bir kulumuzu (Hızır’ı) buldular. Musa ona: “Sana doğru yol olarak öğretilen ilimden bana da tâlim etmen için sana tâbi olayım mı?” dedi. O da dedi

ki: “Doğrusu sen benimle beraber bulunmaya sabredemezsin!” “Hakikatini kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredebilirsin?” Musa: “İnşaallah beni sabırlı bulursun.

Emrine karşı gelmem.” dedi.

Kehf suresi, 70 - 72. Ayetler : “Kâle fe initteba’tenî fe lâ tes’elnî an şey’in hattâ uhdise leke minhu zikra, Fentalakâ, hattâ izâ rakibâ fîs sefîneti harakahâ kâle e haraktehâ li tugrika ehlehâ, lekad ci’te şey’en imrâ, kâle e lem ekul inneke len

testetîa maiye sabrâ. Kâle lâ tuâhıznî bimâ nesîtu ve lâ turhıknî min emrî usrâ” Türkçe Açıklaması : O kul dedi ki: “O halde eğer bana tâbi olacaksan, ben sana

anlatmadıkça, herhangi bir şey hakkında bana soru sorma!” Bunun üzerine kalkıp yola koyuldular. Nihayet bir gemiye bindiler. (Hızır) gemiyi deliverdi. Musa dedi ki: “İçindekileri boğmak için mi gemiyi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın!” (Hızır): “Ben

sana ‘Benimle beraber olmaya sabredemezsin!’ demedim mi?” dedi.

Sayfa 375

vardır, bir oluş vardır. Her şey bitti deyip dövünmek yok. Her

şeyin başlangıcı ve sonu vardır. Bazen son oldukta yeni bir

başlangıca hazırlıktır, bunu unutmayın. La ilahe illallah

Muhammed en Resulullah.

Kehf suresi, 73 – 75. Ayetler : “Kâle lâ tuâhıznî bimâ nesîtu ve lâ turhıknî min emrî usrâ(usren), fentalekâ, hattâ izâ lekıyâ gulâmen fe katelehu kâle e katelte nefsen zekiyyeten bi gayri nefs, lekad ci’te şey’en nukrâ, kâle e lem ekul leke

inneke len testetîa maıye sabrâ, ”. Türkçe Açıklaması : Musa: “Unuttuğum şeyden dolayı beni kınama, bu işimde bana

güçlük çıkarma!” dedi. Yine yürüyüp gittiler. Nihayet bir erkek çocuğuna rastladılar. (Hızır) hemen onu öldürdü. Musa: “Mâsum bir canı, bir cana karşılık olmaksızın mı

öldürdün? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın!” dedi. (Hızır): “Ben sana ‘Benimle beraber olmaya sabredemezsin!’ demedim mi?” dedi.

Kehf suresi, 76 – 78. Ayetler : “Kâle in seeltuke an şey’in ba’dehâ fe lâ tusâhıbnî, kad belagte min ledunnî uzrâ, fentalekâ, hattâ izâ eteyâ ehle karyetin

istat’amâ ehlehâ fe ebev en yudayyifûhumâ fe vecedâ fîhâ cidâren yurîdu en yenkadda fe ekâmeh, kâle lev şi’te lettehazte aleyhi ecrâ, Kâle hâzâ firâku beynî ve beynik, se unebbiuke bi te’vîli mâ lem testetı’ aleyhi sabrâ”.

Türkçe Açıklaması : “ Musa da ona: “Eğer bundan sonra bir daha sana bir şey sorarsam, benimle arkadaşlık etme! O zaman benim tarafımdan mazur sayılırsın.” dedi.

Yine yürüyüp gittiler ve nihayet bir memleket halkına varıp, onlardan yiyecek istediler. Halk kendilerini misafir etmekten kaçındılar. Derken, orada yıkılmak üzere olan bir duvarla karşılaştılar. (Hızır) onu doğrultuverdi. Bunun üzerine Musa: “İsteseydin, elbette

buna karşılık bir ücret alırdın.” dedi. (Hızır) dedi ki: “İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana dayanamadığın işlerin içyüzünü haber vereyim.”

Kehf suresi, 79 – 81. Ayetler : “Emmes sefînetu fe kânet li mesâkîne ya’melûne fîl bahri fe eradtu en eîbehâ ve kâne verâehum melikun ye’huzu kulle sefînetin

gasbâ ve emmel gulâmu fe kâne ebevâhu mu’mineyni fe haşînâ en yurhikahumâ tugyânen ve kufrâ, fe erednâ en yubdilehumâ rabbuhumâ hayren minhu

zekâten ve akrebe ruhmâ(ruhmen)”. Türkçe Açıklaması : “Gemi, denizde çalışan bir kaç yoksula âit idi. Ben onu (tamire muhtaç) ayıplı göstermek istedim. Çünkü gideceği yerde her güzel gemiyi zorla alan bir

kral vardı.” “Çocuğa gelince, onun ana ve babası mümin insanlardı. Çocuğun onları azdırmasından ve inkâra sürüklemesinden korkmuştuk.” “İstedik ki Rableri onlara o

çocuktan daha temiz ve daha çok merhametli bir evlât versin.”

Kehf suresi, 82. Ayet : “Ve emmel cidâru fe kâne li gulâmeyni yetîmeyni fîl medîneti ve kâne tahtehu kenzun lehumâ ve kâne ebûhumâ sâlihâ(sâlihan), fe

erâde rabbuke en yeblugâ eşuddehumâ ve yestahricâ kenzehumâ rahmeten min rabbik(rabbike) ve mâ fealtuhu an emrî, zâlike te’vîlu mâ lem testı’ aleyhi

sabrâ”. Türkçe Açıklaması : “Duvar ise, şehirde iki yetim oğlana âitti. Duvarın altında bu oğlanlar için saklı bir hazine vardı. Babaları da sâlih bir kimse idi. Rabbin diledi ki onlar

erginlik çağına ulaşsınlar ve Rabbinden bir rahmet olarak hazinelerini çıkarsınlar. Ben bunları kendiliğimden yapmadım. İşte dayanamadığın işlerin içyüzü budur.”

Sayfa 376

Yecüc ve Mecüc; bizim insan olarak şeytani

vasıflarımızdır, bunu da böyle düşünün. Olumsuz hallerimizdir,

vesveselerimizdir. Her şeyi önce kendinize mal edin, o zaman

çözümü çok kolay olacak. “Bizim öyle çok olumsuz yanlarımız

vardır ki” deyin bu bende var, bu bende var. Ama bununla

birlikte çokta iyi yönlerimiz var. Hep kendinize mal ederek

uyarlayın ve öyle okuyun. Çözümü daha kolay olur ve

anlayışınız çok daha yaygınlaşır.

Yecüc ve mecüc olumsuz hallerdir. Hem yeryüzünde,

hem insan bedeninde, hem göksel âlemlerde bunlara

rastlamak zorunludur. Bunların varlığı her an her yerde hazır

ve nazırdır. Bozguncu insanlar vardır, yok mu bozguncu

insanlar ? İnsanların arasını açan insanlar yok mudur, kötülük

yayan, dedikodu üreten, insanların cellâdı yok mudur? Birçok.

İşte onlarla aralarına ne koyduk, set koyduk. O setten maksat

onların birbirine karışmamaları için. Kötüler iyilere karışmasın

diye aralarına o setti koyduk.

Neyle oldu, insan emeği istedi. Allah bir şeyi verecek

ise mutlaka insanın emeğini de sokar araya. Çünkü emeksiz

hiçbir şeye sahip olunmaz. Şimdi dön kendine, sizin hiç

olumsuz gördüğünüz, şu dünya Hayatında hiçbir şey yok mu?

Bir çok olumsuzluklarla burun buruna geliyorsunuz. İşte o

araya perdeyi siz koyacaksınız, emeğinizle, öğretilerinizle, o

da olmadı setti koyacaksın, karışmaması için, seni yoldan

çıkartacaksa, o insanın sana hiçbir Hayrı olmaz, bunu

demelisin, ilkel insan bilmeyen insan, cahil insan. Kur’an da ne

diyor: bilenle bilmeyen bir midir? Daha çok yorumları vardır

bunların, şimdi bu kadarını düşünün yeter. Eyvallah,

hoşçakalın, eyvallah.

- Anne ve baba, mümindi, çocuk suç işledi ? Bunun için

ne dersiniz ?

- İbrahim, ismail’i, insan evladını kesmeye kalkar mı?

Her ne kadar, Allah aşkı olursa olsun. Orada Allah onu nasıl

sınadı. Çünkü çok seviyordu, İsmail’i bir başka seviyordu. Her

Sayfa 377

şeyin önüne geçirmişti. O rüyayı gösteren kim, Allah. Onu

gösterdi, üç gün üst üste gösterdi. Orada yapmasını istedi.

Çocuğunu kesmeye götürdü. Aslında nefsini kesmeye götürdü.

Ne dedi Allah’ım, bana önce sen. O sevgiyi dengeli

kuramayanlara bu bir örnektir, İbrahim ile ismail olayı177. Çok

iyi bir denge sağlanması gerekir.

En çok sevdiklerinizle sınanırsınız, çocuklarınız

tarafından acı çekersiniz. Neden, neden mi? Çünkü

bilemediğiniz için. Hep Allah’ın önüne geçmiştir onlar. Hep

Allah’ın önüne geçmiştir, hizmet konusunda, sevgi konusunda.

Aşırı, aşırı giden her şeyi Allah sınamaya hazır ve nazırdır.

Şimdi her çocuk aynı mıdır? Hayır. Öyle bir şey

demedim. Her anne, baba böyle bir külfeti çekecek de

demedim. Ama ne olursa olsun, bu mal sevgisi, evlat sevgisi,

madde sevgisi, maddeye ait ne varsa, hiçbiri Allah’ımın önüne

geçmemeli. Sadece onlar bana verilmiş, Hayatta olduğum

müddetçe, bana hizmet bana hizmet için bir araç. Bunu böyle

düşünürsen, sevgin azalır. Baktı ki Allah çok seviyorsun,

hakikaten sahipleniyorsun, sınavlar gelir dizi dizi, rahmet gibi

177 SÂFFÂT suresi, 102. Ayet : “Fe lemmâ belega meahus sa’ye kâle yâ buneyye

innî erâ fîl menâmi ennî ezbehuke fanzur mâzâ terâ, kâle yâ ebetif’al mâ tû’meru setecidunî inşâallâhu mines sâbirîn”. Türkçe Açıklaması : “Çocuk kendisi ile beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: "Ey

oğulcuğum! Rüyâda ben seni boğazladığımı görüyorum. Bir (düşün) bak, ne dersin?" dedi. O da: "Ey babacığım! Emrolunduğun şeyi yap! İnşaallah beni sabredenlerden

bulacaksın." dedi.”.

SÂFFÂT suresi, 103 - 106 Ayetler : “Fe lemmâ eslemâ ve tellehu lil cebîn. Ve nâdeynâhu en yâ ibrâhî, Kad saddakter ru’yâ, innâ kezâlike neczîl muhsinîn,

İnne hâzâ le huvel belâul mubîn”. Türkçe Açıklaması : “Her ikisi de Allah'ın emrine ram oldular. Babası oğlunu alnı

üzerine yatırdı. Biz ona: "Yâ İbrahim!" diye seslendik. "Rüyana sadakat gösterdin, işte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu gerçekten apaçık bir imtihandı.”

SÂFFÂT suresi, 107 - 110 Ayetler : “ Ve fedeynâhu bi zibhın azîm, ve tereknâ

aleyhi fîl âhirîn, Selâmun alâ ibrâhîm. Kezâlike neczîl muhsinîn”. Türkçe Açıklaması : “Biz oğluna bedel olarak ona büyük bir kurbanlık verdik. Sonra

gelenler arasında ona iyi bir ün bıraktık. Bizden selâm olsun İbrahim'e! İşte biz muhsinleri böyle mükâfatlandırırız”.

Sayfa 378

sınav gelir. Çünkü senin kurtuluşun onlarsız sağlanacaktır

unutma. Onlarsız sağlanacaktır.

- O zaman İbn-i Arabî’nin Kur’an’ı bize daha farklı bir

anlatımla doğruyu görmemize yardımcı oluyor diyebilirmiyiz?

- Şimdi İbn-i Arabi diye ayırmakla da olmaz, bütün

Kur’anlar hatta İbn-i Kesir’in Kur’an tefsiri de güzeldir, çoook

eskiye dayalı, güzeldir. Ondan sonra, yani, bu eskilere ait,

çünkü onlarda safilik vardı, ciddi emek vardı. Hep o insanların

eserlerini seçin, okumak istiyorsanız. Yeniler sadece hadislerle

toplanan, bilgilerle oluşturulmuştur, oysa onlar, Hayır, öyle

değil tam anlamıyla ilim sahibi kişilerdir ve özveriyle

çalışmışlardır. O müfessirleri hiç yabana atmayın.

- Yecüc’ü ve Mecüc’den bize kavim diye bahsediyorlar.

Siz insandaki iyi ve kötü huylar diye bahsettiniz.

- Sende öyle kavimler var ki oğul, kaç 22, kaç 42. Şimdi

benim söylediğim, onunla sınırlı değil, bir tek onunla sınırlı

değil. Öyle bozgunculuk yapmak için, dünya’ya gönderilecek,

gelecek varlıklar var ki? Onlarda yecüc mecücün bir parçası.

Bizdeki olumsuzluklarda, onun bir parçası. Her şey böyle

Dünya’ya ait değil, insana da ait.

Ağaçta ne varsa insanda o var. Toprakta ne varsa

insanda da o var. Hiç ayrı değiliz. Onun için bunu böyle

düşünün. Hem öyle yorumlayın, hem böyle düşünün, yani

geniş düşünün.

Öyle bozguncularla iç içe olacak ki insanoğlu. Şükürler

olsun ki Allah’ımın hep gönderilmiş, hep birinin yerine bir

başka veli, birinin yerine bir başka veli. İnsan-ı kamiller hep

yeryüzünde mevcut, huzuru sağlamaları için. Unutmayın,

huzuru sadece huzuru sağlamaları için, safiyet içinde olanları

korumaları için görevlendirilmiş. Ama yani bunlarla

karşılaşmayacak da değilsiniz, hep karşılaşılacak, ne zaman.

Kıyamete yakın bir zamanda. Bugün nasılsa o zamanda bir

kurtarıcı bir mevcut.

Sayfa 379

Desturu aldık söyletiriz dilleri, yeter derse sonra

inletiriz gönülleri. Ne edilmişse edilmiş, üstüne örtü çekilmiş.

Kaçının günahtan, vebalden. Ortak olmayın günaha, suça,

bilmeden. Biz yapmadık da diyebilirsiniz. İştirak etmek

günahın yarısına sahip çıkmaktır. Hal budur böyledir bilinmeli,

taş üstüne kilim serilmemeli.

Hay diyene selam, Hu diyene selam, Allah ile yürüyene,

rahmeti ilahi ile karşılık bulana, hem sondan hem baştan, Hak

ile olmaktan, müjde gelir ona.

Gelecek günlere hayır meşalesi uzatalım. Allah’a

emanet olunuz. La ilahe illallah Muhammed en Resulullah.