fatima fatımadir 2

188
Ali Şeriatî Hazırlayan: İhramcızâde İsmail Hakkı 2016

Upload: ismail-hakki-altuntas

Post on 25-Jul-2016

352 views

Category:

Documents


67 download

DESCRIPTION

 

TRANSCRIPT

Page 1: Fatima fatımadir 2

Ali Şeriatî

Hazırlayan:

İhramcızâde İsmail Hakkı

2016

Page 2: Fatima fatımadir 2

Çeviri Yapan: Muhammed Azeri

Kitabın adı: .................................. Kadın

Yazar: ............... Doktor Ali Şeriatî

Çeviren: ................. Muhammed Azeri

Yayınlayan: ............................. Darul-Beşir

Basım Tarihi: ........................................... 2004

Azericeden, Türkiye Türkçesine aktaran: İhramcızâde

İsmail Hakkı.

Not: Hatalı aktarmalar, gözden kaçan hususların olması

mümkündür. Özür dileriz. 17.01.2016

Page 3: Fatima fatımadir 2

Fatıma, Fatıma’dır/Kadın 3

İÇİNDEKİLER

önsöz .................................................................................................. 7

Nasıl Olmalı? ...................................................................................... 8

İstidad Ve Hakikatperestlik .............................................................. 10

Biz Ve Halk ........................................................................................ 15

Akıl Ve Aşk ........................................................................................ 15

Şehadet Aşkı - Göz Yaşı! ................................................................... 16

Ali Aleyhisselâm Ailesi Mi Aydın, Yoksa Halk Mı? ............................ 25

Kadının Üç Forması........................................................................... 31

Ehl Ve Na-Ehl .................................................................................... 32

Mezhep Ve Adet-An’ane (Sünnet) ................................................... 33

İslam Peygamberinin Kuralları ......................................................... 35

Peygamber Sallallâhü Aleyhi Ve Sellemin Özel Tavırları .................. 35

Üç Tanınmış Yöntem ........................................................................ 36

İdealizme Hizmette Gerçekçilik Aracı ............................................... 39

Fransız Simgesi (Konsobınace) ......................................................... 40

Ne İdealizm, Ne De Gerçekçilik! ....................................................... 46

İnsanlığın İki Kalıbı ............................................................................ 51

İrtica İle İstismar El Ele ..................................................................... 55

Hazırda Kadının Kültürel Ve Sosyal Rolü .......................................... 59

Yalnızlık ............................................................................................ 61

Aile Teşkili ........................................................................................ 63

Page 4: Fatima fatımadir 2

4 Ali Şeriati

Ekonomide Kadının Rolü .................................................................. 64

Tecavüzlerde Kadının Rolü ............................................................... 67

Zalim Ve Mazlum .............................................................................. 68

İstismarın Feryadı ............................................................................. 74

Fatima Aleyhisselâm ........................................................................ 79

Nasıl? ................................................................................................ 82

"Babasının Annesi" ........................................................................... 88

Hicret ................................................................................................ 97

Kadın Semineri ............................................................................... 163

Birinci Çıkış ..................................................................................... 163

İkinci Çıkış ....................................................................................... 164

Üçüncü Çıkış ................................................................................... 166

Hicab-Örtü ...................................................................................... 169

Bir Misal: ........................................................................................ 181

Hz. Ali kerrema’llâhu vechehû ve radıya'llâhu anhın HZ. FÂTIMA

aleyhisselâma AŞKI..................................................................... 183

Page 5: Fatima fatımadir 2

ح حي بســـم هللا الر ن الر

And olsun anamın ruhuna,

Zehrâ tevazu, şefkat, saflık aynasıdır.

Tüm hayatım onun için acı

ve tüm varlığı benim için aşk oldu!

Hz. Ali kerremallâhü veche

Okuduklarınız bir Hüseyniyyedeki çıkışımdır. Öncelikle,

profesör Louis Massignon (Lui masinyon)nun Hz Fâtıma

aleyhisselâm hakkındaki tahkikatları, özellikle onun

İslam toplumu ve tarihindeki olaylarla ilgili anılarından

oluşan bir eseri hakkında konuşmak istiyorum.

Meclise girdiklerinde anladım ki, burada öğrencilerden

ilave başka kişiler de var ve bu meclis daha fazla dikkat

gerektirir. Karara vardım ki, kadın toplumlarında çok

güncel olan "nasıl olmalı" sorusuna cevap veremem.

Eski gelenek an’aneye sadık kadınlar için sorun yok. Aynı

şekilde, modernliği kabul etmiş kadınlarda da endişe

görünmüyor. Fakat kendisini herhangi kalıba salmış bu

iki kadın grupları arasında ne eski kurallara dayanan, ne

de modern yabancı görüşlere, formlara teslim olmak

isteyen bir grup vardır.

Page 6: Fatima fatımadir 2

6 Ali Şeriati

Bu kadınlar ne yapmalıdırlar?

Onlar kendilerini "seçmek", kendilerini düzeltmek, ideal

bulmak istiyorlar. Bu kadınlar için en önemli soru "nasıl

olmalı" tır. Büyük bir içtenlikle beyan ediyoruz: bu

sorunun cevabı Hz Fâtıma aleyhisselâmın varlığıdır!

Öncelikle, Hz Fâtıma aleyhisselâmın kimliğini analiz

etmekle yetinmek istedim. Fakat aydınlarımızın bu

kişilikten habersiz, hatta dindarların "bağırıp çağırma"

dan başka bir şey bilmemesi nedeniyle bana soruldu ki,

kuvvetim kapsamında bu boşluğu doldurmaya çalışayım.

Bu nedenle karşınızdaki kitapta layıkıyla tanınmayan bu

hanımın kişiliği belgeli olarak, geniş bir şekilde izah

edilmiştir.

Bu açıklamalarda eski tarihi belgeler ilk dayanak. Alevî

itikadına ait meselelerin beyanında ise Sünnî kaynaklar

esas alınmıştır. Bu yöntem birçok yorumları ortadan

kaldırır. Uygun kaynaklarda Hz Fâtıma aleyhisselâmın

mazlumiyetinin, itirazlarının ortamda çok gerçeklerin

üzerinden kuşku perdesini kaldırıyor.

Okuyacaklarınız sadece bir çıkışın metni ve bu çıkış bir

grup erkeğin huzurunda hazırlıksız hayata geçti. Bu

çıkışlardaki kayıtlar ise bir gece boyunca hazırlandı. Bu

nedenle iddia edemem ki, herhangi eleştiri yersizdir.

Aksine, söz sahiplerinden eleştiri intizarındadır. Elbette

ki, gerçek hizmetçilerinin zahmetinden zevk alan söz

sahiplerinin!

Doktor Ali Şeriatî

Page 7: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 7

ÖNSÖZ

Böyle bir kutsal gecede konuşma fikrim yoktu. Ama

büyük İslam Dini Araştırmacısı Louis Massignon (Lui

masinyon)'un Hazreti Fâtıma aleyhisselâm hakkındaki

araştırmaları, özellikle "Hz Fâtıma aleyhisselâmın hayatı

ve kimliği" adlı eseri ile tanışmam beni bu sohbete

soruldu. O büyük hanımın - hatta ölümünden sonraki -

bereketli kimliği, İslam tarihinde adalet ruhunun

yapılanmasında rolü, zulümle mücadelesi İslam

peygamberliğinin bariz örneklerindendir. Ne yazık ki,

tüm bu gerçekler kötü niyetli iç ve dış eller tarafından

tahrif edilmiştir. Lui Masinyonun bu muhteşem

çalışmasında bir öğrenci kadar çalışmağım gurur

duyuyorum. Özellikle, çeşitli mahalli lehçelerde yazılmış

tarihi belgeleri incelemek, küçük de olsa, bir iş idi.

Bu gece bu değerli eserlerden bahsetmem istendi. Bu

eser henüz baskı sağlanmadığından ve telif dünyasını

değiştiğinden, çoğu İslâmiyât Avrupa alimleri ve bizim

alimler bu eserden habersiz olduklarından ben bu daveti

kabul ettim. Karara vardım ki, öğrenciler için "Tarih ve

İlahiyat", "Din sosyolojisi", " İslamiyât " konularında aynı

alimin araştırmalarını tanzimleyim. Ama şimdi

görüyorum ki, düştüğüm meclis sınıf odasından farklıdır.

Bu meclis vaaz için de uygun değildir. Bu toplantıdaki

aydınlar çağdaş düşünceli gençlerdir. Onlar bu matem

meclisine ağlayıp sevap yapmak için gelmemişler. Onları

Page 8: Fatima fatımadir 2

8 Ali Şeriati

kuru Tarihi tarihinde de ilgilendirmiyor. Burada yer

edenleri daha hayati olarak bir mesele ilgilendiriyor.

NASIL OLMALI?

Bizim toplumda kadın çok hızlı değişiyor. Dönemin

tesirleri onu tarihsel özelliklerinden yoksundur, kadını

kendi istediği şekle sokuyor. Bu nedenle haberdar kadın

için bu yüzyılda en ciddi soru "nasıl olmak?" dır.

Kadın anlıyor ki, ortamın tesirleri altında olduğu gibi

kalamaz. Kişilikli kadın dönemin maskesini takıp

değiştirmek istemiyor. O, kendisi için yeni simanı kendisi

seçmek istiyor. Ama nasıl? Onun için hem geçmişten

miras kalmış kıyafet, hem de bir kısım süslü modern

maskeler sıkıcıdır.

İkinci bir soru ortaya çıkar: Biz Müslümanız. Özgürlük

aşkında yanan bizim kadın büyük bir kültüre bağlıdır. Bu

kültür kendi sermayesini İslam'dan götürür. Uygun

ortamda şahsiyetçe özgür olmak isteyen, hem eski

mevhumatlardan [Asılsız olduğu hâlde zihinde meydana

gelen şeyler.] ve hem de modern şeytanetlere taklitçilikten

kaçan kadın İslam'a kayıtsız kalamaz.

Bu kısım kadınlar doğal olarak düşünürler: bizim

topluluk daima Fâtıma aleyhisselâmdan dem vurur; onun

için gözyaşları akıtıyor. Hz Fâtıma aleyhisselâmın anısına

adanmış yüzlerce etkinlikler yapılır. Bu hanım hakkında

methiyeler okunur, onu incitenlere lanet yağdırılır. Tüm

Page 9: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 9

bunlara rağmen, Fâtıma aleyhisselâm kimliği henüz

açıklanmamış kalır. Onun hakkında bildiklerimiz ise

nesilden nesile verilmiş, hemen hemen aynı ifadelerdir.

Örneğin: Cebrail aleyhisselâm Hz Peygamber (sallallâhü

aleyhi ve sellem) zahir olup şöyle dedi: "Allah sana selam

ediyor ve diyor ki, Hatice aleyhisselâma yakınlaşmayasın.

Kırk gün sonra Cebrail aleyhisselâm, Hatice ile yakınlığa

izin verir.

Hatice anlatıyor: "Bu kırk günü gözyaşları içinde

geçirdim". Son olarak, Hz Peygamber (sallallâhü aleyhi ve

sellem) Hatice'nin odasına girer ... Hatice onları şöyle

anlatıyor: "Ben bu gece batnımda (Onun) Fâtıma'nın

nurunu hissettim. O zamandan da Fâtıma benimle

konuşurdu, yalnızlık hissediyor etmezdim. "

Dikkat edin!

Fâtıma aleyhisselâmın doğumundan ölümüne kadar

onun hakkında hiçbir derdiniz/bilginiz yok denecek

kadar az! Babası Peygamber'in (sallallâhü aleyhi ve

sellem) vefatından sonra Hz. Ebu Bekr "Fedek bağı" nı

Fâtıma aleyhisselâmdan zorla alır, Hz. Ömer kendi

destesi ile vurup incitir. Bu olay sırasında Hz Fâtıma

aleyhisselâm altı aylık bebeğini düşürür. Fâtıma

annemiz kendi bebeklerinin elinden tutarak "Beytü'l-

ehzan" yıkıntının gelir. Oturup ağlıyor, ona zulmedenleri

lanetler. Kendi kalan kısa ömrünü göz yaşları içinde

geçiren Hz Fâtıma aleyhisselâm vasiyet eder ki, Hz. Ebû

Bekir ve Hz. Ömer'e kırgınlığından ve korunmak için

gece ve gizli bir yerde defnedilmeyi vasiyet eder. [Neden

Page 10: Fatima fatımadir 2

10 Ali Şeriati

böyle olmalıydı ki?]

Ama Fâtıma kişiliğinin insanlık hayatı için örnek olası

noktaları gereğince araştırılmamıştır. Çoğu rivayetler bu

hanımın Kıyamet günü müminlere yardımcı olacak

şefaatinden bahsediyor:

"Arştan nida olunur ki:" Gözlerinizi yumun! Hz Fâtıma

aleyhisselâm kendi sarayına gidiyor ".

İki yeşil örtüye bürünmüş bayan 70 bin huri eşlik eder.

Allah Teala buyuruyor:

"Senin musibetine göre sen, senin evlatların, şian ve

seni sevmeyeni sevmeyen şian, cennete girecek; onları

bendelerimi sorguya çekmeyeceğim".

Böylece, Allah Teala sadece bu insanlar cennete girdikten

sonra kullarını sorguya çeker ("Hakk’ul-yakin").

Evet, bu büyük şahsiyet hakkında bundan fazla görünen

dikkat bulunuyor. Oysa, bir kadını marifet örneği seçmiş

milletler için bu çok azdır!

İSTİDAD VE HAKİKATPERESTLİK

Zannediyorum, bizim millet için en büyük iftihar onun

Hakikatperestliyi [hakikat-düşkünü/tapan], istidadı,

basiretliyi, zulmü tanıması, onun karşısında direnişi ve

isyanı olmuştur. Bu milleti, istibdat rejimlerine hizmet

eden din adamları, yanlış propagandalar hiç bir zaman

aldatabilir olamamışlardır. Bu nedenle, bu halk, tarihin

Page 11: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 11

en sert dönemlerinde Hz Ali aleyhisselâmı rehber

seçmiştir.

Bu milletin özü hilafetin aracılığıyla İslam'a gelmiştir. O,

hilâfet elbisesi giymiş halifeleri, beni-Abbasileri, beni-

Ümeyyeleri, hanları, sultanları İslam temsilcisi olarak

görmüştür. Bu millet İslam'ı, bütün dini bilgileri

hilafetten, mihrablar ve minberlerden, cami ve

medreselerin öğrenmiştir. Oysa, bütün bu merkezler

halifenin hakimiyeti gölgesinde idi. Demek, insanları

özgürlüğe çağıran İslam dini mevcut rejimin elinde alete

dönüşmüştür, aksine, özgür insanları esarete sürükledi.

Milletler anlıyorlardı ki, İslam dini zalim hakim için bir

araçtır ve tüm iddialar yalandır. Gerçek din hizmetçisi,

asıl rehber ise Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

mescidinin bir köşesindeki odada, kendi kavminin

cehaletine tutsak olup oturmuştur. Hakikat ne Şam’ın

yeşil saraylarında, ne de "Binbir Gece" hikayelerinin

Bağdat kasırlarında idi. Gerçeği Hazret-i Fâtıma

aleyhisselâmın solgun, toprak kulübesinde aramalı

diyoruz.

Medine halkının, çağdaş Arapların, büyük ashabların

göremediği veya görmek istemediği, büyük Şam ve

Bağdat eğitim ocaklarının tanımadığı ve tanımak

istemediği gerçekleri halifenin kılıcına teslim olmuş

saray alimleri iyi görüyordu. Tarihin zıddına, zalim

hilafet hükümetine karşı kaldırılan her bir ayaklanma bu

milletin fevkalade istidadına ve özgürlük aşkından söz

ediyordu. Bu ayaklanmalar dünya kavgalarından kulağı

Page 12: Fatima fatımadir 2

12 Ali Şeriati

sağır olmuş tarihi şekillendirirdi. Bu Hakikatseverlik aşkı

Medine kenarında palmiye bağlarının derinliğindeki kutlu

insanı araştırıyordu. Bu insan zalim rejimin yakında

takva, insanlık elbisesi giyerek bir sonraki yalanlara

kadem/ayak koyacağını anlıyordu. Bu şekilde çoğu

aldatılacak ve çok kanlar akıtılacaktı. Bir sonraki kurban

-halk, o Hazret Ali aleyhisselâm ve eşi Fâtıma

aleyhisselâm olacaktır. Elbette ki, nesil-nesil süzülen bu

kan bir gün onların çocuklarını da kucağına alacaktır.

Hiç şüphesiz, tarihin zor dönemlerinde böyle bir karara

varmak milletimiz için kolay olmamıştı. Çok kavimli

milletin bunları anlaması, insani güzelliklerle tanışıklığı,

tufanlar içinde gerçeğe ulaşması oldukça zordur.

Şu da var ki, iman sadece istidad ve düşünceden değil,

bir de özgürlük yolunda akıtılmış kanlardan ibarettir. Bu

yol kurban, gerçek işar [kendisi muhtaç olduğu hâlde

başkasına verme ahlâkı] , cesaret, acı, ihlaslı olmak,

tahammül, iftira ve kırbaç karşısında sabır ve sair

gerektirir.

Şiiliğin asıl unsurları şunlardır. Elbette ki, konuşma asıl

şialıktan gidiyor. Böyle bir Şiilik, zulmü deviriyor. Zulme

arka çıkmayan, fırkacılıktan, didişmelerden, kin-

küduretden [Kaygı. Tasa. Kederlilik] uzak olan mezhep

asıl şialıktır. İşte, bu "Alevi velâyet", yeni Şiilik kendi

şiasını zulme itaatten, cahillikten kurtarmaktadır. Bu

inanç ne Allah ne de kul için hizmet etmeyen tasavvuf

değildir.

Page 13: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 13

Şiilik İslam'ın özüdür. "İslam'da başka şeyler de var"

deyimi yanlıştır. Gerçek İslam şialıktır! [Hz. Ali ve Fâtıma

aleyhisselâm taraftarı olmaktır.]

"Adalet" ve "imamet" inançlarını İslam dininin esaslarına

Şiiler ilave etmemişlerdir.

Din Mesihilikde, Nasranilikte, Zerdüştilikde de vardı.

"Hükümet", "soy ve millet" i dine ekleyen cahillik oldu.

Alevi ve Sünniler arasındaki savaşların temelinde

"imamet" ve "adl" inançları dururdu. Oysa, "Ali"

"Muhammed" e eklenmedi. "Ali" yi kabul ettik ki,

"Muhammed" salla’llâhu aleyhi ve sellemi kaybetmeyin.

İşe bak ki, Muaviye, Mervan, Mütevekkil, Harun, Ebu

Cehil ve Ebu Süfyan'ın varisi olan bu zalimler de dinden

söz ediyorlar.

Biz Ali'yi ve ailesini Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

sünnetine sonradan katmadık. Bu aile Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellemin kendi ailesidir. Biz de

Efendimiz salla’llâhu aleyhi ve sellem hakkında bilgiyi bu

aileden sormayı kendimize borç kıldık.

Bazı dost ve düşmanların zannına aykırı olarak, Şiilik

İslam'da Sünniliğe en yakın olan mezheptir. Ana çelişki

Sünniler tarafından yol verilmiş bid’atlara (yeniliklere)

karşı çıkmakla, Ali aleyhisselâmın ve gerçek Şiilerin

direnç göstermesidir.

Tüm değerlerin girift düşürüldüğü ortadadır. Hilafetin

dünyaya hakemlik yaptığı dönemde "adl" ve "imamet" in

Page 14: Fatima fatımadir 2

14 Ali Şeriati

de kendi içinde toplandığı bir gerçektir. Gerçek din

alimlerinin bu dönemde çektiği musibetlere Beni-

Ümeyye, Beni-Abbas, Türk ve Moğol istilacıları canlı

şahittirler.

İslam tarihinde Hz Ali aleyhisselâm ve Fâtıma

aleyhisselâm hakkında güzel söz söylemek kolay

olmamıştır. Bu aileye sadık mücahid şair Kumeyt diyor:

"Elli yıldır, darağacımı boynumda gezdiririm". Bu sonuç,

Şii mezhebini yaşatmış tüm insanların bekleyişinde

olmuştur. Bu tarihin her satırı şehit kanları ile yazılmıştır

Bu cesur Şii mücahitleri için son dönemlerde ortaya

çıkmış "sabret, kendisi gelip tüm işleri ıslah edecek"

felsefesi makbul saymamıştır! [Mehdi fikri]

İbn Sikkit büyük edip olmuştur. O, asker değilse de edib

idi. Mütevekkil Abbasi kendi evlatlarının talim öğretimi

için İbn Sikkit’i davet eder. Bir süre sonra hissediyor ki,

evlatlarında Ali aleyhisselâm ve onun ailesine muhabbet

oluşmuş. Haber verilir ki, bu öğretmen çocukları

yönlendiriyor.

Bir gün halife ders odasına girer. İbn Sikkit’e soruyor:

"Çocuklar nasıl okuyor?" İbn Sikkit çocukların iyi

olduğunu söyler. Halife aniden şöyle soruyor: "Ey İbn

Sikkit, sana soruyorum. Benim evlatlarım mı azizdir,

yoksa Ali'nin oğulları Hasan ve Hüseyin?".

İbn Sikkit düşünür ki, bu yerde gerçeği gizlemek takiyye

değil, ihanettir. İbn Sikkit iyi bilir ki, takiyye mümini,

imanı korumak içindir. O, tereddüt etmeden diyor:

Page 15: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 15

"Ali'nin kölesi Kanber de senden ve senin soyundan

değerlidir !». Mütevekkil emrediyor ki, İbn Sikkitin dilini

boynunun ardından çıkarsınlar!

Gerçeği beyan ederek büyük şecaatle zalimleri

kamçılayan diller olmuştur. Bu beyanlar zalimleri mağlup

edemeseler de, onların iç yüzünü açarak, rezil

etmişlerdir. Bu nedenle özgürlük, eşitlik, adalet duygusu

halkın hafızasından silinmemiş, tarihte kendi liyakatli

değerini almıştır.

BİZ VE HALK

Bu ağır ve tehlikeli mes’uliyeti iki grup taşıyor: bu

gruplardan biri "imamet" i "nübüvvet" in devamı bilen

mücahid Şii alimleridir.

İkinci grup ise samimi ve temiz itikatlı insanlardır.

Onların sükutu hakanları kendilerinden uzak tutar.

hükümet adamları bile mücahitlerin sabrından kan

ağlıyordur.

AKIL VE AŞK

Her mezhep, okul, hareket ve devrim iki unsurdan

oluşur: biri aydınlık, diğeri harekettir.

Birinci grubun temsilcileri halkın düşüncesini vurgular,

ikinci grup ise onları yüksek hedeflere doğru harekete

yönlendirir. Aleksy Karl diyor: "Akıl-otomobile yolu

Page 16: Fatima fatımadir 2

16 Ali Şeriati

gösteren çırak, aşk ise bu makineyi harekete geçiren

muharriktir". Biri olmazsa öbürü faydasızdır. Işıksız

motorlu araç kör aşık gibi uçurumdan düşer.

Toplumda, herhangi harekette akademisyenin işi yol

göstermektir. Halk ise hareket kaynağıdır. İstenilen bir

hareketin beyni ilim etkinliği ile harekete gelir, halk ise

aşkını izhar ediyor. Eğer toplumda iman, aşk, fedakarlık

azsa, bu halkın suçudur. Eğer halk doğru yolu

bulamıyorsa, akademisyenler kusurludur. Özellikle din

ve mezhepte bu iki şart mühimdir. Kısacası, akıl ve

duygu karşılıklı olarak birbirini tamamlamalıdır.

İslam dini bütün mezheplerden daha çok "kitap" ve

"cihad" dinidir. Kur’anda düşünce (âlim) ve aşkın (cihad)

sınırlarını belirlemek zordur. Şehadet yaşam olarak kabul

edilir, kaleme and içilir. Hazret-i Peygamber sallallâhü

aleyhi ve sellem taraftarları arasında abidler

mücahitlerden, tebliğciler diğerlerinden seçilmişler.

Alevi tarihinde aşk ve işaret sayfaları geniştir. İslam aşkı

galeyana gelmiş aşıklar, tefekkür ve marifet, ilim ve

hareket merkezidir. Aşk ve hayranlık gerçek ilim,

gerçekdışı perestiş [kulluk] ise putperestliktir!

ŞEHADET AŞKI - GÖZ YAŞI!

Şiilik böyle doğmuş ve böyle yaşayacaktır. Onun düşünür

ve müctehidleri içtihada, bilimsel araştırmalara, mantığa,

itikad ve ameli bahislere, gerçek İslam'ın hıfz edilmesine,

Page 17: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 17

Yunandan gelme felsefe ve diğer bilimlerden korunmaya

heveslendirilmişlerdir.

Halk kitleleri ihlas ve aşkla Ali aleyhisselâm ve onun

takipçilerine tabi olmuştur. Şiiliğin takib olunduğu

dönemlerde "Peygamber", "Ali" sözlerine karşılık olmadık

azab görmüşlerdir. Bugün de insanlar Ehl-i beyti sever,

onlara vefalarını sergiliyorlar. Halen, yüzyıllar geçse de

çeşitli zorluklardan geçmiş insanlar Ehlibeyt yolu ile

dahil oldukları tevhid sarayına/saltanatına arka

çevirmişler.

Halen hüzünlü başları Fâtıma aleyhisselâm duvarına

dayanmış görüyoruz. Bu göz yaşlarının her damlası

Ehlibeyt aleyhimüsselâm hanedanına sadakatin

beyanıdır.

Göz yaşından samimi bir itiraf, aşk var mı ?!

Gözyaşı sadakatten çıkmıyor mu ?!

En ulvî aşk örneği olan bu göz yaşları, aşıkların aşk

deryasında yok olması değil mi ?!

Halen yolumuzdan gelenlerin kendi sözlerini güzel

şekilde beyan ettiğini görüyoruz.

Benim göz yaşım, yüksek değerlendirmem sizi şaşırtıyor

mu?!

Şaşırmayın, bu en yüce aşkı sembolize ediyor!

Dikkatli olun, iki fikri birbiriyle karıştırmayınız. Görev

olarak yüksek hedefe ulaşmak için ağlamak bir başka

Page 18: Fatima fatımadir 2

18 Ali Şeriati

gerçektir. Ama ağlamak, hem de doğal bir hissin

tecellisi. Aşk acısından doğan göz yaşlarında riya

aramayın.

Şu anda Latin Amerika'da yaşayan ünlü Fransız

inkılapçısı yazıyor: "Hiçbir zaman ağlamayan,

gözyaşlarını tanımayan insanlar insanlık duygusunu

kaybetmiştir". Evet, böyle bir kalp taş, kuru ve vahşi bir

varlıktır.

Bizim "aşk pirimiz" kendisini azarlayarak der:

"Ey canım, biliyor musun ağlamakta nasıl faydalar var?

Ey gurur, hatta gökler, çöl canavarları da ağlıyorlar! ".

Öyle ki, gözden yaş damladı, sızı koptu, gözyaşları

damla damla kalbe aktı, aniden nefes yolunu kapatıyor;

hıçkırık kopuyor. Bu, insanın gerçek aşkının beyanıdır!

Herhangi bir zorunlu konuya göre "uygulama" üzerine

gözyaşları akıtılırsa, öngörülen amaca ulaşılır, ama bu

aşk değildir! [Matemlerde]

Ma’şukundan uzak düşmüş aşık, yakınını kaybetmiş

kimse amaçlı, fayda gözeterek ağlamıyor. Bu gözyaşları

imanın latif ayetlerindendir.

Ama gün boyu bin bir hokkadan çıkıp, cep soyup, kulak

kesip, öğlen nargile çekerek ailesiyle kebap yiyip,

akşama yakın kendini camiye gelen "gözyaşları" nı

içtenlikle kabul edilemez! Gösteri gibi ağlamak,

hüzünlenmek aşık işi değil. Tiyatro yapar gibi

hüzünlenmek, genellikle, matemde sona ulaşılınca

Page 19: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 19

kahve, kelyanlı içli köfte sipariş verip, büyük bir iyilik

yapmış gibi birbirlerine sarılmak değildir. Böylesine siz

nasıl bakıyorsunuz? Ben de öyle bakıyorum! Mahbubu

tanımayan aşık kendi gözyaşlarıyla ancak gözlerinin

tozunu temizleyebilir.

Unutmayalım ki, Hz Hüseyin'in aleyhisselâm vakıasına ilk

gösterişten ağlayan Ömer bin Sad oldu. [Allah Teâlânın laneti

üzerine olsun] *

Bu gözyaşlarına töhmet edip suçlayan ise Hz Zeyneb

aleyhisselâm idi! Bu da ilginçtir ki, Hz Hüseyin

aleyhisselâm ilk üzülme/cefalık/matem meclisi Yezidin

sarayında kuruldu.

* Ömer bin Sad (Arapça: 686 – 620 سعد بن عمر ), Sahabelerden ve

Aşere-i Mübeşşere'den Sa’d bin Ebî Vakkas’ın oğludur.

Doğum tarihi hakkında farklı rivayetler vardır. Bir rivayete

göre Muhammed bin Abdullah hayatta iken, diğer bir rivayette

ise Ömer bin Hattab'ın halifeliği döneminde dünyaya

gelmiştir. Babası Sa’d bin Ebî Vakkas ile birlikte Irak’ın fethine

katılan İbni Sa’d, Emevîler döneminde Merv ve Rey

vâliliklerinde de bulunmuştur.

Hüseyin bin Ali aleyhisselâmın, Kerbelâ’da şehit edildiği

hâdisede, dönemin Kûfe vâlisi Ubeydullah bin Ziyad’ın

gönderdiği orduda komutan olarak yer aldı.

Ömer bin Sa’d söz konusu hadisede Hz. Hüseyin

aleyhisselâmın arkadaşlarını kuşattı ve Fırat’tan su almalarını

engelledi. Hz. Hüseyin Medine’ye dönmek, İslâmî fetihlere

katılmak gibi alternatifler ileri sürmüşse de Ömer bin Sa’d,

vâli İbni Ziyad’dan aldığı emirler çerçevesinde Yezid’e biat

etmedikçe dönüşüne izin verilmeyeceğini söyledi. Sonunda

Hüseyin, Ömer bin Sa’d’ın ordusu tarafından hicri 10

Muharrem, 61’de (Miladi 10 Ekim, 680) hunharca şehit edildi.

Page 20: Fatima fatımadir 2

20 Ali Şeriati

Tarihî kaynaklara göre, Ömer bin Sa’d, feci bir savaş neticesi

şehit edilen Hz. Hüseyin aleyhisselâmın başını kestirerek

bütün Ehli Beyt ile birlikte Şam’a halife Yezid’e göndermiştir.

Âşıkane ağlayan ise halk idi. Bu halkın sözü göz yaşı

vardı. Onlar ne âlim ne de filozof idiler. Onları ağlatan

iman ve aşkları vardı.

Hiçbir mezhebin böyle bir temiz aile örneği olmamıştır.

Bu ailede baba-Ali, ana-Fâtıma, oğul-Hasan-Hüseyin,

kız-Zeyneb’dir. [aleyhimüsselâm] Bir halk herhangi bir

aileye bu kadar aşk, ihlas, iman, fedakarlık izhar

etmemiştir.

Şu anda Fâtıma aleyhisselâm ocağında yeni bir kültür

oluşmuştur. Tarih bu evin faziletleri ile zenginleşmiştir.

Bu aşk şimdi de gerçek âşıkları damarlarında cereyan

etmektedir. Bu aile kuşak içinde ebedi üzülme/cefalık

imtiyazı kazanmış tek ailedir. [Üç günden fazla matem

tutulmaz] Ama aşık, gönüllü fedakarların gözlerinden sel

gibi akan bu yaşların halen tuzlu yakıcı acısı unutulmuş

değildir. Bu ağlamalar, acılar, bu naleler boşa gidiyorsa,

kim suçlu?

İlim adamları! Halka yön, uyanış vermeye borçlu olan

alimler!

Yüzyıllar boyunca istidadını felsefe, kelam, tasavvuf,

fıkıh, usul, edebiyat, beyan, meani, bedi, sarf-nahve

harcayan ilim adamları henüz halka "Amel

Risalesi/İlmihal" nden başka bir şey sunmamışlardır.

Oysa, halka asıl gerçekleri, olgunluk yolunu, Kerbela

felsefesini, Ehlibeyt ideallerini iletebilecek kişiler

Page 21: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 21

"müçtehit" sıfatına layık bilinmediklerinden gölgede

kalmıştır. Bu nedenle, bu hayati önemli konular, sadece

medrese programlarında yer almıştır. Böylece, gençler,

genellikle, fıkıh öğrenmek için medreselere gider, bin bir

zahmet ile "fakih" olup, halktan kenarda kalırlar. Fakihlik

istidadi olmayan bir grup ise sırf çaresizlikten dini

propaganda için halka karışır. Üçüncü bir grup da var.

Elinden hiçbir iş gelmeyen bu üçüncü grup, az olur hem

müctehid, hem de tebliğciden ötededir!

Tüm bu parçalanmada halkın ve mezhebin hâli nasıl

olmalıdır?

Böylece, iman ve aşkı, Kur'an ve Nehcul-belağası, Ali ve

Fâtıması, Hüseyin ve Zeynebi, isar ettiği kan deryası olan

millet siyah güne kalıyor.

İşe bak ki, Janna d’Ark gibi putperest bir kadın Fransız

halkının özgürlük simgesine dönüşür ve Fransız halkı bu

çılgın kızdan ilham alır; Hüseyin aleyhisselâmdan ağır

risalet yükü taşıyan Zeyneb aleyhisselâm gölgede kalıyor

?!

Oysa, Kerbela vakaasının devamı, açılışı, suçluların

suçlamasıyla Ali kızı Zeyneb aleyhisselâmın nerdedir?

Fedakarlık sembolü olan mücahit Zeynep basit bir kadın

gibi tanıttırılır ve gerçekler acımasızca susturulur.

Ben mezemmet (kınanma) dolu, kindar bir çığlık

duyuyorum. Bu feryat halkın imanına, İslam'a,

Peygamber ve Ali şialarına mes’ul alimlere yöneliktir.

Belki de, bu feryat öyle Ali aleyhisselâmın kendi sesidir!

Page 22: Fatima fatımadir 2

22 Ali Şeriati

Sanki Ali aleyhisselâm der ki:

"Ne iş yapıyorsunuz ?!

Neden söylemiyorsunuz ?!

Niçin susuyorsunuz ?!

Yüzyıllar boyunca Kur’anı halka ulaştıracak tatminkar bir

kitap yazıldı mı ?!

Bana adanmış methiyelerle dolu ciltler dolusu kitaplar ne

veriyor ?!

Bir Fars, bir Türk benim dilimi anlamıyor. Lamartininin

tüm sevgi destanları dilinize dönüştüğü halde,

Müslüman mücahid benim yaptıklarımdan habersiz

kalmış! "

Kısa ömrü "Beatles" a sarf edenler dünyadan Ali

haberlerini duymadan gidecek, yazık!

İmamların hayat ve faaliyetlerini özlü ve çok yansıtan bir

risale yazılamaz mı?

Mevlit ve vefat günleri gözyaşları akıtırsınız, ama hala

dünya Ehlibeytin makamından habersiz kaldılar.

Bizim milletler bütün ömrünü Ehlibeyt'e aşk içinde

geçirip, matem meclisleri kurup, gözyaşları akıtıp,

ihsanlar/ikramlar dağıtıyorlar. Ama imamlar gibi

yaşamak, onlar gibi konuşmak, onlar gibi oturup, onlar

gibi susmak, onlar gibi esarete boyun eğmemek,

şehadete kucak açmak bir o kadar da önemli olmuyor.

Oysa, asıl aşık kademini ma’şukun kademi yerine

Page 23: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 23

koymaktan zevk alır.

Eğer bir kişi sevgi dolu kalple başını yarıp kanını yere

dökerse ve aynı zamanda Kerbela vakıasını anlamıyorsa,

suçlu kimdir?

Eğer bir bayan Zeynep aleyhisselâm aşkı ile kor parçası

üstene çıkıyorsa, ama Zeyneb aleyhisselâm ideallerinden

habersizse suçlu kimdir?

Böyle insanlar için Hüseyin, Zeyneb Aşura gününün

seherinden Aşura gün ortasına kadar mevcut değilmidir?!

Matem zamanı şov gibi, tüm ameller anlamadan

üretiliyor!

Düşünün ki, göz açıp baba-anneni Hüseyin'e, Zeynep'e,

Kerbela şehitlerine ağlayan gören genç öte bir ülkede

yüksek eğitim alıp vatana döner. Bu önceki evlat değildir.

Onun ciddi soruları var. Onun "din sadece ağlamaktan

ibaret midir?"

Sorusuna kimse cevap vermelidir?

Çünkü, bütün ömrünü dine sadakatle sarf etmiş

eğitimsiz anne duygularını izhar etmekte aciz!

Peki suçlu kim?

Eğer özgür düşünceli bir aydın kendi halkının geri

kalmasından eziyet çekiyorsa ve onları uyandırmak için

çalışırsa, hem toplumunu tanımalı, hem de tarihini

bilmelidir. Bu aydın olan kendi mezhebini Medine,

Fâtıma ocağı, Hüseyin şehadetgâhı, Zeyneb kafilesi

açısından değil,[adlarını bilerek] İsfahan ve Kum

Page 24: Fatima fatımadir 2

24 Ali Şeriati

Fatimiyye ve Hüseyniyyelerinden öğrenerek feryat

koparırsa ki, bilinç ve kimlik isteyen kadınımız uzak

geçmişte kalmış, an’anelerden faydalanamamışsa, henüz

zulmü tanımamıştır. Bu entelektüel, toplumun

sorunlarını kendi boynunda hissetmiyor. Bakış açısı

kısıtlı insan, olayları sadece "kendi penceresinden"

seyrederek, zulme karşı isyan için eline kılıç alıyor ve bu

kılıcı kendi başına indirerek ölmektedir. Bu mezhebi

amel onun deryalarca günahını yıkar ve o, anadan yeni

doğmuş bebek tek temiz halde Allah Teâlâ’nın huzuruna

gidiyor ... Evet, alimlerin suçu budur ki, insanları iyiye

emredip, kötüden alıkoymak, hakikat yolunda cihad ve

şehadet yerine, halkı cefadarlık, göz yaşı, Takiyye, yersiz

şefaate çağırırlar.

Halkın zulüm karşısında itaate, sabra davet edilmesi

İslami prensiplerden dışıdır!

Eğer halk inansa ki, Ali sevgisinden kimyasal bir tesir var

ve bu muhabbet günahı sevaba çevirir, bir ömür

zulmeden insan bu sevgi nedeniyle ahirette mutluluğa

kavuşur, suçlu kim?

Eğer babalarını amelde/itikatta Ehl-i Beyte bağlı

görmeyen oğullar bu mezheble ilişkiyi keserlerse, kim

suçlu?

Bizim aydınlarımız savunuyorlar, bizim toplum mezhebi,

Ehl-i Beyt aşığı, Ali aleyhisselâm aşığı olmasına rağmen,

bazı Müslüman olmayan ya da Şii olmayan toplumlardan

kültür bakımından geri kalıyorsa, kim suçlu?

Page 25: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 25

ALİ ALEYHİSSELÂM AİLESİ Mİ AYDIN, YOKSA HALK

MI?

Neden, Ali hanedanın toplumun terakkisinde te’siri

kalmadı? Yoksa, aydınların araştırmaları asılsız mıdır?

Neden dindar halk kendisini mutlu gösteriyor?

Ali aleyhisselâmın kıyası gerçek, ilerici okul olmasında

hiç şüphe yoktur. Ali aleyhisselâm efsanevi gerçektir.

İnsan nasıl olmalıdırsa, Ali aleyhisselâm öyledir!

Eşi Fâtıma ideal kadın örneği olarak, hiçbir zaman ve

mekanda güncelliğini kaybetmiyor. Çocukları Hüseyin ve

Zeynep kendi devrimleri ile istibdadı insanlık tarihinde

sonsuza kadar rezil edercektir.

Ey Kâ’be!

Fâtıma "evi", İbrahim'in varisleri ile doldurulur.

Elbette ki, burada "Kâ’be’" bir işarettir. O Kâ’be’

taşlardan kurulmuştu, bu Kâ’be’ insanlardan

yükselmiştir. O Kâ’be’ sadece Müslümanlar içindi , bu

Kâ’be’ tüm mazlum aşıkların sığınağıdır.

Diğer bir yandan tarih hep şahları ve sarayları din,

kültür, ilim ve bilgi merkezi gibi tanıttırmışsa da,

haberdar insanlar bu iyi görünümlü sözlere inanmamış,

asıl marifet ocağını kendileri atanmadan kurmuşlardır..

Bugün de samimi yürekler Fâtıma evine sevgiyle doludur.

Onlar “Ehli-beyt” musibetlerine ağlıyor, Allah Teâlâ

yolunda canlarından vaz geçerler. Bu vakıfları, nezirleri,

ihsanları hesaplayın. Bugün maddiyat öne çıkıp mezhep

Page 26: Fatima fatımadir 2

26 Ali Şeriati

zayıflarsa de, gerçek aşıklar bir lokma ekmeğe muhtaç

oldukları halde bile imanlarına sadakat gösteriyor.

Masumların anısına milyonlarca meclisler kuruyorlar. Bu

meclislerde 150 bin âlim ve vaiz, yetmiş bin tarihçi yer

alıyor. Hüseyniyyelerin inşasına, hey’etlerin teşkiline

harcanan paraları, imanlı Müslümanların ödedikleri beşte

bir hisse ve zekatı hesaplayıp kurtarmak mümkün

değildir. Onu da dikkate alın ki, tüm bu çalışmalar

ekonomik açıdan geri kalmış, esas sermayesi birkaç bin

kapitalistin elinde toplanmış ülkelerde görülüyor. Bu yeni

tabaka batı havasında medeniyetbazlık ve hakiki

mezhebi tanımak istemiyor. Bu burjuva tabakası

arasında, üç beş kendini dindar gösteren varsa da, bu

dindarlık resmi niteliktedir. Seyyid Kutup demişken,

onlar sadece "Amerikan İslamı" nı beğendi. Bu "dindar"

ların çocukları zamanını Avrupa otellerinde, plajlarda

geçiriyor, atalarının cömertliği hesabına oyuncuların

başına para serper, ara ara da açlık çeken ülkelere

kuruş-kuruş insani yardım gönderirler. Bir tür sağılıb

(soyulup) bitirdikten sonra, kendi milletlerini sağmak için

geri dönerler. Böyleleri sadece kendi çirkin emellerinden

utanç çekmiyor, hatta kendilerini "kültür fedaileri» olarak

kabul ediyorlar.

Aynı anda kutsal Kerbela, kutsal Kâ’be’ evinin ziyareti

aşkı ile yaşayan, inancını, bakış açısını geliştirmek

isteyen, dini görevlerini yerine getirme arzusunda olan

bir Müslüman toplam 50 bin tümen para alıp, "Bismillah"

diyerek yola çıkıyor. (İlahi, neler diyorlar bu kişi

hakkında! Millete, kültüre harcanılası paralar havaya

Page 27: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 27

savruldu! Daha diyen yok ki, adı Müslüman olan bir

kapitalistin şımarık oğlu kendi aşinaları ile Paris

otellerinde tek gecede on kat daha fazla parayı havaya

savuruyor! Kendisi de halkın damarından soğrulmuş

parasıda !)

Şunu da belirtmek gerekir ki, kendisini çoğunluk teşkil

eden tabakadan ayırıp "modern" gösteren sadece bir

kısım zengin tacirdir. Zenginlerin büyük bir kısmı

kültürel, mezhebi yönünden fakir halkla çok yakındır.

Onlar din ve mezhep kendini öyle büyük paralar

harcıyorlar ki, bu cömertlik sadece imandan doğabilir.

Burada bir soru ortaya çıkar: Bir taraftan İslam bizim

dinimiz. Aynı zamanda, İslam insanlık tarihinin son

dinidir. En gelişmiş olan bu din insanlara yaşamayı,

kişilikli olmayı, kültür ve kanun yapıcılığı, ilahi ve sosyal

tevhidi ve her bireye şehadete hazır toplum kurmayı

öğretir.

Öte yandan, Şii mezhebi "imamet" ve "adalet"

mezhebidir. Şiiler Ali aleyhisselâm ve onun evlatlarının

aleyhisselâm takipçileridir. Tarih bu kişilerin cihad,

direniş, özgürlük mücadelesine, zulüm önünde boyun

eğmemesine şahittir. Onlar her zaman zalim veya

sömürücü ve Sömürgecilerle yakınlıktan öte olmuşlardır.

Ali, Hüseyin ve Zeynep'e güven, masum rehbere itaat,

bilimsel içtihat ve emeli cihad, şehadet ve hazırlık, son

İmam'ın aleyhisselâm'ın gelişinin intizarı gibi gerçekler

her an diridir.

Page 28: Fatima fatımadir 2

28 Ali Şeriati

Bizim halk aşk ehli olarak bu aileden ilham alır. Kutsal

isimler insanlara ruh verir, onların zikri kanları cuşa

getirir.

Bu halk bu kutsallar yolunda kanından geçmeye hazırdır.

Bu halk nale çekiyor, sıkıntı içinde üzülüyor, her yıl o

kanlı olayı hatırlayarak, matem ve hatta aşkın

şiddetinden kendileri kana bulanıyorlar.

Diğer bir yandan, bizim aydınlar, dünyadan haberdar ve

farkında genç kuşak imana muhtaç olduğu halde,

özgürlük ve devrimler hakkında düşünür, kendi halkının

eşitliği ve ayıklığı için çalışıyor. Bugünkü parlak batıya

uyarak, kendi halkına kayıtsız kalan aydınlanmış değildir.

İlginçtir ki, o, artık kendi ana dilini unutmuyor. O, kendi

gelenek an’anesine sadık milleti ile iftihar ediyorlar. Bir

zaman framasonların "saç ayırıcımızdan ayak tırnağımıza

kadar medeni olmalıyız" sloganı doğuda ekildi ve kanla,

petrolle suvarılıb yüceltildi. İstismarcılar için güzel otlak

oluşturuldu. Bugün artık İslam kültürünün yokluğu,

toplumdan reddedilmesi hakkında konuşuluyor. Artık

bizim ziyalı parlak aydınlar kendi sosyal mes’uliyetini

güzel idrak ederler.

Öyleyse neden İslam'a uygun değişiklikler verim

vermiyor?

Her yerde din de var, mezhep de, aydın da, halk da. Ama

İslami canlanma yok! Niçin dini değerler yolunda gözyaşı

akıtan mümin bir millet kendine dönemiyor?

Din kurtuluş, mezhep-adalet, aydın-mes’ul, halk-

Page 29: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 29

mü’min ise, suçlu kim?

Bu sorunun bir cevabı var:

Âlim!

Çünkü milletin sevdiği dini bilinçli şekilde algılayabilir

sebebi asıl dini tanımamasıdır. Muhabbet var, ama

marifet yok! Eğer insanlara hayat vermek için gelmiş bir

din hayat bulmak bilmekse, demek, bu dini yeterince

tanımıyoruz. Peki, tüm bu incelikleri halka kim

öğretmelidir?

Elbette ki, âlim!

Halka Ali kimliğini âlimler tanıttırmalıdır. Âlim depo dolu

bilgisi olan değil. Bu ilim ne vergidir, ne de fizik, kimya.

Giriş ayrı kavramdır hayat yolunu aydınlatan kavram.

Allah'ın ilmi nurdur, karanlıkları aydınlatan ışık! İlim

coğrafya, tarih değil, iman ve akidedir! Kur’anda bu ilim

"fıkıh" seçildi. Bugün ise aynı ilim «şer’i ahkam», «fer’i»

adlandırılır. Âlim karanlıkta ve karanlıkta çalışmıyor. O,

karanlığı yarıp, doğru yolu göstermelidir. O, sadece

doktor, usta değil, halkın muallimidir. Onun bilimsel

Eflatun teorisi yoktur, ilmi Risâlet bilimidir. İşte bu ilim

adamları "peygamber vârisleri" kabul edilmişler. Bu

ilimler hidayet nurudur. Hidayet nur alemi, âlim ise

entelektüel. Bu ziyalı akidesi ve halkı karşı sorumludur.

Şia aliminin mes’uliyeti daha açıktır. O, "nebi-imam",

yeni imamın hizmetçisidir. Bu ilim adamları imamet

mes’uliyetini taahhüt almışlardır. İmamet ise

Page 30: Fatima fatımadir 2

30 Ali Şeriati

peygamberlik mes’uliyeti. Şii alimi imamın görevini

yürütüyor ve onun hakkını, payını alır. O, en azından

halka imamı tanıttırmalıdır. Halk bilmelidir ki, imamlar

kimlerdir, ne düşünürler ne danışırlar, ne ettiler? İlim

adamları imamların hayatını, tarihte rolünü, inancını,

konumunu, mücadelesini beyan etmelidirler. Halk

imamet karşısında hangi görev taşıdığını bilmelidir. Eğer

kitap mağazalarında Avrupalı bir şarkıcıyı tebliğ eden

kitap olduğu halde, Şia alimlerini tanıtan kitap

olmuyorsa, âlim küçültülmektedir. Eğer eğitimli bir genç

kendi ana dilinde ahlaksız kitapları/yazıları edinip

"Nehc-Belağa" ni bulamıyorsa, suçlu alimdir. Eğer halk

sadece imamların doğum ve vefat günlerinden haber

ediliyorsa, yine de âlim suçludur.

Ali aleyhisselâm özgürlük çağrısıdır. Halk da ona aşıktır.

Halk esirse, demek Ali'yi aleyhisselâm iyi tanımamıştır.

Asıl değer tanımaktır. Tanımadan sevmek değersiz bir

bağlılıktır. Okunmayan veya okunduğunda anlaşılmayan

Kur’anla adi kitaplar, beyaz defter arasında hiçbir fark

yoktur. Hatta insanları Kur'an'dan vazgeçirmek için

"Kur’an’ın yetmiş batini var" diyorlar, insanları davadan

düşürüyorlar. Hatta iddia ediyorum, Kur’anı tercüme,

tefsir ettirmek haramdır. [anlamazsınız diyorlar]

Ama bu kabil düşmanlara cevap olarak Kur'an-ı kerimde

buyuruluyor: "Kur’anın ayetlerini düşünün ...". Bazıları

Kur’anın zor anlaşıldığını iddia ediyor. Allah Teala ise

"Biz Kur’anı kolay gönderdik" buyuruyor.

Page 31: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 31

Ali aleyhisselâm, takipçileri esaretten o zaman özgür

olacak, öyleyse onu tanısınlar. Eğer Ali aleyhisselâm

hakkında bugüne kadar tek bir tane de olsa yeterli bir

kitap yoksa, yere-göğe sığmayan ta’riflerin verimi

olabilir mi ?!

İnsan sadece O tanıdıktan sonra, gerçekten sevebilir. Bu

sözler Fâtıma aleyhisselâm hakkında da söylenebilir. Bu

büyük kadının ilahi kimliği halen gözyaşları arkasında

açıklanmamış kalıyor.

KADININ ÜÇ FORMASI

Müslüman toplumunda üç çeşit kadınla karşılaşıyoruz:

Mükaddes-nüma dindar kadın;

Son dönem artmakta olan Avrupa görünümlü

dindar kadın;

Fâtıma görünümlü, Fâtıma huylu kadınlar!

Ne birinci ne de ikinci grup kadınlarla Fâtıma arasında

hiçbir benzerlik yoktur.

Bu günkü dünyada, özellikle de doğuda, bireysel ve

toplumsal çalkantılar sonucunda toplumda neredeyse

karşı karşıya durmuş "aydın-modern" ve "muhafazakar-

dindar" tabakaları oluşmuştur. Bu çelişkinin önüne

geçmek imkansızdır. Toplum değiştikçe erkek giysileri,

paralel olarak kadın giysileri, genellikle yaşam tarzı

değişebiliyor. İnsan sürekli bir kalıpta kalamaz.

Page 32: Fatima fatımadir 2

32 Ali Şeriati

Eski zamanlar oğul mutlaka babanın formuna sadık

kalırdı. Babanın aklına gelmezdi ki, başka türlü olabilir.

Ama sonra öyle bir durum oluştu ki, baba ve oğul

arasında hiçbir benzerlik kalmadı. Baba ve oğul bir

dakika muhatap oldukları zaman tartışma, ihtilaf

oluşuyor. Evet, asrımız böyledir. İster doğuda, ister

batıda bu iki nesil arasında büyük bir mola, fark ortaya

çıkmıştır. Takvim açısından 30 yıl fark, sosyal açıdan 3

asır görünüyor.

Bir vakit toplum sabit idi. Sosyal değerler, özellikler

hemen hemen değişmez idi. Yaklaşık 300 yıl boyunca

hiçbir değişiklik oluşmazdı. Babalardan torunlara olan

zaman aralığında sosyal esaslar, üretim, tüketim,

toplum, din ve dini propaganda, dini törenler, edebiyat,

dil - kısacası, her şey değişmez kalırdı.

EHL VE NA-EHL

Sabit, değişmez sosyal zamanın durduğu bir ortamda

hem erkek hem kadın sabit bir tip olur. Böyle bir

ortamda elbette kız annenin sureti olmalıdır. Bu ortamda

anne ve kız çok önemsiz meseleler hakkında mücadele

edebiliyoruz. Değişmez toplumlarda değerlere karşı

oybirliği tutum olur. İki insan grubu arasında sadece ev

zemininde tartışma ortaya çıkar.

Ama bugün ahlaklı kız kendi ahlaklı annesinden "uzak"

düştü ve onlarda birbirine karşı umursamazlık var.

Toplam 20-25 yaş birbirinden farklı olan bu insanları,

Page 33: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 33

aynı bir toplumda yaşamalarına rağmen, sadece kimlik

kartı ile tanınır.

Tipler arasındaki farka adım-başı tesadüf etmek olur.

Mağazada pastörize süt olduğu halde Tahran'ın

sokaklarında çoban kendi koyunlarını sağıp sütünü

asfaltın ortasında satabilir. Bir de bakarsınız ki, Avrupa-

sanayisinin fahri sayılan "Jaguar" ın arkasında bir deve

duruyor. İnanın ki, omuz omuza adımlayan, biri

dondurma yiyen, diğeri ise "horoz" soran kız ve anne

arasında daha şaşırtıcı farklar oluşmuştur.

MEZHEP VE ADET-AN’ANE (SÜNNET)

Bu çelişkiler doğal ve kalıcı değildir. Bu iki tipten biri,

yeni ana artık ömrünün son günlerine yaklaşıyor. O,

kendisini zorla, ya da hayasına göre korumuştur. Ama

bu kadının henüz genç kızı kendi dönemini yaşıyor.

Sabah o da ana olasıdır. Bu arada onların zaman aşımı

denk. Artık anne olmuş kız kendi annesi - yeni

büyükanne için "ehl”i çocuktur. Bu arada "sünnet", yeni

muhafazakar annenin yeni tipe dönüştürülmesi

kaçınılmazdır. Eski adetleri çiğneyen kuşağa karşı hiçbir

şekilde zor yoktur. Yersiz direniş sadece ve sadece

direnci artırır.

Kur’anin tabirince, "sünnetul-evvelin", "esatirul-evvelin"

ifadelerini öne çeken yetişkinler, örf an’aneleri korumaya

çalışan insanlar "gelenek an’ane" ile "din ve mezhep" i

karıştırmamalıdır. İstenilen bir değişikliği (hatta giyim,

Page 34: Fatima fatımadir 2

34 Ali Şeriati

saç düzeni) "küfür" olarak adlandırmak yanlıştır. Çoğu

zaman tutuculuk, irtica/gericilik dinle yanlış anlaşılır.

Bu yaklaşım kadına karşı daha bariz görünüyor.

Kadından isteniyor ki, o eskiden nasılsa, öyle de

kalmalıdır. İddia, kadın için bu kalıbı İslam beğenmiştir

ve dünyanın sonuna kadar kadın böyle kalmalıdır. Dünya

değişiyor, her şey değişiyor, baba, koca, oğul değişiyor,

ama kadın sabit kalmalıdır ?! Güya Peygamber sallallâhü

aleyhi ve sellem bu kalıbı seçmiş ve bu böylece de

kalmalıdır. Ne büyük cehalet!

Bu insanlar anlamıyorlar ki, değişikliklerin önlenmesi

imkansızdır. Zaten bu yersiz taleplere önem veren yok.

Evet, dönem değişiyor, toplum yenilenir, örf an’aneler,

kurallarının yeni bir şekil alır. Gerçek ise sabittir.

Dönemin hapsi tüm engelleri ayakları altında ezesidir.

Bazen eskiliği korunması için dini kullanırlar. Hangi

ölmüş, çürümüş eskiliği dinin yardımıyla yaşatmak

mümkündür.

Eski adetlerle cahilane yüklenmiş din kendisi halden

düşüyor. Hatta öyle olur ki, din gericiliğin ağırlığına takat

getiremiyor.

Dinin örf an’ane ile bir tutulması sonucu, kalbi yenilik

aşkı ile dolu olan hareketler dini de gericiliğe katıp

sahneden çıkarmak istiyorlar.

Dikkatli olun! Dini, İslam'ı gericiliklere karıştırmayın!

Page 35: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 35

Örneğin, kayınpederi ile ani rastlaşan gelin, sözde saygı

için kucağındaki bebeği taş döşemeye atıyorsa, bu din

değil, gericilikdir!

İSLAM PEYGAMBERİNİN KURALLARI

"Peygamber sünneti", yeni peygamber kuralları İslam

dininde önemli bir bölümdür. Bu kurallara Efendimizin

buyurduğu (hadisler), kabul ettiği, itiraz göstermediği

gibi kimseye demeden yerine getirdiği işleri içerir.

Demek, sünnet denilince Peygamber sallallâhü aleyhi ve

sellem buyurduğu ve ameli öngörülüyor. Neticede, İslam

ahkamı iki bölüme ayrılır:

1. İslam'dan önce olmuş ve Hz Peygamber sallallâhü

aleyhi ve sellemin kabul ettiği kurallar ("ahkami -

imzai");

2. İslam'dan önce hiçbir dayanağı olmayan te’sisi ahkam

("ehkami - te’sisi").

Ama, sanırım, Hz Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

yöntemleri, taktik ve strateji önceki bölümlerden az

önem taşımıyor.

PEYGAMBER sallallâhü aleyhi ve sellemin ÖZEL

TAVIRLARI

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem bir sosyal olayla

karşılaştığı zaman öyle yöntem ve metotlarla hareket

Page 36: Fatima fatımadir 2

36 Ali Şeriati

etmiştir ki, bu yöntemler bizim için bir okuldur. Uygun

bir dönemden uzun bir zaman aşımı geçmesine rağmen,

Peygamberin sallallâhü aleyhi ve sellem yaklaşımları

günceldir.

ÜÇ TANINMIŞ YÖNTEM

Reform toplumsal mücadelenin çeşitli yolları vardır:

1. Tutuculuk (tradisionalizm, konservatizm)

Bu yönteme göre muhafazakar başkan tam hurafe

olmasına rağmen, örf an’aneni korur;

2. devrimcilik (revolyusionizm)

Bu devrim rehberi eskimiş, çürük adet-an’aneleri ani

darbe ile ortadan kaldırır.

3. Reform ve değişim (evolyusionizm, reformizm).

Reformcu rehber çalışır, en azından, bir an’aneni

zamanla ortadan kaldırıp, reform götürebilir bilsin.

Ama Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem dördüncü

tedbire el atıyor. O, nesillerden nesillere verilmiş gelenek

an’anenin formunu saklayıp, onun mahiyetini

değiştiriyor.

Muhafazakarlar bile mantıksal delille böyle bir çıkış

yapıyorlar ki, eğer gelenek an’aneler değişirse, sosyal

bağlar kırılır ve toplum parçalanarak tehlikeye düşer.

Onlar her devrimden sonra oluşan anarşiyi bununla

Page 37: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 37

koordine eder.

Devrimciler ise şöyle düşünürler ki, eski örf an’aneler,

usul-kontroller toplumu yıkıma götürüyor. Devrim

istidatların, düşüncelerin düşürüldüğü kalıpları kırarak,

güya daha ilerici sosyal durum elde ediyor.

Yenilikçi, yeni reformistler tüm planlarını adım adım

hayata geçirmeye çalışıyor, ne muhafazakarları, ne de

devrimcileri desteklemişler. Onlar her atılan adıma

toplumun uyumunu bekliyorlar. Ama bu yöntem uzun

vadeli olduğu için düşmanlar, genellikle, onu asıl

istikametinden uzaklaştırırlar. Örneğin, gençlerin

ahlakını kademeli ıslah etmek istersek, bizi çok kolay

meydandan çıkarırlar. Yenilikçiler kendi kuvvetlerini net

hesapladıkları halde, düşmanın gücünü gereğince

değerlendirmeyi unutuyorlar.

Ama İslam Peygamberinin sallallâhü aleyhi ve sellem

mücadele yöntemi bambaşkadır. O, en uygun seçeneği

seçer: an’aneleri formaca saklayıp, onların mahiyetini

değiştirmek! Bu mahiyet değişikliği devrimci şekilde

gerçekleştirilir.

Örneğin, cahil Araplarda "gusül" adlı hurafe, güneş için

yapılan bir ayindi. Araplar inanıyorlardı ki, cünüp olmuş,

yeni örneğin, cinsel yakınlıkta olmuş kişiye cin-şeytan

girer, bu kişinin ruhu çirkinleşiyor. Demek, Arap ona

göre suya dahil oluyordu ki, şeytanı kendisinden

uzaklaştırsın ve bu iş an’ane şeklini almıştı.

Devrimci bu an’aneye karşı çıkıp, onu yok etmeye

Page 38: Fatima fatımadir 2

38 Ali Şeriati

çalışıyor. Reformcu sosyal fikri giderek değişmekle, bu

an’aneni gidermek istiyor. Ama Peygamber sallallâhü

aleyhi ve sellem o an’anenin asıl zararlı yönünü - hurafe

mahiyetini ortadan kaldırmakla, yeni ve hijyenik bir

an’ane yaratıyor.

Hz İbrahim' aleyhisselâmdan sonra İslam'a kadar olan

dönemde Hac merasimi dini mahiyetini kaybetmiş,

hurafe dolu Arap geleneğine dönüşmüştür. Dini olmayan

beklentiler dolayısıyla kutsal tevhid evi putlarla

doldurulmuştu. Herkes biliyordu ki, Ka’be yi Hz İbrahim

aleyhisselâm inşa etmiştir. Kâ’be’ çevrede büyük nüfuza

sahipti. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem Kâ’be’ ye

karşı değil, onun bu dönemdeki putperest mahiyetine

karşı ayaklandı. Böylece, bir grup Kureyş başkanının

kazanç kaynağına dönüşmüş Kâ’be’ kendi tevhid

simasına döndü, insanlık için birlik sembolü oldu.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ırkçı kabilelerin

putperestlik adetini devrimci yolla ilerici an’aneye

çevirdi. Tüm bu işlemler sırasında ortadan kaldırılmış

hurafe adetler Arapları perişan etmedi. Aksine, insanlar

kendilerini akidelerinde daha da paklaşmış ve tıpkı

müktesebatlarıymış gibi hissettiler. Oysa bu insanlar

birkaç yüz yıllar putperest olmuşlardı. Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellemin yıldırım sur’atli kültürel

devrimi sonucunda neredeyse kayıplar fark olunmadı.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem bu metodunu

"adetlerin formunu koruyarak mahiyet devrimi" olarak

adlandırılabilir.

Page 39: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 39

Benim "gusül" ve "Hac" konusundaki izahatlarımı

beğenmeyen ilahiyatçıların dikkatine sunmak istiyorum

ki, ben bu konuları sözle değil, sosyal açıdan

incelemiştir. Ben demek istemiyorum ki, Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem önce gusül de vardı, Hac de

vardı. Asıl "gusül" ve asıl "Hac" ilahi gösterisidir. Hurafe

dolu eylemleri İslam dini için üs olarak görmüyorum.

Sadece, Peygamberin sallallâhü aleyhi ve sellem

mücadele yöntemini açıklamak istiyorum.

Muhafazakar eskiliği korusun diye tüm imkanlarından

yararlanır. Devrimci bir defaya her şeyi altüst etmek

istiyor. Elbette ki, böyle bir amaca diktatöryaya ulaşmak

imkansız olur. Reformcu ise kendi halsiz hareketi ile

düşmana yeni fırsatlar yaratıyor.

Ama Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem çalışma

metodu bambaşkadır. Eğer bu metodlara gereğince

dikkat edersek, değerli ipuçları elde ederiz. Hurafe

adetlere, yanlış mezheplere karşı mücadelede sadece bu

metotla başarılı olmak mümkündür. Aksi takdirde, halkın

haysiyetine dokunmakla düşman kazanabilirsiniz.

İDEALİZME HİZMETTE GERÇEKÇİLİK ARACI

İslam'ın özelliklerinden biri toplumdaki gerçekleri kabul

etmesidir. Bu konuda İslam dini özel özenle yaklaşır.

İdealist akımlarda sadece mutlak idealler esas alınır. Bu

ideallerle uymayan herhangi gerçeklik reddedilir. Oysa,

öfke, intikam, cinsel istekler, dünya muhabbeti inkar

Page 40: Fatima fatımadir 2

40 Ali Şeriati

olunmaz gerçeklerdir. Ahlaki idealizm (zahidlik) veya

mezhebi idealizm (Hıristiyanlık) bu gerçekleri inkar

ediyor. Aksine, gerçekçilik akımı tüm gerçekleri kabul

eder. Örneğin, İngiltere'de eşcinsellik kabul edilir. Kilise

ailenin kutsallığını esas getirerek, boşanmayı yasaklıyor.

Oysa, böyle bir sloganla aileyi korumak mümkün

değildir. Dolayısıyla Avrupa'da hiç bir bağlılığı olmayan

aileler mevcuttur. Sadece, ona göre ki, boşanmak olmaz!

Boşanmanın yasaklanması sonucu ihanet ortaya çıkar.

Boşanmak hakkından mahrum edilmiş karı koca

neredeyse açıkça birbirine ihanet ediyorlar.

FRANSIZ SİMGESİ (KONSOBINACE)

Kapıdan bırakılmayan insanın pencereden kaçması

sosyal gerçektir.

Dikkat edin:

Fransa'da resmi karısı ile yaşamak istemeyen kişi kendi

kadınından ayrılır. Kadın da kocası gibi hareket ediyor.

Hem karı, hem eş resmen nikâhta oldukları halde, başka

insanlarla cinsel yaşam geçirirler. Avrupa ve Amerika'da

gayri resmi doğan çocukların sayısı başını almış

gitmiştir. Çünkü huyları uyuşmayan, hatta komşuluğa

tahammülsüz olan insanları zorla bir ailede birleştirmek

olmaz!

İnsanda mevcut olan cinsel tutku, sevgi eğilimi ona

yasak edilemez. İnsan zorlamaz ki, sen ille de bu kadını

Page 41: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 41

sevmeli ve onunla yaşamalısın. Evet, bugün boşanmayı

yasaklayan kilise eşcinsellik, lezbiyenizm gibi

gerçekliklerle karşı karşıyadır. Kilise dediğini söyler ve

güya bu gerçekleri görmüyor. Demek ki, kanun doğayla

aykırı olur ve komplikasyonlar türer. Aslında, var

olmayan bir şey aile adı altında kanunileştirilir. Bu tip

ailede hukukî hüküm altındadır. Böyle aileye isim de

verilir: "Konsobinace"! [Birleşik aile tipi. Duygusal

olamayıp çıkarlar birleşmesi tipi: ]

Böyle ailelerde doğan çocuklar toplumda normal kabul

edilmiyor. Bu çocuklar hem aile, hem de toplumun

sevgisinden mahrum olurlar. Tabii ki, muhabbetten

mahrum edilmiş insan cinayete meyilli olur.

Biliyor musunuz, Avrupa'da ve özellikle de Amerika'da ne

kadar cinayetler oluyor?

Hatta en geri kalmış, medeniyetten habersiz ülkelerde de

böyle istatistik kayıtlar alınmıyor. Çünkü kültür ve

özgürlüğünden dem vuran bu süper devletlerde

toplumdan intikam almak için zamanı bekleyen yasadışı

doğmuşlardır ordusu mevcuttur.

Bugün Avrupa'da birçok cinayetlerin üstü açılmıyor.

Çünkü cinayeti işleyen kişinin katlettiği kişi ile hiçbir

ilgisi yoktur. Arama sırasında, genellikle, öldürülen kişi

ile ilişkisi olanlar incelenir. Bu yöntem bugün Avrupa ve

Amerika kriminalistik ilmi kendini doğrultamıyor.

Suçlunun kendi kurbanını tanımıyor. O, toplumdan

intikam alıyor. Bu nedenle, karşısına çıkan ilk bedbahtı

Page 42: Fatima fatımadir 2

42 Ali Şeriati

kanına akıtıyor.

Hıristiyan dünyasındaki bu gerçekliğe üzülerek, gururla

söyleyebiliriz ki, Müslüman aleminde bile bedbinliklere

[kötü görüşlü] az rastlanmaktadır. İslam da talak, yani

boşanma olduğu için yasadışı nikahlar, formal [biçimsel]

aileler de azdır.

Düşünün ki, bebek gözlerini kapayarak karşısındaki

semaver, çaydanlık gibi engellerden geçmek istiyor.

İdealizm engelleri görmek istemeyen çocuk gibidir. O,

öyle sanıyor ki, görmediği şeyler mevcut değildir.

Realistler ise idealistlerin tam zıddına hareket ederler.

Onlar varlığı delil alarak her şeyi, hatta en çirkin şeyleri

kabul ediyorlar. Onlar fark üyeleriyle yanıtı yetmeyen

güzellikleri ise inkar ediyorlar.

Diyalektik materyalizme bağlı öğrencilerimin biri benim

tüm sözlerime sadece bir prizmadan yanaşırdı. Beni

mezhebi, dindar tanıdığı için tüm dediklerimi

reddediyordu. Hatta marksizmden iktibas ettiğim tezleri

dahi inkar ediyordu.

Bir gün Beni-Umeyyenin cinayetinden konuşuyordum.

Konu Beni-Ümeyye hanedanı "cebri" inancını yaymakla,

kendi hakimiyetini korumak isteği idi. Sohbetin ikinci

sorusu bu cinayete karşı gelenler hakkında idi.

Sohbet sırasında bu öğrencinin heyecanlı, tedirgin

olduğunu hissettim. Ben bu işte Hz Fâtıma, Ali, Hacer,

Ebuzer ve Hüseyin'in aleyhimüsselâm adil

mücadelesinden konuşuyorum, o ise rahatsız oldu. Ben

Page 43: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 43

dinden değil, haksız hakemin zulmünden ve bu zulme

itiraz sesini yüceltenlerden konuşuyorum, o ise

hafakanlar geçiriyor. Öğrenci Beni-Umeyyeyi savunarak

şöyle dedi: "Efendim, Cebr (her şeyin Allah'ın iradesine

bağlılığı) tarihtir. Tarihsel ortam insanı zorluyor ".

Aslında, böyle değildir. Ali ve Hüseyin aleyhisselâm

materyalist değil, idealist idiler. Onlar tarihin zoruna

(cebrine) karşı çıkıyorlardı.

Genel olarak, herhangi bir toplumda, toplumsal inançta,

dünya görüşü yükselirse, dindarla dinsiz, alimle cahil

arasında bir fark kalmaz. Tarihi süreçlerin azameti

karşısında birçokları kendini kaybederek, "Bu iş Allah,

kaderindir; Ne ilim, ne de tarihin işidir" derler.

Beni-Ümeyye cinayetlerini de bu yöntemle örtbas etmek

isteyenler var. Beni-Ümeyye çirkin amellerini Allah'ın

iradesine bağlayarak, "Ne yaparsa, Allah yapıyor" - diyor,

bununla da "cebri" mezhebini yayıyordu. Not koydum ki,

bu tarihi zorunluluk değil, kılıç gereğidir.

Yarım-aydınların çoğu zorlama ile cebri yanlış

düşünüyor. Realistler mevcut olan şeyi "var" bilirler. Eğer

bir kişi dese ki, "öyle değil, böyle olmalı", onu idealist

adlandırırlar. İngiltere'de eşcinselliği kanunileştirip,

onlara hak vermek isteyenlerin delillerine bakın: Bu

gerçek bir gerçektir. Toplumda homoseksualistler varsa,

demek, bu yasallaştırılmalıdır.. Eğer bir kişi bu fikre karşı

itiraz yapıp, "bu ahlaksızlıktır, bununla mücadele etmek

gerekir" derse, bu kişiyi idealist, diğer bir deyişle,

Page 44: Fatima fatımadir 2

44 Ali Şeriati

hayalperest adlandırırlar.

Kendisini realist siyasetçi adlandıranların iddiasına

bakın: İsrail bir gerçektir. Evet, Filistin işgal edilmiş ve

bağımsızlığını kaybetti. Ama bu gerçeklik kabul edilmeli

ve İsrail de tanınmalıdır. Karabağ meselesinde de batılı

politikacıların tutumu benzer. Evet, Karabağ işgal

edilmiştir. Ama bu gerçekliği kabul edip, Karabağ'ın

bağımsızlığını tanımak zorunludur!

Gerçeklik, gerçeklik, gerçeklik! Eğer toplumda fuhuş

varsa, bu gerçektir ve kanunileştirilmeli [mi] dir ?! Bu

ihtiyacı karşılamak için genelevler açılmalı, televizyonda

prezervatif reklamları yayınlanmalı, pornografik filmler

gösterime girmeli, gazete ve dergiler yayınlanmalı [mı]

dır ?! Eğer tüm bu iğrençliklere itiraz ederseniz, hemen,

idealistsiniz, gerçeklikle barışmak istemiyorsunuz,

derler.

Bir Fransız gazetesi: "Eva aniden döndü MP karısını

yabancı erkek ile bir yatakta buluyor. Kendinden geçmiş

kadın donakalmış kocasından "azizim P.sen ne

düşünüyorsun?" Soruyor. M.P. "Bu gerçektir" - deyib,

odayı terk eder! "

Ciddi ve prestijli gazetelerden birinin ilk sayfasında

kendisini dindar tanıttırmıştır ünlü bir yazarın kadınlara

tavsiyesi yayınlananmıştı.: "Kendi vücut yapısından

rahatsız olan, artık paylanmadan kurtulmak isteyen

hanımlar biraz" gezseler "faydalıdır".

Bu maslahatların arkasında aynı putlaştırılmış gerçeklik

Page 45: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 45

durur. Muhtemelen uygun tavsiye veren yazar bu işi

pratik yaptı. Onlar bir işi faydalı bilirlerse de, bu işi

engelleyebilecek her şey, hatta din de hülyadır.

Onlar istismarcılığı da gerçeklik sayarlar. İstismar zulme,

zora, işkencelere, bütün milletlerin imhasına sebep olur!

Tek dilekleri gerçekliğe ihanet edilmesin!

Peki idealistler, yüksek idealler için mücadele çalışanlar

neden başarılı olamıyorlar? Çünkü, bu akımın taraftarları

gerçek engellere göz yumuyor, kendi hedeflerine doğru

adeta uçuyorlar. Yaşam ve öngörülen hedefler ise

yerdedir. Hareket noktası ile hedef arasında engeller

mevcuttur. Kutsal ideallere hayalen kavuşmak olur. Ama

gerçekliği dikkate almadan hedefe ulaşmak mümkün

değildir. Demek, idealist insan fikir ve düşüncede

herkesten ileridir.

Devrimci ise öngördüğü düşünceler uğrunda her şeyi

harap ediyor, ama değer vermiyor. O, herkesten daha

çok konuşuyor, ama bir iş göremez. Eflatunun ilkelerini

Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem ilkelerinden

avantajlı görür! –Onun ki yerde değil, gökyüzünde!-

Gerçekte değil, tahayyülde!

Böylece, bir kez daha belirtmek isteriz ki, gerçekçilik

insanın ulvî arzu-isteklerini boşa çıkarıyor. O, insanın

tüm ideallerini "bugün yok" diye felç durumuna getiriyor.

Gerçekçilik gerçeklik karşısında teslimciliğe, olanı kabul

etmeye çağırır. Kısacası, gerçekçilik aç varlığı zehirliyor,

idealizm ise açlıktan ölüyor!

Page 46: Fatima fatımadir 2

46 Ali Şeriati

NE İDEALİZM, NE DE GERÇEKÇİLİK!

İslam ne doğuya, ne de batıya ait olmayan bir çerağdır.

O, kökü yerde, dalları gökte olan pak bir ağaç gibidir. O,

idealizmin zıddına olarak tüm bireysel, toplumsal ve

tarihi gerçekleri görür ve dikkate alır. O, gerçeklikleri

gerçekçilik gibi kabul ediyor, ama saf-çürük ayrımını

yapmadan onaylamıyor. İslam faydasız ve zararlı

gerçekliklerin mahiyetini değiştirir. O, kendi ideallerine

doğru can atıyor. O, gerçekçilik tek olumsuz

gerçekliklere teslim olmuyor. İslam çirkin de olsa

gerçeklikten kaçmıyor, ona [düzeltmek için] üzerine

gidiyor. İslam realizmin cilasız, gerçeklerini toplumun

faydası için cilalar, parlatır.

Örneğin, tüm Avrupa ve Amerika'yı sarmış yasadışı

nikahlar önünde İslam engel çekiyor. İslam birlikte

yaşamak istemeyenlerin ayrılmalarında "boşanmak

olmaz" demiyor. Aksine, onları yeni ve sevgi ile dolu bir

hayata çağırır.

Avrupa yasadışı nikahı menfur kabul etse de, onunla

barışır, onun sonuçlarına göz yumuyor. Oysa, dini

toplumlarda, aynı zamanda, İslam kurallarının

yürütüldüğü toplumlarda uygun şekilde boşanmak,

evlilik, istisna durumlarda mut’a (Şiada caizdir)

aracılığıyla gideriliyor. Yasadışı nikâhın gerçeklik olarak

kabul edildiği toplumlarda böyle bir nikâhla yaşayan

kadın ve erkek Allah ve vicdan karşısında kendini bir o

kadar da suçlu hissetmiyor. [Bir dönem Mut’aya izin

verildi, Şartlar kalkınca kaldırıldı. Toplumun ihtiyacı

Page 47: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 47

olduğu zaman tekrar uygulmaya alınmasında ihtilaf

oluştuğu için sünniler yasaklamayı tercih etmişlerdir. Şia

ise cevazı tercih etmektedir.] Çünkü Kanun ve sosyal

re’yle hesablaşırlar. Eğer yasa susarsa, sosyal re’y

tereddüt gösterirse, suçlu insan "kendi günahını ortamla

paylaşmak" duygusunu yaşıyor.

İslam ise bu durumları kabul etmekle birlikte, onlarla

mücadele eder. Gerçekliği itiraf etmek azdır. Olumsuz

gerçekliği ise ıslah etmek zorunludur. Realistler

gerçekliği negatif veya pozitif olursa olsun kabul ediyor,

bir tür gerçekliğe esir olurlar. İdealistler ise olumsuz

halleri görmediklerinden daha az zarar çekiyorlar.

Bununla birlikte, her idealist olumsuz gerçeklik

karşısında diz çökmek zorunda kalmaktadır.

Ama ister idealist, ister kutsal ve mezhebi ailelerden

çıkan gençler ortam okyanusunda kısa bir sürede

gerçekliğin kurbanı olurlar. En kurnaz idealist veya

dindar bile kendi evladını gerçekliğin esaretinden

kurtarmaktan acizdir. Bu gençler için ideal, kutsallık, örf

an’ane gülünç görünüyor. Çünkü, bütün gerçekler

hayvani bir yaşam teşvik ediyor.

"Yeni kültür" tüm çerçeveleri kırmıştır. Rönesans,

aydınlanma hareketi, büyük Fransız Devrimi, teknik

ilerleme çağında insanın ilgisini

yöneltmek/yönlendirmek çok zordur. "Demokrasi"

gözlenilesi sonlandırıcı oldu. Modernleşmeye ilgi ve bu

ilginin ardından ideolojik küresel modernizm dünyayı ele

geçirmiştir!

Page 48: Fatima fatımadir 2

48 Ali Şeriati

Ne yazık ki, ulusların kaderiyle sorumlu kişiler ve

kurumlar olumsuz gerçekliklere göz yummaktadırlar.

Onlar herhangi seviyede idealleri korumakla, araçla

birlikte hedefi koruyarak çalışmalarını bitmiş olarak

kabul ediyorlar. Toplum kendi idealini nasıl koruyor?

Elektrik kandilleri ile birlikte mumları, yağ kandillerini

yaktı. Yoksa, sen çerağla alay mı ediyorsun? Aynı çerağın

ışığında Kuleyniler, Şeyh Tûsiler, Allame meclisleri

oluşturmuştur!

Peki bu gözü-kanlı fatihler önü nasıl alınmalıdır? Yoksa,

gözleri kapatıp lanet okumak yeterlidir ?!

"Otomobil", asfalt yollarla, çok rahat şekilde yaşayan

batının kültürü, güç ve siyaset kulesinden çıkan ışık

sür’ati ile hızlıca "yattığımız" yerde yolumuzu kesti.

Bekçilerimiz "lay-lay" demekte devam ettiler, yüzyılın

"araba" sının önünde durup, halka "geri çekilin,

dininizden yapışın" dediler. Ama bu "araç" tüm değerleri

tekerlekleri altına alarak ileri yürüdü. Bir de o ayıldık ki,

biz de batıdan gelmiş bu sür’atin yedeğinde kalmışız.

Birçokları anlıyorlardı ki, bu "gerçeklik" ("batı havası")

yakında tüm dini ve ahlaki değerleri ortadan kaldırıp,

beyinlerde kendi imzasını atacak. Peki bunu önlemek

için ne yaptılar? Emredildi:

"Haramdır! Radyo almayın! Filmlere bakmayın! Enstitü,

üniversitelere ayak basmayın! Gazete okumayın!

Dernekler/cemiyetler kurmayın! Kısacası, bildiklerimiz

bize yeter, yenisine gerek yok!

Page 49: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 49

"Kadının adını yükseltmeyin!".

Bizim maneviyat bekçilerimiz "Eskimoya buzdolabı

satan" kapitalizm karşısında, sadece "olmaz" demekle

yetindiler. Daha doğrusu, halkın kulağına iki kelime küpe

edildi: "haram" ve "olmaz"!

Sonuç ne oldu? Sonuç gördüğümüz gibi oldu. Avrupa

gerçeklikleri, batı kapitalizmi, kurnaz tilkiler ve yırtıcı

hayvanlar bir tür savunmasız kalmış naif ümmetlerin

ma’neviyatını ve doğal hazinelerini viran ettiler. Geldiler,

kırdılar, götürdüler, ama bir Buharalı kişinin Cengiz

orduları hakkında dediği gibi - "çıkıp gitmediler"!

Niçin? Çünkü onları gören olmamıştı. Çünkü, bu

yabancılara nefret eden bekçilerimiz yüzlerini "yana

tutmuştular". Getirilmiş yenilikleri halkın

"boyuna/hayatına göre" ıslah etmek bile kimsenin aklına

düşmemişti.

Küçük bir örnek. Kadınımız örtülüdür. Bu örtülü hanım

hamileyse, doğumunu kim kabul edecek? Elbette ki,

kadın okuyup eğitim alamazsa, çocuğu erkek doktor

dünyaya getirecektir. Öyleyse neden kadın okuyup

doktor olmamalıdır? Hicablı kadına erkeğin ebelik etmesi

hangi çerçeveye sığıyor? [Zaruretlerde erkek kadın ayrımı

yoktur.]

Demek ki, istesek de istemesek de, teknik ilerlemenin

kucağına düştük. Dışarıdan gelmiş şeyler, manevi

hükümlere göre tanzim edilmemiş olsa da yerlerini aldı.

Biz dedik "radyo-televizyon haramdır." Ama alıp evimize

Page 50: Fatima fatımadir 2

50 Ali Şeriati

koyduk. Biz enstitü-üniversiteye karşı çıktık, ama genç

nesli buralarda okutmaya mecburuz. Şimdi feryat

çekiyoruz:

"Bu nasıl üniversitedir ki, allahsızlığı tebliğ ediyor, bu

nasıl radyo-televizyondur ki, ahlaksızlık yayıyor ?!"

Öyleyse nasıl olmalıydı ?!

Zamanında "haramdır" deyip kenara çekilmeseydik,

istenilen yeniliğe kendi milli-dini "rengini" vursaydık,

bugün kendisini bir zaman iğrendiğimiz batılı şahsında

görmezdik.

Âlim "zaman ve mekandan" çıkarılan İslam'a kadar

mes’uldur. Eğer halk belalar koynunda, iman

oyuncularının cenginde yalnız bırakılırsa, bundan âlim

sorumludur. Âlimin böyle bir hassas zamanda kenara

çekilip rindane ibadete uğraşması doğru değildir. İslam

karşısında mes’uliyetini kayıtsız/serbest fikirle yapan

âlim istismara, dinsizliğe yol açar ve "saray alimleri" nin

oluşmasına ortam sağlamaktadır. Böylece, direksiyon,

aslında, framasonluğa revaç veren Aynüddevle ve

Müzaffereddin şahların eline geçiyor. Elbette ki, Mirza

Mülkümhan gibi batı tebliğatçıları o zaman meydana

atılabilebilirler ki, asıl ilim kenara çekilip, kendini acizde

bırakabilir. Şunu da belirtmek gerekir ki, bazen gerçek

mücahit alimler yardımsız kalıyor. Halk bu kutsal kişilere

dönmek yerine, onlara yağdırılan iftiraları toplumda

yaymakla meşgul olurlar. Toplumdaki bu planlanmış

bozucu faaliyetlerin önlenmesi için büyük fedakarlık

Page 51: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 51

gerektirir.

Böyle toplumlarda ideolojik bozguncuların temel çalışma

alanlarından biri de halkı yatıştırmak, yenilikleri tatlı dille

kabul ettirmek, insanları "zararın seyrine"

inandırmaktır.[Mecburuz der gibi]

Toplumu ve insanı gelişimde görmek isteyenlerin hepsi

de meydana çıkıp gerçek reform yapması mümkün

değildir. Onlar anlamışlardır ki, zaman harekettedir, örf

an’aneler aradan gidiyor ve en önemlisi, dünya devleri

bizi yutmak istiyor. Bu yazıları oturup bir taraftan

izlemek için "dertsiz" alete çevrilmemek için "hayâlî", sel

geldiği zaman kendini ve aileni korumak için "akıllı"

olmalısın. Ama toplum modernizme bulaştığı zaman

ahlaklı aile kendi kızını kapalı kapılar arkasında

saklamakla koruyamıyor. Çünkü bu kapalı kapı arkasında

tüm dünyayı bu ahlaklı kıza ahlaksızcasına gösteren

ekran var! [Televizyon]

İNSANLIĞIN İKİ KALIBI

Bizim toplumumuzda iki gerçeklik, iki örnek, iki talimat

var. Bunlardan biri benzeyişle eski gelenek an’anenin din

ve ahlak adıyla giyilmesidir. Bu tip anlıyor ki, kendi

isteklerini, hatta zorla, hayata geçiremez.

İkinci tip görünüşte kendini aydın gösterip özgürlük

istiyor. Bunlara katılarak ahlaklı olmak istersen, seni

dindarlıkla itham ederler. Onlar isteğinin peşinden koşan

Page 52: Fatima fatımadir 2

52 Ali Şeriati

çocuğu beğendirmek için aydınlık adına sahip olmak

isterler. Fakat bu beğendirmenin sebebi ne aydınlık, ne

de herhangi akidedir. Onlar anlıyorlar ki, çocuklarla

anlaşmazsalar, saygı perdesini yırtarlar.

Evet, bu bizim toplumumuzda var olan iki tiptir.

Bunlardan biri mümkün olmayan iş için çalışıyor, ikincisi

kırılgan bir dala çıkmaya çağırıyor. Bunlardan biri

kollarını açıp vahim seli tutmak istiyor, diğeri selden

kenarda oturup, selde batanlar "babacan, anacan"

demekle batı kampanyalarının menfaatine çalışıyor. Her

iki tip, selin hareketine müdahale edemiyor ve bu sel

hem o iki kişi, hem de tüm başkalarını koynuna alıp

götürüyor.

Bizim kadının bugün düştüğü duruma Avrupa kadını

birkaç yüzyıl önce düştü. Bizdeki sosyete kadın batıdaki

kadının aynı değildir. Radyo ve televizyonda bize

Avrupalı gibi tanıttırılan kadınlar, aslında, kendi

ülkemizin "üretimidir". Diğer bir deyişle, "milli montaj"

dır. Elbette ki, Avrupa'da da açık saçık şekilde derginin

ilk ve son sayfalarında vurulan kadınlar var. Ama,

genellikle, onlar "gece kadınları" olur! Bizde ise böyle

değildir.

Bize Avrupa kadınını pornografik filmler, gazete ve

dergilerle tanıttırır. Onlarda bütün hayatını ilme sarf

edip, 16-17 yaşlarından Afrika ormanlarında gözlemler

yapan Avrupa kadınları da var. Bu kadınları sadece

Avrupalı oldukları için ahlaksız olarak kabul edemeyiz.

Hâlâ kuantum fiziğinde büyük başarılar elde etmiş hanım

Page 53: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 53

Curie Avrupalı değil mi?! Hangi İslam alimi Hz Ali

aleyhisselâmın hayat ve faaliyetini Rezas hanım kadar

incelemiştir?

Bu hanım İslam kültürü bağrında doğmadığı halde

gençlik döneminden başlayarak oldukça gizemli

noktalara sahip bir şahsiyetin hayatını araştırdı. O, Ali

aleyhisselâm karakterindeki en zarif çizgileri kaydetmeye

ulaşılmıştır. O, Ali aleyhisselâm Uhud, Bedir, Huneyn

şövalyesi olarak tarif etmekle kalmamış, onun manevi

dünyasına yol bulmuştur.

"Nehc-Belağa" Sünniler, gerekse Şiiler tarafından tam

tertip olunmamıştır. Sadece bu gayri müslim kadın

"Nehc-Belağa" nin en kapsamlı tertibine ulaşmıştır.

Bizim ihtiyarımız yoktur ki, Paris'i Hitlercilerden

savunurken eşsiz kahramanlıklar göstermiş ve ölmüş.

Genç Fransız kızı İmieni, Filistinli fedailerle omuz omuza

durup siyonizmle çarpışan Yahudi kadınını ahlaksız

tipine nasıl katalım!

Cezayirli vatanparverlerle bir siperde durup, «şehvet ve

şarap Paris'i" ne karşı çarpışan Fransız kızlarını suçlamak

olur mu ?!

Artist Amerikan kızı Anjelanı akılda saklayıp "ahlaksız

batı kadını" provokasyonlarına uymamamız gerekir.

Kansız kapitalizm dünyası bütün batı ve Amerikan

kadınlarını dünyaya "ahlaksız" sunmakla propaganda

amacı güdüyor. Bir zaman ahlaka sahip olmuş bazı

Page 54: Fatima fatımadir 2

54 Ali Şeriati

ülkelerde bu propagandanın sonucunda mevcut durum

Amerika'dakine kat kat kötüdür.

Elbette, her şeyi paraya satan Jaklin kimileri de gerçektir.

Ama bir kez olsun bile Cambridge, Sorbon, Harvard

üniversitelerinin kadına böyle emtia/ticaret malı gibi

yaklaşımı teşvik eden sıfatlarla rastlaşmadık. Çünkü bu

kadınlar "modern Avrupa kadını" tipine uygun değil.

Onlar ilim ve bilgi dünyasına yüz tuttuklarından, burjuva

propagandasına sarf etmiyor ve kesinlikle

aydınlatılmıyorlar. Bize tebliğ edilen sadece ahlaksız

şarkıcılar, mankenler, aktrislerdir. Ki bugünkü Avrupa'da

geceleri uykusuz kalıp, 2000 -2500 yıl geçmişe sahip

yazılar, eserler üzerinde ter döken ideal kadınlar vardır.

Tüm batı kadınlarının bir kahve ile oyalandığını iddia

eden bizimkiler bir aydın değil hiyanetkârdırlar. Onlar bu

sözlerle bizim kadınlara mesaj gönderirler ki, aydın

kadın böyle olmalıdır. Tüm hayatını ilme harcayan batı

kadınları ise görmezden gelirler.

Batı kapitalizmi doğu kadınının terakkisini, toplumsal

yaşama etkin katılımını kesinlikle arzulanır. Bu nedenle

kadının dikkatini çağdaş, bilgili, hem de ahlaklı batı

kadınından uzaklaştırıp güzellik müsabakalarına, vücut

gösterisine yöneltirler. Bu yola düşen kadın sadece

kendini imha etmiyor, aynı zamanda toplumu da

peşinden sürüküyor. Kadınlar uyanık olmalı, yüzyılın

metası olmadan, lider olma kuvvetine yönelmelidirler.

Ama bizim kadın için İmien ve Anjela gibi fedailer de

ideal olamaz. Çünkü bu kadınlar acımasız kapitalist

Page 55: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 55

toplumunda çok az imkana sahip olmuşlardır. Dindarlık

- evhanımlığı, modernlik ise - açık saçıklık gibi

algılanmamalıdır.

İRTİCA ile İSTİSMAR EL ELE

Saadetimize karşı uzanmış el hem keskin, hem de

gizlidir. Onların tüm planları dünya nüfusunu aza

dönüştürmektir. Manken kadın artık tuzağa düşmüş

avdır. Onun ne geçmişi, ne bugünü ne de geleceği var.

Onlar ne evli, ne de dul kadınlardır. Onlar sadece ve

sadece dünya burjuvazisinin oyuncağıdırlar. Böyle kadın

ne evlat, ne akraba-akraba, ne de toplum karşısında

hiçbir mes’uliyet sahibi değildir. Onunla vitrin kuklası

arasında fark bulamazsınız. Vitrin kuklasını çıplak da

tuttular, onun için fark etmez. Asrımızın kültürel

"manken" i de bu kukladan farksız. Ona "göbeğini aç"

diyorlar açıyor, "göğüslerini aç" diyorlar açıyor. Çünkü o,

artık kişilikli insan değil, korsan! Sivil bir kurt! Onlar

devekuşuna benziyor. Ne kuş gibi uçar, ne deve gibi yük

taşıyor! Tüm bu tipler batı kadınının sahte örnekleridir.

Bu "gece kelebeklerini", "lüks mankenleri" halkın kimlik

ve kanından saraylar yücelten patronlar "hannas iksiri"

(şeytan içikisi) ile hazırlıyor. Onlar, avam kitleyi, "ahlak

ve din", ya da "özgürlük ve kimlik" seçeneği karşısında

koyuyorlar.

İstismar için hazırlanan kadın öyle bir sıkıntılı duruma

teslim olduğunu, tek çıkış yolunu kendini silindirli

Page 56: Fatima fatımadir 2

56 Ali Şeriati

şişman patronun kucağına atmakta görüyor. Bizim

bugün tanıdığımız açık saçık batılı kadın bir zaman

papazların yaşamdan ayırıp manastırlarda çürüttüğü

kadındır. Aile kurmaya, ana olmak hakkı elinden alınmış

kadın özgürlüğe çıktığında bu "özgürlük" da

ahlaksızlıktan kolay yol bulamayınca ne yapmalıdır?

Ortaçağda keşişler diyorlardı: "Namahremi olan kişinin

bulunduğu odaya kadın giremez. Bu aynı kişi kadını

görmese de, günaha batar ".

Keşiş Sen Thomas diyor:

"Allah'tan başkasına aşık olunmaz. Hatta erkeğin de

karısına olan sevgisi günah olarak kabul edilir. İsa aile

kurmadı ve gerçek Hıristiyanlar da böyle olmalıdır ".

Demek, kadınla erkeğin izdivacı Allah'ı öfkelendiren bir

çalışma imiş ?!

Demek, aile kuran insan pak Hıristiyan olamaz!

Hıristiyanlıkta ilk günah kadına aittir. Havva Ademin

yasal karısı olduğu halde Adem'le yakınlığı günah sayılır.

Kendi mülkü ile birlikte erkek evine giren kadın mal ve

mülkünden mahrum olur. Çünkü kadın kimliğe sahip

olamaz. Bu tutum bugün de Avrupa'da yaşamaktadır.

Bizde henüz dinden önceki âdet-an’anelerle kadın

mirasa sahip olur. Şimdi ise kadının mülkiyet hakkı tam

koruma altındadır.

Evlenen kadının kendi soyadını değişimi de onun

şahsiyetçe aşağılanması gibidir. Çünkü kadının da asil-

Page 57: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 57

soyu, ailesi, kökü vardır! Bu kurallar batıdan geldi. Bu

"yenilenme" lerde Mark Frenki gibiler taklit edilmiştir.

İstenilen mukallit bilinç, irade ve seçimden yoksundur.

Bu gelişmede esas slogan "sultanın beğendiği ayıp

hünerdir" fikridir.

Eğer o gündüze derse "gece",

Boyun eğmelisin sen de sadece!

Kız babasının soyadını taşıyor. Eğer o erkekle evleniyorsa

erkek ailesini kabul ediyorsa, demek, bu evin

mülkiyetine çevrilir ve kendi üzerinde sahiplik hakkını

kaybediyor ?!

Elbette ki, Avrupalının herhangi bir amelini mahiyetine

varmadan tekrarlamak şuursuzluktur. Kendini Avrupalıya

benzeten bu tipler Avrupa'da bizdekinden de tuhaf

görünüyorlar.

Şu anda, kocasından ayrılmış Fransız kadınının kendi

çocukları üzerinde hiçbir hakkı yoktur. Ama asıl İslam'da

kadın o kadar özgürdür ki, hatta çocuğu verdiği süt için

kocasından hak talep edebilir. Müslüman kadın kocasının

izni olmadan ticarete başlayıp, kendi ekonomik

sektörünü kurabilir.

Dinde kadına karşı olan baskılar bugün Avrupa'da

itirazlara neden oldu. Bu itirazı doğuran, aslında, eski

Page 58: Fatima fatımadir 2

58 Ali Şeriati

dindar kadın karakteridir. Dindarlığın kısmen güçlü

olduğu İtalya ve İspanya'da demokrasi, bireysel özgürlük

oyunlarına ne kadar geniş meydan verilse de, kadınlar

birçok haklardan mahrum bırakılmıştır.

Öyleyse neden işletilen, petrolü, altını, elması, değerli

her neyi varsa Avrupa ve Amerika'ya taşınan ülkelerde

"cinsel özgürlük" sloganları daha güçlü oluyor? Yoksa

istismarcılar bu zayıf, gerçek milli rehberden yoksun

ülkelere -propaganda- "demokrasi" vermeyi kendilerine

borçmu bilirler ?!

Ne yazık ki, hayır!

Her bir halkın en gayretli, vatanperver bölümü

gençlerdir. Aklı başında olan gençlik ne vatanının bir

karışını, ne petrol ve diğer doğal kaynakları "demokrasi"

gelince değişmez!

Bu gençleri sadece bir yolla susturmak olur - cinsel

özgürlük, şehvet demokrasisi!

Boynuna bir metre zincir asıp diskoteklerde göbeğini

oynatan sarhoş genç için Vatan isminin bir anlam yoktur.

Artık bu gençler bir saat "demokratik" eğlenceye her şeyi

kurban etmeye hazırdırlar. Evet, tüm dünyada, en

önemlisi ikinci "sınıf" ülkelerde cinsel özgürlük koparan

batı tipini tanıtmak gerekir. Onlar için Filistin'de

(Karabağ'da) açlığa doğan bebeklerin değil, sosyal

ayıklığı tehlike doğuran genç neslin cinsel hakları

ilgilendiriyor!

Onlar kendi çirkin fikirler bile düşünceli gençleri avlamak

Page 59: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 59

için teori hazırlamayı da unutmuyorlar. Onlar dolandırıcı

Freud'un çürük fikirler neredeyse din çapında sunarlar.

Bugün "izm" lere bir "izm" daha katıldı - "Freudizm"!

Unutmayalım ki, tüm bu oyunların ilk kurbanları

kadınlardır.

HAZIRDA KADININ KÜLTÜREL VE SOSYAL ROLÜ

XV- XVI yüzyıllar renesans (Rönesans) döneminde

Descartes düşüncesi eski gelenek an’aneleri ve dini

ritüelleri sahneden çıkarmaya başladı. Bireycilik

(individualizm) eğilimleri güçlendi. Toplumsal özgürlük

idealleri bireysel özgürlük düşüncelerinin gölgesinde

kaldı. Bu cereyan sosyalizmi, gerçekçilik, tüm diğer

idealleri arka plana geçirdi. Francis Bekonun tabirince,

"güç" "gerçeğin" yerini aldı. Bu cereyan toplumsal

yaşamın tüm alanlarını kapsıyordu: toplum, aile, birey,

sanat, sanat, ilim, din vb. Descartes mantığının tesiri

altında tarihsel dokunulmaz olarak kabul edilmiş dini

mükaddeslikler böyle adi şeye dönüştü. Her şeyin

değerini parayla ölçenler için hem kadın, hem sevgi

metadan başka bir şey değildi. Bu süreçlerde insanı

"ruhsuz leş" kabul eden Karl Bernard'ın, ruhu "hasta

domuz" a benzeten Freud'un «müstesna» hizmetleri

vardır. Tüm bu aptal düşüncelerin başında ise elinde

kese-kese altın para tutmuş burjuvazi duruyordu.

Papazlar ve kiliseler ise bu akımlarla mücadelede sadece

lanet yağdırabildiler. Onların elinde artık kimsenin

Page 60: Fatima fatımadir 2

60 Ali Şeriati

görmezden gelemediği çomaktan başka bir şey yoktu.

Artık, ailede birey özgürlüğünü hissedip çalışmak için

dışarı çıkan kadını cehennem azabıyla korkutmak

boşuna idi.

Ekonomik özgürlüğü kazanmış kadın ailede kendini

daha serbest hissediyordu. Sevgilisiyle görüşmeye ortam

yaratan yeni ilişkiler hiçbir insani, fıtri ihtiyaçları

gideremedi. Tüm bu işlemler, çıkar gözeten bir

tabakanın planlı oyunu idi. "Her şey daha fazla lezzet

almak için" sloganı kadın kimliğini tüm kutsallardan

uzaklaştırmıştı.

Teorisyenler kanıtlamaya çalışıyorlardı ki, eskiden sosyal

ruh güçlüydü. Ama düşünceler, ekonomi, ferdiyet

geliştiğinden, insanlar arasında sosyal ilişkiler

zayıflamıştır. Bu bağımsızlık onlara çok şey öğretti.

Örneğin, 17-18 yaşındaki bir kız çok yalnız olarak oda

kiralayıp, özgür yaşayabilir. Yanı sıra ekonomik

bağımsızlığı olan her kadının evde çok serbest davranır.

O, bir anda ailesini değişebilir. Onun tek yaşam ilkesi

akıl olduğundan, başkasına göre çileye katlanmaya

değmez. Böyle tip kadın için vefa, isar, fedakârlık,

sağlam bir söz gibi değerler, ahlak ve gerçek sevgi

manasız mefhumlardır. Ekonomik bağımsızlığa ve tam

özgürlüğe sahip olan böyle kadınlar için herhangi ideal

yolunda kendini kurban vermek mantıklıdır. Eğer kadın

zayıf ve hastaysa ve sağlıklı bir kişi ile yaşamak mümkün

olursa, bu tip kadınlar tereddüt etmeden kendi kocasını

terk ediyorlar.

Page 61: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 61

Sartre şöyle diyor: " Kadınsı erkek kadına meraklı değil.

Fakat başka cazibeli kişi kadını seviyor.” Bu yargıda aklın

talimatı tam açık: her iki erkek bu kadına muhtaçtır. Ama

kadın sadece ikinci kişiye ihtiyaç duyuyor. Kadının kararı

kesindir. O, kendi aklına göre, İki ihtiyacı bir ihtiyaca

kurban vermek olmaz. Kadın akla dayalı ve mantıksal

hareket ediyor. Bir ihtiyaca iki ihtiyacın kurban

verilmesini ne Descartes kabul eder, ne de Freud!

Dünyaya bebek geliyor. Bebek evli kocanın özgürlüğüne

mani olmaya başlar. akıl kabul etmiyor ki, bir kişinin

(bebeğin) rahatlığı için iki kişi (anne-baba) kendi

rahatını kaçırsın. Bu nedenle batıda "özgür" kadın ya

doğurmuyor, ya da doğduğu bebeği çocuk evine veriyor.

Tüm bu "zihinsel, mantıksal analizler", "bireyin rahatlığı"

kadından kutsal annelik hissini, ailedeki kutsal

fedakarlığı, toplumdaki bağlılıklara viran [keder]

koyuyor. Böyle bir toplumda toplumsal ruhtan

konuşmaya değmez. Çünkü herkes ferdîleşib, hislerini -

ilahi hislerini - bir kenara bırakıp, kendisi için yaşar. Bu

"özgür" insan, aslında, yalnızdır. Onu yaşatan sahip

olduğu ekonomik güçtür. Bu kuvvet yok olduğu zaman,

o da yoktur!

YALNIZLIK

Yalnızlık yüzyılın en büyük trajedisi. Batı'da bugüne

kadar intihar konusunda birçok kitap yazılmış ve

yazılmaktadır.

Page 62: Fatima fatımadir 2

62 Ali Şeriati

Doğuda intihar, istisnai bir durumdur. Batı'da ise intihar

sosyal bela seviyesine ulaşmıştır. Ekonomik gelişmeye

olan batıda bu gerçekliğin sebebi nedir? Örneğin, kısmen

ekonomik gerilikte olan İspanya'da bu durum nispeten

azdır.

Dağlar güçlükle taşıyor gamı,

Çünkü tenhadırlar insanlar gibi.

Din insanları birleştirdi ve yolunda olanlar için bir ruh

yarattı. Ne zaman insanlar sosyal açıdan o kadar

birbirlerine bağlı idiler ki, bu birlik onları birçok

sorunlardan muaf ediyordu.

Gerçek toplumda vatandaş, toplum tarafından savunma

olunduğunu hisseder. Aile, toplum kendi üyesini

savunduğu gibi, onun için çerçeve yaratıyordu. İnsan

"özgür" olmak istedi. Ama bu özgürlük sadece tüm

sosyal bağlılıkların kırılması hesabına elde edildi.

Başkalarına bağımlı olmak istemeyen insan, aslında,

yalnızlığı seçmiştir. Daima özgür bir ada arayan insan bu

adayı buldu, ama o adada yalnız kaldı! Elbette ki, ada bir

örnektir. Şimdi batıda milyonlarca "özgür" ve

yalnızlaşmış insanlarda "adalaşmış ruh hali" hüküm

sürer. Sevmeye, sevilmeye, el tutmaya, çevresinden

yardım almaya, aile kurmaya, çocuk büyütmeye olan

ruhsal çıkarları öldükçe, insan da ölür ve onun için tek

çıkar yolu intihardır!

Page 63: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 63

Avrupa'da birçok kimse sanıyor ki, cinsel yakınlıkta

olmak için bu istek yeterlidir. Bir şartla ki, para olsun!

Para varsa, cinsel güçsüzlük de ortadan kaldırabilir,

Amerika'nın birinci leydisinin de yatağına bile girmek

olur. Yaş önemli değil. İstersen "Don Juan" ol, istersen

"Onasis"! Demek, ne batı ne de Amerika'da cinsel

yakınlık için sınırlamalar yoktur. Düşünün ki, rahat asfalt

yolda herhangi bir kısıtlama yoksa, altında "Ferrari" olan

gencin akıbeti ne olabilir ?!

Cinsel yaşam tanzim edilmezse, sonuçlar daha acı olur.

Örneğin: eşcinsellik.

AİLE TEŞKİLİ

Kadın kendi gençlik dönemini özgür toplumun

restoranlarında, parklarında, gazinolarında harcıyor ve

bir de o zaman kendisine gelir ki, etrafta kimse yok. Onu

sadece eski anılardan zevk almak için gönlüne

düşürüyorlar.

Erkek de aynı yaşam tarzını yaşıyor. Her bahçeden bir

gül derib, cinsel gücünü sağa sola harcıyor. Bir süre

sonra "özgür" erkekte genellikle, kadın cinsine ilgi

kalmıyor. Cinsel isteğini dünya servetine ilgi, eğlenceler

değiştiriyor.

Ama bir zaman gelir ki, "özgürlük" dan yorulmuş erkek

ve kadın yalnızlık hissinden kurtulmak için aile kurma

kararına gelirler. Aile kuruluyor. Ama bu ailenin temelini

Page 64: Fatima fatımadir 2

64 Ali Şeriati

ne gençlik aşkı, ne de herhangi ulvî bir amaç teşkil

etmiyor. Bu ailede herhangi kutsallıktan söz konusu

olamaz. Onlar ne için hayat kurduklarını kendileri daha

iyi bilirler. [Tadılması sona kalan soy sop duygusu]

İzdivaç merasimleri kilisede çok süslü yapılır. İlginçtir ki,

200-300 gelinden yaklaşık % 10'u gelinlik kıyafeti

giyiyor. Onlar itiraf ediyorlar ki, bu yaşta gelinlik elbisesi

giymek uygun değildir.

Neredeyse, düğün töreninin sabahı herkes kendi işinin

peşinden gider. Çünkü yeni karı kocayı bir arada

saklayası öyle bir neden yoktur. "Her şey" artık çoktan

harcanmıştır.

Bezen de düğün töreninin kurulmasına yeni doğmuş

bebek neden olur. Kanunen izdivaç gerektirir!

Kesinlikle diyebiliriz ki, batıda ve okyanus ötesindeki aile

temelleri çok kırılgandır. Ailede doğan bebekler "özgür"

anne babanın odağı olmuyor. Çoğu zaman kurulmuş aile

çok hızlı iki adreste yaşamaya başlar, yani erkek - ayrı,

eş – ayrı dır!

Çünkü bin bir kucak görmüş insanları hangi sevgi, hangi

tutku doğudaki gibi birleştirebilir ?!

EKONOMİDE KADININ ROLÜ

Üretim ve tüketim temeli üzerinde kurulmuş toplumlarda

düşünceler de bir tür "ekonomik" dir, yani ekonomiyi

bilenler akıllı diye adlandırılıyor. Böyle bir toplumda

Page 65: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 65

kadın emtia rolünü oynuyor, çünkü onun seksi

manevraları ekonominin temposuna tesir gösterir.

Kapitalizmin oluşturduğu kadın iki iş için faydalıdır.

Kadın seksî şehvet uyandırıcılığa sahip yegane araçtır.

Onun bu özelliği kimsede "bu ne toplumudur" itirazi için

boş zaman, fırsat sayar. Burjuvazi, toplumu kendi

dinlenme zamanını seksle geçirmeye sürükledi.

Freudizmde, seks düşkünlüğü bir felsefi bakış gibi

sunulsada da, asıl gerçek ortadadır. Bakın! Tüm resim

sergileri, edebiyat, sinema, tiyatro seks yaşıyor.

İnsanların beynine sekssiz/cinselliksiz yaratıcılık olmaz

şablonu enjekte edilir.

İkinci bir taraftan, toplumu esaret altında tutmak için

onların cuz’i sermayelerini büyük bankalara yatırtmak,

müşteriler toplamak gerekiyor. Kapitalistler kendi

propaganda kampanyalarında kadınlardan çok fazla

yaralanıyorlar. Düşünün ki, banka müşteri toplayan seksi

ünlü bayan 100 kişinin göremediği işi görür. O, kendi

görkemi ile müşterinin son kuruşuna kadar işlem avcılık

yapar.

Evet, kutsal aşk tahtına seks oturdu!

Ortaçağın "sevgili asrı" modern zamanların "özgür asrı"

ne dönüşmüştür. Tüm tarihi dönemlerde istidadına yer

verilmeyen kadınlar kapitalistlere gelir getiren reklam

güzellik aracına çevrilmişler. Elbette ki, onların ucuz iş

gücü olarak kullanılması da bir gerçektir.

Peki, Şarkta nasıl?

Page 66: Fatima fatımadir 2

66 Ali Şeriati

Belirtelim ki, çoğu batı ülkelerinde, hem de İsveç'te,

Norveç'te, hatta Fransa ve Almanya'da erkeklerde

ergenlik daha geç oluşur. Örneğin, 17-18 yaşındaki

erkek çocuklarda neredeyse kadına cinsel ilgi duymuyor.

Bu nedenle erkek çocuklara oranla, kızlar cinsel açıdan

daha agresif oluyorlar. Bu saldırganlık Avrupa erkeğini

tembelleştirir. Bu nedenle Avrupa sosyologları batı

erkeğinin tutkularını uyandırmak için çeşitli programlar

hazırlıyorlar.

Doğu'da böyle bir sorun yok. Doğulu oğlan çok çabuk

ergenlik dönemine ulaşır. Aksine, doğulu sosyologlar bu

sorunu düzeltmek konusunda çare düşünürler.

Tartışmalar ortaya çıkar. Gibb iffetli Müslüman kadını

ideal alıyor, bizimkiler de batılı kadını.

Avrupalılar doğu toplumunu değiştirmek istiyorlar.

Amaç, ekonomi ve maneviyatına hakim olmaktır. Hem

ağzımızın lokmasını alıyor, hem de insani değerlerimize

tecavüz ediyorlar. Ama ma’neviyatı boşa çıkarmadan,

ekonomiyi ele geçirmek olmuyor. Onlara göre, biz

öncelikle geçmişimizden, dinimizden uzaklaştırlmalı, bir

tür boşalmalıydık. Dinini önyargı, gelenek an’anesini

yıpranmış olarak algılayıp bu değerlere sırt çeviren

doğulu boş tulumu hatırlatır. Bu boş tulum sahibi

susadığı zaman, boşluktan özlediği zaman ona yeni

değerler verilmiştir. Demek, doğusu "kendinden"

ayırmadan ona sahip durmak olmaz. Onlar Türk’ü,

Arab’ı, Fars’ı aynı bir kalıba sokmak fikrindedirler. Bu

milletler dini de, kültürü de, ekonomisi de batıdan

Page 67: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 67

öğrenmelidirler. Kısacası, onların düşünmeye hakkı

yoktur!

Ama gelenek an’aneler, dinler doğuyu korudu ve batının

önünde büyük engele dönüştü. Elbette ki, dini ve milli

kaygılarla hafife alınamaz. Doğu kendi tarihi, kültürü,

ilim adamları ve velileri ile batıdan çok daha yukarıda

duruyordu.

Batı komploya girişti. Karşılıklı mücadelenin mümkün

olmayacağını anlayan Avrupa Doğu içten zayıflatmaya

başladı. Aptal ve gururlu şarklılar bulup yatırımlar yaptı,

onlardan "kimlikler" oluşturdu. Artık, kendi içimizde

kendimizi yıkıcımız kesilmiş avrupaperestler

yetiştirilmiştir.

TECAVÜZLERDE KADININ ROLÜ

Müslüman ülkelerde kadın oldukça tesirli bir nüfuza

sahipti. Kadın kendi zayıf doğası ile Avrupa'nın "yenilik"

provokasyonuna daha çabuk uydu.

Avrupalılara, Afrika'nın istismarı zamanı o kadar da fazla

masraf yapmak lazım gelmedi. Onlar sahte süs eşyaları

ile bedevileri kısa bir sürede efsunladılar. Düşünün ki,

bedeviler bir avuç renkli camın yerine bir sürü koyun

veriyorlardı. Bu muamelelerde bedevi kadınlar rol

oynuyorlardı.

İtiraf edelim ki, doğuda kadınlar birçok sosyal-siyasi

haklardan mahrum idiler. İslam dini kadını köle

Page 68: Fatima fatımadir 2

68 Ali Şeriati

zindanından tahliye ederken, aynı dinin hükümleri adı

altında onların özgürlükleri sınırlandırılırdı. İslam gelene

kadar doğuda kadın insani kişilikten yoksun idi. İslam

geldi ve kadın kendi varlığını hissetti. Kadına hiçbir

zaman, hiçbir yerde görülmemiş mülkiyet hakkı verildi.

ZALİM VE MAZLUM

Ali aleyhisselâm buyuruyor: "Zulmün oluşumunda iki kişi

mes’uliyet taşıyor: zalim ve bu zulmü kabul eden kişi".

Bu iki şahsın işbirliği sayesinde zulüm ortaya çıkar. Zalim

havaya zulüm yapamaz. Zulüm çekiç ve örs arasında

dövülen demir parçasıdır. Zindanda, yeni zulmü kabul

eden yoksa, hangi zulümden konuşabilir ?!

Sadece zulüm yok, tüm çaresizlikler İşbirlikçiler doğur

(rüşveti veren yoksa, kim alacak?). Toplumu sakat eden

sadece zalim hakim değil, aynı zamanda ezilen

toplumdur. Demeyin ki, hicri VII yüzyılda Cengiz bizi

yendi. Tarihi iyi gözden geçirin. Biz XI yüzyıllardan sonra

bu mağlubiyetle içten hazırlamıştık. Cengiz sanki içi boş

bir heykeli itip yıktı.

Kurt ağacın kapsamında hayat kuruyor, doğup-türüyor,

ağacı içinden mahvediyor. Diyorlar "Rüzgar ağacı

devirdi". Hayır, ağaç çoktan bu yıkıma hazırlanırken.

Sadece, rüzgar onun son bağlarını kırdı.

Eğer bugünkü kadın kendini Fransız oyuncağı gibi

süsleyip sahneye çıkıyorsa, batıdan uzanan eli ve

Page 69: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 69

içimizden bu eli sıkan hiyanetkarları görmeliyiz. Kadın

elden çıkarılıp ve avlanıyor!

Biz kadını "erkeği için cariye", "ev kadını" küçülten

lakaplar koyduk, insani kimliğini alçalttık. Bazıları

kadının eğitimli olup yazı yazabilmesine karşı çıktı.

Yabancı erkeklere mektup yazan kadını ihanetle suçlayıp,

imkanlarından mahrum ederek rahatladılar.

Kadının iffet ve takvâsını duvarlar ve zincirlerle koruduk,

onu düşünerek insan olmak imkanından mahrum ettik.

Kadın toplumdan, okuldan, kütüphaneden mahrum ettik.

Oysa, İslam böyle slogan vermişti:

"Eğitim her Müslüman erkek ve kadına vaciptir."

Hz Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem daima

minberde bu konuda konuşurdu. Sanki erkekler bu

sözleri göz ardı vururdular. Sadece zengin Müslümanlar

eve öğretmen davet edip, hanımlarını eğitim

verebiliyorlardı.

Kadın hiçbir dini, felsefi derslerde yer bulamazdı. Sadece

gündüz meclisleri istisna teşkil ediyordu. Bu meclislerde

de kadının konuşmak yetkisi de yoktur. O, sadece

Hatibin sözlerinin tesiri altında ağlıyordu.

Evet, evde çocuk «doğum» yapmak işi olan kadın,

dışarıda gözyaşı dökebilirdi.

Müslüman kadınının ideali Fâtıma aleyhisselâm şöyle

idi?

Kendi döneminin diktatörünü acımasız eleştiriler

Page 70: Fatima fatımadir 2

70 Ali Şeriati

yağdıran Zeyneb (aleyhisselâm) şöyle idi?

Tüm azizlerini dahil iki oğlunu şehit vermiş Zeynep

aleyhisselâmın katile yöneldi söylediği sözlere bakın:

"Hamdolsun o Allah'a ki, bizim ailemize böyle bir iftihar

nasip oldu!".

Zeyneb aleyhisselâm hakkında, tipik Müslüman kadını

pek üzülmez. O, kendi şehitleri ile iftihar ederek, Kerbela

sahnesini güzellikle adlandırır.

Evet, Fâtıma aleyhisselâm ve Zeynep aleyhisselâm gibi

idealleri olan kadınlarda uysallaştırıldı, iyi ne varsa,

hepsinden mahrum edildi. Şimdi ise "kadın avrupalaştı"

diye zılgıt çekiyorlar. Aslında kadın İslâm'ın olmadığı biz

hurafeci erkeklerin dokuduğu kafesten kaçıyor. En vahim

kadın için örülmüş örümcek ağı İslam'ın adına

yazılmasıdır.

O kadın, İslâm'ın, insanlık tarihinde ilk kez kadın için

verdiği değeri Fâtıma, Zeynep hususunu bilmelidir..

Derler, kadın evde oturup çocuk terbiye etmelidir.

İlginçtir, ilim ve ma’rifetden habersiz bir insan evlat

terbiye edebilir mi ?!

Bir milletin geleceği olan nesli, eğitimsiz kadın verebilir

mi ?!

Çünkü o çocukları emdirmekten, eskiyi yıkamaktan

başka bir şey bilmiyor!

O, çocuğu nasıl terbiye edebilir, bebeğin şımarıklığının

önünü nasıl alabilir?

Page 71: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 71

Tabii ki, ilk önce bebeğin başına vuracak, sonra dövecek,

daha sonra babasını yardıma çağıracak ve nihayet,

bebeği cin-şeytan ile korkutmaya başlayacak. Çünkü

onun elinden başka bir iş gelmiyor!

Böylece, gerici olur ki, tutucu bir toplumda kadın baba

evinde bayırından havasından habersiz büyüyor, ergenlik

çağına ulaşır. O, "kocaya verilir" yerine "satılır" desek

daha doğru olacaktır. Kadın eşinin evinde çalışıyor,

hizmetçi olur, doğur, bebeği korur ve temizlik işlerine

bakıyor. Evlendiği için "hanım" olarak adlandırır, bebeği

dünyaya geldikten sonra anne olur. Aslında ise, tüm bu

çalışmalar cariye, dadılık sınırını aşmaz. O hiç, bundan

fazla bilgiye de sahip değildir. Özellikle imkanlı

babaların ve erlerin dindarlık bahanesiyle kadını

eğitimsiz bulundurmaları büyük kabahattir.

İslam tarihini iyi okuyun. İslam'da kadınlar içtihada

ulaşmış, eğitimle meşgul olmuş, değerli eserler

yazmışlar.

En vahim olan ise evlilik çerçevesinde dünyadan habersiz

kalmaktır. Elbette ki, köy kadını böyle değildir. O, kendi

kocası ile omuz omuza çalışır, zahmet çeker. Genel

olarak, köy kadınının işi çok ağırdır. Bununla birlikte, o

daha özgürdür.

Avrupalı kadını "hiçlik" olarak kabul edilemez. Onlar her

ikisi (eşler) dışarıda çalışır, ev işlerinde birbirlerine

yardım ederler. Küçük kız iken o, erkek gibi özgür olur.

O, kendi toplumunu gereğince tanıyor, erkeklerle

Page 72: Fatima fatımadir 2

72 Ali Şeriati

beraber ders okur, hatta kendisine evleneceği erkeği de

tercih edebilir.

Bizde Ev kadının da "hayır" olarak bir şey kabul edilemez.

O, eşinin evinde hemen hemen tüm ev işlerine rehberlik

eder, çocuklar tutar, yemek pişirir.

Bir tip kadını "hiçlik" olarak adlandırılabiliriz ki, o evde

oturup hanımlık eder. O çocuklarını korur, böreklerini

pişirir.

-Avrupalı, evine bakmayan ev hanımıdır. Ekin alanında

çalışmıyor, hayvan gütmüyor-

O Avrupalı değil ki, dışarıda gezsin. Eğitimi

olmadığından adi mütalaadan de yoksundur.

-Avrupalı kadının bebeğini de dadılar yedirir.-

Bu ne varlıktır ?!

Bu varlığın dünyada işi, rolü nedir?

Hiç!

Demek, ne batıya ne doğuya ait olmayan kadın tipleri de

var.

Onlar için "ev hanımı" diyoruz. Onların işi sadece

harcamaktır. Onlar bekar kalmıyor. Gıybet ediyor,

kendini süslüyor, başkalarının gözüne girmek istiyor;

süsleniyorlar. Onlarda birde kibar kadın adlandıranlar da

var.

Kibar hanımın başı hep yapılıdır. Toplumda bu tip

kadınları birleştiren önlemler de olur. Eski aristokratlar

Page 73: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 73

hamamlarda görüşür dilerse, şimdiki kibarların görüş

yerleri daha çeşitlidir. Onlar sürekli görüşür, haftalık

maceralarından söz ediyor, yeni elbiselerini sergiliyorlar.

Bu kadınlar, meclisi körüklemek, dikkati kendilerine

çekmek için iğrenç yalanlar uydurur, kentteki flört

öykülerini özel ilgi sunarlar.

Evet, artık aristokrat kadınlar hamamlarda değil, daha

uygun toplumlarda buluşuyorlar. Esas görüş yerlerinden

biri de yas ve düğün meclisleridir.

Ama bu "ev hanım" ların kızları başka bir alemde

yaşarlar. Çünkü, onlar bambaşka bir nesli temsil

ediyorlar. Bu ikrah doğurucu meclisler bu kızları

boğuyor. O, artık modern dönemden, dünyada olup

bitenlerden, ilim ve eğitimden haberdardır. Eğitimsiz

meddahların gösterileri onun kalbini sıkıyor. O, bu

toplumdan kaçmak, kendi kimliğini izhar etmek istiyor.

Ama nereye?

Hafifmeşrebli kadın meclislerinden çıkış yolu onu gece

kulüplerine, barlara davet edilişidir. Bu merkezlerde de

oturup "karşılıksız cinsi av" bekleyenler vardır.

Ama boşluktan, hiçlikten bezmiş genç kız kendi

kişiliğine, ahlakına ihanet etmek istemiyor. Ama ona din

adına "yok", "olmaz", "bakma", "görme", "işitme",

"okuma", "yazma", "düşünme" diyorlar.

Ana manasız, geçici bir ömür sürer. Sadece, onun parası

var. O, iyi giyiniyor, süsleniyor ve kendi görüntüsü ile

heyecan doğurmaktan başka fikri, mesleki yoktur. O,

Page 74: Fatima fatımadir 2

74 Ali Şeriati

hanımdır!

Hanımkız ise yıldızlı semaları seyrediyor, romantik

hayallere dalıyor, cinsel krizden rahatsızlık geçiriyor.

Duvarın öbür yüzünde ise başka bir alem var [olduğunu

hep düşünüyor]. Bazen bir gazete bu dünyaya pencere

olur. O, örümcek ağındaki sinek gibi çırpınıyor. Ona öyle

geliyor ki, sadece kız doğması yüzünden gizli bir köşede

kalmalı ve bir kimsenin yatak odasından, mutfaktan

yatağa kadar uzanan meydanda özgürlüğünü hiç

olmazsa tatmalıdır.

O da ne yapsa kişi meclislerinden kenar kadın

meclislerinde sohbetler kulak vermeli, gözyaşları

akıtmalıdır. Çünkü dini meclislerin de çoğunluğu

erkeklere aittir.

….

İSTİSMARIN FERYADI

Hurafe, cehalet, cehalet istismar için verimli bir zemin

yaratıyor. İstismar çığlık çekiyor:

- Özgür ol!

- Neden?

- Bu ne soru? Sen ki boğulur, her şeyden mahrum, özgür

ol! Her şeyden özgür ol!

Ağır yük altında boğulmakta olan ruh ise sadece bu

özgürlük hakkında düşüne bilir.

İlim ve bilgiye dayanarak, kendi toplumsal ve bireysel

Page 75: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 75

özgürlüklerini anlayarak, insani kimliğini koruyarak

özgür olmak mümkün mü ?! Ama kadın bir anda "özgür"

olur. Çarşafını atıyor ve doğrudan aydınlar arasına

katılıyor.

İstismar dünyasının en büyük kazancı da o oldu -

çarşafını atmış Müslüman kadın!

Kendi aralarında ona tarif de verdiler: "Kadın – alınıp

satılan bir hayvandır". Aristo’nun "İnsan-ı natık, yeni

konuşan hayvandır" ta’rifi bile modernize edildi.

Güya, kadının ne ideali var, ne sosyal değeri var, ne de

insani kimliği!

Avrupa tesirine düşmüş büyük bir Müslüman kentinin

gazetesinde şöyle:

"On yıl boyunca güzellik salonlarının sayısı 500 kat

artmıştır". Herhangi alanda % 10-15 artış mümkündür.

Ama buralarda 500 kez ?! Yani eğer 10 yıl önce,

örneğin, makyaja yüz bin lira harcanırsa, 10 yıl sonra bu

rakam 500 milyona ulaşmıştır. Mesele şuradadır ki, iş

sadece kozmetikteki alanı sıçrayışla bitmiyor. Tüm

giysiler, aksesuarlar değişir. Kostümler, değerli

kumaşlarla değiştirilir. Batı'nın bir oyunla doğuda ne

kadar kazandığını düşünebiliyor musunuz ?!

Avrupalıların açtığı her bir ekonomik alan yeni

harcamalar için yeni alanlar demektir. Alan değişiyorsa

inanç, tip, ahlak, tarihi an’aneler de ortadan kalkıyor.

Yatırımcı para hatırına kültürünü de yakıyor. Milli

Page 76: Fatima fatımadir 2

76 Ali Şeriati

giysisini Amerika'dan ve Avrupa'dan getirilen derilerle

değişen doğulu kadın tüm topluma, aileye, okula,

ahlaka, kültüre tepki gösteriyor.

Küresel değişiklikler doğu kadınını sonbahar hazanı

savuruyor. O, artık dünkü gibi yaşamak mümkün

değildir.

Peki milli gayretini kaybetmemiş sermayedarlar, iş

adamları nereye bakıyor?

Onların sadece dertleri vatanlarında kadının üzerinde

milyonlar kazanmaktır. Eğer kadın dünkü gibi yaşamak

istemiyorsa, onun bugününü Amerikalı veya Avrupalı

neden kurmalıdır ?!

Franko dış kuvveti "ülkede beşinci ayağı" adlandırır.

İhtiyaç var mı bu "beşinci sütuna" ?! Hani doğunun

modern dönemle ayağa kalkan mimarisi?

En azından, hani doğu kadınının modern giyimi?

Her şey, her şey Avrupa'dan gelmeli, kazanç da onların

cebine akmalıdır!

Doğu erkeği hicabının vaktinin geçtiğini zamanında

anlasaydı, Müslüman kadın göbeğini açmaz, daha

uygun, daha medeni, daha dini giysiyle örtünürdü!

Ne yapalım?

Peki bu duçar edildiğimiz fikir krizlerinden nasıl çıkalım?

Kim öne düşüp Risalet yükünü omzuna almalıdır?

Ne örf an’ane çerçevesinde uyumuş hanım kadında ve ne

Page 77: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 77

de örf an’anelerden bıkıp kendini yarı-avrupalı kalıbına

girmiş hanım kızda böyle bir kuvvet bulunması bir türlü

akla sığmıyor. Yolunun üstüne taş-koyarak "İslam budur"

damgası ile gözden düşürülmüş bu hidayet, bu kurtuluş

gemisini kim harekete getirebilir?

Her durumda, umut kalıyor, irtica/gericilikle de olsa

dinini, iffetini korumuş Müslüman hanımlara. Bu

hanımlar yeni insanlık özelliklerini anlayıp Avrupalıların

maskesinden sezilen sinsi gözleri görebilselerdi, onların

isteklerinin kadının istismarı üzerine kurulduğunu fark

etselerdi iyi olurdu.

Akıllı kadınlar kendilerine sunulan eğitim

programlarının, dükkan-pazarı bürümüş iffetsiz

elbiselerin hangi ellerle örüldüğüne dikkatli etmelidir.

Gericilikde eriyenlerin, Avrupalaşmakla teselli tapanların

kişilik seviyesi malumdur. Ama toplum olarak kaydettik.

sadece bu iki gruptan ibaret değildir. Üçüncü tabaka var.

Onlar din ve mezheplerine sadık kadınlar ve anlıyorlar ki,

durum böyle kalamaz. Onlar örnek, ideal

sorgulamadadırlar.

Kimdir bu örnek?

Page 78: Fatima fatımadir 2
Page 79: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 79

FATİMA ALEYHİSSELÂM

Fâtıma, Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve

sellemin dördüncü ve en küçük kızıydı. Bu ailede oğlan

çocuğu kalmamıştı, o dönemde babanın otoritesi oğlan

çocuğu ile değerlenirdi.

Artık Arap kabilelerinde kadınların egemenlik dönemi

sona ermiş, yönetim kişilerin emrine geçmiştir.

Putperestlikte tanrılar erkek, melekler ve putlar ise kadın

olarak görülüyordu. Kabileye aksakallılar başkanlık

ediyordu. Ailenin büyüğü baba olarak görülüyordu. İster

kabile, gerekse ailenin dini gibi babadan miras kalmış

mezhep kabul ediliyordu. Bu nedenle herkes kendi

tanrısının savunmalarının nedeniyle, Kur'an-ı kerimin

sunduğu tek Allah'a karşı çıkıyordu.

Kabileler arasındaki sıkça rastlanan çarpışmalar erkek

evladının nüfuzunu arttırıyordu. Kabile uğruna savaşmak

hakkından mahrum olan kadın işte bu nedenle çok zayıf

sosyal nüfuza sahipti. Kısacası, kadın erkeğin mülkü,

erin oyuncağı, evin kölesi idi. Ailenin şeref ve namusunu

korumak için bebek kızcığazı diri diri toprağa gömmek

cahil Arabın en "başarılı" bulgusu vardı. Firdevsi bu

vahşete işaretle diyor ki:

Kadın ve ejderha gömülse iyi,

Bu dünya onlarsız görünse iyi ...

Page 80: Fatima fatımadir 2

80 Ali Şeriati

Başka bir Arap şairinden böyle bir pasaj var,

Yaşatmak isterse baba kızını,

Öte tarafa tutsun ağlar yüzünü.

Ya karanlık, ya bedbaht eder,

İyisi, toprakta görsün izini.

Evet, işte bu nedenlerden Kur'an-ı Kerîm tüm bu

gerçeklikleri "vahşet" olarak adlandırıyor:

"Onlar birine kız müjdelendiği zaman öfkelenmiş, yüzü

kapkara kesilir; verilen müjdenin "kötülüğü" yüzünden

kendi kavminden gizlenir. Acaba, o bebeği zillet içinde

barındıracak, ya toprağa gömecek? Bakın, onlar hangi

kötü hüküm veriyorlar! ".

Çağdaş İslam popülisti doktor Ayşe Abdurrahman

yazıyor:

"Bu facianın temel ekonomik faktörler oluşturmaktadır.

Araplarda fakirlik korkusu vardı ". Bugün de çoğu

sosyologların iddiası, kadına uygun yaklaşımı doğuran

kabilenin nüfuzunun kaybedilmesi korkusu olup.

Kabileler arası savaşlarda esir düşen kadınlar köle olur,

biganelere erkeklere verilirdi. Kays b Asım’in tabirince,

"kadın başsız, el-ayaksız biri ile izdivaç yapabilirdi". Tüm

bu faktörler temel ekonomi oluşturuyor. Çünkü esasen el

emeğinden yararlanan sosyal kuruluşlarda erkek

Page 81: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 81

kadından daha değerlidir. Kişi ne olursa olsun kabile

başkanı da olabilir, ama kadın için böyle bir ihtimal

yoktur.

Evet, kadının sosyal otoritesini sıfıra indiren en önemli

faktör ekonomik faktördür. Baba ölür. Yalnız oğul varis

olabilir. Babanın tüm eşleri, hatta oğulun kendi annesi

ona soydan ulaşır. Kız ise soydan yoksundu. Çünkü o

başka bir kabileye erkeğe gitmekle sahip olduğu

mülkiyeti de kaybetmiş olabilirdi. Dikkat edin, bugün bu

adetlerin kalıntıları yaşıyor. Bazı nesiller başka nesile kız

vermez, oğullarını başka nesilden evlendirmez. amcakızı

amcaoğlu verilir, vesselam!

Vahşete bakın: kızları kendi tanrılarına kurban veren

kabileler olup. "İsra" suresinin 31 ayetinde okuyoruz:

"Geçim endişesi evlatlarınızı öldürmeyin. Biz, onların da

sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten

büyük bir suçtur ".

Düşünüyorum ki, Kur'an bu korkunç facianın nedenini

öne sürer. Daha sonra beyan olunur ki, bu - ahlaksız ve

şerefsiz bir iştir. Ki bu şerefsiz iş ona daha çok uyan

fakir tabaka arasında gayret ve mertlik gibi bozulurdu.

Arap toplumunda sadece ve sadece erkek çocukları

değerli görülürdü. Çünkü erkek servet kazanıyor, aileye

arka duruyor, savaşlarda yer alıyor, nesil çizgisini devam

ettiriyordu. Kız ise daima savunmada olur, bütçeye yük

oluyordu. Kız, tavuk kadar uzağa gidebilir, o ailenin

ayağına bağlanan taşa benzetilirdi. Kısacası, kız çocuğu

Page 82: Fatima fatımadir 2

82 Ali Şeriati

ailesi için ağır bir yük olarak görülüyordu. Bu ağır yük ne

zaman kayıtsız/şartsız bir erkeğe eş olur ve kendi

neslinden ayrılırdı. Demek, bir yol kalıyordu: çaresi onu

ölümün kucağına vermek. Büyümeden gömmek.

O zaman oğlu olmayan erkeği "ebter", yeni "soysuz" diye

bahsediyorlardı. Kafirler Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi

ve selleme de "ebter" demekten çekinmediler.

Böyle vahşi ortamlarda perde arkasından uzanan el

devrimci bir titreyişle cehaleti ortadan kaldıracaktır.

İki iyi kişi - baba ve kız seçilir. Bu ağır yükü Muhammed

(sallallâhü aleyhi ve sellem) çekmelidir, yeni değeri

yerleştirmek içinse Hz Fâtıma aleyhisselâm kendisini

gösterecektir.

NASIL?

Arapların en büyük kabilesi olan Kureyş sahip olduğu

tüm iftiharı iki aileye - Beni-Ümeyye ve Beni-Haşime

teslim etmişlerdir.

Beni-Ümeyye serveti, Beni Haşim ise görgü ve haysiyeti

ile seçilir.

Bu nedenle kutsal Kâ’be’ ye bu aile ve Kureyş şeyhi

Abdulmuttalip hizmet gösteriyordu.

Abdulmuttalip vefat ediyor. Onun oğlu, Beni Haşim

başkanı Ebu Talib’de bu kudret/zenginlik yoktur. O, o

kadar fakirdir ki, evlatlarını komşular bakıma almışlardı.

Page 83: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 83

İki aile arasında mücadele başlar ve Beni-Ümeyye

Kureyş’in tüm ayrıcalıkları sahip çıkmak istiyor. Beni-

Haşimde haysiyetini korumuş tek aile Muhammed

salla’llâhu aleyhi ve sellemin ailesidir. Abdülmuttalib'in

torunu olan Hz. Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem

zengin, dul Mekke eşi Hatice ile aile kurmakla kendi

toplumsal konumlarını daha da sağlamlaştırmıştır. Artık

Hz. Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem itibari ile tüm

Kureyş’in ilgisini çekmiştir. Kimsede şüphe yok ki,

Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem Abdülmenafın

aynası ve Beni-Haşim'in şeref muhafızı ve

Abdülmuttalib'in haysiyetinin takipçisi olacaktır. Pehlivan

cüsseli Hamza, itibarsız Ebu Leheb, Abbas, aynı

zamanda kişilikli ve fakir Ebu Talib namzetliğe

yaramıyordu. Tek aday nüfuzlu, servetli olan -

Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem Beni Haşim

çizgisi ile - Kâ’be’ ye reislik edebilirdi.

Şimdi herkes beklenti içinde bekliyor ki, Hz. Muhammed

ailesinde doğacak erkek mesuliyetli işte veliaht olacak.

Birinci nesil Zeyneb ve tüm umutlar boşa çıkıyor. İkinci

nesil Rükeyye, üçüncü Ümm-Gülsüm! Yine de beklenti!

Üç kızın ardından Kasım ve Abdullah in doğması büyük

sevince neden olsa da, bu bebekler çok yaşamıyor. Artık

ana kocamaya başlamıştır. Artık onun yaşı altmışı

görmüştü. Ömrü sona yaklaşan Hatice'nin yine de

çocuğu olacak mı?

Evet, intizar son noktasına ulaşır. Son umut, son evlat ...

ama yine de kız! Adını Fâtıma koydular.

Page 84: Fatima fatımadir 2

84 Ali Şeriati

Sanki sevinç hissi Beni-Haşimden Beni-Umeyyeye

geçiyor. Düşman kâma (sevince) erdiğini zannediyor.

"Muhammed ebter oldu" - diye bağırıyor.

Kadir Allah! Talih yeni ve güzel bir yürüyüş yapıyor.

Muhammed tufanlardan geçip, peygamber olur. Mekke,

hem de Kureyş feth olunur. Onun risaleti tüm yarımadayı

sarar. Kılıcı dünya imparatorlarını hizaya getirir. Onun

bir elinde güç, öteki elinde peygamberlik vardır!

Bunlar Beni-Ümeyye, Beni Haşim için hesaba sığası

değildir. O, artık peygamberdir. Onun Medine'deki

başarısını hayal etmek zor değil. O, Abdulmenaf, Haşim,

Abdülmüttalibden filizlenmiştir ağaç yok, Hira Dağı'nda

nurdan oluşmuş varlıktır. O, tarihi sonuna kadar

kaplayan bir sığınılacak yer!

Ve bu insanın dört kızı var. Bu kızlardan üçü hala onun

kendisinden önce ölmektedir. Şimdi sadece bir çocuğu

var, Fâtıma Annemiz!

Ailenin tüm İftihar Tablosu'nun, vahyinin varisidir. O,

imandan, mücadeleden, düşünceden oluşmuş değerli bir

ruhtur. O, insanlık tarihinin Abdulmuttalip soyunun yok,

Hz İbrahim, Nuh, Musa, İsa tek varisidir.

"Biz sana Kevser verdik. Bu nedenle, Rabbin için namaz

kıl ve kurban kes! Düşmanının kendisi ebter, sonsuzdur

" (" Kevser "suresi).

Düşmanın kendisi soysuzdur! Onun on çocuğuda olsa,

yine ebetrdir. Sana ise Kevseri - Fâtıma'yı verdik.

Page 85: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 85

Devrim zamanın enginliğinden yükselir!

Bir kız ata değerlerine, aile iftiharına varis olur.

Âdem'den başlayıp İbrahim'e ulaşan, İsa ve Musa özüne

koşan, Muhammed salla’llâhu aleyhi ve selleme yetişen

ilahi adalet zincirinin son halkası Fâtıma’dır!

Oğul bekleyen ailenin son kızı!

Muhammed talihin, kaza-kaderin hikmetini anlıyor.

Fâtıma da kendi kimliğini bilir. Evet, bu okulun devrimi

böyle olur. Bu mezhepte kadını bile tahliye ediyorlar.

İslam dininde izin verilmez ki, mescidde bir kimsenin

cenaze defnedilsin. Yeryüzünün en büyük camisi -

Mescid-Haram, yeni Kâ’be .

Bu cami Allah'ın heremi, genel kiblegah, İbrahim'in

aleyhisselâm Allah emri ile restore ettiği bina, Hz

Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin ortaklardan

tahliye ettiği mekandır.

Tüm büyük peygamberler bu evin hizmetçisi olmuşlardır.

Ama Ka’be’de kimseyi gömülmek olmazdı. Onu

kurtarmak isteyen İbrahim'in de kabri orada değil. Onu

Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem çıkardı, ama kabri

Medinede’dir.

İnsanlık tarihinde sadece bir kişi Ka’be’de

defnolunmuştur ve bu iftihara ulaşmış insan kadındır!

Basit bir kadın, basit bir cariye. O, Hacer!

Allah Teala İbrahim buyurur: "Benim binamı bu kadının

haremine yakın et". Şimdi ise milyonlarca ziyaretçi

Page 86: Fatima fatımadir 2

86 Ali Şeriati

Allah'ın Ka’be’si ile birlikte Hacer türbesini de tavaf

ediyorlar.

İbrahim'in bu büyük ümmet içinden kendisine asker

olarak bir kadını tercih ediyor, köle olan bir anneyi!

Evet, bu dinde kadın bile tahliye oluyor!

Şimdi ise bu Allah Fâtıma'yı seçmiştir. Peygamber

ailesinin iftiharlarına sahip kız evladın can sevinci tahtına

oturur. Bir toplumda ki, kız, sadece hayatta bastırılmakla

paklanır. Bir toplumda ki, kızlar için en liyakatli odur.

Fâtıma güneş gibi parlıyor. Peygamber sallallâhü aleyhi

ve sellem bu gidişatı anlıyor, Fâtıma ise kim olduğunu

biliyordu.

Tarih Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin kendi

küçük kızı Fâtıma ile muamelesinden hayrete geldi.

Fâtıma'nın odası Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem

odası ile komşudur. Fâtıma kendi kocası ile Mescid bir

çatı altta yaşayan yegane kimsedir. Bu iki evi iki metrelik

bir ara ayırır ve pencereler karşı karşıyadır. Pencereler

evden eve yol gibidir. Her sabah baba örtüyü açıp kızını

selamlıyor. Sefere gittiğinde Fâtıma'nın yanına gidiyor

onunla emanetleşip vedalaşır. Fâtıma onu yola düşüren

son kişi olurdu. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

yolculuktan döndüğü zaman ilk sorduğu Fâtıma

aleyhisselâmdı. Fâtıma'nın yanına gider moralini sorar.

Rivayete göre Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

Fâtıma'nın ellerini öpermiş. Elbette, bu sahneler büyük

bir sevgiden haber veriyor. Kadına vahşi münasebetin

Page 87: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 87

hakemlik yaptığı bir dönemde baba kendi kızının ellerini

öpüyor!

Bu, insanlık dışı ortama vurulan devrimci bir darbedir!

Hatta yakın arkadaşları şaşırtan bu iş bir daha insanlığa

mesaj gönderir ki, çirkin gelenek an’anelerden

kurtulmak gerekir. Bu ilahi dersler erkekleri

fir’avunçulukdan el çekmeye, kadınları kendi kimliklerini

değerlendirmeye çağırıyor.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin Fâtıma'ya

yaklaşımı sadece sevgi değil. Peygamber Efendimiz'in

omuzlarında risâlet yükü vardır. O, şöyle buyuruyor:

- Dünyanın en üstün kadını dörttür: Meryem, Asya,

Hatice ve Fâtıma;

- Allah onun sevincinden memnun kalıyor, eziyetinden

öfkelenir;

- Fâtıma'nın sevinci benim sevincim, onun gamı benim

üzüntüm. Kızım Fâtıma'yı seven beni sever. Fâtıma'yı

sevindiren beni sevindirir, Fâtıma'yı öfkelendirecek beni

kızdırır;

- Fâtıma benim vücudumun parçasıdır, onu inciten beni

incitiyor ...

Bu kadar tekrarın sebebi ne?

Niçin Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem bir bu kadar

ısrar ediyor?

Niçin kendi muhabbetini tüm halka izhar ediyor?

Page 88: Fatima fatımadir 2

88 Ali Şeriati

Bu kırılgan sorulara tarih cevap verir. Babasının

ölümünden sonraki birkaç aylık Fâtıma ömrü uygun

aşkın sırlarını açıyor!

"BABASININ ANNESİ"

Tarih, genellikle, tüm dikkati büyüklere yöneltip,

çocukları gözden kaçırıyor.

Fâtıma'nın çocukluğu tufanlar içinde geçti. Onun

doğduğu gün hakkında çeşitli reyler mevcuttur. Örneğin,

Taberi, İbn İshak bi’setden önce beşinci, Mürucuz-Zeheb

Mes’udi bi’setden sonra beşinci yılı, Yakubi ise bu iki

tarihin ortasını belirtiyorlar. Genel fikir şudur ki, Fâtıma

Peygamber'e sallallâhü aleyhi ve sellem vahiy nazil

olduktan sonra dünyaya gelmiştir. Bırakalım bu konuyu

tarihçiler kesinleştirsinler. Bizim işimiz ise Fâtıma'nın

kimliğini incelemektir.

Kardeşleri küçük yaşlarda ölmüşlerdi. Ona ana bedeli

kalmış ablasıyla Zeynep Ebil-Asa evlenip gitmişti ve

Fâtıma bu ayrılığın acısını yaşıyordu. Öbür kardeşleri

Rukiye ve Ümm-Gülsüm Ebu Leheb'in oğullarına

varmışlardı. Ne ise, Fâtıma Mekke'de yalnız kalmıştı.

Onun çocukluğu risalet çarpışmaları dönemine denk

gelmektedir. Halkın uyanış yükünü omuzlarına almış

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem düşmanlarla

mücadele ettiği bir zamanda Fâtıma'ya vesayet ediyordu.

Fâtıma bebek olduğu için özgürce babasına eşlik ediyor

ve onun kişisel hayatı yaşamadığını görüyordu. Daima

Page 89: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 89

düşmanların hedefinde olan babayı yalnız bırakmaya

Fâtıma razı olamazdı.

Fâtıma tanık olurdu ki, babasının sevgili, sevecen

çağrılarına alay ile ele alınır. Ama Peygamber sallallâhü

aleyhi ve sellemi yanlızlıkta bıkmayarak kendi işini

sürdürüyor, cuz’i istirahatten sonra peygamberlik

faaliyetini izliyordu.

Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellemin

Mescid-Haramda hakaret edildiği, dövüldüğü sahneler

tarihin hafızasına kaydedilmiş. O zaman babasından

azıcık aralık durmuş küçük yaşlı Fâtıma izler, etraf

durulunca babasına katılıp, eve dönüyordu.

Bir gün Mescid-Heramda secde halinde olan

Peygamber'in başına koyun iç organlarını attılar. Bebek

Fâtıma kendini babasına feda edercesine, küçük elleriyle

yüzünü temizledi, okşamak gösterip, elinden tuttu ve

birlikte eve döndüler.

Fâtıma'nın kendi kahraman, fedakar, aynı zamanda,

yalnız babasına sadakatini görenler ona "ümmi-Ebiha",

yeni "babasının annesi" lakabını vermişlerdi.

Ablukadan Ebu Talib deresine [Şîb-i Ebî Talib] iltica

etmiş aile kara günlerini yaşıyor, açlık ve susuzluk

geçiriyordu. Ebu Cehil ve diğer Kureyş başkanları ilan

yazıp Ka’be’de asmıştılar:

"Beni Haşim ve Beni-Abdülmüttalible kimse iletişimde

olmamalıdır! Onlara bir şey satmak, onlardan bir şey

Page 90: Fatima fatımadir 2

90 Ali Şeriati

almak yasaktır!

Onlarla izdivaca izin verilmiyor! ".

Sözde bu zorluklar Hz Muhammed salla’llâhu aleyhi ve

sellem ve onun yakınlarını şeylere teslim etmeliydi.

Sadece Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellemin dinini

kabul edenler değil, Muhammed salla’llâhu aleyhi ve

sellemi savunan her kişi ölüme mahkum edilmişti. Ama

Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin etrafındakiler

İslam'ı tanımasalar da, Muhammed salla’llâhu aleyhi ve

sellemin saflığına, doğruluğuna emindiler. Bu insanlar,

Ali, ibn Ümeyye gibi nadan muhafazakârlardan çok

üzerinde insanlardı. Ebu Cehil, Ebu Leheb'in etrafında

görünen bu kalbi karanlık "aydınlar" ın tek amacı kendi

sosyal konumlarını, varlıklarını-devletlerini korumak idi.

Onlar, Peygambere sallallâhü aleyhi ve sellem, yoluna

tabi olma onuru bulmuş Bilal, Ammar, Yaser, Sümeyye

gibilerine verilen işkencelerden zevk alır, bezen ise

riyakarlık göstererek ikili pozisyon tutuyorlardı. Asıl ve

ilk Müslümanlar ise hatta "takiyye" (içindekini gizleme

dönemi) tamamlandıktan sonra da kendi inançlarına

sadık idiler.

Yeni iman ateşi ruhlarda parladığı, toplumda tehlikeli

ayaklanmalar başlandığı zaman her insan kendini

denemek zorunda kalıyor. Bu anlarda insanın içindeki

riya, korku, bencillik palazlanır. Bu üç yıllık ağır deneme

meydanında olanlar Müslüman değillerdi, İslam'ı

tanımıyorlardı. Sadece, büyük ilahi devrimin ağırlığından

pay almış bu insanlar Muhammed salla’llâhu aleyhi ve

Page 91: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 91

sellem, Ali, mülteci ashabla omuz omuza dayanmıştırlar.

Aynı anda kentte rahat yaşamını sürdüren riyakar

Müslümanlar kalmışlardır. Onlar bir adım uzaklıkta

Müslümanların çektikleri üzüntüye sadece temaşa

ediyorlardı. Üç yıllık ağır, dayanılmaz, ölümcül açlıkla

dayanan iman sınavı!

Kendisi bu kuşatma olmuş Sad ibn Ebî Vakkas anlatıyor:

"Bir gece açlığın tesirinden o kadar takatsiz olmuştum ki,

gecenin karanlığında ayağıma değinen yumuşak şeyi alıp

yuttum. Bu olaydan iki yıl geçti, ama yine de bilmiyorum

ki, yuttuğum ne idi! ".

Olaylar hakkında ayrıntılı kayıtlar da, uygun kuşatma

sırasında Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ailesinin

hangi meşakketler çektiği açıktır. Muhasaradaki tüm

aileler Peygamber'e sallallâhü aleyhi ve sellem göre acı

çekiyordu. Ama çocuklar, hastalar, yaşlılar kendi

açlıklarını, sıkıntılarını Peygamber'den sallallâhü aleyhi

ve sellem gizlediler. Bu, büyük bir aşkın ve imanın

tezahürü idi!

Gecenin karanlığında dereye herhangi yolla getirilen

erzaktan en az pay Peygamber sallallâhü aleyhi ve

sellemin hanımı ve kızına düşerdi. Kuşatma peygamber

ailesinden olanlar Hatice, Fâtıma ve kız kardeşleri idi.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve selleme peygamberliği

geldikten sonra Ebu Leheb Peygamber sallallâhü aleyhi

ve sellemin kızları olan gelinlerini erkek çocuklarına

boşattırmıştı. Ama zengin olan Hz. Osman Ebu Leheb'in

çirkin hareketine cevap olarak Peygamber sallallâhü

Page 92: Fatima fatımadir 2

92 Ali Şeriati

aleyhi ve sellem boşanmış kızı Rukiye ile evlenmişti.

Rükiyye Hz. Osman'la birlikte Habeş diyarına hareket

etti. Ama Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem diğer

boşanmış kızı Ümm-Gülsüm sonradan, ağır da olsa, Ebu

Leheb ailesinde yaşamaya anlaşmıştı.

Kuşatma daha da ağırlaşır. Ama Peygamber sallallâhü

aleyhi ve sellem akide arkadaşları ruhtan düşmüyor.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ailesinin durumu

daha ağırdır. Küçük yaştaki Fâtıma, yaklaşık 70 yaşındaki

Hatice neler çekiyor ?!

Hatice bu üç yıllık kuşatmadan önce on yıl risalet

azablarına katlanmış kadındır. Fakat o sabrını

kaybetmez, her an yakınında olan ölümün gözüne dik

bakıyor. Müreffeh bir hayat sürmüş, tüm varlığını-

devletini büyük amaç yolunda sarf etmiş muhteşem bir

kadın sefaletin en üzücü anlarında mağrur görünüyordu.

Bebek Fâtıma annesinden, annesi ise Fâtıma’dan tedirgin

idi. Bu kız kendi ana babasını delicesine seviyordu.

Bir gün ablukanın son zamanlarında Hatice yatakta

yatmış, Fâtıma ve Ümm-Gülsüm ise onun yanında

oturuyorlardı. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

dışarıda yemek yiyorlardı.

Ölümünün yaklaştığını hisseden Hatice dedi:

- Çok istiyorum, ecel mühlet gönderse, bu günlerin sona

erdiğini görünce, rahat ölürdüm.

Ümm-Gülsüm ağlar halde dedi:

Page 93: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 93

- Bir şey kalmadı, anne. Üzülme

- And olsun Allah'a, kendimden tedirgin değilim. Hiçbir

Kureyş kadını bana verilmiş olunan nimeti tatmadı.

Dünyada hiçbir kadın bana verilen kerameti almadı. Bana

sadece Allah Resûlü'nün eşi olmak iftiharı yeter.

Sonra kendi kendine fısıldadı: - "Allahım! Senin

nimetlerini, lütuflarını sayamam. Senin katına

yaklaştığım için mahzun değilim. Ama senin nimetlerine

hak etmek istiyorum ".

Artık ölüm bu eve gölge düşürmüştü. Aniden Hz

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem yüzlerinde sevinç

ve neşe çadıra doldu. Kuşatma dönemi sona ermişti!

Hatice bu özgürlüğü kendi gözleriyle gördü. Peygamber

salla’llâhu aleyhi ve sellem Kureyş üzerinde ilk zaferin

sevincini yaşadı.

Ama tarihin çarkını döndürmek için gönderilmiş bir

insanın çehresinde konfor ve lezzet intibaını bilmezdi. O,

ardışık iki darbe alır. Ebu Talib ve Hatice kuşatmadan az

sonra birbiri ardına dünyaya veda ediyorlar.

Hazreti Muhammed'i (salla’llâhu aleyhi ve sellem) Ebu

Talib büyütmüş, onun ilk sevgi ihtiyaçlarını ödemişti.

Ona arka olmuş, Hatice ile aile kurmasında yer almıştı.

Hatta üç yıl kuşatma Peygamber sallallâhü aleyhi ve

sellem omuz omuza durmuştu. İşte bu nedenlerden Hz

Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem diğer

peygamberlerin acı akıbetinden amanda kalmıştı. Evet,

son ve dirayetli hamisini kaybetmişti! Yirmi beş yaşındaki

Page 94: Fatima fatımadir 2

94 Ali Şeriati

genç ağır yetimlik, çobanlık hayatından sonra 40-45

yaşındaki servetli, en önemlisi aşk dolu yürekli Hatice ile

hayat kurmuştu. Hatice, Muhammed salla’llâhu aleyhi ve

sellemin tüm kayıplarını, hangi noktada olursa olsun,

temin eden kutsal bir kadındı.

Peygamberliğe erdikten sonra meşakkatlerle dolu yolda

ilk vahiyden başlayarak son nefesine kadar adım adım

Efendimizi izleyen, ona derd ortağı olan, aşkını, gücünü,

servetini feda eden kadın dünyasını değiştirmişti.

Peygamber ilk desteğini, Fâtıma'nın annesini

kaybetmişti!

Peygamber düşmanların acımasız saldırıları karşısında

yalnız kalmıştı. Kentte Ebu Talib, evde ise Hatice yoktu.

Fâtıma "babasının annesi" lakabını şimdi daha çok fark

ediyordu. Ablaları Evlendikten sonra Fâtıma annesinin

eteğine yapışıp derdi:

- Anneciğim, ben hiçbir vakit bu evi terk edip başka eve

gitmek istemiyorum. Ben senden ayrılmak istemiyorum.

Hatice tebessümle cevap verirdi:

-Bu Sözleri herkes diyor, biz de vakti ile demişiz. Bırak,

henüz vakti gelsin!

Fâtıma ise ısrar ederdi:

-Yok, Ben babamı asla yalnız koymayacağım, hiç kimse

beni ondan ayıramaz.

Hatice yavaşça kulak asardı.

Artık zaman geçti. Fâtıma hissediyor ki, onun karşısında

Page 95: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 95

ciddi görevler var. Artık bu yükümlülükler çocuk arzusu

değildir. Fâtıma babasının böyle bir da’vetle çıkış

yaptığını duyduktan sonra daha ilkesel bir tutum tuttu.

Efendimiz şöyle buyurdu:

- Ey Kureyşliler, kendinize gelin. Ben Allah karşısında

sizin ihtiyaçlarınızı ödemede olamayacağım! Ey

Abdulmenaf çocukları, sizi Allah karşısında muhtaçlıktan

kurtarıcı olamayacağım.

Ey Abbas, ey Safiyye! .. Ey Fâtıma, servetimden istediğini

alırsın, ama Allah için borçlarını ödemeye acizem!

"İlginç!" - Düşündü Fâtıma. Babasını gördü ki kimlerle bir

sırada ona başvuruyor! Bu ilgi zaman "asla

evlenmeyeceğim!" Gibi çocuk iddialarına ciddi renk

veriyordu. Artık, Fâtıma kendini mes’ul tutar!

Onun hayatının ilk yılları peygamberlik yılları ile

örtüşmektedir. Fâtıma peygambere yardımcısı olmaya

layık evlattır. Fâtıma'nın mes’uliyetini ana-baba da

hissediyor. Ömrünün son günlerinde Hatice içini dökerek

diyor ki:

-Kızım, Benden sonra neler yapacaksın? Evli olan öteki

bacılarından rahatım. Ama sen! Sen benim sevgili

yavrum, karşıdaki meşakkatlere nasıl dayanacaksın ?!

Fâtıma ise sanki risalet yükünden omzuna pay almış bir

kişi olarak diyor:

-Rahat Olun, beni düşünmeyin!

Putperestlik Kureyş’in tuğyanını artırmıştı. Müslümanlar

Page 96: Fatima fatımadir 2

96 Ali Şeriati

vurabilecekleri darbeyi vurdular. Ama bu işkenceler

müslümanlara ruh kuvveti verir. Dinin acısını çekmekten

sevinç duyanlara Fâtıma da katıldı. O, "Peygamberin kızı"

gibi daha fedakar, daha iftiharlıdır.

Ebu Talib'in ölümünden sonra düşman atını dörtnala

koşturmaya başladı. Peygamber'in sahabelerinden bir

grubu Habeş diyarına sığınırlardı. Diğer bir grup

işkenceler altındadır. Şimdi yaşı elliye ulaşmış

Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellem kendi kızı Fâtıma

ile birlikte yaşıyor.

Olduğu kadar kendi işlerini görürlerdi. Perde arkasında

çalışmalar yapılıyordu. Artık Peygamber'in evinde bir

çocuk da var. O, Ali'dir!

Evet, Ebu Talib oğlu Ali öyle çocukluktan Fâtıma'nın

yanında olmalıydı, Peygamber'den sallallâhü aleyhi ve

sellem terbiye almalıdır. Bu insanların kaderi çok benzer.

Tarih kendi işini görür. O, çok sessiz anlarda, sakin bir

şekilde, düşüncelerde putperestliğin belini kıracak

tufanlar hazırlar. Sabah ise bu tufanlar cuşa gelip, ırkçılık

ve milliyetçilik, saray ruhanilerinin yalanlarının, bir sözle,

şehvet ve kan imparatorlarının köküne balta çalmalıdır.

Bu fırtına tüm batıl beşeri adetleri ortadan kaldırmalı,

insanı kemâle yükseltecek değerler yaratmalıdır. Bu

tufanın dalgaları özgürlük, eşitlik, uyanıklık, sevgi

getiresidir. Tarih meb’us olmuş son peygamberin

silsilesini her birinin sırtında tanıklık heybesi olan

varislerle devam eder. Fâtıma hakikat yolunda işkenceleri

Page 97: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 97

afiyet edecek ilk varisdir. Tarih ise Ali'ye ihtiyaç duyuyor.

Böylece, cahiliyet kirlerinden lekelenmemek, ilk vahyin

nüzulunda katılmak için Ebu Talib oğlu Ali, amcası

oğlunun evine girer. O, peygamberliğin ilk makamlarına

şahittir. Ali ilk dönemin azablarına teşvik, sanki Bedir,

Uhud, Hayber, Feth, Huneyn sahneleri için hazırlık yapar.

Nihayet, Ali Fâtıma ile insanlık için örnek olacak bir aile

kuruyor ve İbrahim yolunu onurla devam edecektir.

HİCRET

Son olarak, Mekke'nin on üç yıllık mücadeleleri,

işkenceler ve kuşatma sona erdi. Fâtıma çocukluk

döneminin başlarından itibaren evde, şehirde, kuşatma

cahiliyet cephesinden darbeler alan babasını küçük elleri

ile korumakla, okşamakla gösteriyordu. Göç başladı.

Müslümanlar Medine'ye göç etti. Habeşistan’da olan

Rukiye ve kocası Hz. Osman da Medine'ye geldi. Sıkıntı

dönemi sonunda Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

ve Hz. Ebu Bekir Mekke'yi gizlice terk ettiler. Ama

Fâtıma'yı ve kız kardeşi Ümm-Gulsumu izleyen düşman

onlara ulaşabildi ve zorla attan düşürdüler. Fâtıma ciddi

zedelense de, kız kardeşi ile Medine'ye ulaşabildi. Bu kişi

(Hüveyrat bin Nakid) sekiz yıl sonra Mekke'nin fethi

sırasında kendi çirkin yaptığının cezasına ulaştı. Onun

cezasını Ali aleyhisselâm verdi.

Medine'de hayat devam ediyordu. Peygamber sallallâhü

aleyhi ve sellem cami ve mescide yakın ev inşa etmişti.

Page 98: Fatima fatımadir 2

98 Ali Şeriati

Sonra "kardeşlik anlaşması" denilen tören yapılır. Herkes

bir kişiyle kardeşliği söz etti. Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu

aleyhi ve sellem kardeşi kim olacaktı?

Elbette ki, o, Ali ile kardeş oldu!

Ali aleyhisselâm bir Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve

sellem ile omuz omuza duruyor, daha bir adım ona

yaklaşıyor.

Ali’nin annesi Fâtıma, bir zaman Muhammed sallallâhü

aleyhi ve sellem annelik yapmış ve saygı göstermişti.

Ali’nin babası Ebu Talib, Muhammed sallallâhü aleyhi ve

sellemin koruyucusu olmuştu. Muhammed sallallâhü

aleyhi ve sellem Ali’nin babası Ebu Talib'in evinde

büyümüştü. Ali ise Muhammed sallallâhü aleyhi ve

sellemin evinde, Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin

terbiyesini aldı. Fâtıma ile beraber Hatice'nin eteğinde

gençliğine ulaştı. Ali, Muhammed sallallâhü aleyhi ve

selleme hem amcaoğlu, hem evlat idi. Şimdi kardeş

olmuşlardır. Ali'nin bu yaklaşım son noktaya ulaşmasına

tek adım kalmıştı.

Fâtıma aleyhisselâm ahdine sadık kalmıştı. Onun için

elçilik yapmış Hz. Ömer ve Hz. Ebubekir'in teklifini ret

edildikten sonra herkese anlaşılmıştı ki, Fâtıma'nın özel

bir kaderi var ve Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

bu işte onunla istişare edecekti.

Fâtıma aleyhisselâm, Hz. Ali ile beraber büyümüştü.

Onu kendisine kardeş, babasına aşık pervane biliyordu.

Her iki genç vahiy nurunda büyümüş, cehalete

Page 99: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 99

bulaşmamıştılar. Birbirlerine karşı hangi hislerle

yaşıyorlardı?

Iman dolu iki kalbin karşılıklı münasebeti hakkında

konuşmak çok zor!

Peki, ne için Ali susuyor?

Fâtıma'nın artık (çeşitli tarihçilerin kaydına göre) ya 9 ya

da 19 yaşında. Bana öyle geliyor ki, Ali Fâtıma'nın

kendini babasına vakıf ettiğini, "babasının annesi" olmak

yolunu tercih ettiğini görüyordu. Çünkü Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem bu yola bağlı Fâtıma'yı ondan

nasıl ayırt olurdu?

Ama durum ani değişiyor. Peygamber ömründe ilk kez

genç kızla evlenir. O, Aişe'dir. Fâtıma yavaş yavaş

hissediyor ki, Âişe artık hem Hatice'nin, hem de

Fâtıma'nın yerini alabiliyordu. Ali aleyhisselâm da

Aişe'nin gelişi ile herhangi bir fırsatın oluştuğunu

duyuyor, ama ... ama Ali'nin hiçbir şey yok! Fakir.

Çocukluktan Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin

hizmetinde olan, mücadele yolu geçen gencin neyi

olabilirdi?

Tüm bunlara rağmen, o, Peygamber sallallâhü aleyhi ve

sellemin yanına gelip, bir kenarda oturdu ve başını

eğmiş sustu. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

sordu:

- Ey Ebu Talib oğlu, bir işin mi var?

Ali o kadar utanç çekiyor ki, sadece bir kelime

Page 100: Fatima fatımadir 2

100 Ali Şeriati

söyleyebildi:

- Fâtıma ...

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ise hemen

«merheba!» Buyurur.

Ertesi gün mescidde Ali'den soruyor ki, bir şeyin var mı?

Ali aleyhisselâm bir şeye sahip olmadığını bildirir.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem sorar:

- Bedir savaşında sana verdiğim zırh nerede?

«Duruyor», - diye Ali cevap verir.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem o zırhı istiyor. Ali

aleyhisselâm koşarak, gidip zırhı getiriyor. Peygamber

talimat veren bir zırh satılsın. Zırhı Hz. Osman 47

dirheme alır. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

ashabı toplayıp, hutbe ve onun ardınca evlilik hutbesini

okur. Sonra Ali ve Fâtıma'ya salih mirasçılar/nesiller arzu

ediyor. Hurma dolu tabaklar getirilir. Düğün meclisi

kurulur.

Fâtıma'nın Çeyizine bakınız, el değirmeni, ahşap kasa ve

bir de kilim!

Hicretin 2. Yılı- muharrem ayının başında Ali

aleyhisselâm, Medine kenarında bulunan Kuba

mescidinin yanında ev bulup Fâtımayi-Zehrâ

aleyhisselâmı o eve aktarıyor.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ve Ali’nin amcası,

büyük mücahit kahraman Hamza iki deve kesip, Medine

cemaatine şölen verdi. Namazdan sonra Peygamber

Page 101: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 101

sallallâhü aleyhi ve sellem Ali aleyhisselâmın evine gitti.

Bir kap suya Kur'an âyetleri okuyup, ikisine içirtdi. Sonra

kendisi bu su ile abdest alıp, Ali ile Fâtıma'nın başına

serpti. Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem gitmek

isteyince Fâtıma hıçkırıklara ağladı. O, ilk kez olduğunu,

babasından ayrılıyordu.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem onu

sakinleştirerek dedi:

- Seni imanda en güçlü, ilimde en bilgili, ahlakta en

güzel ve en yüce ruhlu bir kimsenin yanında emanet

bırakıyorum.

Artık "Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem emaneti"

kendi hayatının ikinci bölümünü yaşıyor. Hayat bu aileye

zorluklar hediye etmek kararında..

Zeyneb Mekke'de tüccar Ebul-Measın evindedir. Bir

zaman Ebu Leheb'in gelinleri olmuş Rükiyye ve Ümm

Gülsüm ise artık Hz.Osman'ın evinde yaşıyorlardı.

Fâtıma'nın göçtüğü evde ise tek servet aşktır.

Ali'nin evinde zor koşullar devam ediyordu. Fâtıma

zamanki tek mes’uldur. Ama bu kez babası yok, Ali

karşısında mes’uliyet taşıyor. Fâtıma güzel anlıyor ki, Ali

Allah ve O'nun yolunda cihad etmekten başka bir şey

düşünmüyor. Fâtıma böyle bir kişinin eşi olmanın

mes’uliyetini güzel anlıyor.

O, değirmen döndürür, ekmek pişiriyor, ev işi yapıyor, su

taşıyor. Ali bebeklikten çileler içinde büyümüş Fâtıma'nın

Page 102: Fatima fatımadir 2

102 Ali Şeriati

yine de bin bir azap katılaşdığına baktıkça sıkılır.

Bir gün tatlı dille Fâtıma'ya:

- Zehrâ, kendisini o kadar incitirsin ki, yüreğim sıkılıyor.

Belki, babandan yardım için bir hizmetçi istesek mi?

Fâtıma fırsat bulup babası ile görüşmeye gidiyor.

Efendimiz sorar ki,

-kızım, hayırdır?

Fâtıma kendi isteğini diline getirmeye utanır

"Geldim seni göreyim", - deyib eve döner.

Ali'ye diyor ki, kastettiği sözleri söylemeye utanıp. Ali

kendisi Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin yanına

gidip durumu konuşur. Peygamber sallallâhü aleyhi ve

sellem buyurur:

- Ben size savaş esirini bağışlayabilirim. Bu esirler satılır

ve bu para açlık çeken halka dağıtılıyor.

Ali Efendimize teşekkür edip eve eli boş döner. Gece

düşer, eşler kendi evinde bugünkü durum hakkında

düşünürler. Ama Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

de aynı rahatsızlığı geçiriyor.

Birden kapı dövülür ve Peygamber sallallâhü aleyhi ve

sellem odaya girer. Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem

Fâtıma'yı soğuk odada, ince bir parçaya bürünmüş,

uzanmış görüyor. Bu parçanın ona tam boy vermediğini

de yani kısa. Efendimizin gözünden kaçmaz. Onların

kalkmak istediğini görüp buyurur:

Page 103: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 103

- Kalkmayın! Benden istediğinizden daha üstün bir şey

hakkında bilmek ister misiniz? Bu sözleri bana Cebrail

öğretmiştir:

"Her namazdan sonra 10 kere" Sübhanallah ", 10 kere"

elhamdülillah ", 10 kez" Allahu ekber ".

Yatağınıza girdiğinizde 34 defa "Allahu ekber", 33 defa

"elhamdülillah", ve 33 kere "Sübhanallah" deyin.

Fâtıma bir sonraki ders alıyordu. O, bu dersi bebeklikten

okumuştu. Ama bu seferki sadece bilgi almak değildi. Bu

"Nasıl olmalı" dersi vardı! "Fâtıma" olmak kolay değildi.

Artık Fâtıma Ali'nin de azablarına ortak oldu. Fâtıma

peygamberlik ve imamet arasında bir halka olmuştu.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem Fâtıma'yı ne kadar

sevirdiyse de, kendi öğrencisinin ilahi görevler

karşısında çektiği eziyetlerini ortadan kaldırmakta o

kadar aciz idi.

Evet, Fâtıma sürekli öğrenmekte idi. Hüseyinler

doğuracak bu pak ağacın ışığa, havaya, gıdaya olan

ihtiyacı tükenesi değildir.

Hizmetçi yerine ilahi kelimeler veridi!

Soru: bu makamı kim şuurla anlaşabilir? Sadece Ali ve

Fâtıma ilahi kelimeleri her şeyden üstün tutup, bu

kelimelerle yaşayabilirlerdi. Bu söz yağışı daim yağmalı

ve bu iki susamış fidan gelişmeliydi.

Şelale sesiyim fidanlar için,

Page 104: Fatima fatımadir 2

104 Ali Şeriati

Rahmet tek gökyüzünden yağar, için

Yetmez aşıka ne kim afiyet edebilir,

İçin, bu susuz diyardan göçün.

Yeryüzünde bu iki aşıktan da fidan olan kimdir?

Evet, Ali gibi cengaver bir an olsun dilinin altında Allah'ın

zikrini terk etmiyor.

Soruyorlar ki, Sıffin savaşında da zikri unutmamıştın?

Cevap verir ki, hatta Siffeyn gecesi de!

Bu tesbihler, zikirler Fâtıma'nın adı ile bağlıdır. Çünkü

hizmetçi isteği yerine Fâtıma'ya "gelinlik hediyesi"

edilmiş bu ilahi kelimeler başka kimsenin adı ile

bağlanabilmiş olabilir ki ?!

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem kendisi kalkıp geldi,

hediyeyi verdi ve gitti!

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem sevimli kızı

Fâtıma'ya çok ciddi bir tutum gösteriyordu ve bunu

Rabblerinden öğrenmişti. Muhammed sallallâhü aleyhi ve

sellem kadar sıkıntı çeken peygamber yoktur. O, Allah'ın

sevgilisi olduğu gibi, mes’uliyeti de büyüktü.

Bir kez Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem Fâtıma'nın

odasına girer. Kapıdan asılmış desenli perde dikkatini

çekmektedir. Bir kelime söz etmemiş geri döner.

Fâtıma bu dönüşün nedenini anlıyor. Tövbe yolunu da

bilir. Perdeyi açıp Peygamber'e sallallâhü aleyhi ve sellem

Page 105: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 105

gönderir ve sorar, onu satıp parasını fakirlerle paylaşsın.

Böyle bir ciddiyet ne içindi?

Efendimizin öbür kızı Zeynep koca evinde zenginlik,

refah içinde yaşadığı, Rukiye ve Ümm-Gülsüm hiçbir

maddi sıkıntı görmediği halde Fâtıma'nın yaşam tarzı

bambaşkadır.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin Fâtıma'ya yönelik

duyarlı yaklaşımı büyük ilahi mes’uliyet nişanesi idi.

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurur: "Fâtıma,

çalış, yarın ben senin (ahiretin) için bir iş [sıkıntı]

göremeyeceğim".

Dikkat edin! Bu İslam'la toplumumuzdaki İslam arasında

farka bakın!

Rivayet ederler:

"Hüseyin için gözden akan bir damla yaş, cehennem

odunu söndürür; deryalarca, gökler dolusu günah olsa,

bağışlanır; Ali ile dostluk günahları sevaba çevirir ".

Böyle anlaşılıyor ki, günahtan sakınanlar aptaldır ?!

Kıyamet günü "neyi" sevaba çevirecekler ?!

Başka bir rivayette Allah Teâlâ'nın şöyle buyurduğu

beyan edilir:

"Ali'yi sevenler bana karşı isyan etseler de,

Cennettedirler; Ali'ye düşman olanlar bana itaat etseler

de, cehennem ehlidirler "(?).

Page 106: Fatima fatımadir 2

106 Ali Şeriati

Ey insanlar!

Ahirette iki sorgu, iki hesap-kitap yoktur. Ali'nin hesabı

ile Allah'ın hesabı arasında fark yoktur. Dikkat edin,

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem gibi ilahi kimlik

Fâtıma'ya ahiret vaat etmiyor! O, defalarca kızının

dikkatine iletiyor ki, kendisi "Fâtıma" olmalıdır.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin kızı olmak güven

yaratmamalıdır. Bu yakınlıktan dünyada kullanıp kemale

ulaşmak gerekir. Ahirette akrabalık, taraftarlık yoktur.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem kimseyi Cennete

"arka kapıdan" geçiremez.

Fâtıma bu gerçekleri anlar. Kendisi çalışmamış bir

insanın şefaate ulaşması, birilerinin hürmetine

bağışlanması İslam’da yok, putperestlik adetidir.

Ben sadece sadece Peygamber ve imamların, hatta doğru

kişilerin de şefaatini gerçek olarak kabul ediyorum. Hatta

inanıyorum ki, Hüseyin şehadeti günahları affettirmek

gücündedir. Ama bir şartla ki, bu günahların içinde bir

devrim baş versin, o kendi insanlık kimliğini çirkinlikten

çıkarsın. Böyle devrim insanın vicdanını uyandırıp, onu

kötü adetlerden uzaklaştırsın.

Kerbela kahramanı Hür İmam Hüseyin aleyhisselâmın

şefaati ile Cehennemden kurtulur. Çünkü kendini

değişebilir!

Fâtıma aleyhisselâm Muhammed sallallâhü aleyhi ve

sellemin şefaati ile Fâtıma olur. Çünkü şefaat kurtuluşun

liyakat etkenidir. Sadece araç yok! İnsan kendisi

Page 107: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 107

şefaatçiden şefaati almalı, kaderini değişmelidir. Yeni

insan kendi karakterini öyle düzenlemelidir ki, affa layık

olsun. Şef’i kişi (şefaat veren, bağışlattıran) insana

Sırattan geçmeyi bu dünyada öğretir. Hüseyin

aleyhisselâm o kişiye şefaat eder ki, bu kişi Hüseyni

severek, onun okulundan ders alıp, insan olsun. Böyle

olmasa, göz yaşında günahı eritecek hiçbir kimyasal tesir

yok!

Fâtıma aleyhisselâm Muhammed sallallâhü aleyhi ve

sellemin örneğiydi. Hatta Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu

aleyhi ve sellem de Allah katında kendisinden özgür

değildi. O, her sözüne, her hareketine göre Allah'a cevap

vermelidir.

Bir gün Kureyş'ten olan bir kadın hırsızlık yapıyor. Onun

eli kesilmelidir. Çok saygın şahsiyetler bu hükmün

değişmesi için Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

şefaat istiyorlar. Efendimiz salla’llâhu aleyhi ve sellem bu

teklifi kabul etmiyor. Bu adamlar Üsame bin Zeyd'e

başvururlar. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin

Üsame'yi nasıl sevdiği tarihte gereğince kaydedilmiştir.

Üsame Peygamber'e sallallâhü aleyhi ve sellem konuyu

açar. Efendimiz buyuruyor:

- Benimle konuşma, Üsame. Eğer bu işi Fâtıma yapmış

olsaydı, kanun ve hükmün gereği eli kesilecekti!

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ne için Fâtıma'yı

örnek verdi? Çünkü Fâtıma aleyhisselâm tarihin dört

seçilmiş hanımlarından birisidir. Neden bu seride Fâtıma

Page 108: Fatima fatımadir 2

108 Ali Şeriati

aleyhisselâm sonuncudur? Son ... Çünkü sonlandırıcı

kamilliyin nihayeti. Meyve, ağaç organları silsilesinin

sonu olduğu gibi!

Meryem İsa'yı doğurduğu için İsa aleyhisselâmdan daha

değerlidir.

Asiye, Musa aleyhisselâm terbiye ettiği için Musa'dan

daha değerlidir.

Elbette ki, Hatice de Muhammed için daha değerli idi.

Ya Fâtıma? Fâtıma aleyhisselâm kimin için daha

değerlidir?

Ali ve Fâtıma aleyhisselâm Medine'den uzak Kuba

köyünde yaşıyordu. Bu köy Medine'nin güneyine doğru 8

km'de idi. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem hicret

ettiği zaman şehre dahil olmadan önce, bir hafta burada

kaldı. Ondan üç gün sonra Mekke'yi terk eden Ali

aleyhisselâm, işte burada Peygamber'e sallallâhü aleyhi

ve sellem ulaşmıştı.

İlginç tesadüftür. Ali ve Fâtıma aleyhisselâm yeniden

Kuba’ya dönerler. Bir süre sonra burada kendilerine ev

inşa ederler. Ali ile Fâtıma'nın müşterek tarihi işte

burada başlıyor. Sonraları şehre gidip, Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem duvar-duvara ev inşa ederler.

"Peygamber Camii", "Peygamber evi" gerçek Şiiler için

oldukça hassas mekanlardır.

Ali ve Fâtıma aleyhisselâmın yakında olmaması

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem için çok zor

Page 109: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 109

oluyordu. Çocuk yaşlarından ciddi mücadeleler

olgunlaşmış Ali aleyhisselâm için ev, konfor adında

mevhumlar önemsizdi. Fâtıma aleyhisselâmın de kaderi

oldukça meşakkatli geçmişti. Bu insanlar ruhen

yetkinleşmektedirler ve hiçbirinde, ahiretini adi hayata

değiştirecek özellikler görünmüyor. Onların evine kendi

tatlı sözlerle, nevazişleri [iltifat] ile sevinç getiren sadece

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem idi.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem onların doğasına

güzelce haberdardı. Efendimiz biliyordu ki, "onu sevenler

için olağan hayat yoktur ve bu sevgi özü bir hayattır". Bu

nedenle, Ali ve Fâtıma'yı aleyhisselâm yanına getirip tıpkı

kendi odası gibi, kapısı mescide açılan bir ev inşa ediyor.

Karşılıklı iki pencere sanki konuşan kalptir. Baba ve kız

kalbi. Bu pencereler her sabah karşılıklı açılır.

Her sabah pencereden selam, tebessüm,

Her akşam gözlenir sabah gelen gün.

Bu pencereye işaret ile tarihçiler bildirirler ki, Hz

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem her gün Fâtıma'yı

aleyhisselâmı yoklar ve ona selam verirdi.

İlginçtir ki camide, sırf Fâtıma aleyhisselâmın odası,

Peygamberin sallallâhü aleyhi ve sellem odası ile duvar-

duvara komşu olmalıydı? Sanki, bu öyle sadece bir

otağdır, Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ailesinin

Page 110: Fatima fatımadir 2

110 Ali Şeriati

odası!

Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem ailesinde Ali ata,

Fâtıma anne, Hasan ve Hüseyin - oğul, Zeyneb ve Ümm-

Gülsüm ise kızdır.

Kur'an ve hadislerde sözü edilen "itret" ve "Ehlibeyt" -

tüm çirkinliklerden paklanmış değerler, hem de Kur'an

gelecek nesillerin emrine verilmiş iki yadigardır.

Şimdi Medine'de mescitte Aişe'nin evi ile duvar-duvara

bu ev durur ve onun benzersiz semeresi vardır.

Diğer bir tarih başlanır. Yeni doğan yıldızlar yeni ufuklar

açıyor. Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem için

hayatın manası: İslam için hüccet, insanlık için her şey!

Hicretin üçüncü yılı Hasan aleyhisselâm doğar. Medine

kendi Peygamberinin sallallâhü aleyhi ve sellem sevincini

bayram ediyor. Efendimiz hayatında ilk kez, son en ağır,

meşakkatli on altı yıl sonra tatlı duygular taşır, ruhsal

yorgunluğu sakinleşir.

Fâtıma'nın evi şevkle doludur. Aile kendi ilk çocuğunu

kucağına aldı. Kulağına ezan-kamet okunur, kesilmiş

saçı ağırlıkta gümüş sikke Medine fakirlerine dağıtılıyor.

Bir yıl sonra Hüseyin aleyhisselâm dünyaya göz açıyor.

Artık Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin iki erkek

torunu var. Kaza-kaderden onun kendi iki oğlu Kasım ve

Tahir çocukken ölmüştü. Demek, onun oğulları

Fâtıma’dan olmalıymış. Onun neslinin devamı Fâtıma'ya

ithaf edilmiştir.

Page 111: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 111

Ali de Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem dizisinden

kenarda kalmamalı idi. Ali, Muhammed sallallâhü aleyhi

ve sellemin devamıdır. O, ruhen Efendimizin sallallâhü

aleyhi ve sellem varisidir. Kendisi Efendimize ait olmakla

birlikte, onun soyunu sürdürmelidir. Bu iki ruh sanki aşı

olmuştur. Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin

zürriyetinde Ali’nin, Ali züryetinde Muhammed sallallâhü

aleyhi ve sellemin huzuru vardır. Şimdi her ikisinin

huzuru iki masum bebeğin şahsında aşikar oldu.

Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellem bu iki simada üç

insan görür: Ali'yi, Fâtıma'yı ve kendini.

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem Allah'a şükreder ki,

Ali ve Fâtıma aleyhisselâmdan olan bu iki erkek çocuğu

ona canından bildirdi. Tüm sahabeler bilir ki, Fâtıma

aleyhisselâm - en küçük çocuk, hem de en değerli

evlattır. Bu kız hatta Ali'den, oğuldan, kardeşten daha

azizdir.

Muhammed salla’llâhu aleyhi ve sellemi Ali’ye bağlayan

nedenler çoktur: her ikisi Abdülmuttalib'in torunlarıdır;

Sekiz yaşından başlayarak Ali'nin babası Peygamber'e

baba, annesi ise anne olmuştur; Efendimiz sallallâhü

aleyhi ve sellem 25 yaşından küçük Ali'nin evinde

gençliğe ulaşmıştır; Ali, çocukluktan 25 yaşına kadar

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin evinde

yaşamıştır; Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem Ali’ye

baba, Hatice ise anne olmuştur. Böyle bir bağlılığa kim

tesadüf etmiştir ?!

Ali, İslam'a ilk iman etmiş, Peygamber'e sallallâhü aleyhi

Page 112: Fatima fatımadir 2

112 Ali Şeriati

ve sellem beyat elini ilk uzatmış kişidir. Sonra sürekli

olarak ölüm gününe kadar zorluklarla yüz yüze

durmuştur.

Bi’setden, yani peygamberlikten önce Hz. Rasûlu'llâh

salla’llâhu aleyhi ve sellem altı-yedi yaşındaki Ali'yi

beraberinde Hira Dağı'na götürür, derin düşüncelere

gark olduğu zamanlar yanında bulundururdu. Hira

Dağı'nda ilahi fikirlere kapılarak gezinen Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem yanındaki çocuğa sadece ay

tanıklık edebilirdi.

Ali'nin sekiz-on yaşındayken ilk kez o, Peygamber ve

Hatice'nin dudak altında bir şeyler diyerek eğilip

kalktığını gördü. Onlar, sanki elini görmüyorlardı.

Nihayet, Ali sorar:

- Ne yapıyorsunuz?

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurur:

- Namaz kılıyoruz. Ben İslam dinini halka ulaştırmaya

me’mur oldum. Onları Allah'ın birliğine ve kendi

peygamberliğime çağırmalıdır. Ey Ali, seni de davet

ediyorum!

Ali bu evde muhabbet içinde yaşamış bir çocuk olsa da,

o Efendimiz düşünmeden kabul etmez. Onun imanı önce

aklına, sonra da kalbine yol bulmalıdır. Aynı zamanda

onun kendi yaşına uygun görüşmesi var:

- İzin verin de, babam Ebu Talib'le görüşeyim, sonra

kararımı söylemek için gelirim.

Page 113: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 113

Sonra uyumak için odasına kalktı. Ama bu davet 8-10

yaşındaki çocuğu rahat bırakmıyor. Sabaha kadar

gözüne uyku gitmiyor, düşünür. Onun düşüncelerinden

kimse haberdar değildir. Ama sabah erkenden

Peygamberin sallallâhü aleyhi ve sellem odasının

eşiğinde Ali'nin ayak sesleri duyuluyor. Peygamber'e

sallallâhü aleyhi ve sellem müracaatla kendi tatlı,

çocuklar, mantıklı sesiyle diyor:

- Ben dün düşündüm. Gördüm ki, Allah beni yaratırken

babam Ebu Talib'e danışmadı. Demek, babamla bu

konuda danışmam yanlıştır. Bana İslam'ı öğretin.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem dedi, o tekrar etti

ve "kabul ediyorum" dedi. Bu yeminden, ahitten sonra

bütün hayatı boyunca Allah'a saygı duydu, Peygamber'e

sallallâhü aleyhi ve sellem vefalı oldu, halka hizmet etti,

ruhunu temiz bıraktı. O Peygamber sallallâhü aleyhi ve

sellem gönülden bağlı olduğunu ve bunu herkes

biliyordu. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ise

kalbinden çıkan Ali'ye bağlanan görünmez bağları daha

iyi hissediyordu.

Bir gün Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem şöyle

bir soru karşısında kaldı: "Senin için kim daha azizdir,

kızın Fâtıma, yoksa onun kocası Ali?". Efendimiz bu

kaçınılmaz, ani soruya kalbindeki ilişkiye uygun cevap

bularak tebessümle dedi: "Ali, Fâtıma benim için senden

daha değerli ve sen benim için Fâtıma’dan daha

ezizsin!". Şimdi ise en aziz Fâtıma ve en aziz Ali'nin

hayat semeresi olan Hasan ve Hüseyin vardır!

Page 114: Fatima fatımadir 2

114 Ali Şeriati

Tarih Hz Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem irade ve

kudretinden konuşsa da, fatihler onun kılıcı önünde diz

çökse de, düşman onun gazabından tir tir titrese de, o,

küçük bir muhabbet dalgasından halimleşir, heyecana

gelir.

Korkunç Huneyn savaşında düşman bir yumruk gibi

birleşip Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellemi yok

etmek istediği zaman Müslümanlar 6 bin esir alıyor.

Düşmanlardan biri söyler: "Ey Muhammed, bu esirlerin

arasında senin halaların, dayıların var". Sonra bir kadın

(Hz. Şeyma) sordu: "Ben Peygamberinizin süt

kardeşiyim". Efendimiz sorar: "Delilin nedir?". Kadın

ısırığını gösterip diyor: "Çocukken seni kızdırdığım için

ısırmıştın." Geçmiş anılar Efendimiz sallallâhü aleyhi ve

sellem o kadar tesir etti ki, ağladı ve şöyle dedi: "Kendi

payımı, tüm Abdulmuttalip evlatlarını bağışlıyorum.

Sabah camide olun, namazdan sonra isteğinizi yüksek

sesle söyleyin. Biz kendi kararımızı söyleriz. Elbette ki,

diğer aşiretler bana itaat ederlerse ". Ertesi gün bu

manevi tedbir oldu ve herkes serbest bırakıldı. Hatta

hakkından geçmek istemeyenler de razı edildi.

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem ailede de böyle idi.

Dışarıda şövalye, siyasetçi, kumandan, evde ise sevecen

baba, yumuşak karı, samimi ve sade bir insan! O

dönemde kadınlar "dayak dilini" daha sık görürlerdi. Ama

Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem ailede böyle

bir dilden habersizdi. O, hiçbir kadınına el kaldırmamıştı.

Sadece bir kere kadınlarından çok incindiği zaman

Page 115: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 115

onlardan küsüp eve gitmemişti. Bahçedeki saman

deposunda yer hazırlayıp birkaç gün [bir ay] orada

yaşadı. Ama bu hareket imanlı kadınlara çok tesir etti.

Genellikle, fakirlikten oluşan söylentiler ortadan kalktı.

Çünkü Allah Teâlâ onlar için iki çıkış yolu koymuştu: ya

boşanıp dünyayı seçmeli, ya da Peygamber ve fakirliği

tercih etmeli idiler. [Tahrim Suresi] Yalnız bir kadın razı

olmayıp, dünyaya üstünlük verdi. Üstünlük verdiği dünya

onu yakında ölüme kavuşturdu.

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem kendini insanlar

arasında tuhaf, sıradışı göstermeye çalışmazdı. Aksine,

kendini çok basit gösterirdi. Hatta Kur'an-ı kerimde

onun bu özelliği beyan edilir: "Ben de sizin gibi insanım,

ama bana vahiy nazil olur". O, tekrar tekrar söylerdi ki,

gaybdan haberim yoktur, sadece bana söyleneni bilirim.

Bir gün bir kocakarı onun yanına gelip soru sormak

istiyor. Ama Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

hakkında önceden oluşmuş tasavvurlar onu öyle

heyecanlandırır ki, dili tutulur. Bunu fark eden

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem nazikçe kadına

yaklaşıp elini onun omzuna koyuyor ve tatlı bir dille

halini soruyor:

- Anne, ne oluyor? Ben koyun sağan bir Kureyş kadınının

oğluyum.

Evet, Efendimizin sallallâhü aleyhi ve sellem kalbi çok

kırılgan ve samimi hislere sahiptir. Bazen o evde kendini

o kadar düşük tutuyor ki, hatta çok yaşlı olmasına

Page 116: Fatima fatımadir 2

116 Ali Şeriati

rağmen Aişe'nin duygularını kolayca anlar.

Fâtıma'nın ellerini öper. Nasıl da sevgiyle konuşuyordu:

- "Ali bendendir, ben Ali'den; Fâtıma benim vücudumun

bir parçasıdır ".

Şimdi ise Hasan ve Hüseyin!

İlahi, Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem, bu iki

bebek ile nasıl muamele ediyordu!

O, evladcanlıdır. Özellikle de, hep oğlan diledi. Kızını bu

günkü kişilerin hesaba sığmayacak derecede seviyor.

Şimdi bu kızın iki oğlu var. Efendimizin sallallâhü aleyhi

ve sellem bu iki çocuğa yaklaşımı herkesi hayran bıraktı.

Onlar dünyaya geldiği andan başlayarak, Hz sallallâhü

aleyhi ve sellem sürekli onları kontrol eder.

Bir gün odaya girer, Fâtıma ve Ali'nin uykuya daldıklarını

görür. Hasan açlıktan ağlar ve evde bir şey yoktur.

Efendimiz baba ve anneyi uyandırmaz. Bir kab alıp

kendisi bahçedeki inekten süt sağıp Hasan'a içirir,

çocuğu sakinleştirir.

Bir kez Fâtıma'nın kapısından geçerken Hüseyin'in

ağladığını duyuyor. Geri dönüyor, tüm vücudu titrer

halde Fâtıma'yı azarlıyor:

- Bilmez misin ki, onun ağlaması beni nasıl üzüyor?

Zeyd oğlu Üsame anlatıyor ki, bir gün Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem işim olduğu için kapısını

Page 117: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 117

çaldım. Kapıyı açtı. Onunla konuşurken fark ettim ki,

abasının altında bir şeyler gizler. Şaşkınlık beni sardı.

Sordum: "Ya Resulallah, o nedir?". Efendimiz sallallâhü

aleyhi ve sellem abasını açtı. Gördüm ki, Hasan ve

Hüseyin koynundadır. Muhabbet ve heyecandan sesi

titrediği halde onlara "Bunlar benim oğullarım, kızımın

oğulları. Allah'ım! Ben onları seviyorum, sen de onları

sevenleri sev! ".

Zehrâ ve Ali'nin çocuklarının nazarında Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem hem baba, hem anne, hem

dost, hem veli, hem de, sadece, oyun arkadaşıdır. Bu

bebekler anne babalarına oranla daha samimi, onun

yanında daha özgürdürler.

Bir gün cemaat namazda secdenin uzadığını

hissediyorlar. Hep ihtiyarları dikkate alıp böyle anlarda

hızlı hareket eden Peygamber neden secdeyi uzattı, diye

düşündüler? Namazdan sonra sebebini soruyorlar.

Buyuruyor ki: "Secde sırasında Hüseyin belime binmişti.

Evde belime binmeyi öğrendiğinden, burada da aynı

şekilde hareket etti. Bekledim ki, kendisi inip gitsin ".

Evet, Peygamber Fâtıma, Ali, Hasan ve Hüseyin'e olan

sevgisini tüm halka izhar ediyor. Bu nedenle herkesin

gözü önünde Fâtıma'nın elini öpüyor. Minbere kalktığı

zaman bu ailenin ona ne kadar yakın, aziz olduğunu

beyan etmektedir. Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem

açıkça şöyle dua ediyor: "Allah'ım, onları sev, onların

sevinci benim sevincim, benim sevincim ise Senin

sevincin! Onların canını yakanlar - beni üzerler, beni

Page 118: Fatima fatımadir 2

118 Ali Şeriati

incitenleri sende incit! "

Böyle bir olağanüstü bağlılığın sebebi nedir?

Bu nedeni her şeyden önce bu ailenin kaderinde aramak

gerekir.

Efendimiz salla’llâhu aleyhi ve sellemin vefatından sonra

ilk kurban Fâtıma’dır. Fâtıma’dan sonra Ali, sonra Hasan,

daha sonra Hüseyin ve ... nihayet, Zeyneb!

Hicretin beşinci yılı Hüseyin'den sonra Zeynep dünyaya

gelir. İki yıl sonra ise bir sonraki kız - Ümm-Gülsüm. Bu

isimler Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin kendi

kızlarının isimleridir.

Evet, Fâtıma aleyhisselâm Peygamberin sallallâhü aleyhi

ve sellemin her şeyini değiştirir ve onun tek kimsesi olur.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin kızları Zeynep,

Rukiye, Ümm-Gülsüm vefat ederler. Hicretin sekizinci yılı

oğlu olur – İbrahim doğar. Ama o da vefat eder.

Efendimizin tek çocuğu kalır: Fâtıma!

Fâtıma ve oğulları!

İşte "Ehlibeyt"!

Şimdi Hasan ve Hüseyin Peygamber sallallâhü aleyhi ve

sellemin yaşam sevincinin ve o, tüm zamanını bu

bebeklere ayırır. Evden çıkıp bir yere giderken bu iki

bebekten biri, ille de, onun kucağındadır.

Böyle bir husus, Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem

camide minberde konuşuyor. Herkes dikkatle dinler. Bu

Page 119: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 119

arada evlerinin kapısı mescide açılır, Hasan ve Hüseyin

Üzerlerinde kırmızı gömlek kapıdan görünürler. Yürüyüb

düşüyorlar. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin

gönlü onlara yöneliyor. Efendimiz görür ki, onlar

yürümekte zorluk çekiyor, yürüyemiyorlar. Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem dayanamayıp ayağa kalkıyor.

Acele minberden indi, ikisini kucağına alır ve yeniden

minbere çıkıyor. Cemaatin bu işten dolayı şaşıranları

görüp, sanki sohbeti kestiği için kendini kınıyor. Diyor:

"Allah Teala doğru buyurmuştur:" Sizin mallarınız ve

çocuklarınız sadece fitnedir ". Çocukların yürüyemediğini

görüp güç getirmedim, sözümü yarıda sakladım, onları

aldım ".

Hüseyin'e iltifatı ise haddi aşıyor. Efendimiz onu omzuna

alıyor, onunla oynuyor. Uzanıp onu göğsüne oturtur,

"ağzını aç" diyor, öpücüklere dolduruyor. Heyecandan

titreyen bir sesle diyor:

"Allah'ım, onu dost tut, ben onu dost tutuyorum".

Bir gün kendi yakınları ile pazardan geçerken, Hüseyin'i

kendi yaşıtları ile oynarken görür. İleri gelip, torununu

yakalamak istiyor. O ise, o taraf-bu- taraf koşarak

oynuyor. Son olarak, Efendimiz onu tutuyor, bir eliyle

başını, öbür eliyle çenesini tutup öpüyor ve diyor:

"Hüseyin bendendir, ben Hüseyin'den. Allah'ım, Hüseyin'i

seveni sev ".

Efendimizin yakın adamlarından biri bu sahneyi inceledi

diyor:

Page 120: Fatima fatımadir 2

120 Ali Şeriati

"Benim de oğlum var, ama bir kere de onu öpmedim".

Efendimiz evlada karşı soğuk bir tutum hakkında duyup

diyor:

"Mihriban/şefkatli olmayan kimse sevecenlik görmez".

Günler birbirini takip ediyor. Fâtıma aleyhisselâm

hayatının en tatlı anlarını yaşıyor ve geçtiğimiz acıları

sanki unutuyor.

Hayber savaşı olur. Yahudilerin Fedek bağları Hz

Peygamber'e sallallâhü aleyhi ve selleme verilir.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem bu bağları kızı

Fâtıma aleyhisselâma verir ve ailedeki fakirlik kısmen

ortadan kalkıyor.

Mekke'nin fethi başlanır. Fâtıma güçlü babası ve

kahraman kocası ile Mekke'ye yola düşüyor. O, İslâm'ın

en büyük zaferinin tanık olur. Doğduğu şehrin

manzaraları acılı-tatlı anıları canlandırır. Mescid-Haram,

acı olaylar, baba evi, kız kardeşleri, Ebu Talib'in ve

annesi Hatice'nin mezarları ...

Zafer dolu bir gelecek!

Babasına karşı düşmanlıklar yavaş yavaş azalır, onun

gölgesi yarımadayı sarar. Kocasının Bedir, Uhud, Hendek,

Hayber, Mekke'nin fethi, Huneyn ve Yemen'de çaldığı

darbeler Kıyamete kadar ins ve cinnin ibadetinden üstün

tutulur.

Azapla dolu hayatın yegane verimi olan çocukları

babasının, kendisinin soyunu devam ettirecek, "Ehlibeyt"

Page 121: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 121

i tamamlayıcısıdır.

Evet, Fâtıma sanki tüm sıkıntılarının ve faziletlerinin

ödülünü almıştır. Onu en çok sevindiren şu ki, bu

çocuklar babasının kalbini, gönlünü ferahla

doldurmuşlar. Onüç izdivacdan sadece Mısırlı cariye

Peygamber'e sallallâhü aleyhi ve sellem İbrahim'i

vermişti. İbrahim ise süt çocuğu zamanında öldü. Şimdi

bu boşluğu Hasan, Hüseyin, Zeynep ve Ümm-Gülsüm

doldurur. Acılık başka bir şey görmemiş insan hayatın

tadını hissetmeye başlar. Özellikle yaşı altmışı geçmiş

babanın evlada olan his ve ihtiyacı daha fazladır.

Ailede sevecen hayat hüküm sürer. Fâtıma

aleyhisselâmın çehresinde tebessüm görünüyor. Onun

ailesi mutluluk içindedir.

Ama bütün bunlar tufandan önce kaçınılmaz olan

sessizliktir. Tufan ise kopmaktadır.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem yatağa düştü ve

bir daha kalkamadı. Çehreler değişti, Medine’ye

keder/karanlıklar çöktü. Siyasette, iman ve ihlas da

Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemle gitti. Kardeşlik

ilişkileri kırıldı, kabile yeminleri canlandı. Artık

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ferman

vermiyordu. Ali aleyhisselâmın peşini adam takip

ediyordu. Hz. Aişe ve Hz. Hafsa babalarını çağırttırır.

Dün mihrapta Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin

yerinde Ömer duruyordu, bugün ise Ebubekir'in sesi

duyuluyor. Üsamenin savaşçıları, hatta beddualara

Page 122: Fatima fatımadir 2

122 Ali Şeriati

rağmen, çergeye/topluca dizilmiş halde duruyor.

Topluluğun başkanı - bayrağını eline almış Usameye

karşı itiraz sesleri yükseliyor.

Perşembe. Efendimizin gözlerinden sel gibi yaş akıyor.

Buyurur:

- "Kalem ve kağıt verin bir şey yazdırayım ki, yolunuzu

şaşırmayasınız".

Tartışmaya düşürüp vermediler, dediler ki: - "sayıklıyor.

Kur'an var, başka yazıya ne gerek ?! [Neden]

"Artık Hz sallallâhü aleyhi ve sellem konuşmuyor", diyor

Fâtıma aleyhisselâm ,

"Aişe'nin odasındadır. Başı Ali'nin dizleri üstedir.

Dudakları kapanır. Benimle gözleriyle konuşuyor. Ben

dayanamıyorum. O, benim babamdır, ben ise onun

"annesi".

O, bu şehirde beni bu insanlarla yalnız koysa ne olacak?

Gözünü benden çekmiyor. Herkesten çok beni merak

ediyor. Ne çektiğimi yüzümden okur. Bana kalbi yanıyor.

Gözü ile işaret ediyor ki, başımı yüzüne yakınlaştırırım.

Kulağıma diyor ki, bu ölüm hastalığıdır, ben gidiyorum.

Başımı kaldırıyorum. Bu musibet beni üzüyor. Babamdan

sonraki musibet kalbimi parçalıyor. Çünkü ne için bu

sözleri sadece bana diyor?

Ben ki, onun ölümü karşısında en aciz, en üzüntülü

keşiyim. Ama o hala gözlerini bana dikip. Sanki, bebek

tek ona muhtaç olduğumu hissedip, diyor:

Page 123: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 123

"Kızım, benim ailemden bana ilk gelecek, ilk bana

kavuşacak kişi sensin! Yoksa bu ümmetin kadınlarının

yöneticisi olmak istemiyor musun? "

Ne büyük teselli!

Bu musibet odunu başka hangi müjde soğutabilir?

Sağol, baba!

Fâtıma'yı nasıl yatıştırmak gerektiğini iyi biliyorsun. Bu

nedenle, bu haberi bana verir. Şimdi ağlamaya, mersiye

demeye gücüm oldu:

Çehresine buluttan yağmur isteyen kişi,

Yetimlerin sığınağı, aşka baş eğen kişi ...

Aniden babam gözlerini açıyor:

"Kızım, bu ki, Ebu Talib'in bana verdiği sır. Kızım, sır

okuma, Kur'an oku, oku ki:

"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan önce de

peygamberler gelip geçmiştir. Eğer o ölürse ya da

öldürülürse, siz mi döneceksiniz? ".

Daha sonra sanki kendi kendine mırıldandı: Büyüklük

taslayarak serkeş, zorba diktatör güç ve iktidar sahipleri

için Cehennemde devamlı ikamet yeri mi yok?

Sonra devam etti: "Kim ahiret evini istiyorsa, yeryüzünde

çirkinlik ve alçaklık yapmasınlar ...".

Page 124: Fatima fatımadir 2

124 Ali Şeriati

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem yazmaya koymayan

siyasiler teklif ettiler ki, yazmak istediğini sözlü desin.

Efendimiz kırgın halde bakıp dedi:

- Benim sahip olduğum, beni davet ettiğinizden

üstündür. Ben size üç vasiyet ediyorum:

"Öncelikle, müşrikleri Arap adasından çıkarın. İkincisi,

kabilelerin temsilciliğini benim kabul ettiğim gibi yapın.

Üçüncüsü, .... "(sessizlik).

Herkes ihtiyarsız Ali aleyhisselâma baktı. Ali

aleyhisselâm ise derin düşünceler içindeydi. Efendimiz

sallallâhü aleyhi ve sellem sustu, gözlerini bir noktaya

dikmişti.

Onlar gittiler. [Bir gidiş gittiler]

Üzüntüden feryat ettim ... "Baban için bu günden o yana

sıkıntı yok" dedi ve dudakları kapandı.

Vah diyen, kızını, bebeklerini öpen dudaklar kapandı. Bir

süre bize baktı, sonra gözlerini kapadı.

Başı Ali'nin göğsü üste idi. Elini kıran bir sessizlik

içindeydi, sanki Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

önce o ölmüştü. Aişe ve diğer kadınlar onun başına

toplandılar.

Aniden dua için açılmış elleri yanına düştü. Dudakları

kıpırdadı. Her şey tamam oldu.

Dışarda çığlık koptu. Şehir korku ve tereddüt içinde

ağlıyordu. Hz. Ömer feryat diyordu: "Peygamber ölmedi;

Page 125: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 125

o, İsa gibi göğe çıktı ve yine gelecektir. Kim derse ki,

"Peygamber öldü" münafıktır ve boynunu vuracağım. "

Birkaç saat geçti. Sakinlik oluştu. Hz. Ebu Bekir ve Hz.

Ömer'in geldiğini gördüm. Hz. Ebubekir babamın

yüzündeki örtüyü açtı, ağladı, gitti. Diğeri de gitti.

Ali, Peygamberin sallallâhü aleyhi ve sellem gusül ve

kefen işi ile meşgul oldu. O, babamın pak bedenini

yıkıyor, ağlıyordu. Onun üzerine su, kendi canına od

döküyordu.

Halk kendi Peygamberini kaybetmişti. Ben ve Ali ise her

şeyimizi! Birden bana öyle geldi ki, bu şehirde, bu

dünyada garip kalmışız.

Her şey bir anda değişmişti. Yüzler dönmüştü. Sadakat

yerine siyaset gelmişti. Kardeşlik antlaşması okuyanlar

uzaklaşmış, yeniden zengin-fakir üveylik geri

oluşmuştu.

Babamın ölümünden daha ağır bir gerçeklikle yüz yüze

durmuştuk. Medine hile ve fitnelerle dolmuştu.

Büyük Amcam Abbas rahatsız oldu, gelip Ali'ye dedi:

- Elini ver, sana beyat edeyim. Koy bilsinler ki,

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin amcası Ali'ye

beyat etti. Aile üyeleri de sana beyat eder. Yoksa ...

Ne "yoksa"? Olmaya başkalarında da bir tamahı mı var?

Ali aleyhisselâma dedi ki, yarın bileceksin. Ali

aleyhisselâm tehlike hissediyordu. Ama bu his ani oldu.

Page 126: Fatima fatımadir 2

126 Ali Şeriati

Kalbinde ayrı bir hesap vardı. Muhammed sallallâhü

aleyhi ve sellem Ali için baba, öğretmen, kardeş, dost,

peygamber, bir deyişle, her şey vardı. O, bu dışarıda

olup bitenleri düşünmek istemiyordu. O Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem gusül vermekle, ben çocuklara

bakmakla meşgul idik.

Hasan'ın yedi, Hüseyin'in altı yaşındaydı. Zeynep beş,

Ümm-Gülsüm ise üç yaşındaydı. Peygamberden sonra bu

çocukları hoş vakitte beklemiyordu.

Sakife’de Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin

yakınları (yine) toplanıp halife seçmek isteğinde idiler.

Hissettiler ki, Mekke mühacirlerinin (Kureyş) kendi planı

var. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Ebû Ubeyde

kendilerinden birisi olsun istiyorlardı Sonuçta, bu

toplantıda Sakife’de Hz. Ebubekir seçildi.

Fâtıma aleyhisselâmın iztirablarını kimsenin kavramaya

yetenekli değildi. Fâtıma'nın babasına muhabbeti sadece

evlatlık muhabbeti değil ve o, öz babasını aşikâne

seviyor. O "babasının annesi" ve tüm zorluklarda onun

onun arkadaşı olup. Efendimizin sallallâhü aleyhi ve

sellem vefatından sonra o tek zürriyet, evin tek sütunu,

evlatlarının annesidir. Fâtıma aleyhisselâm dünyaya

geldiği zaman artık ne anasının serveti, ne de ailede

sevinç vardı. O zaman Hatice yaşı altmış beşi geçmiş

ihtiyar bir kadındı. Henüz Fâtıma'yı dünyaya

getirmemişken önce risalet yükü onun belini eğmişti.

Cahiliye, kölelik, putperestlik bu aile için zindana

dönüşmüştü. Yaşamını Muhammed sallallâhü aleyhi ve

Page 127: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 127

sellemin aydınlık yoluna feda eden Hatice tatlılıkla o

zaman, ortamın zehrini içdi. O, Muhammed sallallâhü

aleyhi ve sellemin risaletine meşguldü. O zaman Fâtıma

aleyhisselâm anne ve babasına iltifatına muhtaç

olduğunu hissediyordu.

Hayatını dosta karşılıksız, feda eden kimse kalben ona

yaklaşır. Bu zaman dost da onun ihtiyacına cevap verir.

Ama dostluk ve aşk farklı mefhumlardır. Fâtıma

aleyhisselâmın babasına sevgisi sadece dostluk değil. Bu

sevgi çok ağır sınavlardan iftiharla eski bir sevgidir.

Babası kendi yurdunda garip idi. Onu her yandan cehalet

kılıçları çalıyordu. Bir yandan vahiy heyecanları, bir

yandan vicdan ve aşk tufanları, diğer yandan akrabaların

azapları, yalnızlık ve dağların, göklerin sahip durmadığı

emanet yükü! O, bütün bu azap yağmuru altında halkın

arasına çıkıyor, Safa tepesine tırmanıp cahil halkı

korkutuyor, üç yüz otuz kaç puta tapan cahiller arasında

özgürlük nidası çekiyor, günün sonunda yorgun, yaralı,

mahzun halde eve dönüyor. Fâtıma aleyhisselâm şehrin

nefret dolu sokaklarında babasını adım adım takip

ediyor. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem yıkıldığı

zaman kuş yuvadan düşmüş yavrusunu koruduğu gibi

Fâtıma aleyhisselâm babasından koruyor. İnce

parmakları ile babasının çehresindeki kan izlerini

temizliyordu.

Fâtıma aleyhisselâm Allah kelamı taşıyan babasına kendi

çocuksu kelimeleriyle rahatlatıcı oluyordu. Birinden

döndüğünde zaman onu yalnız karşılıyordu. Üç yıllık

Page 128: Fatima fatımadir 2

128 Ali Şeriati

ablukada acı çeken ve babasına okşayarak onlardan

biraz rahatlatmaya çalışır.

Sonradan yalnız kalmış babasına annelik yapıyor, onu

kendi sevgi halesine sarardı. Ali aleyhisselâmın evine

gitmekle fakirlik ve şeref yolunu seçer. O, kendi

çocukları ile üç oğul, üç kız kaybetmiş babasının

gönlünü sevindirir. 18, veya 28 yıllık ömrü boyunca

Fâtıma aleyhisselâm kalp bağları ile babasına fedai

olmuştur.

Şimdi ise ölüm araya ayrılık düşürüyor. Fâtıma ve

peygamberle yaşamak zorundadır. Bu darbe zayıf

vücutlu Fâtıma aleyhisselâm için çok üzüntü verir.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin ölüm yatağında

sadece Fâtıma'ya yönelmesi tesadüf değildir. Fâtıma'ya

aleyhisselâm yakında kavuşacaklarını demekle onu

rahatlatmıştır.

Ama Fâtıma aleyhisselâm ikinci sarsıcı darbeyi alır. Bu

darbe önceki darbe gibi şiddetli olmasa da, onun kadar

derindir. Belki de, daha derin! Bu darbe birincinin

ardından, ara vermeden vurulur: Peygamber sallallâhü

aleyhi ve selleme, Ali yok, başka biri halife seçildi! Her

şey açıktır. Öyleyse neden veda haccından dönerken

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem Gadir-Humda Ali

aleyhisselâmın vilayetini, yönetimini kabul etmişti?!

Niçin öyle bu seferde, bu olaydan sonra on iki kişi

pusuda kalkıp, Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemi ve

Ali'yi katletmek istiyor?

Page 129: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 129

Bu kast Gadir -Humdakı ilanla alakasız değildir. Çünkü

seçim sırasında meydana gelen olaylar rastgele olmuyor.

Neden bu on iki kişi gözaltı edildiğinde onların isimleri

açıklanmıyor?

Ki bu olay sıradan bir olay değil. Ne için çok tehlikeli

savaştan yaşı geçmiş Peygamber sallallâhü aleyhi ve

sellem tüm yaşlılarla savaşa gittiği halde Ali

aleyhisselâmı Medine'de tutar? Ali’ye derki:

"Harun'un Musa yanındaki makamını benim yanımda

tutmak istemiyorsun?

Çünkü benden sonra peygamber yoktur. "

Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem ne için ölüm

yatağında iken ordusu intikam için Rum’a göndermek

istiyor? Neden Hz. Ebu Bekr, Hz. Ömer bu savaşa

itirazlara rağmen 18 yaşındaki Üsame orduya başkanlık

ettiriyor?

Neden topluluğun çabuk yola çıkması için mani olanlara

lanet ediyor?

Ama böyle bir dönemde Ali ile kalmak istiyor?

Ona kağıt-kalem verilmiyor?

Niçin üçüncü vasiyette susuyor?

Ne için kendini namaza gidemediğinde Ali'yi

çağırttırıyor?

Ama kızlarının uyarısı ile Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer

hemen geliyorlar?

Page 130: Fatima fatımadir 2

130 Ali Şeriati

Bunu gören Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem her

üçünü görevlendiriyor!

Neden?

Neden vefatı yaklaştıkça daha çok tekrarlıyor:

"Fitneler karanlık geceler birbir yaklaşıyor ...".

Ali, Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin defnini

yapıyor. Ashabın büyükleri ise Ali'nin hakkını, hukukunu

defnediyorlar. Camiye dönerler ve halife kendi hutbesini

okur. Ali, ise Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin boş

kalmış odasından Fâtıma aleyhisselâmın odasına döner

ve yirmi beş yıllık karanlık, üzücü bir yalnızlık başlar!

Fâtıma aleyhisselâm için sanki her şey çökmüştür.

Benzersiz acılar pahasına başa gelmiş bir şato, sanki

aniden harabeye dönüşmüştür.

İslam'ın kaderi Sakifede atanması gerekliydi. Bu mecliste

Ali aleyhisselâm, Hz. Selman, Hz. Ebuzer, Hz. Ammar,

Hz. Mikdad radıya'llâhu anhüm ve bu gibi sadık insanlar

yer almıyor!

Şimdi bu insanlar Fâtıma aleyhisselâmın evinde toplanıp.

Onları Ali aleyhisselâma bağlayan nedir?

Onlar ne Evs ne Hezrec kabilesindendir. Medine'de

adresleri, aşiret bağlılıkları yoktur. Onların bir bölümü

Hz. Selman (İranlı), Hz. Ebuzer (sahralı) gibi yabancılar,

Hz. Ammar gibi annesi Afrikalı siyah köle, babası

Yemenli kimsesizler, hurma satan Hz. Meysem gibi basit

insanlardır.

Page 131: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 131

Ali aleyhisselâmın ışığına toplananlar!

Bu insanlar Hz Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

azizleri idiler. Şimdi ise Ali' aleyhisselâmdan başka umut

yerleri yoktur. Ali aleyhisselâm kendisi de yalnızlıkda

onlardan farksızdır. Otuz birkaç yaşlı bu genç fakir ve

desteksizdir. Savaşlar kahramanı, ilim ve takva örneği

olan bir insan bugün sakin durmuştur.

Bir ruh kendi döneminin seviyesinden çok yüksek olursa

yalnız kalır. Güzelin varlığı ister istemez çirkinin varlığını

sıkıntıda koyuyor. Bu insan ne kadar tevazu gösterse de,

çevredekiler ona karşı çıkıyor. Bu ruhun gerçek yüceliği

etraftakileri sıkıyor ve ona tesir gösterilen kitlenin

seviyesine insin. Ali aleyhisselâmın küçültülmesine

gayret gösterenleri de işte onun yüceliği rahatsız

ediyordu.

Dolayısıyla, muhacir ve ensarın düşmanı olan Beni-

Ümeyye "Ali namaz kılmıyor" - diye avam kütle arasında

propaganda yapıyordu. Beni-Ümeyye Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellemin hısımlarıdır, Ümmü'l-

Mü’minin Ebu Süfyan'ın kızıdır.

Ali aleyhisselâm caminin mihrabında katledildi. Dediler

ki: "Ali namaz kılıyordu ki, mescide girdi?" Ne büyük kin,

ne derin cehalet! Bu düşmanlık Ali aleyhisselâmı Bedir,

Hendek savaşlarında vurduğu darbelerine kahpece

cevabtır.

Başka bir ilginç nokta da var. Bu savaşlarda Ali'

aleyhisselâmdan kuvvet alıp Beni-Ümeyye ile savaşanlar

Page 132: Fatima fatımadir 2

132 Ali Şeriati

de Ali aleyhisselâma karşıdır. Çılgın zafer ruhiyyeleri

geride kaldı. Araya sessizlik çöküp. Bir zaman Ali

aleyhisselâmın darbesinden şevk alanların kalbinde,

kendileri farkında olmadan, haset yaşandı.

Hayber savaşında eline bayrak alıp saldırıya geçen Hz.

Ebubekir yenilgiyle geri dönüyor. Hz. Ömer de muvaffak

olamıyor. Efendimiz (salla’llâhu aleyhi ve sellem)

buyuruyor: "Sabah bayrağı o kişiye vereceğim ki, hem o,

Allah'ı ve Resulünü sever, hem de Allah ve Resulü onu

seviyor".

Ertesi gün bayrak Ali aleyhisselâma verilir. Ali eşsiz

kahramanlıkla kaleleri birbiri ardına fethediyor.

Bedir ve Uhud savaşlarında kendini daha üstün bilenler

cesaret gösteremediği takdirde, Ali aleyhisselâm savaş

meydanlarında şimşek gibi çakıyor. Huneyn savaşında

kendisini Ali' aleyhisselâmdan üstün tutanlar kaçtığı

zaman Ebu Süfyan kahkaha çekerek, onları alaya

koyuyor: "Bunlar böyle kaçıyor Kızıldeniz'e

dökülecekler".

Ama Ali aleyhisselâmın şecaati düşmanda kin, dostta

haset yaratıyor. İşte bu nedenle de eski dostlar artık

düşmanlarla omuz omuza. Artık dost düşman, düşman

dosta muhtaçtır. Ali aleyhisselâmın azametine hakaret

edilir. Bu hakaret Ali aleyhisselâmın faziletlerini

görmezden gelinmeye başlanır. Onlar saman çöpünden

dağ düzerler.

Ya Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer bu süreçte nasıl yer alıyor?

Page 133: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 133

Onlar Ali'nin hakkını kendilerine özgü bir yöntemle gasp

ediyorlar. Ali' aleyhisselâmdan söz düşende ki:

"Ali? Evet! Ama o, hala delikanlıdır! ";

"Ali? Evet! Ama o, savaşçı ve siyasetten anlamıyor!

Cesur, ama harp ilminden habersiz! ";

"Ali? Evet! Ama o, çok şakacı! ";

"Ali? Evet! Ama şimdi onun düşmanı çoktur, henüz

tavsiye edilmez! ";

"Ali? Evet! Ama o kendinden çok emin! ";

"Ali? Evet! Eğer hilafet onun eline düşerse, bu deveyi

kendi elinden bırakmaz. O, bu işe çok müştaktır! ".

Sonuç?

Sonuç bu olur ki, Ali aleyhisselâm hem Beni-Ümeyye,

hem de Beni-Umeyyenin düşmanı olan Hz. Ömer'den

darbeler alır. Hz. Osman, Hz. Ömer'le anlaşamadığı

halde, kendi akrabaları Beni-Umeyyenin ve Ömer'in

yardımıyla galip gelir.

Fâtıma aleyhisselâm evde olsa da, herkesi tanıyor,

olayları net değerlendiriyordu. Fâtıma aleyhisselâm

yürümeyi mücadelede, konuşmayı tebliğde öğrenmişti.

O, döneminin siyaset ateşinde pişmiş Müslüman

kadındır.

Artık Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

defnedilmesinden birkaç saat geçmiştir. Peygamber'e

Page 134: Fatima fatımadir 2

134 Ali Şeriati

sallallâhü aleyhi ve sellem sevimli insanlar onun evinde

cem olup. Bu toplantı Ebu Bekir'e - Sakifede seçilen

halifeye bey’atden vazgeçmek demekti. Hz. Ebubekir

vilayet hutbesi okur, Hz. Ömer ise engelleri ortadan

kaldırmakla meşguldür.

Hazrec reisi Sad ibn Übade Sakifede Ensarin temsilcisi

olur ve şöyle diyordu bey’at etmiyor. Sonra ise isyan

belirtisi olarak Medine'yi terk ediyor. Çok geçmeden

haber yayılır ki, Sad gaybdan atılan bir okla öldürüldü.

Kabilelerin yaklaşımı farklıdır. Münasebet bildirmekle,

tehlikeyle karşı karşıya korkusu var. Dikkat merkezinde

ise Fâtıma aleyhisselâmın evidir. Hükümet bu evi tehlike

kaynağı olarak görüyor.

Hükümet karşısındaki bu merkezin direnci Hz. Ömer'i

çok kızdırır. Hz. Ebubekir'in iktidara gelmesinde büyük

gayretler göstermiş Hz. Ömer, bu evdeki muhalefete

dayanamıyor. Bu ev ise dışarıda değil, halife hükümetinin

temsilciliği bulunan camiye bitişiktir.

Fâtıma aleyhisselâm üzüntü içindedir: bir yandan

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin vefatı, diğer

yandan Ali aleyhisselâma karşı ihanet! Onun hayali

geçmişe döner. Bu zehir dolu düşünceler onun bağrını

parçalıyor ... Evden camiye gürültüler düşüyor. Fâtıma

aleyhisselâm Hz. Ömer'in sesini tanır. Bu ses anbean

yaklaşıyor:

"Ben bu evi ehli ile birlikte yakacağım!".

Fâtıma aleyhisselâm sözleri açıkça duyar. Gürültü daha

Page 135: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 135

da yaklaşıyor. Fâtıma aleyhisselâmın mescide olan kapısı

açılır. Hz. Ömer'in kölesi elinde alev getirir. Fâtıma'nın

kapısına ateş vurulur. Ömer bağırıyor:

"Ey Ali, dışarı çık!».

Evin kapısı şiddetle çarpılır. Alev dilimleri kapının

çatlakların geçiyor. Hz. Ömer'in sesi biraz daha yükselir.

Birden Fâtıma aleyhisselâmın feryadı kopuyor. Bu

feryadda dünyanın gam yükü var:

- Ey baba!

Ey Allah'ın Resulü!

Senden sonra Hattab oğlundan, Ebu Kuhafe oğlundan

neler görmedik!

Hz. Ömer'in çevresinde birkaç adım geri çekildi. Bu,

Peygamberin sallallâhü aleyhi ve sellem sevimli kızının

feryadı, öfkesi vardı.

Kendini tutamayıp ağlayanlar oldu. Çoğu Peygamber ve

Fâtıma evinin kapısında donup kalmıştı. Adamlar

oturmaya kendisine geliyordu. Hz. Ömer yalnız kaldığını

görünce, Hz.Ebu Bekir'in yanına gitti.

Hz. Ebubekir'in yanında toplantıdır. Ona Fâtıma

aleyhisselâmın öyküsünü konuşuyorlar. Onlar, sanki

büyük bir faciayı naklediliyor.

Ebu Kuhafe oğlu ve Hattaboğlu Fâtıma'nın evine gittiler.

Ama bu kez sakin, öne Hz. Ebubekir düştü. Hz. Ömer

kılıçla keserse, o da pamukla kesiyordu. Musibetlere

Page 136: Fatima fatımadir 2

136 Ali Şeriati

alışmış, mücadelelerin sıcaklığı büyümüş Fâtıma

aleyhisselâm içten üzülse de, diz çökmemeye çalışır.

Kapının kenarında yalnız kaldı ekledi. Sanki yalnız Ali'yi

aleyhisselâm savunuyordu.

Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer eve girmek için izin istiyorlar.

Fâtıma aleyhisselâm izin vermiyor. Sabrı tasavvura

sığmaz Ali aleyhisselâm dışarı çıkıyor. Fâtıma'dan

aleyhisselâm onlara izin vermesini istiyor. Fâtıma

aleyhisselâm Ali aleyhisselâma direnç göstermeyip,

sakin durur. Öfkeyle dolu sessizlik bozulur. Ali

aleyhisselâm onları eve davet eder.

Onlar eve girdi Fâtıma'ya aleyhisselâm selam verirler.

Fâtıma aleyhisselâm bir öfke yüzünü çevirip selamı

almıyor. Kenara çekilip, duvarın arkasına geçiyor. Fâtıma

aleyhisselâmın gazabından kendini kaybetmiş Hz. Ebu

Bekir ne yapacağını bilmiyor. Evet, Fâtıma ve Ali'nin

önünde konuşmak çok zordur.

Nihayet, Ebû Bekr kendini toplayıp, üzüntü ve iyi

durumda diyor:

- Ey Allah Resûlü'nün sevimli kızı! And olsun Allah'a ki,

Peygamber ile akrabalık bana bütün akrabalıklar azizdir.

Seni kızım Aişe'den çok seviyorum. Keşke ben ölseydim,

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem yaşayaydı. Ben

senin faziletini itiraf ediyorum. Eğer senden babanın

mirasını alacaksam, bunu da onun buyruğuna göre

hareket edeceğim için. O, diyordu ki: "Biz peygamberler

miras yapmayız. Bizden ne kalırsa sadaka verilmelidir ".

Page 137: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 137

[Kıyamet günü hesaba katılacak mal bulunmasın demektir. Fakat miras

kalan mal mirasçılara helaldir.]

Hz. Ebubekir susuyor. Umulur ki, gösterdiği yakınlık

Fâtıma'ya aleyhisselâm tesir edecek. Fâtıma aleyhisselâm

ise tereddütsüz soruyor:

Eğer size Allah'ın Rasûlü'nün sallallâhü aleyhi ve sellem

bir buyruğunu nakil etsem, onu itiraf misiniz?

-Her ikisi birden rızasını verdi.

Fâtıma aleyhisselâm dedi:

- Sizi and veriyorum Allah'a, siz ikiniz işitmemişsiniz ki,

Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem şöyle

buyurmuştur:

"Fâtıma'nın rızası benim rızam, Fâtıma'nın gazabı benim

gazabımdir.

Fâtıma'yı dost bilen - beni dost bilir. Fâtıma'yı sevindiren

beni sevindirir, Fâtıma'yı öfkelendirecek beni kızdırır ?!

Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer itiraf ettiler ki, bu sözler bir

gerçektir. Fâtıma aleyhisselâm şöyle devam etti:

- Ben Allah'ı ve melekleri şahit tutuyorum ki, siz de beni

öfkelendirdiniz. Allah'ın Resulünü görürsem, ona sizden

şikayet edeceğim! ".

Hz. Ebu Bekir'i ağlamak hali tuttu. Hissetti ki, ne

kendisinde konuşmaya güç, ne de Fâtıma’yı dinlemeye

gücü kaldı. Ayağa kalktı. Hz. Ömer de onun arkasından.

Mescide girdi, ağlar halde nale çektiler....

Page 138: Fatima fatımadir 2

138 Ali Şeriati

Ama Hz. Ebubekr’i inandırdılar ki, onun kenara çekilmesi

ümmetin yararına değildir. Hz. Ebubekir de inandı!

Kendi düşüncelerine göre, İslam'ın hükümlerini icra

etmeye başladı. İlkin kararı Peygamber sallallâhü aleyhi

ve sellemin kendi kızı Fâtıma'ya aleyhisselâm bağışladığı

Fedek bağının konulması oldu. Böylece, Ali aleyhisselâm

ekonomik yönden de sıkıntıya girdi. Kısacası, Ali

aleyhisselâm yalnız bırakıldı. Hatta etrafındaki birkaç

yakın kişi de zorla ayrıldı. Onlar emindiler ki, Fâtıma'nın

sağlığında Ali beyat edemeyecek. Gerçekten de, Fâtıma

aleyhisselâm ömrünün son nefesine kadar konumunu

değişmedi.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem yaşamını yitirdi,

Ali aleyhisselâm evde oturup dışarı çıkamaz oldu.

Fâtıma'ya aleyhisselâm kalmış tek geçim kaynağı

müsadere edildi. Hakimiyet Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer'in

eline geçti. İslam ve halk siyaset ümidine kaldı.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem hakimiyetinin

yöneticiliği hırslı Abdurrahman bin Afv, patronu Hz.

Osman, Halid bin Velid, amansız Sad ibn Vakkas kaldı.

Ali aleyhisselâm ise evde oturup Kur’anı toplamaya,

tertip etmeye başladı. Bilal Medine'yi terk edip Şam'a gitti

ve devamlı sustu. Selman hakimiyetindekilere itirazını

söyledi, İran'a döndü ve Medainde tenhalığa çekildi.

Ebuzer ve Ammar yalnızlıkta kaldılar.

Ama Fâtıma aleyhisselâm yerinde oturmadı. O, ağır gam

yükü altında layık bilmediği halife ile mücadelesini

sürdürdü. O, Fedek bağının müsaderesini siyasi intikam

Page 139: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 139

olarak değerlendirir ve direniyordu. Fedek küçük bir

bahçe idi. Ama bu mesele Fâtıma aleyhisselâm için

mevcut yönetimin istibdadı açısından önemli olmuştu.

Fâtıma aleyhisselâm Fedek meselesine atıfta bulunarak,

mevcut iktidarın iç yüzünü açmaya say gösteriyordu. O,

halkın dikkatine göstermeye çalıştı. Peygamber

sünnetini slogan edenler, aslında, Peygamber ailesine

zulüm yapmaktırlar.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin dünyadan ayrılışı

Fâtıma aleyhisselâmın ruhuna ateş düşürdü, o,

oturmuyor. Artık mültecilerin ve ensarın çoğunluğu yeni

hilafete oy vermişti.

Fâtıma aleyhisselâm Ümm-Rafeni, Peygamberin

sallallâhü aleyhi ve sellem hizmetçisi cariyesi olmuştu.

Çağırır ve der:

- Ey Allah'ın cariyesi, bana yıkanmak için su hazırla. Çok

sakin halde gusül abdestini alır. Babasının ölümünden

sonra giymediği taze elbiselerini giyer. Sanki ezadan

çıkıp görüşmeye gidiyor. Cariyeye söyler ki, odanın

ortasında yatak hazırlasın. Yatak hazır olur. Yatağa

uzanıp, yüzünü kıbleye çevirir ve bekliyor ...

Aniden odada feryad kopuyor. Evet! Artık Fâtıma

aleyhisselâm gözlerini kapayıb başka bir aleme

gitmiştir.

Ali aleyhisselâmın evinde ateş ve acı ateş söndü! Ali

yalnız kaldı!

Page 140: Fatima fatımadir 2

140 Ali Şeriati

Ali aleyhisselâma söylemişti ki, onu gece defn etsin ve

kabrini kimse tanımasın. Bu iki "şeyh" in katılımını

istememişti. Ali aleyhisselâm vasiyete amel etti. Öyle

tuttu ki, halen, yüzyıllar geçtikten sonra da bu mezarın

yeri kimse bilemesin! [Peygamberimizin yattığı yerin yan

hücresinde yatıyor]

Medine'de gecedir. Herkes uyudu. Gece ise gizlice Ali

aleyhisselâmın hıçkırığını dinliyor. Sırtında ağır gam

yükü, yalnız kalmış Ali aleyhisselâm kabrin başında

oturup. Saatler geçti. Vefasız Medine susuyor.

Gece yarısının nesimi, Ali'nin dilinden güçlükle kopan

sözleri Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin evine

götürüyor:

- Sana benden ve sana ulaşmaya koşan kızından selam

olsun, ey Peygamber! ...

Azizinin başına gelenlerden tahammülüm azaldı,

üzüntüye düştüm. Ama senin ayrılığın ve musibetinden

sonra sabrım tükenmeyib ...

Ben seni kabirde yatırdım, sen benim boğazımla sinem

arasında can verdin ...

"İnna lillahi ve inna ileyhi raciun" ...

Emaneti değiştirdiler, rehineleri alsınlar ...

Ama benim üzüntüm ebedi, gecelerim uykusuzdur ...

Ne kadar ki, Allah senin olduğun yerde bana sığınak

vermedi! ..

Page 141: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 141

Kızın sana haber verecek ki, kavmin kendisine zulüm

etmekte el ele verdiler. Ondan ısrarla her şeyi sor; ne,

senin sözünden çok geçmeden, hatıran unutulmamıştır !.

Her ikinize selam olsun!

Ne kızgın ne de sakin olmayanın selamı !.

Bir an sustu. Sanki bütün ömrünün acısını bir defa daha

hissetti. Sanki söylediği kelimeler onun varlığından

ayrılmıştı. Çaresiz halde yerinde kaldı. Bilmiyordu kalsın,

yoksa gitsin. Fâtıma'yı nasıl yalnız koysun? Şehir pusuda

durmuş deve benziyor. Peki evde çocuklar varken nasıl

kalsın? Sadece onun boynunda kalmış mes’uliyetler nasıl

olsun?

Dert o kadar ağırdır ki, onu biçare etmiştir. Karara

gelemiyor. Tereddütler onu sıkıyor. Gitsin, yoksa kalsın?

Fâtımayla konuşur:

- "Eğer gidersem, neden o değil ki, kalmak beni sıkıyor.

Eğer kalırsam, bu da Allah'ın sabır edenlere verdiği

vaatten umutsuz olmaktan değil. "

Ayağa kalktı, Peygamberin sallallâhü aleyhi ve sellem

evine yöneldi. Sanki gidip Peygamber'e demek istiyordu

ki, bana verdiğin emaneti sana iade ettim, ondan her

şeyi öğren, senden sonra gördüklerini sana konuşsun.

Fâtıma "Fâtıma" gibi yaşadı, Fâtıma gibi de öldü.

Ölümünden sonra tarihte hayat buldu.

Page 142: Fatima fatımadir 2

142 Ali Şeriati

İslam tarihinde sonraları zulüm görenler için Fâtıma bir

hâle [parlak dairevi ışık] oldu. Tüm hakka tapınanlar için

bir gerçek slogan yazıldı:

Fâtıma!

Hilafet kılıncında doğrananlar, tüm mazlumlar için teselli

olacak gerçek, Fâtıma aleyhisselâmın hatırasıdır.

İşte bu nedenle de tüm mazlum Müslüman milletler ve

peşindekiler için Fâtıma aleyhisselâm ilham kaynağı

olarak adalet remzine çevrildi.

Fâtıma aleyhisselâmın kimliğinden söz etmek çok

zordur. Fâtıma aleyhisselâm, İslâm'ın istediği,

öngördüğü kadın örneğiydi. Onun yüzünü Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem özü mücadele meydanlarından

geçirerek yaratmıştı. Kısacası, o, her yönden kadın

örneği oluşturulmuştu.

Babaya nasıl kız olmalı?

Kocaya nasıl arkadaş olmalı?

Evlatlara nasıl ana olmalı?

Toplumda nasıl kadın olmalı?

Fâtıma aleyhisselâm tüm bu sorulara cevap. O, kendisi

bir imam, rehberdir. Yeni dünya kadınları için eşsiz bir

ideal!

Onun şaşırtıcı çocukluğu, iç ve dış cephelerde sürekli

mücadelesi, hayatının çeşitli noktaları her kadının "nasıl

olmalı" sorusuna cevap verir.

Page 143: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 143

Ne kadar yazdıksa, yine de az oldu. Demediklerimiz

dediklerimizden kat kat fazladır. Fâtıma aleyhisselâmın

benim için en ilginç özelliklerinden biri, onun Ali

aleyhisselâmın eşi olmasıdır. Fâtıma Ali için sadece eşi

değildi. Fâtıma Ali'nin hem mücadele, hem de yalnızlık

dostu idi. Ali de Fâtıma'ya, torunlarına sadece aile

başkanı gözüyle bakmıyordu. Bu aile Peygamber ailesi

idi.

Ali Fâtıma’dan sonra evlenir ve çocukları olur.

Fâtıma’dan olan evlatlarını "Fâtıma evladı", diğerlerini ise

"Ali evladı" adlandırır.

Fâtıma aleyhisselâm Peygamberin sallallâhü aleyhi ve

sellem de nazarında öbür kızlarından farklıdır. Ona ciddi

yanaşır, ona küçük yaşlarında büyük da’vetlerle

başvuruyor.

Bir konuşmacı Hz Meryem'den söz ederken şöyle dedi:

"1700 yıldır, dünya hatibleri Meryem'den söz ediyor.

Meryem'in faziletlerini beyan edilir, şairler ona şiirler

yazarlar, ressamlar onun portresini çizer ve s. Ama tüm

bunları birkaç kelimeyle de ifade etmek olur: "Meryem

İsa'nın annesidir".

Ben de Fâtıma'yı aleyhisselâm birkaç kelimeyle sunmak

istedim.

"Fâtıma büyük Hatice'nin kızı" dedim, yetmedi.

"Fâtıma Muhammed'in kızı" dedim, yetmedi.

"Fâtıma Ali'nin hanımıdır" dedim, yetmedi.

Page 144: Fatima fatımadir 2

144 Ali Şeriati

"Fâtıma Hasan ve Hüseyin'in annesidir" dedim, yetmedi.

Tüm söylenenler az oldu ve karara vardım ki,

Fâtıma Fâtımadır!

Asrımız Müslüman kadın için neyi bekliyor?

Öncelikle, birkaç pratik öneri hakkında konuşmak

istiyorum. Yeni kadın hakları, kadın kimliği, kadının

İslam'da yeri - teorik konulardır. Bu haklara, dinin

toplumsal ve kişisel olduğunu takip etmek, uygun

kurallar temelinde hayatımızı ayarlamak başka bir

meseledir. Örneğin, biz İslam dininde bilime, insan

haklarına yeterince dikkat gösterildiğini tekrar tekrar

söylüyoruz. Ama ne yazık ki, bu değerlerden istifade

etmiyoruz. Yeni bildiklerimize amel etmekle bu

değerlerden yararlanabilir. Birçokları İslam dininde

toplumsal mes’uliyetlerden, aile ve kadın haklarından

haberdar olsa da, bu bilgileri bir kenara bırakıp, sivil

İslami gelenek an’aneler bazında yaşıyor. İslami

değerlerle yaşamaya gayret edenler de cuz’i. Kısacası,

konuşmaya gelince konuşur ve böylece, yetiniyoruz.

Oysa, İslam'da var olan yasaları hayata uygulayıp,

yararlanmak gerekir. Ameli teklifler verilmeli, dini

değerlerin hayatta gerçekleşmesi için yollar aranmalıdır.

Genel olarak, herhangi bir meselenin projesi varsa, bunu

uygulamak düşünmek gerekir.

Bu konuyu araştırmak istedim. Bu konu bilimsel

planlamada mukaddime olarak yararlıdır. Zannediyorum,

Fâtıma aleyhisselâmın adı ile ilgili bu gecede birkaç

Page 145: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 145

pratik teklifin beyanı tatminkar olmayacaktır. Bununla

birlikte, geceye toplanan Fâtıma aleyhisselâm âşıkları bu

hanım hakkında duymak istiyorlar.

Bugünkü sohbet net bilimsel konuşma, pratik öneriler

planı olmayacak. Bu günkü hayatımızda güncel olan

konular hakkında konuşacağız.

Kadın hakkı ve tarihte kadının rolü, hem de bilimsel bir

konudur. Çeşitli mezhepler ve felsefi akımların uygun

konuya ilişkin çeşitli konumları mevcuttur.

Bugün, özellikle ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra kadın ve

insan hakları dünyanın bilimsel ve sosyo-politik

kurumlarında büyük bir olay olarak ele olunmaktadır.

İtikadın, siyasi bakışından ne olursa olsun, bütün

toplumlar uygun süreçlerin tesir dairesindedir.

Kadın şahsiyetindeki bunalıma girmiş batı ve diğer güçlü

devletler, ne yazık ki, en dindar ve milli örf an’aneli

toplumlarda da uygun krize neden olurlar. Çok az ülke

bu selden saklıdır, onun karşısında doğru pozisyon

tercih kalmışlardır.

"Kadın özgürlüğü" adı altında kurulan modernizm

karşısında eskimiş gelenek an’anelere aklanmakla

durmak, hemen hemen mümkün değildir. Modernizmin

saldırdığı ülkelerde bu akımı alkışlarla karşılayan yalancı

aydın kesimler de mevcuttur. Bu sahte intelligentlar

ağına-bozuna bakmadan kendi dini, milli değerlerini

modernizmin ayakları altına atıyor. Bu beladan ister

Müslüman, ister Müslüman olmayan, bütün doğu acı

Page 146: Fatima fatımadir 2

146 Ali Şeriati

çekiyor. Bilime dayanmayan, mantıksız Direnişler ise,

oldukça olumsuz sonuçlara neden olur. Genel bir kanuna

uygunluk var. Eğer eve ateş düşmüş ise ve ev bir yandan

yanmaya başlamışsa, acemi, beceriksiz kişi bu ateşi

söndürmek istese de, kendi mantıksız, bilimsel olmayan

hareketleri ile, aslında, alevi tüm eve yayılacak. Evet,

genellikle batının saldırıları karşısında acemi, beceriksiz

direniş bu saldırıya yardımcı olur, onun toplum

tarafından daha hevesle kabulüne sağlıyor. Kendi

kültürünü, dinini korumak isteyenler arasında haberdar

adamlar çok azdır.

Zengin, ama donmuş kültüre sahip doğusu, batının

zararlı tesirinden nasıl korunur? Bu çalışmada büyük

kültür, güzellik ve tecrübelerle dolu tarih, inanç, ilerici

insan hakları ve hem de kendisini savunmak isteyen

millet için büyük arka vardır. Eğer bir milletin dini ve

tarihi - gerçek manada - varsa, bu milletin yüzü de var.

Şükürler olsun ki, birçok Müslüman ülke bu imkanlara

sahiptirler. Sadece, bu imkanları açmak, gerçekleştirmek

gerekir. Genç neslin direnç kuvvetini artıran da, öyle

işlek kültür ve tarihi simadır.

Ana araçlardan biri, tarih ve İslam dininde liyakatli, örnek

simalara sahip olmaktır. Müslüman ülkelerde bile bu

yüzler çıkmıştır ve vardır. Ama genç nesil bu simaları

tanıyor mu? Bozulmayı kurtarmak aşkı ile yaşayan kadın,

milletinin kendisine sadık, batıya arkalanmayan

ağırlıklarını görüyor mu?

Halka söylemek gerekir ki, batı modernizm, özgürlük

Page 147: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 147

sloganları ile sizi uçuruma götürüyor. Halka çağdaş,

bilimsel, kültürel olarak kendini göstermelidir. Kendi

kültüründen ne alacağını bilen halk kayıtsız kültürlere

yüz tutmaz!. Halk kendi kültürünün yarattığı kişileri

gereğince tanısa, batı kadınını veya gencini ideal

seçmez.

Doğu'nun örnek simaları var. İlahi simaların arasında ise

Fâtıma gibi mukayeseye gelmez kimlik vardır. Esas

dikkate alınması gereken mesele şudur ki, İslam'da

kadına, bilime, topluma, yaşam tarzına, sosyal tabakalar

arasındaki ilişkilere, bakış açısına ait tüm sorulara en

modern ve en yeterli düzeyde cevap verilmiştir. Sadece,

bu cevapları araştırıp ortaya çıkarmak, takip etmek

kalıyor.

Esas olan, hangi şekilde anlamaktır. Şiilerin Ehlibeyt

(Peygamber, Ali, Fâtıma ve diğer on bir imam) örnek,

idealdir. Ama Ehlibeyt mektebi sadece Şiilerin değil. Batı

kendi sözde modernizmini tüm dünyaya sarıyor ve kimse

ona demiyor ki, bu senin idealin, benim kendi idealim

var.

Peki, ne için Ehlibeyt gibi onaylanmış bir idealden

insanlık mahrum olmalıdır ?!

Eğer Fâtıma aleyhisselâm en olgun kadın numunesiyse,

niçin dünya kadınları bu örnekten habersiz kalmalıdır ?!

İnsanlığın büyük çoğunluğu ilerici ve insani değerleri

itiraf ediyor. Eğer Ehlibeyt örneği olduğu gibi, tahrif

edilmeden insanlığa tabi tutulması yegane ilişki itiraf ve

Page 148: Fatima fatımadir 2

148 Ali Şeriati

onaylı olacaktır. Ehlibeyt değerleri ilahi kaynaklara sahip

olduğu için tüm parça normlarından, tarihi değerlerden,

an’anelerden üstündür. Kendini aydın sanan ve bu

mes’uliyeti anlayan her kişi beşer tarihinde Ehlibeyt'in

numuneliğini onaylar (elbette ki, taassuplardan

korunabilir bilse). Yine tekrar ediyorum: peki, nasıl

anlamalı?

Örneğin, Fâtıma aleyhisselâm idealinden nasıl

yararlanmalıdır?

Yol birdir - insanlık karşısında kendini mes’ul kabul

eden her bir aydın İslam dinini, onun tarihini, Ehlibeyt

örneğini inceleyip, anlamaya çalışmalıdır! Bu konuları

gereğince anlamak insanlığın kurtuluş yoludur.

Kadınların kaderine gelince araştırma konusu sadece

Fâtıma aleyhisselâmdır!

Kaydettik ki, ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra batıda kadın

meselesi en güncel konulardan birine dönüştü. Çünkü

savaş önemli sayıda aile bağlarını kırmıştı. Adet-

an’aneler, kültürler, dinler savaştan büyük darbeler

almıştı. Savaştan sonra birçok ülkede suç ve ahlaksızlığın

seviyesi yükselmiştir. İnsanlık, savaş sonrası kuşak

kültür krizine vuruldu. Savaştan bir bu kadar geçmesine

rağmen, onun tesirleri bugün de batının birçok

yöneliminde, hem de kültüründe, felsefesinde fark

edilmektedir. Savaştan önce Almanya'yı, Fransa'yı, hatta

Amerika'yı görenler savaştan sonra bu ülkeleri görünce

uygun değişikliği daha iyi hissetmiş ve anılarında bu

konuya yer ayırmışlardır. Özellikle, kadınla ilgili

Page 149: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 149

ahlaksızlığın vüs’ati araştırmacıları şaşkına getirir.

Ama hala savaştan önce batıda mücadele vardı.

Ortaçağ'da hakim Katolik kilisesine karşı cephe

mevcuttu. Bu mücadele tüm alanları - kültür, felsefi

düşünce, ekonomi vb. alanları kapsıyordu. Kilise'nin din

adına topluma sunduğu normlar toplumu tatmin

etmiyordu. Özellikle, kilisenin kadına yaklaşımı onu içte

köle durumuna getirmişti.

Rönesans (aydınlanma) döneminden sonra burjuvazi

ortaya çıkar. Bireyin özgürlüğü sloganı ile meydana giren

burjuvazi kiliseye galip gelir. Kilise değerleri

burjuvazinin saldırıları sonucu toplumdan sıkıştırılıp

çıkarılır ve burjuvazi kendi kültürünü toplumsallaştırır.

Ortalığa cinsel özgürlük meselesi çıkıyor. Bu özgürlüğün

gerçekleşeceği takdirde kaybettiği hakların

kazanılacağını uman batı kadını uyumlu süreci hazırlıyor.

Kadın özgürlüğü meselesi topluma bilimsel bir bakış gibi

sunulsa da, bu bakışın asıl yazarı burjuvaziyedir.

Aslında, bugün de dünyada dinlere karşı "bilimsel teori"

adı ile konuşan cereyan ilim yok, burjuva düşünme,

burjuva teraneleridir.

Batı iddia ediyor ki, ortaçağda kilise tabi olan ilim

özgürlüğe çıktı. Aslında ise, ilim kilisenin esaretinden

burjuvazinin esaretine geçmiştir. Bugünkü dünyada dine

muhalefet eden burjuvaziyedir! İlim-bilimdir. O,

meydanda muhalefetçilikten uzaktır. Dini tahrif eden,

kendi menfaatine uygunlaştıran bir dönemin feodalların

Page 150: Fatima fatımadir 2

150 Ali Şeriati

varisi olan burjuvazi kendi oyununu oynamaktadır. Ne

mesihilik Feodal yapıyı savunmuştur, ne de dini eleştiren

bilimdir. Önce dini tahrif eden feodalizm idi, şimdi ise

dine karşı çıkan burjuvaziyedir.

Son olarak, Freud ortalığa çıkıyor ve kendi seksolojiye

biliminin tabanını oluşturur: her şeyin temelini cinsel

tutkular oluşturuyor!

Feodalizm insanlığa aykırı bir yapı idi. Burjuvazi da

çirkindir. Ama o, yalancı da olsa, ahlaki değerlerden

konuşuyor. Ama hangi ahlak?

İlahi kaynaklardan uzak, burjuva çıkarlarına hizmet eden

bir ahlak! Eğer bir yapıda sermaye, para her şeyden yüce

tutulursa, demek, bu yapıdaki ahlak her şeyden yüce

olamaz!

En vahim olan ise burjuvazinin terbiyesi altında

şekillenen akademisyenin, aydının, meydana çıkmasıdır.

İşte bu tabakanın eli ile bir grup kazancının menfaatini

ilim, sanat, edebiyat adı altında topluma kabul ettiriliyor.

Peki, uygun sınıftan olan Freud ne diyor?

O, toplumdaki tüm hastalıkları, rahatsızlıkları cinsel

isteklerin yeterince temin olmaması ile bağlanır. Hatta,

güya annenin çocuğa iltifatının, insanın tanrıya

yönelişinin esasını cinsel tutkular oluşturuyor!

Amerika profesörlerinden biri Meşhede gelmişti.

Sosyoloji konusunda doktora tezi yazdı. Fars dilini çok

iyi öğrenmişti. Fars edebiyatı hakkında yazmak istedim.

Page 151: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 151

İrfanın tesiri altına düşmüştü. Ama daha çok Hafız

Şiraziye referans alıyordu. Sordum: "İrfan üstadı

Mevlana'ya niçin göz atmıyorsun?" Dedi ki, o zaman

cinsel hatalar olup. Hangi hatadan söylediğini sordum.

Mevlana'nın Şems Tebrizi ile sıkı bağlılığını şüpheli nokta

olarak kaydetti. Nasıl bağışlanmaz bir hata! Evet,

Freuddan kaynaklanan batılı veya Amerikalı iki arif

arasındaki iman ve ilahi aşk yakınlığını cinsel yakınlık

olarak da tabir ediyor! Alimlik iddiasında olan

Freudcuları doğuran ise tüm mukaddeslerini sermaye

hizmetçi eden burjuvaziyedir. O, tüm gerçeklerin

üstünden çizgi çekerek, kendisine gereken "dini",

"peygamber" yaratıyor. Bu burjuva peygamberinin adı ise

Freud. Bu peygamberin dini cinsel tutku, ma’bedi

Freudizm, ilk kurbanı ise kadındır!

Doğu'da hep batı tecavüzlerine konuşulup ve bu,

herkesin kabul ettiği bir gerçektir. İzahata ihtiyaç var.

Aslında, dünyada Doğu da, batı da ekonomik ve manevi

esarette tutmak isteyen bir güç var. İnanın ki, batı daha

büyük yönetmiş. Dünyaya hakemlik iddiasında olan bu

kuvvet Müslüman doğusuna çok hassastır ve nesil-be-

nesil bu ümmet için sinsi planlar çizilir. Onun ana silahı

iç ayrılıklar, söylentiler, umutsuzluk yaratmaktır. İşte bu

yöntemlerle Müslüman dünyası kendini meşgul edip

kaderiyle oynayan bu siyah elden habersiz kalıyor. Bu

kuvvetin batının genç nesiller üzerinde yaptığı uydurma,

gaflette saklama işlemi şarktakinden daha güçlüdür.

Doğudan batıya örgütlenmiş biçimde taşınan tonlarca

Page 152: Fatima fatımadir 2

152 Ali Şeriati

uyuşturucu düşünün! Çünkü sadece bu maddeler

hesabına batı ve Amerikan gençliği cansız mukavvaya

dönüşmüştür. Öyle doğuda da bu yöntemle çok düşünen

beyinler uyuşturulur. Evet, dünyada at oynatan bu güç

için ister Freudizm, ister uyuşturucu bir amaç için

gerekir: dünyanın düşünen beyninde gerçek özgürlük

düşüncelerini boşa çıkarmak! İkinci Dünya Savaşı'ndan

sonra dünya sanatında, aynı zamanda sinemasında iki

konu dikkat çekmektedir: acımasızlık ve seks! Bu iki

konu savaşın insanlığa hediyesi oldu.

Kuşkusuz ki, en güçlü propaganda aracı hareketli. Uygun

alanda çalışan, ona rehberlik eden insanlar siyah gücün

tesiri altına alınmış çok istidadlı insanlardır. Amerikan

filmleri bütün dinleri, kültürleri boşa çıkarmak kudretini

kazanmıştır. Dünyada sadece bir din kalmalıdır

Freudizm!

Freudizmin günün bilimsel olduğunu zanneden

alimcikler kendi ülkelerinde kendi halklarının ortadan

kaldırılmasına yönelik bu ideolojiyi savunur. Kendini

aydın sanan bu zavallılar, yaptıklarına karşılık sadece

hak almıyor, hatta insan haklarına hizmet ettiklerini

sanıyorlar.

Hem batı hem de doğu eroin ve Freudizmin kurbanı

olmaktadır. Kaderin atanmamış gücünde olan gençler

kendi taleplerinden habersiz kalmalıdırlar! Bu amaçla

dünyadaki siyah el tüm alanları kendi zevkine uygun

formüle ediyor. İlim, sanat, edebiyat, tarih, spor, din

insanlığa aykırı düşüncelere hizmet etmeye vaad edilir.

Page 153: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 153

Sadece, insanı uydurup sosyal-siyasi sahnede fukuraya

çevirmek yeterlidir. En uygun yol ise düşünce

değişikliğidir. Her şeyde gençlerin kırılgan hissiyatları

biçilir.

Freudizmin neyi kötü ki?

Hem bilimsel mantığı var, hem modern, hem kolay kabul

edilir, hem de gençler gibi güçlü bir hedefi var! Bu

sürecin tüm dünyayı nasıl hızlı tekeline aldığı açıktır.

Bu kuvvet ile alınmasına yardım ikinci bir taraf da var.

Bu, uygun tecavüzle acemice mücadele eden cephe.

Mantıksız mücadele insanlarda gerçeğe karşı

umutsuzluk yaratıyor. Görünüşte şirin görünen cinsel

özgürlüğe uymuş genci, kadını güçlü bir avcının elinden

"olur olmaz" almak hayaldir! Toplumu yersiz sıkıntılara

sokmak düşman için yol açıyor. İnsani haklardan

mahrum edilmiş daima sıkıntıda boğulan genç kadın

düşmanın süslü ağına koşuyor. Sorgulamalardan sonra

olur ki, kadının daha çok sıkıntıya düşürüldüğü

toplumlarda Freudizm daha hızlı yayılır.

Çıkış yolu nedir?

Tek çıkış yolu halka, gençlere, kadınlara gerçek İslami

özgürlük vermek, onları eski gelenek an’ane

zindanından serbest çıkarmaktır. Bu tek yol!

İslami haklarını elde etmiş kadına karşı istenilen her bir

propaganda te’sirsizdir. Kadını aynı haklardan mahrum

eden kişi düşmana yardım eder.

Page 154: Fatima fatımadir 2

154 Ali Şeriati

Biz, genellikle, düşüncemizde iki farklı konuyu

karıştırarak: sünnet, adet-an’ane ve mezhep meseleleri.

Tarih boyunca bu meseleler karıştırılır.

Her halkın eski gelenek an’aneleri var. Bu gelenek

an’aneleri İslam'ın talimatı ile karıştırılmamalıdır.

İslam’da bütün alanlara ait standartlar mevcuttur. İslam'ı

kabul etmiş toplum, genellikle, onun ilkelerini kendi eski

adetleri ile karıştırıp, sanki, yeni ve karışık bir din

düzeltir. Eğer bir gelenek an’ane bir entelektüelin

hoşuna gitmiyorsa, o, doğrudan dinle mücadeleye

kalkıyor. O, dini gösterişle gelenek an’aneni ayırt

edemiyor.

Demek, bugün dış tecavüzle mücadele verenlerin çoğu

dini yok, eski örf an’aneni savunmaktadır. Aslında,

gericilikle mücadele götürenler ise dine saldırır. Ne

modern entelektüel, ne acemi mezhepçi gelenek

an’aneni dinden ayırt edemiyor.

Biz İslam deyince herhangi bir halkın gelenek an’anesini

değil, Allah'ın kanunlarını taraf tutmalıyız. Allah'ın

kanunu anayasadır ve o, gericileşemez. Ama gelenek

an’aneleri giymek ve günün insanını tatmin etmiyor.

Ne kadar ki, din gelenek an’ane katışıklarından

temizlenmeyip, insanlığın bugünkü ihtiyaçlarına cevap

veremeyecektir.

Agah ve gerçek aydın o kişidir ki, dini gelenek an’aneden

ayırt bilir ve bu doğrultuda, yeni dinin gerçek simasının

korunmasında faaliyet göstermektedir.

Page 155: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 155

Kuşkusuz, yıpranmış adet-an’ane ile mücadele

zorunludur. Bu gericilikleri gidermek, çağdaş ihtiyaçlara

cevap verebilecek an’aneler yaratmak her entelektüelin

kutsal görevidir. Eğer din sahibinin Allah olduğu şekilde

herhangi bir halka takdim edilirse, alkışlanır!

Eğer Fâtıma aleyhisselâmın yüzü düzgün tarif edilirse,

onun nasıl düşündüğü, nasıl yaşadığı, nasıl konuştuğu,

camideki rolü, şehirdeki faaliyetleri, ailedeki çalışkanlığı,

çocuklarının terbiye yöntemi, kocasına kaygısı, sosyal

fonksiyonları olduğu gibi aydınlatılırsa, sadece

Müslümanlar değil, tüm hakikat-sever insanlık onu ideal

seçer.

Ben defalarca tanık oldum ki, hatta dindar olmayan

insanlar peygamber ailesinin herhangi bir üyesinin

gerçek karakterine aşina etseniz ta’zim ediyorlar.

Biz "İslam diridir" deyince hem itikad esaslarının, hem de

sosyal normların diriliğini kastediyoruz. İslam

ideallerinin de güzelliği şüphesizdir. Örneğin, İmam

Hüseyin'in aleyhisselâm gerçek yüzünü tanıyan bir ilerici

toplum onu ideal olarak kabul etmez mi?

Zeynep'in Kerbela'da Yezid sarayında onurlu

davranışından haberdar olan hangi kadın ona okşamak

istemez mi?

Evet, bu ilahi şahsiyetler her zaman diridirler! Canlılık

nedir?

Canlılık sürekli tesirli olmaktır, çıkış yolu göstermektir.

Page 156: Fatima fatımadir 2

156 Ali Şeriati

Ne yazık ki, dini geleneği an’aneye katmışız. Din her

zaman modern, gelenek an’ane ise geçicidir. Dine

katılmış gelenek an’ane onu küçültür, kısıtlar, eleştiri

hedefine çevirir. Din Allah'ın, örf an’ane ise insanlarındır.

Kadını insani haklardan mahrum gören entelektüel, dini

suçlu sayıyor. Oysa, kusur, gericilik, yetersizlik dinde

yok, dine katılmış eski an’anelerdedir.

Peki bu katkıyı ortadan kim kaldırmalıdır. Aynı katkılar

dolayısıyla modernizme uymuş genç mi?

Eğer tanınmış İslam alimleri, dini merkezler bu işi

görmüşlerse, sapan genç ve kadından ne beklenir ?!

Öğretmenlerimden biri geçmiş döneme ait şöyle bir olay

konuştu:

- Devlet defter hanesinden gelmiş me’mur ona kimlik

kartı almayı teklif ediyor. Henüz genç ve sınırlı dünya

görüşlü öğretmen anlaşıyor. Me’mur öncelikle onun

adını sorup kaydeder. Familyasını sorulduğunda "benim

Familyam yok" diyor. Me’murun yardımıyla bir soyadı

düşünüp bulurlar. Me’mur öğretmenin annesinin adını

sorduğunda öğretmen diyor: "Sen namehremsen, benim

annemin adını niçin bilmelisin?" Me’mur anlatmaya

çalışır ki, bu önemlidir, eğer annenin adı yazılmasazsa

vesika itibarsız olur ve kimlik tanınmaz. Öğretmen,

annemin adı oraya yazılmasını istemiyorum, diyor.

Me’mur mecburen gerekli olduğunu anlatınca öğretmen

diyor: "Annem Emetullah" ("Emetullah" - "Allah'ın

cariyesi" demektir). Me’mur da öğretmenin kimliğine

Page 157: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 157

onun annesinin adını "Emetullah" yazıyor! Oysa, kadının

adı Rukiye idi. Hocam diyordu ki, şimdi de cüzdanımda

annemin adı "Emetullah" dır.

Hocam bu söze ne kadar zaman ayırdığını şöyle anlattı:

"Bizi bir arada sanıyorlardı ki, annenin adını öğrenmek

İslami düşünceye darbedir. Oysa bu tutum eski gelenek

an’anelerden doğurmuş ve İslam dini ile hiçbir ilgisi

yokmuş. Şimdi ise kadınlar özgür eğitim alıyor,

öğretmenler onların adını söylüyor ve bütün bunlar

İslam'a aykırı değil ".

Şimdi de bazen evde kızı, anneyi, genellikle kadını adıyla

çağırmayı kabahat sayanlarla karşılaşıyoruz. Oysa, İslam

dininde böyle bir belirti yoktur. Sadece gösteriş, hatta

İslam büyüklerinin hayatında benzer örnek de bulmak

olmaz. Örneğin, kim iddia edebilir ki, Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem kendi kızını veya eşini adıyla

çağırmadı mı?

Peygamber, eşleri ile yumuşaklıkla muamele ediyordu ki,

düşüncelerini rahat açıklıyorlardı. Hatta Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem karısı Hafsa’nin babası Hz.

Ömer, kızı Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

çekinmeden çıkıştışığına göre onu cezalandırmak istiyor.

Peki, bu dönemden yüzyıllar geçtikten sonra biz

"medeni" insanlar kadınlara nasıl yaparız?

Kadın her sözü kocasına diyemiyor? Onun ağzını

kilitleyen İslam mıdır, yoksa gelenek an’ane ?!

Page 158: Fatima fatımadir 2

158 Ali Şeriati

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin kendi

döneminde kadınların özgürlüğü bugünkü

Müslümanlarda merak doğurabilir. Huneyn savaşı

sırasında Medine kızları Peygamber sallallâhü aleyhi ve

sellemin yanına gelip, savaşta yer (yaralılara bakım) için

izin istiyorlar. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem izin

veriyor!

Peygamber mescidde özel bir yer ayırıp, Rafide adlı

kadına hastalara yardım göstermeyi söyler. Hendek

savaşında yaralanmış Sad ibn Muaz bu yerlerde yardım

alır.

İbn Yemin kendi divanında Sebzvarın küçük bir

kasabasında kurulan hastane ve bu hastanedeki

hemşireler hakkında yazıyor.

Eğer VII-VIII yüzyıllarda sıradan bir kasabada böyle bir

mıntıka olmuşsa, Rey, Tus, Belh, Buhara, Bağdat gibi

şehirlerde, tabii ki, daha büyük ve rahat hastaneler

olmamış değil midir?.

Ama bir İran aydını ilk hemşire olarak birinci Dünya

Savaşı'nda yer almış Amerikalı kadını sunar, onun adına

methiyeler koşarlar. Bir diğeri gericiliğe dayanarak,

dinden konuşur. Bir diğeri ise, aslında, eskiliği hedefliyor

dine saldırıyor.

Meselelerin nasıl girift düşürüldüğü ortadadır. İşte bu

karışıklık nasıl büyük istidadlar taassub kurbanı olur,

nasıl büyük dini değerler kullanışsız kalıyor. Bu nedenle

İslam'ı anlayan, toplumu tanıyan ve "kendi asrı" nda

Page 159: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 159

yaşayan insanların mes’uliyeti çok büyüktür. Bu insanlar

15 asırlık fasileni algılarında, düşüncelerinde,

iradelerinde yaşatmalıdırlar. İslam'ın nazil olduğu

günden bu güne kadar geçen dönemi hissetmektir!

Çünkü yirminci yüzyılda yaşayan bu insanların itikadının

esası 14 asır önce konulmuştur. Bu büyük tarihi geçmişi

hakkında düşünmek gerekir.

Dediğimiz gibi, küfürden de çirkin Freudizmin karşısında

durmak için mükemmel mezhep, kültür ve ideallere

sahip olmak gerekir. Batı'da gençliğin düşüncesini

sömürücülerin yararına kökleyen Freudizm doğuda da

aynı amaçlara hizmet eder. Topluma cinsel özgürlük

vaad eden Freudizm insanlığı kara kuvvetin

çalışmalarından habersiz tutmaya çalışır. Doğu'da insani

özgürlükleri yok etmek için batıdan doğuya cinsel

özgürlük tebliğ eden araçlar iletilir. Bu, batının doğudan

karşılıksız taşıdığı hammaddelerin hakkı olarak da

anlaşılabilir. "Sen bana petrol ver, ben onun değerini

cinsel özgürlükle ödeyim!". Sıcak özgürlüğe yürüyen

genç, hatta doyduktan sonra da kendine gelip, hakkını

düşünemiyor.

Batı'nın çirkin daveti karşısında en güçlü direniş

imkanına Müslüman gençler sahiptirler. Onların, yüzyılın

aynasında aks olunası ilahi idealleri vardır.

Söylenenler gelenek an’ane çerçevesine sığmayan ilahi,

sonsuz değerlerdir. Ne kadar insanlık var, bu idealler da

yaşamalıdır. İnsanlık, kızcağız iken özgürlük

mücadelesine kalkmış Fâtıma'yı aleyhisselâmı

Page 160: Fatima fatımadir 2

160 Ali Şeriati

tanımalıdır. Üç yıllık kuşatma kendi sabrı, Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellem tenha olduğu zaman "babaya

analığı", Medine'de büyük mücahid Ali aleyhisselâma

hanımlığı ile ideale çevrilmiş Fâtıma aleyhisselâmın

hayatı ışıklandırılmalıdır. Fâtıma aleyhisselâm Hasan,

Hüseyin, Zeynep aleyhimüsselâm gibi evlatlar terbiye

etmiş annedir. İster Hasan, ister Hüseyin, ister Zeyneb

aleyhimüsselâm - her biri örnektir. Zeynep'in ahlakında

Fâtıma aleyhisselâmın büyük rolü var.

Hüseyin aleyhisselâm Mescid, sahabeler arasında

büyümüştü. Zeyneb ise Fâtıma aleyhisselâm ışığında

gençliğine ulaşmıştı.

Kerbela olaylarında Zeyneb aleyhisselâmı net

izleyebilenler Fâtıma aleyhisselâm ruhu ile karşılaşırlar.

Nasıl oluyor da, bir aile tüm açılardan, tüm dönemler için

örneğe dönüşmüyor? Aslında, her şey mantığa

uygundur.

Fâtıma, Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin, Ali en

büyük zamanlarında fakirlik girdabındadır. Peygamber

sallallâhü aleyhi ve sellemden sonraki müstesna sıkıntı,

zorluk da onun mübariz karakterini sindiremiyor. Tüm

mücahid İslam sırlarının sustuğu bir zamanda da Fâtıma

aleyhisselâm adaletsizlik karşısında susmuyor. Geceler

sahabelerin evlerini dolaşıyor, en önemli adamlarla karşı

karşıya durup gerçeği açıklar.

Fâtıma aleyhisselâm dünyadan göçüyor ve insanlık

tarihinde yeni bir ömür kazanıyor. Fâtıma aleyhisselâm

Page 161: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 161

Hakikatseverlik, adalet, fedakarlık sembolü olmaya

devam etmektedir.

O, bugünkü Müslüman kadına nasıl anne olmayı,

Hüseyin ve Zeynep gibi çocukları nasıl terbiye etmeyi

öğretir. O, sadık eşi, halk adamı gibi güncel kadın

örneğidir.

Fâtıma aleyhisselâm dünyadan göçüşü ile de ders verir.

"Ali, beni gizli defnet, etrafımda devre vurup matem

tutup, kendi hakimiyetlerine dini elbise giyindirmesinler

...".

O ölümünde bile mücadele eden kadın!

Page 162: Fatima fatımadir 2
Page 163: Fatima fatımadir 2

KADIN SEMİNERİ

BİRİNCİ ÇIKIŞ

Ben böyle bir sonuca vardım ki, modern İslam

toplumunda aile bir yandan batıya, diğer yandan cahiliye

meyillenmiştir. Yeni biz sosyal birey olarak batıya doğru

gidiyor, aynı zamanda cahiliyyeti yaşatıyoruz. Cenâb-ı

Hakkın buyurduğu gibi, nerede cahiliyet varsa, bizi

cezbediyor. Kısacası, İslam'dan uzak düşmüş şahıs

cahiliye, sınırsız özgürlüğe meyilli olur. Böyle bir sosyal

tip cahil an’aneler şovundan batıya yönelir. Örneğin,

kendini Avrupa kültürünün taşıyıcısı olarak kabul eden

bizim kadın, kölelik döneminden kalmış "başlık/türban"

dan vazgeçmiyor.

Kaydedildi ki, başlığa ilişki kadının eğitim düzeyine

bağlıdır. Evet, ilim ve cahiliyet aykırı mefhumlardır. Nasıl

oluyor ki, eğitim seviyesi hemen hemen başlığa

münasebeti değişmiyor? Aksine, eğitim arttıkça

başlık/türban takma da artıyor!

Bizim talim-terbiyemiz eski dönemde İslami temel

üzerine kurulmuştur. Bugün de yeterince dini talim-

terbiye merkezleri faaliyet göstermektedir. Bu

merkezlerde eğitim özgürdür. Yeni, hatta ücra bir köyde

tarımı yapamayan, eli her yerden üzülmüş kişi, hiçbir

zorluk çekmeden, bu merkezlere içerebilir. Eğitim

Page 164: Fatima fatımadir 2

164 Ali Şeriati

alanların ise asgari ihtiyaçları karşılanmaktadır. Bu

mesele tabakalaşmaya yol açıyor. Büyük İslam alimlerinin

çoğunluğu, hemen hemen% 90 toplumun yoksul

tabakasının temsilcileridir.

Ama modern üniversite eğitimi almak için yeterli maliyet

gerekir ve fakir tabaka bu maliyetin üstesinden

gelemiyor. Toplumdaki tabakalaşma/sınıflaşma bilime

de sirayet ediyor. İran ve Avrupa'da doktora derecesi

almış birçok âlim, zengin tabakadan çıkmış adamlardır.

Diğer bir deyişle, modern ilim alanlarını burjuvazinin

temsilcileri temsil ediyor. Çok özür diliyorum, demek,

başlık bilimsel seviye arttıkça artmıyor. Başlığı/türbanı

artıran, eğitim düzeyinin sosyal tabaka derecesine

bağımlılığıdır.

İKİNCİ ÇIKIŞ

Önemli konulardan biri aile

Evvela, kocanın karısı önünde hangi sorumlulukları var?

1. Ailenin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak bütçenin te’mini.

Yeni ailenin geçim masrafları erkeğin

sorumluluğundadır.. Erkek, kadının şer’i ve meşru

ihtiyaçlarını ödemelidir. Bu ihtiyaçlar sırasında kadının

giyimi, yemeği, meskeni de öngörülüyor. Bu konularda

ne kadar basit ahlaki ve insani meseleler olsa da, aile

saadeti için ta’yin edicidir. Bir yazar diyor: "Saadet birkaç

basit kelime üzerine kurulmuştur".

Page 165: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 165

Unutmamalıyız ki, klasik an’anelerdeki kadın-erkek

ilişkileri, uygun konuda İslam'ın bakışlarından köklü

biçimde farklıdır.

2. Kadına saygı kişinin temel görevlerindendir.

3. Güzeşt. [Geçiş]

Erkek kadının yol verdiği kusurları sabırla yaklaşmalı, iyi

özelliklerine rağmen, onu affetmeyi bilmelidir.

4. Kişi sadece evden çıkarken süslenmemelidir. O, ailede

eşi için kendi temizliğine, ahlakına dikkat etmelidir.

5. Kadının cinsel ihtiyaçlarını karşılamak erkeğin

görevidir. Hatta ibadetler sırasında aşırı gitmişler, kadına

dikkatsizlik göstermek olmaz.

6. Hayat eşinde başkalarının yaptığı sır ve sakıncası

ondan gizlemek.

7. Başkalarıyla görüş için kadına izin verip, onu özgür

bırakmak. Kadın akrabalarına yardım etmek istediği

zaman ona izin vermek. Kadını aile içinde sınırlamamak.

8. Kadının derdine ortak olmak.

9. Kadının kişisel mülkiyet hakkına saygı göstermek.

Sadece İslam dininde kadının bu hakkı saklıdır. Tüm

ihtiyaçları er tarafından ödenen kadın kendi mülkünün

sahibidir ve bu mülkün kullanımında özgürdür.

Kadının kocasıyla karşısında görevleri vardır:

Page 166: Fatima fatımadir 2

166 Ali Şeriati

1. Ailenin esas eziyetini çeken, ailenin dayanağı olan

erkeği karşısında temkinli, tahammüllü olmalıdır.

2. Evde herhangi yabancı kişiyi kabul ederken erden izin

almalıdır.

3. Kocasına hoş davranmalıdır.

4. Kişinin zorluklarında ona yardımcı olup, fakirliğe

katlanmalıdır. Kocası, ailenin ihtiyaçlarını karşılamak için

kabul edilemez yollara vaat etmemelidir.

Karşılıklı hakları yerine getirmeli. Şimdi önemli bir

noktaya değinmek istiyorum. Batı'da kadın özgürlüğü

hakkında konuşurken onu aileden ayırıp, birey gibi

görürler. Bireycilik sosyal varlık için öldürücüdür. Batı

toplumunda en yıkıcı sonuçlar kişisel yaklaşımdan

doğurdu. Batı'da bugün aile konusunda sıkı konuşmak

anlamsız görünüyor. İslam aileyi, batı ise insanı temel

alır. Batı aile deyince bir çatı altında yaşayan iki ayrı

insanı bekliyorsa, İslam karı koca bir tam gibi görünür.

Bu nedenle İslam'da kadın için ayrıca hukuk görülmez,

çünkü o, ailenin yarısıdır. Kocanın karısı, eşi ise kocası

önünde hakları ve görevleri vardır.

ÜÇÜNCÜ ÇIKIŞ

"Cezayir özgürlük örgütü" 1954-1961 yıllarında

Fransa'ya karşı özgürlük savaşı yaptığı zamanlarda

"Cezayir belgelerde" adlı 2 ciltlik kitap yayınlıyor. Bu

kitaplarda ilanlar toplanır. Aynı ilanlardan biri dikkati

Page 167: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 167

çekmektedir: "Çok eşlilik!". Malumdur ki, bu konu

özellikle son dönemlerde aydınları ve bir çok başkalarını

rahatsız ediyor. Bu insanlar İslam'ın ruhunu anlamak için

araştırma yapmak gücünde değiller. Onlar sadece bazı

şehvetperest Müslümanların hayatını baz alarak İslam'a

saldırıyorlar. Ama gerçek tam başkadır!

Biz bir çok eşli bu işin sebebini sorduk. Şöyle cevap

verdi: "İmkan varsa, ne kadar istersen, kadın alabilirsin".

Bunu İslam değil, bir düşkün müslüman diyor. Peki,

İslam hükmünü nasıl esaslandırılır.

"Sosyal zorunluluk" adlı bir gerçeklik var. Bazen tarihte

çok ağır dönemler olur. Dul, yetimler açlıktan toplu

şekilde kırılır. Kimse inkar etmez ki, bu çok acı bir

gerçektir. Peki, bu sorun nasıl çözülmelidir? Eğer bir dul

kadından söz gitseydi, çıkış yolu bulunurdu. Eğer

herhangi bir nedenle (örneğin, savaş) toplumda kadın-

erkek oranı bozulmuşsa, bir erkeğe on kadın düşüyorsa,

çıkış yolu nedir? Bu kadınları açlık, ölüm, ya da ... ya da

fuhuş bekliyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'yı hatırlayalım. Bu

savaşta sekiz milyon insan kırılmıştır. Ölenlerin

çoğunluğu erkekler idi. Alman kadınları aile

hukukundaki sınırlamalarına son verilmesi için gösteriler

yaptılar. Onlar tek-eşliğe karşı çıktılar.

İslam’da geçici evlilik (Mut’a) da öngörülüyor. Bugün

olsun, yasadışı şekilde birkaç kadınla yaşayan, cinsel

özgürlük talep eden aydın geçinenler geçici nikah

Page 168: Fatima fatımadir 2

168 Ali Şeriati

hükmüne dayanarak, İslam'ın adresine çirkin sözler

söylüyor. Ama kaydettik ki, her bir İslam hükmünün ruhu

var ve bu ruhu anlamak için araştırmalara ihtiyaç var.

Özellikle günümüzde dünyanın birçok noktalarında

gençler cinsel kriz sorununa yüzleşmişler. Yasadışı

nikahlar baş alıp gidiyor. Bu nikahlar, daha doğrusu,

cinsel yakınlıklar babasız çocuklar doğuyor. Geçici evlilik

tarafların karşısına görevler koyar, ahlaksızlığı

önleyebilir. Zannediyorum uygun meseleye yeni

münasebetle yaklaşım zorunludur. İster çokeşlilik, ister

geçici nikâh hükümlerinin felsefesi aydınlatılmalıdır,

bilimsel analizler yapılmalıdır.

Ben genç neslin öğretmeniyim ve bu mecliste gençler

katılırlar. Onların sorunu eşlilik değil. Hele ki, talak

meselesi de onlar için güncel değil. Bana düzenli olarak

mektuplar geliyor. Çoklarının duyduğu bir hikaye var:

Bekarlıktan muzdarip sinirli bir delikanlı vardır. Bu genç

birine dünür gidiyor. Kızın babası "Görüşüp, cevap

veririz" diyor. Oğlan öğleden sonra yeniden gelip

soruyor. Kızın babası sinirli halde çıkıp, "Sen sabah vakti

gelmiştin, bize süre ver iyi düşünelim, bir kıyas yapalım"

diyor. Oğlan akşam vakti üçüncü kez geliyor ve kızın

babası kapıda görmüş gibi söze başlar: "Efendim, bil ki,

bu gece de derdime çare olmadı" deyip, uzaklaşıyor.

Genç neslin isteği şudur ki, burada sözkonusu fikri, ilmi,

dini meseleler sonunda bir ameli sonuca ulaşsın ve

büyük bir sosyal sorun ortadan kalksın. Eğer sorunlar

sözde kalıp, ameli şekilde çözüm olunmayacaksa,

Page 169: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 169

demek, zahmetlerimiz hederdir. Gençlik bizden cevap

bekliyor. Onlar dinlerine sadık, imanlı insanlardır ve

sorunun doğru çözüm yolunu beklemektedirler. Onların

eski izdivaç an’aneleri, ne de modernizmin verdiği

cinsiyet özgürlüğü memnun değiller. Onlara evlenme

imkanı, eşi seçimi için ortam gereklidir. Memleketin

değerli gençleri için bu olanaklar çok sınırlıdır. Biz bu

nesil karşısında mes’uliyet taşıyoruz!

HİCAB-ÖRTÜ

Tüm anne annelerin ortak bir özelliği vardır. Onlar dini

öyle savunur ki, sanki borazanı tersine üfürürler. Onlar

genç nesle sanki huzur fayda verirler. Sanki doktor

dudağı yaralı hastaya "Yaralanma", "Yaranın filan

zararları var!" Diyor. Bu sözlerin faydası var mı ?!

Elbette, öncelikle hastalığı yaratan nedenler

belirlenmelidir. Genç neslin uğradığı manevi krizin

kökleri bulunmalıdır.

Çocuğa derken ki, "Dur, namaza gidelim!", O, hemen

kalkıp yola çıkar. Hatta ziyaretten dönerken "bir de ne

zaman gideceğiz?" Soruyor. İlk önceleri çocuklar

namaza, oruca da böyle hevesli olur. Ama zamanla

tembelleşir, çıkarlar değişiyor. Ebeveyn öncelikle ılımlı,

daha sonra kızgın halde onu ibadetlere zorlamaya çalışır.

"Namaz kılmalısın, çarşaf giymelisin" - diye güç gösterir.

Ben her zaman genç nesille iletişimde olmuş bir kişi gibi,

Page 170: Fatima fatımadir 2

170 Ali Şeriati

tecrübeye dayanarak söylüyorum ki, genci kendi dinine

kayıtsız hale düşüren nedenler aranmıyor, alınan

önlemler geçici başarılarla neticelenmektedir. İnanın ki,

anne ısrarları karşısında mecbur kalıp namaza duran

genç Allah'la konuşmuyor, ana-babaya lanet yağdırıyor!

Bir defa Medine'de bir şahısla sohbet ediyordum.

Arabistan, İslam dini hakkında konuşuyorduk.

Sohbetimiz o kadar tatlı hal almıştı ki, katılanlara de fikir

vermiyordu. Görünüşte çok inanmış görünüyordular.

Birden ezan duyuldu. Dedim ki, dur namaza gidelim.

Durup bana katıldı. Camiye gittik. Gördüm abdest

almadan namaza durdu ... Abdestsiz!

Birkaç yıl önce yaşadığım sokağın komşusu biri vardı.

Evden çok ciddi İslami kıyafetle çıkıyordu. Benim

penceremden görünen bir alanda yıldırım sür’ati ile

elbisesini değişti, modern bir tipe çevrildi. Buna diyorlar

- "Kimliğin izdivacı" veya "İki şahsiyetlilik"!

Eğer anne-baba bebeklikten düzgün talim-terbiye

yolunu bulamazsa, bu çocuklar bir arada ebeveynlerle

karşılıklı durup ağzına geleni söyleyebilir, hakaret eder.

Böyle bir durumda anne-baba ne yapabilir? Hiçbir şey!

Gücün yetmeyince, polise git! Bununla mesele çözüm

bulur mu?

Peki, çözüm nedir?

İslam peygamberi salla’llâhu aleyhi ve sellem İslam'ı,

dini hükümleri, dini inançları kendi 23 yıllık

peygamberliğinin birinci yılında değil, yavaş yavaş

Page 171: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 171

açıkladı. Öncelikle tevhid, Allah'ın birliği beyan olundu.

Tam üç yıl "La ilahe illallah" ("Allah'tan başka mabud

yok") sözlerine bir şey eklemek olunmadı. Namaz, oruç,

hac, zekat, uygulamalar hakkında henüz hiçbir şey

yoktu. Demek, bu üç yıl boyunca İslam'a inananlardan

hayatını kaybeden olmuşsa, onlar namaz ve oruçtan

habersiz olmuşlardı.

Her şeyden önce yeni fikir ve bakış açısı değişmeli idi. Bu

fikir beyinlerde kök soktuktan sonra bir sonraki adımı

atmak olurdu. Hatta takip edenlerin kendileri yeni görev,

mesu’liyet talep ediyorlardı. Artık namaz hükmü ilan

edebilirdi. Farz olundu. Ama birkaç rek’at? Eskiden iki

rek’at namaz farz kılınmıştır. Herkeste inanç

sağlamlaştıkça, rek’atlerin sayısı arttı.

Hicrete birkaç ay önce, cihad hükmü açıklandı. Hangi

şekilde? Dikkat edin, kafirleri öldürmek şeklinde değil,

sadece bildirildi ki, zulüm gören kişi kendini savunabilir!

Sadece hicretin ikinci yılında, yeni Peygamberin

risaletinin 15. yılın da asıl cihad hükmü verildi. Artık

Müslümanlarda öyle bir iman gerçekleşti ki, onlar din

yolunda canlarından geçmeye hazır oldular. Daha sonra

zekat hükmü açıklandı. Demek, Müslümanlar

mallarından da geçmeye hazır idiler.

Evet, hicretin 7., 8. yılında hicab meselesi açıklanıyor.

Yeni 20 yıl olgunlalaşmadan sonra! Şarap meselesi ise üç

aşamada beyan edilir. Evet, peygamber halkı sıkıntıya

sokmadan, tedricen şarap gibi fesadın kökünü kesti.

Page 172: Fatima fatımadir 2

172 Ali Şeriati

Bugün müzikten hiçbir şekilde başı çıkmayanlar "Müzik

haramdır, zengin gibi yaşamak haramdır!" Diyorlar. Bu

İslam'ın, Peygamber metodu değildir. Öncelikle, bu

sözleri te’kidle kumanda edenlerin müzik hakkında

anlayışı yoktur. Müziğin binbir çeşidi var. Bin bir tesire

sahip müzikler var. Hem diyen, hem duyan kişi müziğin

türlerinden habersizse bu konuşmanın ne faydası var?

İslam'ın tebliğ metodu mantıksal ve tedrici. Evet,

Müslümanlarda öyle bir hazırlık oluyor ki, Allah Teala

emredip: "Şarabı, kumarı ... terk edin". Bu komutun

sonucu ne oldu? Medine'nin bütün sokaklarında insanlar

şarap küplerini kırdılar! Polis, ordu yoktu! Ancak Allah'ın

emriyle yaptılar!

Ya biz tebliğ ediyoruz? Derinlemesine düşünmeden,

niyesini/nedenini/sebebini bilmeden "Haram, kafir" diye

bağırıyoruz. Bu metotla sadece gerilemek olur, nasıl ki,

geriledik! Bizim mantıksız tebliğimize öfkeyle cevap

verilir, hatta "El çek, evet, ben kafirim!" Diyenler bulunur.

Demek, gerçeği yetiremeyen kimse yerinde oturmalı,

durumu gerginleştirmemelidir!

Ben kendi öğretmenlik tecrübemde sürekli bu konuya

dikkatli olmaya çalıştım. Bir defa bile "Hicabı örtün,

namaz kılın!" Diye hiç emir vermedim. Çünkü pratikte

böyle yöntemlerin semeresizliğine emin oldum.

Bir zamanlar tebliğ merkezi olan bir Hüseyniyyede

çalıştığımız zaman hicab riayet etmeyen bazı hanımlarla

yapılan konuşmalar çok şeyleri aydınlattırdı. Malum oldu

Page 173: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 173

ki, insana başörtüyü zorla bürümek mümkün olduğu

durumlarda da onlar içten içe "hicabsız" kalıyorlar.

Hicabın mefhumu aydınlatılmalıdır. Kadın anlamalıdır ki,

hicabda onun cismi ve ruhu için eşsiz faydalar vardır.

Eğer bu kavramları açıklayabilir bilsek, "-Hicab örtü"

demek lazım değil. Kadını başkalarıyla değil, kendi

düşüncesi hicablıyı davet etmelidir. Çünkü modernizme

vurgun kıza Zeyneb (aleyhisselâm) ı ideal göstermenin

faydası nedir?

Artık onun için televizyonda gördüğü mankenler,

aktrisler puta dönüştürülmüştür. Bu putu yıkmadan

kadının dikkatini dini değerlere yöneltmek imkansızdır.

O, artık kurbandır!

Putu nasıl kıracağız? Kadın için karşılaştırma imkanı

oluşturulmalıdır. Onun tasavvurunda gerçek Fâtıma

aleyhisselâm çehresi canlandırılarsa, putlar onun için

cılız ve çirkin görünür.

Bu sorun sadece İslam'ın değil. Hala 3000 sene önce

renkli giyimli güzel Çin kızı bütün doğuyu

te’sirlendiriyordu. Dünya kadınları bu kıza hayranlık

ediyordu. Hafız Şirazi 700 yıl önce yazar:

Çin putu öldürdü kalpleri tamam,

Ya rab, koru dini, kalpleri ondan.

Page 174: Fatima fatımadir 2

174 Ali Şeriati

Demek, Şirazlı biri de, Çin kadınının güzelliğine secde

ediyormuş. Demek, Çin kızı tüm dünyayı fethetmekte

edipmiş. Bizde 4800 yılı aşkın tarihi olan bir Çin kitabı

var. Bu kitapta güzel vücut yapısına sahip olabilmek için

kadına beslenme kuralları öğretilir. Kadına heves,

işvekârlık öğreten dört bin yıllık yaşlı kitaplar var.

Demek, "kadının özüyle oyunu» taze mesele değil ve bu

oyunun ideolojik temelleri var. Mayo ile halkın karşısına

çıkıp, zerrece haya etmeyen 17 yaşındaki kız

burjuvazinin çıkarlarına hizmet eden ideolojik

gelincikten başka bir şey değildir! Ama o kendini

başkalarından üstün düşünüyor!

Peki gerçek nerede?

3 bin yıl önce insanlığı kendi güzelliği ile şaşırtan Çin

kızı bugün hangi durumda?

O, bugün sahneye öyle bir kıyafetle çıkıyor ki, Avrupalı

mankenler tahkir oluyor!

"Bugün Çin kültürü, ekonomik açısından Fransa'dan çok

geri kalıyor" denir. Bu ideolojik bir noksanlaştırma

mıdır?, yoksa gerçek midir? Çin kızının iffetli, Fransız

kızının yarı-çıplak giyimi ülkenin gelişmişlik düzeyi ile

mi ilgilidir, yoksa ideolojiyle?

Giyim anlayışın tezahürüdür! Kadının giysisi onun

kimliğini, düşüncelerini, ilgilerini gösteriyor. Bugün iffetli

kadın hicabına, giyimine dikkat verip ve çıplak gelinciğe

gururla diyor: "Benim elbiselerim benim düşünce

tarzımdır, senin görkemin, sermayen, paranın kirli

Page 175: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 175

yüzüdür. Ben kendimi senden çok üstün biliyorum! ".

Bizde durum nedir?

İran'da 15 yıl önce üniversitede okuyan kızın hicabı neyi

ifade ediyordu? Onun hakkında ne görüşü vardı? Bu kız

ya hurafeci ailenin çocuğu gibi olur, ya da hicabı ile

fakirliğini gizlemiş gibi kabul edilirdi.

O dönem geçti. İslam hakimiyet olarak kadınları dini

değerlerin korunmasına davet etti. Hicabsızlığın reva

bilindiği dönemde bana evlatlarının açık saçıklığından

şikayet eden ebeveynler, görün, şimdi ne diyorlar:

"Çocuklarımız Modernizmle mücadelede aşırı gitmişler,

dini değerlerde sertlik gösteriyorlar". Bu insanlar

değişmedi! Değişen değerlerdir. Bir zaman an’anecilik

simgesi olan hicabı, şimdi insani düşünceleri ifade

ediyor.

Tecrübe gösteriyor ki, örneğin, toplumun nispeten

eğitimsiz tabakası için İslami giyim düşünce tarzını ifade

etmiyor. Onların hicap yaklaşımı gelenek an’ane

karakterlidir. Aslında, sadece dini değerlerin özünü

anlayanlar için hicabı itikadla bağlı elbisedir.

Bugün giyim tarzını seçen kız neye göre tercih yapıyor?

İki faktör göze çarpmaktadır: ya annenin giyimi, ortam

esas alınır, ya da düşünce tarzı. Birinci faktör itibarsız ve

geçicidir. Taklitçilik bir zaman sonra yok olacaktır! Bu

insanlar değişen ortamla, değişirler.

Ama ikinci faktörü esas alanlar hicaba kendi itikadlarının

Page 176: Fatima fatımadir 2

176 Ali Şeriati

sembolü gibi bakıyorlar. Onlar düşünüyorlar ki, dünyanın

tüm halklarının, bütün ümmetlerin giysisi var ve bizim

de giyimimiz bu şekilde olmalıdır.

Dikkat edin, hicablı kadın biraz eğitim aldıktan sonra,

birkaç ülkeye sefere çıktıktan sonra hicapsız ortamların

tesiri altında, ya da kendini aydınlanmış saydığı için

başını atıyor.

Ama bir bilgili tabaka da mevcuttur ki, hicabla döner. Bu

nesil sanki kendi hicabı ile Avrupa modernizmine mesaj

gönderir: "50 yıl bizi kandırdın, yeter! Ben kendi

libasımla sana "hayır" deyip, planlarına "Fatiha"

okuyorum ". Bu düşünce ile hicabını hıfz edip/koruyanlar

diğer hicablılardan ayrı tutmak gerekir! Hicabını

düşünceli şekilde seçen herkes, artık ciddi bir okulun

temsilcisidir. Bu hicabı çok değerli ve muhteremdir.

Böyle kadınlar asla kendi hicabından utanmıyor, aksine,

en bayağı ortamlarda da kendisini üstün biliyor.

Bir kişi benden hicab aleyhine söz koparıp, gürültü

çıkarmak amacıyla soru sordu. Cevabını uzatmayıp

dedim: " Söylediğin Hicabın hükmü ise, Vallahi, ben ne

fakihim ne de bezzaz (parçasatan). Ben sosyoloğum ».

Dedi: «İşte ben de sosyoloji nazarınca soruyorum."

Dedim: «sosyoloğun işinde parça elbise değil, bütün

insanlar vardır."

Dedi: «İşte onu diyorum."

Sonunda, beni konuşturdu. Dedim ki,

İran toplumunu üç bölüme ayrılabilir. Onların çoğu avam

Page 177: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 177

adamlardır ve hicabları da var. Onların hicabları gerilik,

gericilikle bağlıdır. Onlar derin dini düşünceden yoksun,

eski örf an’aneye bağlı insanlardır.

İkinci grup ise azınlıkta etse de, tahsillidir, dünyadan

haberi vardır. Onlar yurtdışında okumuşlar, çeşitli sosyal

aktivite gibi hicabsızdırlar.

Üçüncü grup bambaşkadır. Onlar yeni neslin

temsilcileridir. Onlar asıl aydınlardır ve aydınlığı sadece

eğitimle ilgili değil. Bu insanlar modern kültürden

yukarıda durup, her işin mahiyetine kadar varırlar.

Bunlar, insanlık mes’uliyetini idrak eden imanlı

insanlardır. Bu bilgiler eğitimden, diplomadan çok uzağa

dayanır. Onlar için ilim ve bilginin maddi ihtiyaçların

te’mini için değil, kendi kimliklerini anlamak içindir.

Onlar her şeyi, hem de hicabını kendileri, kendi

düşünceleriyle seçenlerdir.

Ben, bir kız babası olarak, kızımı hicabına davet ederken

işin mahiyetini açıklamalıyım. Kız hicabını öyle yöntemle

kabul etmelidir ki, 55 yıl doğuya ahlaksızlık ihraç etmiş

batı emperyalizminin da’vetlerine "yok, ben kendi

kişiliğimi, medeniyetime, ideologiyama, değerlerime

bağlıyım" deyip, kendisini her tipten üstün bilsin.

Hindistan'ın eski başkanı İndira Gandi kendi üç bin yıllık

"sari" si (hicabını) ile dünya liderlerinin görüşüne çıktı ve

hakaret duymadı. Bu hanım BM'nin 500 temsilcisinin

bulunduğu salona girdiğinde herkes ayağa kalkıp

alkışlıyordu. Ona göre yok ki, hanım Gandhi bizim

Page 178: Fatima fatımadir 2

178 Ali Şeriati

an’anelerimiz gibi mi bağlıyordu? Yok! Zira bu hanım

sarisi ile batıya "siz bizi değiştirmek istediniz, biz

değişmedik" diyor. Evet, biri batının oyuncağı olarak

hicabsızlığı, diğeri ise kendi kimliğinin bekçisi olarak

hicabını gurur bilir.

Eğer çocuğunuza "hicabı ört" demeyin, onun düşünce

tarzını öyle değiştirin ki, kendisi hicabını bağlasın. Eğer

evladınızla ilahi hakikatler arasında sevgi köprüsü

oluşturmak, o, kendisi namaza duracak!

Soru: İran kadınının an’anevi giysisi nedir?

Cevap: Bunu kültür işçilerinden sorun. Onların bu soruyu

cevaplayacak müzeleri de var.

Soru: İran kadınının an’anevi giyimi Arap kadınının

an’anevi giyiminden farkları var mıdır?

Cevap: Eğer "an’anevi, milli giyim" diyorsunuz. Biz böyle

bir giysinin savunmalarının kalkmamıştık. Biz çağ,

eskimiş modaların tebliğcisi değiliz. Biz kendi halkımızı

batı modernizminin esaretinden kurtarıp özüne, kendi

kimliğine döndürmek istiyoruz. Biz İslam ümmetini bir

arada yükseleceği zirvelere sesliyoruz. Bu yükselişte

gericiliğe, an’aneye yer yok!

Düşünüz, Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

döneminde hicabı nasıl ortaya çıktı?

Değil miydi ki, ey kadınlar, kendinizi namehremden

koruyun. Kadına anlatıldı ki, onun kendi kişiliği var,

onun inancı, ideolojik yolu var, o, birilerinin oyuncağı

Page 179: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 179

değil, o, yoldan geçenlerin gözünün yemi değil!

Tarihe bir bakın: Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem

sırasında bir Müslüman kadın Yahudilere mahsus

dükkandan cevahir almaya gidiyor. Yahudiler bu kadına

taciz amacıyla onun çarşafını sıyırıyorlar. Kadın durduğu

yerden üstünden çarşafı düşüyor. Kimliğine

dokunulduğunu gören kadın,

"Ey Müslüman kardeşler!" - Diye seslendi çekiyor. Yoldan

geçen Müslüman işe karışır. Bu ihtilaf genişleyip,

Müslüman-Yahudi çatışmasına yol açıyor.

Evet, hicabın mahiyetini anlayan kadın savaşa kalkıyor.

Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin ashabından olan

Ebu Said Hatbi diyor:

"Allah Medine kadınlarını mutlu etsin! Hicab talimatı

geldiğinde hepsi çekinmeden, kırlangıç gibi Medine

sokaklarına çıktılar ".

Soru: Hz Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin

talimatları belli döneme aittir, yoksa dönem şart

değildir?

Örneğin, o zaman namaz Arapça kılınırsa, bugünkü Fars

kendi dilinde namaz kılabilir mi?

Cevap: Biz görüyoruz ki, toplum ve onun ihtiyaçları

değişiyor. Ama bunu dine ait mi? Öncelikle bilinmesi

gerekir ki, din nedir. Din üç yönden oluşmaktadır:

-Evvela, Dünya görüşümüz belli olmalıdır. Dünyaya,

insana, dünyada insana bakışımız muayyenleşmelidir. Ne

Page 180: Fatima fatımadir 2

180 Ali Şeriati

için yaşadığımızı, yaşam amacımızı bilmeliyiz. Her bir

ideolojinin kendi bakış açısı, kendi bakışı var. Tabii ki,

bizim de kendi bakışımız olmalıdır. Bu bakış dinin

değişmez, sabit unsurudur, ama gelişebilir. Örneğin,

doğa değişilmezdir. Ama bizim doğa hakkında

bildiklerimiz inkişaftadır. [gelişme] Bu zamana kadar

hangi doğa kanunu değişti? Ama doğa bilimleri sürekli

gelişmektedir. Evet, tevhid, yeni Allah'ın birliği sabittir.

Ama bizim bu alandaki bildiklerimiz artmaktadır. Bu

günkü filozof tevhidi, Kur’anı on asır önceki filozofdan

daha iyi anlamalıdır. Demek, dinin ilk unsuru sabittir.

-İkincisi, Ahlaki değerlerdir. İslam'ın sunduğu ahlak

kuralları sabittir. Kahramanlık, erdem, cesaret, insani

değerler uğruna mücadele, cihad gibi değerler

yıpranabiliyor mi ?!

İnsan kamilleştikçe bu değerler de kamilleşir.

Kur'an-ı Kerim'in "Maun" suresinde buyurulur: "Dini

yalanlayan gördün mü? .. O öyle kişidir ki, yetimi itip

kovalar ve yoksulu doyurmaya teşvik etmeyen."

Kendiniz düşünün, bu ayetler şu anda günceldir, yoksa

yok ?!

Dünyanın her üç kişiden ikisi açlık, yoksulluk

girdabındadır. Aslında açlık fakirlikten bambaşkadır.

Örneğin, köy halkı fakir olabilir, ama açlık çekmez.

Köyde en küçük çiftlik olan aç kalmıyor. Şimdi ise uzay

asrıdır! Ama hakiki açlık çekenler dünyanın en zengin

kentlerinin sokaklarını dolaşmaktadır. Köyler, ne kadar

Page 181: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 181

ki, modernleşmemişti açlık da bilmezdi. Modern köylü

yumurtayı yemiyor, satıyor. Diş macunu, kolonya alır.

İneğin sütünü, tahılını satıyor - televizyon alıyor. Demek,

yenilebilir olduğunu satıyor!

Evet, insani değerler sabittir.

-Gerçek Dinin ameli hükümlerine. Her bir hüküm insanın

terbiyesinde, evriminde, Allah'a yaklaşmasında özel role

sahiptir ve değişmez.

Soru: Allah ile iletişim sadece dini hükümlerde belirtildiği

gibi mümkündür, yoksa her kişi kendi istediği gibi

iletişim kurabilir?

Cevap: burada iki noktayı belirtmek gerekir. Her insan

istediği zaman Allah'a başvurup Onunla gizli-niyaz

edebilir. Yeni Allah'la iletişim özgürdür.

Ama insanın özünü terbiyesi, kamilleşmesi için

sistematik bir yaklaşım daha faydalıdır. Tecrübe

göstermektedir ki, sadece ibadetlerde, hatta yaşamın

tüm alanlarında sistemli, programlı çalışmalar, serbest

çalışmalardan faydalı olur.

Bir misal:

Dini görevlerden biri cihaddır. Diyelim ki, vatan

topraklarına tecavüz edildi ve biz onu savunmak gerekir.

Sizce, düşmanla ordu vuruşsun, yoksa herkes ayrı ve

kendi istediği zaman mı?!

Page 182: Fatima fatımadir 2

182 Ali Şeriati

Demek, sistemli faaliyet daha etkilidir ve bu prensip

ibadet alanına de geçerlidir!

**

Page 183: Fatima fatımadir 2

Hz. Ali kerrema’llâhu vechehû ve radıya'llâhu anhın HZ. FÂTIMA aleyhisselâma AŞKI

“Ey kutlu isimle şöhret bulan seçkin Peygamberin kızı

Fâtıma, zâtında nice kerametler zuhur eden yüksek

şöhret sahibi kılınan bir peygamberin kızısın.”

“Ey Fâtıma’m, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin

yardımıyla nimetlere kavuştum. Kâfirlerle mücâdele

ederek kulların rabbi olan Allah’ın rızasını elde ettim.”

“Allah’ın rızasını kazanmaktan başka hiçbir şey

istemiyorum. Cennette onun hoşnutluğunu

arzuluyorum.”

“Fâtıma’m, kerem sahibi ve insanların efendisi olan

Peygamberin kızıdır. Haram-zâde değildir. Kötülükle

ilgisi yoktur.”

“Ey Fâtıma, Hak Teâlâ o güzel gerdanı öylesine süslü

kıldı ki bu kapıya gelenlerin hepsi, Peygamberin

esiridirler.”

“Benim öyle bir sevgilim vardı ki, yeryüzünde ona eş

başka bir sevgili ve kalbimde onun sevgisinden başka bir

şey yoktur.”

“Öyle bir sevgili idi ki gözlerimden ve cismimden uzak

kalmasına rağmen hayâli hiç bir zaman kalbimden

çıkmazdı.”

Page 184: Fatima fatımadir 2

184 Ali Şeriati

“Gözü doğuştan sürmeli bir güzele âşık oldum. Çünkü o,

gözlerine minnetle sürülen bir sürmeyi sürmemiştir.”

“Sevgi ve ülfet dalında bir çift güvercin gibi yaşıyorduk.

Sohbet ederek birbirimizden yararlanıyor, mutluluk

içinde vakit geçiriyorduk.”

“Evimiz, her türlü misafirin konakladığı bir yerdir. Bizim

yiyeceklerimiz, onu yemek isteyenlere helaldir.”

“Evimizde ne varsa onu misafirlere ikram ederiz. Sirke ve

ekmekten başka bir şeyimiz bulunmasa da onları

evimize gelenlere veririz.”

“Ey şeref ve inanmışlık örneği Fâtıma! Ey bütün insanların

hayırlısı olan Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin

kızı.”

“Herkes yaptığı iyiliğin karşılığını görür. Hayır, işleyen

kimseler mükâfata nâil olurlar.”

“İyilik yapanların yeri yüksek cennetlerdir. Allah oraları

cimri olan kimselere haram kılmıştır.”

“Cimriler için son derece kötü yerler hazırlanmıştır. Ateş

onları cehenneme çeker.”

(Hatırlasana) “Boğazın kapalı olduğu halde (oruçlu)

kapıya gelip bizlere açlıktan şikâyetle, Allah için bir şey

verin, diye bir esir el uzattı.”

“Kapıya gelen ve şiddetli fakirlik etkisiyle muztarip olup

âh eden ve inleyen fakiri görüyor musun?”

“Meskenet ve fakirliğin etkisiyle boyun eğerek Allah

Page 185: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 185

rızası için bir şey verin diye yalvarmaktadır.”

“Allah Teâlâ bize bu yetimi gönderdi. Ona rahm eden

bize rahmetmiştir. Ona olan ikrâm bizedir.” [Bu beyit, ed-

Dehr Sûresinde geçen “Yemeğe olan sevgilerine ve iştahlarına rağmen

yoksulu, yetimi, esiri doyururlar idi.”(âyet, 8)’e işarettir. Bununla ilgili

açıklama daha önce geçmiştir]

“İzzet ve ikramda bulunan kimsenin gideceği yer

Cennetü’n-Nâimdir. Allah, cenneti kötü olanlara haram

etmiştir.”

“Eğer misafir kerem sahibi bir kimse ise önüne

koyduklarımıza razı olup yer. Eğer kötü bir insan ise, ona

verdiklerimizi beğenmez.”

“Dünyada muhtaç kimselere yardım eden, yoksulları

doyuranlar, yarın kıyamet gününde ecir ve sevaplarını

Allah yanında hazır vaziyette bulurlar.”

“Ziraatçı yakında ektiğini biçecektir. Minnet etmeden o

esiri açlıktan kurtar. Dünyada az bir hayırla islediğin

sevapların mükâfatını öbür dünyada fazlasıyla

göreceksin.”

“İki dostun birleşmesinden sonra mutlaka ayrılık olur.

Ayrılıkla son bulmayan çok az kavuşma vardır.”

“Hazret-i Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemden sonra

Fâtimetü-z-Zehrâ da aynı yolu tutup gitti. Hiçbir dostluk

ve arkadaşlık sonsuz değildir.”

“İki şeyin ayrılığı benim ciğerlerimi yaktı ve gözlerimden

damlayan yaşlar, kan gibi akıp durdu.”

Page 186: Fatima fatımadir 2

186 Ali Şeriati

“Zaman, aramıza girerek bizi birbirimizden ayırdı. Çünkü

zaman, dostlar arasına girerek onları darmadağın eder.”

“Ölüm bizi birçok şeylerden uzak bıraktı. Güzel huy ve

güzellik sahibi kimseden ayrı düştük.”

“Ben sevgiliye iştiyak ve hasret duymaktayım. Acaba

insanı sevene götüren bir yol var mıdır?”

“Hikmet sahibi birisi, ayrılık anında bir söz söylemiştir ki

o söz ibret alanların dillerinden düşmez. O darb-i meseli

ben de çok anarım.”

“Ölüm habercisi geceleyin eve gelip ölüm haberini

getirince dehşetli bir şekilde uykumu kaçırdı.”

[Bu beyit, Hazret-i Fatimetü’z-Zehrâ’nın Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve

sellem Efendimizin Hakk’a yürüyüşü üzerine söylemiş olduğu şu şiirine

bir nazire şeklinde söylenmiştir:

“Bizim üzerimize inen musibet, gündüzlerin üzerine inseydi onları

kapkaranlık yapardı.”]

“Ölüm habercisi geldiğinde ona dedim ki sen Rasûlullâh

sallallâhü aleyhi ve sellemin dışında birinin vefât haberini

mi getirdin?”

“Korktuğum başıma geldi fakat ölüm habercisi O’nu

kayırmadı. Dostum, belâlar karşısında sığmağım ve

güzellikte benzersiz olan koruyucumdu.”

“Benim başıma öyle bir şey geldi ki sevgilimin kabrini

ziyaret edip ona selâm yerdiğim halde benim selâmıma

cevap vermedi.”

“Ey Fâtımam, sana ne oldu ki bizim selâmımızı almadın,

Page 187: Fatima fatımadir 2

Fâtıma, Fâtıma’dır/Kadın 187

yoksa bizden ayrıldıktan sonra dostlarına ve sevdiklerine

karşı gösterdiğin sevgiyi unuttun mu? Bizden ayrılığın

sana melâmet mi verdi?”

“Ben, yukarıdaki şiiri söylediğimde Hazret-i Fâtıma lisân-

ı hâl ile bana şu cevabı verdi: Taş ve toprağa bulaşan bir

insan ne diyebilir ki?”

“Toprak benim iyiliklerimi yutmakla sizleri unuttum.

Yakınlarımdan uzak kalmışım. Onlarla benim arama bir

perde girmiştir.”

“Ey sevgilim, benden sizlere selâm olsun. Fakat

aramızdaki sevgi, muhabbet, yakınlık ve ülfet ipi kopmuş

bulunmaktadır.”

“Benim gözyaşlarım ancak senin ayrılığın nedeniyle

fazlaca akmaktadır. Seni hatırladıkça kendimi

ağlamaktan alamıyorum.”

“Ey âhir zaman peygamberinin kızı Fâtımetü’z-Zehra,

senin gidişinle gizlediğim ve sakladığım sırların açığa

çıkmasıyla benim sağlığım bozuldu.”

“Fatma’nın âhirete göç etmesiyle bana güç gelen işlere,

Allah’tan geldiği için boyun eğmek zorundayız. Ona

karşı gelerek inad etmek ve mücâdele vermek kudretine

sahip değiliz.”

“Benim sabrım o mertebede idi ki sıkıntı çektiğim

işlerden hiç birini sana açmazdım. Hummaya tutulsam

bile senin yanında bu hastalığımı açığa vurup seni

rahatsız etmezdim. Bilirsin -ki bu konuda benim

Page 188: Fatima fatımadir 2

188 Ali Şeriati

benzerim azdır.”

“Mala noksanlığın gelmesi ve bir eksikliğe uğramadı bir

zarar ve ziyan değildir. Gerçek zarar ve ziyan, kerem

sahibi dostların yokluğudur.”

“Onlar olmadan hayat ve yaşamanın hiç bir tadı ve

lezzeti yoktur. Yemin ederim ki yaşamaya karşı hiç bir

isteğim kalmamıştır.”

“Ben öldüğümde sevgim unutulacak ve belki de

hatırlanmayacağım. Benim gibi nice dost ve arkadaş

bulunacaktır.”

“Ey Fâtıma’m, işte kılıcım, bu kötü bir şey değildir. Ben

ne korkağım ve ne de kaçan bir insanım.”

“Bunun içindir ki gözlerime uyku girmiyor ve

uyuyamıyorum. Kalbim, ayrılık-hasretinden dolayı susuz

hale gelmiştir.”

“Ayrılık gecelerine karşı olan sevgim mutluluktan

değildir. Belki daha sonra kavuşma nasip olur da onun

safâsını çeker düşüncesiyle ayrılık geceleriyle müteselli

oluyorum.”

“Kavuşma ye vuslat günleri bana çok cazip gelmedi.

Çünkü gördüm ki her şey zevâle yüz tutmuştur.”

Geniş bilgi için bkz: Hz. Ali Divanı [Kitap]. - İstanbul : [s.n.], trc: Müstakimzade Süleyman Sadettin, hzl: Şakir DİCLEHAN 1981.

*************************