Çocuk işçiliği

53
Çocuk Emeğinin Kullanımını Yaygınlaştıran Yapısal Koşullar Mustafa Durmuş Gazi Üniversitesi İİBF 1 Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Upload: mustafa-durmus

Post on 27-Jul-2015

183 views

Category:

Economy & Finance


11 download

TRANSCRIPT

Çocuk Emeğinin Kullanımını

Yaygınlaştıran Yapısal Koşullar

Mustafa DurmuşGazi Üniversitesi İİBF

1Doç. Dr. Mustafa Durmuş

BM Çocuk Hakları Konvensiyonu: 18 yaşın altındaki herkes çocuk sayılır. Çocuk işçiliği ise bir ülkenin ILO

Konvensiyonu’na (138) göre belirlediği asgari yasal çalışma yaşının altındaki işçiliktir.

Bu genelde 14-15 yaş, hafif işler için 12-13 yaş ve tehlikeli olarak kabul edilen işlerde ise 18 yaş altı olarak tanımlanmaktadır. Tehlikeli işler çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimini doğrudan bozan işlerdir (Education International, 2013).

UNICEF’e göre 12 yaşın altındaki bir çocuk hangi işte çalışırsa çalışsın çocuk işçidir (Employment Cond, 2007).

ILO’ya göre asgari çocuk yaşı genel işler için 15 yıl (agülerde 14), hafif işlerde 13 yıldır (agülerde 12 ).

ILO çocukların her iktisadi faaliyetini işçilik saymıyor. Aileye yardım, katkı ya da okul saatleri dışında, tatillerde yapılan işleri işçilik değil, çocukları hayata hazırlayan verimli faaliyetler olarak görüyor.

Sadece çocuğun gelişimini bozan faaliyetleri işçilik olarak görüp, onları da hafif ve tehlikeli işler olarak ayırıyor (What is Child, ILO).

Böyle bir tanım çocuk emeğinin ucuz ve kolay yönetilir bir sömürü çıkarımının konusu olduğu gerçeğini göz ardı ediyor.

Çocuk emeği / işçiliği

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 2

Ödenmiş ya da ödenmemiş emek gücü olarak ortaya çıkabiliyor.

Kayıtlı ve/veya kayıt dışı çalıştırma konusu olabiliyor.

Az ya da çok saat, ara sıra ya da sürekli çalışma biçiminde olabiliyor.

Yasal işlerde ya da yasa dışı işlerde olabiliyor (sanayi, fahişelik ya da uyuşturucu kuryeliği gibi).

Ev içinde ya da dışında olabiliyor (temizlik, ütü, mutfak, bahçıvanlık, bebek çocuk ya da yaşlı bakımı).

Göçmen ve mülteci çocuk işçiliği şeklinde olabiliyor (Türkiye’deki Suriyeliler

Çocuk işçiliğinin bazı boyutları

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 3

ILO (Global Child Labour Trends, 2012): 2012 yılı itibariyle dünyada 5-17 yaş arasında ekonomik faaliyette

bulunan toplam 264 milyon çocuk var. Bu toplam çocuk nüfusu olan yaklaşık 1,2 milyar çocuğun

yaklaşık % 17’sine denk düşüyor. Bu oran erkeklerde % 18, kızlarda % 15. Çocuk işçi sayısı (5-17 yaş): 168 milyon (% 11). Bunun yarısı

tehlikeli işlerde çalışıyor. Çocuk işçiliğin dünyadaki coğrafi dağılımı ise şöyle: Asya Pasifik % 46 (78 milyon), Sahra altı Afrika % 35 (59 milyon), L.

Amerika ve Karayipler %7,4 (12.5 milyon) ve Orta Doğu ve Afrika % 5,3 ( 9 milyon).

ILO’ya göre çocuk işçiliği son 12 yılda 78 milyon azaldı. En yoksul ülkelerde çocuk işçiliği en yüksek oranda

seyrediyor: Nijer % 67 ve Togo % 63 (Employment Cond).

Çocuk işçiliği ne kadar yaygın?

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 4

Global Conference on Child (2013):Kentlerde çocuklar daha çok kayıt dışılığın görüldüğü ticaret ve hizmetler sektöründe çalışıyorlar (sokak satıcılığı, atık kağıt toplayıcılığı, inşaat, fahişelik ve uyuşturucu).

Tarım sektörü çocuk emeğinin en yaygın görüldüğü sektör (% 59). Ama çocuk işçiliği reel üretimin de hemen her aşamasında mevcut

Tarımda başta kötü hava koşulları, kimyasal zehirler, aşırı çalışma, traktör vb makinelerin altında kalma riski gibi riskler altındalar.

Vücut dirençleri yeterince gelişmediğinden kaza ve hastalıklardan çok daha ağır etkileniyorlar.

Tarım sektörüne özgü çocuk işçiliğinin nedenleri :Ailelerin gelirlerinin çok düşük olması ve ailelerin yoksulluğu, kamusal hizmetlerin yetersizliği, geri tarım teknolojisi, yetişkinlerin sınırlı iş olanakları.

Bu sektörde çalışan çocukların % 67’si aile işletmelerinde çalışıyorlar.

Çocuk işçiliğinin yer aldığı sektörler

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 5

Tarım % 59

Sanayi % 7

Hizmetler % 32

Katkı veren aile işçisi % 68

Ücretli işçi % 21

Kendine çalışan % 5

Düşük gelirli ülkelerde % 23

Düşük-Orta gelirli ülkelerde % 9

Üst-Orta gelirli ülkelerde % 6

Üst gelirli ülkelerde ----

5-14 yaş 144,1 milyon

5-17 yaş 64,4 milyon

Erkek 148,3 milyon

Kız 116,1 milyon

Bu konuda TÜİK, ÇSGB rapor ve verilerinin yanı sıra AB İlerleme raporları, bazı uluslar arası kuruluşların raporları ve özgün bazı sivil toplum örgütlerinin raporları ve verileri mevcut.

Ancak bu verilerin ne denli sağlıklı olduğu tartışma götürür. Zira özellikle de tarımsal mevsimlik çocuk işçiliği konusunda hemen hiç sağlıklı veri yok.

Keza 4+4+4 uygulaması çocuk işçi sayısını karartan bir takım sonuçlara sebep oldu.

Özellikle mesleki eğitimde, çıraklık okullarında öğrenci ve turizm sektöründe stajyer olarak yer alan çocuk işçiler resmi olarak çocuk işçi sayılmıyorlar.

Bu nedenle de bu kuruluşların verilerinin eksik olması ihtimali bir hayli yüksek.

Türkiye’de çocuk işçiliği

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 7

Bu konuda en çarpıcı örnek Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2015 yılı Bütçe Taslağı’dır.

Öyle ki bu taslakta 2014 yılında yapılan 3,225 teftiş ile 435,795 işçiye ulaşıldığı ancak bunlardan sadece 1 tanesinin çocuk işçi olduğu; işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından sorunlu hiçbir çocuk işçiye rastlanılmadığı yazılıdır.

Oysa özellikle de tarım dışında, küçük işletmelerde, inşaat ve turizm sektöründe çok sayıda çocuk işçi ya kayıt dışı ya da stajyer adı altında çalıştırılıyor.

Teftişlerde sadece 38 işçinin sigortasız çalıştırıldığı ve sadece 5 işyerinin sigortası işçi çalıştırdığı ortaya çıkartılmış…

Bu durum teftişlerin ne denli ciddi olduğu kuşkusu yaratıyor.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 8

Türkiye’de çocuk işçiliği

Aile ve Sosyal politikalar Bakanlığı’na göre, Türkiye’de 6-17 yaş grubunda yer alan 15,3 milyon çocuğun 893,000’i (% 6’sı) çocuk işçi konumundadır. Bunların % 50’si okula devam etmemektedir. 6-14 yaş grubundakilerin % 20’si okulu terk etmiştir. 2013 yılında 59 çocuk işçi yaşamını yitirmiştir (Ahmet Yıldız, Adana, 13 yaşında 2013).

AB İlerleme Raporu da bu verileri kullanıyor ve benzer sonuçlara ulaşıyor. Buna göre Türkiye’de çocukların % 48’i kentlerde, % 52’si kırda çalışıyor. Bunların % 66’sı erkek ve % 34’ü kız. % 69’u okula devam etmiyor. % 53’ü ücretli ya da yevmiyeli. % 44’ü ücretsiz aile işçisi konumunda.

Ancak 20o7 Emconet’in raporuna göre Türkiye’de 6-17 yaş arasında çalışan çocuk işçi sayısı toplam çocuk sayısının % 10’unu oluşturmaktadır. Bunların % 52’si ise haftada 44-45 saat çalışmaktadır.

Yine AB Raporu’na göre, Doğu Anadolu’da bazı illerde okula kayıt oranı oldukça düşüktür. Mevsimlik tarım işçi Kürtlerin ve Roman vatandaşların çocuklarında okulu bırakma oranı çok yüksek.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 9

Türkiye’de çocuk işçiliği

ILO başta olmak üzere bir çok uluslar arası örgütün çocuk işçiliğinin nedenlerini şöyle sıraladıkları görülüyor:

1. Çocuğun içine doğduğu aile ortamı: Ailenin toprağı varsa ya da bakkal gibi bir küçük işletmesi varsa, çocuk

çalışmaya zorunlu olarak başlıyor. Çok çocuklu ailelerde bu daha kolay oluyor.

Tek ebeveynli aileler, destekçi korumacı, işlevsel olmayan aileler ya da ebeveynler.

2. Ailelerin kültürel ve gelenekçi pratikleri: Kızların ev işlerine gömülü olarak yetiştirilmeleri, erken evlilik ya da

annelikler vb. 3. Ailenin/ ebeveynlerin yoksulluğu: Bu neden en önemli neden olarak ön plana çıkıyor. Buna göre ülke

çapındaki yoksulluk çocuk işçiliğinin hem nedeni hem de sonucudur. Zira düşük gelirli ve daha yoksul ülkelerde çocuk işçiliği daha yaygındır, zira bu ülkelerde yoksul hane sayısı daha fazladır. Bu da tüm çocuk işçiliği biçimlerinin ana nedenidir.

Çocuk işçiliğin nedenleri

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 10

4. Eğitim sistemi ile ilişkili sorunlar: Hiç okul olmaması ya da öğretmen yetersizliği. Bedava, zorunlu ve nitelikli eğitim olmaması durumunda

yoksul aileler çocuklarını okula göndermiyorlar, çalışmaya gönderiyorlar.

Eğer eğitimli olmanın bir avantaj sağlamadığına inanıyorlarsa aileler çocuklarının çalışma hayatına atılarak daha verimli olacağını düşünüyorlar.

Düşük verimliliğin yeterli olduğu işler için çocukların eğitimsizliği bir avantaj oluşturuyor.

Eğitime erişimin zor olması (okulun eve uzak olması, göçmen ya da kaçak işçi çocuğu olma durumu gibi) okuldan uzaklaşmayı ve çocuk işçiliğine yönelmeyi artırıyor.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 11

Çocuk işçiliğin nedenleri

Okul ücreti, okula gidebilmenin dolaylı maliyetlerinin (ayakkabı, forma, yemek, ulaşım gibi) yüksekliği etkili oluyor.

Eğitim yılı ile ailenin ihtiyaçlarının tam olarak uyumlu olmaması (mevsimlik tarım işçiliği)

Müfredat ya da eğitim dilinin bölge halkının diline uyumlu olmaması (ana dilinde eğitim!).

Çocuklara karşı etnik, ırkçı ya da inanca dayalı ayrımcılık yapılması,ötekileştirme ya da fiziki şiddet uygulanması.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 12

Çocuk işçiliğin nedenleri

5. Düşük gelir, kötü hasat, hastalıklar ya da iktisadi krizler.

Emek gelirlerinin milli gelir içindeki payının son 30 yıldır azalan payına bakıldığında bu gelişimin çocuk işçiliğin nedenlerinden birini oluşturduğu görülür.

İktisadi krizlerin gelirleri azalttığı, işsizliği ve yoksulluğu, dolayısıyla da çocuk yoksulluğunu artırdığı gözlemlenmektedir.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 13

Çocuk işçiliğin nedenleri

2008-2012 döneminde, kriz yüzünden Avrupa ülkelerindeki yoksulluk oranı ortalama olarak % 2 puan arttı. Çocuk yoksulluğu ise % 3 puan arttı.

Sadece kriz değil,sonrasında uygulanan kemer sıkma politikaları da ailelerin ve çocukların yaşam koşullarını kötüleştirdi (Office for research).

Aynı dönemde 30 Avrupa ülkesinin 18’inde özellikle de Yunanistan, İrlanda, İtalya ve İspanya gibi ülkelerdeki çocuk yoksulluğundaki artış ciddi boyutlarda oldu (The Consequences of…).

UNİCEF’e göre (Ekim 2014), 2008 krizinden bu yana ilave 2,6 milyon çocuk yoksullaştı. Böylece 41 ülkede 76,5 milyon yoksul çocuk mevcut.

Bu dönemde en yüksek artış % 20 ile İzlanda, % 18 ile Yunanistan, % 11 ile İrlanda’da gerçekleşti.

Bu ülkelerde çocuk yoksulluk oranları % 29-41 arasında. ABD’de ise % 32.

ABD’d e geçen yıl, daha önce görülmedik biçimde evsiz,sokak çocuğu sayısı 2,5 milyona çıktı (Child Homelessness, Kasım 2014).

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 14

Çocuk işçiliğin nedenleri

6. Yetişkinlerin ücret düzeylerinin (asgari ücret) düşüklüğü.

7. Çocuk işçiliğinin ucuz ve çocukların kolay yönetilebilir olması.

8.Toplumsal örgütlenmelerin ve sendikaların yetersizliği.

9. Neo liberalizmle dayatılan esnek çalıştırma pratiği, denetimlerin ortadan kalkması,yasal düzenlemelerin yetersizliği, sosyal devletin çöküşü.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 15

Çocuk işçiliğin nedenleri

Mutlak yoksulluk; hane halkının ya da bireyin, asgari yaşam düzeyini sürdürebilmesi için gerekli olan en temel ihtiyaçlarını yeterince karşılayamaması durumu.

Göreli yoksulluk bireyin içinde yaşadığı toplumun ortalama refah düzeyinin altında kalması durumu.

Kronik yoksulluk halinde bireylerin yaşamlarının uzun bir kesitinde yoksulluk devam ediyor ve büyük ölçüde de çocuklarına geçiyor.

Yoksulluk- çocuk işçiliği ve kapitalizm

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 16

Yoksulluk tek başına ele alınmamalı, çünkü kapitalist üretim tarzında yoksulluk, karşıtı olan zenginlik ile birlikte var.

Dünyadaki ve Türkiye’deki yoksulluğun boyutlarını ve nedenlerini anlayabilmek için zenginliğe bakmak yeterli.

Dünyanın en zengin 32 milyon insanı, en yoksul 4,3 milyar insanın servetinden daha fazla bir servete sahip.

Dünyanın en zengin % 1’lik nüfusu toplam servetin % 48’ini elinde tutuyor. Geçen yıl bu oran % 41 idi.

En zengin % 10 ise geçen yıla göre payını % 86’dan % 87’ye çıkarttı.

Piramidin tabanında yer alan % 50 ise küresel zenginliğin sadece % 1’inden altına sahip.

Yoksulluk ve zenginlik iç içe ! (Global

Wealth Report 2013, Credit Swiss Research Institute, October 2013).

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 17

Türkiye’de 2013 yılında 102,000 dolar milyoneri var. Bu sayının 2018 yılında % 55 oranında artarak 158,000 olması bekleniyor.

Türkiye’de 1,250 civarında ultra zengin var. Bunun azınlık kısmı 1 milyar doların üzerinde (Forbes geçen yıl Türkiye’deki 1 milyar doların üzerindeki servet sahiplerini 41 olarak açıklamıştı); yarısı 50–100 milyon dolar arasında ve % 40’ı 100–500 milyon dolar arasında servete sahip.

Bu veriler yaklaşık 25 milyon yoksulun olduğu ve bu yoksulluğun giderek arttığı Türkiye’de son 10 yıldır övünülen ekonomik büyümenin aslında bir servet büyümesinden başka bir şey olmadığını ortaya koyuyor (Global Wealth Report 2013, Credit Swiss Research Institute, October 2013).

Türkiye’de servet bölüşümü

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 18

Türkiye’de en tepede yer alan % 20’lik bir grup toplam gelirin neredeyse yarısına el koyarken, kalan yarısı Türkiye nüfusunun % 80’i tarafından paylaşılmak zorunda.

Ya da, en tepedeki üçte birlik bir nüfus gelirin üçte ikisine el koyarken, en alttaki % 60’lık nüfus kalan üçte bir ile yetinmek durumunda (TÜİK).

Gini katsayısı 0.40 civarında olup, Türkiye, Meksika’dan sonra OECD ülkeleri içinde en yüksek Gini katsayısına sahip ülke.

Türkiye’de gelir dağılımı son derece adaletsiz!

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 19

Kapitalizmin şaşmaz bir biçimde başarılı olduğu yegâne şey eşitsizlikleri ve adaletsizliği yeniden üretmek!

Bunu öncelikle artı değer üretimi ve buna el koyma biçimindeki normal işleyişi sağlıyor (birinci bölüşüm).

İkinci olarak sermayenin sosyal politikalar üzerindeki etkisi aracılığıyla eşitsizlik yeniden üretiliyor (ikinci bölüşüm).

Yani vergi sistemi, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik , sosyal alt yapı denilen konut, ulaştırma, kamusal alanlar gibi alanlar sermayenin taleplerine göre belirleniyor.

Kapitalizmin temel özelliği tüm yönlerden eşitsizliği kalıcı bir biçimde genişletmek ve kontrolsüz bir hale geldiğinde bu eşitsizliği daha da derinleştirmek ve genişletmek.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 20

Gelir ve servet bölüşümü eşitsizliği

FAO’ya göre, dünyada 842 milyon insan yani dünya nüfusunun % 12’si günlük gıda ihtiyacını karşılayamıyor, aç yaşıyor (günlük 1.25 doların altında gelir tüketmesi kıstası esas alındığında bu sayı Dünya Bankası’na göre 1,2 milyara çıkıyor ve bunun 400 milyonunu çocuklar oluşturuyor).

Çin ve Hindistan’da yaşam koşullarının son 30 yılda iyileşmesi dışında, diğer yoksul ülkelerdeki aşırı yoksulluk düzeylerinde gözle görülür bir iyileşme olmadı.

35 en az gelirli ülkede 30 yıl öncesine göre 103 milyon daha insan aşırı yoksul konumuna geriledi.

Aşırı yoksulların % 78’i kırsal bölgelerde yaşıyorlar ve bunların üçte ikisi de geçimliklerini tarımdan sağlıyorlar.

Bunlar temel hizmetlere erişemiyorlar. Sadece % 26’sı temiz suya erişebiliyor, % 49’unun elektriği

yok, % 80’inin kanalizasyon ve sanitasyon hizmetlerinden faydalanması söz konusu değil.

Yoksulluk

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 21

Dünya Bankası ekonomisti Adam Wagstaff’e göre Hindistan’da 1.25 dolar eşiğinin hemen üstündeki çocukların % 60’ı yetersiz beslenme sorunu yaşıyor.

Newcastle Üniversitesi’nden Peter Edward’a göre ise, gerçek bir yoksulluk eşiği enflasyondan arındırılmış olarak günde en az 5 dolar olmalıdır (Jason Hickel, Aid in Reverse: How Poor

Countries Develop Rich Countries, http://www.newleftproject.org ,18 December, 2013).

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 22

Yoksulluk

Emek örgütlerine göre; Türkiye’de dört kişilik bir ailenin gerçek açlık

sınırının net 1,300 lira civarında, yoksulluk sınırının ise 4,000 lira civarında olması gerekiyor.

Türkiye’de işçilerin önemli bir kısmı yoksul. Net asgari ücret 891 lira. Ücretli olarak çalışan yaklaşık 13 milyon

emekçinin % 72’si asgari ücretli. Ancak devlet böyle düşünmüyor!

Türkiye’de yoksulluk

23Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Kasım 2013 itibariyle yoksul sayısı 13 milyon. Aylık geliri, brüt aylık asgari ücretin 1/3’ünden az

olanlar yoksul sayılıyor (yaklaşık 400 lira). Bunların sağlık sigortası primlerini devlet ödüyor. Bu şekilde tescillenen yaklaşık 13 milyon yoksulun; % 35’i Doğu ve Güney Doğu’da yaşıyor. En yoksul ilk 20 il’in tamamı bu bölgelerde . Hatay da bu iller arasında yer alıyor.

Türkiye: Gelir Testi SonuçlarıSGK

(BirGün, 25 Eylül 2014)

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 24

Yoksulluk sıralamasında ilk üç:Ağrı : Nüfusunun % 50’si aylık 400 liranın altında gelire sahip.

Hakkari, Iğdır, Şırnak ve Van: % 40. Urfa: % 38, Diyarbakır: % 37. Hatay: % 24. Toplam yoksul nüfus sayılan 13 milyonun %

12’si (1.5 milyon) İstanbul’da yaşıyor. İzmir, Ankara ve Adana’da yoksulluk

oranı % 11.

Türkiye: Gelir Testi SonuçlarıSGK

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 25

ABD Nüfus Bürosu’nun yaptığı bir açıklamaya göre ABD’de 45 milyon insan yoksulluk sınırında yaşıyor.

2007 yılından bu yana ortanca hane halkı geliri % 8 geriledi.

2013’te her beş çocuktan biri yoksuldu. Nüfusun % 13.4ünün (42 milyon) sağlık sigortası

yok. Birlikte yaşayan ailelerin sayısı % 19 oldu. 49 milyon insan (% 16) güvenli gıdadan yoksun

evlerde yaşıyor (Andre Damon, Forty five million in poverty in the US, 17 September 2014, http://www.wsws.org/en/articles/2014/09/17/cens-s17.html).

Bu oran ve sayı çocuklarda % 21,6 ve 16 milyon (2012-Feeding America).

YoksullukABD

26Doç. Dr. Mustafa Durmuş

Yoksulluğun nedeni kaynakların yetersiz olması değil, zira

dünyada herkese günlük olarak 2 kg düşecek kadar gıda üretimi söz konusu iken 1 milyarın üzerinde insan kronik açlık ve yoksulluk içinde.

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 27

Küresel olarak örneğin ABD dünyanın en zengin ama bir o kadar da bu zenginliklerin en adaletsiz dağıldığı bir ülke.

En zengin % 1, 57 trilyon dolara ya da zenginliğin % 35’ine sahip. En zengin % 10 ise fiilen servetin % 80’ine sahip. En alttaki % 80 ise servetin sadece % 7’sine sahip.

Hindistan ise dünyanın en yoksul ülkeleri arasında yer alıyor ama küresel olarak en zengin 100 dolar milyarderinin üçü Hintli (Ambani, Mithal and Azam Premji).

Servetleri Batılı bankalarda ya da off shore finansal kurumlarda yatıyor.

Zenginlik ve yoksulluk aynı anda var !

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 28

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 29

►Yoksulluğun nedeni yetersiz iktisadi büyüme, ya da büyümenin yavaşlaması mıdır?

Dünya Bankası iktisatçılarının savunduğu bu görüşe göre ekonomiler büyüdükleri sürece gelir bölüşümüne müdahale etmeksizin yoksulluğun azaltılması mümkündür.

►Yoksullaşmanın nedeni iktisadi krizler midir? Krizin yoksulluğu daha da artırdığı verilerle doğrulanıyor. Zira

krizde işsizlik artarken, gelir dağılımı daha da bozuluyor. Kemer sıkma politikaları ise emekçileri daha da yoksullaştırıyor.

Ancak yoksulluk kriz olmadığında da mevcut. Yoksulluk sisteme içkin bir olgu.

Yoksulluk-iktisadi büyüme ilişkisi mi, krizler mi?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 30

Artan gelir eşitsizliği ve yoksulluk, krizin bir sonucu değil, onlarca yıllık sürecin bir sonucudur.

Bu süreçte sermaye sınıfı karlarını artırırken, işçi sınıfı giderek daha fazla sömürüye maruz kaldı, ücretleri düşürüldü.

Yani her iki sorun da kapitalizmin işleyiş mantığından kaynaklanıyor.

Sorun kapitalist sistemin kendidir.

Yoksulluğun Marksist açıklaması

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 31

Kapitalizmde yoksulluk ve gelir eşitsizliğinin nedeni özünde iki temel mücadeledir.

Bunlardan ilki kendini emek-sermaye çatışması olarak gösterir.

İkincisi ise kapitalistlerin kendi aralarındaki amansız rekabettir.

Her ikisi de işçilerin ve genel olarak üretim araçlarından yoksun olan emekçilerin yoksullaşmasına neden olur.

Yoksulluğun Marksist açıklaması

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 32

1. Eşitsizlik kapitalist sistemin olmazsa olmaz bir koşuludur:

Zenginliğin tek kaynağı emekçi kitlelerin sömürülmesidir. Sınıfsal bölünmüşlük ve bunu neden olduğu sınıf

mücadelesi (işçiler ve kapitalistler) kaçınılmaz olarak bölüşüm eşitsizliğine neden olur.

Sistemin işleyiş mantığı gereğince de her iki taraf da kendi payını artırma çabası içindedir, kapitalist sömürüsünü yani karını artırır bu da eşitsizliği derinleştirir, yoksulluğu artırır.

Türkiye’de net asgari ücret 891 lira. İşçilerin % 72’si asgari ücretli olarak çalışıyor.

İşçiler ücretlerini artırdığında gelir eşitsizliği ve göreli yoksulluk azalır.

Yoksulluğun Marksist açıklaması

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 33

2. Kapitalizm kar çıkarımına dayalı bir sistemdir. Her kapitalist sürekli birikim yapmalı, yatırım yapmalı ve büyümelidir, aksi takdirde pazar payını kaybeder.

Diğer taraftan bu kar artışını kovalarken, rekabet her bir kapitalisti emek tasarruf edici makinalara yatırım yapmaya, işçileri baskılamaya ve ücret biçimindeki maliyetleri kısmaya zorlar.

Tüm kapitalistler buna yönelince işçi sınıfının bir bütün olarak ücretleri azaltılır, bu da işçilerin yoksullaşmasına neden olur.

Yoksulluğun Marksist açıklaması

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 34

O halde kapitalist sisteme içkin yoksulluk nedenleri nelerdir?

1 ►Yoksulluğun nedeni birincil, piyasacı gelir bölüşümü eşitsizliğidir.

Ücret düzeylerinin düşüklüğüdür. Milli gelir içinde karların payının

artmasına karşılık ücretlerin payının azalmasıdır.

Gelir bölüşümü eşitsizliği- yoksulluk ilişkisi?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 35

2 ►Yoksulluğun nedeni küreselleşme, finansallaşma ve neo liberalizm ile daha da yoğunlaşan emperyalist sömürüdür.

Bu hem azgelişmiş ülkelerdeki ucuz ve örgütsüz emeğin ve doğal kaynakların çok uluslu tekellerce sömürülmesi ve karların royalty adı altında dışarı çıkartılması,

hem de kredi faizleri, yüksek döviz kurları, vergi cennetlerine servetin kaçırılması ve arazi ve toprakların ele geçirilmesiyle gerçekleştiriliyor.

Bu da ülke halklarının daha da yoksullaşmasına neden oluyor.

Yoksulluk dışa bağımlılık ilişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 36

Azgelişmiş ülkelerin dış borç ödemelerinin bütçe içindeki payı (%)

2012WORLD DEBT FIGURES

Damien Millet, Daniel Munevar & Éric ToussaintCADTM - Committee for the Abolition of Third World Debt

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 37

Batılı zengin ülkeler yoksul ülkelere yılda 130 milyar dolar yardım yapıyorlar ama onların çok uluslu şirketleri az gelişmiş dünyadan her yıl 900 milyarı bankalarına aktarıyorlar.

Ayrıca az gelişmiş dünya her yıl borç faiz ödemesi olarak 600 milyar ödeme yapıyor.

DB, DTÖ ve IMF gibi kuruluşlarca uygulattırılan politikalar ve düzenlemeler (indirilmiş gümrük tarifeleri, ucuz emek ve hammadde, aşırı fiyatlanmış mamul madde ve teknoloji gibi) azgelişmiş ülkeler 500 milyar dolara mal oluyor.

Sadece son 10 yılda çok uluslu şirketler tüm Batı Avrupa büyüklüğünde arazi ve toprakları azgelişmiş ülkelerde ele geçirdiler. Bu toprakların piyasa değeri ise 2 trilyon dolardan az değil.

Yoksulluk dışa bağımlılık ilişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 38

Diğer bir soygun yolu DTÖ’nün entelektüel mülkiyet hakları konusundaki dayattığı anlaşma (TRIPS).

Bu anlaşma uluslar arası şirketlere devasa rant yaratma gücü veriyor. TRIPS uygulaması ile azgelişmiş ülkeler yılda ortalama 60 milyar doları ekstra patent ruhsatı ücreti olarak ödüyorlar.

Charles Abugre: 2002–2007 arasında Batıdan Küresel Güneye gelen net yardım (eksi) 2.8 trilyon dolar idi. Buna sermaye çıkışları dâhil değil.

Zengin ülkelerin serveti yoksul ülkelerin yoksullaştırılmasından elde ediliyor.

Yoksulluk dışa bağımlılık ilişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 39

Özce, Küresel Güney’in yoksulluğu verili değil, aktif bir biçimde oluşturulmuş bir yoksulluktur.

Ve bu yoksullaştırma süreci dış yardım örtüsü ile karartılmıştır.

Bir başka deyimle, uluslararası yardımlar sadece gerçekte ‘alanları, veren’ olarak göstermeye yarayan güçlü bir retoriksel araç olarak hizmet görmüyor, aynı zamanda bir küresel zenginlik çıkartım sisteminin güçlü bir aracını da oluşturuyor.

Tıpkı yoksullara yapılan yardımların, yüzlerce milyarlık

yolsuzluğu örtmede kullanılması gibi…

Yoksulluk dışa bağımlılık ilişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 40

3 ►Yoksulluğun nedeni devletin sermayeye olan destekleri, sermaye vergilerinin indirilmesi ve emek karşıtı iş yasaları ve halkın ödediği vergilerin artırılması ve sosyal harcamaların kısılması şeklindeki kemer sıkma uygulamaları.

Bunlar zenginlerin gücünü daha da artırırken halkları daha da yoksullaştırdı.

Oysa halka dönük bütçe politikaları yoksulluğu azaltıyor.

Ancak bu iyileştirme kalıcı olmuyor, sistem yoksulluğu yeniden üretiyor. Sosyal yardımların yoksulluğu azaltıcı yapısal dönüşümlerin

sağlanmasındaki rolleri son derece kısıtlı.

Devletin doğru yöndeki müdahaleleri yoksulluk oranını üçte bir azaltmaktadır.

Yoksulluk - devlet ilişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 41

Yıllardır uygulanan sosyal güvenlik, sağlık yardımları, asgari ücret düzenlemesi gibi kamusal müdahaleler yoksullara yardımcı olsa da yoksulluğu bütünüyle ortadan kaldırmadı.

Aynı şeyler gönüllü vakıflarca yoksullara yapılmakta olan yardımlar için de söylenebilir.

Kapitalist sistemde yoksulluk daimdir. Şimdi ise kapitalizmin içinde bulunduğu kriz onu daha da derinleştirmiş, yaygınlaştırmıştır.

Yoksulluk - devlet ilişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 42

Türkiye’de uygulanan bütçe ve vergi politikaları bölüşümü daha da adaletsizleştirdi.

Son 30 yıldır, var olan refah, gelir ve servet dağılımı adaletsizlikleri, uygulanan neo-liberal vergi politikalarıyla daha derinleştirildi.

Neo-liberal stratejinin bir gereği olarak, bir yandan toplam vergi yükü düşürülüp, finansman daha ziyade iç ve dış borçlanmalarla karşılanma yoluna gidilirken, emekçilerin vergi yükü giderek ağırlaştırıldı ve özellikle de AKP iktidarı döneminde vergi yükü sermayenin üzerinden aşamalı olarak alınarak, emekçilerin üzerine bindirildi.

Yoksulluk - devlet ilişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 43

Toplanan vergilerin bütçe aracılığıyla dağıtımında ise emekçilere yönelik net fayda artışları sağlayacak sosyal harcamalara gidilmediği gibi, emekçilerin refah düzeyini olumlu etkileyen eğitim ve sağlık gibi harcamalar kısıldı.

Buna karşılık sermayeye verilen teşvik ve sübvansiyonlar arttı, ayrıca halktan toplanan vergiler, askeri harcamalar ve diğer iç güvenlik harcamaları gibi harcamalara yönlendirildi.

Bu nedenle bölüşüm ve yoksulluk sorunları tartışılırken vergi ve kamu harcamaları birlikte ele alınmalı ve alınan vergilerin adil bir biçimde alınıp alınmadığının yanı sıra, bu vergilerin harcandığı kamu harcamalarından kimlerin ne ölçüde yararlandığının sorgulanması gerekli.

Yoksulluk - devlet ilişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 44

Çünkü % 37,3’lük pay ile (176,4 milyar TL) bütçenin en büyük kalemini teşkil eden cari transferlerin 10 milyar TL’si tarımsal desteklemeye (köylü ve üreticiye) ayrılacaktır.

Geçen yıl bu rakamın 9,7 milyar TL olduğu dikkate alındığında bu yılki artışın sadece 330 milyon TL’de kalacağı (% 3,4) ortaya çıkmaktadır.

Bu haliyle bu kaynak bütçenin sadece % 2’ si ve GSYH’nin binde 5’i demektir.

Diğer taraftan Tarım Kanunu’na göre Bütçe’den tarımsal destekleme için ayrılan pay GSYH’nin % 1’inin altında olamaz.

Ama bu oran sübvansiyonlu tarım kredileri dâhil edildiğinde dahi (toplam 13,1 milyar TL) binde 6-7’dir.

Kaldı ki topraksız köylüler ve tarım işçileri bu destekten faydalanamayacakları gibi, arazileri tapulu olmayan küçük çiftçiler de Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olmadıklarından bu desteklerden yararlanamayacaklar, böylece de tarımsal desteklerden asıl yararlananlar büyük çiftçiler olacaktır.

2015 bütçesi sermaye sınıfına kepçe ile yoksula kaşığın ucu ile dağıtan bir bütçe

görünümündedir.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 45

Sosyal Yardım Dayanışmayı Teşvik Fonu’nun işleyişinden sorumlu bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın bütçesinin dağılımı bu konuda önemlidir.

2015 yılında 18,3 milyar TL’lik bir bütçeye sahip olacak bakanlığın harcamalarının sadece % 3,4’ü personel giderlerine ayrılmıştır.

Bakanlık asıl olarak özelleştirme mantığına uygun bir biçimde dışarıdan hizmet satın almaktadır (örneğin Sevgi Evleri).

Bu amaçla bu yıl 1,054 milyar liralık hizmet satın alacaktır ( bütçesinin % 5,8’i).

Bütçesinin yaklaşık % 49’u ise (9 milyar TL) hane halklarına yapılan transferlerden oluşmaktadır.

2014 yılına göre bu transferler 866 milyon TL (%10) artacaktır. Bu yardımların 4,3 milyar TL’lik kısmı bir bütçe dışı fon olan Sosyal

Yardım Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan yapılacaktır. Böylece yoksullara dönük harcamaların bütçe içindeki payı % 2’nin

altında kalacaktır.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 46

2015 bütçesi sermaye sınıfına kepçe ile yoksula kaşığın ucu ile dağıtan bir bütçe

görünümündedir.

Diğer yandan sermaye sınıfı için cömert vergi indirimleri, istisna ve muafiyetleri ve diğer teşvikler mevcuttur.

“Vergi Harcaması” adı altında toplanan ve asıl olarak sermaye sahiplerinin yararlandığı bu vergi istisna, muafiyet ve indirimlerinin tutarı 2015 Bütçesinde 26,1 milyar TL’ye (2014’te 23,9 milyar TL idi) çıkartılmıştır.

Yani Hükümet bu tutarda bir vergiyi almaktan vazgeçecektir.

Bunun bütçe ödeneklerine oranı % 5,5 ve bütçe gelirlerine oranı % 5,7 civarındadır.

Ancak vergi kanunları dışında yer alan mevzuatla düzenlenen ve bütçenin ekinde yer almayan onlarca kanun ile öngörülen (örneğin Petrol Kanunu ) vergi harcaması açıklananlardan çok daha fazladır.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 47

2015 bütçesi sermaye sınıfına kepçe ile yoksula kaşığın ucu ile dağıtan bir bütçe

görünümündedir.

Ayrıca sermaye için 9,4 milyar TL işveren prim desteği, 2,4 milyar TL bireysel emeklilik sigortası (BES) primi desteği,2,8 milyar TL Ar-Ge desteği, kredi faiz desteği için 13- 14 milyar TL ve kobi desteği için 3,5–4 milyar ile % 6,7’lik bir destek ile toplamda % 12,4’lük bir destek söz konusudur.

Ayrıca Hükümetin Gelir ve Kurumlar Vergisi’nin birleştirilmesini öngören çalışması sonuçlandığında sermayenin vergi yükü daha da indirilecektir.

2015 bütçesi sermaye sınıfına kepçe ile yoksula kaşığın ucu ile dağıtan bir bütçe

görünümündedir.

Doç. Dr. Mustafa Durmuş 48

4 ►Yoksulluğun nedeni işsizliktir, güvencesiz istihdam ve kötü istihdam koşullarıdır.

İşsizlik ve yoksulluk birbiriyle yakından ilişkili iki olgudur.

Ancak tek başına istihdam yoksulluğu önleyemiyor.

‘Nasıl istihdam ?’ sorusu önemli. Günümüzde kısmi zamanlı ve düşük ücretli işler

artık ön planda. İyi kalitede istihdam ve çalışma koşulları kriz

dönemi haricinde dahi giderek azaldı. Çeşitli yollarla ücret gaspları arttı. Bu da işçi

yoksullaşmasına neden oldu.

Yoksulluk – işsizlik ilişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 49

Dünyada günde 1.25 dolar ve altında bir ücretle yetinmek durumunda kalan “çalışan yoksul istihdamı” toplam istihdamın % 21’ini oluşturuyor.

Ebeveynleri ile birlikte toplamda günlük 2 dolar ile geçinmek zorunda kalan işçilerin oranı ise % 39 (1,2 milyar işçi)

Kapitalizm bir yanda az sayıda servet zengini yaratırken, diğer yanda öncesinde işçi olmayan bazı insanlar giderek artan bir biçimde olarak proleterleşiyorlar.

Yoksulluk – işsizlik ilişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 50

►Yoksullaşmanın nedeni yolsuzluklardır.

Özel sermaye gruplarının desteklenmesi üzerinden yürütülen bir büyüme stratejisi kaçınılmaz olarak beraberinde yolsuzluk ve yandaş kapitalizmi (crony capitalism) getiriyor.

Yurt dışına yasal olmayan yollardan çıkartılan paranın büyüklüğü yolsuzluğun boyutlarını ortaya koyuyor.

Yolsuzluk – yoksulluk İlişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 51

Global Financial Integrity : 2002–2011 döneminde sahte faturalama, hayali ihracat vb

yollarıyla ülke dışına, özellikle de vergi cenneti konumundaki ülkelere, azgelişmiş ülkelerden toplam çıkan para miktarı yaklaşık 6 trilyon dolar.

Bu paranın yaklaşık % 40’ı Asya’dan , % 22 ise gelişmekte olan Avrupa ülkelerinden oldu.

İlk üçte toplamda 1,076 trilyon dolar ile Çin, 881 milyar dolar ile Rusya ve 462 milyar dolar ile Meksika yer alıyor.

Bu dönemde Türkiye’den çıkan para miktarı 37 milyar ABD dolarını aşıyor.

Özellikle de 2007 tarihinden itibaren çıkan miktar giderek artıyor ve sadece 2011 yılında 10 milyar doları aşıyor.

Dönemin yıllık ortalama değeri ise 3 milyar 728 milyon dolar.

Bu haliyle Türkiye 2011 yılında incelenen 144 ülke içinde bu yollarla dışarıya en fazla para kaçıran 25. ülke durumuna geliyor.

Yolsuzluk – yoksulluk İlişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 52

Bu durum Hükümetin neden sık sık Varlık Barışı adı altında, dışarda tutulan serveti (ki 200 milyar dolar civarında olduğunu Maliye Bakanı’nın kendisi açıklamıştı) ülkeye getirerek meşrulaştırma gayreti içinde olduğunu da açıklıyor.

Ayrıca 10 milyon ailenin neden sosyal yardımlarla hayatta kalmak zorunda olduğunu ve yaygın işsizlik ve yoksulluk, gelir ve servet dağılımı adaletsizliğini de açıklıyor.

Yolsuzluk – yoksulluk İlişkisi ?

Doç.Dr.Mustafa Durmuş 53