basitliğin kirli kültürü harun yahya

152

Upload: mete

Post on 03-Dec-2015

266 views

Category:

Documents


1 download

DESCRIPTION

basitlik

TRANSCRIPT

Page 1: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya
Page 2: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

OKUYUCUYA•Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yerayr›lmas›n›n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini olufl-turmas›d›r. Yarat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 150y›ld›r pek çok insan›n iman›n› kaybetmesine ya da kuflkuya düflmesine nedenolmufltur. Dolay›s›yla bu teorinin bir aldatmaca oldu¤unu gözler önüne sermekçok önemli bir imani görevdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›-labilmesi ise zorunludur. Kimi okuyucular›m›z belki tek bir kitab›m›z› okumaimkan› bulabilir. Bu nedenle her kitab›m›zda bu konuya özet de olsa bir bölümayr›lmas› uygun görülmüfltür.

•Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›ntüm kitaplar›nda imani konular Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, in-sanlar Allah'›n ayetlerini ö¤renmeye ve yaflamaya davet edilmektedirler.Allah'›n ayetleri ile ilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiçbir flüphe veya so-ru iflareti b›rakmayacak flekilde aç›klanmaktad›r.

•Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n ye-diden yetmifle herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkilive yal›n anlat›m sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tamolarak uymaktad›r. Dini reddetme konusunda kesin bir tav›r sergileyen insan-lar dahi, bu kitaplarda anlat›lan gerçeklerden etkilenmekte ve anlat›lanlar›ndo¤rulu¤unu inkar edememektedirler.

•Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece-¤i gibi, karfl›l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifa-de etmek isteyen bir grup okuyucunun kitaplar› birarada okumalar›, konuyla il-gili kendi tefekkür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmalar› aç›s›ndan yarar-l› olacakt›r.

•Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nma-s›na ve okunmas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünküyazar›n tüm kitaplar›nda ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu se-beple dini anlatmak isteyenler için en etkili yöntem, bu kitaplar›n di¤er insan-lar taraf›ndan da okunmas›n›n teflvik edilmesidir.

•Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin iseönemli sebepleri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imizözellikleri tafl›yan ve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› va-s›flara sahip daha birçok eser oldu¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konulardayararlanabilece¤i zengin bir kaynak birikiminin bulundu¤una flahit olacakt›r.

•Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüphe-li kaynaklara dayal› izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dik-kat etmeyen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyenanlat›mlara rastlayamazs›n›z.

Page 3: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Kim ‹slam'dan baflka bir din

ararsa asla ondan kabul edilmez.

O, ahirette de kayba u¤rayanlardand›r.

(Al-i ‹mran Suresi, 85)

BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹

KÜLTÜRÜ

HARUN YAHYA

Page 4: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDA

Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 y›l›nda An-kara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini Ankara'da tamamlad›. Daha sonra‹stanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve ‹stanbulÜniversitesi Felsefe Bölümü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardan bu yana,imani, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser haz›rlad›. Bunlar›n yan› s›ra,yazar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n geçersizli¤ini ve Darwi-nizm'in kanl› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n› ortaya koyan çok önem-li eserleri bulunmaktad›r.

Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30.000 resmin yer ald›¤› toplam 45.000sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 57 farkl› dile çevrilmifltir.

Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden iki peygam-berin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yahya isimle-rinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›ndan kitaplar›n kapa¤›nda Resulullah'›nmührünün kullan›lm›fl olmas›n›n sembolik anlam› ise, kitaplar›n içeri¤i ile il-gilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in Allah'›n son kitab› ve son sözü, Peygam-berimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›n› remzetmektedir. Yazar da, yay›n-lad›¤› tüm çal›flmalar›nda, Kuran'› ve Resulullah'›n sünnetini kendine rehberedinmifltir. Bu suretle, inkarc› düflünce sistemlerinin tüm temel iddialar›n› tektek çürütmeyi ve dine karfl› yöneltilen itirazlar› tam olarak susturacak "sonsöz"ü söylemeyi hedeflemektedir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olanResulullah'›n mührü, bu son sözü söyleme niyetinin bir duas› olarak kullan›l-m›flt›r.

Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyaya ulafl-t›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temel imanikonular üzerinde düflünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çürük temel-lerini ve sapk›n uygulamalar›n› gözler önüne sermektir.

Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, ‹ngiltere'denEndonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹span-

ya'dan Brezilya'ya, Malezya'dan ‹talya'ya, Fran-sa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadar dünya-n›n daha pek çok ülkesinde be¤eniyle okun-maktad›r. ‹ngilizce, Frans›zca, Almanca, ‹talyan-

ca, ‹spanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça, Ar-navutça, Rusça, Boflnakça, Uygurca, Endonezyaca,

Malayca, Bengoli, S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwa-hili (Tanzanya'da kullan›l›yor), Hausa (Afrika'da

yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauri-tus'ta kullan›l›yor), Danimarkaca ve ‹s-veçce gibi pek çok dile çevrilen eserler,

Page 5: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

yurt d›fl›nda genifl bir okuyucu kitlesi taraf›ndan takip edilmektedir. Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pek çok

insan›n iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine vesile ol-maktad›r. Kitaplar› okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hikmetli, özlü,kolay anlafl›l›r ve samimi üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›n fark›na varmakta-d›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itiraz edilemezlik, çürütü-lemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri okuyan ve üzerinde ciddi biçim-de düflünen insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi, ateizmi ve di¤er sapk›n gö-rüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savunabilmeleri mümkün de¤ildir.Bundan sonra savunsalar da ancak duygusal bir inatla savunacaklard›r, çünküfikri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, HarunYahya Külliyat› karfl›s›nda fikren ma¤lup olmufllard›r.

Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndan kay-naklanmaktad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme içinde de¤il-dir, yaln›zca Allah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ayr›ca bu eserle-rin bas›m›nda ve yay›nlanmas›nda herhangi bir maddi kazanç hedeflenme-mektedir.

Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmediklerinigörmelerini sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunmas›n› teflviketmenin de, çok önemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.

Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran, fikrikarmafla meydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman› kurtarma-da güçlü ve keskin bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olan kitaplar› yay-mak ise, emek ve zaman kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kurtarma amac›ndanziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamaya yönelik eserlerde bu etkinin el-de edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu olanlar varsa, Harun Yahya'n›neserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek ve Kuran ahlak›n› yaymak oldu-¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiyetin aç›kça görüldü¤ünü okuyucu-lar›n genel kanaatinden anlayabilirler.

Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslümanlar›nçektikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir. Bunlardankurtulman›n yolu ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, iman hakikatlerininortaya konmas› ve Kuran ahlak›n›n, insanlar›n kavray›p yaflayabilecekleri fle-kilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden güne daha fazla içine çekilmek istendi-¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›¤›nda bu hizmetin elden gel-di¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas› gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çokgeç kal›nabilir.

Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya Külliyat›,Allah'›n izniyle, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen huzur vebar›fla, do¤ruluk ve adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir vesile olacak-t›r.

Page 6: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Bu kitapta kullanılan ayetler, Ali Bulaç'ın hazırladığı,

"Kur'an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı" isimli mealden alınmıştır.

w w w . h a r u n y a h y a . o r g - w w w . h a r u n y a h y a . n e t

1. bask›: Eylül, 2003

2. bask›: A¤ustos 2005

3. bask›: Ekim 2005

4. bask›: A¤ustos 2006

ARAfiTIRMA

YAYINCILIKTalatpafla Mah. Emirgazi Caddesi

‹brahim Elmas ‹flmerkezi

A Blok Kat 4 Okmeydan› - ‹stanbul

Tel: (0 212) 222 00 88

Bask›: Entegre Matbaac›l›k

Sanayi Cad. No: 17 Yenibosna-‹stanbul

Tel: (0 212) 451 70 70

Page 7: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

‹ Ç ‹ N D E K ‹ L E R

G‹R‹fi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8

BAS‹T ‹NSANLAR YARATILIfi AMAÇLARINDAN UZAK

B‹R YAfiAM SÜRERLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .12

ORTAK B‹R CAH‹L‹YE KÜLTÜRÜ: BAS‹TL‹K . . . . . . . . .19

BAS‹TL‹⁄E YOL AÇAN NEDENLER . . . . . . . . . . . . . . . .22

BAS‹TL‹⁄‹N ORTAYA ÇIKIfi fiEK‹LLER‹ . . . . . . . . . . . . .47

BAZI BAS‹T ‹NSANLARIN ‹DEAL‹

“SADECE YAfiAMAK”TIR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .120

SONUÇ: SAM‹M‹ B‹R ‹NSAN BAS‹TL‹KTEN

NASIL KURTULAB‹L‹R? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .125

DARWIN‹ZM'‹N ÇÖKÜfiÜ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .129

Page 8: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

G‹R‹fi

"Basit insan" denilince genel olarak görgü kurallarından ha-

bersiz, cahil, bilgisiz, nerede nasıl davranacağını, nasıl konuşaca-

ğını bilmeyen, ölçüsüz bir insan modeli akla gelir. Fakat bu ki-

tapta ele alınacak konu halk arasında kullanılan anlamdaki "ba-

sitlik" değil, din ahlakına göre basitliğin nasıl bir ruh hali olduğu-

dur. Burada ele alınacak olan basitlik, bilinen anlamından çok

daha köklü ve derin bir hastalıktır. Ve insanı -Allah'ın dilemesi

dışında- cehenneme sürükleyebilecek büyük bir tehlikedir.

Basitlik, insanın, ruhunu Kuran ahlakına uygun bir şekilde

derinleştirememesi, Allah'a yakın olma ve O'nun rızasını ka-

zanma konusunda istekli olmaması sonucunda, davranış ve dü-

şünce biçiminde meydana gelen yüzeyselliktir. Bu yüzeysellik,

insanın, Allah'ın gücünün sınırsızlığını, kendi etrafında ve dünya

üzerinde meydana gelen olaylardaki hikmetleri ve yaşamın ger-

çek manasını anlamada zayıf bir kavrayışa sahip olması şeklin-

de kendini gösterir. Allah'ın varlığını ve gücünü kavrayan sami-

mi bir Müslümanın gösterdiği güzel ahlak ile yukarıda belirtti-

ğimiz şekilde yüzeysel bakış açısına sahip bir insanın ortaya

koyduğu ahlak, kişilik ve davranış biçimleri birbirinden tama-

men farklıdır. Müslümanlar son derece asil bir ruha, yüksek bir

kişilik kalitesine ve derin bir anlayışa sahip olurlarken basit in-

sanlar kendilerini alçaltan bir karakter yapısına sahip olurlar.

Basitlik, kimi insanlar tarafından hayat şekli olarak yaşanan

Page 9: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

ve temelde içteki basitlikten kaynaklanan tavır, düşünce ve ko-

nuşma bozukluklarıdır. Ancak basitlik denince akla yanlış bir ta-

nım gelmemelidir. İnsanların samimiyetlerinden kaynaklanan

doğal tavırları basitlik değildir; doğallığın kendine göre bir gü-

zelliği, derinliği ve etkileyiciliği vardır. Dolayısıyla basitlikten sa-

kınmak doğallığı kısıtlamak değildir. Basitlik bunlardan farklıdır;

doğallık gibi samimiyetten değil, şuur kapalılığından, din ahlakı-

na muhalif olarak yapılan tavırların itici, olumsuz etkisini, yüzey-

selliğini fark edememekten kaynaklanır. Cahiliye toplumlarında

kimi insanlar basitlikten sakınmanın yolunun sahte bir asalet an-

layışı olduğunu sanırlar. Bu asaletin gereğinin de soğukluk, res-

miyet, yapmacık tavırlar, suni şekilde kibarlaştırılmış davranış-

lar, kibirli tavırlar olduğunu düşünerek, en az basitlik kadar yan-

lış ve itici bir başka tavır bozukluğu yaşarlar. Oysa basitlikten

kurtulmanın yolu yapmacık bir asaleti değil, yalnızca Kuran ah-

lakını yaşamaktır.

Pek çok insan basitliği kabullenir. Bunu adeta hayatın vazge-

çilemez bir gerçeği gibi görerek, normal karşılar, ne kendi yap-

tıklarından ne de başkalarının bu yöndeki tavırlarından rahatsız

olmazlar. Aksine birbirlerini bu çirkinliğe teşvik eder ve kendi-

lerini çoğunluğun yaşadığı basit davranışları uygulamak zorunda

hissederler. Hatta bu konuda öylesine şartlanılmıştır ki, basit-

lik, konuşma ve bakış şekilleri, kendine özgü kuralları ile adeta

batıl bir din haline getirilmiştir.

Oysa basitlik, insanı güzel ahlaktan, kaliteli bir kişilikten, bü-

yük düşünmekten alıkoyan önemli bir tavır bozukluğudur. Bir

insan batıl "basitlik dini"ni benimsemişse, dindar olduğunu söy-

lese bile din ahlakını tam anlamıyla yaşaması mümkün olmaz.

Allah'ın varlığına inansa, "ben Müslümanım" dese de bu hasta-

lıktan kurtulmadığı sürece Kuran ahlakını tam anlamıyla yaşaya-

9Girifl

Page 10: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

maz. Nitekim Allah Kuran'da bir grup insanın basit ve yüzey-

sel kişilik ve ahlak anlayışlarına dikkat çekmiştir. Bu insan gru-

bu, Peygamberimiz (sav) döneminde yaşayan bazı Bedevilerdir.

İlerleyen bölümlerde davranış ve düşünce şekillerindeki yü-

zeyselliği Kuran ayetleri ile inceleyeceğimiz Bedevilerin, ger-

çek Müslümanlardan farklı olduklarını, imanın bu kişilerin kalp-

lerine tam yerleşmediğini Rabbimiz bize şöyle bildirmiştir:

Bedeviler, dedi ki: "İman ettik." De ki: "Siz iman et-mediniz; ancak "İslam (Müslüman veya teslim) oldukdeyin. İman henüz kalplerinize girmiş değildir..."(Hucurat Suresi, 14)

Tavırlarını katıksız olarak Kuran ahlakına göre şekillendiren

müminler ise, Allah'ın kendileri için seçip beğendiği ve fıtratla-

rına en uygun olan ahlakı yaşamaları nedeniyle basit tavırlar-

dan, basit düşünce şekillerinden sakınmış olurlar. Tüm tavırla-

rı, düşünceleri, sözleri ruhlarında yaşadıkları derinliği yansıtır

nitelikte asil ve güzeldir. Her olayda bakış açılarını Kuran'a gö-

re belirledikleri için, Allah'ın Kuran'da verdiği bilgiler sayesin-

de basitliği en iyi fark edip, teşhis edebilen insanlar da yine an-

cak müminlerdir. Basitliği yaşayan bir insan, bunun büyük bir

tehlike değil birçok insanın yaşadığı, hayatın bir gerçeği oldu-

ğunu düşündüğü sürece kendisine verdiği zararın farkında ol-

maz. Oysa basitlik Kuran ahlakından ve anlayışından tamamen

uzak olan, kişinin Müslümanca yaşamasını engelleyen kirli ve

alt bir kültürdür.

Bu çalışma, din ahlakından uzak yaşayan bazı insanların -din-

dar olduklarını öne sürseler bile- içine düştükleri bu kirli kül-

türü her yönüyle ele almak ve çözümünü de ortaya koymak

amacıyla hazırlandı.

10 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 11: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Unutulmamalıdır ki basitliğin bu kirli yapısı içinde yaşayan in-

san bundan sorumludur. Böyle bir kişi Kuran ahlakından ve bu

ahlakın inceliklerinden uzak bir hayat yaşarken, basit idealler

peşinde koşarken ve bundan dolayı da hesap verebileceğini ak-

lına bile getirmezken, ölüm meleklerinin canını almak için yanı-

na geldiklerini gördüğünde içinde bulunduğu derin gafletten

uyanır. Fakat bu çok geç bir uyanıştır. Çünkü insanın yaratılış

amacı Allah'ın razı olacağı ahlakı ve hayatı yaşamaktır, bir öm-

rün geride bırakıldığı ölüm anı ise bu amacı anlamak için olabi-

lecek en kötü zamandır.

Allah dünyada basitlikten sıyrılıp, gerçek Kuran ahlakına ta-

bi olmayan insanların ahirette uğrayacakları karşılığı şöyle ha-

ber vermiştir:

Doğrusu, 'suç ve günah işleyenler,' kimi iman edenle-re gülüp-geçerlerdi. Yanlarına vardıkları zaman, bir-birlerine kaş-göz ederlerdi. Kendi yakınlarına dön-dükleri zaman neşeyle dönerlerdi. Onları gördüklerizaman ise: "Bunlar elbette şaşkın-sapıklardır" derler-di. Oysa kendileri onların üzerine gözcü olarak gön-derilmemişlerdi. Artık bugün, iman edenler, kafirolanlara gülmektedirler. Tahtlar üzerinde bakıp-sey-retmek suretiyle. Nasıl, kafir olanlar, işlediklerinin'feci karşılığını gördüler mi?' (Mutaffifin Suresi, 29-36)

11Girifl

Page 12: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

BAS‹T ‹NSANLAR YARATILIfi

AMAÇLARINDAN UZAK B‹R

YAfiAM SÜRERLER

Bir Müslüman, Allah'ın kendisinden razı olacağı ve cennete

uygun olan ahlakı güzel görür ve bu ahlakı en güzel şekilde ya-

şamayı hedefler. Oysa insanlardan bazıları böyle bir hedeften

gafildirler. İçlerinde, Allah'ı razı edebilecekleri güzel ahlaka ait

özellikleri kazanma isteği duymazlar. Sadece dünyada kendile-

rini ayakta tutacak, yaşamalarını, yalnız kalmamalarını, istedik-

leri insanlarla dostluk kurmalarını, dünyevi hedeflerine ulaşma-

larını sağlayacak yani toplum tarafından kabul görecek kadar

bir kişilik ve ahlak seviyesinde olmayı yeterli görürler. Bu dar

bakış açısıyla belirledikleri hedefleri, onların Allah'ın hoşnut

olacağını bildirdiği ahlaka özenmelerine engel olur. Allah'ın rı-

zasına, rahmetine ve cennetine ulaşmayı hedeflemek yerine

belirttiğimiz gibi vasat, sıradan dünyevi hedefleri olan insanlar-

dan biri olmayı tercih ederler. Bu hedefleri elde etmek onlar

için yeterlidir.

Oysa bir insanın yaratılışındaki asıl amaç bu dünyevi hedef-

lerin çok üstünde, bambaşka bir amaçtır. Allah bir ayette, "O,

amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha

iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı

yarattı..." (Mülk Suresi, 2) şeklinde belirterek insanın yaratı-

Page 13: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

lışındaki amacı haber vermektedir. Başka bir ayette de Rabbi-

miz, bu amacın farkında olmadan son derece basit ve yüzeysel

bir anlayış içinde yaşama gayesinde olan insanlara şu soruyu

sormaktadır:

Bizim, sizi boş bir amaç uğruna yarattığımızı ve ger-

çekten Bize döndürülüp getirilmeyeceğinizi mi san-

mıştınız? (Müminun Suresi, 115)

İnsan dünyada bulunduğu imtihan süresi boyunca Kuran'a

uymakla, her düşüncesinde ve tavrında Allah'ın rızasını aramak-

la, vicdanını kullanmakla, güzel ahlakı yaşamakla ve salih amel-

lerde bulunmakla sorumludur. Bu açık gerçeğe rağmen az ön-

ce de belirttiğimiz gibi, yaratılış amacından uzak yaşayan insan-

lar kendilerine basit başka amaçlar edinirler. Bu amaçlar her

kesim ve kültürde farklılık gösterir. Ama temelde hiçbiri, katık-

sız olarak Allah'a kulluk etmeye, O'nun rızasını kazanmaya da-

yalı değildir.

İyi bir okuldan mezun olmak, üniversite sınavında istediği bir

bölümü kazanmak, iyi bir evlilik, güzel ve sağlıklı çocuklar, ço-

cuklara iyi bir gelecek hazırlamak, bu arada işinde yüksek bir

mevkiye gelmek, isabetli yatırımlar yapmak, ev, iyi bir araba ve

yazlık almak, kendisinin ve ailesinin iyi giyinmesini, gezmesini

sağlamak...

Basit insanların çoğu yalnızca bu idealler doğrultusunda ya-

şarlar. Oysa insanın dünyada bulunma amacı bunların hiçbiri

değildir. Dahası bu saydıklarımız hedef ya da ideal haline getiri-

lecek konular değildir; ancak birer araçtırlar. İnsanın dünyada

bulunma amacının, iyi bir okuldan mezun olmak ya da iyi bir

mevkiye gelmek olmayacağı açıktır. Elbette bunların tamamı

Allah'ın insanlara verdiği birer nimettir ve yaşanmasında bir

13Basit ‹nsanlar Yarat›l›fl Amaçlar›ndan Uzak Bir Yaflam Sürerler

Page 14: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

mahsur yoktur, ama insanın Allah'ı ve ahireti unutarak yalnız-

ca bunları amaç olarak belirlemesi hatalıdır. Aynı şekilde oku-

mak, her konuda bilgi sahibi olmak da takdire değerdir ama

hayatın amacı, Allah'ı ve ahireti unutup yalnızca insanların be-

ğenisini kazanabileceğini umarak entelektüel olmak da değildir.

Allah yaratılışın böyle bir amacının olmadığını Kuran'da şöyle

bildirir:

Biz, bir 'oyun ve oyalanma konusu' olsun diye göğü,

yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık. Eğer

bir 'oyun ve oyalanma' edinmek isteseydik, bunu,

Kendi Katımız'dan edinirdik. Yapacak olsaydık, böy-

le yapardık. (Enbiya Suresi, 16-17)

Dünya bir oyun ya da eğlence yeri değil, Allah'a kulluk et-

me, ahiret için çalışma mekanıdır. Bu gerçeği kavrayamayan in-

sanların idealleri öyle basit ve geçicidir ki, insan, bu idealleri-

nin tümüne ulaşsa da ölüm melekleri yanına geldiğinde kayıp-

ta olduğunu anlayacaktır. Bir kişi düşünün; bu kişi en büyük

idealini gerçekleştirmiş belki kendi alanında uzman, dünyaca

ünlü bir profesör olmuştur. Çocuklara, torunlara sahip olmuş-

tur, onlara iyi bir yaşam standardı sağlamıştır fakat ahireti

unutmuş, Allah'ın razı olacağı bir ahlakı yaşamamıştır. Böyle bir

insan senelerce çalışmış çabalamıştır ama sonsuz hayatını yaşa-

yacağı ahiret için hiçbir şeye sahip değildir.

Allah'ın "...Siz dünya hayatınızda bütün 'güzellikleriniz

ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk

sürdünüz..." (Ahkaf Suresi, 20) ayetinde işaret ettiği gibi gü-

zel olan herşeyi geride bırakmıştır. Yaşadığı belki 60 belki 70

yılın ise sonsuzluk ile kıyaslandığında bir kıymetinin olmadığı

açıktır. Peygamber Efendimiz (sav) böyle insanların içinde bu-

14 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 15: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

lunduğu akılsızlığı şöyle tarif etmiştir:

"Akıllı-şuurlu adam o kimsedir ki nefsini (Allah'a karşı) köleleştirir

(veya hesaba çeker) ve ölümden sonraki (hayat) için (iyi) amel iş-

ler. (Nefsini yenmekten) aciz adam da o kimsedir ki nefsini arzu-

suna uydurur (yani nefsini haramdan alıkoymaz). Sonra Allah'tan

(mağfiret) temenni eder." (İbni Mace, Cilt10, Syf.541)

Bu yanılgı içinde yaşamını sürdüren insanlar dünyayı sadece

istek ve tutkularını gerçekleştirmeleri gereken bir yer olarak

görürler. Bu şekilde kendi nefislerini tatmin etme hırsı ile ya-

şarlarken içlerinde yüksek bir kişiliğe, güçlü bir imana ve pey-

gamberlerin taşıdığı üstün ahlaka sahip olma gibi bir arzu duy-

maz. Allah'a yakın olma konusunda gerçek anlamda tutkulu bir

istek taşımazlar. Bunun sonucunda da davranış ve düşüncele-

rinde Müslümana has bir olgunluk, itidal ve bunlardan kaynak-

lanan bir seçkinlik meydana gelmez. Aksine Allah'ın varlığından

ve ölümün yakınlığından tam anlamıyla gafil gibi bir görünüm

sergilerler. Allah'ın her an kendilerini görmekte olduğunu ve

yaptıklarından haberi olduğunu unutmuş bir davranış şekli için-

de olurlar. Oysa insan gözünü nereye çevirse Allah'ın varlığının

delilleriyle karşılaşır.

Var olan herşeyi ve herkesi Allah'ın sonsuz kudreti ile yarat-

tığı apaçıktır. İnsanın Allah'a iman etmesi için sadece kendi be-

denine bakması yeterlidir. Allah insanı, Kuran'da bildirdiği ifa-

deyle "en güzel surette" yaratmış, kusursuzca işleyen pek çok

sistemi bedenine yerleştirmiştir. İnsanın başını göğe çevirip

bakması da iman etmesi için yeterlidir. Allah ayetlerde şöyle

buyurur:

Üzerlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Biz, onu nasıl

bina ettik ve onu nasıl süsledik? Onun hiçbir çatlağı

15Basit ‹nsanlar Yarat›l›fl Amaçlar›ndan Uzak Bir Yaflam Sürerler

Page 16: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

yok. Yeri de (nasıl) döşeyip-yaydık? Onda sarsılmazdağlar bıraktık ve onda 'göz alıcı ve iç açıcı' her çift-ten (nice bitkiler) bitirdik. (Bunlar) 'İçten Allah'ayönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz' vebir zikirdir. Ve gökten mübarek (bereket ve rahmetyüklü) su indirdik; böylece onunla bahçeler ve biçile-cek taneler bitirdik. Ve birbiri üstüne dizilmiş to-murcuk yüklü yüksek hurma ağaçları da. Kullara rı-zık olmak üzere. Ve onunla (o suyla) ölü bir şehri di-rilttik. İşte (ölümden sonra) diriliş de böyledir. (KafSuresi, 6-11)

Bedenimizi oluşturan hücrelerden evrendeki gezegenlere

kadar var olan herşey, bize üstün güç sahibi Allah'ın varlığını

gösterir. Göklerin yerin ve bu ikisi arasındaki herşeyin Sahibi

ve Yaratıcısı O'dur. Neye baksak, nereye yönelsek Allah'ın

eserleri ile karşılaşırız. Yerde yürüyen bir karınca, gökte uçan

kuş, her gün doğan Güneş, mis gibi kokan çilekler, denizin üs-

tünde hareket eden dağ gibi bir gemi, yağan yağmur... Bize hep

Yüce Allah'ın varlığını haber verir.

Yüzeysel düşünce yapısına sahip insanların çoğu tüm evre-

ne hakim olan bu kusursuz yaratılışı görür, ama vicdanlarını

kullanarak bu mucizevi yaratılış üzerinde derinlemesine düşün-

mezler. Evrenin her noktasına hakim olan hassas dengeleri, iç

içe geçmiş kusursuz sistemleri, çevremizde gördüğümüz sayı-

sız nimet ve güzellikleri dahası kendilerini yaratanın kim oldu-

ğunu ve tüm bu sayılanların hangi amaçla, ne için yaratıldıkları-

nı vicdanlarında sorgulamazlar. Ayette bildirildiği gibi "Gök-

lerde ve yerde nice ayetler vardır ki, üzerinden geçerler

de, ona sırtlarını dönüp giderler." (Yusuf Suresi, 105)

Evrendeki canlı cansız herşeyi yaratanın sonsuz akıl ve güç sa-

16 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 17: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

hibi Allah olduğu gerçeğini göz ardı ederler. Çünkü tüm bunla-

rı düşündükleri takdirde Allah'ın razı olduğu ahlakı ve hayat

şeklini yaşamakla sorumlu olduklarını göreceklerdir. Bunun ye-

rine kendi basit dünyalarında sıradan ve geçici amaçları için ya-

şamayı tercih ederler.

Oysa tüm insanlar yalnızca Allah'a kulluk için yaratılmışlar-

dır. Bu asıl amacı anlamazlıktan gelerek başka ideallere yönel-

mek ise insanı basit ve kötü bir hayat şekline götürür. Allah in-

sanı ancak Kendisi'ne kulluk ettiği takdirde üstün ve asil olaca-

ğı şekilde yaratmıştır. "O, yarattığını bilmez mi?..." (Mülk

Suresi, 14) ayetinde de bildirildiği gibi Allah insanın Yaratıcı-

sı'dır ve onun için neyin iyi, güzel olduğunu, neyin kendisini say-

gın ve onurlu kılacağını bilen de O'dur. Buna göre Allah'ın in-

sanlar için seçtiği İslam dini insanın fıtratına en uygun yaşam

şeklidir. Allah bu gerçeği Kuran'da şöyle bildirir:

Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak

dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üze-

rine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiçbir değiştir-

me yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). An-

cak insanların çoğu bilmezler. (Rum Suresi, 30)

Bir başka ayetinde ise Allah, İslam dinini kulları için beğen-

diğini şöyle bildirir:

...Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki

nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı se-

çip-beğendim... (Maide Suresi, 3)

Din insana Allah'ın razı olacağı ahlakı öğretir. Bunun dışın-

daki her yaşam şekli insanın yaratılışı ile çelişir. Kendilerine baş-

ka idealler edinen ve din ahlakından uzak yaşayan insanların ba-

sitliklerinin temelinde bu gerçek yatar. Onlar Allah'ın kendileri

17Basit ‹nsanlar Yarat›l›fl Amaçlar›ndan Uzak Bir Yaflam Sürerler

Page 18: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

için seçmiş olduğu en güzel yaşam şeklini bir kenara bırakarak,

kendi sığ akıllarına göre bir hayat yaşarlar. Böyle bir kişi basit-

likten ve onun, düşüncesinde ve davranışlarında oluşturduğu

kirli kültürden kendini kurtaramaz. Kendisini, çeşitli kişilik

oyunlarıyla, sahte asalet gösterileriyle bu kültürün dışındaymış

gibi göstermeye çalışsa da bunun faydası olmaz. Çünkü basit-

lik hangi kimliğe girilirse girilsin asla gizlenmesi mümkün olma-

yan, konuşma ve davranışlara, en önemlisi de insanın düşünce

şekline kaçınılmaz olarak yansıyan alt bir kültürdür. Sanıldığı

gibi gizlenerek üstü örtülebilecek sıradan bir tavır bozukluğu

değildir.

O halde gerçekten Allah'tan korkan, cehennemden sakınan

bir insanın yapması gereken, kendini ve çevresindekileri kan-

dırmaya çalışarak dindar görünmek değil, gerçek dindarlığı ya-

şamaktır. Gerçek dindarlık ise insanın nefsi ile çatışsa da, dün-

yevi çıkarlarına ters gelse de Kuran ahlakından hiçbir şekilde

taviz vermemesidir.

18 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 19: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

ORTAK B‹R CAH‹L‹YE

KÜLTÜRÜ: BAS‹TL‹K

Allah'ın yüceliğini hakkıyla kavrayan bir insan yaptığı işlerin

her aşamasında yüksek bir ahlak gösterir. Ancak basitlik insanı,

Kuran ahlakına uygun bir yaşam şeklinden tamamen uzaklaştı-

rır. Peygamberimiz (sav) "edebsizlik ve çirkin sözün girdiği yer çir-

kinleşir" (Tirmizi, Birr 47) şeklinde buyurmuştur. Bu sözde bildi-

rildiği gibi gafil bir ruh haliyle yaşayan insanın hayatına da çirkin-

lik ve karmaşa hakim olur. Bulunduğu yerler çözümsüzlüklerin

yaşandığı, konuların bir türlü halledilemediği, gerilime müsait,

huzursuz ortamlara dönüşür. Ancak burada batıl basitlik dini-

nin çok önemli bir özelliği ortaya çıkar: Basitlik tek taraflı ya-

şanmaz. Basit kişilerin bu kirli kültürlerini sergileyebildikleri ki-

şiler yine kendileri gibi aynı kültürün içindeki gafil kişilerdir. Ba-

sitlik dininin üyeleri birbirlerini hemen tanır ve Kuran ahlakın-

dan uzaklaşma konusunda birbirlerini teşvik ederler. Bunlar,

adeta birbirlerini ateşe çağırırlar. Allah bir ayetinde bu tehlike-

ye şöyle dikkat çekmiştir:

...Onlar, ateşe çağırırlar, Allah ise Kendi izniyle cen-

nete ve mağfirete çağırır. O, insanlara ayetlerini

açıklar. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Bakara Su-

resi, 221)

Page 20: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Başka ayetlerde ise Allah insanların birbirlerinin sapmasına

nasıl vesile olduklarını şöyle haber vermiştir:

De ki: "Sizin şirk koştuklarınızdan hakka ulaştırabile-

cek var mı?" De ki: "Hakka ulaştıracak Allah'tır. Öy-

leyse, hakka ulaştıran mı uyulmaya daha hak sahibi-

dir, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkça kendisi hidaye-

te ulaşmayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hükmediyor-

sunuz?" Onların çoğunluğu zandan başkasına uymaz.

Gerçekten zan ise, haktan hiçbir şeyi sağlayamaz.

Şüphesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilen-

dir. (Yunus Suresi, 35-36)

Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan,

seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar an-

cak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle

yalan söylerler.' (Enam Suresi, 116)

İmanı zayıf, kalbinde hastalık olan insanlar birbirlerini her

konuda olduğu gibi basitlik dinini yaşama konusunda da olum-

suz yönde etkilerler. Ancak bilinmelidir ki, bu kişiler aslında iç-

lerinde yaşadıkları basitliğin çirkinliğinin de bilincindedirler.

Çünkü bu kirli kültürü asla yaşayamayacakları insanları çok iyi

tanırlar. Salih Müslümanlarla bu kirli kültür aracılığıyla bağlantı

kurmanın olanaksız olduğunu bilirler. Bu nedenle onların yan-

larına geldiklerinde ellerinden geldiği kadar bu yönlerini gizle-

meye gayret ederler. Sadece Müslümanlara karşı değil, basitli-

ği kendilerinden biraz daha az yaşayan kişilere karşı da kendi-

lerini olabildiğince gizlerler. Örneğin çalıştıkları yerde bağlı ol-

dukları kişiye kaliteli insanlar olduklarını göstermeye çalışırlar.

Böyle bir kişi basitliği yaşadığı arkadaşlarının yanındakinden

çok farklı bir karakter sergiler. Oturuşu, kalkışı, konuşurken

seçtiği kelimeler, mimikleri, ses tonu, olayları değerlendirmesi

20 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 21: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

tümüyle farklılaşır. Ya da bu kişi bir devlet büyüğünün yanına

gitse gerek saygısıyla, gerekse gösterdiği tavırlarla kimi zaman

gerçek haliyle kıyaslanamayacak kadar değişir.

Aynı şekilde, bir öncesinde kendi zihniyetini taşıyan bir ki-

şiyle rahatça bu kültürün gereklerine uygun gafil bir sohbet

içinde olabilirken, samimi Müslüman ahlakında gördükleri kişi-

lerin yanında bu kültüre ait tavırlarını ellerinden geldiği kadar

geri çekerler. Bu kültüre ait basit mimiklerden, fayda getirme-

yecek uzun manasız sohbetlerden, kısılmış gözlerle ve benzeri

şekilde yapılan vurgulamalardan kaçınırlar. Ancak bu ani deği-

şim aslında ruhlarında yaşadıkları basitliğin yanı sıra çok daha

önemli bir gerçeği ortaya çıkarır. Demek ki bu kişiler bilinçli

olarak ve isteyerek basitlik kültürünü yaşamayı ve onun oluş-

turduğu gafil ortama girmeyi tercih etmektedirler. Bu konuda

vicdanlarını örtmekte, bu kirli kültürün gereklerini yaparken

kendilerini soktukları itici görüntüyü Allah'ın gördüğünü ve her

anlarına şahit olduğunu bilmelerine rağmen, bunları yaşamaktan

bir rahatsızlık duymamaktadırlar.

Oysa bu kültür ciddi şekilde niyet ederek içinden hemen çı-

kılacak kadar zayıf bir kültürdür. Bundan sonraki yaşamında sa-

dece Müslüman ahlakı ile yaşamaya karar veren bir insan bu ba-

sit kültürün getirdiği gafletten tek bir karar ile çıkabilir. Allah'ın

razı olacağını belirttiği güzel ahlakı kendi dünya ve ahiret haya-

tı için en uygun ahlak olarak benimseyerek, yaşamına samimi,

güzel ahlaklı bir Müslüman olarak devam edebilir. Diğer insan-

lara da bu yönde güzel bir örnek oluşturabilir ve bunun güzel

karşılığını Allah'tan umabilir.

21Ortak Bir Cahiliye Kültürü: Basitlik

Page 22: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

BAS‹TL‹⁄E YOL AÇAN

NEDENLER

Kitabın konusunu oluşturan ve bazı insanların vicdanların-

da hiçbir rahatsızlık hissetmeden yaşadıkları basitliği, kirlenmiş,

dejenere olmuş bir tür cahiliye kültürü olarak tanımlayabiliriz.

Bu kirli kültürü yaşayan insanların davranış ve düşünce yapıla-

rı, ahlakları gözlemlendiğinde önemli imani eksiklikleri olduğu

görülebilir. Bununla birlikte çocukluktan itibaren aldıkları eği-

timin, yaşadıkları ortamın ve birlikte oldukları kişilerin de ba-

sitliğin kirli kültürünü benimsemeleri yönünde üzerlerinde yo-

ğun bir etkisi vardır. Tüm bunların biraraya gelmesiyle salih bir

Müslümanda görülmesi mümkün olmayan bu kültür ortaya çı-

kar. İnsan fıtratına uygun olmayan ve kişiyi küçük düşüren dav-

ranış biçimlerinin hiç çekinilmeden uygulandığı bu sistem, için-

de yaşayan insanları Kuran ahlakında öngörülen asil, şerefli,

saygın ve onurlu hayattan uzak tutar. İnsanların bu batıl basit-

lik dinini benimsemelerine sebep olan ve Allah'ın emrettiği üs-

tün ahlakı yaşamalarını engelleyen etkenlerden bazılarını ilerle-

yen sayfalarda ele alacağız.

Allah'ı unutarak insanları ön planda tutmak

kişiyi basitliğe sürükler

Kitabın başında belirttiğimiz gibi, basitlik denilince insanla-

Page 23: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

rın büyük çoğunluğunun zihninde, konuşması bozuk, gülüşleri

ve tavırları estetikten uzak, güçlü bir kişiliği olmayan insanlar

canlanır. Oysa basitlik bunların yanı sıra çok daha geniş bir an-

lam içerir. Basitlik yalnızca görgüden ve nezaketten uzak tavır-

ları kapsayan bir kavram değildir. Esas olarak Allah'ın kadrini

hakkıyla takdir edememekten kaynaklanan bir ahlak bozuklu-

ğudur. Dolayısıyla böyle bir karaktere sahip insanın mutlaka

abartılı tavırlar sergilemesi gerekmez.

Bir kişinin insanlardan korkması, onların rızalarını kaybet-

mekten çekinmesi, onların sevgisini ve hoşnutluğunu kazanma-

yı Allah'ın sevgisine ve hoşnutluğuna tercih etmesi ya da onlar-

dan medet umması da o kişiyi basit davranışlara yöneltir. Bun-

ların yanısıra bir kişinin karşısına çıkan olayların Allah'ın kont-

rolünde olduğunu unutarak paniğe kapılması, yakınması, öfke-

lenmesi de basitlik göstergesidir.

Ne var ki kimi insanlar bu önemli gerçeğin bilincinde değil-

dirler. Bu yüzden de basitlik konusunu kendileri ile ilgili olarak

düşünmez ve kendilerini böyle bir tehlikeden uzak görürler. Bu

kişileri yanıltan noktalardan biri, birtakım nezaket kurallarını

bilmeleri ve bunlara dikkat etmeleri olabilir. Oysa bazı konular-

da nezaketli davranan bir insan da aslında basitlik kültürü için-

de yaşıyor olabilir. Çünkü basitlik, şekli birtakım davranış bo-

zukluklarıyla sınırlı değildir. Örneğin nezakete önem veren bir

kişi bazı olayların tesadüfen geliştiğine, muhatap olduğu insan-

ların Allah'tan ayrı müstakil birer varlık olduklarına ve kendi

iradeleri ile hareket ettiklerine inanıyor ve onların ne düşüne-

ceklerini hesap ederek hareket ediyor olabilir. Allah'ın gereği

gibi takdir edilmediği bu düşünce şekli elbette kişinin tüm tep-

kilerine, tavır ve konuşmalarına da yansır. Kuran ahlakını bilme-

yen bir insan bu davranış biçimini ve konuşmaları son derece

23Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 24: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

normal karşılayabilir. Oysa basitlikten uzak olduğunu öne sü-

ren ama bir olay karşısında şiddetle etkilenen, öfkelenip ağla-

yan, hatta günlerce bunalıma giren bir kişi son derece yüzey-

sel bir yapıya sahip demektir. Bu kişi Kuran'a göre imani de-

rinliği kavrayamamış bir insandır. Gerçek bir Müslüman bu

tavrın ardında dine karşı yüzeysel bir bakış açısı olduğunu bi-

lir. Çünkü Allah'ı gereği gibi tanıyan, O'nun ayetlerini bilen ve

yaşayan bir insanda böyle bir hal oluşmaz. Bu gibi tevekkülsüz

tavırlar kişinin herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğunu unuta-

rak insanları ve olayları Allah'tan ayrı birer güç gibi değerlen-

dirdiğinin bir göstergesi olabilir.

"Sizin ilahınız tek bir İlah'tır; O'ndan başka İlah yok-

tur; O, Rahman'dır, Rahim'dir." (Bakara Suresi, 163) aye-

tinde bildirildiği gibi yegane ilah Allah'tır ve O sonsuz güç sa-

hibidir. Var olan canlı cansız herşey O'nun iradesindedir. Tüm

insanların bu gerçeği çok iyi kavramaları ve üzerinde derinle-

mesine düşünmeleri gerekir. Bunun aksini düşünmek, başka

varlıkları Allah'a ortak koşmak yani şirk olur ki bu da Kuran'a

göre büyük bir suçtur. Allah şirkin ne kadar büyük bir suç ol-

duğunu bir ayette şöyle bildirmiştir:

Gerçekten, Allah, Kendisi'ne şirk koşulmasını bağış-

lamaz. Bunun dışında kalanı ise, dilediğini bağışlar.

Kim Allah'a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla

iftira etmiş olur. (Nisa Suresi, 48)

Kuran'a bakıldığında, bu temel gerçeğe aykırı bir inanç, tu-

tum ve davranışın basitliğin de nedenlerinden biri olduğu gö-

rülür. Allah'ın bir sıfatına başkasının sahip olduğunu düşünerek

hareket etmek yapmacık tavırları, lüzumsuz kibarlaşmayı, ta-

mahkarlığı beraberinde getirir. Böyle bir insan her zaman öf-

keye, küçük çıkarlar peşinde koşmaya, kendini acındırmaya ya

24 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 25: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

da kendini yüceltmeye yatkındır. Çünkü yüksek bir kişilik kali-

tesine sahip olup, kayıtsız şartsız güzel ahlak sergilemek, her ta-

vır ve düşüncesinde yalnızca Allah'a yönelen, asil ruha sahip,

dünyaya asla tamah etmeyen Müslümanlara özgüdür.

Örnek olarak bilgi birikimi fazla olan bir kişiyi düşünelim.

Eğer bu kişi bilgisinin kendisinden kaynaklandığını zannediyorsa

yüzeysel düşünüyor demektir. Çünkü böyle zannedildiğinde il-

min ve bilginin gerçek sahibinin Allah olduğu unutulur. Sahip

olunan her bilgiyi Allah'ın öğrettiği dolayısıyla dilediği anda

Allah'ın tümünü bir anda geri alabileceği göz ardı edilmiş olur.

Bunların yanısıra kişi kendisinin de tüm insanlar gibi Allah kar-

şısında mutlak aciz bir varlık olduğunu düşünmemiş olur.

Bu yüzeysel düşüncenin bir başka yönü de bu gibi kişilere

cahilce hayranlık duyulmasıdır. Bu hayranlık, bilgi sahibi bir ki-

şiye olduğu gibi kimi zaman güzel veya yakışıklı bir insana, kimi

zaman yetenekli bir sanatçıya, bir oyuncuya, sporcuya ya da

servet sahibi bir insana yöneltilebilir. Oysa güzellik, yetenek,

zeka, başarı gibi özelliklerin tümünü insanlara Allah vermiştir.

Örneğin mal, mülk sahibi bir kişiyi değerlendirirken onun sahip

olduğu imkanlar önemli değildir; önemli olan onun, Allah'ın aciz

bir kulu olduğunun düşünülmesidir.

Yüzeysel bir anlayışa sahip olan insanlar böyle bir kişiden

yardım bekler, malın esas sahibinin Allah olduğunu unuturlar.

Bundan dolayı bu kişilere karşı abartılı derecede samimiyetsiz

bir saygı ve hürmet içinde olurlar. Allah'ın "…Gerçek şu ki, si-

zin Allah'tan başka taptıklarınız, size rızık vermeye güç

yetiremezler; öyleyse rızkı Allah'ın Katında arayın, O'na

kulluk edin ve O'na şükredin..." (Ankebut Suresi, 17) ayetin-

de bildirdiği gerçeği göz ardı ederler.

Başka bir ayette de bazı insanların kendilerine tüm özellik-

25Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 26: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

lerini verenin Allah olduğunu unuttukları şöyle haber veril-

mektedir:

İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Bize dua eder;sonra tarafımızdan ona bir nimet ihsan ettiğimizde,der ki: "Bu, bana ancak bir bilgi(m) dolayısıyla veril-di." Hayır; bu bir fitne (kendisini bir deneme)dir. An-cak çoğu bilmiyorlar. (Zümer Suresi, 49)

Bu basit karakterin çarpıcı örneklerinden biri Kuran'da

bahsi geçen Karun isimli kişidir. Karun, "Gerçek şu ki, Ka-

run, Musa'nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaş-

tı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, bir-

likte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geli-

yordu..." (Kasas Suresi, 76) ayetinde bildirildiği gibi, Allah'ın

büyük bir servet verdiği fakat şükretmek yerine bundan dola-

yı "azgınlaşan" bir kişidir. Allah'ın yukarıdaki ayetin devamında

bildirdiği gibi kavmi kendisini bu konuda uyarmıştır:

...Hani kavmi ona demişti ki: "Şımararak sevinme,çünkü Allah, şımararak sevince kapılanları sevmez."(Kasas Suresi, 76)

Fakat o bu uyarılara rağmen kendisine verilenlerden dola-

yı şımarmıştır ve bu özellikleri kendisinin hak ettiğini zannet-

miştir:

"...Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiş-tir..." (Kasas Suresi, 78)

Karun, ayetten anlaşıldığı gibi, Allah'ın lütfunu görmezlikten

gelmiştir. Zenginliğinin kendi bilgisinden kaynaklandığını iddia

etmiş ve büyüklüğe kapılmıştır. Karun'un bu basitliği azgın ve

şımarık tavrından ve ifadesinden anlaşılmaktadır. Fakat Ka-

run'un etrafındaki halkın içinde de aynı basitlikte insanlar var-

dır. Bunlar Allah'ı unutan, ahireti göz ardı eden ve dünyaya

26 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 27: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

önem veren insanlardır. Karun, ayette bildirilen ifadeyle "ihti-

şamlı-süsü içinde kavminin karşısına çıktığında", kavminin

arasında bulunan kimi insanların durumunu Allah şöyle haber

vermiştir:

...Dünya hayatını istemekte olanlar: "Ah keşke, Ka-

run'a verilenin bir benzeri bizim de olsaydı. Gerçek-

ten o, büyük bir pay sahibidir" dediler. (Kasas Sure-

si, 79)

Ayette bildirildiği gibi bu kişiler Karun'a olan hayranlıklarını

dile getirmişlerdir. Bu kişilerin üsluplarından da sığ bir bakış açı-

sına sahip oldukları anlaşılmaktadır. Buna karşılık son derece

takva ve asil bir ruha sahip olan salih Müslümanların tavrının

farklı olduğu ve bu cahil insanları uyararak onlara gerçeği hatır-

lattıkları ayette şöyle bildirilmiştir:

Kendilerine ilim verilenler ise: "Yazıklar olsun size,

Allah'ın sevabı, iman eden ve salih amellerde bulunan

kimse için daha hayırlıdır; buna da sabredenlerden

başkası kavuşturulmaz..." dediler. (Kasas Suresi, 80)

Fakat basitlik, insanları derin düşünmekten alıkoyduğu için

bu kişiler ne Karun'un ne de kendilerinin içinde bulunduğu du-

rumu görememişlerdir. Ta ki Karun'a Allah'tan hak ettiği azap

gelene kadar:

Sonunda onu da, konağını da yerin dibine geçirdik.

Böylece Allah'a karşı ona yardım edecek bir toplulu-

ğu olmadı. Ve o, kendi kendine yardım edebilecekler-

den de değildi. Dün, onun yerinde olmayı dileyenler,

sabahladıklarında: "Vay, demek ki Allah, kullarından

dilediğinin rızkını genişletip-yaymakta ve kısıp-daralt-

maktadır. Eğer Allah, bize lütfetmiş olmasaydı, bizi

de şüphesiz batırırdı. Vay, demek gerçekten inkar

27Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 28: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

edenler felah bulamaz" demeye başladılar. (Kasas

Suresi, 81-82)

Bu örnekten de anlaşıldığı gibi doğru olan tavır, zekanın,

her türlü yetenek ve bilginin, zenginliğin asıl sahibinin Allah ol-

duğunu bilmek, O'nun sonsuz akıl sahibi olduğunu takdir et-

mek ve insanlarda tecelli eden güzelliklerden dolayı O'nu övüp

yüceltmektir. İnsanların birbirlerine olan üstünlükleri ancak

Allah'ın "... Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim)

olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanı-

nızdır..." (Hucurat Suresi, 13) ayetinde bildirdiği gibi takvadır.

Müslümanlar bir insana ancak onda tecelli eden güzel ahlaktan

dolayı hayranlık duyar ve değer verirler. Gerçekte büyük gö-

rülmesi, hayran olunması, kendisinden medet umulması gere-

ken yegane mutlak güç sahibinin Allah olduğunu bilirler. Bu

gerçek Kuran'da şöyle bildirilir:

"Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemedi-

ler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, Aziz'dir." (Hac

Suresi, 74)

Basitlik kültürünü yoğun olarak yaşayan inkarcı kişiler yü-

zeysel bakış açıları nedeniyle, kimi insanları gözlerinde büyü-

türlerken, büyük ve derin düşüncelere sahip insanların değeri-

ni ise anlayamazlar. Başta peygamberler olmak üzere üstün ah-

laka sahip Müslümanları tarih boyunca anlayamamış, hatta on-

ların kendilerini din ahlakına çağırmasına karşılık bu mübarek

insanlara kinlenmiş ve son derece ters ve saldırgan tavırlar

sergilemişlerdir.

Kuran'da bildirilen; "Ey Şuayb" dediler. "Senin söyledik-

lerinin çoğunu biz 'kavrayıp anlamıyoruz'. Doğrusu biz

seni içimizde zayıf biri görüyoruz. Eğer yakın-çevren ol-

masaydı, gerçekten seni taşa tutar-öldürürdük. Sen bize

28 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 29: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

karşı güçlü ve üstün değilsin." (Hud Suresi, 91) ayeti ile

Allah bu insanların içinde oldukları inkarın şiddetini bildirmiştir.

Kimi insanların karşısında eğilen, onları hak etmedikleri bir ye-

re koyan bu insanlar Allah'ın sevdiği ve seçtiği Şuayb Peygam-

berin seçkinliğini, üstün kişiliğini, samimiyetini ve ahlakını takdir

edememiş, onun yalnız yakın çevresinden etkilenmiş ve çekin-

mişlerdir. İçinde bulundukları inkarın azgınlığı ile, bu kişiler gü-

zel ahlaktan ve insaniyetten tamamen uzaklaşmış, basitliğin kir-

li kültürü içinde yaşamayı tercih etmişlerdir.

Gafil Bir Hayat Yaşamaları

Gaflet, insanların, Rabbimiz'in varlığını unutup, ölümü ve

ahiret gerçeğini görmezlikten gelmeleri, dünyevi istek ve tutku-

larına uyup bunlarla uğraşmaları sonucunda Allah'ın yüce emir-

lerini uygulamamaları anlamına gelir. Allah'ın "Onlar, dünya

hayatından (yalnızca) dışta olanı bilirler. Ahiretten ise ga-

fil olanlardır." (Rum Suresi, 7) ayetinde bildirdiği gibi olayları

sadece dıştan görünen yönleriyle değerlendirmekle yetinen;

Allah'ın bu olaylar üzerindeki mutlak hakimiyetini düşünmeden

yüzeysel bir bakış açısıyla yaşamayı kendileri için bir kültür ha-

line getiren kişilerin bu durumda olmalarında inanç eksiklikleri-

nin önemli bir etkisi vardır. Yaratıcımız olan Allah'ın büyüklü-

ğünü, gücünün ve hakimiyetinin sınırsızlığını gerektiği gibi kav-

rayamamış olmaları, onların, bu kültürü yaşama konusunda çir-

kin bir cesaret kazanmalarına sebep olmuştur.

Bir insan Allah'ın her an kendisini gördüğünü, yaptıkların-

dan, tüm düşüncelerinden haberdar olduğunu ve bunların ken-

di adına Allah Katında kaydedildiğini kavrıyorsa, sahip olduğu

Allah korkusu onu Kuran ahlakını yaşamaya yöneltir. Ona, hem

davranışlarından hem de düşünce şeklinden rahatça fark edile-

29Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 30: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

bilecek özel bir kalite getirir. Bu, basitlikten uzak, doğal, Ku-

ran ahlakı dışındaki hiçbir kültürü barındırmayan temizlikte,

peygamberlerde görülen haysiyeti, sabrı, samimiyeti ve vicdan

anlayışını taşıyan bir kalitedir. Bu ahlakta keskin bir şuur açık-

lığı vardır ve kişiyi her an Allah'ın ve ahiretin varlığından haber-

dar olmaya, yaptığı her işte Allah'ın rızasını gözetmeye yönlen-

dirir. Her davranışında, ağzından çıkan her sözde Allah'ın hu-

zurunda olduğunu bilerek bu düşünceyi aklından hiç çıkarma-

dan yaşamasını sağlar. Bu şuurdaki bir insanın basit bir mimik,

basit bir üslup ya da basit bir kişilik sergilemesi -Allah'ın dile-

mesi dışında- mümkün değildir. Aksine böyle bir insan seçtiği

her konunun, yüzündeki her mimiğin, gözünde oluşan anlamın,

sesindeki tonun Müslümana yakışır bir güzellikte olmasına her

an itina eder.

Ancak bu bilince sahip olmayan ve gafil tanımına uyan bir

insan, günlük yaşamı içinde Allah'ın ve ahiretin varlığını çoğun-

lukla unutur. Çok fazla insanla muhatap olması, meydana gelen

olayların çeşitliliği ve benzersizliği, karşılaştığı sayısız detay,

onu adeta hipnotize eder. Tüm bunları Allah'ın insanları imti-

han etmek için özel olarak yarattığını, Allah için bu detayları

yaratmanın çok kolay olduğunu aklına getirmez. Aksine Allah'ı

unutarak tüm dikkatini bunlara yöneltir. Karşılaştığı her deta-

yı hayatın akışı içinde tesadüflere bağlı olarak ve kontrolsüz bir

şekilde oluşan olaylar olarak değerlendirir. Bu gafil düşüncele-

rin bir sonucu olarak insanların da mutlak varlıklar olduklarını

düşünür. Onların tepkilerinin de aynı şekilde tesadüfler zinciri

içinde oluştuğunu zanneder. Bunun sonucunda özellikle insan-

lar ile olan ilişkilerinde tüm mimiklerini, tepkilerini, hayat şek-

lini ve geleceğe ait planlarını onlara göre ayarlar.

Allah'ın varlığını ve sonsuz gücünü unutan ya da bildiği hal-

30 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 31: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

de batıl basitlik dinini yaşamakta mahsur görmeyen bir insanın

Allah'tan gerektiği gibi korktuğunu söylemek mümkün değildir.

Bunun sonucu olarak da çoğunlukla aklına ahiretteki yaşantısı

için hazırlık yapması gerektiğini getirmez. Bu nedenle kendini

kişilik olarak geliştirme, ahlakını Allah'ın razı olacağı cennete

yakışır bir düzeye getirme idealine de sahip olamaz.

Basit İdealleri Olanlara Kuran'dan Bir Örnek:

Samiri'ye Uyan İsrailoğulları

Kuran'da peygamberlerin tebliğ yaptıkları toplumların, hak

hükümler karşısındaki genel tavırları da bildirilir. Bu kutlu in-

sanların sabırları, tebliğleri sırasında kendilerine çıkarılan güç-

lükler karşısındaki dirayetli ve tevekküllü tutumları, inançların-

daki kararlılıkları gibi daha birçok üstün ahlak özelliklerine dik-

kat çekilir. Kuran'da Hz. Musa'nın Allah'ın dinini anlattığı İsra-

iloğulları ile ilgili kıssalardan birinde ise Samiri adı verilen bir şa-

hıstan bahsedilir. Hz. Musa'nın kavminin başında olmamasını fır-

sat bilen Samiri, kavim içinde bozgunculuk çıkararak insanları

putlara tapmaya teşvik etmiştir. Onları imanlarından sonra sap-

tırmaya çalışmıştır.

Kuran'da bildirilen bu kıssada Hz. Musa'nın Allah'tan gelecek

vahyi bir an önce almak niyetiyle, kavmini arkasında bırakarak

Tur dağına çıktığından şöyle bahsedilir:

"Seni kavminden 'çarçabuk ayrılmaya iten' nedir ey

Musa? Dedi ki: "Onlar arkamda izim üzerindedirler,

hoşnut kalman için, Sana gelmekte acele ettim Rab-

bim." (Taha Suresi, 83-84)

Ancak kavmin başsız ve kontrolsüz kalmasını fırsat bilen Sa-

miri imanen güçlü olmayan, telkine açık halkı doğru yoldan sap-

31Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 32: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

tırmıştır. Onları fitneye düşürmüştür. "Dedi ki: "Biz senden

sonra kavmini deneme (fitne)den geçirdik, Samiri onları

şaşırtıp-saptırdı." (Taha Suresi, 85)

Allah'tan aldığı vahiy sonucu kavminin kendisinin ardından

düştükleri durumu öğrenen Musa Peygamber ise kavminin ya-

nına dönerek, onlara Allah'ın iman edenlere olan vaatlerini ve

ahiretin varlığını hatırlatmıştır. Ardından da Allah'ın vaadinden

umut kesenlerin ve fitnenin içine düşenlerin başına gelecek bü-

yük belaları haber vermiştir.

"Bunun üzerine Musa, kavmine oldukça kızgın, üz-

gün olarak döndü. Dedi ki: "Ey kavmim, Rabbiniz si-

ze güzel bir vaadde bulunmadı mı? Size (verilen) söz

(ya da süre) pek uzun mu geldi? Yoksa Rabbiniz'den

üzerinize kaçınılmaz bir gazabın inmesini mi istedi-

niz de bana verdiğiniz sözden caydınız?" (Taha Sure-

si, 86)

Bunun üzerine kavmi içinde Samiri'nin sapkın telkinlerine

kulak vererek gerçeklerden sapanlar, Musa Peygambere onun

gidişinin ardından meydana gelen olayları şöyle anlatırlar:

"Dediler ki: "Biz sana verdiğimiz sözden kendiliği-

mizden dönmedik, ancak o kavmin (Mısır halkının)

süs eşyalarından birtakım yükler yüklenmiştik, onla-

rı (ateşe) attık, böylece Samiri de attı." (Taha Sure-

si, 87)

Ayetin ifadesinde açık olduğu gibi, ellerindeki süs eşyalarını

ateşe atmaları için insanları ikna eden Samiri kendi elindekile-

ri de atarak onlara kendince niyetinin samimi olduğuna dair bir

kanıt sunmak istemiştir. İnsanları bu sinsi yöntemlerle kendine

inandırmıştır. Gerek imanı gerekse iradesi zayıf olan, inkarcı

telkinlere açık, Allah'ın yolundan sapmaya müsait bir ahlaka sa-

32 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 33: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

hip olan bazı insanlar onun söylediklerini yapmakta bir tered-

düt yaşamadan hemen Samiri'nin direktiflerine uymuşlardır. Hz.

Musa'dan öğrendikleri gerçeklere, Allah'ın kendilerine göster-

diği mucizelere rağmen hiçbir gücü ve yetkisi olmayan, kendi-

lerinden olan bir kişinin sapkın sözlerine ve telkinlerine uymak-

ta bir mahsur görmemişlerdir. Ardından Samiri eriyen süs eş-

yalarıyla onlara bir buzağı heykeli yapmıştır. Sonrasında ise ken-

di eliyle yaptığı bu heykeli onlara gerçek ilahları (haşa) olarak

tanıtmıştır. Bu sırada Hz. Musa'nın halkın üzerindeki etkisini or-

tadan kaldırmak amacıyla onunla ilgili kendince olumsuz telkin-

ler yapmaya başlamıştır:

Böylece onlara böğüren bir buzağı heykeli döküp çı-kardı, "İşte, sizin de ilahınız, Musa'nın ilahı budur; fa-kat (Musa) unuttu" dediler. (Taha Suresi, 88)

Allah ayette Samiri'nin yaptığı bu putun hiçbir gücü olmadı-

ğını kendileriyle konuşacak, onların sorularına cevap verecek,

onlara zarar veya fayda getirecek bir kuvveti, iradesi olmadığı-

nı bildirir. İnsanların bu açık gerçekleri görmezlikten gelerek

Samiri'nin çağrısına kulak verdikleri Kuran'da şöyle bildirilir:

Onun kendilerine bir sözle cevap vermediğini ve on-lara bir zarar veya fayda sağlamaya gücü olmadığınıgörmüyorlar mı? (Taha Suresi, 89)

Hz. Musa'nın kavminin bir özelliği de kavmin başında Hz.

Musa dışında kardeşi Hz. Harun'un da peygamber olarak bulun-

masıydı. Hz. Musa Tur dağına çıkarken kavmini Hz. Harun'a

emanet etmiştir. Ancak Samiri'nin yaptığı buzağı heykeli karşı-

sında inançlarını kaybederek, buna tapmaya başlayan halk Hz.

Harun'un yaptığı uyarılara kulak vermemişlerdir. Hz. Harun bu

heykelin kendileri için bir fitne olduğunu hatırlatmasına ve ger-

çek Rablerinin Allah olduğunu söylemesine rağmen İsrailoğulla-

33Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 34: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

rı onu dinlememişlerdir. Peygamberleri olduğu halde, Hz. Ha-

run'un emrine itaat etmemişler, başkaldırmışlardır.

Andolsun, Harun bundan önce onlara: "Ey kavmim,gerçekten siz bununla fitneye düşürüldünüz (denen-diniz). Sizin asıl Rabbiniz Rahman (olan Allah)dır; şuhalde bana uyun ve emrime itaat edin" demişti. (Ta-ha Suresi, 90)

Ardından yaptıkları bu kötü iş için bir peygambere karşı as-

la öne sürülmeyecek geçersiz bir bahane ortaya atarak zaman

kazanmak istemişlerdir.

Demişlerdi ki: "Musa bize geri gelinceye kadar ona(buzağıya) karşı bel büküp önünde eğilmekten kesin-likle ayrılmayacağız." (Taha Suresi, 91)

Kendi gözleri önünde yapılan bir heykele güç isnat eden bu

insanlar büyük bir cehalet ve akılsızlık içinde bu heykelin önün-

de eğilmeye başlamışlardır. Hz. Musa Tur Dağı'ndan inerek

kavminin yanına ulaştığında Samiri'ye "…Ya senin amacın

nedir ey Samiri?" (Taha Suresi, 95) demiştir. Samiri'nin pey-

gamberine verdiği cevap; "...Ben onların görmediklerini

gördüm, böylece elçinin izinden bir avuç alıp atıverdim;

böylelikle bana bunu nefsim hoşa giden (bir şey) göster-

di." (Taha Suresi, 96) şeklinde olmuştur.

İsrailoğulları içinde hak dine iman etmekle kazanılan yüksek

şuura sahip olmayan insanların bulunduğunu ve bu kişilerin ba-

sit çıkarlar peşinde olduklarını, dünyevi isteklerinden vazgeç-

meyeceklerini fark eden Samiri onların bu zayıflıklarından fay-

dalanmıştır. Peygamberin yokluğundan fırsat bilerek onları ye-

niden müşrik yaşamlarına geri döndürecek bir sistem kurmuş-

tur. Bu sistem içinde "Ben onların görmediklerini gör-

düm…" ifadesinden anlaşıldığı gibi kendini özel yetenekleri

34 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 35: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

olan bir insan gibi tanıtarak, makam ve mevki tutkusunu tatmin

etmek istemiştir. Ancak asıl önemli olan konulardan biri ve bi-

zim de vurgulamak istediğimiz nokta Samiri'nin sözüyle hareket

eden bu kişilerin Allah'ın rızasını kazanmak ve peygamberlerine

itaat etmek yerine Samiri gibi dünyevi idealleri olan fırsatçı bir

kişinin yönlendirmesine uyum sağlamalarıdır. Küçük hedefleri,

basit idealleri olan, yüksek ahlak göstermekten, Allah rızası için

yaşamaktan gerektiği gibi zevk almayan bu kişiler kendilerine

sunulan en basit dünyevi tekliflerde bile hemen inançlarını yiti-

recek bir ahlak göstermişlerdir.

Peygamberlerinin arkasından, sadakat ve vefa göstererek sa-

bırla Allah'tan gelecek vahyi beklemek yerine kötü niyetli bir in-

sanın uydurma yönlendirmelerine uyarak kısa dünyevi çıkarlar

sağlama amacında olmuşlardır. Hz. Harun'un sözüne itaat et-

meyerek, Allah'ın "De ki: "Allah'a ve elçisine itaat edin."

Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah, kafirleri sevmez."

(Al-i İmran Suresi, 32) ayetiyle bildirdiği gibi kafirlerin peygam-

berlere gösterdiği bir ahlak içinde olmuşlardır.

Görüldüğü gibi basit çıkarlar peşinde koşan, ideallerini ahi-

rete göre belirlemeyen insanlar çok basit mantıklarla dahi kan-

dırılabilirler. İnançlarından kolaylıkla vazgeçebilirler. İradeleri,

zayıf telkinlerle dahi kırılacak kadar güçsüz olur. Hemen ümit-

sizliğe kapılabilir, akılcı olmayan bir çağrıya kulak verebilirler.

Yüksek bir Allah korkusu ve ahiret inancı üzerine kurmadıkla-

rı inançları hemen yıkılabilir. Gözleriyle gördükleri, elleriyle do-

kundukları maddi varlıklar, onlara ahirette kendilerine vaat edi-

len sonsuz nimetlere göre daha gerçekçi görünür. Oysa

Allah'ın ahirette cennet ehline vereceği eşsiz nimetler Allah'ın

dilemesi dışında sonsuza kadar değerlerini ve güzelliklerini yi-

tirmeyecektir. Cennetteki nimetlerle ilgili olarak bir ayette

şöyle buyrulmaktadır:

35Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 36: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

"Doğrusu, muttaki olanlar için Rableri Katında ni-metlerle donatılmış cennetler vardır." (Kalem Sure-si, 34)

Ancak ölümü kendilerinden uzak gören, büyük bir gaflet

içinde dünya hayatını yaşama peşinde olan yani basit çıkarları

hedef edinen basit insanlar metalara daha fazla değer verirler.

Oysa bu kişilerin sandığının aksine dünya hayatının ve içindeki

metaların gerçek durumu Kuran'da bildirildiği gibi, "…Dünya

hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir." (Al-i İm-

ran Suresi, 185) Allah başka bir ayette de dünyanın değerli gö-

rülen bu metalarının gerçek niteliklerini bildirir: "… De ki:

"Dünyanın metaı azdır, ahiret, ise muttakiler için daha

hayırlıdır..." (Nisa Suresi, 77)

Hz. Musa'ya tabi olmak yerine Samiri gibi sahte bilgiler ve

metalarla insanları kandıran birine tabi olan, onun sözünü din-

leyerek kısacık dünya hayatında çıkar elde etmeye çalışanlar,

bu konumları nedeniyle henüz dünyada iken bile çok küçültü-

cü bir duruma düşmüşlerdir. Allah Kuran'da yer alan her kıs-

sayı temiz akıl sahipleri için bir öğüt ve ibret olması için bildi-

rir. Bu kıssada da Hz. Musa döneminden günümüze kadar gel-

miş geçmiş her insan için bir öğüt ve hatırlatma vardır.

Sana geçmişlerin haberlerinden bir bölümünü böyle-ce aktarıyoruz. Gerçekten, sana Katımız'dan bir zi-kir verdik. (Taha Suresi, 99)

Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleriiçin ibretler vardır... (Yusuf Suresi, 111)

Öğüt alan bir kişi ne olursa olsun Allah'a olan imanını, de-

ğeri çok az olan dünyevi kazançlarla değiştirmez. Dünyaya ait

basit hedeflerine ulaşmak amacıyla imanını zedeleyecek, ahi-

rette cennet hayatını kaybetmesine neden olabilecek bir talep

36 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 37: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

ve beklenti içinde olmaz. İdeallerini Allah'ın rızasına göre belir-

ler. Allah'ın rızasını görmediği bir konuda hemen geri çekilir.

Kendisini cennet hayatından uzaklaştıracak bir hayat şekline ve

kültüre yaklaşmaz. Bundan şiddetle kaçınır ve çevresindeki in-

sanlara da yaşatmak istemez. Cahiliye ahlakına dair gösterece-

ği herhangi bir tavrın diğer insanlar üzerinde oluşturacağı olum-

suz etkinin sorumluluğunu almaktan şiddetle korkar. Kendi

takvası için gösterdiği özene benzer bir özeni, aynı Hz. Mu-

sa'nın ahlakında gördüğümüz gibi, diğer insanlar için de göster-

mek için çaba sarf eder. İnsanları basitliğin kirli kültürü içinde,

şirk dolu bir hayatın içinde bırakmayı arzu etmez.

Hayatlarında Yüksek İdeallere Yer Olmaması

Müslümanlar ahirete yönelik büyük idealleri olan insanlar-

dır. Bu ideallerin başında ahirette Allah'ın iman edenler için ha-

zırladığı cennete girme isteği yer alır. Ancak bunun üstündeki

yegane idealleri Allah'ın kendilerinden razı olmasıdır.

Allah, mü'min erkeklere ve mü'min kadınlara içindeebedi kalmak üzere, altından ırmaklar akan cennet-ler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiş-tir. Allah'tan olan hoşnutluk ise en büyüktür... (TevbeSuresi, 72)

Cennet, nefsin arzu ettiği her türlü nimeti içinde barındıran

kusursuz bir mekandır. Kuran ahlakını yaşayan bir insanın için-

de yaşamayı tutkuyla istediği, kavuşmak için çaba harcadığı son-

suz bir güzellikler yurdudur. Ancak ayette de bildirildiği gibi bir

mümin için sonsuz güç sahibi Rabbimiz'i razı etmek herşeyin

üzerindedir. Bu amaç doğrultusunda bir Müslüman kendisini

her an daha güzel ahlaklı olacağı şekilde yetiştirir, insani özel-

liklerini ise daha güçlü ve kaliteli hale getirmek için hedefini her

37Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 38: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

geçen gün biraz daha yükseltir. Bu nedenle samimi bir Müslü-

man kendini hiçbir konuda yeterli görmez. Kendini yeterli gö-

rüp bu yönde kişiliğini, alışkanlıklarını, davranış biçimini değiş-

tirmekten ya da geliştirmekten vazgeçmez. Kişiliğindeki gelişi-

mi hiçbir dünyevi ölçü ya da kıyaslama ile sınırlı tutmaz. Her

an daha iyiye, daha güzele, Allah'ın kendisinden razı olacağını

umduğu daha olgun bir karaktere sahip olmaya istekli olur.

Kendisini, dünyayı değil cennet ortamını ölçü alarak geliştirir

ve Allah'ın cennete layık gördüğü peygamberler gibi üstün ah-

laklı insanlarla birarada yaşamayı umarak bir hazırlık yapar. Bu

yüzden de hedefi hep çok büyük olur.

Oysa bir önceki bölümde belirttiğimiz gibi Allah ve ahiret

inancı zayıf olan gafil bir insan için idealler çoğunlukla dört du-

var arasına sıkışmıştır. Bu kültürün içinde yaşayan bir insanın

Müslümanlarda olduğu gibi yüksek bir ideal içinde olması zor-

dur. Bu tip kişilerin idealleri daha çok dünya ile sınırlı kalmış-

tır. İyi bir ev, iyi bir iş, iyi bir aile ortamı, iyi bir yaşam standar-

dı en yüksek idealleri arasındadır. İnsanların bir kısmı sadece

bu klasik ideallere ulaşmayı isterler. Bunları elde etmek için

hayatları boyunca çalışır ve emek sarf ederler.

Bir insan basit bir kültür içinde yaşayarak, kötü bir ahlak

göstererek de bunların bir kısmına hatta tümüne ulaşabilir.

Hatta bunları elde etmek için nefsinin kötülüklerini ortaya çı-

karmaktan çekinmeyen insanlar da vardır. Örneğin bir insan,

sadece kendisini ve bazı sevdiklerini düşünerek bencilce ve bü-

yük bir hırs içinde onları hoşnut edecek bir gayeye yönelebi-

lir. Yapacağı işten Allah'ın rızasını kazanıp kazanamayacağını

düşünmeden elde edeceği kazancın dünyevi isteklerini tatmin

etmesini yeterli görebilir. Dünyada elde ettiği bu kazancın ahi-

rette kendisine nasıl bir karşılık olarak geri döneceğini aklına

38 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 39: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

dahi getirmeyebilir. Oysa dünyada insanın nefsini tatmin eden

bir kazanç, ahirette onun sonsuza kadar mutsuz olmasına ne-

den olacak bir kayba dönüşebilir.

Ahirette Allah'ın samimi kullarına vereceği sonsuz nimetleri

düşünmeden dünyanın geçici metalarına kilitlenen ve bunlarla

tatmin olan biri gerçeklere karşı adeta kör olmuş gibidir. Çün-

kü Allah "…Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki

dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçi-

ci) bir meta'dan başkası değildir." (Ra'd Suresi, 26) ayetiyle

dünyada kazanılanların geçiciliğini bildirmektedir. Başka bir

ayette ise bu kişileri "İşte bunlar, ahireti verip dünya haya-

tını satın alanlardır…" (Bakara Suresi, 86) şeklinde tanıtmak-

tadır. Ayette geçen "ahireti verip dünya hayatını satın alan-

lar" ifadesi bu kişilerin ideallerinin ne kadar sınırlı kalmış oldu-

ğunun anlaşılması açısından son derece önemlidir. Çünkü bu ki-

şiler Allah'ın, samimi kulları için hazırlamış olduğu sonsuz cen-

net nimetlerini göz ardı ederek son derece kısa olan dünyevi

metalarla yetinmeyi tercih etmektedirler. Bu seçim onları ba-

sitliğin kirli kültürüne sürüklemekte, sınırlı ideallerle son dere-

ce yüzeysel bir kültür ve düşük bir insani kalite içinde yaşat-

maktadır.

Oysa ölüm, sürekli yaklaşmakta olan ve hiç kimsenin kaça-

mayacağı bir gerçektir. Bunu bile bile bir insanın, ahireti unut-

ması ve hedeflerini sadece kendi küçük dünyasıyla sınırlı tutma-

sı büyük bir gaflettir. Böyle bir düşünce tarzı, basit düşünen bu

nedenle de çok açık olan gerçekleri göremeyen bir insanın se-

çimidir.

İnsanın dünyevi ideallerini belirlerken bir gün bir yerde yüz

yüze geleceği ölüm gerçeğini aklından çıkarmaması gerekir.

Çünkü o vakit geldiğinde dünya ile ilgili tüm planlarının, ideal

39Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 40: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

haline getirdiği, ulaşmak için uğraş verdiği emeklerinin bir an-

lamı kalmayacaktır. Hepsini arkasında bırakarak ahiret hayatı-

na geçecektir. Allah ölüm vakti geldiğinde insanın tek başına ve

dünyada sahip olduğu hiçbir şeyi yanına almadan Kendi huzu-

runa geleceğini şöyle bildirmektedir:

"Andolsun, sizi ilk defa yarattığımız gibi (bugün de)'teker teker, yapayalnız ve yalın (bir tarzda)' Bizegeldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızda bıraktı-nız..." (Enam Suresi, 94)

Bu nedenle akılcı ve doğru olan, insanın yaşadığı süre bo-

yunca Müslümanca düşünmesi ve dünyadaki ideallerini de

Müslümanca belirlemesidir. Bir insanı yüzeysel düşünmekten,

basit dünyevi hedefler belirlemekten kurtaracak yegane yol

budur.

Eğitim ve Yetiştirilme Tarzının Kişiyi Bu Kültüre Yönlendirmesi

İnsanların kendi aile çevrelerinden, yakın ilişki içinde olduk-

ları arkadaş gruplarından ya da içinde yaşadıkları sosyal çevre-

den aldıkları telkinlerin de, basitliğin kültürünü yaşamalarında

önemli bir etkisi vardır. Aile ortamından başlayarak okul ve ar-

kadaş ortamı ile devam eden eğitim sırasında kişinin çevresin-

deki insanlardan öğrendiği düşünce ve davranış biçimleri tüm

yaşamında etkili olur. Eğer bir insan cahiliye toplumu içinde

yetişmişse ve kendisi de Kuran ahlakını benimsememişse, o

zaman çevresinden öğrendiği çirkin karakteri aynı şekilde de-

vam ettirebilir.

Özellikle çocukluk yıllarındaki gözlemlerin, bu karakterin

yaşanmasındaki rolü büyüktür. O çağda anne babasının, yakın

akrabalarının ya da arkadaşlarının içinde yaşadığı kültür kişiyi

40 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 41: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

derinden etkiler. Henüz hiçbir şey bilmeyen bir çocuk çevre-

sindeki insanlarda gördüğü iyi ve kötü herşeyi hafızasına alır.

Belli bir süre sonra da bunları taklit ederek benzer olaylar kar-

şısında aynı tepkileri vermeye aynı konuşma tarzını kullanmaya

başlar. Belli bir yaşa kadar zevkleri, alışkanlıkları, davranış bi-

çimleri neredeyse bu kişilerin birer kopyası gibi olur. Hatta

kendisine yeni ve iyi bir şey öğretilmek istendiğinde hemen an-

nesinden, babasından ya da yakın görüp kültürünü benimsediği

başka bir kişiden böyle öğrenmediğini öne sürerek güzel bir

davranışı uygulamaktan kaçınır.

Allah Kuran'da "Hayır" dediler. "Biz atalarımızı böyle

yaparlarken bulduk." (Şuara Suresi, 74) ve "Ne zaman on-

lara: "Allah'ın indirdiklerine uyun" denilse, onlar: "Hayır,

biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye (geleneğe)

uyarız" derler. …" (Bakara Suresi, 170) ayetleriyle cahiliye in-

sanlarının bir kısmının körü körüne atalarının asılsız uygulama-

larına uymakta ısrar ettiklerini bildirir.

Oysa bir kişi iyiyi kötüden ayırt edebilecek bir yaşa geldiğin-

de, vicdanını kullanır ve Kuran'ı rehber edinirse çevresinde ya-

şanan kültürün kötü ve dejenere bir kültür olduğunu fark ede-

bilir. Böyle bir kültür içinde yaşamayı sahip olduğu Allah korku-

su ve ahlak anlayışı ile bağdaştıramaz. Bu nedenle de onun bir

parçası olmayı reddeder. Hiçbir tavır ve anlayışında bu kültürü

anımsatacak bir davranış içinde olmaz.

Samimi bir Müslüman hangi koşul altında yetişirse yetişsin,

nasıl bir eğitim düzeyine, nasıl bir fiziki görünüme sahip olursa

olsun Allah'tan kendisine gelen herşeyi büyük bir tevekkül ve

güzellikle karşılar. Çevresinde cahiliye kültürünün her ne türü

yaşanırsa yaşansın güzel ahlakı ile bunlardan kendini rahatça so-

yutlar. Bu kişinin görünümündeki ve tavırlarındaki farklılık, ru-

41Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 42: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

hundaki kalite, imandan dolayı oluşan heybet ilk bakışta fark

edilir. Nitekim bunun en güzel örneği tarih boyunca yaşamış

olan peygamberlerdir. Örneğin babası son derece basit, saldır-

gan karakterli ve putperest bir insan olmasına karşılık Hz. İb-

rahim, Allah'ın sevdiği, elçisi olarak seçtiği ve "...Allah, İbra-

him'i dost edinmiştir." (Nisa Suresi, 125) ayetinde haber

verdiği gibi şereflendirdiği bir peygamberdir. Hz. İbrahim, için-

de yaşadığı putperest toplumun basit kültürünü asla benimse-

memiş, bu anlamda kendisini onlardan tamamen soyutlamıştır.

Onların kendisine anlattığı, öğrettiği hiçbir şeyi kabul etmemiş,

imanlı, onurlu ve güçlü bir kişilik sergileyerek, Kuran'ın, "Siz-

den ve Allah'tan başka taptıklarınızdan kopup-ayrılıyo-

rum ve Rabbime dua ediyorum. Umulur ki, Rabbime

dua etmekle mutsuz olmayacağım." (Meryem Suresi, 48)

ayetinde bildirildiği gibi Allah'ın rızasına uygun yaşamıştır.

Cahiliye ahlakında ise Kuran ahlakına aykırı, batıl ölçüler

geçerlidir. Örneğin bir insan eğer cahiliye kıstaslarına göre kö-

tü bir çevrede yetiştiyse kendini değersiz görür. Veya din ah-

lakından uzak toplumlarda çok önemli görülen zenginlik, mad-

di imkanlar, şöhret gibi özelliklere sahip olmayan bir insan an-

lamsız bir eziklik duygusu, kompleks içinde olur. Bundan dola-

yı da kendisine saygısı olmaz. Kendisini bu şekilde gördüğü için

de iyi ve güzel olanı bulup ona yönelmek gibi bir arayışı olmaz.

İman etmediği, Allah Katında kıymetli olana değil insanların gö-

zünde önemli olana yöneldiği için pek çok zaafa, dolayısıyla da

güçsüz, iradesi zayıf, kişiliksiz bir bünyeye sahip olur. Aklına

gelen olumsuz fikirlere, dışarıdan gelen negatif telkinlere vere-

cek bir cevap bulamaz. Böyle bir insanın ise çevresindeki

olumsuz telkinlerden etkilenmesi çok kolay olur.

İmanın getirdiği doğruyu yanlıştan ayırt edebilme yeteneği-

42 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 43: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

ne sahip olmadığından yanlış bilgiler, yanlış telkinler, yanlış yön-

lendirmeler ile kişiliği zayıf bir hale gelebilir. Sonuç olarak orta-

ya küçük düşünen, basit tavırlarda bulunan, kendi kendini de-

ğersiz gören biri çıkar. Böyle bir kişi yaşadığı şartlardan dolayı

Allah'a tevekkül etmesi, sabır gösterip güzel ahlak arayışı için-

de asil bir karakter geliştirmesi gerektiğini aklına getirmez. Ak-

sine anlamsız bir kompleks içinde, bu kirli kültürün oluşturdu-

ğu ahlak dışında başka bir ahlak yaşamayı düşünemeyecek du-

ruma gelir.

Kuran ahlakını yaşayan bir kişi ise Allah'ın kendisini Müslü-

man olarak yaratmasından dolayı O'na şükreder. İnsanı değerli

kılanın, Müslüman olmak, iman ve akıl sahibi, vicdanlı takva sa-

hibi bir insan olmak olduğunu bilir. Hiçbir eksikliği onu basit

davranmaya itmez, aksine onu Allah'a tevekkül etmeye, kusur-

larını ve eksiklerini olabildiğince düzelterek, kendini geliştire-

rek, Kuran ahlakına uygun davranmaya yöneltir. Geçmişte bu

kişi cimri ve bencil, kavgacı insanların bulunduğu bir ortamda

yetişmiş olsa bile, benzer olaylar karşısında aynı tür tepkiler

vermez. Aksine Allah'ın "Onlar, bollukta da, darlıkta da in-

fak edenler, öfkelerini yenenler…" (Al-i İmran Suresi, 134)

ayetinde bildirdiği gibi cömert ve yumuşak huylu bir karaktere

sahip olur.

Ayette bildirildiği gibi her ne şart altında olursa olsun ihtiya-

cı olanları gözetir, öfkesine yenilmez aksine böyle bir durum

karşısında son derece bağışlayıcı olur, alçakgönüllü bir ahlakı

benimser. Asla basit hedefler edinmiş, ahireti unutup dünyaya

hırsla bağlanmış, Allah'ın rızasını gözetmeyen, küçük çıkarlar

peşinde koşan insanların ahlakına benzer bir ahlak göstermez.

Kuran'ı kendisine rehber edinerek yaptığı bu tavır değişikliği,

cahiliye hayatında öğrendiği her tavrı terk etmesi için yeterlidir.

43Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 44: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Hz. Musa ve Firavun örneği

Hz. Musa, kendisini halkın gözünde ilahlaştırmaya çalışan

(Rabbimiz'i tenzih ederiz), uyguladığı acımasız yöntemlerle in-

sanları zulüm dolu bir hayat içinde kendi emri altında yaşatan

Firavun'un sarayında büyümüştür.

Kuran'da Firavun'un birçok karakter özelliğinden bahsedi-

lir. "Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden

başka ilah olduğunu bilmiyorum..." (Kasas Suresi, 38) aye-

tinde bildirildiği gibi sözde ilahlık iddiasında bulunan (Allah'ı

tenzih ederiz) ve "...kendi kavmini küçümsedi, onlar da

ona boyun eğdiler…" (Zuhruf Suresi, 54) ayetinde bildirildi-

ği gibi halkını sürekli küçümserken kendini büyüten, kibirli bir

insandır. Kuran'da yer alan ayetlerden Firavun'un dengeli bir

insan olmadığı da anlaşılmaktadır. Gözünü mal ve iktidar hırsı

bürümüş, Allah'ın, "Firavun kendi kavmi içinde bağırdı; de-

di ki: "Ey kavmim, Mısır'ın mülkü ve şu altımda akmak-

ta olan nehirler benim değil mi? Yine de görmeyecek

misiniz?" (Zuhruf Suresi, 51) ayetinde bildirildiği gibi elinde-

kilerin gerçek sahibinin Allah olduğunu inkar ederek zenginliği

ve maddi gücü ile övünen zorba bir diktatördür.

Bu anlayıştaki bir insanın yanında yetişen Musa Peygamber

ise derin imanı ve yüksek vicdanı ile bulunduğu çevreden ta-

mamen farklı ve üstün bir ahlaka sahip, ihlaslı bir Müslümandır.

Yetiştiği ortamın ahlak anlayışından tamamen farklı bir ahlak

anlayışına sahiptir. Firavun ve diğer inkarcı insanlar; ellerinde-

kiyle övünme, büyüklenme, insanları küçümseyip alay etme,

kendini beğenmişlik, gafillik, ideallerinin dünya hayatındaki me-

talar ile sınırlı olması gibi daha birçok ahlaki zaaf içinde yaşar-

ken o bunlardan uzak, üstün bir ahlaka, soylu bir kişiliğe sahip

olmuştur. Allah, "Andolsun, Biz kendilerinden önce, Fira-

44 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 45: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

vun'un kavmini de denedik. Onlara kerim bir elçi gelmiş-

ti." (Duhan Suresi, 17) ayetinde Hz. Musa'dan "kerim bir elçi"

olarak bahseder. Kerim kelimesi; soylu, asil, şerefli, izzetli an-

lamlarına gelmektedir. Görüldüğü gibi Firavun'da görülen in-

karcı insanlara özgü kötü ahlak özelliklerinin aksine, Hz. Musa

Müslümanlara has üstün ahlak özelliklerine sahip, asil bir insan-

dır. (Detaylı bilgi için bkz. Harun Yahya, Hazreti Musa, Araştır-

ma Yayıncılık)

Hz. Musa'nın ve diğer peygamberlerin hayatlarından bölüm-

lerin yer aldığı kıssalarda, bu kıymetli insanların çok farklı or-

tamlarda, kendilerinden çok farklı inanç ve karakter yapısı için-

deki insanlarla birarada yaşadıkları anlaşılmaktadır. Ancak hep-

si de güzel ahlakları, asaletleri ve izzetli kişilikleriyle kıyamete

kadar yaşayacak olan tüm insanlara örnek kılınan bir hayat sür-

müş, bu insanların yaşadıkları cahiliye kültürleri ile aralarına yı-

kılmaz bir duvar çekmişlerdir. Onlar, imanlarının kendilerine

kazandırdığı yüksek vicdanları ile insanların büyük bir kısmının

içine düştüğü bu kirli cahiliye kültürünün daima dışında olmuş-

lardır. Çünkü iman eden bir insan yukarıda belirttiğimiz gibi na-

sıl bir ortam içinde yetişirse yetişsin, sahip olduğu vicdanı ile bu

yapının bir parçası olmayı asla kabul etmez. Böyle bir davranış

biçimi içinde yaşamayı kendine yakıştırmaz. Çevresindeki tüm

insanların tepkilerini alacağını, dostluklarını ve sevgilerini kay-

bedeceğini bilse bile bu kültüre dair tek bir düşünce ya da ha-

reketi Müslümanlık onuruna sığdıramaz.

Cahiliyenin kirli kültürünü yaşayan insanlar, bulundukları

toplum içinde kendileri gibi kişilerden oluşan geniş bir çevre

edinebilir, maddi imkanlar elde edebilir, çıkara dayalı dostluklar

kurabilirler. Basitliği yaşayan insanların sayıca çok olmasına al-

danabilir, "güç kazanırız" mantığıyla bu tarz kişilerle dostlukla-

45Basitli¤e Yol Açan Nedenler

Page 46: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

rını ilerletebilirler. Kendilerince kuvvet ve onurun –kötü ah-

laklı ve basit karaktere sahip insanlardan oluşsa da- çoğunluğa

uymakla elde edilebileceğini zannedebilirler. Oysa bu düşünce

Kuran'a göre tamamen yanlıştır. Allah aşağıdaki ayetlerinde

asıl izzet ve şerefin iman edip Müslüman ahlakını yaşamakla ve

böyle insanlarla dostluklar kurmakla kazanılacağını bildirmiştir:

"Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler)edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanındamı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,'Allah'ındır." (Nisa Suresi, 139)

"…Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın,O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir..." (MünafikunSuresi, 8)

Bu nedenle samimi bir Müslüman, tüm çıkarlarını ve elinde-

ki imkanlarını kaybetmek uğruna da olsa bu ahlaki sistemin iş-

lemesine destek veren bir insan olmayı kabul etmez. Kendisi-

ni, şartlara ve çevresine uyum sağlama gibi bir mecburiyet için-

de hissetmez. Aksine Allah'ı razı edecek şartlar ne ise bunları

oluşturma çabasında olur. Bu onurlu ve ihlaslı karakterin kar-

şılığı olarak Allah salih Müslümanları hem dünyada hem de ahi-

rette mükafatlandıracağını ayetlerde şöyle bildirir:

İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda malla-rıyla ve canlarıyla cehd edenlerin (çaba harcayanla-rın) Allah Katında büyük dereceleri vardır. İşte 'kur-tuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır. Rableri onla-ra Katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için,kendisinde sürekli bir nimet bulunan cennetleri müj-deler. Onda ebedi kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyükmükafat Katında olandır. (Tevbe Suresi, 20-22)

46 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 47: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

BAS‹TL‹⁄‹N ORTAYA ÇIKIfi

fiEK‹LLER‹

Bedeviler ve Kirli Kültürleri

Her dönemde olduğu gibi Peygamberimiz (sav) döneminde

de din ahlakının inceliklerini kavrayamayan, yüzeysel ve kaba

düşünce yapısına sahip, imanı kalplerine yerleştirememiş insan-

lar vardı. Kitabın başında da belirttiğimiz gibi "basitlik dini"ni be-

nimsemiş olan bu insanlardan bir kısmı bazı Bedevilerdir.

"Bedeviler inkar ve nifak bakımından daha şiddetlidir.

Allah'ın elçisine indirdiği sınırları bilmemeye de onlar da-

ha 'yatkın ve elverişlidir'..." (Tevbe Suresi, 97) ayetiyle bildi-

rildiği gibi Bedeviler itaatsizliğe ve sınır tanımamaya daha eği-

limli idiler. Peygamberimiz (sav) gibi mübarek bir insanı bizzat

görmelerine, sohbetlerine katılmalarına, O'nun tebliğini almala-

rına, O'nun üstün ve seçkin ahlakına, her durumda asil, kaliteli

ve modern tavırlarına şahit olmalarına rağmen Bedevilerin ço-

ğu, kendilerini geliştirememiş, kaba ve basit bir çizgide kalmış-

lardır. Bu basitlik onların Allah'ın şanını gereği gibi takdir ede-

memelerinden ve dine olan yanlış bakış açılarına, itaat anlayış-

larından Peygamberimiz (sav)'e karşı olan saygılarına, oturup

kalkmalarına, yemek yemelerine kadar tüm tavırlarında görülü-

yordu.

Bedevilerden bazılarının ve Bedevi ahlakı gösteren diğer in-

Page 48: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

sanların Peygamberimiz (sav)'e karşı olan tavırlarının son de-

rece cahilce olduğunu Allah Kuran'da bildirmiştir. Bu insanlar

ince düşünceden, nezaketten, saygı ve sevgiden uzak bir yapı

içinde oldukları için, davranışları da Kuran ahlakından son de-

rece uzaktı. Allah Peygamberimiz (sav)'in yakınında bulunabi-

len bu insanların basit tavırlarıyla ilgili olarak Kuran'da şöyle

buyurmaktadır:

Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine

girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek

vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız za-

man girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dal-

mayın. Gerçekten bu, Peygambere eziyet vermekte

ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak(kı açık-

lamak)tan utanmaz... (Ahzab Suresi, 53)

Bu kişiler az önce de belirttiğimiz gibi pek çok şeyi aklede-

miyor, ince düşünemiyorlardı. Örneğin bir kısmı Peygamberi-

miz (sav)'e odaların ardından sesleniyor, O'nun sohbetlerinde

seslerini yükseltiyor, sözde öne geçmeye çalışıyorlardı. Allah

"Şüphesiz, hücrelerin ardından sana seslenenler de, on-

ların çoğu aklını kullanmıyor. Eğer gerçekten, yanlarına

çıkıncaya kadar sabretmiş olsalardı, herhalde (bu,) ken-

dileri için daha hayırlı olurdu..." (Hucurat Suresi, 4-5) ayet-

leriyle onların bu tavırlarını da uyarmıştı. Kaba bir düşünce ya-

pısına sahip oldukları için Peygamberimiz (sav)'in üstün ahlakı-

nı, yüksek vicdanını, sabrını, hoşgörüsünü takdir edemiyor,

adap ve saygıdan anlamıyorlardı. Allah'ın sevdiği ve seçtiği mü-

barek bir peygamberle aynı dönemde yaşamanın, onu görme-

nin, tanımanın ne büyük lütuf olduğunun şuurunda değillerdi.

Allah, Peygamberimiz (sav)'in yanında söz keserek ve ses

yükselterek konuşan basit insanların tavrı üzerine de ayet in-

48 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 49: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

dirmiş ve bu insanların yaptıkları amellerin boşa çıkabileceğini

bildirmiştir:

Ey iman edenler, Allah'ın Resûlü'nün huzurunda öne

geçmeyin ve Allah'tan sakının. Şüphesiz Allah, işiten-

dir, bilendir. Ey iman edenler, seslerinizi peygambe-

rin sesi üstünde yükseltmeyin ve birbirinize bağırdığı-

nız gibi, ona sözle bağırıp-söylemeyin; yoksa siz şu-

urunda değilken, amelleriniz boşa gider. (Hucurat

Suresi, 1-2)

Dikkat edilirse bu ayetlerde iman edenlere hitap edilmekte-

dir. Yani bu kişiler geçmişte Peygamberimiz (sav)'in çevresinde

yaşayan ve onun evinin içine kadar girebilen, sohbetlerine katı-

lan insanlardır. Allah bu ayetlerle, müminlerin içinde de din ah-

lakını tam anlamıyla yaşamayan ve kalbinde iman edenlere kar-

şı gerçek bir sevgi ve saygı beslemeyen, basit karakterli insan-

ların bulunabileceğine işaret etmektedir.

Basit insanların saygıdan uzak üslubunu, salih müminlerde

görmek ise kesinlikle mümkün değildir. Allah'tan korkan bir in-

sanın konuşmalarında, her zaman karşı tarafa rahatlık verecek

bir üslup ve anlatım olur. Allah'a karşı duyduğu korku, kişinin,

samimiyetin ve tevazunun hakim olduğu bir tavır güzelliği için-

de olmasını sağlar. Bu nedenle müminler son derece net ve düz

ifadelerle konuşurlar. Düşündüklerini açıkça ifade eder, hiçbir

zaman hissettiklerini söylemek için ima yolu kullanmazlar. Say-

gıya uygun olmayan, karşı tarafın kalbinde şüphe ve burukluk

meydana getirebilecek hiçbir üslubu kendilerine yakıştırmazlar.

Bu vicdanlı, akılcı ve güzel üslup sadece konuşmalarında değil

her türlü mantık örgüsü ve tavırlarında da kendini gösterir. Mü-

minlerin, gösterdikleri saygıda nasıl titiz oldukları Allah'ın

"…Şüphesiz, Allah'ın Resûlü'nün yanında seslerini alçak

49Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 50: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

tutanlar; işte onlar, Allah kalplerini takva için imtihan

etmiştir. Onlar için bir mağfiret ve büyük bir ecir var-

dır." (Hucurat Suresi, 3) ayetinden açıkça anlaşılmaktadır.

Samimi Müslümanlar ne kadar kaliteli bir ruha sahip ve asil

karakterliyseler, basitlik dinini benimsemiş insanlar da o kadar

kaliteden ve asaletten uzaktırlar. Bu insanlar Müslümanlarla bi-

rarada olsalar bile kendilerini değiştirmezler. Kendilerini geliş-

tirme ya da yenileme ihtiyacı hissetmezler. Vicdanlarını ört-

tükleri ve şeytanın yoluna uydukları için, Müslümanların güzel

ve ince davranışları ile kendi kaba ve yüzeysel ahlaklarını kıyas-

lama gereği hissetmezler. Kendi akıllarını beğenir, yaptıkları

tüm basitlikleri doğal karşılarlar. Bu kişilerin içinde bulunduk-

ları durum, balığın suda yüzüp de suyun dışında bir hayat şek-

lini bilmemesi gibidir. Oysa Asr-ı Saadet döneminde yaşamış

olan basit karakterli insanların karşılarında örnek alabilecekle-

ri Peygamber Efendimiz (sav) gibi saygın ve şerefli bir insan

vardır. Allah'ın "Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gü-

nünü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın

Resûlü'nde güzel bir örnek vardır." (Ahzab Suresi, 21) aye-

tinde bildirdiği gibi Peygamberimiz (sav) her konuda tüm in-

sanlar için en güzel örnektir.

Mübarek Peygamberimiz (sav) kendi döneminde yaşayan

insanlar için nasıl güzel bir örnekse, kendisinden sonra kıya-

mete kadar yaşayacak olan tüm insanlar için de aynı şekilde

örnektir. Rabbimiz Kuran ayetlerinde Peygamberimiz (sav)'in

üstün ahlakını bizlere bildirmiştir. Ayrıca Peygamberimiz

(sav)'in hadislerinden ve sahabelerin, O'nunla ilgili bize aktarı-

lan açıklamalarından da O'nun yüksek ahlakını, kaliteli kişiliğini

öğrenmek ve örnek almak mümkündür.

Gerek geçmişte gerekse günümüzde basitlik dinini benim-

50 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 51: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

semiş kişiler ise Allah'ın Kuran'da tarif ettiği, Hz. Muhammed

(sav)'in hayatında en güzel örneğini gördüğümüz asil, kaliteli ve

modern Müslüman tavrını yaşayamazlar. Zayıf imanları, dar dü-

şünce yapıları, düşük akılları ile Kuran ahlakını yaşamlarına ge-

çiremezler. İçinde bulundukları ruh halini ise gerek bakışları,

gerek konuşmaları, gerekse eğlence, espri anlayışları, estetik ve

güzellikten anlamayan yapıları, çirkin tavırları ile açığa vururlar.

İlerleyen sayfalarda basitliğin kirli kültürünü benimsemiş insan-

ların yaşamlarında basitliğin nasıl ortaya çıktığını anlatacağız.

Bakışlardaki Basitlik

Bilindiği gibi insanın bakışları, sahip olduğu kişiliği ve yaşadı-

ğı kültürü yansıtır. Yüze gerçek anlamını veren bakışlar, kişinin

içinde yaşadığı ruh halini, kültür düzeyini, kişiliğini, karakter ya-

pısını teşhis etmede önemli bir etkendir.

Allah'a iman eden, içinde ahiret korkusu duyan, ihlaslı bir

müminin bakışlarında derin bir tevazu, teslimiyet ve olgunluk

göze çarpar. Gözlerinde dünyevi tutkulardan uzak ve olgunlu-

ğa ulaşmış bir insanın mutmain olmuş bakışları görülür. Allah'a

iman ettiği, akıllı ve şuurlu bakışlarından açıkça anlaşılır. Pey-

gamber Efendimiz (sav) bir hadisinde "Ölümü en çok hatırlayanı

ve ölümden sonraki (hayatı) için en güzel şekilde hazırlananı. İşte

onlar en akıllı-şuurlu olanlardır" şeklinde buyurmuştur. (İbni Ma-

ce, Cilt 10, Syf.540)

İşte bu şuura sahip bir Müslümanın gözünün ifadesine doğal

olmayan anlamlar verme çabasında olmaması, aksine bakışlarını

rahat bırakmış, güven telkin eden bir anlam taşıması ruhunun,

imanın kuvvetiyle sakinleşmiş olduğunu gösterir. Bakışları; gü-

zel ahlaklı, Allah korkusu içinde yaşayan ve bir cahiliye kültürü

içinde yaşamamakta kararlı olduğu belli olan bir insanın bakış-

51Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 52: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

larıdır. Bu bakışlarda heybet ve keskinlik vardır.

Bu bakışların aksine, basitlik kültürünün etkisindeki çoğu

insan, bu kültürün tüm çirkinliklerini bakışları ile ortaya koyar.

Bazı durumlarda kendileri bu kültürü ne kadar saklamak iste-

seler de bakışları kendilerini ele verir. Örneğin Müslümanların

heyecanlarını, mutluluklarını ve şevklerini ifade eden canlı ba-

kışlarının aksine bu kişilerin gözlerinde kimi zaman matlık ve

donukluk hakim olur. Kastedilen, bu insanın kişilik olarak son

derece canlı, dışa dönük, insanlarla kolay diyalog kurabilen bir

yapısı olsa bile Allah'tan gafil, ahiretin varlığını tam olarak kav-

rayamamış olmasının bakışlarında oluşturduğu özel bir boşluk

ve cansızlıktır.

Kuran'da bu donuk bakışların oluşmasında, kalbin Allah ile

birlikte olmaması yani gafletin önemli bir rolü olduğu bildirilir.

Bu gafil bakışlara bir ayette şu şekilde işaret edilir:

Onlar, Allah'ın, kalplerini, kulaklarını ve gözlerini

mühürlediği kimselerdir. Gafil olanlar onların ta ken-

dileridir. (Nahl Suresi, 108)

Yaşadığı kirli kültürün etkisiyle oluşan bu bakış şekli, insan

ne kadar bakışlarını anlamlı göstermek için çabalasa da, bu kül-

türü bırakıp Allah'a samimi bir Müslüman olarak iman etmedik-

çe, heybetli, güzel ve anlamlı gerçek bir bakışa dönüşmez. Bu-

nu kişi ancak sahte olarak elde edebilir. Çünkü yaşadığı kültü-

rün çoğunlukla dinden uzak, ufku dar olan anlayışı, kişide dik-

kat çeken, hayranlık uyandıran gerçek bir güzellik oluşmasını

imkansızlaştırır. Aksine insanı itici ve gerek bakışlarıyla gerekse

tavırlarıyla rahatsızlık veren biri haline sokar. Bakışlarında tam

anlamıyla birebir bağlantı kurulabilecek, karşılıklı konuşulabile-

cek, durum değerlendirmesi yapılabilecek bir anlam oluşmaz.

Bu kirli kültürü yaşayan kimi insanların ise kendi akılsızlık-

52 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 53: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

larını gizlemek için her olayda kendilerince alay edecek bir yön

bulmaya çalışmaları, gözlerinde rahatsız eden alaycı bir ifade

oluşmasına neden olur. Oysa düşüncesini açık yüreklilikle, dü-

rüstçe söylemek yerine alaya başvurmak, karşısındakini küçüm-

seyerek kendini yüceltmeye çalışmak genel olarak basit insan-

ların kullandıkları ve gerçekte kendilerini küçültücü bir yön-

temdir. Bu bakışların arkasında çoğunlukla aslında hiç kimseyle

alay edecek hali olmayan, aksine birçok konuyu diğer insanlar

gibi derinlemesine kavrama yeteneği bile olmayan zayıf bir kişi-

lik yatmaktadır. Allah'ın büyüklüğünü hakkıyla kavrayabilen bir

insan asla bakışlarına alaycı bir ifadeyi yakıştırmaz. Her zaman

Allah'ın huzurundaki acizliğinin bilincindedir. Bu nedenle böyle

bir ahlak ve tavır bozukluğu içine hiçbir zaman girmez. Aklı ve

vicdanı, bakışlarının her zaman doğal ve samimi olmasını sağlar.

Samimi bir Müslümanın gözünde akıllı, insancıl, sıcak, samimi ve

dostane bir ifade vardır. Bakışlarıyla güvenilir olduğunu, yüksek

bir ahlak içinde yaşadığını karşı tarafa yansıtır. Bunun yanında

bakışları basitliğe karşı adeta kalkan gibi engelleyici bir görev

üstlenir. Basit bir bakışla ona bakan ondan asla beklediği karşı-

lığı alamaz.

Çevresindeki herşeyde Allah'ın tecellilerini gören ve O'nu

yücelten bir insanın bakışında yüksek bir şuur açıklığı, dikkat ve

keskinlik göze çarpar. Allah'ın yarattıklarına karşı hayranlığı,

sevgisi ve ilgisi gözlerine bakıldığında anlaşılacak şekilde açık

olur. Ancak çevresine tam olarak bu şekilde bakmayan, aksine

çoğunlukla insanları Allah'tan bağımsız varlıklarmış gibi değer-

lendiren, dünyanın Allah'ın kontrolü altında olduğunu unutabi-

len biri bakışlarında da bunun neden olduğu boşluğu ve çoğu

zaman tedirginliği yansıtır. Kalbinde Allah sevgisi gereği gibi

oluşmadığından, O'nun yarattıklarına karşı duyduğu sevgi de

53Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 54: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

zayıf olur, gözünde gerçek sevgiye dair anlamlar oluşmaz. Ak-

sine bu kişiye ne kadar dostane davranılırsa davranılsın buna

ancak içinde yaşadığı basit kültürün sevgi anlayışı kadar bir kar-

şılık verebilir. Çünkü basitlik onu, Allah'a ve insanlara olan sev-

gisini güçlendirecek nedenleri kafasında tam toparlamaktan

dahi alıkoyan, gaflete sürükleyen bir kültürdür. Bu kültürün et-

kisindeki kişi olabildiğince yüzeysel ve dar düşünen bir mantık

örgüsüne sahiptir.

Basitliğin kirli kültürü, kişinin günlük yaşamda sıkça karşılaş-

tığı olaylar karşısında bakışlarına itici anlamlar ve şekiller ver-

mesinde de etkili olur. Örneğin bu kültürün içinde yaşayan ki-

şiler yine bu kültürün çirkinliklerinden biri olan dedikodu ya-

parlarken gözlerini kısarak konuşurlar. Benzer şekilde hayret

ya da şaşkınlıklarını ifade etmek için gözlerini olabildiğince

açar, çirkin bir görünüm sergilerler. Kültür ortaklığı içinde ol-

dukları kişilerle gizlice yaptıkları konuşmalar sırasında ise etra-

fı kontrol eden, sürekli sağa sola hareket eden bakış şeklini

kullanırlar. Bunun dışında bu insanların kendilerini ilgilendir-

mediğini bildikleri halde merak ettikleri konularda özel olarak

kullandıkları kaçamak bakış şekilleri vardır. Bu, sezdirmeden,

göz ucuyla ya da başka bir yere bakıyormuş gibi yapıp, merak

edilen şeye göz atma şeklindedir.

Akıllı bir insan, kendisini dışarıdan seyretmesini bilen ve gü-

zel olmayan tavırlarını, mimiklerini teşhis edip düzelten insan-

dır. Dolayısıyla böyle bir tavrı kendisinde teşhis edip hemen

değiştirebilir. Basit insan ise böyle bir değerlendirme ve öz e-

leştiriyi yapabilecek bir akla sahip değildir. Kendisini dışarıdan

bakan birinin gözü ile değerlendiremez. Örneğin az önce bah-

settiğimiz bakış şekillerinin anormalliği kendisine tarif edilse bi-

le bunu bir türlü anlayamaz. Çünkü ona göre bu bakış şekille-

54 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 55: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

rinde bir sakınca yoktur, hatta bunların son derece insani tep-

kiler olduğunu bile öne sürebilir. Basitlikle insaniyeti ayırt ede-

meyecek kadar yüzeysel bir bakış açısına sahiptir. Bir insanın el-

bette ki çok şaşırdığı bir anda gözleri büyüyebilir, meraklandığı

sırada gözünde buna dair bir ifade oluşabilir. Fakat burada kas-

tedilen basit insanların bakışlarındaki tepkilerin doğallıktan çok

uzak olması ve bunu özel bir yöntem olarak kullanmalarıdır. Şa-

şırmadıkları halde şaşırmış gibi yapmaları, gereksiz merak sonu-

cu kaçamak bakışlar kullanmaları, gizlice dedikodu yaparken et-

rafı bakışlarıyla kollamaları, tecessüs etmeleri yani bir kişiye

onun kusurlarını araştıran, inceleyen bakışlarla bakmaları...

Bunların hiçbiri insani ve makul bakışlar değildir. Aksine yaşa-

dıkları derin gafletin ve basitliğin sonuçlarıdır. Kalbini Allah'a

bağlamış, O'nun kendisini her an gördüğünü, sarıp kuşattığını

bilen bir Müslümanın gözünde bu tip ifade ve bakışlar oluşmaz.

Bu kişiler etrafa bu bakışlarla bakarken Allah'ın kendilerini gör-

düğünü, Allah'ın "Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün

gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır."

(Enam Suresi, 103) ayetinde bildirdiği gibi gözlerini "idrak etti-

ğini" unutmaktadırlar. Allah bir başka ayette ise, "(Allah,)

Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir."

(Mümin Suresi, 19) şeklinde buyurmakta ve insanın açığa vur-

madığı düşüncelerinin Allah'tan gizli kalamayacağı gibi hiçbir ba-

kışının da gizli kalamayacağına dikkat çekmektedir.

Bu insanların kullandığı bir diğer bakış da bu kirli kültürü

paylaştıkları insanlarla karşılıklı bakışarak yaptıkları sessiz anlaş-

malardır. Ortama ve duruma göre birbirlerine karşı çeşitli ma-

nalara gelen bakışlar kullanır ve kaş göz işaretleri yaparlar. Bu

bakışmalar ve işaretleşmeler kimi zaman ortamda bulunan bir

kişiyle alay etme, kimi zaman da buna benzer alt kültüre ait bir

55Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 56: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

düşünceyi aralarında gizliden gizliye aktarma amacıyla kullanı-

lır. Allah bu kültür içindeki insanların kullandığı alay, bakışma

ve işaretleşme gibi basit kültüre ait sessiz haberleşme yöntem-

lerinin suç ve günah işleyenlerin de kullandığı bir yöntem ol-

duğunu Kuran'da bildirir:

Doğrusu, 'suç ve günah işleyenler,' kimi iman edenle-

re gülüp-geçerlerdi. Yanlarına vardıkları zaman, bir-

birlerine kaş-göz ederlerdi. (Mutaffifin Suresi, 29-30)

Bir başka ayetinde ise Allah "Arkadan çekiştirip duran,

kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline;"

(Hümeze Suresi, 1) şeklinde buyurmakta ve insanları böyle bir

ahlaka karşı uyarıp korkutmaktadır.

Allah'a samimi olarak iman eden, Allah'ın kendisinden her

haliyle razı olmasını isteyen bir insan bu bakışların tamamından

sakınır. Kalbini ve vicdanını her zaman temiz tutar. Çünkü din

ahlakına muhalif olan ve Allah'ın Kuran'da razı olmadığını bil-

dirdiği bu basit tavırlar kişinin Allah Katında beklediği karşılığı

almasını engelleyebilir. Bu nedenle insanın basitliğe; basit kül-

türe ait bakışların oluşmasına neden olan düşüncelere, mantık

bozukluklarına karşı duyarlı olması gerekir. Allah'a karşı sami-

mi olmaya karar veren bir kişi, içinde yaşadığı bu kültür ve

onun kirli tavırlarından kendini uzaklaştırıp Allah'a bu tavırla-

rından dolayı tövbe etmeli, ardından da daha önceki tutumun-

dan vazgeçtiğini Müslüman ahlakını yaşama konusunda ciddi

bir kararlılık göstererek ortaya koymalıdır.

Allah Kuran'da; "Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya

da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp he-

men günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir.

Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar

56 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 57: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir."

(Al-i İmran Suresi, 135) şeklinde bildirerek çirkin tavırlardan

vazgeçerek tevbe etmenin samimi Müslümanlara ait bir özellik

olduğunu haber vermektedir.

Basitlik Kültürüne Ait Konuşmalar

Bakışlar gibi, bu kültürün içindeki kişiler arasında geçen ko-

nuşmalar da gerek içerik gerekse konuşma sırasında kullanılan

ses tonu ve konuşma üslubu açısından içinde yaşadıkları ruh ha-

lini yansıtır.

Basit insanlar basit konuları halletmek için gereğinden

fazla zaman ayırırlar. Tek bir cümle ile çözülebilecek bir ko-

nuyu aralarında büyüterek saatlerce konuşabilirler. Örneğin bu

kültürü yaşayan bazı kadınlar birlikte yemek yaparlarken çok iyi

bildikleri halde yemeğin nasıl yapılacağı konusunda bitmek bil-

meyen bir sohbete girerler. Birbirlerine akıl verme, kendi kul-

landıkları yöntemleri defalarca tarif etme, gizliden gizliye karşı

tarafın yöntemlerini eleştirme gibi konuşmalarla gereksiz za-

man harcarlar. Çok kısa sürede yapılıp bitirilecek kolay bir ye-

meği ya da başka bir işi aralarındaki konuşmanın verdiği ağırlık

ve zaman kaybı nedeniyle çok daha uzun sürede tamamlarlar.

Hiçbir fayda sağlamayacak konulara vicdanları hiç rahatsız ol-

madan gereğinden çok daha fazla zaman ayırırlar. Örneğin sırf

rejim konusu üzerine saatlerce konuşabilirler.

Aynı şekilde bu kültürü yaşayan erkekler arasında da bir

araba markasının özellikleri, futbol sohbetleri gibi konular uza-

yabilmektedir. İnsanın yardımcı olmak amacıyla sahip olduğu

doğru bilgileri karşısındaki kişiye aktarması elbette ki makuldur.

Ancak gereksiz detaylara girmek, sözü uzatmak, boş ve amaç-

57Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 58: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

sız bir hale getirmek basit bir tutumdur. Dikkatlerini verecek-

leri daha önemli konular ve işler olmadığında bu tür konular

insanlar için önemli hale gelir ve bunlara bol bol zaman ayır-

mak onlara rahatsızlık vermez. Kendi dünya ve ahiret hayatla-

rı için konuşacakları son derece önemli konular, almaları ge-

reken çok önemli kararlar varken böylesine sıradan konuları

sabah akşam usanmaksızın konuşmaktan vicdan azabı duymaz-

lar. Allah Kuran'da, insanlar arasında ahirette kendilerine bir

şey kazandırmayacak işlerle oyalanan kişiler olduğundan bah-

setmektedir:

Ki onlar, 'daldıkları saçma bir uğraşı' içinde oynayan-

oyalananlardır. (Tur Suresi, 12)

Ayette görüldüğü gibi Rabbimiz gereksiz vakit ayrılan işleri

"saçma bir uğraşı" olarak nitelendirmektedir.

Daldıkları bu konular ve bunlarla ilgili detaylar basitlik dini-

ni yaşayan insanların hayatlarının her alanında sayısız konuda

kendini gösterir. Oysa bir konuya gereğinden fazla zaman ayır-

mak, onunla ilgili düşünmek ya da üzerinde konuşmak aklı ba-

şında, Allah'tan gerektiği şekilde korkan ve ahirete iman eden

biri için hem son derece iticidir hem de sakınılması gereken

bir durumdur. Detaya dalmayan, halledilmesi kolay konuları

çevresine karmaşık ve altından kalkılması zor olaylarmış gibi

aksettirmeyen kişiler bu kültürü yaşamamış olmakla hem ru-

hen hem de ahlaken çok önemli kazançlar elde ederler. Allah

Kuran'da "Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygam-

berlik verdiklerimizdir…" (En'am Suresi, 89) ayetiyle pey-

gamberlere Katından hikmet diğer bir deyişle faydalı, kısa ve

özlü söz söyleme özelliği bahşettiğini haber verir. Başka bir

ayetinde ise Allah hikmetli konuşmanın kişiye önemli bir nimet

58 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 59: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

olarak verildiğini, hikmet verilen bu kişilere büyük bir hayır ve-

rilmiş olduğunu bildirir:

"Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisinehikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir…" (Ba-kara Suresi, 269)

Görüldüğü gibi kısa ancak fayda getirecek konuşmalar yap-

mak Allah Katında güzel olandır. "Onlar, 'tümüyle boş' şey-

lerden yüz çevirenlerdir." (Mü'minun Suresi, 3) ayetiyle

Allah Müslümanların bunun dışındaki basit ve boş konuşmalar-

dan yüz çevirdiklerini bildirir. "Ki onlar, yalan şahidlikte bu-

lunmayanlar, boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman

onurlu olarak geçenlerdir." (Furkan Suresi, 72) ayetiyle de

böyle basit bir ortamdan asil bir tavırla uzaklaştıklarına dikkat

çeker.

Basit içerikli konuşmalar yapan kişiler samimiyet adı

altında son derece avami kelimeler kullanmakta sakınca

görmezler. Konuşma sırasında hayretlerini veya kınamalarını

belli eden ses çıkışları yapmak, bahsi geçen kişi ya da kişileri kü-

çümsediklerini, onlarla alay ettiklerini ifade eden ses tonları ve

vurgulamalar kullanmak, basitlik kültürü içinde yaşayan insanlar

için doğal konuşma şekli haline gelmiştir. Oysa dünya hayatı bo-

yunca Kuran'a uygun olmayan her hareketinden sorumlu olaca-

ğının bilincinde olan kişi kendisini hesap gününde utandırmaya-

cak tavır ve konuşmalara yönelir. Onu küçük düşürecek, basit

bir insan konumuna sokacak konuşmalardan şiddetle kaçınır.

Ancak basitliği kendisi için bir kültür haline getiren insanların

bu tür endişeleri olmaz. Onlar Allah'ın her an kendilerini gör-

düğünü, her anlarının hesabını vereceklerini göz ardı ederler,

dolayısıyla nefislerinin arzularına göre istedikleri gibi konuşabi-

59Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 60: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

leceklerine inanırlar. Halbuki Allah ayetlerinde "Onun sağın-

da ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken; O, söz

olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka ya-

nında hazır bir gözetleyici vardır." (Kaf Suresi, 17-18) bu-

yurarak insanın ağzından çıkan her kelimenin kaydedildiğini ha-

ber vermekte ve insanları böyle bir gafletten sakındırmaktadır.

Bir kişi geçmişte yaptığı, hatta önceki gün yaptığı boş konuş-

maları unutabilir, ama Allah bir ayetinde şöyle bildirmiştir:

"...Benim Rabbim şaşırmaz ve unutmaz." (Taha Su-

resi, 52)

İnsan söylediği şeyleri unutabilir, ama Rabbimiz her insanın

ağzından çıkan her kelimeyi sonsuz ilmi ile hıfz etmiştir.

Kendini insanlara acındırarak ve insanlardan medet

umarak konuşmak basitliğin kirli kültüründe yaygındır.

Karşı taraftan ilgi beklemek ya da ona kendini acındıracak ko-

nuşmalar yaparak dikkat çekmek basit insanların nefislerinin

hoşuna gider. Böyle bir kişi herhangi bir durum karşısında na-

sıl mağdur duruma düştüğünü, ne kadar zor şartlar altında kal-

dığını sürekli vurgulayarak karşı tarafta acıma hissi uyandırma-

ya çalışır. İnsanların kendisini mağdur görerek yardımcı olması

ona garip bir zevk verir. Nefsi ona, karşı tarafın gözünde kol-

lanması, himaye altına alınması gereken bir insan olmayı anlam-

sız bir şekilde çekici gösterir. Oysa asil bir insan kendisine

acınmasından, zavallı görülmekten değil güçlü, dirayetli, kişilik-

li görünmekten zevk alır. Allah Kuran'da ancak nefislerine zul-

meden sahtekar insanların böyle bir ahlak gösterdiğine dikkat

çeker. Örneğin Hz. Yusuf'un kardeşleri kıskançlıkları sebebiy-

le Hz. Yusuf'u öldürmek istemiş ve onu kuyuya atmışlardır.

60 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 61: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Sonrasında ise, "Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette

geldiler. Dediler ki: "Ey Babamız, gerçek şu ki, biz gittik,

yarışıyorduk. Yusuf'u da yiyeceklerimizin (veya eşyamı-

zın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş. Ne var ki

biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin." (Yu-

suf Suresi, 17) ayetinde bildirilen üslupla babaları Hz. Yakub'a

kendilerini acındırmaya çalışmışlardır. Üstelik açıkça yalan söy-

lemelerine rağmen haksız yere suçlanacaklarmış gibi kendilerini

mağdur durumda göstermeye çalışmışlardır. Halbuki bu kişiler

Hz. Yusuf gibi güzel ahlaklı, Allah'ın övdüğü, mübarek bir insanı

henüz bir çocukken, kardeşleri olmasına rağmen öldürmeye

kalkan kişilerdir. Açık bir deyişle "sahtekarlık" yapmaktadırlar.

Nitekim Hz. Yakub, "..."Hayır" dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp

(böyle) bir işe sürüklemiş..." (Yusuf Suresi, 18) ayetinde bil-

dirildiği gibi üstün basireti ile oğullarının sahtekarlıklarını hemen

anlamış ve bu yaptıklarının nefislerinden kaynaklandığını kendi-

lerine söylemiştir.

Görüldüğü gibi basitliğin kirli kültürünü yaşayanlar haklı da

haksız da olsalar kendilerini acındırmaya özen gösterirler. Sü-

rekli dertlerini, sıkıntılarını, yaşadıkları zorlukları dile getirirler.

Hayatlarının nasıl sıkıntı içinde geçtiğini o kültürde "dert yan-

ma" olarak adlandırılan bir üslupla karşı tarafa anlatarak bir te-

vekkülsüzlük örneği gösterirler. Kuran ahlakını yaşamadıkları,

konuşmalarında kullandıkları çaresiz, çözümsüz ve ağlamaklı

üsluplarından kolayca anlaşılır. Oysa herşeyin Allah'ın kontro-

lünde olduğunu bilen bir insan hiçbir konuşmasında bu tür ba-

sit bir üslubu kendisine yakıştırmaz. Aksine Allah'ın her an ya-

nında olduğunu güçlü bir şekilde ifade edecek konuşmalar ya-

par. Allah'ın verdiği güçle ve O'nun yardımı ile herşeyi yapabi-

leceğini açık şekilde ifade eder. İnsanların kendisine acımalarını

61Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 62: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

değil aksine güçlü kişiliği nedeniyle güvenmelerini, saygı duy-

malarını ister.

Basit insanların düşünce ufukları, ancak kendi kültür-

lerine ait sıradan konuları anlatacakları kadarıyla sınırlı-

dır. Bu nedenle aynı kültürü yaşadıkları insanlarla çok yakın di-

yalog kurabilirlerken, bu kültürden uzak kişilerle konuşmaları

son derece dar bir çerçeve içinde gerçekleşir. Kendi basit

dünyalarında yaşayan insanların gün içinde açtıkları sohbet ko-

nuları ve bu sırada kullandıkları kelimeler dahi hemen hemen

hep aynıdır. Onlar konuşmaya başladığında diğer kişiler hangi

kelimeleri kullanacaklarını, hangi konulardan ne şekilde bahse-

deceklerini bile tahmin edebilirler. Ufukları geniş olmadığın-

dan, Allah'ın yarattığı güzellikleri, dünyada gelişen olayları sa-

mimi bir gözle değerlendirmediklerinden yeni bir konu bulma,

düşündüklerini farklı ifade etme, her zaman ezbere ve yerli

yersiz kullandıkları sözcüklerin dışına çıkarak normal, düz ko-

nuşma özellikleri yok denecek kadar kısıtlıdır. Hatta kendileri-

ne söylenmese bu durumlarını fark edip rahatsızlığını duyacak

anlayışları dahi yoktur. Samimi imandan uzaklaşıp basitlik dini-

ni benimsedikleri için akıl, basiret, feraset, hikmet gibi özellik-

lerden yoksundurlar.

Sınırlı düşünmelerine ve konuşabilmelerine, geniş gö-

rüş sahibi olmamalarına rağmen bu insanlar, kendilerini

çok önemli, çok zeki ve akıllı görürler. Bu nedenle konuş-

maları sırasında genelde kendilerini hep öne çıkaran bir üslup

içindedirler. İçinde bulundukları kirli kültürün kendilerini sok-

tuğu alçaltıcı durumdan habersiz bir şekilde kendilerini gizli ya

da açık şekilde öven konuşmalar yaparlar. Oysa Müslümanlar

"…Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olma-

62 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 63: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

yan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı) bu-

lunmayan Allah'adır."…" (İsra Suresi, 111) ayeti gereği öv-

gülerini daima Allah'a yöneltirler.

Akıl ve iman sahibi bir insan evrende var olan herşeyin tek

sahibinin Allah olduğunu bilir. Her ne kadar kendine aitmiş gi-

bi görünse de sahip olduğu tüm yeteneklerin, güzelliğin, zeka-

nın, maddi imkanların gerçek sahibinin Rabbimiz olduğunu ak-

lından çıkarmaz. Allah'ın dilediği anda tüm bu nimetleri ondan

geri alabileceğini bilmenin tevazusuyla yaşar. Sahip olduğu her-

şey için Rabbimiz'i över ve yüceltir. Bu gerçeklerden uzak şe-

kilde kendini övmeye çalışan bir insanı duyduğunda, onun yaşa-

dığı bu basit kültürün insanları ne kadar gafil bir duruma düşür-

düğünü ibretle görür. Bu kişileri gafletten uyandırmak amacıyla

onlara Allah'ın varlığını, herşeyin mutlak sahibinin O olduğunu

hatırlatma isteği duyar.

Kuran'da Kehf Suresi'nde bu konuyla ilgili olarak Allah iki

adamın örneğini verir. Bu kişilerden biri Allah'a gönülden dö-

nüp yönelen bir Müslüman diğeri ise kendisine ait olduğunu

zannettiği mülkünün çokluğuyla övünen, bunların sonsuza ka-

dar bozulmadan kendisinde kalacağına inanan bir kişidir:

Onlara iki adamın örneğini ver; onlardan birine ikiüzüm bağı verdik ve ikisini hurmalıklarla donattık,ikisinin arasında da ekinler bitirmiştik. İki bağ da ye-mişlerini vermiş, ondan (verim bakımından) hiçbirşeyi noksan bırakmamış ve aralarında bir ırmak fış-kırtmıştık. (İkisinden) Birinin başka ürün (verenyer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arka-daşına dedi ki: "Ben, mal bakımından senden dahazenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlü-yüm." Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağınagirdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olaca-

63Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 64: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

ğını sanmıyorum" dedi. Kıyamet-saatinin kopacağınıda sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürüle-cek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuçbulacağım." Kendisiyle konuşmakta olan arkadaşıona dedi ki: "Seni topraktan, sonra bir damla sudanyaratan, sonra da seni düzgün (eli ayağı tutan, gücükuvveti yerinde) bir adam kılan (Allah)ı inkar mı et-tin? Fakat, O Allah benim Rabbimdir ve ben Rabbi-me hiç kimseyi ortak koşmam. Bağına girdiğin za-man, 'MaşaAllah, Allah'tan başka kuvvet yoktur' de-men gerekmez miydi? Eğer beni mal ve çocuk bakı-mından senden daha az (güçte) görüyorsan. BelkiRabbim senin bağından daha hayırlısını bana verir,(seninkinin) üstüne gökten 'yakıp-yıkan bir afet' gön-derir de kaygan bir toprak kesiliverir. Veya onun su-yu dibe göçüverir de böylelikle onu arayıp-bulmayakesinlikle güç yetiremezsin. (Derken) Onun ürünleri(afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda harcadıkla-rına karşı avuçlarını (esefle) ovuşturuyordu. O (ba-ğın) çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöylediyordu: "Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşma-saydım." Allah'ın dışında ona yardım edecek bir top-luluk yoktu, kendi kendine de yardım edemedi. İşteburada (bu durumda) velayet (yardımcılık, dostluk)hak olan Allah'a aittir. O, sevap bakımından hayırlı,sonuç bakımından hayırlıdır. (Kehf Suresi, 32-44)

Ayetlerde bildirildiği gibi Allah'ı övmek yerine kendisini

överek derin bir gaflet içinde yaşayan, Allah'tan gelecek her-

hangi bir bela ile, sahip olduklarını kaybedebileceğini düşüne-

meyen, ölümle birlikte dünyada sahip olduğu herşeyi bırakıp

yapayalnız ve tek başına Allah'ın huzuruna çıkacağını unutan bu

64 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 65: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

kişi, ancak ayette tüm anlatılanlar başına geldiğinde gerçek du-

rumunu kavramıştır. O ana kadar dünya hayatını son derece

gafil bir anlayış ile değerlendiren, basit mantık örgüsü nedeniy-

le Allah'ın gücünü kavrayamayan bu insan, başına gelenler kar-

şısında "keşke" diyerek yaşadığı pişmanlığı dile getirmiştir.

Görüldüğü gibi basitlik kültürü bu kıssadaki bahçe sahibi ki-

şinin durumunda da olduğu gibi insanın olayları mantıklı değer-

lendirmesini engeller. Kişiyi aslı olmayan boş bir gurur içinde

yaşamaya ve konuşmaya yöneltir. Sahip olduklarıyla övünen ki-

şi bunu, açık ya da gizli yollarla karşısındakilere sürekli ifade et-

me ihtiyacı hisseder. Zekası, yetenekleri ve güzelliği ile, yeni al-

dığı evi ya da arabası ile, başarıyla tamamladığı bir proje ile, sa-

hip olduğu mülkü ya da çocuğunun kazandığı okul nedeniyle sü-

rekli olarak bir övünme içinde olur. Sürekli ne kadar isabetli

kararlar aldığını ifade ederek kendini yüceltmeye çalışır. Bunla-

rı kimi zaman çok açık, kimi zaman da üstü örtülü bir üslupla

dile getirir.

Bu cahiliye kültürü içinde, en samimi arkadaşlar hatta kar-

deşler arasında bile kimin daha zengin olduğu, hangisinin çocuk-

larının daha zeki olduğu, hangisinin daha iyi bir okulu kazandığı

gibi sayısız konu hakkında bu tip bir övgü yarışına girilir. Biri

böyle bir yarışı başlattığında diğeri geride kalmamak, cahiliye

terimiyle "ezilmemek" için ondan çok daha etkili olacağını dü-

şündüğü başka bir konuyu ortaya atar. Bu şekilde sonu gelme-

yen bir samimiyetsizlik ve basitlik yarışı başlamış olur. Konuş-

malarda bir taraftan sözde samimiyet ifadesi olarak son derece

yapmacık ve abartılı sevgi sözcükleri kullanılırken diğer yandan

da birbirlerine kıyasıya sükse yapmaya çabalayan, birbirlerini

ezmeye ve utandırmaya çalışan, karşı tarafı zor duruma soka-

rak huzurunu kaçırmak isteyen bir ifade yöntemi uygulanır.

65Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 66: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Yukarıda da belirttiğimiz gibi kimi zaman son derece zalim,

acımasız bir karaktere sahip olabilen bu sapkın kültürün insan-

ları çok sakin ve iyi görünürlerken bile aslında ortaya attıkları

konularla ve yaptıkları konuşmalarla içten içe karşı tarafın hu-

zurunun kaçmasını, üzülmesini, kendi durumlarına özenmesini

isteyen insanlardır. Ancak tüm bunlar yine bu kültürü paylaşan

insanlara etki eder. Çünkü Allah'a iman eden, tevekküllü bir

Müslüman hiçbir zaman bu kültürden insanlarla aynı seviyeyi

paylaşmaz. "Kendilerini (övgüyle) temize çıkaranları gör-

medin mi? Hayır; Allah, dilediğini temizleyip yüceltir..."

(Nisa Suresi, 49) ayetinde bildirilen gerçeği aklından çıkarmaz.

Ayrıca iman eden bir kişide üzülmek, kıskanmak gibi basit

karakterli insanlarda görülen tepkiler oluşmaz. Bu nedenle ba-

sit kültürdeki kişiler samimi Müslümanlara kendi kirli kültürle-

rini yaşatamazlar; yaptıkları basit konuşmalarda onlardan kar-

şılık alamazlar. Müslüman tüm mülkün tek sahibinin ve herşe-

yin Yaratıcısı'nın Rabbimiz olduğuna iman ettiğinden karşı ta-

rafın kendini ve sahip olduklarını öven, şahsını yüceltmeye ça-

lışan konuşmalarını ibret vesilesi olarak değerlendirir. Bunlar-

dan etkilenmek bir yana bu tür konuşmalar onun kalbinde iti-

cilik oluşturur. Çünkü övgüye layık olan yalnızca göklerin, ye-

rin ve bu ikisi arasındaki herşeyin sahibi ve Rabbi olan Allah'tır:

… Mülk O'nundur, hamd (övgü) de O'nundur. O,herşeye güç yetirendir. (Teğabün Suresi, 1)

Ve de ki: "Övgü (hamd), çocuk edinmeyen, mülkteortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıyada (ihtiyacı) bulunmayan Allah'adır."… (İsra Suresi,111)

Ayrıca salih bir Müslüman Allah'ın insanlara verdiği nimet-

lerin tamamının bir imtihan vesilesi olduğunu da bilir:

66 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 67: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Şu halde onların malları ve çocukları seni imrendir-

mesin; Allah bunlarla ancak onları dünya hayatında

azaplandırmak ve canlarının inkar içindeyken zorluk-

la çıkmasını ister. (Tevbe Suresi, 55)

Bu kültürü yaşayan insanların ortak özelliklerinden bir

diğeri de dünyada meydana gelen olaylardan, Müslüman-

lara yapılan baskı ve zulümden, zayıf bırakılan, çaresiz ka-

lan insanların yaşadıkları zorluklardan habersiz konuşma-

lar yapmalarıdır. Bu kişiler dünyada yaşanan bu gerçeklerle

hiçbir zaman yüzleşmezler. Akılları her zaman kendileri için

kurdukları küçük dünyalarındadır. Dünyada yaşanan olayların

gidişatından, Kuran ahlakının yaşanmamasından dolayı insanla-

rın karşılaştıkları zorluklardan, yine din ahlakından uzaklık ne-

deniyle çıkan iç savaşlardan ve ülkeler arası çatışmalardan, aç-

lık ve sefalet içinde yaşayan insanların maruz kaldıkları zorluk-

lardan çoğu zaman haberleri dahi olmaz. Daha doğrusu bu

olaylar kendilerinden uzakta olduğu için onları ilgilendirmez.

Kendilerine bunlarla ilgili bir soru sorulduğunda olup bitenler-

den habersiz oldukları, hiç ilgilenmedikleri açıkça anlaşılır.

Onlar sadece yemeleri, içmeleri, gezmeleri, aileleri ya da iş

yerindeki mevkileri gibi kendilerine özel konularla sınırlı bir

dünya içinde yaşarlar. Diğer insanların yaşadıkları sıkıntı ve zor-

lukların nedenlerini ve nasıl çözülebileceğini düşünmez, bu ko-

nuda vicdanlarını kullanmazlar. Bu duruma son verecek çözü-

mü ne arama ne de uygulama ihtiyacı duyarlar. Sorumluluğu

hep başkalarına bırakarak, kendilerinin basit yaşayan ve basit

düşünen insanlar olduklarını kabullenirler. Kendilerini bu konu-

lardan ve sorumluluk yüklenmekten muaf gördükleri için basit

konular üzerinde düşünmek, bunlarla vakit harcamak ya da

67Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 68: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

bunları sohbet konusu edinmek onları hiç rahatsız etmez.

Biri yanlarında vicdanlı, insaniyete çağıran, vicdanlarını uya-

ran konuşmalar açtığında sıkılır, suskunlaşırlar. Üzerinde ko-

nuşmak istedikleri konular nefislerinin hoşuna giden, dikkati

başkasına değil de sadece kendi çıkarlarına yönlendirecekleri

türde konular olur. Oysa Allah yeryüzünde zulmün durdurul-

ması için vicdan sahibi herkesi fikri bir mücadele içinde olma-

ya çağırmaktadır. İnsanlardan bu sorumluluğu üzerinde hisset-

meyenlerle ilgili olarak Allah ayetinde şöyle bildirir:

"Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizihalkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize Katından birveli (koruyucu sahib) gönder, bize Katından bir yar-dım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklar-dan zayıf bırakılmışlar adına mücadele etmiyorsu-nuz? (Nisa Suresi, 75)

Bu kişiler dikkatlerini hayati olaylara yönlendirmek, bunları

çözüme ulaştıracak gerçek ve köklü çözümler bulmak yerine

kendi çıkarlarına çevirmişlerdir. Oysa Allah Kuran'da Müslü-

manların bir özelliği olarak "Sizden; hayra çağıran, iyiliği

(marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındı-

ran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlar-

dır." (Al-i İmran Suresi, 104) şeklinde belirterek Müslümanla-

rın hayra çağırma, iyiliğe yönlendirme ve kötülükten sakındır-

ma gibi yüksek ideallere yönelik, güzel bir iş birliği içinde ol-

maları gerektiğini bildirmiştir. Bu tür idealleri benimsemiş in-

sanların yaptıkları işler kadar aralarında konuştukları konuların

da insanlara hayır ve fayda getireceği açıktır.

Basitlik kültürü içinde uygulanan bazı ağız hareketle-

ri, ses kullanma şekilleri ve vurgulamalar vardır. Örneğin

68 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 69: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

konuşma esnasında kimi yerde sesin normal düzeyinden daha

düşük bir tonda tutulması, bu kültüre özel bir konuşma yönte-

midir. Bu tona geçilmesi demek herkes tarafından duyulması is-

tenmeyen özel bir bilginin sırdaş edinilen kişiye aktarılacağı an-

lamına gelir. Daha çok kadınların kendi aralarında üçüncü bir

kişi hakkında yaptıkları bir konuşma esnasında ya da alay içeren

bir sözün söylendiği sırada kullanılır. Benzer şekilde bazen de

cümlenin belli bir yerinde yine başkalarının anlamasını engelle-

mek amacıyla hem ses kısılır hem de sözler ağızda yuvarlanır.

Böylece konuşmayı sadece ilgili kişinin anlayacağı şekilde bir

yöntem kullanılmış olur.

Bu kültürde tüm yüz mimikleri genel olarak kötü kullanılır.

Kişinin yüzünü çirkinleştiren, doğal yüz hatlarını bozan türde

ağız şekilleri olur. Örneğin bu kişiler birbirlerini kınayıcı basit

konuşmalar yaparlarken gözlerini kısarak ve ağızlarını büzerek

konuşurlar. Bu şekilde ağzın doğal görüntüsü bozulmuş oldu-

ğundan hem yüz hoş olmayan bir ifade içinde olur hem de söz-

cükler ağızdan doğallıktan uzak bir vurguyla çıkar. Bazıları ben-

zer şekilde kendilerince modern gördükleri çeşitli doğal olma-

yan şivelere özenirler. Bu özenti sonucu kelimeleri ağızlarında

yuvarlayarak veya dillerini bir pelteklik varmış gibi kullanarak

zor anlaşılan konuşmalar yaparlar.

Bu kirli kültürü yaşayan insanlar -özellikle kadınlar-

arasında dedikodu içerikli konuşmalar çok yaygındır. Son

derece basit konuları gündeme getirip ardından da ilgili kişiler

hakkında sonu gelmeyen, kötülük, fitne, kıskançlık ve kin içeren

konuşmalar yaparlar. Allah'ın "…(Kendi aralarında gizli top-

lantılar düzenleyip) Fısıldaşmakta olan üç kişiden dör-

düncüleri mutlaka O'dur; beşin altıncısı da mutlaka

69Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 70: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

O'dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar

mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yaptıklarını

kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz

Allah, herşeyi bilendir." (Mücadele Suresi, 7) ayetinde bil-

dirdiği gerçeği hiç düşünmeyen insanlar bunu yaparlarken

Allah'tan tamamen gafil bir görüntü sergilerler. Büyük bir ra-

hatlık içinde başka bir kişinin hakkında ön yargılı, çoğunluğu if-

tiraya ve zanna dayalı, kötü niyetli, bazen de bir kişinin zaafını

açığa çıkarmaya yönelik gizli konuşmalar yapabilirler. Güzel

ahlaklı olmak ve olumlu düşünmek yerine kirli bir mantığın kö-

tü niyetli, fitne çıkarmaya yönelik düşüncelerini basitçe paylaş-

maktan zevk alırlar. Oysa bu kişiler Allah'tan gafil konuşmalar

yaparken Allah onlara şahittir. Bir ayette Rabbimiz şöyle bu-

yurmaktadır:

Yoksa onlar; gerçekten Bizim, sır tuttuklarını ve ara-

larındaki fısıldaşmalarını işitmediğimizi mi sanıyor-

lar? Hayır, (işitiyoruz) ve onların yanlarındaki elçile-

rimiz de (herşeyi) yazıyorlar. (Zuhruf Suresi, 80)

Bu ahlakı yaşayan kişiler arasında yapılan dedikodu sohbet-

lerinde konuşmalar her zaman açık şekilde olmaz. Kimi zaman

kullanılan üsluptan dolayı, konuyu bilmeyen bir kişi, birisi hak-

kında söylenen bu kinayeli sözleri övgü olarak bile algılayabilir.

Halbuki riyakarca yapılan bu övgüler aslında alay içerir ve kar-

şı tarafı yermek amacı taşır. Ancak aynı lisandan anlayan taraf-

lar, kimden ve neden bahsedildiğini anlayabilirler. Çünkü tüm

cümleler sinsice seçilmiş, konuşmanın içine de yine şeytani in-

ce hesaplarla yerleştirilmiştir. Böylece hem konuşmalarına ma-

sum bir sohbet görüntüsü vermiş, hem de yaptıkları basitliğe

rahatça devam etmiş olurlar. Oysa Allah "Ey iman edenler,

zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Te-

70 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 71: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

cessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın).

Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiş-

tirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi se-

ver mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının.

Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyen-

dir." (Hucurat Suresi, 12) ayetiyle kullarına dedikodu yapmayı

yasaklamıştır. Bunu "tiksindirici" bir tavır olarak nitelendirmiş-

tir. Ayrıca bu çirkin eylemi yapanların tövbe etmeleri ve Ken-

disi'nden bağışlanma dilemeleri gerektiğini de haber vermiştir.

Allah Kuran'da özellikle gizli konuşmalar yapılacağı zamanlarda

Kendisi'nden korkup sakınılmasını, iman edenlerin konuşmala-

rına dikkat etmelerini, iyilik, birlik ve Allah korkusu üzerine ku-

rulu konuşmalar yapmalarını emreder:

"Ey iman edenler, kendi aranızda gizli konuşmalardabulunacağınız zaman, bundan böyle günah, düşman-lık ve Peygamber'e isyanı fısıldaşıp-konuşmayın; birri(iyiliği) ve takvayı konuşun ve huzurunda toplanacağı-nız Allah'tan sakının." (Mücadele Suresi, 9)

Basit insanlar fiziksel ihtiyaçlarını sık sık gündeme ge-

tiren konuşmalar yaparlar. Böyle insanlardan sık sık "acık-

tım, susadım, başım ağrıdı, hiç uyuyamadım" gibi sözler duymak

mümkündür. Elbette insan bir ihtiyacını gerektiğinde dile geti-

rebilir. Ama burada söz edilen basit karakterli insanların bu ko-

nuları gündeme getirmeleri ihtiyaçlarını karşılamak, çözüm bul-

mak amaçlı değildir. Bu insanlar bazen "laf olsun" diye bazen de

dikkat çekmek için böyle konuşmalar yaparak boş vakit geçirir-

ler. Oysa bir Müslüman bu tarz konuları dile getirmeye tenez-

zül etmez. Eğer bir ihtiyacı varsa bunu ortadan kaldıracak ted-

birleri alır. Zihni kendi küçük ihtiyaçları ile değil, daima Allah'ı

71Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 72: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

yücelten, dünyada Allah'ın razı olacağı faydalı işler yapmaya yö-

nelik düşüncelerle doludur. Kuran'da Allah Müslümanları şöy-

le tanıtmıştır:

Medine halkına ve çevresindeki Bedevilere, Allah'ınelçisinden geri kalmaları, kendi nefislerini onun nef-sine tercih etmeleri yakışmaz. Bu, gerçekten onlarınAllah yolunda bir susuzluk, bir yorgunluk, 'dayanıl-maz bir açlık' (çekmeleri), kafirleri 'kin ve öfkeyleayaklandıracak' bir yere ayak basmaları ve düşmanakarşı bir başarı kazanmaları karşılığında, mutlakaonlara bununla salih bir amel yazılmış olması nede-niyledir. Şüphesiz Allah, iyilik yapanların ecrini kay-betmez. (Tevbe Suresi, 120)

Ayette görüldüğü gibi Müslümanların kendi nefislerinin tut-

kularıyla oyalanmaları söz konusu olmaz. Aksine Allah yolun-

da karşılaştıkları -küçük veya büyük- her türlü zorluğu bir ecir

fırsatı olarak değerlendirirler. Ve bu nedenle de her türlü ih-

tiyaçları için Allah'a tevekkül eder, tamahkar bir tutum içinde

olmazlar. Dolayısıyla bu ihtiyaçları gündemde tutan basit ko-

nuşmalardan da daima kaçınırlar.

Basit insanlar karşılarındaki kişilere sürekli olarak ge-

reksiz açıklamalar yapmayı alışkanlık haline getirmişler-

dir. Bu kişiler kendilerini yaptıkları işlerden temize çıkarmak,

hiçbir zaman hata yapmaz gibi göstermek amacıyla son derece

basit konularda sürekli olarak açıklama yaparlar. Çevrelerin-

deki kişileri uzun süre meşgul ederek, yaptıkları bu açıklama-

ları dinlemelerini isterler. Neyi niçin yaptıklarını, aslında niyet-

lerinin ne olduğunu, yanlış anlaşılmak istemediklerini, yaptıkla-

rının sonuçlarının olumlu olduğunu uzun uzun anlatırlar. Bun-

72 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 73: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

ların tümü çok küçük sıradan konulardır. Evin içinde kırılan bir

bardak, yeri değişen bir eşya, iş yerinde kaybolan bir dosya,

unutulan bir mesaj ve bunlar gibi her ortamda değişen ancak

her biri önemsiz olan konular basit insanların konuşmalarında

büyüyerek açıklama gerektiren birer konu haline gelir. Her ne

kadar bu açıklamaları yaparken kendilerini masum göstermeye

çalışsalar da aslında bu tavırlarının ardında kibirleri yatar. Bu

kadar küçük konularda hata yapmış olmayı, boş bulunmayı ya

da bir ayrıntıyı akledememiş olmayı kendilerine yediremezler.

Böyle bir durumda hemen kendilerini koruyacak bir açıklama

yaparak gururlarını kurtarmaya çalışırlar. Türlü gerekçeler öne

sürer; aslında böyle bir durumda yerlerinde kim olsa aynı şeyi

yapacağını anlatmaya çalışırlar. Oysa bir insanın hatalarını kabul

edememesi onun kendini geliştirmesinin, güzel bir ahlaka sahip

olmasının önündeki en büyük engellerden biridir.

Allah'a tevekkül etmeyen bir kişi hatalarını kabullenmekten

korku duyar. "Eğer böyle sıradan bir konuda hatalıysam insan-

lar önemli konular için benim hakkımda ne düşünür" gibi ku-

runtulu bir mantık örgüsüne saplanıp kalır. Olup biten herşeyi

Allah'ın takdirine bırakmayı, O'na sığınmayı ve O'na güvenip da-

yanmayı düşünemez. Şayet düşünse Allah'ın tüm olanlardan ha-

berdar olduğunu bilerek huzurlu ve rahat olacak ve kimseye

gereksiz açıklamalarda bulunma ihtiyacı hissetmeyecektir.

Allah'ı unutarak insanların düşüncelerine önem vermeye se-

bep olan bu kirli kültürde yapılan açıklamalar sadece hatalarla,

düşüncesizliklerle sınırlı değildir. Kişiler çoğu zaman günün do-

ğal akışı içinde bir insanın yapabileceği meşru ve makul şeyler

için de sürekli gereksiz açıklama yapma ihtiyacı hissederler. Bu-

nun da temelinde yine benzer kuruntular yatar.

73Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 74: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Olgun bir ruha ve kişiliğe sahip olmadıklarından bu küçük

dünyalarında sıkışıp kalır, ne kendileri rahat ve mutlu yaşar ne

de başkalarına huzur verirler. Allah'ın insanlar için seçip be-

ğendiği İslam dininin ahlakını bırakıp, basitliğin perişan sistemi

içinde yaşamayı kabul etmiş olmanın dünyadaki karşılığını böy-

le sıkıntılı ve kuruntulu bir ruh haliyle alırlar.

Espri ve Eğlence Anlayışları

Basit insanlar basit şeylere gülerler. Bu kişilerin güldükleri

konuların çoğu, basitlikten uzak insanların asla gülmeyecekleri

tarzda konulardır. Örneğin insanların sahip oldukları kimi aciz-

likler bu kültürü yaşayan kişiler için önemli bir espri unsuru-

dur. Akıl ve irade ile sürekli olarak ortadan kaldırılması gere-

ken ve aklı başında bir insanın asla konusunu yapmayacağı, di-

le getirmeyeceği acizlikler bu insanlar için espri ve eğlence ko-

nusu olabilmekte, onları güldürebilmektedir. Oysaki insan hiç-

bir acizliğin konusunu duymak istemez, istemeden duyarsa da

bunları duymazdan gelir. Basit insanlar bunun aksine, özellikle

acizlikleri ön plana çıkaran espriler yapar ve bunlara gülerler.

İlkel eğlence anlayışını yansıtan bu esprilere kimi zaman film-

lerde, TV programlarında da rastlamak mümkündür.

Benzer şekilde insanların sahip oldukları fiziksel kusurlara

gülmek de basitlik kültürünün espri ve eğlence anlayışında

önemli bir yer tutar. Bu kültür ve anlayışa sahip kimseler ör-

neğin boy uzunluğu genel ortalamanın çok altında olan bir in-

san ya da farklı fiziksel eksikliği olan bir kimse gördüklerinde

katılarak gülerler. Gafil ve basit oldukları için bu kişilerin için-

de bulundukları durumu takdir edenin Allah olduğunu, dilerse

kendilerini de benzer acizliklerle imtihan edebileceğini düşü-

nemezler. Ayrıca kendileri gülerken karşı tarafı mahçup ede-

74 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 75: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

bileceklerini akıllarına bile getirmezler.

Bu kişilerin yaptıkları şakalar genelde karşı tarafı

onurlandırmaz. Tam aksine kendilerini yüceltmeye, karşı ta-

rafı ise yermeye, eleştirmeye hatta küçük düşürmeye yönelik-

tir. Din ahlakını yaşayan Müslümanlar ise yaptıkları esprilerde

mutlaka karşı tarafın da hoşnutluğunu gözetir, bunu birinci

planda tutarlar. Eğer yerici bir şaka yapacaklarsa ancak kendi

nefislerini yererek bu espriyi yaparlar. Müslümanlar gelişmiş bir

insaniyet duygusuna sahip oldukları için karşı tarafın memnuni-

yetine önem verir, en ufak bir hoşnutsuzluk ihtimali hissettik-

lerinde hemen geri çekilirler. Basit insan ise esprinin dozunu

ayarlayamaz. Karşı tarafın hassas olduğu konularda espri ile

üzerine gider ya da yapılan espriyi gereğinden fazla uzatır. Bu

şekilde onu rahatsız edebileceği ihtimalini düşünemez, düşünse

de bunu önemsemez. Çünkü basit insan aynı zamanda duyarlı-

lıktan da yoksun insandır. İncelikleri fark edemez, ayrıntıları ka-

fasında toparlayamaz, insaniyet göstermekten zevk almaz.

Basitlik kültürünü yaşayan insanların esprilerinde, mü-

minlerin asla başvurmayacağı bir yöntem olan alaycılık

da yoğun olarak görülür. Alaycı espriler bu insanların sözde

karşı tarafı ezmek ve kendilerini yüceltmek için sık sık başvur-

dukları yöntemlerden bir tanesidir. Bu şekilde kendilerini ön

plana çıkaracaklarını düşünürler. Böyle bir kişi karşısındaki kişi-

nin ağzından çıkan yanlış bir kelimeyi, dilinin sürçmesini, yürü-

yüş şeklini, bir konudaki bilgisizliğini veya fiziğindeki bir kusuru

tespit ederek hemen alaycı bir espri ya da gülüşle bunu deşifre

eder. İnsani hataları ve eksiklikleri eğlence konusu haline geti-

rir. Böylece kendisinin daha zeki, daha güzel, daha bilgili kısaca-

75Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 76: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

sı karşı tarafa kıyasla daha üstün olduğunu ispat etmeye çalışır.

Oysa bu çok büyük bir basitliktir. Kuran ahlakını benimseyen

bir insan karşı tarafın bir eksiğini ya da kusurunu asla bir esp-

ri konusu olarak algılamaz. Tam aksine bunları görmezlikten

gelerek onu mahçup etmemeye çalışır. Örneğin basit bir insan

yolda yürürken ayağı takılan ya da düşen birine kahkahalarla

güler. Yardımına koşmak, kendisine bir zarar gelip gelmediği-

ni, bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sormak yerine insaniyetsiz

tavırlar sergiler, gülmekten konuşamıyormuş gibi yapar. Yine

görmezlikten, duymazlıktan gelebileceği insani acizlikleri deşif-

re ederek bunlara da güler. Örneğin insanlara onların kusurlu

yönlerini vurgulayan isimler takar, lakaplar yakıştırır. Oysa

Allah Hucurat Suresinin 11. ayetiyle hem alaycılığı hem de in-

sanları kötü lakaplarla çağırmayı yasaklamıştır:

Ey iman edenler, bir kavim (bir başka) kavimle alay

etmesin, belki kendilerinden daha hayırlıdırlar; ka-

dınlar da kadınlarla (alay etmesin), belki kendilerin-

den daha hayırlıdırlar. Kendi nefislerinizi (kendi ken-

dinizi) yadırgayıp-küçük düşürmeyin ve birbirinizi

'olmadık-kötü lakablarla' çağırmayın... (Hucurat Su-

resi,11)

Alaycı espirilerle eğlenen bir kişi o anda bütün bedeninin ve

ruhunun sonsuz bir güç tarafından kuşatılmış olduğunu,

Allah'ın dilediği an kendisini cezalandırabileceğini, o anda canı-

nı alabileceğini, bir anda kendisini ölüm melekleriyle karşı kar-

şıya getirebileceğini düşünmediği için böyle büyük bir basitlik

yapar. Yoksa sonsuz güç sahibi Rabbimiz'in huzurunda olduğu-

nu bilen bir insanın, kalbinde hissettiği saygı dolu korku nede-

niyle alaycı olabilmesi asla mümkün değildir. Bu nedenle basit-

liği yaşayan insanların sık sık başvurdukları alaycılığa dayalı eğ-

76 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 77: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

lence anlayışı, aynı zamanda onların sığ düşünce yapılarının ve

Allah'ı gereği gibi takdir edemediklerinin göstergelerinden bir

tanesidir.

Basitlik kültürü içinde yaşayan insanlar Allah'a karşı

saygıya uygun olmayan konuşmaların yapıldığı, dini ve

mukaddes kavramları espri konusu haline getiren soh-

betlerden rahatsızlık duymazlar. Allah Peygamberimiz (sav)

döneminde yaşayan basit karakterli insanların söz konusu çir-

kin üslubu ne şekilde kullandıklarını bize şöyle haber vermiştir:

Meryem oğlu (İsa) bir örnek olarak verilince, senin

kavmin hemen ondan (keyifle söz edip) kahkahalarla

gülüyorlar. Dediler ki: "Bizim ilahlarımız mı daha ha-

yırlı, yoksa o mu?" Onu yalnızca bir tartışma-konusu

olsun diye (örnek) verdiler. Hayır, onlar 'tartışmacı

ve düşman' bir kavimdir. O, yalnızca bir kuldur; ken-

disine nimet verdik ve onu İsrailoğulları'na bir örnek

kıldık. (Zuhruf Suresi, 57-59)

Böyle çirkin konuşmalar yapan insanlar her dönemde var

olmuştur. Yapılan dine muhalif espriler, dine bağlılıkları zayıf

olan bu kişilerin kalplerinde bir rahatsızlık meydana getirmez.

Kimilerinde getirse bile bu rahatsızlık onları o ortamdan ayıra-

cak kadar etkili olmaz. Müminlerin kalpleri ise ancak Allah'ın

anılmasından, fıtratları da İslam ahlakının yaşanmasından zevk

alacakları şekilde yaratılmıştır. Bu nedenle onlar dinden uzak

bir espri üslubunun hakim olduğu ortamdan hemen ayrılırlar.

Allah iman edenlerin böyle bir ortamla karşılaştıklarında, ora-

dan ayrılmalarını bir ayetinde şöyle emretmiştir:

"O, size Kitapta: "Allah'ın ayetlerinin inkar edildiğini

ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka

söze dalıp geçinceye kadar, onlarla oturmayın, yoksa

77Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 78: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. DoğrusuAllah, münafıkların ve kafirlerin tümünü cehennem-de toplayacak olandır." (Nisa Suresi,140)

Basitlik kültürünün hakim olduğu eğlence ortamları, gerçek

bir dindarın İslam'ı koruma ve sahiplenme duygularını hareke-

te geçirir. Böyle bir kişi bulunduğu sohbetlerde Allah ve din

hakkında saygıya uygun olmayan konuşmalar yapılmasına asla

izin vermez. Allah'a olan sevgisi, saygısı ve bağlılığı nedeniyle

dine muhalif olan konuşmalara karşı dikkati çok açık olur. İma-

ni değerlerin aleyhinde yapılan ima ve yorumlar hemen dikka-

tini çeker ve bu tip konuşmalarla muhatap olmaz. Allah asil ka-

raktere sahip Müslümanlara has olan bu özelliği ayette şu şe-

kilde ifade etmiştir:

'Boş ve yararsız olan sözü' işittikleri zaman ondanyüz çevirirler ve: "Bizim yapıp-ettiklerimiz bizim, si-zin yapıp-ettikleriniz sizindir; size selam olsun, bizcahilleri benimsemeyiz" derler. (Kasas Suresi, 55)

Basit insan çoğu zaman eğlenirken şuuru kapalı bir

görüntü sergiler. Örneğin televizyonda sevdiği bir programı

izlerken yanındaki bir kişinin acil yardıma ihtiyacı olsa, bir sağ-

lık problemi ile karşılaşsa bununla ilgilenmez. Hatta böyle bir

çağrı ya da yardım talebi bu kişiyi kızdırabilir. Çünkü karşı ta-

rafın, eğlencesini bozduğunu düşünür. Basit ve insaniyetten

uzak olduğu için seyrettiği bir programın eğlencesini zor du-

rumda olan bir kişiye yardım etmeye tercih eder. Ve hiçbir

vicdani rahatsızlık duymadan televizyonun başında oturarak

eğlenmeyi bekler. Oysa bu şekilde davrandığı için umduğu gi-

bi eğlenip zevk de alamaz. Basit eğlence anlayışı bu insanların

seçtikleri ve güldükleri konulara da yansır. Hep aynı esprilerin

78 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 79: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

defalarca tekrar edildiği, bir yenilik getirmeyen, bir insanın zevk

alabileceği hiçbir unsur bulunmayan programları, saatlerce izle-

yerek eğlenmeye çalışırlar.

Kuşkusuz ki burada kastedilen basitlik, bu insanların televiz-

yon seyretmeleri veya bundan eğlenmeleri değildir. Kastedilen

bu kişilerin yaşadıkları basitlik kültürü içinde gafil ve insaniyet-

ten uzak bir eğlence anlayışı geliştirmiş olmalarıdır. Allah'tan

korkan, din ahlakını yaşayan bir Müslümanın şuuru her zaman

açıktır. İmanın ve vicdanın kendisine kazandırmış olduğu akıl ile

hareket ettiğinden karşısına çıkan farklı durumlara göre çok

hızlı geçişler yapabilir. Eğlence de dahil olmak üzere hiçbir şe-

ye kendisini bilinçsizce kilitlemez. Yüksek sesle müzik dinlerken

de, televizyon seyrederken de, oyun oynarken de, kalabalık ve

gürültülü mekanlarda bulunsa da kalbinde ve zihninde Allah

vardır, vicdanı ve dikkati son derece açıktır. Bu yüzden de eğ-

lenirken fazlasıyla zevk alır.

Akıllı bir insanın gülmesi, eğlenmesi etrafındaki insan-

ların da hoşuna gider. Basit insanların ise güldükleri ko-

nular kadar gülme şekilleri de basittir. Bir insan yanındaki

bir kişinin neşelenip gülmesinden zevk alır. O kişi güldükçe

kendisi de bundan keyif duyar. Fakat basit insanların kahkahala-

rı ve gülme şekilleri kulağa hiç hoş gelmeyen hatta insanın duy-

mak istemeyeceği türdendir.

Gerek espri ve eğlence anlayışında gerekse diğer konularda

basitliğin ne olduğunu iyi anlamak son derece önemlidir. Aynı

eğlence ortamını paylaşan iki kişiden biri basit bir kültürü ya-

şarken aynı şeyleri yapmasına rağmen diğeri böyle olmayabilir.

Çünkü basitlik bir felsefedir. Sadece birtakım tavır ve konuşma

şekilleri ile sınırlı değildir. Bir insan içinden geldiği gibi rahatça

79Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 80: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

güler, fakat aklını kullanması, derin bir anlayışa sahip olması

onu basit insandan farklı kılar. Bu yüzden basit eğlence anlayı-

şı, basit gülüş denilince zihinde yanlış bir model şekillenmeme-

lidir. İnsanların samimiyetlerinden kaynaklanan doğal gülüşleri

nasıl olursa olsun basitlik değildir; doğal neşenin kendine göre

bir güzelliği vardır. Basitlikten sakınmak bunları kısıtlamak de-

ğildir. Basitlik farklıdır, doğallık gibi samimiyetten değil, şuur

kapalılığından, yapılan esprilerin, gülüşlerin itici etkisini fark

edememekten, bunlarda itidal gösteremeyip aşırıya kaçmaktan

kaynaklanır. Kimi insanlar basitlikten sakınmanın yolunun sah-

te bir ciddiyet olduğunu sanırlar. Bunun gereğinin de soğuk ve

yapmacık gülüşler, kibarlaşmalar olduğunu düşünürler.

Maddi imkanları geniş insanlardan oluşan bir topluluk için-

deki bir kişi kasılarak, yapmacık şekilde gülerken, eğitimsiz bir

toplulukta bir kişide de daha kaba bir gülüş şekli ortaya çıka-

bilir ama temelinde ikisi de basitliktir. Hangi kültürde yaşanır-

sa yaşansın, her durumda basitliğin tek çözümü insanın Allah'a

bağlanarak Kuran ahlakını yaşamasıdır. Allah bir ayetinde şöy-

le buyurmuştur:

...Oysa izzet (güç, onur ve üstünlük) Allah'ın,O'nun Resûlü'nün ve mü'minlerindir... (MünafikunSuresi, 8)

Olayları Yorumlayış Şekilleri

Basitliğin kültürü içinde yaşamaya razı olmuş insanların,

çevrelerinde ve dünya üzerinde meydana gelen olayları yo-

rumlama şekilleri son derece yüzeyseldir. Dar bir düşünce ya-

pısına ve bakış açısına sahip bu kişiler, olayları da dar bir çer-

çevede değerlendirirler. Dolayısıyla içinde bulundukları yüzey-

sellikten hiçbir zaman kurtulamazlar.

80 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 81: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Basit insan meydana gelen her olayı kendi küçük dün-

yası çerçevesinde yorumlar. Örneğin dünyada büyük bir sa-

vaş çıktığında onun için önemli olan kendisinin bundan zarar

görüp görmeyeceğidir. Yaşantısında bir değişiklik olacak mı,

mevcut düzeninde bozulma meydana gelecek mi, para piyasala-

rı bundan etkilenecek mi gibi düşüncelerle sadece kendisi için

ciddi endişe yaşar.

İnsanın böyle bir durum karşısında kendisi ve yakın çevresi

ile ilgili gerekli önlemleri alması elbette makul bir davranıştır.

Ancak kişinin sorumluluk bilincinin sadece yakın çevresi ile sı-

nırlı kalması makul değildir. Çünkü bu anlayıştaki insan yaygın

deyimiyle "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" mantığı doğ-

rultusunda sadece kendi şahsi rahatı ve huzurunu düşünen bir

tavır içindedir. Zorluklarla muhatap olan, hayatta kalma müca-

delesi veren insanların durumlarını düzeltmenin ise kendini ilgi-

lendirmeyen, kapasitesinin üzerinde işler olduğu gibi yanlış bir

mantığın arkasına gizlenecektir.

Bu mantıktaki bir insan, herhangi bir savaşta zarar gören ül-

kelerin topraklarında huzur ve güvenlik içinde yaşarken bir an-

da kendilerini ağır bir savaş ortamının içinde bulan kadınlar, ço-

cuklar ve yaşlı insanların yaşadıkları zor şartları aklına getirip

düşünmez. İnsanların bu duruma düşmesine neden olan asıl se-

bepleri araştırmakla, bu eksiklikleri gidermek için kendisinin

yapması gerekenleri belirlemekle, bu amaç doğrultusunda çaba

sarf etmekle ilgilenmeyen kişi tüm gücüyle kendini kurtarmaya

bakacaktır.

Vicdanını tam kullanarak, Allah korkusunun eksikliğinin dün-

yada nasıl bir kargaşa oluşturduğunu görüp bu yönde kendisin-

den başlayarak insanlar üzerinde Kuran ahlakını hakim kılmak

için samimi bir çaba göstermek yerine sadece kendisini ve

81Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 82: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

yakın çevresini kurtarmak isteyecektir. Kendi ihtiyaçlarını iste-

diği şekilde karşılayabilmek, sıkıntı yaşamamak, zorluk çekme-

mek onun için fazlasıyla yeterli olacaktır. Başkalarının ne du-

rumda olduğunun nasıl yaşadıklarının pek bir önemi olmaya-

caktır.

Oysa yüksek ahlaka ve bilince sahip bir insan, yukarıda ver-

diğimiz örnekte olduğu gibi bir ortamla muhatap olmasa bile

dünyanın genel gidişatına bakarak, insanlığın, Allah korkusuna

dayalı olan bir ahlak yapısına şiddetle ihtiyaç duyduğunu he-

men fark eder. Kendisinden başkasını umursamayan, vurdum-

duymaz, bencil ve zalimliğe yatkın kişilerden oluşan bir toplu-

mun, insanları dinsizliğin ürkütücü dünyasına çekeceğini fark

eder. Allah'ın razı olduğu güzel ahlakın yaşanmıyor olmasının

toplumlar üzerinde açtığı derin yaraları görür ve bunları tamir

edecek tek yolun din ahlakının toplumlar üzerinde hakimiyeti

olduğunu tespit eder. Ardından da elinden gelenin en fazlasını

yaparak, bu üstün ahlakı yaşama ve insanların da yaşamalarına

vesile olma amacına yönelir. Allah böyle insanlardan Kuran'da

şöyle söz etmiştir:

Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında ise, Biz de kö-tülükten sakındıranları kurtardık... (Araf Suresi, 165)

Tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, (İslamuğrunda) seyahat edenler, rükû edenler, secde eden-ler, iyiliği emredenler, kötülükten sakındıranlar veAllah'ın sınırlarını koruyanlar; sen (bütün) mü'minle-ri müjdele. (Tevbe Suresi, 112)

Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımız-dan pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önle-yecek fazilet sahibi kişiler bulunmalı değil miydi?..(Hud Suresi, 116)

82 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 83: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Basit insanların en belirgin özelliklerinden biri sürekli

olarak olumsuz yorumlar yapmalarıdır. Çoğu zaman olay-

ların hayırlı yönlerini göremediklerinden, olaylardan mağdur

olacakları, üzülecekleri, sıkıntıya düşecekleri yorumlar çıkarır

ve haksızlığa uğradıklarına yönelik çıkarımlar yapma eğiliminde

olurlar. Hatta böyle insanlar kendilerine iyi bir söz söylendiğin-

de bile aniden duygusallaşır, yine ağlamaklı bir tavır gösterirler.

Tüm bunların en önemli nedeni dinin özünü kavrayamamış ol-

malarıdır. Çünkü Kuran'ı tüm hayatında uygulayan bir insan

olumsuz düşüncelerin etkisi altına girmemesi ve Allah'ın rah-

metinden ümit kesmemesi gerektiğini bilir. Bu, Allah'ın Ku-

ran'da bildirdiği önemli bir konudur:

…Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kafir-

ler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden umut

kesmez. (Yusuf Suresi, 87)

Ümitsizlik ve karamsarlık, basitlik kültüründe yaşayan zayıf

kişilikli insanların maddi-manevi güçlerini ellerinden alan, onla-

ra moral bozukluğu, şevksizlik ve mutsuzluk veren bir özellik-

tir. Bu insanlar kendileri olumsuz yorumlar yaptıkları gibi, mü-

minlerin her olaydaki hayır ve hikmetleri gören ve dile getiren

yorumlarına da şaşırırlar. Kendilerinin felaket gibi yorumladık-

ları olayların, tamamen Allah'ın kontrolünde olduğunu bir tür-

lü kavrayamazlar. Bu anlayışsızlıkları konuşmalarına da yoğun

bir karamsarlık ve olumsuzluk olarak yansır. Sahip oldukları

çarpık bakış açısı ve yaptıkları bu olumsuz yorumlarla etrafla-

rındaki aynı kültürden insanlara da sıkıntı ve ağırlık verir, onla-

rın da ümidini kırarlar. Hiçbir zaman İslam ahlakının insanlığa

getirdiği barışı, güvenliği, rahatlığı, mutluluğu, güzellikleri anlat-

mazlar. Müslümanların yaptıkları hayırlı çalışma ve hizmetler-

den, İslam ahlakını yaşamanın kolaylığından, Allah'ın müminlerin

83Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 84: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

üzerindeki rahmetinden bahsetmezler. Yaptıkları yorumların

hemen hemen tamamına sızlanma ve çözümsüzlük hakimdir.

Ancak müminler bulundukları bir ortamda asla böyle bir

yorum şekline izin vermezler. Çünkü bilirler ki insanın karşısı-

na bir zorluk çıkacaksa o zorluğu yaratacak olan Allah'tır ve

herşeyde olduğu gibi zorlukların da tümünde insan için bir ha-

yır ve güzellik vardır. Allah'ın yardımıyla aşılamayacak hiçbir

zorluk yoktur. Bunu bilen Müslümanlar her zaman her konu-

da ümitvardırlar. Dolayısıyla üslup ve konuşmalarında hiçbir

zaman olumsuz bir yoruma ve vurguya yer olmaz. Karşılarına

çıkan her olayı hayırlı görür, hiçbir zaman "acaba sonuç ne ola-

cak", "ya şöyle olursa..." gibi olumsuz bir üslup kullanmazlar.

Allah Peygamberimiz (sav) döneminde bir zorluk anında saha-

belerin kullandıkları güzel üslubu bize şöyle haber vermiştir:

Mü'minler (düşman) birliklerini gördükleri zaman

ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah'ın ve

Resûlü'nün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü

doğru söylemiştir." Ve (bu,) yalnızca onların imanla-

rını ve teslimiyetlerini arttırdı. (Ahzab Suresi, 22)

Basit insan bir konuyu iyi bilmese bile mutlaka yorum

yapma ihtiyacı hisseder. Konuşulan hiçbir konu ile ilgili ola-

rak "Ben bilmiyorum. Bilgim yok, haberim yok." demek iste-

mez. Aksine bilmediği konular, tanımadığı insanlar, karşılaşma-

dığı durumlar hakkında da zan ve tahminlere dayalı yorumlar

yapar. Kuran ahlakına göre düşünmediğinden, bilmese bile bi-

liyormuş gibi davranmakta bir sakınca görmez. Bunun sebebi

kişinin, insanların gözündeki imajını zedelemekten çekinmesi

ve "bilmiyorum" demenin nefsine ağır gelmesidir. Oysa Allah

84 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 85: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Kuran'da zan ve tahminlere dayalı, doğru olmayan açıklamalar

yapan bu gibi insanların gafil insanlar olduklarına dikkat çeker:

"Kahrolsun, o 'zan ve tahminle yalan söyleyenler'; Kionlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler."(Zariyat Suresi, 10-11)

Allah başka bir ayetinde de "İşte sizler böylesiniz; (diye-

lim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hiç

bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsu-

nuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz." (Al-i İmran Sure-

si, 66) şeklinde bildirerek insanların bilgileri olmayan konularda

tartışmamalarını, bilmedikleri şeylerin arkasına düşmemelerini

emreder.

Bir insan ne kadar çok şey bilirse bilsin mutlaka bilmediği

konular da olacaktır. Bu yüzden insanın her konuyu biliyor gibi

davranmaya çalışması son derece anlamsızdır. Ancak sonsuz

akıl ve ilim sahibi Yüce Allah herşeyin bilgisine sahiptir. Kaldı ki

insanın pek çok konuda bilgisi olsa bile Allah'ın "... her bilgi sa-

hibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır." (Yusuf Suresi, 76)

ayetini unutmaması gerekir. Allah ayetiyle insanların ne kadar

bilgi sahibi olurlarsa olsunlar bu konuda kibire kapılacakları bir

durumları olmadığına dikkat çekmiş ve onları tevazulu olmaya

yöneltmiştir.

Gerçek anlamda Allah korkusu olan bir insan doğruluğu

hakkında şüphe duyduğu bir bilgiyi aktarmaktan ya da emin ol-

madığı bir sözü söylemekten çekinir. Zandan, tahminden ve te-

reddütlü bir bilgiyi savunmaktan, üzerine yorumlar yapmaktan

kaçınır. Böyle bir durumla karşılaştığında bilgisi olmadığını söy-

lemekten ise kesinlikle çekinmez. Çünkü bunun aksi, Allah'ın,

"Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme; çünkü ku-

lak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra

85Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 86: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Suresi, 36) ayetinde bildirdiği gibi kendisini büyük bir sorum-

luluk altında bırakabilir.

Basit insanın bir başka yönü de insanların dikkatlerini

üzerine çekmek için olayları abartarak anlatmasıdır. İn-

sanların, söylediklerini dinlemelerini sağlamak, onları güldür-

mek, kendisini sempatik bulmalarını sağlayarak dikkat çekmek

gibi basit amaçları için çok rahatlıkla abartılı anlatımlar yap-

maktan, karşı tarafa doğruluğu şüpheli olan ilginç bilgiler aktar-

maktan çekinmez. Hatta bu yönde inatçı tartışmalara, sözlü

çekişmelere girmekten de kaçınmaz. Dikkat çekme arzusu

baskın geldiğinden bir şekilde bunu dindirmek amacıyla, gerçe-

ği saptırarak ve orjinalinden farklı şekillere sokarak yalan söy-

leyebilir.

Bu basit karakterdeki kişiler dikkatlerini, Allah'ın razı oldu-

ğu ahlakı göstermeye değil de daha ağırlıklı olarak kendilerini

ön plana çıkarmaya, insanların rızasını kazanmaya yönelttikleri

için bu üslubun temelde yalan üzerine kurulu olmasını önem-

semezler. Hatta yaptıkları bu abartılı konuşmaları yalandan

saymaz, zararsız bir sohbet ya da masumane bir eğlence ola-

rak göstermeye çalışırlar. Oysa Kuran'da "...yalan söz söyle-

mekten de kaçının." (Hac Suresi, 30) buyurulmaktadır. Bu

sebeple küçük büyük, zararlı zararsız diye düşünmeden yalan

söylemekten kaçınmak gerekir.

Akıl sahibi ve güzel ahlaktan hoşlanan bir insan ise karşısın-

daki kişinin konuşmalarında yukarıda bahsettiğimiz şekildeki

abartılı, doğru olmayan açıklamaları fark edebilir. Bu kişinin

yalan söyleyen insanların konumuna düşmemesi amacıyla, bun-

ları doğru olacak şekilde düzeltmesi için kişiyi teşvik eder. Ve

kendisi de böyle bir duruma düşmekten şiddetle sakınır.

86 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 87: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Farklı Ortamlarda Farklı Karakter Sergileme

Basit karakterli insanların yaşamlarına ve dine yaklaşımlarına

bakıldığında pek çok noktada samimi olmadıkları görülür. Bu ki-

şilerin söyledikleri ile yaptıkları çoğu zaman farklıdır. Dine bağ-

lı olduklarını söylerler ama bir zorlukla karşılaşınca imanların-

daki zayıflık hemen fark edilir. Örneğin sağlıklı olduğu zaman-

larda son derece şevkli ve neşeli olan bir insanın, biraz sağlığı

bozulduğunda birdenbire neşesi kaçabilmekte, Allah'a ettiği du-

aları unutabilmekte, hatta Allah'ın kendisine bu hastalığı neden

verdiğini kendi kendine sormakta, daha da ileri giderek böyle

bir şeyi hak etmediğini düşünebilmektedir. Bu şekilde verilen

nimetlere karşı büyük bir nankörlük etmekte ve tevekkülsüz-

lük göstermektedir. Halbuki hastalık, Allah'ın kullarını sık sık

denediği, onların sabırlarını ve bağlılıklarını sınadığı çok değerli

bir andır. Böyle bir sıkıntı ve zorluk içindeyken de Allah'a şük-

retmeyi sürdüren ve sabreden kullar derin bir iman ve anlayışa

sahip olan müminlerdir.

Zor anların yanı sıra büyük bir mal kaybı, ölüm tehlikesi gi-

bi durumlarla karşı karşıya kalındığı anlarda gösterilen tavırlar

da kişinin anlayışı ile bağlantılıdır. Sorunsuz ve rahat bir ortam-

da son derece dengeli ve itidalli görünen ancak herhangi bir

tehlike ile karşılaştığı anda söylenmeye başlayan, şikayetçi ve

olumsuz konuşmalar yapan ve etrafındakilere de olumsuz tel-

kinlerde bulunan bir kişi basit bir düşünce yapısına sahip oldu-

ğu için böyle davranmaktadır. Böyle bir kişinin farklı şart ve or-

tamlarda her zaman için din ahlakından uzak tavırlar sergileme-

si tehlikesi vardır. Örneğin zor durumda kaldığı zaman yalan

söyleyebilir, kaderi ve tevekkülü unutarak üzülüp ağlayabilir,

ümitsizliğe kapılabilir. Ya da öfkelenip saldırgan tavırlar sergile-

yebilir. Çünkü basitlik kültürü içinde yaşayan insanlar tüm bun-

87Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 88: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

ları; öfkelenmeyi, duygusallığı, hüznü doğal birer tepki sayarlar

ve böyle aniden ortaya çıkan tavırları sergilemekten hiç çekin-

mezler. Halbuki bu tip ani tepkiler Kuran'da yanlış ve sakınca-

lı tavırlar olarak bildirilmiş ve çeşitli örnekleri de verilerek in-

sanlar uyarılmışlardır.

Al-i İmran Suresi'nin 134. ayetinde Allah Müslümanların

"öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağış-

lama ile (vaz)geçenler" olduğunu bildirmiştir. Bir başka

ayette Rabbimiz ümitsizliğin bir suç olduğunu bildirmiştir:

"... Allah'ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü ka-

firler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden

umut kesmez." (Yusuf Suresi, 87)

Öte yandan insanlara odaklı bir hayat süren bu kişiler sü-

rekli olarak onların rızasını ve hoşnutluğunu kazanmaya çalışır-

lar. Bu çabadan kastedilen elbette Allah'ın rızasını gözeterek

insanlara güzel ahlaklı davranma, iyilik yapma, gönüllerini ala-

rak hoşnut etme çabası değildir. Kastedilen kişiliksiz bir tavır

sergileyerek her insanın yanında o kişiye göre şekil almaları ve

insanların takdirini kazanabilmek için her türlü basitliği tavır ve

ahlak bozukluğunu rahatlıkla yapabilmeleridir.

Örneğin meşru olmadığını bildiği halde sırf müdürünün tak-

dirini kazanabilmek için iş yerinde evraklar üzerinde sahtekar-

lık yapan, yerine göre yalan söylemekten çekinmeyen kişiler

bu tip insanlardır. Ya da üst düzey yöneticilerin yanında son

derece pasif, ezik davranan bu gibi kişiler, kendi sorumluluğu

altında çalışan kişilerin yanında birden kibirli, ters ve ezici bir

karakter sergilerler. Doğru olan ise vicdanlı, dengeli ve kişilik-

li tavrı, insanlardan, onların üslup ya da konumlarından etkilen-

meden her yerde yaşamaktır. Samimiyetsiz, yapmacık konuşan

bir insanla aynı üslupla muhatap olmak, şımaran bir insanla şı-

88 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 89: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

marmak, kibirlenen insanlardan etkilenmek kısaca her karak-

terden insana uyum sağlamak ve onların etkisi altına girerek ki-

şiliksiz davranmak önemli bir basitliktir.

Böyle bir karaktere sahip olan kişiler, insanların kendi hak-

larındaki olumlu ya da olumsuz yorumlarından fazlasıyla etkile-

nirler. Aleyhlerinde söylenmiş bir söz bu insanların moralleri-

nin bozulmasına, kimi zaman günlerce bunalıma girmelerine se-

bep olabilirken, herhangi bir övgü ya da iltifat da aşırı heyecan-

lanmalarına sebep olabilir. Allah'ın kendilerini her yerde ve her

zaman gördüğünü unuttuklarından tamamen insanlara ayarlı bir

hayat yaşarlar. Evde ayrı, işyerinde, sokakta ayrı, yazlıkta, tatil-

de ayrı bir tavır sergiler, değişen insanlara, ortam ve şartlara

göre onlar da değişirler. Kişilikleri zayıf olduğundan hep başka

insanların etkisi altına girer, kendi inandıkları değerlerden taviz

verirler.

Bu kişilerin arasında din ahlakını yaşamaya eğilimli fakat ima-

nı zayıf kişiler de bulunabilir. Bu kişiler normal zamanlarda na-

maz, oruç gibi ibadetleri yerine getirirken tatile gittikleri yazlık

bir mekanda o ortamın şartlarına uyum sağlar, bu ibadetlerini

erteleyerek yerine getirmezler. Giyim kuşamları, hareket tarz-

ları, eğlence şekilleri birden din ahlakından uzak yaşayan insan-

larla büyük bir benzerlik ve uyum gösterir. Din ahlakını yaşa-

mayan insanların kalabalık şekilde birarada olması, imanı tam

olarak kalplerine yerleştirmemiş olan bu insanların ortama

uyum sağlamasını kolaylaştırır. Böyle bir ortamda gezerken,

alışveriş yaparken ve eğlenirken söz konusu insanlar Allah'ın

sonsuz kudretini unutmuşlardır.

Akşam yemeğini nerede yiyecekleri, ne giyecekleri gibi o or-

tama dair düşündükleri ayrıntılar tüm düşüncelerini kaplamış-

tır. Burada vurgulanmak istenen yanlışlığın elbette ki insanların

89Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 90: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

tatil yerlerine gitmeleri, eğlenmeleri olmadığı açıktır. Yanlış

olan bu insanların bulundukları farklı ortamlarda çoğunluğa

uyarak basitleşmeleri ve Kuran ahlakından uzaklaşarak gafil bir

ruh haline girmeleridir. Oysa kalabalığa uymanın yanlışlığı

Allah'ın Kuran'da "Yeryüzünde olanların çoğunluğuna

uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırır-

lar..." (Enam Suresi, 116) ayetiyle açıkça bildirdiği bir gerçek-

tir. Kalabalığa uyma psikolojisi, basit karaktere sahip insanlar-

da yoğundur. Müslümanların ise nerede olurlarsa olsunlar, ne

yaparlarsa yapsınlar kalplerinde ve konuşmalarında Allah var-

dır. Hayatlarının yegane amacı Allah'ın rızasını, rahmetini ve

cennetini kazanmak olduğundan, içinde bulundukları her an bu

asil amaç doğrultusunda hareket ederler. Gerektiğinde seya-

hat eder, tatile gider, eğlenirler fakat tüm bunları yaparken

Allah'ın "...Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, diri-

mim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."

(Enam Suresi, 162) ayetinde bildirdiği teslimiyet içindedirler.

Bulundukları kalabalık ortamda din ahlakına uygun hareket

eden tek kişi de olsalar bu onlarda asla bir gevşeklik meydana

getirmez. Tam tersine daha da dikkatli davranır ve Allah'ın

hoşnut olmayacağını düşündükleri hal ve tavırlardan titizlikle

sakınırlar. "(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş on-

ları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve

zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar,

kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten al-

lak bullak olacağı) günden korkarlar." (Nur Suresi, 37)

ayetinde bildirildiği gibi hiçbir şart ve ortam onları din ahlakı-

nı yaşamaktan, Allah'ı ve ahireti düşünmekten 'tutkuya kaptı-

rıp alıkoymaz'.

Bulundukları şartlara hemen uyum sağlayan basit karaktere

90 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 91: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

sahip insanlar Peygamberimiz (sav) döneminde de yaşamışlar-

dır. Allah'ın, "Oysa onlar (kendilerini tümüyle Allah'a ve İs-

lam'a teslim etmeyenler) bir ticaret ya da bir eğlence

gördükleri zaman, (hemen) ona sökün ettiler ve seni

ayakta bıraktılar. De ki: "Allah'ın Katında bulunan, eğlen-

ceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin

en hayırlısıdır." (Cuma Suresi, 11) ayetinde tavır bozuklukla-

rını bildirdiği kişiler buna bir örnektir. Bu kişiler Allah'ın sevdi-

ği ve seçtiği mübarek Peygamberimiz (sav)'in yanında bulunma

şerefine ulaşmış, fakat bu büyük lütfun farkına varamamış, de-

rin düşünemeyen, basit insanlardır.

Ticaret ya da eğlence için Allah'ın seçkin kullarından, üstün

ahlak sahibi Peygamber Efendimiz (sav)'in yanından hemen ay-

rılmış, onu ayakta bırakmışlardır. Ruhlarında basitliği yaşadıkla-

rı için yaptıklarının anormalliğini önemsemezler, basitliklerin-

den dolayı bunları yapmakta bir sakınca görmezler. Çünkü ba-

sit insanlar, büyük insanları ve yüce değerleri gereği gibi takdir

edemezler. Nitekim söz konusu kişiler ne din ahlakını ve onun

inceliklerini kavramış, ne de Peygamberimiz (sav) gibi derin

iman sahibi, Allah'a gönülden bağlı, Rabbimiz'in şereflendirdiği,

nurlu bir insanın değerini anlamışlardır. Sıradan bir çıkar konu-

su gördüklerinde hemen ona yönelmiş ve Hz. Muhammed

(sav)'in yanından ayrılmışlardır.

Basit karakterli insanlar farklı ortamların yanı sıra olaylardan

da fazlasıyla etkilenirler. Bu yüzden çoğu, dengeli bir ruh haline

sahip değildir. Olumlu gördükleri olaylar bu kişileri hep ayakta

tutarken bunun aksi bir durumda, örneğin hastalık, maddi bir

kayıp, telefonda alınan bir haber, karşılıklı konuşurken sarf edi-

len bir söz bu insanların hemen morallerinin bozulmasına yol

açar. Herşeyin Allah'ın kontrolünde olduğu gerçeğini göz ardı

91Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 92: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

ettikleri ve tevekkülsüz oldukları için hızla çökerler. Allah

"Gerçekten, insan, 'bencil ve haris' olarak yaratıldı. Ken-

disine bir şer (kötülük) dokunduğu zaman feryadı ba-

sar." (Mearic Suresi, 19-20) ayetleriyle insanların nefsindeki

bu eğilime dikkat çeker. Bu kişiler diğer zamanlarda ağır, asil

görünseler de bu tür beklenmedik olaylarla gerçek yüzleri or-

taya çıkar. Örneğin daha öncesinde çevresine son derece sa-

kin ve itidalli bir imaj veren bir kişi, çıkarı ile çatışan bir du-

rumda hemen aksileşir. Kimi olaylar karşısında kendisini öfke-

ye kaptırır, kimi zaman kontrolünü kaybeder, ağlar. Allah'ı ve

kaderi sıklıkla unuttuğundan -ya da göz ardı ettiğinden- melan-

koliye son derece açıktır.

İş hayatında uğradığı bir başarısızlıktan kaybedilmiş bir eş-

yaya kadar her konu bu insanları hüzünlendirmeye yetebilir.

Oysa insanın, karşısına nasıl bir olay çıkarsa çıksın, örneğin

hastalandığında ya da yaralandığında bunların da kaderinde

Allah'ın izni ve dilemesi ile yaratıldığını unutmaması gerekir.

Bir kişinin hastalıkta rol alanın bir virüs, kazaya sebep olanın

da kötü bir sürücü olduğunu düşünerek Allah'ı unutması ve

beklenmedik tepkiler vermesi, tevekkülsüz tavırlar sergileme-

si bu kişinin imanındaki zayıflığın bir delili olur. Elbette Allah

imtihanın bir gereği olarak insanlar için çeşitli sebepler yarat-

mıştır ancak bunların tamamı Allah'ın kontrolü altındadır. Bu

kişi hastalanmıştır veya yaralanmıştır; çünkü kaderinde o has-

talığın meydana gelmesi vardır. Benzer şekilde sürücünün de

kaderinde bu kazayı yapmak vardır. Bu, Allah'ın takdiridir. Ki-

şinin bu gerçeği göz ardı ederek hoşnutsuz bir yüz ifadesi ve

üslup içinde olması onun şirk içinde olduğunun bir göstergesi

olur. Musibet gibi görünen olaylarda ve hastalıklarda hayır ve

hikmet olmadığını düşünmek, hastalıkları, Allah'ın yarattığını

92 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 93: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

değil de direkt olarak mikrop ve virüsler sebebiyle olduğunu

zannetmek, Allah'ın bu mikrop ve virüsleri birer vesile olarak

yarattığını unutmak büyük bir suçtur. Böyle bir düşünce şekli-

nin doğurduğu tavırlar da son derece basit ve dinin insanlara

kazandırdığı yüksek ahlak kalitesinden uzak olacaktır.

Allah Kuran'da "İnsanlardan kimi, Allah'a bir ucundan

ibadet eder, eğer kendisine bir hayır dokunursa, bununla

tatmin bulur ve eğer kendisine bir fitne isabet edecek

olursa yüzü üstü dönüverir. O, dünyayı kaybetmiştir, ahi-

reti de. İşte bu, apaçık bir kayıptır." (Hac Suresi, 11) ayeti

ile iman edenleri de böyle basit ve yüzeysel bir düşünce yapısı-

na karşı uyarmış, bunun ahiretlerini tehlikeye sokabileceğini ha-

tırlatmıştır. Çünkü imanı henüz tam kalbine yerleştirememiş

bazı insanlarda böyle bir eğilim söz konusu olabilmektedir. Bu

kişiler de ortam ve şartlar istedikleri gibi olduğunda ve nimet

bolluğu içindeyken din ahlakını yaşamaya titizlik gösterir, yü-

kümlü oldukları ibadetleri şevkle yerine getirirler. Fakat şartlar

değiştiğinde, nimetler Allah'tan bir imtihan olarak eksildiğinde

bu kişilerin tavrı da değişmeye başlar. Eski şevkleri yerini ağır-

lığa ve durgunluğa bırakır. Hatta kimileri, Allah'ın "Fakat in-

san; ne zaman Rabbi kendisini bir denemeden geçirse,

ona bir keremde bulunsa, nimetler verse: "Rabbim bana

ikram etti" der. Ama ne zaman onu deneyerek, rızkını

kıssa, hemen: "Rabbim bana ihanet etti" der." (Fecr Sure-

si, 15-16) ayetlerinde bildirdiği gibi sapkın bir düşünce içine gi-

rerler. Oysa bu çok büyük bir basitliktir. Şartlar iyiyken iyi

olup, değiştiğinde birden ters ve nankör bir üslup içine girmek

sakınılması gereken bir davranış biçimidir. Benzer şekilde bir

zorluk karşısında Allah'ı unutarak yakınmak, söylenmek, buna-

lımlı tavırlar sergilemek de yine aynı basit düşünce yapısının

93Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 94: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

yansımalarıdır. Müslümanlar her türlü olay karşısında Allah'a

tevekkül ederler. Sabırlı, itidalli, akıllı, dirayetli, çözümcü, ma-

kul, dengeli, affedici, şefkatli, sevgi dolu, güzel ahlaklı olmanın

ayrı derin bir imani zevki vardır. Bir mümin bu güzel özellikle-

ri kendinde gördüğünde büyük bir haz alır, başka müminlerin

kendinden aldığı imani zevki hissettiğinde bunlardan da ayrı bir

zevk alır.

Dostluk ve Arkadaşlık Anlayışı

Dostluk ve arkadaşlık karşılıklı yaşanan samimiyete dayanır.

Ne var ki basit bir insan samimiyeti ve rahatlığı, aklını kullan-

maya gerek duymadan hareket edebilmek olarak algılar. Gü-

lüşleri, konuşmaları, mimik ve tavırları zaten sığ bir aklı yansı-

tan bu kişi, samimiyet adı altında daha da basit tavırlar sergi-

ler. Diğer insanların yanında yapmaktan çekindiği basitlikleri

samimi gördüğü arkadaşının yanında rahatlıkla yapar. Örneğin

arkadaşına çok gizli ya da mahrem konularını anlatır. Ya da di-

le getirilmesinde hiçbir fayda olmayacak hastalık veya fiziksel

acizliklerini anlatır. Kolay çözümlere yönelmek yerine uzun

uzun rahatsızlıklarını tarif eder. Acıktığını, susadığını, uykusu-

nun geldiğini, sıcaktan bunaldığını sürekli olarak dile getirir.

Bütün gece başının nasıl ağrıdığını, ne kadar ilaç içtiğini ama na-

sıl fayda etmediğini, uykusuzluğun kendisini nasıl yorduğunu,

açık olan pencereden nasıl üşüdüğünü ve buna benzer sayısız

gereksiz detayı anlatır. Tüm bunları rahatlık adına yapar; oysa

bu, rahatlık değil basitliktir.

Bu insanların zannettiğinin aksine, akıl ve irade kullanma-

mak insana rahatlık vermez. Basitlik kültürü içinde yaşayan in-

sanlar hiçbir şey düşünmeden hareket ettiklerinde hem kendi-

lerinin rahat edeceklerini hem de etrafa samimi insan imajı ve-

94 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 95: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

receklerini zannederler. Halbuki gerçek tam tersidir. İnsan ak-

lını ve vicdanını kullandığı sürece hem kendisi gerçek anlamda

rahat eder, hem de karşısındakini rahat ettirir. Bunun dışında

tüm konuşma ve hareketler son derece basit ve itici olur. Bir

insan ne kadar akılcı hareket eder, ne kadar ince düşünürse

dostluğu ve arkadaşlığı da o kadar güzel ve değerli olur. Pey-

gamberler ve Kuran ahlakını yaşayan Müslümanlar bu konuda

insanlar için en güzel örnektirler. Onlar hayatlarının her anında

Allah'ın hoşnutluğunu hedefledikleri için her konuşma ve tavır-

ları bu amaca uygundur. Örneğin söz konusu olan bir hastalık

olduğunda hemen gerekli tıbbi çözümlere yönelir, gerekirse

doktora gider, araştırma yaparlar. Ancak en önemlisi bunların

tümünün yalnızca Allah'ın izniyle fayda vereceğini unutmadan,

kendilerini iyileştirmesi için Allah'a dua ederler. Ne arkadaşları

ne akrabaları ne de herhangi bir kimseyle böyle bir konu üze-

rinde gereksiz konuşmalar yapmaya, acizliklerini sürekli dile ge-

tirmeye girişmezler. Kuran'da Hz Eyüb'ün yaşadığı ağır hastalık

karşısında yalnızca Allah'a yönelerek gösterdiği asil tavır Müslü-

manlara örnek olarak bildirilmiştir:

Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphe-siz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merha-metlilerin en merhametli olanısın." Böylece onun du-asına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ...(Enbiya Suresi, 83-84)

Müslümanların bu ve benzeri tavırlarının temelinde herşeyin

Allah'ın kontrolünde olduğunu bilmenin ve her hayrı O'ndan

beklemenin getirdiği asil bir düşünce vardır.

Basit bir dostluk anlayışında yaygın deyimiyle "dertleş-

mek" önemli bir yer tutar. Bu anlayışa göre arkadaş olmanın

95Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 96: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

gereklerinden birisi de kişinin istediği zaman dertleşebileceği

birinin olmasıdır. Kapı girişlerinde, mutfak aralarında, büro kö-

şelerinde ses kısarak, fısıldaşarak yapılan arkadaş sohbetleri ta-

mamen basitliğe dayalıdır.

Bunda gerçek bir Müslümanın dostluğundan ziyade, genel-

likle kişinin basit dünyasını ve küçük konularını anlatabileceği

bir sırdaş arama psikolojisi vardır. Karşı taraf ise bu kişiye bir

fayda sağlamaktan çok, onun basit dünyasının problemlerini

dinleyerek aynı ruh halini paylaşmaktan zevk alır. Allah Ku-

ran'da din ahlakını yaşamayan insanların bu basitliklerine işaret

etmiş ve "Onların 'gizlice söyleşmelerinin' çoğunda hayır

yok. Ancak bir sadaka vermeyi veya iyilikte bulunmayı

ya da insanların arasını düzeltmeyi emredenlerinki baş-

ka..." (Nisa Suresi, 114) şeklinde buyurmuştur.

Görüldüğü gibi Allah ayetinde bu insanların aralarındaki giz-

li konuşmaların çoğunda hayır olmadığını bildirmiştir. Basitlik

kültürüne ait bir arkadaşlık anlayışına sahip kişiler yalnız kal-

dıkları hemen her fırsatta dedikodu yapar, pek çok konuda

birbirlerini kötü ahlaka teşvik ederler. Küçük bir dünyaları ol-

duğu için dedikodu yapmaktan ortak bir zevk alırlar. Oysa da-

ha önce de belirttiğimiz gibi, Allah Kuran'da, "...Tecessüs et-

meyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz

kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.)

Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İş-

te, bundan tiksindiniz. Allah'tan korkup-sakının..." (Hu-

curat Suresi, 12) buyurmakta ve dedikodunun "tiksindirici" bir

tavır olduğuna dikkat çekmektedir.

Bu tür arkadaşlıklarda her iki taraf da aynı sığ düşün-

ce yapısına sahip olduklarından basitliğin kültürü karşı-

96 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 97: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

lıklı olarak yaşanır. Ortak kültüre sahip bu kişiler birbirlerini

kalabalık bir ortam içinde de olsa tanır ve seçerler. Hayat şe-

killeri aynı olduğundan beraber vakit geçirirken başkalarının ya-

nında olmadıkları kadar rahattırlar. Fakat bu rahatlık samimiye-

tin, sevgi, saygı ve güvenin getirmiş olduğu bir rahatlık değil, ba-

sitliği hiç çekinmeden yaşayabilmenin ve aynı dilden anlamanın

getirmiş olduğu serbestliktir. Aynı kişiler kendilerinden daha

üst bir ahlak seviyesine sahip insanların yanında bu kirli kültürü

yaşayamayacaklarının farkındadırlar. Bu yüzden de yakın arka-

daşlarını hep kendileri ile aynı ahlaka sahip kişilerden seçerler.

Yüksek ahlaklı kişilerin yanında ise rahat davranamaz ve ka-

sılırlar. Alıştıkları kirli kültürü yaşayamamaktan, basit tavırlar

gösterememekten dolayı zihinsel ve fiziksel bir "kasılma" yaşar-

lar. Tutuk ve yapmacık konuşmalar yapar, kendilerini oldukla-

rından farklı göstermeye çalıştıkları için son derece itici bir gö-

rünüm sergilerler.

Basit insanların arkadaşlıklarında fedakarlık yerine bencillik,

tevazu yerine gurur ve kibir vardır. Böyle bir insan sevgiyi, dos-

tane tavırları, hoşgörü ve fedakarlığı hep karşı taraftan bekler;

kendisi bunların hiçbirine yanaşmaz. Zihninde karşı tarafa iyilik

yapma, güzellik sunma düşüncesi yoktur, ama tek taraflı alma-

ya yönelik pek çok beklenti vardır. Örneğin kendisine çok to-

leranslı davranılmasını ister, kendisi ise en sıradan konularda bi-

le tahammülsüzlük gösterir. Çok sevilmek ister ama ne sevile-

cek bir karakter sergiler ne de kendisi karşısındaki insanlara

gerçek anlamda sevgi besler. Dahası karşı taraf tek taraflı ola-

rak bu kişiye sevgi ve saygı duysa, iyilik yapsa bunu da basit ka-

raktere sahip olduğu için kaldıramaz. Her fırsatta bunu suisti-

mal eder, kullanmaya çalışır. Çünkü sahip olduğu birtakım özel-

liklerden dolayı bu sevgi ve iyiliğin kendisine yöneltildiğini, bu-

97Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 98: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

nu hakettiğini düşünür. Bundan dolayı da kibirlenir, şımarır.

Aslında hak etmediği ve belki de o güne kadar hiç kimseden

görmediği saygıyı görmesi ve kendisine değer verilmesi ona

fazla gelir. Böyle bir kişide vefa duygusu da gelişmemiştir. Ken-

disine söylenen ve nefsinin hoşuna gitmeyen tek bir söz örne-

ğin verilen bir öğüt bir anda tavrının tersleşmesine, saldırgan

bir üslup kullanmasına neden olabilir.

Birbirlerine gerçek anlamda değer vermeyen bu kişilerin

arkadaşlıkları sevgiye ve saygıya dayalı olmadığından uzun

ömürlü de olmaz. Küsme, bozulma, alınma gibi karşı tarafı

protesto etmeye yönelik tavırlar sıklıkla yaşanır. Her ne kadar

bu tavırlar cahiliye toplumunda yaşayan bazı insanlar tarafın-

dan son derece normal karşılansa da aslında bunların her biri

Kuran ahlakında yeri olmayan, batıl basitlik dininde ortaya çı-

kan tavır ve yöntemlerdir. Müslümanların dostluk anlayışı için-

de, cahiliyenin ilkel denilebilecek bu tür yöntemlerine yer yok-

tur. İman edenler her türlü konuyu hoşgörü ve anlayış çerçe-

vesinde karşılıklı konuşup anlaşarak ve Kuran ayetleriyle de-

ğerlendirerek çözerler.

Bazı insanlarda görülen ve kimi zaman aylarca, yıllarca sü-

ren küskünlük ve sitem, basit düşünce yapılarından kaynaklan-

maktadır. Bu kişiler Allah'tan gereği gibi korkmadıkları için çok

küçük konularla uğraşır, bunları birer felaketmiş gibi değerlen-

dirirler. Böyle bir kişi örneğin arkadaşı kendisine haber ver-

meden başka arkadaşlarıyla buluştuğu ve kendisini çağırmadığı

için hemen küsebilmekte ve arkadaşlık bağını kolayca kopara-

bilmektedir. Kurmuş olduğu küçük dünyanın küçük ve hiçbir

önemi olmayan konularına tüm dikkatini odaklarken ölüm de

kendisine büyük bir hızla yaklaşmaktadır. Ahireti için hazırlığı

olmayan bu kişi basitlikleri yaşarken bir gün öleceğini, mezara

98 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 99: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

konulacağını, ahirette sorgulanacağını tamamiyle unutmuştur.

Müslümanlar ise Allah'ı seven, O'nun rızasını, rahmetini,

cennetini kazanmaya çalışan, ortak değer ve hedeflere sahip in-

sanlardır. Allah'a iman ve itaat içinde olmaları, Kuran ahlakını

yaşamaları onlar arasında sağlam ve köklü bir sevginin oluşma-

sına neden olur. Birbirlerine duydukları bu sevgi ve saygının do-

ğal bir devamı olarak aralarında güçlü bir dostluk bağı oluşur.

Bu dostlukta iki taraf da alabildiğine rahat eder. Kuran ahlakına

göre hareket ettikleri için tüm tavır ve konuşmalar son derece

doğal ve güzeldir. Aralarındaki dostluk ve arkadaşlık İslam ah-

lakının sıcaklığını yansıtır. Birbirlerine karşı hep fedakar bir yak-

laşım içinde olurlar. Böyle bir kişi, Allah'ın "... Kendilerinde

bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine

tercih ederler..." (Haşr Suresi, 9) ayetinde bildirdiği gibi da-

ima arkadaşının nefsini kendi nefsinden daha öncelikli tutar.

Allah'ın "...mü'minler için de (şefkat) kanatlarını ger."

(Hicr Suresi, 88) ayetinde bildirdiği gibi son derece şefkatli ve

yumuşak başlı bir tavır içinde olur. Yine karşısındaki Müslüma-

nı sevdiği, ona, imanından ve ahlakından dolayı değer verdiği

için ince düşünceli davranır, arkadaşının hoşuna gitmeyecek ve

ona rahatsızlık verecek her davranıştan sakınır. Nitekim Müs-

lümanların aralarındaki bu bağ arkadaşlıktan öte olduğu için

Allah Kuran'da "Mü'minler ancak kardeştirler..." (Hucurat

Suresi, 10) buyurmuştur. Bir başka ayetinde ise Allah, mümin-

lerin arasında yaşanan bu dostluğun ve kardeşliğin Allah'ın ni-

meti sayesinde olduğunu hatırlatır:

... Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın.

Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uz-

laştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler ola-

rak sabahladınız... (Al-i İmran Suresi, 103)

99Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 100: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Müslümanların arasındaki bu güçlü bağ ancak imanlarına

karşılık Allah'ın kendilerine yaşattığı bir nimettir. Yoksa böyle

bir dostluk ve yakınlığın din ahlakından uzak yaşadıkları sürece

insanlar tarafından çabayla elde edilmesi mümkün değildir.

Allah bu gerçeği "Ve onların kalplerini uzlaştırdı. Sen, yer-

yüzündekilerin tümünü harcasaydın bile, onların kalple-

rini uzlaştıramazdın. Ama Allah, aralarını bulup onları

uzlaştırdı..." (Enfal Suresi, 63) ayetiyle insanlara haber verir.

Güzellik ve Estetikten Zevk Alamama

Allah'ın varlığına iman etmiş, ahiret inancı olan bir insan et-

rafında gördüğü herşeyin varlık nedeninin Allah olduğunu bilir.

Bu bilgiyle etrafına bakan bir insan ise, Allah'ın insanlar için ya-

ratmakta olduğu sayısız güzelliği her an fark edebilme özelliği-

ne sahiptir. Allah'ın yarattıklarındaki güzellikten ve sanattan

derin olarak zevk alır. Bu nedenle gerçek bir Müslüman etra-

fında hep güzellik ve estetik arar. Ruhunda hep daha güzele,

daha temize, daha estetik olana yönelme şeklinde bir eğilim

vardır. Bu konularda yeniliklerden, değişikliklerden hoşlanır.

Yaşadığı ya da girdiği bir ortamda yapılan yenilikleri, değişiklik-

leri hemen fark eder. Aynı şekilde gözüne çarpan bir asimet-

riyi, düzensizliği, temizlik anlayışına uymayan bir uygulamayı

hemen görür. Bunu hemen düzeltme, güzelleştirme arzusu du-

yar. Bu, samimiyetine karşılık Allah'ın onun ruhuna verdiği

önemli bir duyarlılıktır. Allah dünyada böyle bir anlayışa sahip

olarak yaşayan Müslümanlara "Rableri onlara Katından bir

rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisinde sürekli

bir nimet bulunan cennetleri müjdeler." (Tevbe Suresi,

21) ayetinde buyurduğu gibi ahirette de içinde sonsuz güzellik

ve sanatın yer aldığı cennet hayatını vadeder.

100 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 101: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Ancak etrafındaki nimetleri cahiliye kültürü içinde değerlen-

diren biri bunların taşıdığı güzellikleri gerektiği şekilde göre-

mez. Örneğin böyle bir kişiye üstünde el emeği taşıyan, ince us-

talık ürünü bir eser gösterilse bunun kıymetini anlamaz. Eseri

oluşturan kişinin yeteneği, bu eseri meydana getirmek için har-

cadığı emek, gösterdiği titizlik, dikkat ve kullandığı sanat gibi in-

celiklere dikkatini veremez. Bu kişi ruhunda, güzellikten zevk

alma, güzelliği ve emeği takdir edebilme, incelikleri fark edebil-

me gibi düşünme ve dikkatli gözlem gerektiren değerlendirme-

lerden uzak bir hal içindedir.

Basitlik kültürünün anlayışına yaptığı etki yüzünden baktığı

şeylerin taşıdıkları güzel özellikleri fark edemeyecek bir hale

gelmiştir. Oysa bu durum insanın ruhunu köreltecek tehlikeli

bir hastalık gibidir. Güzellikleri fark edemeyen bir insan, bu kül-

türün yozlaştırıcı etkisiyle Allah'ın nimet olarak verdiği çok

önemli bir özelliğine kendi eliyle zarar vermiş olur. Sonucunda

da hayatını Allah'ın "İnkar edenler ateşe sunulacakları gün,

(onlara şöyle denir:) "Siz dünya hayatınızda bütün 'güzel-

likleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşa-

yıp-zevk sürdünüz..." (Ahkaf Suresi, 20) ayetinde belirttiği

türde bir insan haline gelir. Oysa insan ruhu, maddi, manevi her

türlü güzellikten zevk alacak şekilde yaratılmıştır. Güzellikleri

görmeye ve takdir etmeye açıktır. Ancak kendini basitliğe alış-

tıran, karakterinde daha güzele, daha iyiye yönelen bir anlayışı

geliştirmeksizin dünya hayatını yaşayan biri ruhunu köreltir.

Göz önünde olan güzellikleri, Allah'ın yaratışındaki muhteşem

sanatı, uyumu ve simetriyi fark etmekten yoksun hale gelir. Sa-

dece kendini hayatta tutacak; gerçekte ise bir insanın hayatının

amacı olması açısından son derece aşağılayıcı olan hedeflere

yönelir. Örneğin önünde çok güzel hazırlanmış bir sofra kurul-

101Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 102: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

muş olsa, o bu düzenin sağlanması için harcanan emeği, göste-

rilen ince düşünceyi, estetik anlayışı pek değerlendiremez.

Kendisine gösterilen ihtimamın gerçekte Allah'ın bir ikramı,

güzel bir lütfu olduğunu aklına dahi getirmez. Böyle bir ortam-

da o, yemek için kolayca basitlik yapabilir.

Diğer yandan bu anlayışa sahip olan kişilerden bazıları hem

kendi vücutlarında hem de çevrelerinde temizliğe gereken

önemi vermezler. Allah'ın "...O, akıl erdiremeyenlerin üze-

rine iğrenç bir pislik kılar." (Yunus Suresi, 100) ayetinde bil-

dirdiği gibi akıllarını kullanmadıkları için pislik içinde yaşarlar.

Örneğin temiz giyinmekten, temiz bir ortamda yaşamaktan

gerçek anlamda zevk almazlar. Sadece insanların kendilerini

görebilecekleri yerlerde kimi zaman bunlara önem veriyormuş

gibi görünerek öyle tanınmak isterler. Bunun dışında temizliğe

titizlik göstermez, ayrıntıları ise hiç akledemezler. Tüm bunlar

gafil bir yaşam içinde olduklarının ipuçlarını oluşturur ve ruh-

larında iman edenlere has yüksek şahsiyetin var olmadığını

gösterir.

Basitliğin oluşturduğu ortak kültür içinde yaşayan insanlar

birarada iken de estetiğe, gözün zevk aldığı düzene ve daha

önemlisi güzel ahlaka önem vermeksizin yaşarlar. Estetiğe, gü-

zelliğe önem vermedikleri, bunlara yönelik bir özen içinde ol-

madıkları da kolayca anlaşılır. Oysa kişiliği Kuran ahlakına gö-

re gelişmiş, Allah'ın her yaptığından haberi olduğunu bilen bi-

ri, Allah'ın huzurunda her an en güzel haliyle olmak ister. Çün-

kü Allah insanı "Doğrusu, Biz insanı en güzel bir biçimde

yarattık." (Tin Suresi, 4) ayetinde belirtildiği gibi diğer varlık-

lar arasında en güzel olacak şekilde yaratmıştır. Bu nedenle in-

sanın da yaşamı boyunca yaptığı her hareketinde Allah'ın ken-

disine verdiği bu nimeti iyi vurgulayacak, insani yönlerini zayıf-

102 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 103: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

latmayacak davranışlar içinde olması gerekir. Ayrıca diğer can-

lılar arasında kendisini üstün kılan bu yaratılış özelliğine uygun

davranmayan ve güzel bir kişilik göstermeyen kişilerin diğer

varlıkların daha aşağısında bir konum içine sokulabileceğini

Rabbimiz Kuran'da haber vermiştir. Allah'ın "Sonra aşağıların

aşağısına çevirdik. Ancak iman edip salih amellerde bulu-

nanlar başka…" (Tin Suresi, 5-6) ayetlerinde görüldüğü gibi

böyle aşağılayıcı bir konum içinde olmayacağı haber verilen in-

sanlar, ancak Allah'a iman eden ve ardından da imanını yaptığı

salih davranışlarıyla gösterenlerdir. Bu kişilerin Allah'ın yaratı-

şındaki sanatı, estetiği ve muhteşem güzelliği görüp takdir ede-

bilen, ruhu bunlardan zevk alan, gördükleri üzerinde düşünüp

derinlik kazanan insanlar olduğu anlaşılmaktadır. Allah Kuran'da

Müslümanların ahlaki üstünlüklerini şöyle bildirir:

Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı

zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda

düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu bo-

şuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabın-

dan koru." (Al-i İmran Suresi, 191)

Görüldüğü gibi yüzeysel bir kültür içinde yaşayan biri açısın-

dan mümkün olmayan bu derinlik, Allah'a samimi bir iman ile

bağlanmış bir Müslüman için ayakta olduğu, oturduğu ya da uza-

nıp yattığı bir sırada bile vardır. Müslüman ahlakındaki bir kişi

her an her yerde Allah'ı düşünecek, gördüğü herşeyde Yaratı-

cımız olan Allah'ın büyüklüğünü ve korkusunu hissedebilecek

bir düşünce yapısına sahiptir. Bu derinlik, iman eden bir insanı

gördüğü herşeyi iyi değerlendirebilen, tümünün Allah'ın bir ya-

ratması olduğunu bilerek taşıdıkları güzellikleri ve incelikleri

ortaya çıkarabilen bir ruh halinde tutar.

103Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 104: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Yaptığı İyi ve Olumlu Şeyleri Dile Getirme

Basit karaktere sahip insanlar yaptıkları iyi işleri, gösterdik-

leri olumlu tavırları herkesin bilmesini isterler. Bu yüzden de

bunları olabildiğince insanların görebilecekleri şekilde ortada

yaparlar. Örneğin bir yoksula para yardımında bulunurken bu-

nu açıktan açığa etraftakilerin görebilecekleri şekilde verirler.

Sonrasında da yine yaptıkları bu yardımın, ya üstü kapalı şekil-

de vurgulayarak anlaşılmasını sağlar ya da bunu açık bir dille

anlatırlar. Veya bu tarz insanlardan sık sık "O hediyeyi ben

verdim, üzerindekini ben aldım, orayı ben temizledim, o dos-

yayı ben hazırladım, fikri ona ben verdim, ben hatırlatmasam

unuturdu, arabamla evine bıraktım, hastayken ona ben bak-

tım..." şeklinde cümleler duymak mümkün olur. İşte bir insanı

bunları yapmaya iten sebep basitliktir. Çünkü basit karakter-

deki insanlar bu tip şeylerle kendilerini sözde yüceltmeye, öv-

meye ve böylelikle insanların yanında bir değer kazanmaya ça-

lışırlar. Şayet kalplerinde ve düşüncelerinde Allah'ın zikri olsa

kuşkusuz insanların takdirine, övgüsüne tenezzül etmezler. Fa-

kat Allah'ın rızasını göz ardı ettikleri ve ahiret karşılığını uzak

gördükleri için o an orada bulunan insanların takdiri ve teşek-

kürü bu insanlara daha yakın bir yarar olarak görünür.

Öte yandan bu kişiler yaptıkları herhangi maddi veya ma-

nevi yardımı kişinin kendisine karşı da dile getirebilirler. Din

ahlakını ve bu ahlakın inceliklerini kavrayamadıkları için bunun

çok büyük bir basitlik olduğunu göremezler. Oysa Allah Ku-

ran'da "Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inan-

mayıp, insanlara karşı gösteriş olsun diye malını infak

eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçer-

siz kılmayın. Böylesinin durumu, üzerinde toprak bulu-

nan bir kayanın durumuna benzer; üzerine sağnak bir

104 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 105: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

yağmur düştü mü, onu çırılçıplak bırakıverir. Onlar ka-

zandıklarından hiçbir şeye güç yetiremez (elde ede-

mez)ler..." (Bakara Suresi, 264) buyurarak iman eden kulları-

nı böyle bir ahlak ve tavır bozukluğundan sakındırmıştır. Karşı

tarafa minnet ederek eziyet ettikleri takdirde kendi elleriyle sa-

dakalarını geçersiz kılabileceklerini hatırlatmıştır. Bir başka aye-

tinde ise Allah "Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden ezi-

yet gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah hiçbir şeye

ihtiyacı olmayandır..." (Bakara Suresi, 263) şeklinde buyur-

muştur.

Din ahlakını yaşayan Müslümanlar gösterdikleri tüm güzel

tavırları, yaptıkları iyilikleri, işledikleri hayırları yalnızca Allah'ın

rızasını kazanmak amacıyla yaparlar. Onlar katıksızca ahiret

yurduna yöneldikleri için insanlardan maddi veya manevi hiçbir

karşılık beklemezler. Bu anlamda insanların takdirini ya da te-

şekkürünü de önemsemezler. Kişilerin övgüsünü kazanmaya

yönelik hiç girişimleri olmadığından tavırları son derece ihlaslı

ve vakarlıdır. Yaptıkları hayır ve iyiliklerin bilinmesi için asla in-

sanlara karşı bir çaba içinde olmaz, bunları dile getirmezler.

Karşı tarafı minnet altında bırakmaz, teşekkür, övgü ya da ilti-

fat beklemezler. Allah'ın "...Benim ücretim, beni Yaratan-

dan başkasına ait değildir..." (Hud Suresi, 51) ayetinde bil-

dirdiği gibi karşılığı yalnızca Allah'tan beklerler.

Allah'ın "Sadakaları açıkta verirseniz ne iyi; fakat gizle-

yip fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. O, gü-

nahlarınızdan bir kısmını bağışlar. Allah, yaptıklarınızdan

haberi olandır." (Bakara Suresi, 271) ayetinde işaret ettiği gi-

bi olabildiğince gizli hayır işlemeyi tercih ederler. Bir başka

ayette ise Allah Müslümanların bu asil amacına "... Hayır ola-

rak her ne infak ederseniz, kendiniz içindir. Zaten siz, an-

105Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 106: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

cak Allah'ın hoşnutluğunu istemekten başka (bir amaç-

la) infak etmezsiniz..." (Bakara Suresi, 272) hükmüyle dik-

kat çeker.

Basit İnsanlar Kolay Öfkelenir

Öfke ve gerginlik genellikle menfaat çatışmalarında ortaya

çıkar. Basit karaktere sahip insanların birçoğu çıkarlarına zarar

geleceğini düşündükleri durumlarda asabileşir ve birdenbire

her zamanki karakterlerinin dışına çıkarak bambaşka bir görü-

nüme bürünürler. Öfke; sakin, umursuz, şakacı veya ağırbaşlı

bilinen bir insanı birdenbire tanınmayacak hale getirerek son

derece katı ve acımasız yapabilir. Ancak bunu yapabilmesi için,

o insanın iradesinin ve vicdanının zayıf, Allah'ı unutmuş ve nef-

sine karşı zaafa düşmüş basit bir insan olması gerekir.

Bu kişilerin öfkelerini belli etmek için kullandıkları yüzlerce

farklı yöntemleri vardır. Soru soran bir kişiye bir müddet sus-

tuktan sonra cevap vermek, imalı konuşmalar yapmak, sürek-

li şikayet ederek aksilik çıkarmak, gülünecek ortamlarda gül-

memek, surat asmak, konuşmalara katılmamak, hızlıca kapı

çarpmak, bir eşyayı yere vurmak gibi yöntemler bunlardan sa-

dece bazılarıdır. Bu öfkeli tavırların ve imaların hepsi de basit-

likten kaynaklanır ve hiçbirinin din ahlakında yeri yoktur. Çün-

kü insanın başına gelen her olay Allah'ın kontrolünde gerçek-

leşir. Hayatımızın her dakikası ve her saniyesi Allah'ın hükmü

iledir. Bu nedenle insanın kendisini kaybedip, öfkeye kaptıraca-

ğı bir durum yoktur. Kırılan değerli bir antika, kaybolan bir

çanta, yanlışlıkla çöpe atılan önemli bir evrak, yapılan bir kaza,

ağızdan çıkan yanlış ya da kırıcı bir söz gibi insanın hayatı bo-

yunca karşılaşabileceği ve aksilik gibi düşündüğü tüm olaylar

aslında Allah'ın yaratmış olduğu kaderin bir parçasıdır. Sonsuz

106 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 107: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

akıl sahibi olan Rabbimiz bunların tümünü iman eden samimi

kulları için hayır olarak yaratmıştır.

Yürürken ayağı burkulan, önemli gördüğü bir randevuya ye-

tişemeyen, işinden çıkarılan, hakkında hiç aslı olmayan bir dedi-

kodu yayılan, yıllarca gece gündüz çalıştığı halde üniversite sına-

vını kazanamayan insanların, bu olaylara öfkelenmek yerine ön-

ce şunu düşünmesi gerekir. Bu olayların hiçbiri tesadüf eseri

gerçekleşmemiştir. Samimi bir Müslüman için bunların tümü

hayra vesile olacak olaylardır ve hepsi bir hikmet üzere yaratıl-

mıştır.

Basit karakterli insanlar ise sık sık kaderi unuttukları için, çı-

karlarına aykırı gibi görünen bir olayın da Allah'ın kontrolünde

olduğunu o an düşünemezler ve hemen öfkeye kapılırlar. An-

cak müminler, herhangi bir olumsuzluk karşısında buna sebep

olan insana karşı öfke duyacak olsalar bile öfkelerini yenerler.

Allah'a güvenir ve bu olayın hayrını görmeyi dilerler. Karşıların-

daki kişiyi Allah'ın yönlendirdiğini unutmazlar. Bilirler ki öfkesi-

ne yenilmek, gerginliğe düşmek, kırıcı konuşmalar yapmak, asa-

bi tavırlar sergilemek sığ düşünce yapısına sahip basit insanlara

ait tavırlardır. Allah bir ayetinde şöyle buyurmuştur:

Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkeleri-ni yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlamaile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever. (Al-iİmran Suresi, 134)

Tamahkarlık Basit İnsanlara Özgüdür

Basit karaktere sahip olan insanlar dünyevi değerleri hırs

edindikleri için din ahlakından uzaklaşırlar. Çünkü kişiyi basitlik

yapmaya sevk eden kibir, kıskançlık, hırs, acelecilik, tahammül-

süzlük, öfke gibi birçok nedenin temelinde nefsin istek ve

107Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 108: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

tutkularına uyma vardır. Tıpkı bunlar gibi tamahkarlığın da te-

melinde nefsin istek ve tutkularına uyma vardır. Nefis insanın

içine yerleşmiş bir düşman gibidir. Allah bir ayette nefsin bu

özelliğini Hz. Yusuf'un "(Yine de) Ben nefsimi temize çıka-

ramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini

esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir..."

(Yusuf Suresi, 53) ifadesi ile bildirir. Nefsin bu özelliğine karşı-

lık insanın aklını ve vicdanını kullanması gerekir. Çünkü insanın

yüce değerleri bir kenara bırakıp nefsin basit isteklerine boyun

eğerek, dünya menfaatlerine yönelmesi büyük bir aldanıştır.

Allah Kuran'da nefislerine uyarak ayetlerinden uzaklaşan in-

sanlar için "Eğer Biz dileseydik, onu bununla yükseltirdik.

Ama o yere meyletti (veya yere saplandı), hevasına uy-

du..." (Araf Suresi, 176) buyurarak, bu insanların basitliğe eği-

lim gösterdiklerini bildirir. Yine bir başka ayetinde Allah, "...

Kimileri salih (davranışlarda) bulunuyor, kimileri de

bunların dışında olan aşağılıklardır..." (Araf Suresi, 168)

buyurarak din ahlakının yaşanması dışında kalan davranış mo-

delini "aşağılık" olarak nitelendirmiştir. Vicdanlarını kullandık-

ları takdirde yücelip, saygın ve şerefli bir hayat yaşayacakken

söz konusu insanlar bu tip kötü tavırlara eğilim gösterirler. İş-

te tamahkar olmak da bu basit ve aşağı ahlakı yansıtan tavırlar-

dan biridir.

Tamahkarlık insanı zayıflatan, alçaltan bir düşüncedir ve bü-

yük zarara yol açar. Bu ahlaktaki kişi, hırsı yüzünden elindeki

değerli imkanları bırakarak değersiz şeylerin peşine düşer.

Allah'ın rızasını, rahmetini ve sonsuz nimetlerle donatılmış

cennetini istemek ve bunun için çaba göstermek varken, dün-

yanın çürük ve geçici yararını ister. Nefsi hırslarla dolu oldu-

ğundan ilerisini görmeyip sadece içinde bulunduğu anı gözetir.

108 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 109: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

"Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı

seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar."

(İnsan Suresi, 27) ayetinde buyurulduğu gibi ahireti göz ardı

eder. Mal, mülk, mevki hırsı ve ihtiras gösterip menfaat peşin-

den koşmak, bu kişiyi basitliğe iter ve onu hep küçük düşürür.

Oysaki dünya malına hırs göstererek sarılmak ve ona tamah et-

mek insan için bir aldanıştır. Bu duruma düşmemek için ise nef-

sin istek ve tutkularına uymamak gerekir.

Allah Kuran'da "... Siz dünyanın geçici yararını istiyorsu-

nuz. Oysa Allah (size) ahireti istemektedir..." (Enfal Sure-

si, 67) buyurmaktadır. Bir başka ayetinde ise Allah mala mülke

duyulan hayranlığa karşılık "... Allah'ın sevabı, iman eden ve

salih amellerde bulunan kimse için daha hayırlıdır; buna

da sabredenlerden başkası kavuşturulmaz..." (Kasas Sure-

si, 80) şeklinde buyurur. Çünkü kişi hırslanınca hatalara ve kö-

tülüklere iyice açık demektir; artık birçok gerçekler ve güzel-

likler ondan uzakta kalır. Kimi biraz daha fazla yiyecek, giyecek

için, kimi daha fazla eğlenebilmek, daha yüksek bir hayat stan-

dardı elde edebilmek için, kimi ise daha yüksek bir mevkiye ge-

lebilmek için inandığı değerlerden tavizler verir. Oysa bunların

tamamı geçici ve önemsizdir. İnsan bir tabak yemekle doymak-

ta, tek bir gömleği yıllarca giyebilmektedir. Evi ne kadar büyük

olursa olsun içinde bulunduğu an tek bir odasında oturmakta

diğer yerleri görmemektedir. İçinde bulunduğu şartlar ne olur-

sa olsun insan böyle bir basitliğe asla yanaşmamalı, haysiyetli

davranmalıdır. Şayet zor şartlar söz konusu ise çalışmalı, çaba-

lamalı ve Allah'a tevekkül etmeli ama asla büyük ya da küçük

hiçbir şeye tamah etmemelidir. İstediği herşeyi yalnızca

Allah'tan istemeli, yalnız O'na rağbet etmelidir. Allah bir ayetin-

de "Rabbiniz'den bir fazl istemenizde sizce sakınca

109Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 110: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

yoktur..." (Bakara Suresi, 198) buyurmaktadır. Ayette de bil-

dirildiği gibi bir insan Allah'tan her türlü nimeti isteyebilir.

Göklerde ve yerde olan tüm canlıların rızkını veren, onları ya-

ratan ve yaşatan Rabbimiz, iman eden kullarına böyle güzel bir

nimet vermiş ve onların dualarına karşılık vereceğini müjdele-

miştir. Tevbe Suresi'nin 28. ayetinde ise "...Eğer ihtiyaç için-

de kalmaktan korkarsanız, Allah dilerse sizi Kendi fazlın-

dan zengin kılar..." buyurmaktadır.

Müslümanlar Allah'ın lütfetmesiyle soylu bir ruha sahip ol-

duklarından Allah'ın "Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yal-

nızca Senden yardım dileriz. Bizi doğru yola ilet; Kendi-

lerine nimet verdiklerinin yoluna." (Fatiha Suresi, 4-6)

ayetlerinde bildirdiği şekilde her türlü nimet ve yardımı

Allah'tan beklerler. İhtiyaç içinde olsalar bile bunu vakarların-

dan dolayı insanlara belli etmezler. Böyle güzel bir ahlakın

makbuliyetine Rabbimiz şöyle dikkat çekmiştir:

(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakir-

ler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yeti-

remezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin

sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüz-

süzlük ederek insanlardan istemezler... (Bakara Su-

resi, 273)

Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği,

yoksula, yetime ve esire yedirirler. "Biz size, ancak

Allah'ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir

karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. Çünkü biz, asık su-

ratlı, zorlu bir gün nedeniyle Rabbimiz'den korkuyo-

ruz." (İnsan Suresi, 8-10)

Yine Allah'ın "Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi)

hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret

110 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 111: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

edenleri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içle-

rinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir

açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine ter-

cih ederler..." (Haşr Suresi, 9) ayetinde bildirdiği gibi kendile-

ri ihtiyaç içinde olsalar bile yine tavırları almaya değil, vermeye

yöneliktir.

Müslümanlar tamahkarlığın tam zıddı olan bu onurlu ve fe-

dakar tavırlardan büyük bir zevk alırlar. Tamahkar insanlar ise

kendilerinde olan nimetleri hırsla sahiplenir, şükretmeyi akılla-

rına getirmezler. Bu sebeple de bir türlü ellerindeki nimetler-

den dolayı sevinç duyamazlar. Zihinlerinde hep daha da fazlası-

nı elde etme arzusu vardır. Hatta ihtiyaçları olmasa bile yalnız-

ca daha fazlasına sahip olma hırsı içinde yaşarlar ve çok küçük

şeylere tamah edebilirler. Allah ayetlerde bu gerçeği haber ve-

rir ve bu insanların din ahlakını yaşamamakta ısrarlı olduklarına

dikkat çeker:

Kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattığım (şu

adam)ı Bana bırak; Ki Ben ona, 'alabildiğine geniş

kapsamlı bir mal' (servet) verdim. Göz önünde-hazır

çocuklar (verdim). Ve sayısız imkan ve fırsatları önü-

ne serdim. Sonra, daha artırmam için tamah eder

(doyumsuz istekte bulunur). Hayır; çünkü o, Bizim

ayetlerimize karşı 'kesin bir inatçıdır." (Müddessir

Suresi, 11-16)

Kendi ellerinde olanı harcamaktan çekinen ve ellerini sımsı-

kı tutan bu basit karaktere sahip insanlar başkalarına karşı ise

tam tersi bir tavır içindedirler. Allah Kuran'da "Eksik ölçüp

tartanların vay haline, Ki onlar, insanlardan ölçerek aldık-

larında noksansız alırlar. Kendileri onlara ölçtüklerinde

veya tarttıklarında eksiltirler." (Mutaffifin Suresi, 1-3) ayet-

111Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 112: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

leriyle onların tamahkarlıklarından kaynaklanan sahtekarlıkları-

nı deşifre ederek haber verir. Oysa bu, Allah'ın razı olmadığı-

nı Kuran'da bildirdiği ve insanları sakındırdığı bir basitliktir.

Rabbimiz bir ayetinde "Onlardan bazı gruplara, kendileri-

ni denemek için yararlandırdığımız dünya hayatının sü-

süne gözünü dikme. Senin Rabbinin rızkı daha hayırlı ve

daha süreklidir." (Taha Suresi, 131) buyurarak iman eden

kullarını uyarmış ve Kendi Katından vereceği nimetlerin daha

hayırlı olduğunu hatırlatmıştır.

Tamahkarlık yalnız maddi birtakım değerlerle sınırlı bir

kavram değildir. Verilen bir cevapta, sarf edilen bir sözde ve

bunların yanı sıra pek çok ayrıntıda bu kötü ahlak kendini gös-

terebilir. Basit insan kendi deyimiyle "lafın altında kalmaz"; son

sözü söylemeye tamah eder. Kimi insanlar her fırsatta konuş-

malarının arasına yabancı dilden kelimeler ve vurgular serpiş-

tirerek dil bildiklerini vurgulamaya çalışırlar. Düz ve sade anla-

tım yerine, söylemek istedikleri kelimenin Türkçesini hatırla-

yamıyor gibi yaparlar. İnsanlara gösteriş yapabilmek için birkaç

kelimeye tenezzül ederler. Benzer şekilde marka, araba, yazlık

gibi genelde sahip olunan maddi imkanları vurgulamaya yöne-

lik konuşmaların hemen hemen çoğunun temelinde bu basitlik

vardır. Halbuki böyle geçici dünya metalarına düşkünlük gös-

termek insan için büyük bir utanç vesilesi olmalıdır. Bu basitli-

ğe tenezzül eden kişi ne kadar küçük duruma düştüğünü bil-

melidir. Sahip olduğu herşeyin yalnızca göz açıp kapayıncaya

kadar geçecek olan dünya hayatına ait olduğunu, ölümle birlik-

te sonsuza kadar tümünün geride kalacağını unutmamalıdır.

Elde edilen çok küçük çıkarları kar bilmek de bu çirkin ah-

lakın bir türüdür. Bu tamahkar düşünceye sahip insanlar şaşır-

tıcı derecede küçük şeyleri kar olarak görürler. Örneğin basit

112 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 113: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

bir insan için, arkadaşlarından önce davranarak daha iyi bir ye-

re geçip oturmak ya da hiç para harcamadan gittiği bir şirket

yemeği mutluluk vesilesi olan önemli olaylardır. Benzer şekilde

insanların haklarını çiğneyerek elde edilen küçük şeyler de bu

insanları beklenmedik şekilde heyecanlandırır ve mutlu eder.

Katıldıkları bir davette açık büfeden faydalanabilmek ve yemek

için birbirinin önüne geçmeye çalışan insanlar, daha fazla yiye-

ceğin olduğu tabağı bir şekilde kendisine almaya çalışan insan-

lar da aynı basitlikte insanlardır. Dahası bu insanların çoğu hiç

ihtiyacı olmadığı halde bir tabak yemeğe tamah edebilen insan-

lardır. Görülüyor ki tamahkarlık kişilerin sahip oldukları imkan-

ların genişliği ya da darlığı ile ilgili bir konu değil, tamamen din

ahlakından uzak basit bir ruha sahip olmaları ile ilgili bir konu-

dur. Çok kısıtlı imkanlara sahip olmasına rağmen hiçbir ihtiya-

cını kimseye bildirmeyen onurlu insanlar olduğu gibi son dere-

ce zengin ve varlıklı olmasına rağmen elini sımsıkı tutan ve ak-

la gelebilecek en küçük şeylere bile tamah eden insanlar da çok

sayıdadır. Örneğin zengin ve ünlü biri, bir sebeple küçük bir ka-

sabaya gittiğinde hangi mütevazi dükkana girse çoğundan küçük

de olsa bir hediyeyle oradan ayrılır. Muhtemelen hediyeleri ve-

ren kişiler son derece dar imkanlar içinde yaşayan insanlardır.

Kasabayı gezen kişi ise bu küçük yerde yediği yemeğin parasını

ödememeyi bile kar olarak gören, aslında ihtiyaç içindeki insan-

ların imkanlarına tamah eden zengin bir kişidir.

Bu örnekte de görüldüğü gibi basit insan hediye alma gibi

konularda tamahkardır. Çevresindeki insanlardan hediye alabil-

mek için sürekli olarak yılbaşı, doğum günü, yıldönümü gibi

önemli günleri hatırlatır. Kendisine hediye almaları için arka-

daşlarına şaka yollu imalarda bulunur. Sözde şaka olan bu ima-

lar karşı tarafı bu kişiye hediye almaya zorlar. Bunun yanı sıra

113Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 114: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

bir eşyayı sürekli olarak çok beğendiğini, kendisinin de böyle

bir şey istediğini söyleyerek karşısındaki kişinin o eşyayı ken-

disine hediye etmesi beklentisi içinde olur. Bu şekilde çok kü-

çük şeylere tamah eder ve bunları elde etmeyi kendince kar

olarak görür.

Unutulmamalıdır ki basitlik ne eğitimle, ne kültür seviyesi

ile, ne de zenginlik, yoksullukla doğrudan bağlantılı bir konu

değildir. Esas olarak din ahlakı ile ve vicdanla ilgili bir konudur.

Ancak vicdanını kullanan, Allah'ın rızasını arayan ve ahireti he-

defleyen Müslümanlar mutmain ve tokgözlü insanlardır. Onlar

hırs, tamah, istismar etme gibi din ahlakına ters düşen haller-

den kaçınırlar. Çünkü söz konusu insanlar gibi içinde bulun-

dukları anın geçici yararlarını değil, sonsuz ahiret hayatını gö-

zetirler.

Peygamber Efendimiz (sav) de hadis-i şeriflerinde iman

edenleri tamahkarlığa karşı uyarmış, "Sakın tamahkar olmayın!

Tamah, fakirliğin ta kendisidir." [Taberânî] buyurmuşlardır. Bir

başka hadis-i şeriflerinde ise; "Müminin izzeti, insanlara karşı tok

gözlü olmasıdır." [Hakim] buyurarak tamahkarlıktan uzak olma-

sının mümini izzetli kıldığına dikkat çekmişlerdir. Bir başka ha-

disinde ise Hz. Muhammed (sav) dünyayı hırs edinen ile etme-

yen arasındaki farkı şöyle bildirmiştir:

Kim ki arzusu, amacı dünya olursa Allah o kimsenin aleyhine işi-

ni darmadağın eder, fakirliğini iki gözünün arasında kılar (yani

dünyalığı elde etmek uğrunda sıkıntılar çeker, ihtirası da dinmez)

ve dünya (nimet ve malın)dan kendisi için (kaderinde) yazılmış

olan miktardan başka hiçbir şey ona gelmez. Kimin niyeti, arzu-

su ahiret olursa Allah o kimse için (dağınık) işini toparlar (düzen-

ler), zenginliğini kalbine yerleştirir, dünya (nimetleri ile malı) da

boyun eğerek (rahatlıkla) gider." (İbni Mace, Cilt10, Sf.374)

114 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 115: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Bediüzzaman Said Nursi de bir tefekküründe bizlere hırsla

bir şeyin üstüne düşenin ondan mahrum olabileceğini şöyle ha-

tırlatır:

Hırs, sebeb-i mahrumiyettir (mahrumiyet sebebidir); tevekkül ve

kanaat ise, vesile-i rahmettir (rahmet vesilesidir). (Mektubat,

sf.271)

Meraklı Olmaları

Basitliğin kirli kültürü içinde yaşayan insanlar, bilmedikleri ya

da merak ettikleri konuları öğrenmek için çeşitli yöntemler

kullanırlar. Kendileriyle hiçbir ilgisi olmayan ya da öğrendikle-

rinde hiçbir işlerine yaramayacak konuları merak eder, öğren-

meye çalışırlar. Örneğin bir gece önce kendisinin davet edilme-

diği bir arkadaş toplantısına aralarında çekişme olan diğer bir

kişinin çağrılıp çağrılmadığını öğrenmek için; aradaki üçüncü ki-

şiye; onu bütün gece telefonla aradığını ancak bir türlü ulaşama-

dığını ve çok merak ettiğini ifade eder. Böylece karşı taraf bu

sorunun soruluş amacını bilmeden o kişinin dün geceki toplan-

tıda olduğunu bu nedenle ulaşamamış olmasının çok normal ol-

duğunu söyler. Böylece sinsice hazırlanmış bu soru ile kişi fark

ettirmeden hem karşı tarafa bir iyi niyet gösterisi yapmış hem

de içinde yaşadığı merak ve kıskançlığı üçüncü kişiye belli etme-

den beslemiş olur.

Basit bir kültür içinde yaşayan insanlar, bu şekilde kullandık-

ları kapalı soru usulü dışında, açık açık ve devamlı soru sorarak

da içlerindeki merakı yatıştırmayı isterler. Kim ne demiş, nere-

ye gitmiş, ne giymiş, nereden gelmiş gibi sıradan ve basit içerik-

li sorularla konuşmaların arasına girerek, kendileriyle ilgili olsun

olmasın merak ettikleri konuları öğrenmek isterler. Ya da ken-

dilerine bu yönde yakın buldukları kişileri aracı olarak kullana-

115Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 116: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

rak, merak ettikleri konuları bu kişiler vasıtasıyla öğrenmeye

çalışırlar. Ardından da karşılıklı olarak bu konular üzerinde

uzun ve dedikodu içerikli sohbetler yaparlar. Merakın kendile-

rini düşürdüğü bu küçültücü durumun ve üzerlerinde oluşan

basit insan görüntüsünün nasıl olduğunu fark etmeden bu kül-

türü yaşarlar. Çok küçük ve gereksiz konuları araştırarak ken-

di içlerinde önemli bir hale getirip büyütürler. Her an kendile-

rine biraz daha yaklaşan ölümü, sonraki sonsuz ahiret hayatla-

rını düşünmek yerine bu önemsiz konular üzerinde konuşarak

ve zihin yorarak vakitlerini boş yere harcarlar.

Oysa Allah'a tevekkül eden bir insan eğer bilmesi, haber-

dar olması gereken bir konu varsa Allah'ın mutlaka o bilgiye

bir şekilde ulaşmasını, bunu çeşitli vasıtalarla öğrenmesini sağ-

layacağını bilir. Bu nedenle hiçbir şekilde endişeli bir meraka

düşmez. En hayırlısı ne ise onun gerçekleşeceğini, Allah'ın rı-

zasını gözettiği takdirde mutlaka Allah'ın kendisini koruyacağı-

nı, ihtiyacı olan konuları ve bilgileri kendisine aktaracağını bilir.

Çünkü Müslüman Allah'ın olaylar üzerindeki mutlak hakimiye-

tinin varlığını aklından hiç çıkarmaz. Bir kişi ne kadar merak

ederse etsin Allah'ın öğrenmesine izin vermediği bir konuyu

asla öğrenemeyeceğinin de farkındadır. Ya da yukarıda bir kıs-

mından bahsettiğimiz birtakım basit yöntemler kullanarak me-

rakını giderse bile bu süreç içerisinde vicdanının onu rahat bı-

rakmayacağını, karşı taraftaki insanı ya da insanları kandırma-

nın, onların iyi niyetlerini suistimal etmenin rahatsızlığını sü-

rekli olarak yaşayacağını düşünür. Karşısındaki kişiye sinsice

planlanmış bir soru sormaya kalksa o anda Allah'ın kendisini

gördüğünü, yalan yöntemlerle ve karşısındaki kişiyi kandırarak

merakını gidermeye çalıştığı her anda Allah'ın kendisiyle bera-

ber olduğunu ve bu yaptıklarını karşısına çıkaracağını bilir. Kü-

116 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 117: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

çük ve basit bir merakı gidermenin beraberinde sürekli bir sı-

kıntı ve vicdan azabı getireceğini bilir ve bu vicdani sıkıntıyı hiç-

bir şekilde göze almaz.

Allah'tan korkar ve sakınır. Bu nedenle de hiçbir şekilde

böyle basit bir arayış içine girmez. Hatta merak gidermeye yö-

nelik olarak yapılan gereksiz ve boş konuşmaların yanında ya-

pılmasına dahi izin vermez. Peygamberimiz (sav) bir hadisinde

Müslümanlara "Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ya hayır ko-

nuşsun ya da sussun" şeklinde öğüt vermiştir. (Tirmizi, Kıyamet

51; Kütüb-ü Sitte, 16. Cilt, sf.376) Bir başka hadis-i şerifte ise "Ki-

şinin malayani (faydasız boş söz) şeyleri terki, İslam'ının güzelliğin-

den ileri gelir." denmiştir. (Tirmizi, Zuhd 11; Kütüb-ü Sitte, 16. Cilt,

sf.377)

İşte bu güzelliği yaşayan bir Müslüman gereksiz yere merak

ederek öğrenmek istediği bir konu olsa bile buna kendi içinde

engel olur. Böyle bir duruma düşmeyi kendine yakıştırmaz.

Unutulmamalıdır ki herkes insanları kandırarak, istediği konu

ile ilgili bilgileri çeşitli kapalı yöntemler kullanarak karşı taraftan

öğrenmeye çalışabilir. Ancak önemli olan, yapan kişinin bu dav-

ranışına kendi ahlak yapısı içinde bir yer bulabiliyor olmasıdır.

Kendi ahlak anlayışıyla bu sinsi ve meraklı kişiliği bağdaştırabil-

mesidir. Çünkü sırf bir bilgiye ulaşabilmek için Allah'ın kendisi-

ni gördüğünü ve yapmakta olduklarından haberi olduğunu bile-

rek böyle bir girişimde bulunabiliyorsa, o zaman bu, kalbinde

yaşadığı Allah korkusunun güçlü olmadığına bir işaret olabilir.

Ancak elbette ki insanlar için faydalı olacak, bir ihtiyacı gide-

recek, kolaylık sağlayacak bilgilerin öğrenilmesinin merakla ilgi-

si yoktur. Bu, Allah'ın iman edenleri yönlendirdiği Müslümanca

bir davranış şeklidir.

Ancak yukarıda ayrıntılarıyla bahsettiğimiz; kişinin nefsani

117Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 118: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

isteklerini ve merakını yatıştırma amacını devreye sokan, ha-

ber araştırmaya ve merakı gidermeye yönelik bir soruşturma

şekli Müslümanların anlayışından tamamen farklı; basitliğin ver-

diği, imani hassasiyetlerini belirli ölçülerde yitirmiş insanlara

özgü kaba bir harekettir.

Kibarlaşma

Düşünceleri basitlikten uzak insanların tavırları da doğal ve

kalitelidir. Böyle bir insan ne konuşmalarında ne de hareket ve

mimiklerinde suni yöntemlere ihtiyaç duymaz. Basit insanların

kullandıkları suni yöntemlerin başında ise kibarlaşmak gelir.

Kibarlaşmak denilince; adaba uygun, ince düşünceli, nezaketli

tavırlar anlaşılmamalıdır. Bizim burada bahsettiğimiz kibarlaş-

ma aslında basit karaktere sahip olan bir kişinin kendisini oldu-

ğundan farklı göstererek karşı tarafa beğendirme çabasıdır. Ki-

şi gerçek kişiliğini, basit tavırlarını ve yaşantısını, öğrenmesini

istemediği kişilerin yanında örtmek, gizlemek için kibarlaşma

yöntemini kullanır.

Bu kişi kendisinin basit olduğunu bilir ve bu basitliği yanın-

da pervasızca yaşayabileceği kişiler vardır. Kendisi ile aynı alt

kültürü paylaşan bu insanların yanında kibarlaşmaya gerek duy-

maz ve hatta son derece avami davranabilir. Fakat kendisi gibi

olmayan ve basitliğini teşhis etmesinden dolayı yanında küçük

düşmekten çekindiği kişilerin yanında kibarlaşmaya şiddetle ih-

tiyaç duyar.

Kibarlaşma çabası, insanları gereğinden fazla gözünde büyü-

ten, kişiliği zayıf insanlarda görülür ve insanı çok cahil ve basit

gösteren tavırlardan birisidir. Örneğin doğal davranan bir in-

san anlatmak istediği bir konuyu düz bir üslupla anlatır, istedi-

118 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 119: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

ği bir şey varsa net olarak söyler. Basit bir insan ise kibarlaşma-

ya çalışırken anlatacağı konuyu bir türlü anlatamaz, dolaylı yol-

lara sapar ve sözü çok uzatır. Özellikle de karşı taraftan bir is-

tekte bulunacağı zaman iyice ezilir ve tavırları doğallıktan uzak-

laşır. Kibarlaşma basit insanın yalnız üslup ve konuşmalarında

değil oturmasında, kalkmasında, yemek yeme şeklinde, eşyaları

tutuşunda, her tavrında ortaya çıkar. Böyle bir kişiyi gören her-

kes onun 24 saat böyle yaşayamayacağını bilir. Çünkü bu çok

açık görülebilen doğallıktan uzak bir hareket tarzıdır.

Kibarlaşmak aynı zamanda resmiyetten kaynaklanan bir ta-

vır bozukluğudur. Eğer bir insan karşısındaki kişiyle sürekli ola-

rak kibarlaşarak konuşuyorsa bu o kişiyle dost ve samimi olma-

dığının, onu yabancıladığının açık bir göstergesidir. Çünkü bu

insanlar yakınlarının örneğin ailelerinin yanında kibarlaşmaya ih-

tiyaç hissetmezler. Onlara güvendikleri için yanlarında rahat

eder, doğal halleri nasılsa öyle davranırlar. Buna karşılık yanın-

da kibarlaşma ihtiyacı hissettikleri insanlar aslında yanında kasıl-

dıkları ve gerçek kişiliklerini tanıtmaktan çekindikleri kişilerdir.

Kimi insanların sandığı gibi kibarlaşan insanlar karşılarındaki in-

sana saygı duyduklarından bunu yapmazlar, aksine samimiyet-

sizliklerinden yaparlar.

Bu konuda yapılması gereken, kişinin kibarlaşmayı bir yana

bırakıp bu şekilde basit karakterini gizlemek yerine ondan kur-

tulmasıdır. Ancak bu takdirde tavırları normal ve kaliteli ola-

caktır. Bu ise Kuran ahlakının eksiksizce yaşanması ile mümkün

olur.

119Basitli¤in Ortaya Ç›k›fl fiekilleri

Page 120: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

BAZI BAS‹T ‹NSANLARIN

‹DEAL‹

"SADECE YAfiAMAK"TIR

Küçük yaşlarda pek çok ideali olan bazı insanlar, büyüyüp

olgunluk yaşına geldiklerinde artık belli hedeflere ulaşmış, okul

bitirip bir meslek edinmiş, evlenip çocuk sahibi olmuş, başka

beklentileri, arzuları ve hedefleri kalmamış, şevk ve heyecanla-

rını kaybetmişlerdir. Artık herkes içinde bulunduğu şartlara ve

kültüre göre vakit geçirmekte; kimi kafelerde oturarak, kimi

sahilde, çarşılarda, parklarda dolaşarak, kimi ise evinde uyuya-

rak, televizyon seyrederek vakit öldürmektedir. Her gün bir

önceki günün aynısı olmakta, böylece bu insanların hepsi birer

birer ölümü bekler hale gelmektedirler.

Böyle bir kişi, sabah gözlerini açtığı zaman, bugünün de di-

ğer günlerden bir farkı olmadığını düşünür. Ne var ki beklen-

diği gibi bundan şikayetçi de değildir. Çünkü onun yaşadığı her

günün hedefi, sadece ölmeden 'ertesi güne geçebilmek'tir. Bu

ruh hali, söz konusu insanların ruhen ve fiziken hızlı bir şekil-

de çökmelerine sebep olur. 55-60 yaşlarında emekli olmuş bir

insan aslında çok yaşlı sayılmaz. Fakat iyi ve güzel olan herşey

için "geçti artık" şeklinde ifade ettikleri bakış açıları, onların

kendilerini çok daha yaşlı hissetmelerine ve öyle de görünme-

lerine sebep olmaktadır. Oysa aynı yaşta fakat tam tersi bir ba-

Page 121: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

kış açısına sahip olan, içindeki şevki ve heyecanı hiç kaybetme-

yen, çalışkan insanlar yaşıtlarına kıyasla çok daha dinç, enerjik

ve neşeli olabilirler. Nitekim Kuran ayetlerinde de sürekli çalış-

manın, hatta hiç boş kalmamanın faydalarına yönelik işaretler

vardır. Allah İnşirah Suresi'nde yer alan ayetlerde şöyle buyur-

maktadır:

Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve

ibadetle) yorulmaya-devam et. Ve yalnızca Rabbine

rağbet et. (İnşirah Suresi, 7-8)

Basitlik kültüründe, bazı insanların hayattan tek beklentileri-

nin sadece yaşamak olduğu düşüncesi, sadece yaşlılarda ya da

emeklilerde değil, başta da belirttiğimiz gibi toplumun her kesi-

minde, her yaş grubunda görülebilmektedir. İş hayatında belli

bir kariyer yapmış, daha fazla yükselme beklentisi içinde olma-

yan, evlenip çocuk sahibi olmuş bazı kişilerde de bu bakış açısı

kısmen vardır. Sabah işe gidip akşam dönmek, televizyon prog-

ramlarını seyretmek ve yemek yiyip, yatmaktan başka yapacak

bir işleri ya da hedefleri olmayan insanlarda da tek amaç, kimi

bazı yaşlılarda olduğu gibi 'o günü atlatmak'tır.

Bu tip kişilerin yaşamlarında kolay kolay bir değişiklik ya da

yenilik oluşmaz. Kendilerini geliştirmek, çevrelerine faydalı ol-

mak gibi güzel ve asil düşüncelere asla sahip olamazlar. Çünkü

bu tavır ve düşünceler hayatlarında değişikliklerin meydana gel-

mesine, düzenlerinin bozulmasına sebep olacaktır. Bu ise onla-

rın işlerine gelmeyen bir durumdur. Onlar, kimse kendilerine

dokunmadan, kurmuş oldukları basit, monoton düzenleri, kü-

çük dünyaları içerisinde yaşamak isterler.

Din ahlakı yerine basitlik kültürünü yaşayan insanların bazı-

larının, hiçbir hedefleri olmaksızın günlerini geçirebildiklerini,

adeta ölümü beklediklerini görebiliriz. Böyle kişilerin bazıları

121Baz› Basit ‹nsanlar›n ‹deali "Sadece Yaflamak"t›r

Page 122: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

perdeleri ardına kadar açık bir pencerenin önünde gün boyu

pijamayla, sabahlıkla oturabilirler. Basitlik kültürü içinde yaşa-

yan ve hayattan hiçbir beklentileri kalmayan bu insanların

amaçları "sadece yaşamak"tır. Bunlar hayatlarının amacını vic-

danlarında sorgulamayan, ahirete imanları zayıf olan, din ahla-

kından uzak yaşayan kimselerdir. Allah'ın rızasını, rahmetini ve

cennetini kazanmak, O'nun razı olacağı salih amellerde bulun-

mak, güzel ahlaklı, vicdanlı insanlarla hayırlarda yarışıp öne

geçmek gibi hedefleri olmadığı için bu noktaya gelmiş, kendile-

rine olabilecek en alçaltıcı ve basit ideallerden birini edinmiş-

lerdir. İçine düştükleri manevi boşlukta dünyevi ideallerini de

bir kenara bırakıp, tüm istek ve arzularından, gösterdikleri ça-

badan, çalışmaktan, üretmekten dahası düşünmekten bile vaz-

geçmişlerdir. Artık sadece yaşamlarını sürdürecek kadar bir

faaliyet içindedirler.

Bu insanların tamamı başta verdiğimiz örnekte olduğu gibi

dünya ile bağlantısını koparmış kişiler değildir. Her gün işine

gidip gelen bir kişi de benzer bir boşluk ve monotonluk içinde

sadece o günü geçirmeyi hedefleyebilir. Çalışan, çalışmayan,

genç, yaşlı, fakir, zengin, kadın, erkek ayrımı olmaksızın, yara-

tılış amacından uzak olan kimi insanlar kendilerine bu basit ide-

ali edinmişlerdir: Sadece yaşamak.

Fakat ölüm kendilerine gelince hemen şuurları açılan ve

dünyadaki yaşamlarına geri dönerek salih amellerde bulunmak

isteyen bu insanlar hayatları boyunca zamanı, hiç düşünmeden,

kaygısızca bol bol harcayan hatta belki de daha bir gün önce-

sine kadar 'vakit öldürmeye' çalışan insanlardır. Yaratılış amaç-

larını göz ardı ederek bir ömrü Allah'a kulluktan uzak geçirmiş,

yemek yiyip, uyuyarak, gündelik işlerine bakarak sadece yaşa-

mayı amaç haline getirmişlerdir.

122 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 123: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Ancak bu insanların sonsuz hayatlarında karşılaşacakları son

şöyledir:

Artık sen onları, belli bir süreye kadar kendi gafletle-ri içinde bırak. Onlar sanıyorlar mı ki, kendilerineverdiğimiz mal ve çocuklarla. Biz onların hayırlarınakoşuyoruz (veya yardım ediyoruz)? Hayır, onlar şu-urunda değiller. (Müminun Suresi, 54-56)...Azabı gördükleri zaman, o zalimleri bir görsen;"Geri dönmeye bir yol var mı?" derler. Onları görür-sün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona(ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakar-lar. İman edenler de: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar,kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akra-ba (veya yandaş)larını da hüsrana uğratmışlardır" de-diler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı birazap içindedirler. (Şura Suresi, 44-45)Dediler ki: "Rabbimiz, mutsuzluğumuz bize karşı üs-tün geldi, biz sapan bir topluluk imişiz." "Rabbimiz,bizi (ateşin) içinden çıkar, eğer yine (inkara) döner-sek, artık gerçekten zalim kimseler oluruz." Der ki:"Onun içine sinin ve Benimle söyleşmeyin." "Çünkügerçekten Benim kullarımdan bir grup: "Rabbimiz,iman ettik, Sen artık bizi bağışla ve bize merhametet, Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın, derlerdide," "Siz onları alay konusu edinmiştiniz; öyle ki, si-ze Benim zikrimi unutturdular ve siz onlara gülüpduruyordunuz." "Bugün Ben, gerçekten onların sab-retmelerinin karşılığını verdim. Şüphesiz onlar, 'kur-tuluşa ve mutluluğa' erenlerdir." (Müminun Suresi,106-111)

Ruh ve meleklerin saflar halinde duracakları gün;

123Baz› Basit ‹nsanlar›n ‹deali "Sadece Yaflamak"t›r

Page 124: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Rahman'ın kendilerine izin verdikleri dışında olanlarkonuşmazlar. (Konuşacak olan da,) Doğruyu söyle-yecektir. İşte bu, hak gündür. Şu halde dileyen Rab-bine bir dönüş yolu edinsin. Gerçekten Biz sizi yakınbir azab ile uyardık. Kişinin kendi ellerinin öncedentakdim ettiklerine bakacağı gün, kafir olan da: "Ah,keşke ben bir toprak oluverseydim" diyecek. (NebeSuresi, 38-40)Kimin de kitabı ardından verilirse, O da, helak (yokolmay)ı çağıracak, Çılgın alevli ateşe girecek. Çünküo, (dünyada) kendi yakınları arasında sevinçliydi.Doğrusu o, (Rabbine) bir daha dönmeyeceğini san-mıştı. Hayır; gerçekten Rabbi, kendisini çok iyi gö-rendi. (İnşikak Suresi, 10-15)Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alayeden her kişinin vay haline; Ki o, mal yığıp biriktirenve onu saydıkça sayandır. Gerçekten malının kendi-sini ebedi kılacağını sanıyor. Hayır; andolsun o, 'huta-me'ye atılacaktır. "Hutame"nin ne olduğunu sanabildiren nedir? Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. Ki o,yüreklerin üstüne tırmanıp çıkar. O, onların üzerinekilitlenecektir; (Kendileri de) Dikilip-yükseltilmiş sü-tunlarda (bağlanacaklardır). (Hümeze Suresi, 1- 9)De ki: "Davranış (ameller) bakımından en çok hüsra-na uğrayacak olanları size haber vereyim mi?" "On-ların, dünya hayatındaki bütün çabaları boşa gitmiş-ken, kendilerini gerçekte güzel iş yapmakta sanıyor-lar." İşte onlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavuş-mayı inkar edenlerdir. Artık onların yapıp-ettikleriboşa çıkmıştır, kıyamet gününde onlar için bir tartıtutmayacağız. (Kehf Suresi, 103-105)

124 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 125: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

SONUÇ: SAM‹M‹ B‹R ‹NSAN

BAS‹TL‹KTEN NASIL

KURTULAB‹L‹R?

Basitlik tüm tavır ve konuşmalara yansımasının yanında esas

olarak ruhta ve düşüncede yaşanan bir sorundur. Bu yüzden de

basitlikten kurtulmanın yolu tavırların tek tek ele alınıp düzel-

tilmesi gibi bir yöntem değildir. Çünkü böyle bir durumda kişi

öğrendikleri dışında bir olayla karşılaştığında yine basit tavırlar

sergileyebilecektir. Üstelik bildiklerini de uygulamada sorunlar

çıkacaktır çünkü bir insanın bakış açısı ve düşünceleri ne ise ta-

vırlarına da bu yansır. Mantığını anlamadığı, gerekliliğine inan-

madığı bir şeyi uygulamakta güçlük çeker. Oysa basitliğin çözü-

mü sanıldığı gibi zaman alan, zor ya da karmaşık bir şey değil-

dir, aksine son derece kolaydır.

Çözüm, Allah'tan korkmak ve Kuran ahlakını yaşamaktır.

Allah'a iman eden ve Kuran'ı tam olarak hayata geçiren her in-

san basit karakterden kurtulur. Allah'tan gereği gibi korkup sa-

kınması, her an her yerde vicdanlı davranması onu basit düşün-

mekten, basit hareket etmekten tümüyle sakındırır. Böyle bir

kişi nefsine uymaktan vazgeçer ve Allah'ın "Onu arındırıp-te-

mizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, gü-

nahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma

Page 126: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

uğramıştır." (Şems Suresi, 9-10) ayetlerinde dikkat çektiği gi-

bi nefsini kötülüklerden arındırmaya çalışır.

Nefsin basitliklerine uymamak böyle bir karakterden kur-

tulmak isteyen insan için önemli bir konudur ve bu da ancak

Kuran ayetlerinin uygulamaya geçirilmesi ile mümkün olur.

Nefis, insanı aldatan, kötülüğe yönelten, boş ve zararlı şeyleri

telkin eden, kısacası birçok yanlışın ve basitliğin kaynağıdır. Ki-

şinin nefsindeki benlik duygusu ve büyüklük isteği, hırsı, ta-

mahkarlığı, öfkeyi ve her türlü kötü tavır ve düşünceyi kışkır-

tır. Basitliğe düşmemek, dünya ve ahirette zarar görmemek

için, nefse uymamak gerekir. Allah Kuran'da Musa Peygambe-

rin kavmine yaptığı bir öğüdü şöyle bildirmiştir:

"...Hemen, kusursuzca yaratan (gerçek ilah)ınıza

tevbe edip nefislerinizi öldürün: bu, Yaratıcınız Ka-

tında sizin için daha hayırlıdır..." (Bakara Suresi, 54)

Nefislerini arındıran kişiler anlayış ve olgunluk kazanırlar,

basit olan herşeyden uzaklaşırlar. Allah Kuran'da "...Biz onla-

ra kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz,

fakat onlar kendi zikirlerinden yüz çeviriyorlar." (Mümi-

nun Suresi, 71) ayetiyle, insanların ancak Kuran'a uyarak şeref

kazanacaklarına dikkat çekmiştir. Bu sebeple, Kuran ayetlerini

eksiksizce hayata geçiren Müslümanlar asil, onurlu, saygın kişi-

lerdir. Allah'ın "Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten)

iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz." (Al-i İmran Su-

resi, 139) ayetinde bildirdiği gibi en üstün karakter ve ahlak

özelliklerine sahiptirler.

Bu konu iman edenler için de son derece önemlidir; üze-

rinde çok iyi tefekkür etmeli, basitliğin kirli kültürünü belli

konularla sınırlı düşünmemelidirler. Örneğin farklı ortamlar-

126 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 127: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

da farklı tavırlar sergilemek, insanların takdirini ön planda tu-

tarak hareket etmek tipik bir basitlik örneğidir. Gün içinde sı-

radan bir konuda küçük olduğu düşünülen bir yalanı söylemek,

din ahlakını yayma konusunda sarf edilen çabanın daha iyisini

ve fazlasını yapabilecekken az bir çaba içinde olmak, fedakarlık

gerektiren bir durumu fark ettiği halde buna talip olmamak,

güzel söz söyleyecekken söylememek, nefsini temize çıkarma-

ya çalışmak, insanlara iğneleyici konuşmalar yapmak, tevazulu

olmamak...

Tüm bunlar ve benzeri tavırlar da basitlik örnekleridir. Sa-

nıldığının aksine basitliğin küçüğü büyüğü yoktur. Bundan kur-

tulmak için kişinin din ahlakını yaşama konusunda mutlak dü-

rüstlüğe niyet etmesi ve türlü bahanelerle kendisini kandırmak-

tan vazgeçmesi gerekir. Allah Kuran'da "Allah, rızasına uyan-

ları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi iz-

niyle karanlıklardan nura çıkarır..." (Maide Suresi, 16) aye-

tiyle kullarına bu kurtuluşu ve güzellikleri vadetmiştir.

Görüldüğü gibi basitlikten kurtulmanın yolu insanın fıtratına

uygun tek ahlak şekli olan Kuran ahlakını yaşamasıdır. Ancak,

tüm kalbiyle ve ruhuyla Allah'a teslim olmaya karar vermiş;

O'nun razı olduğu şekilde yaşamaya tam niyet edip, üzerinde

cahiliye ahlakından eser bırakmayacak şekilde kendini yenileyen

bir insan bu kültürden kolayca çıkabilir. İnsanın geçmişte yaşa-

dıkları, benimsediği ve uyguladığı kirli kültür önemli değildir.

Önemli olan kişinin Allah'ın rızasını kazanmaya yönelik aldığı

son kararı ve son halidir:

...Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlar-

sa, Allah ondan öc alacaktır. Allah üstün ve güçlü

olandır, öc sahibidir. (Maide Suresi, 95)

127Sonuç

Page 128: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

O inkar edenlere de ki: "Eğer vazgeçerlerse geçmiş-te (yaptıkları) şeyler bağışlanacaktır. Ama yine dö-necek olurlarsa, önceki (toplumlara uygulanan) sün-net, muhakkak (onların başından da) geçmiş olacak-tır. (Enfal Suresi, 38)...Ancak (cahiliyede) geçen geçmiştir. Çünkü bu, 'çir-kin bir hayasızlık' ve 'öfke duyulan bir iğrençliktir.'Ne kötü bir yoldu o!.. (Nisa Suresi, 22)

128 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 129: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

DARWIN‹ZM'‹N ÇÖKÜfiÜ

Darwinizm, yani evrim teorisi, yaratılış gerçeğini reddetmek

amacıyla ortaya atılmış, ancak başarılı olamamış bilim dışı bir saf-

satadan başka bir şey değildir. Canlılığın, cansız maddelerden tesa-

düfen oluştuğunu iddia eden bu teori, evrende ve canlılarda muci-

zevi bir düzen bulunduğunun bilim tarafından ispat edilmesiyle çü-

rümüştür. Böylece Allah'ın tüm evreni ve canlıları yaratmış oldu-

ğu gerçeği, bilim tarafından da kanıtlanmıştır. Bugün evrim teorisi-

ni ayakta tutmak için dünya çapında yürütülen propaganda, sade-

ce bilimsel gerçeklerin çarpıtılmasına, taraflı yorumlanmasına, bi-

lim görüntüsü altında söylenen yalanlara ve yapılan sahtekarlıklara

dayalıdır.

Ancak bu propaganda gerçeği gizleyememektedir. Evrim teori-

sinin bilim tarihindeki en büyük yanılgı olduğu, son 20-30 yıldır bi-

lim dünyasında giderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir.

Özellikle 1980'lerden sonra yapılan araştırmalar, Darwinist iddi-

aların tamamen yanlış olduğunu ortaya koymuş ve bu gerçek pek

çok bilim adamı tarafından dile getirilmiştir. Özellikle ABD'de, bi-

yoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farklı alanlardan gelen çok sayı-

da bilim adamı, Darwinizm'in geçersizliğini görmekte, canlıların

kökenini artık yaratılış gerçeğiyle açıklamaktadırlar.

Evrim teorisinin çöküşünü ve yaratılışın delillerini diğer pek

Page 130: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

çok çalışmamızda bütün bilimsel detaylarıyla ele aldık ve almaya

devam ediyoruz. Ancak konuyu, taşıdığı büyük önem nedeniyle,

burada da özetlemekte yarar vardır.

Darwin'i Yıkan Zorluklar

Evrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan bir öğreti ol-

masına karşın, kapsamlı olarak 19. yüzyılda ortaya atıldı. Teoriyi

bilim dünyasının gündemine sokan en önemli gelişme, Charles

Darwin'in 1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni adlı kitabıydı.

Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farklı canlı türlerini Allah'ın

ayrı ayrı yarattığı gerçeğine karşı çıkıyordu. Darwin'e göre, tüm

türler ortak bir atadan geliyorlardı ve zaman içinde küçük deği-

şimlerle farklılaşmışlardı.

Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya dayanmıyor-

du; kendisinin de kabul ettiği gibi sadece bir "mantık yürütme" idi.

Hatta Darwin'in kitabındaki "Teorinin Zorlukları" başlıklı uzun

bölümde itiraf ettiği gibi, teori pek çok önemli soru karşısında

açık veriyordu.

Darwin, teorisinin önündeki zorlukların gelişen bilim tarafın-

dan aşılacağını, yeni bilimsel bulguların teorisini güçlendireceğini

umuyordu. Bunu kitabında sık sık belirtmişti. Ancak gelişen bilim,

Darwin'in umutlarının tam aksine, teorinin temel iddialarını birer

birer dayanaksız bırakmıştır.

Darwinizm'in bilim karşısındaki yenilgisi, üç temel başlıkta in-

celenebilir:

1) Teori, hayatın yeryüzünde ilk kez nasıl ortaya çıktığını asla

açıklayamamaktadır.

2) Teorinin öne sürdüğü "evrim mekanizmaları"nın, gerçekte

evrimleştirici bir etkiye sahip olduğunu gösteren hiçbir bilimsel

bulgu yoktur.

130 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 131: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

3) Fosil kayıtları, evrim teorisinin öngörülerinin tam aksine bir

tablo ortaya koymaktadır.

Bu bölümde, bu üç temel başlığı ana hatları ile inceleyeceğiz.

Aşılamayan İlk Basamak: Hayatın Kökeni

Evrim teorisi, tüm canlı türlerinin, bundan yaklaşık 3.8 milyar

yıl önce ilkel dünyada ortaya çıkan tek bir canlı hücreden geldik-

lerini iddia etmektedir. Tek bir hücrenin nasıl olup da milyonlarca

kompleks canlı türünü oluşturduğu ve eğer gerçekten bu tür bir

evrim gerçekleşmişse neden bunun izlerinin fosil kayıtlarında bu-

lunamadığı, teorinin açıklayamadığı sorulardandır. Ancak tüm bun-

lardan önce, iddia edilen evrim sürecinin ilk basamağı üzerinde

durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nasıl ortaya çıkmıştır?

Evrim teorisi, yaratılışı reddettiği, hiçbir doğaüstü müdahaleyi

kabul etmediği için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasarım, plan ve düzen-

leme olmadan, doğa kanunları içinde rastlantısal olarak meydana

geldiğini iddia eder. Yani teoriye göre, cansız madde tesadüfler so-

nucunda ortaya canlı bir hücre çıkarmış olmalıdır. Ancak bu, bili-

nen en temel biyoloji kanunlarına aykırı bir iddiadır.

"Hayat Hayattan Gelir"

Darwin, kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz etme-

mişti. Çünkü onun dönemindeki ilkel bilim anlayışı, canlıların çok

basit bir yapıya sahip olduklarını varsayıyordu. Ortaçağ'dan beri

inanılan "spontane jenerasyon" adlı teoriye göre, cansız maddele-

rin tesadüfen biraraya gelip, canlı bir varlık oluşturabileceklerine

inanılıyordu. Bu dönemde böceklerin yemek artıklarından, farele-

rin de buğdaydan oluştuğu yaygın bir düşünceydi. Bunu ispatlamak

için de ilginç deneyler yapılmıştı. Kirli bir paçavranın üzerine biraz

131Darwinizm'in Çöküflü

Page 132: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

buğday konmuş ve biraz beklendiğinde bu karışımdan farelerin

oluşacağı sanılmıştı. Etlerin kurtlanması da hayatın cansız madde-

lerden türeyebildiğine bir delil sayılıyordu. Oysa daha sonra anla-

şılacaktı ki, etlerin üzerindeki kurtlar kendiliklerinden oluşmu-

yorlar, sineklerin getirip bıraktıkları gözle görülmeyen larvalardan

çıkıyorlardı. Darwin'in Türlerin Kökeni adlı kitabını yazdığı dönem-

de ise, bakterilerin cansız maddeden oluşabildikleri inancı, bilim

dünyasında yaygın bir kabul görüyordu.

Oysa Darwin'in kitabının yayınlanmasından beş yıl sonra, ünlü

Fransız biyolog Louis Pasteur, evrime temel oluşturan bu inancı

kesin olarak çürüttü. Pasteur yaptığı uzun çalışma ve deneyler so-

nucunda vardığı sonucu şöyle özetlemişti:

"Cansız maddelerin hayat oluşturabileceği iddiası artık kesin olarak

tarihe gömülmüştür." (Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution

and The Origin of Life, New York: Marcel Dekker, 1977, s. 2)

Evrim teorisinin savunucuları, Pasteur'ün bulgularına karşı

uzun süre direndiler. Ancak gelişen bilim, canlı hücresinin karma-

şık yapısını ortaya çıkardıkça, hayatın kendiliğinden oluşabileceği

iddiasının geçersizliği daha da açık hale geldi.

20. Yüzyıldaki Sonuçsuz Çabalar

20. yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele alan ilk evrimci, ünlü

Rus biyolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu yıllarda orta-

ya attığı birtakım tezlerle, canlı hücresinin tesadüfen meydana ge-

lebileceğini ispat etmeye çalıştı. Ancak bu çalışmalar başarısızlıkla

sonuçlanacak ve Oparin şu itirafı yapmak zorunda kalacaktı:

"Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan en

karanlık noktayı oluşturmaktadır." (Alexander I. Oparin, Origin of

Life, (1936) New York, Dover Publications, 1953 (Reprint),

s.196)

132 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 133: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Oparin'in yolunu izleyen evrimciler, hayatın kökeni konusunu

çözüme kavuşturacak deneyler yapmaya çalıştılar. Bu deneylerin

en ünlüsü, Amerikalı kimyacı Stanley Miller tarafından 1953 yılın-

da düzenlendi. Miller, ilkel dünya atmosferinde olduğunu iddia et-

tiği gazları bir deney düzeneğinde birleştirerek ve bu karışıma

enerji ekleyerek, proteinlerin yapısında kullanılan birkaç organik

molekül (aminoasit) sentezledi. O yıllarda evrim adına önemli bir

aşama gibi tanıtılan bu deneyin geçerli olmadığı ve deneyde kulla-

nılan atmosferin gerçek dünya koşullarından çok farklı olduğu,

ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktı. ("New Evidence on Evolution of

Early Atmosphere and Life", Bulletin of the American Meteorological

Society, c. 63, Kasım 1982, s. 1328-1330)

Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kullandı-

ğı atmosfer ortamının gerçekçi olmadığını itiraf etti. (Stanley Miller,

Molecular Evolution of Life: Current Status of the Prebiotic Synthesis of

Small Molecules, 1986, s. 7)

Hayatın kökeni sorununu açıklamak için 20. yüzyıl boyunca yü-

rütülen tüm evrimci çabalar hep başarısızlıkla sonuçlandı. San Di-

ego Scripps Enstitüsü'nden ünlü jeokimyacı Jeffrey Bada, evrimci

Earth dergisinde 1998 yılında yayınlanan bir makalede bu gerçeği

şöyle kabul eder:

Bugün, 20. yüzyılı geride bırakırken, hala, 20. yüzyıla girdiğimizde sa-

hip olduğumuz en büyük çözülmemiş problemle karşı karşıyayız: Ha-

yat yeryüzünde nasıl başladı? (Jeffrey Bada, Earth, Şubat 1998, s. 40)

Hayatın Kompleks Yapısı

Evrim teorisinin hayatın kökeni konusunda bu denli büyük bir

açmaza girmesinin başlıca nedeni, en basit sanılan canlı yapıların bi-

le inanılmaz derecede karmaşık yapılara sahip olmasıdır. Canlı

133Darwinizm'in Çöküflü

Page 134: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

hücresi, insanoğlunun yaptığı bütün teknolojik ürünlerden daha

karmaşıktır. Öyle ki bugün dünyanın en gelişmiş laboratuvarların-

da bile cansız maddeler biraraya getirilerek canlı bir hücre üreti-

lememektedir.

Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken şartlar, asla rastlan-

tılarla açıklanamayacak kadar fazladır. Hücrenin en temel yapı taşı

olan proteinlerin rastlantısal olarak sentezlenme ihtimali; 500 ami-

noasitlik ortalama bir protein için, 10950

'de 1'dir. Ancak matema-

tikte 1050'de 1'den küçük olasılıklar pratik olarak "imkansız" sayı-

lır. Hücrenin çekirdeğinde yer alan ve genetik bilgiyi saklayan

DNA molekülü ise, inanılmaz bir bilgi bankasıdır. İnsan DNA'sının

içerdiği bilginin, eğer kağıda dökülmeye kalkılsa, 500'er sayfadan

oluşan 900 ciltlik bir kütüphane oluşturacağı hesaplanmaktadır.

Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vardır: DNA, yalnız bir-

takım özelleşmiş proteinlerin (enzimlerin) yardımı ile eşlenebilir.

Ama bu enzimlerin sentezi de ancak DNA'daki bilgiler doğrultu-

sunda gerçekleşir. Birbirine bağımlı olduklarından, eşlemenin

meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı anda var olmaları gere-

kir. Bu ise, hayatın kendiliğinden oluştuğu senaryosunu çıkmaza

sokmaktadır. San Diego California Üniversitesi'nden ünlü evrim-

ci Prof. Leslie Orgel, Scientific American dergisinin Ekim 1994 ta-

rihli sayısında bu gerçeği şöyle itiraf eder:

Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asit-

lerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak

oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan

diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın

kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna

varmak zorunda kalmaktadır. (Leslie E. Orgel, The Origin of Life on

Earth, Scientific American, c. 271, Ekim 1994, s. 78)

Kuşkusuz eğer hayatın doğal etkenlerle ortaya çıkması imkan-

134 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 135: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

sız ise, bu durumda hayatın doğaüstü bir biçimde "yaratıldığını" ka-

bul etmek gerekir. Bu gerçek, en temel amacı yaratılışı reddetmek

olan evrim teorisini açıkça geçersiz kılmaktadır.

Evrimin Hayali Mekanizmaları

Darwin'in teorisini geçersiz kılan ikinci büyük nokta, teorinin

"evrim mekanizmaları" olarak öne sürdüğü iki kavramın da ger-

çekte hiçbir evrimleştirici güce sahip olmadığının anlaşılmış olma-

sıdır. Darwin, ortaya attığı evrim iddiasını tamamen "doğal selek-

siyon" mekanizmasına bağlamıştı. Bu mekanizmaya verdiği önem,

kitabının isminden de açıkça anlaşılıyordu: Türlerin Kökeni, Doğal

Seleksiyon Yoluyla...

Doğal seleksiyon, doğal seçme demektir. Doğadaki yaşam mü-

cadelesi içinde, doğal şartlara uygun ve güçlü canlıların hayatta ka-

lacağı düşüncesine dayanır. Örneğin yırtıcı hayvanlar tarafından

tehdit edilen bir geyik sürüsünde, daha hızlı koşabilen geyikler ha-

yatta kalacaktır. Böylece geyik sürüsü, hızlı ve güçlü bireylerden

oluşacaktır. Ama elbette bu mekanizma, geyikleri evrimleştirmez,

onları başka bir canlı türüne, örneğin atlara dönüştürmez.

Dolayısıyla doğal seleksiyon mekanizması hiçbir evrimleştirici

güce sahip değildir. Darwin de bu gerçeğin farkındaydı ve Türlerin

Kökeni adlı kitabında "Faydalı değişiklikler oluşmadığı sürece doğal se-

leksiyon hiçbir şey yapamaz" demek zorunda kalmıştı. (Charles Dar-

win, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard Uni-

versity Press, 1964, s. 189)

Lamarck'ın Etkisi

Peki bu "faydalı değişiklikler" nasıl oluşabilirdi? Darwin, kendi

döneminin ilkel bilim anlayışı içinde, bu soruyu Lamarck'a dayana-

135Darwinizm'in Çöküflü

Page 136: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

rak cevaplamaya çalışmıştı. Darwin'den önce yaşamış olan Fran-

sız biyolog Lamarck'a göre, canlılar yaşamları sırasında geçirdikle-

ri fiziksel değişiklikleri sonraki nesle aktarıyorlar, nesilden nesile

biriken bu özellikler sonucunda yeni türler ortaya çıkıyordu. Ör-

neğin Lamarck'a göre zürafalar ceylanlardan türemişlerdi, yüksek

ağaçların yapraklarını yemek için çabalarken nesilden nesile bo-

yunları uzamıştı.

Darwin de benzeri örnekler vermiş, örneğin Türlerin Kökeni

adlı kitabında, yiyecek bulmak için suya giren bazı ayıların zaman-

la balinalara dönüştüğünü iddia etmişti. (Charles Darwin, The Ori-

gin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University

Press, 1964, s. 184)

Ama Mendel'in keşfettiği ve 20. yüzyılda gelişen genetik bili-

miyle kesinleşen kalıtım kanunları, kazanılmış özelliklerin sonraki

nesillere aktarılması efsanesini kesin olarak yıktı. Böylece doğal

seleksiyon "tek başına" ve dolayısıyla tümüyle etkisiz bir mekaniz-

ma olarak kalmış oluyordu.

Neo-Darwinizm ve Mutasyonlar

Darwinistler ise bu duruma bir çözüm bulabilmek için

1930'ların sonlarında, "Modern Sentetik Teori"yi ya da daha yay-

gın ismiyle neo-Darwinizm'i ortaya attılar. Neo-Darwinizm, doğal

seleksiyonun yanına "faydalı değişiklik sebebi" olarak mutasyonla-

rı, yani canlıların genlerinde radyasyon gibi dış etkiler ya da kop-

yalama hataları sonucunda oluşan bozulmaları ekledi.

Bugün de hala dünyada evrim adına geçerliliğini koruyan mo-

del neo-Darwinizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunan milyonlarca

canlı türünün, bu canlıların, kulak, göz, akciğer, kanat gibi sayısız

kompleks organlarının "mutasyonlara", yani genetik bozukluklara

dayalı bir süreç sonucunda oluştuğunu iddia etmektedir. Ama te-

136 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 137: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

oriyi çaresiz bırakan açık bir bilimsel gerçek vardır: Mutasyonlar

canlıları geliştirmezler, aksine her zaman için canlılara

zarar verirler. Bunun nedeni çok basittir: DNA çok kompleks

bir düzene sahiptir. Bu molekül üzerinde oluşan herhangi rastgele

bir etki ancak zarar verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan

bunu şöyle açıklar:

Mutasyonlar küçük, rasgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meyda-

na gelirler ve en iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonların

evrimsel bir gelişme meydana getiremeyeceğini gösterir. Zaten yüksek

derecede özelleşmiş bir organizmada meydana gelebilecek rastlantı-

sal bir değişim, ya etkisiz olacaktır ya da zararlı. Bir kol saatinde mey-

dana gelecek rasgele bir değişim kol saatini geliştirmeyecektir. Ona

büyük ihtimalle zarar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir

deprem bir şehri geliştirmez, ona yıkım getirir. (B. G. Ranganathan,

Origins?, Pennsylvania: The Banner Of Truth Trust, 1988)

Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgiyi gelişti-

ren mutasyon örneği gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı

olduğu görüldü. Anlaşıldı ki, evrim teorisinin "evrim mekanizması"

olarak gösterdiği mutasyonlar, gerçekte canlıları sadece tahrip

eden, sakat bırakan genetik olaylardır. (İnsanlarda mutasyonun en

sık görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tahrip edici bir mekaniz-

ma "evrim mekanizması" olamaz. Doğal seleksiyon ise, Darwin'in

de kabul ettiği gibi, "tek başına hiçbir şey yapamaz." Bu gerçek biz-

lere doğada hiçbir "evrim mekanizması" olmadığını göstermekte-

dir. Evrim mekanizması olmadığına göre de, evrim denen hayali

süreç yaşanmış olamaz.

Fosil Kayıtları: Ara Formlardan Eser Yok

Evrim teorisinin iddia ettiği senaryonun yaşanmamış olduğunun

en açık göstergesi ise fosil kayıtlarıdır. Evrim teorisine göre bütün

137Darwinizm'in Çöküflü

Page 138: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

canlılar birbirlerinden türemişlerdir. Önceden var olan bir canlı

türü, zamanla bir diğerine dönüşmüş ve bütün türler bu şekilde

ortaya çıkmışlardır. Teoriye göre bu dönüşüm yüz milyonlarca yıl

süren uzun bir zaman dilimini kapsamış ve kademe kademe iler-

lemiştir. Bu durumda, iddia edilen uzun dönüşüm süreci içinde

sayısız "ara türler"in oluşmuş ve yaşamış olmaları gerekir.

Örneğin geçmişte, balık özelliklerini taşımalarına rağmen, bir

yandan da bazı sürüngen özellikleri kazanmış olan yarı balık-yarı

sürüngen canlılar yaşamış olmalıdır. Ya da sürüngen özelliklerini

taşırken, bir yandan da bazı kuş özellikleri kazanmış sürüngen-

kuşlar ortaya çıkmış olmalıdır. Bunlar, bir geçiş sürecinde olduk-

ları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olmalıdır. Evrimciler geç-

mişte yaşamış olduklarına inandıkları bu teorik yaratıklara "ara-

geçiş formu" adını verirler. Eğer gerçekten bu tür canlılar geç-

mişte yaşamışlarsa bunların sayılarının ve çeşitlerinin milyonlarca

hatta milyarlarca olması gerekir. Ve bu ucube canlıların kalıntıla-

rına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir. Darwin, Türle-

rin Kökeni'nde bunu şöyle açıklamıştır:

Eğer teorim doğruysa, türleri birbirine bağlayan sayısız ara-geçiş çe-

şitleri mutlaka yaşamış olmalıdır... Bunların yaşamış olduklarının ka-

nıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir. (Charles Dar-

win, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard

University Press, 1964, s. 179)

Darwin'in Yıkılan Umutları

Ancak 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir ya-

nında hummalı fosil araştırmaları yapıldığı halde bu ara geçiş

formlarına rastlanamamıştır. Yapılan kazılarda ve araştırmalarda

elde edilen bütün bulgular, evrimcilerin beklediklerinin aksine,

138 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 139: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

canlıların yeryüzünde birdenbire, eksiksiz ve kusursuz bir biçimde

ortaya çıktıklarını göstermiştir.

Ünlü İngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir ev-

rimci olmasına karşın bu gerçeği şöyle itiraf eder:

Sorunumuz şudur: Fosil kayıtlarını detaylı olarak incelediğimizde, türler

ya da sınıflar seviyesinde olsun, sürekli olarak aynı gerçekle karşılaşırız;

kademeli evrimle gelişen değil, aniden yeryüzünde oluşan gruplar gö-

rürüz. (Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record", Proceedings

of the British Geological Association, c. 87, 1976, s. 133)

Yani fosil kayıtlarında, tüm canlı türleri, aralarında hiçbir geçiş

formu olmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya çıkmaktadırlar.

Bu, Darwin'in öngörülerinin tam aksidir. Dahası, bu canlı türleri-

nin yaratıldıklarını gösteren çok güçlü bir delildir. Çünkü bir canlı

türünün, kendisinden evrimleştiği hiçbir atası olmadan, bir anda ve

kusursuz olarak ortaya çıkmasının tek açıklaması, o türün yaratıl-

mış olmasıdır. Bu gerçek, ünlü evrimci biyolog Douglas Futuyma

tarafından da kabul edilir:

Yaratılış ve evrim, yaşayan canlıların kökeni hakkında yapılabilecek

yegane iki açıklamadır. Canlılar dünya üzerinde ya tamamen mükem-

mel ve eksiksiz bir biçimde ortaya çıkmışlardır ya da böyle olmamış-

tır. Eğer böyle olmadıysa, bir değişim süreci sayesinde kendilerinden

önce var olan bazı canlı türlerinden evrimleşerek meydana gelmiş ol-

malıdırlar. Ama eğer eksiksiz ve mükemmel bir biçimde ortaya çıkmış-

larsa, o halde sonsuz güç sahibi bir akıl tarafından yaratılmış olmala-

rı gerekir. (Douglas J. Futuyma, Science on Trial, New York: Pantheon

Books, 1983. s. 197)

Fosiller ise, canlıların yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir bi-

çimde ortaya çıktıklarını göstermektedir. Yani "türlerin kökeni",

Darwin'in sandığının aksine, evrim değil yaratılıştır.

139Darwinizm'in Çöküflü

Page 140: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

İnsanın Evrimi Masalı

Evrim teorisini savunanların en çok gündeme getirdikleri ko-

nu, insanın kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bu-

gün yaşayan modern insanın maymunsu birtakım yaratıklardan

geldiğini varsayar. 4-5 milyon yıl önce başladığı varsayılan bu sü-

reçte, modern insan ile ataları arasında bazı "ara form"ların yaşa-

dığı iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senaryoda dört

temel "kategori" sayılır:

1- Australopithecus

2- Homo habilis

3- Homo erectus

4- Homo sapiens

Evrimciler, insanların sözde ilk maymunsu atalarına "güney

maymunu" anlamına gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu

canlılar gerçekte soyu tükenmiş bir maymun türünden başka bir

şey değildir. Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard gibi

İngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anatomistin Australopithe-

cus örnekleri üzerinde yaptıkları çok geniş kapsamlı çalışmalar,

bu canlıların sadece soyu tükenmiş bir maymun türüne ait olduk-

larını ve insanlarla hiçbir benzerlik taşımadıklarını göstermiştir.

(Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Pub-

lications, 1970, s. 75-94; Charles E. Oxnard, "The Place of Australo-

pithecines in Human Evolution: Grounds for Doubt", Nature, c. 258,

s. 389)

Evrimciler insan evriminin bir sonraki safhasını da, "homo" ya-

ni insan olarak sınıflandırırlar. İddiaya göre homo serisindeki can-

lılar, Australopithecuslar'dan daha gelişmişlerdir. Evrimciler, bu

farklı canlılara ait fosilleri ardı ardına dizerek hayali bir evrim şe-

ması oluştururlar. Bu şema hayalidir, çünkü gerçekte bu farklı sı-

nıfların arasında evrimsel bir ilişki olduğu asla ispatlanamamıştır.

140 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 141: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Evrim teorisinin 20. yüzyıldaki en önemli savunucularından biri

olan Ernst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir gerçekte kayıptır"

diyerek bunu kabul eder. (J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: Ernst

Mayr", Scientific American, Aralık 1992)

Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus >

Homo sapiens" sıralamasını yazarken, bu türlerin her birinin, bir

sonrakinin atası olduğu izlenimini verirler. Oysa paleoantropolog-

ların son bulguları, Australopithecus, Homo habilis ve Homo erec-

tus'un dünya'nın farklı bölgelerinde aynı dönemlerde yaşadıklarını

göstermektedir. (Alan Walker, Science, c. 207, 1980, s. 1103; A. J.

Kelso, Physical Antropology, 1. baskı, New York: J. B. Lipincott Co.,

1970, s. 221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, c. 3, Cambridge: Cambrid-

ge University Press, 1971, s. 272)

Dahası Homo erectus sınıflamasına ait insanların bir bölümü

çok modern zamanlara kadar yaşamışlar, Homo sapiens neander-

talensis ve Homo sapiens sapiens (modern insan) ile aynı ortam-

da yan yana bulunmuşlardır. (Time, Kasım 1996)

Bu ise elbette bu sınıfların birbirlerinin ataları oldukları iddiası-

nın geçersizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Harvard Üniversitesi

paleontologlarından Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci ol-

masına karşın, Darwinist teorinin içine girdiği bu çıkmazı şöyle

açıklar:

Eğer birbiri ile paralel bir biçimde yaşayan üç farklı hominid (insanım-

sı) çizgisi varsa, o halde bizim soy ağacımıza ne oldu? Açıktır ki, bun-

ların biri diğerinden gelmiş olamaz. Dahası, biri diğeriyle karşılaştırıl-

dığında evrimsel bir gelişme trendi göstermemektedirler. (S. J. Gould,

Natural History, c. 85, 1976, s. 30)

Kısacası, medyada ya da ders kitaplarında yer alan hayali birta-

kım "yarı maymun, yarı insan" canlıların çizimleriyle, yani sırf pro-

paganda yoluyla ayakta tutulmaya çalışılan insanın evrimi senaryo-

141Darwinizm'in Çöküflü

Page 142: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

su, hiçbir bilimsel temeli olmayan bir masaldan ibarettir.

Bu konuyu uzun yıllar inceleyen, özellikle Australopithecus

fosilleri üzerinde 15 yıl araştırma yapan İngiltere'nin en ünlü ve

saygın bilim adamlarından Lord Solly Zuckerman, bir evrimci ol-

masına rağmen, ortada maymunsu canlılardan insana uzanan ger-

çek bir soy ağacı olmadığı sonucuna varmıştır.

Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalası" yapmıştır. Bilimsel

olarak kabul ettiği bilgi dallarından, bilim dışı olarak kabul ettiği

bilgi dallarına kadar bir yelpaze oluşturmuştur. Zuckerman'ın bu

tablosuna göre en "bilimsel" -yani somut verilere dayanan- bilgi

dalları kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlardan sonra biyoloji bilim-

leri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpazenin en ucunda, yani en

"bilim dışı" sayılan kısımda ise, Zuckerman'a göre, telepati, altıncı

his gibi "duyum ötesi algılama" kavramları ve bir de "insanın evri-

mi" vardır! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu şöyle açıklar:

Objektif gerçekliğin alanından çıkıp da, biyolojik bilim olarak varsayı-

lan bu alanlara -yani duyum ötesi algılamaya ve insanın fosil tarihi-

nin yorumlanmasına- girdiğimizde, evrim teorisine inanan bir kimse

için herşeyin mümkün olduğunu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlik-

le inanan bu kimselerin çelişkili bazı yargıları aynı anda kabul etme-

leri bile mümkündür. (Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower,

New York: Toplinger Publications, 1970, s. 19)

İşte insanın evrimi masalı da, teorilerine körü körüne inanan

birtakım insanların buldukları bazı fosilleri ön yargılı bir biçimde

yorumlamalarından ibarettir.

Darwin Formülü!

Şimdiye kadar ele aldığımız tüm teknik delillerin yanında, ister-

seniz evrimcilerin nasıl saçma bir inanışa sahip olduklarını bir de

çocukların bile anlayabileceği kadar açık bir örnekle özetleyelim.

142 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 143: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Evrim teorisi canlılığın tesadüfen oluştuğunu iddia eder. Dola-

yısıyla bu iddiaya göre cansız ve şuursuz atomlar biraraya gelerek

önce hücreyi oluşturmuşlardır ve sonrasında aynı atomlar bir şe-

kilde diğer canlıları ve insanı meydana getirmişlerdir. Şimdi düşü-

nelim; canlılığın yapıtaşı olan karbon, fosfor, azot, potasyum gibi

elementleri biraraya getirdiğimizde bir yığın oluşur. Bu atom yığı-

nı, hangi işlemden geçirilirse geçirilsin, tek bir canlı oluşturamaz.

İsterseniz bu konuda bir "deney" tasarlayalım ve evrimcilerin as-

lında savundukları, ama yüksek sesle dile getiremedikleri iddiayı

onlar adına "Darwin Formülü" adıyla inceleyelim:

Evrimciler, çok sayıda büyük varilin içine canlılığın yapısında

bulunan fosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi ele-

mentlerden bol miktarda koysunlar. Hatta normal şartlarda bu-

lunmayan ancak bu karışımın içinde bulunmasını gerekli gördükle-

ri malzemeleri de bu varillere eklesinler. Karışımların içine, iste-

dikleri kadar amino asit, istedikleri kadar da (bir tekinin bile rast-

lantısal oluşma ihtimali 10-950 olan) protein doldursunlar. Bu karı-

şımlara istedikleri oranda ısı ve nem versinler. Bunları istedikleri

gelişmiş cihazlarla karıştırsınlar. Varillerin başına da dünyanın ön-

de gelen bilim adamlarını koysunlar. Bu uzmanlar babadan oğula,

kuşaktan kuşağa aktararak nöbetleşe milyarlarca, hatta trilyonlar-

ca sene sürekli varillerin başında beklesinler. Bir canlının oluşması

için hangi şartların var olması gerektiğine inanılıyorsa hepsini kul-

lanmak serbest olsun. Ancak, ne yaparlarsa yapsınlar o varillerden

kesinlikle bir canlı çıkartamazlar. Zürafaları, aslanları, arıları, ka-

naryaları, bülbülleri, papağanları, atları, yunusları, gülleri, orkidele-

ri, zambakları, karanfilleri, muzları, portakalları, elmaları, hurmala-

rı, domatesleri, kavunları, karpuzları, incirleri, zeytinleri, üzümleri,

şeftalileri, tavus kuşlarını, sülünleri, renk renk kelebekleri ve bun-

lar gibi milyonlarca canlı türünden hiçbirini oluşturamazlar. Değil

143Darwinizm'in Çöküflü

Page 144: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

burada birkaçını saydığımız bu canlı varlıkları, bunların tek bir

hücresini bile elde edemezler.

Kısacası, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi oluş-

turamazlar. Sonra yeni bir karar vererek bir hücreyi ikiye bö-

lüp, sonra art arda başka kararlar alıp, elektron mikroskobunu

bulan, sonra kendi hücre yapısını bu mikroskop altında izleyen

profesörleri oluşturamazlar. Madde, ancak Allah'ın üstün ya-

ratmasıyla hayat bulur.

Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise, akla tamamen aykı-

rı bir safsatadır. Evrimcilerin ortaya attığı iddialar üzerinde biraz

bile düşünmek, üstteki örnekte olduğu gibi, bu gerçeği açıkça

gösterir.

Göz ve Kulaktaki Teknoloji

Evrim teorisinin kesinlikle açıklama getiremeyeceği bir diğer

konu ise göz ve kulaktaki üstün algılama kalitesidir.

Gözle ilgili konuya geçmeden önce "Nasıl görürüz?" sorusuna

kısaca cevap verelim. Bir cisimden gelen ışınlar, gözde retinaya

ters olarak düşer. Bu ışınlar, buradaki hücreler tarafından elekt-

rik sinyallerine dönüştürülür ve beynin arka kısmındaki görme

merkezi denilen küçücük bir noktaya ulaşır. Bu elektrik sinyalleri

bir dizi işlemden sonra beyindeki bu merkezde görüntü olarak al-

gılanır. Bu bilgiden sonra şimdi düşünelim:

Beyin ışığa kapalıdır. Yani beynin içi kapkaranlıktır, ışık beynin

bulunduğu yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer

kapkaranlık, ışığın asla ulaşmadığı, belki de hiç karşılaşmadığınız

kadar karanlık bir yerdir. Ancak siz bu zifiri karanlıkta ışıklı, pırıl

pırıl bir dünyayı seyretmektesiniz.

Üstelik bu o kadar net ve kaliteli bir görüntüdür ki 21. yüzyıl

teknolojisi bile her türlü imkana rağmen bu netliği sağlayamamış-

144 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 145: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

tır. Örneğin şu anda okuduğunuz kitaba, kitabı tutan ellerinize ba-

kın, sonra başınızı kaldırın ve çevrenize bakın.

Şu anda gördüğünüz netlik ve kalitedeki bu görüntüyü başka

bir yerde gördünüz mü? Bu kadar net bir görüntüyü size dünyanın

bir numaralı televizyon şirketinin ürettiği en gelişmiş televizyon

ekranı dahi veremez. 100 yıldır binlerce mühendis bu netliğe ulaş-

maya çalışmaktadır. Bunun için fabrikalar, dev tesisler kurulmakta,

araştırmalar yapılmakta, planlar ve tasarımlar geliştirilmektedir.

Yine bir TV ekranına bakın, bir de şu anda elinizde tuttuğunuz bu

kitaba. Arada büyük bir netlik ve kalite farkı olduğunu göreceksi-

niz. Üstelik, TV ekranı size iki boyutlu bir görüntü gösterir, oysa

siz üç boyutlu, derinlikli bir perspektifi izlemektesiniz.

Uzun yıllardır on binlerce mühendis üç boyutlu TV yapmaya,

gözün görme kalitesine ulaşmaya çalışmaktadırlar. Evet, üç boyut-

lu bir televizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan

üç boyutlu görmek mümkün değil, kaldı ki bu suni bir üç boyut-

tur. Arka taraf daha bulanık, ön taraf ise kağıttan dekor gibi durur.

Hiçbir zaman gözün gördüğü kadar net ve kaliteli bir görüntü

oluşmaz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka görüntü kaybı

meydana gelir.

İşte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluşturan mekaniz-

manın tesadüfen oluştuğunu iddia etmektedirler. Şimdi biri size,

odanızda duran televizyon tesadüfler sonucunda oluştu, atomlar

biraraya geldi ve bu görüntü oluşturan aleti meydana getirdi dese

ne düşünürsünüz? Binlerce kişinin biraraya gelip yapamadığını şu-

ursuz atomlar nasıl yapsın?

Gözün gördüğünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluşturan

alet tesadüfen oluşamıyorsa, gözün ve gözün gördüğü görüntünün

de tesadüfen oluşamayacağı çok açıktır. Aynı durum kulak için de

geçerlidir. Dış kulak, çevredeki sesleri kulak kepçesi vasıtasıyla

toplayıp orta kulağa iletir; orta kulak aldığı ses titreşimlerini güç-

145Darwinizm'in Çöküflü

Page 146: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

lendirerek iç kulağa aktarır; iç kulak da bu titreşimleri elektrik

sinyallerine dönüştürerek beyne gönderir. Aynen görmede oldu-

ğu gibi duyma işlemi de beyindeki duyma merkezinde gerçekleşir.

Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ışık gibi se-

se de kapalıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dışarısı ne kadar gürül-

tülü de olsa beynin içi tamamen sessizdir. Buna rağmen en net

sesler beyinde algılanır. Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestra-

nın senfonilerini dinlersiniz, kalabalık bir ortamın tüm gürültüsü-

nü duyarsınız. Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin içindeki

ses düzeyi ölçülse, burada keskin bir sessizliğin hakim olduğu gö-

rülecektir.

Net bir görüntü elde edebilmek ümidiyle teknoloji nasıl kulla-

nılıyorsa, ses için de aynı çabalar onlarca yıldır sürdürülmektedir.

Ses kayıt cihazları, müzik setleri, birçok elektronik alet, sesi algı-

layan müzik sistemleri bu çalışmalardan bazılarıdır. Ancak, tüm

teknolojiye, bu teknolojide çalışan binlerce mühendise ve uzma-

na rağmen kulağın oluşturduğu netlik ve kalitede bir sese ulaşıla-

mamıştır. En büyük müzik sistemi şirketinin ürettiği en kaliteli

müzik setini düşünün. Sesi kaydettiğinde mutlaka sesin bir kısmı

kaybolur veya az da olsa mutlaka parazit oluşur veya müzik seti-

ni açtığınızda daha müzik başlamadan bir cızırtı mutlaka duyarsı-

nız. Ancak insan vücudundaki teknolojinin ürünü olan sesler son

derece net ve kusursuzdur. Bir insan kulağı, hiçbir zaman müzik

setinde olduğu gibi cızırtılı veya parazitli algılamaz; ses ne ise tam

ve net bir biçimde onu algılar. Bu durum, insan yaratıldığı günden

bu yana böyledir.

Şimdiye kadar insanoğlunun yaptığı hiçbir görüntü ve ses ciha-

zı, göz ve kulak kadar hassas ve başarılı birer algılayıcı olamamış-

tır. Ancak görme ve işitme olayında, tüm bunların ötesinde, çok

büyük bir gerçek daha vardır.

146 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 147: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

Beynin İçinde Gören ve Duyan Şuur Kime Aittir?

Beynin içinde, ışıl ışıl renkli bir dünyayı seyreden, senfonileri,

kuşların cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan kimdir?

İnsanın gözlerinden, kulaklarından, burnundan gelen uyarılar,

elektrik sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokim-

ya kitaplarında bu görüntünün beyinde nasıl oluştuğuna dair bir-

çok detay okursunuz. Ancak, bu konu hakkındaki en önemli ger-

çeğe hiçbir yerde rastlayamazsınız: Beyinde, bu elektrik sinyalleri-

ni görüntü, ses, koku ve his olarak algılayan kimdir? Beynin içinde

göze, kulağa, burna ihtiyaç duymadan tüm bunları algılayan bir şu-

ur bulunmaktadır. Bu şuur kime aittir?

Elbette bu şuur beyni oluşturan sinirler, yağ tabakası ve sinir

hücrelerine ait değildir. İşte bu yüzden, herşeyin maddeden ibaret

olduğunu zanneden Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir

cevap verememektedirler. Çünkü bu şuur, Allah'ın yaratmış oldu-

ğu ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmek için göze, sesi duymak için

kulağa ihtiyaç duymaz. Bunların da ötesinde düşünmek için beyne

ihtiyaç duymaz.

Bu açık ve ilmi gerçeği okuyan her insanın, beynin içindeki bir-

kaç santimetreküplük, kapkaranlık mekana tüm kainatı üç boyut-

lu, renkli, gölgeli ve ışıklı olarak sığdıran yüce Allah'ı düşünüp,

O'ndan korkup, O'na sığınması gerekir.

Materyalist Bir İnanç

Buraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgu-

larla açıkça çelişen bir iddia olduğunu göstermektedir. Teorinin

hayatın kökeni hakkındaki iddiası bilime aykırıdır, öne sürdüğü ev-

rim mekanizmalarının hiçbir evrimleştirici etkisi yoktur ve fosiller

teorinin gerektirdiği ara formların yaşamadıklarını göstermekte-

dir. Bu durumda, elbette, evrim teorisinin bilime aykırı bir düşün-

147Darwinizm'in Çöküflü

Page 148: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

ce olarak bir kenara atılması gerekir. Nitekim tarih boyunca dün-

ya merkezli evren modeli gibi pek çok düşünce, bilimin günde-

minden çıkarılmıştır. Ama evrim teorisi ısrarla bilimin gündemin-

de tutulmaktadır. Hatta bazı insanlar teorinin eleştirilmesini "bili-

me saldırı" olarak göstermeye bile çalışmaktadırlar. Peki neden?..

Bu durumun nedeni, evrim teorisinin bazı çevreler için, ken-

disinden asla vazgeçilemeyecek dogmatik bir inanış oluşudur. Bu

çevreler, materyalist felsefeye körü körüne bağlıdırlar ve Darwi-

nizm'i de doğaya getirilebilecek yegane materyalist açıklama oldu-

ğu için benimsemektedirler.

Bazen bunu açıkça itiraf da ederler. Harvard Üniversitesi'nden

ünlü bir genetikçi ve aynı zamanda önde gelen bir evrimci olan

Richard Lewontin, "önce materyalist, sonra bilim adamı" olduğu-

nu şöyle itiraf etmektedir:

Bizim materyalizme bir inancımız var, 'a priori' (önceden kabul edil-

miş, doğru varsayılmış) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir

açıklama getirmeye zorlayan şey, bilimin yöntemleri ve kuralları de-

ğil. Aksine, materyalizme olan 'a priori' bağlılığımız nedeniyle, dünya-

ya materyalist bir açıklama getiren araştırma yöntemlerini ve kav-

ramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak doğru olduğuna göre de,

İlahi bir açıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz. (Richard Le-

wontin, "The Demon-Haunted World", The New York Review of Bo-

oks, 9 Ocak 1997, s. 28)

Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye bağlılık uğruna

yaşatılan bir dogma olduğunun açık ifadeleridir. Bu dogma, mad-

deden başka hiçbir varlık olmadığını varsayar. Bu nedenle de can-

sız, bilinçsiz maddenin, hayatı yarattığına inanır. Milyonlarca fark-

lı canlı türünün; örneğin kuşların, balıkların, zürafaların, kaplanla-

rın, böceklerin, ağaçların, çiçeklerin, balinaların ve insanların mad-

denin kendi içindeki etkileşimlerle, yani yağan yağmurla, çakan

148 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 149: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

şimşekle, cansız maddenin içinden oluştuğunu kabul eder. Gerçek-

te ise bu, hem akla hem bilime aykırı bir kabuldür. Ama Darwinist-

ler kendi deyimleriyle "İlahi bir açıklamanın sahneye girmemesi"

için, bu kabulü savunmaya devam etmektedirler.

Canlıların kökenine materyalist bir ön yargı ile bakmayan in-

sanlar ise, şu açık gerçeği göreceklerdir: Tüm canlılar, üstün bir

güç, bilgi ve akla sahip olan bir Yaratıcının eseridirler. Yaratıcı, tüm

evreni yoktan var eden, en kusursuz biçimde düzenleyen ve tüm

canlıları yaratıp şekillendiren Allah'tır.

Evrim Teorisi Dünya Tarihinin En Etkili Büyüsüdür

Burada şunu da belirtmek gerekir ki, ön yargısız, hiçbir ideolo-

jinin etkisi altında kalmadan, sadece aklını ve mantığını kullanan

her insan, bilim ve medeniyetten uzak toplumların hurafelerini an-

dıran evrim teorisinin inanılması imkansız bir iddia olduğunu ko-

laylıkla anlayacaktır.

Yukarıda da belirtildiği gibi, evrim teorisine inananlar, büyük

bir varilin içine birçok atomu, molekülü, cansız maddeyi dolduran

ve bunların karışımından zaman içinde düşünen, akleden, buluşlar

yapan profesörlerin, üniversite öğrencilerinin, Einstein, Hubble gi-

bi bilim adamlarının, Frank Sinatra, Charlton Heston gibi sanatçı-

ların, bunun yanı sıra ceylanların, limon ağaçlarının, karanfillerin çı-

kacağına inanmaktadırlar. Üstelik, bu saçma iddiaya inananlar bilim

adamları, pofesörler, kültürlü, eğitimli insanlardır. Bu nedenle ev-

rim teorisi için "dünya tarihinin en büyük ve en etkili büyüsü" ifa-

desini kullanmak yerinde olacaktır. Çünkü, dünya tarihinde insan-

ların bu derece aklını başından alan, akıl ve mantıkla düşünmeleri-

ne imkan tanımayan, gözlerinin önüne sanki bir perde çekip çok

açık olan gerçekleri görmelerine engel olan bir başka inanç veya

iddia daha yoktur. Bu, Afrikalı bazı kabilelerin totemlere, Sebe hal-

149Darwinizm'in Çöküflü

Page 150: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

kının Güneş'e tapmasından, Hz. İbrahim'in kavminin elleri ile yap-

tıkları putlara, Hz. Musa'nın kavminin altından yaptıkları buzağıya

tapmalarından çok daha vahim ve akıl almaz bir körlüktür. Ger-

çekte bu durum, Allah'ın Kuran'da işaret ettiği bir akılsızlıktır.

Allah, bazı insanların anlayışlarının kapanacağını ve gerçekleri gör-

mekten aciz duruma düşeceklerini birçok ayetinde bildirmekte-

dir. Bu ayetlerden bazıları şöyledir:

Şüphesiz, inkar edenleri uyarsan da, uyarmasan da, on-

lar için fark etmez; inanmazlar. Allah, onların kalpleri-

ni ve kulaklarını mühürlemiştir; gözlerinin üzerinde

perdeler vardır. Ve büyük azap onlaradır. (Bakara Su-

resi, 6-7)

…Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri

vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işit-

mezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktır-

lar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)

Allah Hicr Suresi'nde ise, bu insanların mucizeler görseler bi-

le inanmayacak kadar büyülendiklerini şöyle bildirmektedir:

Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapı açsak, ordan

yukarı yükselseler de, mutlaka: "Gözlerimiz döndürül-

dü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" diyeceklerdir.

(Hicr Suresi, 14-15)

Bu kadar geniş bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olması,

insanların gerçeklerden bu kadar uzak tutulmaları ve 150 yıldır bu

büyünün bozulmaması ise, kelimelerle anlatılamayacak kadar hay-

ret verici bir durumdur. Çünkü, bir veya birkaç insanın imkansız

senaryolara, saçmalık ve mantıksızlıklarla dolu iddialara inanmala-

rı anlaşılabilir. Ancak dünyanın dört bir yanındaki insanların, şuur-

suz ve cansız atomların ani bir kararla biraraya gelip; olağanüstü

150 BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ

Page 151: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

bir organizasyon, disiplin, akıl ve şuur gösterip kusursuz bir sis-

temle işleyen evreni, canlılık için uygun olan her türlü özelliğe sa-

hip olan Dünya gezegenini ve sayısız kompleks sistemle donatılmış

canlıları meydana getirdiğine inanmasının, "büyü"den başka bir

açıklaması yoktur.

Nitekim, Allah Kuran'da, inkarcı felsefenin savunucusu olan ba-

zı kimselerin, yaptıkları büyülerle insanları etkilediklerini Hz. Mu-

sa ve Firavun arasında geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz.

Musa, Firavun'a hak dini anlattığında, Firavun Hz. Musa'ya, kendi

"bilgin büyücüleri" ile insanların toplandığı bir yerde karşılaşmasını

söyler. Hz. Musa, büyücülerle karşılaştığında, büyücülere önce on-

ların marifetlerini sergilemelerini emreder. Bu olayın anlatıldığı

ayet şöyledir:

(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince, insanların

gözlerini büyüleyiverdiler, onları dehşete düşürdüler ve

(ortaya) büyük bir sihir getirmiş oldular. (Araf Suresi,

116)

Görüldüğü gibi Firavun'un büyücüleri yaptıkları "aldatmaca-

lar"la -Hz. Musa ve ona inananlar dışında- insanların hepsini büyü-

leyebilmişlerdir. Ancak, onların attıklarına karşılık Hz. Musa'nın

ortaya koyduğu delil, onların bu büyüsünü, Kuran'daki ifadeyle

"uydurduklarını yutmuş" yani etkisiz kılmıştır:

Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da

fırlatıverince) bir de baktılar ki, o bütün uydurduklarını

derleyip-toparlayıp yutuyor. Böylece hak yerini buldu,

onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı. Orada

yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz çev-

rildiler. (Araf Suresi, 117-119)

Ayetlerde de bildirildiği gibi, daha önce insanları büyüleyerek

etkileyen bu kişilerin yaptıklarının bir sahtekarlık olduğunun anla-

151Darwinizm'in Çöküflü

Page 152: Basitliğin Kirli Kültürü Harun Yahya

şılması ile, söz konusu insanlar küçük düşmüşlerdir. Günümüzde

de bir büyünün etkisiyle, bilimsellik kılıfı altında son derece saç-

ma iddialara inanan ve bunları savunmaya hayatlarını adayanlar,

eğer bu iddialardan vazgeçmezlerse gerçekler tam anlamıyla açı-

ğa çıktığında ve "büyü bozulduğunda" küçük duruma düşecekler-

dir. Nitekim, yaklaşık 60 yaşına kadar evrimi savunan ve ateist bir

felsefeci olan, ancak daha sonra gerçekleri gören Malcolm Mug-

geridge evrim teorisinin yakın gelecekte düşeceği durumu şöyle

açıklamaktadır:

Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uygulandığı

alanlarda, geleceğin tarih kitaplarındaki en büyük espri

malzemelerinden biri olacağına ikna oldum. Gelecek ku-

şak, bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inanılmaz bir saflıkla ka-

bul edilmesini hayretle karşılayacaktır. (Malcolm Muggeridge, The

End of Christendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980, s.43)

Bu gelecek, uzakta değildir aksine çok yakın bir gelecekte in-

sanlar "tesadüfler"in ilah olamayacaklarını anlayacaklar ve evrim

teorisi dünya tarihinin en büyük aldatmacası ve en şiddetli büyü-

sü olarak tanımlanacaktır. Bu şiddetli büyü, büyük bir hızla dün-

yanın dört bir yanında insanların üzerinden kalkmaya başlamıştır.

Artık evrim aldatmacasının sırrını öğrenen birçok insan, bu aldat-

macaya nasıl kandığını hayret ve şaşkınlıkla düşünmektedir.

... Sen Yücesin, bize ö¤retti¤inden baflka

bizim hiçbir bilgimiz yok.

Gerçekten Sen, herfleyi bilen,

hüküm ve hikmet sahibi olans›n.

(Bakara Suresi, 32)

BAS‹TL‹⁄‹N K‹RL‹ KÜLTÜRÜ152