177'nci sayı

16
Y›l 7 Say› 177 21 fiubat 2013 • 1.25 TL Ferda Koç / Sayfa 4 Kedi de€il h›rs›z, h›rs›z! Hüseyin Boy / Sayfa 7 Kara delik neylesin Umar Karatepe / Sayfa 9 81 y›ll›k Halkevleri yarars›z... Dilflat Aktafl / Sayfa 10 8 Mart’ta meydanlar bizim Nahda ayağına sıktı Taksim ‹lkyard›m’daki iflçilerin haberleri olmadan adlar›na yap›lan ifl baflvurular›yla ortaya ç›kan skandal büyüyor. Skandal tafleron flirket, ‹fiKUR ve hastane yönetiminin örgütlü iflçilere karfl› suç ortakl›¤›n›n boyutlar›n› gösteriyor S. 8 Tunus rejiminin geri- ci-bask›c›-piyasac› dönüflümünü fliddetle tesis etmeye çal›flan Nahda, muhalefete gözda¤› vermek isterken, kurflunu kendi aya¤›na s›kt› S. 5 E¤itimde skandal AKP, gerici sald›r›la- r›n› durdurmuyor. Ce- maatlerle “resmen” ifl- birli¤i yap›yor. Zorun- lu din dersi yetmiyor. Baflka derste zorunlu cami maketi ödevi ve- riliyor. Tepki göstere- ne de “Neden rahat- s›zs›n? Yoksa Alevi misin?” deniyor S. 6 Arkas› kuvvetli Ça¤layan ile MB aras›ndaki kavga, küçük ve orta büyüklükteki ihra- catç›lar ile finans kesimi aras›ndaki çeliflkilerin yans›mas› S. 9 Yeni bekçiler Son y›llarda artan Özel Güvenlik Birimleri’nin hangi ihtiyac›n sonucu yayg›nlaflt›¤›n› Ordu Üniversitesi’nden Yrd.Doç.Dr. Evren Haspolat’la konufltuk. S. 11 AKP plan›n› ne kadar iyi yaparsa yaps›n, devrimciler bu çarka bir çomak sokarak, onu ifllevsiz hale getirir S. 3 AKP tezgah›n› bozduk, yine bozar›z! AKP halka karfl› emsalsiz bir sald›r›ya giriflti. Onlarca ilde KESK’e operasyon düzen- lendi, 167 kifli gözalt›nda HDK’n›n Karadeniz turunda, Sinop ve Samsun’da AKP ve polis gözetiminde faflist provokasyonlar düzenlendi Sald›r›lar karfl›l›ks›z kalmad›. Samsun’da sol güçler faflizme direnirken, Ankara ve ‹stan- bul’da hedef AKP binalar›yd› Ankara’da sa¤l›k çal›flanlar› Anayasa Mahkemesi önündeydi ‘Geceyi gündüze çevirmek için’ Tek maaflla yaflam mücadelesi veren güvencesiz kad›nlar... ‘42 y›ld›r ev temizliyorum’ Anadolu’da 800 y›l önce kurulan Bac›lar Örgütü Bac›lar silah kuflan›nca Y›lmaz Aysan’la solun görsel serüvenini konufltuk Solun serüveni afifllerde SAYFA 7 SAYFA 10 SAYFA 13 SAYFA 14 SAYFA 8 HALKEVLER‹ SAMSUN’DAK‹ SALDIRIYA KARfiI AKP B‹NALARINA YÜRÜDÜ Halkevleri, Türkiye’nin ilerici devrimci miras›n› da arkas›na alarak halk›n haklar› mücadelesini örgütleyen bir devrim- ci kitle örgütü. S. 12 Karanlığa meydan okuyan 81 yıl ‘Misliyle yanıt veririz’ Ankara'da Dikmen Vadisi'nin y›k›m ihalesi- ni alan GENKAR isimli tafleron flirket mahall- eye dozer, özel güven- lik ve polis eflli¤inde geldi. Vadililere sald›ran tafleron flirket heyeti ve özel güven- likçiler mahalleden kovuldu Taksim İlkyardım’da organize işler Vadi şirketi kürekle kovdu Vadi şirketi kürekle kovdu A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Upload: halkinsesi-gazetesi

Post on 07-Feb-2016

280 views

Category:

Documents


0 download

DESCRIPTION

Halkın Sesi gazetesi 177'nci sayısı çıktı

TRANSCRIPT

Page 1: 177'nci Sayı

Y›l 7 • Say› 177 21 fiubat 2013 • 1.25 TL

Ferda Koç / Sayfa 4

Kedi de€il h›rs›z, h›rs›z!

Hüseyin Boy / Sayfa 7

Kara delik neylesin

Umar Karatepe / Sayfa 9

81 y›ll›k Halkevleri yarars›z...

Dilflat Aktafl / Sayfa 10

8 Mart’ta meydanlar bizim

Nahdaayağına sıktı

Taksim ‹lkyard›m’daki iflçilerin haberleri olmadan adlar›nayap›lan ifl baflvurular›yla ortaya ç›kan skandal büyüyor. Skandaltafleron flirket, ‹fiKUR ve hastane yönetiminin örgütlü iflçilere karfl›suç ortakl›¤›n›n boyutlar›n› gösteriyor � S. 8

� Tunus rejiminin geri-ci-bask›c›-piyasac›dönüflümünü fliddetletesis etmeye çal›flanNahda, muhalefetegözda¤› vermekisterken, kurflunu kendiaya¤›na s›kt› � S. 5

E¤itimdeskandal� AKP, gerici sald›r›la-r›n› durdurmuyor. Ce-maatlerle “resmen” ifl-birli¤i yap›yor. Zorun-lu din dersi yetmiyor.Baflka derste zorunlucami maketi ödevi ve-riliyor. Tepki göstere-ne de “Neden rahat-s›zs›n? Yoksa Alevimisin?” deniyor � S. 6

Arkas›kuvvetli� Ça¤layan ile MBaras›ndaki kavga,küçük ve ortabüyüklükteki ihra-catç›lar ile finanskesimi aras›ndakiçeliflkilerinyans›mas› � S. 9

Yenibekçiler� Son y›llarda artanÖzel Güvenlik Birimleri’nin hangi ihtiyac›n sonucu yayg›nlaflt›¤›n› OrduÜniversitesi’ndenYrd.Doç.Dr. EvrenHaspolat’la konufltuk.� S. 11

AKP plan›n› nekadar iyi yaparsa

yaps›n, devrimcilerbu çarka bir çomak

sokarak, onuifllevsiz hale getirir

� S. 3

AKPtezgah›n›bozduk, yinebozar›z!

AKP halka karfl› emsalsiz birsald›r›ya giriflti. Onlarca ildeKESK’e operasyon düzen-lendi, 167 kifli gözalt›nda

HDK’n›n Karadeniz turunda,Sinop ve Samsun’da AKP vepolis gözetiminde faflist provokasyonlar düzenlendi

Sald›r›lar karfl›l›ks›z kalmad›.Samsun’da sol güçler faflizmedirenirken, Ankara ve ‹stan-bul’da hedef AKP binalar›yd›

Ankara’da sa¤l›kçal›flanlar› AnayasaMahkemesi önündeydi

‘Geceyi gündüzeçevirmek için’

Tek maaflla yaflammücadelesi verengüvencesiz kad›nlar...

‘42 y›ld›r evtemizliyorum’

Anadolu’da 800 y›lönce kurulan Bac›larÖrgütü

Bac›lar silahkuflan›nca

Y›lmaz Aysan’la solungörsel serüveninikonufltuk

Solun serüveniafifllerde

SAYFA 7 SAYFA 10 SAYFA 13 SAYFA 14

SAYFA 8

HALKEVLER‹ SAMSUN’DAK‹ SALDIRIYA KARfiI AKP B‹NALARINA YÜRÜDÜ

� Halkevleri,Türkiye’nin ilericidevrimci miras›n› daarkas›na alarak halk›nhaklar› mücadelesiniörgütleyen bir devrim-ci kitle örgütü. � S. 12

Karanlığameydanokuyan 81 yıl

‘Misliyle yanıt veririz’

Ankara'da DikmenVadisi'nin y›k›m ihalesi-ni alan GENKAR isimlitafleron flirket mahall-eye dozer, özel güven-lik ve polis eflli¤indegeldi. Vadilileresald›ran tafleron flirketheyeti ve özel güven-likçiler mahalledenkovuldu

Taksim İlkyardım’daorganize işler

VVaaddii şşiirrkkeettii kküürreekkllee kkoovvdduuVVaaddii şşiirrkkeettii kküürreekkllee kkoovvdduu

A-PDF Merger DEMO : Purchase from www.A-PDF.com to remove the watermark

Page 2: 177'nci Sayı

KENT 2Halk›n Sesi21 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

B arınma hakkımücadelesininAnkara'daki adres-

lerinden biri olan DikmenVadisi'nin yıkım ihalesini alanGENKAR adlı taşeronşirketin patronu, korumalarıve çalışanları 12 Şubat günü

mahalleye gitti. AnkaraBüyükşehir Belediyesitarafından yapılacak olanDikmen Vadisi KentselDeğişim ve Dönüşüm Projesikapsamında yıkımlar taşeronşirkete ihale edilmişti.GENKAR isimli şirketDikmen Vadisi'nde ihaleyialdığını söyleyerek ortayaçıktı. Yıkım için Dikmen'defizibilite çalışması yapmayaçalışan şirket çalışanları;mahallelilere yıkım ihalesinialdıklarını ve evlerininyıkılacağını söyledi. Bununüzerine şirketi kovmak içinbir araya gelen Vadililerigören şirketin elemanları,bir daha geleceklerinisöyleyerek mahalleyiterk etti. BarınmaHakkı Bürosuönünde bir arayagelen Vadililer,direnişateşiniyaktı veşirketimahalleyesokmamakiçin bekleyişegeçti.

S‹LAHLI, BIÇAKLITAfiERON

Vadi halkının bek-leyişi çok sürmedi,kovuldukları mahal-leye 13 Şubatsabahı tekrargelen şirket busefer yanında50 kişilik bir“heyet”getirdi.Şirket

kendi ekibinin yanı sıra çevikkuvvet, özel güvenlikçi vedozer getirdi. Vadililerin,taşeron şirketin yıkım içinyapmak istediği fizibiliteçalışmalarına izin vermeye-ceklerini söylemesi üzerineşirket yetkilileri tehditleryağdırdı. Bu sırada bir mahal-leli şirkete ait olduğu söyle-nen iki araçta silah vebıçaklar olduğunufark etti.

Bunun üzerine Vadililer ara-balara yöneldi, iki şirketyetkilisi silah ve bıçaklarıalarak uzaklaştı.

Mahalleliler, yaklaşık biray önce yaptığı toplantıdayıkımların taşeron şirketlereverilmesiyle mafyalaşmanınönünün açılacağını öngör-müştü. Bıçak ve silahlarıngörülmesi bu öngörüyü de

doğruladı.

fi‹RKET PATRONU"HÜCUM" DED‹,POL‹SLER ‹ZLED‹Vadi halkının sloganlarla

bekleyişe geçtiği sırada, 50 ki-şilik taşeron şirket heyetine"hücum emri" veren şirketpatronu, mahallelilere saldırı-yı başlattı. Mahallelilerden birkadını yaralayan saldırganla-

ra, Vadililerin müdahale et-mesi üzerine arbede çık-

tı. Vadi halkı, saldır-ganlara karşı elleri-

ne ne geçersekullandı. Çıkan

arbede sonra-sında, hü-

cum em-riyle saldı-rıya geçen

şirket heyetive özel güvenlikçiler arkası-

na bakmadan mahalledenkaçtı. Saldırılar, Yıldız Kara-kolu’nun yanı başında, çevikkuvvet polislerinin gözüönünde gerçekleşti. Polislersaldırı anında hiçbir müdaha-lede bulunmadı.

DOZER‹N HAKKINDANVAD‹L‹LER GELD‹

Yıkım için getirilen dozer-

ler de Vadi halkının öfkesin-den nasibini aldı. Tıpkı dahaönceki onlarcası gibi.Gökçek'in, mafyatik taşeronşirketlerin ve polisinsaldırılarından korkmayacak-larını, barınma hakları içinmücadeleden vazgeçmeye-ceklerini söyleyen Vadililer,dozerleri tahrip etti.

Saldırganların ve özelgüvenlikçilerin kaçmasınınardından, polisin de mahal-leyi terk etmesi üzerine Vadihalkı, Barınma HakkıBürosu'nda toplanıp saldırıyıdeğerlendirdi.

VAD‹ HALKI YALNIZDE⁄‹L

Ankara Halkevleri, Vadihalkına yönelik saldırınınardından 14 Şubat'ta yaptığıbasın açıklamasında,saldırıdan Melih Gökçek ileÇevre ve ŞehircilikBakanlığı’nın sorumluolduğunu söyledi.

Taşeron şirketinsaldırısıyla ilgili Halkevleriİstanbul Barınma HakkıMeclisi ve TMMOB Ankaraİl Koordinasyon Kurulu dabirer açıklama yayımladı.Açıklamalarda "Yağmacılarave rantçılara karşı direnenVadililerin yanındayız"dendi.

Vadi halkına bir destekde Başkent Dayanışması-Ben Ankara’dan geldi.“Vadi halkı yalnız değildir”sloganıyla yapılan yürüyüşe,BDP, İMO, Devrimci 78’lilerDerneği, AFSAD, Kor-Derve Yeni Kuşak KöyEnstitüleri Derneği katıldı.

Mamak Barınma HakkıBürosu'nun 8 Şubat gü-

nü "sürpriz" konukları vardı.Dünya Bankası (DB) yetkilile-ri, Barınma Hakkı Bürosu ilegörüşmek için mahalleye gel-di. DB yetkilileri bu ziyareti"araştırma amaçlı" diyeaçıkladı. Yetkililer nasıl biraraştırma olduğunu ise şöyleanlattı: "Birçok ülkeye krediveriyoruz. Verdiğimiz kredilerdoğru kullanılıyor mu, bunuöğrenmek için her iki taraflada görüşüp konuşuyoruz."

Barınma Hakkı Bürosu buziyaretin altında yatan amacıderinlemesine araştırdı. DByetkilileri kısmen doğrusöylüyordu; AKP'ninTürkiye'deki kentsel dönüşümprojeleri hakkında etrafa

saçtığı abartı ve yalanlar DByetkililerini dahimeraklandırmıştı. Kentselyıkımın dünyadaki yürütücüsüve destekçisi DB, Gökçek’inve AKP’lilerin kentseldönüşüm adlı yıkım pro-jesinde ne kadar ilerlediğiniyerinde görmek istedi. DB’ninziyareti bir nevi denetlemeydi.Denetimin temelini oluşturan13 Şubat'taki "Her yönüylekentsel dönüşüm zirvesi" gibietkinliklerin ortalama her ayyapılması, bu etkinliklerde biraraya gelen AKP’lilerin gerçekdışı veriler sunması ve medya-da yıkım projesinin çok iyi git-tiği yönündeki yalan haberler,yıkımlarda DB’nin istediğiaşamaya gelinemediğini gös-teriyor.

KESK, DİSK, TMMOBve TTB’nin çağrısıyla 15

Şubat'ta Taksim Meydanıiçin meşaleli yürüyüş gerçek-leştirildi. Galatasaray Lisesiönünden başlayan yürüyüşte“Taksim'e, 1 Mayıs alanımızadokunma" denildi. “Taksim

meydanı 1 Mayıs alanı” slo-ganının atıldığı eylemin basınaçıklamasında, en önemlikentsel ve kamusal alanlar-dan biri olan Taksim’e yöne-lik saldırılara karşı 1 Mayısalanına, Taksim’e sahip çıkı-lacağı belirtildi.

Ankara'daki DikmenVadisi'nin yıkım ihalesi-ni alan GENKARisimli taşeron şir-ket mahalleyedozer, özel gü-venlik vepolis eşli-ğinde geldi.Vadilileresaldırantaşeronşirket he-yeti veözel güven-likçiler ma-halleden ko-vuldu

O sırada MelihGökçek...

Dünya Bankası’nın Mamak’ta ne işi var?

Vadi halk› 13 fiubat'tatafleron flirketin sald›r›lar›nakarfl› direnirken Ankara Bü-yükflehir Belediye Baflkan›Melih Gökçek, "Her yönüylekentsel dönüflüm zirvesi"adl› etkinlikte yalan söyle-me üzerine hünerlerini ser-giliyordu. 16 bin 774 haksahibiyle anlaflma yapt›kla-r›n› iddia eden Gökçek'e gö-re bu say› oldukça fazla. An-cak Ankara'da yaklafl›k 50mahallede yürütülen y›k›mprojeleri, ortalama 200 binhak sahibini ilgilendiriyor.200 binde 16 bin hak sahi-biyle anlaflmaya var›lmas›Gökçek'in asl›nda büyük birbaflar›s›zl›k içinde oldu¤unugösteriyor.

Gökçek anlaflmaya vara-bildi¤i 16 bin kifliden binler-cesini de ma¤dur etti. KuzeyAnkara Kentsel Dönüflüm

Projesi’nde 8 bin 500 kifliyleanlaflmaya varan Büyükfle-hir Belediyesi, sadece 4 binkiflinin evini vermifl ve geri-ye kalan hak sahiplerini ev-siz b›rakm›flt›. Ayn› durumYeni Mamak Kentsel Dönü-flüm Projesi'nde de yaflan-m›flt›. 2 bin 200 gecekonduy›kan belediye sadece 250gecekondu sahibinin evinivermifl, di¤er hak sahipleriise sokakta kalm›flt›.

Zirvede konuflan Çevreve fiehircilik Bakan› Erdo¤anBayraktar da Gökçek’ten ge-ri kalmad›. Bayraktar, Anka-ra Büyükflehir Belediyesi’ninçok k›sa sürede kentsel dö-nüflüm süreçlerini tamamla-d›¤›n› öve öve bitiremedi.Oysa belediye son 19 y›ldabefl etapl› Dikmen VadisiProjesi'nin sadece üç etab›n›tamamlayabildi.

Vadi şirketi kürekle kovduMEHTAP MET‹NO⁄LU

VVaaddii hhaallkk›› ttaaflfleerroonn flfliirrkkeettiinn ssaalldd››rr››ss››nnaa kkaarrflfl››eelllleerriinnee nnee ggeeççeerrssee kkuullllaanndd››.. AArrbbeeddee ss››rraass››nnddaattooppllaadd››kkllaarr›› ttaaflflllaarr››,, mmaahhaalllleelleerriinnii ssaavvuunnmmaaaarraacc››nnaa ddöönnüüflflttüürreenn VVaaddiilliilleerriinn eenn ss››rraadd››flfl››aarraacc›› iissee bbiirr flfliirrkkeett yyeettkkiilliissiinniinn ss››rrtt››nnaa iinneenniinnflflaaaatt kküürree¤¤ii oolldduu..

22001111’’ddee yyüüzzddee 6600’’›› ggeecceekkoonndduuddaa yyaaflflaayyaann 2211 mmiillyyoonn nnüüffuusslluuHHiinnddiissttaann’’››nn MMuummbbaaii kkeennttiinnddee,, oorraann››nn TTOOKK‹‹''ssii vvee DDBB''nniinn kkrreeddiissiikkeennttii ffiinnaannss mmeerrkkeezzii yyaappmmaakk iiççiinn ggeecceekkoonndduuccuullaarr›› ssookkaa¤¤aa aatttt››..

Eylemlekazanılanhat

‘Taksim’i 1 Mayıs’taeyleme açacağız’

Kocaeli Derince’de, 29 Ocak tari-hinde Yenikent-Sopal›-60 Evleraras›nda çal›flan 103 numaral› oto-büs hatt›n›n iptal edilmesi üzerine,mahalleliler Çeneda¤ Halkeviönünde bir araya geldi. DerinceMeydan›’na yürüyen halk, mey-danda aç›k kürsü kurdu.

Kürsüde konuflan mahalleliler,son düzenlemeyle ulafl›m soru-nunun tam bir kaosa dönüfltü¤ünübelirtti. Kipa AVM'den ç›kan 101nolu hatt›n, Derince'ye gelen tur-istleri gezdirmek ve ilçeyi tan›tmakiçin konulmufl gibi oldu¤unusöyleyen mahalleliler, 103 nolu hatile 10 dakikada ulafl›lan Yenikent'eart›k 50 dakikada gittiklerini dile

getirdi. Derinceliler, Sopal›Hastanesi'ne yolculu¤un bir saatsürdü¤ünü ve hastalar› minibüsyerine taksiyle hastaneyegötürmek zorunda kald›klar›n›belirtti. 103 nolu otobüs hatt› gerigelene kadar eylemlerine devam

edeceklerini söyleyen Derincelilereylem sonras›nda hatt›n gerigelmesi için toplad›klar› 500 imzay›Kocaeli Belediyesi’nin UKOME bir-imine iletti. Bu eylemler neticesin-de 103 nolu hat, tekrar ulafl›maaç›ld›.

Page 3: 177'nci Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

321 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

K ürt sorununundemokratik çözümü vebarış talebini anlatmak

için HDK’nin 17 Şubat günüÇorum’da başlattığı Karadenizgezisi, Sinop ve Samsun durak-larında AKP eliyle örgütlenenfaşist saldırılara sahne oldu.Sinop ve Samsun’da faşistlerHDK milletvekilleri SırrıSüreyya Önder, Levent Tüzel veErtuğrul Kürkçü ile HDKüyelerine linç girişiminde bulun-du.

Sinop’ta 18 Şubat günü HDKheyetinin toplantı yaptığı SinopÖğretmenevi’nin etrafı faşistgruplar tarafından sarıldı. Polis,binaya ve binanın park alanındabulunan araçlara taş ve sopalarlasaldıran grubu engellemedi.HDK üyelerinin 19 Şubat’taziyaret ettikleri Samsun’da daemniyetin aynı tutumu devametti. Faşist saldırılar sonundaHDK üyeleri Karadeniz turunuiptal ettiklerini açıkladı.

DÜZENLEYEN: AKPSinop’ta faşist saldırı

öncesinde Sinop GençlikPlatformu adlı bir grubun çağrısıvardı. Faşist provokasyonuörgütleyen söz konusu grubunSinop İl ve İlçeleri BaşkanYardımcısının AKP Boyabat

Gençlik Kolları Başkanı OlcayKargınoğlu olduğu öğrenildi.

Samsun’da da benzer senaryotekrar edildi. Samsunspor’unŞirinler adlı taraftar grubu veTürk Milliyetçi Cephe adlı grup-ların çağrılarının yanı sıraAsarlık İlçesi Kaymakamlığı’nabağlı Ziraat Odası Başkanı HalilOytun da provokatif açıkla-malarda bulundu.

Sinop ve Samsun’da polis, fa-şist grupları dağıtmak yerine iz-lemeyi tercih etti. Hatta Sam-sun’da polis, faşist gruplar tara-fından etrafı sarılan binadakilere

“Sizin güvenliğinizi alamıyoruzsiz kendi güvenliğinizi alın” dedi.

Faşist saldırılar sonrasındaHDK Milletvekili Sırrı SüreyyaÖnder, Sinop’taki saldırınınCHP’li belediye başkanı tarafın-dan kışkırtıldığını söylese de son-rasında bunun bir dezenformasy-on olduğunu anlayınca özür dile-di. AKP, Kürt sorunundabaşlattığı müzakere adı altındakiyeni saldırı sürecinde elinigüçlendirmek için faşist pro-vokasyonlara girişeceğini gös-terirken, Sinop ve Samsunsaldırıları, milliyetçi reflekslerin

AKP’yi güçlendireceğini bir kezdaha ortaya koydu.

FAfi‹ST SALDIRI ÖRGÜTLÜHALKA SÖKMED‹

Faşist saldırılar karşısındadirenişler de gelişti. Samsun’dabinlerce faşistin etrafını sardığıHalkevleri, TKP, 78’lilerDerneği, Yeşiller ve Sol GelecekPartisi’nin bulunduğu bina terkedilmedi. Devrimciler, binanıniçine kadar giren faşistleripüskürttü. Kentin diğer birkısmında HDK’lilerin toplantıyapacağı binanın önünde de ufak

çaplı arbedeler yaşandı.Samsun’da devrimciler,

polisin saldırgan faşist güruhuengellemeyip “Binayı boşaltın”dayatmalarına “meydanboşalana kadar binaları boşalt-mayacağız” yanıtını verirkenAnkara’da Halkevleri üyeleriAKP İl Binasına yürüdü.

AKP İl Binası önünde çevikkuvvet barikatıyla karşılaşanHalkevleri üyeleri, “Samsun’daarkadaşlarımıza ne yapılırsa bizde AKP’ye aynısını yapacağız”dedi ve Samsun’daki grupdağılmadan oradan ayrılmadı.Samsun’da faşistlerin meydanıboşaltmasının ardından polislebirlikte binadan ayrılan 37 kişisavcının kararıyla gözaltınaalındı. Gözaltına alınanlar,“mağdur şüpheli” sıfatıyla ifadevermeye zorlandı. Hatta 9 saatboyunca faşistlerin taşlı sopalısaldırısına maruz kalan 37 kişiye“Aşağıdakilere taş attınız mı”sorusu polis tarafından ısrarlasoruldu. Gözaltına alınan 37 kişi“Bize şüpheli muamelesi yapa-mazsınız” diyerek maruzkaldıkları saldırıyı anlattıktansonra serbest bırakıldı.

Faşist saldırı Kıbrıs’ta daprotesto edildi. Baraka KültürMerkezi üyeleri 19 Şubat günüellerindeki Halkevleri bayrak-larıyla Türkiye CumhuriyetiElçiliği’ne yürüdü.

HDK’nin Karadeniz gezisi AKP tarafından örgütlenen faşist provokasyonlara, saldırılarave linç girişimlerine sahne olsa da faşizme karşı direnenler meydanı boş bırakmadı

A KP’nin daha doğrusu TayyipErdoğan’ın içinden geçilensüreçte inisiyatif kaybetme,

süreci kendiliğindenliğe bırakma gibibir “lüksü” yok. Önündeki zaman di-limleri ne kadar iyi planlanırsa plan-lansın süreci “bozabilecek”, AKP’yialaşağı edebilecek bir dizi gelişme heran yaşanabilir. Tam da bu yüzdenTayyip Erdoğan, planı harfiyen uygu-lamak, her yeni gelişmeye müdahilolmak zorunda. Bir taraftan seçimyatırımları yapmak, diğer taraftanKürtlerle girilen “yeni” süreçte inisiya-tifi elden kaçırmamak, ayrıca siyasirakiplerine hiçbir fırsat vermemek içincanhıraş koşturuyor.

Seçim hazırlıkları (anlaşıldığıkadarıyla) AKP’nin öncedenhazırladığı şekilde adım adım ilerliyor.Yaşlılar, gaziler derken şimdi deengellilerin ağzına “bir parmak bal”çaldılar. “Kamudaki engelli istih-damını beş kat artırdık. Bu ülkedeengelli kardeşlerimizin yanında kimvar; AK hükümeti var. Çünkü biz'insanı yaşat ki; devlet yaşasın'görüşünde hareket ediyoruz. 2013yılında 8 bin 115 engelli kardeşimizidaha kamuda istihdam edeceğiz.”(Büyük çoğunluğu Diyanet elbette.)

Bununla yetinilmedi tabii, TayyipErdoğan belediyelerdeki 18 binsözleşmeli personelin kadroyaalınması talimatını da verdi. Hemenardından Çalışma Bakanı FarukÇelik’in önerisiyle, tek personelrejimine geçebilmek için de bir kere-ye mahsus olmak üzeresözleşmelilerin kadroya alınmasıkararlaştırıldı. Yaklaşık 80 bin perso-nel kadroya alınacakmış. Be-lediyelerin son dönemde işe aldığıkişiler de birkaç ay çalışıp kadrohakkı kazanacakmış. Hatırlanacağıgibi Haziran 2011'deki seçimlerdenönce 200 bin sözleşmeli personelkadroya alınmıştı.

Türban konusunu ise AKPHükümeti, seçimlerden önce heralanda kesin olarak halletmeye kararvermiş gibi gözüküyor. SporBakanlığı, federasyonlara daha öncegönderdiği talimatı tekrar hatırlatarak'sporcuların kıyafetine karışmayın'mesajı gönderdi. Yine hatırlanacağıgibi 2012 Londra Olimpiyat veParalimpik Oyunları'nda mücadele

eden sporcular için kıyafet sınırlamasıkaldırılmış ve dileyen sporcubaşörtüsüyle “özgürce” mücadeleedebilmişti.

Değiştirilen bakanlardan da ilkicraatlar açıklamalar gelmeye başladı.Milli Eğitim Bakanının, “YÖK yasasıyeniden hazırlanacak” ve “kılık-kıyafetyönetmeliğini yeniden değerlendi-receğiz” açıklamalarından sonraSağlık Bakanı’ndan “doktorların tamgün yasasını değiştireceğiz” açıkla-ması geldi. Böylece 2500 doktoratekrar devlet hastanelerine dönmeolanağı sağlanacakmış. (Ne devlettesüreklilik var, ne hükümette, birininyaptığını diğeri değiştiriyor. Mademdeğiştirecektiniz, niye yaptınız, sankiayrı partilerin bakanları). Bu aradayeni Kültür Bakanı da Yaşar Kemal’iziyaret edip, “Yaşar abi, nasılsın?”demiş.

Seçim hazırlıkları bunlarla sınırlıdeğil, ilk transferler de (biraz erkenama) başladı. Eski CHP Tunceli mil-letvekili Sinan Yerlikaya AKP’ye geçti.AKP’ye katkısını ve mesajını da şöyleaçıkladı; “Hz. Muhammed ve Hz. Aliyardımcınız olsun”. AKP’nin transfer-leri onunla sınırlı değil, Yalova’nın eskiDP’li şimdi bağımsız BelediyeBaşkanı ile üç belde BelediyeBaşkanı da AKP’ye geçti: KastamonuTosya (MHP), Antalya Kahyalar(CHP) ve Mardin Ömerli BelediyeBaşkanı Yılmaz Altındağ(Güneydoğu’da CHP’nin tek belediyebaşkanıydı).

Ancak seçim süreçlerinin kendisiiçin büyük öneminin farkında olanAKP Hükümeti, rüzgarın estiği yönegöre gittikçe daha tavizkar uygula-malara girişecek. Bu esnekliğinfarkında olan AKP içi güçler bile ses-lerini daha yüksek çıkarmaya başladı.Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan,Türkiye ekonomisi için “uçaktan indikkarayoluyla gidiyoruz” diyen MerkezBankası Başkanı Erdem Başçı’ya sertçıkmakta mahsur görmüyor.Başçı’nın hükümetin bir memuruolduğunu söyleyen Çağlayan,“Herkes yerini ve haddini bilecek.Merkez Bankası hükümetin karar-namesiyle atanan veya görevdenalınacak olan biridir” diyor. Çağlayanaslında, finans tekellerine karşı ortave büyük ölçekli imalat sanayisinin

sözcülüğünü yapmakta (onlarbağıracağına, ben bağırayım, misali).Bu bağırış-çağırışın kendi içmantığında bir haklılık zemini demevcut. Dünyada devam edenekonomik kriz nedeniyle panikleyip,ekonomiyi soğutma kararı alan AKP,para kontrolünü elinde tutup yüksekbüyüme hedeflerinden vazgeçmişti(en iyimser beklentilerle bu yılbüyüme oranı %2,5 olacak). Ancakbu durum cari açığın suni olarakdüşmesine yol açsa da imalat vesanayi sektörleri krize girmek üzere.Yüksek faiz oranlarının korunduğu budönemin kaymağını ise finans tekel-leri yemekte. 2011 yılında toplam19,8 milyar lira kâr elde edenbankalar, 2012’de bu rakamı 23,6milyar liraya yükseltti. Bu “tatlıkar”larının nedeni de faiz ve komis-yon gelirleri. Yani halkın ürettiği artıdeğere, hiçbir üretim faaliyetindebulunmadan el koyan operatörler.

Tayyip Erdoğan’ın bu dönem “ilgigöstermediği” neredeyse tek konuSuriye. Neden acaba? Çünkü Suriyekonusu AKP için çıkmaz bir bataklığadönüşmek üzere. Muhaliflerin önemlibir bölümü Esad ile görüşme yapmakararı alınca, Rusya da olaya elkoyunca (görüşmeler Moskova’dayapılacak) AKP iyice boşa düştü. Şuan elinde kalan tek koz, El-Kaidecikatiller. Ha, bir de ABD var, doğru ya.Tayyip Erdoğan, yüksek ikna gücüyleObama’yı ikna edebileceğinidüşünüyor, bi randevu koparabilse(Obama seçildiğinden beri ısrarlagönderdiği randevu taleplerine henüzyanıt alamamış da). Ama bu ay birumudu var; yeni ABD Dışişleri BakanıJohn Kerry ilk dış gezisini Türkiye’yeyapacak. Konu malum; Suriye, Irakve İran. AKP de araya PKK’yi veelbette şu randevu meselesinisıkıştıracaktır.

Bu arada AKP’liler içinden bile(Abdullah Gül dahil) yükselen seslerebakılırsa Ahmet Davutoğlu’nun dasuyu iyice ısınmaya başlamış durum-da. “Bizzat kişisel kibri ve hırsıylahareket edip, Suriye konusuna yanlışöngörüyle (Libya ve Mısır’da olduğugibi kısa sürede sonlanacak)davrandığı” değerlendirmeleri artıkaçıktan açığa yapılır durumda. Ancakne yazık ki (!) AKP, Davutoğlu’na

mahkum çünkü onun değiştirilmesi,“dış politikada halt ettim” anlamınageleceğinden AKP’nin karizmasınıfena çizer. Ancak yine de uygun birdurum kollanmıyor da değil.

Ne hazindir ki (!) AKP’nin Suriyepolitikasında tek dayanabileceğigerçek güç olarak Kürtler kalmışdurumda. Mardin bağımsız milletvek-ili, aynı zamanda DTK Eş BaşkanıAhmet Türk’ün Tayyip’i gazlamak içinmi yoksa sürecin dışında duran güç-leri ikna etmek için mi söylediği“Türkiye demokratik ünitede Kürtlerikucaklayarak sorunu çözerse inanınOrtadoğu’nun tek büyük gücü olur.Ortadoğu’ya demokrasiyi götürerekbölgedeki dengelerin, statükonundeğişmesine çok büyük katkı sağlar”ifadeleri, bu süreçte dikkate alınmayabaşlamış durumda. Tayyip Erdoğansadece Ortadoğu planları için değilaynı zamanda seçimler sürecinde deKürtleri bir aktör olarak (yanında yada karşısında) değerlendirmeye ihti-yacı olduğunun iyice idrakine varmışdurumda. Kuşkusuz bu süreç çokyönlü, bir tarafında da Anayasapazarlığı var diğer aktörlerle deyapılan. Bu pazarlığın mahiyetinianlamak için Beşir Atalay’ın rüşvetiandıran açıklaması manidar; “Eğeruzlaşma olacaksa başkanlıktanvazgeçebiliriz”.

Tam da bu yüzden sürecin tümaşamalarında inisiyatif alıp, kontrolühiçbir zaman elinden kaçırmamayaçalışıyor (Neredeyse Öcalan’lagörüşmeleri bile kendi yapacak).Elbette bu süreci demokratik birçözüme doğru götürme niyetindeolduğunu söylemek imkansız. ÜstelikAKP’nin iktidarını devam ettirmek içinher yolu kullanacağı, bunlarınarasında kirli savaş yöntemlerindenkendi kitlesini tahrik ettirmeye kadarvaran yöntemlerin de olacağı aşikar.En son BDP’nin Karadeniz turundadenenen linç girişimlerinde devletin,AKP’lilerin parmağının olmadığınısöylemek safdillik olacaktır. Saldırınınson derece örgütlü olduğu: günleröncesinden bildiriler dağıtılmayabaşlanmasından, tek örnek pankart-lar yapılmış olmasından, ev ve iş yer-lerinin bayraklarla donatılmasındananlaşılıyor. Hadi diyelim ki bunlarıAKP yapmamış, CHP yapmış olsun

–ki CHP’nin buradaki suçu herkestendaha çok, çünkü bu süreçte nasıl birpozisyon alınacağını genel başkandahil kimse bilmiyor-, AKP Hükümetipolisi, MİT’i ve kendi teşkilatlarıncabu kalkışmayı engelleyemez miydi?Tam tersine BDP milletvekillerinintanıklıklarından anlaşılıyor ki polissaldırganlara aşırı toleransgöstermiştir. Ayrıca taşlayan kitleniniçindeki AKP’li yöneticiler ne yapıyor-lardı acaba? Kısaca Tayyip Erdoğan,“tavşana kaç, tazıya tut” siyaseti izle-mektedir.

Tayyip Erdoğan’ın bu kadar hege-monya kurduğu ve AbdullahÖcalan’a bu kadar “bağımlı” olunanbir süreçte Kürt Hareketi de yanlışlaryapmaktadır. Dikkat edilirse TayyipErdoğan’ın bile bu süreci anlatmakiçin gittiği yerler Kayseri ve Mardin’dir(O da üstelik garantisini aldıktansonra). Ne büyük cesaret değil mi,Midyat’ın ardından Belediye BaşkanıFerhan Türk’ün KCK’den tutukluolduğu, BDP’nin kalesi Kızıltepe’yegeçip binlerce insana hitap edebiliyor.Oysa kendisi bile Karadeniz’e gitme-ye cesaret etmemiştir. BDPHeyeti’nin sonuçlarını hiçbir biçimdekontrol edemeyeceği böyle bir turaçıkmasının riskleri ortadadır.Karadeniz’in provokasyonlara çokaçık bir bölge olduğu daha önceyaşanan rahip Santoro cinayeti,TAYAD’lılara saldırı, Ahmet Türk’ünyumruklanması gibi olaylardan bilin-mekteydi. Karadeniz Bölgesineredeyse şovenizmin bir tür anaüssü hâline getirildi.

Kürt sorununun bu kadar gündemolduğu ve beklentilerin her gün ken-disini büyüttüğü bir dönem sistem içigüçleri olduğu kadar sol toplumsalmuhalefeti de “kilitlemiş” ve edilgenkonuma sokmuş durumda. Hemsürecin tüm bilgisine/ilgisine sahipolunmayışı hem de kendisini busürecin öznesi olarak görmeyişi, soltoplumsal muhalefet örgütlerinin busürece ilişkin ortak bir değerlendirmeaçıklaması yapmasını bile engellervaziyette. Üstelik her yıl (güçlü ya dazayıf ama kendine ait) özel gündem-lerle 1 Mayıs’a giden dönemdebaşlayan Mart ayı yoğunluğu bile tamda bu atmosferden olumsuz etkilen-miş görülüyor.

Sadece son iki yılın Mart aylarıhatırlanacak olursa bile bu yılın “gün-demsizliği” daha rahat görülebilir.2011 yılı Mart ayı olağan gündem-lerinin yanında, yani 8 Mart DünyaKadınlar Günü, 12 Mart GaziKatliamı, 16 Mart Beyazıt Katliamı,21 Mart Newroz, 30 Mart Kızıldere’ninyanında 6 Mart’ta Alevilerin İzmirMitingi, 13 Mart’ta sağlık meslekörgütlerinin Ankara’daki eylemi, yineMartta İstanbul’da su, 3 Nisan’daAnkara’da güvencesizler, 9 Nisan’daHES’lere karşı, 10 Nisan’da yineAnkara’da Eğitim Hakkı Meclislerinin“Eğitim Hakkı” mitingi ve BarınmaHakkı Mitingi gibi çok yoğun birdönem olarak geçirilmişti. 2012’ninMart ayına ise 4+4+4’e karşı eylem-ler damgasını vurmuştu (İstanbul’da8 Nisan’da yapılan Halkevleri’nin80’inci yıl şenliğini de unutmamakgerek).

Bu yıl ise 8 Mart Dünya KadınlarGünü bile, olması gereken güçlegündem yapılabilmiş değil! Üstelik birsavaş ve katliam bilançosuna benzerrakamlarla, AKP’nin 2012 karnesindeyazan; (sadece resmi rakamlarla) 160kadının öldürülmesi, 226 kadınınyaralanması, 143 kadının tecavüzeuğraması verileri varken. ÜstelikTürkiye, kadın-erkek eşitliğinde 135ülke arasında 132’nci sırada iken.Üstelik türbanın siyasetinin azdırıldığıbir ülkede bu sayıların artacağıkesinken. Üstelik hala kadınlarkonusunda karar verme hakkınınerkeklerde olduğu bir toplumsaldüzen katmerleşirken…

Unutulmamalıdır ki AKP planını nekadar iyi yaparsa yapsın, düzenini nekadar iyi tezgahlarsa tezgahlasın, te-kerine sokulacak bir çomak omakineyi işlemez hale getirecektir.Samsun’da Ankara’da gösterilenrefleks, en dezavantajlı durumda dahidevrimcilerin inisiyatif alma konusun-daki irade ve yeteneğinin kanıtıdır.Bunu daha önce de yaptık; Hopa’dayaptık, Dikmen’de yaptık, üniversite-de yaptık, sağlık emekçisiyle TaşeronCumhuriyetine karşı, eğitimemekçisiyle 4+4+4 ucubesine karşıyaptık, turnikede, yürüyüş yolunda,HES’te yaptık, yumurtayla yaptık,şemsiye ile yaptık…

Yine yaparız, yapacağız da…

AKP’nin tezgâh›n› bozduk, yine bozar›z!

ALP TEK‹N BABAÇ

AKP taraf›ndan tez-gahlanan faflist sald›r›lar son-ras›nda Halkevleri GenelBaflkan Yard›mc›s› SamutKarabulut bir aç›klamayay›mlad›. Aç›klama flöyle:

Sald›r› Samsun Halk›na maledilemez. AKP ve faflistlerinortak provakasyo-nudur! SamsunHalk› Halkevleriniiyi tan›r;Samsun’da Tekeliflçileri,Halkevcileriikibuçuk ayAnkara k›fl›ndabirlikte direndik-leri Tekeldireniflinden tan›r. SamsunHalk›, Halkevcileri rayl›ulafl›mdaki soyguna karfl›eylemlerinden tan›r. SamsunHalk›, Halkevcileri Sivasl›larKöyü’ndeki ya¤maya karfl›köylülerle ortakmücadelelerinden tan›r.Samsun Halk›, HalkevcileriDevlet Hastanesi’nden at›laniflçilere 800 gün boyuncadeste¤inden tan›r. SamsunHalk›, Halkevcileri ‹kiyüzevlersemtinin talan edilmedenönceki çal›flmalar›ndan, sel

felaketzedelerine uzatt›¤›elden tan›r. Samsun Halk›,Halkevcileri “paras›z e¤itim”,“paras›z sa¤l›k” kampanyala-r›ndan, 4+4+4’e karfl›çal›flmalar›ndan, Eti Bak›r’›nözellefltirilmesine karfl›duruflundan tan›r. Samsun

Halk›, Halkevlerini“KaradenizKararmas›n” diye-rek kap› kap›kanser taramas›yapmas›ndantan›r. Sözün k›sas›Samsun Halk›Halkevcileri ‹yitan›r!

Halkevcileresald›ranlar, halk de¤il AKP’nindenetimindeki ›rkç›lard›r!Faflistlerdir! Halkevleri bugünekadar Karadeniz’de birçokprovokasyonu bofla ç›kard›¤›gibi bugün Samsun’dayaflan›lan provokasyonu dabofla ç›karacakt›r. Faflizmekarfl› demokrasi mücadelesiHalkevleri’nin tarihinin vebugünün ayr›lmaz görev-lerindendir. Irkç›l›¤a veflovenizme karfl› Halklar›nKardeflli¤i için mücadelemizdevam edecektir.

‘Üç beş çapulcuya pabuç bırakmayız’

Faşist saldırı, örgütlühalka sökmedi

Page 4: 177'nci Sayı

GÜNDEMHalk›n Sesi

421 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

Gerilla'ya sürek avı, Kandil'e bombardıman, Avru-pa'da suikast, BDP'ye burun sürtmeyi "AKP kendi

kitlesini müzakere sürecine ikna etmeye çalışıyor" diye-rek mazur gösterilebildi. Karadeniz'deki linç girişimi deMHP ve CHP'nin sırtına yıkılıp Tayyip Erdoğan'ın eli yı-kanabilir elbette.

Sokağa salınan itin kopuğun "hüviyetlerine" üstünkörü bakıp "kedidir kedi" diye söylenerek uykuya dal-mayı tercih edeceklere sözümüz yok. Onlarda AKP'ninve Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye'deki Kürt sorununu çöz-mek istediğine" bu iman varken hiç bir kudret, hiçbirkanıt aksine inandırmaya yetmez. Sözümüz, "AKP'ninçözüm istediği veya çözüme mecbur olduğu" ön yargı-sına sahip olmayanlara.

Mustafa Suphi'lerin katlinden bu yana bu ülkededevlet "yol vermeden" linç de olmaz, girişimi de olmaz.Sadece "yol vermek"le de yetinmez bu devlet, iti köpe-ği de toplar, düzene sokar, nerede havlayacaklarını,nerede ısıracaklarını, nerede kuyruklarını toplayıp sıvı-şacaklarını da belirler. (İsteyen Türk Tarih Kurumu'nunyayınladığı "TKP ve Mustafa Suphi Olayı" kitabını oku-sun.)

Bir linç hareketinde polis "yol veriyorsa" bilin ki ora-da siyasi irade vardır, hem de en yüksek kattan ortayakonulmuş şekilde. Dünyanın en "duygusal", en "provo-kasyona açık", en "başıbozuk" polisi imiş gibi görünenTürk polisi iş siyasete, hele de siyasetin zorbalıkla sür-dürülmesine geldi miydi yukardan emir almadıkça ne-fesini bile bırakmaz. Bu ülkede en yüksek yerden emiralmadan ne linç olur, ne yargısız infaz, ne de işkence.Eğer oluyorsa bilin ki en yüksek yerin talimatı vardır.

Sinop ve Samsun'daki linç gi-rişimlerinin talimatının da "enyüksekten" verildiğini anlamakiçin kahin olmak gerekmiyor.Termik santral ve HES protesto-larında ellerinde Türk bayrağı ta-şıyan yaşlı kadınları, erkekleri yer-lerde süründüren Sinop ve Sam-sun polisi, bağıra çağıra gelenbir linç girişimine "kendi kafasın-dan" yol vermez, veremez, verir-se sürüm sürüm süründürülece-ğini bilir.

Peki bu "en yüksek yer" bununeden yapıyor?

Lice katliamını niçin yaptıysa,Kandil'i niçin bir ay boyunca her

gün ABD-İsrail teknolojisiyle bombaladıysa, Paris cina-yetini NATO gladiosu vasıtasıyla niçin işlediyse o yüz-den elbette. "Savaşta yenemediğini, masada yenmekiçin".

Oynanan oyun basit: Kürtleri yalnızlaştırmak, hercepheden baskı altına almak ve Türklerdeki "Kürt düş-manlığının derinliğini" göstererek Kürtleri, kendi çözümmizansenine razı etmek. Razı olmazlarsa da Kürtleri"oyun bozan" ilan etmek.

Bu mizansenin en önemli unsurlarını, Suriye'dekiSelefi angajmanını Kürt desteğiyle tahkim etmek ve1,5 yıl sonra başlayacak seçim maratonu boyuncaPKK gerillasını, (Türkiye'deki Kürtler sorununun çözü-müne dair anlamlı bir adım atmadan) Türkiye sınırları-nın dışına çıkarmak oluşturuyor.

Türkiye'deki Kürt sorununu çözmeden PKK gerilla-sını Türkiye sınırları dışına çıkarmak mümkün mü?Kürtler gerek bölgesel stratejik durumları, gerekse desiyasi birlikleri açısından tarihlerindeki en güçlü ko-numlarındayken; AKP hükümeti Suriye'de iflas etmiş-ken ve ABD ile İsrail'den bugüne kadar aldığı desteğiyeni durumda alıp alamayacağı iyice belirsizleşmişkenbunu niçin kabul etsinler?

AKP, Esad'ın beklenmeyen direniş performansının,SUK'un Arap Milliyetçiliğinin ve "Batı Kürdistan Devri-mi"nin bozduğu Suriye hesabını toparlayabilmek içinbir süredir Batı Kürdistan'a yönelik bir kontra savaşıyürütüyordu. Kontra savaşının iki hedefinden birincisiniSuriye'nin en büyük petrol bölgesi Rimelan'ı kontrol al-tına almak, ikincisini ise Batı Kürdistan'ı bir "Arap Şeri-di" ile ikiye bölmek oluşturuyordu. Rimelan'ın kontrolaltına alınması ve bölgedeki petrolün Türkiye'ye taşına-rak değerlendirilmesi, "Selefi Kontraları" Türkiye'ningüdümünde kalıcı ve birleşik bir güç haline getirmekiçin etkili bir yoldu. Batı Kürdistan'ın ikiye bölünmesi veGüney Kürdistan'dan yalıtılması ise, özerk yönetimi"boğulabilir" hale getirecekti.

AKP hükümeti ikinci hedefini gerçekleştirmesinekarşın birinci hedefine ulaşamadı. Oysa AKP asıl soru-nu olan "ABD'nin gözdeliğine yeniden terfii etme" so-rununu birinci hedefine ulaşmadan çözemeyecekti.

Bu durumda AKP bölgeyi ÖSO-PYD ittifakıyla "or-tak denetim" altına almayı kabullenebilir. AKP PKK'yiBatı Kürdistan'ın özerkliğine karşı saldırılarını (PYD'yiÖSO'yla markaja alarak) durdurma karşılığında Türki-ye Kürdistanı'ndan çekilmeye razı edebilirse, "kendiKürtlerine" hiçbir şey vermeden "PKK sorununu çöze-bileceğini" de düşünüyor olabilir.

Abdullah Öcalan'ın "Suriye'de bir yılda iki yılda neolacak net değildir. Kürtlere, tüm Suriye'de yaşayanhalklara söylüyorum, Kürtlerin yaşadığı yerlerde, ek-mekten, sudan, yemekten önce, önümüzdeki günler-de olacak büyük şeyler için bunun önüne büyük bent-ler oluştursunlar" sözleriyle işaret ettiği "büyük şeyler"inne olduğu, "bentlerin" nerede, nasıl ve kimlerle kurul-masını istediği ortaya çıktığında böyle bir hesabın olupolmadığı da tutup tutmayacağı da belli olacaktır.

Kedi de¤il h›rs›z, h›rs›z!

FerdaKoç

[email protected]

"Müzakere süreci" Ab-dullah Öcalan'la gö-

rüşecek ikinci BDP heyetininisimlerinin belirlenmesi nok-tasında tıkandı. BDP, heyet-teki isimlerin kimler olacağı-na kilitlenirken sürecin bütü-nü üzerindeki genel inisiyatifiTayyip Erdoğan’a kaptırmışgörünüyor. Başbakan Erdo-ğan ise, bir yandan Kürtlerüzerinde demogojik barışsöylemini artırıyor; öte yan-dan Kürt hareketi üzerindekibaskıyı sürüdürüyor.

ÇÖZÜM DE⁄‹L; SAVAfi,BASKI, OPERASYON…

Erdoğan, 17 Şubat’ta Kı-zıltepe mitinginde barış süre-cine girmiş bir Türkiye’yi ta-rif ederek, ret, inkar ve asi-milasyon politikalarına sonverdiklerini iddia etti. Artıkanneleri, babaları, kadınlarısevindireceklerini söyledi.Ancak öbür taraftan yürüttü-ğü baskı politikaları Erdo-ğan’ı yalanlıyor. Diyarba-kır’da Şahin Öner ismindekigenç zırhlı araçla ezilerek ha-yatını kaybetti. İstanbul’dayapılan Newroz operasyonla-rında 4 çocuk tutuklandı.Tahliye dilekçeleri kabuledilmeyen tutuklu hasta Şe-habettin Yücel hayatını kay-betti. Patnos Belediye Başka-nı Yusuf Yılmaz tutuklandı.“Sürecin birincil muhatabı”

olarak görülen Öcalan üze-rinde uygulanan tecrit politi-kasından vazgeçilmedi. Öca-lan'ın avukatlarıyla görüşmekiçin verdiği 157. dilekçesi de"gemi bozuk" denilerek red-dedildi.

Üstelik AKP, Karade-niz’de Kürtlerin talepleriniBatı’ya anlatma noktasındainisiyatif alan Kürt hareketive HDK’ye karşı yürtülenlinç girişimlerinden de nema-lanma yoluna gidiyor. CHPve MHP üzerinde baskılan-ma yaratan AKP, yükselttiğimilliyetçi-şoven histeriyi ken-di iktidar temelini güçlendir-mek için kullanıyor.

Bu süreçte her türlü aldat-

macaya başvuran AKP, poli-tik rehine olarak uzun süre-dir mağdur edilen KCK tu-tuklulularının tahliyesini bilelütuf gibi değerlendiriyor. 4yıldır neredeyse aşama kay-detmeyen KCK ana davasın-da 175 kişi yargılandığı haldeyalnızca 10 kişi için tahliyekararı verildi. Mardin’de yar-gılanan 22 kişiden yalnızca2’si tahliye oldu.

BDP ‹N‹S‹YAT‹F‹ KAYBED‹YOR

İmralı’ya gidecek ikinciheyette yer alacak isimlerinbelirlenmesine kilitlenenBDP, şimdilik süreçüzerindeki genel inisiyatifini

yirtirmiş görünüyor. Bırakın“milletvekillerinin Karadenizturu”, AKP’nin demogojiksöyleminin boşa çıkarılmasıkonularındaki hatalı tercih-leri, Kürtlerin genel siyasaliradelerinin en zengin veetkin şekillerde sergilenmesigereken bu yeni konjonk-türde BDP etkili hamlelergeliştiremiyor. Öcalan'ınTürkiye'ye getirilmesininyıldönümü olan 15 Şubat'ta,5'i merkezi olmak üzere pekçok kentte yapılan eylemler,hareketsiz geçen bir döneministisnasıydı. “Önce müzakere,sonra Öcalan’a özgürlük”isteyen binlerce kişi sokak-lara çıktı.

Türkiye-Suriye arasındayaşanan hemen hemen her

gerilimli olay veya durum,AKP’nin Suriye politikasınıniflasından sonra batağa sap-landığını kanıtlıyor. Her gerilimlisüreç, AKP’nin beylik açıkla-maları, suçlamaları ve sessizlikduraklarından oluşan bir döngüyedönüşüyor. Bu döngü içinde herseferinde AKP hükümetinincihatçı çetelere olan desteği ayyu-ka çıkıyor. Yapacak hamlesikalmayan ve kendini tekrar edenher döngünün sessizlikle sona

ermesi ise AKP’nin sıkışmışlığınınbelirtisi.

Hatay’ın Reyhanlı İlçesi’ndekiCilvegözü Sınır Kapısı’nda bulu-nan tampon bölgede 11 Şubat’tameydana gelen patlamada 4’üTürkiyeli, 10’u Suriyeli 14 kişihayatını kaybetti. Bomba yüklübir aracın patlamasıyla meydanagelen olayın ardından ilk soru,“Araç Suriye’den mi yoksaTürkiye tarafından mı geldi?”oldu; çünkü patlayan araç parkhalindeydi. Patlamanın ardındanbölgeden aktaran CHP Hatay

milletvekili Refik Eryılmaz busorunun MOBESE kayıtları ince-lenerek verileceğini belirtti vekayıtların kamuoyuylapaylaşılmasını istedi.

AKP hükümeti, patlamanınardından hiçbir net açıklama yap-madı. Anadolu Ajansı, patlama ileilgili görüntülerin çok küçük bazıkısımlarını kamuoyuyla paylaştı.AKP medyası önce “Acilcileryaptı” dese de ardındanMuhaberat’ta karar kıldı.

Patlamanın gerçekleştiği 11Şubat’a kadar tampon bölgenin

Suriye tarafında kontrolün cihatçıçetelerde olduğu biliniyordu. 15Şubat’ta Cilvegözü, “normal” birsınır kapısına döndü. Uzun biraradan sonra denetimler ve kon-troller başladı. Bölgede 15Şubat’a kadar hemen her güncihat bayraklarıyla araçların cam-larından sarkıp silahlarını göster-erek propaganda yapanlara rast-lamak mümkündü. SaldırınınTürkiye tarafından gelen araçtagerçekleşmesi ihtimalinebakıldığındaysa ibre yine AKPhükümetine dönüveriyor. Çünkü

sınırın Türkiye tarafındaki kon-trolü güya devlet tarafındanyapılıyor ve o devletin başında daAKP var.

Bir ihtimal daha var, o daSuriye’den Türkiye’ye mülteci adıaltında geçen cihatçılar. 26Ağustos 2012’de Suriye’dengelen mültecilerin kaldığı kamptameydana gelen patlama, 16Ocak 2013’te Yayladağ’a bağlıGürışık köyü yakınlarında bulu-nan bir evde meydana gelen pat-lama ve daha birçok olaycihatçılara işaret ediyor. Olayla

ilgili soru önergelerini zamanaşımı nedeniyle yanıtlamayan,Cilvegözü’ndeki patlamanınardından hiçbir açıklama yap-mayan AKP’nin sessizliğininnedeni çabalasa da kurtulamadığıaçmazı. Bu nedenle patlamanınkimin tarafından gelen araçlayapıldığının ya da hangi güçler ta-rafından yapıldığının bir önemiyok. AKP’nin savaş politikalarınınbölgede yaşayan insanları getirdi-ği nokta da, emperyalizmin taşe-ronluğunun AKP’yi getirdiğiçıkmaz da ortada.

Ç›kmaza düflen AKP suskun

‘DHKP-C operasyonu’ adı altında 28 ilde 167 KESK üyesi gözaltına alındı. Saldırı, birçokkentte protesto edildi. Eylemlerde, saldırıların hedefinde emek hareketi olduğu vurgulandı

AKP’nin çözüm tezgahıODTÜ’deki son yılların en kitlesel ve militan

öğrenci eylemine katılan üniversitelilere savcılıkve ODTÜ Rektörlüğü soruşturma başlattı.Savcılığın soruşturma başlattığı üniversitelilerarasında biber gazının başına isabet etmesiylebeyin kanaması geçiren Barış Barışık da yeralıyor. Rektörlük, Ankara Valiliği ve emniyetitarafından gönderilen yazıya dayanarak 26üniversiteli hakkında disiplin soruşturması açtı.İstanbul Üniversitesi’nde de 27 Aralık’taODTÜ’de yaşanan polis saldırısını protestoetmek ve ODTÜ’ye destek vermek amacıylayapılan forumunda konuşan Ar. Gör. Barkın Asalve Ar. Gör. Mehmet Cemil Ozansü’ye rektörlüktarafından soruşturma açıldı. Soruşturmanınkonusu “yeni YÖK tasarısını protesto etmekamacı ile toplanan öğrenci gurubuna konuşmayapmak” olarak belirtildi.

Metin Lokumcu’nun Hopa’da öldürülmesininAnkara’da protesto edilmesinin ardından açılanve 98 kişinin yargılandığı birleştirilmiş AnkaraHopa davası, 12 Şubat’ta Ankara 24. Asliye CezaMahkemesi’nde görüldü. Dava öncesinde KESK,Halkevleri ve Öğrenci Kolektifleri tarafından ad-liye önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcü-sü Devrim Kahraman tarafından okunan açıkla-mada, Hopa olayları sonrasında yapılan operas-yon ve açılan davalara dikkat çekilerek temel hakve özgürlüklerin önündeki engellemelerin kaldı-rılması talep edildi.

Davada avukatlar, iddianamenin reddi talep-lerinin mahkemece kabul edilmemesine itirazederek bu itiraza dair karar alınmadan sanıklarınsavunmalarının alınmamasını talep etti. Savunma-lar alınmazken davada yargılanan 6 avukatın dos-yası da ayrıldı. Dava, 25 Mart’a ertelendi.

T erörle Mücadele Şubesi'nebağlı polisler, 19 Şubat'ta,sabahın erken saatlerinde

28 ilde yaptıkları ev ve işyeribaskınlarında 167 KESK üyesinigözaltına aldı. “DHKP-C operas-yonu” adı altında gerçekleştirilenbaskınlarda KESK MYKYöneticisi Akman Şimşek degözaltına alınanlar arasında.

KESK’e yönelik baskınlar bir-çok kentte protesto edildi. KESKüyelerinin yanı sıra toplumsal mu-halefet bileşenleri de eylemleredestek verdi; “AKP eliniKESK’ten çek” dedi.

KESK Genel Başkanı LamiÖzgen bir açıklama yaparak şun-ları söyledi: “KESK olarak, ne za-man haklarımızı, özgürlüklerimiziyok sayan düzenlemelere, saldırı-lara karşı emek ve demokrasi mü-cadelemizi yükselterek karşımızdakorku imparatorluğunun mimarıAKP’yi buluyoruz. Bu sabah ger-çekleştirilen operasyonun KESKolarak ülke genelinde başlattığı-mız örgütlenme kampanyasınınbirinci gününe denk getirilmesi dekesinlikle tesadüf değildir”

SEND‹KAL FAAL‹YETYARGILANIYOR

Ankara CumhuriyetBaşsavcıvekilliği'nin KESK üye veyöneticisi 72 kişi hakkında “PKK-

KCK üyesi oldukları” iddiasıylahazırladığı iddianame, 12 Şubat'taAnkara 13. Ağır Ceza Mahkemesitarafından kabul edildi. İddi-anamede, KESK Genel Başkanı

Lami Özgen'in de bulunduğusendika üye ve yöneticileri için 7,5yıldan 15 yıla kadar hapis istendi.

Savcı, sendikal faaliyetlerinaçılan soruşturmalara rağmen

kararlılıkla sürdürülmesini “örgütüyeliği” delili olarak gösterdi.

Kabul edilen iddianamede,“grev gibi önemli bir sosyal veekonomik gücü elinde tutan

sendikaların” örgüt kontrolünealınması amacıyla KCK içindeDemokratik Emek Platformu(DEMEP) ismini alan bir yapıoluşturulduğu öne sürüldü.

İddianamede, KESK'lilerinsendika için fazla mesai yapmala-rı, kararlılıkları ve yorulmazlıklarıterörist olmak için “yeter şart” sa-yılırken bu durum şöyle ifade edil-di:

“Sendika üye ve yöneticilerininkamu çalışanı olduğu göz önünealındığında, gün içerisindeki me-sai saatlerinin dışında sendika içinmesai yapmaları, haklarında so-ruşturma açılması halinde işlerinikaybetme risklerinin bulunduğunubilmelerine rağmen büyük bir ör-gütsel disiplinle faaliyetlerine de-vam etmeleri, KCK-DEMEP ya-pılanmasının niteliği itibariyleKCK içerisinde en tehlikeli birim-lerden biri olduğu açıkça anlaşıl-maktadır.”

KESK üyeleri ayrıca 4+4+4protestosuna, 8 Mart eylemine,sürgün protestosuna katıldıklarıiçin “terör suçlusu” oldukları iddiaedildi.

6 KESK'L‹ TAHL‹YE ED‹LD‹KESK iddianamesi kabul

edildikten iki gün sonra, KESK vebağlı sendikalara 28 Haziran'dayapılan operasyonda keyfi biçimdetutuklanan kamu emekçilerinden6'sı tahliye edildi.

ODTÜ’de olmak dakonuşmak da suç

‘Hopa Davası onurumuzdur!’

Saldırı emek hareketine

AKP bir yandan ‘süreci’, ‘bar›fl süreci’ gibi göstererek Kürt halk›n› kand›r›yor, öteyandan ‹slamc›-Türkçü histeriyi k›flk›rtarak iktidar temelini güçlendirmeyi planl›yor

LEMAN MERAL ÜNAL

TUBA GÜNEfi

““DDHHKKPP--CC ooppeerraassyyoonnuu”” aadd›› aalltt››nnddaa kkaammuu eemmeekkççiilleerriinniihheeddeeff aallaann ppoolliiss ooppeerraassyyoonnuunnaa kkaarrflfl›› eemmeekk vveeddeemmookkrraassii ggüüççlleerrii üüllkkeenniinn ppeekk ççookk yyeerriinnddee ssookkaa¤¤aaçç››kktt››.. ‹‹ssttaannbbuull vvee AAnnkkaarraa''ddaakkii eeyylleemmddee AAKKPP''nniinn ““ggrreevvyyaassaakkll›› tteekk sseennddiikkaa rreejjiimmiinnee”” kkaarrflfl›› mmüüccaaddeellee eeddeennkkaammuu eemmeekkççiilleerriinniinn hheeddeeff aall››nndd››¤¤›› iiffaaddee eeddiillddii..

AAnnttaakkyyaa''ddaa iissee KKEESSKK''ee yyöönneelliikk ooppeerraassyyoonnuunn pprrootteessttoo--ssuunnaa ppoolliiss ssaalldd››rrdd››.. SSaalldd››rr›› ssoonnuuccuu AAnnttaakkyyaa HHaallkkeevviiBBaaflflkkaann›› EEyylleemm MMaannssuurroo¤¤lluu yyaarraallaanndd››.. MMaannssuurroo¤¤lluu''--nnuunn ssaa¤¤ll››kk rraappoorruu aallmmaass›› ppoolliiss tteehhddiiddii iillee eennggeelllleennmm--eeyyee ççaall››flfl››ll››rrkkeenn,, ddookkttoorr ddaa ppoolliiss tteehhddiiddiinnee mmaarruuzzkkaalldd››..

Alp TekinBabaç

[email protected]

Page 5: 177'nci Sayı

DÜNYAHalk›n Sesi

521 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

T unus’un muhalif siyasetçi-lerinden Şükrü Belaid, 6Şubat sabahı başkent Tu-

nus’un yakınlarındaki El Men-zah’taki evinden çıktığı sırada ikikurşunla öldürüldü. Belaid’in başı-na ve boynuna sıkılan iki kurşun,hem neoliberal ve gerici Ennah-da’nın koalisyon hükümetinde verejimin dönüşümünde yaşadığı kri-zi hem de Tunus muhalefetinin vesınıf hareketinin 2011 ayaklanma-sını sürdürme iradesini gözlerönüne serdi.

2011’de devrilen Bin Ali dikta-törlüğünün otoriter yapısını, neoli-beral-gerici politikalarıyla bütün-leştiren Ennahda’ya karşı HalkCephesi adıyla geniş bir muhalefethattı örmeye çalışan Belaid’in öl-dürülmesi ülke içinde ve dışındabüyük bir şok etkisi yaratmadı.Öyle ki Tunus’un muhalif yayınorganları suikastı “Biz demiştik”başlığıyla haberleştirdi. Zira Bela-id uzun bir süreden beri Ennahdayöneticileri tarafından hedef gös-teriliyor, Ennahda’ya bağlı “Devri-mi Koruma Komiteleri” tarafın-dan ölümle tehdit ediliyordu.

DÖNÜfiEN REJ‹M‹KONTRGER‹LLA BEL‹RL‹YOR

Ennahda liderliğindeki üçlükoalisyon hükümeti içerisindekikriz, suikasttan önce belirgindi.Gerici, baskıcı ve piyasacı bir reji-mi inşa çabasının ilerici-devrimcihalk muhalefeti tarafından kesinti-ye uğratılması, kontrgerilla aygıtı-nın örgütlenmesini hızlandırdı.Ennahda, İslamcı militanların de-netimindeki Devrimi KorumaGüçleri adlı sivil yapılanmayı, der-nek çatısı altında yasallaştırdı veyetkilendirdi. Bu yapı, muhalif Ni-da Partisi’nin bir üyesinin sokakortasında öldürülmesi ve büroları-nın yağmalanması, muhalif İlericiDemokrat Parti lideri Necip Çe-

bi’nin tartaklanması, “güvenceli iş,güvenceli yaşam” diyerek greve çı-kan işçilerin saldırıya uğraması vesuikasttan 4 gün önce Belaid’in dekatıldığı Demokratik YurtseverlerToplantısı’nın basılmasının başro-lündeydi. Suikasttan bir gün öncebir televizyonda canlı yayına katı-lan Belaid, “Ennahda’ya muhale-fet edenler, Ennahda içindeki şid-det yanlılarının eylemlerine hedefoluyor ve Ennahda siyasi cinayet-lere yeşil ışık yakıyor” demişti. Busözler 12 saatte doğrulandı.

ENNAHDA SALLANTIDAMuhalif partiler, suikasta yöne-

lik tepkilerini kurucu meclis üye-

liklerini askıya alarak gösterdi.Tepkinin, muhalefet ile sınırlı kal-mayarak koalisyon hükümeti için-de de başlaması Ennahda Partisilideri ve Başbakan Hamadi Ceba-li’yi “yumuşatma” taktiği izlemeyeitti. Cebali, bakanlarını çekebile-ceklerini ve yazın yapılacak seçim-lere kadar ülkenin idaresini tek-nokrat hükümetine devredebile-ceklerini ifade etti ama son sözüEnnahda’nın “parti” kanadı değil,“hareket” kanadı söyledi. Ceba-li’nin önerisini reddeden hareketliderlerinden Raşid el Gannuşi,suikastın sorumlusunun devrimkarşıtları olduğunu öne sürdü veiktidarı sürdüreceklerini ilan etti.

Hareketin iktidar koltuğunadört elle sarılma kararı, Ennah-da’nın 9 Şubat’ta düzenlediği mi-tingde atılan “Müslümanız, yeri-mizden kıpırdamayız” sloganındanda anlaşılmaktaydı. Yine de gereklaik-sosyalist kesimlerin gerekseBelaid’in öldürülmeden bir günönce sarf ettiği sözlerin doğruluğu-na dikkat çeken koalisyon ortağıliberallerin tepkileri, Ennahda’nınsonbaharı iktidarda karşılama ola-sılığını giderek zayıflattı.

Belaid’in evinin önünde ikikurşunla katledilmesi, rejimdeyaşanan gerici-baskıcı-piyasacıdönüşümden rahatsızlık duyanlaik, liberal ve sosyalist kesimlerin

sokağa dökülmesine neden oldu.2011 ayaklanmasında ete kemiğebürünen özgürlük, demokrasi vehak talepleri, birkaç saat içerisindeyüz binlerce insanın dilindeyankılanmaya başladı.

Öğle saatlerinde başkent Tu-nus’ta binlerce kişi Dışişleri Ba-kanlığı önünde ve Liberte Soka-ğı’nda bir araya geldi. Her iki nok-tadan İçişleri Bakanlığı’na yapılanyürüyüş, polisin tek örgü ve bari-katlarıyla kesildi. “Hepimiz Şük-rü’yüz” sloganında somutlaşan bir-liktelik, gaz bombalarına karşı di-renişe dönüştü. Saatler süren ça-tışmalar yaşandı ve bir polis yaşa-mını yitirdi. Ülke genelinde 20’denfazla Ennahda bürosu ateşe veril-di. 2011 ayaklanmasının fitilininateşlendiği Sidi Bouzid’de 4 bin-den fazla kişi karakolu işgal etti.

SINIF YÖN VER‹YORYükselen birleşik tepkisellik

içerisinde işçi sınıfı hareketinin di-namiği, Belaid’in cenazesinde da-ha açık görüldü. Son iki yılda fark-lı işkollarında onlarca grevin ya-şandığı ülkede 35 yıl sonra ilk ge-nel grev gerçekleşti. Avukatlar vehekimler gibi yoksullaşan ve gü-vencesizleşen orta sınıf kesimleri-nin de destek verdiği grev, ülkedehayatı tamamen durdurdu. Okul-lar, hastaneler, devlet daireleriaçılmadı, uçak, metro ve otobüslerçalışmadı, esnaf kepenk kaldırma-dı. Parlamento çalışanları dahigrevdeki yerlerini aldı.

Grev kapsamında hemen he-men tüm kentlerde yapılan yürü-yüşlerde atılan “ikinci devrim” slo-ganları, Ennahda karşısındaki halkmuhalefetinin yükseleceği politikhattı işaret etti. Tunus sosyalist ha-reketinin on yıllardan bu yana de-vam eden parçalı yapısını sonlan-dırmak için çaba sarf etmiş olanBelaid, cenazesinde yeni bir ortakmücadelenin kapısının aralanması-nı sağladı.

“Özgürlük” anlamınagelen Mısır’ın ünlü

meydanı Tahrir, bugünlerdekadınlar için ayrı bir önemesahip. İslamcı iktidarı salla-maya başlayan kitle protesto-larına karşı saldırıya geçenSelefiler ve MüslümanKardeşler, TahrirMeydanı’nda toplu tecavüzeylemlerine başladı.

Cinsel saldırılar aslındaMısır toplumunda yıllardırbüyük bir sorun ancak HüsnüMübarek’in devrildiği Ocak2011’den sonra Tahrir Mey-danı’nda protestolara katılankadınlar bu kez organize vetoplu tecavüz vakalarıyla karşıkarşıya.

Saldırganlar 30 yıllık Hüs-nü Mübarek iktidarını devirenhalk hareketinin etkin birparçasını oluşturan kadınlarıbaskı altına alarak, protestola-ra katılmalarını engellemeyeve böylece protestolara katılı-mın düşük olmasını sağlama-ya çalışıyor. Mısırlı Selefi dinhocası Abu İslam, yayımladığıbir videoda cinsel saldırıya uğ-

rayan kadınların utanmalarıve korkuları olmadığını, Tah-rir Meydanı’nda onlara teca-vüz edenlerin “haklı oldukla-rını” söyledi.

Kadınlara yönelik cinselsaldırıların görüntüleri deortaya çıktı. Görüntülerde birgrup erkek önce bir kadınıdaire içine alıp, kaçmasını veyardım almasını engelliyor.

Ardından kıyafetlerini yırtıyorve taciz/tecavüz ediyor.Mübarek’in devrilmesininikinci yıldönümünde veMuhammed Mursi iktidarınınprotesto edildiği 25 Ocak’tabildirilen cinsel saldırı sayısı25’ti.

Kadınlar, saldırılarkarşısında sokaktanvazgeçmeyi reddetti ve bir

video hazırladı. Hakları veözgürlüklerinden aslavazgeçmeyeceklerini söyleyenkadınlar, “Tecavüzcülerekarşı durun, çünkü biz evler-imize saklanmayı düşünmüy-oruz. Bu bizim meydanımız,bu bizim devrimimiz” dedi.Facebook üzerinden örgütle-nen “Arap Kadınlarının İsya-nı” adlı bir grup, tüm dünya-da kadınları 12 Şubat günübulundukları ülkede Mısırkonsoloslukları önünde eylemyapmaya çağırdı. “Mısırlıkadınlara yönelik yaygın cin-sel saldırıya karşı sessizkalmayacağız” diyen kadınlar,saldırılardan Mısır hükümetive polisinin sorumluolduğunu söyledi.

Çağrı üzerine İstanbul’danNew York’a 35 şehirde göste-riler düzenledi. Mısır’dadüzenlenen gösterilerdekadınlar “Oğullarınızı kontroledin, kızlarınızı değil”, “ŞuraKonseyi, kadınlar Mübarek’idevirdiği gibi sizi de devire-cek”, “Mısır’ın kadınları söz-lerini söylediler, Kardeşlikonların ayaklarının altında”yazılı pankartlar taşıdı.

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

BANU SERVETO⁄LU

iklimkıta7 5

BBC yönetiminin “kaliteye öncelik” slo-ganıyla yürürlüğe soktuğu ve 2017’ye

kadar 2 bin kadroyu kapatacağını söylediğiprogram sonuçlarını vermeye başladı. Peşpeşe yaşanan işten çıkarmaların yanı sırabaşka birimlerde iş olanağı yaratılmaması,Ulusal Gazeteciler Sendikası’nı (NUJ)harekete geçirdi. 15 Şubat’ta iş yavaşlatmaeylemi yapan emekçiler, 18 Şubat’ta ise greveçıktı. NUJ yetkilileri, BBC’nin nisan ayınakadar işten çıkarmaları sürdüreceğini söyledi.

Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri(FARC), hükümet ile aylardır süren

barış görüşmelerinde ordunun operasyon-larının sürmesi üzerine silahlı eylemlerineyeniden başladı. FARC gerillaları, 12-14Şubat tarihleri arasında üç farklı noktadaeylem gerçekleştirdi. 7 asker, 2 polisinyaşamını yitirdiği eylemlerde Putumayopetrol boru hattı da kundaklandı. Ateşkessürecinde 30 gerillanın öldüğünü hatırlatanFARC, “Barış koşulları olmadan silahlar sus-maz” dedi.

FARC silah› eline ald›

İspanya merkezi hükümetinin yaz aylarındanbu yana sürdürdüğü eğitimde piyasalaştırma

ve özelleştirme politikalarına karşı öğrencilerüç günlük ders boykotu ilan etti. Boykot kap-samında ülkenin dört bir yanında sokağa çıkanlise ve üniversitelilere, sonbaharda ortak eylem-lere imza attıkları veliler ve öğretmenler de“meclis” çatısı altında destek verdi. Yüzde 90oranında katılımın olduğu boykot, geri adımlarolmadığı takdirde büyüyerek ilerleyecek.

‹spanya’da 3 gün ders yok

Almanya Düsseldorf’taki Heinrich HeineÜniversitesi, Eğitim Bakanı Annette

Schavan’ın doktora tezinde intihal yaptığınıntespit etti ve akademik unvanını elinden aldı.Tepkilerin hedefi haline gelen bakan, görevin-den istifa etti. Merkel’in yakın arkadaşı olanSchavan’ın istifası akıllara Ömer Dinçer’igetirdi. Bir önceki dönemin Milli EğitimBakanı Dinçer’in de intihal yaptığı ortayaçıkmıştı fakat Dinçer tepkilere karşın istifaetmemişti.

‹ntihalin ispat› istifa getirdi

BBC çal›flanlar› grevde

Tahrir, Mısırlı kadınların!

Filistinli tutsak Sa-mir El İsawi açlık

grevinin 7’nci ayınagirdi. Sadece su ve şe-ker ile beslenen Elİsawi yakında su ve şe-ker almayı da bıraka-cak. İsrail hapishane-lerinde 4 bin 700’ü aş-kın tutsak bulunuyor.En yaşlı Filistinli tut-sak Lina el Jarboni(48) 11 yıldır yargılan-madı. Ayrıca hapisha-nede 18 yaş altı 198,16 yaş altı 25 çocuktutsak bulunuyor.

Filistinli tutsaklaraözgürlük için Batı Şe-ria’da İsrail hapishane-sinin önünde protesto

düzenlendi. Çıkan çatışmalarda

200’den fazla Filistinligenç ve iki gazetecigaz bombaları ve plas-tik mermilerle yara-landı. Bu çatışmada 8İsrail askeri de yara-landı.

Filistinli eylemcilerçarşamba günü, Filis-tin mücadele tarihininen uzun açlık greviylebirlikte sağlık koşullarıtehlike altına girenmahkumları destekle-mek için Gazze ve Ba-tı Şeria’da “SessizliğiBozan Cuma” isimliyeni bir kampanyanınbaşlayacağını söyledi.

Endonezya'da onbinlerce iflçi asgari ücreteyap›lmas› planlanan zamm›n ertelenmesi üzerinesokaklara ç›kt›. Endonezya hükümeti ekonomikkoflullar› bahane ederek her y›l aral›k ay›nda yap›lanasgari ücret belirleme çal›flmalar›n› yapm›yor. ‹ki ayönce bütçe haz›rl›k çal›flmalar› kapsam›nda bir arayagelmesi gereken iflçi sendikalar›, iflveren örgütlerive hükümet 2013 bütçesi için bir araya gelemedi.‹flçiler zams›z maafl›n dayat›lmas› ve hiçbir ad›mat›lmamas› üzerine harekete geçti ve baflkentJakarta dahil befl büyük flehrin sokaklar›n› doldurdu.Maafllar›na yüzde 40 oran›nda zam isteyen iflçiler,çal›flma flartlar›n›n düzeltilmesi ve asgari ücret zam-lar›n›n bir an önce belirlenmesini talep ediyor.

Eylemde konuflan sendika yöneticisi Said ‹kbal,asgari ücret sorununun sadece iflçilerin de¤il, di¤ermaafllar›n belirleyici unsuru olmas› sebebiyle tümyoksul halk›n ve tüm emekçilerin sorunu oldu¤unuvurgulad›. Asgari ücret mücadelesinin iflçi s›n›f›n›ngelecek mücadelesi oldu¤unu söyleyen ‹kbal, ayr›cahükümetin tüm Endonezyal›lar için bir sa¤l›k sigor-tas› ve emeklilik sistemi yürürlü¤e koymas› gerek-ti¤ini belirtti. Çok fazla say›da asker ve polisin izle-di¤i protestolarda iflçiler “Ya yüzde 40 zam ya dagörevi b›rak›n” yaz›l› dövizler tafl›d›.

Endonezya daasgari yaflam

istemiyor

‹srail hapishanesine yürüdüler

Tunus rejiminin gerici-baskıcı-piyasacı dönüşümünü şiddetletesis etmeye çalışan Ennahda, muhalefete gözdağı vermekisterken, kurşunu kendi ayağına sıktı

Mısırlı kadınlar Müslüman Kardeşler yandaş-larının cinsel saldırılarına boyun eğmiyor!

Muhalefete değil ayağına sıktı

‹‹ssrraaiill aasskkeerrlleerrii FFiilliissttiinnlliilleerree yyöönneelliikk vvaahhflfleettii ssoossyyaall ppaayyllaaflfl››mm ssiitteelleerriinnddeeppaayyllaaflfl››yyoorr.. ‹‹ssrraaiill oorrdduussuunnddaa ggöörreevvllii bbiirr aasskkeerr ssiillaahh››yyllaa FFiilliissttiinnllii bbiirr ççooccuu¤¤uuhheeddeeff aall››rrkkeenn ççeekkttii¤¤ii ffoottoo¤¤rraaff›› IInnssttaaggrraamm''ddaa yyaayy››nnllaadd››..

Page 6: 177'nci Sayı

Mersin’de Milli EğitimMüdürlüğü, İlim veKültür Vakfı’yla

anlaşma yaparak, öğrencilerin“ahlaki gelişimlerini sağlamaya”soyunuyor… Ankara Batıkent’teimamın girdiği din kültürü der-sinde cami maketi yaptırılıyor…Ders kitaplarında içinde “bira”geçtiği için Edip Cansever’e aitşiir sansürleniyor… Bunarağmen gerici, faşist, cinsiyetçiifadeler içeren kitaplarınsoruşturulmasına bile izin veril-miyor... Okul idarelerinde gericikadrolaşmayı kolaylaştıran yasaldüzenlemeler yapılıp,uygulanıyor… Dindar nesil pro-jesi yalnızca okullardayürütülmüyor. Konya’da sömestrtatili boyunca camiye gidençocuklara tablet ve mp3 çalarhediye ediliyor.

Üstelik yukarıda bahsedilen-lerin içeriğine bakıldığındaalarm daha da şiddetleniyor.

DERS‹M‹Z R‹SALE-‹ NURMersin İl Milli Eğitim

Müdürlüğü’nün işbirliği yaptığıMersin İlim ve Kültür Vakfı ilebirlikte yatılı lise öğrencilerinebir yıl boyunca “ahlakigelişimlerini sağlamakamacıyla”, “peygamber sevgisi”,“bilim ve din ilişkisi”, “gençliğibekleyen tehlikeler ve çözümönerileri”, “inancın bireysel vetoplumsal hayata etkileri”,“gençlik döneminin en önemlikonuları olan aşka yeni biryorum” konularında ders vere-cek. Vakıf, Bediüzzaman SaidNursi’nin “öğrencileri” olarakfaaliyet yürütüyor. AmaçlarıSaid Nursi’nin Risale-i Nur’unuanlatmak, bu konuda eğitim ver-mek. Kendilerini tanıtırken atla-madıkları husus da nedenMersin’deki liselileri“kucakladıklarını” anlatıyor:“Geçirdiğimiz anarşi felaket-lerinin bize nelere mal olduğuhepimizin malumudur.Anarşinin cahillerden ziyadeüniversiteli, yani okumuşgençlerden çıkması, bu ibretligerçeğin acı bir örneğidir.”

İl Milli Eğitim Müdürlüğü,öncelikli olarak öğrencilerin dinibilgilerini dert edinmişse de ken-disinin 2010-2014 yılları için biz-zat hazırladığı “Stratejik Plan”da ilin zayıf yönleri şöylesıralanıyor: “Fiziki yetersizlik,bütçe eksikliği, sosyal kültürel vespor anlarının yetersizliği,birleştirilmiş sınıflar, taşımalıeğitim…”

Ö⁄RETMENDEN SATILIKCENNET

Dindar nesiller için AKPolanca kuvvetiyle, tüm organ-larıyla atakta. Bunun için tüm

kadroları da harekete geçmişdurumda. Ankara BatıkentAhmet Hamdi Tanpınar İlkoku-lu “performans” dersinde öğren-cilerden zorunlu olarak camimaketi yapılması istendi.“Dinsel semboller” başlığı altın-da verilen ödeve itiraz eden veli,müdür yardımcısının baskısıylakarşılaştı. Müdür yardımcısı“Neden rahatsızsınız? Alevimisiniz, ateist misiniz?” diyesordu.

Okulun din öğretmeni,öğrencilere cennetin 7 kattanoluştuğunu, en üstteki 7. kattaülkeyi yöneten cumhurbaşkanı,

başbakan ve Bakanlar Kuru-lu’nun olduğunu, geri kalan kat-larda ise diğer insanların bulun-duğunu (?) anlattı. Öğretmeninsiyasal iktidarı cennette makamsahibi yapmasına bir öğrenci iti-raz etti. Din öğretmeni, itirazeden öğrenciyi sınıftan çıkardı.

AKP SÖZCÜSÜ: “KADINLAR AC‹ZD‹R”

Batıkent’teki Mehmet Akifİnan İlkokulu’nun müdürü ise,bir veli toplantısında kendisininAKP’nin sözcüsü olduğunusöyledikten sonra devam etti:“Ben 4+4+4’ün uygulayıcısıyım.

Ana sınıfına gidecek çocuklarıda 1. sınıfa yazdırdım. İtiraz iste-miyorum.” “AKP’nin sözcüsü”müdür, kendine bir vasıf dahayüklemişti: “Allahın emirlerininuygulayacısı!” Okul müdürü bugörevi kapsamında bir uyarı dayaptı: “Kadınlar erkeklerin arka-sında oturmak zorundadır. Sa-dakatli ve itaatkar olmak zorun-dadır. Çünkü kadınlar acizvarlıklardır.”

15 NAMAZ KIL TABLET‹ KAPKonya Derbent Belediyesi de

AKP’nin “dindar nesil” projesiiçin elinden geleni yaptı.

Sömestr tatili boyunca hiç aksat-madan camiye gelip sabahnamazını kılan çocuklara tablet,kimi vakitleri kaçıran çocuklarada mp3 çalar verdi. Duyana duy-mayana “ödülleri” ilan etmekiçin düzenlenen törene İlçe MilliEğitim Müdürü İshak Akyazıcıda katıldı. Akyazıcı öğrencilerin,tatil dönemini zararlı alışkanlık-larla, vakitlerini boş geçirmek-tense bu şekilde manevi bir ol-gunluğa eriştiğini söyledi.

fi‹‹RE SANSÜR VAR,FAfi‹ZME YOK

Öte yandan müfredatta da

her gün yeni bir skandal farkediliyor. En sonuncusu lise4. sınıflara okutulan derskitabındaki sansür. Kitapta,Edip Cansever’in “Masa damasaymış ha” şiirindekiyalnızca “Bir bira içmekistiyordu kaçgündür/Masaya biranındökülüşünü koydu”dizeleri bulunmuyor.

Kitapları, şiirleri san-sürleyen AKP’liler, nefretiçerikli, cinsiyetçi, ırkçı vegerici ifadeler içerenyayınlarda ise sıkıntıgörmedi. Maltepe İlçeMilli Eğitim Müdürü FaikKaptan hakkında Edisoniçin “küpünü doldurdu”,Einsten için “pasaklı birYahudi”, Darwin için“gençliği maymunlarafıstık atmakla geçti”,Afife Jale için “aşüfte”ifadelerini içeren kitap-ları 5, 6, 7 ve 8. sınıfa gi-den öğrencilere dağıt-maktan sorumlu olmasınedeniyle şikayetçiolunmuştu.

Ancak MaltepeKaymakamlığı, konuylailgili soruşturma izni

vermedi.

VE BAfiARI ‹Ç‹N ANAHTAR: GER‹C‹ KADROLAfiMA

AKP elbette tüm bu adımlarıiçin yereldeki en kuvvetli maka-mı da garanti altına aldı. 652 sa-yılı Milli Eğitim Bakanlığı’nınTeşkilat ve GörevleriHakkındaki KHK ile yasaldayanağını oluşturduğu gericikadrolaşmanın anlamı da şubatayının gelmesi ile daha iyigörüldü. Bu KHK ile okullardayönetici atanmak için gereklisınav şartının yanına bir demülakat sistemi getirildi.

Şubatta yönetim kadrolarınaatanmak isteyen pek çok öğret-men, “torpil”in önemli ölçüdeetkili olduğu mülakatlardangeçemedi. İlkokul, ortaokul veliselerde yöneticiler AKP kadro-larından seçildi.

EĞİTİMHalk›n Sesi

621 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

TUBA GÜNEfi

Geçen yıl mayıs ayındabaşlatılan “Okul sütü-

akıl küpü” projesi kapsamındaokullarda yapılan parasız sütdağıtımının ilk gününde500’den fazla öğrenci zehirle-nerek hastanelik olmuştu. Ozamanki Milli Eğitim BakanıÖmer Dinçer, bir gazetecinin“Diyarbakır’da 50 öğrencininsütten zehirlendiği iddialarıvar. Bununla ilgili ne diyecek-siniz?” sorusunu ”Sütü dahabugün dağıttık arkadaşlar” ya-nıtını vermişti. Oysaki öğrenci-lerin şikayeti süt dağıtımındanyarım saat sonra başlamıştı.Daha sonra hükümet yetkilile-ri öğrencilerin süte alerjidenrahatsızlandıkları iddia etmiş-ti.

Bu yıl 2’nci döneminbaşlamasıyla yenidenbaşlatılan proje kapsamındaTürkiye’nin bütün illerindeana sınıfı ve ilkokul öğrenci-lerine dönem sonuna kadarhaftada üç gün 200 mililitresüt dağıtılacak.

1700 VEL‹ OKUL SÜTÜ‹STEMED‹

AKP yetkililerinin zehirlen-melerin süte alerjiden kay-naklandığı iddiası velileri iknaetmeye yetmedi. KayseriValisi Şerif Yılmaz, TOKİAdnan Menderes İlkokulu’n-da düzenlenen ‘okul sütü’ pro-jesi töreninde “Kayseri’de 474ilkokul ve anaokulunda hergün 110 bin öğrencimize sütdağıtacağız. Ancak bin 712veli ise, Milli Eğitim veokullara başvurarak çocuk-larına süt verilmesini isteme-di” dedi.

GENÇ UMUT BASKINIOkullar açılmadan bir gün

önce 8 Şubat’ta Beşiktaş ThePlaza Hotel’de düzenlenenUlusal Süt Konseyi BaşkanıHarun Çallı’nın ve okul sütüprojesine dahil olan firma yö-netici ve temsilcilerinin katıl-dığı okul sütü projesi basıntoplantısı 7 Liseli GençUmutçu tarafından basıldı.

Ulusal Süt Konseyi BaşkanıHarun Çallı “Geçtiğimiz yılokullarda çocuklar zehirlendi,çocukların sütlerden zehirlen-diğini belirten laboratuvar ka-patıldı bir açıklama yapacakmısınız?’’ sorusuna “Kesinliklezehirlenme yok, çocuklar aler-ji olmuş. Ayrıca eğer labora-tuvar hatalı sonuç verdiyse ka-patılır’’ cevabını verdi.

Temsilcilerin sorulan soru-lara net bir yanıt vermemesiüzerine liseliler “Bu sütler akılküpü değil, zehir küpüdür.Kardeşlerimizi zehirlemenizeizin vermeyeceğiz. Sizin gibipiyasacıların okullarımıza gir-mesine izin vermeyeceğiz” de-di.

Kendilerini otelin güvenlikamiri olarak tanıtan kişiler ba-sın toplantısından ayrılan vebinayı terk eden liselilerdenikisini bir odaya kapatarakzorla kimlik fotokopilerini al-dı. Dışarıda bekleyen diğerarkadaşlarının tepkileri üzeri-ne liseliler dışarıya çıkartıldı.

Yukar›daki diyalog “kötüile iyi”nin sahnelendi¤i birtiyatro oyunundan al›nt›de¤il. Çekmeköy ‹lçe MilliE¤itim Müdürü ile bölgevelileri aras›nda geçen birgörüflme.

Bafltan alal›m: ‹stanbulÇekmeköy’de veliler, kendi-lerine verilece¤i söz verilenokullar›n›n bir gecedeimam hatip yap›lmas›nakarfl› mücadelelerinedevam ediyor. Üç okulunvelilerinin bir araya gelme-siyle oluflturulan “OkulumuGeri ‹stiyorum” ‹nisiyatifi ‹l-çe Milli E¤itim Müdürü S›tk›Verim’le görüfltü. Ve-rim’den “Ben bu koltukta

oturdu¤um sürece size ookulu vermeyece¤im” yan›-t›n› alan veliler 12 fiubat’taMimar Sinan ‹lkö¤retimOkulu önünde eylem yapt›.

Eylemde “Karanl›¤a tes-lim olmayaca¤›z”, “AKP’yeb›rakma okuluna sahipç›k”, “Okulumu geri istiyo-rum” sloganlar› eksikolmad›.

“KEND‹ PROGRAMI-MA TERS DÜfiMEM”

Halk›n Sesi’ne konuflanveliler ‹lçe Milli E¤itimMüdürü ile yapt›klar›görüflmeyi aktard›. Veliler,Müdür Verim’in bölgedeimam hatipe de¤il, ilkokulaihtiyaç oldu¤unu

do¤rulad›¤›n› ama “Sadece294 ö¤rencisi de olsa benbu okulu dikece¤im oraya.Bu ifli ben kendim prog-ramlad›m. Kendi program›-ma ters düflmem. MilliE¤itim Bakanl›¤›na,Kaymakaml›¤a siz gidin”dedi¤ini ifade etti.

Velilerin anlatt›¤›nagöre, görüflmede Verimvelilere, bir zenginin eliniete¤ini öpmelerini ve birokul istemelerini tavsiyeetti. Veli Gülsüm K›r›lmazbu öneriye tepkisini flöylegösterdi: “Acaba bizim millie¤itimimiz bir zengininelini ete¤ini öperek mi biryerlere gelecek?” Bahar

Polat de ekledi: “Devletemi, zenginlere mi, milletemi hizmet ediyor anlaya-mad›k!”

KADIN BAfiINIZABURADA NE ‹fi‹N‹ZVAR?

Velilerin anlatt›klar›nagöre Müdür Verim, velilerintaleplerinden çok neredeoturduklar›yla, kimlik nu-maralar›n›n ne oldu¤uylailgilendi. Üstelik, kad›nlara,toplumsal cinsiyet rollerinide hat›rlatmay› görev bildi.

Polat duyduklar›n› flöyleiletti: “Müdürlü¤egitti¤imizde bizi ev kad›n›oldu¤umuz için suçlad›. ‘Evkad›n›s›n›z, burada ne ifliniz

var gidin iflinizi yap›n’ dedi.Kad›n bafl›n›za burada neifliniz var gibisinden vurgu-lar yapt›. Yani ‘Ne ifliniz varkad›n bafl›n›za gidin ifliniziyap›n evinizde’ dedi.‘Cahilsiniz’ dedi. fiikayetle-rimizi söyledik amamüdüre yak›flmayacakfleyler söyledi. Bizi tehditetmeye bafllad›. Mesela‘Senin ismin ne’, ‘Neredeoturuyorsun?’ gibi sorularsormaya bafllad›.”

Müdürün tüm tehditle-rine ve umursamaztav›rlar›na ra¤men velilermücadele etmekte kararl›.Yapt›klar› eylemde en çokvurgulad›klar› fley bu oldu.

‘Devlete mi, zenginlere mi, millete mi hizmet ediyor anlayamadık’

E ⁄ ‹ T ‹ M D E G E R ‹ C ‹ S A L D I R I L A R I N A R D I K E S ‹ L M ‹ Y O R

AKP, dindar nesil projesi için gerici saldırılarını durdurmuyor. Cemaatlerle artık “resmen”işbirliği yapıyor. Zorunlu din dersi yetmiyor. Başka derste de zorunlu cami maketi ödevi veri-liyor. Tepki gösterene de tırnakları çıkarıyor: “Neden rahatsızsın? Yoksa Alevi misin?”

AKP ile skandaldan skandala

Akıl değil, zehir küpüBiz Çekmeköy için çok fley

yapt›k.”“Ne yapt›n›z?”“Okullar açt›k.”“Ben 60 kiflilik s›n›fta

okudum. On y›llar sonra çocuk-lar›m yine ayn› flekilde, ayn›s›n›fta okuyor. Ne de¤iflti? Bizçocuklar›m›z› s›rt›m›zda tafl›d›kflimdi torunlar›m›z› da s›rt›m›zdatafl›mak istemiyoruz. Yaz›kgünah de¤il mi millet s›rt›ndatafl›yor bu çocuklar›!”

“Oraya ilkokul tabelas› asar-

sam sizin için ne fark edecek?”“Çok fley fark edecek. 70

kiflilik s›n›flar hiç olmazsa 30kifliye düflecek. ‹mam hatipte294 ö¤renci var. 15-20 kifliye birö¤retmen veriliyor ama bizimokullar›m›zda 55-60 kifliye debir ö¤retmen veriliyor. Hemö¤retmenlerimiz hem de çocuk-lar›m›z zor durumda. E¤itimgerçekten s›n›fta olmal› ama 60kiflilik s›n›flarda e¤itim oluncabiz e¤itimi evde vermek zorun-da kal›yoruz.”

Page 7: 177'nci Sayı

SAĞLIK / ÇEVREHalk›n Sesi

721 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

S ağlık çalışanları 13 Şubat’ta“Geceyi gündüze çevirelim”sloganıyla Ankara’daki

Anayasa Mahkemesi önünde biraraya geldi. Sağlık Bakanlığı ilebağlı kuruluşlarının yeniden yapı-landırılmasını düzenleyen ve sağ-lıkta neoliberal dönüşümün sonadımlarından olan 2 Kasım tarihli663 sayılı Kanun Hükmünde Ka-rarname’nin (KHK) iptali içinsağlıkçılar iki gün boyunca Anaya-sa Mahkemesi önünde nöbet eyle-mi gerçekleştirdi. Türk TabipleriBirliği (TTB), Sağlık ve SosyalHizmet Emekçileri Sendikası(SES), Türk Diş Hekimleri Birliği,

Türk Hemşireler Derneği ve TürkMedikal Radyoteknoloji Derne-ği’nin yanı sıra demokratik kitleörgütleri ve siyasi partiler de Ana-yasa Mahkemesi önünde eylem-deydi.

14 Şubat’ta görüşülecek olan663 sayılı KHK’nin iptalini isteyensağlık örgütleri, Anayasa Mahke-mesi’nin duvarına lazerle “Sağlıkhaktır” yazdı. Sağlık örgütleri de-dikleri gibi geceyi gündüze çevirdi.Müzik eşliğinde meşalelerini vefenerlerini yakan sağlıkçılar, yan-larında getirdikleri projektörlerleve araçlarının flaşörleriyle karanlı-ğı aydınlattı. Anayasa Mahkemesibinasının karşısına “Bu bir MeşruMüdafadır” pankartı asan ve

“AKP sağlığa zararlıdır” sloganla-rıyla sağlıkta dönüşüm politikala-rına tepki gösteren sağlık çalışan-ları, eylemlerini KHK’nin görüşül-düğü saatlerde de sürdürdü.

Mahkeme önünde yapılan ba-sın açıklamasında ilk sözü AnkaraTabip Odası Başkanı Özden Şe-ner aldı. Şener, 663 sayılıKHK’nin, sanki TBMM yokmuşgibi çıkarıldığını ve sağlıkta dönü-şümün en şiddetli darbesinin ya-pıldığını söyledi. Aylardır bu günübeklediklerini belirten Şener, “Bu-rası eğer bir hukuk devletiyse, birdemokrasi varsa, bir anayasa varsave bu anayasa yürürlükteyse bu663’ün bütün maddeleri istisnasıziptal edilmelidir” dedi.

663 SAYILI KHK663 Sayılı Sağlık Bakanlığı ve

Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat veGörevleri Hakkında Kanun Hük-münde Kararname, 2 Kasım2011'de Resmi Gazete’de yayımla-narak yürürlüğe girdi. TTB’ninverdiği bilgilere göre 663 sayılıKHK, devlet hastanelerinin birerticarethaneye dönüştürülmesi veözel hastaneler gibi sınıflandırıl-masına zemin hazırladı. Kamusağlık kurumları yöneticiliklerinekamuda veya özel sektörde iş tec-rübesine sahip CEO’lar atandı.KHK'de performans hedeflerinitutturamayan yöneticilerin görev-den alınabilmesi, Serbest SağlıkBölgeleri oluşturulması, her türlü

sağlık meslek mensubunun yeni-den mesleki eğitime tabi tutulma-sı, disiplin cezası alan personelinuzmanlıktan veya meslekten menedilebilmesinin önünü açıyordu.

KHK’NIN 7 MADDES‹ ‹PTAL15 Şubat’ta görüşmeleri karara

bağlayan Anayasa Mahkemesi he-yeti, 7 maddeyi iptal etti. Hekim-lerin iş güvencesine yönelik saldı-rıların yer aldığı ve özel hayatıngizliliğini ihlal eden maddelerinyanı sıra hekimliği kamu yararın-dan uzaklaştırmayı amaçlayan,“Tabipliğin kamu ve kişi yararınauygulanıp geliştirilmesini sağla-mak” ibaresinin kaldırılması iptaledildi.

AKP, sağlıkta dönüşüm adıaltında hastaneleri

ticarethaneye çeviren sağlık poli-tikalarıyla “kesintisiz ticaret”yapmaya devam ediyor. İzmirBozyaka Eğitim AraştırmaHastanesi Acil Servis Kliniği’ndeyeni birimlerin yapımı ve tadilatişlemleri devam ederken, gelirkaybı olmaması için bir yandanda acil serviste hasta bakımhizmetlerine devam ediliyor.

19 Şubat’ta tadilat esnasındakielektrik kesintisi nedeniyle yoğunbakımdaki hastaların takibininyaklaşık yarım saat boyunca cep

telefonu ışığından yararlanarakyapan sağlık çalışanları, sorun-ların bir an önce çözülmesiniistiyor.

SES ‹ZM‹R fiUBES‹ AC‹LDEK‹ SORUNLARI SIRALADI

Konuyla ilgili 15 Şubat’ta biraçıklama yapan SES İzmir ŞubeBaşkanı Dr. Veli Atanur, tadilatyapılması önceden belli olmasınarağmen gerekli önlemleralınmadığını ifade ederek acilservis çalışma ortamında tespitettikleri sorunları sıraladı:

“Sağlık çalışanlarının tozlu,gürültülü ve hijyenik olmayanortamda çalışmak zorundabırakılması ve bu nedenle hastayakınlarıyla aralarında tartışmaçıkması, yeni yapılan hasta bakımbirimlerinde perde bulunmaması,paravanların ise yetersiz olması,elektrik kesintisi nedeniyle yoğunbakımdaki hasta takibininzorlaşması, oksijen yokluğundanastım ve nefes darlığı şikâyetiolan hastaların başka birimlereaktarılması.”

SES İzmir Şube olarak sorun-ların çözümüne ilişkin taleplerini

de açıklayan Atanur, tadilatbitene kadar öncellikli hastalardışındaki tüm hastaların en yakınsağlık kurumunun acil servisineyönlendirilmesi gerektiğini özel-likle belirtti. Kalan hastalar içinde kliniklerle görüşülüp acilserviste hasta kalış süresininkısaltılmasının, takip gerektirenhastaların ise servise alınmasının,hasta takibinin servisteyapılmasının talep edildiği açıkla-mada hasta mahremiyeti vebakımı için de eksikliklerin bir anönce giderilmesi gerektiği belir-tildi.

Yeni Sağlık BakanıMehmet Müezzinoğlu,

19 Şubat’ta TBMM GenelKurulu'nda görüşülmeyebaşlanacak olan sağlıktakamu-özel işbirliği modeliyletesis yaptırılması, yenilenmesive hizmet alımını düzenleyenyasa tasarısı hakkında mil-letvekillerini bilgilendirdi.

Toplantı öncesi basının“tam gün yasası” ile ilgilisorularını yanıtlayanMüezzinoğlu, konuyla ilgiliolarak önümüzdeki haftaüniversite hocalarıyla biraraya geleceklerini söyledi.

Bakan Müezzinoğlu, tamgün düzenlemesinin en fazlasıkıntı yarattığı alan olanüniversitelerle görüşmeleri-nin nedeniyle ilgili"Amacımız istifa edenhocaları kazandırmak" dedi.

Ayrıca hekimlerin tam günyasası ile ilgili sıkıntılarınaçözüm üretecek bir formülüzerinde çalışacaklarını dabelirtti.

Müezzinoğlu, sağlıkhizmetlerinin tamamının özelşirketlere kiraya verilmesininözelleştirme olmadığını iddiaetti ve “Sağlık hizmetleriniideal bir şekilde sunmak içinözel sektörden hizmet almayıamaçladık” dedi.

Türkiye’deki hekim açığıile ilgili Türk Tabipler Birliğive muhalefeti suçlayanMüezzinoğlu şunları söyledi:"Yıllarca kendi insanımızınönünü kestik, Türk TabipleriBirliği ile gerekirse kavgaedeceğiz."

Ankara’da sağlık çalışanları “Geceyi gündüze çevirelim” sloganıyla buluştukları AnayasaMahkemesi önünde 663 sayılı KHK’nin iptali için “Beyaz nöbete devam” dedi

Acil Servis’in ‘acillik’ durumu

AKP, Sağlıkta Dönüşüm Programı ile SağlıkBakanlığı’nın hizmet sunumundan çekile-

ceği eleştirilerine, “halkı kandırmayın” diyerektepki gösteriyordu.

Yeni yasayla Sağlık Bakanlığı teşkilat yapısıve görevleri de değişti. Bakanlık hizmetsunumundan arındırıldı. Sağlık Bakanlığısitesinde “Değişim Yönetimi” konulu içerikte“Sağlık hizmetlerinin daha etkin ve verimli birşekilde yürütülmesi için icracı birimlerle, politi-ka yapan ve düzenleyen birimler ayrıştırılmıştır”ifadesi artık açıkça yer alıyor. Yani uygulamaylasöylem ayrı merkezlerden üretiliyor. Söylem,uygulamayı örtmeye çalışıyor.

Teşkilat yapısı değişen, hizmet sunumundanarındırılan Sağlık Bakanlığı şimdi ne iş ilemeşgul dersiniz? Sağlıktaki “kaliteyi” nasılartıracağını düşündü ve icraata da geçti.

Sağlık Bakanlığı’na bağlı Sağlık HizmetleriGenel Müdürlüğü Sağlıkta Kalite veAkreditasyon Daire Başkanlığı “Sağlıkta KaliteFikirleri Yarışması” düzenlendi. “Sağlıkta KaliteGelişimine neden sizin de bir katkınızolmasın?”, “Bir Fikrim Var!” sloganlarıylayapılan yarışmanın sonuçları Mart ayındaaçıklanacak. Bu yarışmayla sağlık çalışanlarınınsağlıkta dönüşüm programına katılımıamaçlanıyor.

Sağlık Bakanlığı “kaliteyi” artırmayaçalışırken hastaneler de skorlarını artırarak Asınıfı ya da üst sınıflarda hastane olmaçabasına girişiyor. Yapmaları gereken hasta veçalışan memnuniyetiniartırmak. Nasıl mı?

Yakın bir zaman önceBursa’da bir hastanedeçalışanların önlüklerine“Sizin için buradayım”,“Bana sor” gibi yazılaryazarak ya da muayenesırası bekleyenlere “çay-simitikramı” yaparak hasta mem-nuniyeti sağlanmayaçalışılmıştı. Tabii günde 24hastaya bakması gerekirken150 – 200 hastaya bakmayazorlanan hekimin mutlugörünmesi, gülerek “Hoşgeldiniz” demesi ise enönemli memnuniyet artırıcı. 36 saat kesintisizçalışan asistan hekimlerden de aynı tebessümügörmek hastaları son derece mutlu edecektir.Bu arada Ankara Tabip Odası’nın verdiği bil-gilere göre Ankara’daki Dışkapı Hastanesi’neşubatın ilk haftasında bir poliklinik hekimi 1günde 230 hasta bakmış.

Hasta memnuniyeti de bu şekilde sağlanıncaiş kaldı çalışanların memnuniyetine. Bu mem-nuniyet klasmanını ölçmek için çalışan mem-nuniyeti anketleri düzenlendi. Çalışanlar ilkanketleri doğru bir şekilde doldurmayaçalışınca Sağlıktaki Dönüşüme hiç deyakışmayan sonuçlar ortaya çıktı. Çalışanlarınyüzde 80’i memnun değil. Acaba şike miyapıldı, çünkü bu memnuniyetsizlikle üst sınıfhastane olmak oldukça zordu. Bu mem-nuniyetsiz sonucun hastaneye puan kaybettir-diği fark edildiği zaman yeni anketlerdençıkacak sonuç şimdiden belli: Bunu gören has-tane yönetimleri konuya el attı ve anketlerinyılsonunda yenileneceğini açıkladı. Anketlerdençıkacak sonuç ise şimdiden belli: “Yalan daolsa mutluyuz.”

Kalite denetlemeleri, yarışmalar, hasta veçalışan memnuniyetlerinden elde edilen dene-yimler; hizmet sunumundan arındırılan SağlıkBakanlığı’nın zevahiri (görüntüyü) kurtarmayaçalıştığını ortaya koyuyor.

Bu noktada sağlık çalışanlarının çalışmakoşullarına karşı verdikleri mücadeleye hasta-ların da destek vermesi gerekiyor. Sağlıkçalışanları 36 saat kesintisiz çalışmamayı,hekimler günde 150-200 hasta bakmamayıtalep ettikçe hastaların da bu talebe destek ver-mesi gerekiyor; çünkü hiçbir hasta 36 saatsürekli çalıştırılan sağlıkçıya muayene olma-mayı ya da bir hekimin 201’inci hastası olmayıistemez. Sağlıkçıyı bu koşullarda çalışmaya zor-layan, hastaları da aynı koşullarda sağlıkhizmeti almaya zorlayan sistemin kamuyayararlı olmadığı da ortadadır ve sürekli teşhiredilmelidir.

Kamu yararı demişken sahi, AKP’ninSağlıkta Dönüşüm planının başlangıç noktasıneydi? Bir zamanlar Sosyal Sigortalar Kurumu(SSK) için “kara delik” deniliyordu. SSK’nin 5milyar lira borcu vardı ve sağlık harcamaları buborcun küçük bir kısmıydı; asıl borç sigortaharcamalarından kaynaklanıyordu. OysaSSK’nın 6 milyar da (çoğu kamukurumlarından) alacağı vardı ve tahsil edilemi-yordu. AKP geldi ve bu sorunu çözdü(!) Şimdibaşta Sağlık Bakanı olmak üzere AKP’libürokratlar “SSK’nin 2011’de 27 milyar olanborcunu 17 milyara düşürmek”le övünüyor.Sağlık Bakanlığı bu kalemde de kafaları karart-maya devam ediyor. Kara delik neylesin?

‘Kara delik’ neylesin

HüseyinBoy

SES üyesi

Halk›n SesiSSaahhiibbii vvee SSoorruummlluu YYaazz›› ‹‹flfllleerrii MMüüddüürrüü

Ali Ergin DemirhanTTeelleeffoonn // FFaakkss

0212 245 90 37AAddrreess Kamerhatun Mahallesi Tarlabafl› Bulvar› Caddesi

No: 117/6 BEYO⁄LU/‹STANBULBBaass››lldd››¤¤›› YYeerr

ART Matbaac›l›k, Türker Saltabafl, ‹stasyon Mah. 242 Sk, No:32Kartepe / Kocaeli (0262 373 45 03)

[email protected] günlük Yayg›n, Süreli, Türkçe yay›nd›r.

Trabzon’da çimento fabrikasına ve taşocaklarına karşı mücadele eden, dü-

zenledikleri kitlesel mitinglerle çevrehakkını savunan Tonya ve Çayırbağı hal-kı 15 Şubat günü “Doğamız, suyumuz,havamız, toprağımız tehlike altında. Far-kındayız! Diren Çayırbağı, diren Tonya!”sloganıyla bir panel düzenledi. Yöre hal-kı çimento fabrikası ve taş ocaklarınakarşı mücadelenin yükseltileceği sözüverdi. Pek çok akademisyenin katıldığıpanelde, Prof. Dr. Burhan Çuhadaroğlu,fabrikanın yöre halkına vereceği zararla-rı anlatarak, çimento fabrikalarının bu-

lundukları bölgeye birkaç işçi alımı dışın-da başka bir yararı olmayacağını ifadeetti.

Prof. Dr. Adnan Baki ise çimentofabrikası ve taş ocaklarına karşı verilenmücadeleye sonuna kadar destek verdi-ğini ifade etti. Hukukçu Nedim ŞenolÇelik de mücadelede hukuki olarak ne-ler yapılabileceği konusunda bilgi verdi.HES’e karşı mücadele verenlerden SamiKoç da panelde söz alarak, kurulacakfabrikanın Tonya’nın çehresini değiştire-ceğini belirterek “Bu fabrika Tonya’nınyok edilmesidir” dedi.

EVR‹M ÇAKIR

A N A Y A S A M A H K E M E S ‹ ’ N E “ S A ⁄ L I K H A K T I R ” Y A Z D I L A R

‘Geceyi gündüze çevirmek için’

‘Tam Gün’eküsenlereBakandan

mesaj

Diren Tonya doğamız tehlike altında

AAnnaayyaassaa MMaahhkkeemmeessii öönnüünnddee 666633 ssaayy››ll›› KKHHKK’’yyiipprrootteessttoo eeddeenn ssaa¤¤ll››kkçç››llaarr yyaapptt››kkllaarr›› ppaannttoommiimm ggööss--tteerriissiiyyllee ddee AAKKPP’’nniinn ssaa¤¤ll››kk ssiisstteemmiinnii pprrootteessttoo eettttii..

Page 8: 177'nci Sayı

EMEKHalk›n Sesi

821 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

Tekirdağ Çorlu’da DAİYANG SK adında birişyeri var. Web sitesine bakılırsa Türkiye’nin

ilk paslanmaz çelik üreticisi… DAİYANG GüneyKore’de 1973 yılından beri faaliyette ve dünyaçapında tanınmışlığa sahip. 2007 yılındaTürkiye’deki üretiminde hisselerinin yüzde 30’unuSK NETWORKS adındaki yine Güney Koreli ve1950’li yıllardan beri faaliyette bulunan firmayasatarak ortaklık kuruyorlar.

Fabrikanın kurulu olduğu bölgeye AVRUPASERBEST BÖLGE adı veriliyor. Serbest bölgedenilince malum sermayenin istediği gibi ciritattığı yer anlamına geliyor. Ancak anlaşılan metalişçilerinin bundan haberi yok ki sermayeyi dizgin-lemek için örgütlenmeye karar vermişler veBirleşik Metal İş Sendikası ile iletişime geçmişler.Ondan sonrası malum… Patronun tehditleri,işten çıkarmalarına karşı metal işçisinin tereddüt-süz verdiği cevap direniş ve mücadele oldu.

DİSK 46.yaşını DAİYANG SK işçileriyle birliktekutlayarak buradaki mücadelenin önemine vurguyaptı. İşyerinin Güney Koreli patronu ilk başlarda

başlarına geleni anlamaktaoldukça zorlanmış… “Bizburaya yatırım yaparken,burasının ‘serbest bölge’olduğunu burada hiçbirtehditle karşılaşmayacağımızıve sendikanın yasakolduğunu söylemişlerdi”diyor. Anlaşılan hükümetimizyabancı sermayeyi böyledavet ediyor Türkiye’ye…“Gel buraya yatırım yapişçinin eti senin kemiği benimolsun.” Ancak metal işçisininkimseye ne etini ne kemiğinivermeye niyeti yok…

DAİYANG SK mücadelesiiki açıdan oldukça önemli. Birincisi “serbestbölge” denilen köle pazarlarında yerli–yabancısermayenin utanmazca emeği sömürmesine karşıverilen mücadelelerin bir örneği olması… Bukonuda değişik iş kollarında örgütlenmiş başkaörnekler de var. Bu anlamıyla önümüzdekisüreçte işçi sınıfı mücadelesi açısından sonderece önemli bir yere işaret etmiş oluyor. İşçiörgütleri daha baştan “orası serbest bölge, oradaörgütlenemeyiz” ön kabulüyle teslim olmayı birkenara bırakmalılar…

İkinci önemli husus da işin uluslararası boyutu.Güney Koreli sermaye grubu Türkiye’ye gelirkenöyle anlaşılıyor ki Güney Kore’deki işçi mücade-lesinden bunalmış vaziyette burada güle oynayaüretim yapacağını hesaplamış ve bir de kendisine“serbest bölgede sendika yasak” güvencesi veril-ince koşa koşa gelmiş… Ancak evdeki hesapçarşıya uymamış…

Malum sermaye sınıfı bu küreselleşme denilenyeni emperyalist sömürü sisteminde artık nerederahat ediyorsa oraya kolaylıkla gidebiliyor. Neredemaliyet hesapları daha ucuzsa, nerede işçinin elikolu yerel ülke devletleri tarafından bağlanmışsaoraya yatırım yapıyor. Ancak işçi mücadelesininyaygınlığı sermaye sınıfının karlılık oranını yüksel-ten bu hareket serbestisini sınırlayabilir.Dolayısıyla sermaye akışının sınırlanması küreselkapitalist sistemin çarklarında ciddi kırılmalara yolaçabilir ve kapitalist krizin derinleşmesine önemlikatkı yapabilir.

Sınıf mücadelesinin önümüzdeki dönem otur-ması gereken en önemli zeminlerden biri demücadelenin uluslararası boyutunun iyi örgütlen-mesidir. Özellikle uluslararası-ulus ötesi ser-mayenin üretimde bulunduğu alanlarda ve iş kol-larında örgütlenmeyi önemseyerek sermayesınıfına bu dünyayı dar edecek bir uluslararasımücadele sürecini ön görmek, süreci ona görekurgulamak işçi mücadelesi örgütlerinin olmazsaolmaz görevlerinden biri olarak durmaktadır.

Sermaye neredeemek orada!

GGüüvveennlliikkssöökkeerr iişşççiikkuurraarrTrabzon’daki Karadeniz

Teknik ÜniversitesiHastanesi’ndeki sağlık işçi-lerinin işlerine geri dönmekiçin başlattıkları direniş sü-rüyor. İşçilerin hastane bah-çesine kurdukları direniş ça-dırı 13, 15 ve 18 Şubat’taözel güvenlikçiler tarafındansöküldü. Her seferinde işçi-ler direniş çadırını yenidenkurdu. “Kaynak azlığı” ba-hanesiyle işten çıkarılan 85işçi 7 Ocak günü hastaneönünde direnişe geçmişti.KTÜ Rektörü SüleymanBaykal ise “İşten çıkarmayok, hizmet alımında işçi sa-yısını azalttık” demişti.

EEaasstt BBaallttddiirreenniişşiinnddeekkaazzaannıımm

Türk Metal Sendikası,BMC Fabrikası’ndaki

işçilerin tepkisine engel ola-madı. İzmir Bornova’daBMC Fabrikası’nda çalışan1.500 işçi, 17 Şubat günü işbırakarak İstanbul veAnkara’nın yolunu tuttu.İşçileri, patlama noktasınagetirense maaşlarının onaydır verilmemesiydi. İşçiler18 Şubat’ta Manisa’da molaverdi. Manisa’yı eylemalanına çeviren işçiler hak-larını alana kadar mücadeleedeceklerini duyurdu. Eylemnedeniyle TSK’nin Kirpi adlıaraçlarının da tamamlan-ması gecikti.

ÜÜccrreettssiizz KKiirrppiiyyaappaannllaarreeyylleemmddee

Tek Gıda-İş’e üye olduk-ları için 12 Şubat günü

işten çıkarılan ve direnişegeçen East Balt işçilerikazanıma ulaştı. Sendikayetkilileriyle 16 Şubat günübir araya gelen işveren tem-silcileri, işçilerin tüm talep-lerini karşılama sözü verdi.Kazanımda Tek Gıda-İş’inasıl işvereni hedef almasıetkili oldu.

Tek Gıda-İş, işçiler hak-larını alana kadar EastBalt’ın üretim yaptığı McDonalds’ı hedefine aldı.Kazanım, sendikanınTürkiye’deki tüm McDonalds’ları eylem alanı ilanetmesinden sonra geldi.

T aksim Eğitim veAraştırma Hasta-nesi’nde işçilere

bir anda İŞKUR’dan da-vet mektupları gelmeyebaşladı. İşçiler de haber-leri olmadan İŞKUR’abaşvuru yapıldığını belir-terek önce hastane yöne-timine ve hastanedeki ta-şeron şirket yetkililerinedurumu sordu. “Bilgimizyok” yanıtını alınca İŞ-KUR’a dilekçe yazan işçi-ler “İŞKUR’un konuylaalakası yoktur” yanıtınıaldı. İşçiler 13 Şubat’taÇağlayan Adliyesi’ndesuç duyurusunda bulun-du.

İŞKUR’a işçiler adınabildirim yapılmasıylaortaya çıkan skandal yön-tem, taşeron sistem içindeçok sık kullanılıyor. Şirketsahibinden başhekime,hastanelere yeni atananCEO’lara kadar tüm has-tane yönetimi olanlarınfarkında ve hepsi bir-birinin suç ortağı.

‹fi BAfiVURUSUYLAAYNI GÜN ‹fiGÜCÜTALEB‹

Suç ortaklığı, işçilerinifadeleriyle netlik kazan-dı. İşçilere yollanan davetmektuplarına göre veri gi-riş bölümündeki işçiler 28Aralık 2012 tarihinde, te-mizlik bölümündeki işçi-

ler de 4-9 Ocak 2013 ta-rihlerinde iş başvurusun-da bulundu. İş başvurusuyapılan günlerde Elif Me-dikal ve Marmara Temiz-lik şirketleri de işgücü ta-lebinde bulundu.

Hatta veri girişbölümündeki işçilerdenGüllü Hanoğlu, adına

düzenlenen davet mek-tubunu ve işverentarafından yapılan işgücübaşvurusunun sonuçlarınıHalkın Sesi ile paylaştı.Belgelere göre Güllü, 28Aralık günü iş başvurusuyapmış, aynı gün davetmektubu gönderilmiş,aynı gün gerçekleşen

görüşmeye göre işe dealınmış.

‘‹fiÇ‹LER AYAKLANDIDÜZELT‹N’

Dev Sağlık-İştarafından yapılan suçduyurusunun ardındanilginç telefon görüşmeleriortaya çıktı. İşçilerdenİlknur, 14 Şubat günüimza atmak için taşeronşirket yetkilisinin odasınagirdiğinde şu telefongörüşmesine tanık oldu:“İşçiler ayaklandı, hep-sinin bilgisi oldu, niyeböyle bir şey yaptınız.”

Hastanede taşeron şir-ket bünyesinde çalıştırılanişçiler aslında sürekli iş-ten çıkarılıp yeniden işealınıyor. Taşeron şirket,işçinin kıdem tazminatıgibi haklarını talep etme-mesi için bu yönteme çoksık başvuruyor.

Borçlarını ödemek içinbankaya kredi başvurusuyaptığında “sürekli iştençıkıp işe girmişsin sananasıl güvenelim” yanıtınıalarak kredi verilmediğinianlatan işçilerden ErolAkaslan bordrosunu gös-terdi.

Bordroda 5 ay içinde 5defa sigorta çıkış ve girişiyapılmış gözüken Erol, 5Kasım - 31 Aralık 2012tarihleri arasındaki 55günlük çalıştığı süre için-de 30 günlük sigortalı gö-züküyor.

DİSK Basın İş’te örgütlenengazeteciler, tüm basın

emekçilerini haklarına, emekleri-ne ve mesleklerine sahip çıkarakörgütlenmeye ve mücadeleyeçağırdı.

Basın İş üyeleri 15 Şubat'taİstanbul’daki DİSK GenelMerkezi'nde yaptıkları basıntoplantısında, basın emekçi-lerinin örgütsüzlüğünden güçalan medya patronlarının kabuledilemez bir çalışma rejimioluşturduğunu belirtti. Açıkla-mayı, DİSK Basın İş'te örgütle-nen gazeteciler adına FarukEren okudu. Eren, basın emekçi-lerinin insanlık dışı çalışmakoşulları ve güvencesizliğemahkum çalıştırılmalarının temelsebebinin basın yayın işkolundakisendikal örgütlenmenin azlığıolduğunu vurguladı. Açıklamada,matbaa emekçilerinden editör-lere, sayfa tasarımcılarından tele-

vizyon ve gazete çalışanlarınakadar bütün basın emekçileriBasın İş'te örgütlenmeye çağrıldı.

DİSK yönetimini temsilenDİSK Genel Başkan YardımcısıAli Rıza Küçükosmanoğlu,DİSK Başkanlar Kurulu'ndanDev-Sağlık İş Genel Başkanı

Arzu Çerkezoğlu da gazeteci-lerin sendikalaşma çabasınınyanında olduklarını ifade etti.

Halkın Sesi’ne konuşan Basın-İş Genel Başkanı MustafaYamak, basın yayın sektöründekiörgütsüzlüğe ve güvencesizliğekarşı, temmuz ayına kadar işkolu

yetkisi almayı planladıklarını dilegetirdi.

Gazetecilerin çoğu sigortasızolarak günde 12 saatten fazlaçalışıyor ve yıllık izin hakları gaspediliyor. Tehlikeli ve zor şartlar-da çalışan basın emekçileri yasalhakları olan Basın İşKanunu'ndan da yararlanamıyor.“Gazeteciler yıpranmıyor” deni-lerek yıpranma payınınkaldırılması, gazetecilerinuğradığı hak gasplarından sadecebiri. Yine edindikleri bilgiyihalka ulaştırdıkları, düşünce veifade özgürlüğünü kullandıklarıiçin bugün 100'den fazla gazetecihapishanede.

Basın-yayın, inşaat ve sağlıksektöründen sonra en düşüksendikalaşmanın olduğu işkolu.Toplam 104 bin çalışanın olduğubasın-yayın işkolunda 3 bin 700sendikalı var, bu işkolundakisendikalaşma oranı ise yüzde 3,6.

TufanSertlek

Dev Sa¤l›k-‹flYönetim Kurulu

Taksim İlkyardım’daki skandal iş başvuruları; taşeron şirket, İŞKUR ve has-tane yönetiminin örgütlü işçilere karşı suç ortaklığının boyutlarını gösteriyor

Tekirda¤’›n Çorlu ilçesinin meydan›nda birçad›r var. Çad›rda açl›k grevi yapan iflçiler. 22Ocak’tan bu yana açl›k grevinde olan iflçilerGüney Kore sermayeli Daiyang-SK Metal fab-rikas›nda grevde olan Birleflik Metal-‹fl üyesiiflçiler. Çorlu meydan›n› zapt eden iflçileridemokratik kitle örgütleri, siyasi partiler vesendikalar sürekli ziyaret ediyor. D‹SK, 13fiubat’taki 46’›nc› kurulufl y›ldönümünü ÇorluMeydan›’nda Daiyang-SK iflçileriyle birlikteeylem yaparak kutlad›. ‹flçiler, haklar›n› alanakadar grevlerini sürdüreceklerini söyledi.

Daiyang ile Birleflik Metal-‹fl aras›ndakitoplu ifl sözleflmesi görüflmesinde anlaflmazl›kç›kmas› üzerine iflçiler 14 Kas›m 2012’de grevçad›r›n› fabrika önüne kurdu. Grev sürerkeniflveren, Güney Kore’den iflçi getirtip grevik›rmaya çal›flt›, grevdeki iflçiler müdahale etti,polis grevdeki iflçilere sald›rd›. Bu yol tut-may›nca iflveren t›rlar›n› fabrikadan ç›karmakistedi ve yine polis grevdeki iflçilere sald›rd›.‹flçiler organize sanayi bölgesinin yolunutrafi¤e kapat›nca ve iflverenler “iflimiz aks›yor”

diyerek polise flikayette bulununca bir saatönce iflçilere sald›ran polis bu sefer iflçilerintalebini yapmak zorunda kald›. Günlerdirgetirilmeyen yetkili, yasa d›fl› iflçiçal›flt›r›ld›¤›n› polisle birlikte tespit etti.

Bu yolda tutmay›nca iflveren kendine yak›niflçileri bir içki masas›nda ikna edip di¤eriflçilere “birlik beraberlik” mesaj› içeren elde

kadehli foto¤raflar›n› paylaflt›rd›. Grev k›r›c›lar›direniflten atan iflçilerin yan›t› da netti:“Grevden dönenin kadehi k›r›ls›n”.

Halk›n Sesi’ne konuflan iflçilerden SonerKeskin’in sözleri mücadeleyi özetliyor:“Kazanmaktan baflka flans›m›z yok. Açl›k grevisonuç vermezse ölüm orucuna da gidebiliriz.Bizim savafl›m›z da bu.

CEYHAN ÇAYAÇ

Organize işler...

Gazeteciler artık DİSK Basın İş’te

‘Grevden döneninkadehi kırılsın’

Yurtiçi Kargodirenişi çatıda

ALP TEK‹N BABAÇ

Direniflteki Yurtiçi Kargo iflçileri 19 fiubat günü ‹stanbul’-daki Frans›z Konsoloslu¤u’nu iflgal ederek, çat›s›nda “YurtiçiKargo/GeoPost’ta iflçi k›y›m›na son” yaz›l› bir pankart açt›.“‹flçi düflman› Yurtiçi Kargo”, “Sendika hakk›m›z söke sökeal›r›z” sloganlar›n› atan iflçilere polis sald›rd›. D‹SK GenelBaflkan Yard›mc›s› Ali R›za Küçükosmano¤lu’nun da bulun-du¤u 17 iflçi gözalt›na al›nd›. Çat›da kalan ve yar›m saatdaha eylem yapan üç iflçi inince polis sald›r›s›na maruz kald›ve gözalt›na al›nd›. Eyleme çevredekiler alk›fllar›yla destekverdi. ‹stanbul Esenyurt’taki Yurtiçi Kargo iflçileri Nakliyat ‹fl’eüye olduktan sonra “daralma” bahanesiyle iflten ç›kar›lm›fl,18 Ocak’ta direnifle geçmiflti.

Suç duyurusunun ard›ndan bir ta-fleron flirket yetkilisinin telefon ko-nuflmas›na tan›k olan iflçiler yetkili-nin flu sözleri söyledi¤ini aktard›: “Bi-zim ad›m›z geçmiyor, bir fley olmaz.”Ad› geçmeyen flirket Misyon TemizlikGüvenlik Yönetim Hizmetleri A.fi.

(Misyon). Mis Group’a ba¤l› olan buflirket için 12 y›ld›r hastanede çal›flanbir sa¤l›k iflçisi flu ifadeleri kullan›yor:“12 y›ld›r üzerimizdeki üniformalar-daki flirket isimleri de¤iflti ama buflirketlerin bafl›nda olan Cevat Turanve flirket yetkilileri de¤iflmedi.”

TaşeronunMisyon’ubelli

Page 9: 177'nci Sayı

SERMAYEHalk›n Sesi

921 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

Bu ‘memurun’ arkası kuvvetli

Rusya’da 15-17 fiubat’ta yap›lan G-20 Ma-liye Bakanlar› toplant›s›na, küresel ölçekte ya-flanan “kur savafllar›” damgas›n› vurdu. Ülke-lerin mallar›n› ucuzlatarak ihracatlar›n› art›r-mak için kendi paralar›n› de¤ersizlefltirmeyeyönelmelerine “kur savafllar›” deniliyor.

Kur savafllar›n› k›z›flt›ran ülke olarak, Ja-ponya gösteriliyor ancak Japon Yeni 3-4 y›ld›rh›zla de¤er kazanm›flt› ve flu anda eski de¤eri-ne dönüyor. Kur savafllar›n› as›l k›z›flt›ran ülkeise ABD. ABD hazinesi iç piyasay› canland›r-

mak ad›na bir süredir piyasaya dolar pompal›-yor. Bu dolarlar dünya piyasalar›na yay›l›yorve piyasalardaki dolar bollu¤u dolar›n ucuzla-mas›na, di¤er paralar›n dolar karfl›s›nda de¤erkazanmas›na yol aç›yor. Dolardaki bu geliflme,di¤er ülkelerin de ihracatlar›n› korumak içinkendi paralar›n› de¤ersizlefltirerek savunmayageçmelerine neden oluyor.

Çok say›da ülkenin ayn› anda bu ifle girifl-mesinin bir nedeni de krize karfl› eme¤in al›mgücünü azaltarak iç piyasalar›n› daraltmalar›.

‹ç piyasadan umudu kesen sermayedarlar bafl-kas›n›n pazar›na girmeye çal›fl›yor. Herkes bir-birinin pazar›na girmek için ayn› anda paras›-n›n de¤erini düflürünce, asl›nda hiçbir paran›nde¤eri di¤er paralar karfl›s›nda düflmemifl olu-yor. Çözüm olmay›nca tek “çare” inkar oluyor.IMF gibi kurulufllar “kur savafl›” tespitlerini“abart›l›” buldu¤unu aç›klarken Rusya’daki G-20 toplant›s›ndan da hiçbir somut çözüm ç›k-mad›. Son büyük kur savafl› 1930’larda, 2.Paylafl›m Savafl› öncesinde yaflanm›flt›.

Döviz kuru savaşı 1930’lardaki gibi

H ükümetin iki üyesi BaşbakanYardımcısı Ali Babacan ve Eko-nomi Bakanı Zafer Çağlayan ara-

sındaki “gaz-fren” tartışması yeniden hort-ladı. Bu kez kavganın tarafları, faizlerindüşmesini ve TL’nin değerini kaybetmesi-ni isteyen Çağlayan ile enflasyonla müca-dele adına TL’nin değerini görece yüksekfaizlerle koruyan Merkez Bankası (MB).Çağlayan, MB ile ilgili konuşurken “hadle-rini bilecekler” dedi, MB ise “MerkezBankası Bağımsızlığı” kitapçığı yayımlaya-rak yanıt verdi.

Sorunun temelinde “döviz kuru mu faizmi yüksek olsun” tartışması yatıyor. Faizyüksek olunca TL değerli oluyor. (Dövizkuru düşük oluyor) TL değerli olduğundaTürkiye’nin ihraç malları dış dünyaya pa-halıya geliyor ve ihracat düşüyor. MB iseTL’nin değerini kaybetmesi (döviz kuru-nun yüksek olması) halinde enflasyonunartacağından endişeleniyor. MB, TL’nindeğer kaybetmesinden ve enflasyonunyükselmesinden rahatsız ama bunun nede-ni enflasyonla halkın gelirlerinin erimesideğil, uluslararası finans sermayesinin faizgelirleri aşınması.

Bu nedenle yüksek faiz getiren TL de-ğerli kılınıyor, dolar/euro ve dolayısıyla it-halat mallar ucuzluyor, enflasyon düşüktutuluyor. Yani döviz kuru yüksek olursaihracatçı imalat sanayi, faizler yüksek olur-sa finans sermayesi kazanıyor.

“MEMURUMUZDUR, HADD‹N‹ B‹LECEK”

Tartışma MB Başkanı Erdem Başçı’nın,Türkiye ekonomisi için "uçaktan indik, ka-rayoluyla ilerliyoruz" sözleriyle başladı.Başçı, yüksek faizlerle ekonominin inişe

geçtiğini ama buna mecbur olunduğunusöyledi. Çağlayan’ın bu sözlere yanıtı sertoldu: “Kalkıp da Türkiye’nin başarısınıMB Başkanı’na bırakacak halimiz yok.Başçı hükümetin bir memurudur. Kendinihükümetin yerine koymamalı. Herkeshaddini bilecek.”

MB’nin Çağlayan’a yanıtı ise “MerkezBankası Bağımsızlığı” başlıklı bir broşürü

internet sitesinden yayımlamak oldu. Bro-şürde, MB’nin “hükümet veya başka otori-tenin onayına gerek duymadan serbestçe”yöntemlerini ve araçlarını belirlemesi ge-rektiği vurgulandı.

MB’nin faiz oranlarını etkileme kabili-yetini kısıtlayan her durumun, bağımsızlı-ğın kısıtlanması anlamına geldiği savunul-du.

ARKALARINDA K‹MLER VAR?MB’nin bu kadar net ve üst perdeden

bir yanıt verebilmesinin nedeni ise Çağla-yan’ın dediği gibi basit bir “memur” olma-ması. MB politikaları hükümet içerisindeAli Babacan’ın ve uluslararası finansseçkinlerinin desteğini alıyor. Kimi serma-ye kesimleri ise MB’ye karşı Zafer Çağla-yan’ın yanında saf tuttu. Türkiye İhracatçı-lar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşikur savaşlarında Türkiye’nin proaktif dav-ranmasını istedi, ihracatçının pazardakigücünün azalmaması için TL’nin değeriniyitirmesi gerektiğini savundu.

KUR SAVAfiLARI PAN‹⁄‹Çağlayan’ın ve ihracatçı sanayinin sesle-

rini yükseltmesine neden olan faktörler-den biri dünya çapında yaşanan “kur sa-vaşları”. İhracatlarını yükseltmek isteyenülkeler, kendi paralarını değersizleştirerekdış ticarette üstünlük kurmaya çalışıyorlar.Tüm dünyada bu eğilim güçlenirken Tür-kiye’de MB’nin TL’yi değerli kılan politi-kalar izlemesi, ihracattaki kayıplarını fi-nansal getirilerle telafi edemeyecek du-rumdaki küçük ve orta büyüklükteki, “fi-nansallaşamamış” sermaye kesimlerini en-dişelendiriyor. Endişeden öte gerçek ra-kamlar vaziyetin ciddiyetini gösteriyor. Buyılın Ocak ayında, 2012’nin aynı ayına görekurulan şirket sayısında yüzde 21 azalır-ken, kapanan şirket sayısı 2012 yılının aynıayına göre yüzde 31 arttı. AKP’nin can da-marlarını oluşturan sermaye kesimleri sar-sılıyor. Uluslararası finansal akımların ca-zibesinden de vazgeçilemiyor. Bu durum-da AKP iki cami arasında binamaz kalıyor.Çağlayan esiyor gürlüyor ama Babacan’ınve MB’nin dediği oluyor. Şimdilik…

Malum, Rize Üniversitesi’nin adı değiştirildi ve RecepTayyip Erdoğan Üniversitesi (RTE-Ü) oldu. Geçtiğimizgünlerde de Türkiye'nin önde gelen patronları vesiyasetçileri Recep Tayyip Erdoğan ÜniversitesiGeliştirme Vakfı'nı kurdu. Vakfın amaçları arasındaki bircümle çarpıcı: “Eğitim alanında devletin kkaammuu hhiizzmmeettiiyyüükküünnüü aazzaallttmmaakk iiççiinn hhaayyıırrllıı ççaallıışşmmaallaarrddaabbuulluunnmmaakk..”

“Devletin kamu hizmeti yükünü azaltmak için”ifadesinin altını bir kez daha çizmek gerekiyor. ÇünküAKP döneminde bu ifade bir derneğin/vakfın “kamuyararına” sayılmasının en temel kriteri haline getirildi.Maliye Bakanlığı’nın 14/11/2003 tarihinde yayınladığıKemal Unakıtan imzalı sirkülere göre bir derneğinfaaliyetlerinin “Kamu Yararına” sayılması için “Tüzükteyazılı amaçlar arasında yer alan hizmetlerin, kamuyayararlı hizmetler olması” yetmiyor. Yani sen istediğinkadar amaçların “kamu yararına” de boşuna. AKP’ninkoyduğu kriter şu: “Gerçekleştirilen hizmetlerin ddeevvlleettiinnkkaammuu hhiizzmmeettii yyüükküünnüü aazzaallttııccıı ööllççüüddee bbuulluunnmmaassıı ddaaggeerreekklliiddiirr..””

Yani dernek amacını belirlerken bu neoliberal döne-min en hayırlı işinin “devletin kamu yükünü azaltmak”olduğunu unutmamış. Ziradevletin başka “mühim” görevlerivar: Sermayeyi teşvik edecek, birsavaş mekanizması kuracak, sesi-ni çıkaranı asi diyerek içeri tıkmakiçin polis istihdam edecek, hapis-hane açacak, en büyük adaletsaraylarını kuracak.

“Devletin yükünü azaltmak”denilen şey ise hepimizin harcıdeğil, “hükümet gibi” olmayıgerektiriyor. Örneğin BakanlarKurulu 2011 yılında Halkevleri’ni“kamu yararına dernek” statüsün-den çıkarırken en temel gerekçesibu örgütün yoksulluğu idi.Kararda atıfta bulunulan yönet-melikte, bir derneğin kamuyararına faaliyet göstermesi içinşu söylenmekteydi: “Sahip olduğu mmaall vvaarrllıığğıınnıınn vveeyyııllllııkk ggeelliirriinniinn ttüüzzüüğğüünnddee bbeelliirrttiilleenn aammaaccıı ggeerrççeekklleeşşttii--rreecceekk ddüüzzeeyyddee oollmmaassıı gerekir.” (31.03.2005 tarihliDernekler Yönetmeliği’ndeki ifade)

Halkevleri’nin tüzüğünde yer alan amaçlar devletinkamu hizmetini azaltacak düzeyde gerçekleştirilemez?Niye? Halkevleri yoksul. Başka niye? “Parasız sağlık, pa-rasız eğitim” gibi bir mücadele programı olan Halkevleri,“kamu hizmeti yükünü” arttırmaya çalışıyor.

Neoliberalizmin dışlayıcı karakterini en çıplak biçimdeyansıtan bu yaklaşıma göre kamuya yararlı olabilecekolanlar, “katılımcı”, “görev bilinci olan”, “aktif yurttaşlar”,sadece ve sadece varlıklı ve mülk sahibi kesimlerdir. Ni-tekim RTE-Ü için seferber olan isimlere baktığımızdatam bir “vatan millete hayırlı”, “kamuya yararlı” insanlargeçidi ile karşılaşıyoruz.

HHaammddii TTooppççuu: En temel haklarından olan grev hak-kını savunan çalışanlarını kapı önüne koyan THY Yöne-tim Kurulu Başkanı.

MMeehhmmeett NNaazziiff GGüünnaall: Bodrum’da 2007 yılında ya-nan ormanlık alanın otel kurması için tahsis edildiğiMNG Holding’in patronu

HHaalliitt DDuummaannkkaayyaa: Kentsel dönüşümden büyük vur-gunlar yapan ve daha büyüklerine hazırlanan Dumanka-ya İnşaatın patronu.

MMeettiinn KKaallkkaavvaann: İşçiler için bir kıyım mekanına dö-nen Tuzla’da maliyet yükseltici iş güvenliği önlemlerininönlenmesi, iş kazalarına neden olan taşeron sistemininsavunulması adına canını dişine takan tersaneci, DenizTicaret Odası Başkanı.

İİbbrraahhiimm KKaarraaoossmmaannooğğlluu: Kocaeli Dilovası’ndaki sa-nayi tesislerinin kamu sağlığını tehdit ettiğini ortaya çıka-ran Prof.Dr. Onur Hamzaoğlu’na “şarlatan” diye hakareteden ve bu nedenle mahkum olan Belediye Başkanı.

İİmmddaatt SSüüttllüüooğğlluu: Çaykur'un İslampaşa Mahallesi'ndebulunan Taşlıdere Çay Fabrikasını Recep Tayyip Erdo-ğan Üniversitesi’ne devrederek, “devletin kamu hizme-tindeki yükünü azaltan” ancak çay üreticilerinin isyan et-mesine neden olan Çaykur Genel Müdürü.

Ve daha nice nice patron ve tabii ki AKP’li bürokrat,bakan, milletvekili kamu yararına hayırlı işler yapacakvakfın kurucular listesinde.

Toplumsal sorunların kaynağı olarak mülksüzleringörüldüğü kapitalizmde, çözümü ise mülk sahipleri ola-rak gören bir toplumu öngörülmekte. Kamunun “RecepTayyip Erdoğan Üniversitesi” olduğu yerde çözüm de buisimler. Bunlar kamuya yararlı ise “kamu yararına ol-mak” değil bu “kamu düzenini bozmak” daha meşrugörülüyor. 81. yılını kutlayan Halkevleri için bu statününsökülmesi yeni bir onur nişanesidir. Nice yıllara!

UmarKaratepe

[email protected]

81 y›ll›k Halkevleri ‘yarars›z’bak›n kim yararl›?

DÖVİZ KURUDöviz kurları ülkelerin ulusal parasının diğer ülke parala-

rı cinsinden değeridir. Bir başka ifadeyle de döviz kuru ya-bancı bir para birimi için ödenen ulusal para miktarını ifadeetmektedir. Örneğin 1 Avro 2.3 TL’ye denk düşer. Dövizkuru yükseldiğinde, örneğin 1 Avro 2.5 TL olduğunda, TLdeğer kaybetmiştir. Çünkü 1 Avro için daha fazla TL öde-mek zorunda kalırız. Tersinde döviz kuru düştüğünde, yani1 Avro 2 TL olduğunda ise TL değer kazanmıştır. Çünküdaha az TL ödeyerek Avro satın alabiliriz.

İhracatçılar genellikle kurun yükselmesini, yani TL’nindeğerini yitirmesini ister. Örneğin 30 TL’lik bir ürün satıyorolsunlar. Eğer 1 Avro = 2 TL olursa bu ürünün fiyatı 15Avro olur. Oysa TL daha değersiz olursa, örneğin 1 Avro =3 TL ise ürünün fiyatı dış dünyada 10 Avro’dur. İhracatçıTL olarak aynı parayı kazanır, ancak Avro olarak fiyatı dü-şük ürün sattığı için başka ülkelerdeki rakip ihracatçılaragöre avantajlı bir pozisyona geçer.

The Economist dergisi, büyükçok uluslu tekellerin, üretimfaaliyetlerini deniz aşırı ülkelere,özellikle de emek gücünün ucuzolduğu yerlere doğru parçalamastratejisini mercek altına aldı.Dergiye göre küreselleşme süre-ci denen son 30 yıla damgasınıvuran bu stratejinin sonlarınageliniyor.

Bu stratejide şirketler kendibünyelerinde sağladıkları malveya hizmetlerin bir bölümünü,özellikle de emek yoğun üretimgerektirenleri, çevre ülkelerdentedarik ediyordu. Ya da üretimdoğrudan ucuz emekhavzalarına taşınıyordu vefinansal merkez haline gelenemperyalist merkezler içinmüthiş karların yanında “sanayi-sizleşme” olgusu büyüyordu.The Economist’e göre yıllarcaçok iyi işleyen bu stratejininsonuna geliniyor, “Batılı şirketler

küresel ayak izlerini gözdengeçiriyor.” Şirketler ulus aşırıüretimlerini sınırlandırmayabaşladı. Örneğin Çin’deki birABD şirketi Çin’deki ve çevrepazarlardaki satışı kadar üretimiorada yapma eğiliminde, üre-timin geri kalan kısmı ise artık“eve dönüyor”. Bu eve dönüşeğiliminin artmasının gerekçeleriolarak şunlar sıralanıyor:

1. Küresel ucuz emekgücükaynağı giderek tükeniyor. Çinve Hindistan'da reel ücretler son10 senede yılda ortalama yüzde10-20 oranında artarken, ABDve Avrupa'da imalat ücretlerineredeyse hiç yükselmedi.Ücretler arasında hala büyükfarklar olsa da ulaştırma maliyet-leri gibi diğer faktörler ücret fark-larını dengeliyor. Vietnam,Endonezya ve Filipinler gibiülkelerde halen çok düşükücretler olsa da bunların üretim

kapasitesi ve verimliliği düşük. 2. Asya'da çalışan işçiler ya-

vaşça da olsa haklarını artırdıkçazengin ülkelerde emekgücünündaha esnek hale geldiğine dairişaretler artıyor. İspanya ve İtalyabüyük emekgücü piyasası re-formları yürürlüğe koydular. TheEconomist'e göre Batılı otomotivişçileri gece vardiyalarında çalış-mayı kabul ettiler. Oysa G.Ko-re'deki otomotiv işçileri verdiklerimücadelelerle gece vardiyasınason vermeyi başardı.

3. Şirketler imalatı ucuz veuzakta olan bir yerlerde yapar-ken, araştırma ve geliştirmenin(Ar-Ge) kendi ülkelerinde bulun-masının üretimin örgütlenmesin-de olumsuz etkiye yol açabilece-ğini düşünmeye başladılar. Şir-ketlerin bu duruma bir yanıtı Ar-Ge faaliyetlerini de gelişmekteolan ülkelere taşımak olabilirdi.Fakat son derece değerli gör-

dükleri “fikri mülkiyetin” kendiülkeleri dışında güvenliğinin teh-likeye gireceğinden korkuyorlar.

4. Üretimin taşındığıazgelişmiş ülkelerdeki isyanların(siyasi istikrarsızlık) ve savaşlarınüretimi sekteye uğratabildiğigörüldü.

5. Ülkelerin çeşitli mal ve hiz-met üretimini ucuz emek bölge-lerine taşımasıyla batıda işsizliktehdidi büyüdü. Milyonlarca işsi-zin yarattığı “iç istikrarsızlık”, ba-tılı devletlerin kendi ülkelerindekiyatırımlara özel destekler sunma-sına neden oldu.

‘Küresel fabrika’ evine mi dönüyor?

Çağlayan ile MB arasındaki kavga, küçükve orta büyüklükteki ihracatçılar ile finanskesimi arasındaki çelişkilerin yansıması

Türkiye’nin dış ticaret açığındaki “düzel-me” üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan, İlBaşkanları toplantısında muhalefeti alayaalan açıklamalarda bulundu. Portekiz’dekiSosyalist Enternasyonal toplantısında CHPlideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun yaptığı ko-nuşmada Türkiye ekonomisindeki büyükproblem olarak “cari açık” meselesine de-ğindiğini hatırlatan Erdoğan şunları söyle-di: “Her şeyde tersine gidiyor. Portekiz'de

yoldaşları CHP Genel Başkanına kıs kısgülmüşlerdi. Şimdi bu cari açıktaki düşüşüduydularsa artık kahkaha atmışlardır."

Erdoğan’ın bu açıklamaları toplantıyakatılan İl Başkanları’nı ikna etse de, ekono-mistlere “kahkaha attıracak” cinstendi. Zi-ra cari açığın 77 milyardan 49 milyara düş-mesinin en büyük sebebinin ithalattakiazalma olduğunu hemen hemen tüm eko-nomistler kabul ediyor. İthalattaki azalma-

nın sebebi ise ithal yerine yerli mallar kulla-nılması değil, Türkiye ekonomisinin2012'de hızla yavaşlaması. Özellikleyatırım malları ithalatında yaşananhızlı düşüş dış ticaret açığınınazalmasında etkili oldu. Bu yılbüyüme oranının daha dadüşmesi halinde cari açı-ğın da azalması bekle-niyor.

Enerji PiyasalarıDenetleme Kurulu’nun

(EPDK) aldığı bir karar“Elektrikte yüzde 15indirim” müjdesi olarakduyuruldu. Karara göresanayi kuruluşları veticarethanelere sağlananucuz elektrik uygulamasımeskenlere de açılmıştı.Eskiden yılda 25 bin kilo-vatın üstünde elektrik

tüketen işyerleri indirimlielektrik kullanabiliyorkenbu rakam 5 bin kilovata çe-kildi ve evler için de bu indi-rim geçerli oldu. Bu müjde,yandaş basında ballandıraballandıra anlatılırken birkonudan hiç bahsedilmedi.Bahsedilen kilovattan indi-rim sağlamak için ayda 150TL’nin üstünde bir faturanıngelmiş olması gerekiyor. Bu

fatura ise ancak büyük vil-lalarda mümkün. YaniEPDK elektrikte çok küçükbir azınlığa indirim yaptı.

Bu indirim palavrası piya-saya sürülerek, gerçek bir“indirim” olanağı gözlerdenuzak tutulmaya çalışıldı. Buhaber manşetleri süslerken,başka bir haber gazetelerinkıyısında köşesinde kaldı. Si-vas 3. Asliye Hukuk Mahke-

mesi, dağıtım şirketinin çıp-lak enerji maliyeti dışındakalan kayıp-kaçak, peraken-de satış, iletim, dağıtım vesayaç okuma adı altında tah-sil edilen 5 kalem bedelin ia-desine 50 vatandaşa iadesi-ne karar verdi. Dağıtım şir-ketleri bu karara tepki gös-terdi ve temyiz yolu da açıkolmayan bu kararın sektörüalt üst edeceğini savundu.

Cari açıkta züğürt tesellisi

Elektrikteindirimoyunu

Page 10: 177'nci Sayı

10Halk›n Sesi 21 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

KİBELE

A nkara Çankaya’dalüks evlerle çevrilibir gecekondu

mahallesi Yukarı DikmenVadisi. ‘Kentsel Dönüşüm’adı altında yıkım süreciniyaşayan en önemli örnekler-den birisi. İki yamaca kurul-muş bir mahalle olanYukarı Dikmen’de, tekmaaşla yaşam mücadelesiverilen, geçim sıkıntısınınyaşandığı mahalledekadınlar, diğer tüm kadınlargibi kadın olmanın ‘olağan’sıkıntılarını üstlerindetaşıyor. ‘Katkı’ mahiyetindegündelikçilik yaparak hayat-larını devam ettirmeyeçalışan bu kadınlar, barınmahakkı için evlerini korurken,ekmek parası için lükskonutları temizliyor. Buanlamda ev geçimine‘yardım’ olsun, çocuklarıdaha iyi koşullarda okusundiye uğraşıp didinen bukadınlar, farkında olarak yada olmayarak da güvence-sizliğin önemli bir halkasınıoluşturuyor.

Farklı deneyimlere sahipkadınlar olaraksorunlarımızdan konuşmakve hayat deneyimlerimizipaylaşmak üzere barınmahakkı mücadelesi yürütenbu dirençli kadınların, kadınolmaktan doğan sorunlarınakulak verdik, evlerine konukolduk:

Bediha, 1971 yılında eşive üç çocuğuyla Kars’tangelerek Ankara’da AşağıAyrancı Semti’nde ufak birkapıcı dairesine yerleşmiş.Eşi kapıcılık yaparken o daeşine ‘yardımcı’ olmak içinevlere gündeliğe gitmeye

başlamış. 42 yıl önce mem-leketini bırakıp gelenBediha, bir göz odadageçinmeye çalışırken “zor işama ben de mecburdumçalışmaya” diyor.“Ankara’ya geldiğimde 18yaşındaydım, bugün ise 59yaşındayım.” ‘Ev kadını’olan Bediha, uzun zamandır‘evin işleri’ ile uğraşırken, 42senedir de başkalarınınişlerini yaptığını belirtiyor.

“Ankara’ya geldiğimdegidiyordum, hâlâ gidiyorumtemizliğe” diyor. Bu işenasıl başladığınısorduğumuzda ise “elimdenbir şey gelmiyor, okumamyazmam yok, 3 çocuklageldim, benim için yapılacaktek iş buydu” diye yanıtveriyor. Eskiden neredeyseher gün temizliğe gidiyor-muş Bediha, artık o kadarsık değil.

‘BED‹HACI⁄IM BURAYI‹Y‹ S‹LEMEM‹fiS‹N’

Bediha, gittiği evlerdecam, kapı, halı, mutfak,banyo gibi birçok yeri temiz-lediğini belirterek “evkadını ne yaparsa onlarıyapıyorum” diye belirtiyor.Neredeyse aralıksız ve tamgün çalışan Bediha, sadeceyarım saatlik bir yemekmolası olduğunu, onda dalaf işitmemek için hızlı hızlı

yediğini söylüyor. Evlerinegittiği kadınlarla olanilişkilerini soruyoruz.İlişkilerinin çok güzelolduğunu hiçbir kötü olayyaşamadığını ancak, “bazenşu bardak hiç kırılmasınkolum kırılsın diye düşünü-yorum. Çünkü onlar için şuüç kuruşluk bardak seninkolundan daha kıymetli”diye ekliyor. Camları silmekya da merdivene çıkarak

duvarları silmek gibitehlikeli işleri de yaptıklarınıbelirten Bediha, “sizi insanolarak görmüyorlar, hattabazı durumlarda bu tehlikeliişleri yaparken daha da titiz-leniyorlar. Mesela vitrinisiliyorsun, bardağın gölgesigeliyor onu da kir diye‘Bedihacığım burayı iyi sile-memişsin’ diyerek tekrarsilmemizi istiyorlar” diyor.

Başkasının evini temizle-dikten sonra kendi evininişlerini de yaptığını belirtenBediha, “robotlaşmıştım hergün aynı işleri yapmaktan”diyor. “Hep bir hayalimvardı, ‘benim de bir günöyle bir evim olacak’, iştegecekondum oldu; onu daşimdi yıkmak istiyorlar.”“Evin işleri, başkasınınevlerinin işleri, bunda bireşitsizlik yok mu” diyesoruyoruz. “Huzurlu bir evistiyorum ben” diyor. Bir ikitekrarlıyoruz, yani bir kadınolarak eşitsizlik diyoruz.Israrla “Evim!” diyor.Dönüyor başa: “İştegecekondum oldu; onu daşimdi yıkmak istiyorlar.”

Dikmen’in ağaçları çıp-lak, bahar yaklaşıyor amagıpgiri görüntü hâlâ yerinde.Bir 8 Mart daha gelirkenFirdevs ya da Bediha, hâsılı;bir kadın daha ‘olağan sıkın-tı(!)’, ‘katkı(!)’, ‘yardım(!)’ve ‘görünmez emek(!)’ ileçarpışmaya devam ediyor.Görecek mi Bediha? Diye-lim gördü; gösterebilecekmi Bediha? Olur ya diyelimgösterdi, görünecek mi Be-diha? Firdevs? “Neden hiçbitmiyor’a kadar”ı erkek şa-irinin dilinden değil kendikendine söyleyebilecek miFirdevs?

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği(İSİG) Meclisi bir kadın çalıştayı

gerçekleştirdi. Petrol-İş Sendika-sı’nda gerçekleşen çalıştayın açılış ko-nuşmasını Petrol-İş Sendikası’ndanSelgin Zırhlı Kaplan yaptı. Kaplan, işkazası istatistiklerinde kadınlara yerverilmediğini belirtti ve “Eşit koşul-larda, sendikalı, güvenceli ve güvenliişlerde çalışmak istiyoruz” dedi.

Marmara Üniversitesi’nden Yrd.Doç. Dr. Berna Güler Müftüoğlu,İSİG Meclisi verilerine göre 2012’deen az 61 kadın işçinin hayatını kay-bettiğini söyledi. Müftüoğlu esnek

çalışmanın dayattığı güvencesizçalışma koşullarına, kadınların dahaçok maruz kaldığını belirtti.Direnişlerinin 246’ncı günündekiDHL işçileri adına konuşan AyselŞimşek, kadınların 15 kiloluk kolilerikaldırmaktan fıtığa yakalandığınısöyledi ve sendikalı oldukları içinperformans düşüklüğü bahanesiyleişten atıldıklarını belirtti. İMECEKadın Sendikası’ndan Serpil Kemal-bay, ev işçilerinin yaptıklarının iş ola-rak görünmediği gibi iş kazalarınında görünmediğini, ev içi sağlık vegüvenlik koşullarının sağlanması

gerektiğini belirtti. İSMACOdirenişçilerinden Münevver Uyar,sağlık koşulları nedeniyle oturarakçalışması gerekirken ayaktaçalışmaya zorlandığını ve sendikalıoldukları için işten atıldıklarınıanlattı. Dev Sağlık-İş’ten Güllü Ha-noğlu, kadınların çok çocuk doğur-ması ve güvencesiz çalışması üzerinebir sistem inşa edilmeye çalışılan Tür-kiye’de en büyük sorunun “taşeronçalıştırma” olduğunu vurguladı. Ço-cuklar için bir kreş ortamı yaratılançalıştayda şiir ve müzik dinletisi ilebir tiyatro gösterisi yapıldı.

‘Evde, işte çalışıyoruz.Sağlığımızdan oluyoruz’

D‹SK, KESK, TMMOB ve TTB’li kad›nlar, 8Mart’›n tatil olmas› için 1 Mart’a kadar süre-cek bir kampanya düzenliyor. Türk TabiplerBirli¤i Genel Merkezi’nde kampanyayla ilgilitoplant› düzenleyen kad›nlar çifte ezilmiflli¤eve çifte sömürüye bir kez daha “hay›r” diye-ceklerini belirtti.

Kad›nlar›n 1 Mart’a kadar sürdüre-cekleri kampanyan›n talepleri flöyle:

� Kad›n bedeni üzerindeki tüm söz vekarar haklar›n›n kad›na ait oldu¤unun kabuledilmesi, siyasi iktidarlar›n kad›n›n bedenin-den elini çekmesi.

� “Kad›n"› aile ve namus ile kurumsalolarak da özdefllefltirilen Aile ve SosyalPolitikalar Bakanl›¤›’n›n kald›r›larak Kad›n veEflitlik Bakanl›¤›’n›n kurulmas›.

� Kad›n› e¤itimden, yaflamdan koparan,çocuk gelinleri meflrulaflt›ran, ça¤d›fl› gericiyaklafl›m›n son örne¤i 4+4+4 e¤itimdüzeninin kald›r›lmas›.

� Kad›n istihdam›nda tek seçenekmifl

gibi görünen esnek-güvencesiz-kay›t d›fl› vetafleron çal›flt›rmaya son verilmesi.

� Militarizmin ve savafl›n en çokkad›nlar› etkiledi¤i bilinci ile bar›fl›n bir anönce demokratik yollarla sa¤lanmas›.

� Eflit ifle eflit ücret ve insancayaflanmas›na olanak veren “yeterli ücret”verilmesi.

� Sendikalaflma ve örgütlenmeninönündeki her türlü yasal ve fiili engellerinkald›r›lmas›.

� Ev iflçisi ve ev eksenli çal›flankad›nlar›n emeklerinin görünür k›l›naraksosyal güvence kapsam›na al›nmas›.

� Çocuklar›m›z› güvenle b›rakaca¤›m›z

ücretsiz, sa¤l›kl› krefller ve bak›m evlerininsa¤lanmas›.

� Baflta cinsiyet ayr›mc›l›¤› olmak üzereher türlü sömürü ve ayr›mc›l›¤a son verecekeflitlikçi, özgürlükçü ve demokratik biranayasa haz›rlanmas›.

� fiiddete u¤rayan kad›nlar›n korunma-s›n› ve kad›n cinayetlerinin engellenmesini,

� Eflitlik ve özgürlük talebi ile mücadeleyürüten kad›nlara yönelik gözalt› ve tutukla-malar›n son bulmas›.

� ‹flyerinde, sokakta, evde kad›na yöne-lik taciz, tecavüz ve mobbingin son bulmas›için düzenleme yap›lmas›.

� Kad›ndan yana imza at›lan ulus-lararas› sözleflmelerin uygulanmas›.

Toplant›da konuflma yapan KESK Kad›nSekreteri Canan Çala¤an da eflitlik ve özgür-lük mücadelesi veren tutuklu KESK’li kad›n-lar baflta olmak üzere tüm mahpus kad›nla-ra selam yollayarak “En k›sa zamanda ara-m›zda görmek istiyoruz” dedi.

Sosyalist Feminist Kolektif’in ça¤r›s›yla bir araya gelen kad›nlar “Ai-le d›fl›nda hayat var” demek için Befliktafl’ta Baflbakanl›k Ofisi önündebir eylem gerçeklefltirmek istedi. Eylem polis engeliyle karfl›laflt›. Poli-sin engellemelerine ra¤men kad›nlar Befliktafl Meydan›’ndan iskeleyedo¤ru bir yürüyüfl gerçeklefltirdi. Yürüyüfl sonunda Befliktafl’taki ‹skeleMeydan›’nda okunan bas›n aç›klamas›nda her gün kad›n cinayetlerihaberleriyle uyan›ld›¤› hat›rlat›larak ailenin kad›n için “mutlu bir yuva”olmad›¤› söylendi ve “Aile düzeninin tek meflru ve istenen yaflama bi-çimi olmas›n› reddediyoruz” denildi.

‘42 yıldır başkalarının evini temizliyorum’

Söz ve karar hakkı kadınlara!

Aile dışında hayat var

FATMA GENÇ / TUBA KAYA

Hepsini bitirdin mi'ye kadar vaktim var/ Varsa var, ben koca götlü bir kad›n›m alt taraf›, cam bölmeleri siliyorum/ Binlercecam bölmeyi siliyorum, "neden hiç bitmiyor'a kadar/ Durmadan siliyorum, bunu hep yap›yorum, kurtulam›yorum(Edip Cansever, Hizmetçi Firdevs ve Cam Bölmeler)

nkara Yukarı Dikmen’de, tek maaşla yaşammücadelesi veren kadınlar, diğer tüm kadınlar gibigüvencesiz koşullarda yaşıyor ve çalışıyor

Bu yıl 8 Mart’ı, AKP iktidarı kadın düşmanlığınıkörüklerken, iktidar karşısında öfkesi biriken kadınlarınsokağa çıktığı bir dönemde karşılıyoruz.

Adliye önlerinden mahalle aralarına, işyeridirenişlerinden üniversitelere, kadınlar her yerdegörünür olmak ve erkeklerle eşit haklara sahip olmakiçin sokaklarda. Kadınlar kendi yaşamında söz ve kararhakkına sahip olduklarının bilinciyle, haklarına sahipçıktıkları için inatla sokağı işaret ediyor.

KKaaddıınnllaarr kkeennddiilleerriinnee ddöönnüükk ssaallddıırrııllaarraa cceevvaabbııssookkaakkttaa vveerrddii

Geçtiğimiz yıl kürtajı yasaklamaya kalkan AKP, ka-dınların kararlı tepkisi sonucunda geri adım atmak zo-runda kaldı. Kürtaj yasağının gündeme gelmesiyle so-kakları dolduran kadınlar yasayı geri çektirdi. İktidar,kadınların militan eylemleri karşısında, çareyi dava aç-makta buldu. Ancak adliye önleri kadınların “Kürtajhaktır, yargılanamaz” sloganlarıyla eylem alanına dön-dü. Kürtaj yasağı, 3 (hatta 5-10) çocuk doğurma bas-

kısı, bunun için verilen teşvikprimleri gibi, kadınlara aileyi da-yatan politikalar bir zincir gibi bo-ğazımıza dolanıyor. Kadınlarsabedenlerini siper ederek karşıkoymaya devam ediyor.

İktidarın aile içine hapsetmekistediği kadınlar, aile içinde güngeçtikçe artan düzeyde şiddetemaruz kalıyor. Kadına yönelikşiddet karşısında AKP iktidarınınaldığı sözde önlemlerin balonlarıçok çabuk sönüyor. BelediyelerYasası’nda 50 bin nüfuslu yerler-de sığınma evi açılması şartının100 bin nüfus gerekliliğine çıka-rılmasının ardından, bakanlığınerkekler için sığınma evi açacağı-

nı ilan etmesi, AKP’nin meseleyi kadın sorunundan çokuzakta gördüğünü yeniden gösterdi.

İşte bu yüzden AKP’nin kadın düşmanı politikaları ileivme kazandırdığı fiziksel şiddete, tacize, tecavüze karşıkadın dayanışmasını örgütlediğimiz Mamak’ta ZülfüKadın Yaşam Parkı’nı kurmak için ayağa kalktık.Mamak Belediyesi’nin parkın yerine cami yapmagirişimine de sessiz kalmayan direnişimiz gericiliğekarşı yaşam hakkı mücadelesine dönüşüyor.

AKP kadınlara yönelik saldırılarına eğitim alanındada devam ediyor. 4+4+4 ve kılık kıyafet yönetmeliği-nin tek serbestisi olan türban, kız çocuklarından başla-yarak kadınların bedenini ve yaşamını denetim altınaalmak için getirildi. Eğitimdeki cinsiyetçiliğe ve gericili-ğe karşı kadınlar olarak okul önlerinde yan yana gel-meye hazırlanıyoruz.

AKP şu günlerde de kadın emeğinin piyasaya nasıldaha iyi eklemleneceği üzerine çalışıyor. Bilim, Sanayive Teknoloji Bakanlığı ile kadın istihdamının arttırılmasıyönünde imzalanan protokol, kadınların aile içinde ta-nımlanan geleneksel toplumsal rolleri ile kadın emeğisömürüsünü uyumlulaştırmayı hedefliyor. Çalışan ka-dınlara kreş projesi geliştirilirken kamu kurum ve kuru-luşlarında kreş ücretlerine zam geldi. Güvenceli çalışmahakkı için direniş çadırlarındaki kadınlar, görünmeyenev içi emeğinin karşılığını isteyen kadınlar, hepimiz hak-kımız olanı almak için patronların, erkeklerin karşısınadikiliyoruz ve her yeni saldırıda karşılarında olmaya de-vam edeceğiz.

Karadeniz’deki HES direnişleri kadınların işyerlerin-deki sermaye saldırısına karşı mücadele rehberine dö-nüşüyor. Çanakkale Lapseki’de köylerine termik santralyapılmasına izin vermeyen kadınlar ellerinde teneke-so-palarla ÇED toplantısı için gelenleri kovuyorlar. Barın-ma hakkı mücadelesi veren kadınlar, güvencesizliğekarşı mücadelenin ilk adımlarını atıyorlar; temizlik işçisikadınlar Dikmen Vadisi’nde haklarını öğrenmek içinyan yana geliyor.

Kadın düşmanlığı ırkçılıkla besleniyor. Geçtiğimiz ayErmeni kadınlar saldırıya uğradı. Kadınların barış mü-cadelesi sindirilmeye çalışıldı. Devlet yine önce kadınlarıvurdu. Paris’te üç Kürt kadın katledildi. Hindistan’da te-cavüze karşı, Mısır’da iktidar karşısında mücadele edenkadınlara yönelik saldırılara kadınların direnişle yanıtvermesi mücadelenin sokaktan geçtiğini bir kez dahagösterdi. Kadını tamamen görünmez kılmak üzerineyapılan saldırılara karşı bu yıl 8 Mart’ta meydanlar tümkadınların kürsüsü haline dönüşecek.

DilflatAktafl

HalkevleriKad›n Sekreteri

Karar da bizimyaflam da: 8 Mart’tameydanlar bizim

A

Kadınlar,hükümetin ürettiğitüm politikaların altyapısını “kadınınasıl yeri aile içidir,evidir” anlayışıylaoluşturduğunadikkat çekti

Page 11: 177'nci Sayı

zel güvenlik işçi sınıfının bir bölümünün kendisınıfının mensuplarına burjuvazi adına veçıkarına şiddet uyguladığı bir alanadönüşmüştür

zel Güvenlik devletin baskı ve denetimbakımından genişlemesine ve daha önceolmadığı kadar geniş alanları denetlemesine, zapt etmesine işaret eden bir gelişmedir

YÜZ YÜZEHalk›n Sesi

1121 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

Hak arama eylemlerinin, piyasa düzenine karşı hak-kını söküp alanların karşısında özel güvenlik görevlile-ri dikiliyor. Trabzon’da işten atılan taşeron sağlık işçi-leri, Dikmen’de barınma hakkını savunanlar, Kara-çam’da HES’lere karşı mücadele edenler, trene para-sız binmek isteyen genç… Her bir hak arama eylemişiddetle bastırılmaya çalışılıyor. Son yıllarda polisin

denetiminin yanı sıra beliren Özel Güvenlik Birimle-ri’nin hangi ihtiyacın sonucu olarak yaygınlaştığını Or-du Üniversitesi Ünye İktisadi İdari Bilimler FakültesiÖğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Evren Haspolat’la konuş-tuk. Haspolat bu eğilimin nedenini şöyle açıklıyor:“Sermaye sınıfının ihtiyaçları ve öncelikleri ölçüsündedevletin şiddet aygıtı genişlemiş ve çeşitlenmiştir.”

Şiddet

aygıtı

çeşitlenirken

Son yıllarda özel güvenlikçilerinartan saldırılarını oldukça sıkgörmeye başladık. En son geçtiğimizhafta Dikmen’de barınma hakkınısavunan mahalleliler, Yenikapı’datrene parasız binmek isteyen genç,Karaçam’da HES’lere karşımücadele eden köylüler örneğindeolduğu gibi. Bu anlamda farklı vebirçok kesim saldırıların hedefin-deydi. Bu saldırıları değerlendirdi-ğimizde özel güvenlikçiler ya dakurum olarak özel güvenlik, polisaygıtının yerini mi alıyor?

Özel güvenliğin polisin yerinialması söz konusu değil. Bu neTürkiye için geçerli bir durum nede dünyadaki diğer ülkeler için.Polis, kapitalist devletvarolduğundan beri devletin asliiç güvenlik ve baskı aygıtıdır. Burolünü konumunu pekiştirereksürdürüyor. Fakat bu alandadeğişen bir şey var. O da şu: Özelgüvenlik hastanelerden iş yerler-ine, okullardan HES’lere, siteler-den askerlik şubelerine,AVM’lerden bakanlıklara,kentsel dönüşüm alanlarındantren istasyonları ve havaalanlarınakadar kamusal ve özel olanneredeyse her alanda bu alanlarındevlet tarafından denetlen-mesinde ve de zapt edilmesinde1980 sonrasına özgü yeni birgüvenlik/baskı aygıtı olarak belir-di. Ve bu yeni güvenlik aygıtıpolisin girmediği özel alanları dadevletin denetimine ve göze-timine açtı. Devletin toplamdadenetlediği alanların çapını kapi-talist devletin bugüne kadareriştiği alanların çok ötesinetaşıdı. Ama bunu yaparken depolisten ayrı bir aygıt olarakkendine özerk bir denetim alanıyaratmadı, tam tersine onubütünleyen bir aygıt olarak yineonun denetlediği alana yeni hal-kalar ekleyerek bunu yaptı.Kısacası özel güvenlik, polisibütünleyen ikincil bir güvenlikaygıtı olarak belirdi ve konumunubu şekilde pekiştirdi.

Özel güvenlik 1980 sonrasınaözgü bir ikincil güvenlik aygıtıolarak belirdi dediniz. Bu sürecibiraz açar mısınız? Özel güvenlikhangi ihtiyaçtan doğdu? Ya dahangi toplumsal kesimlerin ihtiyacı-na yanıt olarak doğdu?

Özel güvenliğin tarihini, ABDve Birleşik Krallık gibi ülkeleribaz alırsak çok daha eskileregötürmek mümkün. Özel güven-lik ABD’de güvenlik endüstrisinintaşeronlaştırılması ile 1850’lerdebaşlarken, İngiltere’de özellikleAfrika ve Ortadoğu’da faaliyetgösteren İngiliz enerji ve maden-

cilik şirketlerine devletin güvenliktedarikinin yetersiz olduğu ya dahiç sağlanamadığı koşullardahizmet üreterek ve bu anlamdaçoğunluğu ticari müşterilere daya-narak 1960’larda büyümüştür.Ardından ise 1980’lerden itibarendünyada bir genel eğilim olarakyükselişe geçmiştir. Bugenelleşme ve yükselişin pek çoknedeni var aslında.

POL‹SL‹⁄‹N TEM‹N‹METALAfiIYOR

Kapitalizmin 1970’ler krizininardından girilen yeni dönemolarak neoliberal dönem,piyasanın hâkim aktör olaraktemel gidişatı belirlediği ve bubağlamda eğitimden sağlığa,güvenlikten bürokrasiye kadarpiyasa dışı olarak algılanan heralana kârlılık, verimlilik ya dahantal devletin küçültülmesi şiarıçerçevesinde piyasa ilişkilerinindahil edildiği bir dönem olmuştur.İşte bu genel eğilimle birlikteKeynesyen dönem boyuncagelişen ve ulusal-sosyal devlet yada refah devleti olarak bilinen,yoksullukla mücadele çerçevesin-de içerici özellikleri ağır basan,buna uygun olarak pek çok sosyalgörev ile donatılan devlet yapılan-ması, yeni birikim rejimine uygunolarak piyasacı bir dönüşümsürecinden geçmiştir. Budönüşüm sürecinin sonucunda da“devletin sosyal boyutu ortadankaldırılırken”, devlet küresel kapi-talizmin genel eğilimine uygunolarak baskıcı özelliklerin önplana çıkarıldığı gerçek bir “polisdevletine dönüşmüş”tür. Devletinpolis devletine dönüşme hali yinedevletin piyasalaşması süreci ile

paralel ilerlemekte. Her ikisikarşılıklı olarak birbirininnedeni ve sonucu olduğu içinpolisliğin teminini artan oran-da metalaştırılmıştır.

Ancak bu metalaşma sürecininarka planında da son dereceesaslı ve derin yapısal değişimleryer alır: Büyük ve ağır ekonomikyeniden yapılanma ve artan malibaskı (özellikle kamu hizmetleriile ilgili); özellikle gelişmiş ülke-lerde yüksek suç düzeylerinin‘normal bir sosyal gerçeklik’olarak deneyimlenmesi; suç kon-trolünün ‘politikleştirilmesi’ veneoliberalizmin hâkimiyeti; yerelgüvenliksizliklerin deneyimlen-mesi; mülkiyet ilişkilerinindeğişimi ve ‘özel hükümetlerin’ortaya çıkışı; yeni teknolojilerinortaya çıkışı; bekçilik, kontrolör-lük gibi ikincil sosyal kontrol mes-leklerinin reddi; alışveriş merkez-leri, havaalanları, eğlence parklarıve üniversite kampüsleri gibi kit-lesel özel mülkiyetin çoğalması;yeni orta sınıfların yükselişi ve on-ların ek güvenlik talepleri; neoli-beralizm ile birlikte kentsel alanınkapılarla, duvarlarla biçimlenenbir dışlayıcılıkla ve parçalanmış-lıkla dönüşüme uğraması; buanlamda bir taraftan kameralı,özel güvenlikli, alarmlı güvenliklisiteleri ve mekânlar oluşurkendiğer taraftan onun dışında kalanalanların suç ile karakterizeedilmesi; esnek üretim biçimininsonucu olarak beliren yoksul,işsiz, güvencesizleşen işçi kesim-lerinin yarattığı “düzensizliği”denetleme ihtiyacı ile birliktegeleneksel adalet sistemininyanıtlarının giderek artan orandaetkisiz bulunmaya başlaması.

Tüm bu karmaşık ve çok bo-yutlu nedenleri kabaca ana birnedene indirgersek, o nedeni ka-pitalizmin 1970’lerde içine girdiğikâr krizini aşmaya dönük birhamle olarak her alanın piyasalaş-ma süreçlerine açılması ile re-fah/sosyal devletin ortadan kaldır-ması olarak belirtebiliriz. Ki buneden burjuva sınıfının ihtiyaçla-

rının sonucudur. Bu anlamda özelgüvenliğin yükselişi burjuvazinindaha çok kâr ihtiyacı ile birlikte1980 sonrasından yaratılan güven-liksizlik algısına bağlı olarak yine1980 sonrasında yükselen yeni or-ta sınıfların güvenlik ihtiyacınınbir sonucu olarak yükselişe geç-miştir.

Söz konusu gelişim sürecinidikkate alırsak, özel güvenlikdevletin özelleştirmeler vepiyasalaştırma süreçleri ileküçüldüğü bir dönemin ürünü. Buanlamda özel güvenliğinyaygınlaşmasının “devletinküçülmesi” anlamına geldiği sonu-cuna varabilir miyiz?

Kesinlikle hayır. Tam tersinedevlet özel güvenlik sayesinde,ondan önce gerek mevzuatnedeniyle gerekse personelsıkıntısı nedeniyle kontrol edeme-diği pek çok alanı özel güvenlikeliyle kontrol eder hale gelmiştir.Düşünün; eskiden işyerleri, has-taneler, pazarlar, okullar, siteler,bankalar, parklar ve bugün özelgüvenlik tarafından korunan dahapek çok yerde 10 yıl önce hiçbirdenetim yoktu. Polis yalnız genelgüvenliği sağlayan, suçlamücadele eden ve bunun yanı sırada belirli kamusal kurumları vealanları koruyan bir görevdeydi.Sözünü ettiğimiz öbür alanlarıntümü devletin doğrudan deneti-mi, kontrolü ve gözetimidışındaydı. Oysa 10 yıl sonrabugün artık hemen her alandakameralarla, özel güvenlikgörevlileri ile denetleniyor,gözetleniyor ve kontrol ediliyoruz.Ve sözünü ettiğimiz özel güvenlikyasal bir oluşum. Devletin kendiyasa gücü ile yarattığı, bu anlam-da kendi kudretinden bir parçaakıttığı yeni, polisin yanında ikin-cil bir zapt etme gücü, alanı. Buanlamda özel güvenlik, devletinküçültüldüğü söylemlerinin hakim

söylem olduğu bir dönemdedevletin baskı ve denetimbakımından genişlemesine vedaha önce olmadığı kadar genişalanları denetlemesine, zaptetmesine işaret eden birgelişmedir.

Özel güvenlik ile devletin toplum-sal denetiminin bu aygıtbağlamında genişlediğini belirttiniz.Peki bu durum polisin toplumsaldenetiminde nasıl bir değişimyarattı? Polisin toplumsal denetimiarttı mı azaldı mı?

Evet, özel güvenliğin yayıldığıve daha çok alanı denetlediğioranda devletin toplumsal deneti-mi de genişledi. Ancak bu durumhem Türkiye’de hem dünyadapolisin toplumsal denetimini da-raltma, azaltma pahasına olmadı.Türkiye’de ve çoğu ülkede özelgüvenlik sayıları artarken polissayıları da eşzamanlı bir artış kay-detti. Sayısal olarak artan polis,1980 sonrasının esnek üretim biçi-minin sonucunda artan işsizlik veyoksullaşmaya bağlı olarakyaratılan yeni suç tanımları, suçunartışı ve denetimi söylemi ve sonolarak 2001 sonrasının dünyasın-da terörle savaş yasaları bağla-mında oldukça geniş yetkilerledonatıldı. Ve bu yetkileri ile yineve yeniden kapitalist devletin asliyönetim aygıtı olarak merkezineoturdu. Bu nedenle polisin top-lumsal denetimi sosyal devlet dö-nemi ile karşılaştırıldığında 1980sonrasında fazlası ile genişledi vedevlet açısından merkezileşti. Birde polisin yaygınlaşan özel güven-lik ile koordine çalışması ve çoğuülkede yasal olarak özelgüvenliğin denetlediği alanlardasuç işlenmesi halinde polisinemrine girmesi gibi gerçekliklerdikkate alınırsa polisin toplumsaldenetim alanının aslında ne denligenişlediği de görülecektir.

Bu açıklamalarınız üzerindenözel güvenliğin gelişiminin devletinşiddet aygıtının genişlemesianlamına geldiği sonucu çıkıyor.Öyle değil mi?

Kesinlikle evet. Kapitalist dev-let, özel güvenlik şirketleri saye-sinde içerde, özel askeri şirketlersayesinde ise dışarıda şiddet ka-pasitesini genişletmiştir. İç dene-tim aygıtı olarak polis, dış dene-tim ve savunma aygıtı olarak daordusunun gücünü ve kapasitesiniözel güvenlik ile genişletmiştir.Devletin baskı kapasitesinde yaşa-nan bu çift yönlü genişleme, ser-maye sınıfının hem içerde hem dedünya genelinde yeni sermaye bi-rikim alanları elde etmesinin ol-mazsa olmazıdır ki bu nedenleözel güvenliğin gelişimini sermayesınıfının ihtiyaçlarından ve önce-liklerinden bağımsız olarak oku-mak mümkün değildir. Sermayesınıfının ihtiyaçları ve öncelikleriölçüsünde devletin şiddet aygıtıgenişlemiş ve çeşitlenmiştir.

Piyasalaşmanın yeni bekçileri

Burjuvaziadına kendisınıfına karşı

Özel güvenlik salt şiddet aygıtı olarak mıkullanılıyor? Sermaye birikim alanı olarak dagörülebilir mi?

Kesinlikle. Hem de çok kârlı, dahası1980 sonrasının en kârlı sermaye birikimalanı. Özel güvenlik dünya genelinde yıllık%7-8 gibi bir büyüme oranına sahiptir.

Yine 2010 yılında sektörün büyüklüğünündünya genelinde 200 milyar dolar civarındaolacağı tahmin edilmekteydi. Türkiye’de desektörün kapalılığı ve en önemlisi de kayıtdışılığı nedeniyle gerçek sayılara ulaşmakimkansız olmakla birlikte, özel güvenliksektörünün yıllık gelirinin 3 milyar doları

aştığı ve ülke bütçesinin yüzde 1’ini geçtiğibilinmektedir. Önümüzdeki dönemde de buartış devam edecektir. Çünkü özel güvenliksalt bir yeni sermaye birikim alanı değildir,eşzamanlı olarak da kamudan özele ser-maye transferi yöntemi olarak işlemektedir.Bu da yükselişinde oldukça etkilidir.

Ö ÖTÜRKAN KARAKUfi

Birikim alanı olarak özel güvenlik

H A K A R A Y A N L A R I N K A R fi I S I N A Ö Z E L G Ü V E N L ‹ K Ç ‹ L E R Ç I K I Y O R

HHeemm iiççttee hheemm ddee dd››flflttaa ddeevvlleettiinn flfliiddddeett aayygg››tt››nn››ggeenniiflfllleetteenn bbuu aallaannddaa ttoopplluummuunn hhaannggii kkeessiimmlleerrii iissttiihhddaammeeddiilliiyyoorr?? ÖÖzzeell ggüüvveennlliikkççiilleerriinn ss››nn››ffssaall kköökkeennii nneeddiirr?? BBuukköökkeenn iillee ssoonn ddöönneemmlleerrddee iiyyiiccee ggöörrüünnüürr oollaann öözzeell ggüüvveenn--lliikkççii flfliiddddeettii yyaa ddaa tteerröörrüü ddiiyyee aaddllaanndd››rr››llaann dduurruummaarraass››nnddaa bbiirr bbaa¤¤llaanntt›› vvaarr mm››??

Özel güvenlik geliflti¤i her ülkede iflsiz ve yoksullar›nyeni ifl alan› oldu. Bu nedenle bu alan alt s›n›flar›n, yaniiflçi s›n›f›n›n istihdam edildi¤i bir alan. Ama buradando¤rudan flu sonuç ç›kmaz: Özel güvenlik alt s›n›flar›n,iflçi s›n›f›n›n istihdam edildi¤i bir alan, alt s›n›flar da 1980sonras›n›n yeni suç ve suçlu tan›m›n›n özneleri, bunedenle bu kesimlerin istihdam edildikleri bu alanda biz-zat fliddet uygulamalar› da gayet normal. Hay›r, böylede¤il. Evet özel güvenlikçiler fliddet uyguluyor, dahas›özel güvenli¤in kendisi bir fliddet ayg›t›. Ama özel güven-likçilerin fliddet uygulamas› tek bafl›na ne yapt›klar› iflinniteli¤i ne de özel güvenlikçilerin s›n›fsal konumlar› ile,yani burjuvazi ve devleti taraf›ndan daima potansiyelsuçlu olarak damgalanan iflçi s›n›f›n›n üyeleri olmalar› ileaç›klanabilir. Özel güvenlik sektörü bugün dünyada veTürkiye’de en çok istihdam yaratan alan olaraksivrilmifltir. Ancak söz konusu genifl istihdam olanaklar›nakarfl›n özel güvenlikçilerin gelirleri son derece düflük,çal›flma koflullar› ise son derece olumsuz ve güvence-sizdir. Türkiye’de 2012 sonu itibariyle özel güvenlikkimli¤i alan kifli say›s› 657.000 kifli iken, SGK verileri ilebunun ancak üçte biri istihdam edilmektedir. Yani özelgüvenlik k›sa sürede ifl becerisi edinmek aç›s›ndan iflsiz-leri h›zla kendisine çekerken, yaratt›¤› yeni iflsiz özelgüvenlikçiler ordusu ile ücretleri ve çal›flma koflullar›n›bask›lamaktad›r. Ezici ço¤unlu¤unun asgari ücretle, geçi-ci, güvencesiz, uzun mesai saatleri gibi olumsuz koflullar-da çal›flt›¤› bir alan olarak özel güvenlik, çal›flanlar›n› birtaraftan ifl korkusu ile di¤er taraftan da yaratt›¤›ekonomik ve psikolojik gerilimler ile fliddete sürüklemek-tedir. K›sacas› özel güvenlik de polisin ard›ndan iflçis›n›f›n›n bir bölümünün kendi s›n›f›n›n mensuplar›na bur-juvazi ad›na ve ç›kar›na fliddet uygulad›¤› bir alanadönüflmüfltür. Ama gerek özel güvenlikçilerin gerekse aslibask› ayg›t› olarak polisin iflçi s›n›f› üzerinde uygulad›¤›fliddet ve sald›rganl›k, asl›nda sermayenin kendi kâr› vegüvenli¤i için hem özel güvenlikçiler hem de polisüzerinde yaratt›¤› bask›, gerilim ve güvencesizli¤in sonu-cudur. Bu gerilimleri ve sorunlar› aflmak için de yasa ileengellenmifl olmas›na ra¤men son bir iki ay içerisindehem polislerin hem de özel güvenlikçilerin sendikalörgütlenmelere gittiklerini görüyoruz.

Evren Haspolat

Page 12: 177'nci Sayı

DOSYAHalk›n Sesi

1221 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

Liberal tezleresınıfsal yanıt

H alkevleri, 1932 yılında biraydınlanma ve yurttaşlık bi-linci oluşturma örgütü olarak

kuruldu. Kurucuları aynı zamandaCumhuriyet rejiminin de kurucularıolan ilerici küçük burjuva unsurlardı.Cumhuriyet rejimi, sınıfsal bileşimindeyerli ticaret burjuvazisi ve toprakağalarının da bulunduğu bir ittifaklakurulmuştu. Dolayısıyla bunun tümgerilimlerini içinde barındırdı.

‹LER‹C‹ N‹TEL‹KL‹ ‹LK DÖNEMSaltanatın ilgası, halifeliğin

lağvedilmesi gibi süreçlerle ümmettenyurttaşlığa geçiş sağlanmaya çalışıldıancak “imparatorluk, saltanat vehilafet” döneminin ruhu etkinliğinisürdürdü. Bu gerilimler içindeMustafa Kemal’in, ümmete karşı yurt-taş bilinci yaratma amacıyla kurul-masını sağladığı Halkevleri’nin ilhamkaynağı ise Rusya ve Bulgaristan’dakibenzer halk örgütlenmeleriydi.Halkevleri, çelişkili ittifakın ilerici,aydınlanmacı kurumu olarak işlevgörmekteydi. Tiyatro, kütüphane,okur-yazarlık eğitimi, yayıncılıkalanında o dönemin neredeyse tekörgütüydü. 1950’ye kadar Türk tiyatro-su aslında Halkevi Tiyatrosu’ydu.Kütüphanelerindeki kitap sayısı,devlet kütüphanelerinden kat katfazlaydı. Geniş kitle bilgilendirmefaaliyetleri, “Köycülük kolu” gibi kol-larla yaygın olarak sürdürülmekteydi.

Demokrat Parti iktidarınca 1951’dekapatılmaktan çok yağmalanmaşeklinde gerçekleşen tasfiyesi dramatikbir bilinç oluşturdu. Demirbaşlarıyağmalandı, kitaplar, kostümlersokağa atıldı. Özetle bir dönemedamgasını vuran Halkevleri, çoksayıda aydın, yazar ve sanatçınınyetiştiği kurum oldu. Bu nedenle halkaçısından olumlu bir mirası temsil etti.Halkevleri’ne dair akla gelenler ilerici,aydınlanmacı hatta kimilerincedevrimci nitelemelerdi. Halkevleri’ninbu ülkenin ilerici birikimini, geleneğini

temsil etmesi, devrimcilerin sahiplen-diği tarihin özetiydi. Elbette bu ilkdönemin, sosyalist ideoloji ile bir ilgisiolmadı ancak dönemin tüm çelişkili-çatışmalı özelliklerinden etkilenmesinekarşın esas niteliği ilericilik oldu.

HALK, MUHALEFET EVLER‹NDEHalkevleri, 1963’te yeniden kuru-

lurken, açılışına izin verilmez

kaygısıyla Kültür Derneği adıyla kurul-du ve adı sonradan Halkevleri’nedönüştürüldü. 60’lı yılların yükselendevrimci-sosyalist dalgasından hızlaetkilendi ve tabandan dönüşmeyebaşladı. 70’li yıllarda ise Halkevleri’nianti-faşist devrimci hareketlerdenyalıtmaya çalışan Genel Merkez,şubelerden yalıtık hale geldi ve bunedenle yönetim çekilmek durumunda

kaldı.1980’de faşist darbeyle kapatılan

Halkevleri’nin yönetici ve üyeleri,diğer devrimci kitle örgütlerininkarşılaştığı cezalandırma yöntemleriylekarşılaştı. Buna karşın askerimahkemelerden beraat ederek1987’de yeniden açıldı. 1987’deaçıldığında ilerici, sosyal demokrat,solcu, devrimci, yurtsever tüm

unsurların nefes aldığı bir örgüt işlevi-ni gördü. Başta kamu çalışanlarınınsendikal örgütlenmeleri olmak üzerebirçok ilerici çabanın buluştuğu mekanoldu. Birçok sol anlayış Halkevlerişubelerinde yer almaktaydı. İyi işleyenbir iç demokrasi sayesinde Halkevişubeleri hızla çoğaldı.

Çeşitli kültürel ve sosyalçalışmaların yanı sıra insan hakları

ihlallerine karşı çalışmaları, demokrasitalepli eylem ve etkinlikleri, işçilerledayanışma faaliyetleri gibi çalışmaları,polisin sıkça baskınlarına sahne oldu.Halkevi şubeleri sudan bahanelerlemühürlendi, içerde bulunanlargözaltına alındı, işkencelere tabi tutul-du. Ancak örgütlenmenin önünegeçilemedi. Mühürlenen şubelerindavaları (bugünkü uzun tutuklulukmisali uzun mühürlülük) uzun sürü-yor, 7-8 yıl sonra beraat edenşubelerin üyelerinin ve yöneticilerininçoğu dağılmış oluyordu. Özellikle1992’deki kirli savaş dönemindeHalkevleri’ne dönük hukuksuzsaldırlar had safhaya ulaştı. Bununkarşısında tutunamayan birçok solanlayış geri çekildi. Kendi homojenderneklerini, bazen kültür merkezleriadı altında şirket yapılarına dayalıkurumlarını oluşturma yoluna gittilerancak polis oralara da aynı baskıyıuygulamakta gecikmedi.

1990’ların ikinci yarısı Türkiye solhareketlerinin yasal partiler kurmadalgasının yükseldiği bir dönem oldu.Halkevleri de bu dalgadan doğrudanetkilendi. Başta Anadolu’da olmaküzere Halkevleri şubelerinden çekilenunsurlarla parti yönetimleri oluşturul-du, hatta demirbaşlar dahiHalkevleri’nden sağlandı.

Aslında Türkiye sol hareketininHalkevleri’ne ve tarihine dönük olum-suz eleştirileri de bu dönemde başladı.Halkevleri’nin misyonunu tamamlamışolduğu, yeni örgüt ve mücadele biçim-leri bulmak gerektiği gibi tartışmalar-dan sosyalizmin sorunları tartışmaları-na uzanan yelpazedeki değerlendirme-leri yapanlar –ağır baskı koşullarınınyarattığı bıkkınlığın da etkisiyle-Halkevleri’nden çekildi. Halkevleri’ninbugünkü yapısını sürdüren unsurları-nın mücadelenin içerisinden ilerlettik-leri eleştiri ve tartışma düzlemi, yasalparti kurma cazibesinin çekiciliğikarşısında etkisiz kaldı. Halkevleriörgütlenmesinde ısrar eden “bir avuç”insan çoklarının tahminlerinin aksinebu örgütü yeniden diriltecekti.

Toplumsal muhalefetin en dinamik güçlerindenolan Halkevleri, Türkiye’nin ilerici devrimcimirasını da arkasına alarak halkın haklarımücadelesini örgütleyen bir devrimci kitle örgütü

Halkevleri’nin halkın hakları mücadelesi olaraktarif ettiği çizgi neoliberal saldırganlığa karşıhalkın özsavunma eylemini merkezine alıyor vesınıf mücadelesinin güncel eksenini oluşturuyor

Karanlığa meydan okuyan 81 yıl

Halkevleri yaşayan bir organiz-ma olarak çeşitli değişim ve

dönüşümlerden etkilenerek, etkile-yerek bugünkü niteliğine ve yapısı-na kavuştu. Zaten 81 yıl önce kuru-lan bir örgütün sınıf mücadelesiningelişiminden etkilenmeksizin bugü-ne gelmesi beklenemezdi. Halkev-leri’nin bu özelliği aynı zamandaaraç ve örgüt tartışmalarının daranlamda yapılmasının çözücü ol-madığının da güzel bir göstergesiy-di. Anadolu’nun dört bir köşesindedostunun da düşmanının da Hal-kevleri’ne dair fikri, ilericiliğinehatta devrimciliğine dairdi.

Bugün kimi yaklaşımlar, somutdurumun somut tahlilinden uzakdeğerlendirmelerle Halkevleri’ninönceki döneme ait politikalarınıeleştirilebildi. Bu konuda en an-lamlı eleştiri, asimilasyon aracı ola-rak da kullanılmış olduğuna daireleştirilerdi; ki bu sadece birincidönem için kısmen haklıydı. Kıs-men haklıydı, çünkü asimilasyonunasıl aracı Halkevleri değil, anadiliy-le eğitimin reddedildiği okullar vepazar ilişkileriydi. Halkevleri’ninKürtler için asıl işlevi hiçbir zamanasimilasyon olmadı. Halkevleri’ninikinci ve özellikle üçüncü dönemiiçin ise bu eleştiri anlamsızdı.

Özellikle liberallerin özel ma-niplasyonuna vurgu yapmakta fay-da var. Tüm sınıf mücadelesi mer-kezli yaklaşımları ve emperyalizmanalizlerini reddeden liberaller buçizgiyi başarıyla hayata geçirdi.Türkiye’nin devrimci birikimini ka-ralamayı özel bir misyon olaraküstlenmiş durumdalar. Bunu kade-meli biçimde veya işbölümü şeklin-de yapmaktalar (KaralamalarınıDeniz Gezmiş’in darbeci, yabancıdüşmanı olduğuna; AKP’nin isedemokrat olduğuna kadar vardırdı-

lar). Halkevleri’ni de ulusalcılıkla,darbecilikle, yabancı düşmanlığıyla“suçlamak” bir başka marifetolarak öne çıktı. Bu liberal tez vekaralamalar yer yer sosyalist örgüt-lerde de karşılık bulabildi. OysaHalkevleri, bugün herkesin kabulettiği, özgün bir mücadele çizgisiüretti ve güç kazanmakta. “Halkınhakları mücadelesi” adı verilen buçizgi, saldırgan neoliberal sömürüsistemine karşı halkın öz savunmaeylemini merkeze alan, sınıf müca-delesinin güncel gelişme ekseniniburadan tarif eden bir anlayışa da-yanmakta. Dolayısıyla demokrasi,özgürlük gibi tüm kavramları ve so-runları diğer haklarla kopmaz bağ-larla tarif etmesinden dolayı liberaltezlerle çatışması kaçınılmaz. Solunideolojik açmaz yaşayan kesimleri-nin bir kısmının, bu açmazlarını li-beralizmden aldıkları tezlerle ka-patmaya çalışmaları, yaşadığımızson on yılda hızla güç kaybetmele-rine yol açtı.

Halkın hakları mücadele çizgisisosyalizm mücadelesinin kitlelernezdinde yeniden üretilmesinin debir aracı oluyor. Bir yandan yenibir meşruiyet alanı açılırken, diğeryandan neoliberal talanın sekteyeuğratılması, engellenmesi gibi ça-balarla yerel direnişleri genelleştir-me olanağı da üretebilmekte. Buçizgi muhalefetin uzun süredir pro-testo hareketlerine sıkışmasınınaşılması açısından da modellerüretmeyi başarmakta. Kentsel dö-nüşüm yasasının protestosu ile ye-tinmeyen, o yasanın uygulanmasınıengelleyen; benzer şekilde HES ya-pımını protesto etmekle yetinme-yen, engelleyen; taşeronlaştırmayıprotesto etmekle yetinmeyen, iha-leleri engelleyen vb. direniş örnek-leri çoğaltılabilir.

Halkın hakları mücadelesi,Halkevleri’ni örgütsel yapı

olarak da etkin bir konuma getirdi.Bu etkin konum, bazen sendikabeklentisi bazen parti beklentisiyarattı. Aslında Türkiye’de halkıntaleplerini karşılayacak, halkı butalepler doğrultusunda örgütleye-bilecek devrimci bir parti ihtiyacıher zaman vardı. Ancak bu niyetleyola çıkan hatırı sayılır kuvvetler buyolda ciddi kayıplar verdiklerihalde bu amaca da ulaşamadı.

Halkevleri, bugün öne alınmasıgereken şeyin, bir devrimci halkhareketi inşası olduğunu, ihtiyaç

duyulan (hedeflerini gerçekleştire-bilecek veya en azından hedefeyaklaşabilecek) bir partinin ancakbu hareketin sonucu olarakyaratılabileceğine inandı.Halkevleri zaman zaman partileriaşan bir etki yarattı ve parti misyo-nu yüklendi. Ancak Halkevleri birparti değil Türkiye’nin ilerici,devrimci mirasını da arkasınaalarak halkın hakları mücadelesiniörgütleyen bir devrimci kitleörgütüydü. Ne üyeliğe ve toplusözleşmelere sıkışmış bir sendikasınırlılığındaydı ne de bir partiişlevindeydi.

“AKP ve sermayeyi durduracaktek güç halkın örgütlü

gücüdür. Tarihte kazananlar sadecemücadele edenlerdir” diyerek herkesiçatısı altında örgütlenmeye daveteden Halkevleri, 81’inci kuruluşyıldönümünü ülkenin dört bir yanındadüzenlediği bir dizi etkinlikle kutladı.

Halkevleri’nin çocukları, 81’inci yılıilk kutlayanlar oldu. 250 çocuk, 8Şubat günü Ankara SanatTiyatrosu’nun “Dans Eden Eşek” adlıoyununa gitti. Birçoğu tiyatroyla ilkdefa tanışan çocuklar, tiyatroya dahasık gideceklerini ve sahip çıkacaklarınısöyledi.

81’inci yıl coşkusu, 18 Şubat’taAnkara Konur Sokak’taki “HalkevleriMutfağı Sergisi”ne taşındı. Halkınhakları mücadelesinin, yaz okulufaaliyetlerinin, kültürel-sanatsal etkin-liklerin sokak boyunca sergilendiğietkinlik, “Tek yol sokak” sloganınınanlamını bir başka pencereden göster-

di. Kocaeli Halkevleri de “81’inci yılda81 fidan dikiyoruz” başlıklı bir etkinlikdüzenleyerek halkın yaşam alanınınönemine işaret etti.

Basın, sanat ve dayanışmaalanlarında verilen Halkın HaklarıÖdülleri’nin üçüncüsü de 20 Şubatakşamı Ankara’daki törenle sahipleri-ni buldu. Sanat dalında Muzaffer

İzgü, dayanışma alanında Dev Sağlık-İş ve Hava-İş üyesi işçiler ileODTÜ’lüler, televizyon dalında İrfanDeğirmenci, radyo dalında NihatSırdar, internet gazeteciliği dalındaYüksekovahaber, gazetecilik dalındada Dicle Haber Ajansı, BirGün’denZeynep Kuray, Yurt’tan ÖmerÖdemiş, Cumhuriyet’ten İklim Öngel

ve Sinan Tartanoğlu, Radikal’denUmay Aktaş Selman ve Milliyet’tenŞenay Güner ödüle layık görüldü.Ödül sahiplerinin seçiminde savaşpolitikalarına karşı barış talebinin veeğitim hakkı mücadelesinin halkaulaştırılması esas alındı.

Türkiye’nin dört bir yanındaki 80Halkevi şubesi de çeşitli etkinliklerdüzenledi. Yemeklerde, kokteyllerde,sokak tiyatrolarında, müzik dinletile-rinde, sinevizyon gösterimlerinde Hal-kevi dostlarıyla bir araya gelindi. İs-tanbul Esenyurt Halkevi, kuruluşunudirenişteki Yurtiçi Kargo işçileriylebirlikte kutlarken, Ankara DostlarMahallesi Barınma Hakkı Bürosu dabir üyelik töreni gerçekleştirdi.

Halkevleri 81. Yıl Şenliği ise kuru-luş yıldönümü etkinliklerinin sonun-cusu olacak. 23 Mart günü AnkaraArena Spor Salonu’nda buluşacakyaklaşık 15 bin kişi, “karanlığa mey-dan, barışa şarkı okuyacak”.

81. yıl coşkusu her yerde

Devrimci bir halkhareketi için…

ÇA⁄LAR ÖZB‹LG‹N

Page 13: 177'nci Sayı

TARİHHalk›n Sesi

1321 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

P ek çoklarınca hoşgörüabidesi sayılan Mevlana,onları hiç sevmedi. Koca

sultanların teslim ettiği Anado-lu’da şaşırtıcı bir direnişle karşı-laşan Moğol istilacılar da…

20. yüzyıl aklıyla Anadolu ta-rihini incelemeye girişen Almantarihçi onların var olmasına ih-timal vermedi. Onların emeğiy-le ayakları üstüne kalkan Os-manlı devletleşirken onları yoketti. Sultanlar, şeyhler, şehirler,imparatorluklar, kendine yenidüzende bir yer bulan erkekleronları tarihe gömmek istedi.

Ancak onlar kâh çarşılarda,kâh “sapkın” tarikat çevrelerin-de, kâh savaş meydanlarında,kâh sığındıkları dağlık bölgeler-de varlıklarını sürdürdüler. Biryerde yok edildiklerinde, birbaşka yerde meydana çıktılar.Bu tarih, bugün de toplumsalmücadele deyince barikatta enönde duran Anadolu kadınınınyok sayılan tarihiydi.

(Bu sayıda ele aldığımızBacıyan-ı Rum örgütüne ilişkinkaynaklar ya resmi tarih tahri-fatıyla ya da ezilen mezhepduygusallığıyla maluldur.Kaynak kitap “Fatma Bacı veBacıyan-ı Rum”un yazarı Prof.

Dr. Mikail Bayram da resmitarih karşısında eleştirel olmak-la birlikte, sınıfsal bir bakışsunamamakta, mezhepçieğilimler barındırmaktadır.Okur aşağıda aktarılacaklarıokurken bu durumu gözönünde bulundurmalıdır.)

B‹R ZAMANLAR ANADOLU800 yıl önce Anadolu’da bir

kadın örgütü vardı. Adı “Bacı-yan-ı Rum” yani Anadolu Bacı-ları ya da Kızkardeşleri’ydi.Anadolu tarihinin hayranlık uy-randıran örgütlerinden Bacılar,demirin üstünde karınca izi sü-rercesine, tahrif edilmiş tarihtegizli kırıntılardan yola çıkılarakbulunacaktı.

1400’lü yıllarda yaşamış ta-rihçi Âşık Paşazade “Târih-iÂl-i Osman” adlı eserindeAnadolu Selçukluları devrindeTürkmenlerin oluşturduğutoplumsal kesimleri “Gaziyân-ıRûm”, “Ahiyân-ı Rûm”,“Abdalân-ı Rûm” ve “Bacıyân-ıRûm” diye dörde ayırmıştı.

‘BACILAR’ MI ‘HACILAR’ MI“Bacıyân-ı Rûm” üzerinde

ilk defa Alman doğubilimciFranz Taeschner durdu.1900’lerin ilk yarısında Türkiyeüzerine çalışmalar yapan Franz

Taeschner, o günün toplumun-da kadınların bir örgüt kurmuşolmalarını imkansız gördüğüiçin, bunun bir yazım hatasıveya yanlış anlama sonucu ÂşıkPaşazade tarafından ortayaatılmış olduğunu kabul etti.Ona göre “Hâcıyan-ı Rûm”veya “Bahşıyân-ı Rûm” tabir-leri bir hata sonucu “Bacıyân-ıRûm” olarak yazılmıştı.

O devrin resmi tarihçileri dedevlet yanlısı bir anlayıştaolduklarından, devletlemücadele halinde bulunanTürkmenlerin dini düşünüş veyaşayışları ile mücadele edendevleti savunmayı görev bildik-lerinden verdikleri bilgilergerçekleri tam ve doğru olarakyansıtmaktan uzaktır.

Her şeye rağmen Alman tar-ihçi Taeschner’e inanılmazgelen Bacılar örgütünün varolduğunu kanıtlayacak kadarkaynak vardır. Bunlardan biriHacı Bektaş Veli ve ardıllarınıneserleri, diğeri de Süryani tari-hçi Malatyalı Ebu’l FereceGregory’nin Moğol istilalarınıanlattığı eseridir.

Süryani tarihçi MalatyalıEbu’l Ferece Gregory,Moğolların Kayseri’yikuşatmasını anlatırken, kentindirenişinden söz eder ve direniş

sırasında on binlerce kişininöldürüldüğünü ve çok sayıdagenç erkek ve kadının esiralındığını belirtir. Kayseri’ninMoğol istilasına direnişindekadınlar da rol oynamıştır.Burada direnen erkeklerAnadolu Ahileri, kadınlar iseAnadolu Bacıları’dır.

FATMA ANA VE BACILARAhi Teşkilatı’nın kurucusu

Ahi Evran, Kayseri’de dericilikbaşta olmak üzere çeşitli işkol-larında esnafın bir aradaolduğu bir sanayi sitesikurmuştur. Ahiler dericilikleuğraşırken, yan kol olan yünörgücülüğünü de Bacılar yap-maktadır. Bu erkek ve kadınlarbirer lonca örgütlenmesi olanAnadolu Ahileri ve AnadoluBacıları örgütlerini kurar.

13. yüzyılın başlarında kuru-lan bu örgütler, yalnızca ekono-mik değil kültürel, askeri ve si-yasi yönü bulunan örgütlerdir.

Anadolu Ahilerinin kuruculideri Ahi Evran, Anadolu Ba-cılarının kurucu lideri de AhiEvren’in eşi Fatma Bacı’dır.Ahi Evran ve Fatma Bacı, Kay-seri’de Moğol istilasına karşı sa-vaşacak Türkmenlerin devletlemücadelesinde geçen esirlik,sürgünlük, kaçaklıklarla dolu

bir hayatlarıyla 13. yüzyılın çal-kantılı Anadolu’sunda iz bıra-kacaktır. Fatma Bacı’ya aynı za-manda Hacı Bektaş Veli’ninMenakıbnamesi’nde rastlan-makta ve Fatma Bacı ile AbdalMusa ve Hacı Bektaş’ın yakın-lıklarına değinilmektedir.

KADIN DED‹⁄‹N BÖYLEOLUR MU?

Fatma Bacı ve Bacılar, yal-nızca yün ve örgücülük işi yap-mıyordu. Göçebe toplumlarındoğasına uygun bir şekildeTürkmen kadınlar toplumsalhayatta aktif bir rol oynuyordu.

Hapsedilecekleri ev ve kenthayatı ile henüz tanışan bukadınlar, eşleri ile yan yana es-naflık yaptıkları gibi, ata bini-yor, silah kullanıyor, dini vekültürel toplantılara birlikte ka-tılıyor, devletle ters düşünce er-keklerle omuz omuza mücadeleediyordu.

Kızını bir ara bu örgütekaptıran Mevlana dahil iktidar-la iyi geçinen tarikatların, resmitarihçilerin, işgalcilerin ve sul-tanların tamamının düşmanlığı-nı kazanmaları boşuna değildi.Düşmanlık şiddetliydi ancakkadınların örgütlü mücadelemirasını tümüyle yok etmeyekadir de değildi…

Mevlevi yazar Ahmed Eflâkî, Konya’da bir ka-d›nlar cemaatinden söz ederken fiems-i Tebrizî’ninbu kad›nlara bak›p “Onlar›n içinde bir tek nur varo da Mevlana’dan kaynaklan›yor” dedi¤ini belirtir.Mevlana’n›n k›z› da bir zaman Bac›lar aras›na ka-t›lm›fl fakat sonralar› onlar›n aras›na girmesi en-gellenmifltir.

“Fatma Bac› ve Bac›yan-› Rum” kitab›n›n yazar›Prof. Dr. Mikail Bayram’›n aktard›¤›na göre Mevle-vi yazarlar da, o dönemin iktidar› Mo¤ollardan ya-na bir siyasi tutum içinde olup, Türkmenlere karfl›olduklar›ndan Bac›lar konusunda gerçe¤i tahrif et-mifllerdir.

Mevlana’n›n çevresindekilere Mo¤ollar›n Ana-dolu’daki komutan› Baycu Noyan’›n “Veli” oldu¤u-nu telkine çal›flmas›, Cengiz Han’› da “Lahuti” birkifli olarak anlatmas› Mevlana ve çevresindekilerinsiyasi tutumlar›n›n ifadesidir.

Bacılar silah kuşanınca

Anadolu Selçuklu Devleti ilkdönemlerinde Türkmenlerle ve

Ahi örgütleriyle uyum içindeydi.Çünkü göçebe Türkmen boylarınıAnadolu’ya çekecek ılımlı bir politikaizlemeleri, Ahilerin yeni bir yerleşikdüzenin oluşmasındaki işlevsellikleriAnadolu Selçuklular’ın kendi iktidar-larına toplumsal bir temelkazandırmaları açısından gerekliydi.

Ne var ki bu ilişki zamanla değişti.Ahiliğin bütün Anadolu’ya yayılması-na hizmet eden Sultan Alaaddin Key-kubat, oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrevtarafından öldürüldüğünde Ahi veTürkmenler yeni sultana karşı direni-şe geçtiler. Sultan da iktidarına karşıoldukları ve kendisini devirmeyi plan-layan Sadettin Köpek ile işbirliği için-de oldukları gerekçesi ile

pek çok Ahi ve Türkmeni öldürttü, li-derlerini tutuklattı. Ahi Evren 1240-1245 arasında tutuklu kaldı. Sultan,Mevlana’ya yanaştı. Bu dönemde1243 Kösedağ Savaşı patlak verdi.Tokat ve Sivas’ı teslim alan Moğollar,Kayseri’de karşılarında Ahi’leri bul-du. Teşkilat bu çarpışmalarda dağıtıl-dı. Daha sonra Moğollarla anlaşmalıolarak Sultan Celalettin Karatay tah-ta oturdu. Bu arada Ahiler yenidenörgütlenmeye çalıştı. Karatay’ın ar-dından oğulları taht mücadelesine gi-rişince Ahi ve Türkmenlerin destek-lediği İzzeddin Keykavus ile Moğolla-rın desteklediği 4. Kılıçarslan çatıştıancak Keykavus yenildi. Yeni sultanzamanında Moğolların emrine girendönemin meşhur döneği Pervane Sü-

leyman, Sahib Ata Fahrettin Ali veVezir Tacettin Mutez üçlüsü ülkeyiyönetti. Bu yeni yönetim bir fermançıkararak bütün ülkede Ahilerin elle-rinde bulunan medrese ve zaviyeleriMevlana’ya ve çevresine verdi.

Moğol güdümlü iktidarın Türk-menlerle mücadeleleri sürdü. Ahilerve Bacılar uç beyliklere ve ulaşımıgüç kırsal bölgelere çekildi.

Anadolu’da Moğol güdümlü yöne-timler karşısında Türkmenler itaatireddetti. Harici isyanları diye bilinenisyanlar başladı. Ahiler isyan etti veAhi Evren 13. yüzyıldaki bu isyanlarsırasında öldürüldüğünde 90 yaşın-daydı. Mevlana’nın başkaldıran oğluAlaaddin Çelebi de Ahi Evran’ın ya-nındaydı.

Dönenlere, döneklere rağmen

Jan Dark’ın sönmeyen ateşi

Anadolu’da Moğol güdümlü yönetimler oluştuğunda Pervane Süleyman gibi dönekler ve Mevleviler gibimal mülk peşinde iktidara yamanan tarikatlar Moğolcu kesilirken Türkmenler itaati reddediyordu

Kızını bir ara bu örgüte kaptıran Mevlana dahil, iktidarla iyi geçinen tarikatların,resmi tarihçilerin ve işgalcilerin düşmanlığını kazanan bir Bacıyan örgütü vardı

‘Ne olursan olgel’ (kadınlarhariç)

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

A N A D O L U ’ D A 8 0 0 Y I L Ö N C E K U R U L A N B A C I Y A N - I R U M ’ U N Ö Y K Ü S Ü

‹‹kkttiiddaarrllaarr››nn hh››flflmm››nnaa uu¤¤rraayyaann bbiirr bbaaflflkkaa ““bbaacc››”” ddaa JJaann DDaarrkk’’tt››.. 11441122--11443311 yy››llllaarr›› aarraass››nnaa ddeennkk ggeelleenn 1199 yy››llll››kk öömmrrüünnüünn ssoonn yy››llllaarr›› ssaavvaaflflcceepphheelleerriinnddee ggeeççttii.. YYüüzzyy››ll SSaavvaaflflllaarr›› bbooyyuunnccaa ‹‹nnggiilltteerree''yyee kkaarrflfl›› üüllkkeessiiFFrraannssaa iiççiinn FFrraannss››zz oorrdduussuunnaa kkaatt››llaarraakk ssaavvaaflfltt››.. DDaahhaa ssoonnrraa oonnuu eessiirr aallaann ‹‹nnggiilliizzlleerr JJaann DDaarrkk’’››nn eerrkkeekk ggiiyyssiilleerrii ggiiyyiippssaavvaaflflaann vvee ggaaiipptteenn sseesslleerr dduuyyaann bbiirr kkââffiirr oolldduu¤¤uunnuu öönnee ssüürreerreekk oonnuuddaahhaa 1199 yyaaflfl››nnddaayykkeenn yyaakkaarraakk ööllddüürrddüü.. ÖÖllüümmüünnddeenn bbeeflfl yyüüzzyy››ll ssoonnrraaaazziizzee iillaann eeddiillddii.. OOnnuu yyaakkaannllaarr ddaahhiill,, 660000 yy››ll öönnccee yyaaflflaamm››flfl ppeekk ççookkkkiimmssee ttaarriihhtteenn ssiilliinniipp ggiiddeerrkkeenn,, JJaann DDaarrkk’’››nn aadd›› hhaallaa yyaaflfl››yyoorr..

MM››ss››rr’’ddaa MMüübbaarreekk’’iinn aarrdd››nnddaann ‹‹ssllaammcc››--oorrdduu iittttiiffaakk››yyllaa kkuurruullaann yyeennii iikkttiiddaarraa kkaarrflfl›› mmüüccaaddeelleeyyii aa¤¤››rr flfliiddddeettee rraa¤¤mmeennssüürrddüürreenn kkaadd››nnllaarr,, FFrraannss››zz DDeevvrriimmii’’nnddee bbaarriikkaatt››nn üüssttüünnee çç››kkaann kkaadd››nn››nn eelliinnddeekkii mmüüccaaddeellee bbaayyrraa¤¤››nn››nn bbuuggüünnkküü ssaahhiibbii......

AAnnaaddoolluu’’ddaa MMoo¤¤ooll ggüüddüümmllüü yyöönneettiimmlleerr kkaarrflfl››ss››nnddaaTTüürrkkmmeennlleerr iittaaaattii rreeddddeettttii.. AAhhiilleerr iissyyaann eettttii vvee AAhhiiEEvvrreenn 1133.. yyüüzzyy››llddaakkii bbuu iissyyaannllaarr ss››rraass››nnddaaööllddüürrüüllddüü¤¤üünnddee 9900 yyaaflfl››nnddaayydd››..

Page 14: 177'nci Sayı

MEDYAHalk›n Sesi

1421 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

Ayşenur Arslan’ın önceAkif Beki ile birlikte

çalışmaya zorlanıp sonra daişten çıkarılması süreci,işyerinde psikolojik taciz(mobbing) olarakdeğerlendildi. Bu değerlen-dirmeyi yapan MobbingeKarşı Dayanışma DerneğiGenel Başkanı Tülin Yıldı-rın, süreci Sendika.Org içinkaleme aldığı “Canlı yayındamobbing örneği: Medya Ma-hallesi” başlıklı yazıda ince-ledi. “Ayşenur Arslan’ın ya-şamış olduğu bu süreç de sis-tematik, düzenli bir yıprat-ma, çalışanı işten ayrılmayazorlayan canlı bir örnek” di-yen Yıldırım bu durumunmobbingin kamusallaşması-na işaret olduğuna dikkatçekti: “Yaşanılan bir mob-bing sürecini kamuoyu ilepaylaşmak çok ciddi dikkatgerektirir. Ancak televizyon-larda canlı canlı bir mobbingolayını seyretmek, mob-bing’in günlük hayatta nekadar kamusallaştığını gös-teriyor.” (Yazının tamamınaSendika.Org’danulaşılabilir.)

HERKES AYfiENUR ASLAN’IN ATILACA⁄INI B‹L‹YORDU ASLINDA

‘Beyefendi’nin Medya Mahallesi

M edya Mahallesi’nin ablasıAyşenur Aslan, meslekte-ki 40’ıncı yılına girmeye

ramak kala CNN Türk’ten atıldı. As-lında bunun böyle ola-cağını herkes biliyordu.Medya Mahallesi’ninartık “Beyefendi”si

vardı çünkü.

“Beyefendi”ye karşı gelen bir ablayaise Medya Mahallesi’nde yer yoktu.Bütün medya “Beyefendi” karşısın-da hizaya geçerken, muhalefetin ek-randaki son kalesi olarak gidereksivrilmeyi göze aldığında riskli biryola girmişti zaten.

Çoğu çocuk yaşta 34 Kürdünöldürüldüğü Roboski (Ulude-re) Katliamı karşısında ege-men medya suskunluk için-deyken, canlı yayında kanal

yöneticilerinin uyarıları-na rağmen haberi ve-

rip utanç verici sus-kunluğu bozdu-ğunda da, halkın

haber alma hakkınısavunmak adına bir dahahaber sunamama tehlikesinigöze almıştı. Akrabası Me-

tin Lokumcu’nun katle-dilişini “Beyefendi”ninönünde olabilecek en

kibar ve “saygılı” biçim-de mevzu ettiği için bileti

kesilip ekranlara veda edeneski solcu Ruşen Çakır bilemuhalefete karşı AKP’yi sa-vunmayı devam ederken; Ay-

şenur Aslan, Halkevle-ri’nden aldığı ödülü,“Halkın Haber Alma Hakkı

Var” dövizi taşıyan pırasa bebeğimasasına koyuyordu. Ruşen Çakır,Hizbullah gibi İslamcı örgütleri ola-bilecek en olumlu ifadelerle ve adıy-la anarken soldan “marjinal grup”diye bahsediyor, yani kendisini itek-leyen iktidara “Ben de sizdenim”

demeyi sürdürüyor, Ayşenur Aslanise şucu ya da bucu olduğundan de-ğil gazeteci olduğundan herkesiadıyla anıyordu.

HERKES HER fiEY‹ B‹L‹YORÖnce program erken tatile çıktı.

Sonra Ayşenur Arslan’a bundansonra programı tek başına yapamay-acağı, iktidara yakın bir isimle ekranıpaylaşması gerektiği söylendi.Programı Ayşenur Aslan hazırlaya-cak ve karşısında bir AKP medyakomiseri durup gerektiğinde onufrenleyecek ya da düzeltecekti. Na-gehan Alçı önerisini kabul etmeyenArslan, Akif Beki’ye razı geldi. “Be-yefendi”nin eski basın danışmanıBeki de, Medya Mahallesi’nde fiilenAKP adına medya komiserliği yap-maya başladı. Alevi kökenli türkücüZara ile evlendiği için kendi cami-asından çizik yediği belirtilen ve bek-lediği büyük mevkilere gelemeyenAkif Beki de bu rolüne razı geldi veAyşenur Arslan’a yönelik süreklimüdahaleleri ile Medya Mahalle-si’nin izlenilmez kılan siyasi bir“mobbing” (bezdiri) unsuru olarakekranda yerini aldı. Yine bir prog-ramda, yalnızca Ayşenur Arslan’ıdeğil izleyiciyi de bezdiren müdaha-leleri karşısında, Arslan hafızalarakazınan o cümleleri Beki’nin yüzünesöyledi: “Her şeyi herkes biliyor bili-yor musun? Biz niye burada berabe-riz seninle... Onu da biliyorlar.”

MALUMU ‹LAN ETT‹Program artık izlenmez hale

gelmişti, Beki “bezdiri” göreviniyapıyor, Arslan direniyordu. Her şeybir bahaneye kalmıştı. AyşenurArslan, Şubat’ın ilk haftasındaCumhuriyet Pazar ekine bir röportajverdi. Herkesin bildiği süreci bir deondan öğrendik. Ayşenur Arslan vic-dani bir yük taşıdığından habercilik-te ısrar ediyordu ancak vicdan “Be-yefendi”nin medyasının taşıyamaya-cağı kadar ağır bir yüktü. Nihayet,Arslan, Cumhuriyet’e verdiği röpor-tajın ardından CNN Türk’ten çıka-rıldı. Arslan’ın Medya Mahallesi’nintasfiyesi ile, egemen medyada “Be-yefendi”nin mahallesinden başka birmedya mahallesi olmadığı gerçeğinidaha iyi idrak edebiliriz.

Bir kısmı gazeteciliğin g’sini bilebilmeyen emanetçi iş adamlarınınresmi sahip olarak göründüğü StarGazetesi’nin ve Kanal 24’ün gerçeksahibi Tayyip Erdoğan.

ATV-Sabah resmen dünürlerinin;gerçek sahibi Tayyip Erdoğan. YeniŞafak, Vakit, Türkiye… Erdoğan’ındümen suyunda. NTV, Star TV; al-dığı ihalelerden sonra kim var kimyok kapıya koyarak Erdoğan’ın kar-deşi olduğunu ispatlayan “Ferit Kar-deş”te. “Amiral Gemisi” diye bilinenDoğan Grubu gazete ve televizyon-ları, vergi incelemelerinin ardındanErdoğan’ın her hal ve sözünden vaz-ife çıkarmayı bilen Aydın Doğan’da.

Halkın haber alma hakkı yok amayalan, dezenformasyon, döneklik,karaktersizlik, iktidar yalakalığı…“Beyefendi”ye yakışan her şey bumedyada…

Son günlerde Melih Gökçek’inadı ödüllerle anılır oldu. Anka-

ra’nın “En Yaşanabilir Şehir”, ken-disinin de “Yılın Belediye Başkanı”ödülünü aldığını ilan eden Gök-çek’in ödülleri elinde patladı. Üni-versiteli Kadın Kolektifi’nin üzerin-de patlattığı yumurtalı pozu ise YılınBasın Fotoğrafları yarışmasındaödül aldı.

fi‹RKETTEN KELEP‹R ÖDÜLGökçek’in ödüllerinden ilki, Bir-

leşmiş Milletler onaylı olduğunu id-dia ettiği LivCom Awards adlı şirke-tin Ankara’ya verdiği “En Yaşanabi-lir Şehir” ödülüydü. LivComAwards’a Birleşmiş Milletler tarafın-dan verilmiş herhangi bir ‘ödül ver-me yetkisi’ olmadığı gibi işin aslıLivCom gerçek anlamda bir şirketde değil. Alan Smith adlı belediye-den emekli uyanık bir İngiliztarafından kurulan ve İngiltere’deSmith’in yaşadığı köy evindenyönetilen şirketin kendisinden başkasürekli çalışanı da yok. Şirketinamacı reklam ihtiyacı olanbelediyelere ödül dağıtarak parakazanmak. Şirket, ödüle ihtiyacıolan belediyenin dosyasını hazırla-masına yardımcı oluyor. Daha sonraödül vereceği belediyeler aracılığıylabulduğu sponsorlar desteğiyle birödül töreni düzenleniyor ve şirketkendisini bu sponsorların verdiğiparalarla sürdürüyor. Bu ödülbalonu, İrfan Taştemur tarafındanSmith ve BM Çevre Programı(UNEP) sözcüsü Nick Nuttal ilegörüşülerek Yurt gazetesinin haf-talık dergisi Bağımsız’da patlatılınca,Gökçek twitter hesabı üzerinden

hakaretler ve tehditler savurmayabaşladı. Taştemur, haberinin arka-sında durdu ve yeni belgelerle Gök-çek’in yalanını ifşa etti. Gökçek, Öğ-renci Kolektifleri’nin internet sitesikolektifler.net’e de haberi yayımla-dığı için ihtar çekti. Kolektifler ise“Özür dilemesi gereken birisi varsaGökçek’tir” dedi.

Gökçek, yeni bir ödülle teselli

bulmak istedi ama yine olmadı.Gökçek, Turizm Tanıtma Platformuadlı kuruluştan “Yılın Belediye Baş-kanı” ödülünü aldı ancak bu defaOnur Kurulu üyesi olarak kuruluşuniçinde bizzat kendisinin olduğu orta-ya çıktı. Üstelik Platform’un 17 kişi-lik Onur Kurulu’nun büyük bölümü-nü AKP’li ve AKP’ye yakınlığıyla bi-linen isimler oluşturuyordu

BAfiROLÜYLE ÖDÜLÜ KAPTI Gökçek’in ödül balonları patlasa

da en ‘hakiki’ ödülü bizzat kendi ya-rattı. Gökçek’in yumurtalı protesto-ya uğradığı anın fotoğrafı, Yılın Ba-sın Fotoğrafları yarışmasında ödülaldı. Kürtaj tartışması ile ilgili sarfettiği “Anası olacak kişinin hatasın-dan dolayı çocuk niye suçu çekiyor.Anası kendisini öldürsün” sözlerinedeniyle 2 Haziran 2012’de Üni-versiteli Kadın Kolektifi tarafındanyumurtalarla protesto edilen Gök-çek, bir mağazaya sığınmak zorundakalmıştı. Gökçek, çevrede birikenhalkın tepkisi nedeniyle uzun süresokağa çıkamamış, sonra da poliskoruması ve bir koli şemsiye eşliğin-de kaçarcasına uzaklaşmıştı. Olayanı, pek çok medya kuruluşu tara-fından görüntülenmesine rağmenhaber medyada uzun süre yer bula-mamış, ilk gün sadece Sendika.Orgtarafından yayımlanmıştı. KadınlarGökçek’in şikayeti üzerine Gasp Bü-ro’da tutulmuş, avukatları şikayetkarşısında savcılığa savunma vermekiçin olay yerinde çekim yapan med-ya kuruluşlarından görüntü isteyinceSendika. Org muhabirin çektikleridışında verilecek görüntü buluna-mamıştı. Bazı ajans ve büyük TV ka-nallarına mensup çalışanların “ma-lum sebeplerden haber yapamıyo-ruz” dediği ve Gökçek’in “adamla-rı”nın tüm basını arayarak tek tek“rica”da bulunduğu o günlerde kul-lanılması engellenen fotoğraflardanbiri de Evrim Aydın’ın çektiği fotoğ-raftı. Kollarından sızan yumurtalarve korku dolu gözleriyle korumasınasarılırken görüntülenen Gökçeködül alan fotoğrafın başrolündeydi.

Sendika.Org, İstanbul Yenikapı İstasyonu’nda treneparasız binmeye çalışan çocuklara yönelik güven-

likçi şiddetini belgeleyerek önemli bir habercilikbaşarısına imza attı.

12 Şubat gecesi Yenikapı İstasyonu’ndaki iki gü-venlikçi parası olmadığı için trene parasız binmek iste-yen 17 yaşındaki Ö.G.’yi odaya kapatarak copla döv-dü. Sesleri duyan yolcular Ö.G’yi güvenlikçilerin elin-den aldı. Ö.G. ve yolcular ambulans beklerken bu kezsivil ve üniformalı 20-30 kişilik bir güvenlikçi grubu el-lerinde coplar ve sprey gaz kutuları ile gelerek çocuğuyolcuların arasında almaya ve basının görüntü alması-nı engellemeye çalıştı.

Ö.G.’yi vermek istemeyen yolculara biber gazı sı-

kan güvenlikçiler, yaralı çocuğa bir kez daha vurdu.Çocuğun yüzü kanlar içinde kaldı. Yolcuların diren-mesi üzerine güvenlikçiler geri adım atarken, polis deolay yerine geldi. Yolcular eşliğinde karakola gidenÖ.G, önce tıbbi müdahale için Haseki Hastanesi’ne,ardından 18 yaşından küçük olduğu için Kocamustafa-paşa’daki Çocuk Şube’ye götürüldü.

Ö.G.’nin, olayı telefonla haber alan ailesinin ve yol-cuların şikayetçi olması üzerine güvenlikçiler hakkın-da hukuki işlem başlatılmak için tutanak tutuldu. Tıb-bi müdahalede Ö.G.’nin parmağının kırıldığı, kafatravmasına bağlı olarak risk altına girdiği tespit edildi.Saldırgan güvenlikçiler de darp edildikleri iddiası ileşikayette bulundu.

Başbakan Erdoğan’ın “engellilere, yaşlılara ve şehityakınlarına parasız ulaşım” dediği gün gerçekleşensaldırının ardından TCDD olayı saptırmaya çalıştı.TCDD, Sendika.Org’un haberinin hayal ürünüolduğunu, olay sırasında istasyonda tek güvenlikçininbulunduğunu, hatta darp edildiği hekim raporuyla dasabitlenen Ö.G’nin “dengeyi ayarlamadangerçekleştirdiği saldırı sonucu bu hale geldiğini” iddiaetti.

Yenikapı İstasyonundaki güvenlikçi saldırısı Hal-kevleri üyeleri tarafından 17 Şubat günü protesto edil-di. İstasyona “parasız ve güvenli ulaşım” talebiyle ge-len Halkevciler turnikelerden atladı. ÖG’nin annesi veHalkevciler olayın peşini bırakmayacaklarını söyledi.

Kızıl korsanlar beyaz perdede

Canlıyayındamobbing

Turnikesinde kan, dilinde yalan

AL‹ ERG‹N DEM‹RHAN

Ayşenur Arslan’ın işten çıkarılması ile egemen medyada ‘Beyefendi’nin mahallesinden başka birmedya mahallesi olmadığını anladık. Bu mahallenin sloganı: “Halkın haber alma hakkı yok”

Parayla değil yumurtayla

Suavi’nin haklar›nda flark› yapt›¤›,Orhan Gökdemir’in kitap yazd›¤› k›z›linernet korsanlar› (Redhack), flimdi de“Red!” isimli belgeselle beyazperdede.Ba¤›ms›z Sinema Birli¤i’nin imzas›n›tafl›yan fiflmin yönetmeni, DevrimdenSonra filmiyle ad›ndan söz ettirenMustafa Kenan Aybast›.

60 dakikal›k belgesel 1997 y›l›ndakurulan Redhack’in tarihini anlat›yor,eylemlerini hat›rlat›yor. Belgesel,grubun üyeleriyle söylefliyi içeriyor vesiber-aktivizmin uluslararas› muhaliförgütü Anonymous’a da genifl bir yeray›rl›yor. Filmde siber aktivizm üzerineuzmanlar›n görüfllerine de yer veriliyor.

Filmin galas› 15 fiubat’ta yap›l›rken‹stanbul Naz›m Hikmet KültürMerkezi’nde yap›l›rken, en çok merak

edilen konulardan biri Redhack’ten bi-rilerinin galaya gelip gelmeyece¤iydi.Redhack twitter hesap›ndan galan›nbir foto¤raf›n› yay›mlad› ve “Gala bitti,s›ra flimdi il il gösterim olay›nda.Kat›lmayanlar mutlaka kat›ls›n, gerçek-ten çok be¤endik. RedHack'in ça¤r›s›niteli¤indeydi” mesaj› geçtiler.

‹stanbul ile ayn› gün Ankara,Eskiflehir, Artvin Hopa ve Arhavi, Sinop,Erzincan, Bursa, Ordu Merkez ve Fatsa,Trabzon, Mersin ve Antalya’da filmingalas› yap›ld›. Film 16 fiubat’ta Adana,19 fiubat’ta da ‹zmir’de izleyicilerlebulufltu.

Film vizyona girdikten hemensonra, 25 fiubat’ta ise 10 san›kl›Redhack davas›n›n ikinci duruflmas›var.

Page 15: 177'nci Sayı

İstanbul’da İsmail Beşikçi Vakfı bünyesinde çalışmalarınıyürüten Kürt Sineması Araştırma Topluluğu, her cuma günüsaat 19.00’da Kürt film gösterimleri düzenliyor. Vakfın terassalonunda yapılan gösterimler sonrası izleyicilerle birlikte filmokumalarını da içeren söyleşiler gerçekleştiriliyor.

Çocukları eşcin-sel, biseksüel veyatrans bireyler olananne-babalarınhikayelerini anlatan“Benim Çocuğum”belgesel filmi 14Şubat-3 Mart tarih-leri arasında !fUluslararasıBağımsız FilmlerFestivali kapsamında İstanbul, Ankara ve İzmir’de, 24Şubat’ta da internet üzerinden eş zamanlı olarak 31şehirde gösterilecek. Gösterimlerle ilgili ayrıntılı bilgi için:http://www.benimcocugumbelgeseli.com.

Metin Üstündağ,yeni dergisi “Ot” ilemizah-edebiyat der-gilerinin arasına biryenisini ekliyor.Met-Üst aylık ya-yımlanacak “Ot”dergisi için “Motto-muz: Hazla ve hızlaokunan kültür sanatdergisi” diyor. Dergi,okurlarından yeniyazarlar çıkarmayıda amaçlıyor.

‹zmir Rumlar›n›n müzi¤i20. yüzyıl başında

İzmir’in çokkültürlühayatında Rumlar veLevantler, kentinmüzik yaşamına dadamgalarını vur-muştu. Yapı KrediYayınları’ndan çıkan“İzmir RumlarınınMüziği 1900-1922 –Eğlence, Müzik Dük-kânları, Plak Kayıtla-rı” isimli kitap, plak-ların izini sürerek İz-mir’in bu parlak yılla-rını yeniden birCD’de canlandırıyor.

KÜLTÜRSANAT

Halk›n Sesi

1521 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

Art›k bayilerde OT var

Benimçocu¤um

İ stanbul Tütün Deposu (DEPO)duvarları, bugünlerde Türkiye soltarihinin 17 yılını taşıyor üzerinde.

1963-1980 arası sol hareketin görseltarihi; afiş, dergi, gazete, plak olarakDEPO’nun duvarlarında sergileniyor.

Sergi, Yılmaz Aysan’ın İletişimYayınları’ndan çıkan “Afişe Çıkmak1963-1980: Solun Görsel Serüveni”kitabının cisimleşmiş hali. Aysan,solun fikirlerini, dertlerini, kavgalarınısözlü, görsel ve işitsel olarak nasılsunduğunu araştırmış, bunları derle-miş toplamış, dönemin tanıkları ile degörüşerek solun serüvenini sunmuş.

Bu serüven içinde yakın tarihimizikavgası, şenliği ve mücadelesiyleafişlerden okumak, dönemi sanatınpenceresinden görmek isterseniz, 23Mart tarihine dek sergiyi geze-bilirsiniz. Hepsinin arkasında yatanhikayeler, hangi koşullarda, kimlertarafından, nasıl üretildikleri ise kitap-ta mevcut.

DEPO’da Yılmaz Aysan’lakonuştuk.

Kitabınızda “afişe çıkmak” ifadesiniiki şekilde kullanıyorsunuz; insanlarınafişleme yapması ve fikirlerin afişeçıkmış olması. Afişe çıkmayı bu kadarönemli kılan nedir solun görsel tarihi

içinde?Solun görsel tarihinin başlangıcı

afişe çıkmakla başlıyor. Sol her zamanolduğu gibi o dönemde daha da güçlübir muhalefet. 1960’lardan söz ediyo-ruz. Daha özgürlükçü, eşitlikçi,kardeşçe fikirleri savunan insanlarbunlar ve fikirlerini dışarıya vuracakmecralar bulmakta zorlanıyorlar.Yapabilecekleri en güzel yöntem, bufikirleri afiş, duvar yazıları halinegetirip şehir duvarlarında şehirdeyaşayan insanlara sunmak.

Tabi kendine göre bazı kurallarıvar. O kurallar çerçevesinde geceyarısından sonra sokaklara dökülüpörgütlü bir şekilde bu afişleri duvar-lara yapıştırmak durumundakalmışlardı. Afişe çıkmak burada oduyguyu ifade ediyor ama bir yandanda fikri olan insanların bunları açıkçadile getiriyor olması da bir anlamdabence afişe çıkmak.

Afişe çıkmayı örgütlü bir süreç olaraktarif ettiniz. Kitabınızda bu noktadaODTÜ Devrimci Afiş Atölyesi dikkatçekiyor. Bu atölyede afişlerin hazırlan-ması, üretilmesi ve dağıtım sürecindenbahseder misiniz?

Şimdi afişe çıkmadan önce başkabir tabir daha var o da “afişe gitmek”.“Arkadaşlar afişe gidiyoruz”dendiğinde insanlar toplanır, “hadi

toplanın hep beraber bir afişyaratalım…” Buna “afişe gitmek”deniyor. Bir araya geliyorlar, o günkükonu neyse, mesela bir gerekliliktenötürü bir afiş yapılması isteniyor. Önceafişi tasarlıyorlar. Sonra bunu afişitalep eden insanlarla tartışıyorlar.Sonraki aşamada bunu imal ediyorlar.Matbaaya gitmek, matbaayla çalışmakdevletin kontrolünde olan bir şey.Ayrıca çok pahalı bir iş ve de yavaş.Bunun için kendileri matbaa yapıyor-lar.

Her yerden her çeşit talepler geli-yor. Yetişemez hale geliyorlar. Bununüzerine diyorlar ki “Bir el kitabıhazırlayalım. Bir de bir serigrafi kitihazırlayalım ve bunu Türkiye’ye Dev-Genç örgütlerine dağıtalım.”Böylelikle bu afiş yapımı yaygınlaşıyor.

Bu hızlı üretim sürecinde sizingözünüzde bunların estetik niteliğinedir?

Bu insanlar hem politik aktivistlerhem de bir yandan sanatçı vetasarımcılar. Taylan Özgür afişinebak, 69 yılında yapılan Taylan Özgürafişine. Bugün için de çok üstün stan-dartlı bir baskı kalitesi var. Öğrenci-ler kendi imkanlarıyla yapmışlar vebunu öyle bir hale getirmişler kibunu bir manifesto gibi yapıyorlar;yani “Siz Taylan Özgür’ü öldürürse-

niz biz de yapabileceğimiz en güzelanmayı hem toplantı olarak hem afişolarak yaparız.” 70’lerin sonunda olay-lar çok kanlı ve çok hızlı bir haledönüştüğünde “Biz bu afişi nasıl dahaçarpıcı yapabiliriz”den çıkıyor tabi iş.

Afişlere baktığımızda memleketingenel havasını, dönemin dertleriniyansıtıyorlar. Peki afişler memleketingenel havasını, ortalama insanı etkilemişmidir, nasıl etkilemiş olabilir?

Kesinlikle etkilediğine inanıyorum.Ben o zaman 18 yaşında biri olaraksokakta afiş gördüğümde etkilendiy-sem… Bir de şunu unutmamak lazım,o dönem şehirlerde sokaklar bomboş,billboard falan gibi bir konsept yok.Bütün duvarlar tertemiz. O dönemdeboş bir şehrin içine sabah uyandığında,sokağa çıktığında, işe giderken duvar-

larda renkli, çarpıcı afişlergördüğünde, onları okumamak, onlar-dan etkilenmemek mümkün değil.

Peki aynı dönem için sağın görsel tar-ihi yapılmaya kalkılsa konulabilecekhiçbir şey mi yok?

Çok nadir. Dergileri falan vardı,kapaklarında çok dogmatik şeyler. Budogmayı da işte en fazla yazıyla veyakendine ait birtakım renklerle ifadeeden dergi kapakları yapılırdı.

Yapabildikleri tek şey gördükleriafişleri yırtmak, karala-mak… Belki bir-iki tanearada yapılmıştır. Tabiihtiyaçları da yoktu.Ellerinde zaten başkapropaganda olanaklarıvar.

Afişe çıkmanın bugün eski cazibesiyok mu?

Aslında afiş var bugün de.Beyoğlu’nda dolaşıyorsun bakıyorsunçok fazla afiş var. Bu afişler dahaziyade müzik, sergiler, sanat etkinlik-leri ile ilgili. Çok güzel çok yaratıcıafişler var. Ne yazık ki içlerinde birtane siyasi afiş yok. Stencilleri dahayaratıcı buluyorum. 70’lere en yakınonlar. Çünkü çok basit. Toplumsaleleştiri getiren bazı stenciler görüyor-sun. Festus Okey gibi… Afiş canlılığıbaşka bir alanda yapabiliyorsa nedensiyasette yapamasın? Daha kolay yön-temler olduğu için artık sosyal medyagibi veya internet gibi hani birazkolaycılık olarak görüyorum.

Kitapta ilginç bir şey daha var.Devrimci Yol’un figürünü siz çizmişsiniz.O süreç nasıldı?

Evet böyle bir arayış vardı, fakat birişaret, amblem, sembol henüz buluna-mamıştı. Ben zaten o sırada afişler,çeşitli başka şeyler yapıyordum. Bubana bir talep olarak gelince ben çokheyecanlandım. Çünkü dönemin engüçlü ve en yaygın hareketi. “Acaba iyibir şey yapabilecek miyim” diye böylebir strese girdim ve ciddi bir çalışmayaptım. Epeyce üzerinde çalıştım,hakikaten iyi bir şey yapmayaçalışıyordum.

Yıldız-yumruk-güneş figürleri onlar-dan gelen bir şey ama değil mi?

Tabi. “Şartımız bu” demediler tabiama “bunlarla ne yapılabilir” gibikonuştuk. Orada istenen farklı, heye-canlı bir işaret yakalamaktı. Herkeskendisini farklılaştırmak istiyor.Başkalarında olmayan bir sembolükullanmak istiyor. Orada o yıldızlayumruğun bütünleşmesinde bir aksi-yon hissediliyor. Yani kuyruklu yıldızgibi arkasından akıyor gibi, güç veriyorgibi bir ifade var orada. 1977…Aradan geçti 36 sene. Eskimedi.Gurur duyduğum bir iş. Hala sevilipkullanılması mutlu ediyor.

Bienal’deki ikiyüzlülüğe itirazKentsel dönüşüm temasıyla düzenlenen 13. İstanbul Bienali’nde, dönüşümdenrant sağlayan sermaye kesimlerinin sponsorluğuna üniversitelilerden itiraz geldi

Solun serüveni afişlerde

İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı (İKSV)bünyesinde iki yılda bir düzenlenen

Uluslararası İstanbul Bienali, bu yıl 14 Eylül-10 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek. 13.İstanbul Bienali, “Anne ben barbar mıyım?”tema başlığı altında kamusal alantartışmalarına ve kentsel dönüşümeodaklanıyor. Bienal’in açılışına kadar bu temaetrafında düzenlenecek etkinliklerin ilki de 8Şubat’ta İTÜ Maçka Kampusu’nda başladı.

“Şehri kamusallaştırmak” başlığı altındaİstanbul’un kentsel dönüşümüne odaklanan üçgünlük etkinlik şu ifadelerle duyurulmuştu:“İstanbul muazzam bir sermaye yatırımıyladönüştürülüyor ve bu dönüşüm tarihsel ve

kültürel çeşitlilik taşıyan mahalleleri yok edi-yor. Bu bağlamda, tartışmamızın başlangıçnoktası İstanbul’un kentsel dönüşümününtoplumsal ve kültürel etkisi ve kentlilerin bunatepkileri olacak.”

Bienal’i düzenleyenlerin tartışmanın başlan-gıç noktasına koyduklarını belirttikleri “tep-ki”nin ilki, etkinliğin yapıldığı İTÜ’de ÖğrenciKolektifleri’nden geldi. İtirazın nedeni kentseldönüşüme eleştirel yaklaştığını iddia eden Bie-nal’in, bu dönüşümden rant sağlayan Eczacı-başı ve Koç’un sponsorluğunda yapılması vebundan hiç bahsedilmemesiydi.

Kolektif üyesi bir öğrenci, neoliberal kentpolitikaları ve İstanbul’da halihazırda devam

eden kentsel dönüşüm uygulamalarını eleşti-ren sunumların ardından söz alarak şu soruyusordu: “İKSV’nin kurucusu olan EczacıbaşıHolding’in Kartal’da 5500 metrekarelik biralanı kentsel dönüşüm projeleri yapmak içinsatın almasını ve aynı zamanda İstanbul Bi-enali’nde şehrin kamusallaştırılması tartışması-nı ahlaki buluyor musunuz? Eczacıbaşı Hol-ding bir yandan kenti talan ederken bir yan-dan da burada sanki bu talana muhalifmiş gibidavranması ikiyüzlülük değil midir?”

Salondaki izleyiciler bu itiraza alkışlarladestek verirken kürsüden tatmin edici bircevap gelmedi. Bunun üzerine izleyicilerin birkısmı da salonu terk etti.

Kürt filmleri ‹BV’de

1960’lar Brezilyas›’n›n sosyo-politik problemlerine yo¤unlaflan“Cinema Novo” hareketinden yönetmen Glauber Rocha, 1964’te“Deus e o Diabo na Terra do Sol” (Tanr› ve fieytan GüneflTopra¤›nda) filmini çeker. Bas›na da¤›t›lan bu görüntü 1966’da‹stanbul Sinematek Derne¤i yay›n› Yeni Sinema dergisindeCinema Novo’yu tan›tan yaz›da kullan›l›r. 1969’da ODTÜSFK’n›n broflüründe kullan›larak sol literatüre girmifl olur.

Y›lmaz Aysan’›n“Afifle Ç›kmak

1963-1980:Solun Görsel

Serüveni” isimlikitab›, sol

mücadeleninbiriktirdi¤ini

görsel olaraksunuyor,

arkalar›ndakihikayelerini

anlat›yor.Kitapla ayn›

isimli sergideAysan’la

konufltuk ÖZEN TAÇYILDIZ

Page 16: 177'nci Sayı

Ç anakkale Lapseki’ye bağlı Ada-tepe köyünde yapılması planla-nan termik santralin Çevre Et-

ki Değerlendirme (ÇED) toplantısı,köylülerin protestosuyla engellendi.Adatepeliler 12 Şubat’ta köy kahveha-nesinde yapılacağını duydukları ÇEDtoplantısı öncesi kahvehanenin önünüeylem alanına çevirdi. ÇED toplantısıiçin gelenleri karşılayanların çoğunlu-ğu ise Lapsekili kadınlardı. Ellerindetenekeler ve sopalarla köyü inleten ka-dınlar, ÇED yetkililerini önce köyüngirişindeki yolu trafiğe kapatarak bek-lediler. “Şirket yetkililerini köyümüzealmayız!” diyen kadınlar köy girişindeeylemlerini sürdürürken, kahvehaneönünde de bekleyiş sürüyordu. Kahve-haneye ÇED toplantısı yapmak içinyetkililerin ve aralarında şirket adınasunum yapmak için gelen bir yetkilininde geldiği haberini alan Lapsekili ka-dınlar kahvehanenin yolunu tuttu. El-lerindeki tenekelere sopalarla vurarakkahvehaneye giren kadınlar, yetkilile-rin konuşmasına izin vermeyerek ÇEDiçin gelenleri dışarı çıkardı. Toplantı

alanının tamamen boşalmasının ardın-dan kadınlar kahvehane önüne çıkarakbir açıklama yaptı. Termik santral ku-rulmasına hiçbir şekilde izin vermeye-ceklerini belirten kadınlar şunları söy-ledi: “Santral demek, bomba demek.Köyümüze bomba yaptırmayız. Gere-kirse kavga eder kafalarını kırarız, kö-yümüze sokmayız.”

BARTIN’DA DA TERM‹KÇ‹LER‘U⁄URLANDI’

Bartın’ın Amasra İlçesi’nde 19 Şu-bat günü yapılmak istenen termik san-tralin ÇED toplantısı Amasralılarınprotestosu sonucu iptal edildi. AmasraTarlaağzı Köyü’nde bulunan kurankursu binasında yapılacak ÇED top-lantısı için gelen yetkilileri köylüler el-lerindeki tenekelere sopalarla vurarakprotesto etti.

Hattat Holding'e bağlı HEMA En-düstri AŞ'nin, yapmak istediği termiksantrale karşı Tarlaağzı köyü halkıBartın Platformu'nun çağrısıyla ÇEDtoplantısının yapılacağı yere gitti. “Ter-mik santral istemiyoruz” yazılı dövizlertaşıyan köylüler tüm köyü davul ve te-nekelere sopalarla vurarak inletti.

SOKAĞINSESİ 16

Halk›n Sesi21 fiubat 2013 / 6 Mart 2013

Ü R E T E N B ‹ Z ‹ Z Y Ö N E T E N D E B ‹ Z O L A C A ⁄ I Z

Mersin Akdere’ye yapılmasıplanlanan termik santralin

ÇED toplantısı da Mersinlilerinprotestosuyla karşılandı.Akdereliler ve Nükleer KarşıtıPlatform (NKP) üyeleri 13 Şubat’tatermik santralin ÇED toplantısınınyapılacağı kahvehane önünde biraraya geldi. Sabahın erken saat-lerinde kahvehane önünde buluşanköy halkı, toplantı için gelecekşirket yetkililerini beklemeyebaşladı.

Jandarma eşliğinde bölgeyegelen şirket yetkililerini köylülerkahvehaneye sokmadı. Bir saat

boyunca kahvehane önünde alkışlarve sloganlarla protesto eylemiyapan Akdereliler, kahvehaneye gi-rerek termik santralin zararlarınıanlatan konuşmalar yaptı. Köylülerkonuşmaları sırasında kahveha-nenin arka kapısından içeriye soku-lan şirket yetkilileri “Termikçişirket Akdere’den defol” sloganlarıve alkışlarla konuşturulmadı.

ÇED toplantısını yapamayanşirket yetkilileri Akdere’denayrılmak zorunda kaldı. Eyleminardından Akdereliler kahvehanedemasa kurarak termik santrale karşıimza toplamaya başladı.

Elektrik Üretim AŞ’nin en kârlı santral-leri önümüzdeki günlerde Özelleştirme

İdaresi Başkanlığı tarafından satışaçıkarılacak. Türkiye’nin Kamu İktisadiTeşebbüslerinden (KİT) biri olan ElektrikAŞ’ye ait 27’si hidrolik, 18’i termik santralolmak üzere 45 santral satış listesinde. Satışlistesinin açıklanmadan önce hükümetdoğalgaz çevrim santrallerine verdiği teşvikikaldırıp kömürden elektrik üreten termik

santrallere teşvik vermişti. 45 santralin satışa çıkarılmasıyla ilgili bir

açıklama yapan Elektrik MühendisleriOdası (EMO) Ankara Şubesi “enerjide al-tın yumurtlayan tavuğun birilerine altın tep-side sunulmaya devam ettiğini” söyleyereközelleştirmelere tepki gösterdi. EMO An-kara Şubesi, bugüne kadarki özelleştirmele-rin geri alınmasını ve Özelleştirme İdaresiBaşkanlığı’nın kapatılmasını talep etti.

ÇÇEEDD ttooppllaanntt››ss››nn››nn yyaapp››llaaccaa¤¤›› kkaahhvveehhaannee öönnüünnddee bbiirr aarraayyaa ggeelleennlleerriinn ççoo¤¤uunnlluu¤¤uuoolluuflflttuurraann LLaappsseekkiillii kkaadd››nnllaarr eeyylleemmee yyöönn vveerreennlleerrddii.. ÇÇEEDD ttooppllaanntt››ss›› iiççiinn ggeelleenntteerrmmiikk ssaannttrraall yyeettkkiilliilleerriinnii,, kkaadd››nnllaarr ggeettiirrddiikklleerrii tteenneekkeelleerree ssooppaallaarrllaa vvuurraarraakkpprrootteessttoo eettttii.. ““TTeerrmmiikk ssaannttrraallee hhaayy››rr”” ssllooggaann››nn››nn ssaannttrraallcciilleerr ggiiddeennee kkaaddaarr ddiinn--mmeeddii¤¤ii kkaahhvveehhaanneeddee,, kkaadd››nnllaarr yyeettkkiilliilleerrii ssooppaallaarrllaa ““uu¤¤uurrllaadd››””..

AKP, termiksantrallerdensağlayacağıkardan vaz-geçmezken,Lapsekilikadınlar yanıtısokaktaveriyor:

“Santraldemek,bombademek.Köyümüzebombayaptırmayız,geleni dövergöndeririz”

Termik santral projelerinekarşı Çanakkale’denMersin’e uzanan çevre hakkımücadeleleri yaygınlaşıyor

Dünyanın en önemli oksijen kaynaklarınıbünyesinde barındıran Çanakkale, ser-mayenin azgın saldırısıyla karşı karşıya.Çanakkale’nin eşsiz doğası enerji santrallerive altın madenlerinin tehdidi altında

EVR‹M ÇAKIR

EEnneerrjjii ssaannttrraalllleerrii1. ‹çdafl Bekirli Termik Santrali Biga ‹lçesi’nin Kemer ve Bekirli

köylerinin, Marmarac›k ve Dur-mufldede mevkiine Do¤algaz Kom-bine çevrim santrali kurulacak

2. ‹çdafl De¤irmencik TermikSantrali

3. ‹çdafl Do¤algaz Kombine çev-rim santrali

4. Alarko Holding ve Cengiz ‹n-flaat›n ortak giriflim gurubu AlCen,Biga’da ithal kömür santrali kuru-yor. Ayr›ca bu santrale ait biriskele ve kül depolama sahas›bulunuyor.

5. Alarko Karabiga do¤algazsantrali

6. Lapseki Kirazl›dere TermikSantrali: Lapseki ‹lçesi s›n›rlar› içe-risindeki santralin sahibi, FilizEnerji Madencilik Tar›m Sanayi veTicaret Afi.

7. Alarko’ya ait Ezine’deki do-

¤algaz yak›tl› kombine çevrim san-trali

8. Lapseki Kirazl›dere-2 TermikSantrali’nin sahibi, Filiz Kirazl›dereElektrik Üretim Afi.

9. Sar›kaya Enerji’ye ait Karabu-run Termik Santrali Karabiga’dakuruluyor.

10. Çan Termik Santrali11. Sabanc› Holding’e ait Ak-

çansa/Enerjisa termik santrali pro-jesi Ezine’de.

12. Çanakkale Seramik deÇan’da bir termik santrali projesiyürütüyor.

AAlltt››nn ‹‹flfllleettmmeelleerrii ((ÇÇEEDD SSüürreeccii TTaa--mmaammllaannaannllaarr))::

1. A¤› Da¤› Alt›n ‹flletmesi-(Alamos Gold-Çan)

2. Kirazl› Alt›n ‹flletmesi -(Ala-mos Gold Çanakkale Merkez)

3. Çamyurt Alt›n ‹flletmesi-(Alamos Gold-Çan)

4. Bayramiç Kuflçay›r› Alt›n ‹fl-letmesi- (Chesser AramaMad.Ltd.fiti.-Bayramiç)

5. Lapseki fiahinli Alt›n ‹flletme-si- (Chesser Arama Mad.Ltd.fiti.-Lapseki)

6. Esan Eczac›bafl› Lapseki fia-hinli Alt›n ‹flletmesi- (Eczac›bafl›-Lapseki)

7. Çan Halila¤a Alt›n ‹flletmesi-(Truva Bak›r Maden ‹flletmeleri Afi-Pilot Gold-Çan)

İşteÇanakkale’deki

büyük talan

45 santral satışta

Kadınlar termikçilerinyakasını bırakmıyor

Mersin: ‘Termikçi şirket, Akdere’yi terket’

Tenekeler sopalar,santral için geleni kovalar