İŞÇİ sagligi sorunu olaraknek.istanbul.edu.tr:4444/ekos/tez/22885.pdf · 2015. 3. 17. ·...
TRANSCRIPT
-
~- ..
i I'
T. G. HAGETTEPE UNIVERSITESI
SAGLIK BİLiMLERi ENSTITUSU
İŞÇİ SAGLIGI SORUNU OLARAK PNÖMOKONYOZ
DOKTORA TEZi
Dr. F. Nuran DEMiR
ANKARA=1989
-
T.C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
SAGLIK BiLİMLERİ ENSTiTÜSÜ
İŞÇİ SAGLl~I SORUNU OLARAK PNOMOKONYOZ
DOKTORA TEZİ
Dr. F. Nuran DEMiR
ANKARA - 1989
o 6 5 31--9 o
-
T.C. HACETTEPE ÜNiVERSiTESi
SAGLIK BiLiMLERi ENSTiTÜSÜ
İŞÇİ SAGLIGI SORUNU OLARAK PNOMOKONYOZ
. iŞ SAGLIGI PROGRAMI DOKTORA TEZi
Dr. F. Nuran DEMiR
DANIŞMAN ÖGRETIM ÜYESi Prof.Dr. NAZMI BiLIR
ANKARA - 1989
-
DOKTORA TEZ SAVUNMA JÜRiSi
Prof.Dr. N. Sevinç ORAL Başkan
Prof .Dr. Nazmi BiLiR Danışman Üye
Prof.Dr. Aslan TUNÇBİLEK Üye
-
İ Ç İ N D E K İ L E R
Sayfa No
A. GİRİŞ ................................. 1 1 . Tanımı ... ·. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1
2. Tarihçe ............................. · 1
3. Pnömokonyoz Oluşması İçin Gerekli Koşullar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1
4. Sınıflandırma ...................... 5 5. Pnömokonyoz Türleri ................ 11
S. 1 Silikozis . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 11
5.2 Kömür İşçisi Pnömokonyozu ...... 16 5. 3 Asbestozis . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 20
5. 4 Bisinozis . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 28
5.5 Diğer Pnömokonyozlar ............ 32
6. Tanı ve Değerlendirme . . . . . . . . . . . . . . 38 7. Ayırıcı Tanı ....................... 39
8. Korunma ............ ·. . . . . . . . . . . . . . . . 4 O
9. Tedavi~ ............................ 42
B. PNÖMOKONYOZ SORUNU . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 4 4
C. PNÖMOKONYOZA BAGLI İŞGÜCÜ KAYBININ 46
51 HESAPLANMASI ......... · · · · · · · · · · · · · · · · ·
D. AMAÇ •••••••••••••••••••••• • • • • • • • • • • • •
E. GEREÇ VE YÖNTEM ....................... 52
1. Araştırmanın Yeri ve Evreni ........ 52 2. Araştırmanın Tipi .................. 54
F . BULGULAR . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 5 5
G. TARTIŞMA .............................. 74
81 .. . ONERILER .................. · · · H. SONUÇ VE
I. OZET · ..•.. · .............•••.....•..•.... 83
J. KAYNAKLAR • . . • • • . • . . . • . • . . • • . • . • • . . • • • • 84
K. EKLER . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 8 7 Ek 1. Pnömokonyoz Tanısı alan Hastalar
Hakkında Bilgi Formu ............ 87 Ek 2. Maden Ocaklarında Yapılan
Başlıca İşler ................... 88 Ek 3. İş Gücü Kaybının Hesaplanmasında
Kullanılan Cetvel Örnekleri ...... 89 Ek 4. Araştırma Zaman Çizelgesi ........ 96
-
GİRİŞ
1. TANIM
Pnömokonyoz solunan tozların akciğerlerde birikmesi
ve bu toz birikimine dokunun verdiği yanıt olarak tanımla
nır (:il, 1.6).
Toz; taş, toprak, metal vb. maddelerin çarpma, par-
çalanma, ezilme veya yıpranması sonucu oluşan, havada asılı
kalabilen katı taneciklerdir (16) •.
2. TARİHÇE
Tozun zararlı etkileri çok eski yıllardanberi bilin-
mektedir. M. S. 23-79 yıllarında Plini, tehlikeli toz solu-
yanların kendilerin~ korumaları için başlarına torba geçir-
melerini önermiştir. XVI. yy. da Agricola ve Paracelsus, ma-
den ocakları ve madenlerle ilgili çalışmalar yapmış, tozun
zararlı etkileri üzerinde durmuş ve korunma çareleri öner-
mişlerdir (13).
İlk defa 1870 yılında Viconti silis tozlarının inha-
lasyonuna bağlı akciğer hastalığı olarak silikozisi tanımla
mış, 1886 yılında Zenker pnömokonyoz terimini ortaya koymuş
tur (13).
3. PNÖMOKONYOZ OLUŞMASI İÇİN GEREKLİ KOŞULLAR
Solunum yollarından akciğerlere ulaşan her toz pnö-
mokonyoza neden olmaz (11, 13, 20).
-
- 2 -
Tozun cinsi,
Parçacık büyüklüğü,
- İşyeri ortamındaki konsantrasyonu,
- İşçinin tozla karşılaşma süresi,
- Kişisel duyarlılık, hastalık oluşmasında rol oyna-
yan etkenlerdir.
Tozun cinsi: Silis tozu, asbest tozu vb. tozlar ak-
ciğerlerde fibrosise neden olurlar. Pamuk, keten, kenevir
tozları, bronŞ ve bronşiollerde düzensizlik yaparlar. Bitki-
sel ve madensel tozların çoğu biyolojik bakımdan inerttir-
ler. Hassas kişilerde bazı bitkisel tozlar allerjik etki ya-
par.
Tozun parçacık büyüklüğü: Çapı 5 mikrondan büyük o-
lan tozlar alveollere kadar ulaşamazlar. Çapı 0.5 mikrondan
küçük olan tozlar ise ekspirasyon havası ile dışarı atılabi
lirler ( 1, 13). Bu nedenle çapı o. 5-5 mikron arasında olan
tozlar pnömokonyoza neden olurlar. Özellikle çapı 1 mikron
civarında olan tozlar alveollere kolaylıkla yayılabildiği
için önem taşır.
Tozun ortamdaki konsantrasyonu: Pnömokonyoz oluşa
bilmesi için, işyeri havasındaki toz konsantrasyonunun be-
lirli düzeyde olması gerekir. Ulusal toz standartlarında bu
değer 4 mg/m3e kadar olursa çalışanı et~ilemez olarak kabul
edilmiştir (22).
Ereğli Kömür İşletmelerinde yürürlükte olan beden
gücü talimatnamesine göre toz kademeleri şöyledir (22).
-
- 3 -
. 3 Tozsuz ortam .••• 0-2 mg/m toz konsantrasyonu bulunan işyerleri
Az tozlu ortam •• 2-4 mg/m3 il il il il
. / 3 il Tozlu ortam ••••. 4-5 mg m il il il
Çok tozlu ortam.5-10 mg/m3 11 il il il
10 mg/m31 den daha fazla toz konsantrasyonunda çalışmak yasak.:.. lanmıştır.
Tozla karşılaşma süresi: Pnömokonyoz 10-15 yıl gibi
uzun süre toza maruz kalanlarda görülebilmektedir. Yüksek
konsantrasyonda toza maruz kalanlarda daha kısa sürelerde
de oluşabilmektedir. SSK Sağlık İşlemleri Tüzüğü'nün 66.
Maddesine göre bu süre en az üç yıl olarak öngörülmüştür.An-
cak, yüksek yoğunlukta ve pnömokonyoz yapacak nitelikte toz-
lu ortamda çalışanlarda, klinik ve laboratuvar bulgularıyla
hızlı seyrettiği saptanan olgularda Sosyal Sigorta Yüksek 1
Kurulu'nun onayıyla 3 yıllık süre indirilebilir (31).
Kişisel duyarlılık: Aynı cins toza, aynı sürede ve
aynı konsantrasyonda maruz kalanlarda eşit derecede pnömo-
konyoz görülmez. Tozun vücutta birikmesini engelleyen sis-
temler mevcuttur. Bunlar, trakeobronşial sistemdeki titrek
tüylü epitelde mukoza hücrelerinin salgısı ve silia hareket-
leri, alveoler transport sistemini (Alveolar clearing mecha-
nism) sağlayan makrofajlar, solunum yollarına salgılanan im-
.minoglobülinlerin detoksifikasyon işlemleridir. Bu sistemle-
rin kişiler arasında farklı şekilde işlev görmesi kişisel
duyarlılığı etkiler (40).
-
- 4 -
Yukarıda sözü edilen, pnömokonyoz oluşumundaki ge-
rekli koşulları ve bunların birbiriyle ilişkisini araştıran
pek çok çalışma yapılmıştır.
Naeye (24); Pensilvanya'da maden işçilerinde, pnömo-
konyozun radyolojik dereceleriyle, akciğerdeki serbest sili-
ka kristallerinin sayısı arasında pozitif korelasyon bulmuş
tur.
Ashe ve Bergstrom (5); tozun çalışma ortamında za-
rarsız olabilecek miktarını 5 ppm (177 partikül/mı) olarak
belirlemişler ve toz kontrolüne başladıktan sonra çalışan
işçilerde 26 yıl sonra belirgin silikozis görülmediğini göz-
lemişlerdir.
Japonya EndUstriyel Sağlık Birliği' nin çalışmasına
göre (21); taş, seramik ve kaynak işinde çalışan 1115 işçi
de tozla karşılaşmaya bağlı silikozisin radyolojik bulguları
belirlenmiştir. İşçilerin tozu soluduğu süreyle, solunabilir
toz konsantrasyonları belirlenip, radyolojik bulgularıyla
karşılaşt1rılmış ve çalışma ortamındaki silika miktarı orta-
lama% 7, % 16 ve % 30 olarak bulunmuş, % 30 oranında silika
inhale edenler İLO standartlarına göre kategori 2 'ye uyan
(p2/2, qYı, q2/2) radyolojik bulgular görüldüğü halde, aynı
sürede % 7 ve % 16 oranında silika inhale edenlerde daha ha-
fif tip pnömokonyoz bulguları saptanmıştır ( p 1/1, pYı).
Hurley ve arkadaşları (18); İngiltere'de Maden En-
düstri'sinde, 10 maden ocağında çalışan 2600 işçide prospek-
tif bir çalışma yapmışlardır. İşçiler 20 yıl boyunca maden
-
- 5 -
ocağının değişik bölümlerinde çalışmışlar ve ortalama % 5
oranında kuvartz içeren mikst toz solumuşlardır. DUşük oran-
da tozla çalışmalarına rağmen 20 yıl sonunda işçilerde deği
şik oranlarda basit pnömokonyoz tipleri gelişmiştir.
Seaton ve arkadaşları (29); düşük konsantrasyonda
fakat yüksek oranda kuvartz içeren tozlu ortamda, işçilerde
basit pnömokonyozun 4 yıl gibi kısa sürede geliştiğini ve
hızlı progresyon gösterdiğini izlemişlerdir.
Gonzales ve arkadaşları (15); İspanya'da kömür made-
ninde çalışan işçilerde pnömokonyoz ve tozla karşılaşma sonu
ilişkiyi retrospektif olarak araştırmışlar, 35 yılda 8 mg/m3
solunabilir tozla karşılaşanların yaklaşık % 9'unda, 4 mg/m3
toz inhale edenlerin % 2.5'unda ve 2 mg/m3 tozlu ortamda %
1.5'unda pnömokonyoz geliştiğini saptamışlardır.
4. SINIFLANDIRMA
Pnömokonyozlar için çeşitli sınıflandırmalar yapıl-
mıştır. Bunlardan bazıları;
A- Tozların Solunduğunda Vücutta Oluşturduğu Reaksi-
yonlara Göre Sınıflandırılması (25, 32):
1. Fibroblastik doku reaksiyonunu uyaran tozlar;
a) Silis tozu,
b) Asbesti talk, mika vb. tozlar,
c) Kömür + silis tozu.
2. Akciğerde birikim yapan tozlar;
a) Demir oksit (Siderozis),
-
- 6 -
b) Kalay (Stannozis),
c) Baryum (Baritozis),
d) Gümüş+ Demir oksit (Argyrosiderozis).
3. Etkinliği şüpheli tozlar;
a) Alüminyum,
b) Grafit.
4. Kimyasal pnömonitise sebep olan tozlar;
a) Berilyum,
b) Manganez,
c) Vanadyum,
d) Osmium,
e) Platinum.
5 .• Allerjik reaksiyona sebep· olan tozlar;
a) Şeker kamışı tozu (Bagassosis),
b) Pamuk veya keten tozu (Bissinozis),
c) Buğday tozu (Harman dövücü hastalığı),
d) Diatomit tozu,
e) Mantar sporları (Çiftçi akciğeri).
6. Karsinojen tozlar
a) Arsenik,
b) Radyoaktif tozlar,
c) Asbest,
d) Nikel, krom vb.
7. Kimyasal pnömoni tis veya fibrozis oluşturan
gazlar veya dumanlar;
a) Azotlu gazlar (Silo doldurucu hastalığı),
b) Sülfürik asit dumanı,_
-
- 7 -
c) Klor bileşikli gazlar,
d) Aseton,
e) Akrolein,
f) Amonyak,
g) Karbon tetraklorür,
h) Kadmiyum dumanları,
i) İnsektisitler,
j) İzoamil asetat,
k) Soğutucular, (Metil klorür veya bromür).
B- Etiyolojik Sınıflandırma (13):
I. Madensel Tozlarla Oluşan Pnömokonyozlar
1. Silikosis,
2. Sil1katlardan oluşan pnömokonyoz,
- Fibröz· silikatlar,
- Fibrö~ olmayan silikatlar,
3. Kömür işçisi pnömokonyozu,
4. Alüminyum il
5. Antimon il
6. Bakalit il
7. Berilyum il
8. Grafit pnömokonyozu
9. Titanyum il
10. Tungste·n karbid il
11. Baritosis
12. Siderosis
13. Stannosis
14. Tezerosis
-
- 8 -
II. Bitsikel Tozlarla Oluşan Pnömokonyozlar
1. Bisinozis (Keten,pamuk,kenevir tozları ile oluşur.)
2. Bagassozis (Şeker kamışı tozu ile oluşur.)
3. Allerjik astına (Çeşitli bitkisel tozlar.)
C. Radyolojik Sınıflandırma (9, 19, 27):
İlk kez 1958 yılında "Uluslararası Çalışma Örgütü,
ILO" tarafından, pnömokonyozlu hastaların filmleri, var olan
görünumlerine göre değerlendirilerek ve opasi teler dikkate
alınarak sınıflandırılmıştır.
En son 1980 yılında yeniden düzenlenen sınıflandırma
halen kullanılmaktadır. Bu sınıflandırmaya göre.(19)
Sembol O
Sembol Z
Bir pnömokonyozu düşündürebilecek herhan-
gi bir radyolojik bulgunun yokluğu
Bir pnömokonyoz stadını gösterebilen ya
da gösteremiyen akciğerin ya da hilusla-
rın kesin olmayan yapıdaki gölgeleri.
Yaygınlığına göre opasiteler
Kategori I- En az iki interkostal aralığı karşılaya
cak sayıda, genellike her iki akciğerde orta ve alt zanlarda
görülen küçük opasiteler.
Kategori II- Her iki akciğerde çok sayıda küçük opa-
si te vardır. Akciğerlerin normal bronkovasküler görüntüsü bo-
zulmamıştır.
-
- 9 -
Kategori III- Her iki akciğerde çok sayıda kUçUk o-
pasi te vardır. Akciğerin normal görünümü kısmen ya da tama-
men bozulmuştur.
KUçük Opasite Tipleri
P Opasite - Çapı 1.5 mm'e kadar olan yuvarlak opasiteler
q(m} " - Çapı 1.5-3 mm olan yuvarlak opasiteler
r(n) 11 - Çapı 3-10 ·mm olan yuvarlak opasiteler
Opasitelerin derecesi
0/-, 0/0, 0/1
1/0, 1/1, 1/2
2/1, 2/2, 2/3
3/2, 3/3, 3/4
Kategori O: Yuvarlak opasi te yoktur ya da
kategori l'den daha az bulunur.
Kategori 1: Yuvarlak opasiteler kesinlikle
var, fakat sayıları çok değildir.
Kategori 2: Çok sayıda yuvarlak opasite var
ancak normal akciğer dokusu tüm akciğer a-
lanlarında görülür.
Kategori 3: Yuvarlak opasiteler sayılamaya
cak kadar çoktur. Normal akciğer dokusu
kısmen ya da tümü ile kapalıdır. Aynı dere-
celendirme düzenli olmayan (irregüler) opa~
siteler için de uygulanır.
Büyük Opasiteler
A Opasite- Büyük çapı 1-5 cm'e kadar olan veya büyük
çapları toplamı 5 cm'yi geçmeyen opasiteler.
-
- 10 -
B Opasite- A opasiteden büyük, bir ya da birden çok
opasitenin toplamı sağ akciğerin 1/3'Unü geçmeyen opasiteler
C Opasite- Toplamları sağ akciğer yüzeyinin 1/3'Un-
den fazlasını kaplayan bir veya birden çok opasiteler.
Düzenli Olmayan Opasiteler (Irregüler)
s Opasite- İnce düzensiz ya da lineer opasi teler,
t Opasite- Orta derecede düzensiz ( irregüle r) opasi-
teler,
u Opasite- Kaba, düzensiz opasiteler.
Tüm opasi teler yerleştikleri bölgelere göre klasik
akciğer zonları ile belirtilir;
RU - Sağ üst zon
RM - Sağ orta zon
RL - Sağ alt zon
Simgeler
LU - Sol üst zon
LM - Sol orta zon
LL - Sol alt zon
ax - Küçük yuvarlak opasitelerin birleşmesi
bu - Büller
ca - Akciğer ya da plevra kanseri
en - Küçük pnömokonyotik opasitelerde kalsifikasyon
cp - Cor-pulmonale
ev - Kavite
-
- 11 -
5. PNÖMOKONYOZ TÜRLERİ
5.1 Silikozis
Silisyum dioksi tin solunmasıyla oluşan fibrotik bir
akciğer hastalığıdır. Silisyum dioksit doğada çok yaygın o-
larak bulunur. Kum saf ·silikadır. Granit% 20-70, arduvaz
% 40 silisyum dioksit içerir. Endüstrinin çeşitli dallarında
çalışan işçiler, silika tozuna maruz kalmaktadırlar. Siliko-
zis oluşmasında risk taşıyan iş grupları şöyle özetlenebi-
lir (42).
1. Maden ocakları
2. Taş ocakları
3. Metalürji endüstrisi
4. Seramik endüstrisi
5. Boyalar
6. Cam endüstrisi vb.
Patoloji:
Silikozis; 10-20 yıl gibi uzun sürede gelişen, akci-
ğerler ve plevra arası fibröz bantlar oluşması ve parankimde
değişik büyüklükte sert, gri-siyah renkli si likotik nodül-
lerle karakterize bir hastalıktır. Silikotik nodüllere akci-
ğerlerin üst ve alt loblarının apikal ve posteriyor segment-
lerindedaha çok rastlanır. Hilusa yerleşenler buradaki lenf
ganglionlarını büyütür (27).
Silikozisin oluş mekanizması hakkında bu güne dek pek
çok teori ileri sürülmüştür. En çok benimseneni, immunolojik
-
teoridir. Buna göre;
makrofajlar tarafından
- 12 -
alveollere ulaşan
fagosite edilir.
toz partikülleri
İnert partiküller
zararsız hale getirilebildiği halde, silis partikülleri mak-
rofajların duvarını harabeder ve parçalanıp ölmelerine neden
olur. Parçalanan makrofajdan açığa çıkan lizozomal enzimler
fibrobroblast proliferasyonunu hızlandırır, kollogen doku
oluşumu artar. Oluşan kollogen antijenik etkiye sahiptir.
Antikollogenik antikor oluşumuna yol açar. Daha sonra kollo-
gen lifler arasında amiloide benzer bir madde toplanır, kol-
logen hyalinize olur (27).
Silikoziste masif fibrozis, küçük nodüllerin bir a-
raya gelmesi ile oluşur. Hastalığın hızlı ve akut şekille
lerinde masif lezyondan çok, yaygın fibrozis oluşmaktadır.
Bu olguların bir kısmının ilerlemesinde tüberküloz gibi miko~
:bakteri L enfeksiyonlarının rolü olabilmektedir. Enfeksiyona
karşı direncin bozulması, makrofajlar üzerine olan toksik et-
kiden ileri gelebilir (27, 45).
Komplike olmayan, basit hastalık tipi yavaş ilerler.
Silikotik nodüller etraf dokuda az değişiklik yaparlar ve
hyalen dejenerasyona uğrayarak fibrozise dönüş~r, yavaşça
büyüyerek eriyip birbirleri ile kaynaşırlar (25, 27).
Geniş fibrotik dokuların santral bölümlerinde kan
dolaşımının iyi yapılamamasından dolayı oluşan nekroz sonu-
cu kaviteleşmeler görülebilir.
Silikotik nodülün dış tabakalarında bulunan silikat
bileşikleri sürekli olarak dışa doğru kayar, lezyonun iler-
-
- 13 -
leyici özellik kazanmasına neden olur. Kişi silisyumlu or-
tamdan uzaklaştıktan sonra da akciğerdeki lezyonun ilerleme-
sinin nedeni budur (27, 41).
Akut Silikozis
Çok miktarda silis tozunu soluyanlarda 3-5 yıl gibi
kısa sürede silikozis gelişebilir. Bu hastaların akciğerleri
sert ve ödemlidir. Plevrada fibröz yapışıklıklar bulunmaz.
Buna karşın interstisyel pnömoni bulunur (41).
Silikozis + Tüberküloz
Silika ile tüberküloz basilleri arasında bir siner-
j izmin varlığı, tüberkülozun katılması ile silikotik lezyon-
ların daha hızlı ve önemli bir gelişme gösterdiği bilinmek-
tedir. SSK Süreyya Paşa Sanatoryumu'nda yapılan bir araştır
mada 130 pnömokonyozlu hastadan 57' sinde tüberküloz basili
saptanmıştır. Bu olay deneysel olarak da gösterilmiştir
( 25). Si lika eşliğinde tüberküloz basillerinin daha hızlı
geliştiği, normal koşullarda virulan olmayan basil suşları
nın progressif bir tüberküloza yol açtığı bildirilmiştir
( 14). Ancak maden işçilerinin çalışma koşullarının kötü,
gelir düzeylerinin düşük olması nedeniyle beslenme bozukluğu
ve buna bağlı olarak enfeksiyonlara karşı vücut direncinin
yeterli gelişemeyeceği de karşı görüş olarak öne sürülmekte-
dir.
Silikozis + Obstrüktif Akciğer Hastalığı
Silikozis, oluşturduğu fibrozis ve silikotik nodül-
-
- 14 -
ler nedeniyle akciğerde obstrüktif ve restriktif bozuklukla-
ra yol açar. Silikozis tanısı alan veya ayrıca sigara için
hastada,. buna bağlı gelişen kronik bronşit silikozisle daha
da artacaktır (14).
Semptom ve Klinik Bulgular
Silikozisli hastaların çoğunda genellikle belirti
yoktur. Uzun yıllar sonra yakınmalar başlar. Sigara içen
hastalar, öksürük ve balgam çıkarma yakınmalarını sigaraya
bağladıkları için önemsemezler. Zamanla hastalık ilerler.
Önc~leri eforla gelen nefes darlığı, sonra sürekli hale dö-
nüşür. Hasta yardımcı ·soll,lnum kaslarını kullanmaya başlar.
Akciğer parankimindeki fibrozis arttıkça pulmoner hipertan-
siyon ve daha sonra kor pulmonale gelişir (27).
Fizik muayenetje erken devrede patolojik bulgu sap-
tanmaz. İleri formlarında akciğerlerde bilateral inspratuar·
ve ekspratuar ronküsler, tbc eklenmişse lezyon tarafında
raller alınabilir. Eğer kor pulmonale gelişmişse, kalp yet-
mezliği bulguları vardır.
Radyolojik Bulgular
Silikozis radyolojik olarak, basit ve komplike sili-
kozis, silikotüberküloz olmak üzere gruplar halinde incele-
nir (27, 41). Radyolojik sınıflandırma pnömokonyozların sı
nıflandırıldığı bölümde ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Basit silikozis O/O'dan 3/4'e kadar yaygınlık göste-
-
- 15 -
ren çapları 1.5 mm, 1.5-3 mm ya da 3-10 mm arası nodüller-
dir. Zamanla bu nodüller birleşir; A, B ve C opasitelere dö-
nüşerek komplike silikozları oluşturur. Bu lezyonlar genel-
likle üst ve arka zanlarda ·yer alır. Özellikle ilerlemiş C opa-
si telerde lezyonlar ~kciğerlerin büyük bir bölümünü kaplaya-
rak kompansatris amfizemlerin ortaya çıkmasına neden olur.
Hastalık ilerledikçe fibrozis artar ve yaygın, progressif
fibrozisler dikkati çeker.
Silikozislerde hiler adenopati her dönemde vardır.
Lenf bezlerindeki yumurta kabuğuna benzer kalsifiye görünüm
(egg. shell) silikozis tanısı için patognomoniktir (25, 27).
Komplike silikozise tüberküloz eklenmişse, radyolo-
j ik değişiklikler her zaman belirgin olmayabilir. Küçük no-
düler gölgelerin hızlı bir biçimde gelişmesi veya kavitenin
bulunuşu tüberkülozu düşündürmelidir. Kesin tanı bakteriyo-
lojik incelemeyle konulur (27).
Solunum Fonksiyon Testleri (SFT)
Silikozisin tanısından çok, hastalığın geleceği ve
işçinin sürekli iş görmezlik oranının saptanmasında SFT önem
taşır.
Hastalığın erken dönemlerinde solunum fonksiyonları
normaldir (ILO kategori 2-3). İleri formlarda, ise reziduel
volumun, total akciğer kapasitesine oranı (RV /TLC) artar.
Zorlu eksprat~a~- volüm yüzdesi (FEV %) ve maksimum istemli
ventilasyon (MVV) düşer. Olay ilerledikçe vi tal kapasitede
-
- 16 -
(VC) düşme görülür. Ventilasyon-perfüzyon oranı bozulur
( 25' 27) •
5.2 Kömür İşçisi Pnömokonyozu
Uzun süre solunan kömür tozlarının akciğerde birik-
mesi sonucu oluşan pnömokonyoza kömür işçisi pnömokonyozu
denilmektedir. Eğer pnömokonyoz salt kömür tozuna bağlı ge-
lişmişse, "Basit kömür işçisi pnömokonyozu" silikozisle be-
raberse "Antrako-silikozis" enfeks'iyon eklenmesi sonucu tab-
lo ilerlemişse "Progressif Massif Fibrozis" adını almakta-
dır (25).
Çok eski çağlardan beri bilinen kömür madeni, ancak
XIX yy. da İngiltere'de başlatılan endüstri ~evriminden son-
ra önem kazanmıştır. Kömür yer kabuğunun derinliklerinde
olabildiği gibi, bazan yüzeysel damarlar olarak da bulunabi-
lir. Bu nedenle kömür madeni işletmeleri açıkta ya da yeral-
tındak{ ocaklarda yapılır. Yeraltında değişik derinlikte bu-
lunan çalışma yerlerine galeri denir. Bu galeriler toprağın
değişik derinliklerinde birbiriyle bağlantılı bir ağ oluş
tururlar. Kömür madeninde galeri açma işini yapan lağımcı,
tabancı, domuzdamcı karışık tozla (silis+kömür tozu) çalış
tığı halde, kömür damarında çalışan kazmacı yoğun kömür tozu
solumaktadır. Ayrıca maden kömürünün yapısında da silisyum
vardır. Eğer maden kömürü % 18' den çok kuvartz içeriyorsa
akciğerde oluşan lezyonlar silikozise benzer, % 18' den az
kuvartz içeriyorsa kömür tozu pnömokonyozu tipiktir (27).
XIX. yy. da Meiklejohn (27); kömür madeni işçileri-
-
- 17 -
nin akciğer değişikiiklerini ilk kez inceleyen bilim adamı
dır. Önceleri kömür işçileri pnömokonyozundan sadece· silis-
yum bileşikleri sorumlu tutulmuş, ancak Collins ve Gilchrist
daha sonra Gollgh'ın (27) araştrrmaları sonucu, kömür tozu-
nun da tek başına pnömokonyoz yapabileceği ortaya konulmuş
tur.
Patoloji
Otopsi bulgularında akciğer gri-siyah renktedir. Ke-
sitte bronş çevresinde belirgin kömür tozu nodülleri ve ma-
külleri görülür.
Mikroskopik muayenede, kömür yüklü makrofajlar, pe-
ribronşiyal ve bronşiyolo-alveoler bölgede, fibröz doku i-
çinde yer almıştır. Kömür tozu nodülleri yıldız şeklinde de-
metler halinde uzanan ve daha çok retikülin liflerinden o-
luşmuş yumak biçiminde görülür.
Kömür tozlarını fagosite eden makrofajlar, respira-
tuar bronşiyolleri ve bunların çevresindeki muskuler dokuyu
delerek, peribronşiyal ve perivasküler bölgelerde toplanır,
bu bölgede dokuyu kalınlaştırırlar. Esnekliği kaybolan bron-
şiyolun üst kısmı dilate olur. Dilatasyon bölgelerinde duvar
harabiyetine bağlı fokal amfizemler gelişmeye başlar. Kömür
tozları, silis tozları ile karışıksa, tabloya fibrozis de
eklenir. Progressif Ma~sif Fibroziste olaya tüberküloz enfek-
siyonu katıldığı için tUberküloz infiltrasyonu ve kaviteleri
sık olarak üst loblarda fibrotik doku ve fokal amfizem odak-
ları arasında yer alır (27, 36).
-
- 18 -
.Caplan Sendromu
1953 yılında Caplan, romatoid artritli kömür işçile
rinin akciğerlerinin periferik bölümlerinde, yuvarlak ve
birbirinden ayrı, sınırları belirli büyük opasiteler tanım
lamıştır. Progressif Massif Fibrozisten değişik · olarak, bu
lezyonlar yalnızca üst loblarda değil, tüm akciğer alanla-
rında bulunabilir. Bazı olgularda, akciğer bulguları artri-
tik değişmelerden daha önce ortaya çıkar. Akciğerdeki 5-15
mm çapındaki yuvarlak gölgeler genellikle kavi teleşir. Sık
görülen bu kavi teler hastalığın karakteristik belirtisidir
(25, 27).
Semptom ve Klinik Bulgular
Kömür işçisi pnömokonyozunda en çok öksürük ve siyah
renkli balgam çıkarma yakınmaları vardır. Antrako-silikozis
ve progressif massif fibroziste nefes darlığı da yakınmalara
eklenir. Tüberküloz enfeksiyonuna bağlı hemoptiziler görü-
lebilir. Caplan sendromunda ise ilave olarak eklem ağrıları
vardır.
Fiz.ik muayenede erken dönemde belirgin bulgu saptan-
maz. İleri dönemlerde gelişen kronik obstrüktif akciğer has-
talığına bağlı göğüs ön-arka çapında artma, bilateral inspi-
ratuar ve ekspiratuar ronküsler, tüberküloz eklenmişse raller
ve kavitelere bağlı amforik solunum duyulur.
Radyolojik Bulgular
K.İ.P. da akciğer grafilerinde retiküler bir görünüm
olmakla birlikte, küçük opasiteler de vardır. Bu opasiteler
akciğerlerinherhangi bir yerinde olabildiği gibi daha çok üst
-
- 19 -
zonlardadır. Opasiteler linear (irregliler) ya da nodliler
(regüler) olabilir (36).
Antrako-silikozis ve progressif massif fibrozisle,
büyük opasiteler (A, B, C) fibrotik alanlar, tüberkliloz in-
filtrasyonu ve kaviteler dikkati çeker (36).
Solunum Fonksiyon Testleri
Kömür işçisi pnömokonyozunda, solunum mekaniği, ak-
ciğer dolaşımı ve gaz değişimi, özellikle difüzyon kapasite
bozukluğunun radyolojik bulgularla paralellik göstermesi
beklenir. Ancak yapılan çalışmalar, akciğer lezyonlarıyla
solunum fonksiyonları arasında her zaman paralel bir iliş
kinin bulunmadığını göstermiştir (27, 44).
Radyolojik bulguları normal ya da minimal değişiklik
gösteren olgulardaki solunum fonksiyon bozukluklarının bir
bölümü, eklenen kronik bronşitten kaynaklanır. Residüel vo-
lumde (RV) hafif artış, zorlu ekspiratuar volum birinci sa-
niyede ( FEV ı) hafif düşüş, diflizyonda ise normal değerler
bulunmuştur (27).
Progressif massif fibrozis ve Caplan sendromunda
zorlu ekspiratuar volum ve total akciğer kapasitesi azalmış,
hava akımı direnci ile rezidüel volum artmıştır. Rezidüel
volumun total akciğer kapasitesine oranının artması ve lez-
yonların yaygın olduğu olgularda vi tal kapasitenin düşmesi
· gözlenir ( 27, 36).
-
- 20 -
Daha ileri dönemlerde restriktif değişikliklerin
artması nedeniyle kompliyans düşer, difüzyon, ventilasyon-
perfüzyon oran bozuklukları ortaya çıkar. Arter~el oksijen
parsiyel basıncı azaldıkça, pulmoner arter basıncı arttığın
dan sonunda pulmoner hipertansiyon oluşur (25, 27).
5:3 Asbestozis
Asbestozis, asbest liflerinin solunmasıyla oluşan
bir pnömokonyoz türüdür. Ülkemizde pamuktaşı, küskülü taş,
dağ köselesi, sicim taşı, vb. yöresel isimlerle anılan as-
best, y~nıcı olmayan ve filamanlara ayrılabilen altı doğal
minerale verilmiş ticari bir isimdir; Krizotil, amozit, kro-
sidoli t, antofili t, tremolit ve aktinolit. Piyasada yaygın
olarak kullanılan sadece ilk üçüdür. Krizotil serpentin gru-
bu minerallerin bir üyesidir. Amosit ve diğerleri amfibol
grubuna aittir (10).
Krizotil, (Beyaz Asbest) halen dünyadaki asbest tü-
ketiminin % 95' ini kapsar. Kanada madenlerinden çıkartılıp
ihraç edilen yegane asbest tipidir. Lifleri yüksek gerilime
dirençli, alkalilere karşı dayanıklı, yüksek esneyebilme ve
iyi bükülebilme özelliklerine sahiptir (4, 10).
Krosidoli t (Mavi Asbest) asbest lifleri içinde en
kuvvetlisidir. Yüksek gerilime ve asitlere direnci vardır
·(10).
Amozit (Kahverengi Asbest) ısıya karşı çok dayanıklı
ve oldukça esnektir, ama kuvvetli asit ve alkalilere karşı
-
- 21 -
duyarlı olabilir. Gerilme kuvveti, krizotil veya krosidolit-
ten daha azdır ve bükülebilme yeteneği vardır (10).
Asbest, pratik uygulamada geniş bir alanda kullanıl
maktadır. Bunların başlıcaları (10, 27).
a) Asbestli çimento endüstrisinde, boru ve oluklu
levha yapımında,
b) Tekstil ve kağıt ürünlerinde yanmayı güçleştirici
olarak,
c) Fren ve debriyaj sistemlerinde sürtünme malzemesi
olarak,
d) Vinil yer karolarında kullanılan sentetik plasti-
ğin aşınmasına karşı direncini arttırmak,
e) Asfalt kaplı yollarda birleştirici yapıştırıcı
madde olarak,
f) Reçine, plastik, kalafat ve salmastralarda dolgu
maddesi olarak,
g) Pil kutularında, muhafazalarında, asit pompala-
rında, valf ve contalarda direnç sağlayıcı olarak,
h) Gıda, ilaç ve kimya sanayilerinde filtre maddesi
olarak,
i) Binalarda ve borularda, kazanlarda yalıtıcı ola-
rak,
j) Petrokimya endüstrisinde, toprak ıslahında, en-
düstriyel temizleyicilerde kullanılmaktadır.
Asbestin endüstride kullanılmasından (19.yy. sonu)
bir süre sonra, tehlikeleri de anlaşılmaya başlamıştır.1906'
-
- 22 -
da Dr. Montaque Murray, daha sonra İngiltere'de Sanayi Has-
talıkları Tazminatı Dairesi Komisyonu tarafından tanımlanma
ya başlayan hastalığa ait ilk vakayı rapor etmiş, Asbesto-
zis'in ilk komple tanımı 1927'de yayınlanmıştır (10).
Asbestozis çok küçük asbest liflerinin 20-40 yıl gi-
bi çok uzun süre solunması ve bunların akciğerlerde birike-
rek fibrozis oluşturmasından kaynaklanmaktadır. İlk maruz
kalma ile ilk belirtilerin görülmesi arasında geçen ortalama
süre 17 yıldır. Asbestozis habis olmadığı gibi mutlaka ölüm-
le de sonuçlanmaz, ancak solunum yetmezliğine, akciğer kan-
seri ve mezotelyomaya yol açabilir (7, 10).
Ülkemizde Diyarbakır ve Çermik -Nevşehir- gibi bazı
yörelerde sıva ve badana olarak kullanılan beyaz toprağın
asbest içerdiği ve bu yöre halkında asbestozis bulunduğu Dr.
Yazıcıoğlu ve arkadaşları tarafından gösterilmiştir (43).
Patoloji
Asbestozis, · plevrada yoğun fibrotik kalınlaşma yer
yer sert hyalen plaklar akciğerde asbest cisimcikleri ve
asbest lifleri içeren, fibrozisle karakterize bir hastalık
tır. Akciğerlerin kesit yüzeyinde çevreleri fibröz kalınlaş
ma gösteren, bronşiy ellerin büzüşmesine ve bronşektazilere
bağlı bal peteği görünümü vardır. Plevrada daha çok postero-
lateral ve bazal bölümlerden diyafragma tendonlarına uzanan
kalsifiye plaklar, asbestozis için karakteristik bulgudur.
Kalsifikasyon daha çok paryetal plevraya yerleşmesine karşın
-
- 23 -
visseral plevrada fibröz plöreziler vardır (6, 25, 27).
Mikroskopide alveollerde fibrotik bir ağ içinde,
makrofajlar ve asbest cisimcikleri görülebilir. Plevral
plaklar, birbirlerine paralel dizilmiş kollogen lifler ve
merkezde kalsifikasyondan oluşmuştur. Plaklarda asbest ci-
simcikleri bulunmaz (27).
Hinson ve arkadaşları, asbestozisi akciğerde kapla-
dığı alana ve fibrozisin yaygınlığına göre gruplara ayırmış
lardır.
Akciğerde asbestozisin kapladığı alana göre (27);
(1) Yok
(2) % 25'den az
(3) % 25 - 50 arası
(4) % 50'nin üstünde
Fibrozisin yaygınlığına göre;
(1) Yok
(2) Minimal derecede: Genellikle alt loblarda respi-
ratuar bronşiyollerin çevresinde asbest cisimcikleriyle re-
tikülin liflerinin proliferasyonu vardır.
(3) Düşük derecede: Respiratuar bronşiyollerde, re-
tikulin proliferasyonu, bronşiyollerin lümeninde, makrofaj-
larda veya serbest olarak, asbest cisimcikleri ve lifleri
gözlenir. Alveoler duktuslarda hastalık başlamıştır. Bu
gruba asbestozisten önceki asbestoz reaksiyonu adı verilir.
-
- 24 -
(4) Orta derecede: Peribronşiyal retikUlin lifleri
proliferasyonu çok artmıştır. Bronşiyol duvarları kalın
laşmıştır. Bazı vakalarda alveoler epitelde kuboidal meta-
plazi başlamıştır.
( 5) Yaygın derecede: Kollogen fibriller geniş bölge-
leri kaplamıştır. Bazı alveol duvarları kuboidal epi telle
örtülmüştür. Distal alveol duvarları fibrozis nedeniyle ka-
lındır ve genellikle asbest cisimcikleri ve fibrilleri göz-
lenir.
Asbest liflerinin akciğer dokusunda kanti tatif öl-
çümleri de yapılabilmektedir. Pooley ve Wagner (1970) elekt-
. ron mikroskopuyla asbest liflerini ayırdetmişler, Stanley ve
Cambell (1978) partiküler elektron mikroskopisi ile daha iyi
gözlenebildiğini belirtmişlerdir. Berkley ve arkadaşları ak-
ciğer dokusunun elektronik yollarla ve hızlı oksijen akımı
yardımıyla yakılarak kül haline getirilmesi ile, asbest ci-
simciklerinin daha kolay görülebileceğini saptamışlardır
( 27).
Balgamda asbest liflerinin veya cisimciklerinin gös-
terilebilmesi için iki saatlik balgam toplanıp santrifüje
edilerek özel boyama yöntemleri uygulanmalıdır. Kesin sonuç
için işlemin bir kaç kez tekrarlanması gerekir (26).
Solunan asbest lifleri respiratuar bronşiyollere ve
alveollere yerleşerek, burada makrofajların toplanmasına ne-
den olmaktadır. Asbest liflerinin bir kısmı makrofajlar ta-
rafından inert hale getirilebilir, bu tür lif asbest cisim-
ciği adını alır. Asbest fibrilleri asbest cisimcikleri ve
makrofajlar, perivaskuler, peribronşiyal bölgelerde fibrozis
-
- 25 -
oluşumuna yol açarlar.
Miller ve Kagan ( 27), farelere ağızdan krosidol:i. t
lifleri verdikten sonra, alveoler ve peritoneal makrofajla-
rın membran yüzeyi reseptörlerinin c3
kompleman komponentin-
de ve IgG seviyesinde artış izlemişlerdir.
Davis ve arkadaşları farelere ağızdan krisotil ve-
rildiğinde makrofajlar tarafından lizozomol enzimlerin açığa
çıktığını gözlemişlerdir. Wilson Gaumer ve Sal vaggio ( 27)
silika kristallerinde olduğu gibi asbest liflerinin de peri-
feral lokositler için kem9taktik faktör oluşmasına, komple-
man sisteminin aktivasyonuna lizozomal enzimlerin salınması
na neden olduğunu gözlemişlerdir. Hasselbacher (27) farelere
6 aylık periyotlarla krosidoli t asbest inhale ettirmiş ve
alveoler makrofajlar yüzeyinde kompleman komponenti depozis-
yonu gözlemiştir.
Kang ve arkadaşları, yaptıkları çalışmada asbestozis
tanısı alan hastaların, sirkülasyonundaki T. lenfositlerin
fonksiyonunda azalma izlemişlerdir. Bu azalma muhtemelen
hücresel immün cevabın bir veya birkaç komponentindeki fonk-
siyon azalmasıdır. Defektif supressor T hücre fonksiyonunun
asbestozisli akciğerde karsinoma gelişmesindeki rolü olması
muhtemeldir (27).
Semptomlar ve Klinik Bulgular
Asbestozisin başlangıcında genellikle belirti yok-
tur. ~lk dikkati çeken belirti efor dispnesidir. Akciğerdeki
fibrozise plevral plakların eklenmesiyle nefes darlığı da
artar. Öksürük ve balgam çıkarma görülebilir. Balgam genel-
-
- 26 -
likle mukoid vasıftadır ve sabahları daha çok görülür. Eğer
bronşiyal karsinoma gibi komplikasyon eklenmişse hemoptizi-
ler olabilir.
Fizik muayenede akciğerde özellikle alt bölümlerde
inspirasyonda ve ekspirasyonda raller (krakman) duyulur.
İleri dönemlerde parmaklarla çomaklaşma, pulmoner. osteoar-
tropati gelişir (10, 27).
Radyolojik Bulgular
Asbestozis bulguları akciğer parankiması ve plevra-
daki değişikliklere göre özellik gösterir. Parankimde, sili-
kozis ve K.İ.P.'da görülen nodüler gölgelere karşılık, asbe-
toziste linear ve irregüler opasiteler dikkati çeker. Özel-
likle alt zonlarda kistik bal peteği görünümü, kalp gölge-
sinde belirsizlik, interlo~er septalarda kalınlaşma, plevra-
da kalınlaşma ve kalsifiye plaklar asbestozis için tipik
bulgulardır (25, 27).
Solunum Fonksiyon Testleri
Asbes toz iste, radyoloj ik bulgular o.rtaya çıkmadan
solunum fonksiyonları bozuk olabilir. Restriktif tipte bo-
zukluk vardır. Diffüz fibrozisin.bulunuşu ve plevral plaklar,
vi tal kapasite ve inspirasyan kapasitesinde azalmaya neden
olur. Difüzyon kapasitesi, kompliyans düşmüştür (25). Arter-
yel oksijen parsiyel basıncının düşük olmasına karşılık ar-
teryel karbondioksit parsiyel basıncı normaldir (27).
-
- 27-
Komplikasyonları
Asbestozisin en önemli komplikasyonu plevral ve
peritoneal mezotelyomalar ve bronkojenik karsınomalardır.
Selikoff ve arkadaşların 152 asbest işçisini 20 yıl izleye-
rek, 339'unda asbestozis geliştiğini saptamışlardır (25).
Barış ve arkadaşları Mihaliççik yöresinde 58 yer-
leşme yerinde yaptıkları araştırmada %3 oranında asbesto-
zisli hasta sap~amışlardır (25).
1960'da Wagner Güney Afrika'nın krosidolit maden
bölgesinden elde edilen verileri kullanarak, mezotelyoma'nın
asbeste maruz kalma ile ilgili olduğunu yayınlamıştır (8).
Asbestozisli insanlarda akciğer kanserinin bulun-
ması 1935'denberi bilinmektedir. 1945'de Mereweather'in ge-
riiş kapsamlı yayınından sonra 1955'de Doll'un yaptığı epide-
miyolojik Çalışma ile asbestle çalışan işçiler arasına ak-
ciğer kanserinin artmakta olduğu kesinlik kazandı (10).
Selikoff ve arkadaşları yaptıkları araştırmada as-
bestozisli insanlardan sigara içenlerde akciğer kanserinin
içmeyenlere oranla daha fazla olduğunu sapltadılar (10).
Asbestozis'de gelişen fibrozise bağlı olarak alt
loblarda bronşektazi, kronik obstrüktif bronşitis ve amfizem
ve meydana gelir (27).
-
- 28 -
5.4 Bisinozis
Bisinozis terimi 1877 yılında Proust tarafından ta-
nımlanmış ve 1902' de İngiltere' de Oli ver, pamuk tozlarına
maruz kalma sonucu hafif dispneden irreversible hava yolu
obstrüksiyonuna kadar değişen, göğüs ağrısı ve öksürük gibi
semptomlarla seyreden bir . hastalık olduğunu belirtmiştir.
İngiltere' de 30 yıldanberi pamuk endüstrisinde genellikle
gözden kaçan bisinozis, sıklıkla Lancashire pamuk işçilerin
da (Shilling, 1956) ve Kuzey İrlanda keten işçilerinde (Smi-
ley 1951) kirli göğüs (Poucey Chest) olarak biliniyordu. Da-
ha sonra İskoçya'da (Smith ve ark. 1962) Hollanda' da, Alman-
ya'da, İsviçre'de Amerika'da, Yunanistan'da, Mısır'da, Hin-
distan'da, Tayvan'da (Bouhuys ve ark. 1967), İsrail'de
(Chawat ve Mordish, 1963) rapor edildiği görülmüştür (27).
Ülkemizde Taşköprü Kendir Fabrikası' nda çalışan 70
işçiden ll'inde (Topuzoğlu, 1970), yine üç ayrı işyerinde ya-
pılan çalışmalarda % 15. 5-% 25 ve % 87 oranında bisinozis
bulunmuştur (25, 38, 39).
Bisinozis, ençok çırçırda, pamuk tekstil sanayiinde,
balya açanlarda, harman, hallaç ve tarak dairelerinde çalı
şanlarda görülmektedir. Sigara içmek hastalık riskini arttı
rır (39).
Bisinozis, kronik solunum sistemi hastalığı olması
ve toza bağlı gelişmesi nedeniyle uzun süre pnömokonyozlar
arasında yer almıştır. Ancak Uluslararası Çalışma Örgütü' -
-
- 29 -
nün 1971' de Bükreş' te düzenlediği Mesleki Akciğer Hastalıkları Kongre-
sinde yapılan görüşmeler sonucu, silikozis ve asbestozisde toza bağlı
akciğerdeki doku harabiyetinin bisinoziste görülmediği bitkisel tozların
sadece bronkospazma yol açtığı görüşü ile, bisinozisin pnömokonyoz de-
ğil, mesleki akciğer hastalığı olduğu kabul edilmiştir (39).
Patoloji
Başlangıçta akciğerlerde belirgin bir değişiklik gö-
rülmez. Fibrozis yoktur. Belki gri siyah pigmentasyon görü-
lebilir (27).
İngiltere' de, daha önce bisinozis tanısı almış 43
pamuk işçisinde yapılan postmortem çalışmada (kontrol grubu
olmaksızın), 27 kişide (% 67) önemsiz amfizem, 10 kişide (%
23) sentrlobüler amfizem ve 6' sında (% 14) panlobüler tipte
amfizem bulguları saptanmıştır (Edwards ve ark. 1975) (27).
Akciğerlerde mikroskopik olarak minimal fibrozis,
hava yollarında düz kas hipertrofisi ve müköz gland hiper-
plazisi, elastik liflerde parçalanma, submukozada inflamas-
yon görülür (27).
Araştırmacılara göre bisinozisin etiopatogenezinde
pamuk tozunun inhalasyonu sonucu histamin gibi bronkokon-
struksiyon yapan maddelerin solunumu rol oynar. 1971'de Mc-
Dermott ve arkadaşları pamuk tozu inhalasyonundan sonra 24
saatlik idrarda histamin metaboliti olan 1 - Metil 4 - imi-
dazol asetik asit seviyesinde artış gözlemişler, yıkanmış
pamuk tozu inhalasyonundan sonra ise histamin metaboli tle-
rinde artış bulamamışlardır (27, 33).
1
1
-
- 30 -
Semptom ve Klinik Bulgular
Hastaların öksürük, nefes darlığı şikayetleri kronik
bronşit ve amfizemi düşündürecek özelliktedir. Tanı koymak
için yeterli bir kanıt olmadığından, uzun yıllar pek çok
doktor olguları kuşkuyla karşılamıştır. Ancak bisinozis için
tipik ve önemli bir bulgu işçilerin hafta başı işe geldikten
5-6 saat sonra göğsünde sıkışma başlaması, bu sıkışıklığın
yanında bazan irritatif bir öksürük ile hışıltılı bir solu-
num olmasıdır. özellik taşımayan bu yakınmalar işten ayrıl
dıktan sonra 1-2 saat içinde düzelir. Ertesi gün tamamen ra-
hatlar. Aylar ve yıllarca bu tablo sürekli tekrarlar. Bu
olayın üstünde durulmaz da işyeri değişikliği yapılmazsa '
tabloya prodüktif bir öksürük ve nefes darlığı eklenir.
Kronik bronşit, amfizem diye atlanan bu bulgular hastayı
kor'pulmonale ile ölüme götürebilir (13, 39).
Schilling ve ark. (1963) klinik bulgulara ve solunum
fonksiyon testlerine göre hastaları evrelere ayırmışlardır.
Klinik evreler "C" ile fonksiyonel evreler "F" ile gösteril-
miştir.
'Klinik evreler (27)
Evre Cl/2 Haftanın ilk günleri ara sıra göğüste sıkışma
vardır.
Göğüste sıkışma veya nefes darlığı yalnızca
haftanın ilk günleri vardır.
j j
1.
ıı il ıl j!
l! ı'
1 1
-
Evre F o
Evre F~
Evre F ı
Evre F2
Evre F3
- 31 -
Göğüste sıkışma veya nefes darlığı yalnızca
haftanın ilk günleri değil, haftanın diğer
günlerinde de vardır.
İkinci evreye ek olarak solunum kapasitesinde
azalma veya ventilasyon kapasitesinde azalma
sonucu sürekli iş göremez durumdadır.
Fonksiyonel evreler (27)
Tozun akut etkisena bağlı ventilasyon kapasi-
tesinde bir değişiklik yoktur.
Tozun akut etkisine bağlı ventilasyon kapasi-
tesinde hafif bozukluk olur. Kronik ventila-
tuar bozukluk yoktur.
Ventilatuar değişiklik akut etkiyle belirgin-
dir.
Ventilasyon kapasitesinde irreversible deği
şiklikler vardır.
Ventilasyon kapasitesinde sürekli belirgin
değişiklikler vardır.
Radyolojik Bulgular
Bisinoziste akciğer grafisi belirgin bir özellik
göstermez.
-
- 32 -
Solunum Fonksiyon Testleri
Tanıda önemli bulgulardan biri zorlu ekspiratuar vo-
lum birinci saniye (FEV ) ölçümüdür. Vardiya öncesi ve son-ı
rası ölçümde 0.06-0.2 lt. veya daha fazla bir azalma görü-
lür. Bronkodilatator ilaçlarla bu azalma düzelir (27).
Kan gazlarından arteryel oksijen basıncında, solunum
fonksiyonları ile uyumlu olarak azalma vardır.
Komplikasyonları
Bisinozisin en önemli komplikasyonu amfizem· ve ona
bağlı gelişen kor pulmonaledi~ (39).
Tedavi
Evre Cı ve c3
de belirlenen hastalara hemen işyeri
değişikliği gerekir.
Proflaktik olarak antihistaminikler, salbutamol, .
beklametazon ve sodyum kromoglikatdan yararlanılır.
Önlemede yapılacak en önemli şey, toz kontrolüdür
( 27).
5.5 Diğer Pnömokonyozlar
a. Alüminyum Pnömokonyozu
Alüminyum filizleri doğada çok yaygın bulunur. Fa-
kat serbest metal olarak fazla rastlanmaz. Alüminyum bile-
-
- 33 -
şiklerinin tozlarının özellikle alüminyum oksit tozlarının
uzun süre solunmasıyla akciğerde fibrozis oluşur (25, 27).
Shaver Hastalığı
Boksit tozlarının (Al 20Hx) solunmasıyla oluşan bu
hastalık ilk defa 1947 yılında Shaver ve Riddel tarafından
tanımlandığı için bu adı almıştır. Toz halindeki boksite kok
kömürü ile demir eklenir ve demir potalarda karbon elektrot-
larla 2000°C'nin üstünde ısıtılışı sırasında alüminyum oksit
ve silika parçacıkları içeren beyaz bir duman çıkar. Bu du-
manların solunmasına bağlı akciğerlerde gri-siyah renkli so-
li t lezyonlar, plevral kalınlaşmalar ve yapışıklıklar, hi-
lustan çevreye doğru uzanan fibrotik lezyonlar, büller ve
plevral blepler oluşur.
Hastalarda öksürük, mukoid balgam çıkarma, nefes
darlığı, bleplerin yırtılmasına bağlı spontan pnömotoraks
bulguları ve ileri dönemlerde parmaklarda çomaklaşma görü-
lür (27).
Akciğer grafisinde, iki taraflı diffüz retikülonodü-
ler lezyonlar, mediastende genişleme, diyafragmalarda yük-
selme daha sonra üst loblarda bal peteği görünümü göze çar-
par (25).
Solunum fonksiyon testlerinde restriktif tipte bir
bozukluk vardır. Vital kapasite ve difüzyon kapasitesi düş
müştür (27).
-
- 34 -
b. Antimon Pnömokonyozu
Maden ocaklarından elde edilirken genellikle serbest
silis ile birlikte kurşun, kalay, çinko, demir ve bizmut fi-
lizleriyle ·bulunur ve siliko-antimonozise neden olur. En çok
stibnit (SbS 3 ) ile çalışanlarda hastalık gelişir (25).
Solunum ve deri yolundan organizmaya girer. Solunum
yolundan girdiğinde rinit, bronşit, septumda perforasyona
neden olur. Deri yolundan alındığında büyük bölümü kana ge-
çerek feçesle atılır (27).
Akciğerlerde bazan radyolojik değişikliklere yol
açarsa da solunum fonksiyon testleri genellikle normaldir.
Silis oranı fazla olduğu zaman akciğerlerdeki fibro-
zis de fazladır (25, 27).
c. Berilyozis
Berilyum tozlarının solunmasıyla oluşur. Akciğerler
den başka karaciğer, dalak ve kemiklerde birikir. Rafine be-
rilyum elde edilen işyerlerinde 1-3 haftada akut etki nede-
niyle burun mukozasında hiperemi ödem, ülserasyon ve perfo-
rasyonlar, trakei t ve bronşite bağlı irri tasyon öksürüğü,
retrosternal ağrı oluşur (25).
Radyolojik olarak akciğer ödemi bulguları, bazan mi-
lier görünüm olabilir.
-
- 35 -
Solunum fonksiyonlarında difüzyon kapasitesi çok
düşmüştür. 1-4 hafta içinde tedaviyle düzelebilir (27).
Tedavide yüksek doz steroid, nasal oksijen ve se-
konder enfeksiyon varsa antibiyotik yararlıdır. % 10 vakada
kronik berilyozise geçiş olabilir (25).
Kronik akciğer berilyozisini 1946 yılında Hardy ve
_Tabershow ilk kez tanımlanmıştır. 10-15 yıl gibi uzun bir
sürede gelişen bu hastalık, genellikle floresan madde üreten
işyerlerinde çalışanlarda görülür (27).
Akciğer, oluşan fibrozise bağlı lastik kıvamındadır.
Kesitlerde bronşiyol lümenleri genişlemiş amfizemli alveol ar
bir yapı seçilir.
Mikroskopik incelemelerde interstiel bağ dokusunda artma,
lenfosit ve plasmosit infiltrasyonu, langhans tipi dev hücreler ve bu
hücreler içinde, sarkoidoziste olduğu gibi inklüzyon cisimcikleri görü-
lür. Alveol duvarlarında oluşan fibrotik değişiklikler, alveolakapiller
blok ve akciğerlerde kistik değişiklikler oluşnasına yol açar (27).
Berilyozis'in patogenezinde immunolojik bir neden
olduğu düşünülür. Berilyum iyonlarının protein molekülleri
ile birleşerek antijenik etki yapabileceği deneysel olarak
gösterilmiştir. BeriJyuma sensitize domuzlardan alınan lenfo-
sitlerin, normal domuzlara enjeksiyonu ile berilyuma karşı
deri · hipersensi tivi tesi pasif olarak transfer edilebilir
(Cirla, Barbiano di Belgiojoso ve Chiappino) (27).
Klinik olarak, berilyozis, sorkoidozis gibi hiler-
-
- 36 -
lenfadenôpati, karaciğer, dalak ve böbrek bozukluklarıyla
seyreder. Deride eritematöz papüller veya vesiküler lezyon-
lar hatta ülserasyonlar oluşur.
Laboratuvarda hiperkalsuri, gama globülinlerde artma1
alkalen fosfatlarda azalma görülür (27).
Akciğer grafisinde hiler adenopati ve bazan milier
görünüm göze çarpar. Solunum fonksiyon testlerinde, restrik-
tif değişiklikler vardır (25).
Sarkoidozisle ayırıcı tanıda en önemli yöntem Kweim
testidir. Kweim testi berilyoziste negatiftir. % 1-2 oranın
da berilyum sülfat veya nitratla ıslatılmış gazlı bezin de-
riye uygulanmasından 2-3 gün sonra berilyoziste deride eri-
temli oluşum görülmesiyle de (Patch testi) alınan müsbet so-
nuç sarkoidoziste görülmez (25).
Tanıda zorluk çekilen olgularda doku biyopsisi ve
spektroriıetrik yöntemlerle berilyum saptanması gerekir ( 27).
d. Sideroik Akciğer
Saf demir oksi tin akciğerlere fazla zararı yoktur·
Demir oksit başka metal tuzlarıyla birlikte olduğunda
Ör: silis tozlarıyla beraberse zararlıdır.
Siderosilikozis
Demir madeni işçilerinin akciğerlerinde 10-20 yıl
gibi sürede hematit (Fe 2o3 ) ve silis tozlarına maruz kalma
-
- 37 -
sonu oluşan pnömokonyoz türüdür ( 25).
Makroskopik olarak kiremit renginde olan akciğerler-
de az miktarda nodüler fibrotik lezyonlar, yaygın fibrozis
ve fokal amfizemlerle karakterizedir ve genellikle- tüberkü-
lozun eşlik etmesiyle progressif massif fibrozis gelişir
( 25).
Öksürük, nefes darlığı, kırmızı-kahverengi balgam
çıkarma gibi bulguları ve akciğer grafisinde, diffüz retikü-
ler ve nodüler gölgeler bulunması ile diğer pnömokonyozlarla
fazla farklılık göstermez.
Solunum fonksiyon testleri uzun süre normaldir. ile-
ri dönemlerde vital kapasite düşer, difüzyon kapasitesi aza-
lır (25).
e. Stannozis
Kalay ·?ksi t toz ve dumanlarının uzun süre solunması
sonucu oluşur. Stanni t ( cu2F_~sns 2 ), teali t ( PbZnSnS 2 ) gibi kalay bileşikleri yüksek oranda silika içerir. Maden izole
.. işinde çalışanlarda.stannozis görülür. Akciğerlerde fibrozis
. . pek oluşmaz. 2-5 mm çapında gri renkli lezyonlar interlobü-
ler septalar arasında gözlenir. Belirgin klinik bulgu yoktur
( 27).
Grafit, tungsten karpid, titanyum, saç spreyi vb.
maddelerde pnömokonyoza yol açmaktadır.
-
- 38 -
6. TANI VE DEGERLENDİRME
Pnömokonyozlu hastada klinik olarak spesifik bir be-
lirti yoktur. Kronik bronşitte olduğu gibi, özellikle efor-
dan sonra gelen nefes darlığı, kuru öksürük, balgam çıkarma,
nadiren göğüs ağrısı ve hemoptizi vardır (27).
Laboratuvar bulgularından sedimantasyon yükselmiş-
tir, serumda gamaglobün artmıştır. Bunlar spesifik bulgu de-
ğildir ve pek çok hastalıkta görülebilir.
Tanıda en önemli laboratuvar yöntemleri akciğer
fonksiyon testleri ve röntgen filmleridir. Hastanın geleceği
ve iş göremezlik oranının saptanmasında bu iki yöntem esas
alınır.
Pnömokonyozlara bağlı obstrüktif sendromlarda hava
yollarının daralması sonucu zorlu ekspratuar volum yüzdesi
(FEV %). ve maksimal istemli ventilasyon (MVV) düşer. Hava
yolu direncinin artmasına bağlı olarak residüel volum (RV)
ile total akciğer kapasitesi (TLC) oranı (RV/TLC) artar. Vi-
tal kapasite (VC) değişmez. Kan gazlarından arteriyel kanda
parsiyel oksijen basınç (P0 2 ), düşer, karbondioksit parsiyel
basıncı (PC02
) artar. Restriktif sendromlarda ise vital ka-
pasite ve total akciğer kapasitesi zorlu ekspratuar volum
yüzdesinin normal oluşu karakteristik bir bulgudur. Ayrıca
zorlu ekspratuar volum birinci saniye (FEV ) ve inspirasyon ı
kapasitesi (IC) de düşük bulunur. Kan gazlarında, oksijen
parsiyel basıncı düşük, karbondioksit parsiyel basıncı nor-
-
- 39 -
maldir. Akciğerde diffüz fibrozise neden olarak restriktif
tipte solunum fonksiyon bozukluğu asbestozis ve silikoziste,
hava yollarında daralmaya neden olup obstrüktif tipte solu -
num fonksiyon bozukluğu da kömür işçisi pnömokonyozunda gö-
rülür (19, 35).
Pnömokonyoz için kesin tanı yöntemi açık akciğer bi-
yopsisidir. Ancak yöntemin zor ve riskli olması nediniyle
daha çok postmortem çalışmalarda uygulanır (13).
Ülkemizde pnömokonyoz tanısı, işçinin iş öyküsü, iş
yeri inceleme raporu, klinik bulgular, akciğer grafisi, so-
lunum fonksiyon testleri ve kan gazlarının tetkik edilmesi
ile konulmaktadır.
7. AYIRICI TANI
Ayırıcı tanıda en önemli kriter hastanın iş ana.mne-
zinin iyi alınmasıdır. Hangi işi yaptığı, ne tür maddelere
maruz kaldığı ve ne kadar süre çalıştığı öğrenilmelidir. Da-
ha sonra fizik muayene ve laboratuvar tetkiklerinden de rad-
yoloj ik muayene önem taşır (11).
Pnömokonyozun en çok karıştığı hastalıkların başında
tüberküloz gelir. Özellikle akut milier tüberküloz pnömokon-
yozun en çok karıştığı hastalıklardan biridir.
Progressif massif fibrozis ve Caplan sendromu, kavi-
teli akciğer tüberkülozu ve neoplazmlarla karışabilir.
-
- 40 -
Lenfanjitis karsınamatoza, ekstrensek allerjik
alveoli tis, akciğer ödemi, sarkoidozis vb. hastalıklar da
pnömokonyozla karışabilecek hastalıklar arasındadır (14, 40~
8. KORUNMA
Korunmada tıbbi ve teknik korunma yöntemleri ile
sağlık eğitimi gibi konular vardır. Önlemler etkili bir şe-
kilde uygulandığında pnömokonyozda başarılı bir korunma sağ-
lanabilir (39).
Tıbbi Korunma (39)
a) İşe giriş muayeneleri : İşyeri hekimi, pnömokon-
yoz tehlikesi mevcut olan işlerde çalıştırılacak işçilerin
tam olarak (klinik ve radyolojik) muayenesini yapmalı, akci-
ğer parankimasında sekeller, kronik bronşit, amfizem, bron-
şektazi, astına gibi hastalığı bulunanların bu tür işlerde
çalıştırılmasına engel olmalıdır.
b) Aralıklı kontrol muayeneleri: Risk altında olan
işçilerin, 6-12 ay gibi aralıklarla muayeneleri yapılmalı,
saptanan bulgulara göre tozsuz ya da az tozlu işlere alın
malı, eğer tüberküloz gibi pnömokonyozun ilerlemesine yar-
dımcı bir hastalık varsa hemen tedaviye alınmalıdır.
c) İşten ayrılma sonrası muayeneler: Pnömokonyoz
ilerleyici bir hastalıktır. Akciğerde lezyon belirlenip iş-
yeri değişikliği verilen yada malulen emekli olan hastala-
rın da belirli aralıklarla kontrolü gereklidir.
-
- 41 -
Teknik Korunma (39)
Çalışma ortamındaki toz konsantrasyonunun belirli
aralıklarla ölçümü ve zararsız düzeye indirilmesi için ön-
lemler alınması teknik korunmayı oluşturur. 8 saat çalışma
süresince maruz kalınan tozların cinslerine göre müsaade
edilen azami konsantrasyonlar (MAK ve TLV değerleri) belir-
lenmiştir. Belirlenen bu değerleri aşmamak için bazı önlem-
ler almak gerekir. Bunlar:
a) Toz oluşturan işlerde su kullanılması (yaş yön-
tem): Tünel açma veya maden ocaklarında galeri açma sırasın-
da, delici ile birlikte basınçlı su uygulaması, oluşan tozun
çalışma ortamına yayılmasını büyük ölçüde önlemektedir.
b) Uygun havalandırma sistemi: Toz oluşan yerde uy-
gun şekilde yapılan çekici bacalar yardımıyla ortam temiz-
lenmiş olur.
c) Kapalı çalışma sistemi: Kırıcı ve parçalayıcı
araçların kapalı mahfazalar içinde kullanılması tozların
çevreye yayılmasına engel olur.
d) Kişisel korunma araçları: Bu konuda çok etkin
olan ve değişik tipleri bulunan maskelerin iyice tanınması
ve uygun şekilde kullanılmaları gerekir. Aksi halde maske
işçiyi bunaltır ve rahatsız eder. Maskeler arasında en uygun
olanı "Taze havalı solunum maskeleri"dir. Bu tip maskelerde,
işçinin yüzünün önünden geçen hava akımı ve maske içindeki
pozitif basınç, dışardan tozların girmesini önleyen baraj
' ' :. \
~ f l
~ 1 1
'' ~ ·;
. , .. i
-
- 42 -
oluşturur.
e) Ara odacıklar: Toz oluşan bölUmlerle tozsuz bö-lümler arasına, atmosfer basıncı nisbeten yüksek olan oda-
ciklar yerleştirilmelidir. Bu odacıklar tozun diğer bölüm-
lere yayılmasını önler.
f) İkame çalışmaları Bazı işlerde, zararlı toz oluşturan maddeler yerine, zararlı tirlin oluşturmayan madde-
lerin kullanılması da çok önemlidir. Ör: Bıçak vs. bileme
işleminde kullanılan kum taşı yerine sentetik taşların kul-
lanılması yararlı olmuştur.
Eğitim
İşçilere belirli aralıklarla kullandıkları madde-lerin zararlı etkileri ve korunma yolları konusunda bilgi
verilmesi gereklidir.
9. TEDAVİ
Pnömokonyozun kesin ve başarılı tedavisi yoktur.
1960 yılında Schlipkoter ve Brockhaus tarafından orta-
ya konan Poly-2-Vinil Pyriden N-oxide'in (P204) son yıl
larda kullanılması yolunda araştırmalar sUrmektedir. Bu
madde, makrofaj lizisini durdurup fibrozisi inhibe eder.
Silisyum oksitin sitotoksit etkisini inhibe eder. Silis-
yum oksit ytiz~yindeki hidroksil· grupları bu maddenin ok-
sijen atomuyla bağ oluşturarak makrofajlar için zararsız
-
- 43 -
hale getirilir (13).
Pnömokonyoza çoğu zaman eşlik eden tüberküloz da
dikkat edilmesi gereken bir konudur. Pnömokonyoz tanısı alan
hastalarda sık sık balgamda basil muayene.si yapılmalı, müs-
bet bulunanlar hemen tedaviye alınmalıdır. Ayrıca kronik
bronşiti olanlara uygun tedavisi yapılmalıdır.
-
- 44 -
PNÖMOKONYOZ SORUNU
Gelişmiş ve gelişmekte olan ulusların tarihinde "En-
düstriyel Devrim" olarak bilinen temel değişmelerin rolü bü-
yük olmuş ve toplumsal sarsıntılarla sonuçlanmıştır. Bunun
ilk örneği İngiltere'de görülmüş ve iş tarihinde derin izler
bırakmıştır. Buharlı makinaların·bulunuşu geniş bir iş alanı
doğmasına neden olmuş ve bu kuruluşların çevresinde bulunan
toplumların tümünün çalışmasını gerektirmiştir. Daha iyi ya-
şam koşulu umudu ile geniş halk toplulukları bu bölgelere
akın etmiş, düşündüklerinin tam tersine çok kötü yaşam ko-
şullarında çalışmak zorunda kalmış ve işçi-işveren uyumsuz-
luğu tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bu nedenden dolayı işe
devletin el atması, bozuk çalışma koşullarını düzeltmek için
yasa ve tüzükler hazırlaması gerekmiş.tir. Kuşkusuz bu önlem-
lerin tıp bilimi ile sıkı ilişkisi vardır. Tıbbın endüstriye
girmesi doktorun üretim ünitelerine girmesi ile başlamıştır.
Yapılan uzun araştırmalar ve bunların istatistiksel
sonuçlarının değerlendirilmesi, üretim ve ülke gelişmesi
açısından ciddi ekonomik gerçekleri ortaya koymuştur. Her
türlü sağlık önlemleri alınmış işyerlerinde Çalışan sağlık
lı kişilerin iş verimi ile, bu nitelikte olmayan işyerlerin
de çalışanlarınki aynı değildir. Bu gerçek gözönüne alınarak
yıllık iş verimi yitirilmesi yöneticileri düşündürmüş, çok
erken ve ciddi olarak bu konulara eğilmelerini zorunlu kıl
mıştır. Meslek hastalıkları ile ilgili kuruluşların ilişkili
bulunduğu işçi kitlesi genç ve yaşam süresi uzun kimselerden
-
- 45 -
oluşmaktadır. Bu kimselerin sUrekli ya da geçici işgöremez
liği ülke ekonomisine birçok yönden olumsuz etki yapacaktır.
Genç yaşta kısmen ya da tamamen iş göremez duruma gelenlerin
sayısı arttıkça bu kitle tam anlamı ile pasif tüketici ola-
caktır. Normal yoldan emekli olanlarla, malülen emekli
olanların yaşam süreleri de aynı çizgide değildir. Pnömokon-
yoz tanısı ile malUlen emekliye ayrılan bir işçi, tekrarla-
yan solunum sistemi rahatsızlıkları nedeniyle kalan ömrUnün
yarıdan fazlasını sağlık kurumlarında geçirecektir. Geliri-
nin ve zamanının bUyük bir kısmını sağlığı için harcayan bu
kişi, işinde en verimli dönemde çalışacakken, toplumda hasta
insan muamelesi görecektir. Bu durumun oluşturacağı psikolo-
jik bozuklukları tahmin etmek gUç değildir. Bu konuda ilgi-
lilere ışık tutacak ve gerekli önlemlerin alınmasını sağla-
yacak olan meslek hastalıkları istatistikleridir.
Ülkemizde 1981-1985 yılları arasında SSK Ankara Mes-
lek Hastalıkları Hastanesi'ne başvuran hastalardan pnömokon-
yoz tanısı alanların sayısı 904' tur. Bu sayı sadece bir has-
taneye başvuran ve tanı alanlara aittir. Diğer sağlık kurum-
larına başvuranlar ya da hasta olduğu halde hiçbir sağlık
' kurumuna başvurmayanlar da olabileceği düşünülürse, konunun
öneminin görüldüğünden daha büyük boyutta olduğu ifade edi-
lebilir.
-
- 46 -
PNÖMOKONYOZA BAGLI İŞGÜCÜ KAYBININ
HESAPLANMASI
İş kazası ve meslek hastalığı sonucu oluşan arıza
ların sigortalının mesleğinde kazanma gücünü ne oranda azal-
tacağının saptanması SSK sağlık işlemleri tüzüğüne ekli A,
B, C, D ve E cetvellerine göre yapılır (31).
A cetveli, iş kazalarının neden olduğu hastalık ve
arızalarla meslek hastalıklarını ve bunların neden olduğu
arızaların vücuttaki yerleşim yerlerine göre listelerini
gösterir. Her listede üç kolon olup bunlardan birinci kolon
arızanın sıra numarasını, ikinci kolon ar1z anın çeşidini,
üçüncü kolon arızanın ağırlık ölçüsünü gösterir.
B cetveli, sigortalının çalıştığı iş kolları ve mes-
lek veya iş çeşidi listelerini içerir.
C cetveli sürekli iş göremezlik simgelerini göster-
mekte olup A cetvelinin listelerine paralel olarak arızanın
vücuttaki yerine göre tabloları kapsar. Her tablo A cetveli-
nin listelerinden birini gösterir ve sol kenardaki dikey ko-
londa arıza sıra numaraları, üst~eki yatay kolonda l'den 52'
ye kadar meslek grup numaraları ve bunların kesişme noktala-
rında sürekli iş göremezlik listeleri bulunur (31).
D cetveli arızaların ağırlık ölçülerine ve sürekli
iş göremezlik simgelerine göre meslekte kazanma gücünün
azalma oranını bulmaya yarar. Bu cetvelin sol kenarındaki
dikey kolon O'dan 65'e kadar arıza ağırlık ölçülerini, üst-
-
- 47 -
teki yatay kolon A dan R ye kadar arızaların sürekli iş gö-
remezlik simgelerini, bunların kesişme noktaları 1 den 100
e kadar meslekte kazanma gücünün azalma oranını gösterir.
E cetveli, D cetveline göre bulunan orana ve sigor-
talının yaşına göre meslekte kazanma gücünün azalma oranını
saptamaya yarar.
Bu cetvelin solundaki dikey kolon 38-39 yaşlara ait
meslekte kazanma gücünün azalma oranını, üstteki yatay kolon
24 den 64 e kadar olan yaşları, bunların kesişme noktaları
ise meslekte kazanma gücündeki azalmanın yaşlara göre oran-
larını gösterir.
A cetveli listelerinde yazılı arızalardan birinin
meslekte kazanma gücünü· ne oranda azaltacağı aşağıdaki şe
kilde hesaplanır.
a) A cetvelindeki vücudun çeşitli bölgelerine veya
sistemlerine göre hazırlanan arıza listesinden sigortalının
arızası bulunur. Bu arızanın solundaki arıza sıra numarası
ile sağındaki arıza ağırlık ölçüsü bir tarafa kaydedilir.
b) B cetveli listelerinde önce sigortalının işkolu
sonra bu işkolu içindeki meslek veya iş çeşidi bulunur. Bu-
nun karşısındaki meslek grup numarası da bir yere yazılır.
Sigortalının meslek veya iş çeşidi bu listelerde bu-
lunmadığı taktirde meslek veya işinin benzeri veya en yakını
esas alınır.
-
- 48 -
c) sürekli iş göremezlik simgesini gösteren C cetve-
linin arızaya uygun tablosunun dikey kolondaki arıza sıra
numaras~ ile yatay kolondaki meslek grup numarasının kesiş
tiği noktadaki -sürekli iş göremezlik simgesi bulunarak bir
tarafa kaydedilir.
d) D cetvelinin dikey kolonunda yukarda saptanan
arıza ağırlık ölçüsü ile yatay kolondaki meslek simgesinin
kesiştiği noktadaki sayı, meslekte kazanma gücünün azalma
oranıdır.
e) Saptanan bu meslekte kazanma gücü azalmasının,
sigortalının yaşına oranını bulmak için E cetvelinden yarar-
lanılır. Bu cetvelde dikey kolonda bulunan meslekte kazanma
gücünde azalma oranı ile üstteki yatay kolonda bulunan si-
gortalının sürekli iş göremezlik halinin saptanma tarihinde-
ki yaşının kesiştiği yerdeki sayı bu yaşa uyan sürekli iş
göremezlik sebebiyle meslekte kazanma gücünün azalma oranı
dır.
A cetveli listesinde yazılı arızalardan bir kaçının
bir arada bulunması veya eski bir arızaya yenisinin eklenme-
si halinde meslekte kazanma gücünün ne oranda azalacağı,
Balthazard formülüne göre aşağıdaki biçimde hesaplanır.
a) Sigortalıdaki arızaların meslekte kazanma gücünü
azaltma oranları yukarda belirtildiği gibi ayrı ayrı belir-
lenir.
b) Bu oranlar, en yükseğinden başlanarak sıraya ko-
nur.
-
-49-
c) En yüksek oran sigortalının çalışma gücünün
tümünü gösteren % 100 den çıkarılır.
d) Bu çıkarmada kalan miktar, sırada ikinci ge-
len meslekte kazanma gücü azalma oranı ile çarpılır. Çar-
pıma, en yüksek meslekte kazanma gücü azalma oranı ekle-
nir, böylece birinci ve ikinci arızaların meslekte kazanma
gücü toplam azalma oranı bulunmuş olur.
Sigortalının işe alınmadan önce mevcut olan veya
işe alındıktan sonra iş kazası veya meslek hastalığı sonu-
cu olmayarak oluşan arızaları yapmakta olduğu işteki kazanma
gücüne tesir etmiyorsa bu arızalar kazanma gücü toplam a-
zalma oranı hesabında dikkate alınmaz.
Sigortalının hangi hallerde çalışma gücünün en az
2/3 ünü yitirmiş ve hangi hallerde başkalarının sürekli ba-
kımına muhtaç durumunda sayılacakları da S.S.K Sağlık İşlem
leri Tüzüğti 3. bölüm 10. madde de belirlenmiştir.
Örnek: 40 yaşında, dökümcü olarak çalışan bir iş
cinin yorulduğu zaman olan nefes darlığı yakınması, fizik
muayenede ekspiryumda uzama, akciğer grafisinde r 3/3 opa-
site ve minimal akciğer tliberktilozu, solunum fonksiyon test-
lerinde hafif derecede, destruktif solunum fonksiyon bozuk-
luğu saptanmış olsa hastanınmaluliyetini hesaplamak için
önce A cetveline bakılır. VI. listede pnömokonyozlar bölü-
münde arıza sıra numarası 9, r opasitenin ağırlık ölçüsü 31
dir. B cetvelinde dökümcülük işinin me~lek grup numarası 12,
C cetvelinde sürekli iş göremezlik simgesi A, D cetvelinde
arıza ağırlık ölcüsü ile meslek simgesinin kesiştiği nokta-
daki değer olan
Yalnız bu değer
13 meslekte kazanma gücü azalma oranıdır.
38-39 yaşa göre bulunan değer dir.40 yaşa
·göre olanı bulmak için E cetvelinde kolonda bulunan 13 de-
ğeriyle, yatay kolonda 40 yaşa uygun bölümün kesiştiği nok-
tadaki 13.1 değeri iş göremezlik nedeniyle _meslekte kazanma
-
- 50 -
gücü azalma oranıdır. Hastanın solunum fonksiyon testlerinde
hafif derecede obstrüktif solunum fonksiyon bozukluğu olduğu
ıçın %10J kavitesiz hafif akciğer tüberkülozu (apeksten 2.
aralığa kadar) bulunduğu için yine %10 ekleme yapılır.
NOT iş gücü kaybının hesaplanmasında kullanılan cetvel
örnekleri Ek, 3 de verilmiştir.
-
- 51 -
A M A Ç
Bu çalışmanın amacı,
1- S.S.K. Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi'nde
1981-1985 yıllarında pnömok~nyoz tanısı olan hastaları ka-
yıtlardan belirlemek,
2- Bu hastalarda yaş, çalışma bölgesi, çalışma sü-
resi, çalıştığı iş türü ve iş ortamındaki toz konsantras-
yonu ile hastalığın ilişkilerini araştırmak,
3- Sağlanan verilerden hareketle Türkiye'de pono-
mokonyoz sorunu ve çözüm yolları konusunda görüşler belirt-
mektir.
-
- 52-
G E R E Ç ve Y Ö N T E M
ARAŞTIRMANIN YERİ VE EVRENİ Araştırma, S.S.K. Genel Mtidürlüğünden gerekli izin
alınarak S.S.K. Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi'nde ya-
pıldı.
Meslek hastalıkları hastaneleri, poliklinik, araştırma laboratuarları, ambulatuar tedavi ve yataklı tesisle-riyle, koruyucu ve tedavi edici hekimliği birleştirerek ça-lışan kendilerine özgü sağlık üniteleridir. Bu hastanelerde . ' S.S.K. Genel Müdürlüğü, bölge sağlık müdürlükleri, şubeler ve S.S.K. sağlık üniteleri,sağlık kurulları kararıyla kendi-lerinde meslek hastalığı saptanan, şüphe edilen veya daha önce meslek hastalığı saptanmış olupta kontrol muayenesi is-tenen sigortalıl~rın ve belirli bir programla yapılan işyeri tarama gezilerinde, kendilerinde meslek hastalığı saptanan veya şüphelenilen hastaların tetkik ve tedavileri yapılır.
s.s.K. Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi, ilki .İstanbul'da· kurulan Türkiye'deki ikinci meslek hastalıkları hastanesidir. 1975 yılında s.s.K. Ulus Hastanesi bünyesinde hizmete açılan hastane, 1979-85 yıllarında ke~di binasında,
.1985 yılından beri de İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezi (İ.S.G.Ü.M.) binasında çalışmalara devam etmektedir.
Bu araştırmada 1981 - 1985 yıllarında pnörnokonyoz tanısı olan 941 hastanın kimliği kayıtlardan belirlenerek dosyaları çıkarılmıştır. önceden hazırlanan bilgi formuna göre (Ek-1) dosyalar taranmış ve hastalaila ilgili veriler
derlenmiştir.
-
- 53 -
Çalışma ortamındaki toz konsantrasyonu için, İşçi
Sağlığı ve İş Güvenliği Merkezi (İ.S.G.Ü.M.) ile bağlantı
kurulup, çeşitli işlerde ne oranda tozla karşılaşıldığı ve
çeşitli maddelerde bulunan tozun türU ve miktarı hakkında
araştırma yapılmıştır. İ.S.G.Ü.M. kayıtlarından alınan de-
ğerlere göre, maden işÇilerinin çalıştıkları iş türüne göre
karşılaştıkları toz ortamları şöyledir (46).;
. Çok Tozlu Ortam (5-10 mglm 3 ): İnşaatcı*, tabancı,
barutcu lağımcı.
Orta Tozlu Ortam (4-5 mglm 3 )
Az Tozlu Ortam (2-4 mglm 3 )
Tozsuz Ortam (0-2 mglm 3 )
Motorcu, postabaşı,
sökUmcü, olukcu,
domuzdamcı,delikci,
kuyucu, kazmacı,
tahkimatcı,
Nakliyeci, sürücü,
taramacı, tamirci,
sinyalci, direkci,
seyis.
Pulcu, saçcı, tele-
foncu, kaynakcı,
kancacı.
Bu araştırmada işçini en uzun süre çalıştığı iş
türü es~s alınmıştır. Tozsuz ortamda çalışanlardan hastalık
saptananların sayısı çok az olduğu için az tozlu ortamda ça-
lışanların grubuna dahil edilmiştir.
* İşçilerin çalıştığı işlerin tanımları ve özellikleri Ek-2 de verilmiştir.
-
- 54 -
ARAŞTIRMA TİPİ
Bu araştırma, tanımlayıcı tilrde bir çalışmadır.
Araştırmanın bağımlı değişkenleri; pnömôkonyoz ta-nısı alan hastaların yakınmaları (öksilrük, b?lgamçıkarma,
gögtis ağrısı, eforla gelen nefes darlığı, klinik bulguları, radyolojik tetkikte saptana~. opasiteler (p,q,r veya s,t,u, A,B,C, opasite), solunum fonksiyon testleri bulgularıdır.
Bağımsız değişkenler; hastanın yaşı, çalışma süre-si, çalıştığı bölgedeki toz konsantrasyonudur.
Hastaların çoğu (yaklaşık %85'i) sigara içtiği için, sigara işmenin·etkisi göz önüne alınmamıştır.
-
- 55 -
· BULGULAR
S.S.K. Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi'nde
1981-1985 yıllarında pnömokonyoz tanısı alan 941 hastadan 5
hasta bisinozis, 7 hasta asbestozis, 51 hasta siliko-antimo-
nozis, 853 hasta antrako-silikozis tanısı almıştı.İkinci ya-
tışları olduğu için 25 hasta değerledirmeye alınmadı. Hasta-
ların % 76.5'i Zonguldak Kömür Havzası'nda. (Armutcuk, Üzül-
mez, Kozlu, Karadan, Amasra bölgeleri), % 23,5'i Turhal Öz-
demir Antimon Madeni, Aydın Şahmanlı linyitleri, T.T.K. Ça-
yıralan İşletmeleri, Orta Anadolu Linyitleri, Söke Dedeman
Kömür İşletmeleri, Nallıhan, Çankırı Kurşunlu Kil Ocağı,
Merzifon
!etmeleri,
oba Köyü
Mihaliççık
Yeniçeltik Kömür Madeni, Etibank Sarayönü Civa İş
Etibank Seydişehir Aliminyum İşletmeleri, Şeker
Barut Madeni, Sümerbank Nevşehir Basma Fabrikası,
Amyant Sanayii v.b. de çalışmaktaydılar.
Bisinozis ve asbestozis tanısı olan hastaların iş
gruplarının farklı olması ve sayılarının az olması nedeniyle
istatistiksel değerlendirmeye alınmamıştır. Bu hastaların
klinik özellikleri Tablo 1 ve Tablo 2'de görülmektedir.
-
- 56 -
Tablo 1
::ı:::
~~ Yaş Ol
1 29
2 37
3 37
4 38
5 51
6 56
7 56
Asbestozis Tanısı Alan Hastalar
Çalışma Fizik Muayene Solunum Fonk-Süresi Opasite Yakınma Bulgusu siyon Testi (Yıl)
Solunum Sesle-9 t Bulantı ri Kabalaşmış Normal
Halsizlik baş 10 t ve Göğüs Ağrısı Normal Normal
10 s 1
İştahsızlık Normal Normal Halsizlik
7 s Bel Ağrısı Normal Normal
9 s Nefes Dar lığı Normal Normal Carnıntı
9 C Opasite Eforla Nefes Seyrek Hafif (Emekli) (Komplike) Darlığı Raller Restriktif
İştahsızlık Yaygın Orta Derecede ·9 t Halsizlik RonkUsler Rest. ve Obst.
Hastaların ilk beşi Etibank Şeydişehir Aluminyum
tesislerinde yalıtım, montaj, ateş tuğlası yapımında çalış
maktaydı. 6 ve 7 nolu hastalar Mihaliççik amyant sanayiinde
amyant yapımında çalışan kişilerdi.
· En az 7 en çok 10 yıl çalışmış olan hastaların ak-
ciğer grafilerinde, 3'ünde opasite, 3'ünde s opasite mev-
cuttu. 9 yıl çalıştıktan sonra emekli olan hastanın komplike
pnömokonyozu vardı.
-
- 57 -
Tablo 2
Bisinozis Tanısı Alan Hastalar
Çalışma Fizik Muayene Soltmuın Fonk-Yaş SUresi) Yakınma
(Yıl .. Bul.ıruları sivon Testleri Ökstirilk
31 13 Nefes Darlığı Normal Normal Balgam .
Nefes Darlığı Ekspiryumda 31 12
Göğtis Ağrısı Uzama Normal
Ökstirtik Seyrek 32 10 Nefes Darlığı Normal B8lgam Ronktisler
Pazartesi GUnle Seyrek 35 11 ri Nefes Darlığ Ronktisler Normal
Seyrek Ronktis-39 16 Nefes Darlığı ler Ekspiryum- Normal
da Uzama
Hastalar Nevşehir ve Eskişehir Sümerbank iplik ve
basma fabrikalarında harman - hallaç ve water bölümlerinde
çalışmaktaydılar.
En az 10 en çok 16 yıl çalışmış olan hastaların
öksürük ve nefes darlığı şikayetleri sürekli varken bir has-
tanın yalnızca pazartasi günleri nefes darlığı oluyordu. Bir
hastanın fizik muayene bulgusu normaldi, diğerlerinde eks-
piryumda uzama ve seyrek ronküsler alınmaktaydı. Tümünün so-
lunum fonksiyon testleri normaldi.
Antrako - silikozis tanısı almış olan 853 hasta ve
siliko - antimonozis tanısı almış olan 51 hasta olmak üzere
toplam 904 pnömokonyozlu hasta incelemeye alınmıştır. Bu
hastaların yaş dağılımı Tablo : 3'de görülmektedir.
:J
-
- 1
!
- 58 -
Tablo : 3
Promokonyozlu Hastaların Yaş Dağılımı
Yaş Hasta Sayısı Yüzde
25 - 29 14 1.55
30 - 34 41 4.54
35 - 39 93 10.29
40 - 44 219 24.22
45 - 49 251 27.77
50 - 54 188 20.07
55 - 59 60 6.63
60 + 24 2.65
Bilinmeven 14 1.55
Ton lam 904 100
Hastaların ~epsi erkektir ve % 45.5'i emeklidir.
Hastaların yaş ortalamaları 45, 85+0.24 dür ve
%72.29'u 40-54 yaŞ grubunda bulunmaktadır.
25-29 yaş grubundaki hasta sayısı ancak %1.55 dir.
Bu gruptaki hastaların çalışma süreleri de az olacağı için
hastalık görülme şansı azdır.
14 hastanın yaşı verilerden belirlenememiştir.
Hastaların yaptıkları işlere göre dağılımı Tablo
4'de verilmiştir.
t 1
-
Tablo 4
,-59 -
Hastaların Yaptıkları İşlere Göre Dağılımı
Yapılan İş * Hasta Sayısı Ytizde
Lağımcı 389 43.3
Kazmacı 340 37.6
Tabancı 277 30,6
Tamirci 99 10.95
Domuzdamcı 88 9.73
Taramacı 83 9.18
Barutcu 73 8.08
Oluk.cu 42 4.65
Saçcı 39 4.31
Nakliyeci 35 3.87
Seyis 28 3.1
Ambarcı 21 2.32
Diğer İşler ** 292 32.3 T o p 1 a m 1806
*·Yüzde değerleri 904'e göre hesaplanmıştır.
**Diğer işler : Vagoncu, delikçi, tahkimatçı, bo-
rucu, kapakçı, motorcu, postabaşı,
kaynakçı, telefoncu, temizlikçi,
vinççi v.b.
Bir içşi birden fazla işde çalıştığı için toplam
904'den büyük bulunmuştur. %78'3 oranında işçilerin lağımcı,
kazmacı ve tabancı olarak çalıştığı gözlenmektedir. Madende
en önemli iş türünü oluşturan bu işlerde, hemen hemen tüm
işçiler değişik sürelerde çalışmışlardır.
Kazmacı,tabancı ve lağımcı olarak çalışan 708 has-
tanın dağılımı Tablo S'de verilmiştir.
t , ~,
\ '-...
-
- 60 -
Tablo S
Kazmacı-Lağımcı ve Tabancı olarak
çalışan hastaların dağılımı
İş Türü Hasta Sayısı Yüzde
Kazmacı ve DiP,er -İşler 203 28.7
Lağımcı ve Diğer
İşler 186 26.3
Tabancı ve Diğer
İşler 57 8.0
Lağımcı - Tabancı
ve Diğer İşler 125 17.7
Tabancı - Kazmacı 59 8.3
ve Diğer İşler
· Lağımcı - Kazmacı
ve Diğer İşler 42 5.9
Lağımcı - Kazmacı
Tabancı ve Diğer İşler 36 5.1
Toplam 708 100
904 hastadan 708'i (%78.3) kazmacı, lağımcı,taban
cı olarak çalışmış, ayrıca tamirci, domuzdamcı,taramacı, ba-
_ rutcu, olukcu v.b. diğer.işlerde de çalışmış, %21.7'si ise
kazmacı, lağımcı, tabancı gibi işlerin hiçbirinde çalışmadan
bu.işlerin dışındaki işlerde çalışmışlardır.
Pnomokonyoz tanısı almış olan 904 hastanın çalışma
sürelerine göre dağılımı Tablo : 6'da verilmiştir.
. ,,
-
Tablo 6
Şekil 1
4UU -
350 -
300 -
....ı [/) 250 -....ı ::>-. Cl3 u:ı 200 -Cl3 .µ [/) 150 -ro ::ı::
100 -
50 -
- 61 -
Hastaların Çalışma SUrelerine Göre
Dağılımı
Çalışma Süresi . Hasta Sayısı Yüzde (yıl)
5 - 9 59 6.53
10 - 14 164 18.14
15 - 19 143 15.82
20 - 24 217 24.00
25 - 29 209 23.12
30 - 34 93 10.29
35 + 19 2.10
Toplam '
904 100
Hastaların yaş ve çalışma
sürelerine göre dağılımı
-
-
-
. 25 35 45 55 + Yaş
-
-
o 10 20 30 + Çalışma Süresi
Hastaların çalışma süresi ortalaması 21.08+025 dir
Hastaların çoğunluğunun hastaneye ilk başvurusu olduğu göz-
önüne alınacak olursa, saptanan ortalama çalışma süresinin
aynı zamanda hastalığın latent dönemi anlamına geleceği söy-
lenebilir.
·Hastaların yaş ve radyolojik bulgulara göre dağı
lımı Tablo : 7'de görülmektedir.
-
- 62 -
Tablo 7
Hastaların Yaş ve Radyolojik Bulgularina
Göre Dağılımı
Radyolojik
Bulgu P ve S Opasite Yaş
-
- 63 -
Tablo . 8
Hastaların Çalışma SUresi ve Radyolojik
Bulgulara Göre Dağılımı
Radyolojik
Bulgu P ve S q ve t r ve u Toplam Opasite Opasite Opasite Çalışma ve Süresi (yıl Komplike
-
- 64 -
Tablo 9-
Hastaların Yakınmalarına Göre Dağılımı
* Yakınma Hasta Sayısı Yüzde
Yakınma 157 17.36 Yok
Öksürük 338 37.39
Göğüs Ağrısı 279 30.86
Dispne 267 29.54
Balgam 201 22.23 ~
Çıkarma
Eforla Dispne 176 19.47
·sırt Ağrısı 168 18.58
Halsizlik 34 3.76
Diğer Yakınmalar 198 21.90
Bilinmeyen 14 1.55
Toplam 1832
*Yüzdeler 904'e göre hesaplanmıştır.
Bir kişinin birden fazla yakınması olduğu için
toplam 904 den büyük bulunmuştur.
Pnömokonyozun sinsi seyirli bir hastalık olması ve
hastaların %54.8'inde pnomokonyozun hafif formu olan p ve s
opasite saptanması nedeniyle hastaların %17.36 sının yakın
ması yoktu·. Yakınmalar genellikle non spesifikti ve en çok
öksürük ve göğüs ağrısından yakınmaktaydılar. Daha sonra sı
rayla nefes darlığı, balgam çıkarma, eforla nefes darlığı,
sırt ağrısı ve halsizlik gelmekteydi. Diğer yakınmalar ara-
sında baş ağrısı, iştahsızlık, çabuk yorulma ve yaygın vücut
ağrıları gibi yakınmalar bulunmaktaydı. 14 hastanın yakınma
ları bel~rlenemediği için değerlendirmeye alınmadı.
-
- 65 -Tablo 10
Hastaların Fizik Muayene Bulgularına
Göre Dağılımı
Fizik Muayene Hasta